Kuantum kriptoloji ve siber güvenlik

0

Siber güvenlikte, kuantum bilişiminin şifrelemeyi baltalama potansiyeli nedeniyle “kuantum güvenliği” çok önemlidir. Bu yeni alan, dijital iletişimleri kuantum tehditlerine karşı korumak için kuantum dirençli algoritmalar geliştirmeyi amaçlamaktadır. Kuantum bilgisayarların geleneksel kriptografiyi kırmaya hazır olmasıyla, kuantum güvenliği yeniliklerine duyulan aciliyet çok önemlidir. Bu yaklaşım, kuantum teknolojisinin ileri hesaplama gücüne dayanan siber güvenlik altyapısı sağlamayı hedefliyor. Böylece dijital geleceğimizi olası ihlallere karşı korumayı amaçlamaktadır.

Kuantum kriptoloji ve siber güvenlik çözümleri

2013’teki üç milyar hesabın hacklendiği Yahoo veri ihlali, Aadhaar davası, Alibaba ihlali bu alandaki örnekler. Korumalarımız düştüğünde, çevrimiçi güvenlik açıklarının ironilerini sergiliyor. Çünkü kişisel verilerin hem paha biçilemez hem de kahveden daha değersiz olabildiği bir dönemdeyiz. Ayrıca şirketlerin gizliliğe bağlılık yemini ederken, arka kapıyı ardına kadar açık bıraktığı yer burasıdır. Bunlar, şirketlerin sayısız kez saldırıya uğramasının bariz örnekleridir ve bu durum siber güvenlik uzmanlarının kuantum bilgisayarlarının mevcut kriptografik sistemler üzerinde de olası etkisi konusunda endişe duymasına yol açmıştır.

Bu ileri bilgisayarlar, geleneksel elektronik sistemlerden farklı olarak kuantum fiziği prensiplerine göre çalışır. Tam olarak geliştirilirlerse, yaygın olarak kullanılan kriptografik yöntemleri şifresini çözme yeteneğine sahip olabilirler ve dijital iletişimleri hiç şifrelenmemiş gibi savunmasız bırakabilirler.

Şimdilik bu konu teorik olarak kalmaya devam ediyor. Mevcut kuantum bilgisayarları, yaygın olarak kullanılan şifreleme tekniklerini zayıflatma yeteneğine sahip değil. Sektördeki birçok kişi, kuantum bilgisayarların internet iletişimlerini koruyan sağlam şifreleme standartlarına etkili bir şekilde meydan okuyabilmesi için önemli teknolojik ilerlemenin gerekli olduğuna inanıyor.

Ancak, kuantum bilişiminin sonunda modern şifreleme güvenlik önlemlerini aşma olasılığı geçerli bir endişe. İnternet tabanlı iletişimin ve ticari işlemlerin güvenliğine yönelik potansiyel gelecekteki tehdit, dijital kriptografinin, mevcut uygulamalarının ve tehlikeye atılabileceği yolların daha yakından incelenmesini gerektiriyor.

Starship roketi resmen havada yakalandı!

Elon Musk’ın SpaceX şirketi tarafından geliştirilen ve tarihin en büyük, en güçlü roketi olan Starship’in 7. test uçuşu bir kez daha uzay dünyasının dikkatlerini üzerine çekti. Türkiye saatiyle 01:37’de Güney Teksas’taki Starbase tesisinden fırlatılan roket, bu uçuşunda hem önemli başarılar hem de ciddi aksaklıklar yaşadı. Yaklaşık 123 metre uzunluğundaki devasa roketin birinci aşaması olan Super Heavy, uçuş sonrası başarılı bir şekilde iniş yaptı ve “Mechazilla” adı verilen robotik kollar tarafından havada yakalandı. Bu olay, SpaceX’in yeniden kullanılabilir roket teknolojilerindeki yetkinliğini bir kez daha gözler önüne serdi. Ancak Starship’in ikinci kademesi aynı başarıyı gösteremedi.

Starship roketi bu kez havada yakalandı

Test sırasında, 52 metre uzunluğundaki Starship aşaması ciddi bir oksijen ve yakıt sızıntısı yaşadı. Elon Musk, bu hatanın yükseliş sırasında kontrol edilemeyen bir patlamaya yol açtığını belirtti. Atlantik Okyanusu üzerinde, Turks ve Caicos Adaları yakınlarında gerçekleşen bu patlama, görsel anlamda inanılmaz bir şov olsa da uçuşun asıl hedeflerinden biri olan yörüngede tur tamamlanması hedefine ulaşılmasını engelledi. SpaceX’in bu görevdeki hedeflerinden biri, Starlink’in yeni nesil uydularına benzer boyutta 10 sahte uyduyu yörüngeye bırakmaktı. Ancak patlama nedeniyle bu önemli test gerçekleştirilemedi.

https://twitter.com/SpaceX/status/1880024050048589841

Görev planına göre Starship, Dünya’nın çevresinde bir tur atmalı ve kalkıştan yaklaşık 66 dakika sonra Hint Okyanusu’na yumuşak bir iniş yapmalıydı. Yine de SpaceX, bu testten elde edilen verilerin gelecekteki uçuşlar için son derece faydalı olacağını belirtti. Elon Musk da yaptığı açıklamada, bu testteki eksikliklere rağmen önümüzdeki ay yeni bir fırlatma gerçekleştirilmesi önünde herhangi bir engel bulunmadığını vurguladı. “Başarı belirsiz ama eğlence garanti” ifadesiyle bu heyecan verici süreci özetleyen Musk, Starship’in insanlığın Ay ve Mars’a yerleşim planlarında kritik bir rol oynamasını bekliyor.

SpaceX’in nihai hedefi, Starlink megakonstelasyonunun inşasını tamamlamak ve alçak Dünya yörüngesinde 40.000’den fazla uydu yerleştirerek dünya çapında yüksek hızda internet erişimi sağlamak. Testin bazı bölümleri Starlink interneti üzerinden yayınlanırken, uçuş verileri de bu teknoloji sayesinde anında paylaşıldı. Starship, sadece Dünya yörüngesinde görev yapmakla kalmayıp, gelecekte Ay’a ve Mars’a insan taşıyabilecek kapasiteye ulaşmayı hedefliyor. Bu yıl içerisinde daha fazla test uçuşu gerçekleştirilmesi beklenen Starship’in, uzay yolculuklarında devrim yaratması amaçlanıyor.

Huawei, kendi işlemcileriyle yeniden yükselişe geçmeyi hedefliyor!

0

Huawei, ABD yaptırımları ve çip tedarikiyle ilgili zorluklar karşısında geliştirdiği yeni stratejilerle küresel pazarda geri dönüş yapmayı planlıyor. Şirketin, yenilikçi ürünleri ve kendi geliştirdiği Kirin işlemcilerle donatılmış cihazlarıyla akıllı telefon sektöründe yeniden yükselişi hedeflediği bildiriliyor. Huawei’nin ürünlerini sattığı pazarları genişletmeye başladığı ve bu kapsamda Dubai, Hong Kong, Kuala Lumpur, Filipinler, Güney Afrika ve Avrupa gibi çeşitli bölgelerde dikkat çeken ürün lansmanları gerçekleştirdiği belirtiliyor.

Huawei, kendi işlemcileriyle yeniden yükselişe geçmek istiyor

Özellikle Aralık 2024’te tanıtılan Mate X6 katlanabilir telefon, Nova 13 serisi ve FreeBuds Pro 4 gibi cihazlar, markanın geri dönüş planlarında önemli bir yer tutuyor. Mate X6, güçlü Kirin 9020 5G işlemcisiyle teknoloji tutkunlarının dikkatini çekerken, Nova 13 serisi orta segment kullanıcılarına hitap eden Kirin 8000 serisi işlemcileriyle dikkat çekiyor. Mate X6’nın ardından bu yıl içerisinde tanıtılması beklenen Mate 70 serisi ve MatePad Pro 13.2 gibi yeni ürünler, şirketin küresel pazardaki konumunu güçlendirmeyi hedefleyen önemli birer adım olarak değerlendiriliyor.

Huawei, kendi işlemcileriyle yeniden yükselişe geçmek istiyor.

Huawei, ABD’nin kısıtlamaları nedeniyle 2020 sonrası ciddi bir düşüş yaşamış ve bu süreçte akıllı telefon piyasasındaki liderlik pozisyonunu kaybetmişti. Ancak 2023’te Mate 60 serisiyle Çin iç pazarında yeniden ivme kazanan şirket, bu cihazlarını uluslararası pazarda sunamamıştı. Kirin işlemciler üzerindeki yenilikçi çalışmalar ve genişleyen pazar stratejisi, Huawei’nin tekrar global rekabette söz sahibi olmasını sağlayabilir.

Çin’in gelişmiş çip üretim ekipmanlarına erişim sınırlamaları gibi önemli bir engelle mücadele eden şirket, bu durumu aşmayı ve çip alanında kendi bağımsızlığını kazanmayı da hedefliyor. Bu kapsamda Huawei’nin, ABD yaptırımları öncesindeki liderlik dönemine geri dönme çabaları ilgiyle takip ediliyor.

Elektrikli araçlar, soğuk havada ne kadar menzil kaybediyor?

Elektrikli araçların kış aylarında menzil kaybı yaşadığı, sıkça dile getirilen bir durumdur. Soğuk hava koşullarında araç performansını etkileyen bu durum, bazı modellerde oldukça belirgin hale gelirken, bazıları bu koşullarda çok daha dayanıklı bir profil sergileyebiliyor. Son yapılan kapsamlı bir araştırmaya göre, bazı elektrikli araçlar dondurucu soğuklarda menzillerinin yüzde 30’unu kaybederken, diğerleri yüzde 80’in üzerinde menzil koruma oranı ile dikkat çekiyor. Özellikle ısı pompasına sahip olan araçların, soğuk havada daha az menzil kaybına uğradığı tespit edildi. Örneğin, Tesla Model 3’ün ısı pompalı versiyonu soğuk havalarda yalnızca yüzde 13 menzil kaybı yaşarken, ısı pompası olmayan versiyonu yüzde 21’e varan kayıplarla karşı karşıya kalıyor.

Elektrikli araçlar, kışın ne kadar menzil kaybı yaşıyor?

ABD merkezli Recurrent tarafından 18.000’den fazla elektrikli araç üzerinde yapılan bu çalışma, soğuk hava koşullarında ısı pompası olan araçların, olmayanlara göre ortalama yüzde 10 daha iyi performans gösterdiğini ortaya koyuyor. Tesla Model X, soğuk hava performansında en üst sırada yer alırken, Volkswagen ID.4 ise bu konuda en zayıf sonuçları veren model olarak öne çıkıyor. Genel olarak, ısı pompalı araçlar dondurucu hava koşullarında menzillerinin yüzde 83’ünü korurken, ısı pompasına sahip olmayanlar bu oranı yüzde 75’te tutabiliyor.

Kış aylarında elektrikli araçların menzil kaybı yaşamasının temel nedeni, iç mekân ısıtması için bataryadan enerji çekilmesi ve düşük sıcaklıkların batarya kimyasına olumsuz etkileridir. İçten yanmalı motorlu araçlarda, motorun ürettiği “atık ısı” iç mekânı ısıtmak için kullanılırken, elektrikli araçlarda bu tür bir enerji kaynağı bulunmadığından ısıtma tamamen pil üzerinden sağlanır.

Bunun yanında soğuk hava, bataryanın şarj hızını yavaşlatırken güç seviyelerini de düşürür. Ayrıca, batarya yönetim sisteminin kalitesi ve donanımların verimliliği, soğuk havalarda menzil kaybını minimize etmede önemli bir rol oynar. Örneğin, Kia EV6’da kullanılan gelişmiş batarya yönetim sistemi, ısı pompası ile birleşerek yüzde 20’lik menzil kaybıyla orta seviyelerde bir sonuç sunar. Bu durum, araçlardaki teknolojik altyapının kış koşullarında ne kadar kritik olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.

Microsoft 2025’e işten çıkarmalarla başladı

Teknoloji devi Microsoft, 2025 yılına yeni bir toplu işten çıkarma kararıyla girdi. Şirketin güvenlik, cihazlar, satış ve oyun gibi çeşitli departmanlarından çalışanların bu süreçten etkilendiği bildirildi. Son yıllarda teknoloji sektöründe yaşanan işten çıkarma dalgası, artan masraflar nedeniyle binlerce çalışanın işsiz kalmasına yol açmıştı. Görünüşe göre bu trend 2025 yılında da devam ediyor.

Çalışanlar salı günü bilgilendirildi

Business Insider‘ın konuya yakın iki kaynağa dayandırdığı habere göre, Microsoft’ta performans değerlendirmelerinden bağımsız olarak çeşitli departmanlardan işten çıkarmalar yapılacak. Kaç kişinin etkileneceği ya da bu kararın kesin nedenleri henüz açıklanmadı. Çalışanların, işten çıkarılacaklarına dair mesajları Salı günü almaya başladığı belirtiliyor.

“Küçük bir toplu işten çıkarma”

Bir Microsoft sözcüsü, işten çıkarmaları “küçük bir toplu işten çıkarma” olarak nitelendirdi ancak detay vermekten kaçındı. Sözcü, bu hamlenin şirketin işleyişine etkisini minimize edecek şekilde planlandığını ifade etti. Ancak kararın, tıpkı önceki işten çıkarma dalgalarında olduğu gibi, şirketin masraflarını azaltmayı hedeflediği tahmin ediliyor.

Teknoloji sektöründe işten çıkarmalar devam edebilir

Son yıllarda büyük teknoloji şirketleri, ekonomik belirsizlikler ve artan operasyon maliyetleri nedeniyle iş gücü azaltma yoluna gidiyor. Microsoft’un bu kararı, 2025 yılında sektörde daha fazla işten çıkarma dalgası yaşanabileceğine dair ipuçları veriyor.

Önümüzdeki aylarda diğer teknoloji devlerinin de benzer adımlar atıp atmayacağı merak konusu. İşten çıkarma kararlarının hem sektöre hem de çalışanlara etkileri ise yakından takip ediliyor.

iPhone SE 4 maketleri sızdı

Apple’ın uzun süredir merakla beklenen iPhone SE 4 modeline ait maketler ortaya çıktı. Güvenilir sızıntı kaynağı Sonny Dickson tarafından paylaşılan görseller, telefonun tasarım detaylarını gözler önüne seriyor. iPhone SE 4, tasarım açısından iPhone 14 modeline oldukça benzeyecek gibi görünüyor.

Tasarım detayları

Maketlere göre, iPhone SE 4’ün arkasında tek bir kamera sensörüLED flaş ve mikrofon için bir kesit yer alıyor. Yan yüzeylerde ise düz bir tasarım benimsenmiş. iPhone SE 4’ün sol tarafında ses açma-kapama tuşları ve klasik sessize alma anahtarı bulunuyor. Ayrıca, fiziksel SIM kart yuvası da tasarımda yerini koruyor.

Ekran ve kamera özellikleri

Yeni iPhone SE 46.1 inç Super Retina XDR OLED ekranla gelecek. Ekranın üst kısmında, 12 MP çözünürlüğünde bir ön kamera ve Face ID sensörleri için bir çentik yer alacak. Cihazın arkasında ise 48 MP çözünürlüğünde bir ana kamera bulunacak.

Donanım özellikleri

Apple’ın bütçe dostu telefonu, A18 işlemci ve 8 GB RAM ile desteklenecek. iPhone SE 4 modeli ayrıca USB-C bağlantı portu ile geleceği bildiriliyor.

Fiyat ve çıkış tarihi

Apple’ın uygun fiyatlı iPhone SE 4’ü, 499 dolardan başlayan fiyatlarla satışa sunması bekleniyor. Bu fiyat politikasıyla Apple, uygun fiyatlı iPhone arayan kullanıcılara hitap etmeyi hedefliyor.

Apple’ın resmi tanıtım tarihi henüz netleşmemiş olsa da, yeni iPhone SE 4 modelinin 2025 yılı içinde piyasaya sürülmesi tahmin ediliyor.

Nvidia GeForce RTX 50 serisi’nin ham performansı ortaya çıktı

CES 2025’te duyurulan Nvidia GeForce RTX 50 serisi, oyun performansındaki çarpıcı artışlarla dikkat çekiyor. DLSS 4 ve DLSS Çoklu Kare Üretimi (Multi-Frame Generation) gibi yeniliklerle donatılan bu yeni nesil ekran kartları, RTX 40 serisine kıyasla 2 kata kadar daha hızlı oyun performansı sunuyor. Ancak Nvidia’nın sunumunda öne çıkan bu teknolojiler hariç, saf performans farkı da merak konusuydu. Nvidia’nın paylaştığı yeni verilere göre, DLSS teknolojisi kapalıyken RTX 50 serisinin çıplak performansı da önemli bir iyileşme sunuyor.

RTX 50 ve RTX 40 serisi arasındaki performans farkı

Nvidia’nın yaptığı testlerde, Resident Evil 4 (Işın izleme aktif, DLSS kapalı) ve Horizon Forbidden West (Işın izleme kapalı, DLSS Super Resolution aktif, DLSS Çoklu Kare Üretimi kapalı) oyunları kullanıldı. Bu testlerdeki çıktıların öne çıkan detayları şu şekilde:

  • GeForce RTX 5090, RTX 4090’a kıyasla yüzde 33 daha hızlı.
  • GeForce RTX 5080, RTX 4080’e göre yüzde 15 daha hızlı.
  • GeForce RTX 5070 Ti ve RTX 5070, RTX 4070 Ti ve RTX 4070’e kıyasla yüzde 20’lik bir performans artışısunuyor.

Bu rakamlar, Nvidia Editors Day etkinliğinde sergilenen rasterleştirme tabanlı performans değerleri olup DLSS veya ışın izleme gibi teknolojiler dışında kalan çıplak oyun performansını temsil ediyor.

Nvidia’nın resmi verileri

Nvidia tarafından açıklanan performans artışı detayları şu şekilde:

  • GeForce RTX 5090 vs GeForce RTX 4090:
    • DLSS 4 ile 2 kat daha hızlı oyun performansı
    • Yüzde 30 daha hızlı rasterleştirme performansı
    • İçerik üretiminde yüzde 40 performans artışı
  • GeForce RTX 5080 vs GeForce RTX 4080:
    • DLSS 4 ile 2 kat daha hızlı oyun performansı
    • Yüzde 15 daha hızlı rasterleştirme performansı
    • İçerik üretiminde yüzde 15 performans artışı
  • GeForce RTX 5070 Ti vs GeForce RTX 4070 Ti:
    • DLSS 4 ile 2 kat daha hızlı oyun performansı
    • Yüzde 20 daha hızlı rasterleştirme performansı
    • İçerik üretiminde yüzde 40 performans artışı
  • GeForce RTX 5070 vs GeForce RTX 4070:
    • DLSS 4 ile 2 kat daha hızlı oyun performansı
    • Yüzde 20 daha hızlı rasterleştirme performansı
    • İçerik üretiminde yüzde 20 performans artışı

RTX 50 serisi kartlara genel bakış

RTX 50 serisiDLSS 4 ve Çoklu Kare Üretimi teknolojileriyle önceki neslin üst performansını sağlarken, ham performans rakamları bazı eleştirilere neden olabilir. Özellikle RTX 5080 modeli, yüzde 15’lik gelişimiyle beklentilerin altında kalabilir. Ancak DLSS teknolojilerinin sunduğu kazançlar, bu kartların fiyat-performans oranını oldukça cazip hale getiriyor.

Bağımsız incelemelerle DLSS ve ışın izleme gibi teknoloji desteklerinin kartların gerçek düzeyini nasıl etkilediğini daha net görebileceğiz. Ancak şimdiden, GeForce RTX 5070 gibi fiyatı 549 dolar olan bir kartın, RTX 4090 seviyesine yakın bir performans sunabilmesi etkileyici görünüyor.

Galaxy S26’da devrim niteliğinde batarya!

Samsung’un henüz Galaxy S25 serisini bile tanıtmadığı bir dönemde, Galaxy S26 serisiyle ilgili dikkat çekici bir iddia gündeme geldi. Galaxy S26’da şirketin, bir sonraki amiral gemisi modeli için silisyum-karbon batarya teknolojisini kullanmayı planladığı öne sürülüyor. Eğer bu söylentiler doğruysa, Samsung’un akıllı telefon batarya teknolojisinde devrim yaratması bekleniyor.

Silisyum-karbon batarya nedir?

Silisyum-karbon bataryalar, klasik lityum-iyon bataryalardan farklı olarak silisyum ve karbon bileşenleri kullanıyor. Galaxy S26’da bu yenilikçi teknoloji, yüzde 12,8 daha fazla enerji depolayabilme kapasitesine sahip. Aynı zamanda enerji kullanımını daha verimli hale getirerek cihazın pil ömrünü uzatıyor.

Önemli bir diğer avantaj ise bu artan kapasiteye rağmen bataryaların fiziksel boyutlarının değişmemesi. Galaxy S26’da bu durum, akıllı telefonlarda kompakt tasarımları mümkün kılıyor. Samsung’un batarya üretim kolu Samsung SDIyığılmış hücre teknolojisiyle batarya kapasitesini yüzde 10 oranında artırmayı hedefliyor. Bu da Galaxy S26’nın 5500 mAh gibi etkileyici bir batarya kapasitesine sahip olabileceği anlamına geliyor.

Samsung’un rekabet gücünü artırabilir

Silisyum-karbon bataryalar, ilk olarak Honor tarafından 2023 yılında tanıtılmış ve Çinli üreticiler arasında hızla yaygınlaşmıştı. Samsung’un bu teknolojiye geçiş yapması, şirketin hem Apple hem de diğer rakipleri karşısında güçlü bir pozisyon elde etmesini sağlayabilir.

5500 mAh kapasitesindeki bir bataryanın özellikle katlanabilir telefonlar ve yapay zeka destekli uygulamalardaki performansı artıracağı tahmin ediliyor. Samsung’un bu hamlesi, Galaxy S26’da akıllı telefon batarya teknolojisinde çıtayı bir üst seviyeye taşıyabilir.

Samsung’un Galaxy S25 serisini tanıtmasının ardından, Galaxy S26 ile ilgili bu ve benzeri gelişmelerin netleşmesi bekleniyor. Şirketin silisyum-karbon teknolojisini kullanıp kullanmayacağı ise önümüzdeki dönemde daha fazla detayla ortaya çıkacak.

Anduril, ABD’nin en büyük otonom silah fabrikası için kolları sıvadı!

Anduril, Arsenal-1 olarak adlandırılan bu yeni fabrikanın, Columbus, Ohio’da inşa edileceğini duyurdu. Yaklaşık 464 bin metrekare bir alana yayılacak olan bu tesis, yılda on binlerce otonom askeri sistem üretme kapasitesine sahip olacak.

Anduril CEO’su Brian Schimpf, Arsenal-1’in, savunma sanayi için otonom sistem ve silah üretiminde bir dönüm noktası olacağını ifade etti. Schimpf, tesiste kullanılacak yazılım destekli üretim yöntemleriyle esnek ve hızlı üretim yapılacağını belirtti. Fabrikanın yazılım altyapısını, Anduril’in Arsenal OS adlı özel bir işletim sistemi oluşturacak. Bu sistem, tasarım, geliştirme ve üretim süreçlerini bir araya getirerek farklı ürünlere hızlı geçiş yapılmasını sağlayacak.

Schimpf açıklamasında, “Arsenal-1, ülkemizin ve müttefiklerimizin güvenliği için gereken silah ve sistemleri üretme kapasitemizi bir üst seviyeye taşıyor. Yazılım tabanlı ve ölçeklenebilir üretim yaklaşımımız, geleceğin mücadelelerine yanıt verme standartlarını belirleyecek.” dedi.

Anduril’in yatırımı, bütün eyaleti etkileyecek

Anduril, fabrikanın inşası için yaklaşık 1 milyar dolarlık bir yatırım yapacağını duyurdu. Şirket, bu projeyi desteklemek amacıyla 2022’de 1,5 milyar dolarlık bir fon topladığını da açıkladı. Columbus’un güneyinde, Rickenbacker Havalimanı yakınında inşa edilecek tesis, 500 dönümlük genişleme alanıyla uzun vadeli büyüme planlarına da açık olacak.

Ohio Valisi Mike DeWine, Arsenal-1’in eyalet ekonomisine büyük bir katkı sağlayacağını belirtti. Projenin Ohio’nun GSYİH’sine 1 milyar dolarlık, eyalet vergi gelirine ise 800 milyon dolarlık bir katkı yapması bekleniyor. DeWine, “Ohio, havacılık ve uzay endüstrisinde yenilikçi bir güç olmaya devam ediyor. Bu proje, eyaletimizin vizyoner liderliğini bir kez daha ortaya koyuyor.” dedi.

4.000 yeni istihdam bekleniyor

Fabrikanın 2026 yılında üretime başlaması hedeflenirken, 2035 yılına kadar 4.000 kişiye istihdam sağlaması planlanıyor. DeWine, bu projenin Ohio tarihindeki en büyük maaş ve iş yaratma girişimi olacağını vurguladı.

Ohio, geçmişte Pas Kuşağı olarak adlandırılan bölgelerde yaşanan sanayi kayıplarından büyük ölçüde etkilenmişti. Ancak, Arsenal-1 gibi projelerin, bölgedeki ekonomik ve üretimsel toparlanma için önemli bir rol oynayacağı düşünülüyor. Ayrıca, eyaletin mevcut altyapısı, ABD Hava Kuvvetleri’nin önemli üslerine, NASA’nın Glenn Araştırma Merkezi’ne ve Hava Kuvvetleri Araştırma Laboratuvarı’na ev sahipliği yapıyor.

Bu devasa proje, hem savunma sanayinde hem de Ohio’nun ekonomik kalkınmasında önemli bir dönüm noktası olma potansiyeli taşıyor.

MiniMax’ten devlere rakip yapay zeka modelli

Çin merkezli yapay zekâ girişimi MiniMax, Google, Meta, OpenAI gibi teknoloji devlerinin yapay zekâ modellerine rakip olarak geliştirdiği yeni modellerini duyurdu. Alibaba ve Tencent gibi büyük firmaların desteğini alan MiniMax, bu yeni modellerle yapay zekâ sektöründe iddialı bir yer edinmeyi hedefliyor.

Şirketin tanıttığı modeller; MiniMax-Text-01MiniMax-VL-01 ve T2A-01-HD olarak adlandırıldı. Bu modeller, metin işlemegörsel ve metin analizi ile ses teknolojileri gibi alanlara odaklanıyor.

MiniMax-Text-01: 4 milyon token bağlam penceresi ile dikkat çekiyor

Metin odaklı olarak geliştirilen MiniMax-Text-01456 milyar parametreye sahip. Şirketin açıklamasına göre, bu model matematik temelli sorunlarda Google’ın Gemini 2.0 Flash modeli gibi güçlü rakipleri geride bırakabiliyor. En dikkat çeken özelliklerden biri ise modelin 4 milyon tokenlik bağlam penceresi. Bu, modelin tek seferde 3 milyon kelimeyi analiz edebileceği anlamına geliyor. Bu bağlamda MiniMax-Text-01, OpenAI’ın GPT-4o ve Meta’nın Llama 3.1 modellerinden 30 kat daha büyük bir bağlam penceresine sahip.

MiniMax-VL-01: görsel ve metin analizinde iddialı

MiniMax-VL-01 modeligörsel ve metin verilerini analiz edebilen bir yapay zekâ olarak geliştirildi. Bu model, özellikle Anthropic’in Claude 3.5 Sonnet modeliyle rekabet etmek üzere tasarlandı. Ancak yapılan test sonuçlarına göre, MiniMax-VL-01’in Gemini 2.0 Flash, GPT-4o ve InternVL2.5 gibi modellere benzer bir performans sunduğu belirtiliyor. Bu nedenle, kullanıcıların bu modeli tercih etmeleri için çok güçlü bir neden sunmuyor.

T2A-01-HD: ses teknolojilerinde yenilikçi özellikler

T2A-01-HD17 farklı dilde ses üretimi yapabilen bir yapay zekâ modeli. Kullanıcılar, üretilen seslerin ritim ve tonunu özelleştirebiliyor. Ayrıca bu model, yalnızca 10 saniyelik bir ses kaydıyla ses klonlaması yapabiliyor. İngilizce ve Çince başta olmak üzere birçok dilde etkili bir performans sunan T2A-01-HD, ses üretim teknolojilerinde yeni bir standart belirlemeyi hedefliyor.

MiniMax’in bu yeni modelleri, açıklanan özellikleri gerçekleştirebilirse yapay zekâ sektöründe önemli bir yer edinme potansiyeline sahip. Ancak şirketin vadettiklerini ne ölçüde gerçekleştirebileceği, zamanla ve kullanıcı deneyimleriyle ortaya çıkacak.

İsveç nükleer atıklar için kalıcı depolama tesisi inşa ediyor

İsveçnükleer atıkları kalıcı olarak depolamak amacıyla dünyanın en gelişmiş tesislerinden birini inşa ediyor. Dünyada türünün ikinci örneği olan bu tesis, nükleer atıkları 100 bin yıl boyunca güvenli bir şekilde saklayabilecek.

Tesis yerin 500 metre altında inşa edilecek

Forsmark nükleer santralinin yanında, Söderviken bölgesinde inşa edilen tesis, yerin 500 metre altındaki 1,9 milyar yıllık kaya tabanına kurulacak. Tehlikeli nükleer atıkların çevreden izole edilmesi bu sayede sağlanacak. Tesisin yılda 12 bin ton kullanılmış nükleer atık depolama kapasitesine sahip olacağı bildirildi.

Dünya Nükleer Birliği, dünya çapında yaklaşık 300 bin ton kullanılmış nükleer yakıtın bertaraf edilmesi gerektiğini tahmin ediyor. Ancak bu yakıtların büyük bir kısmı, şu anda reaktörlerin yakınındaki geçici depolama havuzlarındabekletiliyor. Bu durum, uzun vadede ciddi riskler oluşturabilir. Uzmanlar, nükleer enerjinin yaygınlaşması halinde nükleer atıkların bertaraf edilmesinin daha büyük bir sorun haline geleceğini belirtiyor.

Finlandiya’nın izinden gidiliyor

Finlandiya, bu alanda Onkalo kalıcı nükleer atık depolama tesisiyle lider ülke konumunda bulunuyor. 2026 yılında hizmete girmesi planlanan Onkalo tesisi, yüksek seviyeli nükleer atıkların güvenli bir şekilde bertaraf edilmesinde önemli bir model sunuyor.

İsveç’te inşa edilen Forsmark tesisi ise 60 kilometre uzunluğunda tünel ağına sahip olacak. Kullanılmış nükleer yakıtlar, korozyona dayanıklı 5 metre uzunluğundaki bakır kapsüller içinde saklanacak. Daha sonra bu kapsüller kil içine gömülerek güvenlik seviyesi artırılacak. Tesisin 6000’den fazla bakır kapsül depolama kapasitesi bulunuyor ve 2030’ların sonlarında atık almaya başlaması planlanıyor.

Tamamlanması 2080 yılını bulacak

Projenin karmaşıklığı ve yüksek güvenlik gereksinimleri nedeniyle inşaat ve sızdırmazlık işlemlerinin 2080 yılı civarında tamamlanması bekleniyor. Yaklaşık 2,3 milyon metreküp kayanın çıkarılacağı projede, özel tasarlanmış makinelerle kullanılmış yakıt kapsülleri depoya yerleştirilecek. Bu makineler, uzaktan kontrol edilerek maksimum güvenlik sağlayacak. Tesis tamamlandığında, tüm depolama alanları kalıcı olarak kapatılacak.

Forsmark nükleer atık depolama tesisinin tahmini maliyeti 1,08 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Proje, nükleer atıkların güvenli ve uzun vadeli bertaraf edilmesi konusunda İsveç’in önemli bir adımı olarak değerlendiriliyor.

Hindistan, uzayda uydu kenetleyen dördüncü ülke olmayı başardı!

Hindistan, 15 Ocak 2025 tarihinde gerçekleştirdiği tarihi bir başarı ile uzayda uydu kenetleme teknolojisini başarıyla test eden dördüncü ülke oldu. Hindistan Uzay Araştırma Organizasyonu (ISRO), SpaDeX adı verilen bu önemli deney kapsamında, tamamen yerli olarak geliştirdiği otomatik kenetlenme teknolojisini kullanarak Dünya yörüngesinde iki uyduyu başarıyla kenetledi.

Hindistan, uzayda uydu kenetleyen dördüncü ülke oldu

Bu teknoloji, Hindistan’ın gelecekteki uzay projeleri için kritik bir rol oynayacak, özellikle Ay’dan örnek toplama misyonları, Bharatiya Antariksh Station (BAS) adı verilen uzay istasyonu projeleri ve çoklu roket fırlatmaları gibi ileri düzey uzay görevlerinde büyük önem taşıyor.

Hindistan, uzayda uydu kenetleyen dördüncü ülke oldu.

ISRO, Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve Çin’in ardından uzayda uydu kenetleme becerisine sahip dördüncü ülke olarak bu tarihi başarıya imza atmış oldu. SpaDeX deneyinde, 220 kilogramlık iki uydu, “Target” ve “Chaser”, 6 Ocak’ta planlanan ancak yapılan ek testler ve simülasyonlarla ertelenen görevde önce 15 metre mesafeye kadar yaklaşıp ardından sadece 3 metre mesafeye kadar getirilerek başarıyla kenetlendi. İki uydu artık tek bir obje olarak yönetilebiliyor. ISRO, bu başarılı kenetleme sonrası güç transferi ve ayrılma testlerini de tamamlamayı planlıyor.

Hindistan’ın uzaydaki bu ilerlemeleri, 2035 yılına kadar tamamlanması beklenen BAS uzay istasyonu ile daha da ileriye gidecek. Ayrıca 2028’de fırlatılması planlanan Chandrayaan-4 misyonu ile Ay’dan örnekler toplayarak Hindistan’ın uzay araştırmalarındaki etkinliği güçlendirilecek. Bu gelişmeler, Hindistan’ın uzun vadeli uzay hedeflerinin başarılı bir şekilde uygulanmasını sağlayacak.

Nokia’nın tasarım arşivi dijital olarak açıldı: bir döneme damga vuran markanın yolculuğu

0

Bir zamanlar telefon dünyasına yön veren Nokia, 1990’lardan 2017’ye kadar olan dönemdeki tasarım sürecini gözler önüne seren kapsamlı bir dijital arşivle teknoloji tutkunlarını geçmişe götürüyor. Aalto Üniversitesi tarafından hazırlanan Nokia Tasarım Arşivi, markanın efsanevi cihazlarının arkasındaki hikayeyi detaylı şekilde keşfetme fırsatı sunuyor.

Arşiv, 1990’ların ortalarından 2017’ye kadar uzanan geniş bir dönemi kapsıyor. İçeriğinde Nokia’nın üretim süreçlerine dair eskizler, ürün fotoğrafları, konsept tasarımlar, kullanıcı araştırmaları, sunumlar ve röportajlar gibi 20.000 parçalık bir koleksiyon bulunuyor. Ayrıca arşiv, Nokia’nın en ikonik modellerinden 3310 ve N-Gage gibi cihazların yanı sıra, Snake gibi mobil oyunların doğuşuna dair önemli detaylar da içeriyor.

Tasarım Sürecine Yakından Bakış

Arşiv, yalnızca cihazların son halini değil, tasarım süreçlerinin başlangıç noktalarını da mercek altına alıyor. Erken dönem konsept çizimleri, kullanıcı davranışlarını analiz eden mood board’lar ve ürün geliştirme sunumları, bu süreçlerin arkasındaki yaratıcı düşünceyi ortaya koyuyor.

700’den Fazla Küratörlü İçerik

Arşivde küratörlü 700’den fazla içerik yer alıyor ve bu sayı gelecekte daha da artacak. Projenin geliştirilme sürecinde tasarımcılar, tarihçiler ve akademisyenlerden oluşan bir ekip görev aldı. Ekip, arşive düzenli olarak yeni materyaller ekleyerek koleksiyonu genişletmeyi planlıyor.

Bu dijital müze, hem nostalji yaşamak isteyen teknoloji meraklılarına hem de tasarım ve tarih alanında çalışan araştırmacılara benzersiz bir kaynak sunuyor. Nokia’nın inovasyon dolu geçmişine tanıklık etmek için arşive hemen göz atabilirsiniz.

Arşive ulaşmak için: Buraya tıklayın.

S25 Ultra, yapay zeka ile geliyor

Samsung, amiral gemisi Galaxy S25 serisini tanıtmaya hazırlanırken, serinin en üst modeli Galaxy S25 Ultra, yapay zeka destekli yenilikçi özellikleriyle teknoloji dünyasının dikkatini şimdiden üzerine çekti. Samsung’un yapay zeka entegrasyonunda önemli bir adım attığı bu model, One UI 7 arayüzüyle en iyi Galaxy AI deneyimini sunmayı hedefliyor.

Galaxy AI ile gelişmiş özellikler

Samsung Galaxy S25 Ultra, gündelik kullanımı daha kolay ve etkili hale getirecek bir dizi yapay zeka destekli özellikle geliyor. İşte öne çıkan yenilikler:

  • YouTube Notes: Kullanıcılar, herhangi bir YouTube videosunu izlerken, videonun özetini otomatik olarak oluşturabilecek. Bu özetler, doğrudan Samsung Notlar uygulamasına aktarılabilecek ve eğitimden iş hayatına kadar birçok alanda kullanıcıların işini kolaylaştıracak.
  • Müzik Arama: Şarkının adını ya da sanatçısını bilmediğinizde, bu özellik şarkıyı analiz ederek hem adını hem de söyleyen kişiyi saniyeler içinde bulacak. Spotify ve benzeri uygulamalarla uyumlu çalışması beklenen bu özellik, müzikseverlerin vazgeçilmezi olabilir.
  • Home Work AI: Matematiksel problemleri çözerken hem doğru sonuca ulaşacak hem de bu çözümün her adımını kullanıcıya öğretecek. Öğrenciler ve matematikle uğraşan profesyoneller için oldukça yararlı bir araç olacak.
  • Rutinler: Yapay zeka, kullanıcıların günlük alışkanlıklarını öğrenerek ihtiyaç duyabilecekleri müzikler, program önerileri ve GPS tariflerini sunacak. Özellikle araç kullanırken sürücülere büyük kolaylık sağlayacak.
Screenshot

Lansman ve özel etkinlikler

Samsung Galaxy S25 serisi, 22 Ocak 2025 tarihinde düzenlenecek özel bir tanıtım etkinliğiyle kullanıcıların beğenisine sunulacak. Şirket, bu yıl bir yeniliğe imza atarak etkinliğin hemen ardından influencerlara özel bir Unpacked Night etkinliği de gerçekleştirecek. Bu organizasyonun, sosyal medyada cihazın daha geniş bir kitleye tanıtılmasında önemli bir rol oynaması bekleniyor.

One UI 7 ile yeni deneyim

Samsung’un yeni One UI 7 arayüzü, yapay zeka özelliklerini daha akıcı bir şekilde deneyimlemek için optimize edilmiş. Galaxy S25 Ultra’nın donanım ve yazılım uyumuyla, kullanıcıların günlük yaşamında ciddi bir fark yaratması hedefleniyor.

Samsung Galaxy S25 Ultra, yalnızca bir akıllı telefon değil, yapay zeka destekli bir kişisel asistan olarak tasarlanmış gibi görünüyor. Bu yeniliklerle, akıllı telefon pazarında standartları bir kez daha belirlemesi bekleniyor.

Huawei, robotik kollu şarj ünitesini duyurdu!

Huawei, elektrikli araçlar için geliştirdiği robotik kollu otomatik dolum şarj ünitesini tanıtarak bu alanda önemli bir yeniliğe imza attı. 2025’in ikinci çeyreğinde seri üretimine başlanması planlanan bu şarj ünitesi, maksimum 600 kW güce sahip ve sadece 10 dakikada 100 kWsa enerji sağlayabilme kapasitesine sahip olmasıyla dikkat çekiyor. Mevcut şarj istasyonlarının manuel işlem gerektiren süreçlerine alternatif olarak geliştirilen bu sistem, araç sahiplerinin konforunu artırmayı hedefliyor.

Huawei, robotik kollu şarj ünitesini tanıttı

Yeni robotik kol sistemi sayesinde, sürücünün araçtan inmesine ve şarj kablosunu manuel olarak takmasına gerek kalmıyor. Özellikle zorlu hava koşullarında bu otomasyonun sürücülere önemli bir kolaylık sağlayacağı belirtiliyor. Huawei’nin ekosisteminde yer alan Maextro S800 gibi araçlar, insansız şarj fonksiyonu ile boş bir şarj noktası bulup otomatik olarak park ediyor.

Daha sonra robotik kol, şarj kablosunu girişe takarak dolum sürecini başlatıyor ve işlem bittiğinde kabloyu çıkararak işlemi tamamlıyor. Ödeme işlemi de otomatik olarak gerçekleştirildikten sonra araç, istasyondan ayrılıyor.

Robotik kol, Huawei’nin yüksek hızlı şarj cihazına entegre edilmiş bir sistem olarak öne çıkıyor. Bu cihaz, sunduğu 600 kW’lık yüksek güç sayesinde sektörde dikkat çeken bir yenilik. Huawei’nin Supercharging Alliance adlı şarj ağına dahil olan BYD ve Xpeng gibi 11 marka arasında bu sistemin yaygınlaşabileceği düşünülüyor. Ancak hangi markaların bu cihazları kullanacağı konusunda henüz resmi bir açıklama yapılmadı. Robotik şarj süreçleri konusunda ilk deneme Huawei’ye ait olmasa da, önceki yıllarda Hyundai ve Volkswagen gibi markaların da benzer projelere imza attığı biliniyor. Huawei’nin bu alandaki hamlesi, sektörde rekabeti yeni bir seviyeye taşımaya hazırlanıyor.

Samsung Teksas’taki çip fabrikasında 2026’da üretime başlıyor

Samsung, ABD’nin Teksas eyaletine bağlı Taylor şehrinde gelişmiş bir yarı iletken çip fabrikası kurma hazırlığında. Yakın zamanda ABD hükümetinden 4,74 milyar dolar teşvik alan teknoloji devi, 2026 yılında tesiste seri üretimebaşlamayı planlıyor. Yeni fabrikada, 2nm ve 3nm üretim teknolojisi ile çipler üretilecek.

TSMC ile rekabet kızışıyor

Samsung Foundry2026’nın başlarında fabrikaya gerekli ekipmanları getirecek ve yıl sonuna kadar son teknoloji çiplerin seri üretimine geçecek. Bu fabrikada, şirketin Gate All Around (GAA) teknolojisi kullanılarak 2nm ve 3nm süreçleriyle üretim yapılacak.

Bu hamle, Samsung’un en büyük rakibi olan TSMC’nin Arizona fabrikasındaki ilerlemesine karşı bir adım olarak değerlendiriliyor. TSMC, yakın zamanda 4nm çip üretimine başladı ve yıl sonunda 2nm ve 3nm üretimine hazır olmayı hedefliyor. TSMC3nm üretimi için EUV teknolojisini2nm için ise GAA sürecini kullanacağı belirtiliyor.

Anahtar teslim hizmeti ile fark yaratacak

Samsung, rekabette öne geçmek için fabrikasında AI çipleri için optimize edilmiş ‘anahtar teslim’ hizmeti sunmayı planlıyor. Bu hizmet, fabrikasız şirketlerin geliştirme ve üretim sürelerini %20 oranında azaltmayı vaat ediyor. Şirket, tüm hizmetleri tek çatı altında sunarak rakiplerinden ayrışmayı hedefliyor.

Samsung, birkaç yıl önce açıkladığı Vision 2030 planıyla yarı iletken üretiminde dünya lideri olmayı hedeflemişti. Ancak teknolojik zorluklarstratejik aksaklıklar ve politik engeller, bu hedefe ulaşmayı güçleştirdi.

Samsung Foundry’nin geleceği tartışma konusu

Bazı analistler, Samsung Foundry’nin Samsung Electronics’ten ayrılması durumunda daha başarılı olabileceğini savunuyor. Ancak Samsung Electronics Yönetim Kurulu Başkanı Lee Jay-yong, dökümhane bölümünü ayırma planlarının olmadığını birkaç ay önce net bir şekilde açıkladı.

Samsung’un Teksas’taki bu yeni yatırımı, şirketin küresel yarı iletken pazarındaki konumunu güçlendirme hedefi doğrultusunda önemli bir adım olarak görülüyor. Vision 2030 hedefine ulaşmak için Samsung’unTSMC ile rekabette stratejik hamlelerini artırması bekleniyor.

Nvidia Blackwell sunucularında ısınma ve donma sorunları baş gösterdi: devler siparişleri iptal ediyor

Nvidia’nın 2024 yılına damga vurması beklenen Blackwell yapay zekâ mimarisi, önemli teknik sorunlar nedeniyle büyük bir darbe aldı. Geçtiğimiz yılın sonlarında müşterilere tedarik edilmeye başlanan Nvidia GB200 sunucularında, aşırı ısınma ve donma problemleri yaşandığı rapor ediliyor. Bu durum, Nvidia’nın yapay zekâ ve veri merkezi pazarındaki liderlik hedeflerine ciddi şekilde zarar verebilir.

10 Milyar dolarlık siparişler iptal edildi

Microsoft, Meta, Google ve Amazon gibi teknoloji devleri, Blackwell tabanlı sunucularda karşılaşılan sorunlar nedeniyle siparişlerini iptal etmeye başladı. Bu büyük firmalar, bu sorunları geçici bir çözüm olarak, yapay zekâ uygulamaları için eski teknolojilere yönelerek aşmayı hedefliyor. İptal edilen siparişlerin toplam değerinin 10 milyar doları aştığı belirtiliyor. Bu, Nvidia için ciddi bir kayıp anlamına geliyor ve şirketin piyasada güven tazeleyebilmesi için sorunlara hızlı bir şekilde çözüm bulması gerekiyor. Dev şirketlerin Hopper mimarisine geri dönmeyi tercih etmeleri, Blackwell’in beklentileri karşılamada yaşadığı zorlukları gözler önüne seriyor.

Sorunun kaynağı nedir?

Sektör kaynaklarına göre, Blackwell mimarisinde karşılaşılan sorunların kaynağı, Nvidia GB200 yongalarını birbirine bağlayan aktarım hatlarında yer alıyor. Bu hatlardaki aşırı ısınma ve donma sorunları, sunucuların verimli çalışmasını engelliyor ve önemli kesintilere yol açabiliyor. Bununla birlikte, bazı uzmanlar, bu problemin TSMC’nin gelişmiş paketleme süreci sırasında ortaya çıktığını öne sürüyor. Ancak, Nvidia, konuya ilişkin henüz resmi bir açıklama yapmadı. Şirketin bu konuda nasıl bir çözüm geliştireceği, ilerleyen dönemde büyük bir merak konusu olacak.

Blackwell yolunda engeller bitmiyor

Blackwell mimarisi, daha önce de teknik zorluklarla gündeme gelmişti. Başlangıçta GB100 yongasında yaşanan sorunlar nedeniyle bu model iptal edilmiş ve GB200 ile yola devam edilmişti. Ancak GB200’ün piyasaya sürülmesi, daha önce planlanan tarihlerden çok daha geç gerçekleşti. Blackwell tabanlı sunucuların piyasaya çıkışı, bu teknik aksaklıklar nedeniyle yıl sonuna kadar gecikti. Bu da, Nvidia’nın teknoloji dünyasında en güçlü rakipleri karşısında liderlik pozisyonunu zayıflatabilir.

Blackwell mimarisindeki bu sorunların devam etmesi, Nvidia’nın bu yılki yapay zekâ sunucu pazarındaki başarısını ciddi şekilde tehlikeye atabilir. Şirketin Blackwell’in karşılaştığı teknik problemleri çözme konusunda nasıl bir strateji izleyeceği, yalnızca Nvidia’nın geleceği değil, aynı zamanda tüm sektördeki dengeleri de etkileyecek. Eğer sorunlar çözülmezse, Nvidia’nın pazar liderliği tehlikeye girebilir ve rakip firmalar bu fırsattan yararlanabilir.

New York’ta düşük gelirliler için uygun fiyatlı internet dönemi başladı

New York Eyaleti’nde yürürlüğe giren Uygun Fiyatlı Genişbant Yasası (Affordable Broadband Act – ABA), düşük gelirli hanelere uygun fiyatlarla yüksek hızlı internet erişimi sunmayı zorunlu hale getirdi.

New York eyaleti, dijital eşitsizliği azaltmak ve düşük gelirli hanelerin internet hizmetlerine erişimini kolaylaştırmak adına önemli bir adım attı. Yıllarca süren hukuki süreçlerin ardından, Uygun Fiyatlı Genişbant Yasası, 15 Ocak 2025itibarıyla yürürlüğe girdi. Bu yasa, internet servis sağlayıcılarını (ISS), düşük gelirli müşterilere uygun fiyatlarla internet hizmeti sunma zorunluluğuna tabi kılıyor.

25 Mbps internet, 15 dolara sunulacak

Yeni yasa kapsamında, en az 20.000 aboneye sahip ISS’ler, düşük gelirli müşterilere vergiler ve diğer ücretler dahil olmak üzere aylık 15 dolar karşılığında en az 25 Mbps hızında internet hizmeti sunmak zorunda. Alternatif olarak, sağlayıcılar 200 Mbps hızında interneti aylık 20 dolara sunarak da bu düzenlemeye uyum sağlayabilir. Yasaya uymayan sağlayıcılara her ihlal için 1.000 dolara kadar ceza kesilebilecek.

Bu düzenleme sayesinde, yaklaşık 1.7 milyon New Yorklu hane uygun fiyatlı internet erişiminden yararlanabilecek. Ayrıca, FCC’nin (Federal İletişim Komisyonu) daha önce düşük gelirli haneler için sunduğu ve 2024 ortalarında sona eren indirim programının yerini alabilecek nitelikte görülüyor.

Diğer ülkeler için örnek niteliğinde

Dijital eşitsizlikle mücadelede büyük bir adım olarak değerlendirilen bu yasa, diğer ülkeler için de örnek teşkil edebilir. Halihazırda bazı ISS’ler düşük gelirli müşterilere uygun fiyatlı çözümler sunuyor olsa da bu hakkın yasal güvence altına alınması, bu tür düzenlemelerin yaygınlaşmasının önünü açabilir.

İnternet hızları ve kullanıcı beklentileri

Günümüzde, internet hızları konusunda 5 Mbps’nin altındaki bağlantılar yavaş kabul ediliyor. 4K video akışı ve çevrimiçi oyunlar için 20-40 Mbps hız yeterli görülürken, 40-100 Mbps arası bağlantılar “iyi” olarak nitelendiriliyor. 100 Mbps ve üzeri bağlantılar hızlı kabul edilirken1 Gbps bağlantılar ise çoklu cihaz kullanımı ve yüksek performanslı internet deneyimi için ideal olarak değerlendiriliyor.

Uygun Fiyatlı Genişbant Yasası, sadece düşük gelirli haneler için değil, aynı zamanda dijital çağın gerekliliklerine uyum sağlamak için de önemli bir adım olarak öne çıkıyor. New York eyaletinin bu girişimi, dijital eşitsizlikle mücadelede yeni bir dönemi başlatabilir.

Türkiye’nin en büyük enerji depolama anlaşması imzalandı!

Polat Enerji, Türkiye’nin en büyük enerji depolama projesini hayata geçirmek amacıyla Rolls-Royce ile önemli bir işbirliği anlaşması imzaladı. Yalova’daki Göktepe Rüzgar Enerji Santrali’nde uygulanacak olan bu proje kapsamında, 132 MWh kapasiteli Batarya Enerji Depolama Sistemi (BESS) tedarik edilecek. Bu anlaşma, hem kapasitesi hem de stratejik önemi bakımından Türkiye’nin enerji sektörü için bir dönüm noktası niteliği taşıyor.

Türkiye’nin en büyük enerji depolama anlaşmasına imza atıldı

Şirket tarafından yapılan açıklamada, bu projenin Türkiye’nin enerji bağımsızlığı hedeflerine ve çevresel sürdürülebilirlik vizyonuna önemli katkılar sağlayacağı vurgulandı. 132 MWh kapasiteli bu batarya depolama sistemi, rüzgar enerjisi üretiminin verimliliğini artıracak ve enerji şebekesinin daha kararlı bir şekilde çalışmasını sağlayacak. Bu tür sistemler, enerji üretiminin zirve yaptığı dönemlerde fazla enerjiyi depolayarak talebin yüksek olduğu zamanlarda şebekeye aktarabiliyor. Bu da hem enerji kaynaklarının daha etkin kullanılmasına hem de sürdürülebilir bir enerji sistemine destek oluyor.

Polat Enerji, yılda yaklaşık 1,7 milyar kWh elektrik üreterek 610 bin kişiye temiz enerji sağlıyor. Bu üretim, yaklaşık 50 milyon ağacın emisyon azaltımına eşdeğer bir etki yaratarak yıllık 1,2 milyon ton karbon emisyonunu engelliyor. Halihazırda 5 şehirde 5 santralle faaliyet gösteren şirketin toplam kurulu gücü 662,8 MWe olup, Göktepe Rüzgar Enerji Santrali’nin ise 118,4 MW’lık bir kapasitesi bulunuyor.

Polat Enerji Yönetim Kurulu Üyesi Neşet Özgür Cireli, bu projenin sadece bugünün enerji taleplerine yanıt vermekle kalmayıp geleceğin enerji dönüşümüne de öncülük edeceğini ifade ederek anlaşmadan duyduğu gururu dile getirdi. Rolls-Royce Sustainable Power Solutions Başkanı Andreas Görtz ise batarya çözümlerinin şebeke dengelemede önemli bir rol oynadığını belirterek bu projenin Türkiye’nin sürdürülebilir enerji tedarikine katkıda bulunacağını vurguladı. Türkiye’nin enerji sektörü tarihindeki en büyük dönüşüm adımlarından biri olan bu anlaşma, hem yerel hem de küresel enerji dinamikleri için kritik bir gelişme olarak değerlendiriliyor.