Beynimize çip yerleştirecekler! Neuralink efsaneyi gerçek yapıyor!

Çılgın işadamı Elon Musk‘ın beyin implantı şirketi Neuralink, insanlara beyin implantları koymaya bir adım daha yaklaştığını duyurdu.

Bugün şirket, deneysel beyin implantını test etmek için felçli hastaları almaya başlayacağını ve bir hastane kurumsal inceleme kurulundan onay aldığını belirtti. Bu tür kurullar, insan denekleri içeren biyomedikal araştırmaları izlemek ve endişeleri araştırmacılara işaretlemek için bir araya getirilen bağımsız komitelerdir.

Neuralink, beyin sinyallerini toplayan, analiz eden ve harici bir cihazı kontrol etmek için komutlara dönüştüren bir beyin-bilgisayar arayüzü veya BCI geliştiren bir avuç şirketten biri. Mayıs ayında şirket, eski adıyla Twitter olan X’te, ilk insan kaynaklı klinik çalışmasını yürütmek için ABD Gıda ve İlaç İdaresi‘nden onay aldığını, ancak o sırada daha fazla ayrıntı vermediğini söyledi.

Neuralink, bugün web sitesindeki bir gönderide, BCI’nın ilk amacının “insanlara yalnızca düşüncelerini kullanarak bir bilgisayar imleci veya klavyeyi kontrol etme yeteneği vermek” olacağını belirtiyor. Klinik çalışma, şirketin implant ve cerrahi robotunun güvenliğini test edecek ve BCI’nin işlevselliğini değerlendirecek.

Neuralink, çalışmaya hak kazanıp kazanamayacaklarını öğrenmek isteyen kişiler için bir hasta kaydı oluşturdu. Neuralink, web sitesindeki bir broşürde, servikal omurilik yaralanması veya amiyotrofik lateral skleroz (ALS) nedeniyle dört uzuvda da kuadripleji veya felç olan ve en az 22 yaşında olan katılımcıları aradığını söylüyor. Katılmak için seçilenler için çalışma, 18 ay boyunca dokuz evde ve yüz yüze klinik ziyaretinin bir kombinasyonunu içerecek. Neuralink, çalışmanın tamamlanmasının altı yıl süreceğini tahmin ediyor.

Şirkete göre, Neuralink’in madeni para büyüklüğündeki implantı implante edildiğinde görünmez. Her biri bir insan saçından daha ince olan 64 dişe dağılmış 1.024 elektrot kullanarak nöral aktiviteyi kaydeder.

Çalışma sırasında robot, implantı cerrahi olarak beynin hareket niyetini kontrol eden bir bölümüne yerleştirecek. İmplant, yerleştirildikten sonra, beyin sinyallerini kablosuz olarak hareket niyetini çözen bir uygulamaya kaydetmek ve iletmek için tasarlandı.

Şirket, cihazının yerleştirileceği beynin tam bölgesini, hangi hastanenin kurumsal inceleme kuruluna onay verdiğini veya nihayetinde çalışmaya kaç katılımcıyı kaydedeceğini açıklamadı.

Geçen Kasım ayındaki bir Neuralink “Göster ve Anlat” etkinliğinde Musk, implant için iki olası kullanım durumu hakkında konuştu; felç kontrol teknolojisi cihazları olan insanlara yardımcı olmak ve vizyonu eski haline getirmek. Ancak bugünkü sürümde bir görme protezinden bahsedilmiyordu.

Neuralink, bir BCI’yi pazara sunmak için yarışan bir avuç şirketten biri. Bu tür cihazlar 1960’lardan beri deneysel olarak kullanılmasına rağmen, hiçbiri ticari olarak mevcut değil. Diğer araştırma çabaları, felçli insanların bilgisayarları ve protez uzuvları düşünceleriyle kontrol etmelerine veya çoğunlukla laboratuvar ortamlarında konuşmak için bilgisayar kullanmalarına izin verdi.

Neuralink’in rakiplerinden biri olan Synchron, felçli hastaların çevrimiçi bankacılık, alışveriş ve e-posta gönderme yapmasına izin vermek için implantının evde kullanılabileceğini gösterdi. Şirketin implantı esnek bir ağ stentini andırıyor ve doğrudan beyne sokumak yerine beyne karşı oturmak için juguler damardan geçiriliyor.

İki eski Neuralink çalışanı kendi BCI girişimlerini başlattı. Eski Neuralink başkanı Max Hodax, kör insanlara yapay görme sağlamak için bir protez geliştirmek üzere 2021’de Science Corp.’u kurdu. Ve Musk’ın ekibinin orijinal bir üyesi olan Benjamin Rapoport, 2020’de Precision Neuroscience’ı kurdu. Bu yılın başlarında şirket, cihazın elektriksel aktiviteyi okuma ve kaydetme yeteneğini test etmek için implantını geçici olarak üç hastanın beynine yerleştirdi.

Rice Üniversitesi’nde Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği profesörü olan Jacob Robinson, 18 ayın beyin implantlarının önceki bazı klinik denemelerinden daha uzun olduğunu söylüyor.

Aynı zamanda depresyon tedavisi için bir beyin implantı geliştiren Motif Neurotech’in CEO’su ve kurucu ortağı olan Robinson, ”Bunun bu prosedürden yararlanmak isteyen insanlar için iyi bir haber olduğunu düşünüyorum.” diyor. “İdeal olarak bu teknolojiler birkaç yıl boyunca işlevsel olacak, ancak bu doğru yönde atılmış harika bir adım.”

Instagram ve Facebook’ta ücretli mavi tik özelliği genişletildi!

0

Facebook ve Instagram’ın sahibi Meta firması, Şubat ayında ilk duyurusunu gerçekleştirdiği ücretli mavi tik uygulamasını hızla yaygınlaştırıyor. Kullanıcılara kimlik doğrulama, artırılmış hesap koruması ve daha hızlı destek imkanı sunan mavi tık özelliği işletmeleri de kapsayacak şekilde genişletildi. Hizmet tek hesap için (sadece Instagram veya sadece Facebook) aylık 259,99 TL ve çift hesap için (hem Instagram hem Facebook) aylık 429,99 TL fiyat ile satın alınabiliyor.

Elon Musk’ın satın aldığı X (eski adıyla Twitter) mavi tik uygulamasını ücretli hale getirdiğinde çok ciddi eleştiriler almış, hatta ciddi sayılabilecek bir kullanıcı kaybı da yaşamıştı. Ancak aynı özellik kısa süre önce Mark Zuckerberg’in sahibi olduğu Facebook ve Instagram için de ücretli olarak sunulmaya başladı. Konuyla ilgili açıklamalar yapan Meta firması (Facebook ve Instagram’ın çatı kuruluşu) bu özellik sayesinde başta işletmeler olmak üzere tüm kullanıcılara ek bir fayda sağlanacağı görüşünde.

Daha güçlü bir kimlik doğrulama, hesap koruması ve hızlı destek sunan bu yeni ücretli hizmete ise sahip olabilmek için belirli kriterlere uygunluk gerekiyor. Bu yeni özellikten faydalanabilmek için en az 18 yaşında olmanız; gerçek adınızla ilişkilendirilmiş ve yüzünüzü içeren bir profil resmine sahip olmanız; profil adınız ve profil resminizle eşleşen ve devlet kurumları tarafından verilmiş bir kimliğe sahip olmanız ve son olarak profilinizde iki faktörlü kimlik doğrulamasını etkinleştirmeniz gerekiyor.

İlk duyurusu Şubat ayında yapılan ve öncelikli olarak Avustralya ve Yeni Zelanda’da görücüye çıkan ücretli Meta mavi tik uygulaması (Meta Verified) yalnızca bireysel kullanıcılar için sunulmuştu. Şimdi ise işletmeler de bu hizmetten yararlanabilecek. İlerleyen aşamalarda hizmetin WhatsApp’taki işletmeleri da kapsayabileceği konuşuluyor. Hizmet detaylarına buradan erişebilirsiniz.

Google’ın desteklediği Kuku FM 25 milyon dolar topladı!

Hintli milyarder ve teknoloji uzmanı Nandan Nilekani’nin Fundamentum Ortaklığı, Dünya Bankası‘nın bir parçası olan Uluslararası Finans Kurumu ile Kuku FM için C Serisi finansmanına öncülük etti. 3one4 Capital ve Krafton’u da destekleyenler arasında yer alan beş yıllık girişim, Temasek destekli Vertex Ventures’ın da yeni finansman turuna katıldığını söyledi.

Bugüne kadar 60 milyon doların üzerinde para toplayan Kuku FM, kişisel finans, romantizm, din ve kendi kendine yardım gibi türlerde 150.000 saatin üzerinde içerik sunan isimsiz bir ses platformu işletiyor. Altı Hint dilinde ve İngilizce olarak sunulan içerik, yerel bağlamla ilgili ve Kuku FM’nin daha küçük Hint şehirlerinde, kasabalarında ve köylerinde tüketicilerle daha derin bir ilerleme kaydetmesine yardımcı oluyor.

Başlangıçta, ne reklam görüntülüyor ne de ücretsiz içerik sağlıyor, yalnızca bir dizi içindeki bölümlerin bölümlerini örneklemesine izin veriyor. Bunun yerine, aylık abonelik için 99 Hint rupisi (2.2$’a eşdeğer) ve yıllık abonelik için 999 Hint rupisi talep ediyor ve kullanıcılara içeriğine sınırsız erişim sağlıyor.

Yıllık 15 milyon dolar

Kuku FM’in kurucu ortağı ve CEO’su Lal Chand Bisu, verdiği bir röportajda, girişimin son bir yılda gelirini iki katından fazla artırdığını ve şu anda yıllık 15 milyon dolar gelir elde etme yolunda olduğunu söyledi. Gelecek yılın sonuna kadar karlı olmayı hedeflediğini söyledi.

Uygun fiyatlı akıllı telefonların ve internet erişiminin yaygın olarak bulunması sayesinde, Hindistan’da ses içeriğinin tüketimi giderek daha fazla popülerlik kazanıyor. Çok sayıda Hintli çevrimiçi topluluğa katıldıkça, tercihlerinde yankı uyandıran ve istedikleri dilde mevcut olan içeriğe yönelik artan bir talep var.

Amazon ayrıca Hindistan’daki Audible ile ayak izini genişletiyor ve platformun tekliflerini zenginleştirmek için yerel üretim kuruluşlarıyla ortaklık kuruyor.

İçerik başı ücret yerine tek bir abonelikle sınırsız kullanım etkili oldu

Kuku FM, her bir içerik parçası için tüketicilerden ücret almak yerine, sınırsız tüketim modeli nedeniyle daha geniş bir pazar payı elde etti.

Bisu, platformun platforma başlıklarını sağlayan 30.000’den fazla profesyonel içerik oluşturucuyla işbirliği yaptığını söyledi. Kaliteyi sağlamak için, başlangıç titiz bir inceleme süreci uygular.

Fundamentum Partnership Müdürü Prateek Jain yaptığı açıklamada, ”Kuku FM, Hindistan’ın yeni dijital yerlilerinin benzersiz ve hızla gelişen taleplerini karşılayan bir niş kategori yarattı.” dedi. “Ayrıca, Bisu ve ekibi, birim ekonomisine ve sağlam temellere güçlü bir şekilde odaklanan bir iş modeli oluşturma konusunda büyük bir anlayış sergiledi.”

Bisu, Kuku FM’in yeni fonu, eğitim içeriği tekliflerini genişletmeye özel bir vurgu yaparak kataloğunu genişletmek için kullanmayı planladığını söyledi.

ABD Ticaret Odası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ağırladı

0

ABD Ticaret Odası, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun (BMGK) 78. oturumu kapsamında kamunun ve özel sektörün BM’nin küresel hedeflerini gerçekleştirmek üzere vazgeçilmez rolünü vurgulamak ve kamu-özel sektör iş birliğini teşvik etmek için rekor sayıda toplantı ve etkinlik düzenliyor. Bu çabanın bir parçası olarak, Chobani CEO’su Hamdi Ulukaya’nın başkanlığındaki ABD Ticaret Odası’na bağlı Amerikan – Türk İş Konseyi, ikili ticaret ve yatırım için stratejik öncelikleri ilerletmek amacıyla Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD’li CEO’lar arasında yuvarlak masa toplantısı düzenledi.

Türkiye’nin, sağlam endüstri altyapısıyla zengin bir ticaret geçmişine sahip bir ülke olduğunu ve iki ülkenin yenilikçi düşünceyle ticaret ve yatırımı ilerletebileceğini belirten Amerikan – Türk İş Konseyi Başkanı, Chobani ve TENT’in Kurucusu ve CEO’su Hamdi Ulukaya, “Ayrıca, güvenlik, sürdürülebilirlik ve eşitsizlik de dahil olmak üzere zamanımızın en acil küresel sorunlarını çözmek için de çalışıyoruz. Sektörler arası iş birliği ve hükümet liderleriyle çalışarak bu çabaların önemli bir parçasını oluşturan iş liderleri, sürdürülebilir bir dünya inşa etmek için onemli bir güç.” dedi.

ABD Ticaret Odası’nın Uluslararası Üye İlişkileri Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Orta Doğu ve Türkiye Kıdemli Başkan Yardımcısı Khush Choksy ise “Türkiye’nin ekonomiyi istikrara kavuşturmak, ticareti genişletmek ve iç yatırımları kolaylaştırmak için gerçekleştirdiği reformlar ABD özel sektörü için cesaret verici. Daha güçlü tedarik zincirleri oluşturmak ve pazar erişimini artırmak için daha fazla iş yapılabilir. ABD ve Türk hükümetlerini bu sürekli dönüşümün kritik bir sonraki adımı olarak ticaret görüşmelerini hızlandırmaya davet ediyoruz.” şeklinde konuştu.

New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BMGK) toplantıları devam ederken, Amerikan – Türk İş Konseyi, Başkanı Hamdi Ulukaya tarafından yönetilecek ikinci bir yuvarlak masa toplantısıyla Çarşamba günü de Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ı ABD iş dünyası yöneticileriyle bir araya getirecek.

ABD Ticaret Odası’nın BMGK’nin 78. oturumundaki rolü hakkında daha fazla bilgi için lütfen buraya tıklayın.

Resmen açıklandı: İşte Türkiye’nin yeni alan adı! 

0

Türkiye, “.tr” uzantılı alan adlarına bir yenisi daha ekliyor. Resmi Gazete’de yayımlanan yeni bir internet yönetmeliğiyle birlikte alan alanlarında “.tr” döneminin başlayacağı ifade edildi. Peki “gov.tr” ve “com.tr” gibi uzantılara ne olacak?

Türkiye, “.tr” alan adına geçiş yapıyor

Türkiye’nin yeni internet alan adı olan “http://a.tr” tanıtıldı. TRABİS (TR Ağ Bilgi Sistemi) tarafından yönetilecek olan bu uzantı türü, web sitelerinin ve online hizmetlerin artık daha kolay ve kısa adreslerle erişilmesini sağlayacak.

Şu anda Türkiye için sağlanan uzantı “com.tr” şeklinde. Ancak yeni alan adıyla “.tr” uzantısı kullanılabilecek. Örneğin, “http://fatih.tr” gibi kısa ve özel alan adları internet dünyasındaki yerini alacak.

TRABİS tarafından sağlanacak alan adları arasında “a.gov.tr”, “a.edu.tr”, “a.tsk.tr”, “a.bel.tr”, “a.pol.tr”, “a.k12.tr” bulunuyor. Bu alan adlarından “.tr”ye ücretsiz tahsis yapılacak.

Yeni “.tr” uzantısının 13 Eylül tarihinden itibaren test sürecine girdiği belirtildi, ancak ilk süreçte bireysel ve kurumsal olarak tahsis yapmak mümkün değil. Testlerinin tamamlanmasından sonra, “com.tr” uzantılı sitelerin ise “a.tr” sistemine geçişleri sağlanacak.

ABD'de kıskandıran yeni gündem Gerçek sınırsız internet!

Konuyla ilgili konuşan Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fati̇h Sayan, yeni alan adının Türkiye’nin dijital dönüşümünde önemli bir rol oynayacağını söyledi. Ayrıca ülkemizin küresel çapta rekabet gücünün artırılmasını sağlayacağını ifade etti.

Peki siz bu haber hakkında neler düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi yorumlar kısmından bizlerle paylaşabilirsiniz.

Netflix Squid Game hayranlarına VR deneyimi sunacak

0

Netflix, popüler dizi “Squid Game” hayranları için heyecan verici bir adım atmaya hazırlanıyor. 29 Eylül’den itibaren Sandbox VR noktalarında sunulacak olan bu interaktif VR deneyimi, “Squid Game” evrenine adım atmanın yeni bir yolu olacak. Bu deneyimde, en fazla altı kişilik gruplar, diziden aşina oldukları oyunları oynamanın yanı sıra, Netflix ve Sandbox VR işbirliğiyle geliştirilen yeni mini oyunları da deneyimleme fırsatı bulacaklar.

Sandbox VR, hareket takibi ve haptik geri bildirim teknolojilerini kullanarak oyunculara benzersiz bir gerçeklik deneyimi sunacak. Bu deneyimde, katılımcıların kendi bedenleri oyun kumandaları gibi kullanıyorlar ve sanal dünyaya adım atmaları, dizinin dünyasına daha fazla kaptırmalarını sağlayacak.

Ancak, bu yeni deneyim bazı tartışmaları da beraberinde getiriyor. Bazı eleştirmenler, “Squid Game” dizisinin asıl temasını ve kültürel eleştirilerini ve tüketim odaklı bir yaklaşımı yansıttığını iddia ediyorlar. Dizi, toplumun ultra-kapitalist yapısına ve insanların ne kadar ileri gidebileceği sorusuyla ilgili önemli soruları anlatmaya çalışıyor. bu nedenden dolayı bu proje tartışmaları da beraberinde getiriyor

Netflix, bu VR deneyimiyle izleyicilere diziye daha yakından bağlanma fırsatı sunarken, tartışmalar da devam ediyor. Kimileri için bu deneyim eğlenceli bir kaçışken, kimileri için ise “Squid Game” üzerine düşünme zamanının geldiğini düşünüyor.

Maalesef bu heyecan verici VR deneyiminden şu anda yalnızca ABD’deki kullanıcılar faydalanabilecekler.

Sonuç olarak, Netflix’in “Squid Game” VR deneyimi, diziye bağlı hayranlar için yeni bir deneyim sunuyor, ancak bu deneyimin dizinin ana temasına olan etkisi hala tartışma konusu.

Huawei’nin yeni dev tableti geliyor!

0

Huawei’nin büyük bir heyecanla beklenen amiral gemisi tableti olan MatePad Pro 13.2‘nin lansman tarihi sonunda kesinlik kazandı. Çin merkezli teknoloji devi, yeni tabletinin tasarımını ve tanıtım tarihini resmen doğruladı.

MatePad Pro 13.2’nin tanıtımı, 25 Eylül tarihinde gerçekleşecek, ancak bu lansmanın başlangıçta Çin pazarı için geçerli olacağını belirtelim.

Tabletin teaser görüntüleri, cihazın ultra ince çerçevelere ve hafif bir tasarıma sahip olduğunu gösteriyor. Neredeyse çerçevesiz bir ekran-gövde oranı sunan bu cihazın üst bölümünde, büyük bir ekran çentiği bulunuyor. Bu çentik, 3D yüz tanıma ve 3D ToF sensörleri ile birlikte çift kameraya sahiplik yapıyor.

Arka tarafta ise çift sensör kurulumu ile daha fazla kamera yeteneği sunulması bekleniyor. MatePad Pro 13.2’nin gücünü muhtemelen Huawei’nin Kirin 9000s platformundan alması bekleniyor,

Tanıtım görselinin altında yer alan “NearLink Starlight” logosu dikkat çekiyor. Bu kablosuz teknoloji, mevcut Bluetooth veya Wi-Fi’a kıyasla yüzde 60 daha düşük güç tüketimi, altı kat daha yüksek hız, 30 kat daha az gecikme ve çoklu ağ bağlantısı desteği sunuyor. MatePad Pro 13.2’nin bu teknolojiyi temel alarak yeni bir harici kalemle geleceği belirtiliyor. Bu, pil ömründen tasarruf ederken fiziksel kâğıt ve kalem kullanımına benzer bir yazma deneyimi sunabilir.

Huawei MatePad Pro 13.2, teknoloji meraklıları ve tablet tutkunları tarafından büyük bir heyecanla bekleniyor. 25 Eylül’deki lansmanla birlikte, cihazın tüm özellikleri ve fiyatı hakkında daha fazla bilgi edinebileceğiz. Bu önemli lansmanı kaçırmamak için bizi takip etmeye devam edin!

Donald Trump Jr’ın X hesabı hacklendi!

Donald Trump Jr’ın X platformunda bulunan hesabı, bugün erken saatlerde hacklendi. Donald Trump Jr hesabından atılan bir dizi saldırgan tweet arasında, babası ve eski ABD Başkanı Donald Trump’ın öldüğüne dair yanıltıcı bir mesaj da yer aldı.

“Üzülerek duyuruyorum, babam Donald Trump hayatını kaybetti. 2024’te başkanlığa aday olacağım,” şeklinde başlayan ilk mesaj, Donald Trump Jr hesabından saat 8.25’te paylaşıldı.

Eski Başkan hala hayatta olduğunu kanıtlamak için kendi X rakibi olan Truth Social platformunda saat 8.46’da — yanıltıcı ölüm ilanından 20 dakika sonra — alakasız bir mesaj paylaştı.

Donald Trump Jr’ın hesabından hızlıca peş peşe açıkça hacklenmiş mesajlar geldi. Bunlardan biri “Kuzey Kore yakında darmadağın olacak” derken, diğeri Don Jr’ın “Jeffrey Epstein ile ilginç mesajlaşmalarım oldu” şeklinde sahte bir ifade içeriyordu. Epstein, dört yıldan fazla bir süre önce Manhattan’daki hücresinde ölmüştü.

Hesabındaki diğer tweetler arasında “F–k Joe Biden,” ona “aptal” bir n-kelimesi ile hitap eden bir mesaj ve kripto kişiliği Richard Heart’ın, yatırımcılardan 12 milyon dolar çalmakla suçlandığı halde masum olduğu iddiası yer aldı.

Trump Organizasyonu, yorum talebine henüz yanıt vermedi.

Redmi K70 Pro hızıyla çok can yakacak! Android 14 ve 16 GB RAM ile gelecek!

0

Qualcomm, bu yıl Ekim ayındaki 2023 Snapdragon Summit etkinliğinde Snapdragon 8 Gen 3’ü tanıtmaya hazırlanıyor. Piyasaya sürülmesinin ardından, önde gelen Çinli akıllı telefon üreticilerinin önümüzdeki haftalarda SD8G3 çipi tarafından desteklenen amiral gemisi cihazlarını piyasaya sürmesi bekleniyor. Xiaomi Redmi K70 Pro da söz konusu yonga setine sahip olması beklenen cihazlardan biri.

Bu ayın başlarında, tipster Digital Chat Station, K70 serisinin Ingress, Vermeer ve Manet kod adlarına sahip üç cihaza sahip olduğunu açıkladı. Bu cihazların bu yılın Aralık ayında Çin pazarında piyasaya sürüldüklerinde Redmi K70e, Redmi K70 ve Redmi K70 Pro olarak adlandırılması muhtemel. Lansmandan çok önce Manet cihazı, Geekbench 6 veritabanında 23117RK66C model numarasıyla ortaya çıktı. İşte listelemede ortaya çıkan ayrıntılara bir bakış.

Geekbench 6’da Redmi K70 Pro, Snapdragon 8 Gen 3 çipiyle ortaya çıktı. Çipin adı açıkça belirtilmese de, Geekbench listesinden ortaya çıkan CPU ve GPU (kaynak kodu aracılığıyla) ayrıntıları, söz konusu yonga setini içereceğini doğruluyor.

SD8G3 çipine 16 GB RAM eşlik edecek ve cihaz, muhtemelen üstte bir MIUI 14 katmanına sahip olacak olan Android 14 ile önceden yüklenmiş olarak gelecek. Tek çekirdekli testte cihaz 1100 puan aldı, çok çekirdekli testte ise 5150 puan kaydetti.

Söylentilere göre Xiaomi Redmi K70 Pro; 2K çözünürlük, 120Hz yenileme hızı ve ekran içi parmak izi tarayıcısı sunacak düz bir OLED ekrana sahip olacak. Cihaz, 1 TB’a kadar UFS 4.0 depolama alanı sunabilir ve 120W hızlı şarjı destekleyen 5.500mAh pilden güç çekebilir.

Arkadaki kamera kurulumu, 50 megapiksel (Sony IMX707, OIS ile) ana kamera, ultra geniş lens ve 3.2x zoom’a sahip bir telefoto kamera içerebilir. Kablosuz şarj desteği de beklenmiyor.

Ağustos ayında Redmi K70 Pro, sözde Dimensity 9200 Plus yonga seti ile Geekbench’te listelendi. Ancak tüm bunların kesinleşmiş şeyler olmadığının bilincinde olmakta ve fikir edinmek adına değerlendirmekte fayda var.

Redmi K60 Pro teknik özellikleri

  • Bellek: 12GB RAM
  • Depolama: 256 GB
  • İşlemci: Snapdragon 8 Gen 1
  • Arka Kamera: 64 Megapiksel + 8 Megapiksel + 2 Megapiksel
  • Ön Kamera: 16 Megapiksel
  • Batarya: 5.500 mAh
  • Ekran: 6.67 inç AMOLED 120 Hz

Yemek siparişlerine yolsuzluk soruşturması!

Özellikle evde kaldığımız pandemi döneminde online yemek sipariş platformlarının önemi arttı. Artık eskiden olduğu gibi bir sipariş vermek için dışarıya çıkmaya gerek kalmadan tek bir tıkla telefonumuzla istediğimiz yemeği veya ürünü sipariş verebiliyoruz. Ancak bu konuyla ilgili sıkıntılı bir durumunun söz konusu olduğunu belirtelim. Zira Hazine ve Maliye Bakanlığı harekete geçti ve bu gibi platformlardan verilen yemek siparişlerini incelemeye aldı.

Yüzde 10 olarak tahsil edilen KDV, yüzde 1 olarak beyan ediliyor

Ekonomim’in haberine göre Hazine ve Maliye Bakanlığı, online yemek sipariş platformlarının bünyesinde müşterilere hizmet veren işletmelerin KDV tahsilatı ile beyanı arasında ciddi bir fark olduğunu tespit etti. Bakanlık ayrıca sipariş platformlarının komisyon faturalarını kesmesine rağmen bazı işletmelerin belge düzenlemeyerek veri kaybına yol açtığını tespit etti.

Yemek siparişleri soruşturma

Buradaki en önemli detay belki de tahsil edilen ve beyan edilen KDV arasındaki fark. Zira bazı işletmelerin yüzde 10’lık tahsilatının yalnızca yüzde 1’ini beyan ettikleri ve aradaki fark ile de haksız kazanç elde ettikleri belirtiliyor.

Belge düzenlenmemesi konusu kayıt dışı POS cihazlarıyla ilgili. Bakanlık tarafından yapılan denetimlerde bazı işletmelerde çok sayıda kayıt dışı POS cihazı tespit edildiği belirtiliyor. Bu işletmelerin birden fazla POS cihazı kullandığını ve bunların sadece birini yazarkasaya bağladığı ve diğer cihazlardan yapılan satışlara ise belge düzenlenmediği söyleniyor. Konuyla ilgili incelemelerin sürdüğünü belirtelim.

Apple iPhone 15 üretiminde sıkıntı yaşıyor

0

Apple, son modeli iPhone 15 Pro Max için talebe yetişmekte güçlük çekiyor. Tanınmış tedarik zinciri analisti Kuo’ya göre, iPhone 15 Pro Max’in tetraprizma lens sisteminin üretiminde yaşanan sorunlar, teslimat sürelerindeki gecikmelere yol açıyor.

Kuo’nun açıklamalarına göre, iPhone 15 Pro Max’in en büyük tedarik darboğazı, 5x’e kadar optik yakınlaştırma sunan tetraprizma kamera modülünde bulunuyor. Bu nedenle Apple, lensin özelliklerini yükselterek bu sorunu gidermeye çalışıyor. Ancak ani bir talep artışı ve yoğunluk, lensin üretimini zorlaştırıyor. Bu zorluklar nedeniyle lensin birim fiyatı %20 artsa da, Apple, Largan Precision tarafından sağlanan lenslerin kalitesine ve üretim kabiliyetine güveniyor.

Largan’ın yeni teknik özelliklere uygun lens talebini karşılayamaması, iPhone 15 Pro Max’in perakendecilere ve tüketicilere ulaştırılmasında gecikmelere neden olabilir. Bunun yanı sıra, 15 Pro Max’in diğer modellere göre daha geç seri üretime girmesi de teslimat sürelerini uzatıyor.

Tetraprizma lens, iPhone 15 Pro Max’e özel bir özellik olarak dikkat çekiyor. Bu lens, telefoto kamerasının optik yakınlaştırmasını 3x’ten 5x’e çıkarırken maksimum yakınlaştırmayı da 25x’e kadar artırıyor. Diğer modellerde daha geleneksel telefoto kamera düzenlemeleri kullanılıyor.

Apple, tüm bu zorluklara rağmen iPhone 15 Pro Max’i bekleyen kullanıcılarını memnun etmeye kararlı. Ancak, tedarik zinciri sorunları nedeniyle bir miktar daha beklemeleri gerekebilir.

Bu durum, Apple’ın en yeni ve en iddialı telefonunu bekleyen kullanıcılar için sabır sınavı olabilir. Ancak, teknoloji dünyasındaki beklenen ürünler genellikle bu tür zorluklarla karşılaşabilir ve sonunda beklemeye değer olabilir.

Teleperformance ve Microsoft’tan Azure anlaşması

Bu iş birliği kapsamında Teleperformance, Microsoft Azure yapay zekâ (AI) özelliklerinden yararlanarak TP GenAI ürününü kullanıma açacak ve bu sayede markalara daha hızlı, verimli ve iyileştirilmiş müşteri deneyimi hizmeti sunuyor

Teleperformance, markalara daha verimli, insan odaklı ve kusursuz hizmet geri dönüşü sağlamak amacıyla Microsoft ile 185 milyon dolar değerinde Azure Cloud sözleşmesi imzaladığını duyurdu. Anlaşmaya göre Teleperformance, müşterilerine Microsoft Cloud altyapı çözümlerini daha kapsamlı bir biçimde sunarak; hizmetlerinde Microsoft Azure yapay zekâ (AI) altyapısı ile TP GenAI adı verilen ürünü sayesinde kaliteli hızlı ve iyileştirilmiş iş süreçlerinin de önünü açacak.

Teleperformance, TP GenAI ile müşterilerin ihtiyaçlarını ve sorun noktalarını hızlı ve net bir şekilde saptamak için markalara kesintisiz destek sağlayacak. Microsoft Azure OpenAI aracılığıyla Büyük Dil Modelleri’nden (LLM’ler) yararlanan bu kapsamlı üretken yapay zeka araçları paketi, müşteri temsilcilerinin yanıt sürelerini hızlandırmasına ve müşteri ihtiyaçlarına daha fazla empatiyle odaklanmasına olanak sağlıyor. Teleperformance TP GenAI’yi kendi arka ofisi hizmetlerinin yanı sıra İK, İşe Alım, Finans, BT ve Eğitim gibi destek fonksiyonlarını optimize edecek şekilde sistemlerine de entegre edecek.

Müşteri hizmetleri deneyimini ileri boyuta taşıyor

Microsoft ile yapılan bu iş birliği sayesinde, Teleperformance’ın Microsoft’un Azure Bilişsel Hizmetlerini kullanan mevcut yapay zekâ tabanlı hizmetleri daha da ileri taşınıyor.  TP Interact etkileşim analitiği, eyleme dönüştürülebilir bilgi akışlarının oluşturulmasına ve müşteri deneyiminde iyileşmeye yardımcı olmak amacıyla sesli ve dijital etkileşimlerden bilgi akışı çıkarmaya yardımcı oluyor. Sohbet robotu TP Digital Floorwalker ise Teleperformance uzmanlarının müşterilerin taleplerini daha hızlı bir şekilde çözüme kavuşturmasını sağlıyor ve hata oranını düşürüyor. StoryfAI adını taşıyan çok dilli çeviri motoru ise 100’den fazla dilin kullanılabildiği, otomatikleştirilmiş çeviri hizmetlerini gerçek zamanlı sunarak müşteri temsilcilerinin birden çok dilde daha hızlı ve doğru yanıt vermesine olanak tanıyor.

Pilot uygulamalarda %90 oranında iyileşme görüldü

TP GenAI ile yapılan ilk pilot uygulamalarda işlem ve yanıt süreleri kısalırken, daha iyi temsilci deneyimi ve daha yüksek müşteri memnuniyeti gibi ciddi müşteri deneyimini geliştiren sonuçlar elde edildi. Teleperformance’dan yapılan açıklamada TP GenAI desteğiyle yapılan ilk uygulamalarda, çağrı işleme süresinde %25’e varan kısalma, e-posta yanıtlama sürelerinde %20 azalma, müşteri memnuniyeti puanlarında artış, müşteri ihtiyaçlarının doğru bir şekilde karşılanmasında %90 oranında iyileşme, satışa dönüşmede %35 oranında artış ve müşteri etkileşimi konusunda neredeyse gerçek zamanlı bilgi akışları elde edildiği açıklandı.

Teleperformance Group Başkanı ve CEO’su Daniel Julien, konuyla ilgili olarak şunları kaydetti: “TP GenAI, dijital iş hizmetleri lideri olarak dönüşümümüzde atılan birçok adımdan yalnızca biri. Daha destekleyici ve samimi, insanı merkeze alan bir müşteri deneyimi sunmak için yapay zekâyı gerçek insanlar ve empatiyle birlikte işleterek “ileri teknoloji” ile “insan dokunuşunu” bir araya getiriyoruz. Sektör lideri bir şirket olarak, basit görevleri otomatikleştirmenin yanı sıra çalışanlarımızın en önemli şeye, yani marka sadakatinin inşa edilmesine odaklanmasını sağlamak amacıyla yola çıkıyor, müşterilerimize üretken yapay zekâ çözümlerimizi sunmaktan memnuniyet duyuyoruz.”

Teleperformance Türkiye Genel Müdürü Tülay Doğrular ise “Teleperformance olarak ‘gücümüz teknoloji, odağımız insan’ felsefemizle; yenilikçi teknolojileri yakından takip ediyor, kendi alanımızda belirlediğimiz durum ve ihtiyaçlar doğrultusunda hizmet verdiğimiz markalara ve çalışanlarımıza fayda sağlayacak çözümleri konumlandırıyoruz. Bu doğrultuda, yapay zekanın bizim işlerimizi kolaylaştırması tarafına yoğunlaşarak Microsoft ile yaptığımız iş birliği ile Microsoft Cloud altyapı çözümlerini kullanarak TPGen AI’yi geliştirdik. Yaptığımız ilk pilot uygulamalar, işlem ve yanıt sürelerini kısaltırken, süreçleri hızlandırıyor, daha iyi çalışan deneyimi, azalan hata payları ve artan müşteri memnuniyeti gibi ciddi müşteri deneyimi iyileştirmeleri sunuyor. Türkiye’de bu alanda yepyeni ve başarılı projeler ortaya çıkarmak konusunda istekli ve heyecanlıyız.” diye konuştu.

Microsoft Azur Core Güney Doğu Avrupa ve Türkiye Lideri Cüneyt Batmaz ise bu iş birliğini şöyle değerlendirdi: “Microsoft’un yapay zeka konusundaki çalışmaları uzun yıllar öncesine dayanıyor. Kullanmakta olduğumuz birçok ürünün içerisinde bu çalışmaların çıktılarını görmek mümkün. Daha kompleks problemleri çözmek adına, her geçen gün daha fazla parametreyi barındırarak büyüyen veri modelleri ile birlikte, yapay zeka bir çok alanda çığır açmaya başladı. Bu yeni dünyada çok daha büyük veri modelleri olduğu gibi, bu dev modelleri sürekli olarak eğitecek, senkronize tutacak olağanüstü ölçeklenebilir yapılara ihtiyaç duyuluyor. İşte bu yapılardan yapay zeka konusuna da liderlik eden platform; Microsoft’un genel bulut platformu Microsoft Azure. Özellikle Microsoft ve OpenAI iş birliği ile birlikte  yapay zeka odağında çığır açacak gelişmeler görmeye başladık. Belli kurumlar bu yenilikçi yapıları süreçlerine adapte ederek müşterilerine yakınlaşmakla kalmadılar, aynı zamanda veriden daha nitelikli anlamlar çıkararak, müşterilerine katma değeri daha yüksek hizmetler sunmaya başladılar. Teleperformance ile yaptığımız iş birliğinin de bu anlamda başarılı sonuçlar ortaya koyacağına inanıyoruz.” dedi. 

Google antitröst davasında izleyiciler salondan çıkartıldı!

0

Teknoloji devinin internet aramalarını tekeline aldığı iddiası üzerine ABD Adalet Bakanlığı’nın açtığı davada Google, ticari sırlarını koruma hakkına sahip olduğunu ileri sürerek duruşmaların kısmen kamuoyuna kapalı görülmesini istiyor. ABD Adalet Bakanlığı ise davanın en can alıcı noktalarının tanık ifadelerini içeren bu kapalı duruşmalarda ortaya çıkabileceğini ileri sürüyor.

Geçtiğimiz hafta başlayan ve tarihin en büyük antitröst soruşturmalarından birisi olarak nitelenen davanın dünkü duruşmasında Verizon yöneticisi Brian Higgins iki saatlik bir ifade verdi. Higgins, Verizon markalı cep telefonlarında niye her zaman Google Chrome tarayıcısı içinde Google arama çubuğunun ön yüklü olarak geldiği konusunda ifade vermeye çağrılmıştı. Higgins’in duruşmadaki ifadesinin ilk yarım saatlik kısmı kamuya açık tutulurken, sonrasında Google avukatlarının talebi üzerine izleyiciler salondan çıkartıldı.

ABD Adalet Bakanlığı ise Google’ın istediği zaman ticari sır kozunu kullanarak duruşmaların belirli kısımlarının kamuoyundan gizli yürütülmesinin davaya zarar verdiği görüşünde. ABD Adalet Bakanlığı kıdemli avukatı David Dahlquist, kamuoyuna açık olan iddianamede Google’ın zaten ticari sır kozunu kullanarak reklam fiyatlandırmaları gibi dava dokümanlarını redakte ettirdiğini söylüyor. Dahlquist, duruşmaların da gizli görülmeye başlanmasının davanın seyri açısından önem taşıdığını ve kamuoyu nezdinde davanın önemine gölge düşürülmesi riskini beraberinde getirdiğini ifade ediyor.

Örneğin ABD Adalet Bakanlığı’nın tanık olarak çağırdığı bağımsız hesap uzmanı Christine Hammer’ın iddianame metnine de giren beyanında “Google’ın tekel oluşturduğu yönündeki destekleyici kanıtlardan birisi olarak arama ve arama reklamcılığı işinde olağanüstü derecede yüksek bir kâr marjına sahip olduğu” belirtilse de kâr marjını gösteren sayısal ifadeler ticari sır gerekçesiyle redakte edilmiş durumda. ABD Adalet Bakanlığı avukatları, davanın kamuoyuna kapalı tutulması durumunda bu ifadelerin kamuoyu nezdinde hep muğlak kalacağı ve Google’ın nasıl ve niye tekel olmakla itham edildiğinin anlaşılamayabileceği görüşünde. Benzer bir biçimde, bugün Verizon yöneticisine telefonlarında önceliklendirme için arama devi Google ile bir anlaşma yapıp yapmadıkları sorulmuş olabilir, ancak duruşma kapalı görüldüğü için kamuoyu bunu bilemeyecek.   

Google’ın avukatı John Schmidtlein ise iddianamedeki redaksiyonun ve tanık ifadelerinin gizli tutulmasının davanın seyri açısından bir sorun teşkil etmeyeceğini belirtiyor. Schmidtlein, fiyatlandırma konusundaki tüm verilerin ticari sır olduğunu ve duruşmalarda ticari sır içeren bölümlerin kamuoyuna kapalı kalması gerektiğini vurguluyor.

Google Antitröst Davası Hakimi Eleştirilerin Odağında!

Davanın hâkimi Amit Mehta, ticari sırların gizliliği konusunda Google ile aynı görüşte zira Verizon yöneticisinin ifadesi sırasında ABD Adalet Bakanlığı avukatlarının itirazına rağmen izleyiciler duruşma salonundan çıkartıldı. Mehta daha önce de duruşmalardan canlı ses kaydı yayınlanması talebini reddetmişti. Uzmanlar bu tür önemli davalarda hakimlerin daha esnek olması ve sadece ticari işletmelere değil halkın haber alma hakkına da saygı göstererek modern teknolojiye ayak uydurabilmesi gerektiğini söylüyor.

Microsoft yöneticisi Nintendo’yu istiyor! Sürprizlere açık olun!

Ağustos 2020’de iki üst düzey Microsoft pazarlama yöneticisine gönderilen bir e-postada Spencer, “Nintendo’nun oyunda bizim için ana varlık olduğunu” ve “Nintendo’ya sahip olmanın bir kariyer anı olacağını ve her iki şirket için de iyi bir hamle olduğuna inanıyorum.” yazdı.

Spencer, “Nintendo’nun LT’si ile daha sıkı işbirliği hakkında çok sayıda görüşme yaptım ve herhangi bir ABD şirketinin Nintendo ile bir şansı olsaydı muhtemelen en iyi konumda olduğumuzu hissediyorum.” diye yazdı, burada “LT” muhtemelen liderlik ekibinin kısaltması olarak kullanılıyor.

Microsoft’un yönetim kurulunun “Nintendo hakkındaki yazının tamamını gördüğünü ve benim gibi bir fırsat ortaya çıkarsa her ikisini de tamamen desteklediklerini” ekledi. Spencer ayrıca şirketin ZeniMax Media ve Warner Brothers Interactive etrafında “oldukça aktif M&A tartışmaları” içinde olduğunu paylaştı.

Davadan önceki belgeler, Microsoft’un Bungie, Sega ve Square Enix de dahil olmak üzere birçok başka stüdyoyu satın Almayı düşündüğünü ortaya koydu. Bu en son belge grubu, Xbox Series X için yeni bir tasarım ve Bethesda’dan habersiz oyunlar için sızdırdı.

Microsoft için böyle bir alımı yapmak oldukça zor. Bunun bir çok sebebi var ancak Nintendo’nun kurum kültürü zaten satışın gerçekleşmesinin önündeki en büyük engellerden biri.

Ancak bu engellerin aşılması ve sağlıklı bir satış gerçekleşmesi mümkün olursa Microsoft tarafında beklentiler yoğunlaşabilir. Bu kadar meşakkatli bir alımın ardından Spencer’dan yapılan yatırımın hakkını fazlasıyla alması beklenir. Ancak şimdilik tüm bunlar bir istekten ibaret.

Fairy, karbon ayak izini azaltmaya odaklandı

0

Analize göre suyun ısıtılmasıyla oluşan karbon ayak izi, bulaşık deterjanının üretiminden dağıtımına ve kullanıma tüm aşamaları kapsayan sürecin yaşam döngüsünde yarattığı etkide en büyük paya sahip. Öyle ki bu oluşan karbon ayak izine ilişkin bu pay makinede yıkamada %72’yken, elde yıkamada %93’e kadar çıkıyor. Oysa elde yıkarken soğuk su kullanmak emisyonları ortalama %60, makinede kısa programı seçmek ise ortalama %33 azaltıyor. Soğuk suda bile etkili ürünleri ile Fairy, bulaşık temizliğinde üstün performans sunarken, tüketicileri “Ön Yıkama Yapmayı Bırakmaya, “Düşük Isıda Yıkamaya” ve “Kısa Programa Geçmeye” teşvik ederek hem çevreyi hem de bütçeyi koruyor.

Fairy, inovatif ürünleri ile bulaşık yıkarken oluşan karbon ayak izini azaltmaya odaklandı

Fairy, İnovatif Ürünleri ile Bulaşık Yıkarken Oluşan Karbon Ayak İzini Azaltmaya Odaklandı

Her evin günlük rutin işleri arasında yer alan bulaşık yıkama, dünyanın sürdürülebilirliği açısından büyük önem yaşıyor. Üstelik bu süreçte en büyük pay, düşünülenin aksine üretim, içerik ve dağıtımdan yani üründen değil tüketicinin bulaşıklarda “sıcak su kullanımı”ndan kaynaklanıyor. P&G’nin lider bulaşık deterjanı markası Fairy, tüketicilerin bulaşık yıkama sürecinden kaynaklanan emisyonları ve enerji maliyetlerini azaltmasına yardımcı olmak amacıyla Yaşam Döngüsü Analizi (LCA) çalışmalarının bulgularını yayınladı. Türkiye’de her 10 evin 7’sinde bulunan Fairy’nin yaptığı analiz çalışması, ısıtma süreçlerinin, elde yıkama işlemlerinden meydana gelen karbon ayak izinin %93’ünü, bulaşık makinesi kullanımına bağlı karbon ayak izinin ise %72’sini oluşturduğunu gösteriyor.

Sıcak Su Tercihi, Emisyonları Artırıyor

Avrupa’da gerçekleştirilen Yaşam Döngüsü Analizi, elde bulaşık yıkamanın yarattığı karbon ayak izinin ortalama %93’ünün sıcak su tercihi gibi kullanım alışkanlıklarından kaynaklandığını ortaya koyuyor. Karbon ayak izinin büyük bölümüne suyu ısıtmak için kullanılan enerji neden oluyor. Buna karşın üretim ve dağıtım süreçlerinin karbon ayak izindeki payı sadece %1. Aynı şekilde ambalaj da aynı oranda paya sahip. Ürünün içeriği bu süreçte %2 etkili olurken ürün ve paketleme kaynaklı kullanım ömrünün oluşan karbon ayak izinde %3 oranında payı bulunuyor.

Makinede bulaşık yıkarken sıralama ve oranlar değişirken, sıcak su kullanımı yine en büyük payla ilk sırada yer alıyor. Bulaşık yıkarken karbon ayak izinin %72’si makinede sıcak su tercih etmekten kaynaklanıyor. Bu süreçte ürün içeriği %15, kullanım ömrü %7, üretim ve dağıtım süreci %5, ambalaj ile %1 etkili oluyor.

Su ve Enerji Tasarrufu Sağlayan Ürünler

Fairy yaşam döngüsü üzerinde yapılan araştırmalar elde yıkamada karbon ayak izini azaltmanın yolunun suyun ısısına müdahale etmekten geçtiğini kanıtlıyor. Bu nedenle Fairy’nin önerisi, “soğuk suya geçmek”. Tüketicilerin suyun ısısını 23 derece santigrada düşürmesiyle %50’ye kadar enerji tasarrufu sağlamak ve karbon ayak izini %60’a varan oranlarda azaltmak mümkün hale geliyor.

Makinede bulaşık yıkarken karbon ayak izini azaltmak içinse Fairy, ön yıkamadan vazgeçilerek kısa programa geçilmesini öneriyor. Çünkü bulaşık makinesini normal program yerine kısa programda çalıştırmak su ve enerjiden tasarrufun yanı sıra karbon ayak izini ortalama %33 azaltıyor.

Türkiye’nin %74’ü 60° ve Üzeri Sıcaklıkta Yıkama Yapıyor

Türkiye’de makinede haftada ortalama 5 kez, elde ise her gün 2 kez bulaşık yıkanıyor.  Üstelik Fairy’nin yaptığı Bulaşık Makinesi Kullanımı ve Alışkanlıkları Araştırması, tüketicilerin yüzde 74’ünün 60° veya daha yüksek sıcaklıkta yıkama yaptığını, yüzde 71’inin ise bulaşıkları makineye koymadan suda bekletmek, suyla ovalamak, durulamak veya fırçalamak gibi ön yıkama işlemleri yaptığını gösteriyor.

Tüketicilere sunduğu inovasyonlarla üstün temizlik ve daha az çevresel etki sağlayan Fairy, zorlu yemek kirlerinde en iyi performansa sahip Soğuk Suda Bile Etkili ürünleriyle bulaşık sürecini daha kolay ve sürdürülebilir hale getiriyor. Ön yıkama yapmaktan vazgeçemeyen tüketiciler içinse Fairy Power Sprey ile sürdürülebilir bir çözüm sunuyor. İlk kez Türkiye’de pazara sunulan Fairy Power Sprey, bulaşıkları elde yıkamadan ya da makineye yerleştirmeden önce ovalamaya ve suda bekletmeye gerek bırakmadan yağları hızla ve zahmetsizce çözerek, güçlü bir ön yıkama etkisi yaratıyor.

Fairy, ön yıkama yapmaya, sudan geçirmeye veya ovalamaya gerek olmadan kusursuz temizlik sağlayan ürünleri ile enerji, su, zaman tasarrufuna katkıda bulunuyor. Bu sayede bulaşık yıkama sürecinden kaynaklanan karbon ayak izini azaltıyor.

Hem Çevre Hem Bütçe Dostu

Tüketicileri elde yıkama yaparken “Düşük Isıda Yıkamaya” ve “Ön Yıkama Yapmayı” bırakarak bulaşık makinesinde normal programdan “Kısa Programa Geçmeye” teşvik eden Fairy, çevreyi korumanın yanı sıra aile bütçesine de katkıda bulunuyor. Fairy ile bulaşıklarda kısa programa geçildiğinde elektrik faturalarında paket başına 165 TL, bulaşıklar soğuk suda yıkandığında ise yılda 300 TL’ye varan enerji tasarrufu sağlanıyor.

Fairy, genel yaşan döngüsü etkilerini değerlendirme ve iyileştirme çalışmalarının parçası olarak paketleme, imalat, üretim ve tedarik zincirlerimizde yenilikler yapmaya devam ediyor. Bu çalışmalar, P&G’nin 2030 sürdürülebilirlik hedefleri ile 2040 yılına kadar net sıfıra ulaşma hedefine katkıda bulunuyor.

Dijitalleşme sürecinde yeni fırsatlar

0

Türkiye’nin ilk SAP Gold Partner’ı Nagarro + MBIS, işletmelere dijital dönüşümde sektörlerinde lider konuma gelmeleri için yenilikçi yaklaşımıyla yol çiziyor. “Rise with SAP” ile şirketlere daha akıllı kararlarla hızlı aksiyon almaları yönünde fırsat sunarken orta ve uzun vadede ise tasarruf sağlıyor.

Özellikle pandemi sonrasında dijital dönüşüme şirketler tarafından artan taleple birlikte bulut bilişim teknolojileri pazarı hızlı bir büyüme gösterdi. Bulut bilişim hizmetleri, veri ve analitikte inovasyonun birincil kaynağı olması, düşük maliyeti, kolay ölçeklenebilirliği, yeniliklere hızla adapte olabilmesi, basit standardizasyonu gibi özellikleriyle işletmelerin dijitalleşme süreçlerinde en çok uygulanan çözümler arasında yer alıyor. Nagarro + MBIS, “Rise with SAP ile, bu alandaki deneyimi sayesinde, işletmelerin daha hızlı büyümesine yardımcı olacak fırsatlar sunuyor.  

Daha hızlı ve akıllı kararlar almayı destekliyor

Nagarro + MBIS, ERP veri ve süreçlerini bulut teknolojilerine taşıma aşamasında işletmelerin yanında olurken, bu uygulama ile şirketlerin dijital dönüşümünü hızlandırmalarına, daha stratejik kararları daha hızlı almalarına yardımcı oluyor. İşletmelerin verileri daha iyi anlamlandırarak efektif bir şekilde yönetmelerine yardımcı olan Rise with SAP, gerçek zamanlı olarak iş verilerine erişmelerini ve bu verilere anında yanıt vermelerini sağlayarak hızlı tepki verme yeteneğini de artırıyor. Bunun yanı sıra “İş Süreci Zekası” özelliğiyle süreçleri takip etme, analiz etme ve geliştirmek için araç ve hizmetler sunarak verimsiz alanların belirlenmesi ve operasyonların optimize edilmesine yardımcı oluyor. “SAP İş Ağı” ile işletmelerin tedarikçiler, lojistik sağlayıcılar, bankalar ve iş ortakları ile tek bir platformda buluşmasına imkân veriyor. Böylece iş birliğini destekleyerek işlemleri kolaylaştırıp gerçek zamanlı tedarik zinciri görünürlüğü sağlıyor. 

İşletmelerin daha hızlı büyümesini desteklemek için tasarlanan “Rise with SAP”, ihtiyaçlara göre özelleştirilebilir bir dönüşüm haritası sunarak esneklik ve ölçeklenebilirlik planları yapmaya imkân sunuyor. Uygulama, sorunsuz bir bulut deneyimiyle basitleştirilmiş satın alma, yönetim süreçleri ve periyodik güncellemelerden yararlanılabilmeyi de sağlıyor.

Sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada da önemli bir rol oynayan uygulama, kaynak tüketimini optimize ederek çevresel etkiyi azaltıp sosyal sorumluluk hedeflerini karşılama konusunda da kolaylık sunuyor. Hatta iş uygulamalarını BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ile uyumlu hale getirebiliyor.

Orta ve uzun vadede tasarruf sağlıyor

Nagarro + MBIS Genel Müdürü Cenk Salihoğlu, “Rise with SAP” ile işletmelere dijitalleşme yolculuklarında bulut bilişimin ölçeklenebilirlik, esneklik ve yenilik gibi avantajlarından yararlanabilecekleri çözüm imkânı tanıyoruz. Verilere dayalı olarak daha akıllı kararlar almalarına ve sektörlerinde rekabet avantajı elde etmelerine yardımcı oluyoruz” dedi. 

Nagarro + MBIS ve SAP Türkiye, 27 Eylül’de şirketlerin 6 ayda nasıl akıllı işletmelere dönüştürülebileceğinin detaylarıyla anlatılacağı bir webinar düzenleyecek.  “GROW with SAP İle Hızla Dijitalleşen Akıllı İşletmeler” başlıklı webinarda Nagarro + MBIS Satış Yöneticisi Tamer Taşdelen ve SAP Public Cloud Çözüm Uzmanı Aygen İrten, katılımcıları dijitalleşme yolcuğundaki püf noktaları hakkında bilgilendirecek.

Webinara https://www.mbis.com.tr/etkinlik/sap-public-cloud-uygulamalari/ adresinden kayıt yaptırılabiliyor.

Türk yazılımcılardan GDPR uyumlu yazılım hamlesi

Kişisel veri mahremiyetinde Avrupa Birliği’nin Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR) ile getirilmiş olunan normlara uyum açısından Jurcom ve Bilin Yazılım öncü bir projeye imza attı. İlk kez bir Türk yazılım ürünü GDPR’ın 25. maddesi ile düzenleme altına alınan Mahremiyet Tasarımı düzenlemesine uygun hale getirildi.

Ülkemizdeki yazılım şirketlerinin en önemli büyüme hedefleri arasında global alanda yer almak geliyor. Avrupa Birliği bölgesi de Türk markalarının öncü pazarları arasında bulunuyor. Bu bölgede yaşayan bireylerle kurulan kişisel veri bağlantılı ilişkiler ise özellikle Avrupa Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR) tarafından düzenlenmiş durumda. İlgili regülasyona uymayan işletmeler yüksek rakamlara ulaşan cezalarla karşılaşıyorlar.

GDPR düzenlemesi Avrupa Birliği mukimlerine  sadece bir hizmet ya da ürün sunulması esnasında alınan kişisel verilerin işlenmesinde uyulması gereken kurallar ile sınırlı kalmıyor. Kişisel verilerin doğrudan ya da dolaylı olarak toplanmasında, işlenmesinde ve transferinde kullanılan yazılımların da daha proje başlangıcında kişisel veri mahremiyeti perspektifi ile planlanması gerekiyor. GDPR’ın 25. maddesi ile dünyada ilk kez yasal düzenlemeye kavuşturulan ve ülkemizde de yapılması planlanan yasal değişiklikle geleceğine kesin gözüyle bakılan Mahremiyet Tasarımı (Privacy by Design – PbD) bu noktada kişisel veri mahremiyetinde ileri bir düzeyi temsil ediyor. Avrupa Birliği mukimlerinin kişisel verilerinin işleneceği yazılımların daha tasarım aşamasında PbD ilkelerine göre üretilmesi gerekiyor.

Avrupa Birliği mukimlerine hizmet sunan yazılım firmaları için kritik detay

Proje ile ilgili Bilin Yazılım Yönetim Kurulu Başkanı Dr. D. Zafer İnkaya: “Yazılım geliştirme alanındaki otuzbeş yıla yaklaşan firma deneyimimizi yenilikçi bir uyum projesi ile daha da kapsayıcı bir hale getirmek istedik. Jurcom’un global regülasyonlar konusundaki uzmanlığı ile mahremiyet tasarımına uyum konusunda mevcut ürünlerimizi uçtan uca gözden geçirdik. Birkaç dokunuş ile, HUMANIST İK Yönetim Yazılımları ürünümüzün, bu uyumu üst seviyelerde sağlayabilir olduğunu ve bugüne kadar tasarım konusundaki titizliğimizin sonucunu görmek bizi çok gururlandırdı. Bundan sonraki ürün projelerimizde de, daha proje aşamasında iken bu yaklaşım ile çalışmak elbette veri mahremiyetine verdiğimiz öneme layık ve sürdürülebilir bir biçimde bizi ileriye taşıyacaktır.” şeklinde fikirlerini bildirdi.

Konuyla ilgili Türkiye’de öncü bir çalışmaya imza atan Jurcom ve Bilin Yazılım, önemli bir AB uyum işbirliği örneğini oluşturdu. 

Proje için, yazılım yaşam döngüsünü PbD ilkeleri kapsamında inceleyerek yaptıkları analiz neticesinde GDPR m.25 kapsamında yazılımda PbD açısından yapılması gereken uyum çalışmalarını tespit ettiklerini belirten Jurcom CEO’su Ali Osman Özdilek ise gerçekleştirilen projenin önemini şöyle özetledi: “Kişisel verilerin toplanması, işlenmesi ve transferinde GDPR’a uyum özellikle Avrupa Birliği mukimlerine hizmet sunan kurumlar için çok kritik bir başlığı ifade ediyor. Yazılım projelerin daha ilk adımında yazılımların tüm yaşam döngüsü kapsamında kişisel verileri koruyacak şekilde tasarımlanması, yazılım mimarisinin bizatihi kendisinin daha en baştan, yazılımın doğuşundan mahremiyet ilkelerini karşılaması gerekiyor. Bu ilkeler GDPR’da 25. madde ile Privacy by Design – Privacy by Default olarak belirtilmiş olup, kişisel veri mahremiyeti alanında çok ileri bir aşamayı temsil etmektedir. Bu bağlamda Bilin Bilgisayar’ın titiz yaklaşımı ve Jurcom’un danışmanlık deneyimi ile örnek bir çalışmayı başarıyla tamamladık. Özellikle benzeri dış açılım hedefleri olan yazılım firmalarımızın dünyada rekabet edebilmeleri, kendilerini öne çıkarabilmeleri için sadece çok iyi bir yazılımı tasarlamaları yetmemekte, yürürlükteki mevzuata da uyumlu olarak bir uyum riskini barındırmayacak şekilde yazılımlarını geliştirmeleri gerekmektedir.”

iPhone 16 Pro’ya Tetraprizm Periskop kamerası gelebilir

0

Apple’ın iPhone serisi, her yeni modelde heyecan verici yeniliklerle karşımıza çıkıyor. Son raporlara göre, iPhone 16 Pro, gelecek yıl kullanıcılarına büyüleyici bir kamera deneyimi sunmak için tetraprizm periskop teknolojisi olabilir.

bu yılın yılın öne çıkan modeli olan iPhone 15 Pro Max, 5x optik zoom özellikli yeni periskop kamerasıyla büyük ilgi gördü. 120mm eşdeğer lens, 12MP sensör ve f/2.8 diyafram açıklığı gibi özelliklerle donatılmıştı. Şimdi ise Apple analisti Ming-Chi Kuo, bu etkileyici periskop sensörünün iPhone 16 Pro’da da kullanılacağını ve böylece iPhone 16 Pro’nun Pro Max modeliyle aynı kamera yeteneklerine sahip olacağını iddia ediyor.

Ancak, bu gelişmeyle birlikte Apple’ın üretim süreçlerinde bazı zorluklarla karşılaştığına dair bilgiler var. iPhone 15 Pro Max’in üretim maliyetleri arttı ve özel olarak tedarik edilen yeni zoom lensle ilgili düşük verim oranlarıyla karşı karşıya kalındı. Bu durum, iPhone 15 Pro Max’in yüksek talep gördüğü ve bazı kullanıcıların daha uzun bekleme süreleriyle karşılaşılaşabilir.

Ming-Chi Kuo, iPhone 15 serisinin yıl sonuna kadar 80 milyon sevkiyata ulaşmasını bekliyor. Bu, Apple’ın bu modellere olan talebi karşılamak için yoğun bir şekilde çalıştığını gösteriyor.

iPhone 16 Pro’nun tetraprizm periskop kamerasıyla geleceği haberi, fotoğraf ve teknoloji tutkunlarını heyecanlandırmış durumda. Gelecek yılın merakla beklenen lansmanıyla birlikte, Apple’ın bu yeni teknolojiyi nasıl sunacağını görmek için sabırsızlanıyoruz.

AB’nin Çin bağımlılığı tehlikesi

Avrupa Birliği (AB), enerji ve batarya sektörlerinde giderek artan bir dışa bağımlılıkla karşı karşıya. Özellikle lityum-iyon bataryalar ve yakıt hücreleri konusundaki bağımlılık, 2030 yılına kadar Rusya’ya enerji bağımlılığı kadar ciddi bir seviyeye ulaşabilir. Bu endişe, AB liderlerinin 5 Ekim’de İspanya’da yapacakları toplantının ana gündem maddelerinden biri olarak öne cıkacak.

AB liderleri, Çin’in artan küresel etkisi ve ekonomik gücü karşısında endişeli. Avrupa Komisyonu, Avrupa’nın Çin’e aşırı bağımlılığını azaltma stratejilerini tartışacak ve Afrika ile Latin Amerika gibi bölgelerle işbirliğini artırarak çeşitlendirmeyi hedefleyecek.

AB’nin 2050 yılına kadar net sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşabilmesi için yenilenebilir enerji kaynaklarının kesintili doğası nedeniyle enerji depolama çözümlerine ihtiyaç duyuyor. Bu, lityum-iyon bataryalar, yakıt hücreleri ve elektrolizörler gibi teknolojilere olan talebi hızla artırıyor.

AB, elektrikli araçlar için kritik öneme sahip olan yakıt hücreleri ve lityum-iyon bataryaların üretiminde büyük ölçüde Çin’e bağımlı durumda. Bu, AB’nin enerji ve batarya sektörlerindeki zayıf noktalarından biri olarak öne çıkıyor.

Ayrıca, dijital teknoloji alanında benzer bir dışa bağımlılık tehdidi bulunuyor. Sensörler, insansız hava araçları, veri sunucuları ve depolama ekipmanları gibi dijital cihazlara olan talep, önümüzdeki on yıl içinde büyük ölçüde artması bekleniyor.

2030 yılına gelindiğinde, bu dışa bağımlılığın Avrupa’nın endüstri ve hizmet sektörlerinin verimlilik artışlarını engelleyebileceği ve iklim değişikliğiyle mücadele için gereken tarım sistemlerinin modernizasyonunu zorlaştırabileceği vurgulanıyor. AB liderleri, bu endişeleri ele almak ve stratejik çözümler geliştirmek için bir araya gelecekler.