Techinside Google News
Ana Sayfa Blog Sayfa 99

Beyaz Saray, kesintilerle dolu yeni NASA bütçesinde Ay ve Mars’tan vazgeçemiyor!

Bu rakam, önceki yıla kıyasla yüzde 25’lik ciddi bir kesintiyi ifade ediyor. Ancak NASA tarafından yürütülen Ay ve Mars keşif programları bu kesintiden etkilenmek bir yana, ek kaynak alıyor.

Bütçe teklifinde NASA’nın Artemis programı kapsamında Ay’a iniş çalışmaları için 7 milyar dolar, Mars keşfi için ise ilk kez ayrı bir kalemle 1 milyar dolar ayrılıyor. Bu gelişme, Başkan Trump’ın Mars’a insan göndermeye dair önceki söylemleriyle örtüşüyor. Ancak Artemis programı da Çin ile yaşanan jeopolitik gerilim nedeniyle Kongre tarafından desteklenmeye devam ediyor. Böylece NASA, hem Ay hem de Mars hedeflerine paralel bir yol izliyor.

Yeni bütçede en fazla kesintiye uğrayan kalem ise bilim programları. 2.2 milyar dolarlık kesintiyle Mars Sample Return (Mars’tan örnek getirme) gibi pahalı görevlerin iptali öngörülüyor. Ayrıca, Dünya Bilimleri programı da 1.1 milyar dolar kaybediyor; düşük düzeyli iklim izleme projeleri tamamen durduruluyor ve Landsat programının yeniden yapılandırılması hedefleniyor.

Yeni NASA bütçesi ile ISS, STEM ve SLS tehlikede

Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS) için de kötü haber var: 503 milyon dolarlık kesintiyle mürettebat sayısının azaltılması ve araştırma kapasitesinin düşürülmesi planlanıyor. Ancak mürettebat sayısının altıya düşmesi, bakım işlerinin yükünü artıracağı için araştırma faaliyetlerinin neredeyse durmasına neden olabilir.

Ayrıca, NASA’nın eğitim ve farkındalık birimi olan STEM Outreach tekrar kapatılmak isteniyor. Gerekçe olarak ise etkisi sınırlı ve bazı grupları önceliklendiren programların uzay sektörüne katkı sunmadığı gösteriliyor. Bu teklif daha önce de gündeme gelmiş, ancak Kongre’nin iki kanadından da destek bulan STEM programı fonlanmaya devam etmişti. Bu sefer nasıl bir karar çıkacağı ise belirsiz.

Son olarak, SLS ve Orion roket sistemlerinin Artemis II görevinden sonra bırakılarak özel sektörle çalışılması öneriliyor. Bu durum, Kennedy Uzay Merkezi’nde inşa edilen Mobil Fırlatma Kulesi 2’nin iptal edilmesi anlamına gelebilir.

Her ne kadar bu bütçe planı kamuoyuna sunulmuş olsa da, nihai kararı Kongre verecek. Cumhuriyetçi ve Demokrat birçok Kongre üyesi NASA’ya yapılan bu kesintilerden memnun değil. Bu nedenle 2026 bütçesinin kesinleşmesi önümüzdeki aylarda yoğun tartışmalara sahne olabilir.

FutureHouse, bilimsel keşifleri hızlandırmak için yeni bir araç sunuyor

Geçtiğimiz hafta API ve platformunu duyuran FutureHouse, bu yeni araçla biyolojik verilerden bilgi üretimini daha sistematik ve hızlı hâle getirmeyi amaçlıyor.

Finch, ağırlıklı olarak bilimsel makalelerden oluşan biyoloji verilerini analiz ederek, kullanıcıların belirlediği bir araştırma sorusu çerçevesinde işlem yapıyor. Araç, verilen prompt’a göre analiz kodları çalıştırıyor, grafikler oluşturuyor ve sonuçları değerlendiriyor.

FutureHouse CEO’su Sam Rodriques’in ifadelerine göre Finch, bir yüksek lisans öğrencisinin yapacağı çalışmaları birkaç dakika içinde gerçekleştirebiliyor. Ancak bu hız, doğrulukla her zaman örtüşmüyor.

FutureHouse, yapay zekadan bilim insanı üretecek!

FutureHouse’un hedefi, önümüzdeki on yıl içinde bir yapay zekâ bilim insanı inşa etmek. Ancak bu iddialı vizyonun pratiğe ne ölçüde döküleceği henüz belirsiz.

Rodriques, Finch’in şu an için “ilk yılındaki bir lisansüstü öğrenci” düzeyinde olduğunu belirtiyor. Ayrıca, aracın zaman zaman komik hatalar yaptığını da kabul ediyor. Bu nedenle FutureHouse, Finch’in doğruluğunu değerlendirecek ve sistemin eğitimine katkı sağlayacak biyoinformatik uzmanları ve hesaplamalı biyologlar arıyor.

Bu gelişme, yapay zekânın bilim dünyasındaki rolü üzerine süregelen tartışmaları yeniden gündeme getiriyor. OpenAI CEO’su Sam Altman, bu yılın başında kaleme aldığı bir yazıda, süperzekâ seviyesindeki yapay zekâ araçlarının bilimsel inovasyonu büyük ölçüde hızlandıracağını öne sürmüştü. Anthropic CEO’su da, yakın gelecekte kanser gibi karmaşık hastalıkların tedavisinde yapay zekânın belirleyici rol oynayabileceğini savunuyor. Ancak bu beklentilere rağmen, mevcut yapay zekâ sistemlerinin henüz somut bilimsel atılımlar gerçekleştirdiği söylenemez.

İlaç keşfi, 2034’e kadar 160 milyar dolarlık bir iş hacmine ulaşacak!

Biyoloji, özellikle ilaç keşfi alanı, yapay zekâ şirketleri için cazip bir alan. 2024’te 66 milyar doları bulan pazarın 2034’e kadar 160 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Ancak bu alandaki deneyimler, yapay zekânın tek başına yeterli olmadığını gösteriyor. Örneğin, AI destekli ilaç geliştirme girişimleri olan Exscientia ve BenevolentAI, son yıllarda başarısız klinik denemelerle gündeme geldi. Google DeepMind’ın AlphaFold 3 modeli gibi sistemlerin doğruluğu ise hâlâ değişkenlik gösteriyor.

Biyoteknoloji ve yapay zeka

FutureHouse’un Finch aracı, her ne kadar umut vadeden bir teknoloji olsa da henüz bilimsel bir keşfe imza atmış değil. Şimdilik kapalı beta’da geliştirilen araç, bilim dünyasının dikkatini çekmeyi başarıyor ancak gerçek potansiyelini gösterebilmesi için hem teknik gelişim hem de bilimsel katkı alanında zamana ihtiyacı var.

Finch’in açık beta sürümüne geçişi ve ilk bilimsel çalışmalardaki rolü, gelecekte yapay zekânın bilim insanlarının yanında ne ölçüde yer alabileceğini gösterecek önemli bir test olacak.

Google’dan I/O öncesi sürpriz: Gemini 2.5 Pro Preview tanıtıldı!

Mevcut Gemini 2.5 Pro modelinin yerini alacak bu güncellenmiş sürüm, şirketin iddiasına göre kodlama, web uygulaması geliştirme ve video anlama gibi alanlarda kayda değer performans artışları sunuyor.

Yeni model, Gemini API, Vertex AI ve AI Studio platformları üzerinden geliştiricilere sunuluyor. Üstelik önceki Gemini 2.5 Pro modeliyle aynı fiyatlandırma yapısına sahip. Web ve mobildeki Gemini uygulaması üzerinden de erişilebiliyor. Google’ın bu hamlesi, şirketin yapay zekâ rekabetinde OpenAI ve xAI gibi güçlü rakiplerine karşı pozisyonunu sağlamlaştırmak istediğini gösteriyor.

Yeni Gemini modeli kodlama ve web geliştirmede iyileştirme yapıyor

Google, blog gönderisinde yeni Gemini modelinin özellikle etkileşimli web uygulamaları oluşturma, kod dönüştürme ve kod düzenleme gibi görevlerde büyük gelişmeler kaydettiğini belirtiyor. Modelin WebDev Arena Leaderboard’unda birinci sırada yer aldığına dikkat çekiliyor. Bu liste, yapay zekâ modellerinin estetik ve işlevsel web uygulamaları geliştirme becerilerini değerlendiriyor.

Ayrıca video anlama alanında da iddialı bir çıkış yapan model, VideoMME benchmark’ında %84,8 gibi yüksek bir skor elde ederek bu alanda da state-of-the-art düzeyine ulaştı.

Google, yeni Gemini sürümünün yalnızca performans iyileştirmeleri sunmakla kalmayıp, geliştiricilerden gelen geribildirimleri de dikkate aldığını vurguluyor. Özellikle fonksiyon çağrılarında hata oranlarının azaltılması ve fonksiyon tetikleme başarısının artırılması, modelin dikkat çeken iyileştirmeleri arasında yer alıyor. Geliştiriciler için estetik arayüz üretme yeteneği yüksek olan bu model, aynı zamanda yönlendirilebilirliğiyle de esneklik sunuyor.

Google’ın bu duyuruyu I/O konferansından hemen önce yapması, etkinlikte tanıtılması beklenen daha fazla yapay zekâ destekli araç ve modelin habercisi niteliğinde. Şirketin, hem geliştirici topluluğunu etkilemek hem de pazar payını artırmak için bu modeli stratejik bir zamanda piyasaya sunduğu açıkça görülüyor.

Yeni Gemini 2.5 Pro Preview (I/O Edition) ile birlikte, geliştiriciler daha güçlü, daha az hatalı ve daha yaratıcı çözümler üretebilecek. Google’ın bu alandaki rekabet planlarını ve modellerin geleceğini görmek için gözler I/O etkinliğine çevrilmiş durumda.

Cisco, kuantum bilgisayarları birbirine bağlayacak prototip çipi tanıttı!

Cisco tarafından duyurulan bir diğer önemli gelişme, Kaliforniya’nın Santa Monica kentinde kuantum teknolojilerine odaklanacak yeni bir araştırma laboratuvarı kurulduğu haberiydi.

Şirketin geliştirdiği bu yeni çip, klasik ağ çiplerinde kullanılan teknolojilerle benzer yapılar taşısa da, kuantum fiziklerinin sunduğu benzersiz avantajları kullanıyor. Cisco, özellikle kuantum dolanıklık (entanglement) ilkesinden yararlanarak, çipin iki foton arasında bağlantı kurduğunu ve bu bağlantı sayesinde uzaktaki kuantum bilgisayarların eşzamanlı veri paylaşımı yapabileceğini belirtiyor.

Cisco’nun inovasyon birimi Outshift’in kıdemli başkan yardımcısı Vijoy Pandey, bu teknolojinin yalnızca gelecekteki kuantum bilgisayar ağları için değil, bugünkü pratik uygulamalarda da kullanılabileceğini vurguladı. Özellikle finans sektöründe işlem zamanlarının senkronize edilmesi, küresel veri merkezlerinde saatlerin eşitlenmesi veya uzaydan gelen meteoritlerin tespiti gibi alanlarda bu teknolojiye ihtiyaç duyulabileceğine dikkat çekti.

Pandey, “Dünyanın farklı noktalarından gelen verilerin zaman damgalarının senkronize edilmesi gerekiyor. Bu çip bunun gibi kritik ihtiyaçlara çözüm sunabilir.” diyerek teknolojinin potansiyel kullanım alanlarını özetledi. Ancak Cisco’nun çipi hâlen prototip aşamasında ve ticari bir ürün hâline gelmesi için henüz bir takvim belirlenmiş değil.

Kuantum yarışında Cisco’nun stratejisi: Bağlantı kurmak

Cisco, kuantum donanım geliştirme yarışına yeni katılan tek şirket değil. Son aylarda Google, Microsoft, Amazon ve Nvidia gibi devler de kendi kuantum çiplerini tanıttı. Ancak bu şirketler daha çok qubit üretimi ve artırımı üzerine yoğunlaşırken, Cisco’nun hedefi bu kuantum birimlerini birbirine bağlamak.

Santa Barbara Üniversitesi ile iş birliği içinde geliştirilen bu çip, kuantum bilgisayarların birbirine ışık hızından bağımsız biçimde bilgi aktarımı yapmasına olanak tanıyan kuantum dolanıklık prensibine dayanıyor. Albert Einstein’ın uzaktan hayaletimsi etki (spooky action at a distance) olarak adlandırdığı bu olgu, Cisco’nun geliştirdiği çip sayesinde artık daha somut bir teknolojik adım hâline gelmiş durumda.

Pandey, “Gerçek bir kuantum ağı kurmak için ilk gerekli yapı taşı bir dolanıklık çipidir. İşte biz de o ilk yapı taşını tanıtıyoruz.” diyerek Cisconun uzun vadeli hedeflerine işaret etti.

Cisco’nun bu adımı, kuantum teknolojilerinde bağlantı altyapısını üstlenme stratejisini açıkça ortaya koyarken, şirketin kuantum çağındaki yerini şimdiden sağlamlaştırma niyetini de gözler önüne seriyor.

Blinq kartvizitleri ortadan kaldırmaya kararlı

0

Yıl 2025, ancak kartvizitler hala revaçta. Herhangi bir konferansı veya endüstri fuarını ziyaret edin ve er ya da geç atılması muhtemel bir yığınla karşılaşacaksınız. Ancak akıllı telefonlar bilgi ve iletişim bilgilerimizin depoları haline geldikçe, insanların kartvizitlere dijital alternatifler denemeye istekli olması anlaşılabilir bir durum.

Blinq kartvizitleri dijitalleştiriyor

Melbourne’den bir girişim olan Blinq, 2017’de bir hobi projesi olarak başladığında bu trendin hızla yayılacağına bahse girdi ve QR kodlu bir widget’a sahip dijital bir kartvizit uygulaması sundu. Şirket bugün bir kese dolusu altınla kaçıyor: Şu anda 2.5 milyondan fazla kullanıcısı var. Hem bireysel müşteriler hem de ABD, Kanada, İngiltere ve Avustralya’daki 500.000 şirkette aktif.

Bu ilerlemenin ardından, girişim şimdi Touring Capital liderliğinde 25 milyon dolarlık Seri A finansman turu topladı. Geri dönen destekçiler Blackbird Ventures ve Square Peg Capital da yeni yatırımcı HubSpot Ventures’ın da katıldığı turda yer aldı.

Blinq’in CEO’su ve kurucusu Jarrod Webb: “Blinq’in QR’ı kim olduğunuzu paylaşmanın basit ve kişisel bir yoluydu ve iPhone kullanıcıları arasında iyi çalışıyordu. Ancak çoğu Android cihaz QR taramasını yakalayana ve benimsenme büyümeye başlayana kadar 2019’un sonlarına kadar beklemedik” dedi. QR kodları ana akıma girdi, yüz yüze toplantılar daha bilinçli hale geldi ve Blinq’in bu anları kusursuz ve unutulmaz kılma odağı ivme kazanmaya başladı.

Girişim o zamandan beri B2C2B yolunu izledi. Uygulama, kullanıcıların farklı ihtiyaçlar için çeşitli özelleştirilmiş dijital kartvizitler oluşturmasına ve bunları kullanarak kişilerle bağlantı kurmasına olanak tanır. Uygulama ayrıca QR kodları, e-posta imzaları, NFC’ler, kısa bağlantılar veya görüntülü görüşme arka planları kullanarak ayrıntıları otomatik olarak yakalayabilir ve bunları HubSpot veya Salesforce gibi CRM sistemleriyle senkronize edebilir.

Webb’e göre Blinq, bireyler, küçük işletmeler ve küresel işletmeler tarafından kullanılıyor ve müşteri tabanının %80’i ABD’de bulunuyor. Ekibi, Melbourne’deki beş çalışandan Sidney, Melbourne, New York ve San Francisco’daki 67 çalışana çıkarak ürün geliştirme ve pazara sunma çabalarını destekledi.

Google Android tasarım görselleri sızdırıldı

Google, Mayın ayında I/O 2025’te yeni “Material 3 Expressive” tasarım sistemini tanıtacak. Ancak şirkette biri bu hafta yanlışlıkla bununla ilgili bir blog yazısı yayınladı. Hemen silindi, ancak Wayback Machine bunu çoktan arşivledi ve 9to5Google’daki hızlı düşünen kişiler de görselleri kaydetti. Blog yazısının kendisi Android 16 için yeni tasarım sistemine yönelik yapılan araştırmayla ilgiliydi.

Google Android tasarım görselleri

Google, üç yıl boyunca 18.000’den fazla katılımcıyla çeşitli çalışmalar ve deneyler yürüttü. Bunlar arasında şunlar yer alıyor:

  • İnsanların dikkatlerini nereye odakladıklarını görmek için göz takibi
  • Görüş ve izlenimleri toplamak için anketler ve odak grupları
  • Tercihleri ​​keşfetmeye yönelik deneyler
  • Kullanıcıların arayüzü ne kadar çabuk öğrenebileceklerini görmek için kullanılabilirlik testleri

İsimlendirmeden de tahmin edebileceğiniz gibi, Google bu yeni sistemle “ifade edici” bir tasarıma gidiyor. Bu da insanların kullanıcı arayüzüyle etkileşime girdiklerinde “bir şeyler hissetmelerini” sağlamayı amaçlıyor. Google’ın araştırmasına göre, bu hem genç insanlar arasında popüler hem de yaşlı insanlar için kullanımı kolay. Blogdaki bu görseller, ifade edici tasarım ile ifade edici olmayan tasarım arasındaki farkı göstermektedir.

Gmail uygulaması maketi bana en çarpıcı geleni, e-posta uygulaması tasarımlarının halen “sadece öyle olsun diye” geçmişte kalmış gibi hissettiriyor. Eklediğim görselleri görmek ve gerçekten bir telefon için yapılmış gibi hissettiren bir tasarım üzerinde çalışmak istiyorum.

Büyük metinler, daha büyük ana düğmeler, kayan araç çubukları ve “şekil ve rengin cesurca kullanımı” Material 3 Expressive’in arkasındaki temel fikirlerden bazılarıdır. Ancak Google’ın yayınladığı görseller telefonunuzda göreceğiniz görseller olmayabilir.

Apple toplu dava ile karşı karşıya

0

App Store kararının ardından Apple, geliştiricilerden toplu dava ile karşı karşıya kaldı. Uygulama geliştiricileri, Apple’ın mahkeme kararına uymaması nedeniyle para kaybettiklerini iddia ediyor. Apple , tahkir kararına yol açan bir mahkeme emrine uymaması nedeniyle daha fazla olumsuzlukla karşılaşabilir. Geliştiriciler adına açılan bir toplu dava, Apple’ın eylemlerinin, orijinal mahkeme emrini ihlal ettiği tespit edilen süre boyunca Pure Sweat Basketball’un (ve diğer geliştiricilerin) gelirine mal olduğunu iddia ediyor. Hukuk firması Hagens Berman, “Apple ihtiyati tedbire gerektiği gibi uysaydı, Pure Sweat uygulamasına abonelikleri doğrudan müşterilerine satabilirdi” iddiasında bulunuyor.

Apple toplu dava ile zor duruma düştü

Orijinal 2021 mahkeme kararı, Apple’ı App Store geliştiricilerinin kullanıcıları diğer ödeme sistemlerine yönlendirmesine izin vermeye zorladı, böylece Apple tarafından alınan uygulama içi ödemelerin %30’unu atlatabilirlerdi. App Store’un geliştiricilerin uygulamalarına düğmeler veya bağlantılar eklemesini ve kullanıcıların App Store ortamı dışında satın alımlar yapmasına izin verecek meta verileri engellemeyi bırakması gerekiyordu. Ancak geliştirici Epic Games, Apple’ı karara “kötü niyetli uyum” göstermekle suçladı çünkü hala harici ödeme sistemlerine bağlantılar aracılığıyla yapılan satışlardan %27’ye kadar komisyon alıyordu. Ayrıca Apple’ın diğer ihlallerin yanı sıra harici düğmeler üzerinde ağır kısıtlamalar getirdiğini söyledi.

Yargıç Yvonne Gonzalez Rogers geçen haftaki kararında Apple’ın her fırsatta “en anti-rekabetçi seçeneği” seçtiğini söyledi. Hatta Apple’ın eylemleriyle ilgili gerçeği gizlemek için yemin altında yalan söylediğini iddia etti ve davayı cezai tahkir soruşturması için bir ABD avukatına yönlendirdi.

Dava: “Mahkeme sonunda Apple’ın gelirlerini korumak için ihtiyati tedbiri bilerek ihlal ettiğine ve ardından mahkemeye sunmak üzere çoğunlukla ‘tanık kürsüsünde yalanlar’ içeren gerekçeleri ‘tersine mühendislikle’ sunduğuna karar verdi. Kanıtlar, kıdemli bir Apple yöneticisinin [Phil Schiller] ‘Apple’ın ihtiyati tedbire uymasını savunurken’ Bay Cook’un bu tavsiyeyi görmezden geldiğini ve finans ekibindeki diğerlerinin onu aksi yönde ikna etmesine izin verdiğini gösterdi. Cook kötü bir seçim yaptı” diyor. Toplu dava, Apple’a olmaması gereken komisyonlar ödemek zorunda kalan 100.000 veya daha fazla geliştiricinin kaybedilen gelirini geri kazanmayı amaçlıyor. Hagens Berman, daha önceki bir App Store toplu dava davasında iOS geliştiricileri için 100 milyon dolarlık bir anlaşma elde etmişti.

Kaspersky, kurumsal hesaplardaki güvenlik açığını tespit etti!

Kaspersky Digital Footprint Intelligence tarafından yapılan bir araştırma, çalışanların kurumsal e-posta adreslerini kişisel hesaplar için kullanmalarının ciddi güvenlik açıklarına yol açtığını ortaya koydu. Özellikle Roblox, Netflix ve Discord gibi popüler eğlence platformlarında bu tür kullanımın yaygın olduğu görülüyor. 2019 ile 2024 yılları arasında yapılan analizler, sızdırılan hesap bilgilerinde yer alan kullanıcıların ortalama yüzde 7’sinin bu hizmetlere iş e-posta adresleriyle kaydolduğunu gösterdi. Bu durum, yalnızca kişisel hesapların güvenliğini değil, aynı zamanda şirketlerin siber güvenlik düzeyini de tehlikeye atıyor.

Kaspersky, kurumsal hesaplardaki güvenlik açığını ortaya koydu

Kaspersky uzmanlarından Sergey Shcherbel, iş e-posta adreslerinin kişisel hesaplarda kullanılmasının hem erişim sorunları doğurabileceğini hem de büyük bir güvenlik riski oluşturduğunu belirtti. Parola örüntülerinin tahmin edilebilir olması, bir platformdan sızdırılan bilgilerin başka sistemlerde de kullanılmasına kapı aralayabiliyor. Bu da potansiyel olarak kurumsal verilere yönelik saldırı riskini artırıyor.

Kaspersky, kurumsal hesaplardaki güvenlik açığını ortaya koydu

Araştırmada bankacılık sektörüne ait 50 farklı şirketten elde edilen veriler incelenerek, bu kurumların çalışanlarının iş e-postalarını beş ayrı platform kategorisinde – yayın hizmetleri, sosyal ağlar, pazar yerleri, oyun platformları ve yetişkin içerikli siteler – kullanma eğilimi analiz edildi. Elde edilen bulgular, bu tür kullanımın yalnızca bireylerin değil, tüm kurumsal sistemlerin güvenliğini tehdit ettiğini gösteriyor. Özellikle finans sektöründe çalışanların bu alışkanlığı, hassas verilerin siber suçlular tarafından ele geçirilmesine zemin hazırlayabilir.

Kaspersky, bilgi hırsızlığına karşı alınması gereken önlemler konusunda da önerilerde bulundu. Öncelikle, güvenliği ihlal edilen hesapların parolalarının derhal değiştirilmesi, şüpheli etkinliklerin takip edilmesi ve cihazlarda kapsamlı güvenlik taraması yapılması gerektiği vurgulandı. Ayrıca şirketlere, dark web ortamlarını proaktif şekilde izlemeleri ve çalışanlara yönelik güvenlik farkındalığı eğitimlerini düzenli olarak sürdürmeleri tavsiye ediliyor. Katı parola politikalarının benimsenmesi ve riskli davranışların önüne geçilmesi, kurumsal siber güvenliğin temel taşları arasında yer alıyor.

Bu kapsamda Kaspersky, siber tehditlere karşı şirketlerin ne kadar savunmasız olduğunu analiz etmelerine ve potansiyel açıkları önceden tespit etmelerine olanak sağlayan özel bir açılış sayfası ve kaynaklar sunarak, farkındalığı artırmayı hedefliyor.

N11 el değiştirdi: Rekabet Kurumu satışı onayladı!

Rekabet Kurumu, Türkiye’nin önde gelen çevrim içi alışveriş platformlarından N11’in Abu Dabi merkezli DMSF Holding Limited’e devrine onay verdi. Kurumun resmi internet sitesinde yayımlanan kararla birlikte, N11 Elektronik Ticaret ve Bilişim Hizmetleri A.Ş.’nin tüm hisselerinin DMSF Holding’e geçişi resmen tamamlandı. Bu gelişmeyle birlikte N11, tamamen yabancı sermayeli bir yapının bünyesine katılmış oldu.

N11 resmen el değiştirdi

Devir süreci, geçtiğimiz ay DMSF Holding’in yaptığı başvuruyla başlamıştı. Süreç kapsamında N11’in tamamının devredilmesi için Rekabet Kurulu’na iletilen başvuru olumlu sonuçlandı ve platformun yeni sahibi resmen belirlendi. Bu satışla birlikte N11’in sahiplik yapısında son bir yıl içinde ikinci kez köklü bir değişiklik yaşandı. Eylül 2023’te Getir Perakende Lojistik A.Ş., platformdaki hisselerini Borancılı Teknoloji A.Ş.’ye devretmişti. Böylece kısa süreli yerli ortaklık dönemi sona ermiş ve platform tamamen yabancı bir yatırım grubunun kontrolüne girmiş oldu.

N11 resmen el değiştirdi
N11 resmen el değiştirdi

DMSF Holding Limited, merkezi Abu Dabi’de bulunan ve çeşitli sektörlerde faaliyet yürüten uluslararası bir yatırım şirketi olarak biliniyor. Şirket; perakende, lojistik, gayrimenkul geliştirme, ithalat ve ihracat gibi alanlarda etkin rol üstleniyor ve küresel stratejik ortaklıklar aracılığıyla büyümesini sürdürüyor. N11’in devralınmasıyla birlikte DMSF, Türkiye’nin hızla büyüyen e-ticaret pazarında önemli bir yer edinmiş oldu.

Son dönemde Türkiye e-ticaret sektöründe dikkat çeken sermaye hareketliliği yaşanıyor. N11’in ardından, Hepsiburada’nın çoğunluk hisselerinin de Kazakistan merkezli Kaspi.kz tarafından 1.1 milyar dolara satın alınması, bu alandaki yabancı yatırımcı ilgisinin arttığını gösteriyor. Tüm bu gelişmeler, Türkiye’deki büyük e-ticaret platformlarının küresel sermaye yapılarıyla bütünleşme sürecine hız kazandırdığını ortaya koyuyor.

Atatürk Havalimanı terminal binaları teknoloji üssü oluyor!

Atatürk Havalimanı’ndaki terminal binaları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasını taşıyan ve Resmi Gazete’de yayımlanan karar doğrultusunda teknopark statüsüne kavuştu. Bu kararın ardından söz konusu alan, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde Bilişim Vadisi’ne bağlı olarak “Terminal İstanbul” adıyla hizmet verecek. Yeni teknoparkın, dünyanın en büyük teknoloji girişimciliği merkezi olması hedefleniyor.

Atatürk Havalimanı terminal binaları teknoloji üssü oldu

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, Terminal İstanbul’un binlerce teknoloji girişimine ev sahipliği yapacağını belirterek, bu girişimlerin burada büyüyüp yatırımcılarla buluşacağını ifade etti. Bakanlık da merkezin İstanbul’u küresel bir girişimcilik merkezi haline getirmek üzere planlandığını açıkladı.

Atatürk Havalimanı terminal binaları resmen teknoloji üssü oldu.

Yeni merkez yalnızca girişimcilik odaklı bir yapı olmayacak; aynı zamanda teknoloji eğitimi ve bilim iletişimi alanlarında da önemli işlevler üstlenecek. Terminal İstanbul bünyesinde bir bilim merkezi, yazılım ve yapay zeka okulu ile farklı yaş gruplarına hitap eden teknoloji atölyeleri kurulacak. Sunulacak altyapının, hem bireysel girişimciler hem de özel sektör temsilcileri tarafından etkin şekilde kullanılabileceği bildirildi.

Bu teknopark projesi, kamu ve özel sektör iş birliğiyle geliştirilecek ve yönetimi Bilişim Vadisi tarafından yürütülecek. Böylece Türkiye’nin yerli ve milli teknoloji ekosistemine önemli katkılar sunacak yeni bir merkez daha hayata geçirilmiş oldu.

Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi aşağıdaki yorumlar kısmından bizimle paylaşabilirsiniz.

Türkiye’de E-Ticaret rekor seviyeye çıktı!

Ticaret Bakanlığı tarafından yayımlanan 2024 yılı e-ticaret görünüm raporuna göre, Türkiye’de e-ticaret sektörü rekor seviyelere ulaştı. Son bir yıl içinde e-ticaret hacmi yüzde 61,7 oranında artarak 3 trilyon 162 milyar TL’ye çıktı. Raporda, perakende alanındaki e-ticaret hacminin de yüzde 63,7’lik bir büyüme göstererek 1 trilyon 619 milyar TL’ye ulaştığı kaydedildi. Bu gelişmelerle birlikte e-ticaretin Türkiye’nin Gayri Safi Yurt İçi Hasılası içindeki payı yüzde 6,5’e, genel ticaret içindeki oranı ise yüzde 19,1’e yükseldi.

Türkiye’de E-Ticaret rekor seviyeye ulaştı

Döviz cinsinden değerlendirildiğinde, Türkiye’nin 2024 yılı toplam e-ticaret hacmi 89 milyar 580 milyon dolara ulaştı. Bu, 2019 ile 2024 yılları arasında dolar bazında yüzde 274 oranında bir artışa işaret ediyor. Yıl boyunca gerçekleşen toplam işlem adedi de önemli bir artış göstererek yüzde 10,1 yükseldi ve 1 milyar 850 milyona ulaştı. E-ticaret faaliyetinde bulunan işletme sayısı 600 bin 800 olarak kayıtlara geçti. Bu işletmelerin büyük çoğunluğunu yüzde 78,6 ile şahıs firmaları oluştururken, yüzde 17,8’ini limited şirketler ve yüzde 3,6’sını anonim şirketler meydana getirdi.

E-ticarette kişiselleştirme

Sektörel dağılıma bakıldığında, en yüksek e-ticaret hacminin 301 milyar 340 milyon TL ile giyim, ayakkabı ve aksesuar kategorisinde gerçekleştiği görüldü. Bu alandaki harcamaların büyük kısmı, yani yüzde 80’i kadın tüketiciler tarafından yapıldı. Giyim sektörünü sırasıyla 208 milyar 900 milyon TL ile havayolu taşımacılığı ve 180 milyar 230 milyon TL ile seyahat ve ulaşım hizmetleri takip etti.

E-ticaret yapan işletmelerin faaliyet alanlarına göre dağılımında ise yemek sektörü yüzde 21,6 ile en önde yer aldı. Onun ardından yüzde 15,6 ile giyim, ayakkabı ve aksesuar; yüzde 12,2 ile elektronik sektörü geldi. Özellikle tekstil ve aksesuar alanı, sadece iç pazarda değil, e-ihracat tarafında da yüksek hacimli satışlar gerçekleştiren sektörler arasında yer aldı.

E-ticaret altyapısına uyum oranı en yüksek olan iller ise İstanbul, Kayseri ve İzmir olarak sıralandı. Genel olarak bakıldığında, Türkiye’de hem işlem hacmi hem de e-ticaretle uğraşan işletme sayısında önemli bir artış yaşandığı görüldü. Raporda yer alan veriler, dijital ticaretin ülke ekonomisindeki etkisinin giderek arttığını ve sektörün hızla büyümeye devam ettiğini ortaya koydu.

Uber otonom sürüş hizmeti için geri sayıma başladı

Uber, May Mobility ile yaptığı anlaşmayı doğrulayarak platformunda daha fazla otonom aracı kullanıma sunmaya hazırlanıyor. Michigan eyaletinin Ann Arbor kentinde bulunan girişim, önümüzdeki birkaç yıl içinde platformda binlerce sürücüsüz taksinin konuşlandırılmasını sağlayacak olan yolculuk paylaşım deviyle stratejik bir ortaklık kurmayı kabul etti.

Uber otonom sürüş hizmeti başlamaya hazır

Operasyonlar bu yılın sonuna doğru Arlington, Teksas’ta başlayacak ve 2026 ve sonrasında Amerika Birleşik Devletleri’ndeki daha fazla şehre genişletilecek. May Mobility 2021’den beri orada faaliyet gösteriyor. Uber kullanıcılarına ilk etapta sunulacak araçlar, firmanın patentli Çoklu Politika Karar Verme (MPDM) teknolojisiyle donatılmış May Mobility’nin Toyota Sienna Autono-MaaS minivanları olacak.

MPDM, verileri gerçek zamanlı olarak yorumlamak için yapay zekayı kullanır ve bu sayede zorlu senaryolara sürekli olarak evrilip uyum sağlayabilir. Bu da ona, örneğin geleneksel olarak otonom araçlar için zor olduğu kanıtlanmış öngörülemeyen “uç durumlarda” avantaj sağlar. May Mobility şu anda belirli lokasyonlarda sürücüsüz operasyonlar sunsa da , Arlington’da sürücüsüz hizmetler aşamalı olarak devreye girmeden önce otonom araçlar, araç içi insan güvenlik operatörleri ile birlikte hizmete sokulacak. Anlaşma, otonom sürüş teknolojisi şirketinin bugüne kadar itibarını inşa ettiği “mikro toplu taşıma” operasyonlarının ötesine geçme arzusunu yansıtıyor.

Şu ana kadar Amerika’daki konuşlandırmalarının çoğu , Arizona’daki Sun City’deki bir emekli topluluğu gibi küçük coğrafi olarak sınırlandırılmış alanlardaki belirli rotalara veya Minnesota’daki Eden Prairie gibi mevcut toplu taşıma seçeneklerini tamamlayıcı yerlere odaklandı. Ancak bu tür operasyonların ötesine geçme isteği, geçen yıl Atlanta’da Sienna’larını sunmak için Lyft ile ortaklık kurduğunu duyurduğunda açıkça ortaya çıktı. Bu durum, şirketin Waymo’nun otonom taksilerini orada sunmak için bir anlaşma yapan yeni ortağı Uber ile rekabete girmesine neden oldu.

May Mobility CEO’su ve kurucu ortağı Edwin Olson, yeni ortaklığıyla ilgili: “Uber platformunda lansman yapmak, May Mobility’nin önde gelen özerklik hizmeti sağlayıcısı olarak büyük pazarlara hızla açılmaya hazır olduğunun pazara büyük bir sinyali” dedi.

“Yapay Zekâ Yıldızları” projesi birinci yılını tamamladı!

Vodafone Vakfı ve Habitat Derneği’nin dijital geleceğe hazır nesiller yetiştirme hedefiyle başlattığı “Yapay Zekâ Yıldızları” projesi birinci yılını tamamladı. Projeyle 36 bini aşkın öğrenciye ulaşılırken, projeye yapılan her 1 TL’lik yatırım 5,34 TL değerinde sosyal geri dönüş sağladı. Projenin yeni döneminde 55 bin öğrenciye ulaşılması hedefleniyor.

Toplumsal değişim ve gelişimin öncüsü olma hedefiyle faaliyetlerini sürdüren Vodafone Vakfı, genç nesilleri dijital geleceğe hazırlamaya devam ediyor. Vakıf, geçen yıl Habitat Derneği işbirliğiyle hayata geçirdiği “Yapay Zekâ Yıldızları” dijital eğitim projesiyle, 12 ilde 58 farklı lokasyonda 183 gönüllü öğretmenin katkısıyla 36 bini aşkın öğrenciye ulaştı. Türkiye’nin 81 ilinde 11-14 yaş arası ortaokul ve 14-18 yaş arası lise öğrencilerine yapay zekâ eğitimlerinin verildiği projeye yapılan her 1 TL’lik yatırım 5,34 TL değerinde sosyal geri dönüş sağladı. Projenin yeni döneminde 55 bin öğrenciye ulaşılması hedefleniyor.

Türkiye Vodafone Vakfı Başkanı Hasan Süel genç girişimcileri destekleyen Yapay Zekâ Yıldızları projesini anlatıyor.

Yapay Zekâ Startup Studio inkübasyon programı başlıyor

Türkiye Vodafone Vakfı Başkanı Hasan Süel, şunları söyledi: “Yapay zekâ, geleceğin dijital teknolojileri arasında kritik rol oynayacak. Global Vodafone Vakfı’nın hazırladığı ‘Eğitim Alanında Yapay Zekânın Artan Rolü’ raporuna göre, ülkemizde okullarda yapay zekâ kullanımı söz konusu olduğunda, öğrencilerin %27’si geri kaldığını hissediyor. Geçen yıl Habitat Derneği işbirliğiyle başlattığımız ‘Yapay Zekâ Yıldızları’ projesiyle amacımız, genç nesillerin teknolojik bakımdan donanımlı olmalarını sağlamak, günümüzde her alanda gördüğümüz yapay zekâ teknolojisini öğrenip kullanarak yaratıcı fikirlerini yeni teknolojilerle birleştirmelerini mümkün kılmak. 12 ilde yürüttüğümüz projenin ilk yılında hedefimizin de üzerine çıkarak toplam 36 bini aşkın öğrenciye ulaştık. Yaptığımız sosyal etki analizinde gördük ki, projeye yapılan her 1 TL’lik yatırım 5,34 TL değerinde sosyal geri dönüş sağladı. Proje kapsamında, gençlere global bir hackathon’a katılım imkânı da sunduk.. Yeni dönemde hedefimiz 55 bin öğrenciye ulaşmak. Süregelen çalışmalarımızın yanında yeni bir oluşuma da imza atacağız. Yapay Zekâ Startup Studio ile lise öğrencilerinin yapay zekâ odaklı fikirlerinin girişime dönüşmesini sağlayacak bir inkübasyon programı başlatacağız. Vodafone Vakfı olarak, genç nesillerin geleceği için çalışmaya devam edeceğiz.”

Habitat Derneği İcra Kurulu Başkanı Bora Caldu ise şöyle konuştu: Gençleri geleceğin diliyle, üreten yapay zeka ile buluşturuyoruz. Vodafone Vakfı ile beraber hayata geçirdiğimiz Yapay Zeka Yıldızları projesiyle, ortaokul ve lise öğrencilerini yapay zekayla buluştururken tüketen değil, üreten bireyler olarak yetişmelerini destekliyoruz. Yapay zekâ, makine öğrenimi, sanal gerçeklik ve dijital denge gibi alanlarda gençleri bilinçlendiriyor; dijital dönüşüm yolculuklarında onlara eşlik ediyoruz. Türkiye’nin dört bir yanındaki teknoloji sınıflarında, köy okullarında ve gezici eğitim çadırlarında çocukların ve gençlerin potansiyelini yapay zekayı kullanarak birlikte ortaya çıkarıyoruz. Geçtiğimiz dönemde Romanya’da dalgalandırdığımız bayrağımızı bu yıl da yapacağımız hackathon yoluyla uluslararası arenalarda temsil etmeye çalışacağız. Aynı zamanda bu yıl gezici aracımızın il sayısını 12’den 15’e çıkararak kırsal alanda daha fazla çocuğa ulaşmayı hedefliyoruz. Son olarak Yapay Zeka Startup Studio ile liseli genç girişimcilerin hayallerine ortak olacak, yerel ve global yarışmalarda onların yanında yer alacağız. “Üreten yapay zeka” yaklaşımıyla yalnızca bilgi aktarmakla kalmayacak; gençlerin üretmesini, denemesini ve fark yaratmasını destekleyeceğiz. Bu yolculukta başta Vodafone Vakfı olmak üzere tüm paydaşlarımıza ve gönüllülerimize teşekkür ediyoruz, birlikte üretecek birlikte güçleneceğiz.

Öğrenciler yapay zekâyla tanışıyor

“Yapay Zekâ Yıldızları” projesi kapsamında, 11-14 yaş arası ortaokul ve 14-18 yaş arası lise öğrencilerinin yapay zekâ ile buluşması sağlanıyor. Öğrenciler, yapay zekâ konusunda çeşitli araçlarla içerik üretebiliyor, yapay zekâyı kapsamlı bir şekilde öğreniyor ve kendi projelerini geliştirebiliyor. Aynı zamanda, global içerik ve etkinliklerle de gençler için farklı gelişim alanları sunuluyor. Projeye katılan 744 öğrenciyle gerçekleştirilen araştırmaya göre, ilk yılda öğrencilerin %85’i yapay zekânın ne olduğunu tanımlayabilmeye başladı; %60,5’i tarif komutlarını nasıl yazacağını öğrendi; %79,5’i eğitimi çok yararlı ve öğretici buldu; %64,2’si ise öğrendiklerini hemen kullanmaya başladı.

Kırsalda yapay zekâ eğitimleri

Projenin yeni döneminde de yüz yüze, online ve web sitesi bazlı eğitimler devam edecek. Yeni dönemde 55 bin öğrenciye ulaşılması hedefleniyor. Ayrıca, eğitmen ve gönüllü sayısı da artacak. Gezici Teknoloji Çadırı ile 15 ilde kırsal ilçelerdeki liseler ve köylerdeki okullarda bilim, teknoloji ve yapay zekâ odaklı eğitim aktiviteleri düzenlenecek. Köy Teknoloji Ağı ile 45 lokasyonda bulunan teknoloji sınıflarında eğitim ve etkinliklerin yürütülmesi sağlanacak. Konteyner Teknoloji Sınıfları ile 4 ilde kodlama ve yapay zekâ eğitimleri verilecek. Toplumsal fayda, sürdürülebilirlik ve teknolojiyle iyilik temalarında hackathon düzenlenecek.

İnkübasyon programı başlatılacak

Proje kapsamında yeni bir program da hayata geçirilecek. Yapay Zekâ Startup Studio adı altında, lise öğrencilerinin yapay zekâ odaklı fikirlerinin girişime dönüşmesini sağlayacak bir inkübasyon programı başlatılacak. Toplam 3 ay sürecek programda, 20 girişim eğitim programı, 10 girişim hızlandırıcı program ve 5 girişim demo günü düzenlenecek. Eğitim programları fiziksel ve online olmak üzere hibrit modelde gerçekleştirilecek. Eğitim programı, yapay zekâ odaklı fikir geliştirme, teknik beceriler, yalın kanvas ve ürün geliştirme süreçlerini kapsayacak. Hızlandırıcı programın ön şartı, tüm eğitim programlarının başarıyla tamamlanması olacak. Ardından, hızlandırıcı programda yatırım, finans ve destekler gibi konular başta olmak üzere girişimcilik süreçlerini inşa eden eğitim-mentorluk alınacak. Demo gününün ön şartı, hızlandırıcı programın başarıyla tamamlanması olacak. Jüri karşısında fikirler yarışacak ve tüm takımlara çeşitli ödüller verilecek. Yarışmayı dereceyle bitiren girişim adayları, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği tarafından her yıl Cenevre’de yapılan AI for Good etkinliğine katılacak. Proje kapsamında yarışmayı tamamlayan 20 girişimin de UNICEF tarafından gerçekleştirilecek Generation Unlimited ve GN tarafından gerçekleştirilecek Entrepreneurship World Cup global yarışmalarına doğrudan başvuru hakkı olacak.  

Chatbotlar arama motoru üzerinde düşük etkiye sahip

0

OneLittleWeb’in yaptığı bir araştırmaya göre, yapay zeka sohbet robotları son iki yılda popüler arama motoru sitelerine gelen trafiği neredeyse hiç etkilemedi. Çalışmada Nisan 2023’ten Mart 2025’e kadar küresel web trafiği analiz edildi. En son yılda, chatbot siteleri arama motorları tarafından alınan ziyaretlerin yalnızca %2,96’sını oluşturuyordu.

Chatbotlar arama motoru üzerinde beklenen etkiyi yaratmıyor

Arama trafiğindeki mütevazı düşüş, patlayıcı büyümeye rağmen yapay zeka sohbet robotlarının henüz geleneksel arama davranışını anlamlı bir şekilde yerinden edemediğini gösteriyor. Çalışmanın yazarı ve OneLittleWeb’in kurucusu Sujan Sarkar: “ChatGPT’nin muazzam büyümesine rağmen, Google’dan günlük yaklaşık 26 kat daha az ziyaret alıyor. Yapay zeka sohbet robotları hızla büyürken, arama motorları günlük kullanıcı etkileşiminde baskın konumunu korumaya devam ediyor” diye ekledi.

Sarkar ayrıca Google ve Microsoft Bing gibi arama motorlarının 2025’in başlarında trafiği artırmak için AI Genel Bakışları ve Arama Üretken Deneyimi (SGE) gibi AI özelliklerini kullandığını belirtti. Sarkar: “Geçici bir düşüşe rağmen, bu entegrasyonlar ilgi ve kullanımın yeniden canlanmasına yardımcı oldu” diye yazdı.

Oregon eyaletinin Bend kentinde bulunan bir danışmanlık hizmetleri firması olan Enderle Group’un başkanı ve baş analisti Rob Enderle, çalışma süresinin uzunluğunun mevcut sohbet robotu ile arama motoru arasındaki resmi çarpıtabileceğini iddia etti.

Verdiği demeçte: “Yapay zekayı arama için kullanmak nispeten yeni bir şey ve insanlar henüz doğru şekilde nasıl yönlendirme yapacaklarını öğrenmediler, bu nedenle iki yıllık verileri inceleyen bir anket, çoğunlukla yapay zeka aramalarının olmadığı ve anket döneminin sonunda araçların yeni kullanılmaya başlandığı bir dünyayı yansıtacaktır; bu da sonuçları yapay zekanın zayıf kullanımına doğru yönlendirecektir” dedi.

Hyundai fabrikalarında Atlas Robotlar çalışmaya başladı!

Hyundai Motor Group, ABD’deki üretim tesislerinde çığır açan bir adım atıyor. Şirket, Georgia’daki Metaplant America fabrikasında Boston Dynamics’in Atlas humanoid robotlarını kullanmaya başlıyor. Bu robotlar, insan işçilerin yaptığı görevleri yerine getirmek için tasarlandı. Hyundai, 2025 sonuna kadar araç montajının %40’ını otomatikleştirmeyi hedefliyor. Bu hamle, şirketin 21 milyar dolarlık ABD yatırım planının bir parçası. Yatırımın 6 milyar doları inovasyon ve stratejik ortaklıklara ayrıldı.

Atlas Robotlar karmaşık görevlerde öne çıkıyor

Atlas robotları, özellikle parça sıralama gibi karmaşık görevlerde öne çıkıyor. Bu süreç, araç montajı için parçaların doğru sırayla hazırlanmasını sağlıyor. Robotlar, gelişmiş yapay zeka ve sensörlerle donatıldı. Kamera sensörleri, binlerce parçayı hızlı ve hatasız şekilde organize ediyor. Boston Dynamics, Atlas’ın elektrikli versiyonunu Nisan 2024’te tanıttı. Yeni model, hidrolik versiyona göre daha güçlü ve esnek. Ağır ve düzensiz nesneleri taşıma yeteneğiyle dikkat çekiyor.

Hyundai, Boston Dynamics’i 2021’de 880 milyon dolara satın aldı. Bu satın alma, şirketin robotik alanındaki liderlik hedefini güçlendirdi. Şu anda Hyundai tesislerinde dört ayaklı Spot robotları denetim ve bakım için kullanılıyor. Atlas robotları ise üretime doğrudan katkı sağlayacak. Şirket, küresel tesislerinde robot kullanımını artırmayı planlıyor. Bu strateji, üretim süreçlerini hızlandırıyor ve verimliliği artırıyor.

Otomotiv sektöründe rekabet artacak

Hyundai’nin bu adımı, otomotiv sektöründe rekabeti kızıştırıyor. Tesla, Optimus robotlarını fabrikalarında test ediyor. BMW ise Figure 02 robotlarını deniyor. Hyundai, Atlas ile bu yarışta öne geçmeyi amaçlıyor. Uzmanlar, humanoid robot pazarının 2035’e kadar 38 milyar doları aşacağını öngörüyor. Hyundai, bu büyüyen pazarda lider konum hedefliyor.

Ancak, robotların yaygınlaşması iş gücü tartışmalarını da beraberinde getiriyor. Bazı işçiler, iş kayıplarından endişe ediyor. Hyundai, robotların insanlarla birlikte çalışacağını vurguluyor. Şirket, güvenli ve ergonomik bir üretim ortamı yaratmayı taahhüt ediyor. Atlas robotlarının denemeleri bu yıl sonunda başlayacak. Başarılı olursa, Hyundai diğer tesislerinde de bu teknolojiyi yaygınlaştıracak.

Bu gelişme, otomotiv endüstrisinde yeni bir dönemin habercisi. Hyundai, Atlas robotlarıyla üretimi yeniden şekillendiriyor. Georgia’daki fabrika, bu teknolojik devrimin öncüsü olacak.

Modüler robotlar depo düzeni sağlıyor

0

Alman bir lojistik firması tarafından geliştirilen bir yenilik, malların nasıl sıralanıp taşınacağını yeniden şekillendiriyor. Cellumation’ın Celluveyor sistemi, paketlerin her yöne tam olarak hareket etmesini sağlayan, çok yönlü tekerleklerle donatılmış küçük, altıgen hücrelerden oluşan modüler bir tasarıma sahip. Modüler robotlar depo düzeninde de etkili hale geliyor.

Modüler robotlar depo düzeni için kullanılıyor

Kompakt ve çevik olan sistemin yerden tasarruf sağlayan üçgen benzeri yapısı, onu dar depo ortamlarında karmaşık yönlendirme ve sıralama için ideal hale getirerek geleneksel konveyör bantlarına esnek bir alternatif sunar. Modüler robotlar depo alanlarında yeni fırsatlar yaratmaktadır. Şimdi, tedarik zinciri otomasyon firması Daifuku, Celluveyor’u paketlerin paletlerden verimli bir şekilde çıkarıldığı ve daha fazla işleme veya teslimat için yönlendirildiği robotik palet boşaltma sistemine entegre etmek için Cellumation ile ortaklık kurdu.

Cellumation’ın yenilikçi hücresel taşıyıcı sistemi, benzersiz modüler tasarımı ve yapay zeka destekli hassasiyetiyle malzeme taşımayı dönüştürüyor. Her biri üç yönlü tekerleğe sahip altıgen robot hücreleri sistemi oluşturuyor. 360°’de ayrı ayrı kontrol edilen bu çok yönlü tekerlekler, en dar alanlarda bile düzgün, çarpışmasız nesne hareketi sağlıyor. Modüler robotlar depo içindeki akışı mükemmelleştiriyor.

3B kamera tabanlı bir görüş sistemi, her nesnenin yüksekliğini, boyutunu ve yüzeyin üzerindeki konumunu sürekli olarak izliyor. Otoyollarda seyreden otonom arabalar gibi, bu veriler gerçek zamanlı olarak en iyi rotaları belirleyen karmaşık algoritmalara aktarılıyor. Sonuç olarak, çıkış noktalarındaki nesneler mükemmel şekilde hizalanmış ve yönlendirilmiş olduğundan, aşağı yönde değişikliklere gerek kalmıyor.

Yeniliğin merkezinde, hareketi anında izleyebilen, değiştirebilen ve düzeltebilen Cellumation’ın uyarlanabilir yazılımı yer alıyor. Dijital ikizler, yalnızca yazılım yükseltmeleriyle kurulum sonrası hız kazanımlarını sağlayarak verimliliği artırıyor. Celluveyor’ın açık yapısı, yeni işler için kolay yeniden yapılandırmaya olanak tanıyor ve bu da onu sürekli değişen sektörler için uygun hale getiriyor. Şirkete göre, bu akıllı, ölçeklenebilir çözüm manuel süreçleri otomatikleştiriyor ve geleneksel konveyör sistemlerini modernize ederek lojistik otomasyonu güçlendiriyor. Modüler robotlar depolarda geleceği temsil ediyor.

TeleMessage uygulaması faaliyetlerini askıya aldı

Trump yetkilisinin kullandığı mesajlaşma uygulaması, saldırının ardından faaliyetlerini askıya aldı. ABD Başkanı Donald Trump’ın o dönemki ulusal güvenlik danışmanı Mike Waltz’un geçen haftaki Kabine toplantısında kullandığı şifreli mesajlaşma uygulaması, iddiaya göre hack’lenmesinin ardından geçici olarak hizmetini durdurdu.

TeleMessage uygulaması faaliyetlerine ara verdi

Siber saldırıyı ilk olarak pazar günü duyuran 404 Media’ya göre, Signal’in değiştirilmiş versiyonu gibi davranan İsrail merkezli bir uygulama olan TeleMessage’ın hacker’ı, Waltz’un veya görüştüğü kişilerin mesajlarını ele geçiremedi. Ancak bildirilen ihlal, üst düzey hükümet yetkililerinin kullandığı, müşterilerin uyumluluk amacıyla mesajları arşivlemesine olanak tanıyan uygulamanın güvenli olup olmadığı konusunda soruları gündeme getiriyor.

Uygulamayı yöneten Smarsh’ın sözcüsü yaptığı açıklamada: “TeleMessage olası bir güvenlik olayını araştırıyor” dedi. “Tespit edildiğinde, olayı kontrol altına almak için hızlı bir şekilde harekete geçtik ve soruşturmamızı desteklemek için harici bir siber güvenlik firmasıyla anlaştık” dedi.

404 Media’nın haberine göre, hacker tarafından çalınan veriler arasında TeleMessage’ın Signal, WhatsApp, Telegram ve WeChat versiyonları kullanılarak gönderilen mesajların içerikleri de yer alıyor. Smarsh, Mart ayında, “devlet kurumları arasında güvenli ve uyumlu iletişim çözümlerine yönelik artan ihtiyacı karşılamayı” amaçlayan bir Kamu Sektörü Birimi’nin kurulduğunu duyurdu.

Massachusetts merkezli bir uygulama güvenliği şirketi olan Black Duck’ın altyapı güvenliği uygulamaları direktörü Thomas Richards yaptığı açıklamada: “Bu ihlal birçok düzeyde endişe verici” dedi.

TeleMessage, hükümet kurumları ve işletmelerin sohbetlerin yedek kopyalarını alarak bu yasalara uymasını sağlayan bir yol olarak pazarlanıyor. Ancak 404 Media geçen hafta TeleMessage’ın, mesajların gizliliğini koruyan Signal’in uçtan uca şifrelemesini zayıflatabileceğini bildirdi.

Apple, App Store davasında mahkeme kararına direnmeye devam ediyor!

0

Apple, Fortnite’ın geliştiricisi Epic Games ile süregelen davasında Yargıç Yvonne Gonzalez Rogers’ın sert eleştirilerine maruz kalmıştı.

Teknoloji devi, mahkemenin emrine uyduğunu belirtse de, kurallarına yönelik değişiklikleri sınırlandırıcı şartlara bağlaması nedeniyle yargı tarafından ciddi şekilde uyarıldı.

Rogers, “Bu bir müzakere değil, tedbirdir.” diyerek Apple’ın kararı uygulamaktan kaçınmak için aşırı kurallar koyduğunu vurguladı. Mahkeme ayrıca, Apple Mali İşler Başkan Yardımcısı Alex Roman’ı yemin altında yanlış beyanda bulunmakla suçlayarak durumu ABD Savcılığı’na sevk etti. Bu gelişme, Apple için sadece ticari değil, aynı zamanda hukuki açıdan da tehlikeli bir süreci işaret ediyor.

Apple kuralları değiştirdi ama direnişi bitmedi

Apple, mahkeme kararının ardından teknik anlamda uyum sağlayarak geliştiricilerin uygulamalarda dış ödeme seçeneklerine yönlendirme yapmasına izin verdi. Spotify gibi uygulamalar bu yeni açılımdan faydalanmaya başladı. Ancak Apple, bu izni yalnızca belirli koşullarda veriyor. Geliştiricilerin özel bir talepte bulunmaları gerekiyor ve dış ödemelerden hâlâ %27 oranında komisyon alınıyor. Ayrıca kullanıcıları uyaracak Korku Ekranları adı verilen tam sayfa bilgilendirme mesajlarının gösterilmesi zorunlu tutuluyor.

Apple, bu uygulamalarla yasal süreci şeklen yerine getirdiğini savunsa da, mahkeme ve teknoloji sektörü temsilcileri bu yaklaşımı açık bir dolaylı direnç olarak yorumluyor. Apple için en büyük risklerden biri, App Store’un gelir modelinin temelden sarsılması. Şirket, uygulama içi satın alımlardan milyarlarca dolar kazanç sağlıyor ve bu sistemin dışına çıkılması Apple’ın finansal yapısını doğrudan etkileyebilir.

App Store AB

Gözler WWDC 2025’te olacak

Mahkeme süreci devam ederken Apple bir yandan da geliştiricileri kendi sisteminde tutmanın yollarını arıyor. İddialara göre, Haziran ayında gerçekleşecek Dünya Geliştiriciler Konferansı’nda Apple, yalnızca Küçük İşletme Programı kapsamında olanlara değil, tüm geliştiricilere yönelik genel bir komisyon indirimi duyurabilir. Bu, geliştiricilerin uygulama içi ödeme sistemini kullanmaya devam etmeleri için bir teşvik mekanizması olabilir.

Apple’ın bu karara karşı sergilediği tutum, yalnızca Epic Games ile olan mücadelesinin değil, dijital platformların genel olarak nasıl düzenlenmesi gerektiği sorusunun da merkezinde yer alıyor. Önümüzdeki aylarda alınacak kararlar, yalnızca App Store’un değil, dünya genelinde benzer mağaza modellerinin işleyişine dair önemli birer örnek teşkil edecek.

Pulsar modülü füzyon koşulları için teste alındı

0

Amerika Birleşik Devletleri’nden iki firma, üretim ölçeğinde, türünün ilk örneği bir pulser modülünü test etmek için bir araya geldi. Bu, elektrik enerjisini depolamak ve onu güçlü, hassas bir şekilde kontrol edilen patlamalarla iletmek ve nihayetinde küçük yakıt kaplarını yüksek verimli (>100 megajul) füzyon koşullarına taşımak için tasarlanmış bir sistemdir.

Pacific Fusion Corporation ve General Atomics, yeni nesil empedans eşleştirilmiş Marx jeneratörü (IMG) olan modülün testini gerçekleştirecek. Pacific Fusion’ın birden fazla IMG modülü birleştirildiğinde, bir pulser oluşur. Bu, bir füzyon hedefini füzyon için gereken yüksek sıcaklıklara ve basınçlara sıkıştırmak için güçlü bir elektrik akımı üreten bir sistemdir. Pacific Fusion’ın kurucu ortağı ve Baş Teknoloji Sorumlusu Keith LeChien: “Düşük maliyetle seri üretilebilen modüler bileşenler kullanarak füzyon tarihindeki en yoğun güç üreten, hat değiştirilebilir üniteyi sunuyoruz ” dedi.

Pulsar modülü füzyon koşullarında test ediliyor

Pacific Fusion, her bir pulser modülünün tek bir hızlı pulse’da yaklaşık 2TW tepe gücü, yani tüm ABD elektrik şebekesinin sağladığı ortalama güçten yaklaşık dört kat daha fazla güç sağlayacağını açıkladı; tüm bunlar bir nakliye konteynerinin kapladığı alana sığan bir cihazdan geliyor. Net tesis enerji kazanımı sağlamak ve bol miktarda sabit gücü açığa çıkarmak üzere tasarlanan PF’nin Gösterim Sistemi için bu modüllerden yaklaşık 150 tanesi gerekiyor.

General Atomics Energy Group’un kıdemli başkan yardımcısı Dr. Anantha Krishnan: “Uzun füzyon inovasyonu geçmişimizle General Atomics, Pacific Fusion gibi hızlı hareket eden yeni başlayan şirketler için güçlü bir fırlatma rampası sunuyor” dedi. Geçtiğimiz yıl, Fremont Test Merkezi’ndeki bir Pacific Fusion ekibi, her modülün temel bileşenlerinin performans standartlarını karşıladığını başarıyla gösterdi; sistem güvenilirliğini doğrulamak için tek bir günde 100’den fazla ardışık testi tamamladı. Bu iş birliği, yeni nesil füzyon test tesislerinin ilerlemesinde önemli bir adım teşkil ediyor. Pacific Fusion’ın cesur yaklaşımını GA’nın bilimsel ve mühendislik liderliği mirasıyla birleştirerek, ortaklık, füzyon enerjisini ticari gerçekliğe daha da yakınlaştırmayı hedefliyor.

General Atomics, prototip testlerinde Pacific Fusion’a destek verdi ve şimdi ilişki, sistem operasyonları, kriyojenik, üretim ölçeğinde üretim ve hedef üretimi gibi tam ölçekli füzyon santrali bileşenleri üzerinde iş birliğini de kapsayacak şekilde gelişiyor.

Dünyanın ilk otonom demir yolu kamyonu hizmete giriyor

0

Sürdürülebilir demir yolu ulaşımının öncüsü Glid ve geleneksel yük operatörü Mendocino Railway, Altın Eyalet’in en simgesel ve doğal manzaralı demir yolu koridorlarından birinde çığır açan otonom ve hibrit yük pilot projesini başlatmak için güçlerini birleştirdi. Dünyanın ilk otonom demir yolu projesi olması planlanan bu girişim, yılın sonlarına doğru başlaması planlanan pilot projenin, hibrit motorlu GliderM ve otonom kardeşi AR2RV (Otonom Yol-Demiryolu Aracı) dahil olmak üzere Glid’in yeni nesil karayolu-demiryolu araçlarını aktif yük operasyonlarına entegre edeceği bildiriliyor.

Dünyanın ilk otonom demir yolu kamyonu

Bu araçlar, Willits ve Fort Bragg’ı birbirine bağlayan 64 km uzunluğundaki tarihi bir koridor olan California Western Railroad boyunca çalışacak. Dünyanın ilk otonom demir yolu kamyonu bu hat üzerinde hizmet verecek. Bu hat, yüzyıllık mirası, nefes kesen sekoya manzaraları ve Kaliforniya’nın tarihi kerestecilik ve yük ekonomisindeki önemli rolü nedeniyle Skunk Tren güzergahı olarak biliniyor. 1885’te kurulan rota, Kuzey Kaliforniya’nın sekoya ormanları arasında ilerlerken engebeli arazisi ve muhteşem manzarasıyla ünlendi. 1920’lerde, yolcuların tren görüş alanına girmeden çok önce fark ettikleri, benzinle çalışan ilk vagonlarının güçlü kokusu nedeniyle bu takma adını aldı.

Girişim, kırsal kesimlere ve yeterince hizmet alamayan topluluklara daha akıllı, daha temiz lojistik hizmeti sunma yolunda önemli bir adım atarak, çevresel etkiyi azaltırken erişilebilirliği ve ekonomik fırsatları iyileştiren sürdürülebilir bir çözüm sunuyor. Dünyanın ilk otonom demir yolu bu hedefler doğrultusunda geliştirilmiştir.

Glīd Technologies CEO’su Kevin Damoa, ortaklığı yalnızca teknoloji alanında atılmış bir adım olarak değil, aynı zamanda mirasa saygı gösterme, fırsat yaratma ve Mendocino Demiryolu tarafından uzun süredir korunan bölgesel bir yaşam hattını dönüştürme taahhüdü olarak nitelendirdi. Proje yalnızca teknolojik yenilikçiliğiyle değil, aynı zamanda az kullanılan altyapının canlandırılması, karbon emisyonlarının azaltılması ve tarihsel olarak yeterince hizmet alamayan bölgelerde ekonomik büyümenin desteklenmesi gibi daha geniş hedefleriyle de öne çıkıyor.

Hem karayollarında hem de demiryollarında çalışabilen hibrit GliderM, tamamen otonom AR2RV ile birlikte çalışarak akıllı ulaşım sistemlerinin ilk ve son mil lojistiğini nasıl dönüştürebileceğini gösterecek.