New York Polis Departmanı (NYPD), Times Meydanı metro istasyonunda güvenlik önlemlerini artırmak amacıyla yeni bir adım atmış durumda. Kaliforniya merkezli Knightscope şirketi tarafından üretilen K5 adlı özel bir güvenlik robotu, şehirdeki güvenliği sağlamak için kullanılmaya başlandı. Bu robot, Star Wars serisindeki ünlü karakter R2-D2’ye benzeyen bir görünüme sahip.
K5, yaklaşık 190 kilogram ağırlığında olup, ilginç bir şekilde elleri veya ayakları bulunmuyor. Ancak 4 kamera ile donatılmış olan bu güvenlik robotu, video kaydı yapabiliyor ancak ses kaydı alamıyor. Robotun devriye görevleri, gece yarısından sabah 6’ya kadar olan saatler arasında gerçekleştirilecek. Ancak başlangıçta, istasyonun haritasını çıkarmak ve ana alanları dolaşmak gibi görevlerle sınırlı.
NYPD, bu robotun kameralarının canlı yayınlanıp yayınlanmayacağı ve polis tarafından izlenip izlenmeyeceği konusunda net bir açıklama yapmadı. New York Belediye Başkanı Eric Adams, robotun acil durumlar veya suçlar sırasında video kaydı yapabileceğini belirtti. Ancak robotun yüz tanıma özelliği bulunmuyor ve gerçek zamanlı müdahale yeteneği sınırlı.
Knightscope şirketi tarafından üretilen K5 robotu, saatlik 9 dolara kiralanıyor. Bu, kolluk kuvvetlerine ve belediyelere maliyet etkin bir güvenlik çözümü sunabilir. Ayrıca, robotların dinlenme ihtiyacı olmadığı ve uzun süre çalışabileceği göz önüne alındığında, gelecekte güvenlik önlemlerinin nasıl şekillenebileceğine dair bir vizyon sunuyor.
Ancak şu an için K5 gibi güvenlik robot olayları gözlemlemek ve yardım çağrısında bulunmak gibi sınırlı bir rol üstleniyorlar. Gerçek zamanlı acil müdahale kapasiteleri olmadığı için, insanların güvenliğini sağlamak için diğer güvenlik önlemleriyle birlikte kullanılıyorlar.
Amazon, birbasın bülteninde, Amazon Web Service (AWS) müşterilerine gelişmiş derin öğrenme ve diğer hizmetleri sağlamanın bir yolu olarak OpenAI rakibi Anthropic’e 4 milyar dolara kadar yatırım yaptığını yazdı.
Bunun karşılığında AWS, gelecekteki temel modellerini eğitmek ve dağıtmak için Anthropic’in “birincil bulut sağlayıcısı” oluyor. Bu, Google’ın firmayla olan 400 milyon dolarlık ortaklığının ardından eski OpenAI yöneticileri tarafından kurulan şirkete yapılan ikinci büyük yatırım.
E-ticaret şirketi, Anthropic’te azınlık hissesi kazanmak için 1,25 milyar dolarlık bir yatırımla başlayacak ve bunu toplam 4 milyar dolara çıkarma seçeneği de sunacak. Anthropic, Google ve Amazon’un yanı sıra Salesforce, Zoom, Spark Capital ve diğerlerini de destekçileri arasında sayıyor. Özellikle Anthropic’in Google ile olan anlaşması, onun arama devinden bulut hizmetleri satın almasını gerektirmiyordu.
Anthropic yakın zamanda, OpenAI’nin ChatGPT’sine benzer şekilde abonelikle erişilebilen, tüketiciye yönelik ilk sohbet robotu Claude 2’yi tanıttı. Claude “Anayasal Yapay Zeka” sistemi, adalet ve özerkliğe ilişkin 10 “temel” prensip tarafından yönlendirilmekte ve kandırılmasının diğer yapay zekalara göre daha zor olduğu varsayılıyor. TechCrunch’a göre Anthropic, mevcut yapay zekadan on kat daha güçlü olması beklenen “Claude-Next” adını verdiği bir sohbet robotu üzerinde de çalışıyor.
Girişim, kendisini sorumlu yapay zeka dağıtımının savunucusu olarak tanıtıyor ve yakın zamanda Google, Microsoft ve Open AI ile bir yapay zeka güvenlik grubu kurdu. Amazon’a göre “Claude, gelişmiş diyalog ve yaratıcı içerik oluşturmadan karmaşık akıl yürütme ve ayrıntılı talimatlara kadar çok çeşitli görevlerde başarılı olurken, aynı zamanda yüksek derecede güvenilirlik ve öngörülebilirliği koruyor.”.
AWS müşterileri, kendi modellerini eğitmek yerine Anthropic’in yapay zeka modellerini, yapay zeka geliştirme için özel olarak tasarlanmış bir hizmet olan Amazon Bedrock aracılığıyla kullanabilecek. Amazon Cloud ayrıca kendi yapay zeka uygulamalarını da sunuyor ve yeni ortaklıkla kendisini bu alanda önemli bir oyuncu olarak konumlandırmayı umuyor.
Microsoft destekli OpenAI, son derece popüler ChatGPT sohbet robotu ve DALL-E görüntü oluşturma hizmeti sayesinde yapay zeka ve sohbet robotu teknolojisinde büyük ölçüde lider olarak kabul ediliyor. Yapay zekanın iş dünyasında kullanımı, yapay zekaya uygun içeriğin yasallığı ve etiği konusundaki endişelere rağmen katlanarak artmaya devam ediyor.
Apple CEO’su Tim Cook, yeni iPhone 15 Pro Max ile anlık fotoğraflar çeken fotoğrafçılar Stephen Wilkes ve Reuben Wu ile fotoğraf paylaşmak için X‘i kullandı. Elon Musk, gönderinin altına “iPhone fotoğraf ve videolarının güzelliği inanılmaz.” yorumunu yaptı.
Musk yeni iPhone 15 serisine övgüler yağdırırken bir yandan da bir tane satın almayı planlıyor olabilir. Cook, X’te iPhone 15’in Apple Fifth Avenue mağazasındaki lansmanının anlık görüntülerini gösteren başka bir gönderi paylaştı. Apple CEO’su şunları yazdı: “Bugün Apple Fifth Avenue’da inanılmaz yeni ürün serimizi kutlamayı çok sevdim. Dünyanın her yerinde yepyeni iPhone 15 ailesi, Apple Watch’un ilk karbon nötr modelleri ve en yeni AirPod’lar burada ve hiç bu kadar önemli olmamıştı!”Musk, gönderinin altına “Bir tane aliyorum!” yanıtını verdi.
iPhone’lar piyasadaki en iyi kamera merkezli akıllı telefonlardan biri olarak kabul ediliyor ve Musk’un yorumları kesinlikle onların durumunu pekiştirecek. X sahibinin yorumları insanlardan farklı tepkiler alırken, bir kullanıcı ona “XPhone” yapıp yapmayacağını sordu.
Yıllardır Elon Musk yönetimindeki Tesla‘nın akıllı telefon sektörüne girip bir Tesla Pi akıllı telefon yaratabileceği söyleniyordu. Önceki raporlar bu cihazın olası özelliklerine ve teknik özelliklerine dair ipuçları vermişti. Tesla’nın Pi Phone’unun 6,7 inç OLED ekrana sahip olacağı bildiriliyor. Diğer dikkat çekici özellikler arasında 458 ppi piksel yoğunluğu, 120 HZ yenileme hızı, yaklaşık 1600 nit parlaklık yer alıyor.
Telefon 8 GB RAM ve 512 GB depolama alanına sahip olabilir ve tüm kameraları 50 MP olan üçlü kamera kurulumuna sahip olabilir.
Son bir yıldır yapay zeka destekli araç ve uygulamaların yükselişine şahit oluyoruz. Open AI firmasının Kasım 2022’de ChatGPT’yi tanıtmasının ardından Google, Microsoft ve Tencent bu alana hızlı giriş yapan firmalar oldu. Şimdi yerel yönetimler bazında bile yapay zeka uygulamalarının kullanımı konuşuluyor. Bu ortamda özellikle Z kuşağına hitap eden ve gençlerin ilgisini çeken Janitor AI ise müstehcen bir chatbot uygulaması olarak dikkat çekiyor.
Janitor AI’ın ani popülaritesi TikTok videoları Reddit gönderileriyle körüklendi. Kurgulanmış kişiliklerin yakışıklı anime aşıklarından iri göğüslü karakterlere kadar uzandığı bu mecrada kullanıcılar, botların nasıl davranması gerektiğini yönlendiren ayrıntılı istemler oluşturuyor. Örneğin kurgulanmış kişiliklerden biri olan Arius, 1800’lerden kalma “sessiz bir hayalet” ve sadece sevgilisiyseniz size nasıl öldüğünü anlatıyor. Arius sohbet esnasında cehennem ve ruh çağırma tahtası gibi konulardan hoşlanmıyor ama sizin etrafınızda olmayı seviyor çünkü bu ona “yeniden yaşadığını hissettiriyor”.
Open AI müstehcenliğe izin vermese de kullanıcılar kararlı
Elbette sohbet bunlarla sınırlı değil ve kullanıcılar bu kurgu karakterlere müstehcen mesajlar atıp yapay zekadan erotik yanıtlar alabiliyor. Janitor AI’ın aslında OpenAI ürünü ChatGPT tabanlı olması ise büyük bir soruna yol açmış durumda. “İş için güvenli olmayan – NSFW” yetişkin içerikleri engelleme konusunda proaktif davranan OpenAI, Temmuz ayında Janitor AI’nın sahiplerine önce bir ihtarname gönderdi Ağustos ayında da hizmete destek vermeyi tümüyle kestiklerini açıkladı. Ancak sadık Janitor AI hayranları, akıllıca bir çözüm sayesinde platformdaki botlarla sohbet etmeye devam ediyor: bir OpenAI geliştirici hesabına kaydolmak. 20’li yaşlarındaki bir kadın kullanıcı, kimlik bilgilerini siteye girerek chatbotlarına güç sağlamak için ChatGPT’yi kullanmaya devam edebildiğini söylüyor. Dezavantajı ise kullanımı için OpenAI’ye bireysel ödeme yapmak zorunda olması. 750 kelimelik çıktı için 12 dolar gibi bir maliyet söz konusu
Janitor AI’nın yaratıcısı Jan Zoltkowski 1 Haziran’da devreye alınan Janitor AI’nin sadece 17 günde 1 milyon kullanıcıya ulaştığını söylüyor. OpenAI ile yaşanan soruna rağmen şu anda yaklaşık 3 milyon kullanıcıya sahip olduklarını belirten Zoltowski kullanıcıların bugüne dek yaklaşık 2,5 milyar sohbet mesajı alışverişinde bulunduğunu ve Janitor AI topluluğunun Reddit ve Discord’da gelişmeye devam ettiğini ifade ediyor.
2011’de yazdığı ve 60’tan fazla dile çevrilen Steve Jobs biyografisi ile üne kavuşan Walter Isaacson, kısa süre önce bu kez Elon Musk’ın biyografisini yayınladı. Kitapta, Musk’ın Ukrayna’nın savaş çabalarındaki rolüyle ilgili endişe verici sorulardan, karmaşık kişisel yaşamıyla ilgili yeni ayrıntılara kadar pek çok bomba gibi haber yer alıyor. Kitap, Musk’ın Güney Afrika’daki çocukluğunun yanı sıra ilk girişiminden Tesla, SpaceX ve Neuralink’e kadar uzanan iş ilişkilerini de kapsıyor. Kitabın dörtte birinden fazlası ise Musk’ın şirketi X’e (eski adıyla Twitter) ayrılmış.
Isaacson, kitabını hazırlarken Musk ile iki yıl geçirdi ve böylece özellikle Twitter alım sürecini en ön sıradan izlemiş oldu. Her ne kadar son bir buçuk yılda Twitter’da (şimdi X) yaşanan dramın büyük bir kısmı herkesin malumu olsa da, Isaacson’ın anlattıkları her şeyin nasıl geliştiğine dair çarpıcı ve zaman zaman da tuhaf yeni ayrıntılar içeriyor.
Musk Twitter’ı satın alma kararından neredeyse anında pişman oldu
Isaacson, Musk’ın Twitter’ı satın almak için yaptığı ilk teklifi, sık sık yaşadığı “manik” ruh hallerinden birinin sonucu olarak fevri olarak nitelendiriyor. Kitapta ayrıca Musk’ın anlaşma yapıldıktan hemen sonra hem fazla ödeme yaptığını düşündüğü hem de Twitter’ın eski yönetiminden hiç etkilenmediği için bu plandan pişmanlık duyduğu belirtiliyor. Musk kitapta daha sonra birden fazla kez, başka seçeneği olmadığı için şirketi satın aldığını itiraf ediyor. Anlaşma nihayet tamamlandıktan iki hafta sonra “Bunu neden yaptığımı bilmiyorum” diyor. “Yargıç temelde Twitter’ı satın almam gerektiğini yoksa sonuçlarına katlanacağımı ifade etti ve ben de tamam, kahretsin diye düşündüm.”
Twitter Blue aboneliklerini artırmak için ana motivasyon ne?
Musk’ın X’e bankacılık ve ödeme özellikleri getirmek istediğini zaten biliyoruz, ancak kitap bu hedeflerin Twitter Blue (şimdi X Premium olarak adlandırılıyor) abonelikleri için yaptığı girişimle çok iç içe olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Isaacson, Musk’ın Twitter Blue’ya bu kadar odaklanmasının nedeninin bunu “kullanıcının kredi kartı bilgilerini sisteme sokarak Twitter’ın bir gün daha geniş bir finansal hizmetler ve ödeme platformu haline gelmesini sağlayacak” bir yol olarak görmesi olduğunu yazıyor.
Ancak, Twitter’ın abonelerinin hatırı sayılır bir kısmı sosyal ağa iPhone uygulaması aracılığıyla kaydolduğundan ve Apple kredi kartı ve diğer finansal ayrıntılar gibi kullanıcı verilerini uygulama üreticileriyle paylaşmadığından, plan Apple tarafından bir şekilde raydan çıkarıldı. İnanılmaz bir şekilde, Musk bunu öğrendikten sonra Twitter’ın eski güvenlik müdürü Yoel Roth’a “Apple’ı ara ve ihtiyacın olan verileri sana vermelerini söyle” talimatını verdi. Böyle bir talebin Apple’ın hoşuna gitmeyeceğini anlayan Roth, aramayı yapmayı reddetti. Musk daha sonra Twitter’ın iOS uygulamasıyla ilgili ayrı bir anlaşmazlık nedeniyle Tim Cook ile görüşecekti, ancak Isaacson’a göre Musk kullanıcı verileri konusunu gündeme getirmemeyi tercih etti.
Musk 2022’de ADL ve diğer aktivistleri yasaklamaya çalıştı
ADL, Yahudi karşıtlığıyla mücadele eden ve ABD siyasetinde önemli etkiye sahip olan bir lobi grubu. Musk kendisini sık sık ifade özgürlüğünün asil bir savunucusu olarak gösteriyor, ancak sempatik bir biyografi yazarı bile Musk’ın Twitter’ı satın aldıktan sonra kendi çıkarlarını ifade özgürlüğünün önüne koyduğuna dikkat çekiyor. Isaacson, Musk’ın #BanTheADL etiketini desteklemesinden aylar önce, reklam verenleri platformu boykot etmeye çağırdıkları için bu grubu ve diğer aktivistleri yasaklamak istediğini yazıyor. Kitapta Musk’ın Twitter’ın eski güvenlik müdürü Yoel Roth’a giderek “reklam verenleri Twitter’ı boykot etmeye çağıran tüm kullanıcılarını engellemesini” talep ettiği yazıyor.
Musk daha sonra, benzeri görülmemiş bir yasaklamayı haklı çıkarmak için yeni bir politika uydurmaya çalıştı. “Şu anda Twitter politikasını değiştiriyorum… Şu andan itibaren şantaj yasak. Yasaklayın. Onları yasaklayın,” dese de Roth konuyu değiştirdi ve Musk da görünüşe göre konuyu kapattı.
Donald Trump’ın hesabını geri yükleyip yüklememe çelişkisi
Oğullarına Trump’ın yeniden seçilmesine yardımcı olmak için Twitter’ı satın aldığına dair şaka yapmasına rağmen, Isaacson’a göre Musk aslında bir Trump hayranı değil. Musk, biyografi yazarına önce “Trump hakkındaki saçma sapan tartışmalardan kaçınmak istiyorum” diyor ve prensibinin her zaman ifade özgürlüğüne sadece yasal sınırlar içinde olduğu sürece izin tanıyacağını söylüyor. Ancak Musk elbette fikrini değiştirecek ve bir Twitter anketinin konuya karar vermek için daha iyi bir yol olduğuna karar verecekti. Isaacson, Musk’ın o gün “alıngan bir ruh hali” içinde olduğunu söylemekten başka geri dönüşün nedeni hakkında spekülasyon yapmıyor.
Musk, Twitter’ı kaotik bir şekilde ele geçirmesini takip eden birkaç hafta içinde binlerce Twitter çalışanını işten çıkardı. Isaacson bu kararların nasıl alındığına da yeni bir ışık tutuyor ve Musk’ın kimin işten çıkarılması gerektiğini belirlemesine yardımcı olmaları için, hepsi Musk’ın diğer şirketlerinde çalışan iki kuzenini ve onların yakın arkadaşlarını görevlendirdiğini yazıyor.
Bu sıralarda, Twitter’dan çıkan en kötü şöhretli hikayelerden biri, kalan personele gönderilen ve şirketin yeni “hardcore” versiyonuna katılmaları için iki gün süre veren çevrimiçi bir formdu. Isaacson’a göre bu form fikri, Musk’a çalışanlara vazgeçme şansı vermesini öneren Musk’ın kuzenlerinden birinden gelmişti. Gelen yoğun tepkiler üzerine Musk daha sonra formu devre dışı bırakmak yerine isteğe bağlı hale getirmeye karar verdi.
Twitter’ın sunucularına gerçekte ne oldu?
Geçtiğimiz Aralık ayında Musk, tasarruf etmek amacıyla binlerce Twitter sunucusunu Sacremento’daki bir veri merkezinden Oregon’daki bir tesise taşımaya karar verdi. Ancak Twitter mühendisleri taşınmanın en az altı ay süreceğini söyleyince Musk sinirlenerek kendisini “kafa patlatan emoji” gibi hissettiğini söyledi. Ardından, Noel tatilinden iki gün önce, Musk Sacramento tesisine hazırlıksız bir ziyaret yaptı ve sunucuları taşımanın “çok zor görünmediğini” açıkladı. Ertesi gün, Noel arifesinde Musk kuzenlerini ve diğerlerini taşınma işlemini başlatmaları için görevlendirdi.
Grup, “tamamen kritik veriler” içeren 2.500 kiloluk sunucu raflarını Oregon’a giden bir nakliye kamyonuna yüklemeye başladı. Twitter’ın kuralları, kullanıcı verilerinin bulunduğu sunucuların böyle bir taşıma işleminden önce silinmesini gerektiriyordu, ancak Musk bunun yerine Apple AirTag’leri ve mağazadan satın alınan asma kilitleri kullanmayı tercih etti.
Nihayetinde tüm sunucular, şirket mühendislerinin başlangıçta tahmin ettiği birkaç ay yerine haftalar içinde taşındı. Ancak taşınma işlemi Twitter’ın sistemlerinde aylarca süren bir istikrarsızlığa da neden oldu. Bu durum, Florida Valisi Ron DeSantis’in başkanlık adaylığını neredeyse açıklayamadığı felaket bir canlı yayın da dahil olmak üzere bir dizi soruna yol açtı. Bu aceleci hareket, X’i gizlilik ve verilerle ilgili bir dizi konuda soruşturan FTC’nin de dikkatini çekti. Yakın zamanda ortaya çıkan mahkeme belgeleri, şirketin kendi güvenlik politikalarını takip etmediğinin bir örneği olarak doğrudan bu olaya atıfta bulunuyor.
Musk’ın Polytopia adlı mobil strateji oyununa olan takıntısı
Kitap Musk’ın kişisel ilişkilerine dair ayrıntılarla dolu. Ancak en tuhaf ayrıntılardan biri, sırdaşlarının birçoğunun onu anlamanın anahtarı olduğunu söylediği The Battle of Polytopia adlı mobil strateji oyununa olan uzun süreli takıntısı. Musk görünüşe göre oyuna o kadar bağımlı ki, anlatının bir noktasında oyuna devam edebilmek için Tesla yöneticileriyle bir toplantıyı atlıyor.
Musk o kadar takıntılı ki, eski sevgilisi Grimes, kardeşi Kimbal ve ikizlerinin olduğu Neuralink yöneticisi Shivon Zilis de dahil olmak üzere yakın çevresinin çoğunu da oyuna dahil etti. Sonunda hepsi de oyunu sildi ve kardeşi Kimbal bunun evliliğini “mahvettiğini” söyledi. Musk ise uygulamayı telefonundan sildi ancak birkaç ay sonra oynamaya devam etmeyi tercih etti.
Heriot-Watt Üniversitesi ve Alana AI mühendisleri, yüzyılın teknoloji harikalarından biri, insana benzeyen bir yüz ve dil yetenekleri ile donatılmış olan yeni yapay zeka robotunun sınırlarını zorlayarak, insan benzeri bir yüze ve dil yeteneklerine sahip bir yapay zeka robotu olan “Robot Resepsiyonist”i yarattılar. Bu olağanüstü robot, OpenAI’nin GPT-3.5 dil modelini kullanarak çalışıyor ve teknoloji dünyasında büyük bir heyecan yaratıyor.Bu yenilik, birçok alanda devrim yaratacak gibi görünüyor:
Robot Resepsiyonist, sadece tek bir konuda değil, aynı zamanda sesli ve yazılı iletişimde yetenekli olan bir büyük dil modeli ile donatılıldı. Bu, yapay zekanın daha önce görülmemiş bir seviyede insan benzeri bir iletişim yeteneği kazandığı anlamına geliyor.
Robotun insansı yüzü, hareketli ağzı ve kaşları, duygusal ifadeleri gerçekçi bir şekilde iletebiliyor. Bu, kullanıcılarla daha kişisel ve samimi bir etkileşim sağlıyor.
Robotun, yanlış bilgi sağlama riskini en aza indirmek için özel bir veri tabanına erişimi var. Bu, Robot Resepsiyonist’in güvenilir bilgilere anında erişim sağlayabilmesini garanti altına alıyor.
Bu proje, yapay zekanın iş ve iletişim alanlarında nasıl kullanılabileceği konusunda heyecan verici bir örnek sunuyor. İnsan benzeri robotlar, gelecekte otel resepsiyonlarından müşteri hizmetlerine kadar birçok alanda kullanılabilir.
Robot Resepsiyonist, belki de biraz robotik bir sunum sunsa da, insan benzeri bir yapay zeka ile iletişim kurma konusunda önemli bir adımı temsil ediyor. Bu inovasyonun, yapay zeka teknolojilerinin daha da ileriye taşınmasına olanak sağlayacağı kesin.
Bu gelişmeleri ve daha fazlasını takip etmek için teknoloji ve eğlence dünyasında kalın.
Google’ın yayınladığı yeni arama trendlerine göre Türkiye’de yapay zekaya yönelik arama ilgisi tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Bu trendler, Türkiye’de 2023 yılında şimdiye kadar hiç olmadığı kadar çok sayıda yapay zeka arandığını, ilginin geçen yıldan bu yana %230, son on yılda ise %1.200 arttığını gösteriyor.
Yapay zeka dünyanın her yerinde insanların hayal gücüne hitap etmeyi başardı. Teknolojik ilerlemenin hızının her geçen gün arttığı günümüzde, milyarlarca yaşamı önemli ölçüde iyileştirebilecek yeni fırsatlar ortaya çıkmaya devam ediyor. Bu nedenle Google, yapay zekanın sunduğu fırsatları en üst düzeye çıkartmayı hedeflerken aynı zamanda oluşturduğu yapay zeka ilkelerinin de yardımıyla yapay zekayı kullanırken cesur ve sorumlu olma prensibini benimsiyor. Türkiye’de kullanıcılar yapay zekayı daha iyi anlamak için Google Arama’ya başvurmalarının yanı sıra üretkenliklerini artırmak, hayal güçlerini harekete geçirmek ve kariyerlerini geliştirmek için de yapay zekayı kullanmaya başlamış durumdalar. “Yapay zeka ile CV hazırlama” arama ilgisi bu yıl %5000’in üzerinde arttı; “Yapay zeka ile müzik yapma”, “Yapay zeka ile slayt yapma”, “Yapay zeka ile web sitesi oluşturma” ve “Yapay zeka ile metin yazma” aramalarında da aynı artış görüldü. Google tarafından yayınlanan son arama trendleri, Türkiye’deki insanların 2023’te şimdiye kadar hiç olmadığı kadar yapay zeka aradığını gösteriyor; ilgi geçen yıldan bu yana %230, son on yılda ise %1200 arttı. Trend olan sorgular arasında “Yapay zekayı nasıl kullanabilirim” (geçen yıldan bu yana %1190 artış), “Yapay zeka soruları nasıl sorulur” (%5000 artış) ve “yapay zeka hangi alanlarda kullanılıyor” (%200 artış) yer alıyor. “Nasıl yapay zeka uzmanı olunur” aramaları da %180 oranında artarak popüler olan aramalar arasında yer aldı.
Google Türkiye Ülke Direktörü Mehmet Keteloğlu Türkiye’de artan yapay zeka arama sorgularıyla ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Dünyanın dört bir yanında insanlar zaten her gün sorumlu yapay zeka tabanlı araçları kullanıyor ve bunlardan yararlanıyor. Teknolojik ilerlemenin hızı artıyor ve bu atılımları görmek heyecan verici. Ürün ve hizmetlerinde yapay zekayı kullanan bir şirket olarak bunu doğru şekilde yapmaya özen gösteriyoruz. Türkiye’deki arama sorgularından hareketle insanların yapay zekaya yoğun ilgi gösterdiğini görmek mutluluk verici. Türkiye’de yapay zekaya yönelik aramaya ilgi 2023’te şimdiye kadar tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Ayrıca trendler, Türkiye’deki insanların yapay zeka aracılığıyla kariyerlerini geliştirmeye ve yeni beceriler öğrenmeye giderek daha fazla ilgi duyduklarını gösteriyor.”
Google Trendler ne diyor?
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yapay zekaya yönelik aramaya ilgi büyük bir artış yaşadı. Türkiye de dahil olmak üzere Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’daki kilit pazarlarda “yapay zeka” aramaları yıldan yıla 3 kat artması bunun en büyük kanıtı. Türkiye’de “yapay zekayı uygulama” sorgusu son bir yılda yüzde 300 oranında artış gösterirken “yapay zeka nedir” sorgusu yüzde 50’nin üzerinde arttı. Yapay zekanın yükselişiyle birlikte dijital becerilere yönelik ilgi de artış gösterdi. Kullanıcılar dijital becerilerini geliştirirken ve alternatif yeni kariyer yolları oluştururken de Google’a yöneliyor. “Kendi işimi nasıl kurarım” aramaları %80 artarken, “işletme/vergi numarası nasıl alınır” ve “sosyal girişimcilik nedir” aramaları sırasıyla %40 ve %20 arttı. Veri analitiği (%100 artış), bilgi teknolojileri desteği (%80 artış) ve proje yönetimi (%50 artış) alanlarındaki sertifika arayışlarının bu yıl yüksek oranda artmasıyla birlikte, kullanıcılar özellikle dijital beceriler alanında yeni nitelikler kazanmanın yollarını aradı. İnternet güvenliği (%220 artış), çevrimiçi reklamcılık (%30 artış) ve dijital pazarlama (%20 artış) da bu yıl artış gösteren dijital beceri alanları arasında yerini aldı.
Google, yapay zeka fırsatlarından nasıl yararlanıyor?
Google yıllardır cesur ve sorumlu bir şekilde yapay zekanın kullanmanın yollarını araştırıyor. Ayrıca Google, 2018’de yararlı kullanım ve zarardan kaçınmaya yönelik Yapay Zeka İlkelerini belirleyen ilk şirketlerden biriydi. Yeni ürün ve hizmetler geliştirirken de bu ilkelerden yola çıkarak geliştirmeler yapılıyor. Google’ın en çok bilinen ürünleri arasında yer alan Arama, Çeviri, Haritalar gibi pek çok ürününde yapay zeka kullanımı var. Google, aynı zamanda yapay zeka hizmeti Bard’ı Türkiye dahil pek çok ülkede Türkçe de dahil olmak üzere pek çok yeni dil desteği ile Temmuz ayında kullanıma sundu. Google, yapay zekayı doğru şekilde kullanmak için iş birliği yapmayı ve teknolojinin amacını kamunun yararına önceliklendirmeyi sorumlulukları arasında görüyor.
Teknoloji dünyasının lider isimlerinden biri olan Xiaomi, akıllı saat segmentinde yeni bir çığır açmaya hazırlanıyor. Uzun bir bekleyişin ardından, Xiaomi Watch 2 Pro’nun resmi tanıtım tarihi sonunda açıklandı ve teknoloji tutkunları bu tarihi büyük bir heyecanla bekliyor. Xiaomi’nin önceki başarılı akıllı saat modellerinin ardından, Watch 2 Pro’nun ne gibi yenilikler ve üstün özellikler sunacağı merak konusu
beklenen özelikleri
Xiaomi Watch 2 Pro, kullanıcıların beklentilerini karşılamak için etkileyici bir özellik listesi sunuyor. 1,43 inç boyutunda ve 466×466 piksel çözünürlüğe sahip AMOLED ekran, net ve canlı görüntüler sunmak için tasarlanmış. Bu etkileyici ekran, güçlü bir Snapdragon W5+ Gen 1 işlemci, 2GB RAM ve 32GB depolama ile birleşiyor, bu da akıllı saatin hızlı ve akıcı bir kullanım deneyimi sunmasını sağlıyor.
Xiaomi Watch 2 Pro, bağlantı seçenekleri konusunda da çeşitlilik sunuyor. İhtiyaca göre LTE veya Bluetooth bağlantısı tercih edilebilecek. Bu, kullanıcıların cihazlarını daha iyi entegre etmelerine olanak tanıyor.
Tasarım açısından, Watch 2 Pro, dayanıklı Gorilla Glass ve çelik bir gövdeye sahip. Kullanıcılar, kişisel tarzlarına uygun olarak gümüş deri veya siyah kauçuk kayış seçenekleri arasından seçim yapabilecekler.
Spor ve sağlık takibi konusunda da etkileyici özelliklere sahip. 150’den fazla spor modu ile spor yaparken doğru verileri almanızı sağlayacak. Ayrıca, EKG izleme, kalp atış hızı izleme, vücut ısısı ölçümü ve uyku takibi gibi özelliklerle kullanıcıların sağlıklarını yakından takip etmelerine yardımcı olacak. Ayrıca, suya dayanıklılık derecesi sayesinde 50 metreye kadar su altında kullanılabilir.
Çıkış tarihi
Yeni saatin tanıtımı, teknoloji meraklıları ve akıllı saat kullanıcıları arasında büyük bir heyecan yaratıyor. Bu akıllı saat, yüksek performans, şık tasarım ve kapsamlı sağlık özellikleri sunarak kullanıcıların beklentilerini karşılamayı amaçlıyor. tanıtımı için 26 Eylül’ü beklememiz gerekiyor.
iPhone 15 Pro Max’in satış rakamları Apple’ı sevindirirken, cihazın karşılaştığı aşırı ısınma sorunu gündeme oturdu. Apple, A17 Pro yonga seti ile donatılmış olan bu yeni modelini tanıtarak büyük umutlarla çıktı, ancak yonga üretiminde yaşanan sıkıntılar ve artan talep, cihazın performansını olumsuz etkiliyor.
Apple, 3nm bant teknolojisi için büyük yatırımlar yaparak A17 Pro yonga setini geliştirdi. Ancak, 3nm sürecinde yaşanan verimlilik sorunları, cihazın aşırı ısınmasına neden oldu. Bu sorunu çözmek adına voltaj artışı gibi önlemler alındı, ancak bu da cihazın sıcaklık problemini çözemedi.
Cihazı test edenler, yoğun kullanım sırasında 47 dereceye kadar varan sıcaklıkların tespit edildiğini raporladılar. Telefon, sadece 2 dakika içinde aşırı ısınıyor ve performansta yüzde 25’e varan kayıplar yaşanıyor. 20 dakikalık yoğun grafik kullanımının ardından ise performans kaybı yüzde 34’e kadar çıkıyor.
I can confirm the iPhone 15 Pro Max A7 Pro throttling is bad. Apple needs to cool this chipset properly, just 2 minutes is all it took to lose almost 25% performance to drop to almost 34% after 20 minutes of GPU load. And yes these scores are amazing for a mobile chipset.… pic.twitter.com/bummfYojDh
Bu sorunun üstesinden gelmek için Apple’ın cihaza etkili bir soğutma sistemi eklemesi gerekebilir. Ayrıca, iPhone 15 Pro Max’in gerçek bir oyun makinesi olarak tanımlandığı düşünüldüğünde, bu ısınma sorunu Assassin’s Creed ve Death Stranding gibi yoğun oyunları oynamak isteyen kullanıcıları endişelendiriyor.
Apple, bu aşırı ısınma sorununu çözmek ve kullanıcılarına sorunsuz bir deneyim sunmak için çalışmalarını sürdürüyor. Ancak, bu sorunun ne kadar sürede çözüleceği ve cihazın performansını nasıl etkileyeceği henüz netlik kazanmış değil. Apple kullanıcılarının ve endüstri gözlemcilerinin bu konuyu yakından takip etmeye devam edeceği tahmin ediliyor.
İş dünyasının ve günlük yaşamın her alanına sızan siber suçlar hukuk sistemi için de endişe yaratmaya devam ediyor. Dünyadaki savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçları yargılamakla görevli Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) bilgisayar sisteminin geçtiğimiz günlerde uğradığı siber saldırı bu konudaki en güncel örneklerde biri. Av. Görkem Gökçe, UCM’nin uğradığı bu saldırı hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Av. Görkem Gökçe
Savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçları yargılayan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) bilgisayar sisteminin geçtiğimiz günlerde uğradığı siber saldırı hukuk sektörünü derinden sarstı. Yapılan açıklamaya göre Uluslararası Ceza Mahkemesi bilgisayar ağında olağandışı bir etkinlik tespit ettiğini ve saldırıya karşı alınan önlemlerle ilgili çalışmaların devam ettiğini belirtti. Mahkeme sözcüsü, saldırının ciddiyeti ve detayları hakkında yorum yapmaktan kaçındı ve bu siber güvenlik olayına müdahale etmek ve etkilerini azaltmak için acil önlemler aldığını açıkladı. Mahkeme ayrıca saldırının hangi sistem kısmına sızıldığını belirtmedi.
UCM, dünyadaki savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçları yargılamakla görevli bir kurum olup, içerisinde cezai delillerden koruma altındaki tanık isimlerine kadar hassas belgeleri barındırıyor. Hollanda hükümeti, bu olayın etkilerini analiz etmeye ve azaltmaya yönelik mahkemeye yardım etmeye devam ettiğini ve ayrıca siber güvenliği güçlendirmek için adımlar attığını açıkladı. Ülkenin Ulusal Siber Güvenlik Merkezi de soruşturmaya destek veriyor.
Uluslararası Ceza Mahkemesi saldırısı uluslararası ceza hukuku ve adalete olan güveni sarsabilir
Gökçe Avukatlık Kurucu Ortağı Av. Görkem Gökçe UCM’nin uğradı siber saldırı hakkında şu değerlendirmeleri yaptı: “Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) siber saldırıya uğraması, küresel hukuk ve uluslararası ilişkiler bağlamında büyük bir endişe kaynağıdır. Dünya genelindeki savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçları yargılamakla görevli olan bu mahkemenin işleyişine ve güvenliğine yönelik herhangi bir saldırı, uluslararası ceza hukuku ve adalete olan güveni sarsabilir. Saldırının niteliği ve ciddiyeti henüz tam olarak anlaşılamamış olsa da, mahkeme tarafından alınan acil önlemler ve Hollanda hükümetinin yardımıyla yürütülen analiz çalışmaları, olayın vahametini ve potansiyel etkilerini azaltma çabasını yansıtıyor. Ancak, bu tür bir siber saldırının mahkemenin içerdiği hassas bilgilere ve cezai delillere zarar verebileceği ve mahkemenin yürüttüğü soruşturmaları olumsuz etkileyebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.”
Uluslararası alanda siber güvenlik tehditlerine karşı mücadelede iş birliği şart
Hollanda istihbarat teşkilatı (AIVD), 2022 yılında yayımladığı yıllık raporunda UCM’nin Rusya’nın ilgisini çektiğini ve mahkemenin Gürcistan ve Ukrayna’daki olası Rus savaş suçlarını araştırdığını belirtiyor. AIVD, geçen Haziran’da mahkemeye sızma girişiminde bulunan bir Rus askeri ajanını tespit ettiğini duyurmuştu. UCM Savcısı Karim Khan ise, Ağustos 2023’te yaptığı açıklamada, siber saldırıların gelecekteki savaş suçları soruşturmalarının bir parçası olabileceğini ifade etmişti. Bu olay, uluslararası alanda siber güvenlik tehditlerine karşı mücadelede daha güçlü işbirliği ve önlemlerin gerekliliğini bir kez daha vurguluyor.
Av. Görkem Gökçe bu saldırının hukuk sistemi üzerinde yaratacağı etkilere dair açıklamasına şöyle devam etti: “Bu olay aynı zamanda uluslararası kurumların siber güvenliği konusundaki zorlukları ve tehlikeleri vurguluyor. UCM gibi önemli bir kurumun bu tür saldırılara maruz kalması, uluslararası toplumun, siber güvenlik önlemlerini güçlendirmek ve uluslararası hukukun dijital alanındaki yetersizliklerini ele almak için daha fazla işbirliği yapması gerektiği yönünde bir çağrı olarak değerlendirilebilir. Bu tür olaylar, siber güvenliği güçlendirmeye yönelik kararlı adımlar atmanın ve uluslararası adalete zarar veren her türlü tehdidi önlemenin önemini bir kez daha ortaya koyuyor.”
Tesla, 2021 yılında tanıttığı Tesla Optimus robotu üzerinde büyük gelişmeler kaydediyor. Yakın zamanda yapılan bir güncelleme ile robot, nesneleri kendi başına sıralayabilme yetisine sahip olduğunu duyurdu. TeslaBot’un son videosu, bu ilerlemeyi gözler önüne seriyor ve dikkat çekici becerilerini sergiliyor.
Video, TeslaBot’un kendini kalibre edebilme yeteneği ile başlıyor, böylece yeni ortamlara uyum sağlama kabiliyeti daha da gelişmiş hale geliyor. TeslaBot, görüş ve eklem pozisyon sensörlerini kullanarak dış geri bildirime ihtiyaç duymadan uzuvlarını doğru bir şekilde konumlandırabiliyor. Bu, TeslaBot’un nesnelerle etkileşime girebilmesini ve görevlerini hassaslık ve el becerisiyle yerine getirebilmesini sağlıyor.
Optimus can now sort objects autonomously ?
Its neural network is trained fully end-to-end: video in, controls out.
Come join to help develop Optimus (& improve its yoga routine ?)
Optimus’un bir görevi, mavi ve yeşil blokları eşleşen yerlere sıralamaktı. Tesla Optimus, blokları kolayca kavrayabiliyor ve insan benzeri bir hızda sıralayabiliyor. Ayrıca, ortamdaki dinamik değişiklikleri, blokları hareket ettirmesi gerektiği gibi idare edebilir. Ayrıca, Optimus kendi hatalarını düzeltebilir, örneğin bir bloğun yan yatması veya döndürülmesi gerektiğinde bunu algılayıp düzeltiyor.
Videoda ayrıca Tesla Bot’un denge ve esneklik yeteneklerini gösteren bazı yoga hareketleri de görüntüleniyor. Bu hareketler, pratik bir görevle ilgili olmasa da, TeslaBot’un vücut kontrolü ve denge becerilerini sergiliyor
Ancak, Tesla’nın Optimus robotunun Boston Dynamics’in Atlas robotu ile hala büyük farklar var. Ancak Tesla, hızla ilerliyor ve daha fazla mühendisi Optimus üzerinde çalışmaya davet ediyor. Üretim veya ticari kullanıma ne zaman hazır olacağına dair henüz bir bilgi yok, ancak video, robotun hızlı bir şekilde ilerleme kaydettiğini ve Tesla otomobilleriyle aynı yazılımı kullandığını biliyoruz. Tesla, Optimus’un gelecekte ne gibi potansiyellere sahip olabileceği konusunda heyecan verici bir yolculuğa devam ediyor.
Geçtiğimiz günlerde Murat Erkan’ın istifasının hemen ardından 15 Eylül’de Turkcell Genel Müdürlüğü görevine getirilen Bülent Aksu’nun görevine son verildiği öğrenildi. Konuyla ilgili Turkcell, Kamuoyu Aydınlatma Platformu aracılığıyla bir açıklama yayımladı.
Açıklamada, “25 Eylül 2023 tarihinden itibaren Turkcell Genel Müdürü olarak görev yapan Bülent Aksu’nun görevine son verilmiştir. Turkcell Grubu olarak, şirketimizde üst düzey görevlerde bulunmuş olan Bülent Aksu’ya bundan sonraki profesyonel yaşamında başarılar dileriz” ifadelerine yer verildi.
10 gün önce işe başlamıştı
14 Eylül’de Murat Erkan’ın genel müdürlük görevi sonlandırılmış, bu göreve Bülent Aksu atanmıştı. Bülent Aksu’nun yönetim kurulu başkanlığı görevini bırakmasının ardından bu göreve Şenol Kazancı’nın getirildiği duyurulmuştu.
Bülent Aksu’nun kariyerindeki diğer önemli görevleri; 2016-2018 yılları arasında Turkcell CFO’su, Ağustos 2018 – Ocak 2021 tarihleri arasında Hazine ve Maliye Bakanlığı Bakan Yardımcısı, Kasım 2018 – Mart 2019 tarihleri arasında Türk Telekomünikasyon A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi, Mart 2019 – Mart 2020 tarihleri arasında Turkcell Yönetim Kurulu Üyesi ve Mayıs 2019 – Şubat 2021 tarihleri arasında Türk Eximbank Yönetim Kurulu Başkanı olarak sıralanmaktadır. Aksu, en son olarak Mart 2020’de Turkcell Yönetim Kurulu Başkanı olarak atanmıştı.
Bu gelişmeler ışığında, Turkcell’in yeni CEO’sunun kim olacağı merak ediliyor.
SANKO Holding’in yürütücülüğünde dördüncü kez düzenlenen ve bu yıl rekor katılımla 19 bin üzerinde takımın, 55 binin üzerinde gencin başvurduğu TEKNOFEST Çevre ve Enerji Teknolojileri Yarışması’nda İzmir için geri sayım başladı. İstanbul ve Ankara’dan sonra 27 Eylül-1 Ekim tarihleri arasında Çiğli Havalimanı’nda gerçekleşecek TEKNOFEST İzmir’de de SANKO Holding geleceğin teknolojisini üretecek gençlerin final ve ödül heyecanını paylaşacak.
Dünyanın en büyük Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali TEKNOFEST’in ana paydaşlarından SANKO Holding, 27 Eylül-1 Ekim tarihleri arasında Çiğli Havalimanı’nda gerçekleşecek TEKNOFEST İzmir’de geleceğin teknolojisini üretecek gençleri desteklemeyi sürdürüyor.
TEKNOFEST Çevre ve Enerji Teknolojileri Yarışması
SANKO Holding’in 2020 yılından bu yana yürütücülüğünü üstlendiği TEKNOFEST Çevre ve Enerji Teknolojileri Yarışması ile toplumda yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ve enerji verimliliği kültürü oluşturulması; verimlilik ve çevre konularında farkındalığın artırılarak yenilikçi ve teknolojik fikirlerin geliştirilmesi hedefleniyor.
Yarışma, endüstriyel işletmelerin uyguladığı enerji verimli ve çevre duyarlı uygulama projelerini ve teknolojileri ortaya çıkararak bilgi ve tecrübelerin paylaşılmasını sağlamak, genel anlamda endüstriyel alanda enerji verimliliğini artırmak amacını taşıyor.
Bu yıl ilk kez girişimcilik projelerinin de dahil edildiği TEKNOFEST İzmir’de, Çevre, Enerji ve İklim Teknolojilerinin yanı sıra ‘Turizm Teknolojileri ve Oyun’, ‘Engelsiz Yaşam Teknolojileri’ ile ‘Sağlık ve İyi Yaşam Teknolojileri’ projeleri yarışıyor. Yarışmanın sonuçları TEKNOFEST İzmir’de açıklanacak ve ödül töreni gerçekleşecek.
TEKNOFEST geleceği şekillendiriyor
TEKNOFEST’in gençlerin geleceğe umutla bakmasını sağlayan ve başarıya teşvik eden büyük bir organizasyon olduğunu belirten SANKO Holding Yönetim Kurulu Başkanı Adil Sani Konukoğlu, TEKNOFEST’in gençlere fikirlerini sunma olanağı vererek geleceği şekillendirdiğini ifade ederek, “TEKNOFEST gençlere, gençler bize ilham veriyor. Büyük bir gururla dört yıldır TEKNOFEST’in ana paydaşları arasında yer aldığımız TEKONOFEST’in sinerjisinin ülkemizi çok ileri noktalara taşıyacağına inanıyoruz. Dünyanın her alanda dönüşüme uğradığı bir süreçten geçiyoruz. Bu bilinçle hem ülkemiz hem de insanlık adına geleceğin teknolojisini üreten, topluma faydalı olacak projeler geliştiren gençlerimizin her zaman destekçisi olmalıyız.” şeklinde konuştu.
19 bin 52 takım, 55 bin 625 yarışmacı katılmıştı
2020 yılında Gaziantep’te düzenlenen TEKNOFEST Çevre ve Enerji Teknolojileri yarışmasına 1.468 takım başvururken, 2021 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen TEKNOFEST yarışmasına 2 bin 462 takım başvuruda bulunmuştu. Trabzon ve Samsun’da düzenlenen TEKNOFEST 2022’de ise 8 bin 778 başvuru yapılmıştı.
TEKNOFEST 2023 Çevre ve Enerji Teknolojileri Yarışması’na, ‘Üniversite ve Üzeri Seviyesi’ ve ‘Lise Seviyesi’ kategorilerinde düzenlenen yurt içi ve yurt dışından toplam 19 bin 52 takım ve 55 bin 625 yarışmacı başvuru yaparken 86 takım finalde yarışma hakkı elde etti.
Yarı İletken Endüstrisi Birliği’nin (SIA) yakın tarihli bir raporunda vurgulandığı üzere, ABD yarı iletken endüstrisi ülke çapında rahatsız edici bir işgücü açığıyla karşı karşıya. Raporda, yarı iletken endüstrisinde ihtiyaç duyulan işgücünün bugün yaklaşık 345.000 olduğu ve bu rakamın 2030 yılına kadar %33 artarak yaklaşık 460.000’e ulaşmasının beklendiği belirtiliyor. Bununla birlikte, öngörülen yeni işlerin %58’i (veya yaklaşık 67.000’i) eleman açığı nedeniyle boş kalma riski taşıyor. Bu tahmine göre, çip fabrikası tekniker işlerinin %39’u boş kalabilir.
Yetenek açığının kapatılması, ABD ekonomisinin ve yarı iletken endüstrisinin başarısı için kritik önem taşıyor. Intel bu konuda bir çalışma yaparak gerek kendisinin gerekse de yarı iletken endüstrisinin işgücü ihtiyaçlarını karşılamak için yerel toplum kolejleriyle ortaklaşa belirli bölgesel programlar oluşturarak bu zorlukla doğrudan yüzleşmeye karar verdi.
Teknikerler için Eğitim Programı
Yıllar boyunca Intel gibi yarı iletken şirketleri, fabrikalardaki tekniker işlerinin büyük bir kısmını doldurmak için devlet üniversitesi öğrencilerine bel bağladı. Ancak şirketler STEM (bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik) eğitimine ve lisans, yüksek lisans ve doktora programları için araştırma fonlarına daha fazla yatırım yaptıkça, tekniker eğitimine verilen önem yıllar içinde azaldı. SIA, hızla büyüyen yarı iletken sektörü için kamu üniversiteleri ve teknik kolejlerde sertifika eğitim kampları kurulmasının, çıraklık ve diğer eğitim programları gibi programların artırılmasının önemli olduğunu tespit etti.
Intel’in, bölgesel düzeyde Arizona, Oregon ve New Mexico’daki teknisyen programlarına, büyük fabrika üretim ve araştırma ve geliştirme tesislerinin bulunduğu İrlanda ve İsrail’e ise uluslararası olarak yatırım yaptığı biliniyor. Firma Ohio’da açılacak yeni fabrikalarını desteklemek için, tekniker eğitiminin geliştirilme şeklini yeniden keşfetmeye karar vermiş ve diğer bölgelerde yaptığı yatırımlardan önemli dersler almış. Çip üreticisi firma özellikle sektörde matematik ve fen becerilerine duyulan güvenin yanı sıra öğrenciler üzerine ek maliyet getirmesi nedeniyle öğrencilerin iki yıllık teknik programlara ilgi göstermediğini fark etti.
Columbus State Community College öncülüğünde Ohio’daki topluluk kolejleri bu sorunu çözmek için sektörde ilk defa bir yıllık bir yarı iletken teknisyeni sertifika programını oluşturdu. Program, yetenek hattının oluşturulmasına yardımcı olmak için 2023-24’te başlatılıyor. Sertifika programına katılan üniversiteler arasında Columbus State Community College, Marion Technical College, Rhodes State College, North Central State College, Central Ohio Technical College, Clark State, Northwestern State, Stark State, Zane State, Owens Community College ve Lorian Community College bulunmakta. Sertifika, Intel tarafından belirtilen giriş seviyesi teknisyen pozisyonu için gereken asgari teknik becerilerle uyumlu yeni geliştirilmiş üç program içeriyor: İmalata Giriş, Yarı İletken 101 ve Vakum Sistemleri kursları.
Bir yıllık bu yeni sertifika programında teknik merkezler, toplum yüksekokulu programları ve lisans üniversite programlarına entegre edilerek öğrencilerin tekniker sertifika kredilerini sorunsuz bir şekilde transfer etmeleri sağlanıyor. Ayrıca, temel becerilerin bir yıllık bir programda yoğunlaştırılmasıyla öğrenciler üzerindeki mali yük azaltılmış oluyor. Bu değişikliklerle Intel, programın daha çeşitli bir öğrenci grubunun ilgisini çekeceğini ve bunun da bir bütün olarak yarı iletken endüstrisine fayda sağlayacağını umuyor.
Intel, giriş seviyesindeki bir teknisyen için arzu edilen becerilerin birleştirilmiş bir listesini sunarak bunu programa katılan enstitüler arasında paylaştı. Enstitüler mevcut kursları ve müfredatı değerlendirerek bir yıllık sertifika programını oluşturdu. Bu sertifika programında kazanılması hedeflenen beceriler ise iki sınıfta inceleniyor:
Temel teknik beceriler
El aleti temelleri: Yarı iletken fabrikalarında önleyici ve düzeltici bakımda yaygın olarak kullanılan tork anahtarları, sürücüler, alyan anahtarları, İngiliz anahtarları ve dijital voltmetreler (DVM’ler) dahil olmak üzere el aletlerinin doğru ve güvenli kullanımına aşinalık.
Mekanik, pnömatik, hidrolik ve vakum sistemleri: Mekanik sistemlerin nasıl çalıştığını anlama ve mekanik şemaları okuma. Pnömatik, hidrolik ve elektrik gibi temel çalıştırma türlerini anlamanın yanı sıra yarı iletken üretiminde vakum sistemlerinin nasıl çalıştığını bilmek.
Matematik: Yarı iletkenlerde sorun giderme, inşa etme/sabitleme ve istatistik konularında yardımcı olacak matematik becerilerini uygulama becerisi.
Elektrik temelleri ve elektronik: Elektrik sistemleri etrafında güvenli bir şekilde çalışabilme becerisi. Sorun giderme ve bozuk bileşenleri yeniden kablolamak için bir bileşenden diğerine kablolamayı izlemek için elektrik şemalarını okuma. Bir sistemin sıfır volt kontrolünü gerçekleştirmek için DVM’leri kullanma.
Kimyasallar ve gazlar: Bir fabrika ortamındaki farklı kimyasal türlerini (asitler, bazlar, toksik ve yanıcı maddeler) ve uygun kişisel koruyucu ekipman, prosedürler ve güvenlik sistemlerinin riski nasıl azaltabileceğini anlamak.
Mesleki beceriler
Endüstri bilgisi: Yarı iletken üretimi (kusurlar, kontaminasyon, süreç akışı, araçlar ve işlemler), güvenlik (kimyasallar/gazlarla çalışma, elektrik güvenliği ve kilitleme etiketleme uygulamaları), yalın üretim, el aletleri ve temiz oda giydirme hakkında bilgi.
İletişim becerileri: Teknik ve profesyonel yazma, sözlü ve sözsüz iletişim, dinleme ve belgeleme, grup katılımı, okuma, taslak hazırlama, araştırma becerileri, bilgisayar okuryazarlığı ve Uluslararası Standardizasyon Örgütü (ISO) standartları.
Problem çözme ve eleştirel düşünme: Model tabanlı problem çözme kavramları için sorun giderme tekniklerini anlama.
Intel Yarı İletken Eğitim ve Araştırma Programı tarafından oluşturulan teknisyen sertifika programlarına ek olarak Intel, Ulusal Bilim Vakfı ile de iki programda işbirliği yapıyor: ABD işgücünün yarı iletken üretiminde yeni bir döneme hazır olmasını sağlamak için Mühendislik Teknolojisi ve İleri Yarı İletken Üretim Teknisyenliği Eğitiminin Geliştirilmesi (ETSTE) ve Yarı İletkenlerin Geleceği (FuSe).
Yukarıda bahsedilen doğrudan yatırımların yanı sıra Intel, lisans, yüksek lisans ve doktora programlarından gelen yetenekleri teşvik etmek için hem yerel hem de ABD genelinde diğer sertifikalar, modüller, sınıflar ve mikro-kimlik programları sunmak için eğitim kurumlarıyla birlikte çalışıyor.
Yapay zeka uygulamaları son dönemin en popüler konularından birisini oluşturuyor. Bir yandan firmalar birbiri ardına çeşitli yeni araçlar ve hizmetler duyururken, bir yandan da teknoloji devleri bu yeni araç, uygulama ve hizmetleri kendi ürünlerine entegre etmek için adeta birbirleriyle yarışıyorlar. Rekabetin hayli yüksek olduğu bu ortamda, ülke yönetimleri ve yerel yönetimler de boş durmuyor ve mevcut AI uygulamaları için (özellikle güvenlik bağlamında) bir çerçeve oluşturmaya gayret ediyorlar. Pennsylvania valisinden de benzer bir hamle geldi.
Pennsylvania valisi Shapiro yaptığı açıklamada, eyaletlerin giderek artan bir şekilde yapay zekanın etkisini ve nasıl düzenleneceğini ölçmeye çalıştığı bir dönemde, Pennsylvania eyalet hükümetinin operasyonlarında yapay zekayı kullanmaya hazırlanacağını söyledi. Shapiro, eyalet yönetiminin bir yapay zeka yönetim kurulu topladığını, yapay zekanın kullanımına ilişkin ilkeler yayınladığını ve devlet çalışanları için eğitim programları geliştirdiğini söyledi.
Eyalet valisi Shapiro, eyaletin kamu güvenliği kurumlarının şimdiden dolandırıcılık gibi yapay zeka kaynaklı tehditlere hazırlanmak için yapay zeka uzmanlarına danışmaya başladığını söyledi. Bu çerçevede Vali Saphiro oluşturdukları yapay zeka yönetim kurulunda alanında uzman kişilerin yer aldığını ve Carnegie Mellon fakültesinin de yardımıyla yapay zekanın geliştirilmesi ve kamuda kullanılması konusunda rehberlik etmek istediklerini belirtiyor.
ABD çapındaki eyalet kurumları ve yasa koyucular için de yapay zeka giderek büyüyen bir endişe alanı. Wisconsin, Teksas, Louisiana, Kuzey Dakota ve Batı Virginia gibi eyaletler yapay zekanın bazı etkilerini incelemek üzere harekete geçti. California’da vali Gavin Newsom bu ayın başlarında yapay zekanın gelişimi, kullanımı ve risklerini incelemek için bir idari emir imzaladı. Ayrıca ABD Ulusal Eyalet Yasama Konferansına göre en az 25 eyaletteki milletvekilleri bu konuyu ele alan yasa tasarıları sundu.
Tasarılardan biri, bir kişinin bir devlet programına uygunluğunun belirlenmesine yardımcı olmak ve dolandırıcılığı tespit etmek için vaka görevlilerinin bunu kullanmasına izin verecek. Bir diğeri ise otomatik aramalarda, sesli veya yazılı çevrimiçi istemlerde kullanılmak üzere algoritmik mantık içeren yazılım üreten şirketlerin bir kaydını oluşturacak.
Otonom ağır hizmet tipi robot kamyonlarının, mutlaka yedek insan sürücü de barındırmalarını zorunlu kılan bir yasa tasarısı Cuma günü geç saatlerde California eyalet Valisi Gavin Newsom tarafından veto edildi. Assembly Bill 316 adlı tasarı, bir yandan yollardaki tamamen otonom kamyonların sayısını azaltmak bir yandan da istihdamı korumak için işçi sendikaları tarafından desteklenen bir çabaydı.
İnsan gerektirmeyen ya da çok az insan etkisiyle yol alabilen otonom kamyonlar, birçok sensörle donatılmış özel bir araç tipi. Sensörler, yapay zeka programlarının da desteğiyle yoldaki levhaları, yolun yapısını ve trafiği analiz ederek 7/24 kullanım sağlıyor. Bu sayede özellikle lojistik ve nakliye sektöründe daha güvenli ve hızlı bir ulaştırma ağının önü açılıyor. California valisinin tasarıyı veto etmesi, Aurora ve Daimler Truck gibi mal taşımak için sürücüsüz kamyonları test eden ve geliştiren şirketlerin elini rahatlatıyor. Veto, California eyalet yasama meclisi tarafından üçte iki oyla geri çevrilebilir ancak California’da bu en son 1979 yılında gerçekleşmiş, dolayısıyla da geri çevrilme ihtimali zayıf.
Kaliforniya ABD’de sürücüsüz araçların test edilmesine ve kullanılmasına izin veren tek eyalet değil, ancak şu anda en önemli test alanı konumunda. İlk olarak 1939 New York Dünya Fuarı’nda ortaya çıkan sürücüsüz araç fikri özellikle son 15 yılda çok büyük bir aşama kaydetti. Bireysel kullanıcılar için tasarlanan Tesla modellerinden toplu taşımaya, ticari taksilerden ağır yük vasıtalarına kadar her alanda çeşitli sürücüsüz araçlar ve otonom sistemler hızla geliştirilmeye ve test edilmeye başlarken ilk otonom kamyonlar da 2022’de yollarda hizmet vermeye başladı. Buna karşın, özellikle ABD’de hayli güçlü lobi faaliyetleri yürüten işçi sendikaları otonom kamyon uygulamalarına şiddetle karşı çıkıyorlar.
ABD’de taşımacılık ve lojistik sektörünün en büyük sendikalarından birisi olan Teamsters vetodan önceki saatlerde bir basın açıklaması yayınladı. Sendika California eyalet valisinin bu veto ile “39 milyon California sakininin güvenliğine sırtını döndüğü” ve “yüz binlerce çalışanı işsiz bırakabilecek” bir kapı açacağı uyarısını yapıyor.
California valisi Newsom Cuma günkü veto mesajında “316 sayılı Meclis Yasası, Kaliforniya’da ağır hizmet tipi otonom araç teknolojisinin düzenlenmesi ve denetlenmesi için gereksizdir. Mevcut yasa, uygun düzenleyici çerçevenin oluşturulması için yeterli yetkiyi sağlamaktadır” diyor.
AKLease, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ile toplam 25 milyon Euro değerinde kredi anlaşması imzaladı. Kredi ile enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanında hayata geçirilen yatırımlara finansman sağlanacak.
Yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği projelerine destek
AKLease Genel Müdürü Eser Okyay
Kredi yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği projelerinin finansmanında kullanılacak. Sektörde 35 yıldır lider konumunu sürdüren AKLease’in Genel Müdürü Eser Okyay yeni anlaşmayla ilgili şunları söyledi: “AKLease olarak EBRD ile imzalamış olduğumuz bu kredi anlaşması çevreci yatırımlar hayata geçirmek isteyen müşterimiz için yeni bir soluk olacak. Türkiye leasing sektörünün ilk ve tek sürdürülebilirlik ürünü olan ECOLease kapsamında destekleyeceğimiz yatırımlar ülkemiz ekonomisine de önemli katkılar sağlayacak. ECOLease ile sürdürülebilirlik ve enerji finansmanı tarafında sektördeki yerimizi sağlamlaştırmak ve büyütmek istiyoruz.
Taahhütümüz; 2030 yılında portföyümüzün tamamının ECOLease ürünlerinden oluşması ve böylece yüzde yüz sürdürülebilirlik odaklı bir ürün portföyüne sahip olmak. İmzaladığımız kredi anlaşmaları da bize bu yolda büyük bir güç katıyor ve bizi bu taahhüdümüze daha çok yaklaştırıyor.”
Anadolu Vakfı’nın gençlere 40 yılı aşkın süredir eğitim desteği verdiği burs programının yeni dönemi için başvurular 30 Eylül’de sona eriyor. Anadolu Vakfı 2023-2024 Eğitim ve Öğretim Yılı Burs Programı kapsamında burs desteği almak isteyen üniversite öğrencileri, bu tarihe kadar www.anadoluvakfi.org.tr adresinden online başvuruda bulunabilecek. Kurulduğu 1979 yılından bu yana sürdürdüğü burs programı ile eğitime aralıksız destek veren vakfın 2023-2024 Eğitim ve Öğretim Yılı Burs Programı’na başvurular 30 Eylül 2023 tarihinde sona eriyor. Bugüne kadar 30 binden fazla öğrencinin eğitimine burs desteğinde bulunan Anadolu Vakfı’nın karşılıksız eğitim desteğinden yararlanmak isteyen üniversite öğrencileri, başvurularını 30 Eylül’e kadar www.anadoluvakfi.org.tr adresinden online olarak yapabilecek. Burs programı kapsamında değerlendirme sonrası burs almaya hak kazanan başarılı üniversite öğrencilerine 2023-2024 Eğitim ve Öğretim Yılında aylık olarak İstanbul, Ankara, İzmir’de 3.500, diğer illerde 3.000 TL’lik destek sağlanacak.
Amaç gençlerin hayata daha donanımlı başlamalarını sağlamak
Anadolu Vakfı Genel Müdürü Evrim Hizaler
Anadolu Vakfı Burs Programı kapsamında gençlere sunulan desteğin kapsamı maddi desteğin ötesine geçiyor. Anadolu Vakfı Genel Müdürü Evrim Hizaler, şunları söyledi “Anadolu’nun en büyük zenginliği çeşitlilikten kaynaklanıyor. Biz de çeşitlilik ve kapsayıcılık ilkelerimizle, Türkiye’nin 81 ilinden, mühendislikten tıbba, temel bilimlerden görsel ve işitsel sanatlara kadar, hemen her branşta uzmanlaşmak isteyen öğrencilere destek olmak için 45 yıldır çalışıyoruz. Ülkemizin çok çeşitli bölgelerinde fırsat eşitliğinden yoksun bir şekilde ve dezavantajlı koşullarda eğitim gören yetenekli gençlerimizin tek ihtiyacının maddi destek olmadığı bilinciyle hareket ediyoruz. Gençlerimize ‘Geleceğin için Buradayız’ diyor, onlara yönelik desteğimizi sadece maddi katkı sağlamaktan ibaret görmüyoruz. Burs sağlamanın yanı sıra Anadolu Vakfı Akademi ile hayata geçirdiğimiz eğitim ve gelişim programları ile bursiyerlerimizin kişisel gelişimlerine ve kariyerlerine destek vermek üzere çok yönlü çalışmalar yürütüyoruz. Gençlerin hayata hazırlanmaları için ihtiyaç duydukları nitelikli bilgi, eğitim ve rehberlik desteğini sağlıyoruz. Böylece, hayata hazırlandıkları ve desteğe en çok gereksinim duydukları dönemde doğru ve nitelikli rehberlik almalarını amaçlıyoruz. Bu doğrultuda sunduğumuz eğitimler, mentorluk ve koçluk programları, sosyal etkinlikler ve staj fırsatları da bu yaklaşımımızı ortaya koyuyor.” Anadolu Vakfı Akademi, gençlere yönelik özel olarak hazırlanan eğitim ve gelişim destekleri ile Anadolu Vakfı’nın eğitime desteğini farklılaştıran en önemli programlardan birini oluşturuyor. Bursiyerler, bu zengin program içeriği sayesinde gelişimlerine önemli katkılar yapacak bilgi, beceri ve rehberlikten yararlanıyor.
Destek mezuniyet sonrasında da devam ediyor
Evrim Hizaler, “Anadolu Vakfı olarak bursiyerlerimizi öğrencilikleri sırasında olduğu gibi mezuniyet sonrasında da desteklemeye devam ediyor, iş hayatındaki ilk adımlarını attıkları bu kritik dönemde de onlara destek veriyoruz. Anadolu Grubu şirketlerindeki staj programlarına katılım fırsatları, iş olanakları, mezuniyet sonrasına özel koçluk ve mentorluk destekleri ile çeşitli etkinlik ve gönüllülük programlarının da aralarında olduğu çeşitli olanaklar sunuyoruz. Tüm bunlar, burs programımızı farklılaştıran ve gelişim programlarımızı destekleyen unsurlar arasında yer alıyor.” dedi.
Ürünleri arasında blokzincir tabanlı kitlesel fonlama platformu, NFT tabanlı egzersiz uygulaması ve Midle isimli Web3 dünyasına özel veriye dayalı pazarlama platformu olan şirket, yeni ürünü TheSender.App’i yayınladı.
Farklı kullanıcı segmentlerine yönelik Web3 ve blokzincir tabanlı ürünler geliştiren teknoloji şirketi GAMI Web3 Venture Builder, yeni ürünlerini kullanıma sunmaya devam ediyor. Global hedefleri doğrultusunda ilerlemeye devam eden şirket, kripto kullanıcılarının Metamask cüzdanı aracılığıyla birden çok adrese tek bir işlemle kripto varlık göndermesini sağlayan web3 tabanlı blokzincir platformu TheSender.App’i yayına aldı.
Tek bir işlemle birden fazla gönderim avantajı
Çoklu kripto varlık gönderimine dair kullanım kolaylığı sunan platformda kullanıcılar, metamask cüzdanlarıyla platforma bağlanarak, hangi ağda hangi adrese gönderim yapacaklarını ve hangi kripto varlığı göndereceklerini seçebilecekler. Adres ve token miktarlarının doğruluğunun teyit edilmesiyle gerçekleşen işlem sonrasında kullanıcılar, gönderimin tamamlanmasının ardından yaptıkları işlemin bir dökümünü görüntüleyebilecek ve gönderimlerini kontrol edebilecekler.
GAMI Venture Builder’ın yeni ürününde, kullanıcılar tek bir işlemle EVM bazlı layer1 ve layer2 birçok ağda birden fazla gönderim sağlarken, zaman ve dikkat avantajına sahip olacaklar. Bununla birlikte platform, rakiplerine kıyasla çok düşük bir komisyon ücreti fırsatı da sunacak. Kullanıcılar network transfer ücretleri hariç her bir toplu gönderim için yalnızca $1 platform komisyonu ödeyecek.
GAMI 2023 yılını dört ürünle kapatacak
Şirket, geçtiğimiz aylarda yayına aldıkları üçüncü platform olan ve an itibarıyla 100’den fazla projenin pazarlama faaliyetlerinde aktif olarak kullandığı, 122’den fazla ülkeden 14 bin kullanıcıya ulaşan Midle’ı hayata geçirmişti. 2023 hedefleri doğrultusunda çalışmaya devam eden GAMI Web3 Venture Builder, dördüncü ürünü TheSender.App ile sektördeki konumunu güçlendirmeye devam ediyor.