Yapay zeka teknolojisi duraksamada: eğitim verileri tükendi mi?

Son yıllarda inanılmaz bir hızla büyüyen yapay zeka teknolojisinde son dönemde bir yavaşlama gözlemleniyor. Bu duruma dikkat çeken isimlerden biri de teknoloji dünyasının önde gelen figürlerinden Elon Musk. Musk’a göre yapay zeka eğitiminde kullanılan verilerin tükenmesi, bu duraksamanın başlıca nedeni.

Yapay zeka eğitim verileri tükendi mi?

Son birkaç yıl, yapay zeka teknolojisinde büyük sıçramalara sahne oldu. ChatGPT ve Gemini gibi yapay zeka araçlarının geliştirilmesi için milyarlarca gerçek dünya verisi (metin, resim, video ve ses) kullanıldı. Ancak Elon Musk, Mark Penn ile canlı yayınlanan bir sohbet sırasında, “Artık yapay zeka eğitiminde insanlığın sahip olduğu bilginin kümülatif toplamını tükettik. Bu esasen geçen yıl oldu.” açıklamasında bulunarak, gerçek dünya verilerinin sınırlarına ulaşıldığını öne sürdü.

Teknoloji dünyasında bu açıklama, mevcut yapay zeka modellerinin gelişim hızındaki yavaşlamanın bir açıklamasıolarak görülüyor. Yeni modeller artık devrimsel yeniliklerden ziyade, daha iyi revizyonlar olarak karşımıza çıkıyor.

Çözüm: sentetik veri

Eğitim verilerinin tükenmesi, milyarlarca dolar yatırımla büyüyen yapay zeka sektörünü tehdit eden bir durum olarak değerlendiriliyor. Ancak bu sorunun çözümü için giderek daha fazla şirket, “sentetik veri” kullanımına yöneliyor. Musk, sentetik veriyi “Yapay zeka, kendi ürettiği verilerle kendi kendini derecelendirecek ve öğrenme sürecini devam ettirecek.” şeklinde tanımlıyor.

Sentetik veri, gerçek dünya verilerinin eksik kaldığı durumlarda yapay zeka modellerinin kendi ürettiği verilerle eğitilmesi anlamına geliyor. Microsoft, Meta, OpenAI ve Anthropic gibi dev şirketler bu yöntemi eğitim süreçlerinde aktif olarak kullanıyor. Gartner’a göre, 2024 yılında yapay zeka projelerinde kullanılan verilerin %60’ının sentetik kaynaklardan gelmesi bekleniyor. Örneğin, Microsoft’un Phi-4 modeli ve Meta’nın Llama serisi, hem gerçek hem de sentetik verilerle eğitiliyor.

Maliyet avantajı ve riskler

Sentetik veri kullanımı, yapay zeka geliştirme maliyetlerini ciddi oranda düşürüyor. Örneğin, Writer adlı yapay zeka girişimi, Palmyra X 004 modelini neredeyse tamamen sentetik veriyle geliştirerek bu süreci 700 bin dolara tamamladı. Buna karşın, OpenAI tarafından benzer boyutta bir modelin geliştirilmesi 4,6 milyon dolara mal oluyor.

Ancak sentetik veri kullanımı beraberinde bazı riskleri de getiriyor. Araştırmalar, sentetik verilerle eğitilen modellerde yaratıcılık kaybı ve işlevsellikte bozulma gibi sorunların ortaya çıkabileceğini gösteriyor. Özellikle, sentetik verilerdeki önyargıların modele taşınması, uzun vadede yapay zeka teknolojisinin güvenilirliğini tehdit edebilir.

Gelecekte ne bekleniyor?

Her ne kadar yapay zeka teknolojisinde bir duraksama söz konusu olsa da, sentetik veri kullanımı sektöre yeni bir ivme kazandırabilir. Bununla birlikte, bu teknolojinin yaratabileceği potansiyel riskler dikkatle ele alınmalı ve etik standartlar çerçevesinde yönetilmeli. Yapay zeka dünyası, gerçek veri ve sentetik verinin dengeli bir şekilde kullanıldığı bir geleceğe doğru ilerliyor.

Google’dan Yeni kişiselleştirilmiş podcast özelliği: Daily Listen

Google, kullanıcılarının ilgi alanlarına göre beş dakikalık sesli özetler sunan yeni bir podcast özelliği üzerinde çalışıyor. “Daily Listen” adı verilen bu özellik, arama geçmişi ve Discover verilerini analiz ederek haberleri kişiselleştirilmiş bir şekilde sunmayı hedefliyor. Şu anda yalnızca ABD’deki Android ve iOS kullanıcıları için Search Labs üzerinden test edilen özellik, haberleri hızlı ve pratik bir şekilde takip etme imkânı tanıyor.

Daily listen ile hızlı ve kişiselleştirilmiş haber takibi

Google’ın “Daily Listen” özelliği, kullanıcıların ilgisini çekebilecek haberleri seçerek beş dakikalık sesli özetlerhalinde sunuyor. Bu özetler, Google’ın daha önce duyurduğu NotebookLM projesindeki “Audio Overviews” teknolojisine benzer bir yapıda hazırlanıyor. Kullanıcılar, özetleri dinlerken ses açma, duraklatma ve geri sarma gibi işlemleri kolayca gerçekleştirebiliyor. Ayrıca, sesli özetle birlikte metin transkripti de sunularak dinleme deneyimi daha da kolaylaştırılıyor.

Erişim ve kullanım

Daily Listen, şu an için yalnızca Google uygulamasındaki widget bölümü üzerinden erişilebiliyor. Kullanıcılar, sesli özetlerin ardından ilgili içeriklere göz atabiliyor ve bu içeriklere beğeni veya onay vererek geri bildirimde bulunabiliyor. Google, kullanıcı deneyimini iyileştirmek için bu geri bildirimlerden yararlanmayı hedefliyor.

Geniş kitlelere ne zaman sunulacak?

Google’ın yeni özelliği Daily Listen, şu an test aşamasında olduğu için tüm kullanıcılara ne zaman sunulacağına dair bir bilgi bulunmuyor. Ancak bu yenilik, haberleri daha hızlı ve kolay tüketmek isteyen kullanıcılar için önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

Google’ın bu yeni girişimi, kullanıcıların dijital içerikleri daha verimli bir şekilde tüketmesine olanak tanıyarak, podcast alanında güçlü bir oyuncu olmayı hedeflediğini gösteriyor.

Samsung’dan kafa karıştıran “AI aboneliği”: gerçekte ne anlama geliyor?

Güney Koreli teknoloji devi SamsungCES 2025 etkinliğinde düzenlediği basın toplantısıyla dikkat çeken bir açıklama yaptı. Şirket, Galaxy serisi cihazlar için “AI aboneliği” adı altında yeni bir hizmet sunmayı planladığını duyurdu. Bu yenilikçi abonelik sisteminin, Şubat 2025 itibarıyla Galaxy cihazlarına uygulanacağı belirtildi. Aynı dönemde Galaxy S25 serisinin de piyasaya sürülmesi bekleniyor.

İlk Etapta ABD ve Güney Kore’de

Samsung’un “AI aboneliği” sistemi, başlangıçta ABD ve Güney Kore’de devreye alınacak. Şirket temsilcilerinden Han Jong-hee, bu hizmetin yalnızca yapay zekâ teknolojileriyle değil, cihazların donanım ve satış sonrası destek süreçleriyle de bağlantılı olduğunu açıkladı. Ancak “AI aboneliği” isminin bazı kullanıcılar tarafından yanıltıcı bulunabileceği ifade ediliyor.

Han Jong-hee’ye göre, yeni sistem, kullanıcıların cihazlarına yönelik bakım, onarım ve destek hizmetlerini daha erişilebilir hale getirmeyi hedefliyor. Ayrıca, bu abonelik modeli donanım taksit planları gibi finansal çözümleri de kapsayacak.

Ballie ile entegre çalışacak

Samsung’un duyurduğu bu hizmetin, şirketin yapay zekâ özellikli robotu Ballie ile bağlantılı olacağı belirtildi. Daha önce tanıtımı yapılan ve 2025 yılında piyasaya sürülmesi planlanan Ballie, yapay zekâ tabanlı çeşitli işlevler sunacak. Samsung’un bu entegrasyon ile kullanıcı deneyimini farklı bir seviyeye taşımayı hedeflediği düşünülüyor.

Galaxy AI döneminin sonu

Samsung, geçtiğimiz yıl Galaxy S24 serisinde tanıttığı “Galaxy AI” özelliklerini 2025 yılı sonuna kadar ücretsizsunacağını açıklamıştı. Ancak CES 2025’te yapılan açıklama, bu hizmetlerin gelecekte abonelik modelinedönüştürülebileceği sinyallerini verdi. Üçüncü taraf yapay zekâ hizmetlerinde ise farklı ücretlendirme politikalarının uygulanabileceği vurgulandı.

Galaxy S25 lansmanı 22 Ocak’ta

Samsung’un merakla beklenen Galaxy S25 serisi için resmi tanıtım etkinliği, 22 Ocak 2025’te Kaliforniya, San Jose’dedüzenlenecek. Tanıtımın ardından ön siparişlerin açılması ve cihazların kısa süre içinde kullanıcılarla buluşması bekleniyor.

Samsung’un “AI aboneliği” sistemi ve yeni Galaxy S25 serisi, teknoloji dünyasında büyük bir heyecan yaratırken, kullanıcıların bu yeniliklere nasıl tepki vereceği merak konusu.

Nvidia RTX Kit teknolojisi, oyunlarda görsel devrim yapacak!

0

CES 2025 etkinliği kapsamında Nvidia, donanım yeniliklerinin yanı sıra yapay zeka odaklı yazılımlar ve platformlarla da büyük ilgi topladı. Oyun dünyasında çığır açması beklenen Nvidia RTX Kit, grafiksel mükemmelliği hedefleyen yeni bir araç seti olarak tanıtıldı. Bu kit, özellikle ışıklandırma, dokular, yüz ifadeleri ve sahne detayları gibi grafik unsurlarında fotogerçekçiliği bir üst seviyeye taşımayı amaçlıyor. GeForce RTX 50 Serisi GPU’larla entegre bir şekilde sunulan RTX Kit, oyun geliştiriciler için performans ve görsel kalite arasında benzersiz bir denge sunuyor.

Nvidia RTX Kit teknolojisi, oyunlarda görsel devrim yaratabilir

RTX Neural Shaders teknolojisi, Nvidia’nın Blackwell mimarisiyle gelen yeniliklerden biri olarak dikkat çekiyor. Bu teknoloji, sinir ağlarını grafiklerin işlenme sürecine dahil ederek daha gerçekçi sonuçlar elde ediyor. Özellikle RTX Neural Texture Compression (NTC) özelliği ile dokular, geleneksel sıkıştırma yöntemlerine göre çok daha az VRAM kullanılarak optimize edilebiliyor. Aynı zamanda RTX Neural Materials aracı, gölgelendirici kodlarını sıkıştırarak oyun grafiklerinin daha kaliteli görünmesini sağlıyor. RTX Neural Radiance Cache (NRC) ise yüzeylerdeki ışık yansımalarını simüle ederek dolaylı aydınlatma performansını artırıyor. Bu teknolojiler, yapay zeka desteği sayesinde oyun dünyasında görselliğin sınırlarını yeniden tanımlıyor.

RTX Kit’in diğer yenilikleri arasında RTX Mega Geometry öne çıkıyor. Bu özellik, yüz milyarlarca üçgenin ışın izleme teknolojisine uygun hale getirilmesiyle oyun sahnelerinde detay seviyesini artırıyor ve performansı iyileştiriyor. Özellikle Unreal Engine 5’in Nanite teknolojisiyle tam uyum içinde çalışarak grafiksel zenginliği yeni bir boyuta taşıyor. Remedy’nin Alan Wake 2 oyununda kullanılmaya başlanacak olan bu teknoloji, oyunlarda detaylı ve sürükleyici bir görsel deneyim sunmayı vadediyor.

RTX Neural Faces, Nvidia’nın dijital insan tasvirlerinde yeni bir dönem başlatma girişimi olarak büyük bir yenilik getiriyor. Bu teknoloji, insan yüz ifadelerini daha doğal ve gerçekçi hale getirmek için gelişmiş sinir ağı modelleri kullanıyor. Saç ve cilt detaylarının işlenmesinde de devrim niteliğindeki Linear-Swept Spheres (LSS) teknolojisinden yararlanılıyor. Küre tabanlı bu modelleme yöntemi, geleneksel üçgen geometrilere kıyasla daha verimli ve düşük bellek kullanımına olanak tanıyor. Özellikle oyun karakterlerinin saç yapılarının ışın izleme süreçlerindeki doğruluğu artırılıyor ve oyunculara çok daha gerçekçi bir deneyim sunuluyor.

Son olarak, Audio2Face teknolojisi, yapay zeka destekli ses işleme ve karakter animasyonu alanında geliştirilmiş bir çözüm sunuyor. Bu sistem, ses girdilerinden duygu ve ifade üreterek karakterlerin daha insansı tepkiler vermesini sağlıyor. Güncellenen gerçek zamanlı difüzyon tabanlı mimari, dudak senkronizasyonunu daha doğru hale getirirken, doğal hareketlerle oyun karakterlerinin anlatım gücünü yükseltiyor. Nvidia RTX Kit, sunduğu tüm bu yeniliklerle oyun sektöründe bir devrim yaratarak, görsel ve teknik standartları yeni bir seviyeye taşıyor.

Siber saldırıların verdiği zarar 10 trilyon doları aşabilir!

Dijitalleşmenin hız kazandığı günümüzde, verilerin değerinin artması siber saldırıların da önemli bir tehdit haline gelmesine neden oluyor. KOBIL CEO’su İsmet Koyun, bu konuda yaptığı değerlendirmelerde, dünya genelinde siber saldırıların maliyetinin 2025 yılı itibarıyla 10,5 trilyon doları aşmasının beklendiğini açıkladı. 2024’te bu zarar, 9 trilyon dolar olarak kayıtlara geçti ve artan siber tehditler ile birlikte önümüzdeki yıl bu rakamın daha da yükseleceği tahmin ediliyor.

Siber saldırıların verdiği zarar 10 trilyon doları aşacak

Koyun ayrıca Türkiye’de Siber Güvenlik Başkanlığı’nın kurulmasının önemine vurgu yaptı ve ülkemizin siber savunma alanında daha sistemli bir yapı oluşturmasını memnuniyetle karşıladığını belirtti. Veri korumanın, yalnızca merkezî sistemleri değil, tüm altyapıyı kapsayacak şekilde çok yönlü bir yaklaşımı gerektirdiğini ifade etti.

Siber saldırılar, özellikle üretim sektörünü hedef alarak büyük çaplı zararlara neden oluyor. Dünya Ekonomi Forumu’nun raporuna göre, bağlantı ve veri şeffaflığındaki artış, üretim ekosistemindeki riskleri ciddi boyutlara taşıyor. Üç yıl üst üste en çok saldırıya uğrayan sektör olan üretimde, siber güvenlik önlemlerinin artırılması gerektiği vurgulanıyor. Ancak bu alanda uzman açığı oldukça büyük ve rapor, küresel düzeyde 4 milyon nitelikli siber güvenlik profesyoneline ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor.

Türkiye’de yeni kurulan Siber Güvenlik Başkanlığı ise bu tehditlere karşı ulusal düzeyde çözüm üretmeyi hedefliyor. Resmi Gazete’de yayımlanan düzenleme ile kurulan bu yapı, Türkiye’nin siber güvenliğini sağlamak için politika ve stratejiler geliştirecek. Başkanlık, siber saldırılar karşısında alınacak önlemleri ve kriz yönetimi planlarını koordine ederken, bilgi güvenliğine dair projeler de hazırlayacak. Aynı zamanda yasal düzenlemeler konusunda çalışmalar yürüterek siber güvenliğin her açıdan sağlanmasına katkıda bulunacak. Bu gelişmeler, Türkiye’nin hem kendi veri güvenliğini güçlendirmek hem de küresel tehditlere karşı daha hazırlıklı olmak adına önemli bir adım attığını gösteriyor.

Sodyum iyon bataryalı scooter görücüye çıktı!

Çinli motosiklet üreticisi Yadea, sodyum iyon pille çalışan ilk scooter modellerini piyasaya sürdü. Sodyum iyon piller, özellikle çevre dostu ve düşük maliyetli alternatifler arayışıyla son yıllarda dikkat çeken bir teknolojik yenilik oldu. Yadea’nın yeni scooter modellerindeki sodyum iyon piller, enerji yoğunluğu 145 Wh/kg olan ve 1500 şarj döngüsüne dayanıklı bir yapıya sahip.

Sodyum iyon bataryalı scooter tanıtıldı

Bu pillerin en dikkat çekici özelliklerinden biri, şarj hızı; 1,5C ile 3C arasında bir hızda şarj olabiliyor ve bu, yalnızca 15 dakikada %80 şarj seviyesi elde edilmesini sağlıyor. Ek olarak, bu piller soğuk hava koşullarında da etkili çalışabiliyor; -20°C’de bile %92’nin üzerinde kapasite kaybı yaşanmıyor, bu da sodyum iyon pillerin zorlu hava koşullarında bile güvenilir bir performans sergileyebileceğini gösteriyor.

Yadea, elektrikli scooter’larının teknik detaylarını henüz tam olarak açıklamasa da, önceki modellerine dayanan tahminlere göre bu scooter’ların yaklaşık 600W’lık bir motor gücüne ve 45 km/s gibi bir maksimum hıza sahip olması bekleniyor. Bu, günlük ulaşım için yeterli olan standart scooter özelliklerini gösteriyor. Şirket, dört farklı model sunuyor ve fiyatlar şu şekilde belirlenmiş: Yadea Q1 sodyum iyon, 3.299 yuan (450 dolar); Yadea DE3 sodyum iyon, 3.499 yuan (480 dolar); Yadea G30 Lite sodyum iyon, 3.699 yuan (500 dolar); ve Guanneng Q50 sodyum iyon, 4.299 yuan (590 dolar).

Sodyum iyon piller, lityum iyon pillere kıyasla daha düşük enerji yoğunluğuna sahip olsa da, sodyumun doğada bol bulunması ve maliyetinin düşük olması bu teknolojinin avantajlarını arttırıyor. Ayrıca, sodyum iyon pillerin, mevcut lityum iyon pil üretim ekipmanlarına uyumlu olması ve daha ucuz olması, üretim maliyetlerini önemli ölçüde düşürmeye olanak tanıyor. Bu da onları elektrikli araçlar, scooter’lar, elektrikli bisikletler ve enerji depolama çözümleri için cazip hale getiriyor. Çin’de birçok şirketin sodyum iyon pil üretimine yatırım yapması bekleniyor. Örneğin, BYD, 1,4 milyar dolar yatırım yaparak 30 GWh’lik bir sodyum iyon pil tesisi kurmaya başladı ve CATL, 2025 yılında ikinci nesil sodyum iyon pilini piyasaya sürmeyi planlıyor. Bu gelişmeler, sodyum iyon pillerin yakın gelecekte elektrikli ulaşımda önemli bir yer edineceğini gösteriyor.

Anker, güneş enerjisiyle çalışan soğutucu geliştirdi!

Anker, taşınabilir soğutucu kategorisinde büyük bir yenilik sunduğu Solix EverFrost modelini tanıttı. Bu yenilikçi soğutucu, klasik taşınabilir soğutuculara kıyasla sunduğu güneş enerjisi ile çalışma özelliğiyle dikkat çekiyor. Kullanıcılar, Anker Solix EverFrost’u çakmak girişine olan bağımlılıktan kurtaracak şekilde, entegre güneş panelleriyle tamamen bağımsız bir şekilde kullanabilecek. Bu özellikle, özellikle kamp gibi doğa aktivitelerinde veya elektrik kaynağının sınırlı olduğu ortamlarda ideal bir seçenek olarak öne çıkıyor.

Anker, güneş enerjisiyle çalışan soğutucusunu tanıttı

Anker Solix EverFrost, üç farklı boyut seçeneği sunuyor ve bu boyutlar 23 litrelik küçük modelden başlayarak 58 litrelik büyük modele kadar değişiyor. Bu çeşitlilik, farklı kullanıcı ihtiyaçlarına hitap etmek için tasarlanmış. Bu taşınabilir soğutucu, rakiplerine göre yüzde 20 daha hızlı ve daha verimli bir soğutma performansı sergiliyor. Soğutma kapasitesi -20 dereceye kadar düşebildiği için, dondurulmuş ürünler veya içeceklerin saklanması için oldukça elverişli. Aynı zamanda, sıcaklık 20 dereceye kadar çıkabilir, yani sadece soğutma değil, aynı zamanda ısıtma işlevini de yerine getirebilir, bu da çok yönlülüğünü artırıyor.

Anker, güneş enerjisiyle çalışan soğutucusunu tanıttı.

Solix EverFrost’un en dikkat çeken özelliği, en büyük modelinin hem buzdolabı hem de buzluk olarak kullanılabilmesidir. Bu sayede, bir tarafta içecekler ve atıştırmalıklar gibi gıda ürünleri saklanabilirken, diğer tarafta ise buzlar tutulabiliyor. Kullanıcılar, bu özellik sayesinde yalnızca içecekleri soğutmakla kalmayıp, aynı zamanda buz ihtiyacını da karşılayabiliyor. Cihazda ayrıca çift batarya yuvası bulunuyor, böylece uzun süreli kullanım süreleri mümkün hale geliyor. Bu bataryalar tam şarj olduklarında, 104 saate kadar kullanım süresi sunabiliyor, yani dört günü aşkın bir süre boyunca soğutma yapabilmek mümkün oluyor.

Solix EverFrost, LED ekran üzerinden kullanıcı dostu bir kontrol sunuyor. Bu ekran sayesinde, cihazın mevcut çalışma durumu ve sıcaklık ayarları gibi veriler kolayca takip edilebiliyor. Cihaz ayrıca 100W’lık güneş panellerine sahip. Bu güneş panelleri, cihazı tamamen güneş enerjisiyle çalıştırabilmeyi sağlıyor, böylece elektrik kaynağına olan gereksinim ortadan kalkıyor. Ancak, isteğe bağlı olarak cihaz aynı zamanda prizden de enerji alabiliyor, böylece hem bağımsız hem de enerji tasarrufu sağlayacak bir kullanım deneyimi sunuluyor.

Anker, Solix EverFrost’u 700 ila 1000 dolar arasında bir fiyatla satmayı planlıyor. Gelişmiş özellikleri ve dayanıklılığıyla dikkat çeken bu soğutucu, önümüzdeki ay piyasaya sürülecek ve kullanıcıları, taşınabilir soğutma ihtiyacı olan her durumda güneş enerjisi ile özgürce kullanım imkânı sunacak.

Getty Images ve Shutterstock resmen birleşiyor!

Stok medya sektörünün iki büyük devi, Getty Images ve Shutterstock, 3,7 milyar dolar değerindeki dev bir birleşme anlaşmasına imza atarak güçlerini birleştirecek. Bu birleşme, nakit ve hisse senedi üzerinden gerçekleştirilecek ve sonuç olarak iki şirket, “Getty Images Holdings” adı altında tek bir çatı altında faaliyet gösterecek.

Getty Images ve Shutterstock resmen birleşecek

Ancak bu birleşmenin tamamlanabilmesi için düzenleyici kurumlardan onay alınması gerekecek. Birleşme sonrası, Getty Images yeni oluşacak şirketin %54,7’sine sahip olacakken, Shutterstock hissedarları %45,3’lük bir paya sahip olacak.

Getty Images, dünya çapında yarım milyondan fazla içerik üreticisiyle işbirliği yaparak, her yıl 160 binden fazla haber, spor ve eğlence etkinliği içeriklerini üretiyor ve reklamlama, haber ajansları gibi birçok sektöre lisanslama hizmeti sunuyor. Ayrıca, iStock ve Unsplash markalarını bünyesinde barındırıyor. Shutterstock ise 2003 yılında 30 bin fotoğrafla kurulduğu günden bu yana büyük bir büyüme kaydetti. Şirket, 2024 itibarıyla kütüphanesinde 530 milyondan fazla görsel ve medya varlığına sahip.

Birleşme anlaşması, Shutterstock hissedarlarının üç farklı seçenek arasından tercihte bulunabilmesini sağlıyor. Bu seçenekler, hisse başına 28,85 dolar nakit ödeme, 13,67 Getty Images hissesi veya 9,17 Getty Images hissesi ile 9,50 dolar nakit ödeme kombinasyonu olarak sıralanmış. Bu birleşme, stok medya endüstrisindeki rekabeti önemli ölçüde azaltabileceği için düzenleyici kurumlar açısından sıkı denetimlere tabi olabilir. Bununla birlikte, her iki şirketin yapay zeka alanındaki bazı ortaklıkları, bu birleşmenin getirdiği yeni rekabet ve yapay zekanın uzun vadede sektördeki etkileri karşısında şirketlerin kendilerini koruma amacı taşıdığını gösteriyor.

Güneş enerjisi, plaj şemsiyesine entegre edildi!

Anker, yenilikçi bir çözüm olarak güneş enerjisini plaj şemsiyelerine entegre ederek, yaz tatilleri için devrim niteliğinde bir ürün tanıttı: Anker Solix Solar Beach Umbrella. Bu plaj şemsiyesi, kullanıcısını hem güneş ışınlarından hem de yağmurdan korumanın ötesinde, doğrudan güneş enerjisinden yararlanarak telefonları şarj etme gibi pratik bir özellik sunuyor.

Güneş enerjisi, plaj şemsiyesine entegre ediliyor

Anker Solix Solar Beach Umbrella, geleneksel plaj şemsiyelerinin sunduğu korumayı, IP67 sertifikası sayesinde hem suya hem de toza karşı dayanıklı hale getiriyor. Şemsiyenin en dikkat çekici özelliği ise, üst kısmına entegre edilen perovskit güneş panelleri.

Güneş enerjisi, plaj şemsiyesine entegre ediliyor.

Bu paneller, geleneksel kristal silikon hücrelerine göre yüzde 30 daha yüksek verimlilik sunarak güneş ışınlarını enerjiye dönüştürüyor. 80W’a kadar enerji üretme kapasitesine sahip olan bu paneller, şemsiyenin alt kısmındaki dönüştürücü ile telefonları şarj etme ve EverFrost 2 soğutucuyu çalıştırma gibi işlevleri yerine getirebiliyor.

Anker, bu projeyi yaz aylarında oteller ve plajlar gibi açık alanlarda kullanım için test etmeyi planlıyor. Bu, ürünü doğrudan son kullanıcıya değil de işletmelere yönelik bir çözüm haline getirebilir. Şirket, bu sistemin ne kadar maliyetli olacağı ve ne kadar yaygın bir kullanım potansiyeli taşıyacağı konusunda incelemeler yapacak. Ancak, son kullanıcılar için de doğrudan erişilebilir bir çözüm olma potansiyeline sahip bu ürün, güneş enerjisinin günlük yaşamda nasıl daha verimli kullanılabileceğinin güzel bir örneğini sunuyor.

Elon Musk’tan büyük duyuru: Grok yapay zekası Tesla’lara geliyor!

Elon Musk, sahibi olduğu yapay zeka şirketi xAI tarafından geliştirilen Grok adlı yapay zekalı sohbet robotunun Tesla’nın elektrikli araçlarına entegre edileceğini açıkladı. Ancak bu yeniliğin hayata geçeceği tarih henüz kesinleşmedi. Grok yapay zekası Tesla ile yeni bir deneyim sunacak.

Dünyanın en çok satan elektrikli araç üreticisi Tesla’nın CEO’su Musk, duyuruyu sahibi olduğu sosyal medya platformu X’te (eski adıyla Twitter) yaptığı bir canlı yayında paylaştı. Path of Exile 2 oyununu oynadığı esnada açıklamada bulunan Musk, “Grok, yakında Tesla’lara geliyor. Tesla’nızla konuşup her şeyi sorabileceksiniz” ifadelerini kullandı. Böylece, Grok yapay zekası Tesla ile buluşuyor.

Grok nedir?

GrokxAI tarafından geliştirilen ve OpenAI’ın ChatGPT’sine doğrudan rakip olan bir yapay zekalı sohbet robotu. Halihazırda X platformu üzerinden ücretsiz olarak kullanılabilen Grok’un ayrıca mobil uygulaması da bulunuyor. Grok, şu anda “Grok 2” modeliyle hizmet verirken, daha gelişmiş bir versiyon olan “Grok 3”ün yakında tanıtılması bekleniyor. Musk, geçtiğimiz yıl Grok 3’ün 2024 sonunda piyasaya sürüleceğini duyurmuş olsa da bu takvimde bir gecikme yaşandığı gözleniyor. Musk, yeni modelin “ileri bir sıçrama” olacağını vurgulamıştı.

Tesla’da Grok’un kullanımı nasıl olacak?

Grok’un Tesla araçlarına entegrasyonu konusunda detaylar henüz netleşmiş değil. Bu yapay zekanın araçlarda sadece bir uygulama olarak mı hizmet vereceği, yoksa Tesla’nın sistemine derinlemesine entegre edilip araç içi özelliklerin kontrolünü sağlayan bir yapıya mı sahip olacağı belirsizliğini koruyor. Eğer Grok, Tesla’da yalnızca soruları yanıtlamaktan öteye geçip araç içi işlevleri de yönetebilecek bir şekilde entegre edilirse, bu gelişme otomotiv sektöründe büyük bir yenilik olarak değerlendirilebilir. Görünen o ki, Grok yapay zekası Tesla entegrasyonuyla sektörü değiştirebilir.

Tesla kullanıcılarının sabırsızlıkla beklediği bu yenilik, yapay zekanın günlük hayata entegrasyonu açısından önemli bir adım olabilir. Ancak kesin tarih ve detaylar için Musk ve Tesla’dan gelecek yeni açıklamalar bekleniyor. Şüphe yok ki, Grok yapay zekası Tesla kullanıcıları tarafından heyecanla bekleniyor.

Nvidia, dünyanın en küçük yapay zekalı bilgisayarını tasarladı!

0

Nvidia, CES 2025’te duyurduğu yeniliklerle dikkat çekerken, “Project Digits” adını verdiği kişisel yapay zeka süper bilgisayarıyla büyük bir atılım yaptı. Bu masaüstü boyutundaki cihaz, 200 milyar parametreli yapay zeka modellerini işleyebilme kapasitesiyle sektörde devrim niteliğinde bir adım olarak görülüyor. Nvidia’nın yeni Grace Blackwell Superchip’ini kullanan Digits, güçlü işleme kapasitesini enerji verimliliğiyle birleştirerek standart bir elektrik prizinden çalışabiliyor ve 3.000 dolarlık başlangıç fiyatıyla piyasaya çıkacak.

Nvidia, dünyanın en küçük yapay zekalı bilgisayarını geliştirdi

Digits, 128GB birleşik belleği ve 4TB’a kadar NVMe depolama kapasitesi sunarak standart masaüstü bilgisayarlardan çok daha yüksek bir performans sağlıyor. Saniyede 1 katrilyon yapay zeka işlemi yapabilen bu cihaz, Nvidia’nın en son teknoloji CUDA mimarisini ve Tensor çekirdeklerini kullanıyor. Ayrıca, MediaTek ile iş birliği sayesinde güç verimliliği daha da optimize edilmiş. Daha büyük projelerde kullanılmak üzere iki Digits cihazını bir araya getirmek mümkün ve bu da kapasiteyi 405 milyar parametreye kadar çıkarabiliyor.

Nvidia CEO’su Jensen Huang, Digits’in hedefinin yapay zekayı herkes için erişilebilir kılmak olduğunu vurgulayarak bu cihazın yapay zeka araştırmacılarından öğrencilere kadar geniş bir kitleye hitap edeceğini belirtti. Linux tabanlı DGX OS ile çalışan Digits, PyTorch, Python ve Jupyter Notebook gibi popüler framework’leri destekliyor ve Nvidia’nın yapay zeka yazılım kütüphaneleriyle uyum içinde çalışıyor. Kullanıcılar, AI modellerini yerel olarak geliştirebilir ve Nvidia AI Enterprise platformu aracılığıyla bu modelleri bulut ortamına veya veri merkezlerine entegre edebilir.

Digits, kişisel süper bilgisayar konseptini hayata geçirirken Nvidia’nın Aralık ayında tanıttığı uygun fiyatlı Jetson Orin Nano Super cihazının üst segment bir alternatifi olarak dikkat çekiyor. Digits’in Mayıs 2025’te piyasaya sürülmesi planlanıyor ve bu teknoloji, veri bilimcilerden yapay zeka mühendislerine kadar birçok kullanıcıya büyük ölçekli projeleri yerel olarak gerçekleştirme imkanı sunacak.

Lenovo, yuvarlanabilir ekranlı dizüstü bilgisayarını tanıttı!

0

Lenovo, CES 2025’te, ekranı yukarı doğru genişleyebilen yuvarlanabilir ekran teknolojisine sahip ThinkBook Plus Gen 6 modelini tanıtarak yenilikçi dizüstü bilgisayarlar alanında dikkatleri üzerine çekti. İlk kez 2022 yılında konsept olarak tanıtılan bu cihaz, şimdi tam anlamıyla gerçeğe dönüştü. ThinkBook Plus Gen 6, kullanıcıya standart 14 inç boyutunda OLED ekran sunarken, özel menteşe mekanizmasındaki motorlar sayesinde ekranını 16,7 inçe kadar büyütebiliyor. Bu özellik, özellikle çoklu görevler, geniş görseller ve uygulama kullanımı için ek alan ihtiyacı duyan kullanıcıları hedefliyor.

Lenovo, yuvarlanabilir ekranlı dizüstü bilgisayarını görücüye çıkardı

Cihazın ekran çözünürlüğü kapalıyken 2000 x 1600 piksel, açıkken ise 2000 x 2350 piksel değerlerinde. Bu dinamik yapının kolayca kullanılabilmesi için klavyenin üzerinde ekranı kontrol eden bir düğme yer alıyor, ayrıca ekran hareketleri el jestleriyle de kontrol edilebiliyor. Lenovo, ekran mekanizmasının dayanıklılığına özellikle vurgu yapıyor ve cihazın yaklaşık 20.000 uzayıp kapanma döngüsüne dayanabildiğini belirtiyor.

ThinkBook Plus Gen 6, işletim deneyimini daha zengin hale getirmek için özel olarak tasarlanmış ThinkBook Workspace adlı bir uygulama sunuyor. Bu uygulama, ekran alanının alt kısmında widget yerleştirme, ek pencereler açma ve sanal bir ekran çalıştırma gibi özelliklerle kullanıcıların verimliliğini artırıyor.

Donanım tarafında cihaz, Intel Core Ultra 7 200 serisi işlemci, 32 GB DDR5x RAM ve 1 TB SSD ile yapılandırılabiliyor. Bağlantı noktalarında ise iki adet Thunderbolt 4 portu ve bir 3.5 mm kulaklık girişi mevcut ancak HDMI portunun bulunmaması dikkat çekiyor. Cihaz, yuvarlanabilir ekran mekanizmasının getirdiği karmaşıklık nedeniyle, standart 14 inçlik laptoplara göre biraz daha ağır ve kalın: Ağırlığı 1,69 kg, kalınlığı ise 1,98 cm. Batarya tarafında 66 Wh kapasite sunan ThinkBook Plus Gen 6, özellikle taşınabilirliğe değil, esnek kullanım ve ekran deneyimine öncelik veren kullanıcılar için tasarlanmış.

Fiyatı ise teknoloji meraklıları için bir diğer önemli nokta. Bu yenilikçi dizüstü bilgisayar, 3499 dolarlık fiyat etiketiyle yılın ikinci çeyreğinde satışa sunulacak. Lenovo’nun bu cihazla yalnızca konsept tasarımdan ticari ürüne geçişi değil, aynı zamanda yuvarlanabilir ekran teknolojisini geleceğin dizüstü bilgisayarlarına dahil etme potansiyelini de sergilediği söylenebilir.

Nvidia, yapay zeka destekli Media2 sistemini tanıttı!

Nvidia, CES 2025 etkinliğinde yapay zeka destekli Media2 sistemini tanıtarak medya sektörüne yönelik devrimsel bir teknoloji sundu. Şirketin açıklamalarına göre Media2, içerik üretiminden izleyici deneyimlerine kadar geniş bir yelpazede yenilikler sunma ve dijital platformları dönüştürme potansiyeline sahip.

Nvidia, yapay zeka destekli Media2 sistemini görücüye çıkardı

Nvidia yöneticisi Richard Kerris, Media2’yi, AI teknolojilerinin gücünü kullanarak online yayıncılığı ve canlı medya deneyimlerini yeni bir boyuta taşıyacak bir girişim olarak tanımlıyor. Sistem, içerik üreticilerine ve yayıncılara izleyicilerin tercihlerine göre özelleştirilmiş içerikler oluşturma ve daha interaktif bir kullanıcı deneyimi sağlama fırsatı sunuyor.

Nvidia, yapay zeka destekli Media2 sistemini görücüye çıkardı.

Media2, Nvidia’nın AI tabanlı yazılım çözümlerini tek bir çatı altında bir araya getiriyor. Öne çıkan bileşenlerden biri olan NVIDIA Holoscan, yayıncıların canlı yayın sırasında video akışı ile yapay zeka tabanlı araçları aynı anda kullanabilmesini sağlıyor. Bu özellik, canlı yayın sırasında izleyicilere yönelik yenilikçi hizmetlerin sunulmasına olanak tanıyor. Örneğin, bir spor müsabakası esnasında izleyiciler sesli komutlar aracılığıyla yapay zekadan o ana kadar neler olduğunu özetlemesini isteyebilir. Aynı sistem, dizi veya film izlenirken de uygulanarak izleyicilere içeriği anlık olarak özetleme veya analiz etme gibi seçenekler sunabilir. Media2’nin sunduğu özelliklerin ne şekilde kullanılacağı ise tamamen yayıncıların tercihlerine bağlı.

Nvidia’nın Media2 sistemi, medya sektöründeki önemli şirketlerden Comcast, Verizon ve Runway tarafından şimdiden kullanılmaya başlandı. Kerris’in ifadelerine göre, Media2 sadece içerik üretim süreçlerini optimize etmekle kalmıyor, aynı zamanda izleyici deneyimini üst seviyeye taşıyarak dijital platformlara ve yayıncılara büyük bir esneklik sağlıyor. Bu teknolojiyle birlikte, hem canlı yayınlar hem de dijital içerik platformları izleyicilere daha interaktif ve kişiselleştirilmiş bir deneyim sunacak gibi görünüyor. Önümüzdeki dönemde yapay zeka destekli bu tür hizmetlerin daha yaygın hale gelmesi bekleniyor.

Dell, Apple benzeri isimlendirmeye geçiyor!

0

Dell, CES 2025 etkinliği sırasında önemli bir adım atarak XPS, Inspiron ve Latitude gibi köklü serilerinin isimlerini sonlandırdığını ve bunların yerine yeni bir isimlendirme şeması kullanmaya başlayacağını duyurdu. Bundan sonra şirket, dizüstü bilgisayarları için Dell Plus, Premium, Pro ve Pro Max gibi adlandırmalarla ürünlerini kategorize edecek. Bu değişiklik, müşterilerin ürün segmentlerini daha kolay anlayabilmesini sağlamak amacıyla yapılırken, aynı zamanda Apple’ın kullandığı isimlendirme stratejisine benzer bir yaklaşım benimsendi.

Dell, Apple benzeri isimlendirmeye geçti

Dell, bu değişiklikle seriyi daha sade bir yapıya kavuşturmayı ve ürünlerin hangi segmente ait olduğunu daha net bir şekilde ifade etmeyi amaçlıyor. Örneğin, eski XPS serisi “Dell Premium”, Inspiron modelleri “Dell” ve “Dell Plus”, Latitude ise “Dell Pro” olarak yeniden adlandırılıyor. Precision serisi ise en üst düzey performansı ifade etmek için “Dell Pro Max” olarak isimlendirilecek. Ancak, birden fazla takı eklenmiş isimlerin kafa karıştırabileceği de belirtiliyor.

Dell, Apple benzeri isimlendirmeye geçti.
Dell, Apple benzeri isimlendirmeye geçecek.

Yeni isimlendirmeyle CES 2025’te tanıtılan dizüstü bilgisayarlar arasında özellikle Dell Pro Premium serisi dikkat çekiyor. Dell Pro Premium 13, yalnızca 1.07 kilogramlık ağırlığı ile piyasadaki en hafif iş odaklı dizüstü modellerinden biri olurken, 21 saatlik pil ömrüyle uzun kullanım süresi sağlıyor. Dell Pro Premium 14 modeli ise ticari dizüstü bilgisayarlar için bir ilk olan tandem OLED ekranıyla öne çıkıyor.

Tüketici odaklı modellerde ise Dell 14 ve 16 Plus isimleriyle Inspiron serisinin yenilendiği görülüyor. Eski XPS tasarımını devam ettiren Dell Premium serisi ise aynı şıklığını koruyarak yeniden sahneye çıkıyor. Dell Pro 13 ve Pro Premium 14 modelleri bugün itibariyle satışa sunulmuş olsa da fiyatları henüz açıklanmış değil. Daha uygun fiyatlı bir seçenek olarak öne çıkan Dell 14 ve 16 Plus ise 18 Şubat itibariyle 999 dolardan başlayan fiyatlarla tüketiciyle buluşacak. Pro Max modellerinin ise Mart ayında satışa çıkması planlanıyor. Bu değişimle birlikte Dell, yeni isimlendirme stratejisiyle ürünlerini yeniden tanımlamayı hedefliyor.

Delta uçak içi ekranları 4K HDR yapıyor

0

Delta Air Lines, yolcuların ultra yüksek irtifalarda ultra yüksek çözünürlüklü eğlence deneyimi yaşayabilmeleri için ticari uçaklarına yeni 4K HDR QLED ekranlar kurmayı planladığını duyurdu. Haber, Delta’nın Las Vegas’taki Sphere’de gerçekleştirdiği CES açılış konuşmasının bir parçası olarak geldi. Burada ayrıca Lenny Kravitz’in müzik performansıyla yüzüncü yılını kutlamayı planlıyordu. Havayolu, YouTube ve Uber ile yeni ortaklıklar ve müşteri hizmetleri için yeni bir yapay zeka destekli sohbet robotu da dahil olmak üzere hava yolcuları için bir dizi yeni özellik duyurdu. Ancak uçaklara 4K ekran ekleme kararı, koltuk arkası ekranların mevcut kalitesinin vasat olmasından rahatsız olan her hava yolcusunun hoşuna gidecektir.

Delta uçak içi ekranları için yükseltme yapıyor

Delta, Emirates’in Airbus A350-900’lerine yüksek çözünürlüklü ekranlar yerleştirmeye yardımcı olan bir uçak içi teknoloji şirketi olan Thales Avionics ile çalıştığını söylüyor. Ancak henüz yeni ekranlar aramaya başlamayın: Delta, uçaklardaki yükseltmeleri 2026’ya kadar teslim etmeyeceğini söylüyor. Delta’nın bunu tüm yolcular için mi yoksa sadece birinci sınıftakiler için mi bir teknoloji olarak gördüğü sorusuna cevap verecek. Delta’nın bir sözcüsü erişimle ilgili sorulara hemen yanıt vermedi.

Delta ayrıca birkaç yıldır uçak içi eğlencesi için Bluetooth bağlantısını test ediyor ve hatta bir TikTok kullanıcısının keşfettiği gibi bunu bazı uçaklara sessizce sunmaya bile başladı. Şimdi havayolu, “yolcuların kişisel kablosuz cihazlarını eşleştirebilmeleri için tüm kabinlerde” Bluetooth sunmayı planladığını söylüyor. Ancak bunun ötesinde herhangi bir ayrıntı vermedi.

Delta’nın uçak içi eğlencesi ayrıca her yolcunun benzersiz zevkine göre uyarlanmış “gelişmiş bir öneri motoru” içerecek. Tekrar ediyorum, bu motoru neyin çalıştırdığı ve sizin özel zevkinizi nasıl bileceği konusunda ayrıntılardan yoksunuz. Ancak 2025’in sonlarında, 2023’te Intelsat’ın yerini alan Wi-Fi sağlayıcısı Hughes ile bir ortaklık aracılığıyla gelişmiş “bağlantı” elde ediyoruz. Delta, bunun daha “güvenilir” ve “istikrarlı” uçak içi internet için “çoklu ağ bağlantısı” sağlayacağını söylüyor.

Bu, SkyMiles üyelerinin platformun Delta ile yeni ortaklığı sayesinde reklamsız olarak yapabilecekleri YouTube akışında kesinlikle yardımcı olacaktır. Ayrıca koltuk arkası ekranları için yeni bir “Rahatsız Etmeyin” modu, yolcuların rahatsız edilmeden uyuyabilmelerini sağlayacaktır.

Güneş enerjisi çatı kiremitleri görücüye çıktı

Uzun yıllardır faaliyet gösteren güneş enerjisi şirketi Jackery, XBC kavisli güneş enerjisi kiremitlerinin tanıtımıyla ABD’nin çatı rekabetini bir üst seviyeye taşıyor. CES 2025’te ilk kez görücüye çıkan Jackery’nin kavisli güneş enerjisi çatı kiremitleri, ülkedeki en yaygın ev stillerinden bazılarıyla uyumlu olacak şekilde tasarlanmış, pişmiş toprak veya obsidiyen olarak geliyor. Güneş enerjisi kiremitleri ABD’de kesinlikle mevcut olsa da bunlar dalgalı bir estetiğe sahip ilk kiremitler. Her yerdeki HOA başkanlarının çatı güneş enerjisi kurulumunuzu engellemek için bir bahane daha kaybettiği anlaşılıyor.

Jackery’den güneş enerjisi çatı kiremitleri hamlesi

Yeni kiremitler yüzde 25’ten fazla hücre dönüşüm verimliliği sağlıyor. Ayrıca dolu, şiddetli rüzgar ve -40 derece F ile 185 derece F arasındaki sıcaklıklar gibi aşırı hava koşullarına dayanacak şekilde üretildi. Geleneksel çatı kurulum uygulamalarına uygun olarak tasarlandılar ve esnek, parça parça bakım sağlayan modüler bir kuruluma sahipler. Jackery kiremitler için 30 yıllık garanti de sağlıyor.

Jackery Solar Roof sistemi, HomePower Inverter, Battery, Hub ve Hub Plus ve Solar Generator 5000 Plus ve Akıllı Transfer Anahtar Kiti dahil olmak üzere şirketin mevcut ev içi güneş enerjisi çözümleriyle entegre oluyor.

Jackery, CES 2025’te bunları büyük ölçüde öne çıkarmasına rağmen, yeni fayanslar için henüz belirli bir fiyatlandırma veya bulunabilirlik bilgisi verilmedi. 2012 yılında Silikon Vadisi’nde kurulan Jackery, taşınabilir jeneratörler ve her geçen yıl daha erişilebilir hale gelen bir pazar olan tüm ev güneş enerjisi kitleri alanında önde gelen isimlerden biri.

Jackery, bu yılki fuarda ayrıca ilk Güneş Jeneratörü RV Kitini, yeni 3000v2 yedek jeneratörünü ve tam kapsamlı HomePower Enerji Sistemini sergiledi.

Yapay zeka çipleri Moore Yasası’ndan daha hızlı!

Nvidia CEO’su, yapay zeka çiplerinin Moore Yasası’ndan daha hızlı geliştiğini söylüyor. Jensen Huang, şirketinin yapay zeka çiplerinin performansının, onlarca yıldır bilgisayar gelişimini yönlendiren Moore Yasası’nın belirlediği tarihsel oranlardan daha hızlı ilerlediğini söylüyor.

Yapay zeka çipleri Moore Yasası’na aykırı gelişiyor

Huang, Las Vegas’taki CES’te 10 binkişilik bir kalabalığa açılış konuşmasını yaptıktan sonra verdiği röportajda, “Sistemlerimiz Moore Yasası’ndan çok daha hızlı ilerliyor” dedi. Intel’in kurucu ortağı Gordon Moore tarafından 1965’te ortaya atılan Moore Yasası, bilgisayar çiplerindeki transistör sayısının her yıl kabaca iki katına çıkacağını ve bu çiplerin performansının esasen iki katına çıkacağını öngörmüştü. Bu öngörü çoğunlukla gerçekleşti ve on yıllar boyunca yeteneklerde hızlı ilerlemeler ve düşen maliyetler yarattı.

Son yıllarda Moore Yasası yavaşladı. Ancak Huang, Nvidia’nın AI çiplerinin kendi hızlarında ilerlediğini iddia ediyor; şirket, son veri merkezi süper çipinin önceki nesline göre AI çıkarım iş yüklerini çalıştırmak için 30 kat daha hızlı olduğunu söylüyor. Huang: “Mimariyi, çipi, sistemi, kütüphaneleri ve algoritmaları aynı anda inşa edebiliriz. Bunu yaparsanız, Moore Yasası’ndan daha hızlı hareket edebilirsiniz, çünkü tüm yığında yenilik yapabilirsiniz” dedi.

Nvidia CEO’sunun bu cesur iddiası, birçok kişinin AI’nın ilerlemesinin durup durmadığını sorguladığı bir zamanda geldi. Google, OpenAI ve Anthropic gibi önde gelen yapay zeka laboratuvarları, yapay zeka modellerini eğitmek ve çalıştırmak için Nvidia’nın yapay zeka çiplerini kullanıyor. Bu çiplerdeki ilerlemeler muhtemelen yapay zeka modeli yeteneklerinde daha fazla ilerlemeye dönüşecektir.

Yapay zeka modellerini eğitmek isteyen teknoloji şirketlerinin tercihi Nvidia’nın H100 çipleriydi ancak artık teknoloji şirketleri çıkarıma daha fazla odaklandığından, bazıları Nvidia’nın pahalı çiplerinin zirvede kalıp kalamayacağını sorguluyor. Test zamanı hesaplama kullanan yapay zeka modelleri bugün çalıştırmak için pahalıdır. Test zamanı hesaplamanın ölçeklendirilmiş bir versiyonunu kullanan OpenAI’nin o3 modelinin çoğu insan için çok pahalı olacağı konusunda endişeler var.

Yapay zeka etiği neden büyük zorluk haline geliyor?

Birçok kuruluş, etik ve güvenlik endişeleri nedeniyle üretken yapay zekayı erteliyor veya fişini çekiyor. Bu, yapay zekayı teknoloji departmanlarından çıkarıp yapay zeka tasarımı ve yönetimine daha fazla teknik olmayan iş paydaşını dahil etme çağrılarına yol açıyor.

Yapay zeka etiği ikilemi

IBM İş Değeri Enstitüsü’nün yakın zamanda yaptığı bir ankete göre, işletmelerin yarısından fazlası (%56), AI standartları ve düzenlemeleri konusunda netlik sağlanana kadar üretken yapay zekaya büyük yatırımları erteliyor. En az %72’si etik endişeler nedeniyle üretken yapay zeka faydalarından vazgeçmeye istekli olduklarını söylüyor.

Yapay zeka ile ilişkili teknik sorunların çoğu çözüldü,. Ancak yapay zeka etiği etrafındaki sıkı çalışma artık ön plana çıkıyor. Bu, teknoloji sorunlarını ele almaktan bile daha zorlu olduğunu kanıtlıyor. IBM Consulting’de güvenilir AI alanında küresel lider olan Phaedra Boinodiris, yakın zamanda yayınlanan bir podcast’te, geliştirme ekipleri için bu aşamadaki zorluğun “etik AI yaratmanın kesinlikle teknik bir sorun değil, sosyo-teknik bir sorun olduğunu kabul etmek” olduğunu söyledi. Bu, AI denetimini BT ve veri yönetimi ekiplerinin ötesine, kuruluşlar genelinde genişletmek anlamına geliyor.

Boinodiris, sorumlu bir şekilde düzenlenmiş yapay zeka modelleri oluşturmak için “sadece veri bilimcilerinden oluşan bir ekibe ihtiyacınız var. On yıllardır, geleneksel alan uzmanlığına sahip olmayanların odaya ait olmadığını söylüyoruz. Bu çok büyük bir yanlış adım” dedi. Ayrıca, iyi düzenlenmiş AI modellerinin “daha doğru modeller” olduğunu da ekledi. İdeal yapay zeka ekibinin “dilbilim ve felsefe uzmanları, ebeveynler, gençler, farklı sosyo-ekonomik geçmişlere sahip farklı yaşam deneyimlerine sahip sıradan insanları” içermesi gerektiğini vurguladı.

İş liderleri yapay zekanın etik etkileri konusunda daha temkinli hale geliyor olabilirler, ancak aynı zamanda etiğin güçlü bir şekilde benimsenmesini rekabet gücünün bir kaynağı olarak görüyorlar. Yöneticilerin yüzde yetmiş beşi AI etiğini rekabette farklılaşmanın önemli bir kaynağı olarak görüyor ve çoğunluk (%54) yapay zeka etiğinin “stratejik olarak çok önemli” olmasını bekliyor. Bu, paydaşlar için önemli bir işaret: Ankete katılan tüketicilerin, vatandaşların ve çalışanların %85’inden fazlası AI etiğine değer veriyor.

Google insanı kopyalayan yapay zeka geliştirdi!

0

Yapay zeka teknolojileri her geçen gün gelişirken, insan davranışlarını simüle edebilen modeller üzerine çalışmalar dikkat çekiyor. Stanford Üniversitesi ve Google DeepMind tarafından yürütülen ortak bir araştırma, yapay zekanın insan kişiliklerini taklit edebileceğini ortaya koydu. Araştırma kapsamında, 1.052 kişinin hayat hikayesi alınarak bu bireylerin davranışlarını yüzde 85 oranında doğru şekilde taklit eden bir yapay zeka modeli geliştirildi.

Google’dan insan davranışlarını modelleyen yapay zeka

Araştırmada katılımcılara ilk olarak Muhteşem Gatsby adlı kitaptan iki satır okuttuktan sonra, yapay zekanın ‘hayat hikayenizi anlatın’ çağrısıyla yanıtlar alındı. Bu görüşmeler yaklaşık iki saat sürdü ve elde edilen 6.491 kelimelik transkriptler, katılımcıların kişiliklerini ve düşüncelerini modellemek için bir yapay zeka modeline aktarıldı.

Araştırmacıların kullandığı yapay zeka röportajı paneli…

Araştırmacılar, bu modeli oluşturmak için Stanford ve Princeton’ın ortak çalışması olan American Voices Project’in bir versiyonunu kullandı. Yapay zeka, bireylerin günlük hayatta verdiği yanıtlara benzer yanıtlar üreterek yüzde 85 doğruluk oranına ulaştı. Ancak ekonomik oyunlar gibi karar verme süreçlerinde doğruluk oranı yüzde 60’a kadar düştü.

Araştırma, bu teknolojinin kamu politikalarını şekillendirmek, yeni ürünler için müşteri geri bildirimlerini simüle etmek veya bireylerin karmaşık sosyal yapılar içerisindeki davranışlarını anlamak için kullanılabileceğini öne sürüyor. Araştırmanın yazarları, “Bu çalışma, bireysel ve toplumsal davranışları araştırmak için yeni araçlar sunuyor” ifadesini kullandı.

Ancak bu teknoloji, etik tartışmaları da beraberinde getiriyor. İnsanların düşüncelerini ve kişiliklerini modelleyen yapay zekalar, kötüye kullanıldığında, sahte kimliklerle dolandırıcılık gibi kötü niyetli amaçlar için kullanılabilir. Özellikle, sosyal medya verileri gibi herkese açık bilgilerle birleştirildiğinde, bu modellerin ne derece tehlikeli olabileceği konusunda endişeler artıyor.