Architecht güvenli ve hızlı bir yatırım deneyimi sunuyor

0

Bankalar arası işlemler, hisse senedi, kur yönetimi, müşteri yatırım işlemleri, türev ürünler ve para piyasaları işlemleri gibi birçok önemli alanı kapsayan BOA Hazine Ürünü, finans sektöründeki kritik ihtiyaçları karşılamak ve bankaların operasyonlarını daha verimli hale getirmek için tasarlanmış yeni nesil bir çözüm olarak öne çıkıyor.

Finansal teknoloji şirketi Architecht’in, yerli kaynaklarla geliştirdiği ve güncel teknolojilerle yenilediği BOA Ana Bankacılık ve Teknoloji Platformu’nun en önemli ürünleri arasında yer alan BOA Hazine Ürünü bankaların rekabet avantajını artırırken, müşterilerin yatırım deneyimini iyileştiriyor.

BOA Hazine Ürünü, finansal piyasa enstrümanlarını içeren kapsamlı bir sistem sunarak bankaların likidite pozisyonunu ve özelleştirilebilen fiyatlamaları da kapsayacak şekilde kur fiyatlama politikalarını etkili şekilde yönetmelerine olanak tanıyor.

BOA Hazine Ürünü hakkında detaylı bilgi veren Architecht Genel Müdürü Ökkeş Emin Balçiçek, SWIFT entegrasyonu ve bankalar arası işlemleri otomatikleştiren ürünün teyit ve ödeme mesajlarını hızlıca iletebilme kabiliyetiyle operasyonel maliyetlerin azaltılmasına yardımcı olduğunu vurguladı. Balçiçek, hazine ürününün Thomson Reuters, Bloomberg, BIST Kıymetli Madenler gibi dış sistemlerle çevrimiçi bir şekilde entegre çalıştığını belirtti.

BOA Ana Bankacılık ve Teknoloji Platformu Genel Müdürü Ökkeş Emin Balçiçek

Hazine Ürünü üzerinden yapılan tüm işlemlerin otomatik olarak BOA Ana Bankacılık ve Teknoloji Platformu’na iletildiğini ifade eden Genel Müdür Balçiçek, işlemlerin otomatik olarak muhasebeleştirilmesiyle ulusal ve uluslararası nakit alım-satımı ile fiziki kıymetli maden transferi işlemlerinin kolay, hızlı ve güvenli şekilde gerçekleştirilebildiğini vurguladı.

Türev ürünler, para piyasası işlemleri ve sermaye piyasası işlemleri gibi birçok finansal işlemin BOA Hazine Ürününde kolayca yönetilebildiğine dikkat çeken Balçiçek, ulusal ve uluslararası menkul ve fon transferleri gibi finansal işlemleri hızlı ve etkili bir şekilde yöneterek bankalar için büyük avantaj sunduklarını aktardı.

SWIFT entegrasyonu ile bankalar arası işlemler otomatikleştirilirken, çeşitli dış sistemlerle yapılan çevrimiçi entegrasyonlar sayesinde banka pozisyonunu kolaylıkla yönetebildiklerini söyleyen Balçiçek, BOA Hazine Ürününün ulusal ve uluslararası ödeme ve işlem teyitleri uyumluluğu ile özellikle Hazine Operasyonları/BackOffice tarafında kritik alanları destekleyerek operasyonel maliyetlerin önemli ölçüde düşürüldüğüne vurgu yaptı.

Kapsamlı altyapı sunuyor

Geliştirdikleri ürünün kira sertifikası, menkul kıymet, yatırım fonu ve hisse senedi işlemleri için de kapsamlı bir alt yapı sunduğunu ifade eden Ökkeş Emin Balçiçek, menkul kıymet ve kira sertifikası işlemlerinin fiyatlamasını Refinitive ve Bloomberg entegrasyonu ile desteklerken, müşterilere esnek marjlı sukuk (kira sertifikası) fiyatları sunabildiklerini ve gerekli sermaye piyasası/yatırım hesaplarını Merkezi Kayıt Kuruluşu ile entegre çalışarak açabildiklerini aktardı.

BOA Hazine Ürününü kullanan bankaların ve bu bankaların müşterilerinin TEFAS içi ve TEFAS dışı çeşitli fonlara yatırım yapabildiklerini ve portföylerini izleyebildiklerini kaydeden Balçiçek, ayrıca bu kurumların hisse senedi alım satım işlemleri için gerekli alt yapıya sahip olabileceklerini ve halka arz işlemlerini kolayca yönetebileceklerini belirtti.

Tüm bankacılık sistemlerine entegrasyonu kolay bir ürün

BOA Ana Bankacılık ve Teknoloji Platformu’nun güncel teknolojilerle sürekli yenilendiğini ve yenilenmeye devam ettiğini aktaran Architecht Genel Müdürü Balçiçek, BOA Hazine Ürününün BOA Bankacılık ve Teknoloji Platformu’ndan ayrı bir şekilde de temin edilebildiğini, entegrasyon kısımlarının projelendirilerek farklı bankacılık sistemlerine kolaylıkla entegre edilebildiğini vurguladı. 

Xiaomi Redmi Note 13 Pro sınırları zorluyor!

1

Xiaomi, Redmi Note 13 Pro serisi için büyük bir sürprizle geliyor. Weibo’daki resmi Redmi sayfasının paylaştığı bilgilere göre, bu seri içinde 16 GB LPPDR5 RAM ve 512 GB UFS 3.1 depolama alanına sahip bir modeli bulunacak. Bu özellikler, genellikle premium ve amiral gemisi telefonlarda karşımıza çıkar, ancak Redmi, orta sınıf bir cihaz için oldukça iddialı bir özelliklerler sunarak dikkatleri üzerine çekiyor

Ayrıca, telefonun hızlı şarj özellikleri de oldukça etkileyici. Xiaomi, Redmi Note 13 Pro serisinde 120W hızlı şarj özelliği sunacak. Bu, cihazın hızlı bir şekilde şarj edilmesini ve kullanıcıların daha az bekleme süresiyle daha fazla kullanım süresi elde etmesini sağlayacak. Ayrıca, 5.000 mAh pil kapasitesi ile uzun süreli kullanım sağlayacak

Telefonun tasarımı da dikkate değer. Ön kısımda genellikle düz bir ekran bulunacak ve sadece 2,27 mm ince bir çerçeve ile selfie kamerası için bir delik yer alacak. Bu tasarım, ekranın büyük bir bölümünü kullanıcıya sunacak ve etkileyici bir görünüm sağlayacak.

Ancak, henüz açıklanmayan önemli detaylar var. Hangi modelin piyasaya sürüleceği, Note 13 Pro mu yoksa Note 13 Pro+ mı olduğu açıklanmadı. Ayrıca, fiyatlar ve uluslararası lansman tarihleri hakkında da bilgi bulunmuyor.

Redmi Note 13 Pro serisi, teknik özellikleri ve özellikleriyle büyük bir heyecan yaratıyor. Özellikle iddialı bellek kombinasyonu ve hızlı şarj özellikleri, bu telefonların orta sınıf pazarda büyük bir etki yaratabileceğini gösteriyor. Ancak, fiyatlar ve uluslararası lansman tarihleri hala merakla bekleniyor. Daha fazla ayrıntı açıklandığında, bu telefonların ne kadar başarılı olacağını görmek için sabırsızlanıyoruz.

Cisco, siber güvenlik şirketi Splunk’ı satın alıyor!

Cisco, siber güvenlik alanındaki hakimiyetini daha da güçlendirmek için büyük bir adım atıyor. Şirket, yaptığı resmi açıklamada, siber güvenlik yazılım devi Splunk’ı, anlaşma ile yaklaşık 28 milyar dolar karşılığında satın alacağını duyurdu. Bu anlaşma, Cisco’nun siber güvenlik portföyünü genişletmeye yönelik son bir dizi stratejik satın almanın sonuncusu olarak dikkat çekiyor.

Cisco, Splunk’ı hisse başına 157 dolarlık bir fiyatla satın alacağını açıklayarak, Splunk hisselerinin piyasa öncesi işlemlerde yaklaşık %20 oranında değer kazanmasına neden oldu. Ancak aynı dönemde Cisco’nun hisseleri %5 oranında değer kaybetti.

Cisco Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Chuck Robbins, bu anlaşmanın kuruluşlar için siber güvenlikte bir devrim niteliği taşıyacağını belirtti. Robbins, “Bu anlaşma, tehdit tespiti ve müdahale yeteneklerimizi sağlam hale getirecek” dedi. Anlaşmanın 2024 yılının üçüncü çeyreğinde tamamlanması planlanıyor.

Siber güvenlik alanındaki uzmanlar, bu anlaşmaya karmaşık tepkiler verdi ve potansiyel ürün çakışması, yasal incelemeler ve Cisco’nun ödediği fiyat gibi konuları gündeme getirdi. Özellikle, Splunk’ın son yıllarda müşteri tarafından yönetilen bir yaklaşımdan uzaklaşarak buluta odaklı bir strateji benimsemesini göz önünde bulundurmak önemli.

Splunk, işletmelerin verilerini izlemelerine ve analiz etmelerine yardımcı olarak siber saldırı riskini azaltmaya ve teknik sorunları daha hızlı çözmeye odaklanan bir siber güvenlik şirketi. Öte yandan, Cisco, telekomünikasyon ve ağ ekipmanlarıyla birlikte tamamlayıcı yazılım paketleri sunan bir teknoloji devi olarak bilinir.

Cisco’nun bu satın alma işlemi, siber güvenlik alanında daha fazla büyümeyi ve müşterilere daha kapsamlı hizmetler sunmayı amaçlayan önemli bir hamle olarak kabul ediliyor. Cisco’nun, Splunk’ı satın almadan vazgeçmesi veya düzenleyici kurumların müdahalesi nedeniyle anlaşmadan çekilmesi durumunda belirli bir fesih bedeli ödemesi gerekecektir. Aynı şekilde, Splunk’ın anlaşmadan çekilmesi durumunda da Cisco’ya bir ayrılma ücreti ödemesi gerekecektir.

2023 yılında dört şirketi satın alan Cisco, bu son satın alımın şirketin siber güvenlikteki büyüme stratejisinin bir parçası. Bu şirketler arasında tehdit tespiti platformu Armorblox, kimlik yönetimi sağlayan Oort ve bulut güvenliği şirketleri Valtix ve Lightspin de bulunmakta. Cisco’nun bu büyük satın alma işlemi, siber güvenlik alanında daha fazla büyümek ve müşterilerine daha geniş bir hizmet yelpazesi sunmak amacıyla attığı önemli bir adım olarak dikkat çekiyor.

Yurt dışına satış yaparken marka tesciline dikkat etmeli!

Özellikle uluslararası e-ticaret yapan markalar için tescil işlemi, olası ihlallere karşı en büyük koruma yöntemi haline geldi. Destek Patent CEO’su Faruk Yamankaradeniz; markaların sadece kendi ülkesinde değil satış yaptığı tüm ülkelerde de tescillenmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Markaların korunmasını sağlayan tescil işlemi, özellikle günümüzde küçük büyük her ölçekten kurum için gerekli bir işlem haline geldi. E-ticaretin artışı ve böylece ürün dolaşımında sınırların kalkması, markanın korunmasını zorlaştırıyor. Özellikle yurt dışına satış yapan e-ticaret platformlarında mağazası bulunan işletmeler için bu konu daha da kritik. Destek Patent CEO’su Faruk Yamankaradeniz; uluslararası pazarlarda faaliyet gösteren bir işletmenin, markasını tescil ettirerek yurt dışındaki marka tekel avcılarına ve taklitçi fason üreticilere karşı rahatlıkla koruyabileceğine dikkat çekiyor. Uluslararası pazarlara açılmanın ve tutunmanın artan rekabet koşullarıyla oldukça zorlaştığını, zaman ve maliyet gerektiğini belirten Yamankaradeniz, işletmelerin tescil yaptırarak markaları kadar emeklerini ve yatırımlarını da koruma altına alması gerektiğini belirtti. 

Marka tescili ile haksız rekabetin önüne daha kolay geçilebilir

Yurt dışında marka tescilinin önemine değinen Destek Patent CEO’su Faruk Yamankaradeniz; “Bugün Türkiye merkezli ve dünya genelinde hizmet veren birçok e-ticaret platformu bulunuyor. Bu platformlar marka olarak bünyesinde pek çok satıcı barındırıyor. Platform içerisinde milyonlarca ürün pek çok satıcı tarafından satışa sunuluyor, dünyanın bir çok ülkesine gönderiliyor. İlgili ülkelerde haksız rekabet durumlarının önüne geçilmesi adına satış yapan markaların korunması ise marka tescil belgesi ile mümkün. Belgesi olan işletmeler, bir yandan platform üzerinden kendi ürünlerinin başkaları tarafından izinsiz satışına karşı şikayet prosedürünü daha az maliyetli ve zamandan tasarruf ederek işletebilirken, diğer taraftan ilgili ülkelerde hukuki işlemleri kolaylıkla başlatabiliyor. İşletmeler, e-ticaret platformu üzerinden geniş kitlelere ulaşma imkanı bulurken, marka tescili ile, marka güvenilirliğinin artmasını ve pazara karşı rekabet avantajı elde etmesini sağlıyorlar” açıklamasında bulundu.

E-ticaret platformuna kayıtlı bir markanın sadece Türkiye’de tescili olması yeterli değil

Yamankaradeniz; “Bir markanın ürünleri e-ticaret satış platformu ile Almanya’ya, İngiltere’ye, Peru’ya, Singapur’a, Tanzanya’ya, birbirlerinden farklı bir çok ülkeye gidiyor olabilir. Ancak söz konusu markanın o ülkelerde tescilinin olmaması halinde, geri dönülmez sorunlar yaşandığına şahit oluyoruz. E-ticaret platformunda ürün rağbet görüyorsa, ürün üzerindeki marka, o ülkedeki marka taklitçilerinin radarına girebiliyor. Eğer bulunduğu ülkede tescili yoksa, markanın taklit edilmesi veya isminin beğenilip başkasının tekeline alınması çok kolay. Üçüncü kişiler sizin yerinize geçebilir, markanızı, ürününüzü, müşterinizi kolaylıkla çalabilir. Tescil ile kötü niyetli kişilere karşı bariyer oluşturmak mümkün. Aksi takdirde, kötü niyetli kişilerin markanızın adını kullanarak başka ülkelerde alan adı çalma veya kötü amaçlarla kullanma riski kötü niyetli kullanıma örnek gösterilebilir. Bu tip bir durumunda markanızın ismi ile alan adı almış kişilerin işlemini iptal ettirmek için o ülkedeki marka tescilliniz ile markanızın kötü niyetli kullanımı ispatlayabilirsiniz.  Uluslararası marka tescili, küresel pazarda rekabet avantajı elde etmek için kritik bir adımdır. Hem ülkemizde hem de dünya genelinde, bir markanın koruma altına alınması tescil işlemiyle başlar. Ancak, tescilli bir markanın taklit edilemeyeceği yanılgısıyla karşılaşmak olasıdır. İşte bu nedenle, markanın sürdürülebilir korumasını sağlamak amacıyla global marka izleme yapılmalıdır. Global marka izleme ile; marka sistematik bir şekilde takip edilir ve taklit markaların tespiti sağlanır. Böylece tescilli bir markanın bilinirliğinden haksız fayda sağlamak isteyen üçüncü kişilerin taklit marka başvuruları tespit edilir, kötü niyetli girişimlerin önüne geçilmiş olur” dedi.

E-ticaret platformlardaki işletmeler için marka koruma stratejisinde kilit adım gümrük koruma

“Ancak markanın yalnızca Türkiye’deki tescili ile ilgili e-ticaret platformuna kayıt olması tek başına koruma sağlamaz; yurt dışına e-ticaret ile ürün gönderiliyor ise ürün gönderilen veya gönderilmesi düşünülen ülkelerde de marka tescili yapılmalı. Bu noktada marka tescilinden sonra gümrük korumanın da son derece önemli bir işlem kalemi olduğunu belirten Yamankaradeniz; gümrük koruma yapılmadığında, aynı veya benzer marka ismi bulunan ürünlerin kopyalanması ve sahtelerinin piyasaya sürülmesi riski artar ve bu ürünlerin ülkelere giriş/çıkışı engellenememektedir. Bu sahte ürünler genellikle kalite sorunlarına yol açar ve müşteri memnuniyetsizliği ile sonuçlanabilir. Aynı veya benzer marka ismine sahip ürünün uluslararası ticaretini önleyerek yaşanabilecek olumsuz durumların (kazanç ve prestij kaybı vb.) önüne geçmek için gümrük koruma son derece önemli bir adımdır.

Sonuç olarak, yurt dışı marka tescili, global marka izleme ve gümrük koruma e-ticaret platformlarında mağazası bulunan işletmelerin mağazalarını koruma ve büyütme stratejisinin temel taşlarıdır. Bu işlemlerin dikkatsizce atlanması, ciddi mali kayıplara, hukuki sorunlara ve marka itibarının zedelenmesine yol açabilir. Dolayısıyla, işletmelerin markalarını etkili bir şekilde korumak için bu işlemlere önem vermesi ve uzman desteği alması son derece önemlidir.” dedi.

İlk dijital banka açıldı!

Türkiye’nin ilk dijital bankası olma unvanına sahip olan Hayat Finans faaliyetlerine başladı. Hayat Finans sadece dijital kanallardan olmak üzere mobil, internet bankacılığı ve çağrı merkezi üzerinden hizmet veriyor. 85 yıllık bilgi birikimi ile Hayat Finans’ı kuran Hayat Holding dünyanın birçok noktasında son teknolojiye sahip üretim tesisleri ile Türkiye ekonomisine ve istihdama katkı sağlıyor. 7 milyar dolar aktif büyüklüğü ile 17 ülkede 49 Türk markasını dünya çapında milyonlarca tüketiciye ulaştıran Hayat Holding, 67 şirket ve 17 bini aşkın çalışanı ile faaliyetlerini sürdürüyor. 

Müşteriler Hayat Finans’a App Store’dan kolayca ulaşabilecekler, diğer uygulama mağazaları ise çok yakında hizmete açılacak. 

Dijital bankacılığı bakış araştırmasından çarpıcı bulgular

Bir araştırma şirketinin Hayat Finans için gerçekleştirdiği “Dijital Bankacılığa Bakış Araştırması” Türkiye’de bireylerin bankacılık, bankalar ile ilişki ve dijital bankacılığa bakışları hakkında somut bulgular ortaya koyuyor. Araştırmaya göre tüketicilerin yüzde 57’si hayatı kolaylaştıran yeniliklere açık ancak mevcut bankaların taleplerini merkeze alarak bu yenilik ihtiyacını karşılamakta yeterli olmadığını düşünüyor. Tüketicilerin yüzde 92’si ise dijital bankacılığın hayatı hızlandırdığını ve işlemleri kolaylaştırdığını ifade ediyor. 

Dijitale doğan banka

Hayat Finans şubesiz ve sadece dijital kanallardan hizmet veren bir banka olarak finansal imkânlara erişimin kolay ve daha az maliyetli olduğu bir iş modeli ortaya koyuyor. Bu model ile bireylerin yanı sıra Türkiye ekonomisine katkı sağlayan tüm işletmelere hızlı ve uygun finansman sağlamayı hedefliyor. Aynı zamanda dijital banka olmanın avantajlarını katılım bankacılığı prensipleriyle bir araya getiren Hayat Finans “birlikte kazanıp birlikte paylaşmaya” teşvik eden sürdürülebilir yapısı ile paydaş ekonomisine de güçlü bir zemin hazırlıyor. 

Türkiye’de zihinsel dönüşüm başlatacak, Global dijital banka olacağız

Hayat Finans Genel Müdürü M. Murat Ertem Türkiye’nin BDDK’dan lisans alan ilk dijital bankası olarak müşteriyle buluşmuş olmaktan büyük heyecan duyduklarını dile getirerek şunları söyledi: “Türkiye’de tüketicilerin yüzde 92’si dijital bankacılık araçlarını kullanmak konusunda son derece istekli. Ülkemizin dijital okuryazarlığı gayet iyi durumda. Ancak tüketicilerin neredeyse yarısı anlaşılmadıklarını, ihtiyaçlarına özel çözüm üretilmediğini düşünüyor. Alınan hizmetin kişiye özel, terzi işi olmadığını biliyor. Türkiye’nin ilk dijital bankası olarak tıpkı dünyada olduğu gibi tamamen dijital süreçlerle, pürüzsüz bankacılık yapmak için buradayız. İhtiyacımız olan zihinsel dönüşümün Türkiye’deki liderliğini biz üstlenmek istiyoruz. Bireysel müşterilerin yanı sıra tüzel müşterilerin de dijital dönüşümünü sağlayacağız. Birlikte kazanıp birlikte paylaşmak suretiyle, dijital banka olmanın avantajlarını tüm müşterilerimizle paylaşacağız. Deneyimli, işin uzmanı geniş bir ekip ile ülkemizde bu işin lokomotifi olup sonrasında global dijital banka olmayı hayal ediyoruz.”

M. Murat Ertem, “Hayat Holding’in güçlü markaları sayesinde anneler, kadınlar, gençler, küçük esnafımız, KOBİ’ler, üreticilerimiz, perakende sektörü, e-ticaret ekosistemi hepsi yıllardır dirsek temasında iş birliği yaptığımız güçlü topluluklar ve paydaşlarımızdır. Çok geniş bir ekosisteme hitap ediyoruz. Dijitalleşmenin sektörler arası geçişkenliği tetiklediği bir çağda bankacılık alanındaki regülasyonlar, finans ve teknoloji dünyasının entegre olmasını, yenilikçi yapıların ve iş modellerinin ortaya çıkmasını destekliyor. Hızlı tüketim ve üretim sektörlerindeki lider firmalarıyla Hayat Holding, tüm sektörleri etkileyen bu geçişkenliği önemli bir fırsat olarak değerlendirdiği için Hayat Finans’ı kurdu. Bu vizyondan aldığımız güçle, lider firmaların kendi ekosistemleriyle olan ilişkilerini dijitale taşıyacağız” dedi.

Dijital ekonominin odağı müşteriyi anlamak

M. Murat Ertem müşterilerin ihtiyaçlarını anlamanın çok önemli olduğunu belirterek şunları söyledi: “Bankaların sunduğu işlem yelpazesi konusunda müşterilerin soru işareti yok ancak müşteriler finansal konularda ufuklarının açılmasını istiyor. Bu işin doğru uzmanlıkla yapılması çok kıymetli. Burada da ciddi bir açık var ve bu açığı doğru finansal rehberlikle kapatabiliriz. Biz veriyi merkeze koyarak müşterilerimizin ne istediğini anlamak için çalışacağız. Bunu da hem bankacılık hem de finansal teknolojiler alanında deneyimli ve uzman bir ekiple yapacağız.” Ertem özellikle ileri teknolojilerde yetkin insan kaynağı ile inovasyon becerilerini geliştireceklerini ve AR-GE’ye önemli bir pay ayıracaklarını sözlerine ekledi.  

Kobi’leri ve küçük esnafı dijitalleştireceğiz

Bankacılığın her alanında faaliyet göstermeyi hedeflediklerini vurgulayan Hayat Finans Genel Müdürü M. Murat Ertem “Dijital bir banka olarak ‘birlikte kazan birlikte paylaş’ prensibiyle üretimin ve reel sektörün sürdürülebilir büyümesi için çalışacağız. Ticaret, sanayi ve ihracatın finansmana odaklanacağız. Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan KOBİ’lerimizin yüzde 69 gibi büyük bir çoğunluğu herhangi bir dijitalleşme stratejisine sahip değil. KOBİ’lerin dijital yolculuklarını desteklemek ve onlara can suyu olmak tüzel bankacılıktaki ana akslarımızdan birisi olacaktır. Esnafımızın iş hayatında kendini geliştirmesi için süreçlerini dijitalleştirmesini, Hayat Finans üzerinden hem bir dijital platformda hem de devasa bir dijital ekosistemde var olmasını sağlayacağız” sözleriyle noktaladı.

Game of Thrones yazarından OpenAI’ye telif hakları davası!

0

Yapay zeka uygulamalarında telif hakları sorunu büyüyor. ABD’li ünlü yazarları temsil eden bir grup aralarında John Grisham, Jonathan Franzen, George Saunders, Jodi Picoult ve “Game of Thrones” romanının yazarı George R.R. Martin’in de bulunduğu önde gelen yazarlar adına Manhattan federal mahkemesinde OpenAI’ye karşı dava açtı. Grup yapay zeka firmasını ChatGPT’yi ilgili yazarların eserleri üzerinde yasadışı bir şekilde eğitmekle suçladı.

Yazarlar Birliği tarafından önceki gün geç saatlerde açılan toplu dava, yazarlar, kaynak kodu sahipleri ve görsel sanatçılar tarafından üretken yapay zeka sağlayıcılarına karşı açılan diğer davalara katılıyor. Microsoft destekli OpenAI’ye ek olarak, Meta Platforms ve Stability AI’ye karşı da AI sistemlerini eğitmek için kullanılan verilerle ilgili benzer davalar sürüyor.

OpenAI ve diğer yapay zeka firmaları ise internetten elde edilen eğitim verilerini kullanmalarının ABD telif hakkı yasası kapsamında adil kullanım olarak nitelendirildiği görüşünde. Bir OpenAI sözcüsü Çarşamba günü yaptığı açıklamada şirketin yazarların haklarına saygı duyduğunu ve “Yazarlar Birliği de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki birçok yaratıcı ile verimli görüşmeler yaptığını” söyledi.

Yazarlar Birliği CEO’su Mary Rasenberger Çarşamba günü yaptığı açıklamada, “edebiyatımızı korumak” için yazarların “eserlerinin üretken yapay zeka tarafından kullanılıp kullanılmayacağını ve nasıl kullanılacağını kontrol etme yeteneğine sahip olmaları gerektiğini” söyledi. Yazarlar Birliği’nin davasında, OpenAI’nin geniş dil modelini insan komutlarına yanıt verecek şekilde eğitmek için kullanılan veri kümelerinin aslında “korsan” kitap depolarından alınmış olabilecek metinleri içerdiği iddia ediliyor.

Hollywood’da binlerce TV ve film senaristi, düşük ücretler ve yapay zekanın işlerini elinden alabileceği endişesi ile Mayıs ayında 15 yıl sonra ilk kez greve gitmişlerdi. Özellikle dijital platformlar için çekilen pek çok film ve dizinin üretim süreçleri bu grev yüzünden sekteye uğramıştı.  Oscar ödüllü film yıldızı Sean Penn de Cannes Film Festivali’ndeki bir basın toplantısında konuya değinerek senaristlere destek verdiğini belirtmiş, senarist taleplerini görmezden gelen stüdyoların tavrını insanlık ayıbı olarak nitelemişti.

Tesla Berlin’deki Alman demiryolu hattını satın aldı

Elektrikli araç üreticisi Tesla, Almanya’nın başkenti Berlin’in doğusundaki yeni ‘Gigafactory’ çalışanlarına hizmet vermek üzere tasarlanan bir demiryolu hattını satın aldı. Bu kısa demiryolu hattı, 4 Eylül 2023 tarihinde hizmete girdi ve Tesla çalışanlarına ek olarak tüm yolcular için ücretsiz olarak kullanıma açıldı.

Bu yaklaşık 4,8 kilometre uzunluğundaki demiryolu hattı, bağımsız bir Alman demiryolu altyapı holding şirketinden satın alındı ve Berlin’i Polonya’ya bağlayan Deutsche Bahn’a (Alman Demiryolları) ait ana hatta doğrudan bağlantılı . Bu hat, Gigafactory’nin inşaatı sırasında malzeme taşıma amacıyla kullanıldı ve fabrikanın tam kapasiteyle faaliyete geçtiği dönemde günde altı yük treni göndermek veya almak için kullanılacak.

Tesla, Avrupa’daki ilk fabrikası olan Gigafactory’yi Berlin’in doğusundaki Grünheide’de inşa etti. Fabrika tam kapasiteyle çalıştığında, yaklaşık 10,000 kişiye istihdam sağlayacak ve bu çalışanların birçoğu fabrikaya trenle ulaşacak. Tesla, fabrika kapılarının hemen dışında inşa edilen yeni istasyon üzerinden ulaşımı kolaylaştırcak. Bu trenler, Niederbarnimer Eisenbahn (NBE) tarafından işletilecek ve hafta içi günde 54 sefer düzenliyecek. Bu seferler, çoğunlukla Tesla çalışanlarının vardiya değişimlerine hizmet verecek.

Uzun vadede, Berlin’e ve Berlin’den düzenli banliyö tren seferleri düzenleyen ana hat üzerindeki Fangschleuse’deki Deutsche Bahn’a ait istasyon, yeni Tesla fabrikasının yakınına taşınacak, ancak bu değişikliğin 2025’ten önce gerçekleşmesi bekleniyor. Özel Tesla servis treninin geleceği ise henüz belirsizliğini korumakta.

Bu gelişme, Tesla’nın sadece elektrikli araç üretiminde değil, aynı zamanda sürdürülebilir ulaşım altyapısında da önemli adımlar attığını gösteriyor. Tesla, Almanya’da hem üretim hem de ulaşım alanında etkin bir rol oynamaya devam ediyor.

Yapay zeka görüntü oluşturmada yeni hamle: DALL-E 3 geliyor

0

Son dönemde dünyayı kasıp kavuran yapay zeka şirketleri, yeniliklerine hız kesmeden devam ediyor. ChatGPT ile bu alanda çığır açan OpenAI, dün görüntü oluşturma aracı DALL-E’nin yeni sürümünü tanıttı. ChatGPT entegrasyonu ile gelecek olan DALL-E 3 özellikle metin içeren görsel geliştirmede fark yaratıyor. OpenAI, DALL-E 3’ü Ekim ayında ChatGPT+ ve kurumsal müşterilerin kullanımına sunmayı planlıyor.

Ocak 2021’de piyasaya sürülen ve insan istemlerine dayalı görüntüler oluşturabilen DALL-E, kısa sürede hatırı sayılır bir kullanıcı sayısına ulaştı. Buna karşın DALL-E bu alanda Stable Diffusion gibi açık kaynaklı araçların ve yazıyı resme çeviren Midjourney gibi başarılı yapay zeka araçlarının rekabeti ile karşılaştı. Open AI, şimdi DALL-E’de önemli bir güncelleme ve geliştirme yaparak bu rekabette bir adım öne geçmeye çalışıyor.

OpenAI, DALL-E 3’ün, Nisan 2022’de piyasaya sürülen DALL-E 2’ye kıyasla, özellikle daha uzun olan istemlerin amacını anlamada önemli ölçüde daha iyi olduğunu söylüyor. Ayrıca yeni sürümle birlikte DALL-E artık ChatGPT kullanılarak çağırılabiliyor. Firma, DALL-E 3’ün sorguları daha sadık bir şekilde yansıtan daha yüksek kaliteli görüntüler üretebildiğini bildiriyor. OpenAI, DALL-E 3’ü ilk etapta Ekim ayında ChatGPT+ ve kurumsal müşterilerin kullanımına sunmayı planlıyor ancak şirket yönetimi bu yeni aracın hızla yaygınlaşacağı görüşünde.

DALL-E 3’te sanatçıların endişeleri de dikkate alınacak

 OpenAI, DALL-E’nin güvenliğini artırmak ve algoritmik önyargıyı azaltmak için yeni adımlar attığını da söylüyor. Şirket ayrıca, sanatçılar tarafından yapay zeka araçlarına yöneltilen bazı eleştiri ve endişelere karşı iki önemli adım atıyor. Bu kapsamda DALL-E 3, yaşayan sanatçıların tarzında bir görüntü isteyen talepleri reddetmek üzere tasarlandı. Ayrıca sanatçılar artık görüntülerinin bir kısmının ya da tamamının gelecekteki OpenAI görüntü oluşturma modellerini eğitmek için kullanılmasını reddedebilecek.

OpenAI, DALL-E 3 ile oluşturulan görüntüler için herhangi bir telif hakkı başvurusunda bulunmayacağını dolayısıyla üreticilerin kendi içeriklerinin sahibi olacaklarını duyuruyor. Buna karşın, DALL-E 3 ile üretilen içeriklerin kullanıcı tarafından tescil ettirilip tescil ettirilemeyeceği ve kullanıcının bu tip görseller özelinde gelecekte bir telif talebinde bulunup bulunamayacağı bambaşka bir tartışma konusu.

Google DeepMind, hastalıkları önceden teşhis edebilecek!

0

DeepMind, esas olarak Google’ın büyük dil modelleri ve diğer yapay zeka teknolojilerinin oluşturulmasından sorumlu yapay zeka bölümü. Şirket artık Google DeepMind yapay zeka sistemlerinin hastalığa yol açan temel mutasyonları belirlemeye yardımcı olabileceğine inanıyor.

Google DeepMind ne planlıyor?

Şirket, diğer yapay zeka algoritmalarının geliştirilmesinin hastalıkların tespit edilmesini kolaylaştırarak daha iyi tedavi planlarının uygulamaya konmasına olanak sağlayabileceğini söylüyor.

DNA strands background. Double helix structure

Şu ana kadar araştırmacılar, tüm önemli mutasyonların yüzde 89’unu belirlediklerini açıkladı. Google DeepMind, gelişmelerin tartışıldığı uzun bir gönderide, AI gen arama sisteminin daha da geliştirilmesinin hastalıkların teşhisini hızlandırmaya ve aynı zamanda bu hastalıkları tedavi etmek için yeni yollar bulmaya yardımcı olmasının beklendiğini belirtti. DeepMind’ın burada kullandığı yapay zeka gen arama sistemi esasen insanın DNA iplikçiklerindeki bileşenlerin sırasını kontrol ediyor.

Buradan, yerinde olmayan iplikçikler aranıyor. Bunlara mutasyon denir. Genetik düzenleme, özellikle son yıllarda genetiği değiştirilmiş sivrisinekler yaratmak için CRISPR gibi programların kullanıldığını gördüğümüz için çok popüler bir konu haline geldi.

Bilim insanları aynı zamanda hipoalerjenik kediler yaratmak için genetik düzenlemeyi de kullanıyor. Açıkçası, DeepMind’ın hedefi bundan biraz daha büyük; çünkü mutasyona uğramış genetik dizileri tanımlayabilmek ve daha güçlü tedaviler üretebilmek, özellikle daha sert hastalıklar söz konusu olduğunda birçok kişinin hayatını değiştirebilir.

Ancak bu sistemlerin genel verimliliği henüz bilinmiyor. DeepMind insanlar için daha iyi tıbbi tedavi seçenekleri sunmamıza izin verecek mi? Bu muhtemel. Ancak insanların, DNA’nın doğru genetik kod şeklini üretip üretmeyeceğini tespit edebilen DeepMind’ın AlphaMissense gibi yapay zeka gen arama sistemlerine güvenmeleri biraz zaman alacak.

ChatGPT gibi modellerde zaten gördüğümüz şey heyecan verici, ancak eğer Google, hastalıklara neden olan genetik mutasyonları tespit etmeye ve tedavi etmeye yardımcı olan tıbbi temelli yapay zekayı etkili bir şekilde oluşturabilirse, yapay zeka insanlığın geleceğindeki rolünü kesinlikle kanıtlayacaktır.

Başarılı bir girişimci olmak için neler yapmalı?

0

Girişimcilik nedir? Başarılı girişimciler, nasıl başardılar? Bir girişimcinin başarılı olması için ne gibi özelliklere sahip olması gerekiyor? Girişimciler nasıl yatırım alabilir? Son yıllarda Türkiye’de girişimcilik neden yükselen bir trend oldu? Şu anda Türkiye’de en çok ilgi gören girişimcilik alanları neler?

Tüm bu soruların yanıtları, videomuzda…

Çin yönetimi ABD’yi Huawei sunucularına sızmakla suçluyor!  

0

ABD ve Çin yönetimi arasında sular bir türlü durulmuyor.  Siber güvenlik alanında sürekli karşı karşıya gelen iki ülke gerilimi tırmandırmaya devam ediyor. Çin yönetimi şimdi de ABD’yi Huawei Technologies sunucularına sızmakla suçladı. Çinli yetkililer ABD’nin Huawei sunucularına sızma girişimlerinin 2009 yılında başladığını iddia ediyor. Yetkililere göre bu girişim, sadece geçtiğimiz yıl bile Çinli hedeflere yönelik on binlerce siber saldırıyla sonuçlanan geniş tabanlı veri çalma çabasının bir parçası.

Çin Devlet Güvenlik Bakanlığı dün resmi WeChat hesabından yaptığı açıklamada, ABD Ulusal Güvenlik Ajansı içinde oluşturulan Özel Erişim Operasyonları biriminin 2009 yılında ilk saldırıları gerçekleştirdiğini ve daha sonra sunucuları sürekli olarak izlediğini söyledi. Bakanlık 2009’dan bu yana gerçekleşen saldırılara ilişkin detay bilgi vermedi.

ABD ve Çin arasında süren siber savaş, Edward Snowden’ın ABD’nin siber casusluğuyla ilgili çarpıcı iddialarda bulunmasından bu yana Washington ve Pekin yönetimi arasında ciddi bir gerilim noktasını oluşturuyor.  İki ülke yönetimi de birbirlerini sürekli olarak organize siber saldırı gerçekleştirmek veya saldırılara sponsorluk yapmakla suçluyor. Son dönemde ise özellikle Huawei bu iddiaların odak noktasını oluşturuyor.  Firmanın tüm yaptırımlara rağmen kendi tasarladığı gelişmiş bir çiple çalışan yeni akıllı telefonlarını tanıtmaya devam etmesi Washington’da alarma neden olmuş durumda.

Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mao Ning, Çarşamba günü Pekin’de düzenlenen olağan basın brifinginde gazetecilere yaptığı açıklamada, ABD’nin Çinli işletmelere uyguladığı baskılarla ulusal güvenlik kavramını “aşırı genişlettiğini” söyledi. Ning açıklamasında “ABD’ye söylemek istediğimiz şey, Çin’in bastırılması ve kontrol altına alınmasının Çin’in gelişimini durdurmayacağıdır. Bu sadece bizi kalkınmamızda daha kararlı hale getirecektir” dedi.

ABD Ticaret Bakanı Gina Raimondo, geçen ay Çin’e yaptığı ziyaret sırasında Huawei’nin Mate 60 Pro’yu piyasaya sürmesine “üzüldüğünü” söylemişti. Huawei, geçtiğimiz yıl yarı iletken üretimine adım atmış ve Çin hükümetinden tahmini 30 milyar dolarlık devlet fonu almıştı. Ancak Washington merkezli Yarı İletken Endüstrisi Birliği, Huawei’nin en az iki mevcut tesisi satın aldığını ve üç yeni tesis inşa ettiğini iddia ediyor.

Deprem bölgesindeki öğrenciler için konteyner okul

0

Multinet Up, 6 Şubat depremlerinden etkilenen öğrencilere desteklerini sunmaya devam ediyor. Depremde yıkılan Pazarcık İstiklal Halil Arık Ortaokulu’ndaki eğitim faaliyetlerinin kesintiye uğramadan devam edebilmesi için harekete geçen Multinet Up, Koruncuk Vakfı iş birliği ile kurulumu yapılan konteyner okulun faaliyete geçtiğini duyurdu. 

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi Ahmet Bozdağ mahallesinde kurulumu tamamlanan 8 üniteli konteyner okul, 2023 – 2024 eğitim öğretim yılında 210 öğrenciye hizmet vermek üzere eğitime açıldı. 

Kamu, özel sektör ve sivil toplum iş birliklerinin güçlendirilmesi şart

Konuyla ilgili açıklamada bulunan Multinet Up CEO’su Ali Emre Sever, “Depremler 11 ilde yaşayan 9 milyondan fazla insanı, 4 milyonu okul çağında olan yaklaşık 5 milyon çocuğu direkt olarak etkiledi. Bu etki sosyal yaşamın her alanında devam ederken eğitim de uzun süreli kesintiye uğradı. Deprem bölgesinde 72 okul yıkıldı, 3 bin 368 okul hasar aldı. Kahramanmaraş’ta ise 1018 okuldan 821’i yeni dönemde eğitime açıldı. Zaten daha önce pandemi sürecinde de olumsuz etkilenen eğitim süreçlerinin, deprem sonrasında kesintiye uğraması; çocukların psikolojik ve sosyal gelişimlerinden tutundan da toplumsal hayatın normalleşmesine kadar birçok açıdan kritik önem arz eden bir konu. Dolayısıyla eğitim-öğretim faaliyetlerinin sorunsuz bir şekilde devam edebilmesi için eksik yapıların bir an önce yeniden inşa edilmesi ve bölgedeki koşulların iyileştirilmesi gerekiyor. Bunun için de kamu, özel sektör ve sivil toplum iş birliklerinin güçlendirilmesi şart” dedi.

Bir, sıfırdan büyüktür bilinciyle hareket edilmeli

Sever, “Özellikle böyle afet dönemlerinde bir kez daha anlıyoruz ki toplumsal dayanışma için atılan her adım çok büyük fark yaratıyor. Sorunların derinliği karşısında hiçbir şey yapmamayı tercih etmek yerine, bir sıfırdan büyüktür bilinciyle hareket edilmeli. Multinet Up olarak 6 Şubat depremlerinden etkilenen bölge insanımızın, özellikle de çocuklarımızın ihtiyaçlarına elimizden geldiğince çözüm geliştirmeyi sorumluluklarımızın bir parçası olarak gördük ve bu yöndeki çalışmalarımıza kesintisiz olarak devam ettik. Bu proje kapsamında ise; depremde yıkılan İstiklal Halil Arık Ortaokulu’ndaki eğitim faaliyetlerinin kesintisiz olarak devam edebilmesi için Koruncuk Vakfı ile kurulumunu tamamladığımız konteyner okulumuzun bugün pırıl pırıl 210 öğrenciye ev sahipliği yaptığını görmek bizleri çok mutlu etti. Projede emeği geçen herkese Multinet Up adına teşekkürlerimizi sunuyorum. Koruncuk’la afet bölgesinin eğitim ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik iş birliğimiz ilerleyen süreçte de devam edecek” dedi.

Koruncuk Vakfı Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu Başkanı Av. Dr. Figen Samuray ise, “Koruncuk Vakfı olarak 6 Şubat’ın ardından ilk odağımız kız çocuklarının yaşam alanları ve eğitimleri oldu. Bu yıl Koruncukköylerimizin kontenjanlarını artırdık ve hızla yurdumuzun kapılarını depremden etkilenen kız çocuklarına açtık. Bunun yanı sıra deprem bölgesinde ilk günden itibaren çalışmaya başladık. Vakfımızın temasına uygun bir şekilde eğitim ve kız çocuklarının eğitime erişmeleri konusunda aktif rol oynayarak projeler ürettik ve üretmeye devam ediyoruz. Sosyal yaşamın iyileşmesi ve çocuklarımızın geleceğe daha sağlıklı yürüyebilmesi için eğitimin kesintisiz şekilde devam etmesi gerektiğine inanıyoruz. Deprem bölgesinde yaklaşık 5 milyon çocuk bulunuyor ve bu çocuklar yaşam alanlarını en önemlisi mahremiyet alanlarını kaybettiler. Kişisel alandan mahrum kalan çocukların hızla yeni ve sağlıklı alanlara kavuşması en büyük dileğimiz. Pandemi nedeniyle uzaktan eğitime hızla adapte olmak zorunda kalan çocuklar şimdi de deprem nedeniyle eğitimden temelli uzaklaştı. Hangi koşulda olursa olsun temel hak olan eğitim hakkından hiçbir çocuğun mahrum kalmaması için çalışmaya devam edeceğiz. Bugün, Multinet Up iş birliği ile bugün İstiklal Halil Arık Orta Okulu’nu konteyner okul olarak açıyoruz. İnanıyorum ki sosyal sorumluluk bilincinde olan kurumların sivil topluma olan katkıları ve kamu iş birlikleri ile depremin yaralarını saracağız. Konteyner okulumuzun yapımında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum, iyi ki varsınız. Yeni eğitim-öğretim döneminin tüm öğrencilere hayırlı olmasını diliyorum” dedi.

Hitit’ten Kanada’ya teknoloji ihracatı

0

45 yıllık geçmişiyle Kanada’nın en köklü havayolu firmalarından olan Air Inuit, operasyonlarını çok kapsamlı bir teknoloji partnerliği yaptığı Hitit ile sürdürecek.  Air Inuit, yazılım çözümleri ihtiyaçları için Hitit’in Crane çözümlerini tercih ederken, Hitit de teknolojisi ile Kanada pazarına girerek, ihracat yaptığı ülkelere bir yenisini daha ekledi.

Kanadalı havayolu şirketi, Crane markalı yazılım ürünlerini sistemine entegre etmesi sonrasında, Türk teknolojisi ile operasyonlarını sürdürecek. Yolcu Hizmet Sistemleri (PSS) dışında muhasebe çözümleri için de Crane çözümlerini tercih eden Kanadalı havayolu şirketi, 20 farklı bölgeden 60’a yakın destinasyona uçacak. 

Hitit’in yeni ihracat rotası: Kanada

Hitit Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Nevra Onursal Karaağaç

Hitit’in Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Nevra Onursal Karaağaç, zengin kültürel mirası ve doğal güzelliklerini korumaya olan bağlılığıyla bilinen bu eşsiz bölgeye hizmet vermekten duydukları heyecanı dile getirirken, şunları söyledi: “Altı kıtada, çok sayıda ülkeye teknoloji ihracatı yapıyoruz. Lakin Air Inuit iş birliği sayesinde ilk defa Kanada semalarında olacağız.” 

Hizmet yelpazesine yeni bir ihracat rotası daha eklemenin gururunu yaşadıklarını belirten Karaağaç sözlerine şöyle devam etti: “2024’ün ikinci yarısında tamamlanması planlanan sistem geçişi için ekiplerimiz çalışmaya başladı. Air Inuit’in kurumsal kültürüyle uyumlu ve yüksek yolcu memnuniyetini odağına alan hizmetlerimiz ile yeni partnerimizin hedeflerine ulaşması için en yakın çalışma ortağı olacağız.”

“Hitit’in güçlü teknolojik havayolu çözümleri bizi yeni zirvelere taşıyacak”

Air Inuit Başkanı ve CEO’su Christian Busch da yaptıkları iş birliği hakkında şöyle konuştu: “İnovasyon Air Inuit’in en kuvvetli yönlerinden biridir ve bugün Hitit tarafından sunulan son derece güçlü teknolojik havayolu çözümlerinin bizi yeni zirvelere taşıyacak bir yolculuğa çıkartacağına inanıyor ve bu partnerlikten dolayı çok memnun olduğumuzu belirtmek istiyorum.”

Kaspersky Secur’IT Cup’23 kayıtları açıldı

0

Yeni teknolojiler yeni dijital yollar açıp ufkumuzu genişletirken, yeni güvenlik zorluklarını da beraberinde getiriyor. Daha güvenli bir dünya inşa etmeye kendini adayan Kaspersky, siber tehditlerle mücadelede ön saflarda yer alıyor ve dünya standartlarındaki uzmanlığını toplumla, özellikle de gelecekte bu görevi devralacak olan gençlerle sürekli olarak paylaşıyor.

Bu yıl Kaspersky’nin uluslararası Secur’IT Kupası’nın altıncısı düzenleniyor. Yarışmanın ana amacı genç yetenekleri profesyonel gelişimlerinde desteklemek ve yeni teknolojilerin gelişimiyle ortaya çıkan veya gelecekte ortaya çıkabilecek güvenlik sorunlarını hafifletmek için yeni çözümler üretmelerini sağlamak.

Secur’IT Cup’23 için katılımcılar, aşağıdaki ana başlıklardaki güvenlik sorunlarını ele alan çözümler için fikir üretebilirler:

  • Gaming & Geeks – Katılımcılar, cihazların verimliliğini artıran ve oyun dünyasının güvenliğine katkıda bulunan güvenilir ve yenilikçi güvenlik çözümlerini önerebilirler.
  • FinTech – Yarışmacılar, finans sektörü için dünyanın dört bir yanındaki insanların saldırılardan ve siber suçlardan daha fazla korunmasına yardımcı olabilecek siber savunma projelerini geliştirebilirler.
  • İnsanların ve nesnelerin takibi ve güvenliği – Yetenekli gençler, verilerin korunmasını, yasal olarak izlenmesini ve toplanmasını güvence altına alacak projelerini sunabilirler.
  • Aile bakımı – Yarışmacılar yaşlı bakımı veya evcil hayvan bakımı alanlarında projeler üretebilirler.

Kaspersky Akademik İşler Başkanı Evgeniya Russkikh, şunları söylüyor: “Genç yetenekleri desteklemenin önemini her zaman vurguluyoruz. Bu yıl ekibimiz yıllık yarışmamızı ‘büyüyen bir yuvaya’ dönüştürme fikrine odaklanıyor. Katılımcıların projelerini geliştirmelerine ve uygulamalarına yardımcı olmak için onlara özel web seminerleri ve Kaspersky uzmanlarıyla oturumlar sunacağız, Bu çabalarımızın sadece genç yetenekleri harika fikirler geliştirmeye teşvik etmekle kalmayacağını, aynı zamanda sunulan fikirleri yarışmanın tamamlanmasından sonra başarıyla işleyecek değerli ürünlere dönüştüreceğini umuyorum.”

Bu yıl yarışma dört ana aşamada gerçekleşecek:

  • 02.10.23 – 15.10.23 – Fikir geliştirme; 
  • 16.10.23 – 29.10.23 – İş modeli oluşturma;
  • 30.10.2023 – 12.11.2023 – Prototip tasarımının tanıtılması;
  • 13.11.2023 – 26.11.2023 – Fikrin sonuçlandırılması.

Her aşama projenin belirli bir kilometre taşına adanacak ve Kaspersky ekibi tarafından katılımcılara destek sağlanacak. Örneğin iş modeli geliştirme aşaması, katılımcıların bu modellerin nasıl hesaplanacağını, hangi temel performans göstergelerinin ele alınacağını ve diğer yararlı ayrıntıları öğrenecekleri bir web semineri içerecek. “Fikir geliştirme” ve “prototip geliştirme” aşamalarında ise katılımcılar Kaspersky ekibinden uzman tavsiyesi isteyebilecek.

Küresel akışla eş zamanlı olarak yarışmanın bölgesel akışı da devam edecek ve öğrencilerin küresel yarışmaya katılmalarına yardımcı olacak. Bölgesel akış, öğrencilerin ekipler halinde bir araya gelerek projelerini geliştirdikleri yerel etkinliklerden oluşacak. Sonuçta bölgesel etkinliğin parçası olarak en iyi projeyi sunan ekip küresel finallere katılmaya hak kazanacak.

Final etkinliği 13 Aralık 2023 tarihinde çevrimiçi olarak gerçekleştirilecek. Birincilik ödülü 10 bin dolar, ikincilik ödülü 3 bin dolar ve Kaspersky’den bir e-öğrenme eğitimi, üçüncülük ödülü ise Kaspersky’den bir e-öğrenme eğitimi olarak belirlendi.

Kaspersky’s Secur’IT Cup 2023’e katılımla ilgili daha fazla ayrıntıyı yarışmanın resmi web sitesinde bulabilirsiniz.

Artık Jeep de elektrikli: Yeni Avenger EV’ye yakından bakın!

Jeep Avenger EV hakkında bahsetmeye değer üç çok önemli şey: Birincisi, bu Jeep’in ilk tamamen elektrikli arabası. İkincisi, şimdiden 2023 için Yılın Avrupa Otomobili seçildi. Üç de, biraz şaşırtıcı bir şekilde, ABD’de satışa çıkmayacak.

Bunun temel nedeni her ne kadar sunduğu özelliklerle bir arazi aracı profili sunsa da, yükseltilmiş bir Golf den daha büyük olmuyor olması. Jeep, 4.084 milimetre uzunluğunda ve 1.776 milimetre genişliğindeki aracının Amerikan kültüründeki SUV’lerle boyut olarak örtüşmediğinin, dolayısıyla pazar şansının zayıf olduğunun farkında. Bu nedenle böyle bir pazara girmemeyi tercih ediyor.

Jeep Avenger EV, bir yetişkin seyahat edebilmesi için oldukça iyi bir arka yaşam alanı sunuyor. Buradaki tek problem, dar kapı alanı ve yüksek eşiğin yolcuların binişini zorlaştırıyor oluşu.

Jeep, sunduğu ferah yaşam alanı ve 355 litrelik bagaj hacmi ile bağlı olduğu Fransız grubundaki akrabalarına iyi bir fark atıyor.

9 saniyelik bir 0-100 performansına sahip olan Avenger saatte 150 km’lik bir son hız ve 300 km’lik bir menzil sunuyor. 115 kw güce ve 260 Nm tork değerine de sahip.

Avenger, 50.8 kWh kullanılabilir bataryası ile ev tipi bir şarjda 0’dan 300 km menzile 5 saat 30 dakikada ulaşabiliyor. Hızlı şarjda ise 30’dan 240’a 26 dakikalık bir şarj süresi sunuyor.

Her Avenger, premium bir araç olmasından doğan bir hak olarak ön camda 10.25 inç, manzaraya monte edilmiş bir Uconnect dokunmatik ekran sistemi alıyor. Doğal olarak, kablosuz Android Auto ve Apple CarPlay standart ve ana sayfayı istediğiniz gibi ayarlamanıza izin veren 12 yapılandırılabilir widget var. Ekran yanıt süreleri iyi ama şaşırtıcı değil ve grafikler çoğu rakiple benzer şekilde aynı seviyede, ancak sizi gerçekten şaşırtacak bir şey yok.

Kolay ana sayfa iadeleri için veya kolayca açıp kapatabilmeniz için ekranın altında fiziksel kısayol düğmeleri bulunması oldukça güzel. Çünkü kullanıcılar için seyahat esnasında dokunmatik ekrandan bir şeyler aramak trafiğe odaklanmayı engelleyebiliyor.

Araç, üst paketlerinde yarı otonom olarak tabir edilebilecek çeşitli sürüş özellikleri de sunuyor.

Avenger, kullanımı kolay ve pratik bir araba. Eco, Normal ve Spor modlarıyla hem performansı hem de direksiyon hissiyatını ayarlama imkanı sunuyor. Ancak arabanın içerisinde yer alan ucuz plastik hissiyatı ve gereğinden fazla trim sesi kullanıcıları olumsuz bir deneyim yaşatıyor.

Jeep gibi bir markanın yenilikçi ve premium aracına daha performanslı, kalite hissiyatını daha fazla vurgulayan bir araç yakışırdı. Ancak yine de kendi sınıfında fiyat performans artışı sunarak kendine has bir kullanıcı kitlesi yakalayabilir.

Tüpraş Ventures, yerli robotik girişime yatırım yaptı

0

Türkiye’nin enerji sektörünün önde gelen isimlerinden biri olan Tüpraş, inovasyona verdiği önemi bir kez daha kanıtlıyor. Tüpraş’ın girişimcilik kolu olan Tüpraş Ventures, yerli girişim AISField’a yapılan yatırım ile robotik teknolojilerin sınırlarını genişletiyor.

AISField tarafından geliştirilen “RUVI OilDiver” adını taşıyan bu robot, akaryakıt tanklarının içerisinde dolu haldeyken taban kontrolü ve bakım işlemlerini mükemmel bir hassasiyetle gerçekleştiriyor. Bu girişim, Tüpraş’ın rafineri sahalarını daha verimli ve güvenli hale getirme hedefine önemli bir katkı sunacak.

RUVI OilDiver, sualtı dronu teknolojisinin endüstriyel sektöre entegre edilmiş bir versiyonunu. Rafineri ve yakıt depolama tankları gibi endüstriyel tesislerin su tanklarına görsel ve ultrasonik muayene yapabilen bu robot, aynı zamanda “I-Cleaner” adını taşıyan başka bir robotla birlikte çalışarak tanklardaki kirliliği temizleme görevini başarıyla üstleniyor.

Yatırımın bir diğer büyük avantajı, iş sağlığı ve güvenliği alanında ortaya çıkıyor. RUVI OilDiver sayesinde, tanklar devre dışı bırakılmadan kontrol ve bakım yapılabilir hale geliyor, bu da çalışanların tank içerisine girmesini gereksiz kılıyor. Ayrıca, geleneksel temizlik yöntemlerine göre hidrokarbon temizliği yapıldığı için atık oluşumu ve bertaraf işlemleri minimize ediliyor, bu da çevresel sürdürülebilirlik açısından büyük bir adım anlamına geliyor.

Tüpraş Ventures, bu yatırımın sadece başlangıç olduğunu ve robotik teknolojiler alanında yeni yatırımlar yapmayı ve iş ortaklıklarını desteklemeyi planladığını belirtiyor. AISField’ın RUVI OilDiver robotuyla elde edilen zaman ve maliyet tasarrufları, Tüpraş’ın operasyonlarını daha verimli ve çevre dostu hale getirmesine katkı sağlayacak gibi görünüyor. Bu işbirliği, Türkiye’nin teknoloji alanındaki yerel yeteneklerini ve enerji sektöründeki yenilikçiliği vurgulayan önemli bir adım olarak öne çıkıyor.

Fransa’da iPhone 15 lansmanı grev gölgesinde

0

Fransa’daki 20 Apple mağazasında çalışan işçiler, şirketin en yeni iPhone’unun raflarda yerini alacağı Cuma ve Cumartesi günleri greve gidecek.  Firmayla maaş zammı anlaşmazlığı yaşayan sendikalar Amerikan teknoloji devini umursamazlıkla suçladı. Sendikalar, X’te (eski adıyla Twitter) yayınladıkları ortak bildiride, “Tamamen meşru olmalarına rağmen yönetim taleplerimizi ve endişelerimizi görmezden gelmeye karar verdi, Apple Retail France’ın 4 sendikası 22 ve 23 Eylül tarihlerinde grev çağrısında bulunuyor” dedi.

Greve gidecek sendikalar, işçilerin ülkedeki Apple mağazalarının dörtte üçünde eyleme geçebileceğini belirtiyor. Sendika yetkilileri müşterilerin alışveriş yapmalarının engellenmeyeceğini vurguluyor ancak iPhone 15’e ve diğer Apple ürünlerine kavuşmayı bekleyen hayranlar muhtemelen her zamankinden çok daha uzun süre beklemek zorunda kalacaklar. Apple Fransa, çalışanlarına %4,5’lik bir zam teklif etmiş ancak sendikalar %7’lik bir artış istemişlerdi. Görüşmelerin çıkmaza girmesi sonucunda sendikaların grev kararı aldıkları bildiriliyor.

Apple daha önce Avustralya’da benzer bir grev girişimiyle karşı karşıya kalmıştı. Pandemi döneminde ekonomik dalgalanmalar yaşayan şirket, bazı departmanlarında küçülmeye giderken birçok bölgesinde de çalışma şartlarını ağırlaştırmıştı. Avustralya’daki Apple çalışanları da ücret zammı yetersizliği nedeniyle RAFFWU sendikası çatısında grev kararı almıştı.

Apple geçtiğimiz hafta düzenlediği “Wonderlust” etkinliğinde iPhone 15’i tanıtmıştı. En yeni iPhone, özelleştirilebilir bir “aksiyon düğmesi” ve üst düzey Pro serisinde titanyum gövde de dahil olmak üzere bir dizi yeni özellikle birlikte geliyor. Yeni iPhone 15 serisi, 15 Eylül Cuma günü ön siparişe sunuldu. Bu hafta sonu yani 22 Eylül’de ise ABD’de ve 40’tan fazla ülke ve bölgede piyasaya sürülecek. Kullanıcılar, bu yeni modellerin getirdiği performans artışı ve özelliklerle heyecanlanıyor.

Grev, Apple’ın Fransa’daki son baş ağrısı oldu. Ülkenin düzenleyici kurumları kısa bir süre önce Apple’a, yüksek radyasyon değerleri nedeniyle iPhone 12’nin Fransa’da satışını durdurmasını emretmişti. Apple önce bulgulara itiraz etmiş, ancak daha sonra bir yazılım güncellemesi yayınlayacağını açıklamıştı.

Neuralink insanlı deneylere başlıyor!

0

Neuralink’in PRIME (Precise Robotically Implanted Brain-Computer Interface – Hassas Robot İmplantlı Beyin-Bilgisayar Arayüzü) adı verilen insanlı ilk deneylerine, omurilik yaralanması veya ALS nedeniyle kuadriplejisi (kol ve bacakların his ve hareket kabiliyetini yitirmesi ile oluşan felç) bulunan hastalar katılacak. İmplant takılacak gönüllülerin en az 22 yaşında olmaları ve güvenilir bir bakım hizmetine sahip olmaları gerekiyor.

Musk 2022’de cihazı kendi beynine yerleştirmeyi planladığını söylemişti, ancak çılgın CEO’nun ilk katılımcı grubu arasında yer alması pek olası görünmüyor. 2016 yılında kurulan Neuralink, nörolojik rahatsızlıkları olanların çeşitli cihazlarla iletişim kurmasını ve bunları kontrol etmesini sağlayan bir teknoloji geliştiriyor. Bu teknoloji, bir implant vasıtasıyla insan beynini bir bilgisayar arayüzüne bağlıyor. Böylece örneğin felçli bir kişi, yalnızca el hareketlerini hayal ederek potansiyel olarak telefonunu kullanabilir hale geliyor. Bununla birlikte uzmanlar, her zaman hırslı olan Musk’ın uzun vadede insanları “insanüstü biliş” ile donatabileceği bir teknoloji arayışında olduğunu öne sürüyor.

Neuralink, ilk etapta PRIME çalışmasını N1 implantının (N1) ve R1 adı verilen cerrahi robotunun güvenliğini değerlendirmek için kullanmak istediğini söylüyor. Ayrıca bu deney, felçli kişilerin harici cihazları düşünceleriyle kontrol etmelerini sağlamaya yönelik beyin-bilgisayar arayüzünün ilk işlevselliğini de değerlendirecek.

Neuralink web sitesinde ilgili deneyi “R1 robotu, N1 implantının ultra ince ve esnek ipliklerini beynin hareket niyetini kontrol eden bir bölgesine cerrahi olarak yerleştirmek için kullanılacak. Yerleştirildikten sonra, N1 implantı kozmetik olarak fark edilmez olacak ve beyin sinyallerini kablosuz olarak kaydederek hareket niyetini algılayan arayüze iletecek” şeklinde tanımlıyor. Çalışmanın ilk hedefi ise insanlara yalnızca düşüncelerini kullanarak bir bilgisayar imlecini veya klavyeyi kontrol etme yeteneği kazandırmak.

PRIME çalışması Mayıs ayında FDA tarafından verilen muafiyet kapsamında yürütülüyor. Neuralink geçtiğimiz yıl beyin-bilgisayar arayüzünü bir maymun üzerinde başarılı bir şekilde uygulamış ve maymunun sadece düşünerek Pong oynadığı bir videoyu paylaşmıştı.  Maymun aynı yöntemi kullanarak bilgisayar imlecini de hareket ettirebilmişti.  Ancak şirket, hayvanlı deney çalışmaları yüzünden ciddi eleştirilere de maruz kaldı.

Kısa süre önce implant kullanılan 23 maymundan 15’inin öldüğü iddialarına yanıt veren Elon Musk ise söz konusu ölümlerin implanta bağlanmasının yanlış olduğunu söylemişti. Musk, ilk hayvan deneylerinde sağlıklı maymunlar üzerindeki riski en aza indirmek için ölümcül derecede hasta maymunlar kullanıldığını açıklamıştı.

Xiaomi Watch 2 Pro satışta: fiyat ve özellikleri

0

Akıllı telefon sektörünün önde gelen markalarından Xiaomi, giyilebilir teknoloji alanındaki yatırımlarını hız kesmeden sürdürüyor. Uzun bir süredir sızıntılarıyla gündemi meşgul eden Xiaomi Watch 2 Pro sonunda Avrupa’da listelenmeye başladı. İşte Xiaomi Watch 2 Pro’nun fiyatı ve beklenen özellikleri.

Xiaomi Watch 2 Pro, daha önce M2233W1 model numarasıyla IMEI veri tabanında görüldüğü sızıntılarla gündeme gelmişti. Şimdi ise, akıllı saatin şık ve yuvarlak bir tasarıma sahip olacağı doğrulandı. Heyecanla beklenen LTE versiyonu, Avrupa’da görünmeye başladı. Sızdırılan ekran görüntülerine göre, akıllı saatin temel modeli 269,99 euro fiyatla satışa sunulacakken LTE sürümü 329,99 euro olarak liste fiyatına sahip olacak.

Ancak dikkat edilmesi gereken bir nokta, fiyatlandırmanın bölgeden bölgeye değişebileceğidir. Bazı raporlar, Avrupa pazarında 249,99 eurodan daha düşük bir fiyatın mümkün olabilir.

Yeni saatlerin özellikleri özelliklerine göz atacak olursak, cihaz 466×466 piksel çözünürlüğünde 1,43 inç boyutlarında bir AMOLED ekrana sahip olacak. Bu ekran, 2GB RAM ve 32GB depolama ile desteklenen Snapdragon W5+ Gen 1 işlemci tarafından güçlendirilecek. Ayrıca modelin LTE ve Bluetooth olmak üzere iki farklı sürümü bulunacak.

Tasarım açısından yeni saatler, dayanıklı Gorilla Glass ve çelik bir gövdeye sahip olacak ve gümüş deri veya siyah kauçuk kayış seçenekleri sunacak. Saatin sensör bölümünde 150 spor modu, EKG izleme, kalp atış hızı izleme, vücut ısısı ve uyku takibi gibi önemli özellikler bulunacak. Ayrıca suya dayanıklılık derecesiyle (50 metreye kadar) kullanıcılarına rahatlık sağlayacak.