Caltech Apple ve Broadcom’a açtığı Wi-Fi davasından vaz geçti!

2016’da başlayan milyar dolarlık patent anlaşmazlığını nihayet sona erdirildi. Bir başvuruda Caltech, davayı önyargılı bir şekilde reddettiğini, yani tekrar açılamayacağını söyledi.

Caltech başlangıçta milyonlarca iPhone, iPad, Watch ve Broadcom çipli diğer Apple cihazlarının Wi-Fi tabanlı patentlerini ihlal ettiğini iddia etmişti. Enstitü başlangıçta 1,1 milyar dolarlık bir jüri ödülü kazandı; Apple, Caltech’e 837,8 milyon dolar ve Broadcom’a ek olarak 270,2 milyon dolar ödeme kararı verdi.

Ancak Apple ilerleyen süreçte temyize başvurdu ve federal temyiz mahkemesi, ödülü “yasal olarak desteklenemez” olarak nitelendirerek kararı bozdu. Yargıç özellikle Caltech’in aynı yongalar için hem Broadcom hem de Apple ile lisans pazarlığı yapabileceği yönündeki iddiasını reddetti.

Jüri daha sonra yeni bir duruşma yapılmasını emretti; ancak aynı zamanda orijinal jürinin Apple ve Broadcom’un iki Caltech patentini ihlal ettiği yönündeki bulgularını da onayladı. Duruşmanın bu haziran ayında yapılması gerekiyordu ancak süresiz olarak ertelendi. Taraflar geçen ağustos ayında mahkemeye “potansiyel bir anlaşmaya” vardıklarını söylediler ancak başka herhangi bir bilgi açıklamadılar.

Teknoloji, 802.11n ve 802.11ac Wi-Fi standartları için hayati önem taşıyor, ancak mucidi, patentlerin (veri aktarım teknolojisiyle ilgili) orijinal olarak Wi-Fi için tasarlanmadığını söyledi. 

Yakın zamanda gelecek iPhone‘lar ve diğer ürünler için çip sağlamak üzere 15 milyar dolarlık bir anlaşma imzalayan Broadcom, büyük bir Apple tedarikçisi olmaya devam ediyor. 

Caltech yakın zamanda Samsung‘a karşı benzer bir dava açtı ve halen Microsoft, Dell ve HP ile bekleyen Wi-Fi patent davaları bulunuyor.

E-atıklar eğitime katkı oldu!

Vodafone’un 4 yıl önce hayata geçirdiği “Bu Atıklar Kod Yazıyor” projesinde toplanan elektronik atıklar kodlama sınıfına dönüşmeye devam ediyor. Bugüne kadar toplam 20 tonu aşkın e-atığın geri dönüştürülmesini sağlayan Vodafone, 8 ilde kodlama sınıfları açarak 10 bin çocuğun hayatına dokundu.

Vodafone, elektronik atıkların geri dönüşümünü teşvik etmek ve bu konuda farkındalık yaratmak amacıyla 4 yıl önce başlattığı “Bu Atıklar Kod Yazıyor” projesini ülke genelinde yaygınlaştırmaya devam ediyor. Projeyle e-atıkları kodlama sınıfına dönüştüren Vodafone, bugüne kadar 8 ilde kodlama sınıfları açarak yaklaşık 10 bin çocuğun hayatına dokundu. Proje kapsamında toplanan e-atık miktarında geçtiğimiz yıldan bu yana önemli bir artış yakalanarak 20 tonu aşkın e-atık geri dönüştürüldü.

E-atıklar toplam atıkların yüzde birini, ama kirliliğin yüzde 70’i oluşturuyor

Dünya Elektronik Atık Günü vesilesiyle bir açıklama yapan Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Süel, şunları söyledi:

Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Süel

“Çoğunluğu zehirli ve zararlı maddeler içeren elektronik atıklar, doğru şekilde yok edilmediğinde insan ve çevre sağlığına ciddi zararlar veriyor. Dünyadaki atıkların sadece %1’ini e-atıklar oluşturmasına rağmen, topraktaki tehlikeli madde kirliliğinin %70’ine e-atıklar sebep oluyor. Amaç odaklı bir şirket olarak, çevreye karşı sorumluluk taşıdığımıza inanıyor ve çevresel etkimizi en aza indirmek için çalışıyoruz. 2025’e kadar şebeke kaynaklı elektronik atıklarımızın %100’ünü yeniden kullanmayı, yeniden satmayı veya geri dönüştürmeyi hedefliyoruz. 2022 mali yılında faaliyetlerimiz sonucu ortaya çıkan e-atıkların %99’unu geri kazanım ve geri dönüştürme yoluyla ekonomiye kazandırdık.

‘Bu Atıklar Kod Yazıyor’ projesiyle de e-atıkları topluyor ve bu atıkların lisanslı geri dönüşüm firması tarafından geri dönüştürülmesini sağlıyoruz. Bugüne kadar 20 tonu aşkın e-atık topladık. Geri dönüşümden elde edilen ekonomik gelirle 8 ilde kodlama sınıfları açtık ve yaklaşık 10 bin çocuğun hayatına dokunduk. Vodafone olarak, e-atıkları artı değere dönüştürmeye, böylece hem sosyal hem de çevresel etki yaratmaya devam edeceğiz.”

Yıl sonuna kadar 2 sınıf daha açılacak

Vodafone, eğitime destek olma ve çevresel etkisini azaltma hedeflerini harmanladığı “Bu Atıklar Kod Yazıyor” projesiyle, çalışanlarının, iş ortaklarının ve müşterilerinin evlerinden getirdiği e-atıkları topluyor ve lisanslı geri dönüşüm firması Akademi Çevre tarafından geri dönüştürülmesini sağlıyor. Geri dönüşümden elde edilen ekonomik gelirle, Türkiye Vodafone Vakfı ve Habitat Derneği işbirliğiyle yürütülen “Yarını Kodlayanlar” projesi kapsamında okullarda kodlama sınıfı kuruluyor. Bugüne kadar Mardin, Samsun, Adana, Gaziantep, Bingöl, Çanakkale, Uşak ve Bursa’da kodlama sınıfları açan Vodafone, bu yılın sonuna kadar 2 kodlama sınıfı daha açmayı hedefliyor.

53 kurum destek oldu

“Bu Atıklar Kod Yazıyor” projesine 2020 yılından bu yana kurumlar da destek veriyor. İş ortağı kurumlar İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Bursa, Denizli, Ordu, Kütahya, Batman, Tokat, Sakarya, Denizli, Diyarbakır, Gaziantep, Kayseri, Kocaeli, Samsun, Tekirdağ ve Giresun’da bulunan ofis ve fabrikalarında binlerce çalışanın desteğiyle e-atık topluyor. Projeye destek veren toplam kurum sayısı 53’e ulaştı. Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu’nun (OSBÜK) da eklenmesiyle geniş bir ekosisteme yayılan projenin destekçileri arasına son olarak Yemeksepeti de katıldı.  

Hangi atıklar toplanıyor?

“Bu Atıklar Kod Yazıyor” projesi kapsamında artık kullanılamaz durumda olan bilgisayarlar, tabletler, yazıcılar, cep telefonları, klavyeler, fareler, şarj cihazları, sunucular, kameralar, müzik çalarlar, kablolar, uzaktan kumandalar, elektrikli süpürgeler, dikiş makineleri, saç kurutma makineleri, kahve makineleri, elektrikli mutfak gereçleri, uzaktan kumandalı oyuncaklar, kulaklıklar, video oyunları ve oyun konsolları, elektrikli spor ekipmanları ve giyilebilir spor ekipmanları toplanıyor.

Yapay zeka ile çalışırken korkmanıza gerek yok; Google arkanızda!

Buna paralel olarak Google, araçları kullanılarak oluşturulan herhangi bir yapay zeka içeriğinin sizi hukuki sorunla karşı karşıya bırakması durumunda sizi savunmaya karar verdi; ancak bir uyarı var.

Google da dahil olmak üzere üretken yapay zeka programlarına dahil olan şirketler, hem yapay zeka modellerini eğitmek için kullandıkları materyaller hem de bu araçların son kullanıcılar için oluşturduğu içerik açısından kendilerini artan incelemelerin ortasında buldular. Örneğin, Google yakın zamanda yapay zeka modelini eğitmek için internetteki halka açık tüm bilgileri kaldırmaya karar verdi. Bu hamlenin kullanıcı gizliliği, veri erişimi izni ve telif hakkı ihlaliyle ilgili sonuçları nedeniyle bazı eleştirilere yol açması bekleniyor.

Bu kamuya açık tartışmaların ardından Google, yapay zeka araçları kullanılarak oluşturulan herhangi bir yapay zeka sanatının veya içeriğinin yanlışlıkla telif hakkı ihlaline yol açması durumunda sorumluluğu üstleneceğini duyurdu (Reuters aracılığıyla). 

Bu, Microsoft ve Adobe gibi markaların müşterilerine vaat ettiği koruma türüne benzer şekilde, yapay olarak oluşturulan materyalden etkilenen kullanıcılara hukuki yardım sağlamayı da içeriyor. Bununla birlikte, Google’ın yalnızca yapay zekasının yanlışlıkla telif hakkı yasasını ihlal etmesi ve kasıtlı ihlal durumunda sizi korumaması durumunda suçu üstleneceğini belirtmekte fayda var.

Google antitröst davası

Bard, bu kapsamda yer almıyor

Ayrıca bu olanak yalnızca Google Cloud ve Workspace’in bir parçası olarak sunulan ticari üretken yapay zeka hizmetleri (Vertex AI ve Duet AI) için geçerlidir; Bard listede yer almıyor

Google’ın ücretsiz hesap kullananlara değil, yalnızca ödeme yapan abonelerine hukuki destek sağlaması ticari anlamda mantıklı. Ancak son kullanıcılar olarak, herhangi bir sorun yaşamamak için yapay zeka ile oluşturduğunuz ve herkese açık olarak paylaştığınız şeyler konusunda daha dikkatli olmanız gerekiyor.

Google, kullanıcılarını korumanın yanı sıra, eğitim modellerindeki haksız önyargıları ortadan kaldırmak için de önlemler alırken, güvenlik açıklarını ve yapay zekanın sosyal özelliklerini belirlemek için kırmızı ekip çalışmasına (gerçek dünyadakine benzer saldırıları taklit etmek için etik bilgisayar korsanlarının yardımını almak) güveniyor. Bununla birlikte şirket, çocukları ve genç yetişkinleri kendilerine uygun olmayabilecek konulardan koruyacak araçlar da ekliyor.

Çin, batarya teknolojisinde devrim yaratabilecek bir cevher keşfetti

Çinli bilim insanları, batarya teknolojisinde devrim yaratabilecek bir cevher keşfetti. İç Moğolistan’da bulunan cevher, nadir toprak metali niyobyum içeriyor.Niyobyum, süper iletken özellikleri nedeniyle rağbet gören bir metaldir. Araştırmacılar, niyobyumun bataryalarda kullanılmasının, pillerin daha uzun ömürlü, daha hızlı şarj edilebilir ve daha güvenli olmasını sağlayabileceğini söylüyor.

Çin, şu anda niyobyumunun yüzde 95’ini ithal ediyor. Yeni keşif, ülkenin kendi kendine yeter hale gelmesine yardımcı olabilir.Araştırmacılar, niyobyumun bataryalarda kullanılmasının, elektrikli otomobillerin menzilini ve verimliliğini artırabileceğini söylüyor.Bu keşif, batarya teknolojisinde önemli bir gelişme olarak görülüyor. Gelecekte, niyobyumun kullanımının artması bekleniyor.

çİN niyobyum
453586448

Niyobyumun bataryalarda kullanılmasının faydaları

  • Daha uzun ömür: Niyobyum, pillerin daha uzun ömürlü olmasını sağlayabilir. Bu, pillerin daha az değiştirilmesi gerektiği anlamına gelir ve bu da çevresel etkinin azalmasına yardımcı olur.
  • Daha hızlı şarj: Niyobyum, pillerin daha hızlı şarj olmasını sağlayabilir. Bu, elektrikli araçların daha kısa sürede şarj edilmesine ve kullanıcıların daha fazla zaman kazanmalarına yardımcı olur.
  • Daha güvenli: Niyobyum, pillerin daha güvenli olmasını sağlayabilir. Bu, pillerin yangın riskini azaltır ve kullanıcıların güvenliğini artırır.

Çin’in kendi kendine yeterlilik hedefi

Çin, şu anda niyobyumunun yüzde 95’ini ithal ediyor. Yeni keşif, ülkenin kendi kendine yeterli hale gelmesine yardımcı olabilir. Bu, Çin’in batarya teknolojisinde liderlik konumunu güçlendirmesine yardımcı olacaktır.

Niyobyumun bataryalarda kullanılmasının, elektrikli otomobillerin menzilini artırma potansiyeli de vardır. Bu, elektrikli otomobillerin daha yaygın olarak benimsenmesini teşvik edebilir.

Çin’in batarya teknolojisinde devrim yaratabilecek cevher keşfi, önemli bir gelişme olarak görülüyor. Gelecekte, niyobyumun kullanımının artması bekleniyor. Bu, batarya teknolojisinin gelişmesine ve elektrikli araçların daha yaygın olarak benimsenmesine yardımcı olabilir.

Cerebrum Tech’e 50 Milyon TL yatırım!

Yapay zeka, finans, sanayi, e-ticaret, Web3 gibi farklı sektörlerde dikkat çeken ürün ve çözümleriyle öne çıkan yerli girişim stüdyosu Cerebrum Tech, Türkiye’nin teknoloji alanında lider girişim sermayelerinden Boğaziçi Ventures öncülüğündeki yatırımcılardan 50 Milyon TL yatırım aldı. Yatırım, 420 Milyon TL değerleme üzerinden gerçekleşti. Cerebrum Tech, bireysel ve kurumsal yatırımcıların katıldığı BV Growth Girişim Sermayesi Yatırım Fonu portföyünde yer alacak.

Cerebrum Tech, Türkiye’nin ilk 3 boyutlu avatarla geliştirilen, kişisel ve kurumsal versiyonları bulunan yapay zeka uygulaması Cere’yi Mart ayında kullanıcılarına sundu. Şirket, eylül ayında ise yapay zeka alanında inovatif çözümü olan Cere Insight’ı tanıttı. Çoklu dosya desteği ile yüklenen uzun belgeleri özetleyebilen, büyük veri setlerinden iç görüler oluşturabilen Cere Insight, kodlama bilgisi gerektirmeksizin gelişmiş LLM teknolojisi ve sorunsuz web entegrasyonuyla özelleştirilebilir chatbot oluşturma imkanı sunmasıyla fark yaratıyor. Ankara ve İstanbul’un yanı sıra Silikon Vadisi, Londra, Seul, Roterdam ve Malta’da ofisleri bulunan Cerebrum Tech, finans, sanayi, e-ticaret ve Web3 sektörlerinde de öncü faaliyetler yürütüyor.

Hedef, global pazarda daha da güçlenmek

Cerebrum Tech’in Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Erdem Erkul

Yapay zeka alanında Türkiye’nin lokomotif şirketlerinden biri haline gelen Cerebrum Tech’in Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Erdem Erkul, “Cerebrum Tech olarak 2021 yılında yola çıkarken, ülkemizdeki teknoloji girişimciliği ekosisteminin gelişimine katkı sağlamayı ve uluslararası ölçekte başarılı bir yeni nesil teknoloji şirketi olmayı hedeflerimiz arasına koyduk. Boğaziçi Ventures ile yaptığımız anlaşmanın, hedeflerimize doğru çok değerli adımlar atmamızın önünü açacağına inanıyorum. Yapay zeka gibi geleceği şimdiden şekillendiren yeni nesil teknolojilere dair mevcut ürünlerimizi küresel pazarlara ölçekleyerek, inovatif çözümler geliştirmeye devam edeceğiz” diye konuştu.

Türkiye’nin en önemli yatırım şirketlerinden Boğaziçi Ventures ve uluslararası yatırımcılara ek olarak geleceğin teknolojilerine yatırım yapan Inveo Ventures Coinvestment Girişim Sermayesi Yatırım Fonu da Cerebrum Tech’in yatırımcıları arasında yer aldı. Ayrıca, Cerebrum Tech’in ilk yatırımcılarından olan Faruk Eczacıbaşı yatırım turuna katılarak bireysel yatırımcılar arasında Cerebrum Tech’e güç vermeye devam edecek.

Teknolojiyi odağına alarak yenilikçi teknolojileri yakından takip eden Boğaziçi Ventures, son yıllarda önemli bir potansiyel ile büyümeye devam eden yapay zeka ve Web3.0 alanlarında Türkiye’nin en başarılı projelerinden biri olan Cerebrum Tech’in de yatırımcıları arasına katıldı. Boğaziçi Ventures Yönetici Ortağı Barış Özistek yaptığı açıklamada; “Boğaziçi Ventures disruptive innovation olarak tanımladığı teknoloji ile inşa edilmiş ve yapıcı-yıkım ile geleceği şekillendiren girişim projelerine yatırım yapma stratejisi ile 2023 yılında da hız kesmeden yeni yatırımlar yapmaya devam etti. BV Growth Girişim Sermayesi Yatırım Fonumuz ile yatırımcıları arasına katıldığımız Cerebrum Tech, portföyümüzün en önemli projeleri arasında şimdiden yerini aldı.

Türkiye’nin lider alternatif varlık yönetimi şirketi olarak faaliyet gösteren Boğaziçi Ventures, geleneksel yatırım yönetimi anlayışı yerine değer katacak projelere odaklanarak geleceğe yatırım yapma misyonunu edinmiştir. Biz Boğaziçi Ventures olarak teknolojiye ve ülkemizdeki teknoloji girişimcilerine inanıyoruz. Tüm yatırımlarımızda sadece maddi kaynak aktarımı yapmak yerine ekip olarak portföy şirketlerimizin yolculuğunda onlarla beraber olmaya devam ediyor ve onları bilgi, tecrübe ve ağımızla destekliyoruz. Cerebrum Tech’in büyüme yolculuğunda destek vermeye devam ederken ülkemizin girişimcilik ekosisteminde yeni bir başarı hikayesini birlikte inşa edeceğimiz için çok mutluyuz” dedi.

Nanotronics, yapay zeka ile yüzlerce çip fabrikası kuracak!

Matthew Putman, çip üretim tesislerine atıfta bulunarak, “Yarı iletken fabrikaların mülkiyetini demokratikleştiriyoruz.” diyor. Putman, üretim prosedürlerindeki kusurları tespit etmek için gelişmiş optik çözümler uygulayan, New York City merkezli bir endüstriyel yapay zeka şirketi olan Nanotronics‘in kurucusu ve CEO’su.

Cubefabs adı verilen yeni sistem, modüler denetim araçlarını ve diğer ekipmanlarını yapay zeka ile birleştirerek önerilen çip fabrikalarının kendilerini izlemesine ve buna göre uyum sağlamasına olanak tanıyor; aslında bu, Putman‘ın “otonom fabrika” dediği şeyin bir parçası. 

Putman, tesisin büyük kısmının önceden monte edilebileceğini, düz paketlenebileceğini ve nakliye konteynırlarına konulabileceğini, böylece tesislerin “dünyanın %80’inde” inşa edilebileceğini söylüyor.

Şirket, yıl sonuna kadar inşaatına başlamayı umduğu New York veya Kuveyt’teki bir prototiple başlayarak dünya çapında yüzlerce çiçek şekilli fabrika öngörüyor.

Uygulamalı matematik ve fizik alanında doktorası olan ve 8 yaşında ebeveynlerinin üretim şirketinde teknoloji alanında çalışmaya başlayan Putman, “Bu ilk günden beri benim hayalimdi.” diyor. 

Dünyanın çip bağımlılığı, yalnızca ABD’deki fabrika inşaatlarında yüz milyarlarca dolarlık bir artışla hiç bu kadar keskin bir rahatlama yaşamamıştı. Biden yönetiminin Çin’e getirdiği yeni çip kısıtlamaları, küresel çip savaşının hararetini artırdı ve diğerlerinin yanı sıra Amerikalı çip üreticilerini de sinirlendirdi. Yarı iletken talebinde son zamanlarda yaşanan yavaşlamaya rağmen, çiplere olan küresel açlığın iki katına çıkması bekleniyor. 

Bu arada bunları üretmenin maliyetleri dehızla artıyor. Moore yasası, bir entegre devredeki transistör sayısının her iki yılda bir ikiye katlandığını söylüyor; Rock kanunu ise bir çip üretim tesisinin maliyetinin çeyrek bir ikiye katlandığını söylüyor.

Putman, Nanotronics‘in malzeme ve otomasyon (ve prefabrik inşaat) konusundaki uzmanlığından yararlanarak ve fabrikayı standartlaştırıp küçülterek, ekonomiler için her şeye uyan tek bir büyük boyut arayışını vaaz eden hakim paradigmayı altüst etmenin bir yolunu görüyor ve “Eğer çok sayıda küçük fabrikayı hızlı bir şekilde ve birçok yerde inşa edebilirseniz, çok daha hızlı bir şekilde ölçeğe ulaşabilirsiniz.” diyor.

Mimarlar Rogers Partners ve Arup ile işbirliği içinde tasarlanan her Cubefab, ortasında bir hizmet “küpü” ve her biri yaprak gibi dallara ayrılan iki temiz odaya sığabilen modüler fabrikalarla siberpunk bir yoncaya benziyor. Bunlar, ayda birkaç yüz levha başlatma kapasitesine sahip, sektörde nano fabrikalar olarak bilinen küçük fabrikalar; Taiwan Semiconductor Manufacturing Company’nin Arizona’da inşa ettiği dev mega fabrika, birçok gecikme ve maliyet aşımından sonra 2025’te tamamen açıldığında ayda 20.000 levha başlangıcını hedefliyor.

Nanotronics, tek bir Cubefab kurulumunun tek bir fabrika ile bir dönümden başlayıp dört fabrika, altı dönümlük bir alana kadar büyüyebileceğini söylüyor. Şirket, her fabrikanın bir yıldan kısa sürede inşa edilebileceğini ve dört fabrikalı kurulumun maliyetinin 100 milyon doların altında olacağının tahmin edildiğini söylüyor. Nanotronics, proje için ne kadar para topladığını açıklamayı reddetti ancak Putman, şirketin daha önce aralarında Peter Thiel ve Skype kurucu ortağı Jann Tallin’in de bulunduğu yatırımcılardan 170 milyon dolar topladığını söyledi.

Putman, isimsiz bir Kuveytli müşterisinin yanı sıra, Nanotronics’in otomobil üreticileri ve sanayi şirketleriyle olası ortaklıkları tartıştığını ve Orta Doğu, Almanya, İspanya ve ABD’nin üç eyaletindeki yerleri hedeflediğini söyledi. Potansiyel müşterilerinin “dikey olarak entegre olmak isteyen herhangi bir şirket” olduğunu söylüyor.

Dünyanın yeni nesil çiplerinin nasıl ve nerede üretileceği açık bir soru haline geldi, ancak 500 milyar dolarlık bir sektörü yeniden şekillendirmek kolay olmayacak. Yarı iletkenler, bunu okuduğunuz cihaza güç veren gelişmiş çiplerin ve en güçlü yapay zeka sistemlerinin yanı sıra, büyüyen yenilenebilir enerji endüstrisi de dahil olmak üzere geniş bir kullanıcı yelpazesi için hayati önem taşıyan daha temel çiplerin temelini oluşturuyor. ABD’de icat edilmiş olmalarına rağmen, istikrarsız bir pazardaki aralıksız verimlilik talebi, yarı iletken üretiminin çoğunu Doğu Asya’ya itti; en gelişmiş yongalar, şu anda dünyanın en değerli yarı iletken üreticisi olan TSMC tarafından yalnızca Tayvan’da üretildi. 

Hükümetler ve çip şirketleri tedarik zincirlerini Asya’nın ötesinde çeşitlendirmeye çalışıyor ancak özellikle ABD ve Avrupa’da yeni fabrikalar kurmanın maliyetleri göz kamaştırıyor. CHIPS Yasası, ABD merkezli çip üreticilerine beş yıl boyunca doğrudan sübvansiyon olarak 39 milyar dolar sağlıyor ancak bu, en büyük çip şirketlerinden birinin bir yılda sermaye harcamalarına ayırdığı miktardan sadece biraz daha fazla. 

Putman, Intel, GlobalFoundries, Texas Instruments ve Samsung Foundry’nin inşaat halindeki ABD fabrikaları arasında TSMC ve Micron’un Arizona’da ve New York’un kuzeyinde inşa ettiği dev fabrikalara dikkat çekiyor. “İnşa edilmesi beş yıl sürüyor, çok büyükler, bütün bir şehir bloğunu kaplıyorlar, altyapı çok büyük.” diyor. “Bir fabrika inşa etmek katlanarak daha pahalıysa Moore yasasına ayak uyduramazsınız.

Yapay zeka çiplerine yönelik tüm ilgiye (ve yaptırımlara) rağmen dünya, LED’lerden lazerlere, arabalardan telefon şarj cihazlarına ve yapay zekayı destekleyen veri merkezlerine kadar her şeyde kullanılan daha yaygın çiplere olan açlığını giderek artırıyor. Ford, bu yılın başlarında yeterli miktarda çip tedarik edememesinin, üç aylık satışlarda 100.000 araç açığına yol açtığını açıklamıştı.  

Cubefabs’ın ilk etapta orta boyutlu 200 mm levhalar üzerine inşa etmek üzere tasarlayacağı işte bu tür yüksek güçlü, son teknoloji cihazlar. Cubefabs, silikon bazlı çipler yerine, üretim verimliliği ve daha dayanıklı, enerji tasarruflu cihazlar vaat eden daha yeni bir alt tabaka olan galyum oksit kullanarak bileşik yarı iletkenler olarak adlandırılan şeyleri üretecek. Putman’a göre buna “Talep edilen, tedariki yetersiz olan veya daha önce optimize edilmemiş, dolayısıyla maliyet açısından verimli olmayan özel çipler de dahildir.” diyor. 

Bunun gibi daha yeni çipler üreten prefabrik nanofabriklerden oluşan bir sistem, şirketlerin veya akademik laboratuvarların tedarik zincirleri üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmalarına yardımcı olabilir, arzı talebe göre daha hızlı ayarlamalarına ve kendilerini sık sık şoklara ve kıtlıklara maruz kalan bir pazardan izole etmelerine olanak tanıyabilir. İlk kuantum bilgisayar şirketi ve girişim yatırımcısı olan MagiQ Technologies’in kurucusu ve başkanı Bob Gelfond, “Süreci daha hızlı, daha ucuz, daha verimli hale getirmek; bu da sayıların daha hızlı ayarlanmasına, talep azaldıkça arzın azaltılmasına veya artırılmasına olanak tanıyor.” diyor.

Her Cubefabs, Nanotronics‘in tedarik ve prefabrikasyonu yönettiği, fabrikayı sahibinin ihtiyaçlarına göre kurduğu, servis ve izleme sağladığı ve lisans ücretlerinin yanı sıra fabrikanın çıktılarından elde edilen gelirden pay aldığı bir franchise modeli altında satılacak. Şirketin finans müdürü Alice Globus, bu fikrin Nanotronics’in projeyi sermayeye dönüştürmesine yardımcı olduğunu ve müşteriler üzerindeki mali ve beceri yükünü azalttığını, “bunun da onların bunu yapmalarını sağladığını” söylüyor. “Ayrıca fabrikanın sahibi olmadan da sürekli işin içinde olmamızı sağlıyor.

Putman, “Bunu bir teslimat olarak düşünüyoruz.” diyor. “Bir enstrüman teslim etmemiz gibi, ama şimdi tam bir fabrika teslim ediyoruz.”

Yarı iletken ekonomisinin mevcut yasalarına meydan okumak için Nanotronics’in yine de çeşitli fikir ve teknolojileri tek bir uygulanabilir sistemde bir araya getirebileceğini göstermesi gerekecek. Bunu başarmak, yalnızca bir fabrika için gerekli olan birçok bileşenin ve boruların önceden üretilmesini değil, aynı zamanda talaş yapımı için gereken diğer makinelerin (birikim, kaplama, fotolitografi, temizleme ve diğer aletler ve gezinme) tedariki için potansiyel olarak düzinelerce ortakla çalışmayı da gerektirecek.

Özellikle ABD’de bir fabrika inşa etmek ve tüm karmaşık parçalarını monte etmek, beklenenden daha karmaşık ve daha maliyetli olma eğiliminde.

Nanotronics, Cubefabs fikrinin taslağını çizmeye başlamak için, sıcak Orta Doğu çöllerinden New York’un soğuk taşra bölgelerine kadar çeşitli iklimler için pratik olan fabrika tasarımlarını tanımlayabilecek tasarım ve iklim araştırmaları konusunda yardım almak üzere Rogers ve Arup‘a başvurdu. Dahili bir tasarım ekibi, dünya çapındaki çeşitli inşaat kurallarına ve düzenleyici ortamlara uyum sağlayabilmek için altyapı planlarını geliştirdi ve mühendisler yeni donanım ve makine öğrenimi yazılımı kombinasyonları üzerinde çalışmaya başladı.

Büyük çip fabrikaları zaten yüksek oranda otomatikleştirilmiştir, ancak Putman daha küçük, yapımı daha kolay fabrikaların otomasyonunun, vasıflı işçilerin kolayca bulunamadığı yerlerde fırsatlar açtığını düşünüyor. Vasıflı çip işçisi sıkıntısı yaygın; hatta ABD TSMC’nin tamamında bile Temmuz ayında Arizona’daki 12 milyar dolarlık tesisin açılışını erteledi çünkü fabrikanın ekipmanlarını kurmak için yeterli vasıflı işçi bulamadığını söyledi; yakın zamanda tesis çalışanlarının yarısının Tayvan’dan gelmesi gerekeceğini söyledi.

Putman, tek bir otomatik Cubefab’ın çalıştırılması için yalnızca 30 kişiye ihtiyaç duyulacağını ve bunların “yarı iletken uzmanları olmasına gerek olmadığını” söylüyor. “Yapay zeka, normalde bir fabrikada ihtiyaç duyacağınız uzmanlık ihtiyacını ortadan kaldırıyor.” 

Cubefabs’ın Kuveyt merkezli yatırımcısı Anwaar AlMahmeed, küçük ölçekli çip yapımının otomatikleştirilmesinin özellikle Ortadoğu’da ve çip yapımının henüz yeni gelişmeye başladığı diğer bölgelerde cazip olabileceğini söylüyor. 

Henüz çip substratı olarak ticarileştirilmemiş olan galyum oksidin seçimi başka bir zorluk oluşturabilir. Putman, kararın, bir fabrikayı küçük, uyarlanabilir, prefabrik bir tasarıma sığdırabilmenin yanı sıra “dünyadaki sorunlar olduğunu bildiğimiz kısıtlamalar” da dahil olmak üzere şirketin kendisi için belirlediği bir dizi sınırlamanın sonucu olduğunu söylüyor.

Galyum oksit diğer bileşik yarı iletkenlerden daha verimli ve silikondan yaklaşık beş kat daha verimli, bu da daha düşük ağırlık ve daha az pil aşınmasına olanak tanıyor. Yüksek ısıya dayanabilir, bu da onu daha çok yönlü kılıyor. Galyum toplu olarak da yetiştirilebiliyor ve ultra saf su ihtiyacını ortadan kaldırmak gibi daha az üretim ve kaynak talebi doğuruyor. Putman, galyum oksitle “Çok fazla gaz ve malzeme kullanmıyoruz ve aynı türden atıklarımız yok.” diyor. “Yüzlerce adım yerine yalnızca on iki adımlık bir süreç.” 

Putman otomasyonun, diğer tüm faydalarına ek olarak; kaynak yoğunluğuyla bilinen ve çoğu tehlikeli olmak üzere yılda binlerce ton atık üreten bir endüstrinin çevresel etkisini daha da azaltmaya yardımcı olacağını umuyor. “Malzemeyi ve cihazı üretilmeden önce sabitleyen yapay zekaya sahip olduğunuz için, nihai malzemede daha az israf oluyor.” diyor.

Globus, inşaat ve tedarikle ilgili zorlukların başlangıçta kaçınılmaz olduğunu kabul ediyor ancak Nanotronics‘in çok çeşitli tedarikçi ve yüklenicileri yönetme becerisine güvendiğini söylüyor. “Diğer uygulama türleri için bunu binlerce kez yapmış olan uzmanlarla ortaklık yapıyoruz.” 

Zorluklara rağmen riske değer. “Dünyayı değiştirecek teknolojiyi çok az kez görürsünüz ve sanırım şu anda bunun zirvesindeyiz.” diyor. “Üç yıl içinde dünyanın tamamen farklı bir yer olacağını düşünüyorum.

Putman şunu ekliyor: “Ve bir Cubefab için bir yıla ihtiyacımız var!

TSMC, Çin’deki çip tesisini için ABD’den onay bekliyor!

Açıklamada, “Dünyanın en büyük çip üreticisi TSMC’ye Nanjing’de faaliyet göstermeye devam etme yetkisi verildi ve şu anda Çin’deki operasyonlarımız için kalıcı bir yetki başvurusunda bulunma sürecindeyiz” denildi. “Sanayi ve Güvenlik Bürosu (BIS) tarafından, kalıcı bir yetkilendirme görevi görecek Doğrulanmış Son Kullanıcı (VEU) yetkilendirmesine başvurmamız tavsiye edildi.

VEU yetkileri 2007’den beri mevcuttu, ancak TSMC geçmişte böyle bir lisansa başvurmanın “gerekmediğini” söyledi. ABD Ticaret Bakanlığı’na bağlı BIS, ihracat kontrollerinden sorumlu.

Şirket, “VEU süreci aracılığıyla kalıcı bir yetki almayı bekliyoruz.” diye ekledi.

Tayvanlı çip üreticisi, geçen yıl Nanjing’deki çip tesisi için ABD ekipman desteğini almaya devam etmek üzere bir yıllık lisans aldı. Geçen yıl 7 Ekim’de ABD, 14 nanometre seviyesinde veya daha iyi mantık çipleri üretebilen her türlü yeni ekipmanın Çin’e sevkiyatını engellemek için kapsamlı ihracat kontrolleri uygulamaya koydu.

TSMC bünyesindeki Nanjing tesisi, genellikle 14 nm sınıfıyla aynı seviyede olduğu düşünülen 12 nm ve 16 nm yongaların yanı sıra daha az gelişmiş 28 nm ve 22 nm yongalar üretiyor. Nanometre ne kadar küçük olursa çipler o kadar gelişmiş ve güçlü oluyor.

GM tedarik zinciri

Washington’un ihracat kontrolleri, yalnızca ABD’li çip aletleri üreticilerinin Çin’deki yüksek kaliteli çip üretimini desteklemesini engellemekle kalmıyor, aynı zamanda TSMC gibi diğer yerlerdeki şirketlerin, ABD tarafından onaylanmadıkça belirli durumlarda Çinli müşterilere hizmet vermek için Amerikan yapımı ekipman kullanmasını da yasaklıyor.

TSMC tarafından Nanjing tesisi için yapılan kalıcı lisans başvurusu, Washington’un ihracat kontrollerini daha da sıkılaştırmaya hazırlanmasıyla birlikte geldi. 

Huaweiin ağustos ayında beklenmedik bir şekilde 5G özellikli akıllı telefonu piyasaya sürmesi, politika yapıcılar arasında alarma yol açtı; Ticaret Bakanlığı Sekreteri Gina Raimondo, gelişmeyi “rahatsız edici” olarak nitelendirdi ve Çin’in teknoloji hırsını dizginlemek için yeni araçlara ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

Apple, iOS 17.1 güncellemesini 24 Ekim’de yayınlayacak

Apple, Fransız düzenleyici kuruluş ANFR tarafından açıklanan bir takvim doğrultusunda iOS 17.1 güncellemesini kullanıcılarına sunmaya hazırlanıyor. Bu güncelleme, iPhone 12’nin uzun süredir gündemde olan elektromanyetik radyasyon sorununu çözmeyi hedefliyor. ANFR’nin verilerine göre, Apple’ın yeni iOS sürümü 24 Ekim’de kullanıcılara sunulacak.

Geçtiğimiz aylarda Fransa, iPhone 12’nin satışlarını askıya almış ve cihazın elektromanyetik radyasyon düzeylerini Avrupa standartlarına uygun hale getirmesi için Apple’a emir vermişti. ANFR, iPhone 12’nin SAR değerini hesaplayarak yapılan testlerde, cihazın vücut dışı tespit mekanizmasını dikkate almadığını iddia etti. Apple ise her zaman iPhone 12’nin kullanımının güvenli olduğunu savunsa da, radyasyon sorununun tamamen giderilmesi için bir güncelleme yayınlayacağını açıkladı.

iOS 17.1 güncellemesi, sadece radyasyon sorununu çözmekle kalmayacak, aynı zamanda bir dizi kullanıcı dostu özelliği de beraberinde getirecek. Apple Müzik kullanıcıları artık favori şarkılarını daha kolay yönetebilecekler. Ayrıca, internet üzerinden AirDrop desteği eklenerek dosya paylaşımı daha kullanışlı hale gelecek. Cüzdan uygulaması da güncellenecek ve kullanıcılara banka ve kredi kartı bakiyelerini görme seçeneği sunulacak.

iPhone 15 Pro kullanıcıları da bu güncellemeden yararlanacaklar. Eylem düğmesindeki değişiklikler sayesinde daha hızlı ve kolay işlemler gerçekleştirebilecekler. Ayrıca, iOS 17.1 güncellemesi iPhone 15 Pro kullanıcılarına özel bazı geliştirmeler sunacak.

OS 17.1 güncellemesi, radyasyon sorununun yanı sıra bir dizi yeni özelliği getirerek Apple kullanıcılarının deneyimini daha da geliştirecek. Kullanıcılar, 24 Ekim’de bu güncellemeyi indirip yükleyerek, iPhone’larını daha güvenli ve işlevsel bir şekilde kullanmaya devam edebilecekler. Apple’ın bu adımı, teknoloji dünyasında büyük bir ilgiyle karşılanıyor ve iOS cihazlarına daha fazla kullanıcı memnuniyeti sağlama yolunda atılmış önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

Uber, cinsel saldırı mağdurları tarafından dava edildi!

Her iki taraf için de riskler oldukça yüksek ve bunun gelecekteki Uber yolcularına ve sürücülerine uzanan sonuçları var. 

Davanın sonucu, Uber platformunda kapsamlı değişikliklere yol açabilir; davacılar, bunun cinsel saldırıları azaltacağını ve mahremiyetle ilgili yeni endişeleri artıracağını öne sürüyor.

Uber, uygulamasındaki 911 düğmesi ve bir arkadaşla konum paylaşma yeteneği gibi yeni güvenlik özellikleri aracılığıyla, davalara konu olan cinsel saldırılara çözüm bulmaya çalıştı. Ancak hayatta kalanlar ve avukatları, müdahalenin yetersiz olduğunu söylüyor ve araç içi güvenlik kameraları gibi daha iyi teknolojik çözümler talep ediyorlar.

Uber, 2018’de tanıtılan 911 butonu ve konum paylaşma özelliğinin yanı sıra son beş yılda uygulamaya başka özellikler de ekledi. Uber, 2021’de yolcuların ve sürücülerin yolculuk sırasında ses kaydetmesine olanak tanıyan bir özelliği tanıttı. 

Ertesi yıl Uber, yolculara bir ADT güvenlik temsilcisinden canlı yardım sağlamanın yanı sıra yolcuların doğru sürücüye bağlandığından emin olmak için PIN doğrulamaları sağlayacak bir pilot uygulama başlattı.

Federal mahkemedeki çeşitli davaları birleştirmek için dilekçe veren, çok bölgeli davalar üzerinde çalışan hukuk firmalarından biri olan Peiffer Wolf Carr Kane Conway & Wise hukuk firmasının ortağı ve cinsel saldırı avukatı Rachel Abrams, Uber arabalarında zorunlu araç içi kameraların “güvenlik açısından gerekli” olduğunu söylüyor.

Araç içi kameralar sadece yolcuyu değil, şoförü de korur

Abrams, araç içi kameralarla donatılmış taksilerle ilgili araştırmalardan elde edilen verilere atıfta bulunarak, bunun yolculara yönelik cinsel saldırıların yanı sıra yolcuların sürücülere yönelik saldırı olaylarını da büyük ölçüde azalttığını söyledi. 

Abrams’ın, Uber’in güvenlik kameralarını uygulamakta neden yavaş davrandığına dair kendi teorisi var.

Sorun maliyet değil.” dedi. “Bu, sürücüleri caydıracak çünkü pek çok sürücü kamera istemiyor. Yani eğer sürücüleri yoksa para da kazanamazlar.”

Pek çok sürücü, genellikle sigorta talepleri için yedek kanıt olarak veya Uber platformunun adil olmayan şekilde devre dışı bırakılmasına karşı kendilerini savunmak amacıyla yolculukları kaydetmek için kendi araç içi kameralarını kuruyor

Platform, sürücülerin akıllı telefonlarına video kaydetmelerine olanak tanıyan yeni bir video kayıt özelliğinin pilot uygulamasını da yürütüyor. Ancak bu durumlarda sürücü neyi, ne zaman kaydedeceğine ve bu verileri ne zaman paylaşacağına karar verebiliyor. 

Uber Türkiye'de çalışıyor mu

Diğer talepler

Birleştirilen davada hayatta kalanlar ayrıca Uber’in “hızlı ve yüzeysel geçmiş kontrollerinin” standartların altında olduğunu ve sürücülerin hızlı bir şekilde kaydolmasını mümkün olduğunca kolaylaştırmak için tasarlandığını iddia ediyor. 

Uber, geçmiş kontrolleri yapmak için Checkr ve Appriss gibi üçüncü taraf şirketleri kullanıyor. The Rideshare Guy’ın kıdemli katılımcısı Sergio Avedian, bunun “en iyi ihtimalle sulandırıldığını ve çürük elmaların çatlaklardan düşmesinin garanti edilmediğini.” söylüyor.

Dava, Uber’in potansiyel sürücüleri FBI veritabanları üzerinden çalıştıracak parmak izi almayı da içermesi yönünde çağrıda bulunuyor. 

Uber, çoğu taksi operatörünün aksine, şirkete çok az gözetim altında veya hiç gözetim olmadan kendi özgeçmiş kontrollerini yürütme yetkisi veren sürücüler için ek özgeçmiş gereksinimlerine karşı lobi yaptı.

Uber ve Lyft, lekeli parmak izlerinin hatalı sonuçlara yol açabileceğini ve parmak izi kontrollerinin, orantısız derecede yüksek tutuklama oranlarıyla karşı karşıya kalan bazı azınlık toplulukları üzerinde ayrımcı etkiler yaratabilecek tarihi tutuklama kayıtlarına referans verdiğini söylüyor. Bir Uber sözcüsü, CNN’e tutuklama kayıtlarının eksik olduğunu ve çoğu zaman bir kişinin bir suçtan hüküm giyip hüküm giymediğine ilişkin bilgilerin eksik olduğunu söyledi.

Hayatta kalanlar, araç içi gözetim ve daha kapsamlı özgeçmiş kontrollerinin yanı sıra, Uber’den yolcularla etkileşim konusunda sürücü eğitimi, sürücüler için sıfır tolerans politikası, cinsel taciz eğitimi ve öğretimi ve müşteri raporlamasını teşvik edecek daha yeterli bir sistem uygulamasını istiyor.

Cinsel saldırılar Uber için süregelen bir sorun

Uber, yolculuk sırasında cinsel saldırıya uğradıklarını iddia eden yolcular tarafından son birkaç yılda birçok kez dava edildi. Lyft de benzer davalar ve suçlamalarla defalarca karşı karşıya kaldı. 

Uber’in kullanım şartları uyarınca, cinsel saldırı durumlarında şirkete karşı toplu dava açılamaz; bu nedenle her davanın ayrı ayrı görülmesi gerekiyor. Bu durum hayatta kalanların kolektif olarak kendilerini savunmalarını engelledi. 

Kaliforniya’nın Kuzey Bölgesi’nden Yargıç Charles Breyer, duruşma öncesi duruşmalara başkanlık edecek. Bu, ilk kez bir federal yargıcın bu davaların büyük bir kısmı için karar vermesine olanak tanıyacak ve bu da yargılamayı kolaylaştıracak. 

Breyer, tarafların anlaşmasına bağlı olarak duruşmalara başkanlık edebilir. Taraflar yargılama için davaya Yargıç Breyer’in başkanlık etmesi konusunda anlaşamazlarsa, davalar yargılama için kendi ülkelerinin yargı yetkisine geri döner.

Kaliforniya’da da Uber’e karşı birleştirilmiş bir dava daha açıldı, ancak bu dava yalnızca o eyalette hayatta kalanları kapsıyor

Uber, çok sayıda ret talebiyle başvuruda bulunarak bu davaların birleştirilmesini durdurmaya çalıştı. Şirketin suç teşkil eden davranışlara karşı koruma sağlama konusunda davacılara karşı bir yükümlülüğünün bulunmadığını ileri sürüyor. Hayatta kalanları temsil eden avukatların, Uber‘in yolculara, onların güvenliğini sağlamak için makul önlemleri alma görevi de dahil olmak üzere, bir ihmalkarlığı olduğunu kanıtlaması gerekecek. 

Tanık ve bilirkişi ifadeleri ve belge keşfi de dahil olmak üzere duruşma öncesi konular Yargıç Charles Breyer tarafından dinlenecek. Abrams, duruşmaların zaman çizelgesinin önümüzdeki bir ila iki yıl boyunca sürmesini bekliyor. 

Microsoft açık bulanı ödüllendirecek!

Microsoft Perşembe günü yaptığı duyuruda, yapay zeka destekli Bing hizmetleri ve uygulamalarındaki güvenlik açıklarını bulup bildiren kullanıcıları ödüllendirecek yeni bir ödül programını duyurdu. Bu program, en kritik güvenlik açıklarını bulmaları için kullanıcılara 2.000 ile 15.000 dolar arasında değişen ödüller sunacak.

Bu program ile Bing kullanıcılarının daha güvenli ortamda çalışmalarının sağlanması hedefleniyor.Program, Bing’in yapay zeka destekli altyapısı, Microsoft Edge entegrasyonu, Başlangıç uygulamaları ve Skype mobil versiyonunu kapsayacak. Program ile Bing kullanıcılarının daha güvenli bir şekilde arama yapabilmesi, Microsoft Edge’in yapay zeka destekli özelliklerini daha güvenle kullanabilmesi, Başlangıç uygulamalarının kötü amaçlı yazılımlardan korunması ve Skype mobil versiyonunun daha güvenli hale getirilmesi hedefleniyor.

Microsoft Bing yapay zeka

Microsoft, yapay zeka alanındaki yatırımlarını sürdürerek güvenliği artırmayı hedefliyor. Bu program da bu hedefe ulaşmak için önemli bir adım olarak görülüyor.

Güvenlik araştırmacıları, Microsoft Security Research Center üzerinden hata bildirimi yapabilecekler. Hata bildirimi sırasında, güvenlik açığının nasıl tespit edildiği, açığa neden olan faktörler ve açığın nasıl düzeltilebileceği gibi bilgiler yer alacak.

Program, 14 Ekim 2023 tarihinde başlıyor ve 31 Aralık 2023 tarihinde sona erecek. Program’a katılmak için bir güvenlik araştırmacısı olmak ve Microsoft Security Research Center’da bir hesap oluşturmak gerekiyor. Hata bildirimi için kullanılacak araç ve yöntemler, Microsoft Security Research Center web sitesinde açıklanmaktadır. Hata bildirimi süreci, güvenlik açığının önemine göre üç aşamada gerçekleşecek.

Microsoft’un Bing AI hata bulma programı, Bing kullanıcılarının daha güvenli bir şekilde Bing’i kullanmasına yardımcı olacak önemli bir adımdır. Program, Microsoft’un yapay zeka güvenliğine verdiği önemi de gösteriyor.

Galatasaray, Dünyanın İlk dijital taraftarı Leo’yu tanıttı

Galatasaray, dünyanın ilk dijital taraftarını tanıttı. Leo adındaki sanal karakter, müzik, video ve resim alanlarında “influencer” olacak. Galatasaray, Leo’yu tanıttığı açıklamasında, “Türkiye’de ilklerin ve enlerin kulübü olma geleneğini sürdürerek spor ile dijital dünyayı birleştiren bir yeniliğe imza atıyoruz” dedi.

Leo, Galatasaray’ın resmi sosyal medya hesaplarında da yer alacak. Taraftarlar, Leo’yu takip ederek ve ona etkileşim vererek kulübe maddi olarak da katkı sağlayabilecek. Leo’nun tanıtımı, spor kamuoyunda olumlu karşılandı. Birçok kişi, Galatasaray’ın bu yeniliğin öncüsü olmasından dolayı takdir etti.

Leo’nun özellikleri

Leo, 18 yaşında, Galatasaraylı bir genç olarak kurgulandı. Galatasaray’ın renklerini taşıyan bir kıyafet giyiyor ve sarı-kırmızılı bir ata biniyor.

Leo, müzik, video ve resim alanlarında içerik üretecek. Müzik alanında, Galatasaray’a ve taraftarlara ithafen şarkılar ve rap parçaları yapacak. Video alanında, Galatasaray’ın maçlarından ve etkinliklerinden görüntüler paylaşacak. Resim alanında ise Galatasaray’a ve taraftarlara ait çizimler yapacak.

Leo’nun hedefleri

Leo, Galatasaray’ın dijital taraftar sayısını artırmak ve kulübün dijital gelirlerini artırmayı hedefliyor. Ayrıca, Galatasaray’ın kültürünü ve değerlerini dijital dünyada tanıtmayı da hedefliyor.

Leo’nun geleceği

Leo’nun başarısı, spor kulüplerinin dijital taraftarlık konusunda yeni arayışlara girmesine neden olabilir. Galatasaray, Leo ile birlikte spor dünyasında bir ilke imza attı ve bu yeniliğin gelecekte daha da yaygınlaşacağı öngörülüyor.

Galatasaray’ın dijital taraftarı Leo’yu takip edebileceğiniz sosyal medya hesapları:

Twitter: https://twitter.com/LeoTheFan1905

Instagram: https://www.instagram.com/leothefan/

Youtube: https://www.youtube.com/@leothefan

Spotify: https://spotify.link/g3ESyI325yb

Canon, çip üretiminde iddialı!

Şirket kısa bir süre önce, mevcut son üretim düğümlerini kullanarak mikroçipler ve diğer yarı iletken tabanlı bileşenler üretmek için özel olarak tasarlanmış bir “nanobaskı yarı iletken üretim” ekipmanı olan FPA-1200NZ2C’yi tanıttı. 

Canon’un çip üretimine yönelik çözümü, rakiplerine benzer yetenekler sunuyor gibi görünüyor ancak nanobaskı teknolojisinin kullanımı sayesinde bunu önemli ölçüde daha düşük güç tüketimiyle yapıyor.

Geleneksel fotolitografi sistemlerinden farklı olarak, nanobaskı litografisi (NIL), bir devre desenini dirençli kaplı levha üzerine aktarmak için optik bir mekanizmaya dayanmaz. Canon‘un NIL makinesi, şirket tarafından açıklandığı gibi esasen bir damga görevi gören, devre deseni basılmış bir maskeyi levhanın direncine bastırarak aynı sonucu elde ediyor.

FPA-1200NZ2C, minimum 14 nm hat genişliği ile desenleme iş yüklerini işleyebiliyor; Canon’un belirttiği bu yetenek, günümüzün “en gelişmiş mantıksal yarı iletkenlerini” üretmek için gerekli olan 5 nm üretim düğümüyle karşılaştırılabilir düzeyde. Canon, maske teknolojisinde devam eden gelişmelerle birlikte NIL tekniğinin minimum 10 nm’lik (2 nm’lik düğüme eşdeğer) bir çizgi genişliğine ulaşmaya hazır olacağını öngörüyor.

Yeni FPA-1200NZ2C cihazı ayrıca ince parçacık kirlenmesini en aza indirecek şekilde tasarlanmış yenilikçi çevresel kontrol teknolojisiyle donatıldı. Canon’un NIL çözümü, aşırı ultraviyole (EUV) litografi makineleri gibi “özel” bir ışık kaynağı gerektirmediğinden, enerji açısından oldukça verimli ve güç tüketimini önemli ölçüde azaltarak CO2 azaltımına katkıda bulunuyor.

FPA-1200NZ2C, yukarıda belirtilen ince parçacık kontrol teknolojisi sayesinde, artan sayıda hatasız katmana sahip karmaşık yarı iletken devreler üretme kapasitesine sahip. Canon, bu makinenin, onlarca nanometrelik mikro yapılara sahip genişletilmiş gerçeklik (XR) cihazları için metalenslerin yanı sıra CPU’lardaki ve diğer çeşitli yarı iletken cihazlardaki mantık devreleri de dahil olmak üzere çok çeşitli uygulamalar için kullanılabileceğini belirtiyor.

Takshashila Enstitüsü başkanı Pranay Kotasthane’nin CNBC ile yaptığı röportajda belirttiği gibi, nanobaskı litografisi 20 yılı aşkın süredir var olan bir teknik. Ancak teknoloji önemli bir ilgi çekmeyi başaramadı; bunun başlıca nedeni, Hollandalı ASML şirketi tarafından üretilen aşırı ultraviyole (EUV) makinelerin son derece karmaşık çip ürünleri için üstün sonuçlar sağlamasıydı. 

NIL teknolojisini 2004’ten bu yana geliştiren Canon, artık bu “ucuz” çözümün gelişmiş mikroçipleri bağımsız olarak üretmek için “yeterince iyi” olduğu fikrine güveniyor.

Ferrari, kripto para ile ödeme alacak!

Ferrari Pazarlama ve Ticaret Şefi, Reuters’a yaptığı açıklamada Ferrari’nin ABD’deki lüks spor otomobilleri için kripto para birimiyle ödeme kabul etmeye başladığını ve varlıklı müşterilerinden gelen talepler doğrultusunda bu planı Avrupa’ya kadar genişleteceğini söyledi.

Mavi çipli şirketlerin büyük çoğunluğu, Bitcoin ve diğer tokenlerin değişkenliği nedeniyle bunları ticaret için kullanışsız hale getirdiğinden kriptodan uzak durdu. Düzensiz düzenleme ve yüksek enerji kullanımı da kripto paranın bir ödeme aracı olarak yayılmasını engelledi.

Bunlar arasında, CEO Elon Musk‘un çevresel kaygılar nedeniyle durdurmasından önce 2021 yılında en büyük kripto para olan Bitcoin ile ödeme kabul etmeye başlayan elektrikli otomobil üreticisi Tesla da yer alıyor.

Ferrari Pazarlama ve Ticaret Direktörü Enrico Galliera, Reuters’a kripto para birimlerinin, yeni yazılımların tanıtılması ve yenilenebilir kaynakların daha fazla kullanılması yoluyla karbon ayak izlerini azaltmak için çaba sarf ettiğini söyledi.

Bir röportajda, “Tüm değer zincirimiz boyunca 2030 yılına kadar karbon nötrlüğe ulaşma hedefimiz kesinlikle doğrulandı.” dedi.

Ferrari, müşterilerinin çoğunun kriptoya yatırım yapması nedeniyle kararın piyasadan ve bayilerden gelen taleplere yanıt olarak geldiğini söyledi.

“Bazıları servetlerini kripto para birimleri etrafında inşa eden genç yatırımcılar.” dedi. “Bazıları da portföylerini çeşitlendirmek isteyen daha geleneksel yatırımcılar.”

İkinci en büyük kripto para birimi olan Ethereum ETH=BTSP gibi bazı kripto para birimleri enerji verimliliğini artırırken, Bitcoin hala enerji yoğun madenciliği nedeniyle eleştirilere maruz kalıyor.

Ferrari, bu yılın ilk yarısında ABD’nin de dahil olduğu Amerika bölgesine 1.800’den fazla otomobil sevk etti.

Galliera, Ferrari’nin kripto yoluyla kaç araba satmayı beklediğini söylemedi. Şirketin sipariş portföyünün güçlü olduğunu ve 2025’e kadar tamamen dolu olduğunu ancak şirketin bu genişleyen evreni test etmek istediğini söyledi.

“Bu, mutlaka müşterimiz olmayan ancak Ferrari almaya gücü yeten insanlarla bağlantı kurmamıza yardımcı olacak.” dedi.

2022’de fiyatları 200.000 Euro’nun (211.000 $) üzerinde başlayan ve 2 milyon Euro’ya kadar çıkan 13.200 araba satan İtalyan şirket, kripto planını gelecek yılın ilk çeyreğine kadar Avrupa’ya ve ardından diğer bölgelere genişletmeyi planlıyor.

Avrupa, Orta Doğu ve Afrika (EMEA), Ferrari’nin en büyük bölgesi olup, bu yılın ilk yarısındaki toplam otomobil sevkiyatının %46’sını oluşturuyor.

Galliera, “ABD ve Avrupa’da ilgi aynı, çok büyük farklılıklar görmüyoruz.” dedi.

Rusya kripto para

Kripto para birimlerinin kısıtlandığı ülkeler arasında Çin yer alıyor.

Ferrari, ABD’deki ilk aşama için en büyük kripto para birimi ödeme işlemcilerinden biri olan BitPay‘e yöneldi ve Bitcoin, Ethereum ve en büyük stabilcoinlerden biri olan USDC ile işlemlere izin verecek. Ferrari farklı bölgelerde başka ödeme işlemcilerini kullanabilir.

Galliera, “Kripto para birimleri aracılığıyla ödeme yaparsanız fiyatlar değişmeyecek, ücret veya ek ücret olmayacak.” dedi.

Bitpay, Ferrari bayileri adına kripto para birimi ödemelerini anında geleneksel para birimine dönüştürecek, böylece fiyat dalgalanmalarından korunacaklar.

Ödeme işlemcisi olarak BitPay, sanal para birimlerinin meşru kaynaklardan gelmesini ve suç faaliyetlerinden elde edilmemesini veya suç gelirlerini aklamak, vergi kaçırmak için kullanılmamasını sağlayacak.

Ferrari‘nin Pazarlama ve Ticaret Şefi, ABD’li bayilerin çoğunluğunun bu plana zaten kaydolduğunu veya kabul etmek üzere olduğunu söyledi.

Galliera, “Yakında diğerlerinin de katılacağından eminim.” dedi.

Akıllı telefon ekranları kendi kendini tamir edebilecek!

0

Akıllı telefonlar, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Ancak bu cihazların en büyük sorunlarından biri de ekran hasarları. Bu sorun, yakında tarihe karışabilir.

Akıllı telefon ekranları, çizilmeye ve kırılmalara karşı oldukça hassas. Bu nedenle, kullanıcılar genellikle ekran koruyucu kullanmayı tercih ediyorlar. Ancak CCS Insight tarafından yapılan bir araştırmaya göre, 2028 yılına kadar kendi kendini onaran ekranlara sahip telefonlar piyasaya çıkacak.

Bu teknoloji, ekranın yüzeyinde bulunan bir nano kaplama sayesinde mümkün olacak. Nano kaplama, ekran çizildiğinde hava ile reaksiyona girecek ve yeni bir malzeme oluşmasını sağlayacak. Bu sayede, çizilen yüzeyin tekrar doldurulması hedefleniyor.

Akıllı Telefon'

CCS Insight analisti Ben Wood, “Bu bilim kurgunun alanına girmiyor. Yapılabilir. İnsanların şu anda üzerinde çalıştığı bazı yeni teknolojiler var ve sanki bu, insanların deneyebileceği başka şeylerden biri gibi görünüyor. Parçalanan ekranların mucizevi bir şekilde geri gelmesinden bahsetmiyoruz. Bunların hepsi sadece küçük kozmetik çizikler,” dedi.

Daha önce de benzer bir teknoloji, LG tarafından 2013 yılında tanıtılan LG Flex modelinde kullanılmıştı. Bu modelde, hidrojen atomlarından oluşan bir kaplama, çiziklerin bir süre sonra kaybolmasını sağlıyordu.

Akıllı telefonların kendi kendini onaran ekranlara sahip olması, kullanıcılar için önemli bir avantaj sağlayacak. Bu sayede, ekran hasarları nedeniyle telefonun değiştirilmesi gerekmeyecek.

Akıllı telefon ekranları, çizilmeye ve kırılmalara karşı oldukça hassastır. Bu sorun, yakında tarihe karışabilir. CCS Insight tarafından yapılan bir araştırmaya göre, 2028 yılına kadar kendi kendini onaran ekranlara sahip telefonlar piyasaya çıkacak. Bu teknoloji, ekranın yüzeyinde bulunan bir nano kaplama sayesinde mümkün olacak.

Akıllı telefonların kendi kendini onaran ekranlara sahip olması, kullanıcılar için önemli bir avantaj sağlayacak. Bu sayede, ekran hasarları nedeniyle telefonun değiştirilmesi gerekmeyecek.

FTC iflas eden kripto şirketi Voyager’ın CEO’suna dava açtı

İflas eden kripto şirketi Voyager’ın iflas başvurusu ve ABD Federal Ticaret Komisyonu (FTC) ile bir anlaşma yapması sonrasında tüketicilerin varlıklarını idare etmesi kalıcı olarak yasaklandı. Ancak devlet kurumu Voyager’ın peşini hemen bırakmış gibi gözükmüyor. Şirket hakkında dava açılmasa da FTC, Voyager’ın eski CEO’su Stephen Ehrlich’e, kullanıcıların hesaplarının FDIC sigortalı olduğu konusunda yalan beyanda bulunduğu için ayrı bir dava açtığını duyurdu.

Bir banka ya da finansal hizmetin FDIC sigortalı olması, banka iflas etse bile müşterilerin fonlarının korunacağı anlamına geliyor. Voyager müşterilerine bu hayati korumayı vaat etse de FDIC hiçbir zaman kripto varlıklarını sigortalamadığı için aslında müşterilerini yanlış bilgilendiriyordu. FTC yaptığı açıklamada, “Voyager bir banka veya finans kurumu değildir ve tüketicilerin Voyager’a yatırdıkları mevduatlar FDIC tarafından sigortalanmaya uygun değildir. Şirket iflas ettiğinde, tüketiciler devam eden maaş mevduatları, üniversite harç fonları ve evler için peşinat ödemeleri de dahil olmak üzere biriktirdikleri önemli varlıklara erişimlerini kaybetti” diyor. Voyager’ın müşterileri nakit hesaplarına bir aydan fazla bir süre erişemedi ve kripto varlıklarında 1 milyar dolardan fazla kayıp yaşandı.

Voyager’a 1,65 milyar dolar ceza kesildi

Voyager Temmuz 2022’de, değişken kripto fiyatlarını ve Voyager’a 650 milyon dolar borcu olan bir kripto hedge fonu olan Three Arrows Capital’in (3AC) iflasını gerekçe göstererek iflas başvurusunda bulunmuştu. Anlaşmanın bir parçası olarak, FTC Voyager’a 1,65 milyar dolar para cezası verdi, ancak para cezası askıya alındı, böylece feshedilen şirket bu parayı müşterilerine geri ödeme yapmak için kullanacak. Paralel bir başvuruda CFTC, Ehrlich’i dolandırıcılıkla ayrıca suçluyor.

FTC’nin Tüketiciyi Koruma Bürosu Direktörü Samuel Levine, “Tüketiciler geçtiğimiz yıl kripto para dolandırıcılığı nedeniyle 1,4 milyar doların üzerinde kayıp bildirdiler ve FTC, tüketicilere bu riskli varlıklar hakkında yalan söyleyenleri cezalandırmaya devam ediyor” diyor ve ekliyor: “Bu eylem şirketlere ve bireylere şunu hatırlatıyor: FDIC sigortası hakkındaki iddialara hemen kanmayın ve aceleci davranmayın.”

Kripto para firmalarında iflaslar artıyor

Devlet kurumları, özellikle FTX’in çöküşü gibi yüksek profilli başarısızlıkların da ışığında, kripto şirketleri söz konusu olduğunda son dönemde giderek daha fazla dava açmaya başlamış durumda. Sadece son 1 yıl içinde ABD’de Gemini Trust, Voyager, Celsius, BlockFi, FTX ve Genesis Global’in iflas başvurusu yaptıkları düşünülürse düzenleyicilerin haklı nedenleri var gibi görünüyor.  Şu anda eski FTX CEO’su Sam Bankman-Fried dolandırıcılıktan yargılanıyor. Daha geçen ay ise ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu SEC, Mila Kunis ve Ashton Kutcher’ın “Stoner Cats” NFT dizisini kayıtsız menkul kıymetleri teşvik etmekle suçlamıştı.

Dünya nüfusunun yarısından fazlası akıllı telefon kullanıyor

0

Dünya genelinde akıllı telefon kullanımı hızla artıyor. GSM Association (GSMA) tarafından hazırlanan 2023 yılı raporuna göre, dünya nüfusunun yarısından fazlası akıllı telefon kullanıyor. Rapora göre, akıllı telefon sahiplik oranı %54’e ulaşarak 4.3 milyar kullanıcıyı aştı. Ayrıca, mobil internet kullanıcılarının sayısı da 4.6 milyarı buldu.

Raporda, 2022 yılı sonunda mobil internet penetrasyonunun %57’ye yükseldiği ve bu büyümenin hızının biraz yavaşladığı belirtiliyor. Yeni internet kullanıcılarının büyük bir kısmı düşük ve orta gelirli ülkelerden geliyor. Ancak dikkat çeken bir diğer nokta ise yetişkin nüfusunun dörtte birinin hala mobil interneti kullanmıyor olması.

telefon dünya

Dünya nüfusunun %95’i mobil internet kapsama alanında bulunsa da, 18 yaş ve üzeri nüfusun %23’ü hala mobil internet kullanmıyor. Bu oranın büyük bir kısmını akıllı telefon sahibi olmayan kişiler oluşturuyor. Raporda, hala tuşlu telefonlarla internete giren 600 milyon kişiden bahsediliyor.

Mobil internet kullanımı, coğrafi bölgelere göre değişiklik gösteriyor. Sahra altı Afrika ülkeleri gibi en az gelişmiş ülkelerde mobil internet kullanımı %25 seviyesindeyken, az ve orta gelişmiş ülkelerde bu oran %52’ye çıkıyor. Gelişmiş ülkelerde ise mobil internet kullanımı oldukça yaygın ve %85 seviyesinde bulunuyor.

Akıllı telefonlar ve mobil internet, dünya genelinde iletişim ve bilgiye erişimde büyük bir dönüşüm yaratmış durumda. Rapora göre, bu trendin önümüzdeki yıllarda da devam etmesi ve daha fazla insanın mobil internet teknolojilerine erişim sağlaması bekleniyor.

Havacılık sektörü İstanbul Havalimanı’nda buluşuyor!

İGA İstanbul Havalimanı, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı ile birlikte, küresel havacılık sektörünün en önemli etkinliklerinden biri kabul edilen 28. Routes World etkinliğine ev sahipliği yapıyor. Sektörün önde gelen havalimanları ve havayollarından 3 binden fazla üst düzey yöneticinin katıldığı Routes World’de havacılığın küresel bağlamdaki geleceği tartışılıyor.

Türkiye’nin dünyaya açılan kapısı İGA İstanbul Havalimanı, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı ile birlikte, sivil havacılık dünyasının en prestijli etkinliği olarak kabul gören Routes World 2023’te, dünyanın önde gelen havayollarının başkanları dâhil olmak üzere binlerce yönetici, turizm delegesi ve havayolu tedarikçisini ağırlıyor. Yeni rota fırsatlarını keşfetmek için 10 binin üzerinde görüşmenin planlandığı etkinlik, Air France, easyJet, Delta Air Lines, Emirates, IndiGo, Japan Airlines, JetBlue Airways, Qantas, Turkish Airlines ve Wizz Air’in de aralarında bulunduğu havayolu şirketlerinin katılımıyla 15 – 17 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da düzenleniyor.

Bu yıl 28.’si düzenlenen Routes World’ün açılış konuşmalarını Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve İGA İstanbul Havalimanı Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Kalyoncu yaptı.

Dünya’nın en büyük transit merkezlerinden biri haline geldik

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu

Türkiye turizminin dünyada hak ettiği yeri bulması açısından Routes World 2023’ün bu yıl İstanbul’da düzenlenmesini çok değerli bulduğunu vurgulayan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, “Bu etkinliğin İstanbul’un tarihini, kültürünü, gizli cevherlerini, turistlerin odak nokta olma potansiyelini daha da güçlendireceğine inanıyorum” dedi. Bakan Uraloğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “2002 yılında iki merkezden 26 noktaya yapılan iç hat uçuşlarımızı bugün 7 merkezden 57 noktaya gerçekleştiriyoruz. 2002 yılında 50 ülkeden 60 noktaya uçuş gerçekleştirilirken bugün 130 ülkede 349 noktaya ulaştık. Hava ulaştırma anlaşmamız bulunan ülke sayısını 81’den 173’e yükselttik. Gökyüzünde kurduğumuz köprülerle havacılık alanında, Avrasya bölgesinde lider, küresel bir havacılık merkezi olduk. İstanbul Havalimanı ile birlikte bugün ülkemiz ve İstanbul, dünyanın en büyük küresel transit merkezlerinden biri hâline gelmiş durumdadır. Hedefimiz dört mevsimi yaşayan ülkemizin turizm potansiyelini ve imkânlarını daha da geliştirmek, turizm faaliyetlerinde çeşitliliği teşvik etmektir.”

Routes World’ün açılış konuşmacılarından biri de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’ydu. İmamoğlu konuşmasında şunları kaydetti:

ekrem imamoğlu

“Şehrimizde insana saygılı bir turizm anlayışının geliştirilmesi noktasında çok renkli, çok kültürlü, sürdürülebilir bir turizm destinasyonu yaratılması için yoğun çaba içeresindeyiz. İstanbul’da ağırlamaktan mutluluk duyduğumuz sektör temsilcileri ile karar vericilerin dünya turizmi ve İstanbul adına çok kıymetli sonuçlara ulaşacağına yürekten inanıyorum. Bu sonuçlar İstanbul’un küresel bir destinasyon ve transfer merkezi olma niteliğini geliştirecek potansiyellerini çok daha ileri taşıyacaktır. Şehrimize operasyon düzenleyen havayollarının artması, turist sayısını ve İstanbul’un uluslararası ticaret potansiyelini de olumlu etkileyecektir.” İmamoğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Ülkeleri birbirine bağlayan fiziksel, özellikle de duygusal bütün yollar, çok ama çok değerlidir ve özen ister. Dünyanın dört yanındaki acıların ve savaşların ortasında bir barış ve istikrar kaynağı olan ülkemizin yurttaşları olarak bunu çok iyi biliyor ve bu sorumluluğu taşıyoruz.”

Küresel havacılık sektörünün önemli oyuncularından İGA İstanbul Havalimanı’nın, yeni rotaların büyümesine ve gelişmesine katkıda bulunan ve sivil havacılığın geleceğin şekillendiren Routes World 2023’e ev sahipliği yapmanın gururunu yaşadığını belirten Mehmet Kalyoncu, konuşmasında seyahat hakkına vurgu yaparak, şöyle konuştu:
“Seyahat hakkı, bir insan hakkıdır ve Türkiye bu hakkın önemini sahiplenmektedir. Ülkemizin açık kapı politikası, misafirperverliği ve coğrafi konumu, küresel seyahati kolaylaştırarak herkesin güzel ülkemizi ziyaret etmesini mümkün kılmaktadır. Tam da bu noktada İGA İstanbul Havalimanı, hem dünya hem de İstanbul için büyük önem taşıyor. Dünyanın en büyük ve en stratejik konuma sahip havalimanlarından biri olarak, kıtaları birbirine bağlayan ve uluslararası seyahati kolaylaştıran hayati bir küresel ulaşım merkezi olarak hizmet veriyor. Öte yandan havalimanlarını bulundukları kentlerden ve kültürden ayrı düşünemeyiz. Biz de bu bağlamda herkesin kendisini evinde hissetmesine çalışıyor, insanlığa hizmet ediyoruz. İstanbul Havalimanı faaliyete geçtikten sonra hava kalitesi arttı; gürültü kirliliği ve karbon emisyonu azaldı.”

Routes World, havacılık endüstrisinin geleceğini belirlemek için önemli bir platform

İGA İstanbul Havalimanı CEO’su Selahattin Bilgen
İGA İstanbul Havalimanı CEO’su Selahattin Bilgen

Routes World 2023 açılış konuşmaları, İGA İstanbul Havalimanı CEO’su Selahattin Bilgen’in hitapları ile sona erdi. Bilgen şu ifadelerde bulundu: “İGA İstanbul Havalimanı olarak, dünya çapında havayolları, havalimanları ve havacılık paydaşlarını bir araya getiren bu etkinliğin ev sahibi olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Havacılık endüstrisinin geleceğini belirlemek için önemli bir platform olan Routes World 2023’te havacılık endüstrisindeki lider isimleri yeni heyecan verici projeleri ve geleceğin fırsatlarını belirlemek için buluşturacağımız bu değerli organizasyonun merkezi olarak seçildiğimiz için çok mutlu ve gururluyuz.”
Bilgen, konuşmasının akabinde, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Genel Müdür Vekili Elif Balcı Fisunoğlu ile birlikte “Istanbul is the New Cool” adlı panele katıldı.
15 Ekim Pazar günü açılışı yapılan etkinlik kapsamında İGA İstanbul Havalimanı Havacılık Geliştirme Direktörü Majid Khan da “Rota planlama sürecinin geleceğinde sırada ne var?” başlıklı panelde konuşmacıydı.
Etkinliğin ikinci günü kapsamında, 16 Ekim Pazartesi günü İGA İstanbul Havalimanı Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Kalyoncu, BBC program sunucusu Aaron Heslehurst moderatörlüğündeki “Havalimanları ve Şehirler” başlıklı panele konuşmacı olarak katılacak. İGA İstanbul Havalimanı Planlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı İsmail Polat ise “Havalimanı Planlama ve Master Plan” başlıklı panel düzenlenen panelde, Andrew Charlton’un sorularını yanıtlayacak.
Açılışta Routes World adına konuşan Steven Small, İstanbul’da yaklaşık 260 havayolunu temsil eden 600’ü aşkın havayolu karar vericisinin buluştuğu Routes World 2023’te, rekor sayıda sponsor ve katılımcıya ulaşıldığını açıkladı. İGA İstanbul Havalimanı, her geçen gün büyüyen havacılık sektörünün geleceğini şekillendirecek 28. Routes World’ün ev sahibi olarak, küresel taşıma sektöründeki konumunu daha da güçlendirmenin yanı sıra, yeni havayollarını bünyesine çekmeyi ve İstanbul’a gelen yolcu trafiğini artırmayı hedefliyor.

Hiçbir şey eskisi gibi değil: X reklam geliri paylaşımı ödemeleri tartışma konusu oldu!

Eskiden Twitter olarak da bilinen X, reklam geliri paylaşımı ödemelerini geçmişte herhangi bir son dakika gecikmesi olmadan defalarca zamanında göndermeyi başardı. Ancak şimdi, mühendis Eric Farraro hâlâ bekledikleri ödemeleri alamayan kullanıcıların sorularını yanıtlıyor

Aslında bu yaşananların 3 temel nedeni var:

  • Yalnızca diğer ödeme yapan X kullanıcılarından reklam geliri elde ediliyor,
  • Reklamverenler, içerik oluşturucunun ilgisini çeken demografiye ulaşmak için fazla para ödemiyor,
  • Gönderiler çok fazla yanıt alamadı veya içerikleri reklamlara uygun değil.

Bu ilk neden, X’in tam olarak saklamadığı bir neden. Farraro, yeni açıklamasında bunu şöyle ifade ediyor: “Reklamlar gösteriliyor ancak hedef kitle Doğrulanmış değil. Gelir yalnızca Doğrulanmış kullanıcılara gösterilen reklamlardan kazanılır. Bu, programı manipüle etme girişimlerini azaltmanın birçok yolundan biri.”

“Aldığım en büyük iki soru şunlar: (1) Ödeme almadım (2) Ödemem düşüktü.”

X, yalnızca X Premium veya Doğrulanmış Kuruluşlar aracılığıyla abonelik için ödeme yapan (ve hak kazanmak için yeterince geniş bir kitleye sahip olan) kişilere ödeme yapar. Ancak aynı zamanda bu kişilere ödenen para, yalnızca premium veya doğrulanmış hesap için ödeme yapan diğer kişilerin görüntülemelerine dayanıyor.

X’te gönderi paylaşan bir yaratıcının, X’ten yaratıcıya geri ödeme potansiyeli yaratması için, yaratıcının kendi doğrulanmış hesabı için ödediği para da dahil olmak üzere üç ayrı ödeme yapılması gerekiyor. Bu fon kaynaklarının çokgen bir şekil olarak düzenlendiğinde nasıl görüneceği sizinle geometriyle olan ilişkiniz arasında.

WhatsApp, aramalarda gizliliği artırıyor

WhatsApp, aramaların daha güvenli gerçekleşmesi için yeni gizlilik özelliğini kullanıma sunuyor. Yeni özellik, beta programına katılan Android telefon ve iPhone’lara sunuldu.Yeni özellik, aramalarda IP adresinizi koruyarak kötü niyetli kişilerin aramalarda bulunduğunuz konumu tahmin etmesini zorlaştıracak.

Aramalarda IP adresiniz nasıl korunacak?

Aramalarda IP adresini koruma seçeneği, kullanıcıların IP adreslerini ve konumlarını kötü niyetli kişilerden koruyarak aramalara ekstra bir güvenlik katmanı ekliyor. Yeni seçeneğe gizlilik ayarları ekranında gelişmiş bölümünden erişilebilecek. Seçenek açıldığında, aramadaki kişilerin IP adresi güvenli bir şekilde WhatsApp sunucuları üzerinden aktarılarak konumları koruma altına alınacak.

Arama kalitesi etkilenecek mi?

Bağlantının şifrelenmesi ve yönlendirilmesi nedeniyle arama kalitesi bir miktar etkilenecek. Ancak WhatsApp, bu etkinin minimum seviyede tutulması için çalıştığını söylüyor.

Bu özellik ne işe yarar?

Bu özellik, bilinmeyen kişilerle bir WhatsApp görüşmesi sağladığınızda özel bilgilerinizin takip edilmesini zorlaştıracak. Örneğin, bir dolandırıcı, IP adresinizi kullanarak bulunduğunuz konumu tahmin edebilir ve bu bilgiyi kötü amaçlar için kullanabilir.

Yeni özellik nasıl kullanılabilir?

Yeni özellik, Android için Google Play Store’dan, iOS için TestFlight uygulamasından WhatsApp beta sürümünü yükleyen bazı beta test kullanıcılarına sunuldu. Bu sürümleri yüklediğinizde, gizlilik ayarları ekranında gelişmiş bölümünden aramalarda IP adresini koruma seçeneğini etkinleştirebilirsiniz.

WhatsApp’ın yeni gizlilik özelliği, aramalarda IP adresinizi korumak için iki katmanlı bir sistem kullanıyor. İlk katmanda, aramadaki kişilerin IP adresleri güvenli bir şekilde WhatsApp sunucuları üzerinden aktarılıyor. İkinci katmanda ise, bu IP adresleri rastgele bir IP adresi ile değiştiriliyor.

Bu sistem, kötü niyetli kişilerin aramalarda bulunduğunuz konumu tahmin etmesini oldukça zorlaştıracak. Ancak, bağlantının şifrelenmesi ve yönlendirilmesi nedeniyle arama kalitesi bir miktar etkilenecek.

WhatsApp, bu etkinin minimum seviyede tutulması için çalıştığını söylüyor.

WhatsApp, aramalarda IP adresini korumaya yönelik yeni gizlilik özelliğini, kullanıcıların gizliliğini korumaya yönelik bir dizi önlemin bir parçası olarak sunuyor. Şirket, bu özelliğin, bilinmeyen kişilerle bir WhatsApp görüşmesi sağladığınızda özel bilgilerinizin takip edilmesini zorlaştıracağını söylüyor.