Türk teknoloji şirketi Proline’ın Ar-Ge merkezi tarafından geliştirilen Online Müşteri İlişkileri Yönetim Platformu MeaMinds, 1 Mayıs 2015 – 20 Mayıs 2015 tarihleri arasında yaptığı sosyal medya analizi ile kullanıcıların Kerem Bürsin’in başlattığı bi’deneyim kampanyası üzerine paylaştığı mesajları mercek altına aldı.
Son dönemde Jennifer Lopez, George Clooney, Robert Downey Jr., Game of Thrones’un yazarı George Martin, Kobe Bryant gibi pek çok dünya yıldızının bizzat kampanya açarak destek verdiği “Yeni Nesil Sosyal Sorumluluk Hareketi”, Türkiye’de ilk kez Kerem Bürsin’in başlattığı bi’deneyim kampanyasıyla hayata geçti. Kampanyanın amacı AÇEV’in hem kırsal alanlarda hem de kentlerin göç alan bölgelerinde gerçekleştirdiği kadın desteklerine ve okuryazarlık eğitimlerine katkıda bulunmak.
Kampanyanın beğenilme oranı yüzde 96
Sosyal medya kullanıcılarının Twitter üzerinden bi’deneyim kampanyası hakkında paylaştığı mesajları inceleyen MeaMinds, yorum yapanların neredeyse tamamının kampanyayı beğendiğini gözler önüne serdi. Verilere göre paylaşılan mesajların yüzde 96’sı kampanya hakkında olumlu görüşlerden oluşuyor. Mesajların yüzde 2’si kampanyadan olumsuz bahsederken, diğer yüzde 2’lik dilim ise nötr mesajlar içeriyor.
MeaMinds’ın analizine göre Twitter kullanıcıları kampanya hakkında toplam 3291 tweet attı. Yazılan mesajların cinsiyet dağılımına bakıldığında yüzde 63’ünü kadınlar kalan yüzde 37’lik kısmını ise erkekler oluşturuyor. Paylaşılan kanallar kapsamında mobil cihazlar yüzde 86’lık bir orana sahipken masa üstü bilgisayarların oranı yüzde 14.
2011 yılında kullanıma sunulan MeaMinds; Twitter ve Google+’ta paylaşılan içerikleri “olumlu”, “olumsuz” ve “nötr” olarak anlamlandırarak, kurumlara pazar analizi, etki değer analizi, rekabet analizi gibi her markanın ihtiyacına göre farklı raporlama imkânları sunuyor.
İnsan Merkezli Yenilikçilik-Human Centric Innovation temasıyla düzenlenen ve toplam iki gün süren etkinlikte Fujitsu’nun entegre sistemleri ve Primeflex ürün ailesi Avrupa’nın farklı ülkelerinden gelen basın mensuplarına tanıtıldı. Biz de TechInside olarak Fujitsu Küresel Pazarlama Başkan Yardımcısı Ayman Abouseif ile keyifli bir röportaja imza attık.
Tamer Özmen
Ülke müdürlüğü görevine başladığı 2010 yılından bu yana, Microsoft Türkiye’nin her yıl pazarın 2 katı büyüyerek, yılda ortalama yüzde 23 büyümesini sağlayan Özmen, 1 Eylül 2015 tarihinden itibaren Microsoft’un ABD’den sonra ikinci en büyük pazarı olan İngiltere’de, Microsoft UK Services yapılanmasının başına geçecek. Özmen, Microsoft İngiltere bünyesinde yenilikçi teknolojiler ve çözümlerden sorumlu 550 kişilik bir beyin takımını yönetecek.
Microsoft’un “Önce Bulut, Önce Mobil” stratejisi içerisinde kritik bir role sahip olan UK Services, kurumların uçtan uca teknolojik dönüşümlerine olanak sağlayan çözümleri geliştiriyor. 191 ülkede, 46 dilde kurumlara hizmet veren Microsoft Services aynı zamanda yazılım şirketlerine global pazarda ticari ve teknik destek sağlayarak, onlara rekabet avantajı sağlıyor.
Microsoft Türkiye’de Tamer Özmen’li yıllar
Tamer Özmen döneminde Microsoft Türkiye, rekabet avantajı sağlayarak KOBİ’leri güçlendirmek, kurumsal verimliliği sağlamak, tüketici için hayatı kolaylaştırmak, girişimci ekonomisinde yeni bir sektör yaratmak ve sosyal sorumluluk çalışmalarını artırmak olarak belirlenen 5 temel strateji doğrultusunda büyüdü.
Görev yaptığı 5 yıl içerisinde, sadece finansal anlamda değil, müşteri, çalışan ve iş ortakları memnuniyeti gibi kritik alanlarda da sağladığı başarılar ile Microsoft Türkiye olarak 3 kere ‘Yılın Ülkesi’ kupasını kazanarak erişilmesi güç bir rekora imza atan Tamer Özmen, bu süre zarfında Microsoft’un pazar payını yüzde 40’a yükseltti. Microsoft bu dönemde iş ortakları ve ekosistemi ile beraber BT pazarındaki büyümenin bir numaralı lokomotifi olurken, üst üste 2 sene Great Place to Work Enstitüsü tarafından “Türkiye’nin En İyi İşverenleri” listesinde birinci sırada yer aldı.
11 bini aşkın iş ortağı ile birlikte Microsoft Türkiye takımı olarak başarılı bir 5 yıl geçirdiklerini ifade eden Tamer Özmen kariyerinin bu yeni dönüm noktasında düşüncelerini şöyle anlattı:
“5 yıl içinde bilişim sektörü bulut ve mobil ile bir evrim yaşadı. Bugün artık bambaşka bir bilişim sektörü var. Ekip arkadaşlarımla ve bölgedeki kıymetli takımla birçok başarılı projeyi hayata geçirme fırsatımız oldu. Yetenekli, motivasyonu ve performansı yüksek, seçkin çalışanlardan oluşan Microsoft Türkiye ekibiyle gurur duyuyorum. Önümüzdeki dönemde bir yandan burada üstlendiğim yönetim kurulu üyeliği görevlerim dolayısıyla düzenli olarak Türkiye’ye geleceğim; diğer yandan ise İngiltere ve Türkiye bilişim sektörleri arasında bir köprü misyonu üstleneceğim. 120 milyar dolarlık İngiltere bilişim pazarı Türk yazılım ve teknoloji şirketleri için önemli fırsatlar barındırıyor. Bu bağlamda, Türk şirketlerini İngiltere pazarına taşımak en büyük hedeflerimden biri olacak.”
Dünyanın büyük teknoloji şirketlerinin üssü olarak bilinen Silikon Vadisi’nde 2009 yılında kurulan ve kısa bir süre içerisinde hiper-bütünleşik sistemler pazarında küresel lider haline gelen Nutanix, .NEXT konferansında yeni nesil Xtreme Compution Platform’u (XCP) duyurdu. XCP, yönetimin minimuma indirgendiği görünmez bir mimari sağlayarak BT ekiplerinin, asıl odaklanmaları gereken noktalar olan kurumlarına güç katacak uygulama ve servislere zaman ayırmalarını sağlayacak. NutanixAcropolis ve Nutanix Prism olmak üzere iki ürün ailesinden oluşacak olan XCP, sektörde lider olan hiper-bütünleşik çözüm uygulamalarını donanımdan bağımsız olmasını sağlayacak şekilde genişletiyor. XCP bunu gelişmiş uygulama taşınabilme özelliği, özel sanallaştırma katmanı, uygulama seviyesinde analiz ve izleme becerileriyle gerçekleştirecek. Söz konusu yenilikler veri merkezleri süreçlerini basitleştirerek maliyetleri düşürecek ve BT hizmetlerini zenginleştirecek.
Nutanix Türkiye Teknik Müdürü Öner Çetin
Günümüzde birçok şirket uygulaması geleneksel depolama ve sanallaştırma ürünleri üzerinde çalışıyor. Söz konusu ürünler zaman tüketiyor, zor yönetiliyor, zor ölçekleniyor ve başka bir çözüme geçmeyi güçleştiriyor. Kurumlar, bulut seviyesinde ölçeklenebilirlik, dayanıklılık, çeviklik ve esnekliği daha düşük maliyetle, daha iyi uygulama servis seviyeleriyle ve güvenilirlikle sunan altyapılara ihtiyaç duyuyor. Nutanix XCP tüm donanımsal ihtiyaç döngüsünü görünmez hale getiriyor ve geleneksel veri merkezi çözümlerinin yarattığı atıl duruma düşme ve finansal yenileme gereksinimini yok ediyor.
Nutanix Türkiye Teknik Müdürü Öner Çetin, konuyla ilgili şu görüşü paylaşıyor: “Dönüşüme en yatkın teknolojiler genellikle aklımıza dahi getirmediklerimizdir. Her daim çalışırlar, istek üzerine büyür veya genişlerler ve kendi kendilerinin bakımını yapabilirler. Farklı bir deyişle görünmezdirler. Web ölçekli mimari ve kullanıcı seviyesinde tasarım ilkeleri çerçevesinde sanallaştırmayı, tıpkı veri depolama için yaptığımız gibi görünmez hale getireceğiz ve kurumsal BT verimliliğini maksimum seviyeye çıkaracağız.”
E-GÜVEN’in Genel Müdürü Can Orhun, Türkiye’de ilk elektronik imzanın üreticisi olarak 10 yılı geride bırakmaktan dolayı mutluluk duyduklarını belirterek, “E-GÜVEN olarak Türkiye’de e-dönüşümün temelini oluşturan e-imzayı ilk ürettiğimiz tarih olan 24 Haziran 2005’ten itibaren BTK’nın verdiği rakamlarla 2015’in ilk çeyreğine kadar 1 milyon 700 binden fazla elektronik sertifika üretildi. Biz de sunduğumuz hizmetlerle Türkiye Elektronik İmza pazarında özel sektöre hizmet veren şirketler arasında yüzde 70 pazar payı elde ettik. ”dedi.
E-GÜVEN Genel Müdürü Can Orhun
E-GÜVEN, 2004 yılında yürürlüğe giren 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu ile e-devlet, e-şirket, e-fatura, Kayıtlı Elektronik Posta (KEP), Ulusal Yargı Ağı Bilgi Sistemi (UYAP), Merkezi Sicil Kayıt Sistemi (MERSİS), Elektronik Kamu Alımları Platformu (EKAP), Elektronik Genel Kurul gibi uygulamalar için elektronik imza sağlıyor. E-GÜVEN’in e-imzanın ilk üreticisi olarak Türkiye’deki gelişim sürecinde başından beri en büyük katkıyı sağlayan şirket olduğunu vurgulayan E-GÜVEN Genel Müdürü Can Orhun sözlerine şöyle devam etti:
“Türkiye’nin elektronik dönüşümü kapsamında ürettiğimiz ilk e-imza ülkemiz adına önemli bir milattı. 2005 yılından itibaren odağımızda bulunan e-dönüşüm sürecinde elektronik imza ile birlikte kurumlara da elektronik imza odaklı projeler üretmeye devam ediyoruz. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye elektronik imza pazarında ayda ortalama 7 milyon doğrulama ve 550 bin imzalama işlemi yapıyoruz. E-imza ile devletler vatandaşlara, şirketler de müşteri ve çalışanlarına daha iyi hizmet veriyor. Kurumların yanı sıra birey tarafında da e-imza ile yapılabilecek işlemler her geçen gün artıyor. E-imza sahiplerinin yüzde 19’unu 19-25 yaş arası, yüzde 40’ını 25-40 yaş arası, yüzde 41’ini 40 yaş ve üstü kullanıcılar oluşturuyor. Örneğin e-devlet kapısı üzerinden yapılan işlem kaleminin 2018 yılında 3 bini geçmesi ve kullanıcı sayısının 30 milyonu bulması bekleniyor. E-devlet kapısında kişilik bilgisi gerektiren işlemlerden bazıları sadece e-imza ya da mobil imza ile yapılabiliyor. Günümüzde yeni teknolojilerin de desteğiyle bireyler ve kurumlar için e-imza kullanım alanları yaygınlaşmaya devam ediyor.” E-imza ile yapılacak işlemler her geçen gün artıyor
E-GÜVEN’le kamuda e-devlet uygulamaları, otomobil alım-satımı, online dava açma, adres değişikliği bildirimleri vb; özel sektörde ise banka talimatları, bayi ağı iletişiminde sipariş süreci, çalışan hizmet sözleşmeleri vb ıslak imza gerektiren tüm işlemlerde e-imza kullanmaya başlayan bireylerin ayda 5 gün kazandığına da dikkat çeken Orhun şöyle konuştu:
“E-imza zaman ve maliyet konularında sağladığı faydaların yanı sıra kağıt, kartuş ve tonerlerden yapılan tasarruflarla çevreye de büyük katkılar sağlıyor. Bir insanın yıllık ortalama oksijen ihtiyacını karşılamak için 7-8 ağaç gerekiyor. E-GÜVEN olarak şirketlerin e-imzalı projeler üretmesine destek olarak ve bireylerin e-imza edinmesini sağlayarak kurtardığımız 10 binden fazla ağaçla ortalama 1500 insanın oksijen hakkını elinden almamış olduk.”
Elektronik İmza Kanunu’nun yürürlükte olduğu 11 yıl içinde yarım milyondan fazla nitelikli elektronik sertifika üreten E-GÜVEN, sunduğu e-imza çözümleri ile onay işlemlerinde ıslak imzanın neden olduğu zaman kaybını ve kağıt kullanımıyla çevreye verilen zararı büyük ölçüde azaltıyor.
Suçluların çevrimiçi banka hesaplarına erişim sağlamaları için en kolay yollardan biri hesap sahibi gibi davranmak. Bu, kullanıcıların bilmeden kullanıcı adları ve parolalarını yazdıkları kimlik avcılığı sayfaları düzenleme veya kullanıcılar bankalarının yasal sayfalarında oturum açtıklarında bir bankacılık Trojanıyla kullanıcı adı ve parolalarını elde etme yoluyla hesap hakkında bilgi edinilerek yapılabilir. Hem klasik bilgisayarlar hem de mobil cihazlar bu tür saldırılara karşı ise korunmasız.
Kaspersky Lab ve B2B International tarafından yapılan ankette Türkiye’de önemli sayıda kullanıcının (%61) çevrimiçi finansal işlemler yaparken güvensiz hissettikleri görülmüş. Bununla birlikte yarısı (%47) çevrimdışı ödeme yapmanın çevrimiçi ödeme yapmaktan daha güvenli olduğunu bildirmiş ve %55’i çevrimdışı bankacılığın çevrimiçi bankacılıktan daha güvenli olduğunu söylemiş.
Ancak bu korkularına rağmen İnternet kullanıcılarının çoğu çevrimiçi ödemeler yapıyor: Ankete katılanların %80’i çevrimiçi ödemelerinde kendi masaüstlerini ve dizüstü bilgisayarlarını, %27’si tabletlerini, %41’i akıllı telefonlarını ve %20’i Akıllı Televizyonlarını kullandıklarını kullanıyor. Ayrıca ankete göre her üç kullanıcıdan biri finansal verilerini çevrimiçinde korumak için hiç bir şey yapmamakta.
Kaspersky Lab Dolandırıcılık Önleme Bölümü Dünya Başkanı Ross Hogan şunları söyledi: “Müşterilerimizin İnternet dolandırıcılığına kurban olma korkusu nedeniyle klasik tezgah üstü bankacılığı tercih etmesi yüksek marjlı çevrimiçi ve mobil ödeme sistemlerinin benimsenmesine köstek olacaktır. Bu, bankaların kaynaklarının çoğunu düşük marjlı şubelere yatırmasına neden olacaktır. Bu arada çevrimiçi ve mobil ödemeleri benimsemiş olanlar arasında paralarını ve bankalarının itibarını gereksiz bir riske attıklarına dair kalıcı bir endişe bulunmaktadır. İşte bu yüzden bugün bankaların müşterileri için güvenli bir bankacılık ortamı sağlayan teknolojilere yatırım yapmaları son derece önemlidir. Bu yaklaşım sadece şube bankacılığını tercih eden müşterilere çevrimiçi ve mobil bankacılığın güvenli olduğu güvencesini vermekle kalmayacak, aynı zamanda dikkatsiz müşterilerini karşılaştığı riskleri de azaltacaktır.”
Bu sorunun çözümlerinden biri, özellikle bankalar için tasarlanmış çok katmanlı bir koruma platformu olan Kaspersky Fraud Prevention çözümü. Kaspersky Fraud Prevention müşterilerinin cihazlarındaki finansal verileri koruyarak müşteri sadakatini artırır ve bir güvenlik ihlalinin ardından vakaları araştırmak, tazminat ödemek ve itibarını geri kazanmak zorunda olan bankaların risklerini azaltır. Platform ister bir Windows PC, Mac, Windows Phone, Android veya iOS olsun hemen her cihazın sahibini koruyabilir.
Vestel, en iyi ekran performansını yaşamak isteyen kullanıcılar için 4K Ultra HD ve 3D özelliklere sahip, Türkiye’nin ilk yerli üretim kavisli TV’sini sunuyor. Vestel’in son teknoloji televizyonu, hem 4K hem de 3D özellikleriyle görüntüleri çok daha gerçekçi bir şekilde sunarken, kavisli ekranıyla görüntünün her noktasına ulaşabilmeyi sağlıyor. Türkiye’nin ilk yerli üretim 4K Kavisli TV’si ile Vestel, bu toprakların renklerini tüm gerçekliği ile evinize getiriyor.
Vestel’in 4K 3D Kavisli LED TV’leri hiçbir ayrıntının gözden kaçmasına izin vermiyor. Kalitesinin yanı sıra muhteşem izleme açısıyla izleyenleri çevreleyen bir görüntü sunuyor. Kavisli ekran özelliğine sahip televizyon, açı kısıtlamasına izin vermeyerek her noktadan aynı kontrast oranıyla izleyicilere mükemmel görüntüyü sunuyor.
UHD çözünürlüğüyle çok daha gerçekçi bir görüntü sunan Vestel 4K 3D Kavisli LED TV ile birlikte hediye edilen 3D aktif gözlükler seyir keyfini en üst düzeye çıkarıyor. 4K çözünürlükle ve 3D aktif gözlükler sayesinde son derece gerçekçi görüntüler sunan Vestel 4K 3D Kavisli LED TV, izleyicilerin 3D filmlerden, maçlardan ve oyunlardan aldığı keyfi ikiye katlıyor.
Vestel 4K 3D Kavisli LED TV’ler, 3D görüntü teknolojisi ve yüksek kalitede ses ile dev ekranda ve ev konforunda sinema kalitesinde mükemmel seyir keyfi sunuyor. Smart özelliğe sahip 4K 3D Kavisli LED TV’ler, kullanıcılarına dahili Wi-Fi sayesinde internete harici bir cihaza gerek duymadan kablosuz olarak bağlanma imkanı sağlıyor.
Vestel 4K 3D Kavisli LED TV kullanıcıları Akıllı Kumanda özelliği ile kumandaya gerek kalmadan televizyonlarını Vestel Smart Tablet ile yönetebiliyor. Elektronik Program Rehberi, TV rehberine Smart Center üzerinden ulaşılarak istenilen program için hatırlatma oluşturulmasına, sosyal medyada programlar hakkında yapılan yorumların okunmasına ve paylaşım yapılabilmesine olanak sağlıyor. Vestel 4K 3D Kavisli LED TV 5.499 TL’den satışa sunuluyor.
Teknik özellikler
• 4K ULTRA HD( 3840x 2160)
• Kavisli-Curved TV-( Yarı çap 4 m)
• 3D SMART(Aktif 4 gözlük)
• Dahili Wifi
• Yüksek Ses Gücü( 2×12,5 w+12 w subwoofer)
• Bluetooth
• SMR 1000 HZ
• Dahili Karasal Dijital Alıcı
Grand Hyatt İstanbul’un müşteri memnuniyeti anlayışı kapsamında geliştirdiği Press Reader web sitesi ve ücretsiz uygulaması, Hyatt’ın sağladığı ücretsiz kablosuz internet bağlantısını kullanarak otel misafirlerine 4000’in üzerinde online gazete ve dergi okuyabilme fırsatı sunuyor. Misafirler, hem kendi ülkelerinde olan gelişmeleri, hem de diğer ülkelerde merak ettikleri konuları anında takip edebiliyor.
30 günlük arşivle her şey kontrol altında
Grand Hyatt İstanbul’un yerli ve yabancı konukları günlük gazete ve dergilere kişisel laptop, tablet bilgisayar, akıllı telefon ve e-okuma cihazları ile erişim sağlayabilirken, Press Reader’ın 30 günlük arşivi sayesinde istedikleri konunun son 30 günlük gelişimini de araştırabilme fırsatı buluyor. Günlük gazeteler basıma çıkar çıkmaz Press Display’de görüntülendiği için günlük gazetelere de anında erişim sağlanıyor.
Web sitesi ve aplikasyon, hangisi daha kolaysa!
http://www.pressreader.com/ adresinde sol üst köşede bulunan ikon ile tüm kaynaklara erişim sağlanırken, sağ üst köşede bulunan arama kutucuğundan istenilen arama kelimesiyle tüm gazeteler içinde arama yapılabiliyor. Tablet ve telefondan erişim içinse ‘’PressReader’’ aplikasyonunu indirmek yeterli oluyor.
Öne çıkan özellikler:
· Belirli Yayınların 16 dilde tercümesi,
· Sesli okuma özelliği kullanılarak yayınların sesli olarak dinlenebilmesi,
· Aplikasyonun sağ kösesinde yer alan “Search” kutusuna anahtar kelimenin yazılmasıyla aranılan marka ve konu hakkında hangi haberlerin çıktığını farklı dillerde takip edebilme,
· Otel misafirlerine özel olmak üzere otelde bulundukları süre içinde gazeteleri tabletlerinde, bilgisayarlarında veya telefonlarına limitsiz kullanıcı hesabı ve limitsiz indirme seçeneği,
· Eko-sistem dostu çözüm,
· Güncel haberlere aynı gün içinde çoğunlukla basılı edisyonlarından önce erişim
· İndirilen yayınları offline olarak istenilen zaman okuyabilme imkânı
Geçtiğimiz yıl Türkiye’de e-Fatura uygulamasını başarıyla kullanıma sunan IAS’nin Almanya’daki yeni yasal düzenlemeler doğrultusunda geliştirdiği elektronik fatura uygulaması ZUGFeRD-Format hem kullanıcılardan hem de Almanya Ekonomi ve Enerji Bakanlığı (BMWi) yetkililerinden övgü alıyor. IAS yetkilileri, Türkiye’deki e-Fatura uygulamasının altyapısını kullanarak çok kısa sürede hayata geçirdikleri ZUGFeRD-Format’ı geleneksel Müşteri Günü’nde gerçekleştirdikleri bir sunumla müşterilerine tanıttı .
IAS müşterileri, müşteri adayları, iş ortakları ile çalışanlarının geleneksel buluşması, geçtiğimiz hafta IAS’nin Karlsruhe’deki ofisinde gerçekleştirildi. Etkinliğe BMWi temsilcisi Dr. Friedrich Wilhelm Haug ile IAS’nin donanım ve uygulama desteği verdiği Hamburg Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (HAW) yöneticisi Prof. Dr. Brigitte Braun da katıldı.
ZUGFeRD Format ve caniasERP Mobile Uygulaması tanıtıldı
Etkinlikte konuşan IAS Almanya Genel Müdürü Cansever Sezer ile IAS Almanya Danışmanlık Bölüm Müdürü Tomislav Zeljko, son bir yılda yaşanan gelişmeler hakkında bilgi verdiler. BMWi Temsilcisi Dr. Haug, Almanya’daki yeni yasal düzenlemeler hakkında bilgi verdi; ZUGFeRD –Format’ın küçük ve orta ölçekli işletmelere sağlayacağı avantajlardan ve ilk uygulama deneyimlerinden söz etti.
Dr. Haug’un övgü dolu konuşmasının ardından IAS yetkilileri gerçekleştirdikleri sunumda şirketler arası e-Fatura işlemlerinin caniasERP’de, ZUGFeRD-Format kullanılarak nasıl gerçekleştirilebileceğini gösterdiler. ZUGFeRD-Format’ın avantajlarını anlatan konuşmacılar, dinleyenlere örnek bir dönüşüm planı da sundular.
IAS yetkilileri etkinlikte ayrıca caniasERP Mobil Uygulaması’nı da tanıttı. Katılımcılar, caniasERP Mobil Uygulaması’nın hayatlarını nasıl kolaylaştıracağını uygulamalı örneklerle öğrenme fırsatı buldular.
Müşterilerden başarılı uygulama örnekleri
Müşteri Günü’nde, IAS’nin üç müşterisi de kendi projelerine ilişkin deneyimlerini paylaştı. Dörrenberg Edelstahl GmbH’den Michael Knaup, GEORG BÖRNER Chemisches Werk für Dach- und Bautenschutz GmbH & Co. KG’den Stefan Hasselbach ve Joke Technology GmbH’den Christian Voß katılımcılara, gerçekleştirdikleri başarılı uygulama örnekleri hakkında bilgi verdi.
Program sona ererken Cansever Sezer, IAS’nin önümüzdeki bir yıla ilişkin hedeflerini anlattı ve etkinliğe katılanları, yazılım sektörünün prestijli araştırma kuruluşu Trovarit’in Avrupa genelinde ERP kullanıcıları arasında gerçekleştirdiği memnuniyet anketine katılmaları konusunda teşvik etti. Sezer katılımcıları ayrıca önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek diğer IAS etkinliklerine de katılmaya da çağırdı.
Teleperformance Türkiye, çağrı merkezi sektörünün en saygın ödüllerinden Contact Center World Awards’ın Londra’da düzenlenen EMEA (Avrupa, Orta Doğu ve Afrika) finalinden iki farklı kategoride ödülle döndü.
Yurt dışında elde ettiği ödüllere yenilerini ekleyen Teleperformance Türkiye, EMEA bölgesinde 30 ülkeden 1600 şirketin katılımıyla gerçekleştirilen yarışmada, 35 kategori arasından “En İyi Outbound Kampanyası” ve “En iyi Dış Kaynak İş Ortaklığı” kategorilerinde yarıştı. Dünyanın önde gelen çağrı merkezi firmalarının yarıştığı bu önemli organizasyonda iş ortağı Samsung ile birlikte birinciliğe (altın) layık görülen Teleperformance Türkiye, çözüm ortağı Kredi Kayıt Bürosu (KKB) ile de üçüncü sıraya yerleşti (bronz). Teleperformance Türkiye Kasım ayında Las Vegas’ta düzenlenecek dünya finallerine katılmaya hak kazandı.
Outbound kampanyası Türkiye’de ve dünyada bir ilk
Contact Center World Awards’ta ödüle layık görülmekten mutluluk duyduklarını belirten Teleperformance Genel Müdürü Engin Utkan, müşterilerinin zaman içinde değişen ve yeni trendler karşısında farklılaşan ihtiyaçlarına en iyi çözümler sunan süreç ve stratejiler nedeniyle başarıya ulaştıklarını dile getirdi:
“Çok yönlü CRM hizmeti sunduğumuz iş ortağımız Samsung’un KOBİ’lere ulaşma hedefi dahilinde gerçekleştirdiğimiz outbound kampanyasında, doğru bir profilleme, sağlam bir veritabanı ve özelleştirilmiş bir BT altyapısı ile ilk başta hedeflediğimiz 5 bin müşteri sayısını kısa sürede 100 bine çıkarmayı başardık. Aynı zamanda etkili bir mailing ve kampanya yönetimi süreciyle iletişime geçtiğimiz, çeşitli sadakat programlarıyla ilişkilerimizi güçlendirdiğimiz KOBİ’lerin ihtiyaçlarını çok iyi anlayıp konumlayarak, tabletten televizyona, klimadan masaüstü mini hoparlörlere kadar Samsung’un piyasaya sürdüğü farklı ürün grupları için de yepyeni bir yaklaşım yaratmış olduk. Tüketici elektroniği alanında KOBİ’lere yönelik gerçekleştirilen, Türkiye’de ve dünyada bir ilk olan bu outbound kampanyası sayesinde hedeflerimizi 3 haneli yüzdelerle aşmış olduk. Başarımızın ve müşteri hizmetlerine yönelik çalışmalarımızın uluslararası düzeyde bir kez daha tescillenmesi bizi çok mutlu etti.”
Bankalararası Kart Merkezi (BKM) her geçen gün büyüyen dijital girişimcilik ekosistemin gelişimine ve paydaşlarına daha fazla katkı sunabilmek için Türkiye de bir ilk olan projeye destek oldu. Konuyla ilgili BKM Genel Müdürü Soner Canko’nun görüşlerini videomuzda izleyebilirsiniz.
Shopi go kurulduğu günden bu yana sofistike bir yaşam tarzına hitap eden lifestyle ürünlerine yenilerini eklemeye devam ediyor. Bu ürünlerin en yenisi Siva Atom bisiklet tutkunlarının yeni gözdesi olacak. Pedal çevirirken kullanılan ivmeyi enerjiye dönüştüren ve bisiklete takılabilen bu batarya kutusuyla ister yolda pedal çevirirken ister çıkarılabilir yedek bataryası sayesinde dilediğiniz her yerde iPhone, android telefonlar, GoPro, şarjlı ışıklar, GPS, bluetooth hoparlör gibi elektronik cihazlarınızı şarj edebilirsiniz.
Teknik özellikler:
1650 mAH batarya kapasitesi
USB platform şarjı
5V @800MA şarj oranı
IP-4 standardında hava koşullarına dayanıklı
19 x 4.5 x 11 cm
320 gram
2-4 yıl garanti süresi
Fiyat: 545 TL
İTÜ ARI Teknokent bünyesinde faaliyet gösteren ve başarılı “start-up”lara gelişimlerini hızlandırıcı destekler sağlayan “ITU GATE Uluslararası Hızlandırma Programı” kapsamında geçen yıl ABD’deki yatırımcılarla buluşma hakkı kazanan 8 firmadan biri olan Ingenious, yeni bir başarıya daha imza attı.
Ingenious, yaratıcı iletişim alanında dünyanın en önemli festivallerinden biri olan Cannes Lions bünyesinde teknoloji ve inovasyonu birleştiren girişimlerin ödüllendirildiği Start-up Academy’de finale kalan 10 girişim arasında yer almaya hak kazandı.
2013 yılında kurulan ve tak-çalıştır akıllı ev sistemlerinde uzman olan Ingenious; hiçbir altyapı kurulumu yapılmasına gerek kalmadan bir evi 15 dakika içinde ‘akıllı ev’ haline getirebiliyor. Sistemin beyni olan IO-Box’ın üzerindeki IR vericileri sayesinde TV, ses sistemi, uydu alıcısı ve klima gibi cihazların tüm fonksiyonlar akıllı telefon ya da tablet üzerinden yönetilebiliyor. Sistem ayrıca RF vericileri sayesinde ampul-duy ve fiş-priz arasına takılan uç üniteler ile ışıklar ve kahve makinesi gibi kumandalı olmayan diğer elektronik aletlerin kontrolünü de üstlenebiliyor.
Tüm bunların yanında Ingenious’un öne çıkan bir diğer özelliği ise kullanıcı alışkanlıklarını öğrenerek, kullanılmayan cihazları otomatik olarak kapatıp, evin enerji tüketimini de optimize ediyor ve enerji tasarrufu sağlıyor.
“ITU GATE Uluslararası Hızlandırma Programı” ile Amerika’daki yatırımcılarla buluşma imkanı yakalayan firma, bugün Türkiye’nin önemli girişimcilik destek projelerinden İTÜ Çekirdek bünyesinde faaliyetlerine devam ediyor. Şirketin önümüzdeki dönemlerde, Türkiye piyasasının yanı sıra kısa vadede Avrupa ve Rusya gibi pazarlarda Ingenious’u iyi bir marka olarak konumlandırmayı, sonrasında da ABD ve diğer pazarlardaki mevcut ürünlere güçlü bir rakip olmayı hedefliyor.
Yüzlerce seyahat sitesi ve hava yolunu tarayarak en makul fiyatlı uçuşları bulan dünyanın en iyi seyahat arama sitelerinden momondo’nun 2015 Seyahat Araştırması[1], dünyadaki ve Türkiye’deki seyahat severlerin tatil için ayırdıkları bütçeler ve harcamalarıyla ilgili ilginç sonuçlar ortaya koyuyor.
Buna göre Türklerin yüzde 34’ünün yaz tatili bütçesi 2.500 – 5.000 TL arasında değişiyor. Ancak katılımcıların yüzde 40’ı, genellikle belirledikleri bütçeyi aştıklarını söylüyor. Üstelik bu oran kadınlarda daha yüksek.
Yine araştırmaya göre, yüzde 26’lık bir kesim, 1.250 – 2.500 TL arasında bir meblağı tatil için ayırdıklarını belirtiyor. Ev halkının 5.000 – 12.500 TL arası tatil harcaması yapmasını bekleyenler, yüzde 19’la üçüncü sırada, 250 – 1.250 TL arası harcamasını bekleyenler ise yüzde 12’yle dördüncü sırada yer alıyor. Yaz tatilinde 12.500 – 25.000 TL arasında bir para harcama özgürlüğüne sahip olanlar ise katılımcıların yüzde 3’ünü oluşturuyor ve sadece yüzde 2’lik bir kesim 25.000 TL’den fazla harcayabileceklerini söylüyor.
BANA YAŞINI SÖYLE, SANA NE KADAR HARCAYACAĞINI SÖYLEYEYİM
Harcama alışkanlıkları ayrıca yaşa göre de değişiyor. 250 – 1.250 TL arası harcama yapmayı planlayanlarda 18 – 22 yaş grubu öne çıkıyor. 1.250 – 2.500 TL için liderlik 23 – 35 yaş grubundayken, 5.000 – 12.500 TL arası harcama yapmayı planlayanların çoğunluğu 56 ile 65 yaş arasında.
YÜZDE 40’IMIZ TATİLDE BÜTÇESİNİ AŞIYOR
Türklerin yüzde 44’ü tatildeyken planladığı bütçenin dışına çıkmıyor. Katılımcıların yüzde 40’ı planladıklarının üzerinde harcama yaparken, yüzde 10’luk bir kesim beklediğinden daha az harcıyor. Ne kadar harcadığını umursamayanların ve bilmediklerini söyleyenlerin oranı ise toplamda yüzde 7.
GENÇLER AYAĞINI YORGANINA GÖRE UZATIYOR
Araştırmaya göre, tatilde bütçesini en çok aşan grup, yüzde 45’le 56-65 yaş grubu. Bu grubu 36 – 55 ve 23 – 35 arası yaş grubu takip ediyor. Beklediğinden az harcayanlarda ise liderliği yüzde 12’yle 23-35 yaş grubu elinde tutuyor.
KADINLAR BÜTÇEYİ TUTTURMAKTA ZORLANIYOR
Harcama konusunda kadınlar ve erkekler arasında yüzde 4’lük bir fark bulunuyor. Bütçelerini aşan erkeklerin oranı yüzde 38 iken, bu oran kadınlarda yüzde 42.
ÇİNLİLER BÜTÇELERİNE DAHA SADIK
Peki dünyada durum nasıl? momondo’nun anketi gösteriyor ki, tatilde bütçesini en çok aşanlar yüzde 52 ile Hollandalılar ve yüzde 50 ile Almanlar, İtalyanlar, Portekizliler olurken, bütçesine en sadık kalanlar Çinliler. Çinlilerin sadece 38’i bütçelerinin dışına çıktıklarını söylüyor.
RUSLAR BU YAZ AZ HARCAYACAK
Buna karşılık bu yaz tatilde astronomik rakamlar harcayacak ülkeler arasında Çin başı çekiyor. Çinlilerin yüzde 18’i, 12.501 – 25.000 TL arası, yüzde 6’sı ise 25.000 TL’den daha fazlasını gözden çıkarmış durumda.
Ruslar ise tatilde fazla para harcamaya sıcak bakmıyor. Yüzde 28’i, 251 – 1.250 TL arası, yüzde 26’sı da 1251 – 2.500 TL arası bir yekun harcayacak.
Tatil bütçeleri Türklerinkine yakın olan İspanyollar ise 2.501 – 5.000 TL arası harcama yapacak ülkeler arasında, yüzde 31’le Türkiye’nin ardından ikinci sırada geliyor.
Maliye Bakanlığı tarafından (Gelir İdaresi Başkanlığı) 20.06.2015 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 454 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile işletmelerde e-defter ve e-fatura zorunluluğunun kapsamı genişletildi. Tebliğe göre, 2014 veya müteakip hesap dönemleri brüt satış hasılatı 10 Milyon TL ve üzeri olan mükellefler 01.01.2016 tarihinden itibaren, 2015 veya takip eden hesap dönemlerinde brüt satış hasılatı 10 milyon TL ve üzeri olan mükellefler, ilgili hesap dönemine ilişkingelir/kurumlar vergisi beyannamesinin verileceği tarihi takip eden hesap döneminin başından itibaren kapsama dahil edilecek. Ayrıca 6.6.2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli I sayılı listedeki malların imali, ithali, teslimi vb. faaliyetleri nedeniyle Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK)’ndan lisans alan mükellefler, bayilik lisansı olanlar, münhasıran bu lisansa sahip olmaları nedeniyle bu kapsamda değerlendirilmeyecek. Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli III sayılı listedeki malları imal, inşa ve ithal eden mükellefler 2014 hesap döneminde bu şartı sağlıyorlarsa 01.01.2016 tarihinden itibaren e-Fatura ve e-Defter uygulamasına geçmek zorunda.
İhracat işlemlerinde e-fatura uygulaması zorunluluğu getirildi
İhracat işlemlerinde de e-Fatura uygulaması zorunluluğu getirildiğine dikkat çeken Samast, “454 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği gereğince; e-Fatura uygulamasına kayıtlı olan mükelleflerden, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 11’inci maddesi kapsamındaki mal ihracı ve yolcu beraberi eşya ihracı kapsamında fatura düzenleyecek olanlar, söz konusu faturalarını da 1/1/2016 tarihinden itibaren e-fatura olarak düzenleyecekler. Dijital hayata geçişi hızlandıran e-dönüşüm sürecinin önemli unsurlarından olan e-Defter ve e-Fatura kullanımının yaygınlaşmasıyla; denetim, tasarruf, işlem hızlılığı, verimlilik ve daha hızlı bilgi akışının hayata geçmesi sağlanıyor. Teknolojinin etkin kullanımı sayesinde şirketler iş gücünden ve maliyetten önemli oranda tasarruf edip verimliliklerini artırabilirken, kâğıda dayalı işlemlerden kaynaklanan zararları da en aza indirip doğayı koruyabiliyorlar. TÜRKKEP olarak, Kayıtlı Elektronik Posta (KEP), E-İmza, E-Arşiv Fatura, E-Defter, E-Mutabakat, E-Bordro ve E-Tebligat, gibi hizmetler ile E-Saklama hizmetlerini tüm Türkiye’de tek elden verebilen ülkemizin ilk ve tek güven kurumu olmanın verdiği sorumlulukla, hizmetlerimizi sunmak için özenle çalışmaya devam ediyoruz.” dedi.
2017’ye kadar e-Fatura kullanıcı sayısının 150 bini aşması bekleniyor
Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) tarafından yapılan düzenlemeler ile e-Fatura ve e-Defter uygulamalarının yaygınlaştığını belirten Samast, Türkiye’deki e-Dönüşüm sürecini değerlendirdi: “2015-2019 e-Devlet Stratejisi ve Eylem Planı çerçevesinde ilk etapta 20 bin şirket için zorunlu olan e-Fatura’nın ardından, e-Arşiv ve e-Defter gibi uygulamalar hayata geçirilmeye başlandı. 2 yıl içerisinde e-Fatura uygulamasına kayıtlı kullanıcı sayısının 150 bini, e-Defter uygulamasına geçen mükellef sayısının da 80 bini aşması öngörülüyor. Bu uygulamalar ile sağlanacak ekonomik katkının 2 milyar TL’ye ulaşacağını tahmin ediliyor. 2015’te e-Fatura ve faturaların elektronik ortamda oluşturulup muhafaza edilmesi ve gerektiğinde elektronik olarak ibraz edilmesini sağlayan e-Arşiv Fatura ile birlikte kullanıcı ve fatura sayılarında ciddi bir artış olacak.”
250 milyon e-Fatura sisteme dahil olacak, 500 milyon TL tasarruf sağlanacak
E-Fatura gönderimlerinde herhangi bir kargo ücretinin ödenmemesinin, kesilen faturanın tek tıkla alıcısına ulaştırılabiliyor olmasının, kâğıt kullanımındaki gözle görülür düşüşün kurum ve kuruluşlar için önemli avantajlar sağladığını dile getiren Samast, şu bilgileri verdi: “Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan rapora göre, 2015 yılında, e-Fatura ve e-Arşiv Fatura ile sistemde 250 milyon e-Fatura dolaşacak. 250 milyon e-Fatura, şirketlerin ekonomisine 500 milyon TL’ye yakın tasarruf olarak geri dönecek. 2015 yılında, e-Fatura mükellefi olan 20 bine yakın işletmedeki toplam tasarruf oranı, ayda 20 milyon TL’yi bulacak. Yeni uygulama ile bu rakamların artacağını, e-dönüşümün ülkemizde hızla yaygınlaşacağını söylemek mümkün.”
Visa Europe Collab olarak adlandırılan inovasyon merkezinin ilk yılında en az 20 fikrin değerlendirilip, 100 gün sürecek bir inovasyon programına dahil edilmesi hedefleniyor. Bu 100 günlük program, fikirlerin öncelikle içerik açısından incelenmesini, pazarın ihtiyacı açısından değerlendirilmesini ve fikrin hizmet haline getirilmesi çalışmalarını kapsıyor. Bu süreçten geçmeyi başaran ve ticari anlamda uygulanabilir bulunan en iyi hizmetler pazara sunulmadan önce Visa bünyesinde geliştirilmeye devam ediyor.
Visa İnovasyon Merkezi’nin ilki, Mayıs ayında Londra’da hayata geçti. İkincisi Tel Aviv’de açılan Visa Europe Collab’ın üçüncüsünün ise Berlin’de açılması planlanıyor.
Visa Europe Collab’ın kurucusu Steve Perry konuyla ilgili olarak şu açıklamayı yaptı: “Visa Europe olarak inovasyon merkezimizle ödemeler dünyasına ilişkin hizmet ve tecrübe birikimimizin kapılarını açıyoruz. Avrupa’nın öne çıkan inovatif şirketlerinin bizim gibi ödemeler dünyasında dönüşüm yaratan kurumların fikir önderliğine, araştırma geliştirme hizmetlerine erişimini sağlıyoruz. Visa Europe Collab ile ekosistemi daha da büyütmek ve en iyi ödeme hizmetlerini sunmak üzere, bankalar, perakendeciler, mobil operatörler ve kamu gibi ödemeler dünyasındaki pek çok paydaş arasında güçlü bir köprü kurduğumuza inanıyoruz.”
42 Maslak sponsorluğunda çağdaş sanatı sanatseverler ile buluşturan Atölye Maslak sergisi, ilham aldıkları ‘maker kültürünü’ teknolojiyle harmanlıyor. Sergide yer alan eserlerden bazıları seçilerek 3 boyutlu yazıcı teknolojisi ile küçük ölçekli objeler olarak çoğaltılıyor. Üstelik Atölye Maslak bu kültürü sadece yetişkinlerle değil çocuklarla da paylaşıyor. 20 Haziran Cumartesi günü ‘Atölye Maslak’ta 7-14 yaş arası çocuklar ve aileleriyle gerçekleştirilen “Maker Workshop” isimli etkinlikte sanat, zanaat, tasarım ve 3D printing teknolojisine dair paylaşımlarda bulunuldu. 42 Maslak Art!SPACE’de ‘Atölye Maslak’ sergisinin küratörlerinden Ali Bakova’nın ‘zanaat/usta nedir?’, ‘sanat/sanatçı nedir?’, ‘tasarım/tasarımcı nedir?’ konuları çerçevesinde, karşılıklı soru cevap sohbeti ile başlayan etkinlik; küratör Gökhan Karakuş’un çocuklarla ve aileleriyle birlikte gerçekleştirdiği Atölye Maslak sergi gezisi ile devam etti.
Etkinlikte son olarak, Kemiq markasının sahibi ve kurucusu Cahit Ogün Onat bilgisayar ekranında uygulamalı olarak tasarım yapma ve 3D printing teknolojisini anlattı.
Atölye Maslak’ta Oto Sanayi’den ilham alan 35 sanatçı bir araya geldi
42 Maslak’ın ana sponsor olduğu Atölye Maslak sergisi Maslak Oto Sanayi bölgesinde faaliyet gösteren otomobil ve mekanik ustalarının yanı sıra atölyelerde çalışan 35 sanatçının özgün eserlerini bir araya getiriyor. Ali Bakova ve Gökhan Karakuş’un küratörlüğünü, 42 Maslak’ın ana sponsorluğunu üstlendiği ‘Atölye Maslak’, Maslak Oto Sanayi’de oluşan zengin yaratıcı kültürü sanatseverlerle bir araya getiriyor. Mekanik ve otomobil ustalarının bir uzantısı olan yaratıcı kültür, teknoloji, zanaat ve tasarım kombinasyonuyla kendi kimliğini yaratıyor. “Atölye Maslak” sergisi 11 Haziran – 14 Ağustos tarihleri arasında 42 Maslak Art!SPACE’de görülebilir.
Veri miktarı her geçen gün inanılmaz bir şekilde artıyor. Fotoğraflar, videolar ve müzik dosyalarının hacmi sürekli artış gösterirken, sosyal medya platformları, bu artışın ivmesini daha da artırıyor. Veri depolama, yönetimi ve güvenliğini sağlama, iş süreçlerinde ön plana çıkan değerler arasında yer alıyor. Tüm sektörler için veri depolamadaki ana öncelik, iş sürekliliği. Verileri doğru ve güvenilir platformlarda saklayıp yönetmek, bireyler için de vazgeçilemez bir öneme sahip.
Satış ve pazarlama ekiplerinin kafaları rahat, patronlar mutlu
Veri düzenli bir şekilde artarken, verilere ulaşım şekli de değişiyor. Mobil çalışma yöntemlerinin her geçen gün daha çok benimsendiği iş dünyasında, verilere mobilken ulaşmak iş akışlarının bir parçası haline geldi. Özellikle büyük organizasyonlarda, sahada çalışanlar, satış ve pazarlama ekipleri verilere her an ve her yerden ulaşmak durumunda. Verilere ulaşımdaki kolaylık ve esneklik sadece çalışan mutluluğunu değil, aynı zamanda başarıyı ve kârı da beraberinde getiriyor. Kullanıcıların hangi dosyalara erişebileceğinin kolay bir şekilde belirlenebileceği veri depolama sistemleri; kurumların, BT yöneticilerin ve çalışanların işini kolaylaştırıyor.
Çok fonksiyonlu, yüksek performanslı ve güvenilir ürünlere yatırım yapılıyor
Kurum bünyesinde konumlandırılacak doğru teknolojik çözüm ve altyapılar, iş süreçlerinin hızlı, verimli ve tasarruflu olmasını sağlıyor. Veri depolama ihtiyaçlarını karşılayacak donanım ve yazılımın iş sürekliliğini doğrudan etkiliyor. Kullanıcılar, veri depolama çözümlerinin çok fonksiyonlu, yüksek performanslı ve güvenilir olmasını istiyorlar. Özelikle KOBİ sektöründe bu türden bir değişim yaşanıyor. Bring Your Own Device (BYOD), büyük veri, bulut ve mobilite gibi güncel eğilimleri kapsayan ve bu eğilimlerin getirdiği yeni teknolojilerle uyumlu çalışan ürünler, rekabette firmaları öne taşıyor. İşletmeler, artan verilerini uzun vadeli olarak güvenli şekilde depolayıp mekândan bağımsız biçimde erişim sağlayarak maliyet avantajı sağlamak ve iş süreçlerini kesintisiz şekilde sürdürebilmek gibi önemli avantajlar elde edebiliyor. Kurumsal ve ev tipi kullanıcılar için depolama çözümleri sunan Tayvan kökenli Synology, veri depolamayı, paylaşımı ve farklı platformlar arasında dosya senkronizasyonunu mümkün kılan yenilikçi ürünleriyle dikkat çekiyor. Birbirine yedekli ürünleri ile arıza durumunda bile veri güvenliği ve kesintisiz çalışma olanağı sağlayan Synology ürünleri, en iyi fiyat-performans dengesini sunuyor.
Kötü haberden başlayalım. Çok geç kaldınız! İyi haber ise bu yazı tam size göre. Yapılan bir araştırmaya göre bir insan cep telefonuna ortalama altı adım uzaklıkta kalabiliyor. Şahsım adına bu altı adım benim için fazla bile. Hal böyle iken, yaptığınız işi, onu yapış şeklinizi veya düşündüğünüz yeni fikri tekrar ele almakta fayda olabilir. Yazılım dünyasında yeni kural, mobil olmadan olmaz… Önce mobil.
“Mobile First” mottosuyla yazılımda altın kural haline gelen bu yaklaşım hızlıca benimsenmeye başlandı. “Cloud First” mottosu da artık altın kural haline geldi ama yazımızın konusu mobil olduğu için ona değinmeyeceğim. Çok uzatmadan mobil yazılım geliştirme stratejisinin nasıl oluşturulması gerektiği üzerine dünyadaki kullanım oranlarını, yaygın olan varsayımları ve naçizane görüşlerimi paylaşayım.
Bugün itibariyle, şu an kodlama yapan her 100 mobil yazılım geliştiriciden 42 tanesi Android platformunda yazılım geliştirirken, 32 tanesi IOS ortamında geliştiriyor. 10 tanesi Windows Phone, 3 tanesi Blackberry, geri kalan 13 tanesi ise diğer platformlarda yazmaya devam ediyorlar.
Strateji belirleme kurallarını vermeden önce bu oranların hangi yazılım dilleri ile de geliştirildiğini kısaca paylaşayım, zira teknik ekibiniz için önemli. Android geliştiren 42 yazılımcının, 22 tanesi java diliyle kodlarken, 5 tanesi Html/CSS/JS ile kodluyor. Geriye kalanlar sırayla, görsel geliştirme araçlarını, c/c++ dilini tercih ediyor. IOS tarafında ise 32 geliştiricinin 17 tanesi objective-C, diğerleri sırayla html/css/js; c++;c# kullanıyorlar. Windows Phone geliştiren 10 yazılımcının 7 tanesi c# ile geliştirme yapıyor.
Görüleceği üzere tablo biraz karışık. Çok fazla sayıda da platform var. Yazılacak uygulamanın hangi platformlarda çalışacağı çok önemli. Eğer hem IOS hem Android hem Windows hem web hem de Blackberry platformalarını destekleyecek ise çok fazla sayıda teknik bilgi barındırmanız gerekiyor.
Yalnız, bu konuyu her düşündüğümüzde Windows tabanlı masaüstü uygulama yaşam döngüsü geliyor aklıma. İlk zamanlar kolaylığı ve hızı düşünüldüğünde exe uygulama tercih nedeni olmuş, dağıtım, versiyon yönetim gibi dezavantajları gözardı edilmek zorunda kalınmıştı. Daha sonra internet hızlarının artması ile birlikte web dönemi başladı ve tüm dezavantajlar giderilmiş, exe uygulamalardan genelde vazgeçilmiş ve web de merkezi bir noktada birleştirilmişti. Gartner raporuna göre de durum ve gidiş benzer yaşam döngüsünü yaşadığımızı gösteriyor aslında. Raporda 2016 yılı için, kurumsal tarafta geliştirilen her 100 mobil uygulamanın 60 tanesinin cross platformu destekleyen tek bir ortamda yazılacağı öngörülüyor.
Peki stratejimizi belirlemediysek ya da değişiklik düşünüyorsak nasıl karar vereceğiz? Önümüzde 3 alternatifimiz var. Native, web ve bunların birleşimi olan hibrid. Şimdi kısaca bunların avantajları ve dezavantajlarına değinelim.
Native uygulamalar o platformun dili ile yazılan ve o platformda derlenen uygulamalardır. Cihazın özelliklerinin tamamını kullanabilir yetkinlikte. Kullanıcı arayüzü olarak ise en üst seviyede deneyim sunabilirsiniz. Diğer alternatiflere göre uygulamanızın en hızlı çalışacağı yöntem de budur. Dezavantajı ise geliştirme maliyeti yüksektir. Birden fazla platform desteğiniz olacaksa (ki olmalı) her platformda ayrı ayrı uzmanlık barındırmalı ve yazılım sürecini her platform için ayrı ilerletmelisiniz. Bu ciddi bir maliyet kalemi olarak karşımıza çıkıyor.
Web uygulamalar html, css, javascript dilleri ile yazılan uygulamalardır ve geliştirme maliyeti düşüktür. Ancak bu tekniklerin cihazın özelliklerine erişimi kısıtlıdır. Kullanıcı arayüzü native uygulamadaki kadar deneyimi sunamaz. Uygulama hızı da native uygulamaya göre daha yavaş olacaktır.
Hibrid yöntemi ise bu iki alternatifin hem avantajlarını kullanalım, hem de dezavantajlarını yumuşatalım diye geliştirilmiş. Cihazın özelliklerini kullanma konusunda, kullanıcı arayüzü ve hız konusunda web den iki adım daha önde, native’den bir adım geride ortam sağlıyor.
İşin daha fazla detayı olabilir ama bu kadar bilgi aslında stratejiyi geliştirmek için yeterli. Ancak benim önerim stratejinizi kurum bazında değil, yazacağınız uygulama bazında belirlemek olacak. Uygulamanız cihazın özelliklerini ne kadar kullanacak, yapacağınız işte performansa ne kadar ihtiyaç duyacaksınız ve elinizdeki teknik ekibin yetkinliği ne durumda? Bu soruların yanıtları size yolunuzu gösterecektir.
Yolunuz açık olsun…