Biyoteknoloji endüstrisi, hastalıkların ve tıbbi durumların tedavisine yönelik ilaçlar ve ilgili ürünler geliştirmeye çalışıyor. Biyoteknoloji endüstrisi, tıbbi cihazlar ve teşhisler, biyoyakıtlar, biyomateryaller, kirlilik kontrollerini içeriyor.
Sektörün en büyük firmaları arasında Novo Nordisk ve Moderna gibi ilaç firmaları yer alıyor. Bu şirketler genellikle tıbbi kullanıma yönelik yeni ilaç bileşikleri oluşturmaya ve test etmeye odaklanıyor. Ürünleri için uzun deneme ve onay süreçlerinden geçmek zorunda kalıyor.
Biyoteknoloji şirketlerinin karşılaştığı pek çok zorluğa rağmen, bazı şirketler listenin en üstüne çıktı. Bu liste, doğrudan veya ADR’ler aracılığıyla ABD veya Kanada’da halka açık şirketlerle sınırlı. Ayrıca bazı yabancı şirketler altı ayda bir rapor verebiliyor ve daha uzun gecikme süreleri olabiliyor.
Merkezi Danimarka’da bulunan, yedi ülkede üretim tesisleri ve 16 ülkede bağlı kuruluşları veya ofisleri bulunan çok uluslu bir biyoteknoloji şirketi. Şirketin öncelikli odak noktası diyabet bakımı, hemofili bakımı, büyüme hormonu tedavisi ve hormon replasman tedavisi var.
Moderna Inc. (MRNA)
Moderna’nın merkezi Cambridge, MA’dadır. 2010 yılında şirketleşerek listedeki en genç biyoteknoloji firmalarından biri haline geldi. Ayrıca şirket, yaşamı sürdüren proteinleri oluşturan tek iplikli bir molekül olan haberci ribonükleik asitlere (mRNA) dayalı ilaçlar geliştiriyor.
BioNTech SE (BNTX)
BioNTech’in merkezi Mainz, Almanya’da yer alıyor. 2008 yılında, kanser tedavilerini bireysel hastalara uyarlamak isteyen karı koca bir ekip olan Uğur Şahin ve Özlem Turci kurdu.
Regeneron İlaç A.Ş. (REGN)
Regeneron, göz hastalığı, kanser, kardiyovasküler hastalıklar, alerjik ve inflamatuar sorunlar ve bulaşıcı hastalıkları olan hastalar için ilaç tedavileri geliştiriyor. Böylelikle şirket, Regeneron Genetik Merkezi aracılığıyla dünya çapındaki en büyük gen dizileme operasyonlarından birini yürütmeyi hedefliyor.
Vertex İlaç A.Ş. (VRTX)
Vertex, kanser, kistik fibroz, otoimmün hastalıklar, nörolojik bozukluklar ve diğerleri için ilaç tedavileri oluşturuyor.
Pharmaceuticals PLC (JAZZ)
Şirket narkolepsi, psikiyatri, ağrı yönetimi ve onkoloji ile ilgili sorunlara yönelik tasarlanmış ilaç ürünleri geliştiriyor.
Incyte Corp. (INCY)
Incyte, ilaç tedavilerini keşfetmekten, geliştirmekten ve pazarlamaktan sorumlu bir biyofarmasötik şirketi. Ayrıca şirket en çok miyelofibrozis tedavisi olan Jakafi ilacıyla tanınıyor.
Elon Musk’ın şirketlerinde ırkçılık ve ayrımcılık davaları bitmek bilmiyor. Tesla aleyhine geçen hafta açılan davanın ardından bu kez de SpaceX, şirketin kadın ve azınlık çalışanlarına Kaliforniya’nın Eşit Ücret Yasasını ihlal ederek beyaz erkek meslektaşlarından daha az ücret ödediğini iddia eden ve eski bir kadın çalışan tarafından açılan başka bir istihdam davasıyla karşı karşıya.
Los Angeles’taki Kaliforniya Yüksek Mahkemesi’nde açılan ayrımcılık davası eski SpaceX mühendisi Ashley Foltz tarafından kendisi ve bir grup diğer çalışan adına açıldı. Şirketin rutin olarak kadın ve/veya azınlık çalışanlarına erkek ve beyaz olanlardan daha az ücret ödediği iddia ediliyor. Foltz özellikle, tamamı erkek mühendislerden oluşan bir ekipte Tahrik Mühendisi olarak 92.000 dolar maaşla işe alındığını, benzer veya daha az deneyime sahip meslektaşlarına ise 115.000 dolara varan ödemeler yapıldığını iddia ediyor.
Mahkeme dosyasında bu durumun, Kaliforniya’da yürürlüğe giren ve eyaletteki tüm iş ilanlarında maaş aralıklarının listelenmesini zorunlu kılan bir yasa ile ortaya çıktığı belirtilmekte. Foltz’un görevi için 95.000 ila 115.000 dolar arasında bir bandın belirlendiği, yani başlangıç maaşından daha az maaş aldığı belirtilmekte. SpaceX, olayın ortaya çıkmasıyla birlikte ilk olarak Foltz’un maaşını arttırmak zorunda kaldı ancak dava, şirketin Foltz’un maaşını yalnızca maaş bandının minimum eşiği olan 95.000 $’a yükselttiğini iddia ediyor. Dava dosyasında Foltz gibi çalışanların şirkete katılmadan önceki deneyim düzeylerine bakılmaksızın en düşük ücret bandında tutulmalarının yaygın bir uygulama olduğu iddia ediliyor.
Başvuruda ayrıca SpaceX’in organizasyon yapısını, eşit ücret düzeni yanılsaması yaratmak için kullandığı iddia ediliyor. Ayrıca, kadın ve azınlık çalışanların mühendis olarak işe alınmadan önce “teknik yazar” olarak işe başlatıldıkları, diğer çalışanların ise daha yüksek ücret seviyelerinde doğrudan mühendis olarak işe alındıkları iddia ediliyor.
Mühendis yerine teknik yazar titri ile ayrımcılık
Dava, bu çalışanların daha yüksek ücret alan meslektaşlarıyla büyük ölçüde aynı işi yapmalarına veya benzer niteliklere sahip olmalarına rağmen bu durumun gerçekleştiğini iddia ediyor. SpaceX’in kadın ve azınlık çalışanlarının, kendilerine daha az ödeme yapılmasını haklı göstermek için teknik yazar unvanı altında mühendis olarak çalıştırıldıkları iddia ediliyor. Şikayette, “Beyaz ve erkek çalışanlar teknik yazar olarak işe başlamazken, kadın ve azınlık çalışanlarını teknik yazar olarak işe başlamaya zorlamak ve daha sonra bunu daha düşük ücreti haklı çıkarmak için bir araç olarak kullanmak ayrımcılıktır” deniyor.
Foltz mahkeme başvurusunda ayrıca kadın ve azınlık SpaceX çalışanlarının, meslektaşlarına göre daha kıdemli bir mühendis derecesine terfi etme olasılıklarının daha düşük olması nedeniyle daha da dezavantajlı olduklarını iddia ediyor. Kaliforniya’nın Eşit Ücret Yasası, şirketlerin “büyük ölçüde benzer iş” yapan çalışanlara eşit ücret sağlamasını gerektiriyor. Ücret farklılıkları için elbette kıdem, liyakat, verimlilik gibi bir dizi gerekçe sunulabiliyor ancak, işverenler bu faktörlerin ücretlerdeki farklılığı makul bir şekilde açıklayabildiğini göstermek zorundalar.
Musk’ın sahibi olduğu uzay aracı fırlatma şirketi Ağustos ayında yine ayrımcı işe alım uygulamaları nedeniyle dava edilmişti. Bu davada şirket, sığınmacılara ve mültecilere karşı ayrımcılık yapmakla ve bu kişileri şirkete iş başvurusunda bulunmaktan caydırmakla suçlanmıştı.
ABD Federal Ticaret Komisyonu (FTC) tarafından hazırlanan bir rapor, sosyal medya üzerinden yapılan dolandırıcılık faaliyetlerinin devasa boyutlara ulaştığını ortaya koyuyor. Rapora göre sosyal medya platformlarındaki saldırganların 2021’den bu yana ABD’deki insanlardan çaldıkları meblağ 2,7 milyar dolar. Üstelik bu buzdağının sadece görünen kısmı zira dolandırıcılık vakalarının ‘büyük çoğunluğu’ bildirilmediği için toplam kayıp rakamı muhtemelen çok daha yüksek.
Federal Ticaret Komisyonu’na (FTC) göre, ABD’de 2021’den bu yana dolandırıcılık nedeniyle para kaybettiğini bildiren her dört kişiden biri bunun sosyal medyada başladığını rapor etmiş. Komisyon raporu bu dolandırıcılıkların her yaştan insan için bir sorun olduğunu, ancak en büyük etkinin genç nesil üzerinde olduğunu ortaya koyuyor. 2023’ün ilk yarısında, 20 ila 29 yaş arasındaki kişiler tarafından bildirilen dolandırıcılık raporlarında, iletişim yöntemi olarak sosyal medya kullanımı %38’in üzerinde. Aynı oran 18-19 yaş arası kitlede ise %47’ye ulaşıyor.
FTC, yayınladığı raporda, “Sosyal medya dolandırıcılara çeşitli şekillerde avantaj sağlıyor” diyor ve ekliyor: “Dolandırıcılar kolayca sahte bir kişilik oluşturabilir ya da profilinizi hackleyebilir, sizmişsiniz gibi davranabilir ve arkadaşlarınızı dolandırabilirler. Tüm bunlar, siber saldırganlara dünyanın herhangi bir yerinden milyarlarca insana ulaşmaları için neredeyse maliyetsiz ve zahmetsiz bir yöntem sağlıyor.”
Online alışveriş en yaygın tuzaklar arasında
İlgili rapora göre en yaygın dolandırıcılık biçimi, insanların sosyal medyada reklamı yapılan bir şeyi satın almaya çalıştıkları çevrimiçi alışveriş dolandırıcılığı. Bu tür güvenlik riskleri 2023’ün ilk yarısında tüm sosyal medya dolandırıcılık raporlarının %44’ünü oluşturdu. Buna karşın FTC en büyük parasal kayıpların sosyal medyayı “sahte yatırım fırsatlarını” tanıtmak için kullanan dolandırıcılıklardan geldiğini raporluyor. Bu dolandırıcılıklar sosyal medya dolandırıcılığı raporlarının ancak %20’sini temsil etmekle birlikte toplam parasal kayıpların %53’ünü oluşturmakta.
FTC, “Bu dolandırıcılar insanları ağına düşürmek için kendi sözde yatırım başarılarını tanıtıyor, genellikle insanları sahte olduğu ortaya çıkan yatırım web sitelerine ve uygulamalarına çekiyor. Dolandırıcılar kısa vadede büyük getiri vaatlerinde bulunuyorlar ve hatta mevcut bir ‘yatırım’ büyüyormuş gibi gösteriyorlar,” diyor.
Bu konuda geçtiğimiz günlerde Türkiye Bankalar Birliği de bir uyarı yayınlamıştı. Bilişim uzmanları kurumsal güvenlik çözümlerinin yanında kişilerin de kendilerini bu tür güvenlik sorunlarından korumak için basit ama etkili adımlar atabileceklerini söylüyorlar.
Hamas’ın bir müzik festivaline düzenlediği saldırı ve 7 Ekim sabahı Gazze sınırından yapılan saldırıların ardından İsrail’in birçok kasabasında yaşanan şiddet olayları tüm dünya gündemine bomba gibi düştü. İsrail’in savaş ilan etmesi ve Gazze Şeridi’ne füze saldırıları düzenlemesiyle birlikte Orta Doğu yeniden kan gölüne çevrilirken, savaş hızla siber alana da taşındı. Bilinen en az 15 siber suç, fidye yazılımı ve hacktivizm grubu, karşılıklı olarak hem İsrail hem de Filistin’deki kurumları ve destekçilerini hedef alan yıkıcı saldırılara aktif olarak katıldıklarını açıkladı.
Bu grupların en önemlileri arasında Anonymous Sudan ve Killnet yer alıyor. Bunlardan ilki bu yılın başlarında kuruldu ve o zamandan beri Microsoft, X (eski adıyla Twitter) ve Alman dış istihbarat servisine yönelik büyük saldırılarda bulundu. Uzmanlar Anonymous Sudan’ın Sudan merkezli hacktivizm kisvesi altında Rus devlet destekli siber saldırılar için bir paravan olduğuna inanıyor ve iddialara göre Killnet ile niteliği tam olarak anlaşılamayan bir bağlantısı var. Grubun kendisi bu iddiaları sürekli olarak reddetmekte.
Anonymous Sudan gibi Killnet’in de Rusya merkezli ya da en azından Rusya’ya bağlı olduğuna inanılıyor ve yüksek profilli dağıtık hizmet engelleme (DDoS) saldırıları düzenlemesiyle biliniyor. Her iki grup da çabalarının İsrail’deki hedefleri sekteye uğratmaya odaklanacağını söyledi. Killnet’in Telegram kanalında yaptığı açıklamada “İsrail Hükümeti, bu katliamın sorumlusu sizsiniz. 2022 yılında Ukrayna’daki terörist rejimi desteklediniz. Rusya’ya ihanet ettiniz. Bugün Killnet sizi bu konuda resmi olarak bilgilendiriyor! Tüm İsrail hükümet sistemleri saldırılarımıza maruz kalacaktır,” diyor.
Anonymous Sudan şu ana kadarki hacktivizm faaliyetleri konusunda daha az iletişim halindeydi, ancak Filistin Direnişine bağlılık sözü verdi ve önde gelen bir İsrail haber yayıncısı olan Jerusalem Post’a bir saldırı düzenledi. Devam eden yıkıcı saldırılarda yer alan diğer gruplar arasında Team Insane, Mysterious Team Bangladesh ve Indian Cyber Force gibi Hindistan’a bağlı gruplar da bulunmakta.
Saldırılar hem İsrail hem Filistin’e yönelik
Hindistan hükümetinin çatışmada İsrail’i desteklemesine rağmen, hem Team Insane hem de Mysterious Team Bangladesh İsrail’e yönelik siber saldırılar yapıyor. Indian Cyber Force ise Filistin hükümetinin web hizmetlerine saldırılar düzenlediğini iddia etti. Ayrıca görünüşte İsrail’deki küçük web sitelerinin dijital tahrifatına odaklanmış bir kolektif olan Libyalı Hayaletler gibi yepyeni gruplar da ortaya çıktı.
Filistin yanlısı hacktivizm grubu Sylhet Gang’ın Ukrayna’yı hedef aldığını duyurması ve Hindistan hükümetine ait bir web sunucusuna saldırı düzenleyerek 100 GB veri çaldığını iddia etmesinin yanı sıra fidye yazılımı dağıtımı ile ilişkilendirilen ancak açık bir fidye yazılımı grubu olarak kabul edilmeyen siber suç örgütü Arvin Club’ın da İran’ın Şiraz İslami Azad Üniversitesi’nden veri çaldığı iddia ediliyor.
Hacktivist çabalarda tipik olduğu üzere, saldırıların gerçek dünyadaki etkisi şimdilik asgari düzeyde. Jerusalem Post gibi 24 saatten uzun süredir kesinti yaşayan bazı istisnalar dışında, olayların çoğu bir ya da iki saat içinde giderilebilen DDos saldırıları gibi görünüyor.
Bölgedeki telekom sektörü ise hem sahadaki fiziksel durum (baz istasyonları ve şebeke altyapısına yapılan saldırılar) hem de siber saldırıların bir sonucu olarak çok daha geniş çaplı kesintiler görmeye devam ediyor. İnternet izleme kuruluşu NetBlocks, hem İsrail hem de Filistin’deki İSS’lerde kesintiler yaşandığını kaydetti.
Yapay zekâ teknolojilerindeki gelişim, büyük verinin giderek önem kazanması ve kripto finans hizmetlerinin yükselişi veri merkezlerinde de bir dönüşüm başlattı. Enerji ihtiyaçları giderek artan firmalar, güneş enerjisi ve rüzgâr türbinleri gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının yanında blockchain ile gelen anlık enerji ihtiyacını karşılayabilmek için nükleer enerji çözümlerini de mercek altına almaya başladılar. Küçük modüler reaktörler (SMR’ler), pek çok firma için ilgi çekici olmaya başladı.
SMR’ler temelde birçok ortama yerleştirilebilecek kadar ölçeklenebilir olan küçük, modüler, nükleer enerji santralleri. Geleneksel nükleer santraller devasa boyutlarda ve inşa edilmeleri çok pahalıyken, SMR’lerin daha az karmaşık ve dolayısıyla daha az riskli olduğu söyleniyor. Henüz yeni yeni gelişen bu alanda veri merkezi ve bulut hizmetleri sunan firmalar da yatırımlarına başladı. Microsoft kısa süre önce yayınladığı bir iş ilanında Nükleer Teknoloji Baş Program Yöneticisi alımı yapacağını duyurmuştu.
Şimdi ise Standard Power firması NuScale’in küçük modüler reaktörlerinden 24 tanesi için sipariş geçtiklerini duyurdu. Bu reaktörlerin her birinin 77 mega watt üretme kapasitesine sahip olduğu ve toplam kurulu kapasitenin 1.848 mega watt olacağı bildiriliyor. ABD’de Ohio ve Pennsylvania’da iki veri merkezine sahip olan Standard Power’ın en önemli müşterisi blok zincir ve kripto para tedarikçileri. Bu tür blok zinciri çalışmalarının önemli enerji gereksinimleri, geçen yıl Beyaz Saray Bilim ve Teknoloji Politikası Ofisi tarafından yapılan bir araştırmanın da ana konusuydu.
Standard Power CEO’su Maxim Serezhin yaptığı açıklamada, “Özellikle yapay zekâ-bilişim ve veri merkezlerine yönelik güç talebi artarken, piyasada yeni sürdürülebilir enerji üretim seçeneklerinin eksikliğiyle birlikte çok sayıda eski baz yük şebeke kapasitesinin devre dışı kaldığını görüyoruz,” diyor ve ekliyor: “ ENTRA1 ve NuScale ile birlikte çalışarak NuScale’in kanıtlanmış SMR teknolojisini, üretim piyasasındaki bu büyük boşluğu gidermek üzere konuşlandırmak ve karbon ayak izi bırakmayan bir baz yük enerjisi sağlamak için sabırsızlanıyoruz.”
Duyuruya rağmen Standard Power’ın nükleer hayallerini gerçekleştirmesi birkaç yıl alabilir. Idaho Ulusal Laboratuvarları NuScale’in reaktörlerini ilk sergileyenler arasında olacak ve bu modüllerden ilkinin 2029 yılına kadar faaliyete geçmesi beklenmiyor. Dolayısıyla Standard Power tesislerinde mini nükleer enerji santrallerinin ne zaman faaliyete geçeceği henüz net değil.
ABD’nin Nevada bölgesinde geçtiğimiz aylarda dünyanın en büyük lityum rezervlerinden birisi bulundu. Toplam değerinin 1,5 trilyon doları bulabileceği söylenen rezerv, hızla gelişen elektrikli araç piyasası ve teknoloji camiası için heyecan verici olsa da çevreciler ve yerel halk “beyaz altın” olarak da nitelenen lityum madenini çıkartmak ve işlemek için yapılacak girişimlerin desteklenmesi mi yoksa şiddetle karşı çıkılması mı gerektiği konusunda hem fikir değil.
Lityum madeni işletmeciliği dünyada hızla büyüyen bir endüstri. Dünyada lityum talebinin yaklaşık %45’ini elektrikli araç sektörü oluşturuyor ve bu oranın 2030 yılına kadar %80 seviyesine çıkabileceği öngörülüyor. Ayrıca lityum madenciliğinin gelecek on yılda üç kattan fazla artış göstermesi ve yıllık ortalama üretim artışının %13 civarında olması bekleniyor. Ancak Bill Gates’in de destekçisi olduğu Antora termal pil sistemi gibi yenilikçi teknolojiler bu gidişatı durdurabilir.
Yıllar süren yasal mücadelelerin ardından Lithium Americas nihayet bölgede maden çıkarma teklifini kazanmıştı. Biden yönetimi de ABD’nin elektrikli arabalar konusunda dünya lideri olmasını istiyor ve bu arabaların yapımında kilit rol oynayan lityumun ABD’de çıkarılmasını açıkça destekliyor. Ancak Madenciliğe karşı olan yerel çevre yardım kuruluşu Great Basin Resource Watch’un direktörü John Hadder “Madencilik faaliyetleri aslında çevreye çok zarar veriyor. Ve bunlara nasıl izin verdiğimiz konusunda çok dikkatli olmalıyız” diyor ve ekliyor: “Sadece basit bazı alışkanlıkları değiştirerek madenlere olan talebi azaltabiliriz. Gerçekten endişe duyduğum bir konu da iklim değişikliğini ele almak için başka şeyler yapma fırsatını kaybediyor olmamız.”
Yerli halk da karşı çıkıyor
Üstelik maden kazılarına ve işletmesine tek karşı çıkan çevreciler ve iklim değişikliği savunucuları da değil. Amerikan yerlisi topluluklar da ilgili bölgenin tarihi öneme sahip bir anı alanı olduğu görüşünde. Maden sahası sınırlarında olan Sentinel Kayası, alışılmadık oluşumu nedeniyle bazı yerliler tarafından Nipple Kayası olarak adlandırılıyor. Kızıl Dağ Halkı adlı bir grup her yıl buraya gelerek Thacker Geçidi’nde öldürüldüklerini söyledikleri atalarını anıyor. Kızıl Dağ Halkı üyesi Ka’ila Farrell-Smith “ABD Süvarileri insanlarımızı tam da şu anda madenin kazıldığı bu bölgeye kadar kovaladı. Halkımız burada ABD Süvarileri tarafından katledildiler,” diyor ve ekliyor: “Bu bir trajedi, burası tarihi bir alan olmalı. Ancak ne yazık ki şirketler bizim sesimizi duymadı.”
Eğitim, sağlık ve iklim değişikliği konularında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarına bugüne dek toplam 56,2 milyon dolar hibe sağlayan Ethos, üretim süreçlerinden başlayarak tüm ticari faaliyetlerinde sürdürülebilirlik odaklı uygulamalara imza atan Türk şirketlerini ayrıcalıklı finansman imkânlarından yararlandırmayı hedefliyor.
2024’e kadar 250 milyon, 2024 yılı sonuna kadar ise 516 milyon dolar yatırım hedefiyle Türkiye pazarına yönelik faaliyetlerinin kapsamını büyüten küresel proje finansmanı şirketi Ethos, 2020’den bu yana uygulamakta olduğu ‘’Sürdürülebilir Finansman’’ ve ‘’Kurumsal Hayırseverlik’’ programlarıyla çevresel, sosyal ve yönetişimsel konulara öncelik veren şirketlere özel finansman olanakları sunuyor.
Türkiye girişim ekosistemine en fazla yatırım yapan yabancı yatırımcılar listesinin başında gelen ABD merkezli borç finansmanı şirketi Ethos Varlık Yönetimi, önümüzdeki dönemde Türkiye merkezli yatırımlarını büyütmeyi planlarken, finansman desteği vereceği yatırımlarda sürdürülebilirlik kriterlerine odaklanıyor.
2023’ün yılın ilk çeyreğinde Türkiye’deki yerli şirketlere yaptığı yatırım, ülkeye yurtdışı kaynaklı gelen diğer yatırımlar toplamının yüzde 60,3’ünü oluşturan Ethos,Türkiye’de sanayi, turizm, tarım, inşaat, madencilik, telekomünikasyon ve hizmet sektörlerindeki büyük ölçekli projelere 2024’e kadar 250 milyon dolar, 2024 yılı sonuna kadar da 516 milyon dolar finansal destek sağlamayı hedefliyor.
Sürdürülebilirlik, imalattan nakliyeye her sektörün gündeminde olmak zorunda
‘’ABD, Brezilya, İngiltere, Meksika ve Türkiye’yi içine alan coğrafyada faaliyetlerimizi sürdürülebilir kılmayı hedeflerken Güneydoğu Asya ve Hindistan pazarlarında da büyümeye odaklanıyoruz’’ diyen Ethos CEO’su Carlos Santos, Ethos’un sürdürülebilir yatırımlar politikasında belirleyici unsurun şirketlerin Çevresel, Sosyal ve Yönetişim (ESG) İlkelerine yönelik yaklaşımı olduğunu kaydetti. alanlardaki uygulamaları olduğunu kaydetti. Santos, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü;
‘’Sürdürülebilirlik kavramı günümüzde bir malın üretiminden tüketiciyle buluşmasına giden süreçlerde mevcut paradigmaların değişimini zorunlu kılıyor. Bir yatırımcı olarak üretimde sıfır emisyon hedefli projelere finansman sağlarken sadece imalat sektörü, tarım veya nakliye sektörleri ile sınırlı kalamazsınız. Net sıfır emisyon hedeflerinin tüm ekonomik aktiviteyi kapsaması gerekiyor. Sera gazı emisyonlarının azaltılması ve tamamen önlenmesinin yanı sıra, karbon yakalama ve depolama teknolojileri, sentetik yakıtlar ve orman varlığını korumaya yönelik yeniden ağaçlandırma projeleri ve benzerlerinin farklı sektörlerin iş süreçlerine entegre edilmesi gerekiyor’’.
Ethos Varlık Yönetimi CEO’su Carlos Santos, ‘’Yatırım firmalarının, yatırım politikalarına ve kararlarına belirli bir düzeyde Çevresel, Sosyal ve Yönetişim filtreleri ve kriterleri koymaları halinde, sektörleri, kurumları sürdürülebilirlik odaklı politikalar benimsemeye zorlayacaklarına inanıyoruz’’ ifadelerinikullandı.
Ethos Varlık Yönetimi CEO’su Carlos Santos
Sürdürülebilir projelere özel finansman seçenekleri
Sürdürülebilir Finansman ve Kurumsal Hayırseverlik olmak üzere iki program yürüttüklerini belirten Carlos Santos şöyle devam etti; Yatırım kararlarımızı ve kredi kriterlerimizi projelerin Çevresel, Sosyal ve Yönetişim (ESG) alanlarındaki politikalarına bağlı olarak belirliyoruz. ESG ilkelerini takip eden ve gerçekleştiren firmalara yönelik önemli teşvikler sağlıyoruz. Bu çerçevede başlattığımız Sürdürülebilir Finansman programı kapsamında, ESG hedeflerine ulaşan ve ölçülüp sayısallaştırılabilen projelere verdiğimiz her finansmanda faiz oranında %0,5 oranında indirim uyguluyoruz. Bununla da yetinmiyor; Kurumsal Hayırseverlik politikalarımız çerçevesinde eğitim, iklim değişikliği, sağlık ve azınlıklar konularında çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşlarına proje başına %75’e varan oranlarda hibe desteği sunuyoruz.
Sivil toplum projelerine toplam 56,2 milyon dolar hibe
Kurumsal Hayırseverlik programını 2020’den bu yana uyguladıklarını belirten Ethos CEO’su Carlos Santos, ‘’Kuruluşumuzdan bu yana uzun vadeli sürdürülebilir hedeflere odaklandık. Ticari kârın yanı sıra değerler ve etik odaklı politikamız gereği yıllık kârımızın %8’ini eğitim, sağlık, iklim değişiklikleri ve azınlıklara odaklanan vakıf ve derneklere bağışlıyoruz. Bu kapsamda bugüne kadar 56,2 milyon dolar tutarında hibe yarattık. Dünya genelinde bu çerçevede son üç yılda desteklediğimiz proje sayısı 10’a yaklaştı. 2021 yılından bu yana Türkiye’ye yaptığımız 76 milyon dolar yatırımdan yararlanan şirketler arasında sürdürülebilirlik kriterlerini destekleyen ve üretim süreçlerine dahil eden firmalar yer alıyor’’ dedi.
2024 yılı sonuna kadar Türkiye’de 516 milyon USD yatırım yapma hedeflerinin olduğunu vurgulayan Santos, ‘’Türkiye odaklı yatırım hedefleri kapsamında temel kriterimiz sürdürülebilir kalkınmaya değer katan Türk şirketlerini Ethos’un ayrıcalıklı finansman olanaklarından yararlandırmak olacak’’ dedi.
Sürdürülebilirliği gündemine alan Türk şirketlerine desteğimiz sürecek’
Carlos Santos sözlerini şöyle tamamladı; Bu şirketler arasında bulunan Uğur Tekstil doğal veya geri dönüştürülmüş liflerden biyolojik olarak parçalanabilen bileşenler kullanarak sürdürülebilir kumaşlar üretmeyi hedefliyor. Yatırım desteği verdiğimiz HGI, tamamı yeşil enerji desteğine ve elektrik şirketine bağımlılığın azaltılmasına dayanan bir otel geliştirme projesi olarak dikkat çekiyor. Yatırım finansmanı sağladığımız bir diğer Türk şirketi Kozon, ESG odaklı üretim tekniklerine dayalı tarımsal ticarete ve yeşil ekonomiye yatırımlarını sürdürüyor. Servislet ve REM People ise ESG ilkeleri ve sosyal etki anlamında çok net stratejilere, politikalara ve hedeflere sahip Türk firmaları olarak destek verdiğimiz güçlü markalar arasında yer alıyor.
Bu yıl 24. sayısı hazırlanan rapora göre 2022 yılında küresel eğlence ve medya sektörünün toplam geliri %5,4 oranında artarak 2,3 trilyon ABD dolarına ulaştı. Bu oran, COVID-19 pandemisi sonrası ekonomilerin toparlanmaya başladığı 2021 yılında kaydedilen %10,6’lık büyüme oranına kıyasla bir yavaşlamaya işaret ediyor. Türkiye eğlence ve medya sektörü pazarı 2022’de 5,5 milyar ABD dolar olurken, bunun 1,6 milyar ABD doları internet reklamcılığından elde edildi.
PwC’nin 53 bölgede, 13 eğlence ve medya segmentini kapsayan Küresel Eğlence ve Medya Sektörüne Bakış 2023-2027 araştırmasında, reklamverenler ve tüketicilerin medya harcamalarıyla ilgili analizlerle birlikte sonraki 5 yıla ilişkin öngörüler yer aldı. Bu yıl 24’üncüsü gerçekleştirilen araştırmaya göre internet reklamcılığı yükselişini sürdürürken, oyun sektörü de güçlü büyüme potansiyeli ile dikkat çekiyor. Teknoloji, sektörün en önemli itici güçlerinden biri olarak öne çıkarken, üretken yapay zekâ ve metaverse, eğlence ve medya deneyimini dönüştürerek yeni fırsatlar sunuyor.
PwC Türkiye Eğlence ve Medya Sektörü Lideri Murat Çolakoğlu
PwC Türkiye Eğlence ve Medya Sektörü Lideri Murat Çolakoğlu raporla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi:
“PwC’nin gelenekselleşen ve her sene sektörün ilgiyle takip ettiği Küresel Eğlence ve Medya Sektörüne Bakış raporu, eğlence ve medya sektöründe beklentilerin nasıl yeniden şekilleneceğine yönelik derinlemesine bir bakış açısı sunarken büyümenin nasıl bir seyir izleyeceğini de ortaya koyuyor. Araştırma bulgularına göre pandeminin ardından ciddi bir artış gösteren sektör büyüme hızının gelecek beş yıl içinde düşme eğilimine gireceği öngörülüyor. Bu durum, şirketleri mevcut ve gelecekteki sektör ve tüketici trendlerini de dikkate alarak yepyeni stratejiler geliştirmeye zorluyor.
Araştırmanın Türkiye bulgularına baktığımızda 2022’de toplam 5,5 milyon ABD dolarına ulaşan sektör büyüklüğünün, 2,4 milyon ABD dolarının internet erişimi segmentinin ürettiği gelir olduğunu görüyoruz. Bu gelirin yaklaşık %77’si mobil internet erişiminden elde ediliyor. E-ticaret ve dijital platformlarda geçirilen sürenin artması nedeniyle, internet reklamcılığı büyümenin güçlü bir katalizörü. Bu segmentin gelirlerinin 2027’ye kadar %8,6 CAGR (Yıllık Bileşik Büyüme Oranı) ile artarak 2,3 milyar ABD dolarına ulaşması öngörülüyor. Diğer yandan dünyada olduğu gibi halen Türkiye’de de önemini koruyan TV reklam pazarı, COVID-19 krizinden bu yana 2021’de %36 ve 2022’de %35 daha büyüyerek 448 milyon ABD dolarına ulaştı. Araştırmaya göre büyüme yavaşlayacak ancak segmentin %3,8’lik bir Bileşik Büyüme Oranıyla 2027’de 539 milyon ABD Dolarına ulaşması bekleniyor. Ayrıca, Türkiye’de podcast segmenti de gelişmeye devam ediyor. 2022’de aylık dinleyici sayısının %13,8 artarak 11 milyona ulaşması, sektörün ne kadar dinamik bir potansiyele sahip olduğunun bir göstergesi.” dedi.
Reklamcılık trilyon dolarlık ilk pazar olmaya çok yakın
Rapora göre, e-ticaret ve dijital platformlarda geçirilen sürenin artmasıyla, önümüzdeki yıllarda tüm dünyada şirketler satın alma ve karar aşamalarında tüketicilere ulaşabilmek için çok daha fazla harcama yapacak. Reklamcılığın 2025 yılında en büyük kategori olarak tüketici harcamalarını geride bırakacağı öngörülüyor.
Internet reklamcılığı kategorisi, 2022’de %8,1 oranında büyüme kaydederek büyümenin güçlü bir katalizörü oldu. Rapor, küresel reklamcılık gelirlerinin 2022-2027 arasında, 763,7 milyar ABD dolarından 952,6 milyar ABD dolarına yükselerek yılda yaklaşık %4,5’lik bir yıllık bileşik büyüme oranına ulaşacağını da gösteriyor. Bu eğilime göre, reklamcılık yıllık geliri 1 trilyon ABD dolarına ulaşan üç ana eğlence ve medya kategorisi içinde ilk kategori olma yolunda. Üçüncü ana kategori olan internet erişiminin de 2026 yılında tüketici harcamalarını geride bırakacağı tahmin ediliyor.
Tüketicinin eğlence ve medyaya yönelik harcamalarının genel harcamalar içerisindeki payının azalacağını gösteren rapora göre 2023’te ortalama kişisel gelirin %0,53’ü olan kişi başı tüketici harcamaları, 2027’de %0,45’ini oluşturacak.
Rapor, tüketici harcamalarının eğlence ve medya ürün ve hizmetlerine yönelik etkisinin azaldığına ve reklamcılığın etkisinin artışına dikkat çekiyor. Bu trend, sektör liderleri için şartları değiştiren ve kapsamlı bir yeniden değerlendirme ve değişimi zorunlu kılan etkenler arasında yer alıyor. PwC’nin 26. Küresel CEO Araştırması’na göre, eğlence ve medya sektörü CEO’larının %40’ı mevcut iş modellerinin on yıl içinde sürdürülebilir olmayacağı da göz önüne alındığında, şirketlerin durumun aciliyetini fark etmesinin önemi anlaşılıyor.
Türkiye’nin internet reklamcılığı pazarının toplam gelirleri 2022 yılında 1,6 milyar dolara ulaştı ve bu gelirlerin 2027’ye kadar % 8,6 yıllık bileşik büyüme oranı ile artarak 2,3 milyar ABD dolarına ulaşması bekleniyor.
Oyun ve canlı deneyimler en dikkat çekici büyüme alanları
Büyüme fırsatlarını kaçırmamak için şirketlerin geleceği doğru analiz etmelerinin önemini vurgulayan rapor, bu fırsatların zorlayıcı olduğu birçok alan için bir yol haritası sunuyor. Raporda dikkat çeken oyunlar ve canlı deneyimler dikkat çeken büyüme alanları arasında sayılıyor.
2023’te 227 milyar ABD doları olan toplam oyun gelirinin 2027’de %7,9’luk CAGR ile 312 milyar ABD dolarına yükselmesi bekleniyor. Oyun sektörüne olan güvenin artmasıyla birlikte, oyun reklamcılığı gelirlerinin 2022-2027 arasında yaklaşık iki kat artacağı, 2025’te ise 100 milyar ABD dolarına ulaşacağı öngörülüyor.
Tüketiciye yönelik tüm yüz yüze etkinlik alt sektörleri dikkate alındığında, 2024’te pandemi öncesi seviyelere ulaşılacağı ve toplam gelirin 68,7 milyar ABD dolarına yükseleceği öngörülüyor. Rapora göre, 2019 yılında 66,6 milyar ABD dolar seviyesinde olan canlı deneyim gelirleri 2027’ye kadar %9,6’lık CAGR ile artacak. Bu, toplam tüketici gelirleri için tahmin edilen %2,4’lük beklentinin dört katına karşılık geliyor.
Türkiye’nin toplam video oyunları ve e-spor geliri 2022 yılında 455 milyon ABD doları oldu. 2027 yılına kadar %16,8’lik CAGR ile 990 milyon ABD dolarını aşacağı tahmin ediliyor. Türkiye’nin etkileyici CAGR değeri, Türkiye’yi Avrupa’da en hızlı büyüyen video oyunları pazarı, dünyada ise Pakistan ve Hindistan’ın ardından en hızlı büyüyen üçüncü pazar konumuna getiriyor.
2027’de Türkiye’deki müzik, radyo ve podcast pazarının toplam geliri 217 milyon ABD dolarına ulaşacak
Türkiye’de podcast sektörü güçlü bir büyüme yaşamaya devam ediyor. 2021’de 9,7 milyon olan aylık dinleyici sayısı 2022’de %13,8 artarak 11 milyona ulaştı.
Türkiye müzik, radyo ve podcast pazarı, 2021 yılında 79 milyon ABD Doları iken 2022’de 125 milyon ABD doları değerine ulaştı. Toplam gelirin tahmin dönemi boyunca %11,6 CAGR ile artarak 2027 yılında 217 milyon ABD dolarına ulaşması bekleniyor.
PwC’nin Küresel Eğlence ve Medya Sektörüne Bakış 2023-2027 raporuna buradan ulaşabilirsiniz.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin ekonomide 3 yıllık yol haritasını belirleyen Orta Vadeli Programı (OVP) açıklandı. Açıklamada Türkiye’de kripto para platformlarının düzenleme kapsamına alınacağını söylendi. Önceki dönemlerde birçok defa dile getirilen ancak somut bir adım atılmayan kripto paralara gelebilecek düzenlemeyi ve sektöre olası etkilerini bilişim hukuku alanında Türkiye’nin en deneyimli avukatlık ofislerinden Gökçe Avukatlık Kurucu Ortağı Görkem Gökçe ile değerlendirdik.
Geleneksel hukuk sistemleri için yeni ve karmaşık bir dijital varlık türü olan kripto varlıkların, hukuki tanımı ve sınıflandırılması, ülkeden ülkeye farklılık gösterebiliyor. Bazı ülkeler kripto paraları para olarak kabul ederken, diğerleri emtia veya menkul kıymet olarak sınıflandırabiliyor. Hükümetler, kripto paraların kontrol altına alınması ve denetlenmesi amacıyla düzenlemeler geliştiriyor. Bu düzenlemeler kara para aklamayı önleme, tüketicilerin korunması ve vergi uygulamaları gibi konulara odaklanabiliyor. Ancak, her ülkenin yaklaşımı farklıdır. Bu durum küresel bir standart oluşturma çabalarını karmaşıklaştırıyor.
Sorun daha etkin bir koruma mekanizmasının geliştirilmesi
Türkiye hukuk sisteminin de uzun zamandır gündeminde olan Kripto varlıkların hukuk sistemimizdeki yerini Gökçe Avukatlık Kurucusu Görkem Gökçe şöyle değerlendiriyor: Her şeyden önce Türk hukukunda kripto para değil kripto varlık ifadesi kullanılıyor. Henüz bu konuda özel bir düzenlememiz bulunmuyor. Daha önce tartışılan kripto varlık yasa tasarısı rafa kaldırılmıştı. Halihazırda sadece ödeme amaçlı kripto varlıkların kullanımına ilişkin bir yasak var. Özel düzenlemeler olmasa da hukukun genel ilkeleriyle birçok sorunun yanıtını bulabiliyoruz. Kripto borsaları ile kullanıcı arasındaki sözleşmelere ise sözleşme hukuku kurallarıyla çözüm bulabiliyoruz. Dolandırıcılık faaliyetlerine ilişkin de Türk Ceza Kanunu hükümleri birçok soruna çözüm olabiliyor. Sorun daha etkin bir koruma mekanizmasının geliştirilmesi. Özel bir düzenleme bu açıdan önemli. Bilhassa da hesap verebilirliği ve finansal güvenceleri sağlamak için.
Kripto varlıklar ile ilgili düzenlemelerde dengeli bir yaklaşım sunmak önemli
Bu alandaki en sıcak gelişme ise Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın Türkiye’de kripto para platformlarının düzenleme kapsamına alınacağı yönündeki açıklaması oldu. Türkiye’de gelecekte ne gibi değişiklikler olabileceği konusunda önemli bir işaret olarak değerlendirilebilecek bu açıklamalarda konuyla ilgili herhangi bir detay paylaşılmadı. Av. Görkem Gökçe bu gelişmeyi şöyle değerlendirdi; Kripto para düzenlemeleri genellikle sektördeki değişimlerin ve inovasyonun yolunu açacak dengeli bir denetimle birleştirilmelidir. İnovasyonun engellenmeden sürmesi ve sektörün büyümesi için uygun bir çerçeve oluşturulmalıdır. Ayrıca bu tip düzenlemelerin ayrıntıları son derece önemlidir. Hangi tür kripto paraların ve platformların bu düzenlemeye tabi olacağı, hangi tür lisanslama veya kayıt süreçlerinin uygulanacağı, güvenlik ve gizlilik konularındaki standartlar ve diğer detaylar belirleyici olacaktır. Özetle Türkiye’de kripto para platformlarının düzenleme kapsamına alınacak olması, sektörün geleceğini şekillendirebilecek önemli bir adım olarak görünüyor. Detayların netleşmesi ve dengeli bir yaklaşımla uygulanması ise bu konuda daha fazla yorum yapma fırsatı verecektir. Bu düzenlemelerin etkileri, zaman içinde daha net bir şekilde görünecektir.
“Cem Karaca NFT’si davasının sonucu hukuk için emsal niteliğindedir”
Kripto varlıklar alanında düzenleme ihtiyacının temel sebeplerinin başında bu alandaki davaların sayısının giderek artması geliyor. Bu noktada hızla gelişen ve kullanımı artan NFT‘lerin hukuksal süreçleri büyük önem kazanıyor.
NFT’ler ve genel olarak kripto varlıklar özelinde son derece deneyimli olan Gökçe Avukatlık’ın dünyadaki pek çok itibarlı bilişim hukuku platformunda konu edilen Cem Karaca NFT davasının hem kendileri hem de hukuk sistemi açısından gurur verici olduğunu belirten Av. Görkem Gökçe, davanın detaylarına dair şu değerlendirmeleri yaptı: “Sanatçı Cem Karaca’nın oğlu Emrah Karaca vekili olarak Cem Karaca’nın oğlu Emrah Karaca’nın, babasının klasikleşmiş bir fotoğrafından yararlanılarak NFT (Non-fungible Token) formatında hazırlanan portrenin satışının durdurulması, babasının kişilik ve fikri haklarına karşı gerçekleşen ihlallerin giderilmesi için ofisimizce dava açıldı. Dosya kapsamında alınan 21.09.2022 tarihli bilirkişi raporunda NFT olarak satışa sunulan portrenin Cem Karaca’nın bir fotoğrafından yola çıkılarak hazırlandığı ve Cem Karaca’nın dış görünüşünün ticarileştirildiği, bu nedenle davalının fiillerinin Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nu ve kişilik haklarını ihlal eder nitelikte olduğu sonucuna ulaştı. Bunun üzerine Mahkeme 21.06.2022 tarihli kararı ile Cem Karaca’nın portresinin izinsiz olarak kullanıldığı internet sitelerine erişimin engellenmesine ve Opensea isimli platformda yer alan, NFT formatında satışa sunulan Cem Karaca portresinin satışının engellenmesine karar verdi. NFT ve kripto varlıklar açısından ilk niteliğindeki bu davanın sonucunda verilen karar emsal niteliği taşıyor. Bu bağlamda da ortaya çıkan sonucu Türk hukuk sistemi açısından gurur verici bir gelişme olarak değerlendiriyoruz” dedi.
Saldırı sırasında operatörler, dosyalara sızabilen, Windows kayıt defteri anahtarlarını değiştirebilen, komutları yürütebilen, komut ve kontrol sunucusuna (C&C) gönderdiği bilgileri Küçük Şifreleme Algoritmasını kullanarak şifreleyen ve daha önceden kayıt altına alınmamış DinodasRAT (Uzaktan Erişim Sağlayan Trojan) adlı bir arka kapı kullandı.
Tehdit aktörleri, özellikle seçtikleri kurbanları ikna etmek amacıyla e-postalar hazırladığı için, bu hedefli bir saldırı olarak tanımlandı. Başlangıçta sınırlı sayıdaki cihaz setini DinodasRAT ile başarılı bir şekilde ele geçirdikten sonra, operatörler içeri girerek hedefin kurum içi ağını ihlal etti ve bu arka kapıyı yeniden açtı.
Bir saldırganın kurbanın bilgisayarında casusluk yapmasına ve hassas bilgileri toplamasına olanak tanıyan çeşitli yetenekleri var. Operasyon sırasında Korplug’un (aka PlugX) bir çeşidi gibi diğer kötü amaçlı araçlar da kullanıldı.
Korplug, Mustang Panda gibi Çin’e bağlı gruplarda yaygın olarak kullanılıyor. Kesin olmamakla birlikte, saldırının Çin’e yakın bir tehdit aktörüyle bağlantılı olduğuna inanılıyor. Bu atıf, Guyana-Çin diplomatik ilişkilerindeki son gelişmelerle de destekleniyor. Jakana Operasyonunun gerçekleştiği 2023 Şubat ayında, Guyana Özel Organize Suç Birimi, yerel Çin büyükelçiliği tarafından reddedilen bir eylemde, Çinli şirketlerin dahil olduğu kara para aklama soruşturması kapsamında üç kişiyi tutukladı.
Hedef odaklı kimlik avı e-postaları, son dönem Guyana’daki kamu ve siyasi olaylara atıfta bulunarak, saldırganların, operasyonun başarı olasılığını artırmak için kurbanlarının (jeo)politik faaliyetlerini takip ettiğini gösteriyor.
Kurbanların “Vietnam’daki Guyanalı bir kaçak” ile ilgili haberlerle ilgisini çeken bir e-posta, gov.vn ile biten alan adı taşıyordu. ESET araştırmacısı ve Jakana Operasyonunu keşfeden Fernando Tavella şunları söyledi, “Bu alan adı Vietnam hükumetine ait bir web sitesini gösteriyor; bu nedenle operatörlerin bir Vietnam devlet kurumunun güvenliğini ihlal ettiğine ve onun altyapısını kötü amaçlı yazılım örneklerini barındırmak için kullandığına inanıyoruz. ESET araştırmacıları güvenliği ihlal edilen altyapı ile ilgili VNCERT’i bilgilendirdi.”
ESET araştırmacıları, Komuta ve Kontrol sunucusuna gönderdiği kurban tanımlayıcı sayesinde DinodasRAT arka kapısının adını koyabildi. Dizi her zaman Din ile başlıyor, bu da bize J.R.R. Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi eserindeki hobit Dinodas’ı hatırlattı. Öte yandan, gerdanlı jakanlar Guyana’ya özgü kuşlardır; ayaklarında büyük pençeler bulunur ve yaşadıkları göllerdeki yüzen bitkilerin üzerinde yürüyebilirler.
Almanya’nın kömür santrallerinin, hükümetin 40 milyar Euro’luk kömürden çıkış fonunun bir payı karşılığında koordineli ve aşamalı olarak kapatılması planlanıyor.
Ancak Almanya’nın Ukrayna savaşının ardından Rusya’dan gelen gaz tedarikinde kesintiler ve Fransa’nın nükleer üretim kapasitesindeki başarısızlıklarla karşı karşıya kalması nedeniyle kömür santralleri geçen yıl devrede tutuldu.
Almanya’nın 4 Ekim Çarşamba günü açıkladığı karara göre, geçen yıl kararlaştırılan acil durum tedbiri önümüzdeki kış için uzatılacak ve yaklaşık 1,9 GW’lık linyit kapasitesi hazırda tutularak, Almanya’nın mevcut 45 GW’lık kömürlü termik santrallerine eklenecek.
Linyit santrallerinin tek bir amacı var: Fiyatları düşük tutmanın bir yolu olarak talebin zirve yaptığı zamanlarda gazı elektrik piyasasından çıkarmak.
Hükümet, “Elektrik üretiminde gaz tasarrufu sağlamak ve böylece 2023/2024 ısıtma döneminde gaz arzında yaşanan darboğazları önlemek amacıyla arz rezervi yeniden etkinleştirilecektir.” dedi.
Gaz tasarrufunun 3,9 TWh ile 5,6 TWh arasında olacağı tahmin ediliyor ve elektrik fiyatları Megawatt-saat (MWh) başına 0,4 € ile MWh başına 2,8 € arasında bir aralıkta kalacak.
Söz konusu tasarruf rakamları küçümsenecek türden değil. Ancak söz konusu santraller, iklimi en fazla kirleten madde olan linyit ile çalışacağından, iklime etkileri de bir o kadar önemli olacak.
Hükümet, kömürlü termik santrallerin beklemede tutulmasından kaynaklanan ve 2,5 ila 5,6 ton CO2 arasında olduğu tahmin edilen ekstra karbon emisyonlarını değerlendirmeye çalışacağını duyurdu.
“İklim hedefleri gibi, kömürden çıkış sürecinin ideal olarak 2030 yılında tamamlanması hedefi de bundan etkilenmeyecek.” şeklinde de ayrıca vurgulandı.
Şu ana kadar veriler bu iddiayı destekliyor. 2023’ün üçüncü çeyreğinde ülke, yalnızca 22,2 TWh ile kömür yakarak şimdiye kadarki en düşük elektrik miktarını üretti. Sekiz yıl önce bu rakam 60 TWh’nin üzerindeydi.
Türkiye’nin ilk oyun içi reklamcılık şirketi olan Portuma, oyun, oyun içi reklam ve oyun içi ekonomiden oluşan ekosistemini tanıttı. Lansman 5 Ekim tarihinde, Dedeman İstanbul Hotel’de 500’ü aşkın kişinin katılımıyla gerçekleşti. Oyun, reklam ve blockchain dünyasından pek çok ismin katıldığı etkinliğin sunuculuğunu Ece Üner üstlendi.
Serdar Kuzuloğlu’nun açılış konuşmasını yaptığı etkinlikte ‘‘Oyun Sektörünün Geleceği: Yenilikçi Gelir Kaynakları ve Stratejik Düşünme’’ isimli panelin moderatörlüğünü egirişim kurucusu Hilmi Öğütcü üstlenirken panelistler Happy Crab Game Studio kurucusu Havva Nur Solhan ve Axell Studio oyun direktörü Faruk Özşahin oldu.
Oyun şirketlerinin Portuma’ya entegre olma süreçlerinin ve avantajlarının konuşulduğu panelden sonra reklam alt yapı sağlayıcıları söyleşi gerçekleştirmek üzere sahneye davet edildi. Adbreak yönetici ortağı Süleyman Karadeniz, Adsyield kurucu ve direktörü Oğuzhan Çakır, Admatic operasyon direktörü Cenk Türkoğlu ‘’Reklam Sağlayıcılarının Perspektifinden Reklamın Geleceği ve Verinin Yorumu’’ isimli panelde bir araya geldi.
Etkinlik, reklamverenlerin panelleriyle devam etti. ‘Markaların Oyun İçi Dünyaya Entegrasyonu ve Yeni Mecra Arayışları’’ isimli panelde Havas İstanbul CEO’su Cüneyt Devrim ve Dijital Rönesans kurucusu Filiz Dağ yer aldı. Panelistler markaların yeni mecra arayışlarına değinerek, uzun yıllardır blockchain sektörünü takip ettiklerinden bahsetti.
‘Teknoloji, Oyunlar ve Reklam: Akademik Perspektifler’’ isimli panelin panelistleri; Bahçeşehir Üniversitesi Dijital Oyun Tasarımı Bölüm Başkanı ve Bug Lab kurucusu Prof. Dr. Güven Çatak, Trakya Teknopark Genel Müdürü Doçent Doktor Özgür Özdemir ve Game Factory Kurucusu Murat Kahraman olurken, panelin moderatörlüğünü ise Türk Oyun Derneği Başkanı Tansu Kendirli üstlendi.
Lansmanın son paneli olan ‘‘Geleceğin Dünyası; Web3 Oyunları ve Blockchain Teknolojisi’’ isimli söyleşide Gate.io Operasyon Direktörü Kutluhan Akçın, Yula Labs CEO’su Yasemin Güleçyüz, Bzetmex CEO’su Erdoğan Turan ve PlayStation/Axell Studio Senior Game Developer’ı Ataberk Ateş yer aldı.
Türkiye’den bir teknoloji lideri yaratmayı hedefliyor
Portuma’nın kurucusu Ozan Emrah Ünal, etkinlikte gerçekleştirdiği sunumda oyun içi reklam sektörünün pazar büyüklüğünden bahsetti ve hedeflerini paylaştı. Ünal, 2024 sonuna kadar oyun içi reklam pazarında yüzde 5’lik bir pay elde etmeyi amaçladığını belirtirken, Türkiye’den bir teknoloji lideri yaratma hedefini vurguladı.
Lansman, eğlenceli deneyim alanlarıyla da ilgi çekti. Fuaye alanında konumlandırılan formula aracı, katılımcıların VR gözlüğü takarak yarış deneyimi yaşamasına ve oyun içi reklam alanlarını keşfetmesine imkân tanıdı.
‘’Yarını Anlamak, Yarına Hazır Olmak’’ başlıklı konuşmasıyla bütün salonun dikkatini çeken Emin Çapa, kapanışa da ev sahipliği yaptı. Portuma Lansmanı hakkında konuşan Ozan Emrah Ünal, “Bu lansman etkinliği, uzun süredir emek verdiğimiz teknolojimizi paylaşma fırsatı sağladı. Katılımcılarımıza bu büyük günü bizimle paylaştıkları için teşekkür ederiz,” dedi.
Ancak Python 2 kullanan katılımcıların yüzdesi de aslında bir önceki yıla göre artış gösterdi.
Python Yazılım Vakfı ve yazılım araçları üreticisi JetBrains tarafından yürütülen altıncı yıllık Python Geliştiricileri Anketi’nin sonuçları 27 Eylül’de yayınlandı. Python Geliştiricileri Anketi 2022 raporu, yanıt verenlerin %93’ünün Python 3’ü benimsediğini, yalnızca %7’sinin ise hala 2’yi kullandığını gösteriyor.
Ancak 2021 anketinde %95 Python 3 kullanırken %5 2 kullanıyordu. 2020’de Python 3 %94 ila %6 arasında bir avantaja sahipti.
Python 3 Aralık 2008’de piyasaya sürüldü ve en son güncelleme olan Python 3.12 bu hafta geldi. 2022 raporu, yanıt verenlerin %29’unun veri analizi için hala Python 2 kullandığını, %24’ünün bilgisayar grafikleri için 2 kullandığını ve %23’ünün geliştirici olarak 2 kullandığını söyledi. Anket ayrıca katılımcıların %45’inin hala iki yıl önce gelen 3.10’u kullandığını, yalnızca %2’sinin ise hala 3.5 veya daha düşük bir sürümü kullandığını ortaya çıkardı.
14 Ekim – 14 Kasım 2022 tarihleri arasında gerçekleştirilen araştırmaya 200’den fazla ülke ve bölgeden Python geliştiricileri katıldı. Anketten elde edilen diğer sonuçlar:
Yanıt verenlerin %85’i Python’u ana dil olarak gösterdi.
Web geliştirme, veri analizi ve makine öğrenimi dilin temel kullanım alanlarıydı.
Python geliştiricilerinin %66’sı bulut platformlarını kullanıyor; bu oran önceki yıla göre %61 arttı. Amazon Web Services, Python geliştiricileri için önde gelen bulut platformu.
Microsoft’un Visual Studio Code’u ve JetBrains’in PyCharm’ı en popüler editörlerdi.
Zoom Docs, kullanıcılara toplantı tartışmalarından bilgi hazırlamak, düzenlemek, özetlemek ve dahil etmek için AI yetenekleri sağlayacak olan AI destekli çalışma alanında şirketin kendi için geliştirdiği bir sürüm.
Şirket bir basın açıklamasında, yeni özelliğinin toplantılar özelliğine entegre edileceğini söyledi ve bunun “ekiplerin ve bireylerin oluşturmasını, işbirliği yapmasını, projeleri yönetmesini ve organize kalmasını kolaylaştıracağını” söyledi. Basın bültenine göre, Zoom’un işlevine tablolar, çizelgeler ve resimler ekleme seçeneğini de içereceği bildiriliyor.
Docs özelliğinin 2024 baharında genel olarak kullanıma sunulması planlanıyor, ancak şirket programın kesin çıkış tarihini veya maliyetini onaylamadı. Zoom’un en yeni özellik duyurusu, diğer kaynaklardan içerik üreten ve belgeyi doldurmak için Zoom Docs’a dahil edilecek olan AI Companion’ı kısa süre önce yayınladıktan sonra geldi.
Microsoft’un Teams ve Google’ın Meets özellikleri, çalışanların evden çalışmaya zorlanması ve okulların öğretimi video konferanslara aktarması nedeniyle Covid-19 salgını sırasında ivme kazanan Zoom ile zaten rekabet ediyor. Hem Microsoft hem de Google, Mart ayında ChatGPT’yi Suite 365 iş yazılımına dahil etmek için AI destekli özellikleri yazılımlarına dahil etmeye çalıştı.
Bu arada, aynı ay Google, diğerlerinin yanı sıra Meet sohbetlerinden notlar alacak, belgeleri düzeltecek, yazacak ve yeniden yazacak Google Dokümanlar ve Google Excel’e üretken yapay zeka eklediğini de duyurdu. Zoom şimdi kullanıcıları ürününe çekmek ve görüntülü aramalar ile belgedeki notlar arasında geçiş yapmayı kolaylaştırmak için benzer önlemler alıyor.
Zoom kurucusu ve CEO’su Eric Yuan Forbes‘a, Zoom Docs’un diğer not alma uygulamalarının yerini almasını beklemediğini, ancak toplantılar sırasında sekmeler arasında geçiş yapmaya bir alternatif sunmasını umduğunu söyledi. Yuan, verdiği demeçte, ”Kimseyi tek bir platformda standartlaştırmaya zorlayamayız.” dedi. “Buna bakış açım, bir müşteriye esneklik kazandırmaktır. Bu en önemli şey.”
Nvidia‘nın bir hafta içinde İsrail‘de iki günlük bir Yapay Zeka Zirvesi düzenlemesi gerekiyordu ancak etkinlik, katılımcıların güvenliği ve refahına ilişkin endişeler nedeniyle iptal edildi.
Nvidia’nın Yapay Zeka Zirvesi bu dalgayla bağlantılı olarak 15-16 Ekim’de EXPO Tel Aviv‘de planlandı. Pek çok yapay zeka donanım ve yazılım araştırmacısı ve geliştiricisi İsrail’de bulunuyor ve binlercesi de “yeni becerilerin kilidini açmak, hızlandırılmış bilgi işlemdeki en son gelişmeleri keşfetmek ve yarının ne getireceğini yeniden tanımlamak” için İsrail’i ziyaret etmeyi planlıyordu.
Konferans SSS bölümünde Nvidia, ilgilenen taraflara Yapay Zeka Zirvesi’nin çevrimiçi değil, yüz yüze bir etkinlik olduğunu hatırlattı. Açılış konuşmasının ardından, insanların seçebileceği konferans oturumları ve çalıştaylardan oluşan yoğun bir program vardı. Konular, Üretken Yapay Zeka, Sağlık Hizmetleri, Büyük Dil Modelleri, Siber Güvenlik, Robotik, Omniverse, Otonom Araçlar ve daha fazlası gibi çok çeşitli Yapay Zeka uygulamalarını kapsıyordu.
Nvidia, iptalden üzüntü duyduğunu ancak bunu “katılımcılarımızın güvenliği ve refahı” için tek seçenek olarak gördüğünü söylüyor. Yapay Zeka Zirvesi’nin çevrimiçi olup olmayacağına dair hiçbir bilgi yok ve yüz yüze etkinliğin olası bir yeniden planlanması hakkında konuşmak için kesinlikle çok erken.
Microsoft, son AI inovasyonunu ve daha fazlasını vurgulayan özel bir etkileşimli oturum da dahil olmak üzere, etkinlik sırasında gerçekleşecek oturumların tam özetini sağladı.
Microsoft, milyarlarca dolarlık bir yatırım yaparak OpenAI ile ortaklığını genişlettiğinden beri, şirket tamamen AI teknolojisine ve ilerlemelerine odaklandı. Ve şimdi, The Information tarafından hazırlanan bir rapor, Microsoft’un ilk özel yapay zeka çipini Ignite 2023’te piyasaya sürüleyebileceğini ortaya koyuyor.
Yapay zekanın ortaya çıkması ve teknolojiye giren daha fazla kuruluşun ortaya çıkmasıyla, AI gelişmeleri için kullanılan GPU’lar için NVIDIA’ya artan bir güven; bir tür bağımlılık oluşturdu.
Bu nedenle, NVIDIA’nın boğazına kadar işe boğulduğu ve GPU’lara olan yüksek talebi karşılayamadığı için arzda bir kıtlık olduğu görülüyor. Microsoft bu sorunun farkında ve bu yüzden kendi yapay zekasını “yıllardır” kendisi geliştiriyor.
NVIDIA’nın GPU’lara olan yüksek talebi karşılayamaması, Microsoft’un AI ilerlemelerini olumsuz yönde etkileyebilir ve sonuçta teknolojiden gelir elde etme şansını sınırlayabilirdi. Aslında yapılan yatırım da bu riskten doğdu.
Bilgiler ayrıca, Microsoft’un NVIDIA GPU’ları satın almaya devam edeceğini, şirketin AI çipinin veri merkezi sunucularında kullanılacağını ve üretkenlik uygulamalarında AI yeteneklerini güçlendireceğini vurguladı.
Microsoft, kendi AI çipini kullanarak, teknolojideki ilerlemelerini potansiyel olarak daha karlı hale getirirken, aynı zamanda kendi AI çiplerini kullanan Amazon ve Google gibi şirketlerle eşit bir oyun alanında rekabet etmesine izin verebilir.
Pazardaki yetişilemeyen ihtiyaç ve kar potansiyeli Microsoft’un başlattığı akımın bir çığ gibi büyümesini sağlayabilir.
Startup Wise Guys’dan 3.4 milyon Euro değerleme ile aldığı yatırımla, ilk yatırım turunu tamamlayan Senkrondata sahip olduğu tüm verileri öde-al gibi farklı hizmetler ile genişleterek farklı ülkelerde yer alan marka yöneticilerinin de kullanımına açmak istiyor.
2020 yılında Okan Bircantarafından faaliyetlerine başlayan Senkrondata girişimi marka ve ürün yöneticilerinin rakip takibi için harcadığı tüm zamanı neredeyse sıfıra indirerek, süreçleri kolaylaştırıyor. Senkrondata’nın yakın zamanda patent başvurusu ile desteklediği ürün eşleştirme algoritmaları, on binlerce ürünü farklı rakip web siteleri üzerindeki ürünler ile eşleştiriyor ve mail uyarıları kullanıcılarını bilgilendiriyor.
Senkrondata geliştirdiği algoritmalarla hiçbir ürünü göz ardı etmeden markaların rekabetçi fiyatlar sunmasına olanak tanıyarak gelirlerini arttırabilmelerine ve daha da ötesi tüm rekabet analizlerini gerçek-zamanlı olarak kullanıcılarına sunuyor.
Senkrondata’nın hedefinde rekabetin yoğun olduğu sektörler var. Sunduğu gerçek-zamanlı rekabet verileri ile tüm markaların pazarlama stratejisi, optimizasyon ve performanslarını iyileştirmelerine olanak sağlıyor. Senkrondata’nın müşteri portföyünde modadan teknolojiye, gıdadan otomotive farklı sektörlerden global markalar bulunuyor.
Anlamlandırdıkları veriler ile Türkiye’de moda sektörüne yön verdiklerini ifade eden Senkrondata CEO’su Okan Bircan, lider markalara 15’den fazla ülkeden topladıkları eşleştirilmiş veriler ile fiyat stratejileri ve detaylı rekabet analizleri ile gelecek yıllardaki ürün planlamasına katkı sağladıklarını da belirtiyor. Senkrondata ekibi şu anda çalışmalarına 8 kişilik ekibiyle devam ediyor.
Yakın zamanda globalde yeni müşterilerle çalışmaya başlayacaklar
Mevcut gelirlerinin %20’sinin yurtdışından geldiğini belirten Sekrondata ekibi, özellikle globaldeki büyümelerini önceliklendirdiklerini ve yakın zamanda globalde yeni müşterilerle çalışmaya başlayacaklarının da bilgisini veriyor. Yakın zamanda Estonya’da şirketleşme sürecini tamamlayan girişim Avrupa bölgesinden bir marka ile de partnerlik anlaşması imzaladı.
Startup Wise Guys’dan 3.4 milyon Euro değerleme ile aldığı yatırımla, ilk yatırım turunu tamamlayan Senkrondata girişiminin kurucusu Okan Bircan, yatırımla ilgili olarak şunları aktardı: “Startup Wise Guys bizimle bir yatırımcıdan daha çok bir partner gibi hareket ediyor. Startup Wise Guys yatırımıyla birlikte global ölçeklenme üzerine yoğun bir mentörlük ve eğitim sürecinden geçiyoruz. Senkrondata’nın büyümesini stratejik açıdan destekleyen bu yatırımı aldığımız için gayet memnunuz.”
Startup Wise Guys partnerlerinden Günce Önür, Senkrondata girişimine gerçekleştirdikleri yatırım ilgili olarak, teknolojinin ve yapay zekanın bu kadar hızlandığı ve önem kazandığı bir dönemde, rekabet de hiç olmadığı kadar çetin ve zorlu hale geldi. Senkrondata gibi girişimlerin özellikle online dünyada satış yapan markaları rekabet konusunda birkaç adım öne geçireceğine inanıyoruz şeklinde konuştu.
Senkrondata ekibi aldıkları yeni yatırımı bu yıl hizmete sundukları sektörel panellerini daha fazla müşteriye ulaştırmak ve hizmet verdikleri ülke sayısını artırmak için kullanacaklarını belirtti.
Ayrıca, bugüne kadar binlerce web sitesi üzerinden rekabeti takip eden Senkrondata farklı ülkelere ait geçmiş verilerin olduğu bir veri tabanına da sahip. Senkrondata, sahip olduğu tüm verileri öde-al gibi farklı hizmetler ile genişleterek farklı ülkelerde yer alan marka yöneticilerinin de kullanımına açmak istiyor.
Kıdemli ABD’li yazılım mühendisi ve güvenlik araştırmacısı Steve Gibson, Gibson Research Corporation’ın (GRC) yeni bir sürücü aracını duyurdu. ValiDrive v1.0’ın temel amacı, çevrimiçi perakendecilere akın eden sahte sürücüler göz önüne alındığında, her zamankinden daha önemli hale gelen, herhangi bir USB yığın depolama sürücüsünü sahtekarlıkla eksik depolama açısından yerinde kontrol etmek. Bu ücretsiz araç ayrıca USB bağlantılı herhangi bir sürücüyü okuma / yazma hatalarına karşı kontrol ediyor. Sahte USB sürücüleri için yeni ücretsiz yazılım koruma sağlıyor.
Sahte USB sürücüleri için yeni önlem
İndirimli USB sürücüleri satın alma konusundaki kendi deneyiminizden bunun neden yararlı olacağı açık değilse Gibson, geçen ay Amazon’dan 12 sürücü satın aldığını ve ValiDrive’ın “bunların her birinin sahte bir sahtekar olduğunu” kanıtladığını açıklıyor. Dünyanın en büyük çevrimiçi pazar yerlerinden birinden alınabilecek aldatıcı dürtülerden oluşan rengarenk koleksiyon için yukarıdaki resme bakıyor.
Gibson’ın Amazon’daki alışveriş savurganlığı, SpinRite v6.1’i (GRC’nin önde gelen toplu depolama bakım ve veri kurtarma sistemi) test edenlerin piyasadaki sahte USB sürücülerin “şeytani” çoğalmasından rahatsız olmasıyla ortaya çıktı. Bu sahte sürücüler, reklamı yapılan kapasiteleri sunmuyor ve aldatmacalarını sürdürmek için rutin olarak veri kaybediyor.
Yukarıda, tarama sonucunu gösteren örnek bir ValiDrive kullanıcı arayüzü ekran görüntüsünü görebilirsiniz. GRC, bu USB sürücünün 2 TB kapasiteli bir cihaz olarak satıldığını ancak yalnızca 62 GB kapasitenin mevcut olduğunu ve araç tarafından doğrulandığını söylüyor.
ValiDrive oldukça kapsamlı bir test aracı gibi görünüyor. Windows ve daha düşük sistem bilgisi araçlarının sahtekarlıkla tanımlanmış sürücü kapasitelerine uymaktan ve yanlış bildirmekten memnuniyet duyduğu durumlarda, ValiDrive’ın depolamayı “herhangi bir diskin okunabilirliğini, yazılabilirliğini ve gerçek depolama varlığını test etmek için” 576 bölgeli bir nokta kontrolüne tabi tuttuğu iddia ediliyor.
ValiDrive 1.0, GRC’den beklediğimiz gibi yalnızca 95 KB ağırlığıyla oldukça kompakt ve taşınabilir bir uygulama. Bazıları Windows 3.1’in estetiğini eleştirebilir, ancak diğerleri onu gösterişten uzak ve işlevsel, hatta retro-sevimli bulacaktır. Gibson’ın kirli bir düzine Amazon sürücü testine ek olarak, geliştiricinin Twitter gönderisine yanıt verenler şu ana kadar ValiDrive’dan oldukça memnun görünüyor. Kullanıcıların sahte olduğundan şüphelendiği birçok test sürücüsünün sahte olduğu ortaya çıktı. Bu arada, saygın satıcıların büyük marka disklerini test eden diğerleri, kapasite doğrulamada başarılı olduklarını bildirdi.
Tüpraş’ın girişim sermayesi şirketi Tüpraş Ventures, Tüpraş’ın sürdürülebilir rafinaj iş alanını emniyet ve operasyonel mükemmeliyet odağında destekleyecek yenilikçi adımlar atıyor. Bu kapsamda robotik teknolojiler alanında faaliyet gösteren AISField girişimine yatırım yapan Tüpraş Ventures, dijitalleşme alanındaki yenilikçi robotik ürün portföyünün genişletilmesi, ürün ve hizmetlerin yurt içi ve yurt dışı müşteri ve yatırımcılara tanıtımı faaliyetlerinde girişime katkı sağlayacak.
AISField’in robotik çözümlerinden olan, içinde ürün varken de tank taban bakımı yapabilen ATEX sertifikalı robot Tüpraş rafineri sahalarında kullanılmaya başlandı. Tüpraş, Stratejik Dönüşüm Planı kapsamındaki dört iş kolundan sürdürülebilir rafinaj alanına yönelik dijitalleşme ve robotik uygulamalarını devreye almaya devam ediyor. Tüpraş’ın girişim sermayesi şirketi Tüpraş Ventures, enerji sektöründeki dijital dönüşümü hızlandıracak teknolojilerle ana şirketi Tüpraş’ı destekliyor.
Enerji sektöründe stratejik iş birlikleri oluşturma ve dijitalleşmeye destek olma amacıyla gelecek vaat eden başarılı girişimleri destekleyen Tüpraş Ventures, robotik teknolojiler alanındaki ilk yatırımını robotik muayene ve veri yönetimi alanında faaliyet gösteren, Ankara’da yerleşik girişim şirketi AISField ile gerçekleştirdi. Tüpraş’ın yenilikçi robotik ürün portföyünün genişletilmesi amacıyla yatırım yapan Tüpraş Ventures, önümüzdeki dönemde bu alanda yeni yatırımlar yapacağı iş ortaklıklarına odaklanmayı sürdürecek. AISField; tahribatsız muayene alanında robotik teknolojiler, otomasyon ve ileri yazılım çözümlerine odaklanıyor. Şirket, geliştirdiği robotik teknolojiler ve yazılımlar ile enerji üretim tesisleri ve santralleri, depolama tesisleri, petrol, akaryakıt, doğalgaz, savunma gibi çeşitli endüstriyel sektörlerde tahribatsız muayene çözümleri ve sistemleri ile hizmet veriyor. Rafinaj sahasında depolama tanklarında içi doluyken de taban muayenesi yapabiliyor.
Çalışma ortamında yüksek emniyet
Tüpraş’ın müşteri kuruluş olarak yer aldığı TÜBİTAK Siparişe Dayalı Ar-Ge Projeleri için KOBİ Destekleme programı altında yürütülen Ar-Ge projesiyle geliştirilen RUVI OilDiver robotu, akaryakıt tanklarının içi doluyken de taban kontrolünü ve bakımını sağlıyor. RUVI Diver sualtı dronu, rafineri ve yakıt depolama başta olmak üzere endüstriyel tesislerin su tanklarına görsel ve ultrasonik muayene yapabiliyor. I-Cleaner robotu, su tanklarında kirlilik olması durumunda tank temizleme operasyonunu başarıyla yerine getiriyor. ATEX sertifikalı ilk robot Tüpraş rafineri sahalarında Çalışma ortamında yüksek emniyetin yanı sıra yüzde 95 oranında zaman tasarrufu gerçekleştiren robot, aynı zamanda Avrupa Birliği çatısı altında oluşturulmuş, öncelikle insan sağlığını ve güvenliğini koruma amacı taşıyan, uluslararası ATEX sertifikasına sahip dünyadaki sayılı uygulamalardan biri olma özelliği taşıyor.
Tüpraş sahalarında ilk uygulamaları gerçekleştirilen RUVI OilDiver robotu, tank devre dışı edilmeden kontrol ettiği için yarattığı zaman ve maliyet tasarrufunun yanında; çalışanların tankın içerisine girmesine gerek bırakmadığı için de iş sağlığı ve güvenliği anlamında katkı sunuyor. Geleneksel yöntemlerde olduğu gibi hidrokarbon temizliği yapılmadığı için, atık oluşturma ve atıkların bertaraf edilmesi de ortadan kaldırılıyor, böylece çevresel şartlar da korunmuş oluyor. Ürünün saha testleri ve ilk hizmetleri Tüpraş sahasında başarıyla gerçekleştirildi.
Girişimcilik ekosistemi için de önemli bir örnek olacak
Tüpraş İnovasyon, Yatırımlar ve Planlamadan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Levent Zağra şunları ifade etti: “Tüpraş olarak emniyet yaklaşımımızı destekleyen teknolojilerden en üst düzeyde faydalanarak çalışma arkadaşlarımızın riskli ortamlara girmelerine gerek kalmadan, güvenli bir iş ortamı hazırlamak en temel iş hedefimiz. Bu doğrultuda; rafinerilerimizde tehlikeli, zorlu muayene ve bakım çalışmalarını robotik teknolojiler sayesinde daha emniyetli, hızlı ve detaylı şekilde gerçekleştiriyoruz. Rafinerilerde depolama tanklarının periyodik kontrolleri; tahliye, temizlik, muayene, tamir, boya gibi adımlar sebebiyle zaman ve emek gerektiren bir süreç.
Tüpraş OilDiver projesi kapsamında Tüpraş ekiplerinin de yer aldığı multidisipliner çalışma grubunun desteğiyle Türkiye’de ilk kez uzaktan pilot kontrollü olarak depolama tankları operasyondayken taban muayenesi yapabilen robotik teknoloji geliştirildi. Türkiye’de ilk niteliği taşıyan bu robotik sistemin kullanılması ile dolu tanklara muayene yapılabiliyor ve problemler erkenden tespit edilebiliyor.”
Tüpraş OilDiver projesi sayesinde tahliye ve temizlik aşamalarına gerek kalmadığını, böylece muayene süresinde ve maliyetinde önemli avantajlar sağlandığını belirten Zağra: Bu teknoloji depolama tankı devredeyken insansız kapalı alan çalışmasına imkan veriyor. Çevre ve insan sağlığı riskini minimuma indirmesiyle de ayrı bir öneme sahip. Ayrıca, gerçekleştirilen iş birliği ve yatırımın girişimcilik ekosistemi için de önemli bir örnek olacağına inanıyoruz. Girişim-kurum iş birliği projesi olarak başlayan süreçte ortaya çıkan ürün ile operasyonel süreçlerimizi iyileştirme ve stratejik dönüşüm hedeflerimizi desteklemenin yanında, robotik alandaki gelişmeleri yakından takip etme fırsatı yakalayacağız” dedi.