ABD ve Avustralya’da trafik güvenliğini artırmak amacıyla yürütülen bir projede, araç kullanırken telefon kullanımını tespit eden yenilikçi bir teknoloji geliştiriliyor. Bu teknoloji, yapay zeka tabanlı bir yazılım ve kameraların entegrasyonuyla sürücülerin telefon kullanma alışkanlıklarını yakından izliyor.
Cep telefonu kullanımı, dünya genelinde trafik kazalarının sıkça karşılaşılan nedenlerinden biri olarak öne çıkıyor. Sürücülerin dikkatinin dağılması, hızlı tepki verme yeteneklerini azaltabilir ve tehlikeli durumlara yol açabilir. Bu sorunun üstesinden gelmek için geliştirilen teknoloji, sürücülerin bu tür tehlikeli davranışlarını tespit etmeyi amaçlıyor.
Bu yenilikçi sistem, hız kameraları ve yol üzerindeki sabit kameralar gibi mevcut trafik izleme altyapısını kullanıyor. Yapay zeka sayesinde, sürücülerin telefonlarını kullanırken yaptıkları eylemleri tanımlayabilen yazılım, bu bilgileri analiz ediyor ve potansiyel ihlalleri belirliyor.
ABD’deki Karayolu Güvenliği Ajansı (IIHS) tarafından yapılan testler, bu teknolojinin şu anki aşamasının oldukça umut verici. Kontrollü koşullar altında gerçekleştirilen denemelerde, sistem, araç kullanırken telefon kullanımı, yemek yeme ve içme gibi davranışların %72’sini tespit etti. Bir insan gözlemcisine dayalı tespit oranı ise %78 olarak belirlendi. Özellikle mesaj yazma veya sohbet etme gibi yasaklanmış eylemleri algılamada yazılım, %86’lık bir başarı oranı yakalarken, insan gözlemcisi %90 başarı elde etti.
Ancak, bu teknolojinin uygulanmasında dikkate alınması gereken bazı etik ve gizlilik sorunları bulunuyor. Sürücülerin gizlilik haklarının korunması ve rızalarının alınması önemli bir mesele. Bu nedenle, sistemin kullanılmasına ilişkin düzenlemeler ve politikalar titizlikle oluşturulmalıdır.
Uzmanlar, bu yeni teknolojinin trafik güvenliğini artırmak için önemli bir adım olduğunu ve ilerleyen yıllarda daha da geliştirilerek kullanılabileceğini vurguluyorlar. Araç kullanırken telefon kullanımını saptama konusundaki bu çığır açan gelişme, trafik kazalarını azaltmaya ve sürücülerin bu tehlikeli alışkanlıklarını kontrol etmeye yardımcı olabilir.
Tüm dünya üretken yapay zekanın vadettiği sonsuz olasılıklar konusunda heyecanlı. Teknoloji tarihi kitabının bir sonraki bölümü adeta herkesin gözü önünde hikayesini kendi kendine yazıyor. McKinsey & Company, üretken yapay zekanın bankacılık, yüksek teknoloji, yaşam bilimleri ve perakende gibi sektörlerde milyarlarca dolarlık gelir artışı sağlayacağını öngörüyor. Bu kritik sektörlerin tam merkezinde yer alan SAS, sektörel çözümlerine yaptığı 1 milyar dolarlık yatırımın bir parçası olarak, üretken yapay zeka (generative AI) teknolojisinin en son yetkinliklerini müşterilerine sunacak.
Sektörel çözümler müşterilerle birlikte geliştiriliyor
Pazar araştırmaları firması IDC’nin Analitik ve Bilgi Yönetimi Grup Başkan Yardımcısı Dan Vesset, “SAS, üretken yapay zeka, sentetik veri, dijital ikiz simülasyonu ve büyük dil modellerine (large language model – LLM) yaklaşımında haklı olarak çok bilinçli bir tavır sergiliyor. Sözü edilen teknolojiler, en yeni yapay zeka, analitik ve veri yönetimi girişimlerine yatırım yapan yöneticilerin hedefinde olan, yönetirken daha yüksek karar alma hızı sağlayan kritik yetenekler. SAS’ın etik yapay zekayı savunma konusunda sergilediği tutarlılık ve bu sayede kazandığı itibar, müşterilerine dönüştürücü teknolojiler konusunda güvenilir bir rehber olacağı anlamına geliyor. Bu da özellikle karşılaşabileceği riskler yüksek olan bankacılık ve sağlık hizmetleri gibi hassas verileri işleyen sektörlerdeki müşteriler için önemli” dedi.
SAS, dijital ikiz simülasyonları oluştururken üretim ve lojistik, sentetik veri üretimi için ise bankacılık ve sağlık sektörlerindeki müşterileriyle birlikte çalışıyor. Müşterilerine güvenilir ve güvenli sonuçlar sunmaya odaklanarak büyük dil modellerinin (LLM) sektörel sorunlara uygulanmasını da kapsamlı bir şekilde araştırıyor. SAS’ın Genel Müdür Yardımcısı ve Teknolojiden Sorumlu Yöneticisi Bryan Harris, “Üretken yapay zekadan değer elde edebilmek için derinlemesine sektörel uzmanlık, son teknoloji yapay zeka becerileri ve uçtan uca yönetişim gerekir. Portföyümüzde tüm bunları benzersiz bir şekilde sunuyoruz. Sektör çözümlerine yaptığımız 1 milyar dolarlık yatırım, geçerli, açıklanabilir ve savunulabilir üretken yapay zeka yeteneklerinin entegrasyonunu da içeriyor. SAS yazılımları müşterilerimizin işleri için kritik önemde olduğu için ‘bazen’ haklı çıkma lüksümüz yok.”
3 Önemli Teknolojiye Yatırım
SAS Explore etkinliğinde SAS yöneticileri, güvenilir üretken yapay zeka alanında şirketin gerçekleştirdiği yenilikleri katılımcılara anlattılar. Bu yenilikler şu 3 teknolojik başlıkta toplanıyor:
· Sentetik veri üretimi: SAS, gerçek dünya ortamlarının karmaşıklığını yansıtan, istatistiksel olarak uyumlu tablo verileri oluşturmak için üretken çekişmeli ağlar (generative adversarial networks – GAN) için patentli bir özellik çıkararak bu alanda öncülüğünü sergiledi. Bu yetenek, gizliliğin korunmasını, önyargıların azaltılmasını ve nadir olayların artırılmasını sağlıyor ve dijital ikizlerin temelini oluşturuyor. SAS’ın inovasyonu, sağlık hizmetleri, yaşam bilimleri, bankacılık, sigorta, perakende ve üretim gibi sektörlerde içgörü maliyetini azaltırken tahmin modellerini geliştiriyor.
· Dijital ikizler: İşletmelerin kesintileri planlamak ve esnekliği artırmak için tedarik zincirleri ve üretim katları gibi karmaşık sistemleri simüle ve optimize etmesi gerekir. Fiziksel bir sistemin dijital ikizini oluşturmak işletmeye “Ya olursa?” diye sorma ve geleceği daha hızlı görme imkanı sunar. Bu özellik daha stratejik kararlar alınmasını, değerin artmasını, risk ve kayıpların azalmasını sağlar. Örnek olarak SAS, operasyonları optimize etmek, sorunları daha iyi teşhis etmek ve öngörülebilir bakım önlemlerini iyileştirmek için Federal Kamu Hizmeti Finansmanı (Federal Public Service Finance) ve Wienerberger gibi kuruluşlarla çalışıyor.
· Büyük dil modelleri(LLM): Büyük dil modelleri, üretken yapay zekanın temel unsurlarından biri. İşletmelere gerçek değer sunabilmek için bu temel modellerin, veri gizliliğini korurken sektörel kullanımlarına göre ince ayarlarının yapılması gerekir. SAS’ın nöral ağlar, derin öğrenme, pekiştirmeli öğrenme ve doğal dil işleme alanlarındaki uzmanlığı, üretken yapay zekanın müşteriler için değer yaratmasını hızlandırıyor. Örneğin SAS müşterileri halihazırda SAS Customer Intelligence 360 entegrasyonu ile üretken yapay zeka modellerinin gücünü kullanabiliyor. Bu entegrasyon, pazarlamacıların planlama, içerik oluşturma ve yolculuk tasarımı faaliyetlerini kolaylaştırmasına yardımcı oluyor.
SAS ve Stratejik İş Ortağı Microsoft, Üretken Yapay Zekaya Odaklanıyor
SAS ve Microsoft, yapay zekanın geliştirilmesinde güvenilir ve güvenli kalkanlar sağlamanın yanı sıra müşterilerinin verimliliğini artıran çözümler sunmaya da kararlılar. Microsoft’un Küresel İş Ortağı Geliştirme Direktörü Brad Carlstedt, “SAS’ın çok çeşitli alanlarda uzman olduğunu ve sektörel çözümlerde üstün olduğunu biliyor ve gelişmekte olan bu teknoloji alanında ortaklığımızın kapsamının genişlemesinden heyecan duyuyoruz. Azure OpenAI teknolojisinden yararlanarak, küresel işletmelerin verimliliğini ve geliştirme ekiplerinin güvenini artırmalarına yardımcı olabileceğiz” dedi.
LLM’lerin gücü devasa veri kümelerinden konuşma deneyimleri yaratma yeteneklerinden kaynaklanıyor. Ancak bu uygulamalar kurumsal sistemlerdeki nicel hesaplamaları entegre etmek için tasarlanmış değiller. İşte bu, SAS ve Microsoft’un çözmek için ortaklık yaptığı kritik bir konu. Teknoloji öncüsü iki firma, Microsoft Azure OpenAI’in becerileri ile SAS’ın kurumsal görevlerle mevcut analitiği orkestra gibi yönetebilme becerilerini kombine ederek işletmelerin operasyonel karar alma süreçlerinde kullanılmasını sağlayacak bir üretken yapay zekayı birlikte geliştiriyor. Entegrasyon 2023’ün son çeyreğinde özel bir önizlemeyle sunulacak.
Almanya Federal Kartel Ofisi (FCO) yaptığı açıklamada, Google veri şartlarına ilişkin Almanya’nın antitröst gözlemcisi tarafından Ocak ayında belirlenen ön itirazların ardından teknoloji devinin kullanıcılara bilgilerini kullanma konusunda daha iyi bir seçim sunacak değişiklikler yapmayı kabul ettiğini söyledi.
Taahhütler, Google’ın bir Google hizmetindeki kişisel verileri diğer Google veya Google dışı kaynaklardan alınan kişisel verilerle birleştirmek veya bu verileri yetkili makamlara göre ayrı olarak sağlanan Google hizmetlerinde çapraz kullanmak istediği durumları kapsıyor.
Rekabet düzenleyicisini asıl endişelendiren konu, Google’ın sahip olduğu ve işlettiği birden fazla hizmetteki kullanıcı verilerini nasıl toplayıp birbirine bağladığı ve reklam hedefleme için kullanıcılara profil oluşturma konusunda yeterli seçenek verip vermediği.
Ocak ayında FCO’nun Google’ın veri şartlarına ilişkin ön kararı, kullanıcılara “verilerinin hizmetler genelinde bu geniş kapsamlı işlenmesini kabul edip etmeyecekleri ve ne ölçüde kabul edecekleri konusunda yeterli seçeneğin sunulmadığı” yönündeydi; Google’ın sağladığı seçenekler ise yetersiz bulundu.
FCO karar belgesine göre, Google’ın taahhütlerinin uygulama tarihi (prensip olarak) 30 Eylül 2024; Google Asistan ve Kişiler’i kapsayan taahhütler için ise daha erken bir tarih 6 Mart 2024. Ancak FCO, “gerekçeli sebep” üzerine Google’a bir uzatma sağlayabileceğini belirtiyor. Taahhütler uygulamaya konulduktan sonra başlangıç tarihinden itibaren beş yıllık bir süreye sahip olacak.
Belgede ayrıca, gelecekte bir Google hizmetinin temel platform hizmeti olarak DMA tanımından çıkması ve FCO kullanım eşiğini karşılaması durumunda bu yerel taahhütlerin ona uygulanacağı da belirtiliyor. Bunun tersi de geçerli olacak; yani Avrupa Komisyonu, bu taahhütlerin kapsamına giren Google hizmetlerinden birini DMA’nın temel platform hizmetleri listesine dahil ederse, bu hizmet artık bu düzenleme kapsamına girmeyecek.
AB yakın zamanda Google’ın web posta hizmetini DMA’nın temel platform hizmetleri listesinden hariç tutma yönündeki argümanlarını kabul ettiğinden, Gmail burada ilginç bir örnek olacak; ancak teknoloji devi, FCO taahhütleri kapsamında Gmail kullanıcılarının verilerini nasıl kullanabileceği konusunda da gelecekte kısıtlamalarla karşı karşıya kalacak.
Ocak ayında güvenlik araştırmacısı Daniel Milisic, T95 adı verilen ucuz bir Android TV yayın kutusunda, kutudan çıktığı anda kötü amaçlı yazılım bulaştığını keşfetti. Çok sayıda araştırmacı da bulguları doğruladı. Ancak bu buzdağının sadece görünen kısmıydı. Ekim ayında, siber güvenlik firması Human Security, virüslü cihazların kapsamı ve yayın kutularına bağlı gizli, birbirine bağlı dolandırıcılık planları ağı hakkında yeni ayrıntılar ortaya koyuyor.
İnsani Güvenlik araştırmacıları, WIRED ile özel olarak paylaşılan bir rapora göre, arka kapıları takılı yedi Android TV kutusu ve bir tablet buldu ve etkilenebilecek 200 farklı Android cihaz modelinin işaretlerini gördü. Cihazlar ABD genelinde evlerde, işyerlerinde ve okullarda bulunuyor. Bu arada İnsani Güvenlik aynı zamanda programla bağlantılı reklam dolandırıcılığını da ortadan kaldırdığını ve bunun muhtemelen operasyon için ödeme yapılmasına yardımcı olduğunu söyledi.
Şirketin Satori Tehdit İstihbaratı ve Araştırma ekibine liderlik eden İnsani Güvenlik CISO’su Gavin Reid: “İnternette kötü şeyler yapma konusunda İsviçre çakısı gibiler. Bu, dolandırıcılığın gerçek anlamda dağıtılmış bir yolu” dedi. Reid, şirketin, cihazların üretilmiş olabileceği tesislerin ayrıntılarını kolluk kuvvetleriyle paylaştığını söyledi.
Human Security’nin araştırması iki alana ayrılmış: Güvenliği ihlal edilmiş Android cihazları ve bu cihazların dolandırıcılık ve siber suçlara karışma yollarını kapsayan Badbox. Peachpit adı verilen ikincisi ise en az 39 Android ve iOS uygulamasını içeren ilgili bir reklam dolandırıcılığı operasyonu niteliğinde. Google, Human Security’nin araştırmasının ardından uygulamaları kaldırdığını söylerken, Apple kendisine bildirilen birçok uygulamada sorun bulduğunu belirtiyor.
Araştırmacılar toplamda sekiz cihazın arka kapısının aktif olduğunu doğruladı: yedi TV kutusu, T95, T95Z, T95MAX, X88, Q9, X12PLUS ve MXQ Pro 5G ve bir tablet J5-W. Bunlardan bazıları , son aylarda konuyu inceleyen diğer güvenlik araştırmacıları tarafından da tespit edildi. Veri bilimci Marion Habiby’nin başyazarı olduğu şirketin raporu, Human Security’nin dünya çapında Badbox enfeksiyonu belirtileri gösteren en az 74.000 Android cihazı tespit ettiğini söylüyor. Buna bazıları ABD’deki okullarda da dahil. İlk kez 2016 yılında güvenlik firması Kaspersky tarafından tespit edilen Triada kötü amaçlı yazılımını temel alan bu arka kapı, Android işletim sisteminin bir öğesini değiştirerek, cihazlara yüklenen uygulamalara erişmesine izin veriyor
Avustralyalı bir pil teknolojisi şirketi olan Li-S Energy, dron geliştiricisi V-TOL Aerospace ve güneş paneli üreticisi Halocell, yeni bir dron geliştirmek için işbirliği yapıyor. Bu dron, yüksek irtifa ve alçak irtifa (HALE) dron sınıfına ait olup 70.000 feet yükseklikte haftalarca sürecek savaşlar gibi uzun süreli uçuş görevleri için planlanıyor.
İşbirliği sonucu geliştirilecek prototip dronlar, Li-S Energy’nin lityum sülfür pilleri, Halocell’in perovskit güneş pilleri ve V-TOL’un Pegasis sabit kanatlı uçak tasarımlarıyla donatılacak. Bu kombinasyon, dronların uzun süreli uçuş yeteneklerini önemli ölçüde artırabilir.
Li-S Energy CEO’su Lee Finniear, bu işbirliğini önemli bir uluslararası girişim olarak nitelendirdi ve “Geniş kapsamlı yeteneklere sahip otonom insansız hava araçları üretmek üzere üç yenilikçi Avustralyalı şirketi bir araya getiriyoruz” dedi. Ayrıca, bu girişimin Avustralya havacılık endüstrisi için yeni kabiliyetler sunabileceğini vurguladı.
V-TOL Aerospace Genel Müdürü Mark Xavier, işbirliğinin yüksek teknolojili insansız hava araçları, sensörler ve robotlar gibi çeşitli uygulamalara yönelik yeni fırsatlar yaratabileceğini belirtti.
Halocell CEO’su Paul Moonie ise bu işbirliğinin dronların uçuş süresi ve verimliliği konusunda yeni bir boyut kazandıracağını söyledi. Havacılık ve uzayın şirketleri için kilit odak alanları olduğunu belirtti ve Li-S Energy ve V-TOL ile işbirliği yapmanın önemli bir adım olduğunu ifade etti.
Bu yeni drone’ların çeşitli ticari uygulamalarda kullanılması bekleniyor. Bunlar, uzaktan gözetleme ve güvenlik, çevresel izleme, dijital tarım, afet müdahale ve yardım, altyapı denetimleri, uzaktan teslimat ve lojistik, araştırma ve keşif gibi alanları kapsayabilir.
Bu işbirliği, Avustralya’nın yüksek teknolojiye sahip insansız hava araçları ve savunma endüstrisindeki potansiyelini artırabilir ve uluslararası arenada önemli bir rol oynayabilir.
Elon Musk, ABD ajansı tarafından Twitter’ın 44 milyar dolara satın alınması nedeniyle soruşturma altında. Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu, Musk’un 2022’de platformdan hisse satın alırken federal yasayı çiğneyip çiğnemediğini araştırıyor.
Elon Musk’un sosyal medya devi Twitter’ı 44 milyar dolara satın alması nedeniyle ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu tarafından soruşturma altında olduğu Perşembe günü ortaya çıktı.
Elon Musk Twitter nedeniyle ifade veriyor
Soruşturma, Musk’ın 2022’de Twitter’da hisse satın alırken federal menkul kıymetler yasalarını çiğneyip çiğnemediği ve anlaşmayla ilgili yaptığı açıklamalar ve SEC başvurularıyla ilgili. Mart 2022’de Musk, Twitter’ın yüzde 9,2 hissesini satın alarak şirketin çoğunluk hissedarı oldu. Satın alma işlemi önümüzdeki aya kadar bir SEC dosyasında açıklanmadı . Twitter hissedarları geç başvuru nedeniyle kısa bir süre sonra dava açtı ancak davaları reddedildi. Kendisini anlaşmayı tamamlamaya zorlayan bir davayla karşı karşıya kalan Musk, Twitter’ın kalan hisselerini 44 milyar dolarlık bir anlaşmayla satın aldı ve Ekim 2022’de şirketi devraldı.
SEC’in soruşturması, ABD kurumunun Musk’u soruşturmada ifade vermeye zorlamak için dava açmasıyla ortaya çıktı. Musk daha önce bunu yapmayı kabul etti ve sonra vazgeçti. SEC, Musk’a Mayıs 2023’te mahkeme celbi gönderildiğini, ondan ajansın San Francisco’daki ofisinde ifade vermesini istediğini ve Musk’un geçen ay mahkemeye çıkmayı kabul ettiğini söyledi.
Ancak SEC, ifade vermesine iki gün kala Musk’un “birkaç sahte itirazda” bulunduğunu ve SEC’e gelmeyeceğini söylediğini söyledi. Musk ayrıca SEC’in ifade verme işleminin yasal olarak ikamet ettiği Teksas’ta Ekim veya Kasım aylarında gerçekleştirilmesine yönelik tekliflerini de reddetti.
SEC, itirazları arasında SEC’in kendisini “taciz etmeye” çalıştığı ve avukatının Musk’un geçen ay yayınlanan biyografisinde yer alan potansiyel olarak ilgili materyali incelemek için zamana ihtiyaç duyduğunun da yer aldığını söyledi. Musk’ın avukatı Alex Spiro: “SEC, bu yanlış yönlendirilmiş soruşturmada Bay Musk’ın ifadesini zaten birçok kez aldı. Bu kadar yeter” dedi. Twitter’daki payının ortaya çıkmasından günler sonra Musk bunu kabul etti ve ardından Twitter’da yönetim kurulu üyeliğini geri çevirdi; bu onun daha fazla hisse almasını yasaklayacak bir pozisyondu. Nisan ayı sonlarında şirketi satın alma planlarını açıkladıktan sonra, Twitter’ın platformundaki bot aktivitesinin tamamını açıklamadığını iddia ederek anlaşmadan çekilmeye çalıştı.
SEC yaptığı açıklamada: “Meşru ve hukuka uygun soruşturmayla ilgili, halihazırda SEC’in elinde olmayan bilgileri elde etmek için Musk’un ifadesini” istediğini söyledi. Musk ile SEC arasında, Musk’ın 2018’de Tesla’yı özelleştirmeyi planladığı ve finansmanı güvence altına aldığı yönündeki tweet’ine kadar uzanan uzun süredir devam eden bir kavgayı tırmandırıyor. SEC, yatırımcıları yanılttığı için ona 20 milyon dolar para cezası verdi ve onu şirketin başkanlığından istifaya zorladı; daha sonraki tweetlerinde bu cezanın “buna değdiğini” söyledi. O zamandan bu yana Musk, yıllar boyunca Musk hakkında çok sayıda soruşturma açan SEC’i defalarca karaladı.
Steve Jobs, teknoloji ve girişimcilik tutkunları için her zaman önemli bir figür. Öyle ki her marka gibi Apple’ın da pahalı ürünlerine rağmen büyük ölçüde onun etkisiyle sadık müşterileri var. Steve Jobs, Apple’ı ebeveynlerinin garajından küresel bir imparatorluğa dönüştürerek teknolojinin modern yaşamlarımızda oynadığı rolü yeniden tanımladı.
Bu nedenle 2011 yılında vefat etmiş olmasına rağmen Jobs’un birçok eşyası, imzalı hatıra eşyaları veya teknoloji girişimcisinin kullandığı eşyalar koleksiyoncular tarafından büyük rakamlara satın alındı. Steve Jobs’un eşyaları teknoloji hayranları tarafından büyük ilgi görüyor.
Steve Jobs’un eşyaları 1.5 milyon dolara ulaştı
İş adamı, Pixar’ın haklarını aldı ve imzası, Buzz Lightyear ve Woody’nin yer aldığı ve müzayede evi Nate D. Sanders tarafından 25.000 dolar değerinde olan ‘Oyuncak Hikayesi’ posterinde yer alıyor. Pixar filminin tamamen özel efektlerle oluşturulmasından girişimcinin sorumlu olduğunu unutmamak gerekiyor.
Jobs’un meraklarından bir diğeri de nadiren imza atması. Hiçbir yere imza atmayı sevmiyordu ve bunu yalnızca sözleşmeler ve önemli belgeler için yapıyordu. Ancak şirkette 10 yıl çalışmış bir çalışan, Apple’da geçirdiği zamanın hatıra plaketini kurucu ortak tarafından imzalatacak kadar şanslıydı. Moments In Time web sitesinde değeri 95.000 dolar olarak belirtiliyor.
Açık artırmada satışa çıkan eşyalardan bir diğeri de tam olarak 218.750 dolara satılan, kullanılmış ve yıpranmış Birkenstock sandaletleri. Takipçilerinin hayran olduğu şeylerden biri de üniversiteyi bitirmeden bıraktığı girişimcilik becerileriydi.
Sonuç olarak ilk özgeçmişini doldurdu ve “elektronik teknolojisi veya tasarım mühendisi – dijital” konusunda yetenekli olduğunu söyledi. onraki iki öğenin değeri büyük rakamlarda. Bunlardan ilki Jobs’un bizzat imzaladığı Apple II kılavuzu . İmza sayısının az olması nedeniyle kılavuz 787.484 dolara satıldı. Ancak satılan en pahalı ürün, kendisinin ve ortaklarının 1976’da Apple’ı kurduğu sözleşmeydi. Sözleşmenin getirisi 1.594.500 dolardı.
Özetle Jobs’un piyasada bulunan en değerli eşyaları arasında kuruluş sözleşmesini ilk sırada sayabiliriz. 1978 işletme belgesi bu konuda dikkat çekiyor. Ayrıca diğer eşyalar arasında kartvizitler, lise yıllığı, atari notu, imzalı dergi kapağı ve Apple-1 bilgisayarını sayabiliriz.
Anadolu Etap, üretim süreçlerinin her aşamasında akıllı ve yenilikçi tarım uygulamalarının yanı sıra modern teknolojiler kullanarak; kaliteli, sürdürülebilir ve güvenli gıda üretmeye devam ediyor. Yatırımlarının büyük bölümünü akıllı tarım ve üretim teknolojilerine yapan Anadolu Etap, “elma hasat makinesi” ile iş süreçlerinde verimliliği ve ürün kalitesini artırmayı amaçlıyor. Karapınar ve Tahirova’daki çiftliklerde kullanılacak olan makineler, hasat verimliliğini dünya standartlarına taşırken, meyve toplama sürelerini kısaltarak daha fazla ürünün kısa sürede toplanmasını sağlıyor.
Türkiye’de bu teknolojide elma hasat makinesi ilk kez Anadolu Etap’ta kullanılıyor. Kısa vadede elma hasadının çoğunluğunu, Türkiye tarım sektöründeki en yeni ve en teknolojik donanıma sahip olan elma hasat makineleri ile gerçekleştirmek hedefleniyor. Düşük salınımlı yakıt kullanan makineler, çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine de katkıda bulunuyor.
Anadolu Etap Plantasyon ve Taze Ürünler Genel Müdürü Handan Eren
Anadolu Etap Plantasyon ve Taze Ürünler Genel Müdürü Handan Eren yeni makine yatırımları ile ilgili; “Sürdürülebilirlik ilkesiyle tarım sektöründe liderlik yapma yolunda ilerliyoruz. Elma hasat makineleri ile dünya standartlarında verimlilik sunuyor, çiftlikten sofraya kaliteli, sürdürülebilir ve güvenli gıda üretimine katkı sağlıyoruz. Aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik hedeflerimize uygun, düşük salınımlı yakıt kullanan makinelerimizle doğayı koruyarak üretim yapıyoruz. Teknolojinin gücünü en iyi şekilde kullanarak sektörde öncülük etmek ve ülkemize değer katmak için çalışıyoruz” dedi.
Mcdodo, mobil aksesuarlar pazarında Türkiye’nin “hızlı büyüyen Pazar” olduğunu açıkladı. Bu yıl 4 kat büyüyerek yıllık 450 bin adetlik ürün satışı gerçekleştireceğini belirten firmanın öngörüsüne göre Türkiye, bu rakamla global ülkeler arasında ilk 3’e girecek.
Mcdodo Türkiye Yönetim Başkanı Mehmet Uçurum, ‘En Hızlı Büyüyen Ülke’ plaketini Mcdodo Dünya Başkanı He Jinhong’un elinden aldı. Türkiye ziyaretinde açıklamalarda bulunan He Jinhong, 2013 yılında Çin’de kurulan ve kısa sürede global başarılarıyla adından söz ettiren Mcdodo’nun hedeflerini şöyle anlattı: “Mcdodo olarak rakiplerimizden tasarım, fonksiyonellik ve güvenilirlik ile ayrılıyoruz. Tüketiciler için heyecan verici ve kullanışlı ürünler geliştirmek özel alanımız. Teknoloji ve kaliteyi tasarımla birleştiriyor ve ‘ileri teknoloji, özgün tasarım’ sloganıyla yolumuza devam ediyoruz. Bu felsefe ışığında, yılda ortalama 50 milyon adet aksesuar üretimi yapıyoruz. Her yıl %50 büyüme oranıyla bu sayıyı artırmayı planlıyoruz. 2024 yılında Orta Asya ve Avrupa pazarlarında daha da büyüme arzusundayız.”
Mcdodo Türkiye Yönetim Başkanı Mehmet Uçurum ve Mcdodo Dünya Başkanı He Jinhong
Tasarım inovasyonu öne çıkıyor
Mcdodo olarak kendilerini diğer markalardan ayıran en büyük özelliklerinin tasarım ve inovasyonu doğru oranlarda birleştirmek olduğunu anlatan Jingong, bunu şöyle açıkladı: “Teknoloji inovasyonu ve tasarım inovasyonu bizim için eşit derecede önemli. Teknoloji inovasyonu, tasarıma daha iyi malzemeler, üretim ve üretim teknikleri sunabilirken, tasarım inovasyonu bu teknoloji olanaklarını kullanabilir, ürünün kullanışlılığını, estetiğini ve kullanıcı deneyimini artırır. Sadece teknoloji inovasyonu varsa ve tasarım inovasyonu yoksa, ürünler fazla işlevsel veya kullanışsız hale gelebilir. Sadece tasarım inovasyonu varsa da ürünler kullanışlılık, maliyet ve üretim verimliliği açısından sorunlar yaşayabilir ve pazarda başarılı olamaz. Bu noktada bizim üretim felsefemizdeki “Farklı” tasarım inovasyonunu, “Verimli ve Kullanışlı” ise teknoloji inovasyonunu ifade ediyor.”
Mcdodo Türkiye’nin Metro İletişim güvencesiyle 2018 yılından itibaren sektörde bulunduğunu hatırlatan Jinhong, tahminlerinin çok ötesinde bir performansla son 3 yıldır hızlı bir büyüme yakaladığını ve iş modeliyle diğer pazarlara örnek olduğunu vurguladı.
Dünyada en büyük pazarların Çin, ABD ve Japonya olduğunu anlatan Jinhong, “Türkiye geçen yıldan bu yana ilk 3 ülke arasında bulunuyor. Bu yılı ise “en hızlı büyüyen ülke” olarak tamamlayacak. Yeni yıldan itibaren Türkiye pazarına özel ürünler de üreteceğiz” dedi.
Mcdodo 2024’te lider olmayı hedefliyor
Mcdodo Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Uçurum da 2023 yılının GaN şarjlar, MagSafe ürünleri ve özel kablo serileriyle hızlı geçtiğini anlattı. 2023 son çeyrek ve 2024 yılında pudra renkli seriler, minimal adaptörler ve MagSafe ürünlerin yine favori olacağını belirterek, “Son yıllarda Type-C pazarı hızla büyürken iPhone 15 ile bu alanda büyümenin de devam edeceğini söyleyebiliriz” diye konuştu.
Yeni ürünlerle birlikte Mcdodo Türkiye, 2024 yılını 400 milyon TL’lik ciro ile tamamlamayı planlıyor. Söz konusu büyümeyle 2023 yılına göre yüzde 150 büyüme anlamına geliyor. Mcdodo, iç pazarda 2024 yılında pazar lideri olmayı hedefliyor.
Mcdodo geçtiğimiz aylarda Türkiye’de ilk olan iki uygulamayı başlatmıştı. 100, 120 ve 140W’lık GaN teknolojisine sahip hızlı şarj adaptörleri, 5 yıl sınırsız garantiyle sunulmaya başlandı. Ayrıca Türkiye’de ilk kez, adaptörlerin yaratacağı olumsuz durumlar için tüketiciler sigortalanarak güvence altına alındı.
Mobil aksesuar pazarı 20 milyar TL’ye ulaşacak
Mcdodo’ya göre Türkiye’de aksesuar pazarı, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yaşanan ekonomik durgunluğa rağmen 2023 yılında ilk 6 ayda önceki yıla göre % 35 büyüdü. Teknolojik gelişmeler ve hayatın mobil hale gelmesiyle birlikte her geçen gün büyüyen ‘mobil aksesuar pazarı’ Türkiye’de 40 milyon adet ve 20 milyar TL’lik bir büyüklüğe ulaşacak.
Işıl Hasdemir Dell Technologies Türkiye Genel Müdürü
Günümüzün dijital dünyasında kuruluşlar, siber saldırılar nedeniyle süregelen bir endişeyle karşı karşıyalar. Ne yazık ki bu saldırıların başarı oranı giderek artıyor ve liderler arasında büyük bir siber saldırının ardından kritik iş verilerini tamamen kurtarabileceklerine dair yaygın bir güven eksikliği görülüyor. Dell olarak yaptığımız son Veri Koruma Endeksimize göre, kuruluşların yüzde 67’si veri koruma önlemlerinin gelişmiş kötü amaçlı yazılım saldırılarına dayanma kabiliyetine güveniyor, yüzde 63’ü ise veri kurtarma yeteneklerinin yeterliliği konusunda şüphelerini dile getiriyor. Kuruluşlar için zorluk ise, gelişmeye ve büyümeye devam ettikçe siber suçluların da savunmaları ihlal etme yöntemlerini geliştirmeleri gerçeğinde yatıyor.
Günümüzün tehdit ortamında başarılı olmak, önleyici ve reaktif araçların bir arada kullanılmasını ve öngörülemeyen olaylar için sağlam bir felaket kurtarma planına sahip olunmasını gerektiriyor.
Peki, işletmelerin gelişen tehdit ortamında bir adım önde olmak için uygulayabilecekleri temel stratejiler neler? Şöyle özetleyebiliriz;
Sıfır Güven, tehditlerin etkisini azaltıyor
Geleneksel siber güvenlik yöntemleri genellikle ağ çevresi içindeki “güvenilir bilinen” (çalışanlar ve ortaklar) ile çevre dışındaki “güvenilmeyen bilinmeyen” (bilgisayar korsanları ve kötü niyetli aktörler) arasında ayrım yapma kavramı etrafında dönen “çevre merkezli” bir yaklaşıma odaklanıyor. Ancak, kimlik avı e-postaları ve çağrıları gibi sosyal mühendislik yöntemlerinin giderek daha da gelişmesiyle kötü niyetli aktörler “güvenilir bilinen” bir varlık gibi davranarak bir kuruluşun ağına sızabiliyor ve içeri girdiklerinde kuruluşun tüm sistemine hükmedebilir hâle gelebiliyorlar.
Sıfır Güven, geleneksel çevre tabanlı yaklaşımdan uzaklaşarak ve güvenliği korumak için ağa erişen herkes için sürekli doğrulama yöntemleri uygulayarak bu zorluğun üstesinden gelmek için tasarlanmış bir siber güvenlik çerçevesi olarak anılıyor. Örneğin, e-postalara erişmeye çalışan bir çalışanın belirli bir zaman aralığı geçtikten sonra iki faktörlü kimlik doğrulama işlemini tamamlaması gerekebiliyor. Bu yaklaşım, herhangi bir kullanıcının belirlenen sisteme erişiminin gerçek zamanlı olarak reddedilmesini veya erişim izni verilmesini sağlıyor.
Bilgisayar korsanları açısından bakıldığında, bir şirket ağına sızmayı başarsalar bile kendilerini kısıtlanmış bulmaları ve sistem içinde daha fazla yayılamamaları gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. Bu da potansiyel olarak saldırının büyük ölçüde büyümesini önleyebiliyor.
Saldırıya karşı tepki verme
Büyük ölçekli bir saldırıyla karşı karşıya kalındığında BT ekiplerinin karşılaştığı en büyük zorluklardan biri, zaman ve kaynak kısıtlaması olarak karşımıza çıkıyor. Bu ekipler, küresel olarak nitelikli BT çalışanlarının eksikliği gibi faktörlerin de etkisiyle daha az mevcut kaynakla saldırıyla mücadele etmek zorunda kalıyorlar.
İşletmelerin, BT ekiplerinin ve diğer departmanlarının siber saldırılara karşı hazırlıklı olmasını sağlamaları oldukça önemli. Bunun için yangın tatbikatlarında olduğu gibi, düzenli olarak saldırı senaryolarının simüle edilmesi ve ekiplere gerçek bir saldırı gerçekleştiğinde hızlı ve etkili bir şekilde yanıt verebilmeleri için gerekli deneyimin kazandırılması gerekiyor.
Sınırlı kaynak sorununun üstesinden gelmenin bir başka yöntemi de müdahale ekiplerini bir ortaklık yoluyla genişletmek olabilir. Yönetilen Tespit ve Müdahale (MDR – Managed Detection and Response) Hizmetleri, bir kuruluşun tüm BT ortamındaki tehditleri izleyen, tespit eden, araştıran ve bunlara yanıt veren kapsamlı, 7×24 bir çözüm sunabiliyor. Siber suçlular küresel olarak faaliyet gösterdiğinden, günün her saati koruma sağlayabilecek bir ekibe sahip olmak, BT ekiplerine siber saldırılar sırasında birinci sınıf destek sağlayabiliyor.
Saldırıdan kurtulma
Bazen tüm gayretlerimize rağmen işler ters gidebiliyor. Bir siber saldırı durumunda en kötüsüne hazırlıklı olan kuruluşlar, işletmelerindeki hasarı en aza indirmek için en iyi konumda olacaklar. Bir siber saldırı sırasında zaman oldukça önemli, bu nedenle kapsamlı bir felaket kurtarma planına sahip olmak etkiyi azaltmada kilit rol oynuyor.
Tüm önemli iş verileri ve sistemleri için izole edilmiş bir depo olan güvenilir bir siber kurtarma kasası, bir kuruluşun siber güvenlik stratejisinin çok önemli bir bileşenidir. Bu kasa, kuruluşun en kritik verilerini altyapının geri kalanından izole ediyor. Ana sisteme bir saldırı olması durumunda, saldırı kontrol altına alındıktan sonra bu kasaya ayrı olarak erişilebiliyor ve işlerin ve sistemlerin saldırı öncesi hâle getirilmesi için kullanılabiliyor.
Siber güvenlik sürekli gelişen ve her dakika değişen bir uygulama, bu nedenle kuruluşların olası tüm senaryolara hazırlıklı olmaları gerekiyor. Tehdit ortamı oldukça karmaşık olsa da bu, kaybedilecek bir mücadele olduğu anlamına gelmiyor. Kuruluşlar önleme, tepki verme ve kurtarma stratejileri uygular ve gelecekteki tehditleri tahmin etme ve bunlara hazırlanma konusunda kendilerine yardımcı olabilecek ortaklarla iş birliği yaparlarsa, siber dayanıklılıkları ve saldırılar karşısındaki güvenleri artmaya devam edecektir.
Işıl Hasdemir Dell Technologies Türkiye Genel Müdürü
Işıl Hasdemir Dell Technologies Türkiye Genel Müdürü
Dell Technologies Türkiye’de iş strateji ve yönlendirmeden sorumlu olan Işıl Hasdemir, Temmuz 2020’de görevine başladı.
Hasdemir; Türkiye’de satış, servis ve destek fonksiyonlarını birbirinden ayıran ve şirketin, kuruluşların dijital dönüşüm gündemlerini hızlandırmalarına yardımcı olma misyonunu başarıyla yürüten bir ekibe liderlik ediyor. Hasdemir’in liderliğindeki Dell Technologies, Türkiye’nin ICT sektöründeki güçlü konumunu korumaya devam ediyor.
Türkiye’nin öne çıkan teknoloji liderlerinden biri olan Hasdemir, aynı zamanda Dell Technologies bünyesinde “teknolojiyi dünyanın daha iyi bir yer haline getirilmesi adına kullanma” misyonuyla çeşitli projelere imza atıyor.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden Elektrik ve Elektronik Mühendisliği lisans derecesine sahip olan Hasdemir, Dell Technologies’e katılmadan önce 2005’te Cisco Ülke Lideri ve ardından 2009’da Genel Müdür Yardımcısı olarak atanmış ve kariyerinin öncesinde ise NCR Türkiye’de çeşitli liderlik görevlerinde bulunmuştur.
Sanko Enerji Grubu, 2020’de işletmeye aldığı toplam 50 MW’lık kurulu güce sahip Akyel 1 ve Akyel 2 Rüzgar Enerji Santralleri sahasında kurulumunu tamamladığı 50 MW’lık güneş enerji santrali ile ilk hibrit projesini İç Anadolu Bölgesi’nde gerçekleştirmiş oldu.
Karaman’da bulunan ve toplam 50 MW’lık kurulu güce sahip iki rüzgar enerji santralini 50 MW’lık Akyel 1 GES’le güçlendirerek ilk hibrit projesini başarıyla devreye alan Sanko Enerji Grubu, güneş enerjisindeki ilk adımını da bu projeyle atmış oldu. Kurulduğu günden bu yana yalnızca yenilenebilir enerji kaynaklarından üretim yapan ve rüzgar, hidroelektrik ve jeotermal alanlarında toplam 1.000 MW’lık kurulu gücü bulunan Sanko Enerji, bu projeyle hem güneş enerjisi alanına adım attı hem de ilk hibrit projesini başarıyla hayata geçirdi.
Sanko Enerji ilk hibrit projesini Karaman’da tamamladı
Akyel 1 ve Akyel 2 sahası kapsamında kurulan Akyel 1 GES, 12 invertör ve 75 bin 452 panel ile 48.000 hanenin enerji ihtiyacına denk gelen temiz enerji üretecek ve yıllık 27 bin 232 ton karbon salımını önleyecek. Sanko Enerji CEO’su Hakan Yıldırım, ilk günden bu yana sorumlu ve temiz enerji üretimi yapmayı ilke edinen bir şirket olarak ilk hibrit projelerini Cumhuriyetin 100. Yılı’nda hayata geçirmiş olmaktan gurur duyduklarını belirterek bundan sonraki hedeflerinin güneş ve hidroyu bir araya getirecekleri bir hibrit projesini devreye almak olduğunu belirtti.
BMW, otomobil endüstrisindeki dijitalleşme trendini bir adım daha ileri taşıyor ve yeni SUV modeli iX2‘yi tanıtmak için sıradışı bir yol seçiyor. Bu strateji, otomobil tanıtımlarının geleneksel fiziksel etkinliklerden sanal dünyalara kaydığını ve teknolojinin otomotiv sektörünü nasıl değiştirdiğini açıkça gösteriyor.
Günümüzde, metaverse ve sanal dünyalar her geçen gün daha fazla önem kazanıyor. Oyun platformları, dünya genelinde milyonlarca oyuncuyu bir araya getiriyor ve bu platformlar, markalar için büyük bir potansiyel sunuyor. BMW, bu potansiyeli en iyi şekilde değerlendirmek için Fortnite’da özel bir ada oluşturdu. Bu adada, paskalya yumurtalarının arasında BMW’nin simgesel binaları ve önemli yerleri bulunuyor. Ayrıca, oyuncular BMW iX2’yi özelleştirme şansına sahipler, aracın rengini değiştirebilir, farklı jantlar ekleyebilir ve hatta bagaja özel içerikler yerleştirebilirler.
BMW’nin bu yaklaşımı, otomobil endüstrisindeki büyük değişimleri yansıtıyor. Geleneksel otomobil fuarları ve tanıtımlar yerine markalar, geniş bir çevrimiçi izleyici kitlesi ile etkileşimde bulunmayı tercih ediyorlar. Özellikle pandemi sonrası dönemde, dijital dünya daha da önemli hale geldi ve markalar, sanal dünyalarda daha fazla varlık göstermek istiyorlar.
BMW’nin Fortnite üzerinden otomobil tanıtımı, ilerleyen dönemde diğer otomobil markalarının da benzer stratejileri benimsemelerine ilham kaynağı olabilir. Metaverse ve sanal dünyalar, otomobil endüstrisi için heyecan verici yeni bir pazarlama alanı haline geliyor ve markalar, bu fırsatları en iyi şekilde kullanmak için yaratıcı yaklaşımlar geliştirebilirler. Sonuç olarak, BMW’nin iX2 tanıtımı, otomobil sektörünün geleceğindeki dijital dönüşümün bir örneği olarak görülebilir.
1984 yılında kurulan ve özellikle Asya pazarında hızla büyüyerek 2004 yılında IBM’in PC işini devralan Çinli donanım firması Lenovo, dün yayınladığı bir açıklamayla Android PC pazarına giriş yaptığını duyurdu. Açıklamaya göre Lenovo, Android’in isteğe özel uyarlanan versiyonları ve cihaz yönetimi uygulamaları konusunda uzmanlaşmış Esper firmasıyla iş birliği yapacak.
Android özellikle cep telefonu ve tablet pazarında kullanılan bir işletim sistemi ancak Lenovo, ThinkCentre M70a Gen 3 bilgisayarlar ile mobil işletim sistemini tamamen farklı bir yöne taşıyor: hepsi bir arada masaüstü bilgisayar pazarı. Esper ile iş birliğinin ilk meyvesi olan ThinkCentre M70a Gen3, 21 inç dokunmatik ekrana sahip ve Core i3’ten neredeyse iş istasyonu sınıfı Core i9’a kadar 12. nesil Intel çekirdekli CPU seçeneklerine sahip. ThinCentre M70 Gen3’ün farklı versiyonları 889 dolar ile 1250 dolar arasında değişen fiyatlar ile sunulacak.
16GB DDR4, 3200MHz ve 512GB PCIe SSD ile gelen Intel Core i9 destekli ThinkCentre M70a Gen 3 pazara sunulduğu spesifik kurumsal sektörler için tam bir performans canavarı gibi gözüküyor. Lenovo, Android işletim sistemli bu yeni ürünün öncelikli olarak perakende, konaklama ve sağlık sektörlerindeki müşteriler tarafından takdir edileceğini düşünüyor.
Esper genellikle ürünlerini satış noktası sistemleri, kiosklar ve dijital tabelalar gibi kullanıcıların çeşitli uygulamalara aynı anda erişmesini gerektirmeyen sektörel kullanımlı alanlara pazarlıyor. Bu alanda Microsoft’un Windows işletim sistemi ile ciddi bir pazar payı mevcut. Lenovo bu alanda ThinkCentre M70a Gen 3, küçük form faktörlü ThinkCentre M70q ve fansız bir uç istemci olan ThinkEdge SE30 ile rekabeti ileri taşımaya hazırlanıyor. Tüm modellerde Android işletim sistemi seçeneği olacak.
Konuyla ilgili yapılan açıklamada Lenovo Global Gelişmiş Çözümler Pazarlama ve Strateji Direktörü Johanny Payero “Esper ile sağladığımız bu iş birliği, Lenovo’nun perakende, konaklama, sağlık ve diğer sektörlerdeki değişen müşteri taleplerini karşılama çabasında önemli bir adımı temsil ediyor. Özel cihazlar birçok önemli sektörde yaygınlaşıyor ve Esper ile yeni ortak çözümümüz, Lenovo’nun x86 cihazlarının tutarlılığı ve öngörülebilirliği ile Android’in en iyisini sunmamızı sağlıyor,” diyor ve ekliyor: “Müşterilerimize cihazları hızlı bir şekilde dağıtma, bu cihazları sahada uzaktan yönetme ve olağanüstü deneyimler sunmak için bu cihazlara sürekli olarak yazılım güncellemeleri yayınlama becerisi kazandırmaya odaklandık.”
Bomba etkisi yaratan bir raporda, İç Güvenlik Bakanlığı (DHS) için bir gözetim organı, Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE), Gümrük ve Sınır Muhafaza (CBP) ve Gizli Servis’in akıllı telefonlara yüklenen uygulamalardan toplanan konum verilerini kullanırken yasayı çiğnediğini tespit etti.
Bir örnekte; bir CBP yetkilisi, herhangi bir soruşturma amacı olmadan, iş arkadaşlarının konumunu takip etmek için teknolojiyi uygunsuz bir şekilde kullandı.
Yıllardır ABD hükümet kurumları ticari satıcılar aracılığıyla konum verilerine erişim satın alıyor; eleştirmenler bu uygulamanın, tutuklama emrinin Dördüncü Değişiklik şartını göz ardı ettiğini söylüyor. Bu süre zarfında kurumlar genellikle verileri satın alma ve kullanma işlemlerinin dayandığı yasal dayanağı kamuya açıklamayı reddettiler.
Rapor, ticari konum verilerinin ana müşterilerinden üçünün bunu yaparken kanunları çiğnediğini ve teknolojinin uygun şekilde kullanılmasını sağlamak için herhangi bir denetleyici incelemeye tabi tutulmadığını gösteriyor. Rapor ayrıca ICE’ın gerekli onayları alana kadar bu tür verilerin tüm kullanımını durdurmasını da tavsiye ediyor, ancak ICE bu talebi reddetti.
CBP, ICE ve Gizli Servis, Ticari Telemetri Verilerini Tedarik Etmeden ve Kullanmadan Önce Gizlilik Politikalarına Uymadı veya Yeterli Politikalar Geliştirmedi başlıklı rapor, 28 Eylül 2023 tarihli olup DHS Genel Müfettişi Joseph V. Cuffari’den gelmekte. Rapor başlangıçta “kolluk kuvvetlerine duyarlı” olarak işaretlenmişti, ancak Genel Müfettiş bunu kamuya açtı.
Ticari Telemetri Verileri veya CTD, DHS’nin ticari kaynaklı konum verilerini tanımlamak için kullandığı dahili terimdir. Raporun bir bölümünde, bir CBP çalışanının bu tür verileri iş arkadaşları hakkında casusluk yapmak için kullandığı belirtiliyor.
Rapor, daha geniş hukuki konularda, kurumların bu gibi araçlara erişim satın almadan önce onaylı bir Gizlilik Etki Değerlendirmesi (PIA) almasını gerektiren 2002 tarihli E-Devlet Yasası’na uymadığını belirtiyor.
Raporda, “Bunun nedeni, bileşenlerin DHS gizlilik politikalarına uyumu sağlamak için yeterli dahili kontrollere sahip olmaması ve DHS Gizlilik Ofisi’nin kendi gizlilik politikalarını ve kılavuzlarını takip etmemesi veya uygulamaması nedeniyle meydana geldi” deniyor.
Rapor ayrıca ICE’nin gerekli onayları alana kadar bu tür verileri kullanmayı bırakmasını da tavsiye ediyor. Ancak ICE’ın yanıtı, ticari kaynaklı konum verilerini dağıtmaya devam edeceği yönünde.
Yeni rapor, Gizli Servis’in de 2021 Mali Yılında bu tür verileri kullanmayı bıraktığını ancak teknolojiyi satın almaya devam ettiğini söylüyor.
Microsoft, Teams sohbet istemcisinin yeni ve geliştirilmiş bir sürümünü bugün kullanıma sundu. Daha hızlı ve kullanımı daha kolay hale getirmek için baştan aşağı yeniden inşa edilen bu sürüm Mart ayından bu yana ön izleme aşamasındaydı. Yıllar süren geliştirme çalışmalarının ardından, Windows ve Mac kullanıcıları artık Microsoft Teams’in yeni sürümünü özgürce yükleyebilirler.
%50 daha az bellek tüketimi %70 daha az disk alanı
Microsoft’a göre Teams’in yeni sürümü iki kata kadar daha hızlı ve yüzde 50 daha az bellek kullanıyor. Bu, özellikle kaynak gereksinimi yüksek olan Teams’i eski dizüstü bilgisayarlarda ve PC’lerde halihazırda kullanan herkes için iyi bir haber. Yeni Microsoft Teams uygulamasını yüklemek üç kat, toplantıları başlatmak ya da toplantılara katılmak iki kat daha hızlı olacak ve uygulama artık yüzde 70 daha az disk alanı kaplayacak.
Tüm bu performans iyileştirmeleri, Microsoft’un Electron temellerinden vazgeçmesi ve Edge WebView2 teknolojisine geçmesi sayesinde gerçekleşti. Microsoft ayrıca React JavaScript kütüphanesine geçti ve çeşitli kullanıcı arayüzü iyileştirmeleri için Fluent tasarım dili sistemiyle Microsoft Teams tasarımını geliştirmeye odaklandı.
Yeni Teams aslında aylardır ön izleme sürümündeydi, ancak bu süre zarfında Microsoft’un şimdi son sürüme eklediği bazı özellikler sunulmuyordu. Microsoft ürün lideri Anupam Pattnaik, “Yeni Teams’in genel ön izleme sürümünün lansmanından bu yana kayda değer bir ilerleme kaydettik,” diyor ve ekliyor: “Yeni Teams artık özel iş kolu uygulamaları, üçüncü taraf uygulamaları, ara odalar, 7×7 video, arama kuyrukları, PSTN araması, sohbetlerde ve kanallarda bağlamsal arama, bir kanal konuşmasını çapraz gönderme ve daha fazlası dahil olmak üzere neredeyse tüm özellikler için tam sürüm olarak yayında.”
Yükseltme güncelleme kadar hızlı ve basit
Yeni Microsoft Teams özellikleri artık yalnızca bu yeni Teams istemcisinde sunulacak, bu nedenle işletmelerin yükseltme yapması gerekecek. Ancak geçiş gerekmediğinden, yükseltme işlemi bir güncelleme kadar basit olacak. Microsoft, “klasik Teams” kullanıcılarının önümüzdeki aylarda otomatik olarak yeni Teams’e yükseltileceğini söylüyor.
Yeni Teams istemcisi bu yılın başlarında Mac kullanıcıları için önizleme aşamasında mevcut değildi, ancak macOS için son sürümle birlikte Apple’ın cihazları için de iyileştirmeler yapıldı. Microsoft, “Mac’te sohbetler ve kanallar arasında daha hızlı geçiş yapabilme ve daha hızlı kaydırma deneyimiyle ilgili bilgilere hızlı ve verimli bir şekilde erişebilme gibi önemli performans iyileştirmeleri de görüyoruz” diyor.
Bu yeni Microsoft Teams istemcisi, şirketin Teams’deki yapay zeka destekli Copilot uygulamasının da temelini oluşturuyor. Toplantıları özetlemek, eylem öğelerini okumak ve kilit noktalara ulaşmak için uzun konuşma dizilerinden kaçınmak için Teams’de Copilot’u kullanabileceksiniz.
Microsoft Teams’in kurumsal kullanıcıları artık yeni istemciye yükseltmek için bir geçiş uyarı ekranı görecekler ve Aralık ayında kurumsal kanalda varsayılan uygulama haline gelecek. Yeni istemciyi, mevcut Teams uygulamasının sol üst köşesindeki geçişi çevirerek edinebilirsiniz. Microsoft, bu sunumun farklı Microsoft 365 kullanıcılarını tam olarak nasıl etkileyeceğine dair tam bir program da yayınladı.
Microsoft, Windows için yeni bir web uygulama mağazası başlattı. Bu güncelleme, Microsoft Store’un web sürümünü daha kullanıcı dostu bir arayüz ve uygulamalarla yeniden tasarladı.
Yazılım devi Microsoft, önceki web sürümünde kullanılan eski React kod tabanını bıraktı ve yerine Shoelace, Lit, Vite ve C# ASP.NET gibi modern web teknolojilerini kullanan bir yapı getirdi. Microsoft mühendisi Judah Gabriel, bu güncelleme ile ilgili olarak, “Eski site, eski bir kullanıcı arayüzü çerçevesi üzerine inşa edilmiş bir React kod tabanına sahipti. Yeni bir kullanıcı deneyimi yaratmak için modern teknolojileri kullanarak, yeni uygulamaları keşfetmeyi kolaylaştıran bir arayüz tasarladık. Umarım kullanıcılar bu yenilikleri faydalı bulurlar.” dedi.
Bu güncellenmiş web mağazası, Windows kullanıcılarına Windows uygulamalarını ve Xbox PC oyunlarını daha kolay bir şekilde bulma imkanı sunuyor. Ancak, bu yeni web sürümü ana Microsoft Store uygulamasının yerini almayacak. Gabriel, “Bu, Windows’taki uygulama mağazasının web versiyonu olarak düşünülebilir. İkisi de birlikte çalışacak.” açıklamasını yaptı.
Microsoft için bu yeni web sürümü, Windows dışındaki platformlara uygulama ve oyunlarını genişletme çabalarına katkı sağlayabilir. Xbox şefi Phil Spencer, Microsoft’un mobil oyun mağazasını başlatma planları olduğunu açıklamıştı. AB’nin Dijital Piyasalar Yasası sayesinde 2024 yılında başlatılması beklenen bu mağaza için web tabanlı bir arayüz gerekebilir.
Sonuç olarak, Microsoft’un Windows için yeni web uygulama mağazası, kullanıcıların uygulamaları ve oyunları daha kolay bulmalarını sağlayacak bir güncelleme olarak karşımıza çıkıyor ve Microsoft’un platformlar arası genişleme stratejilerine katkı sağlayabilir.
Atari, nostaljiyi canlandırmak amacıyla 2600 konsolu için yeni bir oyun kartuşu olan “Save Mary“yi piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Bu kartuş, 2600 konsolunun altın yıllarında geliştirilmiş ancak hiçbir zaman yayınlanmamış bir oyun olan Save Mary’yi içeriyor.
Atari, bu özel kartuş için ön siparişleri kabul etmeye başladı. 1982 yılını en başarılı yılı olarak kabul eden bu efsanevi oyun konsolu, 2023 yılında yeni bir kartuşla geri dönüyor. Save Mary, eski Atari çalışanı Tod Frye tarafından geliştirilmiş ve iki yıl süren bir geliştirme sürecinin ardından tamamlanmış.
Save Mary kartuşları, 60 dolarlık bir ön siparişle satın alınabilecek. Bu özel kartuşlar, oyuna ek olarak gümüş koleksiyoncu baskılı bir kutu ve tam renkli bir kılavuz içeriyor. Ancak bu özel kartuşlardan sadece 500 adet üretildiği için, Atari tutkunları için çok özel bir koleksiyon ürünü haline geliyorlar.
Oyunun kendisi, oyunculara Mary adında bir bayanı kurtarma görevini veriyor. Mary, hızla suyla dolan dik bir kanyonda mahsur kalmış durumda ve oyuncular, onu kurtarmak için vinç kullanarak platformlar inşa etmek zorundalar. Oyunun ilginç bir özelliği ise güçlendiricilerin uçurumun kenarında belirmesi, bu da Atari’ninPac-Man’den ilham aldığını gösteriyor.
Atari’nin kurucusu Nolan Bushnell, Save Mary oyununu övgüyle anarak, “prensesi kurtarmak için yıkımdan ziyade inşaata bel bağladığınız ilk oyun” olduğunu belirtiyor.
Save Mary, yakın zamanda üretilen diğer Atari 2600 kartuşlarına katılıyor. Bu yeni kartuşlar, modern detaylarla donatılmış ve pim hasarını önlemek için altın kaplama konektörlere sahip olarak üretiliyor. Eski bir 2600 konsolu bulma zorluğu yaşamamak için Atari, şu anda “2600+” adını verdiği yükseltilmiş bir konsolun satışını yapıyor.
Atari’nin bu nostaljik kartuşu, oyunseverler için heyecan verici bir geri dönüş sunuyor ve eski günleri yeniden yaşamak isteyenler için mükemmel bir fırsat sunuyor.
PayPal, Hagens Berman hukuk firması tarafından temsil edilen tüketiciler tarafından yeni bir antitröst dava ile karşı karşıya. Tüketiciler, PayPal’ın yönlendirme karşıtı kurallarının, daha düşük maliyetli ödeme platformları olan Stripe ve Shopify gibi alternatiflere karşı rekabeti engellediği iddiasıyla toplu bir dava açtılar.
Dava, PayPal’ın özellikle PayPal veya Venmo kabul eden çevrimiçi satıcılardan alışveriş yapan tüketicileri aşırı ücretlere tabi tuttuğunu iddia ediyor. Bu iddiaya göre, PayPal’ın tüm satıcıların imzalaması gereken satıcı sözleşmeleri, tüketicilerin daha fazla ödeme yapmasına neden oluyor çünkü PayPal ile ödeme yapmak, diğer alternatiflerle karşılaştırıldığında daha pahalı olabiliyor. Avukatlar, bu anlaşmaların daha şeffaf olması durumunda, tüketicilerin fiyat farkını daha hızlı fark edeceklerini savunuyorlar.
PayPal’ın yönlendirme karşıtı kurallarına göre, bir perakendeci PayPal veya Venmo ödemelerini kabul ederse, tüketicilere diğer ödeme seçeneklerini kullanma konusunda herhangi bir indirim veya teşvik sunma hakkı verilmiyor. Ayrıca satıcılar, diğer ödeme yöntemlerinin daha uygun maliyetli veya tercih edilir olduğunu söylemiyor ve ödeme sürecinin başlarında diğer ödeme seçeneklerini sunmalarına izin vermiyor..
Dava dilekçesine göre, PayPal’ın yönlendirme karşıtı kuralları olmadan, satıcıların tüketicilere daha düşük fiyatlar sunmak veya tüketicilere PayPal veya Venmo dışında bir ödeme yöntemi kullanmaları durumunda indirim sağlayabilirler. Her iki durumda da, tüketicilerin daha düşük fiyat ödemesi mümkün olabilir..
Avukatlar, PayPal’ın politikalarını “acımasız” ve “yasadışı rekabete aykırı” olarak nitelendirdiler ve Visa ve Mastercard’ın benzer kuralları uyguladıkları dönemle karşılaştırdılar.
Dava, tüketicilerin PayPal’ın politikaları ve yüksek ücretleri nedeniyle daha fazla ödeme yapmak zorunda kaldığı iddiasıyla açıldı. PayPal, ABD genelinde 400 milyondan fazla tüketiciye hizmet veriyor ve yaklaşık 1 milyon ABD e-ticaret sitesi PayPal’ı ödeme aracı olarak kabul ediyor. PayPal’ın günlük işlem sayısı 41 milyonu aşıyor.
Hagens Berman’ın yönetici ortağı Steve Berman, “Tüketiciler, PayPal’ın fiyatlandırma politikalarının arkasındaki gizli maliyetleri görmelerine izin verilseydi, PayPal ve Venmo ile işlem yapmanın rakiplerinden daha pahalı olduğunu hızla fark ederlerdi” dedi. “PayPal’ın tüketici dostu olmaktan uzak olduğunu söylemek yanlış olmaz.”
PayPal, bu dava hakkında inceleme yapacaklarını ve şu an için daha fazla bilgi paylaşamayacaklarını belirtti.
SMEE için SSA/800-10W tarayıcısı bir atılım çünkü şirketin bugün sahip olduğu en gelişmiş tarayıcı yalnızca 90 nm ve daha kalın üretim işlemlerini gerçekleştirebiliyor. 28 nm kapasiteli bir litografi aracı, zamanla Çinli çip üreticilerinin bir dizi olgun teknoloji için yerli litografi ekipmanına güvenmelerini sağlayacak.
Yapılan hamle, Çin’in yarı iletken kendi kendine yeterliliğini sağlama ve yabancı teknolojiye bağımlılığını azaltma yönündeki daha geniş hedefinin bir parçası. Ancak SMEE’nin bu tarayıcıyı büyük miktarlarda üretip üretemeyeceği ve bu tür tarayıcıları ASML, Canon ve Nikon makinelerinin yerini alacak şekilde ne zaman kullanıma sunabileceği sorusu hala devam ediyor.
ABD hükümetinin son ihracat düzenlemeleri, Çinli çip üreticilerinin 14nm/16nm boyutlarında düzlemsel olmayan transistör mantık çipleri, 127’den fazla aktif katmana sahip 3D NAND çipleri ve yarım adımlı DRAM IC’leri oluşturmak için gerekli araç ve teknolojilere erişmesini engelliyor. Bu sonbaharın başlarında Hollanda, Japonya ve Tayvan’dan gelen kısıtlamalar, SMIC ve YMTC gibi Çinli firmaları gelişmiş araçlardan daha da izole etti. Bu sınırlamalar, başta SMIC’in 14nm/12nm ve 2. nesil 7nm’sinin yanı sıra YMTC’nin 128 katmanlı ve 232 katmanlı 3D NAND’ı olmak üzere en yeni üretim süreçlerini kullanarak çip üretme yeteneklerini engelliyor.
Sonuç olarak Çin, çip üreticilerinin 14nm gibi oldukça gelişmiş proses teknolojilerinde bile çip üretebilmesini sağlamak için gelişmiş yerli litografi araçlarına ihtiyaç duyuyor. Şimdilik, Shanghai Micro Electronics Equipment, SMIC’e veya bir çip araştırma enstitüsüne göndereceği 28 nm kapasiteli SSA/800-10W tarayıcısını ortaya çıkarma yolunda ilerliyor gibi görünüyor.
Bunu yaptıktan sonra çip üreticisinin yeni tarayıcıyı üretim akışına entegre etmesi biraz zaman alacak. Ancak bunu ancak SMEE’nin bu tür araçları yeterli sayıda üretebilmesi durumunda yapabilir.