xAI, aldığı 6 milyar dolar yatırımla değerini 45 milyar dolara çıkardı!

Andreessen Horowitz, Blackrock, Fidelity, Nvidia, AMD ve Sequoia Capital gibi büyük yatırımcıların katıldığı bu Seri C turu ile xAI toplam 45 milyar dolar değere ulaştı. Bu rakam, xAI’ın önceki değerlemesinin neredeyse iki katı.

Finansman turunda Suudi Arabistan merkezli Kingdom Holdings, 400 milyon dolarlık katkıda bulundu. Bu yatırım, Musk’ın Twitter’ı satın alımında destek veren yatırımcılara xAI hisselerine erişim hakkı tanınmasıyla dikkat çekti. Yeni fonlar, xAI’ın araştırma ve geliştirme faaliyetlerini hızlandırmak, güçlü altyapı kurmak ve yenilikçi ürünler sunmak için kullanılacak.

xAI, Grok adını verdiği bir jeneratif yapay zeka modeli geliştirdi ve bu model X (eski adıyla Twitter) platformunda çeşitli özellikleri destekliyor. Grok, özgün bir yaklaşım sergileyerek diğer yapay zeka sistemlerinden daha az politik doğrucu ve daha doğrucul olduğunu iddia ediyor.

Ayrıca şirket, Aurora adlı bir modelle görüntü oluşturma ve analiz etme yeteneklerini entegre ederek X kullanıcılarına benzersiz bir deneyim sunmayı amaçlıyor.

Musk ve rakipleri

xAI, OpenAI ve Anthropic gibi güçlü rakiplerle sıkı bir rekabet içerisinde. Şirket, Ekim ayında piyasaya sürdüğü API ile Grok’un üçüncü taraf platformlara entegrasyonunu sağladı ve iOS için bir test uygulaması başlattı.

Musk, OpenAI ve Microsoft’un, xAI gibi rakipleri finansal ve teknolojik kaynaklardan mahrum bırakmaya çalıştığını öne sürerek bu şirketlere karşı yasal mücadele başlattı.

Gelecek planları

xAI, Tesla ve SpaceX gibi Musk’ın diğer şirketleriyle entegre bir ekosistem oluşturmayı hedefliyor. Şirketin SpaceX’in Starlink müşteri hizmetlerinde kullanıldığı ve Tesla ile Ar-Ge işbirlikleri yapabileceği belirtiliyor. Ancak bu planlar, bazı Tesla hissedarlarının Musk’ı kaynakları başka şirketlere yönlendirmekle suçlamasıyla tepki çekiyor.

xAI’ın 2024 yılında daha fazla yatırım alması bekleniyor. Bunun yanı sıra, şirket Memphis’te 100.000 Nvidia GPU ile faaliyet gösteren bir veri merkezi inşa etti ve bu kapasiteyi önümüzdeki yıl iki katına çıkarmayı planlıyor. Bu hızlı büyüme, xAI’ın yapay zeka dünyasında daha sağlam bir yer edinme çabasının bir göstergesi.

Amatör telsiz kayıp Malezya uçağını bulabilir!

0

Malezya Havayolları MH370 sefer sayılı uçağın kaybolmasının üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçti, Malezya hükümeti bugün havacılığın en kötü şöhretli bilmecesinde bir devrim duyurdu. 239 kişiyi taşıdıktan sonra 8 Mart 2014’te kaybolan Boeing 777 için yapılan aramalar en gelişmiş teknoloji kullanılarak yeniden canlandırılıyor. Özel bir deniz robotik şirketi olan Ocean Infinity, aramayı 18 aylık bir süre için devraldı. Uçağı bulursa, şirket 70 milyon dolar kazanabilir.

Amatör telsiz kayıp Malezya uçağı aramalarında kullanılacak

Bu yeni arayışın merkezinde, yeni Zayıf Sinyal Yayılımı Raporlayıcısı (WSPR) tekniğinin kullanımı yer alıyor. Amatör telsizlerde en sık görülen WSPR türü, bir uçağı izleyen “ekmek kırıntıları” üretmek için düşük güçlü radyo sinyalleri kullanıyor. MH370’in kaybolduğu gün bu sinyallerdeki kesintileri inceleyen bilim insanları, uçağın son hareketlerini izlemeyi umuyor. Amatör telsiz cihazları, kayıp Malezya uçağının izini sürmek için kullanılıyor.

Ocean Infinity için çalışan otonom sistemler uzmanı Simon Maskell, WSPR’nin arama alanına nasıl odaklanabileceğini vurguladı. Açıklamada: ‘Uçağın bu yönlerden bazılarını uçuramayacağından eminsek, arama kapsamımızı daraltabiliriz’ dedi. MH370 sefer sayılı uçuş Kuala Lumpur’dan Pekin’e doğru havalanmış, ardından Hint Okyanusu’na batıya doğru daldıktan sonra kaybolmuştu. Uçağın enkazının büyük kısmı Afrika’nın doğu kıyısında bulundu. Ancak kimse ana kütlesini tanımlayamadı.

Ocean Infinity, Güney Hint Okyanusu’nda 5.800 mil karelik bir bölgeyi (Connecticut büyüklüğünde) ana arama alanı olarak tanımladı. Uzmanlar, gövdenin deniz tabanına gömüldüğünü ve bu nedenle kurtarılmasının zorlaştığını düşünüyor. WSPR ve deniz robotlarını birleştiren bu çalışma, Malezya uçağı için amatör telsiz kullanarak yapılan diğer çalışmalardan farklı olarak MH370 soruşturmasına giden yolda önemli bir başarı olacak. Aileler ve havacılık tarihçileri, bu kasvetli hikayede cevaplar ve çözüm için televizyon ekranlarına yapışmış bir şekilde bekliyorlar. Amatör telsiz cihazlarının kullanımı, kayıp Malezya uçağını bulma umudunu artırıyor.

LG, yeni ev lambası ile bitki yetiştiriyor!

0

LG, teknoloji dünyasında yenilikçi ürünleriyle tanınan bir marka olarak CES 2025 fuarına ilginç bir ev cihazıyla giriş yapmaya hazırlanıyor. Bu yeni ürün, özellikle evde bahçecilik yapmak isteyen ancak yer sıkıntısı çeken kullanıcıları hedef alıyor. Hem aydınlatma hem de küçük bir bahçe işlevini bir araya getiren bu cihaz, apartman sakinleri ve bahçe alanından yoksun bireyler için ideal bir çözüm sunuyor. “İç mekan bahçe cihazı” olarak adlandırılan bu yenilik, modern yaşamın ihtiyaçlarına estetik ve pratik bir yaklaşım getiriyor.

LG, yeni ev lambası ile bitki yetiştirebiliyor

LG’nin bu özel lambası, gündüz saatlerinde bitkiler için özel geliştirilmiş LED ışıklarla büyüme ortamı sağlarken, gece saatlerinde yukarı doğru yönlendirilen ışığıyla evlerde sıcak ve sakin bir atmosfer yaratıyor. Yuvarlak abajurlu tasarımıyla dikkat çeken lamba, farklı bitkilerin ışık ihtiyaçlarına uygun olarak beş farklı yoğunluk seviyesinde ışık verebiliyor. Daha kompakt bir tercih isteyenler için ise daha küçük bir model bulunuyor. Bununla birlikte, daha büyük olan dikey model, aynı anda 20 farklı bitki yetiştirme kapasitesine sahip ve yüksekliği ayarlanabilir yapısıyla büyük yapraklı sebzelerden küçük otlara kadar farklı bitkilere uygun hale geliyor.

LG, yeni ev lambası ile bitki yetiştirebiliyor.

Cihazın öne çıkan bir diğer özelliği ise sulama işlemini tamamen otomatik hale getirmesi. Tabanda yer alan 5,7 litrelik su tankı, bitkilerin ihtiyaçlarına uygun miktarda su sağlayarak kullanıcıyı bu zahmetten kurtarıyor. Ayrıca, LG’nin ThinQ uygulamasıyla uyumlu çalışabilen bu cihaz sayesinde ışık ve sulama zamanlamaları kolayca uzaktan kontrol edilebiliyor. Böylece, kullanıcılar evde olmasa bile bitkileriyle ilgilenmeye devam edebiliyor.

Bu yeni ürün, 2019 yılında tanıtılan ve pek estetik bulunmayan LG Tiiun cihazının daha gelişmiş ve şık bir versiyonu olarak karşımıza çıkıyor. Ancak bu yenilikçi cihazın fiyatı ve çıkış tarihi konusunda henüz net bir bilgi paylaşılmış değil. Bu detayların CES 2025’te açıklanması bekleniyor ve şimdiden hem teknoloji meraklılarının hem de bahçe severlerin ilgisini toplamayı başarıyor.

Rusya internet kablolarını kesmeye mi çalışıyor?

0

Finlandiya ile Estonya arasında uzanan bir su altı güç kablosu Noel Günü’nde bağlantısı kesildi. Finlandiya, suçlunun Rusya olduğundan oldukça emin. Fin yetkililer yaptırımlardan kaçınmak için kullanılan Rusya’nın “gölge filosunun” bir parçası olan bir petrol tankerine bindi ve Financial Times’a göre, bu tanker tam da EstLink 2 su altı kablosunun çalışmayı bıraktığı sırada üzerinden geçerken görüldü.

Rusya internet erişimini kesintiye uğratmak istedi iddiası

The Guardian’a göre olay 25 Aralık günü yerel saatle 12:26’da meydana geldi ve Finlandiya’nın elektrik şebekesi operasyon başkanı Arto Pahkin, sabotaj ihtimalinin göz ardı edilemeyeceğini hemen söyledi. Bu olay, Rusya internet erişimine yönelik hedeflerinde ciddi bir adım olabilir. Finlandiya yetkilileri ayrıca, aynı olayın bir parçası olabilecek en az üç kabloya daha zarar verildiğini doğruladı.

Bu, Cook Adaları’na kayıtlı ancak Rusya’ya ait olduğuna inanılan bir petrol tankeri olan Eagle S’nin ele geçirilmesine yol açtı. Geminin takip verileri, Rusya’dan Mısır’a petrol taşıdığını ancak görünüşe göre rota boyunca biraz kaos yaratmak için yer açtığını gösteriyor. Yetkililer, gemide bulunamayan geminin çapasının kabloları kesmek için kullanıldığına inanıyor.

Yetkililer, Eagle S’nin Rusya’nın Ukrayna ile savaşının başlangıcından beri Batı yaptırımlarından kaçınmak için kullandığı gölge filosunun bir parçası olduğuna inanıyor. Filo, Rusya’nın labirentvari yönetim yapıları, gemiler arasında sık kargo transferleri, sahte bilgiler, kimlik sistemi kesintileri ve diğer planlar dahil olmak üzere çeşitli teknikler kullanarak sahipliğini gizlediği eski, harap gemilerden oluşuyor. Ülkenin kayıt dışı petrol işinin bir parçası olarak yaklaşık 600 gemi işlettiğine inanılıyor. Bu gemilerin çoğu petrol taşıdığı ve bakımları yetersiz olduğu için, genellikle modern güvenlik standartlarını ihlal ediyor ve düzenlemeleri görmezden geliyor ve bu da petrol sızıntıları gibi ek zararlara neden oluyor. Bu noktada, Rusya internet tehditleri de dahil olmak üzere farklı stratejilere başvurmaktan çekinmiyor.

Kasım ayında, Baltık Denizi’ndeki iki fiber optik kablo (biri Finlandiya ile Almanya arasında, diğeri Litvanya ile İsveç’i birbirine bağlıyor) kesildi. New York Times’a göre , bunların da Baltık ve Kuzey Denizleri’ndeki kritik altyapıların yakınında takılma alışkanlığı edinmiş Rusya’nın gölge filosunun işi olduğuna inanılıyordu. Bu kablolara yapılan saldırılar henüz elle tutulur bir kesintiye yol açmamış olsa da, bu su altı altyapısının gelecekteki çatışmalarda nasıl hedef alınabileceği konusunda endişelerin artmasına yol açtı. Bu olaylar, Rusya internet güvenliği konusunda alınacak tedbirlerin önemini vurgulamaktadır.

İki robotla ameliyat başarılı geçti!

0

Robotların geliştiricilerinden Levita Magnetic’e göre, Teksas Üniversitesi Southwestern Tıp Merkezi’ndeki bir cerrah, iki ayrı robotik cerrahi robotu kullanarak ilk ameliyatı gerçekleştirdi. UT Southwestern Üniversitesi’nde ürolog ve profesör olan Jeffrey Cadeddu, Levita’nın Mars cerrahi platformunu Intuitive Surgical’ın Da Vinci SP tek portlu robotuyla birlikte kullanarak bir hastanın prostat bezini başarıyla çıkardı.

İki robotla ameliyat yapıldı

Cadeddu, iç organları manevra etmek için Mars’ın manyetik konumlandırma sistemini kullandı. Bu da erektil fonksiyon ve idrar tutmadan sorumlu bitişik nörovasküler demetlere zarar vermeden prostatı çıkarmak için dokunun hassas bir şekilde geri çekilmesini sağladı. Da Vinci robotu, tek portlu veya tek kesili prosedürü başarıyla tamamlayabildi.

Cadeddu: “Bu, iki farklı sistemin tek bir robotik prosedürde birlikte kullanıldığı ilk sefer ve Levita’nın Mars platformunun çok yönlülüğünü vurguluyor. Mars’ın manyetik bileşeni, hassasiyeti artırarak ve pelvisin önemli bölgelerine daha iyi erişim sağlayarak önemli bir değer kattı” dedi.

Mars’ın kalbi, biri iç organı veya dokuyu kavrayan bir klipse bağlı olan ve diğeri vücudun dışında bir robotik kolun ucunda bulunan bir çift mıknatıstır. Cerrah, kolu hareket ettirerek iç mıknatısı manipüle edebilir ve kesi yapmaya gerek kalmadan iç organı hareket ettirebilir veya geri çekebilir. Endoskopik kameralı ikinci bir kol, prosedürün görselini sağlamak için bölgeye yerleştirilir.

Levita’ya göre, çift platformlu cerrahi, birden fazla sistemin başarılı sonuçlar sağlamak için birbirini tamamladığı robotik destekli cerrahinin geleceğine dair bir bakış açısı sağlıyor. Ayrıca, farklı sistemlerin benzersiz yeteneklerini tek bir operasyona dahil ederek robotik iş birliğinin potansiyelini de vurguluyor. Levita, bu durumda Da Vinci robotunun tek kesi prosedürlerinde üstün performans gösterdiğini, Mars sisteminin ise iç organları kesi olmadan hareket ettirmek için ideal olduğunu ve bunun da “ideal bir eşleşme” olduğunu söyledi.

Levita kurucusu ve CEO’su Alberto Rodriguez-Navarro: “Bu prosedür, Mars platformunun hem bağımsız bir cerrahi çözüm hem de geleneksel konsol tabanlı robotik sistemlere güçlü bir geliştirme olduğunu gösterdi,” dedi. “Teknolojileri birleştirerek, hasta güvenliğini, verimliliği ve daha iyi sonuçları önceliklendiren cerrahi için yeni bir standart yaratıyoruz” dedi.

Netflix, Broadcom’a patent davası açıyor!

0

Dünyanın önde gelen dijital yayın platformlarından Netflix, patent ihlali iddiasıyla Broadcom’un sahibi olduğu VMware’e karşı hukuki bir mücadele başlatmış durumda. Netflix, VMware’in geliştirdiği vSphere ve diğer bulut çözümlerinde kullanılan sanal makine teknolojilerinin, kendisine ait beş farklı patente aykırı olduğunu öne sürüyor. Sanal makinelerin sorunsuz çalışmasını sağlayan temel altyapı teknolojilerini kapsayan bu patentler, özellikle CPU kaynaklarının yönetimi, verimli tahsis edilmesi ve fiziksel sunucularda yük dengeleme sistemleriyle ilgili yenilikleri içeriyor.

Netflix, Broadcom’a patent davası açacak

Netflix, söz konusu patentlerin, VMware’in çeşitli ürünlerinde ve bulut çözümleri için sunduğu hizmetlerde izinsiz bir şekilde kullanıldığını iddia ediyor. Bu ürünler arasında özellikle vSphere Foundation, VMware Cloud Foundation ile AWS, Azure ve Google Cloud gibi platformlar için geliştirilen çözümler dikkat çekiyor.

Netflix’in, Broadcom’a yönelik bu iddiaları yeni bir gerilimi temsil etmiyor. 2018’de Broadcom’un, video akış teknolojileriyle ilgili Netflix’e açtığı dava sonrasında taraflar arasında süregelen bir hukuki çatışma bulunuyor. Şirketin son iddialarına göre, VMware’in bu patent ihlallerinden haberdar olduğu ve 2012’de Netflix’in kendi patent başvuru süreçleri sırasında durumun netlik kazandığı belirtiliyor. Buna rağmen ihlallerin bilinçli şekilde sürdürüldüğü ifade ediliyor. Netflix, Broadcom’un 69 milyar dolarlık bir anlaşmayla VMware’i bünyesine katmasının ardından bu ihlallere daha da doğrudan sorumlu hale geldiğini savunarak maddi tazminat talep ediyor.

Netflix’in taleplerinin hukuki olarak kabul edilmesi halinde bunun VMware için ciddi sonuçları olabilir. Çünkü şirket, kurumsal veri merkezlerinden geniş ölçekli bulut altyapılarına kadar teknoloji dünyasında önemli bir paya sahip. Önceki yıllardan bu yana ABD, Almanya ve Hollanda gibi farklı ülkelerde karşılıklı davalarla şekillenen bu çekişme, önümüzdeki Haziran ayında ABD mahkemelerinde yeniden gündeme gelecek. Dava sürecinin sonuçları, sadece taraflar arasındaki ilişkiyi değil, bulut teknolojileri pazarındaki dengeyi de etkileyebilecek türden görünüyor.

Çinli GAC, insansı robotu GoMate’i görücüye çıkardı!

0

Çin’in önde gelen otomotiv devlerinden GAC, teknoloji dünyasında yankı uyandıran insansı robotu GoMate’i tanıttı. Şanghay’da düzenlenen özel bir etkinlikte sahneye çıkan GoMate, şirketin yapay zeka ve robot teknolojilerindeki üçüncü nesil ürünü olarak dikkat çekiyor. İnsan boyutlarına yakın tasarlanan bu robot, hem iki tekerlekli hem de dört tekerlekli olmak üzere iki farklı forma sahip ve boyu 1,4 metre ile 1,75 metre arasında değişiyor.

Çinli GAC, insansı robotu GoMate’i resmen tanıttı

38 hareket noktasına sahip olan GoMate, karmaşık ortamlarla uyumlu bir şekilde hareket ederken enerji verimliliği konusunda da dikkat çekiyor. GAC’in açıklamalarına göre bu yenilikçi tasarım, benzer ürünlerle kıyaslandığında enerji tüketimini %80 oranında azaltıyor.

Çinli GAC, insansı robotu GoMate'i resmen tanıttı.

GoMate’in teknik özellikleri henüz tamamen açıklanmamış olsa da robotun, GAC tarafından geliştirilen katı hal bataryalarla donatıldığı ve tek şarjla 6 saat boyunca çalışabildiği biliniyor. Şirket, bu insansı robotun yalnızca otomotiv üretim hatlarında değil, güvenlik, sağlık hizmetleri, lojistik ve eğitim gibi çeşitli sektörlerde insan verimliliğini artırmada geniş bir potansiyel sunduğunu belirtiyor. Özellikle robotun hareket kabiliyeti ve denge mekanizması, onu pek çok alanda etkin bir şekilde kullanmaya uygun hale getiriyor.

GAC, GoMate için büyük bir vizyon ortaya koymuş durumda. Öncelikle şirketin otomotiv üretim hatlarında denetim görevlerinde test edilecek olan robot, 2025 yılında farklı sektörlerde pilot projelerde yer alacak. Bu aşamanın ardından 2026 yılında küçük çaplı üretim hedeflenirken, daha ileri vadede seri üretime geçilmesi planlanıyor. GoMate, yapay zeka ve robotik teknolojilerin otomotiv sanayi ve ötesine taşınmasında çığır açacak bir adım olarak görülüyor.

ChatGPT, arama konusunda manipülasyona karşı savunmasız çıktı!

Bu testler, OpenAI tarafından geliştirilen yeni aracın gizli içerik barındıran web sayfalarından etkilenebileceğini ve yanıltıcı bilgiler sunabileceğini ortaya koydu.

Araştırmada, üçüncü tarafların gizli metinler yoluyla ChatGPT’nin yanıtlarını manipüle edebileceği gösterildi.

Gizli metinler, ChatGPT’nin yanıtlarını değiştirmek veya yanlış yönlendirmek için kullanılabiliyor. Örneğin, bir ürünün olumsuz yorumlarını içeren bir web sayfasına, gizli bir şekilde pozitif içerik eklenerek, ChatGPT’nin ürünü öven yanıltıcı bir değerlendirme sunması sağlanabiliyor. Bu durum, özellikle kullanıcıların güvenilir bilgiye ulaşmasını zorlaştırıyor.

Testler sırasında Guardian, sahte bir kamera ürün sayfası oluşturdu. Gizli içerik eklenmeden önce ChatGPT, kamerayı dengeli bir şekilde değerlendirerek bazı olumsuz özelliklere dikkat çekti. Ancak gizli metinler eklendiğinde, ChatGPT’nin yanıtları değişti ve ürün hakkında yanıltıcı şekilde olumlu bir izlenim oluşturdu.

Bunun yanı sıra, bir güvenlik araştırmacısı, ChatGPT’nin arama yaptığı web sitelerinden kötü amaçlı kod döndürebildiğini tespit etti. Bu, özellikle yazılım geliştirme ve kullanıcı güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bu tür durumlar, kötü niyetli aktörlerin ChatGPT üzerinden zararlı kodlar yaymasına olanak tanıyabilir.

OpenAI, bu aracı varsayılan arama motoru olarak kullanmayı teşvik etse de ortaya çıkan güvenlik açıkları, daha fazla güvenlik önlemi alınması gerektiğini gösteriyor. Kullanıcıları yanıltan bilgiler veya güvenlik tehditleri, hem ChatGPT’nin itibarını zedeleyebilir hem de kullanıcıların sisteme olan güvenini sarsabilir.

ChatGPT’nin arama özelliği, yapay zeka destekli araçların güvenilirliği konusunda önemli bir örnek teşkil ediyor. OpenAI’in bu sorunları hızla ele alarak sistemi daha güvenli hale getirmesi, kullanıcı deneyimi ve sistemin sürdürülebilirliği açısından kritik önem taşıyor.

Baykar, F-35 motoruna parça üreten İtalyan uçak devini satın aldı!

0

Dünyanın en büyük SİHA üreticisi konumunda olan Baykar, İtalya’nın 1884 yılında kurulan köklü havacılık firması Piaggio Aerospace’i satın almak için düzenlenen ihalede en iyi teklifi sunarak rakiplerini geride bırakmayı başardı. İtalyan İşletmeler ve Made in Italy Bakanlığı tarafından da onaylanan bu satın alma, Baykar’ın global havacılık pazarındaki etkisini önemli ölçüde artırması açısından stratejik bir hamle olacak. İşte detaylar!

Gökyüzünün Ferrari’si Baykar’la geleceğe taşınıyor

Piaggio Aerospace, özellikle ‘Gökyüzünün Ferrari’si’ olarak anılan P.180 Avanti iş jetleri, uçak motorları ve bakım-onarım hizmetleriyle tanınan bir marka. Şirket, İtalya’nın savunma sanayi ekosisteminde stratejik bir role sahip olmasının yanı sıra, 140 yıllık geçmişiyle ülkenin teknoloji altyapısına önemli katkılar sundu. Baykar’ın bu satın almayı gerçekleştirirken finansal değerleme çalışmalarında Pragma Danışmanlık ile iş birliği yaptığı belirtildi.

İtalya’nın İşletmeler ve Made in Italy Bakanı Adolfo Urso, Piaggio Aerospace’in geleceğini güvence altına aldıklarını belirterek, “Altı yıllık bekleyişin ardından Piaggio Aerospace’e bir gelecek sunuyoruz. Ülkemiz için stratejik bir varlık olan bu şirket, uzun vadeli bir üretim perspektifiyle yeniden canlandırılırken, kurumsal yapılar ve iş gücü korunuyor.” şeklinde konuştu.

Bu satın alma ile Baykar, Avrupa havacılık pazarında daha güçlü bir konuma gelmiş oldu. Bunun yanı sıra Baykar tarafından İtalya’da sağlanan istihdamın artırılması ve şirketin üretim kapasitesinin güçlendirilmesi hedefleniyor. Şirket bu hamlesiyle Türk havacılık sektörünün global başarısına bir yenisini eklerken, Piaggio’nun tarihi kimliğini geleceğe taşıyacak bir vizyon ortaya koymuş oldu.

Baykar, 2023 yılında 1.8 milyar dolarlık ihracatla Türkiye’nin en çok ihracat gerçekleştiren ilk 10 firması arasında yer almıştı. ABD merkezli düşünce kuruluşu CNAS’in raporuna göre, Baykar tek başına dünya İHA ihracat pazarının yüzde 60’ını elinde bulunduruyor. Şirket, toplamda 35 ülkeye Bayraktar TB2 ve Bayraktar AKINCI gibi kritik ürünlerin ihracatını gerçekleştiriyor. Bu satın alma ile birlikte, Baykar’ın global havacılık ve savunma sektöründeki etkisini daha da artırması bekleniyor.

Tavus, yapay zeka tabanlı Noel Baba’sını tanıttı!

Tavus’un Ağustos ayında tanıttığı Konuşma Video Arayüzü (CVI) teknolojisiyle geliştirilen Noel Baba avatarı, milyonlarca kişiyle kişisel olarak etkileşim kurabilen bir yapıya sahip.

Tavus, CVI teknolojisinin dünya çapında en hızlısı olduğunu ve bir saniyeden daha az gecikme süresiyle çalıştığını belirtiyor. Ayrıca bu teknoloji, derin öğrenme altyapısı gerektirmeden kolayca entegre edilebiliyor.

Yapay zeka destekli Noel Baba, gerçek zamanlı olarak 30 farklı dilde görme, duyma ve yanıt verme yeteneğine sahip. Kullanıcılar Noel Baba’ya favori Noel filmini sorabilir, dilek listelerini paylaşabilir, tatil bilgisiyle ilgili sorular yöneltebilir veya beklenmedik konular açarak eğlenceli sohbetlere dalabilir.

CVI teknolojisinin sunduğu olanaklar

Tavus, bu Noel Baba avatarını teknolojilerini sergilemek ve geliştiricilerin CVI API’sini keşfetmesini sağlamak amacıyla oluşturdu. Şirket, bu tür teknolojilerin insanların bir araya gelmesini daha anlamlı ve büyülü şekillerde mümkün kılabileceğini vurguluyor.

Tavus’un teknolojisi, sağlık, eğitim, müşteri hizmetleri ve e-ticaret gibi farklı sektörlerde projelere entegre edilebilecek şekilde tasarlandı. Geliştiriciler, GitHub üzerindeki açık kaynak kod havuzundan faydalanarak kendi dijital ikiz deneyimlerini oluşturabiliyor.

Örneğin, Tavus’un bir müşterisi olan Delphi, kişiselleştirilmiş mentorluk ve eğitim platformunda gerçek zamanlı video klonları kullanarak kullanıcılarına birebir rehberlik sunuyor.

Delphi CEO’su Dara Ladjevardian, Tavus’un sunduğu son derece gerçekçi etkileşim deneyiminin güvenilir ve otantik kişisel mentorluk hizmetleri sağlamak için kritik öneme sahip olduğunu ifade etti.

Gelecekteki kullanım alanları

Tavus, CVI teknolojisinin müşteri destek temsilcileri, dijital satış asistanları, kişisel yardımcılar ve teknik danışmanlar gibi çeşitli yapay zeka ajanlarının oluşturulmasında kullanılabileceğini belirtiyor. Bu teknoloji, e-ticaret, devlet hizmetleri, eğitim ve eğlence gibi insan gücünün yeterli olmadığı alanlarda önemli bir çözüm sunuyor.

Tavus, Mart ayında da Phoenix adlı dijital bir model ve geliştirici platformunda video oluşturma araçlarını tanıtmıştı. Bu gelişmeler, yapay zeka tabanlı dijital klonların gelecekte çok daha yaygın kullanılabileceğini gösteriyor.

Tavus’un bu yenilikçi teknolojileri, insanlarla etkileşimde daha insancıl ve doğal bir deneyim sunmayı hedefliyor.

OpenAI, GPT-5’i geliştirme sürecinde önemli zorluklarla karşı karşıya!

OpenAI,18 aydır devam eden projede yüksek maliyetler ve teknik sorunlar nedeniyle beklenen ilerlemeyi sağlayamadı. Şirket CEO’su Sam Altman, GPT-5’in 2024’te piyasaya sürülmeyeceğini doğruladı ve bu durum, OpenAI’in yapay zeka alanındaki hedeflerini ertelemesine yol açtı.

GPT-5’in önündeki en büyük engellerden biri, modelin eğitimi için yeterli miktarda yüksek kaliteli veri bulunamaması. Halihazırdaki internet içeriği, OpenAI’in ihtiyaç duyduğu çeşitlilikte ve kalitede veriyi sağlamaktan uzak. Şirket, bu açığı kapatmak için uzmanlardan yazılım kodları ve matematiksel problemler gibi özel eğitim materyalleri oluşturmasını istedi, ancak bu süreç oldukça yavaş ilerliyor.

Örneğin, GPT-4’ün eğitimi için 13 trilyon token kullanılmıştı. Bu kadar büyük bir veri hacmi toplamak kısa vadede mümkün değil. Benzer şekilde, GPT-5 için gereken veri miktarı da yüksek, ancak mevcut veri kaynakları bu ihtiyacı karşılayamıyor.

Maliyet ve teknik zorluklar

GPT-5’in eğitimi, yalnızca hesaplama gücü açısından 500 milyon dolardan fazla bir maliyete ulaşıyor. Ancak bu devasa yatırım, GPT-4 ile karşılaştırıldığında yalnızca küçük iyileştirmeler sağlayabildi. Bu durum, harcamaları haklı çıkaracak düzeyde bir ilerleme kaydedilmediği anlamına geliyor.

OpenAI GPT-5

İç kriz ve yönetim sorunları

2024 yılı, OpenAI için aynı zamanda önemli iç krizlere sahne oldu. Şirket, Baş Bilim İnsanı Ilya Sutskever ve CTO Mira Murati dahil olmak üzere 20’den fazla üst düzey yöneticisini kaybetti. Bu ayrılıklar, şirketin hem GPT-5 hem de o1 ve Sora gibi diğer projelerine odaklanmasını zorlaştırdı.

Gelecekteki belirsizlik

Microsoft, GPT-5’in 2024 ortasında hazır olmasını bekliyordu. Ancak bu hedefin gerçekleşmeyeceği kesinleşti. OpenAI, yapay zeka geliştirme planlarında önemli bir gecikme yaşarken, GPT-5’in geleceği ve şirketin sektördeki konumu belirsizliğini koruyor.

Sonuç olarak, GPT-5’in geliştirilmesi, yapay zeka modellerinin karşılaştığı veri ve maliyet engellerinin yanı sıra iç organizasyonel zorlukları da ortaya koyuyor. OpenAI’in bu sorunları nasıl aşacağı, gelecekteki başarısını belirleyecek en kritik faktörlerden biri olacak.

Microsoft için 2024’e damga vuran beş büyük olay!

Ancak yıl, ABD hükümetinin büyük teknoloji şirketlerine yönelik artan düzenleyici baskısıyla bir dönüşüm yılı olarak da kayda geçti. İşte 2024’te Microsoft için önemli etkileri olan 5 olay:

1. Copilot ile devam eden başarı ve sorunlar

Microsoft’un genAI entegrasyonu, özellikle Microsoft 365 için Copilot hizmetiyle büyük bir adım attı.

Copilot, kullanıcıların Word ve PowerPoint gibi uygulamalarda taslak oluşturma gibi işlerini kolaylaştırdı. Ancak, sıkça halüsinasyon olarak adlandırılan hatalı bilgiler üretmesi nedeniyle eleştirildi. Şirket, hizmetin potansiyel gelirinin yılda 12 milyar doları bulabileceğini öngörüyor, ancak Copilot’un kalitesinin artırılması gerektiği açık.

2. Güvenlik sorunları ve hükümet eleştirileri

ABD İç Güvenlik Bakanlığı (DHS), Microsoft’un güvenlik politikalarını ağır bir şekilde eleştirdi.

Çinli hackerların üst düzey ABD yetkililerinin hesaplarına erişmesini sağlayan güvenlik açıklarını detaylandıran bir rapor yayımlayan DHS, Microsoft’un güvenlik altyapısını “yetersiz” olarak nitelendirdi. Şirket, güvenlik politikalarını iyileştirme sözü verdi, ancak geçmişte benzer vaatler yeterince etkili olmamıştı.

3. Copilot+ PC’lerin hayal kırıklığı

Microsoft, yapay zekâ destekli Copilot+ PC serisini tanıtarak genAI’i daha verimli kullanmayı hedefledi.

Ancak cihazlar, yüksek fiyatları ve eksik özellikleriyle bekleneni veremedi. “Recall” adlı dosya arama özelliği, güvenlik endişeleri nedeniyle geri çekildi. Bu durum, Copilot+ PC’lerin gelecekteki potansiyelini sorgulanır hale getirdi.

4. Tekelleşme soruşturması

Kasım ayında ABD Federal Ticaret Komisyonu (FTC), Microsoft’a karşı yapay zekâ, bulut hizmetleri ve Teams ürünlerini kapsayan geniş çaplı bir antitröst soruşturması başlattı.

Soruşturma, şirketin ürünlerini paketleme stratejilerinin piyasa rekabetini nasıl etkilediğini incelemeyi hedefliyor. Bu dava, Microsoft’un 1998’deki Windows antitröst davası kadar büyük bir etki yaratabilir.

5. Trump’ın seçilmesi

Donald Trump’ın başkan seçilmesi, Microsoft için önemli belirsizlikler yarattı. Yeni başkan, Microsoft’a yönelik antitröst davalarını durdurabilir veya tam tersine bu baskıyı artırabilir.

Şirketin milyarlarca dolarlık devlet sözleşmelerini onaylaması ya da doğrudan iptal etmesi söz konusu olabilir. Microsoft CEO’su Satya Nadella, Trump ile mesafeli bir duruş sergileyerek şirketin değerlerini korumayı tercih etti. Ancak bu stratejinin 2025’te nasıl sonuçlanacağı belirsizliğini koruyor.

2024 yılı, Microsoft için bir yandan finansal başarı ve teknolojik ilerleme getirirken, diğer yandan önemli riskler ve düzenleyici baskılarla dolu bir yıl olarak hafızalarda kaldı.

Ford, GM ve Toyota, Trump için 1’er milyon dolar bağışlayacak!

Her biri 1 milyon dolarlık bağış yapan Ford, GM ve Toyota, aynı zamanda 20 Ocak’taki etkinlik için araç filoları da tahsis edeceklerini duyurdu.

Ford CEO’su Jim Farley, Reuters’a yaptığı açıklamada, Trump yönetiminin elektrikli araç (EV) üretimini ve satışını artırma çabalarında otomobil üreticilerine destek olmasını beklediklerini ifade etti.

Farley, konu ile ilgili yaptığı açıklamada “Ford’un istihdam profili ve ABD ekonomisindeki önemi göz önüne alındığında, yönetimin bizim görüşlerimize ilgi göstereceğini düşünüyoruz.” dedi. GM CEO’su Mary Barra ise Trump ile ortak hedeflere sahip olduklarını belirterek, “Güçlü bir ekonomi ve sağlam bir üretim tabanı istiyoruz. Otomotiv işlerinin önemi konusunda hemfikiriz. Birlikte çalışabileceğimiz çok alan olduğunu düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.

Bununla birlikte, Trump’ın ekibi EV teşviklerini ve fonlarını kesmeyi planlıyor. Ayrıca Meksika ve Kanada’dan yapılan ithalatlara ağır tarifeler getirilmesi önerisi, ABD’nin EV pazarında geride kalmasına yol açabilir.

Rekor bağış toplama kampanyası

Reuters’ın haberine göre, Trump’ın 2017’deki göreve başlama töreni için 106,7 milyon dolar gibi rekor bir bağış toplandı. Bu, Joe Biden’ın 2021’deki töreni için toplanan 61,8 milyon dolarlık bağıştan çok daha yüksek.

Ford, GM ve Toyota’nın yanı sıra Amazon, Meta ve Robinhood Markets gibi dev şirketler de Trump’ın törenine milyonlarca dolar bağış yaptı. OpenAI CEO’su Sam Altman, şahsi olarak 1 milyon dolar bağışlayacağını duyurdu. Bu bağışlar, Trump’ın ABD ekonomik politikasını yeniden şekillendirme planlarından fayda sağlamayı uman şirketlerin ilgisini açıkça gösteriyor.

Trump, bağışçılara 1 milyon dolar ve üzerindeki katkılar için görev başlama etkinliklerine biletler, özel akşam yemekleri ve Trump ile birebir görüşme fırsatları gibi ayrıcalıklar sunuyor.

Elon Musk’ın yapay zeka şirketi xAI, 6 milyar dolar yatırım aldı!

Elon Musk’in xAI şirketi, AI süper bilgisayarları geliştirmek için gerçekleştirdiği son yatırım turunda 6 milyar dolar topladı. Bu, şirketin toplamda 12 milyar dolarlık bir sermaye birikimine ulaşmasını sağladı ve 50 milyar dolarlık bir değerleme ile sektördeki büyüyen rakiplerinden biri olarak konumunu pekiştirdi. Bu yatırım turuna Nvidia, AMD, Andreessen Horowitz, Blackrock, Fidelity, Kingdom Holdings ve Sequoia Capital gibi büyük yatırımcılar katıldı. Yalnızca Musk’ın önceki girişimlerine yatırım yapan kişiler katılabildi ve her yatırımcıdan en az 77,593 dolar yatırım yapması bekleniyordu, ancak çoğu yatırımcının kimliği gizli tutuldu.

Elon Musk’ın yapay zeka şirketi xAI, yeni yatırım turunda 6 milyar dolar topladı

xAI, Colossus adındaki süper bilgisayarını inşa etmiş durumda. Bu süper bilgisayar, şu anda 100.000 Nvidia H100 GPU’suyla çalışıyor ve önümüzdeki aylarda bu sayıyı 200.000’e çıkararak bir milyon GPU’luk dev bir süper bilgisayar inşa etmeyi planlıyor. Bu yatırım turunda toplanan 6 milyar dolar, Nvidia GPU’larından oluşan bir süper bilgisayar almak için yeterli, çünkü her bir işlemci yaklaşık 30.000 dolar fiyatla satılıyor ve GPU’lar, süper bilgisayar kümesinin maliyetinin yaklaşık yarısını oluşturuyor. Daha güçlü süper bilgisayarlarla xAI, OpenAI’nın ChatGPT’si ve Google’ın Gemini’sına karşı üstünlük elde etmek için daha karmaşık dil modelleri eğitebilecek.

Musk, xAI’yi doğrudan OpenAI gibi sektörün liderleriyle rekabet etmeye konumlandırmış durumda. OpenAI ve Microsoft’u, alternatif şirketlerin finansmanını engelleyen rekabeti engelleyici uygulamalarla suçladı. Ayrıca, xAI’nin verileri X platformundan çektiği iddialarına dikkat çekti ve X’in gizlilik politikasındaki son değişiklik sayesinde xAI, kullanıcı tarafından oluşturulan içerikleri kullanarak modellerini eğitebiliyor. xAI, Tesla ve SpaceX gibi Musk’a ait diğer şirketlerin verilerini de AI modellerini geliştirmek için kullanıyor.

xAI, şu anda Grok adını verdiği amiral gemisi AI modeline sahip ve bu model, X Premium kullanıcıları için bir sohbet botu ve görüntü üreteci Flux gibi araçlara güç veriyor. Politik olarak düzgün davranan OpenAI’nin aksine, Grok daha provokatif soruları yanıtlayabiliyor fakat duyarlı konularda bazı sınırlamalara da sahip. Grok şu anda SpaceX’in Starlink internet hizmetinde müşteri hizmetlerine destek veriyor ve xAI, Tesla ile araştırma ve geliştirme için olası iş birliklerini değerlendiriyor. Ancak bazı Tesla hissedarları, Musk’ın kaynakları Tesla’dan xAI’ye yönlendirdiğini ve iki şirketi rakip olarak gördüklerini dile getiriyor.

xAI, yılda yaklaşık 100 milyon dolar gelir elde ediyor ve bu gelir, Anthropic ve OpenAI gibi rakiplerinin milyarlarca dolarlık gelirlerinin oldukça gerisinde kalıyor. Her iki rakip de önemli miktarda finansman sağladı. AI girişim sermayesi faaliyetinin 2024’ün 3. çeyreğinde 31 milyar dolara ulaştığı bildiriliyor ve xAI, gelişimini hızlandırarak bu büyüyen pazardan daha büyük bir pay almak için çalışıyor.

Ay arazi araçları test turu bitti

0

NASA’nın Artemis atılımıyla astronotlar ay yüzeyine inecek ve ayın güney kutbu bölgesinde yaşarken, çalışırken ve bilim yaparken yeni nesil uzay kıyafetleri ve gezginleri kullanacak. Böylelikle Ay yüzeyini her zamankinden daha fazlasını keşfedecek. Yakın zamanda, kurum Houston’daki NASA Johnson Uzay Merkezi’nde Intuitive Machines, Lunar Outpost ve Venturi Astrolab’dan ticari olarak sahip olunan ve geliştirilen üç LTV (Ay Arazi Aracı) üzerinde ilk test turunu tamamladı.

Ay arazi araçları için testler tamamlandı

Devam eden bir yıllık fizibilite çalışmasının parçası olarak, her şirket Eylül ayı sonunda Johnson’a araçlarının statik bir maketini teslim etti, Ekim ayında gezici testlerini başlattı. Aralık ayında Aktif Tepki Yerçekimi Boşaltma Sistemi (ARGOS) test tesisinde ilk test turunu tamamladı. Ay yüzeyinin yerçekimi, Dünya’da deneyimlediğimiz yerçekiminin altıda biri kadardır, bu nedenle bunu taklit etmek için ARGOS, çeşitli azaltılmış yerçekimi simülasyonları için basınçlı uygun nesneleri boşaltabilen analog bir ortam sunar.

NASA’nın mühendislik ekipleri, NASA astronotlarının ve mühendislerinin her bir gezici üzerinde görevler, manevralar ve acil durum tatbikatları gerçekleştirdiği testler gerçekleştirdi. Astronotların test denekleri olarak hareket ettiği bu döngüdeki insan testleri, mürettebat üyelerinin her bir gezicinin tasarım işlevselliği hakkında kritik geri bildirim sağlaması, ekran arayüzlerini ve kontrollerini değerlendirmesi ve olası güvenlik endişelerini veya tasarım sorunlarını belirlemeye yardımcı olması nedeniyle paha biçilmezdir.

LTV proje yöneticisi Steve Munday: “Johnson Uzay Merkezi’nde üç LTV ticari sağlayıcısından da maketler bulundurmaktan heyecan duyuyoruz. Bu, Lunar Terrain Vehicle Services sözleşmesi kapsamındaki ilk büyük test kilometre taşı ve bu şirketlere ihale verildikten sadece dört ay sonra gerçek keşif araçlarının teslim edilmesi dikkate değer” dedi.

Test, NASA astronotları ve mühendislerinin hem NASA’nın Exploration Extravehicular Mobility Unit gezegen prototip uzay giysisini hem de Axiom Space’in Axiom Extravehicular Mobility Unit ay uzay giysisini sırayla giymelerinden oluşuyordu. Test ekipleri, mürettebat, uzay giysileri ve LTV maketleri arasındaki etkileşimleri anlamak için değerlendirmeler gerçekleştirdi.

Güneş’e ilk kez bu kadar yaklaşıldı!

NASA‘nın Parker Solar Probe aracı, Güneş’e şimdiye dek en yakın geçişi gerçekleştirerek bilim ve uzay tarihinde bir dönüm noktasına ulaştı. Araç, yıldızımızın dış atmosferi olan koronaya yalnızca 6,1 milyon kilometre kadar yaklaşarak, adeta Güneş’e dokundu. Ağustos 2018’de fırlatılan bu sonda, Güneş’in ve uzay hava olaylarının detaylı incelemesi amacıyla tasarlandı. Görev kapsamında Parker Solar Probe, 7 yıllık görev süresi boyunca insanlık için bilinmeyenleri aydınlatmak üzere Güneş’in sıcak ve tehlikeli ortamında kritik gözlemler gerçekleştiriyor.

Güneş’e hiç olmadığı kadar yaklaşıldı

Bu tarihi geçiş sırasında Parker’ın ısı kalkanları 930 dereceye kadar çıkan olağanüstü sıcaklıklara dayanarak, sondanın içindeki bilimsel ekipmanların yaklaşık oda sıcaklığında (29°C) korunmasını sağladı. İletişim, aracın aşırı yakınlığı nedeniyle kesilmiş durumda ve sondanın bu kritik süreci hayatta atlatıp atlatmadığı 27 Aralık tarihinde netleşecek.

Güneş'e hiç olmadığı kadar yaklaşıldı.
Güneş’e hiç olmadığı kadar yaklaşıldı.

Sondanın geçiş sırasında saniyede 192 kilometre hıza ulaştığı belirtiliyor ve bu hız, Parker Solar Probe’u bugüne kadar insan eliyle inşa edilen en hızlı nesne haline getirdi. Daha önceki rekorunu 635 bin kilometre/saat hızla kıran araç, bu inanılmaz hızlara Venüs’ün yerçekimini bir sapan gibi kullanarak ulaştı.

Parker Solar Probe, bu tarihi geçişiyle bilim insanlarına Güneş rüzgarlarının nasıl oluştuğu, koronal kütle atımlarının mekanizması ve koronanın yüzeye kıyasla neden daha sıcak olduğu gibi önemli sorulara yanıt bulma fırsatı sunuyor. Bu görev, planlanan üç yakın geçişin ilkiydi ve sıradaki geçişler 22 Mart 2025 ve 19 Haziran 2025 tarihlerinde yapılacak. Araştırmanın sonuçları, Dünya’daki yaşamı etkileyen uzay hava olaylarının daha iyi anlaşılmasını sağlayabilir ve evrenin bu büyük sırrını aydınlatmak adına önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

NASA, Ay’daki toz sorununa çözüm arıyor!

NASA, Ay’a yönelik uzun vadeli hedeflerine ulaşma yolunda en büyük zorluklardan biri olan Ay regolitine, yani Ay tozuna çözüm bulmaya çalışıyor. Artemis programı kapsamında, Apollo görevlerinden bu yana Ay’a ilk kez insan göndermeye hazırlanan ajans, bu süreçte Güney Kutbu-Aitken Havzası’nda kalıcı yerleşim alanları ve altyapı inşa etmeyi hedefliyor. Ancak Ay tozu, astronot sağlığından teknolojik ekipmanlara kadar geniş bir yelpazede ciddi tehditler oluşturuyor.

NASA, Ay’daki toz sorununa çözüm bulmaya çalışıyor

Ay tozu, keskin ve pürüzlü yapısıyla oldukça aşındırıcı bir malzeme olmasının yanı sıra, elektrostatik yüklenme nedeniyle yüzeylere yapışıyor ve yerçekiminin zayıf olmasıyla kolayca yayılabiliyor. Bu durum, astronotların uzay giysilerini ve uzay araçlarını etkilerken güneş panellerini kaplayarak enerji üretimini azaltıyor, hassas ekipmanların verimini düşürüyor ve termal radyatörleri bloke ederek ekipmanların aşırı ısınmasına yol açıyor. Daha da önemlisi, Ay tozu insan sağlığı için de risk taşıyor; gözlere ve akciğerlere zarar verebilecek potansiyele sahip bu ince partiküller, uzun süreli görevler için ciddi bir engel teşkil ediyor.

Bu sorunlarla başa çıkabilmek adına NASA, Uzay Teknolojisi Misyon Direktörlüğü’ne bağlı Game Changing Development programı kapsamında yenilikçi teknolojiler üzerinde çalışıyor. “Yörünge Altı Roket ile Ay Yerçekimi Simülasyonu” test uçuşu, Ay yerçekimi koşullarını simüle ederek Ay regolitinin davranışını incelemeyi amaçlıyor. Denemeler arasında, Ay tozunun mekanik ve elektrostatik özelliklerini gözlemlemek üzere geliştirilen cihazlar yer alıyor. Örneğin, ClothBot adlı kompakt bir robot, Ay tozunun astronotlar üzerindeki etkilerini analiz etmek için basınçlı bir ortamda çalışacak ve uzay giysisindeki hareketleri simüle edecek. Elektrostatik Toz Fırlatma (EDL) cihazı ise toz parçacıklarının yüklenme ve hareketini ultraviyole ışık ve lazer teknolojileriyle inceleyecek. Ayrıca, daha önce Uluslararası Uzay İstasyonu’nda kullanılan Hermes donanımının yenilenmiş versiyonu Hermes Lunar-G, Ay simülasyon ortamında regolit davranışını detaylı şekilde analiz edecek.

Bu araştırmalardan elde edilen veriler, yalnızca Ay’daki görevler için değil, aynı zamanda gelecekteki Mars misyonları için de kritik öneme sahip. Regolit probleminin aşılması, Ay’da uzun vadeli ve sürdürülebilir bir varlık kurmanın anahtarını oluşturuyor. NASA’nın bu kapsamda yaptığı çalışmalar, insanlığın uzay keşfinde yeni bir dönemi şekillendirebilir.

Tamamen çerçevesiz iPhone modeli ne zaman çıkacak?

0

Apple’ın tamamen çerçevesiz bir iPhone modeli çıkarma hedefi, teknoloji dünyasında uzun süredir konuşulan bir konu olsa da bu hedefin hayata geçmesi için daha zamana ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Güney Kore menşeli The Elec’in haberine göre, Apple uzun yıllardır Samsung Display ve LG Display ile birlikte sıfır çerçeveli bir ekran üzerinde çalışmalar yürütüyor. Ancak, bu projenin henüz üretim aşamasına gelemediği belirtiliyor. İlk planlamalar, böyle bir iPhone’un 2025 veya 2026 yıllarında piyasaya sürülmesini öngörüyordu, fakat mevcut teknolojik engeller nedeniyle bu sürecin en erken 2027’ye kadar uzayabileceği ifade ediliyor.

Tamamen çerçevesiz iPhone modeli ne zaman geliyor?

Apple’ın vizyonunda, çerçevesiz bir iPhone elde etmek için ekranın Apple Watch’ta olduğu gibi kenar kısımlarında eğimli bir tasarıma sahip olması ve bu sayede bir çakıl taşı estetiği oluşturması hedefleniyor. Bununla birlikte, kavisli ekranlar konusunda zorlu kararlar alınması gerekiyor. Apple, görüntünün bozulmaması için ekranı tamamen kavisli hale getirmeyi istemezken, mevcut ekran teknolojilerinin bu kadar hassas bir tasarımı destekleyecek düzeyde olmadığı görülüyor.

Daha önce Samsung, ekranın sağ ve sol kenarlarına kavisli tasarım getirmiş, Çinli üreticiler ise dört tarafında mikro kavisli paneller kullanmayı denemişti. Ancak bu tür tasarımlar, görüntü kalitesinde olumsuz etkiler yaratabiliyor.

Çerçevesiz ekran teknolojisinin karşılaştığı zorluklar da oldukça fazla. OLED panelin devrelerinin ekran altına bükülmesi, anten alanı sağlanırken parazitlerin önlenmesi, ekranın düşmelere karşı dayanıklılığının artırılması ve özellikle yan kısımlardaki görüntü bozulmalarının giderilmesi, üzerinde çalışılması gereken başlıca sorunlar arasında yer alıyor. Tüm bu karmaşık teknik problemler, Apple’ın hayalini kurduğu tamamen çerçevesiz bir iPhone’un gerçekleşmesini bir süre daha erteleyeceğe benziyor.

Dünyanın en büyük basınçlı hava enerji depolama tesisi kurulacak!

0

Çin, enerji sektöründeki yenilikçi hamlelerine bir yenisini ekleyerek dünyanın en büyük basınçlı hava enerji depolama (CAES) tesisini inşa etmeye hazırlanıyor. Jiangsu eyaletindeki Changzhou şehrinde hayata geçirilecek Jintan Tuz Mağarası Basınçlı Hava Enerji Depolama Projesi’nin ikinci aşaması, toplamda 700 MW kapasiteye sahip olacak ve enerji depolama alanında yeni bir dünya rekoru kıracak. Huaneng Enerji Grubu tarafından yönetilen bu proje, hem teknolojik verimlilik hem de çevresel sürdürülebilirlik açısından önemli yenilikler sunacak.

Dünyanın en büyük basınçlı hava enerji depolama tesisi inşa ediliyor

Projenin ikinci aşaması tamamlandığında, 1.2 milyon metreküp depolama hacmine ve iki adet 350 MW gücünde yeni enerji ünitesine ev sahipliği yapacak. Bu yapılar, tesisin toplam enerji depolama kapasitesini tam şarjla 2.8 GWh’ye yükseltecek. Yılda yaklaşık 330 şarj-deşarj döngüsü gerçekleştirilecek olan tesis, enerji ihtiyacının yoğun olduğu anlarda hızlı yanıt vererek hem enerji arzını dengeleyecek hem de çevreye duyarlı bir çözüm sunacak.

İlk aşamada 60 MW gücünde bir CAES ünitesi inşa edilerek elde edilen operasyonel deneyim, ikinci aşama için sağlam bir temel oluşturmuş durumda. Yeni eklenen teknolojilerden biri olan yakıtsız destekleme sistemi, sıkıştırma sırasında ortaya çıkan ısıyı depolayıp yeniden kullanarak enerji dönüşüm verimliliğini yüzde 60’ın üzerine çıkarıyor ve karbon salınımını sıfıra indiriyor. Bu teknoloji, tesisi yalnızca çevresel açıdan değil, ekonomik açıdan da sürdürülebilir kılıyor. Ayrıca, “tek tıkla başlat” kontrol sistemi sayesinde jeneratör başlatma süreleri 20 dakikadan sadece 5 dakikaya düşürülmüş durumda. Bu yenilikler, enerji kullanımının zirveye çıktığı anlarda hızlı yanıt verilmesini sağlayarak şebeke esnekliğini artırıyor.

Basınçlı hava enerji depolama sistemi, fazla elektrik enerjisini basınçlı hava olarak depolayıp ihtiyaç duyulduğunda geri kazandırmayı amaçlayan bir teknoloji. Hava, yerin derinliklerindeki eski tuz mağaralarında veya özel tanklarda depolanarak enerji üretiminde tekrar kullanılabiliyor. Bu sistem, yalnızca enerji güvenliği sağlamıyor, aynı zamanda yenilenebilir enerji kaynaklarının entegre edilmesinde kilit bir rol oynuyor. Çin’in bu dev tesisi, hem küresel enerji sektörüne yön verecek hem de yenilikçi enerji çözümleriyle çevresel etkileri en aza indirecek örnek bir model oluşturacak.