Mars’ın Noctis Labyrinthus’unun muhteşem bir bölümünü gösteren çarpıcı bir video, Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tarafından yayınlandı. Bu video, ESA’nın Mars Express uzay aracı ve Yüksek Çözünürlüklü Stereo Kamerası (HSRC) tarafından sekiz yörünge uçuşu sırasında elde edilen görüntülerin birleştirilmesiyle oluşturuldu. Noctis Labyrinthus, Mars’ın yaklaşık 740 mil (1,190 kilometre) uzunluğunda ve İtalya’nın uzunluğuna eşdeğer derin vadilerden oluşan geniş bir sistem.
Bu vadilerin, diğer Mars bölgelerinden önemli ölçüde farklı olduğu gözlemleniyor. ESA’nın açıklamalarına göre, videoda görülen vadiler, kabuğun çevresine göre çökmüş olan “grabenler” olarak bilinen yapıları gösteriyor. Bu kanyonlar ve vadiler 18,6 mil (30 kilometre) genişliğinde ve 3,7 mil (6 kilometre) derinliğinde.
Bu özellikler, yakınlardaki Tharsis bölgesindeki yoğun volkanik faaliyetlerin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Mars’ın kabuğunun çeşitli nedenlerle gerilip çökmesine yol açan bu faaliyetler, videoda gösterilen vadilerin oluşumuna katkıda bulundu.
Videoda ayrıca, vadi yamaçları ve tabanlarını kaplayan devasa heyelanlar ve Mars rüzgarları tarafından oluşturulan büyük kumullar gibi çeşitli yeryüzü özellikleri görünüyor.
ESA’nın Mars Express uzay aracı, Mars yüzeyini incelemek, minerallerini haritalamak, atmosferini analiz etmek, kabuğunun altını araştırmak ve Mars’ın çeşitli olaylarının nasıl etkileşime girdiğini anlamak gibi bir dizi görevi gerçekleştirdi.
Bu muhteşem görselin oluşturulmasında, Mars Express’ten alınan görüntüler, dijital bir arazi modelinden alınan topografik verilerle birleştirilerek 3D manzara oluşturuldu. Bu tür bilimsel keşifler ve görsel sunumlar, Mars’ın daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunuyor ve uzay araştırmalarının heyecan verici bir parçasını temsil ediyor.
Bilim insanları, 24 Eylül’de bir NASA uzay aracının Utah çölüne yakın geçişi sırasında bırakılan Bennu asteroitinden alınan örnekleri analiz ediyor. Tucson Arizona Üniversitesi’nden baş araştırmacı Dante Lauretta, Houston Johnson Uzay Merkezi’nde (JSC) gazetecilere bunların “bilimsel hazine” olduğunu söyledi.
NASA yöneticisi Bill Nelson, karbon açısından zengin asteroit parçalarının şimdiye kadar elde edilen en büyük mesafe olduğunu ve “bilim adamlarının gelecek nesiller için kendi gezegenimizdeki yaşamın kökenlerini araştırmasına yardımcı olacağını” söyledi.
Araştırmacılar ayrıca, üç yıl süren, yaklaşık 60 milyon kilometrelik bir yolculuğun ardından örnekleri Dünya’ya getiren misyonun, ilk tahminlerden çok daha başarılı olduğunu da duyurdu.
Misyonun asıl amacı, JSC’de görev için özel olarak inşa edilen yeni temiz odalarda küratörlük uzmanları tarafından incelenecek olan 60 g’dan biraz daha fazla asteroit malzemesi toplamaktı.
Ancak teneke kutu kapağı ilk açıldığında bilim insanları, toplayıcı başlığının, teneke kutu kapağının ve tabanının dışını kaplayan “bonus asteroit malzemesi” keşfettiler. NASA’nın söylediğine göre o kadar fazla ekstra malzeme vardı ki, bu durum birincil numunenin toplanması ve saklanması ile ilgili ayrıntılı süreci geciktiriyordu.
Lauretta, basın toplantısında odanın dış kenarına siyah toz ve parçacıkların dağıldığını söyleyerek, “Yavaş ve titiz bir şekilde ilerliyor.” dedi. “Bu zaten bilimsel bir hazinedir.”.
Şimdiye kadar taramalı elektron mikroskobu ile görüntüleme, kızılötesi ölçümler, X-ışını kırınımı ve kimyasal element analizini içeren yalnızca “hızlı bakış” analizi gerçekleştirildi.
NASA, parçacıklardan birinin üç boyutlu bilgisayar modelini oluşturmak için X-ışını bilgisayarlı tomografinin de kullanıldığını belirterek, parçacıkların çeşitli iç kısımlarını vurguladı. Örnekte bol miktarda karbon ve su olduğuna dair kanıt sağlayan da bu ilk bakıştı.
Nelson, bugüne kadar yapılan araştırmanın yalnızca bir ön değerlendirme sağladığını ve asıl çalışmanın başlamak üzere olduğunu vurguladı.
“NASA’da yaptığımız neredeyse her şey, kim olduğumuz ve nereden geldiğimizle ilgili soruları yanıtlamayı amaçlıyor. Osiris-Rex gibi görevler, Dünya’yı tehdit edebilecek asteroitler hakkındaki anlayışımızı geliştirecek ve bize ötesinde ne olduğuna dair bir fikir verecek.” dedi.
İncelemeler onlarca yıl sürecek!
NASA’nın açıklamaya eşlik eden basın açıklamasına göre, asteroitten gelen kayalar ve tozlar “on yıllar boyunca” incelenecek. Açıklamada, “Güneş sistemimizin nasıl oluştuğuna, yaşamın öncül malzemelerinin Dünya’ya nasıl ekilmiş olabileceğine ve ana gezegenimizle asteroit çarpışmalarını önlemek için ne gibi önlemlerin alınması gerektiğine dair bilgiler sunacakları” belirtildi.
Lauretta, “Karbon açısından zengin malzemenin bolluğu ve su taşıyan kil minerallerinin bol miktarda bulunması, kozmik buzdağının sadece görünen kısmı.” dedi.
“Yıllarca süren özverili işbirliği ve en ileri bilim sayesinde mümkün olan bu keşifler, bizi yalnızca göksel mahallemizi değil aynı zamanda yaşamın başlangıç potansiyelini de anlama yolculuğuna itiyor. Bennu’dan gelen her açıklamayla kozmik mirasımızın gizemlerini çözmeye daha da yaklaşıyoruz.”
Önümüzdeki iki yıl boyunca bilim insanları örnekleri “karakterize etmeye” devam edecek. Bunların en az %70’i, ABD’li ve dünya çapındaki uzmanların yapacağı daha ileri araştırmalar için JSC’de kalacak. Ek örnekler halka açık olarak sergilenmek üzere Smithsonian Enstitüsü’ne, Houston Uzay Merkezi’ne ve Arizona Üniversitesi’ne ödünç verilecek.
Bu arada, NASA’nın Greenbelt, Maryland’deki Goddard Uzay Uçuş Merkezi tarafından yönetilen Osiris-Rex misyonu devam ediyor. NASA uzay aracı, Bennu örneklerini bıraktıktan sonra, 2029 yılında Dünya’ya en yakın yaklaşacağı sırada asteroit Apophis ile karşılaşmaya yönelik mücadelesine yeniden başladı.
Apophis’in 2068’de Dünya için bir tehdit oluşturduğu düşünülüyordu ancak iki yıl önce Avrupa Uzay Ajansı’nın “risk listesinden” çıkarıldı.
Türk Telekom, ana destekçisi olduğu ve teknoloji ile kültür sanatın buluşma noktası Atatürk Kültür Merkezi’nde, yenilikçi girişim fikirlerini desteklemek ve girişim ekosistemine değer yaratmaya devam etmek üzere Türk Telekom Ventures Girişimcilik Merkezi’ni kurdu. Girişimcilerin her ihtiyacına cevap veren merkezde, ortak çalışma alanı içinde paylaşımlı ofis, toplantı odası, demo alanı ve etkinlik alanı yer alıyor. Ayrıca, girişimcilere ücretsiz ve fiber hızında internet hizmeti sunuluyor.
Gençlere fikirlerini Türkiye ve Dünya’ya yayma imkanı sağlamayı hedefleyen merkezi adım adım gezdik, öne çıkan girişimlerle konuştuk. Girişimcilik Merkezinin sunduğu tüm imkanlar, videomuzda.
Türk Telekom ile AKM, kültür sanattan sonra girişimciliğin de kalbi oluyor
İnovasyon ve girişimcilik alanındaki öncü yaklaşımı ile girişimcilere, geleceğe yön verecek ve dünyaya açılacak birçok fikri hayata geçirmelerini sağlayacak yeni bir çalışma ortamı sunan Türk Telekom, Türk Telekom Ventures Girişimcilik Merkezi ile girişim ekosistemi güçlendirmeye devam ediyor.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy açılışta yaptığı konuşmada, “Ülkemizde kültür ve sanatın gelişimine de ciddi katkılar sağlayan Türk Telekom’un, AKM Girişimcilik Merkezi’nde yenilikçi fikirlerin oluşumuna, gençlerin dünya ile rekabetine de çok anlamlı destekler sağlayacağına inanıyorum.
AKM’deki Türk Telekom Ventures Girişimcilik Merkezi ile girişimciler; hayallerini teknoloji ile birleştirip, değer yaratacak fikir ve projelerini bu mekânda geliştirme fırsatı yakalayacaklardır” dedi. Türk Telekom CEO’su Ümit Önal ise, “Yenilikçi girişim fikirlerini teknolojik ve sosyal imkânlarla desteklemek ve girişim ekosistemine değer katmak amacıyla İstanbul’un kalbinde, Atatürk Kültür Merkezi’nde kurduğumuz Girişimcilik Merkezi’nin, ülkemizi gururla temsil edecek birçok fikre ilham olacağına inanıyoruz” dedi.
Türk Telekom, yüksek teknoloji deneyimi ve yenilikçi ürün hizmetleri kapsamında; kurumsal girişim sermayesi şirketi Türk Telekom Ventures ile girişimcilik faaliyetlerine destek olacak çalışmalarını sürdürüyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen Beyoğlu Kültür Yolu Festivali devam ederken, Türk Telekom, ana destekçisi olarak teknoloji ve kültür sanatı buluşturduğu Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM), girişimciler için bir deneyim ve buluşma alanı olan Türk Telekom Ventures Girişimcilik Merkezi’ni hayata geçirdi.
Türk Telekom Ventures Girişimcilik Merkezi’nin açılışı Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un da katılımıyla, Türk Telekom CEO’su Ümit Önal’ın ev sahipliğinde gerçekleşti.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy yaptığı konuşmada, “Bilindiği gibi dünyanın en dinamik genç nüfusuna sahip ülkelerinden biriyiz. Türk gençliği kendisine sunulan imkanları nasıl başarıya dönüştürdüğünü her seferinde göstermektedir.
Son yıllarda kültür, sanat, eğitim ve spor başta olmak üzere özellikle teknoloji alanında ortaya konan başarılar geleceğe daha güvenle bakmamıza imkân sağlıyor. Örneğin, Teknofest’lerde gördüğümüz heyecan, enerji ve hepsinden daha önemlisi gençlerin vatanımız için sahip olduğu üretme azmi gençlere güvenmemizin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Kim ne dersin desin, biz Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak gençlerimize sonuna kadar inanıyoruz ve güveniyoruz. Onlardan aldığımız güçle geleceğe güvenle bakıyoruz. Bu kapsamda oluşturduğu programlar ve yaptığı yatırımlarla Türkiye’de girişimciliğin gelişmesine destek olan Türk Telekom’u tebrik ediyorum.
Türk Telekom’un ortaya koyduğu bu vizyonun, yenilikçi fikirlerin gelişimine sağladığı katkının ve özellikle Türk gençlerine olan güveninin diğer kurumlar için de örnek alınacak bir durum olduğunu belirtmek isterim. Türkiye’de girişimciliğin gelişmesine dönük Türk Telekom tarafından oluşturulan girişimcilik programı tamamlayan gençlerin bugün dünyanın dört bir yanında faaliyet göstermesi ülkemiz açısından gurur duyulacak bir gelişmedir.
Birbirinden farklı alanlarda ortaya konan başarı, Türk Telekom’un ne kadar doğru bir planlama içinde olduğunu gösteriyor. Ülkemizde kültür ve sanatın gelişimine de ciddi katkılar sağlayan Türk Telekom’un, AKM Girişimcilik Merkezi’nde yenilikçi fikirlerin oluşumuna, gençlerin dünya ile rekabetine de çok anlamlı destekler sağlayacağına inanıyorum.
AKM’deki Türk Telekom Ventures Girişimcilik Merkezi ile girişimciler; hayallerini teknoloji ile birleştirip, değer yaratacak fikir ve projelerini bu mekânda geliştirme fırsatı yakalayacaklardır. Girişimcilerin ihtiyaçlarının büyük oranda karşılanacağı bu merkezde gençlerimiz aynı zamanda Türk Telekom’un teknoloji alanındaki deneyim ve tecrübesinden de faydalanacaklardır.
AKM’deki Türk Telekom Girişimcilik Merkezi’nin hayırlı olmasını diliyor, Türk insanına, gençlerine güvenlerinden ötürü Türk Telekom’u ve projede emeği geçen herkesi kutlayarak, hepinize saygılarımı sunuyorum” dedi.
“Merkezimiz dünya sahnesinde ülkemizi gururla temsil edecek birçok fikre ilham olacak”
Türk Telekom CEO’su Ümit Önal ise, şu açıklamalarda bulundu: “Türk Telekom olarak, kurumsal girişim sermayesi şirketimiz Türk Telekom Ventures ile girişimcilik ekosistemine, fikirlerini daha da ileriye taşıyacak kapılar açmak ve ekosistemi büyüterek bu alanda Türkiye’yi geleceğe taşımak amacıyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Türk Telekom Ventures’ın San Francisco’daki ofisi ile Türkiye’den çıkan değerli fikirleri Silikon Vadisi üzerinden dünyaya açıp, dünyadaki yenilikçi fikirleri ise ülkemize taşıyarak bir köprü olmayı hedefliyoruz. Sağlıktan enerjiye, eğitimden, yapay zekâ destekli iş çözümlerine kadar pek çok alanda, teknolojiye odaklanan yerli girişimlere rehberlik ederek yatırım yapıyoruz.’’
Türk Telekom olarak, bugüne kadar öncü teknoloji birikimini Atatürk Kültür Merkezi’nde sanatla harmanladıklarını söyleyen Önal, “Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen ve halen çeşitli konser ve etkinliklerle devam eden Beyoğlu Kültür Yolu Festivali, tüm coşkusu ile AKM’de sürüyor.
Şehrin atmosferini değiştiren festival boyunca misafirler, açık hava sahnesinde film gösterimleri, sanatçı katılımlı buluşmalar, oyunseverlere yönelik turnuvalar, girişimcilik sohbetleri ve fotomaraton etkinlikleriyle keyifli deneyimler yaşamaya devam ediyor.
Bu heyecan sürerken, Türk Telekom olarak, bugüne kadar AKM’de kültür sanata aktardığımız teknoloji birikimimizi, bugün aynı zamanda, ekonomik büyümede önemli etkiye sahip olan girişimleri desteklemek için seferber ettik. Bu kapsamda; geleceği inovasyon kültürü ile şekillendirmek için AKM’de kurduğumuz Girişimcilik Merkezi’nde tıpkı Eminönü’ndeki Santral binasında olduğu gibi girişimlerimize yeni bir çalışma ortamı sunuyoruz” dedi.
Önal, “Geleceğe yön verenlerin buluşma noktası niteliğindeki merkezimiz dünya sahnesinde ülkemizi gururla temsil edecek birçok fikre ve girişime ilham olacak. Türk Telekom Ventures Girişimcilik Merkezimizin herkese hayırlı olmasını diliyor, başta Sayın Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy olmak üzere ve emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum” diye konuştu.
İstanbul’un kalbi AKM’de, Türk Telekom teknolojisiyle donatılmış girişimcilik merkezi
İstanbul’un kalbi AKM’de; ücretsiz WiFi hizmeti, Lounge alanında keyifli zaman geçirme imkânı ve Robot Cafe ile kahve tutkunlarına farklı deneyimler sunan Türk Telekom, şimdi de erişim kolaylığı ve teknolojik donanımıyla ön plana çıkan AKM Türk Telekom Ventures Girişimcilik Merkezi’nde girişimlere destek olacak.
Merkezde aynı anda 20 kişinin çalışacağı ortak alan ve seminer düzenleyebilecekleri etkinlik alanı yer alıyor. Ortak çalışma alanı içerisinde, girişimcilere paylaşımlı ofis, toplantı odasının yanı sıra kendi ürünlerini tanıtabilecekleri bir demo alanı ile ücretsiz ve fiber internet imkânı sağlanıyor. Girişimcilere teknoloji desteğinin sunulacağı merkezde ayrıca bir dış mekân dinlenme ve kafe alanı da mevcut. Girişimler, geliştirdikleri ürün ve servisleri Türk Telekom Ventures Girişimcilik Merkezi’nde ziyaretçilerle buluşturacaklar.
Girişimcilik ekosistemindeki herkese açık
Türk Telekom Ventures Girişimcilik Merkezi, çalışma alanları ve imkânlar tüm girişimcilik ekosistemine açık olacak. Merkezden yararlanmak isteyen girişimciler, buraya tıklayarak adresi üzerinden katılım formunu doldurarak başvuruda bulunabilecek. Onay mailini alan girişimciler, çalışmalarını Türk Telekom Ventures Girişimcilik Merkezi’nde yürütebilecek.
Türk Telekom Ventures yerli girişim ekosisteminin potansiyelini globale taşıyor
Kurumsal Girişim Sermayesi şirketi olarak erken ve orta aşama girişimleri Türk Telekom destekleri ve yatırımı ile büyüten ve değer sağlayan Türk Telekom Ventures, bugüne kadar 16 farklı girişime yatırım yaptı. Yeni dönem yatırımlarını Türk Telekom Ventures Girişim Sermayesi Yatırım Fonu aracılığıyla yapan şirket, özellikle Türk Telekom ile sinerji oluşturabilecek sağlık, eğitim, yapay zekâ temelli dijital çözüm alanlarında faaliyet gösteren girişimleri hedefliyor.
PİLOT mezunu girişimler fikirlerini anlattı
Açılışta, TT Ventures’ın girişim hızlandırma programı PİLOT mezunlarından Syntonym, MYTH.AI, Speedy ve Aivisiontech gerçekleştirdikleri demo’lar ile yenilikçi proje ve fikirlerini katılımcılara sunma fırsatı buldu. Görsel veri toplama ve işlemeye yönelik “Sentetik Veri Anonimleştirme” teknolojisi çözümü sunan Syntonym, daha önce aldığı yatırımlarla ABD, Avrupa ve İngiltere pazarında büyümeyi hedeflerken, kısa süre önce de yapay zekâ kullanarak sentetik veri yazılımını yurtdışına açacağını duyurdu.
Tasarım alanında; yüksek çözünürlükte desen oluşturma, stil aktarımı, doku sentezi ve görüntü arşivi dijitalleştirme gibi birçok özelliği etkileyici bir kolaylıkla bir araya getiren MYTH.AI, şirketlerin tasarım departmanlarında yüzde 100 dijital dönüşüm sağlıyor. Yurtdışı satışlarını İtalya bölgesine yapan MYTH.AI, 2023 son çeyreği itibariyle İngiltere’ye açılmayı planlıyor.
Speedy ise, dünyanın ilk uçtan uca otonom online market sistemi olarak PİLOT’un 10. Dönem girişimleri arasında yer alıyor. Girişim, ilerleyen dönemde seri üretim süreçlerine ve yurt dışı operasyonlarına hız vermeyi hedefliyor. Sporcu sakatlıklarını kullandığı yapay zekâ teknolojisi ve termal görüntüleme ile erken tespit eden ai4sports yazılımının mimarı Aivisiontech de özellikle kadın sporcular ve e-Spor alanında sahip olduğu çözümlerle dikkat çekiyor.
Rolls-Royce tarafından geliştirilen motor, ultra düşük emisyonlar üreten yeni yanma teknolojisi kullanılarak tasarlandı. Elde edilen bu önemli başarı, hafif bir turbojeneratör sistemine entegre edilecek olan kompakt, yoğun güç türbinin etkinliğini hayata geçiriyor.
Yeni Nesil Hava Ulaşımı (Advanced Air Mobility – AAM) pazarına entegre bir turbojeneratör sistemi geliştiriliyor. Söz konusu pazarda, Kentsel Hava Hareketliliği (Urban Air Mobility – UAM) için elektrikli dikey kalkış ve iniş (eVTOL) veya elektrikli kısa kalkış ve iniş (eSTOL) uçakları ile 19 koltuğa kadar kısa mesafe uçakları yer alıyor. Test edilen gaz türbini ayrıca helikopter, yardımcı güç ünitesi (auxiliary power unit – APU) ve savunma sanayi pazarlarında da potansiyel uygulamalar sunabiliyor.
Turbojeneratör sistemi, Rolls-Royce‘un elektrikli tahrik portföyünün tamamlayıcısı niteliğinde olacak. Bu sistem ayrıca 500 kW ile 1.200 kW arasında ölçeklenebilir güç sunan yerleşik bir güç kaynağı sağlayarak sürdürülebilir havacılık yakıtlarıyla ve sonrasında da hidrojen yakma yoluyla daha uzun menzilli uçuşları mümkün kılacak. Bu sayede, elektrikli bataryaya sahip uçaklar daha uzun menzilli uçuşlar gerçekleştirebilecek ve yeni rotalara yolculuğun önü açılacak.
Rolls-Royce, turbojeneratör çalışmalarında, hafif ve kompakt yüksek hızlı dönen elektrikli makineler ve yüksek verimli gaz türbinleri hakkındaki yeteneklerinden faydalanıyor. Rolls-Royce ayrıca bu çalışmaları sistem ve platform düzeyinde entegre etme alanındaki uzmanlığını da gözler önüne seriyor.
Dünya standartlarında performansa sahip sertifikalı bir motor ortaya çıkacak
Toplam 14 alt birimden oluşan test sistem ve ekipmanları, küresel bir ekip tarafından bir yıldan daha kısa, rekor denebilecek bir sürede tasarlanarak temin edildi ve kurulumları tamamlandı. Test düzeneği; valf ve hortumlar gibi bileşenlerin yanı sıra yakıt enjeksiyon sistemleri, yağ ve havalandırma sistemleri, motor yatağı ve su freni gibi bu yeni teknolojiye özgü test gereksinimlerine göre uyarlanmış özel alt sistemlerden oluşuyor.
Yapılan ilk testler, ekibin konuyla ilgili önemli bilgiler edinmesine ve tasarımın temel teknik özelliklerini doğrulamak için gerçek veriler üretmesine yardımcı oldu. Elde edilen bu bilgi ve veriler, bir sonraki testler için tasarım uyarlamalarına olanak tanıyacak ve yeni pazar segmenti için dünya standartlarında performansa sahip sertifikalı bir motorun ortaya çıkmasını sağlayacak.
Turbojeneratör seri veya paralel hibrit uygulamalarda kullanılabiliyor. Bataryaları şarj etmenin yanı sıra elektrikli tahrik ünitelerine doğrudan enerji sağlamak için de oldukça uygun olan bu uygulamalar, uçakların uçuş sırasında güç kaynakları arasında geçiş yapabilmesine olanak sağlıyor. Bu teknolojinin araştırma ve geliştirme çalışmaları için gereken finansmanın bir kısmı Alman Ekonomi ve İklim Eylemi Bakanlığı tarafından karşılanıyor.
Starlink, önümüzdeki yıl başlayacak olan ve mevcut telefonlarla çalışacağını ve sonunda metin, ses ve verilere erişim sağlayacağını iddia ettiği Direct to Cell‘in uydu telefonu hizmetinin reklamını yapmaya başladı.
Starlink web sitesindeki özel bir sayfa, Direct to Cell‘in 2024’ten itibaren bir kısa mesaj hizmeti sunacağını, ses ve veri özelliklerinin ise 2025’te ekleneceğini iddia ediyor.
Bu, Starlink‘e göre “karada, göllerde veya kıyı sularında nerede olursanız olun mesajlaşmaya, aramaya ve göz atmaya her yerde erişim” sağlamanın yanı sıra IoT cihazları için bağlantıyı de bağlantıyı destekleyecek.
SpaceX‘in uydu bağlantısı bölümü, T-Mobile US ortaklığıyla ilk olarak geçen yıl uydu aracılığıyla telefon hizmeti sağlama niyetini açıklamıştı. O zamanki plan, “ABD kıtasının neredeyse her yerinde”, ayrıca Hawaii’yi, Alaska’nın bazı kısımlarını, Porto Riko’yu ve ABD karasularını ilk kapsama alanı sağlamak ve gelecekte diğer küresel taşıyıcıları ekleyerek genişletmekti.
Starlink, T-Mobile US’e ek olarak artık Kanada’da Rogers’ı, Avustralya’da Optus’u, Yeni Zelanda’da One NZ’yi, İsviçre’de Salt’ı ve Japonya’da KDDI’yi “tüm ortak ülkelerde karşılıklı küresel erişime” sahip olanlar olarak listeliyor.
Starlink, Direct to Cell hizmetinin “mevcut LTE telefonlarla” çalıştığını ve metin, ses ve verilere erişim sağlamak için telefon donanımında, cihaz yazılımında veya özel uygulamalarda herhangi bir değişikliğe gerek olmadığını söylüyor.
Hizmetin, standart dolaşım ortağına benzer ağ entegrasyonuyla “uzaydaki bir cep telefonu kulesi gibi” çalıştığı belirtiliyor. Bu, küresel ortak ağların müşterilerinin, sağlayıcılarının baz istasyonu kapsama alanı dışında olduklarında Direct to Cell hizmetine geçebilecekleri anlamına geliyor.
Apple‘ıngeçen yıl iPhone 14‘te uydu desteği sunmasının ardından telefonların uydulara bağlanması konusunda bir hareketlilik yaşandı. Bu, hücresel servis mevcut olmadığında uydu bağlantısını kullanabilen bir Acil SOS özelliğini içerir.
Qualcomm bu yılın başlarında Snapdragon 8 Gen 2 platformunu temel alan akıllı telefonların Iridium uydu takımyıldızı aracılığıyla iki yönlü mesajlaşma yeteneğine sahip olacağını duyurmuştu. İngiltere merkezli akıllı telefon şirketi Bullitt Group, belirli telefonların ABD’deki aboneler için uydu mesajlaşma servislerine erişebileceğini duyurdu.
Derin teknoloji fonu 212 NexT, Türkiye ve dünya genelinde büyüyen derin teknoloji pazarında yenilikçi girişimlere yatırım yapacak. Hem ekonomik hem de çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlayacak teknoloji çözümlerine yapılacak yatırımlar, kimyadan tekstile, ambalajdan enerjiye, otomotivden elektroniğe sektörleri dönüştürecek.
Sürdürülebilirlik, sadece ülkelerin değil şirketlerin de gündeminde ilk sırada yer almaya devam ediyor. Şirketler sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda, enerji, su başta olmak üzere verimliliği artırıcı, atık azaltıcı, geri kazanım sağlayıcı teknolojilere sahip olmak için büyük çaba gösteriyorlar. Bu konulardaki girişimler yoğun ilgi görürken, özellikle ileri malzemelere odaklanan girişimlere yapılan yatırımlar hem ekonomik hem de çevresel sürdürülebilirliği destekleyerek iki yönlü fayda sağlıyor.
Türkiye’nin öncü ve köklü sanayi gruplarından Akkök Holding’in girişim sermayesi şirketi Akkök Next de Türkiye’nin ilk dikey derin teknoloji fonu 212 NexT’i kurdu. Kimya, enerji ve kompozit başta olmak üzere farklı sektörlerde 23 şirketi bünyesinde bulunduran Akkök Holding, girişim sermayesi şirketi Akkök Next ile 212 NexT’in öncü yatırımcısı oldu.
Yatırımcılar için önemli bir alternatif
212 NexT, global değer zincirlerinde dönüşüme öncülük eden ileri malzemeler ve yenilikçi derin teknoloji girişimlerine odaklanacak. İleri malzemeler, enerjiden otomotive, biyomedikalden inşaata kadar çeşitli sektörlerde devrim yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda atık ve enerji tüketimini en aza indiren daha temiz, daha verimli çözümler de sunuyor.
2022 yılında küresel çapta 275 yeni derin teknoloji girişim şirketi kurulurken, bu alandaki girişimler Avrupa’da 19,7 milyar $, ABD’de ise 51 milyar $ yatırım aldı. Dünyada derin teknolojilerle dönüşüm ve buradan hareketle derin teknoloji yatırımlarına olan ilgi artmaya devam ederken, 212 NexT Fonu bu değişimin bir parçası olmak için hayata geçiyor. 212 NexT Fonu, bu alandaki büyüme potansiyelinden faydalanmak, yatırım yapmak isteyen yatırımcılar için önemli bir alternatif olacak.
Çevresel ve ekonomik teknoloji girişimlerine yatırım yapacak
Kurulduğu günden bu yana benimsediği sürdürülebilirlik yaklaşımını, attıkları her adımda pusula olarak belirleyen Akkök Holding de, Akkök Next’in öncü yatırımcısı olduğu 212 NexT fonu ile hem ekonomik hem de çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlayacak yatırımlarda öncü rolü üstlenecek.
Akkök Holding CEO’su Gökşin Durusoy
Derin teknolojilere yönelik ilginin küresel olarak giderek arttığına ve malzeme teknolojilerinin itici güç olarak konumlandığına dikkat çeken Akkök Holding CEO’su Gökşin Durusoy, Akkök Next ile hem ekonomik hem de çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlayacak 212 NexT’in öncü yatırımcısı olmaktan ve Türkiye’nin malzeme teknolojileri sektöründe inovasyonun ön saflarında yer almaktan gurur duyduklarını belirtti.
Derin teknoloji girişimlerinin, başta imalat olmak üzere ana sanayiye getirdikleri çözümlerle ilgili sektörlerin önemli oyuncuları olduğunun altını çizen Durusoy, “212 NexT’in de geleceği biçimlendiren girişimleri büyüterek geleceği şekillendirmede katkısı olacağına inanıyoruz.Günümüzde sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm küresel gündemin ve ekonomik büyümenin ana meselelerinden biri haline geldiğine biliyoruz. Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Sanayi 5.0 çerçevesi bu değişimi somutlaştırdı. Malzeme teknolojilerine olan ilgi, bu değişimin yarattığı ihtiyaçlarla birlikte artmaya devam ediyor. Yeni teknolojilerle geleneksel sektörlerin dönüşümü hem karbon emisyonu, atık, su gibi sürdürülebilirlik sorunlarına çözüm olabiliyor, hem de verimlilik artışlarını sağlayarak ekonomik büyümeyi ve rekabet gücünü beraberinde getiriyor. 212 NexT ile dünyanın her yerinden, bu teknolojileri geliştiren girişimlere yatırım yapmayı amaçlıyoruz” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin ilk dikey derin teknoloji fonu
Yenilikçi teknolojilere yatırım yapmak AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasından (CBAM) doğan yüklerin azaltılmasına önemli ölçüde katkıda bulunuyor. Aciliyeti kritikleşen iklim krizi karşısında, karbon salımına dair uluslararası düzenlemeler sıkılaştıkça, sürdürülebilir malzemelere öncelik veren şirketler, CBAM gibi düzenlemelere uyum konusunda daha iyi bir pozisyon elde ederek rekabet avantajlarını artırabiliyorlar.
Malzeme teknolojilerinde geleceği şekillendiren fırsatları gözlemlediklerini söyleyen 212 NexT’in Yönetici Ortağı Selin Arslanhan, “Türkiye’nin ilk dikey derin teknoloji fonunu hayata geçirdiğimiz için çok heyecanlıyız. 212 NexT, global girişimlere odaklanmasının yanı sıra, Türkiye ekosisteminde de önemli bir boşluğu kapatacak ve geleneksel sektörlerin ihtiyaçlarına cevap olabilecek teknolojilere erişim olanağı sağlayacak. Hem yatırımcılar hem de sanayi için derin teknolojilere erişimi demokratikleştiren bir değer yaratmayı amaçlıyoruz” dedi.
Geleceğin şirketlerinin büyümesine katkı
212 NexT, Akkök Holding’in desteğiyle hem ekonomiye hem de çevreye hizmet eden sürdürülebilir, gelişmiş malzemeler alanında yapacağı yatırımlarla sektörlerin rekabet edebilirliğine de katkı sağlamış olacak.
“212 NexT kuruluş aşamasındaki gücünü, 10 yılı aşkın süredir girişimcilik ekosistemine öncülük eden 212’nin tecrübesi ve geniş ağı ile, Türkiye’nin önde gelen şirketlerinden Akkök Holding’in birlikteliğinden alıyor” diyen 212’nin Kurucu Ortağı Numan Numan şunları söyledi: “212 olarak, teknoloji yatırımları konusundaki on yılı aşan deneyimimizi, Akkök Holding öncülüğündeki deneyimli ve etkili yatırımcılarımızın sektör bilgisiyle birleştirerek 212 NexT fonunu oluşturduk. Bu fon aracılığıyla malzeme teknolojilerinde geleceğin şirketlerine sermaye sağlayarak, büyüme süreçlerine eşlik edeceğiz.”
Kaliforniya, Amerika Birleşik Devletleri’nde tüketici gizliliği konusunda önemli bir adım atarak Kişisel Veri Silme Yasası’nı kabul etti. Bu yeni yasa, Kaliforniya sakinlerinin kişisel bilgilerini veri simsarlarından kaldırmalarını kolaylaştırarak, mahremiyet haklarını güçlendirmeyi amaçlıyor.
Kaliforniya Valisi Gavin Newsom tarafından imzalanan Silme Yasası, tüketicilere kişisel bilgilerinin güvence altına alınmasını ve veri simsarlarının denetim altına alınmasını sağlamayı hedefliyor. Bu yasa, Kaliforniyalılara veri simsarlarına karşı daha fazla kontrol ve şeffaflık sağlayarak, kişisel mahremiyet haklarını güçlendiriyor.
Veri simsarlarının kaydolması: Silme Yasası, tüm veri simsarlarının Kaliforniya gizlilik koruma ajansına (CPPA) kaydolmalarını şart koşuyor. Bu sayede, veri simsarlarının faaliyetleri daha yakından izlenecek ve denetim altında tutulacak.
Kolay veri silme hakkı: yasa, Kaliforniya sakinlerine kişisel bilgilerinin veri simsarlarından silinmesini talep etme hakkı tanıyor. Bu talepler, veri simsarlarının bilgilere nasıl eriştiğine bakılmaksızın, tek bir çevrimiçi platform aracılığıyla kolayca yapılabilir.
Para cezaları: Silme Yasası, veri simsarlarının bu yeni kurallara uymamaları halinde para cezaları veya diğer yaptırımlar öngörüyor. Bu, veri simsarlarının daha fazla hesap verebilirlik taşımasını amaçlıyor.
Silme Yasası, gizlilik savunucuları ve mahremiyet haklarına duyarlı gruplar tarafından büyük bir destekle karşılandı. Ancak, reklam şirketleri ve veri simsarları, bu yasanın sektörlerine zarar verebileceğini ve tüketicilere daha az özelleştirilmiş reklam sunma yeteneklerini kısıtlayabileceğini iddia ediyorlar. Yine de, tüketici gizliliği savunucuları, bu yasanın kişisel verilerin nasıl toplandığı ve kullanıldığı konusunda daha fazla şeffaflık sağladığını vurguluyorlar.
Silme Yasası, Kaliforniya’yı tüketici gizliliği konusunda lider bir konuma taşıyor ve mahremiyet haklarını güçlendiriyor. Bu adım, diğer eyaletlere ve ülkelerin de benzer düzenlemeleri düşünmeleri için ilham kaynağı olabilir. Tüketicilerin kişisel verileri üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmalarını ve mahremiyet haklarını güçlendirmeyi amaçlayan bu tür gizlilik önlemleri, dijital dünyada daha fazla güvence sağlama yönünde atılmış önemli bir adımdır.
Bitcoin, geleneksel olarak sadece temel işlemler için kullanılan bir dijital varlık olarak bilinirken, BitVM adlı yeni bir teknoloji, bu kripto para birimine Ethereum benzeri akıllı sözleşmeleri getirebilir. BitVM, Bitcoin ağının ana zincirinin temel konsensüs kurallarını değiştirmeden, zincir dışında akıllı sözleşmelerin yürütülmesini mümkün kılacak bir çözüm sunuyor.
BitVM’in öne çıkan özellikleri:
Mantık Zincir Dışında Yürütülür: BitVM, Bitcoin’in ana zincirinden bağımsız bir şekilde çalışan akıllı sözleşmeleri destekler. Bu, Bitcoin ağının ana zincirinin gereksiz yüklenmeden korunmasına yardımcı olur.
Fraud Proof: BitVM, akıllı sözleşmelerin doğruluğunu kontrol etmek için kullanılan fraud proof adlı bir mekanizma içerir. Bu, sözleşmelerin güvenilirliğini sağlar.
BitVM, bir Bitcoin geliştiricisi ve ZeroSync proje lideri olan Robin Linus tarafından 9 Ekim tarihinde yayımlanan teknik inceleme belgesi ile duyuruldu. Linus, BitVM’nin Bitcoin’in işlem kapasitesini genişletebileceğini ve özellikle oyunlar, tahmin pazarları ve yeni işlem kodlarının taklit edilmesi gibi bir dizi potansiyel uygulamanın mümkün olabileceğini belirtti.
Bitcoin topluluğundan gelen tepkiler:
Bu önemli gelişme, Bitcoin topluluğu içinde karışık tepkilere neden oldu. Ünlü Bitcoin uzmanı Eric Wall, BitVM’nin temel kavramlarının “teyit edildiğini” ve bu teknolojinin gerçek dünyada kullanımının heyecan verici olduğunu söyledi. Ancak diğer uzmanlar, hala çok fazla heyecanlanmanın erken olduğunu ve BitVM’nin daha fazla geliştirme ve test sürecine ihtiyaç duyduğunu vurguladılar.
BitVM, Kasım 2021’de gerçekleşen Taproot soft fork’u ile aktifleştirildi. Bitcoin topluluğu, bu yeni teknolojinin Bitcoin’in potansiyelini daha da genişletebileceğini merakla bekliyor. BitVM’nin bu alandaki gelişmeleri ve etkileri, kripto para dünyasında büyük bir heyecan uyandırdı ve gelecekte neler getireceğini görmek için büyük bir beklenti yaratıyor.
Doğrudan Disney tarafından geliştirilen robot, bu ayın başlarında Detroit’te düzenlenen IEEE/RSJ Uluslararası Akıllı Robotlar ve Sistemler Konferansı‘nda ilk kez sahneye çıktı.
Robotun çoğunlukla modüler donanım ve aktüatörlere sahip 3D baskılı parçalardan oluşması, gelecekte kolayca kopyalanmasını ve büyütülmesini sağlıyor.
Walt Disney Imagineering‘den yapılan açıklamada, yeni karakterin prosedürel animasyon, modüler donanım ve pekiştirmeli öğrenimi birleştirerek benzersiz “yürüyüş ve özellikler” yeteneğine sahip yürüyen bir karakter tasarlayıp programladığı belirtildi.
Tasarım, animasyonların etkileyici, kişilik dolu hareketlerini robotik forma dönüştüren animatörler ve mühendisler arasındaki işbirliğinin bir sonucu.
Ekip ayrıca tasarımın geliştirme sürecinde hızla ilerlediğini ve önümüzdeki aylarda daha fazla sürümün duyurulacağına dair işaretlerin bulunduğunu söyledi.
“Yeni bir robotik tasarımın, inşa edilmeden önce bir simülasyon ortamında sanatsal hareketi taklit etmeyi öğrenmesi yeteneği, Imagineering’in inovasyon hattını ilerletiyor ve bu keşifle daha neler yapılabileceğini görmek için sabırsızlanıyoruz!”
Bu Disney’in ilk karakter robotu değil; şirket, animasyonlu tavşan karakteri Judy Hopps’u temel alan bir robotu Mart ayında SXSW’de tanıtacak.
Robot, bir kutudan çıkıp sahnede patenle kayarak ve takla atarak ortaya çıktı.
Disney’in bu alana yönelik çalışmaları artarak devam edecek gibi duruyor. fakat kendilerini sektörde hangi konumda görmek istedikleri henüz öngörülemiyor.
Gelişen yapay zeka teknolojileri ile düşünebilen, kendi kararlarını alıp hayata geçirebilen bir trend geliyorken Disney’in işi sadece sahne boyutunda tutması geleceğe yönelik büyük hedefleri olmadığı yönünde yorumlanabilir.
ABD’de gerek bireylerin gerekse de kurumların korkulu rüyası Gelir İdaresi Kurumu (IRS), teknoloji devi Microsoft’a geçmişe yönelik kümülatif bir vergi borcu çıkardı. 2004 – 2013 arasındaki dönemi kapsayan borç 28,9 milyar dolar düzeyinde ve temelde şirketler arası mal ve hizmet transferindeki tutarsızlıklara dayanıyor. Microsoft ise, taraflarına iletilen vergi borcunun hatalı olduğunu ve pek çok unsur dikkate alınmadan raporlandığını bildirerek itiraz edeceklerini duyurdu.
IRS tarafından Microsoft’a iletilen borç tutanağı aslında bir cezai işlemden ziyade, Önerilen Düzenleme Bildirimleri (NOPA) adlı bir forma dayanıyor. NOPA bildirimi, vergi denetlemesinde ortaya çıkan bir tutarsızlık durumunda cezai işlem uygulamak yerine ilgili firmaya düzeltme yapması için tanınan bir fırsat. IRS, Microsoft’a gönderilen bildiride “şirketler arası transfer fiyatlandırmasında usulsüzlük” tespit ettiklerini açıklıyor. Daha net ifade etmek gerekirse IRS transfer fiyatlandırmasını “malların, hizmetlerin veya maddi olmayan varlıkların transferini içeren şirketler arası bir işlemde, bir bağlı kuruluş tarafından diğerine uygulanan fiyatların, kontrolsüz vergi mükelleflerinin aynı koşullar altında aynı işlemi yapmaları halinde elde edilecek sonuçlarla tutarlı sonuçlar vermesi” olarak tanımlıyor.
Transfer fiyatlandırması ABD vergi kanunlarında yasal, ancak gelirin düşük vergili yargı bölgelerine kaydırıldığı görüldüğünde kötüye kullanım olarak değerlendiriliyor. Benzer bir şekilde IRS Microsoft’un 39 milyar Dolar tutarındaki gelirlerini Puerto Rico’ya taşıyarak düşük vergi ödediğini iddia etmiş ve konu yargıya taşınmıştı. IRS mahkemede konuyu detaylandırmış ve Microsoft’un aynı zamanda Puerto Rico hükümetine de danışmanlık hizmetleri veren denetim firması KPMG ile birlikte çalışarak vergi kaçırmak için bir plan oluşturduklarını iddia etmişti.
Microsoft vergi borcu olmadığını savunuyor
IRS tarafından Microsoft’a iletilen 28,9 milyar dolarlık borç tutanağı hakkında bir açıklama yayınlayan Microsoft Dünya Geneli Vergi ve Gümrükten Sorumlu Başkan Yardımcısı Daniel Goff, tüm itiraz haklarını kullanacaklarını söylüyor. Goff açıklamada şu ifadelere yer veriyor:
“IRS, Microsoft’un 2004-2013 yılları için 28,9 milyar dolar ek vergi, ceza ve faiz borcu olduğunu söylüyor. IRS’nin önerdiği ayarlamalar nihai bir tespiti temsil etmemektedir. Önerilen düzeltmelerde Microsoft tarafından Vergi Kesintileri ve İş Yasası (TCJA) kapsamında ödenen vergiler yansıtılmamıştır ve bu da denetim kapsamında borçlu olunan nihai vergiyi 10 milyar dolara kadar azaltabilir.
Microsoft önerilen bu ayarlamalara katılmamaktadır ve birkaç yıl sürmesi beklenen bir süreç olan IRS nezdinde temyiz başvurusunda bulunacaktır. Her zaman IRS’nin kurallarına uyduğumuza ve ABD’de ve dünya genelinde borçlu olduğumuz vergileri ödediğimize inanıyoruz. Microsoft tarihsel olarak ABD’nin en iyi kurumlar vergisi mükelleflerinden biri olmuştur. 2004 yılından bu yana ABD’ye 67 milyar doların üzerinde vergi ödedik.”
Apple, Google, Microsoft, Intel, Amazon gibi ABD teknoloji devlerinin yüksek vergilerden kaçınmak için farklı ülkelerde ofis açmaları ve gelirlerini bu ülkelere kaydırmaları sık rastlanan bir durum. Bu konudaki en çarpıcı örnek İrlanda, ancak orada da AB bazı yasal düzenlemeler yapmıştı.
Google tarafından hafifletilen söz konusu saldırı dizisi ağustos ayında gerçekleşti ve akış çoğullamasına dayalı yeni bir HPPT/2 “Hızlı Sıfırlama” yaklaşımı kullanıldı. Etkinlik yalnızca iki dakika sürdü ancak zirve noktasında saniyede 398 milyon istek (rps) oluşturuldu.
Bunu bir perspektife oturtmak gerekirse, saldırı, Eylül ayının tamamı boyunca Wikipedia’da görüntülenen toplam makale sayısından daha fazla talep üretti.
Google, hizmetlerin ve müşterilerin büyük ölçüde etkilenmemesini sağlamak için ağının ucundaki saldırıyı azaltabildiğini söyledi. Saldırılar Ağustos ayından bu yana devam ediyor ve ekip, kullanılan metodoloji hakkında daha fazla ayrıntı anladıkça sistemlerini güncelleyebildi ve savunmalarını güçlendirebildi.
Arama devi, İnternet’e HTTP tabanlı iş yükü sunan herhangi bir kuruluş veya bireyin risk altında olabileceğini ve HTTP/2 protokolünü kullanarak iletişim kurabilen hizmetlerin, uygulamaların ve API’lerin savunmasız olabileceğini söyledi. CVE-2023-44487 olarak izlenen ve 10 üzerinden 7,5’lik yüksek şiddet puanına sahip saldırı için yamalar mevcut.
Google ayrıca daha fazla bilgi edinmek isteyenler için bulut blogunda Hızlı Sıfırlama tekniği hakkında daha derin bir inceleme yayınladı.
Bu yeni tür saldırıları başarıyla azaltan tek teknoloji devinin Google olmadığını da belirtmekte fayda var. Amazon ve Microsoft da son aylarda Hızlı Sıfırlama saldırılarına karşı önlem aldı.
DDoS saldırılarının çoğu, İnternet’e yönelik siteleri ve hizmetleri bozmak amacıyla gerçekleştiriliyor.
Bir saldırgan, sunucuları trafikle doldurarak hedefi bunaltabiliyor ve her türlü soruna neden olabilir. Bir veya iki dakikalık kesinti çok fazla görünmese de kritik uygulamaları çalıştıran büyük şirketler için bu büyük bir baş ağrısı olabiliyor.
Teknoloji devleri arasında bulunan Adobe, Microsoft, ve Intel gibi şirketler, sahte içeriklerin ve yanlış bilgilerin yayılmasını engellemeye yardımcı olacak yeni bir sembol geliştirdi. Bu sembol, yapay zeka tarafından oluşturulan içerikleri belirlemek ve kullanıcılara daha fazla şeffaflık sağlamak amacıyla kullanılacak.
“cr” olarak adlandırılan bu sembol, içeriklerin yapay zeka tarafından oluşturulup oluşturulmadığını göstermek için kullanılacak. Adobe, bu sembolü “şeffaflığın simgesi” olarak tanımlıyor. Sembol, Adobe’nin fotoğraf veya düzenleme uygulamaları ve Microsoft’un Bing Resim Oluşturucu gibi platformlarda görünecek. Kullanıcılar, bu sembolü tıklayarak içeriğin nasıl oluşturulduğu, kim tarafından yapıldığı, kullanılan uygulama ve kullanılan yapay zeka aracı gibi ayrıntılı bilgilere erişebilecekler.
Bu sembol, içeriklerin orijinalliğini ve kaynağını belirlemek için kurulan C2PA (Content Authenticity Initiative) koalisyonuna ait. C2PA koalisyonu, Adobe, Microsoft, Intel, Arm ve Truepic gibi teknoloji devlerini bir araya getiriyor. Aynı zamanda, bu sembol sanatçıların ve içerik oluşturucularının bilinirliğini artırarak içeriklerin doğruluğunu korumaya yardımcı olacak.ve içerik ayrımı daha anlaşılır hale gelecek
Adobe, C2PA üyelerinin önümüzdeki aylarda bu sembolü kendi hizmetlerine entegre etmeye başlayacaklarını açıkladı. Microsoft ise zaten Bing ile oluşturulan görsellerde filigran kullanıyordu ve bu sembolü kullanmaya başlayacak. Ancak sembolün kullanılması zorunlu olmayacak; kullanıcılar içeriklerin doğruluğunu daha iyi anlamak için bu sembolü kullanabilirler. Söz konusu sembol, yapay zeka destekli içeriklerin yayılmasını sınırlamak ve yanıltıcı bilgilere karşı bir önlem olarak tasarlanmış.
Huawei, Baidu’nun otonom sürüş birimi ve Alibaba‘nın haritalama hizmeti, Çin otoyollarında otonom sürüşe yönelik teknoloji standartlarını oluşturmak için işbirliği yapıyor.
Bu girişim, ülkenin yeni teknolojiyi entegre etme ve karayolu ağını gelişmekte olan otonom sürüş endüstrisine uyum sağlayacak şekilde geliştirme planının bir parçası.
SCMP’nin raporlarına göre şirketler, Ulaştırma Bakanlığı’nın yol bilimi akademisi ve uzay-zamansal akıllı altyapı şirketi Qianxun SI da dahil olmak üzere bağlı şirketlerle birlikte çalışıyor.
Güncelleme, Çin’in ekonominin büyüme hedefine ulaşmasına yardımcı olmak için 2023 bütçe açığı planlarına ilişkin raporların ardından geldi.
Çin, otoyol sistemini otonom sürüşle uyumlu hale getirmek için iyileştirmeye büyük yatırım yapıyor. 2022 yılında ülke, otoyol iyileştirmelerine 219 milyar dolar ayırdı; bu, bir önceki yıla göre %7,3 artış anlamına geliyor.
Otonom sürüş altyapısı, merkezi bulut kontrol platformlarını, trafik sensörlerini, iletişim ve konumlandırma ekipmanlarını, yol kenarı bilişimini, güç kaynaklarını ve ağ güvenlik tesislerini kapsıyor.
1 Aralık’tan itibaren geçerli olacak yeni yönergeler, trafik bilgilerinin saklanması, işlenmesi ve otomatikleştirilmiş araçlarla paylaşılması için bulut platformlarının entegrasyonunu özetliyor.
Trafik sensörleri trafiği, olayları ve hava koşullarını izleyecek, yol kenarındaki bilgi işlem tesisleri ise bu bilgileri toplayacak ve yayınlayacak. SCMP, ağ güvenlik tesislerinin yazılım ve verilerin bütünlüğünü ve gizliliğini sağlayacağını belirtiyor.
Ülke, Baidu‘nun Pekin, Wuhan ve Chongqing gibi şehirlerdeki belirlenmiş alanlardaki robotaksi filoları da dahil olmak üzere yerel teknoloji firmaları tarafından yapılan çok sayıda otonom sürüş deneyini zaten onayladı.
Geçtiğimiz yıl belli bir düzeyde otonom sürüş kabiliyetine sahip araç satışları %45,6 artışla 7 milyon adede ulaştı.
Eylül ayında Las Vegas kumarhane ve otellerine yapılan siber saldırılarla ilgili daha fazla ayrıntı ortaya çıkmaya devam ediyor. Saldırganların hedefinde yer alan firmalardan ABD’li otel ve kumarhane devi Caesars Entertainment, 41.000’den fazla ABD vatandaşına ait kişisel bilgilerinin bir fidye yazılım çetesi tarafından çalındığını doğruladı.
Rain Man, Ocean’s Eleven ve The Hangover gibi pek çok Hollywood filminin çekim mekanları arasında yer alan Caesars otel ve kumarhaneleri, geçtiğimiz hafta ABD eyaleti Başsavcılığı’na yaptığı başvuruda, sadakat programlarında yer alan yalnızca ABD’nin Maine eyaletinden 41.397 kişiye ait verileri çaldırdığını açıkladı. Toplam kurban sayısı ise henüz bilinmiyor. Yapılan açıklamaya göre otel ve kumarhane zincirinin sadakat programı fidye yazılım çetesi tarafından yağmalanmış ve Caesars müşterilerine ait kimlik ve ehliyet bilgileri çalınmış. Şirket, müşterilerine ait finansal bilgiler ve ödeme ayrıntılarının ise korunduğunu ve herhangi bir sızma tespit etmediklerini söylüyor. Otel, restoran ve kumarhane zinciri yaşanan veri hırsızlığını şu şekilde tanımlıyor:
“Caesars, dış kaynaklı bir BT destek sağlayıcısına yapılan ve 18 Ağustos 2023’te Caesars’ın ağına yetkisiz erişimle gerçekleşen, akabinde yaklaşık olarak 23 Ağustos 2023’te başlayan ve eyalet sakinlerinin kişisel bilgilerinin sızmasıyla sonuçlanan bir sosyal mühendislik saldırısının kurbanı oldu. Şüpheli faaliyeti tespit ettikten sonra, olay müdahale protokollerimizi hızla etkinleştirdik ve bir dizi kontrol altına alma işlemi uyguladık. Şirket ayrıca devam eden bir soruşturma başlatmış, önde gelen siber güvenlik firmalarıyla işbirliği yaparak kolluk kuvvetlerini ve yasal düzenleyicileri bilgilendirmiştir. Olay kontrol altına alındıktan sonra yetkisiz kişiler tarafından elde edilen verilerde bulunan hassas kişisel bilgileri tespit etmek için ayrıntılı inceleme yapılmıştır.”
15 milyon dolarlık fidye pazarlığı
Firma yaptığı açıklamalarda saldırganların fidye yazılım (ransomware) kullandığını net bir biçimde doğrulamıyor. Ancak saldırıyı gerçekleştirdiğini iddia eden ALPHV (ya da diğer adıyla BlackCat) firmadan 30 milyon dolarlık ilk talebin ardından 15 milyon dolar fidye için müzakere yapıldığını iddia ediyor.
Caesars’tan müşterilerine iletilen mektupta “Endişelerinizi hafifletmek için, veri ihlali ve kurtarma hizmetleri uzmanı IDX aracılığıyla size iki yıl boyunca ücretsiz kimlik hırsızlığı koruma hizmetleri sunuyoruz,” deniliyor ve ekleniyor: “Bu kimlik koruma hizmeti, bilgilerinizin kötüye kullanımını tespit etmeye yardımcı olmak için iki yıllık kredi ve dark web izlemenin yanı sıra, kimlik hırsızlığına kurban gitmeniz durumunda 1.000.000 dolara varan sigorta geri ödeme poliçesi ve tam olarak yönetilen kimlik restorasyonunu içerir.”
Bu fidye yazılımı enfeksiyonu aslında bir başka büyük kumarhane ve otel zinciri olan MGM Resorts’un, Scattered Spider olarak bilinen aynı siber suç ekibinin ağına girip müşterilerin verilerini çalmasının ardından BT sistemlerini ve slot makinelerini kapatmak zorunda kalmasıyla ortaya çıkmıştı. MGM, geçen hafta ABD Menkul Kıymetler Borsası’na yaptığı 8-K SEC bildiriminde güvenlik ihlalinin şirkete en az 100 milyon dolara mal olmasını beklediğini açıklamıştı.
Google’ın, YouTube’da reklam engelleyicilere karşı yürüttüğü mücadele, Microsoft Edge tarayıcı kullanıcıları için yeni bir soruna yol açtı. Kullanıcılar, YouTube video izleyemiyorlar ve bu sorun, Edge’in izleme engelleme ayarlarına bağlı görünüyor.
Microsoft Edge tarayıcısı, izleme engelleme seçeneklerini Temel, Dengeli ve Katı olmak üzere üç farklı seviyede sunuyor. Katı mod seçildiğinde, tarayıcı son derece sıkı önlemler uygulayarak, YouTube dahil tüm web sitelerinde izlemeyi engelliyor. Sonuç olarak, Edge kullanıcıları, bu modu tercih etmeleri halinde YouTube videolarını izleyemiyorlar.
Ancak bu sorun sadece video izlemeyi etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda Google’ın kullanıcı verilerini toplama ve kişiselleştirilmiş reklamlar sunma yeteneğini de kısıtlıyor. Google, Edge kullanıcılarının Katı modu kullanmalarını reklam engelleyici olarak kabul ediyor gibi görünüyor ve bu nedenle aynı yaptırımları uyguluyor.
Şu ana kadar, ne Google ne de Microsoft temsilcileri bu konu hakkında resmi bir açıklama yapmadı. Bu nedenle, bu değişikliğin bilinçli bir hareket mi yoksa bir hata mı olduğu konusunda net bir bilgi bulunmuyor.
Kullanıcılar, bu sorunu çözmek veya YouTube videolarını izlemek için alternatif seçenekleri göz önünde bulundurabilirler. Ancak bu tür değişiklikler teknoloji dünyasında sık sık yaşandığından, kullanıcıların tarayıcı ayarlarını düzenlemeleri ve değişiklikleri takip etmeleri önemlidir. Her iki şirketin de gelecekte bu konuda daha fazla açıklama yapması beklenmiyor.
ABD merkezli General Atomics şirketi, “Eagle Eye” adını verdiği yeni radar sistemi ile küçük insansız hava araçlarını tespit edebilme ve takip edebilme yeteneği sunan bir teknoloji geliştirdi. Bu radar sistemi, özellikle ABD ordusunun yüksek kabiliyetli “Gray Eagle” insansız hava araçlarına takılacak. “Eagle Eye” radar sistemi sentetik açıklıklı radar teknolojisi kullanarak, hava hedeflerini 80 km uzaklığa kadar yüksek çözünürlükle tespit edebilirken, denizde bu menzil 201 km’ye kadar çıkabiliyor.
Bu teknoloji, özellikle küçük insansız hava araçlarının giderek yaygınlaştığı günümüzde dünya çapındaki orduların ilgisini çekmektedir. Dronlar, farklı savaş bölgelerinde tanklara, yerleşik personele ve sabit silah platformlarına karşı etkili araçlar olarak kullanılmış ve tehdit oluşturuyor.
General Atomics, “Eagle Eye” radarıyla donatılmış “Gray Eagle” insansız hava araçlarıyla tespit edilen küçük dronları vurmayı amaçlamıyor. Bu nedenle bu insansız sistemlerin pahalı silahlarını kullanmak yerine, tespit edilen dronları karadaki birliklere bildirmeyi hedefliyorlar.
General Atomics, “Eagle Eye” radarı ile donatılmış ilk on iki “Gray Eagle” 25M insansız hava aracını 2026’nın ikinci yarısında ABD ordusuna teslim etmeyi planlamaktadır. Şirket ayrıca, ABD’nin isteğine göre bu radarı diğer insansız hava araçları için de üretebileceklerini belirtiliyorlar.
“Gray Eagle” 25M varyantı, açık mimarili uçak ve yer sistemleri, daha güçlü motorlar, gelişmiş veri bağlantıları ve artırılmış menzil gibi yükseltilmiş sistemlere sahiptir. General Atomics, bu tür araçları 2000’lerden beri üretiyor ve son beş yılda program üzerindeki çalışmaları hızlandırmıştır. Şirket, yeni radar sistemine diğer ülkelerden de ilgi olduğunu belirtmiş, ancak isim vermekten kaçınmıştır. Ayrıca, bu radarın “Gray Eagle” insansız hava aracının ötesinde başka platformlara da uyarlanabileceği ifade ediliyor.
Microsoft Salı günü bir güvenlik güncellemesi yayınlayarak 100’den fazla sistem hatasını ve açığı adresledi. Güncellemeye konu açıklar arasında halihazırda aktif saldırı altında olan iki hatanın yanı sıra ağustos ayından bu yana sıfırıncı gün olarak aktif bir şekilde kullanılan bir HTTP/2 zafiyeti de yer alıyor. Güvenlik güncellemesi yapılan açıklardan birisinin Microsoft’un destek vermeyi keseceğini duyurduğu WordPad üzerinde yer alması ise dikkat çekici.
Microsoft’tan yayınlanan açıklamaya göre CVE-2023-36563 adlı açık, Microsoft WordPad’de NTLM karmalarını çalmak için kullanılabilen bir bilgi ifşa hatası. Microsoft’a göre bu açıktan faydalanmanın iki yolu var. Yollardan biri, sahte veya güvenliği ihlal edilmiş bir kullanıcı olarak oturum açmak ve “daha sonra güvenlik açığından yararlanabilecek ve etkilenen bir sistemin kontrolünü ele geçirebilecek özel olarak hazırlanmış bir uygulama çalıştırmak.” Diğer yol ise kurbanı kandırarak kötü niyetli bir dosyayı açmasını sağlamak. Microsoft “Saldırganın kullanıcıyı, genellikle bir e-posta ya da anlık mesajda yer alan bir bağlantıya tıklamaya ikna etmesi ve ardından özel olarak hazırlanmış dosyayı açmaya ikna etmesi gerekir,” diyor. Yani güvenilir bir kullanıcıdan gelmeyen WordPad dosyası açtıysanız dikkatli olmanızda yarar var.
Zero Day Initiative’den Dustin Childs, yayınlanan güvenlik güncellemelerini kurmanın yanı sıra, kullanıcıların Windows 11’de giden NTLM-over-SMB’yi engellemelerini de öneriyor. Childs, “Bu yeni özellik çok fazla dikkat çekmedi, ancak NTLM-relay istismarlarını önemli ölçüde engelleyebilir,” diyor.
Microsoft tarafından yayınlanan güvenlik güncellemelerinden CVE-2023-41763 yaması ise, Skype Kurumsal’da bazı bilgilerin ifşa edilmesine izin verebilecek bir ayrıcalık yükseltme güvenlik açığını adresliyor. Microsoft, “Bir saldırgan, hedef Skype Kurumsal sunucusuna özel olarak hazırlanmış bir ağ çağrısı yapabilir ve bu da rastgele bir adrese yapılan bir HTTP isteğinin ayrıştırılmasına neden olabilir” diyor. Bu durum saldırganın IP adresleri ya da port numaraları gibi bazı hassas bilgileri görüntülemesine olanak sağlıyor ancak ifşa edilen bilgilerde herhangi bir değişiklik yapılması mümkün olmuyor.
Yeni yayınlana ekim ayı yamalarının 13’ü kritik dereceli hataları ele alıyor. Bunların 12’si uzaktan kod çalıştırma (RCE) ve Hızlı Sıfırlama DDoS saldırılarına yol açıyor. Geri kalanlar ise “önemli” güvenlik açıkları olarak kabul ediliyor. Güncellemede 20 Message Queuing yaması var. CVE-2023-44487 ya da diğer adıyla Rapid Reset olarak bilinen ve HTTP/2 protokolündeki bir zayıflığı kullanan sıfırıncı gün güvenlik açığı da yayınlanan son güncelleme ile gideriliyor.
Apple’ın karma gerçeklik alanındaki yeni girişimi olan Vision Pro başlığı, teknoloji dünyasında büyük bir heyecan yaratmaya devam ediyor. Özellikle başlığın ekranıyla ilgili yeni ayrıntılar, meraklıları ve teknoloji tutkunlarını heyecanlandırmış durumda.
Apple, Vision Pro başlığının çoğu zaman 90Hz yenileme hızında çalıştığını açıklamıştı. Ancak, son beta sürümü ile birlikte bu bilgi daha da derinleşti. Başlık, kullanıcılarına çeşitli yenileme hızı modları sunuyor. Bunlar arasında 90Hz, 96Hz ve maksimum 100Hz bulunuyor. Bu, kullanıcıların farklı içerikler ve kullanım senaryoları için en iyi görüntü deneyimini elde etmelerine olanak tanıyor.
Özellikle 24fps hızında çekilen video içeriklerinde 96Hz yenileme hızı kullanılarak daha yüksek bir akıcılık sağlanabilir. Buna ek olarak, 100Hz yenileme hızının yalnızca yapay aydınlatma kaynaklı titreşimleri dengelemek amacıyla özel bir modda etkinleştirildiği bilgisi dikkat çekiyor. Bu, başlık kullanıcılarına daha istikrarlı bir görsel deneyim sunmayı amaçlıyor.
Apple Vision Pro refresh rate revealed according to visionOS beta 4. There seems to be refresh rate modes, 100Hz, 96Hz, and 90Hz. "Adjusted to 100Hz to compensate for detected 50Hz flicker from artifical lighting." "Travel mode requires 90Hz at all times." More in the images. pic.twitter.com/KatDpjxIha
Vision Pro başlığının ekranları, 23 milyon piksele sahip özel mikro OLED ekranlarla donatılmıştır. Bu, daha yüksek çözünürlük, parlaklık ve renk doygunluğu sunarak kullanıcıların gerçeklikle daha etkileşimli bir deneyim yaşamalarına yardımcı olabilir.
Apple’ın bu yenilikçi VR başlığıyla ilgili daha fazla ayrıntı ve özelliklerin lansmanına yaklaştıkça teknoloji dünyası ve kullanıcılar, Vision Pro’nun ne gibi sürprizlerle geleceğini heyecanla bekliyor. Gözlük, 2024 yılında piyasaya sürülecek ve bu tarihi lansmanı sabırsızlıkla bekleyen birçok kişi bulunuyor.
23 Yetenek Derneği’nin her sene düzenlediği Türkiye’nin en büyük gençlik zirvesi “Zirve 23”e son bir gün kaldı. Tüm Türkiye’den 5 bin genci 13 Ekim Cuma günü Ülker Sports Arena’da bir araya getirecek etkinlik; Alev Alatlı, Zeynep Bodur Okyay, Emrah Safa Gürkan, Jim Hagemann Snabe, Ebru Baybara Demir ve daha pek çok önemli ismi ağırlayacak. Zirve, Evrencan Gündüz konseriyle sona erecek.
‘’Türkiye’nin En İyi Zirvesi’’ Zirve 23, bu sene “Geleceğe Adım At” temasıyla Ülker Sports Arena’da kapılarını açıyor. 13 Ekim Cuma günü gerçekleşecek programda, farklı sektör ve uzmanlık alanlarından seçkin konuklar, Türkiye’nin 81 ilinden gelen 34 binden fazla başvuru içinden seçilen 5.000 üniversite öğrencisi ve çeşitli kuruluş ve organizasyonlardan 500 özel davetli buluşacak.
Zirve, 23’ün etkili bir bireyin içselleştirmesi gereken yetkinlikler ve tutum geliştireceği duygusal beceri setleri olarak ortaya koyduğu 9 tema çerçevesinde şekilleniyor. Oturumlara da adını veren 9 temanın isimleri: Belirsizlik, Şüphe, Merak, Tutku, Cesaret, Denge, Huzur, Vicdan ve Devrim.
“Geleceğe Adım At”olarakbelirlenen Zirve’nin bu seneki temasına dair düşüncelerini 23 Yetenek Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Çağrı Yıldız aktardı:
“Yeni yüzyılımızı şekillendirecek gençlerle doğru adımları atmak üzerine konuşacağımız Zirve 23, katılımcılarına eşsiz bir gün yaşatacak”
Yıldız; Cumhuriyetimizin 2. yüzyılına adım atarken Türkiye’nin geleceğine katkı sunacak, hayallerini eyleme dönüştürecek girişimcileri ve cesaretle harekete geçen gençleri desteklemek için çalıştıklarının altını çizdi.
Eşsiz Deneyimler ve Sürprizlerle Zirve 23 Sahnesi
İki senedir düzenlenen ve üst üste iki kez“Yılın En İyi Zirvesi” seçilen Zirve 23, gerçek tecrübeyi merkeze alan ve 2 yıllık eşsiz bir program sunan 23’ün serüveninin ilk adımı kabul ediliyor.
Eser Yenenler’in sunacağı, Mesut Süre’nin performansının yer alacağıve Evrencan Gündüz konseriyle sona erecek Zirve 23’te girişimcilerin ve üst düzey yöneticilerin kendi hikâyelerini paylaşacakları oturumlar yer alacak. Şirketlerin deneyim alanları; gençlere dinamik bir zirve ortamını yaşatırken, farklı sektörleri keşfedebilmelerine de imkân sunacak. Etkinlikte sürpriz isimler bulunduğu gibi Türkiye ve uluslararası arenadan zirve için gelecek birçok konuşmacı da gençlere seslenecek.
Zirve 23’ün duyurulan konuşmacılarının listesi şu şekilde:
Yazar Alev Alatlı, Şef & Sosyal GirişimciEbru Baybara Demir, Türkiye Tasarım Vakfı Kurucusu Mehmet Kalyoncu, Param Kurucusu ve CEO’su Emin Can Yılmaz, Kiralarsın Kurucu Ortak & CEO’su Başak Baykan, Next Academy Kurucusu Levent Erden, Siemens AG Uluslararası Yönetim Kurulu Başkanı Jim Hagemann Snabe, Tarihçi Akademisyen Emrah Safa Gürkan, Socar Türkiye CEO’su Elchin Ibadov, KMPG Türkiye CEO’su Murat Alsan, Trendyol Grup CEO’su Erdem İnan, Teknoloji İletişimcisi Sertaç Doğanay, Kale Holding Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Bodur Okyay, Shazam Kurucusu ve CEO’su Chris Barton, Psikoterapist Mehmet Dinç, Swipeline Kurucusu Umut Yaka, Avane Cloud Kitchens Kurucusu Ahmet Orhon.
Zirve 23 ve sonrası
Zirveye katılan gençler arasından çeşitli başvuru aşamalarını başarıyla tamamlayan 100 üniversitelinin katılacağı program; etki odaklı çalışma, takım çalışması, problem çözme gibi birçok farklı yetkinliği gençlerin deneyimleyerek elde edebilmesini hedefliyor.
Gençlerin yerel ve evrensel boyutta etki odaklı bakış açıları geliştirebilmelerine destek olan bir serüven tasarlayan 23, geleceğe adım atmak üzere tüm katılımcı ve davetlilerini Zirve 23’e bekliyor.