E-imza sayısı iki milyonu aştı

0
BTK verilerine göre, Eylül 2016 sonu itibarıyla, 2.042.051 elektronik imza ve 424.657 mobil imza olmak üzere toplam 2.466.708 elektronik sertifika oluşturuldu. 2016 yılının üçüncü çeyreğinde bir önceki döneme göre, elektronik imza sayısında yüzde 4,2 ve mobil imza sayısında yüzde 3,6 oranında artış gerçekleşti. 2015 yılının üçüncü çeyreğinde ise toplam 1.915.627 elektronik sertifika oluşturuldu. Çipli kimlik ve e-imza ile hız, güvenlik ve zaman tasarrufu sağlanacak E-dönüşüm kapsamı içerisinde yer alan birçok uygulama, iş süreçlerini hızlandırırken, zaman ve maliyetten önemli oranda tasarruf edebilmeyi mümkün kılıyor. 2017 yılının Ocak ayında tüm Türkiye’de dağıtılmaya başlanacak yeni çipli kimlik kartları ile devlet kapsamında sunulan hizmetlere, internetin bulunduğu her yerden kimlik kartı ile erişilebilecek. Yeni çipli kimliklerle vatandaşlar; bankacılık, noter, okul, emniyet ve tapu işlemlerinin yanı sıra sağlık ve sigorta işlemlerinde de güvenli doğrulama işlemi yapabilecek. Yeni kimlik kartlarının içerisine uzun vadede isteğe bağlı olarak e-imza dahil edilebilecek. Yeni çipli kimliklerle bireysel e-imza kullanımı daha fazla yaygınlaşacak.

E-imza kullanımı yüzde 4,2 oranında yükseldi

Teknolojinin gelişimi ile bireylerin ve kurumların birçok avantaj ve fırsatlara sahip olabildiklerini belirten E-GÜVEN Genel Müdürü Can Orhun, “Yenilikçi teknolojiler hayatımızın vazgeçilmez bir parçasını oluşturuyor. Akıllı telefonlar ve yenilikçi uygulamalar, hayatımızı kolaylaştırıyor. Dünya genelinde yapılan araştırmalara baktığımızda, 3.419 milyar insanın internete bağlandığını görüyoruz. BTK verilerine göre, 2016 yılının üçüncü çeyreğinde geniş bant internet abone sayısı 59,1 milyonu aşmış durumda. E-imza’nın yüzde 4,2 oranında yükseldiği görülüyor.”

Android Auto artık sesli komut alıyor

0
Android’in otomobillerde kullanılan versiyonu, sürücülerin geniş ikonlar ve rahat okunan haritalar sayesinde daha güvenli yolculuk yapmasını sağlıyor. Android Auto sistemi sayesinde araç içinde multimedya içerikleri daha rahat kontrol edilebilirken, otomobil de Android temelli diğer cihazlarla kolayca iletişim kurabiliyor.

Android Auto’ya OK Google desteği

Google şimdi Android Auto’da yaptığı güncellemeyle bu işletim sistemine sesli komut verebilme imkanını kullanıma açtı. Kullanıcılar artık telefon bağlamaya gerek duymadan, doğrudan otomobilin işletim sistemine “OK Google,” şeklinde seslenerek, aracın sesli komut almasını sağlayabilecek. Böylece şoför, hiçbir şekilde elini direksiyondan indirmeden, harita üzerinde arama yapabilecek, beğendiği müziği çalabilecek veya otomobilin diğer fonksiyonlarına ulaşabilecek.  

Teknokentlerimiz girişimcileri bekliyor

0
Startuplar için teknokentler büyük önem taşıyor. Bu yerleşkeler, sağladıkları alt yapı imkanları ile teknoloji üreten girişimler için gerekli olgunlaşma ortamını sunuyor. TechInside olarak teknokentler hakkında özel bir dosyayı açıyoruz. Bu özel dosya çalışmamızda, üç gün boyunca üç ayrı video ile teknokent konusunu masaya yatıracağız ve okurlarımıza teknokentler hakkında bilmek istediklerini ulaştıracağız. Teknokentlerin özellikleri ve kapasiteleri nedir, Teknokent’ten faydalanmak isteyen girişimler hangi yolu takip etmeliler? Bilmek isteyeceğiniz tüm detaylar dosya konumuzda yer alacak. (Araştırmamızın 2. bölümüne bu linkten ulaşabilirsiniz) Üç gün sürecek teknokentler dosyamızın ilk videosunu aşağıda izleyebilirsiniz. https://www.youtube.com/watch?v=c0HRYmc5ZjI&feature=youtu.be  

Kodlama müfredata girecek mi?

0
Microsoft, eğitim alanındaki çözümlerini 15 Aralık’ta İstanbul’da düzenlenen Eğitim Teknolojileri Zirvesi’nde anlattı. Minecraft Eğitim Sürümü öğretmen demolarından, Türkiye’de STEM eğitimi ve oyun tabanlı eğitim panellerine kadar birçok etkinliğin yer aldığı zirveye Microsoft Genel Müdürü Murat Kansu, Milli Eğitim Bakanlığı Yeğitek Genel Müdürü Bilal Tırnakçı’nın yanı sıra Eğitim Bilimci ve Akademisyen Dr. Özgür Bolat ve Doç. Dr Selçuk Özdemir katıldı. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Microsoft Türkiye Genel Müdürü Murat Kansu, dijital devrimin eğitim için çok önemli fırsatlar sunduğuna dikkat çekti. Kansu sözlerine şöyle devam etti: “Eğitimde dijital dönüşüm sadece bilgiye ulaşma ve ders anlatma yöntemlerimizi değil, öğrenime olan bakış açımızı değiştiriyor. Artık bilgiye ulaşmanın pek çok yeni yolu var; önemli olan ise güvenilir bilgiye en kısa yoldan ulaşabilmek. Office 365 ve Windows 10 gibi ürünlerimiz sayesinde öğrencilerin bilgiye ulaşma yöntemleri ile öğretmenlerin sınıf içindeki rolleri de değişiyor. Araştırmalar Office 365 ve OneNote kullanan öğrencilerin fen bilimleri problemlerini çözerken yüzde 25 ile 38 oranında daha başarılı olduğunu gösteriyor.”

Öğretmenler de kendini geliştiriyor

“21. yüzyılda öğretmenler teknoloji sayesinde öğrencilerle birlikte öğreniyor ve gelişiyor. Eskiden tek yönlü olan bilgi paylaşımı artık çok yönlü kanallardan besleniyor” diyen Kansu, şunları söyledi: “Yapılan araştırmalar şuan öğrenci olanların yüzde 65’inin bugün adını bilmediğimiz mesleklerde çalışacaklarını gösteriyor. Bu da, şu anda bir işte çalışanların bundan 10-20 yıl sonra hayatlarını nasıl kazanacaklarını düşünmeye başlamaları gerektiği anlamına da geliyor. Bu noktada sıkça karşılaştığımız soru ise “Peki robotlar mesleğimizi elimizden mi alacak?” yönünde oluyor. Hayır, biz insanlar yaratıcıyız, empati kurabiliyoruz, duygusal yeteneklerimiz sayesinde yapay zekâ ile işbirliği yaptığımız alanlarda muazzam fırsatlar yaratma potansiyeline sahibiz.  Bir başka deyişle, otomasyona geçirilemeyecek kadar yaratıcılık gerektiren meslekler ya da getiren mimarlık, mühendislik gibi mesleklerin gelişme olasılığı çok daha yüksek.”

“Kodlama eğitimlerinin müfredata girmesi için çalışıyoruz”

Microsoft Türkiye olarak eğitimde fırsat eşitliğini önemsediklerinin altını çizen Kansu sözlerine şöyle devam etti: “Endüstri 4.0’ı konuştuğumuz bugünlerde, geleceği yaratacak olan gençleri ne kadar erken kodlamayla ve algoritmik düşünceyle tanıştırırsak o kadar hızlı Endüstri 4.0’a geçiş yapacağımızı düşünüyoruz. Nüfusunun yarısından fazlası genç olan, 10 milyondan fazla öğrencisi olan Türkiye’nin, 2023 hedeflerine ulaşabilmesi için yazılıma öncelik vermesi ve eğitimin doğal bir parçası haline getirmesi çok kritik. Her sene Bilgisayar Mühendisliği bölümlerinden 5000 civarı öğrencinin mezun oluyor ve bu sayı, Türkiye’nin potansiyelini karşılayamayacak kadar düşük. 1.3 milyon nüfusu olan Estonya’da bile bu sayı 4000! O nedenle de, daha erken yaşlarda eğitim alanında kodlama eğitimlerinin müfradata girmesi, sınıfların teknolojik çözümlerle donatılıp, eğitimin zaman ve mekandan bağımsız olarak, güvenli bir platform üzerinden karşılanması için çalışıyoruz.” Bunun yanı sıra Öğretmen Elçileri Programlarımız, Office 365 odaklı öğretmen mesleki gelişim eğitimlerimiz, Hour of Code etkinliklerimiz, Türkiye’nin ilk ve tek ücretsiz uygulama eğitimi veren en büyük sanal kampüsü Açık Akademi ile sınıflarda dijital dönüşümü gerçekleştirmek için birden fazla girişimimizle kıvılcımlar yakmaya devam edeceğiz. Kod yazan çocukların özgüvenli sunumlarına tanıklık edince, Türkiye’nin hikâyesinin değişeceğine olan inancım artıyor. Çocuklarımıza imkân verildiği takdirde ne kadar hazır olduklarını görüyorum.  Parlak fikirli, zihni açık bu nesil ile daha güzel bir geleceğin bizleri beklediğine eminim. Bu güzel geleceğin mimarları ise siz eğitmenler ve öğretmenler olacaksınız.”

Evernote mahremiyet skandalı ile sarsıldı

0
Evernote, özellikle iş dünyasında çok popüler olan, bulut tabanı ve kullanışlı bir not alma uygulaması olarak büyük beğeni topluyordu. Ancak şimdi Evernote mahremiyet konusunda ağır bir yara almış görünüyor. Uygulama, 23 Ocak’ta yapay zekanın daha etkin olması için yapılacak çalışmalara yönelik olarak yeni bir kullanıcı sözleşmesi yayınlayacağını duyurunca, tam anlamıyla kıyamet koptu. Şirketin yeni kullanıcı sözleşmesi, Evernote çalışanlarının, kullanıcıların kişisel notlarını rahatça okuyabilmesine imkan tanıdığı için çok sayıda kullanıcıdan tepki aldı.

Hata yaptık özür dileriz, ama…

Evernote, bu yöntemin, yapay zeka çalışmalarını sürdürebilmek için gerekli olduğunun altını çizse de tepkiler çığ gibi büyüyünce, Evernote’ın CEO’su bugün yaptığı açıklamada, hata yaptıklarını kabul etti  ve kullanıcı sözleşmesini yenilemeyeceklerini vurguladı. Şirketin yeni çözümü ise, eski sistemin devam etmesi. Mevut sistemde yazılım mühendisleri veya teknik elemanlar, bir kullanıcının notlarını görmek durumunda kaldıklarında, kullanıcının kimliğini göremiyorlar. Bu notları “anonim” bir kimlik altında okuyabiliyorlar. Öte yandan, Evernote üzerine alınan notlarda, kaçınılmaz olarak, kullanıcının kimliğini belli eden sayısız veri de bulunduğundan, notların anonim kalmasının zor olduğu da biliniyor. Bu küçük kriz, Evernote’a çok pahallıya mal olabilir ve popüler not alma uygulaması çok sayıda kullanıcısını kaybedebilir. Evernote, piyasadaki en eski ve en kullanışlı, üstelik de ücretsiz olarak hizmet veren not alma uygulaması olarak büyük beğeni topluyor. Son yıllarda yaptığı atılımla bulut tabanlı bir sisteme dönüşen Evernote sayesinde kullanıcılar tüm cihazlarında aldıkları notları senkronize olarak bulut üzerinde tutabiliyorlar. Ayrıca kullanışlı tarayıcı eklentileri sayesinde, internette gördükleri görsel ve metin materyali, ayrıntılı şekilde bulut üzerinde saklayabiliyorlar.  

Facebook’taki sahte haber sorununa gazeteciler el attı

Trump’ın beklenmedik şekilde seçim kazanmasının ardında, Facebook’taki sahte haberlerden etkilenen seçmenlerin olduğunu düşünen Hillary Clinton ve ABD Demokrat Parti, Facebook’a ağır eleştiriler yöneltirken, Zuckerberg de sorunu çözmek için sürekli yeni çalışmaları gündeme getiriyor. Facebook sadece birkaç gün önce, kullanıcıların haberlerin doğruluğunu oylamasına yönelik bir güncellemeyi yayına almıştı.

Uzman gazeteciler haberlerin doğruluğunu kontrol edecek

Sosyal medya devi şimdiyse, uzman gazetecilerden oluşan Poynter Ağı ile işbirliği yapacağını duyurdu. Poynter, internetteki haberlerin doğruluğunu kontrol eden ve sağlama yapan bir deneyimli bir gazetecilik ağı olarak tanınıyor. Zuckerberg, kullanıcıların oylama sonuçları ile Poynter ağındaki sonuçları birleştirerek, sahte haber şüphesi doğuran haberler hakkında kullanıcıları haberdar edecek ve bu haberleri paylaşmaya kalkan kullanıcıları, “sahte haber paylaşıyor olabileceğine” dair uyarı ile haberin doğruluğunu kontrol etmeye davet edecek. Zuckerberg’ün son çözümü, internette haber üretmenin ve paylaşmanın, “çocuk oyuncağı” olmadığını gösteren önemli bir delil. ABD’de sonra Avrupa’da da şimdi devlet kurumları, siber güvenlik uzmanları ve politik liderler, Facebook’un seçmenleri yanıltma potansiyeli nedeniyle bir ülkenin kaderini değiştirebilecek tehlikeli bir silah olabileceğini vurguluyorlar.

Merkel tüm Avrupa’yı Facebook konusunda uyardı

Almanya Başbakanı Merkel, önümüzdeki dönemde Almanya’da yaşanacak seçimlerde Facebook’un yabancı ajanlar tarafından üretilen sahte haberlerle Almanya’daki seçimleri etkilemek için kullanılacağına dair şüphelerini açık açık dile getirmiş ve bunu engellemek için seçim döneminde Facebook’a erişimin yasaklanmasının da tartışılabileceğini vurgulamıştı. Almanya’da zaten çok sevilmeyen Facebook’un seçim döneminde yasaklanması hiç sürpriz olmayacak. Ancak asıl sürpriz, diğer Avrupa ülkelerinin de seçimleri manüple etme potansiyeli nedeniyle Facebook’a farklı gözle bakmaya başlaması oldu. Öyle görünüyor ki, internette herkesin haber yazıp serbestçe yayınlayabilmesine hoşgörüyle bakılan dönemin sonuna geliyoruz. Politika yapıcıların yakın dönemde, internette haber yayınlanmasına dair önemli regulasyonları hayata geçirmesi kaçınılmaz gibi görünüyor. Özellikle batı toplumlarında, ciddi online haber organizasyonları ve gazeteciler ile sahte haber üreterek “tık” kazanmak ve reklam satmak hedefiyle uydurulmuş pazarlama amaçlı web servislerinin ayrımını yapmak için özel bazı işaretlerin ortaya çıkması hiç şaşırtıcı olmayacak.

Elektrikli otomobilde dengeler değişiyor mu?

0
Elektrikli otomobilde bugüne kadar en büyük endişe, menzil problemiydi. Otomobil kullanıcıları, şehir içi mesafelerde şarj imkanı bulabilirken özellikle  yüzlerce kilometre süren şehirler arası yolculuklarda şarj istasyonu bulamama endişesiyle elektrikli otomobil tercih etmekten çekiniyorlardı. Devletler, bu tür endişeleri gidermek için şehirler arası yollara elektrik şarj istasyonları yerleştirmek üzere planlar yaparken, bu planların hayata geçmesine de uzun yıllar olduğu biliniyor. Elektrikli otomobillere destek olmak isteyen birkaç devlet bu konuda adım atsa da, dünyanın geri kalanı için elektrikli otomobiller hala “lüks bir oyuncak” olarak kalmaya devam edecek. Ancak, yeni bir tasarım bu konudaki dengeleri değiştirebilir. ABD’li elektrikli otomobil üreticisi Lucid Motors, 650 km menzile sahip lüks bir elektrikli sedan tanıtarak, menzil konusundaki endişelerin giderileceği günlere girmek üzere olduğumuzu hatırlattı. Air isimli yeni model, hem Tesla’ya, hem de BMW ve Mercedes’e rakip olarak konumlanıyor. Tek şarjla 650 km yol gidebilen Air, bu özelliği ile dünyadaki en geniş menzile sahip elektrikli otomobil ünvanını da alıyor. Rakiplerinin artık onunla yarışabilmesi için daha uzun menzil yeteneği kazanması gerekiyor.

Lucid Air 2018 yılında üretim bandına giriyor

Lucid Motors’un Air modeli, 2018 yılında Arizona’daki fabrikasında üretime girecek. Samsung ile ortaklık yapan firma, Samsung’un 130 kWh pillerini kullanarak, aracın menzilini 650 km’ye çıKarmayı başarmış. Lüks segmentte yer alacak otomobil fiyatı 100 bin dolar seviyesinde olacak ve benzinli lüks sedanlar gibi, araç içi konfordan ödün vermeyecek. Üstelik, 0’dan 100 km/s hıza sadece 2,5 saniyede çıkacak olan Air, aynı zamanda spor otomobil karakteristiği de gösterecek.

Microsoft güvenlik zirvesi düzenledi

0
Siber güvenliğin önemi hızla ortaya çıkıyor. 2016, tüm interneti global olarak çökerten ddos saldırılarına sahne olmuşken, bugün artık ABD başkanlık seçim sonuçları bile, siber güvenlik açıklarının gölgesi altında tekrar sorgulanıyor. Yabancı devletlerin istihbarat örgütlerinin siber saldırılarla başkanlık seçimlerini etkilediği şüphesi aktif olarak soruşturuluyor.

Güvenliği sağlamak için ne yapabiliriz?

Dünya üzerindeki 1.5 milyar cihazın güvenliğinden sorumlu ve milyonlarca şirketin güvendiği, dünyanın en büyük bulut platformlarının güvenliğini 7 gün 24 saat sağlayan Microsoft, siber güvenlik konusunda birçok alanda çalışmalar yapıyor. Yapılan bu çalışmalar, Microsoft’un siber güvenlik çözümleri, örnek vakalar ve iş ortaklarının katılımı ile 14 Aralık’ta İstanbul’da düzenlenen Güvenlik Zirvesi’nde ele alındı. 300’ün üzerinde katılımcının katıldığı etkinlikte siber dünyanın tehlikeleri ve kurumların siber güvenliği konuları ele alındı, olası tehlikeleri karşı hazırlıklı olmanın önemi masaya yatırıldı.

Siber güvenliğimiz pamuk ipliğine bağlı

Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Microsoft Türkiye Genel Müdürü Murat Kansu, geleceğin başarısının, güvenliğin başarısına bağlı olduğuna dikkat çekerek, bugün güvenli bir teknolojik altyapının şirketler için sürdürülebilir büyümenin ön koşulu olduğunu vurguladı. Siber saldırıların her geçen gün giderek arttığını ve 2016 yılının ilk 3 ayında gerçekleşen siber saldırıların iş dünyasında 209 milyon dolar zarar verdiğini belirten Kansu, ülkemizde de internet altyapısını ve siber güvenliğin pamuk ipliğine bağlı olduğuna dikkat çekti. Kansu, “Gün geçmiyor ki yeni bir siber saldırı alarmı verilmesin. Günümüzün dijital dünyasında siber saldırılar ne yazık ki tüm özel şirketlerin, kamu kurumlarının ve tüketicilerin karşı karşıya kaldığı bir tehdit. Araştırmalara göre, kimlik çalınmaları ve saldırının fark edilmesi arasında geçen ortalama 229 günde 160 milyon müşteri kaydı ele geçiriliyor, bu da pazarda 3 trilyon dolar değerinde bir zarara yol açıyor. Siber suçluların, bilgisayar sunucularını gasp etme tehdidiyle 2016’nın ilk üç ayında işletme ve kurumlardan 209 milyon dolar topladığını biliyor muydunuz? Birçok şirketin çeşitli nedenlerle bu tür saldırıları bildirmediği düşünülürse gerçek tutar herhalde bundan çok daha yüksektir. Bu tehditleri göz önünde bulundurduğumuzda Microsoft Türkiye olarak sizleri olası ataklara karşı bilgilendirmek üzere gerçekleştireceğimiz Microsoft Güvenlik Zirvesi ile Microsoft Türkiye olarak siber güvenlik alanında yaptığımız yenilikçi çalışmaları ve bilgi birikimimizi siber güvenlik alanındaki uzmanlarımızla birlikte aktarmayı planlıyoruz” dedi.

Türkiye siber saldırganların hedefinde

Microsoft tarafından üç ayda bir yayınlanan Güvenlik İstihbarat Raporu’nda (SIR) yer alan bilgilere göre Türkiye, yüzde 40.3 kötü amaçlı yazılım bulunma oranı ile yüksek riske sahip ülkeler arasında yer aldı. Siber Tehdit Durum Raporu’na (CTM) göre Türkiye, Avrupa bölgesinde fidye yazılım saldırılarını en fazla yaşayan ülke durumundayken, dünyada ABD ve Brezilya’dan sonra üçüncü sırada yer alıyor.

Trump, teknoloji patronlarıyla toplandı

1
Teknoloji dünyasında merakla beklenen Trump ve teknoloji patronları toplantısı gerçekleşti. Toplantıya, Apple’ın, Google’ın, Tesla’nın, Microsoft’un, Intel’in ve diğer büyük teknoloji firmalarının CEO’ları katılırken, süprizler de yaşandı. Toplantıya katılmayacağı düşünülen Jeff Bezos’un da davete olumlu cevap vermesi şaşkınlık yarattı. Başkanlık seçim süresinde Amazon’un kurucusu Jeff Bezos ve Donald Trump’ın arası çok gerilmiş ve ikili şahsi olarak atışmaya başlamışlardı. Trump, seçimden sonra Amazon’la şahsi olarak ilgileneceğini üstüne vurgulayarak belirtmişti. Bezos’un davete katılması, ABD Başkanı ile arasını yumuşatma çabası olarak yorumlandı. Öte yandan teknoloji dünyasının en güçlü ismi kabul edilen Mark Zuckerberg’in davete katılmaması gözlerden kaçmadı. Facebook içindeki çok sayıda çalışanın ve önemli mühendisin Trump’tan hiç hoşlanmadığı biliniyor ve daha önce Trump yüzünden çıkan tartışmalarda Facebook çalışanlarını istifa etmeleri nedeniyle Zuckerberg’ün, şirket içinde yeni bir isyana neden olmamak için toplantıya katılmadığı düşünülüyor. Toplantıda asıl dikkat çeken detay ise, Trump’ın çok yoğun şekilde kullandığı ve tüm tartışmalarını yürüttüğü platfrom, yani Twitter’ın CEO’su  Jack Dorsey’in toplantıda bulunmamasıydı. Trump’ın sözcüsü, Dorsey’in toplantıya davetli olmadığını belirtirken bunun nedeni olarak da Twitter’ın yeterince büyük bir şirket olmamasını gösterdi. Ancak teknoloji dünyası, Trump’ın Dorsey’i sevmediğini ve başkanlık seçim dönemi sırasında Dorsey’in Hillary Clinton’a destek verdiği için Dorsey’i affetmediğini düşünüyorlar. Trump, Hillary ile alay eden bir emoji oluşturmuş ve bunun Twitter’da yayınlanmasını istemişti ancak Dorsey emojiyi engellemişti.

Toplantıda ne konuşuldu?

Henüz resmen Başkanlık koltuğuna oturmayan Trump’ın teknoloji liderleri ile resmi bir görüşme yapmadığının altının çizilmesi gerekiyor. Trump’ın bu toplantısı, seçim döneminde gerginlik yaşadığı teknoloji endüstrisi ile barışma işareti olarak yorumlanıyor. Toplantının içeriğine dair medyaya detaylı bilgi aktarılmış değil ancak Trump’ın konuşmaya başlarken, “Sizi buraya, inovatif ürünler geliştirmeye devam etmenizi söylemek için çağırdım,” dediği biliniyor. Trump’un teknoloji patronlarıyla, siber güvenlik, göçmen politikaları, teknoloji şirketlerinde çalışan göçmenler ve vergi indirimi konularını konuştuğu biliniyor. ABD’deki %35 oranındaki kurumlar vergisi nedeniyle dev teknoloji şirketleri bütün paralarını İrlanda, İngiltere ve Hollanda merkezli yan şirketlerinde tutuyorlar. Trump ise vergi indirimi karşılığında teknoloji şirketlerinin bu parayı ABD’ye getirmelerini istiyor. Ayrıca masadaki patronların hepsinin, yapay zeka ve otonom teknolojiler geliştiren şirketlerden geliyor olması da dikkat çeken bir diğer detaydı.

Intel Security’nin yeni McAfee Labs Tehditler Raporu hazır

0
Intel’in yerni raporunda kurumların güvenlik operasyon merkezi (SOC) faaliyetlerine, 2016 yılında fidye yazılımlarındaki gelişmelere ve siber suçluların güvenilir kodları hedefleyen Trojan (Truva atı) ile yarattıkları fark edilmesi zor zararlı yazılımlara odaklanılıyor. Rapor aynı zamanda, fidye yazılımı, mobil uygulamalara yönelik zararlı yazılım, makro zararlı yazılım, Mac OS’e yönelik zararlı yazılım ve diğer tehdit alanlarındaki 2016 yılı 3. çeyrek verilerini de içeriyor. Aralık raporunun sektörün yüz yüze olduğu temel zorlukları incelediğine değinen McAfee Labs’in Başkan Yardımcısı Vincent Weafer; “Bugün güvenlik sektörünün en zor problemlerinden biri, güvenilir yazılım gibi hareket etmek üzere tasarlanan kodların zararlı eylemlerini çok düşük bir yanlış pozitif oranıyla tespit etmek. Bir kod ne kadar güvenilir görünürse, göz ardı edilmesi o kadar kolaylaşıyor. 2016 yılında fidye yazılımları “sandbox” çözümüne duyarlılığını artırırken, zararlı yazılım eylemlerinin gizlenmesi ihtiyacı da güvenilir uygulamaların Trojan ile ele geçirilmesi trendini doğurdu. Bu gelişmeler kurumların güvenlik operasyon merkezindeki (SOC) iş yükünü daha da artırıyor. Dijital dünyanın güvenliğini başarı ile sağlamak için tehditleri hızlı bir şekilde tespit etme, detaylıca analiz etme ve engelleme kabiliyeti kazanmak gerekiyor” dedi.

Intel Security, SOC’un bugünü ve yarınına ışık tutuyor

2016 yılında Intel Security, kurumların güvenlik operasyon merkezini (SOC) nasıl kullandıklarını, zamanla bu merkezlerin nasıl bir değişim gösterdiğini ve gelecekte nasıl bir yapı kazanacaklarını incelemek üzere kapsamlı bir araştırma gerçekleştirdi. Farklı coğrafyalarda farklı endüstrilerden ve kurumlardan 400 güvenlik uzmanıyla yapılan görüşmeler neticesinde SOC’ler hakkında detaylı bilgilere ulaşıldı. Uyarı yükü: Kurumlar güvenlik uyarılarının %25’i için yeterli bir araştırma ve takip yapamıyor. Öncelik belirleme sorunu: Katılımcıların çoğu, yoğun güvenlik alarmlarının yorucu olduğunu belirtirken, %93’ü potansiyel tehditleri önceliklendiremiyor. Güvenlik olaylarında artış: Katılımcıların %67’si güvenlik olaylarında artış olduğunu belirtiyor. Bu yükselişte saldırıların artması kadar daha iyi takip sistemleri sayesinde daha fazla tehdit tespit etme de rol alıyor. Artışın nedeni: Güvenlik olaylarında artış olduğunu belirten katılımcıların %57’si kurumlarına daha fazla saldırı gerçekleştirildiğini belirtirken, %73’ü ise saldırıları daha iyi tespit ettiklerine inanıyor. Tehdit bildirimleri: Kurumların çoğu (%64) için en yaygın tehdit tespit bildirimi geleneksel güvenlik kontrol noktalarından geliyor. Bunlar arasında zararlı yazılım analiz sistemleri, güvenlik duvarı ve izinsiz giriş saptama sistemleri (IPS) yer alıyor. Proaktif ve reaktif: Katılımcıların büyük bir çoğunluğu proaktif ve optimize güvenlik operasyonu hedefine yaklaştıklarını belirtirken, halen %26’lık bir bölüm reaktif modda, gelen tehditleri avlama ve saldırılara yanıt verme şeklinde operasyonlarını yürütüyor. Saldırılar: 2015 yılında yapılan güvenlik araştırmalarının üçte ikisinden fazlası (%68), planlı bir dış saldırı ya da içeriden bir tehdit olmak üzere spesifik bir teşebbüsle ilintiliydi. Araştırmanın kaynağı: Güvenlik araştırmalarına neden olan olayların başında %30’luk bir oranla genel zararlı yazılımlar geliyor. Bunu, %17 ile hedefli zararlı yazılım saldırıları, %15 ile hedefli network tabanlı saldırılar, %12 ile potansiyel tehdit ya da bilgi kaybına neden olan kullanıcı hataları, %10 ile kasıtlı iç tehditler, %7 ile direkt ulus-devlet saldırıları ve %7 ile indirekt ya da politik/sosyal amaçlı hack’leme eylemleri kapsamında yapılan ulus-devlet saldırıları takip ediyor. Araştırmaya katılan uzmanlar, SOC’lere yapılan yatırımlarda en çok doğrulanan saldırılara yanıt verme kabiliyetinin geliştirilmesine odaklandıklarını belirtiyor. Bu alandaki çalışmalar arasında koordinasyon, iyileştirme, temizleme, öğrenme ve benzer olayların önüne geçme faaliyetleri yer alıyor.

Saldırıya uğrayan güvenilir yazılımlarda artış yaşanıyor

Raporda siber suçluların saldırılarını gizlemek üzere genel olarak kabul görmüş kodlar içerisine Truva atı yerleştirme yöntemleri de detaylı bir şekilde yer aldı. McAfee Labs bu konuda yapılan pek çok farklı yaklaşımı tespit etti: -MITM (Ortadaki Adam) atağı ile çalıştırılabilir dosyaların indirilmesi esnasında yamalanarak zararlı kodların eklenmesi -Bağlayıcı ve birleştirici programlar kullanarak “temiz” ve “kirli” dosyaların bir paket haline dönüştürülmesi -Yorumlanmış, açık kaynaklı veya ayrıştırılmış kod aracılığıyla değiştirme -Yama programlarla yürütülebilir dosyaların değiştirilmesi ve böylece uygulama kullanımının pürüzsüzce sürdürülmesi -Ana kaynak kodun zehirlenmesi (özellikle yeniden dağıtımı yapılmış kütüphanelerde)

2016, fidye yazılımlarının en hareketli yılı oldu

3. çeyrek sonu itibariyle, bu yıl ortaya çıkan yeni fidye yazılımı örneklerinin toplam sayısı, yılın başından itibaren %80 artışla 3.860.603’e ulaştı. Hacimsel büyümenin yanı sıra fidye yazılımları teknik anlamda da önemli bir gelişim kaydetti. Tüm verilerin ya da belirli klasör ve dosyaların şifrelenmesi, güvenilir uygulamalar tarafından kullanılan web sitelerinin şifrelenmesi, “sandbox” çözümüne karşı önlemler, fidye yazılımı için çok daha sofistike saldırı kitleri ve fidye yazılımının bir servis olarak sağlanması, başlıca gelişmeler olarak tespit edildi. Fidye yazılımlarında 2015 yılında başlayan artışın 2017’de yavaşlayacağını öngördüklerini belirten Vincent Weafer, “Bu yıl fidye yazılımlarının hem sayısında hem de yapılarında önemli bir gelişime şahit olduk. Bu zararlı yazılımla gerçekleştirilen büyük çaplı saldırılar kamuoyunun gündeminde yer aldı. Bununla birlikte güvenlik sektörü ile kanun uygulayıcıların daha yakın çalışmaya başlaması ve rakip güvenlik şirketlerinin artan iş birliği ile daha iyi sonuçlar artık alınabiliyor. Dolayısıyla, 2017 yılında fidye yazılımlarında düşüş yaşanmasını bekliyoruz” dedi.

Siber tehditler 3. çeyrekte de yükselişte

2016 yılı 3. çeyreğinde McAfee Labs’in Global Tehdit İstihbarat ağı; fidye yazılımları, mobil uygulamalara yönelik zararlı yazılımlar ve makro zararlı yazılımlarda kayda değer bir artış gözlemledi: Fidye yazılımı: Fidye yazılımları 3. çeyrek itibarıyla %18, yıl başından itibaren ise %80 oranında büyüdü. Mac OS zararlı yazılımı: Mac OS’leri hedef alan yeni zararlı yazılımlar 3. çeyrekte %637’lik rekor bir büyüme sağladı, ancak bu büyüme Bundlore adlı tek bir reklam yazılımı ailesinden kaynaklandı. Toplam Mac OS zararlı yazılımı, diğer platformlara kıyasla oldukça düşük bir oranda seyrediyor. Yeni zararlı yazılım: 3. çeyrekte yeni tekil zararlı yazılımlar %21 oranında düşüş gösterdi. Mobil uygulamalara yönelik zararlı yazılımlar: 3. çeyrek döneminde, mobil ugulamalara yönelik 2 milyondan fazla yeni zararlı yazılım tespit edildi. Makro tabanlı zararlı yazılımlar: Başta Word olmak üzere Microsoft Office programlarını hedef alan makro tabanlı yeni zararlı yazılımlar artış göstermeye devam etti. Spam botnet’ler: Necurs botnet 2. çeyreğe kıyasla hacmini neredeyse 7 kat artırarak 3. çeyreğin en yüksek hacimli spam botnet’i oldu. Kelihos ile yapılan spam saldırıları ise 2016 yılında ilk kez 3. çeyrek döneminde keskin bir düşüş yaşadı. Dünya çapında botnet yayılımı: Solucan ve indirme uygulamaları dağıtan Wapomi’nin 2. çeyrekte %45 olan yayılımında düşüş görülmesine rağmen 3. çeyrekte de yine de ilk sırada yer aldı. Botnet’ler aracılığıyla dağıtılan CryptXXX fidye yazılımı ise bir önceki çeyrekte sadece %2 oranında trafik sağlarken 3. çeyrekte ikinci sıraya yükseldi.

Canon, Türkiye’deki bayisini satın alıyor

1
Canon Eurasia, Türkiye’de profesyonel matbaa ve yazıcı ürünleri alanında faaliyet gösteren yüksek tecrübeye sahip bayisi Mas-Deha’yı satın amlak üzere anlaşma imzaladı. Söz konusu satın alma ile birlikte Canon’un Türkiye’ye yapacağı toplam yatırım tutarı 40 milyon TL’yi bulacak. Mas-Deha, uzun işbirliği süresi boyunca Canon markasını ciddi olarak destekledi ve Türkiye’deki B2B satışlarının artırılmasını sağladı.

‘TL bazında satış yapıyoruz’

Konuyla ilgili açıklama yapan Canon Eurasia Genel Müdürü Wilbert Verheijen, “Bu birleşmenin sonunda her iki tarafın da Türkiye’deki mevcut ve gelecekteki müşterilere hizmet verirken çok daha güçlü olacağına inanıyoruz. Mas-Deha’nın müşteri veritabanı ve satış kanalları ile birlikte Canon’un marka bilinirliği ve pozitif imajı sayesinde Canon, B2B operasyonları için çok daha derin bir pazar penetrasyonuna ulaşacak ve ülkedeki lider görüntüleme markası olacaktır. Canon olarak 8 yıldır tüm bayi ve distribütörlere yaptığımız satış TL üzerinden gerçekleşiyor. Bu sayede Türkiye’deki tüketicilerin kurdan daha az etkilenmelerini sağlamaya çalışıyoruz” dedi. Türkiye’de 97 çalışanı ve 4 ofisi bulunan Mas-Deha, sektörün en önemli isimleri arasında yer alıyor. Satış süreci tamamlandığında Mas-Deha yüzde 100 Canon Eurasia iştiraki haline gelecek. Ancak şirket kendi kurum kimliğini de korumaya devam edecek.

Silikon Vadisi’ndeki Türk fonu yeni girişimleri arıyor

0
Merkezi Silikon Vadisi’nde bulunan 500 Startups ağı altında faaliyet gösteren ve Türkiye’nin ilk ABD merkezli girişim sermayesi fonu olan 500 İstanbul, 150 yeni girişime yatırım yapmayı hedefliyor. Yönetici Ortak Rina Onur Şirinoğlu’nun verdiği bilgiye göre, 15 Temmuz’dan sonra 12 girişime yatırım yapan 500 İstanbul önümüzdeki 5 yıllık dönemde ise 150 Türk girişimine yatırım yapacak. Türkiye’ye ve dünyadaki Türk girişimcilerine odaklanan 500 İstanbul’un Temmuz ayının sonunda aktif hale geldiğini anımsatan Şirinoğlu, “15 Temmuz’dan hemen sonra başlayan süreçten bugüne kadar, eğlenceden sağlığa, ulaşımdan perakendeye, farklı alanlarda 12 girişime yatırım yaptık. 2016 sonu ile 2017 ilk çeyreğinde 5 yatırıma daha imza atmayı hedefliyoruz. 2017’de portföyümüze 20 girişim daha eklemeyi planlıyoruz. 5 yıl içinde ise yatırım yaptığımız girişim sayısının 100’ü bulacağını düşünüyoruz” dedi.

Türkiye’den milyar dolarlık girişimler çıkacak

“Portföyümüzde Türkiye pazarını hedefleyen şirketler de yer alıyor ancak büyük çoğunluğu küresel pazarlara oynayan şirketler oluşturuyor” diye konuşan Rina Onur Şirinoğlu, “Amacımız, Türkiye’den çıkıp dünya genelinde başarıya ulaşan, değeri milyar dolarlarla ifade edilen şirketler oluşmasına destek olmak. 500 İstanbul olarak bölgedeki ilk ve tek global erken aşama yatırım fonu konumundayız. Fonumuzun yatırımcıları arasında Türkiye’nin önde gelen holdingleri ve yatırım firmalarının yanı sıra iş dünyasından isimler bulunuyor. 4 ay gibi kısa bir süre içinde 12 girişime destek vermiş olmamızın, yatırımcılarımızın Türkiye’deki girişimcilik ekosistemine olan inançlarını en iyi şekilde yansıttığına inanıyoruz” ifadelerini kullandı. Yatırımcıları arasında Türkiye’nin önde gelen holdingleri, yatırım firmaları ve iş insanları bulunan 500 İstanbul, tüm bölgedeki yatırım fırsatlarına erişim sağlayan geniş ağı sayesinde, bölgedeki yabancı ve kurumsal yatırımcı açığını kapatmaya yardımcı oluyor.

Amazon Ocak ayında Türkiye’den işe alım yapacak

Elektronik ticaret devi Amazon henüz Türkiye’de ofis kurmadı ancak bünyesine Türk çalışanlar almak için Ocak ayında Türkiye’ye gelecek. Teknoloji dünyasındaki kontaklara davetiyeleri göndermeye başlayan Amazon, Madrid, Berlin ve Lüksembutg ofislerinde istihdam etmek üzere yazılım geliştirme mühendisleri ve yazılım geliştirme yöneticileri işe alacak. 23-27 Ocak 2017’de İstanbul’da yapılacak görüşmeler için mekan henüz belli değil ancak görüşmelere katılmak için www.amazon.jobs/jobs/447154 adresinden başvuru yapmak gerekiyor. Bu adreste aranan özelliklere dair detaylı bir tanımlama da bulunuyor.

Amazon Türkiye’ye ofis açacak mı?

Amazon’un Türk mühendisler istihdam etmeye başlaması, yakın gelecekte Türkiye’ye yönelik operasyonel planları olabileceğine dair şüphe de uyandırıyor. Suudi Arabistan’ın Amazon’a rakip olarak Noon isimli online alışveriş servisini kurması, Amazon’un faaliyet göstermediği Orta Doğu / Müslüman ülkelere yönelik harekete geçmesine neden olmuştu.

Comodo ve cPanel otomatik SSL şifreleme sunacak

0
Web yayıncılığında önemli bir güvenlik mekanizması olan SSL sertifikası için önemli bir yenlik hayata geçti. Dünya genelinde 72 milyon aktif alan adı bulunan web hosting platformu cPanel, web hosting ortaklarının web sitelerine otomatik SSL sertifikası çıkarmak için AutoSSL’i başlattı. AutoSSL; cPnanel ve WHM’in 60. Veya sonraki sürümlerini çalıştıran tüm müşteriler için erişilebilir durumda. Kasım’da 5.8 milyon sertifika müşterilere ulaştı. Sertifikalandırma ölçeğinin genişletilmesi ve günde 240.000 web sitesinin güvenli hale getirilmesi için cPanel, hali hazırda 38 milyonu aşkın tam tanımlanmış alan adını (FQDN) güvenli hale getiren, sertifika sağlayıcısı (CA) Comodo’yu seçti.

“Ateşle ve unut”

AutoSSL; cPanel ve WHM’nin 60. ve sonraki sürümlerine dahil olan bir otomasyon özelliği. Sunucudaki tüm web siteleri, oturum açma sayfaları ve uç noktalar için otomatik olarak, Alan Onaylı (DV) cPanel SSL sertifikaları buluyor ve dağıtıyor. AutoSSL web sitelerini korumanın yanı sıra, cPanel ve WHM’nin şifrelemeye ihtiyaç duyulan alanlarında SSL’yi etkinleştiriyor. Buna yönetici olarak oturum açmalar, e-postalar ve iç hizmetler de dahil. AutoSSL aynı zamanda süresi dolan sertifikaları da yeniliyor. Web siteleri için gizliliği, güvenliği ve güveni korumak artık “ateşle ve unut” prensibiyle mümkün oluyor.

Apple AirPods satışa sunuldu

0
Apple, kablosuz kulaklığı Airpods’u, tam bir onur meselesi haline getirmişti. Piyasaya çıkışı çok geciken kulaklıklar için Tim Cook’un tüm şirketi alarma geçirdiği biliniyordu. Apple bugün yaptığı duyuru ile AirPods’un Apple.com/tr adresinden online olarak sipariş edilebileceğini ve önümüzdeki hafta müşterilere teslim edilmeye başlayacağını duyurdu.  Kulaklıklar ayrıca Apple Store’larda, Apple Yetkili Satıcılarında ve belirli iletişim operatörlerinde satışa sunulacak. AirPods, yüksek kaliteli ses ve uzun pil ömrüyle zahmetsiz bir kablosuz dinleme deneyimi sağlıyor. Bu kulaklık daha önce mümkün olmayan bir kablosuz ses deneyimiyle müzik dinleme, telefonla görüşme, TV programları ve film izleme, oyun oynama ve Siri kullanma biçimimizi yeniden icat etmek için gelişmiş teknolojilerden yararlanıyor.

Siri destekli kablosuz kulaklık

AirPods tek dokunuşla Apple Watch, iPad ve Mac’iniz de dahil olmak üzere kullanıcının iCloud hesabına bağlı tüm aygıtlara bağlanıyor. Gelişmiş sensörler AirPods’un kulakta olup olmadığını algılıyor ve müziği otomatik olarak oynatıyor veya duraklatıyor. AirPods’a çift tıklandığında Siri etkinleşiyor. Kullanıcı Siri üzerinden dinlemek istediği şarkıyı seçebiliyor, yol tarifleri alabiliyor, telefon görüşmeleri yapabiliyor veya diğer Siri görevlerini yerine getirebiliyor. Yeni Apple tasarımı kablosuz AirPods, şarj kutusuyla birlikte Apple.com/tr adresinden 779,00 TL fiyatla satın alınabiliyor. Cihaz, önümüzdeki hafta müşterilere telim edilmeye başlanacak. AirPods, ABD, Almanya, Avustralya, Birleşik Arap Emirlikleri, Birleşik Krallık, Çin, Fransa, Hindistan, Hollanda, Hong Kong, Japonya, Kanada ve Meksika dahil 100’den fazla ülke ve bölge satışa çıktı.

MENA Bölgesinin ilk Samsung İnovasyon Merkezi Türkiye’de

0
Samsung Türkiye, MENA bölgesindeki ilk Samsung İnovasyon Merkezi’nin Türkiye’de açıldığını duyurdu. T.C. Başbakanlık Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı Arda Ermut’un katılımıyla açılışı gerçekleşen merkezde ziyaretçiler, Samsung’un farklı sektörlerin ihtiyaçlarına göre geliştirdiği yenilikçi ürün ve çözümler ile tanışacaklar. Samsung Electronics Türkiye Başkanı DaeHyun Kim, “Uzun yıllardır en gelişmiş teknolojilere öncülük eden bir dünya lideri olarak, ihtiyaçları ve beklentileri anlayıp insanların hayat kalitesini artıracak yenilikçi teknolojilerimizi onlarla buluşturuyoruz. MENA bölgesindeki ilk Samsung İnovasyon Merkezi’nin Türkiye’de açmanın gururunu yaşıyoruz” dedi. Teknolojinin artık sadece dikey bir sektör olarak değil, tüm endüstrileri yatayda kesen bir konsepte dönüştüğünü belirten Samsung Electronics Türkiye Başkan Yardımcı Tansu Yeğen, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Dünya hızla dijitalleşirken, kurumlar teknolojiyi, işlerini hızlandıran bir araç olarak kullanmanın çok ötesinde görüyor. Dijitalin sunduğu rekabet avantajını elde tutmak için, inovasyon ve teknolojiyi kurumsal DNA’larının yapı taşına dönüştürme çabasında olan kurumlar, müşterilerin yeni deneyimler sunma talebini karşılamaya çalışıyor. Zorlu küresel ekonomik şartlarda sürdürülebilir büyümeyi yakalayabilmek için ülkemizde de bu inovasyon ve teknoloji vizyonunun yaygınlaştırılması büyük önem taşıyor. Bu vizyonun kurumlar tarafında sahiplenilmesine destek olmak adına, ‘Samsung İnovasyon Merkezi’mizi Türkiye’deki müşterilerimiz ve iş ortaklarımızın hizmetine açtık. Yılda 14 milyar doları aşan Ar-Ge yatırımımızın sonuçlarını, ülkemizdeki şirketlere ilk elden ulaştırmanın mutluluğunu yaşıyoruz.”

Sektör liderlerinin buluşma noktası olacak

Samsung İnovasyon Merkezi’nde finans, perakende, ulaştırma, turizm ve eğitim sektörleri başta olmak üzere, birçok endüstrideki kurumun ilgi duyacağı teknolojik çözümler yer alıyor. Merkez, Samsung teknoloji ortaklarının çözümlerini sunmanın yanı sıra sektör liderlerinin de katıldığı çeşitli etkinliklere de ev sahipliği yapacak. Türkiye’nin dijitalleşme yolculuğuna doğrudan katkı sağlayacak merkez, bu hedefe ulaşılmasında yenilikçi teknolojik çözümleriyle destek olacak. Samsung İnovasyon Merkezi sayesinde Samsung müşterileri ve iş ortakları her an kurumsal ürün ve çözümlerini deneyimleme şansına sahip olabilecekler.

Instagram’da canlı yayın dönemi başladı

0
Instagram’ın birkaç ay önce duyurduğu canlı yayın özelliği bugün devreye girdi. Facebook Live veya Periscope uygulamalarında olduğu gibi artık Instagram üzerinden de canlı yayın yapılabilecek. Öte yandan Instagram kullanıcılarının canlı yayınları daha sonra seyredilmek için saklanmayacak. Bu nedenle, Instagram kullanıcılarının seyirci toplamak için canlı yayınlarını önceden dikkatle duyurmaları ve yayın saati sırasında izleyicileri toplamaları gerekecek.

Yeni bir pazarlama aracı mı?

Instagram’ın canlı yayınlarının kişisel videolar yayınlamak isteyen kullanıcılar kadar, belli bir anda çekiliş yapmak, şifre/kode vermek isteyen şirketler tarafından bir pazarlama aracı olarak da kullanılması bekleniyor. Instagram kullanıcıları, o anda canlı yayında olan arkadaşlarının profil fotoğraflarının üzerinde “canlı” ifadesini görebilecekler. Ayrıca, keşfet segmesinde de canlı yayın yapan hesaplar seçilebilecek.

Uber çalışanları kullanıcıları gözetliyor mu?

0
ABD’de devam etmekte olan bir davada ifade veren eski bir Uber mühendisi, şirketin içindeki etik dışı davranışların boyutlarını ortaya koydu. Eski Uber çalışanı Ward Spangenberg verdiği ifadede, şirketin çalışanlarını denetlemek konusunda yetersiz kaldığını, isteyen çalışanın Uber kullanıcılarının verilerine kolaylıkla eriştiklerini hatta anlık olarak lokasyonlarını takip edebildiklerini aktardı.

Eski sevgiliyi uygulamadan takip ve taciz etmek

Uber çalışanlarının daha çok sevgililerini/eşlerini veya ünlüleri takip ettiğini belirten eski çalışan, durumun vahametini de ortaya koymuş oldu. Uber çalışanlarının bu bilgileri, paparrazzilere, magazin basınına sattıkları; eşlerini/sevgililerini hatta eski sevgililerini bu veriler üzerinden taciz ettikleri yönünde şikayetler de bulunuyor. Uber hakkında açılan bu dava, mobil cihazlarımıza kurduğumuz uygulamaların yarattığı mahremiyet açığına dair tartışmaları da alevlendirmesi bekleniyor. Mobil uygulamalardaki mahremiyet sorunu sadece Uber çalışanlarının, kullanıcıların lokasyonlarını görmesiyle sınırlı değil. Herhangi bir mobil uygulamanın geliştircisi, telefonun kamerasına, fotoğraf galerisine, arama bilgilerine, SMS’lere, mikrofana erişim alarak, kullanıcının tüm mahrem bilgilerine ulaşabiliyor, isterse anlık olarak takip edebiliyor. Bilinçli kullanıcılar, mobil işletim sistemlerinde, hangi uygulamanın ne zaman hangi veriye ulaştığını, telefonda hangi aktiviteyi gerçekleştirdiğini gösteren logların kayıt edilmesini istiyorlar. Bu sayede kötü niyetli uygulamaları tespit etmek çok daha kolay olacak. Bu işlevi gören bazı mobil uygulamalar bulunuyor ancak bu uygulamalar da başlı başına bir güvenlik/mahremiyet açığı yaratıyor.

Skype tercüme özelliğini genişletiyor

0
Skype, canlı görüşme üzerinde uyguladığı anında tercüme özelliği ile özellikle iş dünyasında büyük beğeni toplamıştı. İki Skype üyesi arasındaki Skype görüşmesinde, kullanıcılar kendi dillerinde konuşurken, video görüşme uygulamayı, konuşmayı metin olarak tercüme ederek karşı tarafa iletiyordu.

Skype üzerindeki tüm görüşmeler

Microsoft’un popüler uygulaması şimdi bu özelliği, Skype’tan, mobil veya karasal hatlara yapılan aramalar için de devreye aldı. Ancak bu özellikten yararlanmak isteyen Skype kullanıcılarının Windows Insider Program’a üye olması, ve telefon aramaları için gerekli olan Skype kredilerine sahip olması gerekiyor. Arama “tercüme” modunda yapıldığında, karşı taraf telefonu açtığında, Skype tarafındanbir uyarı mesajıyla karşılaşıyor ve görüşmenin dijital olarak çevrileceği uyarısını alıyor. Ardından arayan kişinin konuşması kaydediliyor ve karşı tarafa tercüme edilerek okunuyor. Daha sonra da aranan kişinin cevabı için aynı işlem uygulanıyor. Ancak bu sırada kısa bir bekleme süresi gerekiyor.