Samsung, premium S Pen’i piyasaya sürdü!

0

Yazma, eskiz yapma ve dijital boyama göz önünde bulundurularak tasarlanan S Pen Creator Edition, Galaxy Tab S9 cihazlarıyla birlikte gönderilen standart 59,99 ABD doları tutarındaki S Pen’e kıyasla daha kaliteli bir kalem ve yaratıcı profesyonellere ek birçok avantaj sağlıyor.

Creator Edition, pilsiz ve şarj gerektirmiyor. Düz tarafı, tıpkı Apple Pencil gibi; depolama için uyumlu Galaxy Tab cihazlarına manyetik olarak takılabiliyor.

Samsung, bu son kalemin “şimdiye kadarki en gelişmiş S Pen” olduğunu iddia ediyor. S Pen Creator Edition yalnızca beyaz renkte mevcut ve yan tarafında, yaratıcı uygulamalardaki araçlarla etkileşimde bulunmak için kullanılabilecek tek bir düğmeye sahip.

Aynı zamanda IPX4 derecelendirmesine de sahip; bu da hafif sıçramalara dayanabileceği anlamına geliyor. Bu, daha ucuz olan kalemindeki IP68 derecesinden daha az koruma sağlıyor.

S Pen Creator Edition, sadık bir hayran kitlesi kazanmış olan Apple Pencil’la büyük rakibet içerisinde. Bu popülerlik büyük ölçüde iPad platformundan kaynaklanıyor ancak Apple Pencil’ın kendisi de yaratıcılık gibi kendine has avantajlara sahip. Çizim uygulamalarındaki araçlar arasında geçiş yapmak için hareket kontrolleri gibi odaklanmış özellikler bunların başını çekiyor.

Samsung’un, Apple’ın zaten oluşturduğu itibarla rekabet etme konusunda gerçek bir umut sahibi olması için Galaxy Tab serisindeki yaratıcı yazılım tekliflerini geliştirmesi gerekecek, ancak S Pen Creator Edition kesinlikle bir başlangıç. 

En azından yaratıcı görevleri yerine getirmek için, geçen ay duyurulan ve basınç hassasiyeti gibi özellikleri tamamen ortadan kaldıran 79 dolarlık USB-C Apple Pencil’dan daha iyi donanıma sahip.

ChatGPT, 2 saattir çökmüş durumda! Sorunun kaynağı açıklandı

0

OpenAI’nin yaygın olarak kullanılan ChatGPT hizmeti, büyük bir kesinti yaşadı ve haftalık ortalama 100 milyon aktif kullanıcısını zor durumda bıraktı. Kesinti sabah 9’dan kısa bir süre önce meydana geldi ve platform 2 saate yakın bir süredir milyonlarca kullanıcı için erişilemez durumda kaldı. Bu beklenmedik kesinti şirketin API hizmetleri üzerinde de dalgalanma etkisi yarattı.

ChatGPT dünya çapında bir sıkıntı yaşasa da Türkiye’de çok hissedilmedi

ChatGPT kullanıcıları, her zamanki duyarlı platform yerine, hizmetin “şu anda kapasitede” olduğunu belirten moral bozucu bir mesajla karşılaştı. OpenAI, hem API hem de ChatGPT’de yüksek hata oranlarına yol açan bir sorunla boğuştuğunu kabul ederek sorunu çözmeye koyulduklarını açıkladı.

Ekip durumu düzeltmek için yorulmadan çalıştı ve nihayetinde saat TSİ 18:50 civarında işlevselliği geri yükledi. Toplamda kesinti yaklaşık iki saat sürdü.

İlginç bir şekilde, hizmetteki tek aksaklık bu değildi. Bir önceki gece de kısmi bir kesinti yaşanmış, ancak bu kesinti tüm kullanıcıları etkilememişti. Bu son olaylara kadar, OpenAI’nin sohbet robotu platformu kayda değer bir güvenilirlikle çalışmış ve önemli bir kesinti olmadan haftalık 100 milyon kullanıcıya ulaşmıştı.

Ayrıca, OpenAI’nin hizmetlerinin geliştirici topluluğu üzerindeki önemli etkisinin altını çizen, operasyonların API tarafında çalışan 2 milyondan fazla geliştirici var. Siz de erişim sıkıntısı yaşadınız mı? Yorumlarınızı aşağıdaki yorumlar kısmından bizlerle paylaşmayı lütfen unutmayın.

Xiaomi 14 serisi 1 milyonu geçti, global lansman gecikebilir!

0

Xiaomi’nin yeni serisi, Xiaomi 14, pazara hızlı bir giriş yaptı. Şirketin CEO’su Lei Jun, bu yeni seri telefonların çıkışından bu yana 1 milyon adetten fazla satıldığını açıkladı. İlk parti ürünlerin hızla tükenmesi, bu telefonlara olan talebin ne kadar büyük olduğunu gösterdi, ancak kesin satış rakamları hala resmi olarak açıklanmadı.

Tedarik sorunları, Xiaomi’nin karşılaştığı en büyük engellerden biri haline geldi. Lei Jun, bu tedarik sorunlarının stokları etkilediğini ve teslimatlarda gecikmelere neden olduğunu belirtti. Dolayısıyla, Lei Jun, tüketicilerden biraz daha sabırlı olmalarını rica etti. Talebin, ürün arzının çok üzerinde olduğunu doğrulayarak, Xiaomi’nin ürünlerine olan büyük talebi yönetmek için yoğun bir şekilde çalıştığını vurguladı.

Özellikle Xiaomi 14 Pro’nun Titanyum versiyonu, teslimat sürelerinin en uzun olduğu cihaz olarak dikkat çekiyor. Bazı kullanıcılara, bu versiyonun Aralık ayının ortasından önce teslim edilemeyeceği belirtiliyor. Ancak Lei Jun, şirketin bu tedarik sorunlarını en kısa sürede çözmek için büyük bir çaba sarf edeceğini açıkladı.

Ancak bu tedarik sorunları, Xiaomi 14 serisinin global lansmanını geciktirebileceği konusunda endişelere neden oluyor. Bazı analistler, Xiaomi’nin şu an için öncelikli olarak Çin pazarına odaklandığını ve bu durumun Hindistan ve Avrupa’daki satışları 2024 yılının ilk çeyreğine kadar erteleyebileceğini düşünüyor.

Sonuç olarak, Xiaomi’nin yeni serisi büyük bir ilgi görüyor ve talep oldukça yüksek, ancak tedarik sorunları nedeniyle teslimatlar gecikebilir ve global lansman etkilenebilir. Şirket, bu sorunları çözmek için büyük çaba harcayacağını ve müşteri memnuniyetini ön planda tutacağını söylüyor.

Cruise, Origin’in üretimini durdurdu!

Forbes, haberi ilk olarak Cruise CEO’su Kyle Vogt’un Pazartesi günü yapılan genel toplantıda yaptığı konuşmaya atıfta bulunarak bildirdi

İlk kez Ocak 2020’de açıklanan Origin’in üretimini durdurma kararı, Kaliforniyalı düzenleyicilerin, bir yayanın insanlı bir arabanın çarpması sonucu bir Cruise aracı tarafından sürüklendiğini öğrenmesinin ardından Cruise’un eyaletteki faaliyetlerini askıya almasından sonra geldi.

Cruise, “kamuoyunun güvenini yeniden inşa etmek” amacıyla Phoenix, Austin, Houston ve Miami dahil olmak üzere diğer pazarlardaki tüm sürücüsüz operasyonlarını gönüllü olarak duraklattı.

Herkesin katılımıyla yapılan toplantıyı dinleyenler, Vogt’un şirketin halkın ve çalışanların güvenini nasıl yeniden tesis etmeyi planladığı ve filoyu neden daha erken duraklatmadığı hakkındaki sorulara yanıt vermediğini belirterek, biraz hayal kırıklığı yaşadıklarını ifade etti.

Forbes raporuna göre Vogt, Cruise’un sürücüsüz operasyonları durdurma kararına değindi ve personele şunları söyledi: “Bunların çoğu değişim halinde olduğundan, GM ile Origin’in üretimini duraklatma kararı aldık.

GM, az sayıda ticari öncesi aracın üretimini bitireceğini ve ardından üretimi geçici olarak duraklatmayı planladığını açıkladı.

Vogt, herkesin katıldığı toplantıda işten çıkarmalardan bahsetmedi. Ancak New York Times‘a göre Vogt, önceki hafta yapılan bir toplantıda personele, operasyonların askıya alındığı bir dönemde işten çıkarmaların gelebileceğini belirtti. 

Origin’deki duraklama haberiyle birlikte, gelecekteki işten çıkarmaların hem operasyonlarda çalışan ve şu anda görevde olan personeli hem de Origin geliştirme üzerinde çalışanları etkilemesi olası.

Eylül ayında Vogt, Cruise’un Origin’in seri üretimi için gerekli onayı almasına “sadece birkaç gün kaldığını” iddia etti. Bu onay henüz gelmedi ve Ulusal Karayolu Trafik Güvenliği İdaresi konuyla ilgili daha fazla ayrıntı paylaşmadı.

Cruise’un GM, Cruise ve Honda tarafından ortaklaşa geliştirilen, direksiyon simidi veya pedalları olmayan kutu görünümlü aracı, şirketin ABD ve hatta dünya çapındaki şehirlerde “katlanarak” ölçeklenme stratejisinin temel bir parçası. Cruise, Origins’i bu yılın başlarında Austin’deki kamuya açık yollarda test etmeye başladı, ardından Dubai ve Japonya’da Origin tabanlı bir robotaksi hizmeti başlatmayı planlıyor.

Kaynaklar Cruise’un yüzlerce Origin aracına sahip olduğunu söyledi. Forbes’a göre Vogt, filonun “işleri yeniden hızlandırmaya hazır olduğumuz kısa vadede fazlasıyla yeterli olacağını” söyledi.

Instagram, DM’ler için okundu bilgilerini kapatacak!

Bu sayede birisinin Instagram üzerinden gelen bir mesajı okumuş olsanız bile, o kişi mesajın altındaki “görüldü” etiketini görmeyecek.

Hem Mark Zuckerberg hem de Adam Mosseri bu özelliği kendi yayın kanallarında duyurdular.

Mosseri, mesajında “Geri bildirimlerinizi duyduk ve DM’lerinizde okundu bilgilerini kapatmanıza olanak tanıyan yeni bir özelliği test etmeye başladık. Yakında insanlar mesajlarını okuduklarını başkalarının görmesine ne zaman izin vereceklerini seçebilecekler” dedi.

Instagram başkanı, doğrudan mesajlar için gizlilik ve güvenlik menüsünün ekran görüntüsünü yayınladı. Bu menüye bir sohbetin altındaki profilin adına dokunarak erişebilirsiniz. Kullanıcılar testin bir parçasıysa, “Etkinliğinizi kimler görebilir” bölümünün altında okundu bilgilerini kapatmaya yönelik bir geçiş görecekler.

Meta, şirketin bu özellikleri hangi kapasitede test ettiğini ve ne zaman tüm kullanıcılara sunulacağını belirtmedi.

Instagram, Meta’ya ait başka bir uygulama olan WhatsApp’ın 2014 yılında okundu bilgilerini kapatma özelliğini başlattığı göz önüne alındığında, bu özelliği yayınlamakta gerçekten geç kaldı.

Meta, verilerinizi yönetmek için yeni seçenekler sunuyor

Şirket ayrıca, bu özelliğin Messenger için kullanıma sunulmasını tamamladıktan sonra Instagram DM’leri için varsayılan uçtan uca şifreleme korumasını da kullanıma sunmayı planlıyor. Ağustos ayında Meta, şirketin Messenger’da varsayılan olarak uçtan uca şifrelemeyi etkinleştirme çalışmalarını yıl sonuna kadar bitirmeyi hedeflediğini söyledi.

Twitter’ın her geçen gün kan kaybettiği ve oluşan boşlukta kullanıcıların kendine yeni alternatifler aradığı bir ortamda gözde platformlarda atılan her adım güzel bir potansiyel barındırıyor.

Gözde mesajlaşma uygulaması WhatsApp’ın sosyalleşmeye yönelik artan adımlarının arasında Instagram’ın da mesajlaşma ağını genişletme sinyalleri veriyor olması, Meta ekosistemindeki uygulamaları aynı rengin tonları gibi bir merkezin etrafına konumlandırıyor.

Yapay zekada yeni sayfa!

Hindistan’ın Bengalore kentinde düzenlenen SAP TechEd 2023 etkinliğinde, Dünya’nın dört bir yanında SAP geliştiricileri, çözüm ortakları ve müşterileri bir araya geldi. SAP, TechEd 2023’te, sistemlerine entegre ettiği üretken yapay zeka yeteneklerinin kullanımını, sunacağı seçenekleri ve yaratacağı katma değeri gözler önüne serdi. Verilen mesaj netti: Geliştiriciler için yapay zekadan kaçış yok! Her geliştirici, artık bir yapay zeka geliştiricisine dönüşecek.

SAP, üretken yapay zeka uygulama geliştirme ve vektör veritabanı yeteneklerindeki yeniliklerin yanı sıra yapay zeka çağında geliştiriciler için yeni öğrenme fırsatlarını da tanıttı.

Techinside olarak SAP Türkiye’nin davetlisi olarak katıldığımız SAP TechEd 2023 etkinliğini adım adım takip ettik ve SAP’nin üst düzey yöneticileri ile SAP’nin yapay zeka ile desteklenen yeni dönemini mercek altına aldık.

Etkinlikte konuşan SAP’nin Teknolojiden Sorumlu Başkanı ve İcra Kurulu Üyesi Juergen Mueller şunları aktardı: “Yapay zeka, iş dünyasında giderek daha önemli hale geliyor. Bu nedenle, her geliştiricinin yapay zeka konusunda bilgi sahibi olması ve yapay zeka tabanlı uygulamalar geliştirmesi gerekiyor. SAP, geliştiricilerin yapay zeka tabanlı uygulamalar geliştirmesini kolaylaştırmak için yeni araçlar ve hizmetler sunuyor. Bu araçların arasında yapay zeka destekli kod yazma araçları ve SAP BTP(Business Technology Platform)’de yapay zeka uzantıları ve uygulamaları oluşturmak için tek noktadan bir hizmet yer alıyor. Bu da, işletmelerin çalışma şeklini dönüştürmelerine yardımcı oluyor.

Build Code çözümleri de tanıtıldı

Şirketler üretken yapay zekadan iş değeri elde etmeyi hedeflediğinden, profesyonel ve bireysel geliştiriciler arasında kurulacak etkili işbirliği hayati önem taşıyor. SAP, düşük kodlu (low-code) SAP Build çözümlerini kullanan iş uzmanlarıyla işbirliğini kolaylaştıran SAP Build Code çözümlerini, SAP TechEd 2022’de piyasaya sunmuştu. SAP uygulamaları ve SAP ekosistemine uygun olarak oluşturulan, Java ve JavaScript geliştirme için optimize edilen SAP Build Code çözümleri, geliştiriciler için yapay zeka destekli üretkenlik araçları sunuyor. SAP Build Code aynı zamanda SAP’nin yeni nesil yapay zeka destekli asistanı Joule’nin (işi gerçekten anlayan yardımcı pilot) gücünden yararlanarak üretkenliği daha da artırıyor. Veri modeli, uygulama mantığı ve test komut dosyası yaratmak için kod oluşturma yeteneklerini entegre ediyor.

Ancak, yapay zeka tabanlı uygulamalar geliştirmek, karmaşık ve teknik bilgi gerektiriyor. Bu nedenle, profesyonel ve bireysel geliştiriciler arasındaki işbirliği hayati önem taşıyor. Profesyonel geliştiriciler, yapay zeka konusunda uzmanlığa sahipken, bireysel geliştiriciler, iş süreçleri ve ihtiyaçları hakkında derin bir anlayışa sahipler. Bu iki grup arasındaki işbirliği, işletmelerin etkili yapay zeka tabanlı uygulamalar geliştirmesine yardımcı oluyor.

SAP, bu işbirliğini kolaylaştırmak için yeni bir ürün ve hizmet sunuyor: SAP uygulamaları için yapay zeka destekli bir kod yazma aracı olan SAP Build Code, iş uzmanlarının düşük kodlu araçlar kullanarak yapay zeka tabanlı uygulamalar geliştirmesine olanak tanıyor.  SAP Build Code, geliştiricilerin kod yazma sürecini kolaylaştırıyor ve hızlandırıyor.

Ek maliyet yaratmıyor

İyi veriler, iyi yapay zekanın temelini oluştururken, SAP HANA Cloud, ilave maliyet yaratmadan çoklu model tekliflerine yeni vektör veritabanı özellikleri ekleyerek veri alanında yeniliklere öncülük etmeye devam ediyor. Vektör veri depoları, yapay zeka modellerine uzun vadeli bellek ve daha iyi bağlam sağlamak için metin, resim veya ses gibi yapılandırılmamış verileri yönetiyor. Bu, benzer nesneleri hızlı bir şekilde bulup almayı kolaylaştırıyor. Örneğin kullanıcılar, ödeme geçmişini incelemek ve bireysel siparişleri takip etmek için sözleşmelerindeki dile göre tedarikçileri arayabiliyor. Yeni vektör veritabanına eklenen bu güçlü özellikler, büyük dil modelleri ile bir kuruluşun kritik görev verileri arasındaki etkileşimi geliştiriyor. Bu yenilik, SAP geliştiricilerinin, halüsinasyonları azaltmak için sektöre özel müşteri verilerini kullanan güvenli, özel bir çerçeve içerisinde radikal biçimde yeni veri öngörüsü düzeyleri sunma konusunda öne çıkmasına yardımcı oluyor.

Örneğin kullanıcılar, ödeme geçmişini incelemek ve bireysel siparişleri takip etmek için sözleşmelerindeki dile göre tedarikçileri arayabiliyor. Yeni vektör veritabanına eklenen bu güçlü özellikler, dil modellerinin kuruluşun kritik görev verilerine erişimini ve işlemesini kolaylaştırıyor. Bu, işletmelerin daha iyi veri öngörüsü elde etmelerine yardımcı oluyor. Yeni vektör veritabanı, SAP geliştiricilerinin sektöre özel müşteri verilerini kullanarak daha doğru veri öngörüsü elde etmelerine yardımcı oluyor. Bu, işletmelerin daha iyi kararlar vermelerine yardımcı oluyor.

Geliştiricilerin SAP BTP’de yapay zeka ve üretken yapay zeka destekli uzantı ve uygulamalar oluşturmalarının önünü açan araç kiti AI Foundation, geliştiricilerin etkisini ve verimliliğini artırmaya daha da yardımcı olacak. AI Foundation, geliştiricilerin SAP BTP’de işe hazır yapay zeka araçları oluşturmaya başlamak için ihtiyaç duyduğu her şeyi içeriyor. Bunların arasında kullanıma hazır yapay zeka hizmetleri ve en büyük dil modellerine erişim, vektör veritabanı yetenekleri, yapay zeka çalışma zamanı ve yaşam döngüsü yönetimi yer alıyor.

Öğrenme fırsatlarını artırıyor

Teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte, yetenekli geliştiricilere olan ihtiyaç artıyor. SAP, geliştiricilerin becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmak için öğrenme fırsatlarını artırıyor. SAP, 2025 yılına kadar 2 milyon profesyonelin becerilerini artırmayı ve yapay zeka öğrenme içeriğini genişletmeyi taahhüt ediyor. Bugün SAP, ABAP Cloud geliştirme modelini kullanan arka uç geliştiriciler için yeni sertifikasyonlar ve ücretsiz öğrenme kaynakları yayınladı. SAP BTP ve SAP S/4HANA’daki ABAP geliştirme araçlarını kapsayan iki yeni öğrenme kaynağı, SAP Learning sitesinde yer alıyor. Çevik ve bulut uyumlu iş dönüşümü için tasarlanan kaynak, geliştiricilere SAP’nin temiz çekirdek stratejisiyle uyumlu, buluta hazır uzantılar oluşturma becerileri kazandırıyor.

Ortak çalışma alanları devi WeWork iflas başvurusunda bulundu!

0

Esnek ofis alanı firması WeWork, dikkat çekici bir çöküşle 18,6 milyar doların üzerinde borç listeleyerek iflas koruması için başvuruda bulundu. Adam Neumann’ın kurucu ortağı olduğu ve SoftBank, BlackRock ve Goldman Sachs tarafından finanse edilen New York merkezli firma, melek yatırımcılar ve fonlar aracılığıyla 22 milyar doların üzerinde para toplamış ve 2019 Ocak ayında 47 milyar dolar piyasa değerlemesine sahipti. WeWork firması dün New Jersey federal mahkemesine sunduğu dilekçede 15 milyar doların üzerinde varlık listeledi.

WeWork CEO’su David Tolley, şirkete kredi verenlerin yaklaşık %90’ının 3 milyar dolarlık borçlarını özsermayeye dönüştürmeyi kabul ettiğini söyledi. Tolley yaptığı açıklamada, “Şimdi eski kiralarımızı agresif bir şekilde ele alarak ve bilançomuzu önemli ölçüde iyileştirerek geleceğe yönelmenin zamanı” diyor.  WeWork’ün iflas başvurusunun ABD ve Kanada’daki lokasyonlarla sınırlı olduğu belirtildi.

WeWork Hindistan, WeWork franchise’ının en güçlü birimlerinden biri konumunda ve çoğunluğu Embassy Group’a ait olduğu için iflastan büyük ölçüde izole edildi. Hindistan başkanı bugün yaptığı açıklamada, Hindistan biriminin para kazandığını ve faaliyetlerine devam etmek için dış sermayeye ihtiyaç duymadığını söyledi.

WeWork için pandemi etkisi ve başarısız IPO sonu hazırladı

WeWork, aslında bir yandan agresif bir büyüme ve küresel genişleme döneminin, düşük performans gösteren birçok mülkten oluşan bir portföye yol açmasıyla boğuşmak zorunda kaldı. Bir dönem Türkiye’de de ofis açması gündeme gelen firmanın 2019’daki son derece başarısız ilk halka arz (IPO) girişiminin de şirkete büyük zarar verdiği konuşulmakta. Şirket, 2010’ların sonunda pazarın zirveye ulaştığı dönemde uzun vadeli kiralamalar imzalamış, bu yerleri yenilemiş ve daha sonra bir ay gibi kısa sürelerle kiraya vermişti. Pandeminin ortak çalışma alanlarına olan talebi azaltması, boş yerlerin artmasına ve ev sahiplerine milyarlarca dolarlık kira yükümlülüğünün devam etmesine yol açması nedeniyle firmanın stratejisi önemli zorluklarla karşılaştı.

Ayrıca, ilk halka arz süreci başarısız olan WeWork firmasında şirketin kurucu ortağı ve çoğunluk hissedarı konumundaki Adam Neumann’ın Ekim 2019’da CEO’luğu bırakması ve şirketle bağlarını koparması karşılığında 1,7 milyar dolar alması ancak daha sonra kötü gidişle birlikte yıllık 46 milyon dolar karşılığında şirkette danışman olarak devam etmesi büyük bir güvensizliğe yol açmıştı.

WeWork’ün dilekçesine göre, yıllar içinde WeWork’e 16 milyar doların üzerinde yatırım yapan SoftBank, ofis alanı firmasında %65’in üzerinde özsermayeye sahip. Neumann WeWork’ün iflas başvurusunu “hayal kırıklığı” olarak nitelendirdi. Pazartesi günü yaptığı açıklamada şunları söyledi: “WeWork’ün bugün her zamankinden daha önemli olan bir üründen yararlanmayı başaramamasını 2019’dan bu yana kenardan izlemek benim için zor oldu. Doğru strateji ve ekiple, yeniden yapılanmanın WeWork’ün başarılı bir şekilde geri dönüşünü sağlayacağına inanıyorum.”

Volante, yeni teknolojisi için 66 milyon dolar topladı!

Finansman, özsermaye ve bir miktar borç karışımı olarak geliyor: Volante, orantıyı açıklamayı reddetti ve değerlemesini ayrıntılı olarak açıklamadı. Şirket, bugüne kadar 116 milyon dolar topladı.

Merkezi New Jersey’de bulunan Volante, finansmanı daha fazla uluslararası hizmete girmek ve halihazırda müşteri listesinde bulunan büyük isimleri tamamlamak üzere daha fazla orta kademe bankaya satış yapmak için kullanacak.

CEO ve kurucu ortak Vijay Oddiraju, “Bu son yatırım, özellikle küresel gerçek zamanlı ödemeler, Birleşik Krallık Yeni Ödeme Mimarisi (NPA) ve yurt içi ve sınır ötesi ISO 20022 modernizasyonu konularında müşterilerimize yönelik ürün yol haritamızı daha da hızlandıracak.” dedi.

Bankaların yeni hizmetler etrafında etkileşime geçmek için daha fazla API’sini kullanıma sunduğu açık bankacılık tarzı hizmetlerin geliştirilmesinin de sonraki adımlardan bazılarını yönlendireceğini vurguladı. 

Volante’nin halihazırda kapsadığı hizmetlerden bazıları arasında gerçek zamanlı ödemeler, hizmet olarak ödemeler, ABD’de banka havaleleri, şirketler arası entegrasyonlar ve yerleşik ön işleme yer alıyor.

Şirket, 150 müşterisinin Citi, BNY Mellon, Goldman Sachs, Şili Bankası, Wells Fargo ve İtalyan Posta Servisi gibi bir dizi büyük banka ve diğer finansal hizmet sağlayıcılarını içerdiğini söyledi. BNY Mellon, Citi, Poste Italiane ve Visa Ventures da stratejik yatırımcıları arasında yer alıyor.

Volante’nin ele aldığı fırsat; eski bankaların, rakip fintech’lerle daha rekabetçi olabilmek için, mevcut eski ürünlerinden bazılarını tamamlamak veya bunların tamamen yerini almak üzere daha yeni hizmetler benimsemeye çalışmalarının bir ürünü. Bulut tabanlı hizmetlerin büyümesi, birçoğunun mevcut altyapılarına çok fazla dokunmadan bunu yapabilmesine olanak tanıdı.

Bunu tespit eden ve bu fırsatı satmak isteyen tek girişim Volante değil. Özellikle eski ve yerleşik sağlayıcıları hedef alan fintech üreten diğerleri arasında FintechOS10xTemenos ve Mambu da yer alıyor.

İlginç olan, bunun Stripe gibi daha modern ödeme fintech’lerinin henüz yaklaşmadığı bir alan olması. En azından henüz değil. Bir hizmet olarak bankacılık hizmeti sunan Stripe Treasury, büyük bankalarla ortaklık halinde platformlara ve diğer büyük işletmelere sunuluyor, ancak şu ana kadar müşteri olarak bu büyük bankaları hedef alan ödemeleri ve diğer hizmetleri gerçekten geliştirmedi.

Öte yandan, Volante ve onun gibi şirketlerin uğraştığı zorluk, eski işletmelerin modern yaklaşımların faydalarını üstü kapalı olarak anlayabilmesi, ancak bütçe ve organizasyonel kısıtlamaların yanı sıra genel “eğer öyle değilse” duygusuyla birlikte gelen önceliklendirmenin ortadan kaldırılması.

Accenture tarafından hazırlanan yakın tarihli bir rapor, işletmelerin yaklaşık %86’sının kısmen bazı modernizasyon planlarını takip ederken, şirketlerin yalnızca yaklaşık %8’inin “yeniden icat edenler” olarak sınıflandırılabileceğini belirtti. 

Ancak bu %86 çok çeşitli sonuçlara işaret ediyor. Bazı projeler uygulanıyor ve başarılı oluyor; ancak bazı projeler son derece küçük ve daha fazlası tanıtılıp terk ediliyor. Bu, daha fazla dijital dönüşüm yatırımı için cesaret verici bir tablo değil.

Volante için olumlu tablo, hali hazırda çok sayıda büyük işletme tarafından kurulup kullanılıyor olması ve odak noktasının bu parçalı gerçeklikle doğru boyutta olması; büyük bir platform yaklaşımını benimsemek veya beklemek yerine, bireysel hizmetler ve işlevsellik sağlıyor.

Sixth Street Growth MD Nari Ansari, yaptığı açıklamada, “Finansal kuruluşların hem ödeme modernizasyonuna yatırıma hem de fintech şirketleriyle ortaklıklara giderek daha fazla öncelik vermesiyle birlikte, Volante’nin erişim alanını genişletmek için ideal bir zamandayız.” dedi. 

Volante’ye yatırım yapıyoruz çünkü eski sağlayıcılara ve rakiplere karşı açık bir avantaja sahip olduklarından ve büyüme fırsatından yararlanmak ve rakiplerini daha da geride bırakmak için en iyi konumda olduklarından eminiz.

SteamVR 2.0, Steam Deck ve Steam özelliklerini VR’a getiriyor

Valve, Eylül ayında duyurduğu SteamVR 2.0 beta sürümünden sadece bir ay sonra, bu heyecan verici güncellemeyi resmi olarak kullanıcılarına sunarak VR deneyimini büyük ölçüde geliştirdi. Valve, 2019 yılında bu güncellemeye ilişkin ilk bilgileri paylaşmış ve o zamandan beri bu konuda yoğun bir çalışma yürütüyordu.

Valve, bu güncellemeyi duyururken, “Steam platformunda sunulan yeni ve heyecan verici özellikleri VR dünyasına getiriyoruz. Bu, Steam ekosistemini farklı cihazlar arasında daha tutarlı bir deneyim sunma hedefimizin büyük bir adımıdır ve tüm kullanıcılar için daha iyi bir birleşik deneyim sağlama çabamızın bir yansımasıdır.” dedi.

Yeni güncelleme, Steam Deck ve Steam’de bulunan özelliklerin artık SteamVR’da da kullanılabilmesini içeriyor. Ayrıca, klavye desteği ile çift işaretçiyle yazma desteği eklenerek kullanıcıların deneyimi daha da kolaylaştırıldı. Klavye üzerine yeni diller, emojiler ve temalar da entegre edildi.

Valve, SteamVR’ı daha sosyal bir hâle getirmeyi amaçlıyor ve bu doğrultuda Steam Sohbet ve Sesli Sohbet özelliklerini yeni güncelleme ile VR kullanıcılarına sunuyor. Mağaza görünümünde de değişiklikler yapıldı ve artık VR içerikleri daha öne çıkacak ve merkezde daha belirgin bir şekilde yer alacak. Ayrıca Steam bildirimlerine erişim de daha kullanıcı dostu bir şekilde sağlanacak.

Valve’ın bu güncellemeyi duyurması, firmanın gelecekte yeni bir VR başlığı üzerinde çalıştığına dair söylentileri geride bırakmış olabilir. Belki de Steam, bu güncellemeyi takip eden yeni donanımını piyasaya sürmeyi düşünüyor.

Sonuç olarak, Valve’ın SteamVR 2.0 güncellemesi, Steam dünyasını VR ile daha da yakın bir şekilde birleştirerek kullanıcılarına daha zengin bir deneyim sunuyor. Bu güncelleme, VR teknolojisinin geleceği hakkında heyecan verici ipuçları sunuyor.

Beko oyun dünyasına adım attı!

Beko, iklim krizine ve çevresel sorunlara dikkat çekmek için hayata geçirdiği oyun projesi DOMINO: The Little One’ı tanıttı. Gezegenin geleceği için sürdürülebilir teknolojiler geliştiren marka, Domino karakteriyle, iklim krizi odağında ekosistemin sürekliliğini etkileyen sorunlara karşı atılabilecek bireysel adımlar konusunda farkındalığı artırmayı hedefliyor.

Çevresel sorunlara bütüncül yaklaşım

İklim kriziyle mücadeleye dikkat çeken DOMINO: The Little One oyununu ve Beko’nun hedeflerini Arçelik Türkiye Genel Müdürü Can Dinçer ile konuştuk.

Dört bölümden oluşan DOMINO: The Little One oyununun kahramanı Domino;plastik kirliliği, karbon emisyonları, hava kirliliği, su kirliliği, ekolojik dengesizlik, genetiği değiştirilmiş besinler ve orman yangınları gibi çevresel sorunlarla yüzleşiyor. Sürdürülebilirlik odaklı, 2.5D bir video oyunu olan DOMINO: The Little One, dramatik bir görsel dünya ve etkileyici efektler eşliğinde gezegeni tehdit eden felaketlere ve sorunlara dikkat çekiyor. DOMINO: The Little One 23 Kasım 2023 tarihinden itibaren, Steam, IOS ve Android cihazlardan indirilebilecek.

Arçelik Türkiye Genel Müdürü Can Dinçer, “DNA’sında sürdürülebilirlik ve sağlıklı yaşam fayda odağı bulunan Beko markamız, iklim kriziyle mücadele etmek için DOMINO: The Little One ile oyun dünyasına adım atıyor. Bugün, oyun sektörü dünya genelinde 3 milyardan fazla kullanıcıya ulaşırken ülkemiz dünyada en çok video oyunu oynayan 5’inci ülke konumunda bulunuyor. Gaming & Esports 2023 raporuna göre 18-24 yaş aralığında haftalık oyun süresi ortalama 10 saati buluyor. Olağan üstü hızla büyüyen bu sektörün dönüştürücü gücünden faydalanarak farkındalığı artırmayı ve tüm tüketicilerimizi iklim kriziyle mücadeleye dahil etmeyi hedefliyoruz. Özellikle gençlerimiz her gün oyun aracılığıyla iklim krizinin etkilerini bizzat deneyimleyerek bu farkındalığı güçlü bir şekilde kazanacaklar. Beko markamızın Cumhuriyetimizin 100. yılında hayata geçirdiği oyun projesi DOMINO: The Little One ile gezegenimiz için pozitif domino etkisi yaratmayı amaçlıyoruz” dedi.

2050 yılına kadar tüm küresel operasyonlarında net sıfır emisyon hedefleri bulunduğunu belirten Arçelik Türkiye Genel Müdürü Can Dinçer sözlerini şöyle sürdürdü: “Sağlıklı bir yaşamın, sağlıklı bir gezegenle mümkün olacağına inanıyoruz. Bu sebeple de hem üretimde hem de ürünlerimizde sürdürülebilirliğe odaklanıyoruz. 2022 yılı itibariyle küresel operasyonlarımızın %65’ini yeşil elektrikten karşıladık. 2030 yılına kadar, üretim tesislerimizin bulunduğu tüm ülkelerde yeşil elektrik oranını %100’e çıkarmayı hedefliyoruz. Sürdürülebilir teknolojiler geliştirmek de iklim kriziyle mücadelede kritik önem taşıyor zira Türkiye’de konutlarda beyaz eşyalar, küçük ev aletleri ve iklimlendirmenin elektrik tüketimindeki payı ortalama %70’in üzerinde. Biz de enerji ve su verimli ürünler geliştirmenin yanında geri dönüştürülmüş malzemelerden ürettiğimiz teknolojilerle atık miktarını azaltıyor, çevrenin korunmasına katkı sağlıyoruz.”

Basın lansmanında konuşan Arçelik Global İletişim Kıdemli Direktörü Zeynep Özbil ise, “Oyun sektöründe de güçlü bir sürdürülebilirlik hareketine tanık oluyoruz. Oyunların, artık eğlence aracı olmanın ötesine geçerek önemli ölçüde kültürel ve ekonomik etkiye sahip birer iletişim aracı haline geldiğini görüyoruz. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) kurduğu Playing For The Planet Alliance platformunun 400.000 oyuncu ile gerçekleştirdiği araştırmaya göre, katılımcıların %70’i tüketim alışkanlıkları ve çevresel farkındalıkları konusunda değişmeye açık olduklarını belirtiyor. Katılımcıların %81’i oyun deneyimlerine katkıda bulunması halinde çevresel içerik için ödeme yapmaya hazır. %68’i ise oyunlarda daha fazla sürdürülebilirlik teması görmek istediklerini paylaşıyor. Bu araştırma sonuçları birey olarak yaptığımız seçimlerin, ne kadar küçük olursa olsun, dünya ve iklim üzerinde ne denli büyük bir etki yaratabileceğini gösteriyor” dedi.

Tamamen Türk oyun sektörünün ürünü

Beko markasının iklim kriziyle ilgili farkındalığı artırmak için oyunun hikâye anlatma gücünden yararlandığını ifade eden Özbil, şunları söyledi: “DOMINO: The Little One çocuklar için yapılmış ya da eğitim odaklı bir oyun değil. Günümüzün insan davranışlarını tarafsız bir gözle eleştiren, çevre problemlerini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seren ve kendimize sormaya korktuğumuz soruları soran bir deneyim projesi. Oyunda baş kahramanımız Domino’nun iklim felaketleriyle mücadelesine yardımcı oluyoruz. DOMINO: The Little One senaryosundan yazılımına, görsel efektlerinden, seslendirme ve müziklerine kadar tamamen Türk bir ekip tarafından tasarlandı. Bugün burada çıktığımız yeni yolculukta, bizlerin koyacağı her bir taşın domino etkisiyle gezegenimizin geleceği için fark yaratacağına inanıyoruz.”

Beko’nun sürdürülebilir teknolojileri

Beko, bugüne kadar inovatif teknolojileri ve fayda odaklı projeleriyle dünyada milyonlarca eve ulaştı. Hem gezegenin hem de bireylerin sağlığına katkı sağlamayı hedefleyen marka, geliştirdiği sürdürülebilir teknolojilerle tüketicilerin doğa dostu seçimler yapmasına ve böylece ekolojik ayak izlerinin azalmasına destek oluyor.

Beko’nun sürdürülebilir teknolojilerinden SaveWater ile kurutma makinesinde toplanan su, çamaşır makinesinin yıkama suyu olarak kullanımıyla su tasarrufu sağlıyor. Bulaşık makinelerinde ise kurutmaya hazırlık için ikinci durulama suyu ısıtılarak güvenli şekilde depolanıyor. Biriken durulama suyu takip eden çevrimin ana yıkama adımında kullanılarak su tasarrufunda süreklilik sağlanıyor.

Arçelik Türkiye’deki beyaz eşya üreticileri arasında kendi geri dönüşüm tesisini kuran ilk ve tek şirket. 2014-2022 yılları arasında, Eskişehir ve Bolu’daki Atık Elektrikli ve Elektronik Eşya (AEEE) tesislerinde 1,7 milyon adet ürün geri dönüştürüldü. İki tesiste geri dönüştürülen atık ürünlerle, yaklaşık 214.000 ton karbondioksit salımını azaltıldı.

Turkcell, üçüncü çeyrek sonuçlarını açıkladı!

0

Turkcell yılın üçüncü çeyreğine ilişkin finansal sonuçlarını açıkladı. Turkcell Genel Müdürü Dr. Ali Taha Koç, genişleyen müşteri bazı, dijital servisler ve techfin faaliyetlerinin katkısıyla Turkcell’in yılın üçüncü çeyreğinde de istikrarlı ve güçlü büyümeye devam ettiğini söyledi.

Turkcell’in grup gelirleri yıllık bazda yüzde 77,3 büyüyerek 26 milyar TL, FAVÖK ise yüzde 88,9 oranında artarak 11,3 milyar TL oldu. Net kâr, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 128,7 artışla 5,5 milyar TL olarak gerçekleşti. Dr. Ali Taha Koç, Turkcell’in gelişmiş teknolojik yeteneklerini ve inovasyon gücünü kullanarak büyümesine süreklilik kazandıracağını vurguladı.

Turkcell, üçüncü çeyrekte büyümeye devam ediyor!

Etkin büyüme performansı ve müşteri kazanımı odağıyla sektördeki konumunu güçlendiren Turkcell, 2023 yılının üçüncü çeyreğini de başarılı finansal ve operasyonel sonuçlarla noktaladı. Büyümesini 2023’ün üçüncü çeyreğinde sürdüren Turkcell Grubu; konsolide bazda toplam gelirlerini, geçen yılın üçüncü çeyreğine göre yüzde 77,3 artışla 26 milyar TL’ye çıkardı.

Şirketin FAVÖK’ü yüzde 88,9 artışla 11,3 milyar TL olarak gerçekleşti. Turkcell’in 2023 yılı üçüncü çeyrek net kârı da yüzde 128,7 artarak 5,5 milyar TL’ye ulaştı. 2023 yılının üçüncü çeyreğinde de güçlü müşteri kazanımını sürdüren Turkcell, bu çeyrekte mobil tarafta 586 bin ve sabit tarafta 57 bin yeni müşteri kazandı, böylece yılın üçüncü çeyreğini toplam 674 bin abone kazanımı ile kapattı. Turkcell’in yılın ilk dokuz ayında toplam faturalı müşteri bazındaki artış ise 1,1 milyon oldu.

Turkcell Genel Müdürü Dr. Ali Taha Koç, değerlendirmesinde şunları söyledi:

“Yılın üçüncü çeyreğinde enflasyonist ortamın devam etmesine karşın, yeni ekonomi politikaları, orta vadeli programın güven arz etmesi ve enflasyonla mücadelenin öncelik kazanması piyasada olumlu etkiler yarattı. Böylesine zorlu bir döneme rağmen, içinde bulunduğumuz süreçte bireysel ve kurumsal tüm müşterilerimizin ihtiyaçlarını odağımıza alarak geniş yelpazede dijital hizmetler sunmaya devam ettik.

Turkcell’in üçüncü çeyrekte sergilediği yüksek performans, şirketimizin güçlü iş modelini ve müşteri memnuniyeti odaklı teknolojik kapasitesini kanıtlar nitelikte. Gelecek dönemde Turkcell’in gelişmiş teknolojik yetenekleri ve inovasyon gücü sayesinde pazardaki konumumuzu güçlendirecek, toplum için daha parlak bir dijital gelecek ortaya koyacak ve tüm çalışma arkadaşlarımızla birlikte Turkcell’i ülkemizin teknoloji dönüşümünün liderliğine taşıyacağız. Turkcell olarak, ülkemizin dijital egemenliğindeki öncü konumumuzu daha da ileriye taşımaya kararlıyız”

Stratejik odak alanlarında güçlü performans

TV+, lifebox, fizy ve BiP gibi önemli markaları çatısı altında bulunduran Turkcell’in dijital OTT servislerinin tekil ücretli kullanıcı sayısı yıldan yıla yüzde 20 büyüyerek 5,8 milyona ulaştı. BTK verilerine göre ikinci çeyrekte pazar payını artıran tek platform olan TV+’ın IPTV aboneleri 1,4 milyona ulaştı.

Şirketlerin dijitalleşme ihtiyaçlarına yönelik olarak uçtan uca özelleştirilmiş projeleri ile veri merkezleri ve bulut servislerinin de katkısıyla Turkcell Dijital İş Servisleri’nin gelirleri bu çeyrekte yıllık bazda yüzde 76 artarak 1,8 milyar TL’yi aştı.

Türkiye’nin dijital finansal hizmetler platformu Paycell bu çeyrekte yıllık yüzde 112,3’lük bir artışla gelirlerini 518 milyon TL’ye taşıdı. Paycell’in bayrak gemisi “Sonra Öde”nin hacmi geçen yılın aynı dönemine göre 2,6 katına gelerek 2,5 milyar TL hacme ulaştı.

Paycell ayrıca 3. çeyrekte Türkiye’nin önde gelen e-ticaret platformlarında Financell iş birliğiyle “Paycell Alışveriş Limiti”nin lansmanını gerçekleştirdi. Öte yandan farklı alanlarda hizmet veren müşterilere erişimini artıran Financell’in kredi portföyü 5,7 milyar TL’ye yükseldi. Yeni ürün, projeler ve ortalama faiz oranlarının artışı ile Financell’in yıllık bazda gelirleri yüzde 103,7 büyüyerek 516 milyon TL’ye ulaştı.

Türkiye’de telekomünikasyon ve teknoloji sektöründe bilim temelli hedefleri, Science Based Targets Initiative (SBTi) tarafından onaylanan tek şirket olmanın gururunu yaşadıklarını ifade eden Turkcell Genel Müdürü Dr. Ali Taha Koç, Turkcell’in artan enerji ihtiyacını karşılarken hem sürdürülebilirlik stratejisiyle uyumlu hem de maliyet avantajı yaratan bir kaynak olarak kendi üretimi olan yenilenebilir enerjiye yöneldiğini, Turkcell’in tükettiği enerjinin tamamını kendi ürettiği yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılamayı hedeflediğini ifade etti. Dr. Ali Taha Koç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Turkcell olarak ayrıca, Birleşmiş Milletler’in 78’inci Genel Kurulu kapsamında New York Borsası’nda gerçekleşen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Yatırım Forumunda (SDG Investment Forum) sürdürülebilirlik alanındaki stratejimizi anlattık.

İklim değişikliğine karşı daha dayanıklı olma çabalarımız ve iklim değişikliğine bağlı risk ve fırsatlarımızı ortaya koyan ilk TCFD (Task Force on Climate Related Financial Disclosures – İklimle Bağlantılı Finansal Beyan Görev Gücü) raporumuzu yayınladık. Turkcell olarak yüzde 100 yenilenebilir enerji sertifikalı kaynakları kullanmanın yanında bu alandaki yatırımlarımıza da hız katıyoruz.

Bu kapsamda 2021 yılında satın aldığımız 18 MW kurulu güce sahip rüzgar enerji santrali ile ilk adımımızı atmıştık. Yatırımlarımıza güneş enerji santralleri ile devam ediyor, üç yıl içerisinde 300 MW’lık kurulu güce ulaşmayı hedefliyoruz.

Bu yatırımların ilk fazında 54 MW kurulu güce önümüzdeki yılın ilk yarısında ulaşmayı planlıyoruz. 2026 itibarıyla Turkcell’in toplam enerji tüketiminin yüzde 65’ini kendi yeşil enerji kaynaklarımızdan karşılamayı hedefliyoruz.”

İlk dokuz ayda ortaya konulan güçlü operasyonel ve finansal performans sonucunda Turkcell 2023 yıl sonu hedeflerini yukarı yönlü revize etti. Bu doğrultuda 2023 yıl sonu için beklentiler, yaklaşık yüzde 73 gelir büyümesi ve yaklaşık 39 milyar TL seviyesinde FAVÖK ile yukarı yönlü güncelledi.

Operasyonel yatırımların gelirlere oranının ise yaklaşık yüzde 22 olarak gerçekleşmesi hedefi korundu. Turkcell Genel Müdürü Dr. Ali Taha Koç sözlerini şöyle noktaladı:

“Doğru planlama ve belirlediğimiz stratejik odak alanlarımız sayesinde zorlu makroekonomik koşullara rağmen bu yıl da müşterilerimize kesintisiz ve yüksek kalitede hizmet sunarak ilk üç çeyreği başarıyla geçirdik.

Kârlı büyümeye devam ettik ve beklentilerimizi bir kez daha yukarı yönlü güncelledik. Başarımıza katkılarından dolayı tüm çalışanlarımıza ve bize olan güven ve desteklerinden dolayı Yönetim Kurulumuza teşekkür ederiz.

Başarı hikâyemizde daima bizimle birlikte olan müşterilerimize ve iş ortaklarımıza da şükranlarımızı sunarız. Cumhuriyetimizin 100’üncü yaşını kutladığımız bu önemli yıl dönümünde, önümüzdeki yüzyıla hep birlikte teknoloji ve inovasyon ile katkı yapacak olmanın heyecanını taşıyoruz.”

ABD’de veri simsarları askeri personel verilerini üç kuruşa satıyor!

ABD’de belirli bir askeri üste çalışan aktif görevdeki bir hizmet üyesi hakkında kişisel bilgileri satın almak son derece kolay. Üstelik sadece 0,12 dolar karşılığında. Duke Üniversitesi’nin yeni araştırması, veri simsarlarının aktif ordu mensupları, aileleri ve gaziler hakkında kişisel olarak tanımlanabilir bilgileri kişi başına sadece birkaç kuruşa sattıklarını ortaya koyuyor. Veriler bireyler hakkında son derece hassas bilgiler içeriyor. Ancak uzmanlara göre sorun bireysel veri gizliliği sorunundan çok daha öte çünkü araştırmacılar veri üzerindeki denetimsizliğin ulusal güvenlik tehdidi oluşturabileceği görüşünde.

Duke Üniversitesi Sanford Kamu Politikası Okulu’nda kıdemli araştırmacı ve raporun başyazarı Justin Sherman, “Hemen hemen her Amerikalı hakkında veri toplayan ve satan milyarlarca dolarlık bir endüstri söz konusu ve elbette buna ordu mensupları ve aileleri de dahil” diyor ve ekliyor: “Araştırmamızda kamuya açık olmayan çok hassas kimlik bilgilerine erişmek bizim için şok edici derecede kolaydı.”

Duke’daki araştırmacılar bir yıl boyunca ordu mensupları ve gaziler hakkında satılık bilgi ilanı veren veri simsarlarını tespit etti. Araştırmacılar verileri satın almak için 12 veri simsarına başvurdu ve on binlerce askeri hizmet üyesine ilişkin kapsamlı kayıtları kişi başına 0,12 ila 0,32 dolar karşılığında satın almayı başardı. (Çalışma, potansiyel yasal sorumluluktan kaçınmak için veri aracılarının isimlerini içermemektedir). Veriler arasında isimler, ev adresleri, e-postalar, siyasi eğilimler, cinsiyetler, yaşlar, dinler, gelirler, net değerler, kredi notları, meslekler, sağlık bilgileri, dini eğilimler, medeni durum ve evde çocuk olup olmadığı yer alıyor. Sherman, “ABD ordu mensuplarının çocukları hakkında da veri satın aldık” diyor ve ekliyor: “Veri simsarlığının ölçeğini ve ne kadar çok şeye dokunduğunu anlamak çok zor.”

Gri alan olan veri simsarlığı ulusal güvenlik riski taşıyor

Ulusal güvenlik sorularını test etmek için yazarlar, Singapurlu bir IP adresi ve bir .asia alan adı kullanarak yabancı alıcılar gibi davranarak veri simsarlarına yaklaştı. Çoğu durumda, veri simsarları herhangi bir endişe göstermedi ya da alıcının kimliğini veya amaçlarını incelemek için herhangi bir şey yapmadı. Örneğin, araştırmacılar .asia alan adını kullanarak Fort Bragg, Fort AP Hill ve Quantico için coğrafi sınırlandırılmış ve Washington, DC, Maryland ve Virginia için genel coğrafi sınırlandırılmış verileri satın aldılar.

Araştırmacılara göre bu durum, yabancı aktörlere ve istihbarat kurumlarına aktif görevdeki ABD ordu mensuplarını, gazileri ve ailelerini şantaj veya bilgi kampanyalarıyla hedef alma gibi avantajlar sağlayabilir. Çalışmanın ortak yazarlarından ve Duke Üniversitesi’nde yüksek lisans öğrencisi olan Hayley Barton, “Ana noktalardan biri, bizim bu verileri satın almamızın tamamen yasal olması ve veri simsarlarının bunları satmasının tamamen yasal olmasıydı” diyor ve ekliyor: “E-posta adresi olan herkes gidip aynı şeyi yapabilir.  Bu sistematik bir sorun ve çözüm de Kongre’nin bu konuda bir yasa çıkarması ve FTC gibi düzenleyici kurumlara gerçekten yaptırım uygulamaları için fon sağlaması.”

Ülkemizde veri güvenliği KVKK yasası ve KVKK kurumu tarafından sağlanıyor. Bununla birlikte, veri ihlalleri ve TC vatandaşlarına ait kişisel verilerin internette satılması zaman zaman karşılaşılan bir durum

RTC’ye yeni genel müdür!

0

RTC, Türkiye operasyonlarının liderliği için alanında uzman isim Ferhat Tokmak’ı Türkiye Genel Müdürü olarak atandığını duyurdu. Türkiye’de mevzuatsal uyumluluk, resmi entegratörlük ve e-dönüşüm alanında saygın bir üne sahip olan Tokmak, finans ve vergi teknolojileri alanlarında kazandığı geniş bilgi birikimini ve deneyimini RTC’nin bünyesine taşıyor.

RTC Türkiye Genel Müdürü Ferhat Tokmak
RTC Türkiye Genel Müdürü Ferhat Tokmak

Önde gelen vergi teknolojisi ve çözümleri sağlayıcısı RTC’nin Türkiye Genel Müdürü Ferhat Tokmak oldu.  Garanti BBVA, TUIK, SNI ve ESM gibi önde gelen şirketlerde edindiği zengin deneyim ve başarıları ile tanınan Tokmak, yeni görevinde RTC’nin Türkiye pazarındaki konumunu daha da güçlendirme ve şirketin büyümesini hızlandırma görevini üstlenecek.

Tokmak, Türkiye’de mevzuatsal uyumluluk, resmi entegratörlük ve e-dönüşüm alanlarında geniş bir tecrübe ve bilgi birikimine sahip. Başta e-fatura, e-irsaliye, gelen faturaların muhasebeleştirilmesi olmak üzere bulut/ hibrit vergi ve finans çözümleri sunan RTC’nin Türkiye Genel Müdürü olarak, bu alandaki derin bilgisiyle şirketin stratejik yönünü şekillendirirken, yenilikçi vergi teknolojileri ve çözümlerinde öncü bir rol üstlenmesini sağlayacak.

Ferhat Tokmak Kimdir?

Ferhat Tokmak, 1987 Sivas doğumlu olup, Cumhuriyet Üniversitesi Mühendislik ve İstanbul Üniversitesi Yönetim Bilişim Sistemleri Bölümü mezunudur. 2011 yılında kariyerine Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Doğuş Grubu/Garanti BBVA’da başlayan Tokmak, 10 yılı aşkın süredir çok uluslu ve global ölçekli firmalarda dönüşüm uygulamalarına imza attı ve  proje süreçlerini yönetti. ESM’de finansal çözümler alanında yeni uygulamalar hayata geçiren Tokmak, şimdi de kariyerine RTC’de Türkiye Genel Müdürü olarak devam edecek.

RTC Hakkında

Desi̇gned for Clearance – sloganıyla yalınlığa ve kullanım kolaylığına vurgu yapan RTC Suite, e-fatura’dan yasal raporlamaya kadar, vergi otoriteleri tarafından talep edilen farklı belge ve rapor türleri̇ni̇n kısa sürede oluşturulmasına yardımcı olacak e-dönüşüm çözümlerini içeriyor.

Türkiye’nin ilk uzay aracı 2026’da Ay’a fırlatılacak

Türkiye’nin Milli Uzay Programı kapsamında yürütülen Ay Araştırma Programı, ülkenin uzay keşiflerinde önemli bir adım atmaya hazırlanıyor. Türkiye Uzay Ajansı (TUA) ve diğer kuruluşların katkılarıyla hazırlanan Milli Uzay Programı, 2026 yılında Ay’a yönelik bir uzay aracının fırlatılmasını hedefliyor.

TÜBİTAK’ın bilgilendirmesine göre, Ay Araştırma Programı, ülkenin Ay’da varlık gösteren sayılı ülkelerden biri olma amacı taşıyor. Programın ilk aşaması olan AYAP-1, Ay’ın yörüngesini keşfetmeyi ve Ay yüzeyiyle ilk teması sağlamayı hedefliyor. İkinci aşamada ise AYAP-2 Projesi ile bir gezici keşif aracı (rover) Ay yüzeyine yumuşak iniş yapacak.

AYAP-1 kapsamında geliştirilen uzay aracı, Ay yörüngesinden veri toplama ve Ay yüzeyiyle temas kurma görevlerini üstlenecek. Ayrıca, yerli kaynaklarla geliştirilen teknolojiler, ürünler, yazılımlar ve ekipmanlar, ülkenin uluslararası alandaki itibarını artırmak için kullanılacak.

Bu projenin başarısı, “Derin Uzay” araştırmalarına yeni kapılar açabilir. Uzay aracı, gençlerin uzay bilimi ve teknolojilerine olan ilgisini artırmaya yönelik bir fırsat sunuyor.

Uzay aracı tasarım aşamasında önemli bir ilerleme kaydedilmiş durumda. Sistem seviyesi tasarım tamamlandı ve ekipmanların yeterlilikleri gözden geçirildi. Uzay aracının üretilmesi ve testlerinin tamamlanmasıyla birlikte, 2026 yılında Ay yolculuğuna çıkması planlanıyor.

Projenin önemli bir yönü de yerli katkılara vurgu yapmasıdır. Görevin başarısı için yerli ekipmanlar ve teknolojiler tercih edilmiş ve yerli tasarım kullanılmıştır.

Türkiye’nin Ay Araştırma Programı, ülkenin uzay keşiflerindeki varlığını güçlendirmeyi ve uluslararası alandaki etkinliğini artırmayı amaçlıyor. Bu büyüleyici girişim, Türkiye’nin uzay keşiflerindeki rolünü artırarak gelecekteki projeler için de kapılar açabilir.

Getir, ABD’li rakibini satın alıyor!

0

Dünyada bir ilki Türkiye’den başlatarak market ürünlerini dakikalar içinde kullanıcılarla buluşturan Getir, yıllık cirosu 650 milyon dolar olan ABD merkezli online market şirketi FreshDirect’in tamamını satın almak üzere anlaşmaya vardı. Bu satın alma, Getir ve FreshDirect arasında önemli sinerji yaratılmasına imkân vererek, Getir’in ABD’deki büyüme stratejisini destekleyecek.

Getir, ABD’de online market şirketi FreshDirect’i satın alıyor

Hızlı market teslimatının öncüsü Getir, New York merkezli yıllık cirosu 650 milyon dolar olan online market şirketi FreshDirect’i, Amerika’nın en büyük gıda perakende gruplarından biri olan Ahold Delhaize USA’den satın alacağını duyurdu.  Anlaşmanın Kasım ayı içerisinde tamamlanması bekleniyor.

FreshDirect, 2021’den beri ABD’de faaliyet gösteren Getir’in teknolojisinden ve operasyonel tecrübesinden yararlanarak, kullanıcılarına daha hızlı ve kolaylık sağlayan bir hizmet sunacak. Getir ise FreshDirect’in özellikle taze ürün kalitesinden ve çeşitliliğinden faydalanarak hizmetini New York’taki kullanıcıları için daha da cazip hale getirecek.

Yirmi yılı aşkın süredir hizmet veren FreshDirect, bölgenin en iyi tarım ve gıda ürünleri üreticileri ile güçlü iş ilişkileri kurarak, faaliyet gösterdiği coğrafyada en önemli online market oyuncularından biri oldu. Satın alma işleminin tamamlanmasının ardından FreshDirect marka adını koruyarak, New York’un Bronx semtindeki tesisinde faaliyet göstermeye devam edecek.

En kaliteli ve taze gıdaları kullanıcılarına ulaştırarak kurulduğu 2002 yılından bu yana kendine New York yiyecek kültürünün ayrılmaz bir parçası olarak saygın bir yer edinen FreshDirect, New York’un yanı sıra New Jersey ve Connecticut da dahil olmak üzere toplam 3 eyalette hizmet veriyor.

Airbnb Avrupa Merkezi’ne vergi şoku!

0

İtalya’da açılan bir soruşturmada ABD merkezli kısa süreli konut kiralama şirketi Airbnb Inc. firmasının vergi kaçakçılığına aracılık ettiğine karar verildi. Savcılar firmayı 2017 ile 2021 yılları arasında İtalyan ev sahiplerinin toplamda 3.7 milyar euroyu bulan kira gelirleri üzerinden alınması gereken yüzde 21 oranındaki vergiyi tahsil etmemekle ve İtalyan hükümetine bildirmemekle suçluyor. Milano Mahkemesi savcıları yaptıkları açıklamada, şirketin İrlanda’daki Avrupa merkezini hedef alan soruşturmanın, Airbnb’de yönetici olarak görev yapan üç kişiyi de kapsadığını duyurdu. Soruşturma hakimi Angela Minerva tarafından imzalanan ihtiyati tedbir kararı ile firmanın 779, milyon Euro değerindeki varlığına el konulması kararlaştırıldı.

Airbnb sözcüsü Christopher Nulty “İtalyan savcıların Pazartesi günü açıkladığı eylem karşısında şaşırdığını ve hayal kırıklığına uğradığını” söyledi. Nulty, Airbnb’nin Avrupa merkezinin “bu konuyu çözmek için Haziran 2023’ten beri İtalyan vergi dairesi ile aktif görüşmelerde bulunduğunu” ifade ediyor ve ekliyor: “Yasalara tam uyum içinde hareket ettiğimizden eminiz ve bu konuyla ilgili haklarımızı kullanma niyetindeyiz.”

Airbnb geçen yıl, şirketin ve diğer kısa dönemli kiralama sağlayıcılarının kira gelirlerinin yüzde 21’ini ev sahiplerinden keserek vergi makamlarına göndermesini zorunlu kılan İtalyan mevzuatına itiraz etmişti. Şirket, İtalya’nın vergilendirme düzenlemelerinin Avrupa Birliği’nin 27 ülkelik blokta hizmet sunma özgürlüğü ilkesini ihlal ettiğini savunmuştu. Ancak AB’nin en üst mahkemesi bu itirazı reddederek Airbnb’nin bu gerekliliklere uyması gerektiğine karar verdi. İtalya’nın otelciler birliği Federalberghi, davada davacı olduğunu belirterek kararı memnuniyetle karşıladı ve Airbnb’yi İtalya’daki vergi yükümlülüklerinden kaçmakla suçladı.

Airbnb 2023’ün ik 9 ayında 7,7 milyar gelir açıkladı

Söz konusu yaptırım kararı değişmezse bu firma için önemli bir kayıp anlamına gelebilir zira Airbnb kısa süre önce yaptığı finansal çeyrek açıklamasında 2023’ün ilk 9 aylık periyodundaki gelirlerinin 7,7 milyar dolar ve vergi öncesi karının (EBIDTA) 2,4 milyar dolar olduğunu duyurmuştu.

Benzer bir uygulama yakında Türkiye’de de yaşanabilir zira Konutların Turizm Amaçlı Kiralanması ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun kısa süre önce Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanun, konutların turizm amaçlı kiralanmasına ilişkin genel esaslara, izin belgesi düzenlenmesine, idari yaptırımlara ve turizm amaçlı kiralanan konutların tabi olacağı mevzuata ilişkin hükümleri kapsıyor. Kanun kapsamında izin belgesiz kiralamalarda kiralama yapılan her bir konut için 100.000 TL idari para cezası öngörülürken şirketlere 15 günlük bir izin belgesi alma süresi verilecek. Denetim sonucunda 15 gün içinde izin belgesi almayanlar için ceza 500.000 TL olarak uygulanacak.  

İngiltere, veri merkezlerinden gelen enerjiyle evleri ısıtacak!

Old Oak ve Park Royal Development Corporation (OPDC) tarafından geliştirilen proje, aynı zamanda 250.000 m 2 ticari alanı da aynı ısı ağına bağlayacak.

Ancak bu planların pek çok detayı yarım yamalak ve bunun mevcut veri merkezlerinden sağlanan ısıyı mı yoksa örneğin geliştirmenin bir parçasını oluşturabilecek yeni yapıları mı kapsayacağı açık değil.

DESNZ, “geleceğin düşük karbonlu konut alanı” olarak tanımlanan fikrin, bu veri merkezlerinden gelen atık enerjinin yeni evlere ısıtma ve sıcak su sağlamak için kullanılması olduğunu söyledi.

Bu plan için harcanan 36 milyon £, diğer dört yeşil enerji projesini destekleyecek olan 65 milyon £ değerindeki daha büyük bir fonun parçası. Bunun 21 milyon £’u Lancaster Üniversitesi’nin kampüsünü hava kaynaklı ısı pompaları ve termal depolama ile “tamamen karbondan arındırmak” için giderken, geri kalanı ısı pompaları kurmak için Londra, Suffolk ve Watford‘daki konut sitelerinde harcanacak.

Enerji Güvenliği Bakanı Claire Coutinho, yeni projeleri açıklayan bir açıklamada şunları söyledi: “Ülke çapındaki ailelerin artık evlerini düşük karbonlu, geri dönüştürülmüş ısıyla ısıtabilmeleri ve binlerce yeni vasıflı işler yaratabilmeleri için geleceğin teknolojilerine yatırım yapıyoruz.

Veri merkezlerinden gelen atık ısının evsel amaçlar için geri dönüştürülmesine yönelik diğer planlar geçtiğimiz birkaç yılda duyuruldu, ancak Birleşik Krallık hükümeti bunun Britanya için türünün ilk örneği olduğunu iddia ediyor.

Microsoft, geçen yıl Finlandiya’nın en büyük enerji şirketiyle, başkent Helsinki yakınlarında yerel ev ve işyerlerine ısı sağlayabilecek yeni bir veri merkezi inşa etmek için bir anlaşma yapmıştı.

veri merkezleri elektrik fiyatları

Hollandalı veri merkezi firması Bytesnet, geçtiğimiz yıl Hollanda’nın Groningen bölgesindeki tesisinden gelen ısıyı binlerce evi ısıtmak için geri dönüştürecek bir proje önerirken, başka bir şirket olan QTS de aynı bölgede benzer bir plan teklif etti.

Ancak bu yılın başlarında yayınlanan bir rapor, veri merkezi endüstrisindeki pek çok kişinin bu tür planların ekonomik açıdan sürdürülebilirliği konusunda şüpheci olduğunu ortaya çıkardı. Bunun bir nedeni, veri merkezi altyapısından gelen atık ısının genellikle belediye ısıtması gibi uygulamalar için yeterince yüksek bir sıcaklıkta olmaması; bu nedenle, kendisi de enerji tüketen ısıyı artırmak için bir ısı pompasına ihtiyaç duyuluyor.

Uptime Institute tarafından hazırlanan bir raporda ayrıca veri merkezi atık ısısını yeniden kullanma seçeneğinin “tipik olarak daha soğuk iklimlerle sınırlı” olduğu, yani Avrupa’nın Birleşik Krallık’ın çoğundan daha kuzeyde bulunan kısımları anlamına geldiği belirtildi.

Vitalik Buterin ve Ethereum’un doğuşu

Vitalik Buterin, 2011’den beri Bitcoin topluluğunda yer alan, Bitcoin dergisinin kurucu ortağı ve makalelerini yazan Rus-Kanadalı bir yazar ve programcı. Öncelikle blockchain platformu Ethereum’un arkasındaki kişi diyebiliriz. Buterin, 31 Ocak 1994’te Rusya’nın Moskova Oblastı’ndaki Kolomna’da doğdu. Altı yaşına kadar Rusya’da yaşadı ve ardından ailesi daha iyi iş fırsatları aramak için Kanada’ya göç etmeye karar verdi.

Vitalik Buterin ve devasa projesi

Kanada’daki bir ilkokulda üçüncü sınıftayken üstün yeteneklilere yönelik bir programa kaydoldu. Toronto’daki özel bir lise Abelard School’da dört yıl geçirdi. Okul, hem tutumu hem de sonuçları büyük ölçüde değiştirerek eğitim algısını değiştirdi. Abelard’da, öğrenmeye olan açlığını geliştirdi ve esasen bilgiyi hayattaki birincil hedefi haline getirdi.  Akademisyenlerinin yanı sıra 2007’den 2010’a kadar mutlu bir şekilde World of Warcraft oynadı. Blizzard, en sevdiği warlock’un Siphon Life becerisindeki hasar bileşenini çıkarmaya karar verince o gece hıçkırarak ağlayarak uyudu. Buterin, merkezi hizmetlerin ne kadar korkunç seviyede olduğunu fark etti ve World of Warcraft’tan ayrıldı.

Hayatında yeni bir yön ararken 2011 yılında Bitcoin’le karşılaştı. Başlangıçta şüpheciydi ve fiziksel bir desteği olmadığı sürece nasıl bir değere sahip olabileceğini göremiyordu. Ancak zaman geçtikçe daha fazlasını gördü.  Bazı tokenları bu yeni ve deneysel ekonomiye resmi şekilde katmak istedi. Ancak ne onları çıkaracak bilgi işlem gücüne ne de Bitcoin satın alacak paraya sahipti. Aynı zamanda kripto para biriminin tüm farklı ekonomik, teknolojik ve politik yönlerini de inceledi. Makaleleri, Romanya merkezli bir Bitcoin meraklısı olan Mihai Alisie’nin ilgisini çekti. Bu da 2011’in sonlarında Bitcoin Magazine’i kurmasına yol açtı.

Haftada 30 saatten fazla yazıyor, seyahat ediyor ve kripto üzerinde çalışıyordu. Bu nedenle üniversiteyi bırakmaya karar verdi. Dünyayı dolaştı, çeşitli kripto projelerine baktı. Sonunda bunların belirli kullanımlara fazla odaklandıklarını ve yeterince geniş olmadıklarını belirledi. Vitalik başarılı blockchain’in geniş ve çok yönlü uygulamasına inanıyor.

2013’ün sonlarında Buterin fikrini , birkaç arkadaşına gönderdiği ve daha da fazla paylaşan bir teknik incelemede açıkladı. Proje, Ocak 2014’te Buterin, Alisie, Anthony Di Iorio, Charles Hoskinson, Joe Lubin ve Gavin Wood’dan oluşan çekirdek ekiple kamuoyuna çıktı. Buterin ayrıca Miami’deki bir Bitcoin konferansında Ethereum’u sahnede sundu. Ekip, ETH satışından 31.000 BTC’den fazlasını, yani o dönemde yaklaşık 18 milyon dolar topladı.

CBDC nedir?

Merkez bankası dijital para birimleri (CBDC’ler), ülkelerin merkez bankası tarafından çıkarılan dijital para birimi biçimi. Değerlerinin merkez bankası tarafından sabitlenmesi ve ülkenin fiat para birimine eşdeğer olması dışında kripto para birimlerine benziyor.

Birçok ülke CBDC’ler geliştiriyor ve hatta bazıları bunları uygulamaya koydu. Pek çok ülke dijital para birimlerine geçişin yollarını araştırıyor. Bunların ne olduğunu ve toplum için ne anlama geldiğini anlamak önemli. Ülkelerin para otoritesi veya merkez bankası, finansal katılımı teşvik ediyor. Para ve maliye politikasının uygulanmasını basitleştiren bir CBDC yayınlıyor. Birçok ülke CBDC’lerin ekonomilerini, finansal ağlarını ve istikrarını nasıl etkileyebileceğini araştırıyor. Fiat para, altın veya gümüş gibi fiziksel bir emtiadan destek almayan, devlet tarafından ihraç edilen bir para birimi. Mal ve hizmet alışverişinde kullanılabilecek bir yasal ihale şekli olarak kabul ediliyor. Geleneksel olarak fiat para, banknot ve madeni para olarak geliyordu. Ancak teknoloji, hükümetlerin ve finansal kurumların, fiziksel fiat parayı, bakiyeleri ve işlemleri dijital olarak kaydeden kredi tabanlı bir modelle desteklemesine olanak tanıdı.

CBDC nedir ve ne amaçla kullanılıyor?

Fiziksel para birimi halen geniş çapta takas edilmekte ve kabul ediliyor. Ancak bazı ülkelerde kullanımında bir düşüş yaşandı. Bu eğilim pandemi sırasında arttı. Kripto para biriminin ve blockchain teknolojisinin tanıtımı ve gelişimi, nakitsiz toplumlara ve dijital para birimlerine daha fazla ilgi yarattı. ABD’de ve diğer birçok ülkede pek çok kişinin finansal hizmetlere erişimi yok. Yalnızca ABD’de, 2020’de yetişkinlerin yüzde 5’inin banka hesabı yoktu. Banka hesabı olan ABD’li yetişkinlerin ilave yüzde 13’ü bunun yerine havale, nakit avans kredileri ve çek bozdurma hizmetleri gibi maliyetli alternatif hizmetleri kullandı.

CBDC’lerin temel amacı, işletmelere ve tüketicilere gizlilik, aktarılabilirlik, kolaylık, erişilebilirlik ve finansal güvenlik sağlıyor . CBDC’ler ayrıca karmaşık bir finansal sistemin gerektirdiği bakım maliyetini de azaltabiliyor. Sınır ötesi işlem maliyetlerini azalabiliyor. Halihazırda alternatif para transferi yöntemlerini kullananlara daha düşük maliyetli seçenekler sunabiliyor.

CBDC’ler aynı zamanda dijital para birimlerinin veya kripto para birimlerinin mevcut haliyle kullanılmasıyla ilişkili riskleri de azaltacak. Kripto para birimleri oldukça değişken. Bu nedenle değerleri sürekli dalgalanıyor. Bu değişkenlik birçok hanede ciddi finansal strese neden olabiliyor. Ayrıca ekonominin genel istikrarını etkileyebiliyor. Bir hükümet tarafından desteklenen ve bir merkez bankası tarafından kontrol edilen CBDC’ler hanelere, tüketicilere ve işletmelere dijital para alışverişi için güvenli bir araç sağlayacak.