Binance TR, Resmî Gazete’de yayımlanan yeni yönetmelik ve tebliğler doğrultusunda kullanıcılarına önemli bir güncelleme duyurdu. 25 Şubat 2025 tarihinden itibaren, platform üzerinden gerçekleştirilen tüm kripto varlık çekme ve yatırma işlemlerinde kullanıcıların ek bilgi sağlaması gerekecek.
Binance TR tarafından yapılan açıklamaya göre, yeni düzenleme kapsamında, kullanıcılar herhangi bir miktarda kripto varlık çekme veya yatırma işlemi gerçekleştirirken alıcı veya gönderici bilgilerini paylaşmak zorunda olacak. Bu bilgiler, işlem tamamlanmadan önce platform tarafından talep edilecek. Ancak, bu değişiklik yalnızca kripto varlık işlemlerini kapsayacak; itibari para çekim işlemleri ile alım-satım faaliyetleri düzenlemeden etkilenmeyecek.
Mevzuata Uyum Amaçlanıyor
Güncellemenin, 25 Aralık 2024 tarihli ve 32763 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 9305 sayılı düzenlemeye dayandığı belirtildi. Binance TR, bu adımla operasyonlarını Türkiye’deki mevcut mevzuata tam uyumlu hale getirmeyi hedeflediğini vurguladı. Şirket, kullanıcıların bu süreçten en az şekilde etkilenmesi için gerekli çalışmaları sürdürdüğünü ifade etti.
Bilgi Sağlanmazsa İşlemler Gerçekleşmeyecek
Binance TR, 25 Şubat 2025 tarihinden itibaren ek bilgi sağlanmaması durumunda kripto varlık çekme ve yatırma işlemlerinin tamamlanamayacağını duyurdu. Ayrıca, bu durumdan kaynaklanabilecek doğrudan veya dolaylı zararlardan şirketin sorumlu tutulamayacağı konusunda kullanıcıları uyardı.
Kullanıcılar, konuyla ilgili detaylı bilgi almak veya destek için 7/24 hizmet veren müşteri hizmetleriyle iletişime geçebilecek. Ayrıca, kişisel verilerin yeni düzenleme kapsamında nasıl işlendiğine dair bilgiler, platformun Gizlilik Bildirimi’nde yer alıyor.
Apple, Vision Pro için yapay zeka destekli Apple Intelligence özelliklerini sunmaya hazırlanıyor. Şirketin, geçtiğimiz yıl Vision Pro’yu piyasaya sürmesiyle birlikte karma gerçeklik alanındaki iddiasını artırdığı biliniyor. Ancak bugüne kadar yapılan yazılım güncellemelerinde Apple Intelligence desteği sunulmamış, bu da Vision Pro’nun diğer Apple cihazlarına kıyasla geride kaldığı yönünde yorumlara yol açmıştı. Mark Gurman’ın paylaştığı yeni bilgilere göre Apple, bu durumu değiştirmek üzere ve Apple Intelligence’ın Vision Pro için uyarlanmış versiyonunu yakında duyurabilir.
Vision Pro, Apple Intelligence desteğine kavuşacak
Apple Intelligence, hali hazırda iPhone 15 Pro, iPhone 16, M-serisi iPad ve Mac modellerinde kullanılabilir durumda. Ancak Vision Pro, bu yapay zeka destekli servislerden yoksun olduğu için Apple’ın cihazı ikinci plana attığına dair iddialar ortaya atılmıştı. Görünüşe göre Apple, VisionOS işletim sistemine yapay zeka entegrasyonunu getirerek Vision Pro’nun yeteneklerini artırmayı planlıyor. Bu güncellemeyle birlikte kullanıcılar, Apple Intelligence’a dahil olan metin düzenleme ve içerik üretme odaklı Yazma Araçları, kullanıcıların yüz ifadelerinden ve metin girdilerinden özel emojiler oluşturmasına olanak tanıyan Genmoji ve görsel oluşturma özelliği sunan Image Playground gibi servisleri Vision Pro’da deneyimleyebilecek.
Vision Pro, Apple Intelligence desteğine kavuşacak.
Gurman, Apple Intelligence’ın VisionOS’a ne zaman entegre edileceği konusunda kesin bir tarih paylaşmasa da, bu özelliklerin yakın zamanda duyurulmasının beklendiğini belirtiyor. Vision Pro için yalnızca yapay zeka desteğiyle sınırlı kalmayan Apple, aynı zamanda yeni bir uygulama üzerinde de çalışıyor. Sızıntılara göre bu uygulama, mekânsal içeriklerin daha erişilebilir hale getirilmesini sağlayacak ve kullanıcıların Apple ile üçüncü taraf geliştiriciler tarafından oluşturulan mekânsal içeriklere daha rahat ulaşmasına imkan tanıyacak. Şu anda Vision Pro, mekânsal video ve AR/VR içeriklerine farklı kaynaklardan erişim sağlasa da, Apple’ın geliştirdiği bu yeni uygulama sayesinde tüm bu deneyimin tek bir merkezde toplanarak kullanıcıya daha düzenli ve yetkilendirilmiş bir içerik havuzu sunulacağı ifade ediliyor.
Apple’ın Vision Pro’yu daha cazip hale getirmek için yazılım desteğini artırması, cihazın piyasadaki konumunu güçlendirmeye yönelik bir hamle olarak değerlendiriliyor. Vision Pro, halihazırda karma gerçeklik dünyasında en ileri teknolojilere sahip cihazlardan biri olsa da, içerik ekosisteminin sınırlı olması nedeniyle geniş çapta benimsenmesi konusunda bazı soru işaretleri bulunuyordu. Apple Intelligence ve mekânsal içeriklerin merkezi bir uygulamada toplanması gibi adımlar, Vision Pro’yu daha işlevsel hale getirebilir ve kullanıcı deneyimini ciddi şekilde iyileştirebilir. Önümüzdeki haftalarda Apple’ın bu konuda daha fazla detay paylaşması bekleniyor.
Türksat, Türkiye’nin uzay ve uydu çalışmalarındaki önemli adımlarını hızlandırıyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Türksat 3A uydusunun yerine geçecek yeni nesil haberleşme uydusunun hazırlıklarına başlandığını duyurdu. Bu yeni uydu, gelişmiş yeteneklere sahip olacak ve tamamen yerli üretim olarak tasarlanacak. Türksat’ın uzaydaki uydu filosunda halihazırda 3A, 4A, 4B, 5A, 5B ve 6A olmak üzere toplamda altı uydu bulunuyor. Ancak, Türksat 3A, yörüngedeki en eski uydu olma konumunda ve teorik ömrünü tamamlamak üzere.
Türksat, yeni nesil uydu çalışmalarına start verdi
Bakan Uraloğlu, yeni uydunun Türkiye’nin uydu kullanımından üreticiliğine geçiş sürecinin önemli bir parçası olacağını belirtti. Bu uydu projesi, daha önceki Göktürk gözlem uydusu ve ilk yerli haberleşme uydusu olan Türksat 6A ile atılan adımların bir devamı olacak. Türkiye, yeni uydu projeleriyle uzay alanındaki iddiasını daha da güçlendirecek.
Türksat’ın aynı anda 6 uyduyu işletmesi ve aynı boylamda 4 uyduyu bir arada kullanması, kapasitesinin ne kadar arttığını gösteriyor. Bakan Uraloğlu, yeni uydu sayesinde Türksat’ın küresel çapta daha fazla ürün ve hizmet sunabileceğini belirtti. Ayrıca, Türksat 6A uydusunun testlerinin son aşamalarına gelindiği ve çok kısa bir süre içinde hizmet vermeye başlayacağı müjdesini verdi.
Türkiye, uzay alanında önemli bir oyuncu olma yolunda ilerliyor ve yakın yörünge uyduları ile yeni projeler geliştirmeye devam ediyor. Uraloğlu, Türkiye’nin bu alanda gelecekte çok daha güçlü bir konumda olabileceğini vurguladı.
Google, sonunda Bard’ın yeni adı Gemini ile en büyük ve yetenekli Ultra 1.0 modelini yayınladı. Google, bunun Gemini döneminin bir sonraki bölümü olduğunu söylüyor. Ancak yaklaşık bir yıl önce yayınlanan OpenAI’nin en çok kullanılan GPT-4 modelini geride bırakabilir mi? Bugün, Gemini Ultra’yı GPT-4 ile karşılaştırıyoruz ve sağduyulu akıl yürütmelerini, kodlama performansını, çok modlu yeteneklerini ve daha fazlasını değerlendiriyoruz. Bu bağlamda, Gemini Ultra ile GPT-4 arasındaki karşılaştırmayı inceleyelim.
Google Gemini Ultra testleri
Google, en yetenekli yapay zeka modeli Gemini Ultra ile güçlendirilen Gemini Advanced’i piyasaya sürdü. Evet, bu birkaç ay önce GPT-4’ü kıyaslamalarda geçen aynı model. Şimdi GPT-4’ten gerçekten daha iyi olup olmadığını kendimiz görme fırsatımız var.
Hız söz konusu olduğunda çoğu testte Gemini, GPT-4’ten daha hızlıdır. Sorun şu ki Gemini her zaman iyi yanıtlar vermiyor. Gemini’nin yanıtlarının kalitesini yazının geri kalanında göreceğiz, ama evet, Gemini GPT-4’ten daha hızlı.
Gemini, gerçek zamanlı bilgi sağlamak için Uçuşlar ve Oteller gibi Google uygulamalarına otomatik olarak bağlanıyor. GPT-4 bu özellikten yoksun durumda. Eklentiler veya özel eylemlere sahip bir GPT, Google’ın yerel uygulamalarına benzer bir şey elde etmenizi sağlayabilir. Varsayılan olarak, GPT-4 buna benzer bir şeye yanıt verecek.
LLM’lerden bahsettiğimizde, sağduyulu akıl yürütmede mükemmellik, bir AI modelini zeki veya aptal yapan bir şeydir. Google, Gemini’nin karmaşık akıl yürütmede iyi olduğunu söylüyor. Ancak testlerde, Gemini Ultra 1.0’ın en azından mantıksal akıl yürütmeyle uğraşırken GPT-4’e yakın bile olmadığını görüyoruz. GPT-4’ün o “dahiyane fikir” özelliği var.
Kaliforniya merkezli organik fotovoltaik (OPV) girişimi Next Energy Technologies, dünyanın en büyük tamamen şeffaf organik PV penceresini tanıttığını iddia ediyor. 101,6 cm x 152,4 cm ebatlarındaki lamine şeffaf enerji üretim penceresi, firmanın pilot üretim hattında üretildi.
Dünyanın en büyük PV penceresi
Pencere bir alt tabaka, şeffaf bir OPV tabakası, bir kenar contası, bir bara, bir bağlantı kutusu ve bir kapak camından oluşuyor. Next Energy, tescilli OPV’sini doğrudan cama uygulamak için otomatik slot-die kaplama üretim tekniklerini kullanır. Şirketin kaplamaları cam üzerine serilir ve lamine etmeden önce OPV katmanını çizmek için bir lazer kullanılır. Şirket: “Son derece rafine edilmiş sürecimiz, bir çözeltinin yüzeye yakın konumlandırılmış dar bir slot aracılığıyla bir alt tabakaya iletildiği çok yönlü bir biriktirme tekniğidir” diye açıkladı. Cam üreticileri, slot-die sürecini mevcut üretim kapasitelerine ekleyebilir.
NEXT’in Kurucu Ortağı, İcra Kurulu Başkanı ve CEO’su Daniel Emmett: “Bu kilometre taşı, OPV kaplamalar ve gelişmiş üretim işleme kombinasyonumuzun işe yaradığını, ölçeklendiğini ve hızla devreye alınabileceğini gösteren bir çözüme aç bir sektör için daha fazla kanıttır. Bu, 152 cm x 304 cm’yi [ticari üretim için] etkinleştirme yolumuza yüksek güven oluşturan bir kanıt noktasıdır” dedi.
Şirket geçen yıl, tipik bir ticari binanın enerji yükünün yüzde 20-25’ini telafi ettiği iddia edilen 68 cm x 89 cm OPV pencerelerini tanıttı. Şirket o zamanlar, “Pencereler ayrıca kızılötesi ışığı emer ve dönüştürür, binanın ısıtma, havalandırma ve klima (HVAC) taleplerini azaltır” demişti.
Yapay zeka kodlama araçları, geliştiricilerin kod yazma ve optimize etmelerine yardımcı oluyor. Bunun için makine öğrenimi, derin öğrenme ve doğal dil işlemeyi kullanıyor. Bu araçlar, geniş kod depoları ve veri kümeleri üzerinde eğitiliyor. Ayrıca programlama kalıplarını analiz etmelerine ve akıllı öneriler sunmalarına olanak tanıyor.
Yapay zeka destekli kod araçları
Qodo, geliştiricilerin kodu kolayca oluşturmasına, optimize etmesine ve hata ayıklamasına yardımcı oluyor. Bunun için yapay zeka destekli bir kodlama asistanı diyebiliriz. Gerçek zamanlı kod önerileri sunar, sözdizimi hatalarını algılar ve kod tabanının genel kalitesini iyileştirir.
Kite, geliştiricilere gerçek zamanlı kod önerileri ve dokümantasyon yardımı Sağlıyor. Bu özelliğiyle popüler bir AI destekli otomatik tamamlama aracıydı. Üretimi durdurulmuş olsa da, modern AI kodlama yardımcılarını önemli ölçüde etkiledi.
Amazon CodeWhisperer, doğal dil girdisine dayalı akıllı kod tamamlamaları ve öneriler sağlıyor. Ücretsiz bir AI destekli kodlama asistanı. AWS hizmetleriyle sorunsuz bir şekilde entegre oluyor. Bu da onu bulut tabanlı geliştirme için mükemmel bir araç haline getiriyor.
Ponicode, test kapsamı ve optimize kod sağlayan yapay zeka destekli bir kod kalitesi analiz aracı. Ponicode, test ve kalite kontrollerini otomatikleştirerek geliştiricilerin güvenilir, kod yazmalarına yardımcı oluyor. Bu sayede test odaklı geliştirmeye (TDD) öncelik veren ekipler için mükemmel bir araçtır.
Microsoft IntelliCode, binlerce açık kaynaklı projeye dayalı olarak yapay zeka destekli otomatik tamamlama, yeniden düzenleme önerileri ve en iyi kodlama uygulamaları sunarak kodlama üretkenliğini artırır.
YOGI Bot, geliştiricilere hata ayıklama, kod açıklamaları ve en iyi uygulama önerileri konusunda yardımcı olan yapay zeka destekli bir sohbet robotudur. YOGI Bot, anında kodlama yardımı ve açıklamalarına ihtiyaç duyan hem yeni hem de deneyimli geliştiriciler için faydalıdır.
Salesforce Research tarafından geliştirilen CodeT5, geliştiricilerin yüksek kaliteli kodları verimli bir şekilde yazmalarına yardımcı olan yapay zeka destekli bir kod oluşturma ve çeviri modelidir.
Intel, 18A üretim sürecinde kaydettiği ilerlemelerle önemli bir adım attı ve bu gelişme şirket için büyük bir anlam taşıyor. Şirket, son yıllarda bir dizi zorlukla karşı karşıya kalmıştı. Özellikle dökümhane bölümünün beklenen performansı göstermemesi ve eski CEO Pat Gelsinger’ın görevden ayrılmasının ardından yaşanan belirsizlikler, Intel’i sıkıntıya sokmuştu. Bunun yanında, üretimdeki verim düşüşleri nedeniyle bazı müşteriler siparişlerini iptal etmişti, bu da şirketi zor bir duruma sokmuştu. Ancak şimdi, Intel’in 18A sürecine dair umut verici haberler gelmeye başladı. Bu süreç, Intel’in 1.8nm sınıfı üretim süreci olarak tanımlanıyor ve firmanın yeni nesil işlemci ailesi Panther Lake SoC’lerinin çalışır durumda olduğunu gösteriyor.
Intel, 18A üretim sürecinde önemli bir adım attı
Panther Lake işlemcilerinin gelişimi önemli bir kilometre taşı olarak görülüyor çünkü bu işlemciler Intel’in 18A sürecinde üretilen ilk SoC’ler olacak. Test edilen örneklerin muhtemelen A0 adımında olduğu belirtiliyor, yani bu örnekler, işlemcilerin ilk test aşamasında ve tam olarak seri üretime geçmeden önceki safhadalar. Ancak bu testlerin bile, 18A sürecinin başarılı olma yolunda büyük bir işaret olduğu ifade ediliyor. Bu gelişme, Intel’in hedeflerine ulaşacağı konusunda olumlu bir izlenim bırakıyor. Şirket, bu yıl içinde 18A sürecine dayalı seri üretime geçmeyi planlıyor ve 2025 yılı sonunda Panther Lake SoC’lerinin piyasaya sürülmesi bekleniyor. Şu an için bazı iş ortaklarının bu yeni nesil işlemcileri test etmeye başladığı, genel olarak ise bu testlerden olumlu geri bildirimler alındığı aktarılıyor.
Panther Lake işlemcilerinin, özellikle mobil cihazlarda kullanılmak üzere “H” serisi işlemciler olarak piyasaya sürülmesi bekleniyor. Bu, Intel’in daha önce zorlu bir dönemden geçtiği düşünüldüğünde, potansiyel olarak büyük bir geri dönüş anlamına gelebilir. Yeni 18A süreciyle Intel, işlemci pazarındaki rekabet gücünü yeniden kazanmayı hedefliyor. ABD hükümetinin yerli çip üretimi konusunda attığı adımlar ve bu süreçteki teşvik politikaları da Intel’in lehine çalışarak, şirketin sektördeki eski gücünü geri kazanma şansını artırıyor. Bu durum, özellikle Intel’in üretim süreçlerinde yaşadığı zorlukların ardından, firmanın sektördeki lider konumunu tekrar elde etmesi açısından kritik bir fırsat olarak değerlendiriliyor.
Ancak asıl soru, işlemcilerin performansının ne olacağıyla ilgili. Sızıntılara göre, Panther Lake SoC’lerinde kullanılan Cougar Cove P-Core’ların “ortalama” performansa sahip olduğu ifade ediliyor. Bu, işlemcilerin önceki beklentilere göre biraz daha düşük performans gösterebileceği anlamına geliyor, ancak bu aşamada nihai sonuçlar hakkında bir kesinlik bulunmuyor. Testlerin ve geliştirme süreçlerinin devam etmesiyle birlikte, performans seviyeleri hakkında daha net bilgiler elde edilecektir. Intel, Panther Lake SoC’lerinin genel özelliklerinin yanı sıra, bu işlemcilerin performansını optimize etmek için de çalışmalara devam ediyor.
Sonuç olarak, Intel’in 18A üretim süreci, şirketin geleceği için kritik bir dönemeç olarak öne çıkıyor. Eğer bu süreç beklenen verimi sunarsa, Intel için büyük bir geri dönüş olabilir. Bu da yalnızca firmanın değil, genel olarak çip üretimi ve mobil teknoloji sektörünün de geleceğini etkileyebilir.
Vestel Ventures, Vestel’in mobilite alanındaki varlığını genişletmek amacıyla ABD merkezli Splitvolt, Inc.’ye yatırım yaptığını duyurdu. Elektrikli araç şarj çözümleri geliştiren Splitvolt, sunduğu yenilikçi teknolojilerle elektrikli araç kullanıcılarına daha erişilebilir ve pratik şarj çözümleri sunmayı hedefliyor.
Vestel Ventures, 2015 yılından bu yana start-up’lara yatırım yaparak yeni iş alanları oluşturmayı ve teknoloji ekosistemine katkı sağlamayı amaçlıyor. Bu kapsamda yapılan en son yatırım, elektrikli araç ekosistemine yönelik büyüme stratejisini destekliyor. Vestel, önümüzdeki dönemde mobilite sektöründe üssel bir büyüme beklediğini belirterek, bu alandaki yatırımlarına devam edeceğinin sinyalini verdi.
Zorlu Holding Teknoloji ve İş Geliştirme Grubu Başkanı Burak Aydın, dijitalleşme, yapay zekâ ve inovasyonun hızla geliştiği bir dönemde Vestel’in Akıllı Hayat 2030 vizyonu çerçevesinde dönüşümün bir parçası olmayı hedeflediğini ifade etti. Aydın, uluslararası iş birlikleri ve stratejik yatırımlar kapsamında Splitvolt’a yapılan yatırımın, Vestel’in elektrikli araç ekosistemi ve mobilite alanındaki gücünü artıracağını belirtti.
Vestel Mobilite Genel Müdürü Ender Yüksel, bu yatırımın Vestel Mobilite’nin ABD pazarına daha güçlü bir giriş yapmasını sağlayacağını vurguladı. Splitvolt ile yapılan iş birliği sayesinde, Vestel Mobilite ürünlerinin Amerikan tüketicilerine daha hızlı ve etkin bir şekilde sunulacağını belirten Yüksel, elektrikli araç şarj çözümleri konusunda pazar paylarını artırmayı hedeflediklerini söyledi.
Splitvolt Inc. Kurucusu ve CEO’su Daniel Liddle, Vestel Ventures ile yapılan bu stratejik ortaklıktan büyük memnuniyet duyduklarını dile getirdi. Liddle, Vestel’in küresel pazarda güçlü bir marka olduğuna dikkat çekerek, bu ortaklığın her iki şirket için de yeni pazarlara açılma ve teknolojik sinerji yaratma fırsatları sunduğunu ifade etti.
ABD ve Kuzey Amerika’da on binlerce müşteri tarafından kullanılan Splitvolt, elektrikli araç şarjı alanında çeşitli çözümler geliştiriyor. Özellikle, Seviye 2 / 240 volt güç erişimi sunan cihazlarıyla, kullanıcılara pahalı ve karmaşık yeni devre kurulumlarına ihtiyaç duymadan şarj imkânı sağlıyor. Şirketin en dikkat çeken ürünü olan Splitter Switch™, mevcut 240V çamaşır kurutma devresini elektrikli araç şarjı için güvenli ve otomatik olarak paylaşan akıllı bir cihaz.
Belçika merkezli Junction Growth Investors, 115 milyon euroluk ilk fonunun kapanışını tamamladı. Başlangıçta 100 milyon euro hedefleyen fon, bu hedefi aşarak sürdürülebilirlik odaklı bir Madde 9 fonu olarak konumlandı. Junction, özellikle enerji dönüşümüne katkı sağlayan Avrupalı girişimlere yatırım yapmayı planlıyor ve fon kapsamında girişim başına yatırım tutarı 15 milyon euroya kadar çıkabiliyor.
Junction Growth Investors, 115 milyon euroluk fonunu oluşturdu
Şirket, şebeke güçlendirme teknolojileri, B2B kurulum hizmetleri, sürdürülebilir bina çözümleri, ev enerji yönetim sistemleri ve endüstrinin karbondan arındırılması gibi alanlara odaklanıyor. 2022 yılında kurulan ve sekiz yatırım uzmanına sahip olan Junction, yeni fonla birlikte şu ana kadar yedi girişime yatırım yaptı.
Junction Growth Investors’ın Yönetici Ortağı Dirk Dewals, iklim değişikliğinin toplumlar ve kişisel servetler üzerinde somut etkileri olduğunu vurgularken, enerji dönüşümünün yalnızca çevresel etkilerle sınırlı kalmadığını belirtti. Avrupa’nın fosil yakıtlara olan jeopolitik bağımlılığını azaltması ve küresel ölçekte rekabet edebilecek teknoloji liderleri yaratması açısından da bu dönüşümün kritik olduğunu dile getiren Dewals, siparişlerinin %50’si ABD’den gelen Ampacimon gibi şirketlerin küresel çapta önemli bir rol üstlendiğini ifade etti.
Özellikle B2B sektöründe elektrifikasyonun dönüşüm sürecinde kilit bir rol oynayacağını düşündüklerini belirten Dewals, bu değişimi hızlandırmak için aktif olarak çözüm sunan girişimleri desteklemeye devam edeceklerini söyledi. Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Lütfen bizimle paylaşın.
Xiaomi, elektrikli araçlarını Çin dışında satmak için Hyperion Leasing ile anlaşma yaparak, daha önce planladığı 2030 sonrası ihracat stratejisini değiştirdi. Çin devletiyle bağlantılı Sinomach şirketinin bir yan kuruluşu olan Hyperion Leasing, 170’ten fazla ülkede faaliyet gösteren bir distribütör olarak Xiaomi’nin uluslararası satışlarını yönetecek.
Xiaomi, Çin dışında ilk kez elektrikli araç satacak
Xiaomi’nin elektrikli sedan modeli SU7, Mart 2024’te satışa sunulmuş ve yıl sonuna kadar 140 bin adet satmıştı. Ancak yüksek talep nedeniyle üretim kapasitesi yetersiz kalmıştı. Şirket, bu talebi karşılamak için fabrikasının ikinci fazını tamamlamaya çalışıyor ve bu süreçte YU7 adını taşıyan bir elektrikli SUV modelini de üretmeye hazırlanıyor.
Başlangıçta Xiaomi, 2030’a kadar yurt dışına açılmayı düşünmüyordu ancak Çin pazarındaki yoğun fiyat rekabeti ve zarar etme riski nedeniyle bu kararını değiştirdi. Çin’de üretilen her SU7’nin Xiaomi’ye yaklaşık 5 bin dolar zarar ettirdiği belirtilirken, Avrupa gibi pazarlarda elektrikli araç üreticilerinin daha fazla kâr edebildiği biliniyor. Örneğin, BYD’nin Avrupa’da Çin’e kıyasla dört kat daha fazla kazanç sağladığı söyleniyor. Xiaomi de bu durumu göz önünde bulundurarak küresel pazarlara açılma kararı aldı.
Hyperion Leasing ile yapılan anlaşmanın detayları henüz netleşmiş değil ancak distribütörün doğrudan fabrikadan araçları satın alarak yurt dışındaki satış, bakım ve teknik destek süreçlerini yöneteceği belirtiliyor. Hangi ülkelerde satışa başlanacağı kesinleşmemiş olsa da Rusya’nın bu ülkeler arasında olabileceği konuşuluyor. Son yıllarda Çin ve Rusya’nın otomotiv sektöründeki ilişkileri güçlenmiş durumda ve Çinli markalar Rusya pazarında büyük ilgi görüyor. Xiaomi’nin elektrikli araç stratejisinde yaptığı bu değişiklik, markanın küresel otomotiv sektöründe daha güçlü bir oyuncu olma hedefini yansıtıyor.
Çinli otomobil üreticisi BYD, Türkiye ve Macaristan’da kurmayı planladığı fabrikalar için parça tedarikçileriyle görüşmelere hazırlanıyor. Reuters’ın haberine göre şirket, özellikle İtalya’daki parça üreticilerine yönelerek bu alanda iş birliği yapmayı hedefliyor. Önümüzdeki hafta gerçekleşmesi beklenen bu görüşmelerde, Avrupa’daki tedarik zincirini güçlendirmek amacıyla çeşitli seçeneklerin değerlendirileceği belirtiliyor.
BYD, yeni fabrikaları için İtalyan tedarikçilerle görüşme yapacak
Macaristan’daki fabrikanın 2025 yılının ekim ayında, Türkiye’deki fabrikanın ise 2026’nın ilk çeyreğinde üretime başlaması planlanıyor. Çin merkezli BYD, kısa sürede iki yeni fabrikayı devreye alacak olması nedeniyle tedarik konusunda hızlı ve güvenilir çözümler arıyor. Bu süreçte Avrupa’daki yerel üreticilerle iş birliği yapmanın lojistik açıdan avantaj sağlayacağı düşünülüyor.
BYD, yeni fabrikaları için İtalyan tedarikçilerle görüşme yapacak.
İtalyan tedarikçilerin BYD’nin ilgisini çekmesinde, sektördeki tecrübeleri ve premium otomobil üreticileriyle olan mevcut iş birlikleri önemli bir rol oynuyor. Ayrıca, İtalya’daki en büyük otomobil üreticisi olan Stellantis’in üretim kapasitesinde yaşanan düşüş, parça tedarikçilerinin daha kısa teslimat süreleri sunmasına olanak tanıyor. Bu durum, BYD açısından lojistik süreçleri hızlandırabilecek bir fırsat olarak değerlendiriliyor.
Şirketin İtalyan üreticilerle yapacağı görüşmelerin ardından, Avrupa’nın diğer ülkelerindeki tedarikçilerle de benzer temaslarda bulunup bulunmayacağı henüz netlik kazanmış değil. Ancak Macaristan ve Türkiye’de üretilecek araç sayısının yılda 500 bin seviyesine ulaşmasının beklendiği göz önüne alındığında, tedarik zincirinin sağlam ve verimli bir şekilde oluşturulması büyük önem taşıyor.
Finext Fintek Hızlandırma Programı, Dijitalpark Teknokent’in ev sahipliğinde düzenlenen yatırımcı günüyle tamamlandı. Program kapsamında finale kalan 10 girişim, sektör temsilcileri ve yatırımcılarla bir araya geldi. Finansal teknolojiler ekosisteminin önemli aktörlerini buluşturan etkinlik, Ataşehir Belediyesi’nin katkılarıyla İnal Aydınoğlu Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Finext Fintek Hızlandırma Programı’nın yatırımcı günü gerçekleştirildi
Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi, Halkbank, Halk Yatırım, Arz Portföy, Aktif Ventures, Odeatech, Sipay ve Unico Sigorta gibi kuruluşların destekleriyle yürütülen program süresince girişimler, Fintek odaklı eğitimler ve mentorluk hizmetleri aldı. Bu süreçte ödeme sistemleri, kripto varlıklar, yatırım ve regülasyon teknolojileri ile sigorta teknolojileri gibi alanlarda 30 saatten fazla eğitim verilirken, 60 saati aşan birebir mentorluk desteği sunuldu. Aynı zamanda girişimcilere satış, pazarlama ve insan kaynakları gibi iş geliştirme süreçlerinde de önemli destekler sağlandı.
Demoday’in açılış konuşmalarını Dijitalpark Teknokent Genel Müdürü Prof. Dr. Tahsin Engin, Ataşehir Belediye Başkanı Onursal Adıgüzel ve Türk-Alman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal Yıldız yaptı. Engin, Finext 2025 Demoday’e katılan misafirleri selamlayarak, finansal teknolojiler alanında geleceği şekillendiren girişimlerin hikayelerine tanıklık ettiklerini belirtti. Programa 60’tan fazla başvuru yapıldığını, ancak yalnızca 10 girişimin son aşamaya kalmayı başardığını ifade etti. Girişimcilerin 14 hafta boyunca yoğun bir hızlandırma sürecinden geçtiğini, bu süreçte mentorlarla çalışarak iş modellerini geliştirdiğini ve yatırımcılarla buluştuğunu vurguladı. Finansal teknolojilerin Türkiye’nin büyümesindeki kritik rolüne dikkat çekerek, Ataşehir’in bu alanda önemli bir konumda bulunduğunu belirtti. Sahnede yer alacak girişimcilerin sadece finansal hizmetleri iyileştirmekle kalmayıp, yenilikçi çözümler ve küresel rekabet avantajı sağlayan teknolojiler geliştirdiğini söyledi. Gömülü finans, açık bankacılık, regülasyon teknolojileri ve sigorta teknolojileri gibi alanlarda büyük fırsatlar olduğuna değinerek, bugün burada bulunan girişimlerin Türkiye’yi bölgesel bir Fintek liderine dönüştüreceğine inandığını belirtti.
Ataşehir Belediye Başkanı Onursal Adıgüzel, girişimciliğin azim ve sabır gerektiren bir süreç olduğunu ve Finext programının girişimcilere önemli destekler sunduğunu ifade etti. Ataşehir Belediyesi’nin girişimcilik ve inovasyon alanında attığı adımlara değinerek, kurdukları İNOVATA Girişimcilik ve Kuluçka Merkezi ile yenilikçi fikirleri desteklediklerini, girişimcilere projelerini hayata geçirebilecekleri fırsatlar sunduklarını belirtti. Ataşehir’i bir girişimcilik ve inovasyon merkezi haline getirerek, buradan global ölçekte ses getirecek girişimler çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. Türkiye’de unicorn girişim sayısının hala düşük olduğunu ve bu alanda daha fazla çalışılması gerektiğini vurguladı. Ataşehir’in yenilikçi projelerin doğduğu, yatırımcıların güvenle destek sunduğu ve girişimcilerin dünya çapında başarılar kazandığı bir ekosistem haline gelmesi için ortak bir çaba gerektiğini belirterek, etkinliğe katkı sunan tüm mentorlara, eğitmenlere ve emeği geçen herkese teşekkür etti.
Türk-Alman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal Yıldız ise üniversitenin öğrencilere sunduğu imkanlardan, Almanya’daki kurumlar ve üniversitelerle yapılan iş birliklerinden bahsetti. Üniversitenin Almanca eğitim veren akademik kadrosuna vurgu yaparak, öğrenciler için Alman üniversiteleriyle gerçekleştirilen değişim programlarının büyük fırsatlar sunduğunu belirtti.
Etkinliğin konuk konuşmacılarından Figopara Kurucu Ortağı ve CEO’su Koray Gültekin Bahar, önümüzdeki dönemde Türkiye’de Fintek alanında unicorn girişimlerin artacağını, halihazırda birkaç girişimin bu unvanı elde etmiş olmasına rağmen henüz resmen duyurulmadığını söyledi.
Programın en heyecan verici bölümü olan girişimlerin sahneye çıktığı değerlendirme aşamasında, 10 girişim jüri tarafından değerlendirildi. Dijitalpark Teknokent tarafından sunulan çeşitli ödülleri kazanmak için yarışan girişimler, toplamda 350.000 TL’lik ödülün yanı sıra, 12-13 Mayıs tarihlerinde Dubai’de düzenlenecek olan Dubai Fintech Summit’e katılma hakkı kazandı.
ABD Delaware Bölge Mahkemesi hakimi Stephanos Bibas, Thomson Reuters’ın Ross Intelligence adlı yasal bir yapay zeka girişimine karşı açtığı telif hakkı ihlali davasında lehine kısmi bir özet karar yayınladı. 2020’de açılan bu dava, yapay zeka araçlarının yasallığı ve bunların nasıl eğitildiğiyle ilgili olacak ilk davalardan biri ve genellikle lisans veya izin olmadan başka bir yerden alınan telif hakkıyla korunan veriler kullanılıyor.
Thomson Reuters yapay zeka ve telif sürecinde haklı bulundu
OpenAI, Microsoft ve diğer yapay zeka devlerine karşı açılan benzer davalar şu anda mahkemelerde devam ediyor ve bu davalar, yapay zeka araçlarının telif hakkıyla korunan materyali kullanma konusunda “adil kullanım” savunması yapıp yapamayacağı gibi benzer sorulara dayanabilir.
Thomson Reuters sözcüsü Jeff McCoy: “Mahkemenin lehimize özet karar vermesinden ve Westlaw’ın avukat editörlerimiz tarafından oluşturulan ve sürdürülen editoryal içeriğinin telif hakkıyla korunduğu ve iznimiz olmadan kullanılamayacağı sonucuna varmasından memnuniyet duyuyoruz. İçeriğimizin kopyalanması adil kullanım değildi” dedi. Ancak, yargıcın da belirttiği gibi, bu dava LLM gibi üretken bir AI aracı değil, “üretken olmayan” AI ile ilgiliydi. Ross, davayı “sahte” olarak nitelendirerek 2021’de kapandı ancak yasal bir mücadeleye sıkışmışken devam etmek için yeterli fon toplayamadığını söyledi.
Yargıç Bibas kararında: “Ross’un olası savunmalarının hiçbiri telif hakkı ihlali suçlamalarına karşı geçerli değil” yazdı. Nihayetinde Ross’un makul kullanım savunmasını, Ross’un telif hakkına tabi materyali kullanmasının, doğrudan bir rakip oluşturarak orijinal eserin değerine yönelik pazarı nasıl etkilediği faktörüne dayanarak reddetti.
Thomson Reuters, Ross’un Westlaw arama motorunu kullanmasından dolayı dava açtı. Westlaw, telif hakkı olmayan (hukuki kararlar gibi) çok sayıda materyali indeksliyor ancak bunları kendi içeriğiyle de serpiştiriyor.
Türkiye’nin ilk yerli haberleşme uydusu olan Türksat 6A, uzaydaki test sürecinde önemli bir aşamayı tamamlayarak ilk test yayınını başarıyla gerçekleştirdi. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Türksat 6A’nın test yayınının başarıyla tamamlandığını duyurarak, Milli Teknoloji Hamlesi kapsamında geliştirilen bu projenin Türkiye’nin uzaydaki bağımsızlığı açısından kritik bir adım olduğunu vurguladı. 9 Temmuz 2024’te Falcon 9 roketiyle uzaya fırlatılan ve ardından 42° Doğu yörüngesine yerleşen Türksat 6A, geçtiğimiz aylarda yörüngeye ulaşmış ve test aşamalarına başlamıştı.
Türksat 6A, ilk test yayınını başarıyla gerçekleştirdi
Son olarak gerçekleştirilen test yayını, uydunun planlanan şekilde çalıştığını ve haberleşme sistemlerinin başarıyla işlediğini gösteriyor. Türksat 6A, Türkiye’nin uzaydaki haberleşme kapasitesini artırarak, özellikle Asya ve Afrika kıtalarındaki kapsama alanını genişletmeyi hedefliyor.
Türksat 6A, Ku-Bant, Ku-BSS Bant, Ka-Bant ve Q/V Bant frekanslarını destekleyen geniş haberleşme kapasitesiyle öne çıkıyor. Uydunun geliştirme sürecinde Türkiye’nin en önemli savunma ve teknoloji kuruluşlarından TUSAŞ, TÜBİTAK, ASELSAN ve CTech gibi firmalar yer aldı. Bu proje, Türkiye’nin haberleşme uydularında dışa bağımlılığını sona erdirmesi açısından kritik bir adım olarak görülüyor. Türksat 6A’nın tam kapasiteyle hizmete girmesiyle Türkiye’nin uydu haberleşme altyapısı daha da güçlenecek ve yörüngedeki aktif haberleşme uydusu sayısı 6’ya çıkacak. Bu uydulara ek olarak, Türkiye’nin 3 adet gözlem uydusu bulunurken, özel sektör girişimleriyle birlikte Plan-S’in yörüngede 13 aktif uydusu da mevcut.
Teknik özellikleri bakımından Türksat 6A, 35.786 kilometre yüksekliğindeki jeosenkron yörüngede görev yapacak ve 16 yıl boyunca aktif olarak hizmet verecek şekilde tasarlandı. Yaklaşık 1700 kilogram kuru ağırlığa sahip olan uydu, toplamda 4200 kilogramlık bir kütleye ulaşıyor. 8,4 kW güç kapasitesi ile yüksek verimlilik sunan Türksat 6A, 20 Ku-Bant alıcı sistemiyle geniş bir haberleşme alanı sağlayacak. Türksat 6A’nın devreye alınmasıyla birlikte, Türkiye’nin haberleşme uydularına yönelik teknolojik yetkinliği önemli ölçüde artacak ve gelecekte geliştirilecek yeni nesil haberleşme uyduları için de kritik bir altyapı oluşturulmuş olacak.
Ticaret Bakanlığı, 2024 yılında gümrüklerdeki vergi kaçakçılığını önlemek amacıyla “Muhafız” adlı yapay zeka destekli bir yazılımı kullanıma sundu. Bu yazılım, gümrüklerdeki denetim süreçlerini çok daha hızlı ve verimli hale getiriyor. “Muhafız” yazılımı, gümrük kapılarında, havaalanlarında ve limanlardaki denetimlerde aktif olarak kullanılıyor ve eşyaların beyanlarını, taşındığı yerleri ve menşe bilgilerini saniyeler içinde analiz ediyor. Bu sayede, geleneksel denetimlerde insan denetçilerin gözden kaçırabileceği kaçakçılık örüntülerini çok daha hızlı bir şekilde tespit edebiliyor. Sistem, gümrük memurlarının dikkatinden kaçabilecek ince detayları inceleyerek kaçak ürünleri tespit ediyor ve vergi kayıplarının önüne geçiyor. Özellikle, yeni nesil kaçakçılık yöntemlerini belirleyebilmesi, sistemin gelecekte daha da etkin hale gelmesini sağlıyor.
Yapay zekalı “Muhafız”, gümrüklerde vergi kaçağını tespit ediyor
Geleneksel gümrük denetimlerinde, bir gümrük memuru her bir beyannameyi tek tek kontrol eder ve bu süreç genellikle 20 dakika sürer. Bu süre zarfında, memur beyan edilen malın doğru olup olmadığını, nereden geldiğini, menşe bilgisini ve varsa anormallikleri kontrol eder. Ancak “Muhafız” yazılımı, bu süreci otomatikleştiriyor ve hızlandırıyor. Yapay zeka, çok daha kısa bir sürede, hatta milisaniyeler içinde beyannameyi analiz ederek tüm bu bilgileri kontrol ediyor. Bu sayede, gümrük işlemleri hızlanıyor ve insan hatalarından kaynaklanabilecek yanlışlıklar minimuma indiriliyor. Ayrıca, “Muhafız” sadece beyannameyi analiz etmekle kalmıyor, aynı zamanda görselleri de inceleyerek makine öğrenmesi teknolojisiyle kararlar alıyor. Bu, özellikle karmaşık kaçakçılık yöntemlerini tespit etmekte büyük bir avantaj sağlıyor.
Bir gümrük memuru, geleneksel yöntemlerle 20 dakika boyunca bir beyannameyi kontrol ederken, “Muhafız” yapay zeka bu süreci milisaniyeler seviyesine indiriyor. Bu hız artışı, gümrüklerdeki iş yükünü büyük ölçüde azaltırken, aynı zamanda vergi kaçakçılığı risklerinin tespit edilmesini çok daha verimli hale getiriyor. Sistem, sürekli olarak güncelleniyor ve yeni veri kaynaklarıyla besleniyor, böylece ileride ortaya çıkabilecek yeni usulsüzlük ve kaçakçılık yöntemlerini de tespit edebilecek kapasiteye sahip oluyor. Yapay zeka, zamanla daha fazla veri ile beslenerek doğruluk oranını artırırken, hata payını en aza indiriyor. Şu an için yüzde 99 doğruluk oranına sahip olan bu sistem, tespit ettiği anormallikler sayesinde gümrük memurlarının dikkatinden kaçabilecek kaçakçılıkları başarıyla yakalıyor.
Bununla birlikte, “Muhafız” sisteminin sağladığı avantajlar, yaşanan somut örneklerle de destekleniyor. Mersin Limanı’nda bir firma, sağ ve sol ayakkabıları farklı gümrüklerden sokarak vergi kaçırıyordu. Gümrük memurları yalnızca sağ ayakkabıları kontrol ettiğinde, sol ayakkabılara rastlamadılar ve bu durumun bir kaçakçılık yöntemi olduğunu fark edemediler. Ancak “Muhafız” yapay zeka, sağ ve sol ayakkabılar arasındaki farklılıkları tespit ederek bunun bir vergi kaçakçılığı olduğunu hemen belirledi. Bu tür ince detaylar, insan denetçilerin gözünden kaçabilecekken, yapay zeka algoritmaları bu tür örüntüleri hızla fark edebiliyor. Yani, normalde bir insanın fark etmesi imkansız olan bu tür kaçakçılık yöntemleri, yapay zeka tarafından başarıyla yakalanabiliyor. TÜBİTAK Yapay Zeka Enstitüsü Müdürü Mehmet Haklıdır, bu örneği verirken, insanların böyle ince detayları fark etmesinin neredeyse imkansız olduğunu, ancak yapay zekanın verileri analiz ederek böyle bir kaçakçılığı tespit etmenin mümkün olduğunu vurguladı.
Sonuç olarak, “Muhafız” yazılımı, gümrüklerdeki vergi kaçakçılığını önlemede devrim niteliğinde bir adım atıyor. Yapay zeka teknolojisi sayesinde, gümrük memurları daha hızlı ve daha doğru denetimler yapabiliyor, hatta insanların gözünden kaçabilecek kaçakçılık yöntemleri bile tespit edilebiliyor. “Muhafız”, gümrük denetimlerinde insan hatasını ortadan kaldırarak, devletin vergi gelirlerini koruyor ve kaçakçılığın önlenmesinde önemli bir rol oynuyor.
Tayfun füzesinin geleceği oldukça heyecan verici bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor. Roketsan tarafından geliştirilen Türkiye’nin ilk kısa menzilli balistik füzesi olan Tayfun, artık sadece bir füze değil, bir teknoloji ailesi olarak şekilleniyor. Tayfun’un farklı varyantları, hem menzil hem de harp başlığı çeşitliliği açısından büyük bir genişleme gösteriyor. Bu füze ailesinin temel hedefi, farklı stratejik gereksinimlere göre özelleştirilmiş varyantlar sunmak ve menzil kapasitesini 2 bin kilometreye kadar çıkarabilmek.
Hipersonik Tayfun füzesinin yeni versiyonları karşımıza çıkacak
ROKETSAN Genel Müdürü Murat İkinci’nin açıklamalarına göre, Tayfun füzesinin son test atışları oldukça başarılı geçti ve bu başarı, Türkiye’nin balistik füze teknolojilerinde küresel liderlik yolunda önemli bir adım oldu. Tayfun, yüksek hassasiyeti ve cerrahi vuruş yeteneği ile dikkat çekiyor. Özellikle hipersonik seviyelerde seyir hızı, Tayfun’un hava savunma sistemlerinden kaçınmasına olanak tanırken, aynı zamanda yüksek doğruluk oranı ile istenmeyen hasarları minimize ediyor.
Füzenin menzili hakkında kamuoyuna açıklanan resmi verilerde, Tayfun’un menzilinin 280 kilometre veya daha fazla olduğu belirtilse de, bu tür stratejik füze sistemlerinin menzil bilgileri genellikle gizli tutuluyor. Tayfun’un üçüncü testinde 700 kilometreyi aşan bir menzil kat ettiği, ilk testinde ise 561 kilometreye ulaştığı açıklanmıştı. Bununla birlikte, Tayfun füzesinin menzilinin 2 bin kilometreye kadar çıkması hedefleniyor.
Tayfun’un yanında, Roketsan ayrıca Siper füzesinin Blok 2 varyantı üzerinde de çalışmalarını sürdürüyor. Bu füze, Türkiye’nin savunma kapasitesini güçlendirecek önemli bir sistem olacak ve 150 kilometre menzili ile stratejik savunmada önemli bir yer tutacak. Ayrıca, Tayfun’un yanı sıra Çelik Kubbe ve Levent sistemleri de Türkiye’nin hava savunma gücünü artırmaya yönelik projeler arasında yer alıyor.
Anadolu Isuzu, son kilometre taşımacılığına yönelik geliştirdiği elektrikli küçük kamyonet modeli BIG.e’nin seri üretimine resmen başladığını duyurdu. Kocaeli Çayırova Üretim Tesisi’nde tanıtımı yapılan bu araç, 4 metreküplük kargo hacmi ve 1000 kilogram taşıma kapasitesi ile dikkat çekiyor.
Anadolu Isuzu’nun elektrikli ticari aracı BIG.e, seri üretime başlıyor
9,4 kW gücündeki elektrik motoruyla donatılan BIG.e, üç farklı batarya seçeneği sunuyor. 10,5 kW kapasiteli batarya ile 100 kilometre, 15,7 kW kapasiteli batarya ile 135 kilometre ve 21 kW batarya ile 170 kilometreye kadar menzil sağlayabiliyor. 45 km/sa hıza ulaşabilen ve %70 yerlilik oranına sahip olan bu modelin, hem iç pazarda hem de yurt dışında yıllık 700 ila 1000 adet arasında satılması hedefleniyor.
Anadolu Isuzu Genel Müdürü Tuğrul Arıkan, firmanın kamyon ve otobüs segmentinde önemli bir pazar payına sahip olduğunu, ancak artık ürün gamını genişletmek amacıyla farklı segmentlere de yönelmek istediklerini belirtti. Hafif ticari araçlara yönelik yatırımlarının artarak devam edeceğini ifade eden Arıkan, BIG.e’nin bu stratejinin önemli adımlarından biri olduğunu vurguladı.
BIG.e’nin kapsamlı saha testlerinden geçtiğini ve oldukça olumlu geri dönüşler aldıklarını belirten Arıkan, aracın ilk siparişlerinin alındığını açıkladı. Başta turizm sektörü olmak üzere, fabrika içi taşımacılık, hastaneler, üniversite kampüsleri, belediyeler, ecza depoları, zincir marketler ve e-ticaret depoları gibi birçok farklı alandan talep geldiğini dile getirdi. Ayrıca, KOBİ’ler, limanlar ve havalimanları gibi operasyonel maliyetleri düşürmek isteyen işletmelerin de BIG.e’ye yoğun ilgi gösterdiğini sözlerine ekledi.
Türk savunma sanayisinin önemli firmalarından biri olan ASSAN Group, Güney Kore’ye MK serisi uçak mühimmatı satışı için anlaşmaya vardığını duyurdu. Abu Dabi’de devam eden IDEX 2025 fuarında açıklamalarda bulunan ASSAN Group Genel Müdürü Gürcan Okumuş, Güney Kore’nin son yıllarda askeri ihracatta önemli bir aktör haline geldiğini ve Türkiye’nin de bu pazarda yer alacağını belirtti. Sözleşmenin yakın zamanda imzalanması beklenirken, bu anlaşma Türkiye’nin savunma sanayii alanındaki ihracat kapasitesini artırma hedeflerine önemli bir katkı sağlayacak.
Türkiye, Güney Kore’ye askeri mühimmat satışı yapmaya hazırlanıyor
ASSAN Group, yalnızca mühimmat satışıyla değil, aynı zamanda yeni üretim hatları ve savunma teknolojilerinde genişleme planlarıyla da dikkat çekiyor. Şirket, Azerbaycan’ın Nahçıvan bölgesinde bir üretim hattı kurmaya hazırlanırken, Afrika ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki yatırımlarını da artırmayı planlıyor. BAE’nin hali hazırda en büyük ihracat pazarı olduğunu belirten Okumuş, küresel ölçekte üretim kapasitelerini genişlettiklerini ifade etti.
Türkiye, Güney Kore’ye askeri mühimmat satışı yapmaya hazırlanıyor.
Bunun yanı sıra, şirketin TSK envanterindeki M60-T ve Leopard tanklarının şanzıman bakımlarını yapabildiği ve hibrit motor teknolojisi üzerinde çalıştığı da açıklandı. ASSAN Group, yaklaşık 1000 beygir gücünde bir hibrit güç grubu geliştirme sürecinde olup, bu sistemin ilk prototipini Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı (IDEF 2025) kapsamında tanıtmayı hedefliyor.
Bu hibrit motor, özellikle FIRTINA obüsleri ve benzeri askeri sistemlerde kullanılabilecek. Şirketin bu yıl içinde operasyonel testleri tamamlaması beklenirken, Türkiye’nin savunma sanayiindeki yerlileştirme hamlelerine katkı sunmaya devam edeceği görülüyor.
Yapay zeka dünyasında önemli bir gelişme yaşanıyor; eski OpenAI CTO’su Mira Murati, yeni girişimi Thinking Machines Lab’i duyurdu. Murati’nin liderliğindeki bu şirketin amacı, yapay zeka sistemlerini daha anlaşılır, kişiselleştirilebilir ve insan ihtiyaçlarına daha uygun hale getirmek. Thinking Machines Lab, OpenAI’ın kurucu ortaklarından John Schulman’ı baş bilim insanı, eski araştırma şefi Barret Zoph’u ise CTO olarak ekibine dahil etti. Ayrıca, Google DeepMind ve Character AI gibi sektörün önde gelen şirketlerinden 29 çalışanı da bünyesine kattı.
Eski OpenAI yöneticisi Mira Murati, yapay zeka şirketi kurmaya hazırlanıyor
Şirket, yapay zeka sistemlerinin hızla gelişmesine rağmen, bazı temel eksikliklerin hâlâ giderilmediğini belirtiyor. Özellikle, ileri düzey yapay zeka modellerinin nasıl eğitildiği konusunda bilgi eksiklikleri bulunduğunu ve bu durumun hem halkın AI hakkında bilinçlenmesini engellediğini hem de kişisel ihtiyaçlara yönelik özelleştirme yapmayı zorlaştırdığını vurguluyorlar. Bu nedenle Thinking Machines Lab, multimodal sistemler geliştirerek insanların yapay zeka ile daha etkili çalışmasını sağlamayı ve bilim ile yazılım mühendisliği gibi alanlarda devrim yaratmayı hedefliyor. Güvenlik de şirketin öncelikleri arasında yer alıyor.
Mira Murati, daha önce Tesla’da çalışmış ve 2018’de OpenAI’a katılmıştı. 2022’de CTO olan Murati, 2023’te kısa süreliğine geçici CEO olarak görev yaptıktan sonra şirketten ayrıldı. Murati’nin yönetiminde, OpenAI’de ChatGPT, DALL-E ve GitHub Copilot gibi büyük projeler hayata geçmişti. Şimdi, Thinking Machines Lab ile AI dünyasında nasıl bir etki yaratacağını zaman gösterecek.
Bu gelişme, OpenAI’dan ayrılan önemli isimlerin kurduğu şirketlerin artan sayısını gözler önüne seriyor; örneğin, Ilya Sutskeve’nin kurduğu Safe Superintelligence ve eski çalışanlar tarafından kurulan Anthropic, şu an OpenAI’ın en büyük rakiplerinden biri olarak öne çıkıyor.