10. World Ecommerce Forum başladı. İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenlenen etkinlik; e-ihracat sektörünün geleceği, yenilikçi teknolojiler ve küresel iş birlikleri gibi konuları ele alarak sektörün paydaşlarına ilham verici bir platform sunuyor. Etkinlikte Platin Sponsor olarak yer alan ShipEntegra CEO’su Ali Ceylan yaptığı açıklamada, e-ihracatın heyecan verici dünyasında aktif rol oynayan servis sağlayıcılar, satıcılar, üreticiler ve lojistik firmalarının farklı kültürler ve ülkeler arasında bir köprü inşa ederek, e-ihracatın büyümesine katkı sağladıklarını belirtti.
Avrupa’nın en büyük e-ticaret ve e-ihracat etkinliği olan World Ecommerce Forum, “E-ihracatın Yeni Yüzyılı’ temasıyla İstanbul Fuar merkezinde ziyaretçilerini ağırlamaya başladı. 41 ülkeden konuşmacıların ve ziyaretçilerin 3 gün boyunca ağırlanacağı etkinlikte, profesyonellerin konuşmaları, keynote sunumlar, paneller, çalıştaylar ve diğer oturumlarla ekosistemdeki son trendler, en yeni uygulamalar ve yenilikler gündeme getirilecek. Yaptığı önemli yatırımlarla sektöre yön veren ShipEntegra da 10. hol G18 numaralı stantta yerini aldı. ShipEntegra standının yanı sıra markanın yeni projesi PrinWork ise 9. hol P18-P20 numaralı stantta ziyaretçilerini ağırlayacak.
Dünya Ticaretinin yüzde 43’üne tam entegrasyon
Dünya genelinde e-ticaret hacmine baktığımızda, e-ihracat paketlerinin yüzde 43’ünün yerel posta servisleri tarafından gönderildiğini belirten ShipEntegra ve PrinWork CEO’su Ali Ceylan, “Bu nedenle, ShipEntegra olarak dünya ticaretinin yüzde 43’ünü oluşturan yerel posta servislerine ShipEntegra World Wide Standart servisimizle 41 ülkede entegre olarak Türkiye’deki e-ihracat müşterilerine hizmet veren ilk ve tek lojistik posta ağını kurduk. Ayrıca, Amerika’da e-ticaretin en çok yapıldığı eyaletlerde operasyon merkezleri kurarak express hızında ekonomi servisimizi Türkiye’de bir ilke imza atarak sunmaktayız” dedi.
e-İhracat lojistiğinde yapay zeka ile yeni bir dönem başlatacağız
Bundan sonraki motivasyon kaynaklarından birinin de e-ihracatın tabana yayılması noktasında satış ve satış öncesi süreçlerde dijital bir köprü olmak olduğunu belirten Ceylan, “Yakın tarihte yapay zeka ile ilgili devrim niteliğinde olacak ve e-ihracat girişimcisinin de en büyük sorunlarına çözüm olacağını düşündüğümüz bir projemizi hayata geçireceğiz. Çünkü bizler yapay zeka ile birlikte e-ihracatın daha hızlı şekilde yükseleceğini öngörüyoruz” açıklamalarında bulundu.
E-ticaretin ve e-ihracatın en önemli ayaklarından biri lojistik süreçlerdir. ShipEntegra olarak dünyanın önde gelen satış kanallarını tek bir ekranda topladıklarını belirten Ceylan, “Türkiye’nin herhangi bir noktasından dünyanın herhangi bir noktasına sınır ötesi ticaretin lojistik ve gümrük süreçlerini tek bir tuşla yönetmelerini sağlayan Türkiye’deki ilk teknoloji odaklı dijital lojistik platformu olarak hizmet veriyoruz. Ayrıca, iş ortaklarımıza ShipEntegra’yı kendi sistemlerine entegre etme imkanı tanıyan API sağladık. Teknoloji ve lojistik alanında daha da yenilikçi çözümler sunarak, Türkiye’nin global pazardaki rekabet gücünü artırmayı hedefliyoruz” dedi.
Otokoç Otomotiv, yenilikçi ve teknoloji tabanlı girişimlere yatırım yapma stratejisi çerçevesinde verimli sürüş çözümleri geliştiren iUGO’ya 1 milyon dolarlık yatırım yaptı. Bu yatırım, iUGO’nun gelişim hızını yükseltmesinin yanında, Otokoç Otomotiv’in dokuz ülkedeki 400’e yakın hizmet noktasını kapsayan geniş ağıyla mobilitede liderliğini sürdürmesine katkı sağlayacak.
Yerli bir girişim olarak güvenli ve verimli sürüş çözümlerine gelişmiş teknolojiyle yepyeni bir anlayış getiren iUGO, araç telemetrisi teknolojileri konusunda çözümler geliştiriyor. Elde ettiği verileri özgün algoritmalar ile birleştiren şirket; bu sayede araç takip sektörünün dinamiklerini, sürücü alışkanlıklarını öğrenme modeline dönüştüren bir sistem sunuyor.
Hizmet verdiği kurumlara Mobil Uygulama ile Sürüş Skorlama, Sürücü Değerlendirme Sistemi, Kurye Güvenliği Sürüş Uygulaması, Sürücü e-learning Modülü, Ağır Vasıta Ekonomik Sürüş Platformu, Bağlantılı Araç Platformu, Dijital Filo Yönetimi, Elektrikli Araçlar Batarya Yönetimi gibi gelişmiş mobilite çözümleri sunan iUGO, sürücüsüz araçlara doğru giden yol haritasında, öğrenen algoritmalar ile kurulan yapay zeka çözümleri, araç ve motor kontrolü üzerine geliştirilecek modellemeler, ileri seviye çok katmanlı haritalama çalışmalarına yönelik Ar-Ge faaliyetleri de yürütüyor.
Otokoç Otomotiv mobilitenin gelişimine stratejik destek sağlayarak sektörü ileri taşımayı hedefliyor
Otokoç Otomotiv Lideri İnan Ekici,konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “Otokoç Otomotiv olarak 95 yıldır kesintisiz sürdürdüğümüz başarının temelinde yenilikçiliğe ve koşullara uyum sağlayabilmeye verdiğimiz önem bulunuyor. Dijital hizmetlerin otomotiv değer zincirinin yüzde 30-40’ını kapsayacağını ve bağlı araçların ortaya çıkaracağı yeni hizmet ve iş modelleri gelişiminin önemli bir parçası olacağını öngörüyoruz. Otokoç Otomotiv olarak, mobilitede satış, servis, araç paylaşımı, bireysel ve filo kiralama alanlarında verdiğimiz nitelikli hizmetleri günümüz trendlerine uyumlu olarak genişletmek stratejik önceliklerimiz arasında yer alıyor. Bu doğrultuda akıllı hareketlilik, elektrifikasyon, bağlantılı ve otonom araç teknolojileri, perakende teknolojileri, mobilitede müşteri deneyimi ve sürdürülebilirlik konularını odağımızda tutuyoruz. “Mobilite dünyasında tüm paydaşlara değer yaratan yol arkadaşı olma” misyonuyla hareket ediyor, gelecekte stratejik iş birliklerine dönüşebilecek potansiyele sahip girişimlere destek veriyoruz. iUGO yatırımını, misyonumuzu yerine getirmede güçlü bir adım olarak görüyoruz. Bu alanlardaki tohum veya erken aşama seviyesinde olan, yenilikçi tabanlı girişimleri destekleme stratejimiz çerçevesinde gerçekleştirdiğimiz yatırımımız, mobilite dünyasının gelişimindeki öncülüğümüzü de pekiştiriyor.”
Bağlantılı araç projesiyle tüm araç filosu tek merkezden yönetilecek
Otokoç Otomotiv’in yakın gelecek hedefleri arasında bağlantılı araç projesi öne çıkıyor. Otokoç Otomotiv’in hem kendi filoları hem de başka şirketlerin araçlarını bağlantılı hale getirerek daha tasarruflu bir geleceğin inşa edilmesinde önemli bir rol oynayacağını kaydeden İnan Ekici, bu kapsamda iştirakleri ile birlikte önümüzdeki beş yıl içinde 50 binden fazla aracı tek merkezden yönetmeyi hedeflediklerine dikkat çekiyor. Ekici, Bağlantılı Araç Projesi ile uzun dönemli vizyonları doğrultusunda 9 ülkedeki yaklaşık 110 bini aşan araç filosunun tamamını sistem ile entegre hale getireceklerini belirtiyor.
Kısaca CASE olarak adlandırılan ve “Connected Cars – bağlantılı araçlar”, “Autonomous Cars – otonom araçlar”, “Sharing Mobility – paylaşım mobilitesi”, “Electric Cars – elektrikli araçlar” olarak sıralanan kategoriler, otomotiv endüstrisini dönüştüren trendleri temsil ediyor.
CASE çerçevesinin, çevreci, talep üzerine ve büyük kullanıcı deneyimi” seçenekleri ile müşterilerin gelişen ihtiyaçlarına yanıt veren hizmet modellerini içerdiğini kaydeden Otokoç Otomotiv Lideri İnan Ekici, Türkiye’de 5G gibi teknolojik altyapı yatırımlarının bu alandaki gelişim sürecini hızlandıracağının da altını çizdi.
Otokoç Otomotiv, yakın geleceğin en önemli teknolojilerinden bağlı araçlar ve mobilite teknolojileri geliştiren iUGO’ya 1 milyon dolarlık yatırım yaptı.
iUGO CEO’su Evren Özatay ise konuyla ilgili şunları söyledi; “iUGO Teknoloji olarak, mobilite (hareketlilik) alanındaki dijital devrimin önemli bir noktasında, teknoloji yatırımları ile gelişmiş veri analizi yapan bir şirket olarak yer almaktan ötürü mutluyuz. Bağlantılı araçlar, scooter’lar, bisikletler, toplu taşıma sistemi ve telekomünikasyon altyapısından oluşan ekosistem, yeni bir ekonomi içinde bağlantılı bir dijital dünya ortaya çıkarıyor. Bu büyük endüstri, ihtiyaçlarını karşılayabilen özel bir veri platformuna ihtiyaç duyarken, platformumuz, büyük miktardaki ham veriyi katma değerli bilgiler haline dönüştürmeyi mümkün kılarak, hareketlilik ekonomisinin potansiyeline ulaşmasını sağlıyor. İşte Otokoç Otomotiv’in bu yatırımı ile ortaya çıkarılacak olan Akıllı Hareketlilik Veri Platformu, mobilite ekonomisinin gelişebileceği ve potansiyelini tam anlamıyla gerçekleştirebileceği bir temel olacaktır. Bu yatırımın, özellikle uluslararası pazarlarda mevcudiyetimizi sağlamlaştıracağına ve yeni coğrafyalara açılma olanağı sağlayacağına inanıyoruz.”
Kişisel kullanımdan işle ilgili çalışmalarınıza; bilgisayarınızda ihtiyaçlarınızı karşılayacak birçok yetenekli sanal makine yazılımı var.
Windows kullanıcılarının emrinde, her biri tamamen bağımsız bir bilgisayar ortamı gibi davranan, simüle edilmiş sistemleri tek bir bilgisayarda çalıştırmalarına izin veren çeşitli sanallaştırma platformları var: Windows 10/11 Pro ve Enterprise’ın bir parçası olan Microsoft Hyper-V , ayrıca Oracle VirtualBox, VMware Workstation Pro ve Workstation Player.
Aşağıda sunulan sanallaştırma programlarının tümü, Windows altında çalışma zamanı ortamları olarak işlev görür ve ana bilgisayarda hiper yönetici olarak bir veya daha fazla sanal makine oluşturarak ilgili tüm donanım bileşenleriyle eksiksiz bir bilgisayarı taklit ediyor.
Yönlendirme, özellikler, çalıştırma ve maliyetler açısından Windows sanallaştırıcıları önemli ölçüde farklılık gösteriyor. Bu aslında iyi bir şey olabilir, çünkü Windows, Linux veya MacOS gibi işletim sistemlerinin en son sürümleriyle güncel kalmak için hemen hemen tüm programların sürekli olarak yamalandığı anlamına gelir.
Oracle VirtualBox 7.x
Kapsamlı özellikleri ve iyi kullanıcı rehberliği sayesinde, açık kaynaklı VirtualBox yazılımı özel kullanıcılar, serbest çalışanlar ve hatta şirketler için harika bir seçenektir. VirtualBox ayrıca Windows, Linux ve Mac OS için neredeyse aynı hizmet kapsamıyla ücretsiz olarak sunulan tek gerçek platformlar arası sanallaştırıcı.
7. sürümden bu yana, VirtualBox arayüzünü, kullanımı kolaylaştıran geliştirilmiş menüler ve düğmelerle önemli ölçüde revize etti. Ayrıca pencere içeriklerinin yüksek çözünürlüklü monitörlerde tanınması daha kolaydır. Daha fazla iyileştirme, surround hoparlör sistemlerinin yanı sıra misafir sistemler olarak Windows ve Linux kullanıldığında 3D grafik desteğiyle ilgilidir. VirtualBox’ın dosya yöneticisi, bir konuk bilgisayarın dosya sistemine bakmanıza ve ana bilgisayar ile konuk bilgisayar arasında dosya ve klasörleri kolayca kopyalamanıza olanak tanıyor.
VirtualBox, 32 ve 64 bit bilgisayarları hem ana bilgisayar hem de konuk olarak desteklemenin yanı sıra USB 2.0 ve USB 3.0 bağlantı noktalarını kullanarak USB sürücülerini sanal veri depolama ve şifrelenmiş sabit disk görüntüleri olarak bağlamanıza olanak tanır. Sanal PC’ler için depolama alanı olarak SSD sürücülerin özel özellikleri de dikkate alınır. Windows ve Linux içeren makinelerde konuk sisteminden çift yönlü sürükle ve bırak özelliği mevcuttur.
Yazılımın yeni makineler oluşturmaya yönelik sihirbazının kullanımı özellikle kolaydır—bilgisayarları başlatmak için ortamı doğrudan seçebilirsiniz. Sanal PC’ler için ayarlar bir XML dosyası olarak kaydedilir ve kolayca dışa aktarılabiliyor ve gerektiği gibi uyarlanabiliyor veya yeni PC’ler için kullanılabiliyor.
VirtualBox ayrıca, bir sanal makinenin mevcut durumunu dondurmanıza izin veren kullanışlı bir anlık görüntü işlevi sunuyor. Bu, sonraki tüm değişiklikleri daha sonra geri almanıza ve sanal makineyi mevcut durumuna sıfırlamanıza olanak tanıyor. Ayrıca VirtualBox, gerçek PC’ye bağlı USB donanımının çoğunu tanıyor ve istenirse sanal PC’de kullanılabilir hale getirebiliyor.
VirtualBox’ın paylaşımlı klasörleri sayesinde, ana ve konuk PC’ler arasında veri alışverişi yapılabilir ve kesintisiz mod aracılığıyla kullanıcı, konuk sistemin penceresini ana bilgisayarın (ana bilgisayarın) masaüstüne serbestçe yerleştirebiliyor. Ve farklı işletim sistemlerine sahip ana bilgisayarlar arasında bitmiş makinelerin değişimi güvenilir bir şekilde çalışıyor.
Donanım benzerlikleri
VMware ve Hyper-V da benzer prensipler üzerinden aslında kullanıcının hedefine uygun kullanımlar sağlıyor. VirtualBox, VMware ve Hyper-V tarafından taklit edilen bilgisayarlar daha eski donanımları kullanıyor. Bu, sanal donanım ve konuk işletim sisteminin mümkün olan en iyi uyumluluğunu sağlamak için. Oracle ve VMware yazılımları için konuk uzantıları, konuk işletim sisteminin donanım için optimize edilmesine ve ana işletim sistemiyle birlikte çalışmasına olanak tanıyor. Fare işaretçisinin ana işletim sistemi ile sanal makine arasında sorunsuz geçiş yapması için önce sağlanan eklentileri yüklemeniz gerekiyor. Ancak Hyper-V’de böyle bir sürücü paketi mevcut değil.
Sanal bilgisayarda BIOS
Gerçek bir bilgisayar gibi, sanal bir bilgisayarın da konuk işletim sistemi için donanımla temel iletişimi yöneten kendi BIOS’u vardır. Bir makine başlatıldığında, gerçek bir bilgisayarda olduğu gibi BIOS kurulumuna erişmek için F12 tuşuna (VirtualBox) veya F2 tuşuna (VMware) tıklayabilirsiniz.
Sağlanan ana belleği artırmak veya azaltmak ve arabirimler veya daha fazla sürücü eklemek için sanal makineler VirtualBox, VMware ve Hyper-V’de herhangi bir zamanda yeniden yapılandırılabilir. Konfigürasyon değişikliklerinin rahatlığına gelince, VMware Workstation Pro ve VirtualBox üstündür.
VirtualBox, VMware ve Hyper-V, sanal bilgisayarların sabit disklerini gerçek sabit disk üzerindeki kapsayıcı dosyalarda depoluyor. Daha sonra dinamik olarak büyüyen diskin maksimum boyutunu siz belirleyebiliyorsunuz. Bu nedenle dosya, yüklü uygulamalar, veriler ve geçici dosyalar dahil olmak üzere yalnızca yaklaşık olarak konuk sistemin ihtiyaç duyduğu kadar yer kaplıyor.
VirtualBox, VMware ve Hyper-V, sanal sabit diskleri kapsayıcı dosyalarında depolar. Kurulan her sistem için ayrıca bir veya daha fazla yapılandırma dosyası ve anlık görüntüler için muhtemelen yedek dosyaları vardır. Normalde, bu dosyalar ortak bir klasörde bulunur. Bu, bir sistemi başka bir sürücüye veya başka bir bilgisayara taşımayı kolaylaştırır.
Tüm dosyaları içeren klasörü hedef sürücüye taşımak yeterlidir. Sanal makineyi taşımak için klasörü örneğin harici bir sabit sürücüye ve ardından hedef bilgisayardaki sabit sürücüye veya SSD’ye kopyalayın.
Hedef bilgisayarda, kullanmakta olduğunuz sanallaştırma yazılımını başlatın ve karşılık gelen menü komutu aracılığıyla VPC’nin yapılandırma dosyasını açın; örneğin, Dosya > VMware Workstation Pro ve Player için Aç > Dosya > Player için Aç. VirtualBox’ta, kaynak PC’de Dosya > Cihazı Dışa Aktar’ı ve ardından hedef PC’de Dosya > Cihazı İçe Aktar’ı seçin.
Özel kullanıcılar için çok yönlü ve iyi bir seçenek
Sezgisel kullanıcı rehberliği ile Oracle’ın ücretsiz yazılımı VirtualBox 7.x, özel kullanıcılar için çok yönlü ve iyi bir seçenek. Program, iyi özellikleri sezgisel kullanımla birleştiriyor. VMware Workstation Pro, geniş donanım desteği, bir ağ düzenleyicisi, grup işlevleri ve özellikle kurumsal kullanıcılar için ilgi çekici olan birçok ekstra sunuyor.
Kullanım kolaylığında önemli bir azalmayı kabul etmeye istekli olanlar ve yalnızca Windows ile sanal bilgisayarlar kurmak isteyenler, Windows 10 ve 11 Pro ve Enterprise ile tümleşik olarak gelen Hyper-V’yi deneyebilir.
Yüzlerce Protestan, ChatGPT tarafından yazılan bir vaazı dinlemek için Almanya’nın Nürnberg kentinde toplandı. ChatGPT tarafından kontrol edilen birden çok avatar, vaazı sunağın üzerindeki devasa bir ekranda iletti. Vaaz sırasında ChatGPT cemaate ölümden korkmamalarını söyledi.
Yapay zeka sohbet robotu, Bavyera’nın Fuerth kasabasındaki tamamen dolu olan St. Paul kilisesindeki inananlardan sıralardan kalkıp Tanrı’ya şükretmelerini istedi. Sunağın yukarısındaki devasa bir ekranda sakallı bir Siyah adamın avatarıyla kişileştirilen ChatGPT sohbet robotu, ardından Cuma sabahı neredeyse tamamen yapay zeka tarafından oluşturulan deneysel bir Lutheran kilise hizmeti için gelen 300’den fazla kişiye vaaz vermeye başladı.
Avatar, ifadesiz bir yüz ve tekdüze bir sesle, “Sevgili dostlar, burada durup size Almanya’daki Protestanların bu yılki kongresinde ilk yapay zeka olarak vaaz vermek benim için bir onurdur.” dedi. Vaaz, dualar ve müzik dahil 40 dakikalık hizmet, ChatGPT ve Viyana Üniversitesi’nden ilahiyatçı ve filozof Jonas Simmerlein tarafından oluşturuldu. Associated Press’e konuşan 29 yaşındaki akademisyen, “Bu hizmeti ben tasarladım ama aslında ona eşlik etmeyi tercih ettim, çünkü yaklaşık %98’inin makineden geldiğini söyleyebilirim” dedi.
Tüm hizmet, ekrandaki dört farklı avatar, iki genç kadın ve iki genç erkek tarafından “yönetildi”. Zaman zaman, yapay zeka tarafından üretilen avatar, basmakalıp sözler kullandığında ve kiliseye gidenlere “inancımızı korumak için düzenli olarak dua etmemiz ve kiliseye gitmemiz gerektiğini” ifadesiz bir ifadeyle söylediğinde olduğu gibi, istemeden kahkahalara neden oldu.Bazı insanlar olayı cep telefonlarıyla heyecanla videoya kaydederken, diğerleri daha eleştirel bir gözle baktılar ve Rab’bin Duası sırasında yüksek sesle konuşmayı reddettiler.
BT alanında çalışan 54 yaşındaki Heiderose Schmidt, hizmet başladığında heyecanlandığını ve merak ettiğini, ancak hizmet ilerledikçe giderek daha itici bulduğunu söyledi. “Kalp ve ruh yoktu” dedi. “Avatarlar hiçbir duygu göstermiyor, vücut dilleri yoktu ve o kadar hızlı ve tekdüze konuşuyorlardı ki, söylediklerine konsantre olmak benim için çok zordu.” Schmidt, “Ama belki de tüm bunlarla büyüyen genç nesil için durum farklıdır” diye ekledi.
Batı Almanya’nın Köln kenti yakınlarındaki Troisdorf’tan 31 yaşındaki Lutheran papaz Marc Jansen, cemaatinden bir grup genci St. Paul’a getirdi. Deneyden daha çok etkilenmişti. Jansen, “Aslında daha kötü olduğunu hayal etmiştim. Ama ne kadar iyi çalıştığına kesinlikle şaşırdım. Ayrıca yapay zekanın dili, zaman zaman biraz inişli çıkışlı olsa da iyi çalıştı,” dedi. Bununla birlikte, genç papazın kaçırdığı şey, kendi vaazlarını yazarken gerekli olduğunu söylediği her türlü duygu veya maneviyattı.
Çin, evrene “yeni bir pencere” açacak bir radyo teleskop oluşturmak için küçük bir uydu takımyıldızını ayın yörüngesine yerleştirmek istiyor.
Dizi, bir “anne” uydu ve sekiz mini “kız” araçtan oluşacak. Çin Ulusal Uzay İdaresi’nde (CNSA) bir astronom olan Xuelei Chen, bu yıl Londra’da düzenlenen Aydan Astronomi konferansında, annenin verileri işleyip Dünya ile iletişim kuracağını ve kızlarının kozmosun en uzak noktalarından gelen radyo sinyallerini tespit edeceğini söyledi.
Chen konferans sırasında “Bunu yüzey yerine yörüngede yapmanın bir takım avantajları var çünkü mühendislik açısından çok daha basit” dedi. “İnişe ve mevzilenmeye gerek yok ve ayrıca Ay’ın yörünge periyodu iki saat olduğu için, güneş enerjisini kullanabiliriz ki bu, ay yüzeyinde gözlemlemek isterseniz ay yüzeyinde yapmaktan çok daha basit. gece, o zaman neredeyse 14 gün boyunca enerji sağlamanız gerekir.” dedi.
Bu önerilen “En Uzun Dalga Boyunda Gökyüzünü Keşfetmek” veya Hongmeng Projesi’nin 2026 gibi erken bir tarihte ayın yörüngesine girebileceğini de sözlerine ekledi.
Neden böyle bir ay teleskopu yapılmak isteniyor?
Gökbilimciler, Ay’da bir teleskopun, elektromanyetik spektrumun Dünya yüzeyinden incelenmesi imkansız olan bir bölümünde kozmik radyasyonu nihayet görmelerine izin vereceğini söylüyor.
Chen, “Elektromanyetik spektrumun düşük frekanslı kısmına bakarsanız, [Dünya atmosferi tarafından] güçlü emilim nedeniyle, 30 megahertz’in altındaki [bölge] hakkında çok az şey bildiğimizi göreceksiniz” dedi.“Elektromanyetik spektrumun neredeyse boş bir parçası. Bu yüzden evrenin bu son elektromanyetik penceresini açmak istiyoruz .”
Astronomların elektromanyetik spektrumun bu kısmıyla ilgilenmesinin iyi bir nedeni de var. Bu tür bir radyasyonun, evrenin Big Bang’deki doğumundan sonraki ilk birkaç yüz milyon yıllık dönem olan sözde Karanlık Çağlara bakmalarına izin verebileceğini düşünüyorlar.
O zamanlar, yeni gelişen evren, aşılmaz bir hidrojen atomu sisi ile doluydu. İlk yıldızlar oluşmaya başladıklarında bile ilk başta ışıkları bu pustan geçemedi. Ancak gökbilimciler, bu atomik hidrojenin kendisinin 21 santimetre çizgisi olarak bilinen bir tür sinyal yaydığını biliyorlar. University College London’dan astronom Ian Crawford’a göre, elektromanyetik spektrumun mikrodalga bandının bir parçası olan 21 cm’lik çizgi, gökbilimcilerin kendi galaksimiz Samanyolu’ndaki hidrojen bulutlarını izlemesine yardımcı oluyor.
Ancak evrenin en eski çağından itibaren 21 cm’lik çizgiyi ararken, gökbilimciler çok daha uzun dalga boylarına sahip radyasyon aramak zorundalar. Evrenin hızlanan genişlemesinin neden olduğu kırmızıya kayma etkisi, bizden uzaklaşan kaynaklardan gelen elektromanyetik radyasyonu daha uzun dalga boylarına doğru uzattığı için, bugün evrenin ilk çağında hidrojen atomları tarafından yayılan mikrodalga radyasyonu, Dünya’daki gözlemcilere uzun radyo olarak görünüyor. dalgalar. Ve bu tam olarak gezegenin yüzeyinden görülemeyen elektromanyetik radyasyon türüdür.
Bununla birlikte, ayın uzak tarafı, güneş sisteminde bu gizemli sinyali aramak için muhtemelen en iyi yerdir. Ay’ın Dünya’nın engelleyici atmosferinden çok uzaktaki uzak yüzü, insan yapımı radyo gürültüsünden de korunur. Gökbilimciler, ayın uzak tarafının aslında tüm güneş sistemindeki en radyo sessiz yeri olduğunu söylüyorlar.
Evrenin görünmeyen yüzünü görmeyi planlıyorlar
Radyo dalgaları en uzun dalga boyuna sahip elektromanyetik radyasyon türü olduğundan, gökyüzündeki kaynaklarını yeterince yüksek çözünürlükle haritalayabilen teleskopların geniş bir alana dağılmış birden fazla anten kullanması gerekir. Çin’in takımyıldızı, uyduların aynı yörüngede ayın etrafında dönmesiyle bunu uzayda başaracaktı. Uydular, ayın uzak tarafındayken veri toplayacaktı. Ana uzay aracı daha sonra ayın gezegene bakan tarafını geçerken ölçümleri Dünya’ya aktaracaktı.
Çinli bilim adamları daha önce bu yaklaşımı Longijang 1 ve Longijang 2 adlı iki mikro uydu ile test etmeye çalışmışlardı. “Discovering the Sky at Longest Wavelengths Pathfinder” olarak da bilinen iki uzay aracı, iniş yapan Chang’e 4 göreviyle aya gitti . Ancak Longijang 1, ayın yörüngesine girerken başarısız oldu, bu nedenle gökbilimciler yalnızca Longijang 2’den veri aldılar. Chen, bu sondanın ölçümlerinin, ayın uzak tarafının gerçekten de inanılmaz derecede sessiz olduğunu gösterdiğini söyledi.
“Bir süre Ay’ın etrafında dönen Longijang 2’ye sahibiz ve [onun] spektrumu, uydu ayın gölgesine girdiğinde veya gölgeden çıktığında, radyo parazitinin nerede görünüp kaybolduğunu görebileceğinizi gösteriyor. ” dedi Chen. “Ayın uzak tarafının bu tür ölçümler için ideal bir ortam sağladığını gösteriyor.”
Gökbilimciler, karanlık çağlardan kalma atomik hidrojen sinyalinden çok daha fazlasını keşfedeceklerini umuyorlar. Gökbilimciler onu nasıl arayacaklarını öğrendikten sonra, evrenin daha önce hiç görülmemiş yeni bir yüzü muhtemelen ortaya çıkacak. Güneş sistemi dışındaki öte gezegenlerin manyetosferleri kendilerini uzun radyo dalgalarında gösterebilir ve bazı araştırmacılar böyle bir dizinin belki de dünya dışı yaşamla temas kurmamıza bile izin verebileceğini umuyor .
Chen, “Yeni bir pencere açarsak, büyük olasılıkla bazı yeni ilginç nesneler göreceğiz.” şeklinde konuştu. Yakın gelecekteki atılımlar gelecek yüzyılın kaderini değiştirebilir.
Apple, WWDC23 etkinliğinde yıllık Apple Tasarım Ödülleri’nin kazananlarını gururla duyurdu. Bu yılın kazananları, dünya çapında geliştirici ekipleri tarafından yaratıcı ve yenilikçi uygulamalar ve oyunlarla mükemmel tasarımlara imza attılar.
Kapsayıcı tasarımlar kategorisinde, Universe — Website Builder uygulaması ve stitch. Adlı oyun kazananlar arasında. Universe, herkesin web sitesi oluşturabilmesini sağlayarak karmaşık süreçleri basitleştiriyor ve Dynamic Type ve VoiceOver gibi özellikleri kullanarak mümkün olduğunca fazla insanın Universe’e erişimini kolaylaştırmakta.
Keyif ve Eğlence kategorisindeki kazananlar Duolingo ve Afterplace oldu. Duolingo, genişletilmiş bir dil öğrenme yaklaşımı sunarak yeni tasarım deneyimi ve yok olma tehlikesi altındaki, yerli ve kurgusal diller için yeni kursların tanıtımıyla on yıldan fazla bir süredir kullanıcılarına hizmet vermekte. Afterplace ise, çağdaş bir dokunuşla vintage piksel bir macera oyunu ve nostalji, mizah ve keşif unsurlarını başarıyla dengelemekte.
Etkileşim kategorisindeki kazananlar Flighty ve Railbound oldu. Flighty, kullanıcılara detaylı uçuş haritaları, havaalanı navigasyonu ve gecikme tahmini gibi bilgileri sunan, güzel bir tasarıma sahip bir seyahat uygulaması. Railbound ise, yenilikçi bir şekilde tasarlanmış, hareketli bir bulmaca oyunu.
Sosyal Etki kategorisindeki kazananlar Headspace ve Endling. Headspace, minimalist kullanıcı arayüzü, çekici video içeriklerive karakteristik çizimleriyle birlikte insanlara farkındalık kazandırmakta. Endling ise, çevresel felaket ve insan etkisiyle bozulmuş bir arazide yolunu bulmaya çalışan bir tilkiyi konu alan iki boyutlu bir macera oyunu.
Görseller ve Grafikler kategorisindeki kazananlar Any Distance ve Resident Evil Village. Any Distance, paylaşılabilir ve dinamik grafikler sunan bir egzersiz takip uygulaması. Resident Evil Village ise, korku-macera oyunu olarak gerçekçi ve atmosferik grafikler sunmakta.
Son olarak, Yenilik kategorisindeki kazananlar SwingVision: A.I. Tennis App ve MARVEL SNAP oldu. SwingVision, yapay zeka ve Apple teknolojilerini kullanarak tenis antrenörlüğü ve analiz sağlayan bir uygulama. MARVEL SNAP ise, yenilikçi oynanış mekanikleri ve fantastik animasyonlarıyla koleksiyon kart oyunu türünü yeniden tanımlamaktadır.
Bu kazananlar ve finalistler, kendi kategorilerinde olağanüstü tasarım, teknik uzmanlık ve yenilikçilik yaklaşımlar sergiliyor, uygulama ve oyun endüstrisine katkıda bulundukları görülüyor. Apple, bu katkıları görmüş ve dünya çapında kullanıcılara etkileyici, kapsayıcı ve etki bırakan deneyimler sunmalarından dolayı bu oyunlara ödüllerini layık görmüş.
Dünya Çapında Geliştirici İlişkileri Başkan Yardımcısı Susan Prescott “Uygulamalar ve oyunlar, nasıl yaşadığımızı, çalıştığımızı ve oynadığımızı belirleyen önemli unsurlar. Apple olarak, uygulamalarının inanılmaz yaratıcılığı ve tasarım kalitesini yansıtan geliştiricileri ödüllendirmeyi çok seviyoruz”. “Bu yılın Apple Tasarım Ödülü kazananlarını kutlamak istiyoruz; çünkü onlar, düşünceli uygulama deneyimleri ve etkileyici oyun içeriğiyle kullanıcıları her yerde eğlendirebiliyorlar.” diye ifade ediyor.
YouTube için gizlilik odaklı alternatif bir önyüz (front-end) yazılımı olan Invidious, YouTube’un yasal departmanından faaliyetlerine son vermesini talep eden bir yazı aldı. Reklamları ve kullanıcı metriklerinin takip edilmesini ortadan kaldıran bu ücretsiz ve açık kaynaklı yazılım, YouTube deneyimini reklamsız sunarken Google aboneliklerine bağımlılığı da ortadan kaldırıyor.
YouTube, toplamda tahmini 2.5 milyar kullanıcısı ve günlük olarak yaklaşık 120 milyon aktif kullanıcısı olan bir eğlence devi ve küresel bir marka. Premium ürünlerin dışında, YouTube ücretsiz kullanıma açık. Ancak günlük olarak tüketilen yaklaşık bir milyar saatlik içerik nedeniyle YouTube, bunun karşılığını almanın yollarını bulmak zorunda.
Kullanıcı için en belirgin gelir kaynağı reklamlar. Daha az bilinen gelirleri ise, WhoTracksMe verilerine göre, YouTube sayfası başına ortalama yedi izleyiciyle birlikte önemli bir kullanıcı takibi içeriyor. Yani kulanıcı verilerinin takibi üzerinden para kazanılıyor.
YouTube platformunun nasıl para kazandığına dair giderek daha fazla farkındalığa sahip olan kullanıcılar tarafından bunların anlaşılmasıyla, çeşitli yöntemlerle (uBlock Origin tarayıcı eklentileri gibi) ya da daha az çaba gerektiren diğer yöntemlerle (Invidious gibi) bu gelir kaynaklarına tabi kalmak istemeyenlerin gittikçe arttığı görünüyor.
Invidious: YouTube için gizlilik odaklı bir front-end yazılım
Invidious, kendini YouTube için açık kaynaklı bir alternatif bir önyüz olarak tanımlıyor. Temel olarak, YouTube’a reklamlar, kullanıcı izlemesi ve Google aboneliklerine bağımlılık olmadan farklı bir arayüz ve alan adı üzerinden erişmeyi sağlıyor. Yazılım AGPL-3.0 lisansı altında sunuluyor.
YouTube/Google’ın iddialarının temeli, YouTube’un API‘sini (uygulama programlama arayüzü) kullanan istemcilerin (bu durumda Invidious) Google’ın gizlilik politikasını göstermesi ve bağlantılandırmasını, istemcinin nasıl kullanıcı bilgilerini işlediğini “açık ve kapsamlı bir şekilde” açıklamasını gerektirdiği. API istemcileri, YouTube işlevselliğine “herhangi bir kısıtlama” getiremiyor veya “temel kullanıcı deneyimlerini taklit edemez”, ancak “önemli bağımsız değer veya işlevsellik” eklediklerinde bunu yapabilirler. Google, API istemcilerinin telif hakkı ihlali yapmaması ve telif hakkı ihlali yapan materyalleri kullanmaması gerektiğini de vurguluyor.
Invidious ekibinin söylediği gibi, YouTube/Google, Invidious’un YouTube’un API’sini kullanmadığını ve dolayısıyla projeyi geliştirenlerin herhangi bir ilgili hizmet sözleşmesine katılmadığını vurguluyor. Invidious, genel olarak herkese açık bir proxy hizmeti olarak işlev gören bir yazılım.
Invidious ekibi, “GitHub’dan Invidious’u kaldırın” gibi bir talep gelene kadar “hiçbir şey yapmayacaklarını” belirtiyor, ancak bunun iyi bir şekilde sonuçlanmayabileceğinin farkındalar.
Eğer YouTube/Google gerçekten Invidious ekibini yok etmek istiyorsa, ekip bu duruma hazırlıklı, ancak yazılımı tamamen ortadan kaldırmak ekip için de yeni zorlukları beraberinde getirecek.
Ekibin son sözleri ise, “Invidious’un bizimle birlikte veya bizim olmadan yaşamasını ve gelişmesini diliyoruz.” şeklinde.
Microsoft destekli OpenAI ile rekabet eden bir temel model şirketi olan Cohere, Perşembe günü Nvidia, Oracle ve Salesforce Ventures ve diğerleri tarafından desteklenen bir finansman turunda 270 milyon dolar topladığını söyledi.
ChatGPT’nin Kasım ayında piyasaya sürülmesinden bu yana, komutla metin, görüntü veya bilgisayar kodu üretebilen yapay zekâ teknolojisi, yatırımcıların ilgisini çekti.
Temel AI modelleri, büyük veri kümeleri üzerinde öğretmiş sistemlerdir ve çeşitli komutları yürütmek için yeni kaynaklardan öğrenme yeteneğine sahiptir. Generative AI ise büyük miktarda veriyi kullanarak insan benzeri kreasyonlar oluşturma amacını taşır.
CEO Aidan Gomez; Perşembe günü yaptığı açıklamada, “Üretken yapay zekâ konusundaki ilk heyecan, işletmeleri hızlandırmanın yollarına doğru kayarken, şirketler kendilerini yeni bir teknoloji çağında başarıya konumlandırmak için Cohere’a bakıyor” dedi.
AI girişimleri, özellikle teknoloji şirketleri için, artan faiz oranları ve artan yatırımcıların kârlılığa odaklanması arasında, risk sermayesi finansmanı için başka türlü bastırılmış bir pazarda parlak bir noktada. Cohere’in C serisi turuna Inovia Capital önderlik etti ve DTCP, Mirae Asset, Schroders Capital, SentinelOne ve Thomvest Ventures gibi diğer yatırımcılar katıldı.
Geçen ay, Alphabet Inc’in Google’ından destek alan başka bir AI girişimi olan Anthropic de yeni bir turda 450 milyon dolar toplamıştı. ChatGPT gibi yapay zekâ ürünlerinin aldığı olumlu geri dönüşlerin pazardaki bu olumlu havadaki katkısı da yadsınamaz boyutlarda.
ChatGPT neyi başarmıştı?
ChatGPT, yapay zekâ alanında derin öğrenme ve doğal dil işleme tekniklerini kullanarak büyük bir başarıya ulaşmıştır. Model, büyük dil modelleriyle okumuştur ve milyonlarca metin parçasından oluşan veri setleriyle beslenmiştir. Bu sayede, kelime seçimi, dilbilgisi kuralları, anlam anlama ve metin oluşturma gibi dil temelli görevlerde etkileyici sonuçlar ortaya koyar.
ChatGPT’nin başarısı, kullanıcılarla gerçek zamanlı metin tabanlı diyaloglar kurabilmeyle birini çıkar. Model, kullanıcı sorularını anlamak, yorumlar yanıtlar üretmek ve hatta önerilerde bulunmak için bulundurmak. Çeşitli bileşenlerdeki kullanıcı deneyimini iyileştirebilir ve kullanabilir. Ayrıca, dilin karmaşıklığına uyum sağlayabilen ve yeni bilgilere açık bir yapay zekâ modelidir.
Tüm bu özellikleriyle gelişime açık ve kullanıcı hizmetinde bir yapay zekâ modeli çokça sevilmişti.
Manchester Üniversitesi, siber saldırıya maruz kaldığını açıkladı. Üniversite, saldırının kendi ödemelerini de aldığı, yakın zamanda uğradığı saldırı yüzünden birçok başka şirketin de verilerinin sızdırılmasına sebep olan Zellis adlı İngiliz bordro şirketindeki ihlalle herhangi bir bağlantısı olmadığını belirtmesine rağmen, yetkisiz erişimin ilgili sistemlerinde gerçekleştiğini doğruladı. Bu ihlal, üniversitenin verilerinin kopyalanmış olabileceği endişesini gündeme getirdi, ancak hangi verilerin ihlal edildiği konusundaki ayrıntılar henüz açıklanmadı.
Siber saldırıya yanıt olarak, Manchester Üniversitesi daha fazla hasarı önlemek için hızla harekete geçti. Personel, potansiyel olarak ihlal edilmiş verilerin yedeklenmesini önlemek amacıyla üniversite sistemlerinden dosya indirmemeleri konusunda uyarıldı. Üniversitenin İşletme Direktörü Patrick Hackett, iç ve dış uzmanların olayı çözmek için gece gündüz çalıştığını belirtti. Önceliklerin, veri ihlalinin boyutunu anlamak ve daha fazla bilgi sunmak için hasar tespiti yapmak ve mağdurları konu hakkında güncel tutmak olduğunu belirtti.
Manchester Üniversitesi, ihlali araştırmak için ilgili otoritelerle işbirliği yapmakta. İngiltere Bilgi Komiserliği Ofisi (ICO), Ulusal Siber Güvenlik Merkezi (NCSC) ve Ulusal Suç Ajansı (NCA) gibi kuruluşlar sürece dahil oldu. Bu çoklu ajans yaklaşımı, olayın kapsamlı bir şekilde incelenmesini, potansiyel suçluların tespit edilmesini ve gelecekteki siber tehditleri önlemek için uygun önlemlerin alınmasını için önem arz ediyor.
Siber saldırıyı gerçekleştirenler Rus hackerlar olabilir
Son dönemde İngiltere’deki bordro şirketi Zellis’e yapılan saldırı ile olası bağlantılar konusundaki endişeleri ele alarak, Manchester Üniversitesi bu iki olay arasında bilinen bir bağlantı olmadığını açıkladı. Üniversite, saldırının yakın zamanda Zellis’e yapılan siber saldırıda kullanılan MOVEit yazılımıyla bir bağlantısı olmadığını belirtmiştir. MOVEit Transfer’deki bir açık, Rusya ile bağlantılı Cl0p adlı siber suç grubunun başta Zellis olmak üzere birçok kuruluşun sistemlerine ulaşmasına olanak tanıdı. İngiliz Havayolları, Boots ve BBC News gibi önemli kuruluşların Zellis’in ihlalinden etkilendiği doğrulanmıştır.
Önemli bir ayrıntı olarak, Manchester Üniversitesi, daha önce Manchester Evening News’e Zellis saldırısından etkilenmediğini bildirmişti. Ancak siber saldırıya ilişkin duyuru, üniversitenin kısa süre sonra önem teşkil eden yetkisiz erişim veya diğer güvenlik açıklarını tespit ettiğini ve bunları halka açıklama gereği duyduğunu göstermekte. Bu durum, üniversitenin güvenlik önlemlerini iyileştirmek ve benzer olayların tekrarlanmasını önlemek adına daha fazla çaba sarf etmesi gerektiğini gösteriyor. Bordro şirketi Zellis’e yapılan saldırının ise sonuçları görünüşe göre üstü kapatılmaya çalışılsa bile hala etkisini göstermeye devam ediyor.
Android TV’ler için indirici uygulaması DMCA sorunu nedeniyle 20 gün boyunca çevrimdışıydı. Google, herhangi bir standart web tarayıcısına da yüklenebilen bir korsan web sitesini yükleyebildiği için telif hakkı şikayetiyle kapatılan bir Android TV uygulamasının askıya alınmasını geri aldı. Bir web tarayıcısını bir dosya yöneticisiyle birleştiren Downloader uygulaması, yaklaşık üç haftalık bir aradan sonra tekrar Google Play Store’da.
Google, uygulamanın “kullanıcıların SDAROT olarak bilinen telif hakkı ihlali yapan rezil web sitesini görüntülemesine izin verdiğini” söyleyen birkaç İsrailli TV şirketinin Dijital Binyıl Telif Hakkı Yasası (DMCA) şikayetine dayanarak uygulamayı askıya aldı. Ancak aynı web sitesi, Google’ın kendi Chrome uygulaması da dahil olmak üzere herhangi bir standart tarayıcıda görüntülenebilir.
Geliştirici Elias Saba, bir blog gönderisinde “Uygulama, DMCA’nın yayından kaldırma talebi nedeniyle 19 Mayıs’ta kaldırıldı” dedi . “İnternet’teki telif hakkıyla korunan içeriğin tüm izinsiz kullanımından bir web tarayıcısının bir şekilde sorumlu olduğu iddiasının saçmalığını kabul etmek yerine, Google arka planda kaldı ve uygulamanın eski haline getirilmesi yönündeki itirazımı reddetti.”
Ücretsiz uygulama, Google Play’de 5 milyondan fazla kez indirildi ve Fire TV gibi cihazlar için Amazon uygulama mağazasında mevcut.
Reddedilen itiraza ek olarak Saba, Google’a bir DMCA karşı bildiriminde bulundu. Saba bugün “[TV şirketlerinin] hukuk firmasının bana karşı dava açması için 10 iş günlük bir geri sayım başlattı” diye yazdı. “Uygulamanın bir Cuma günü ve Anma Günü tatilinde kaldırılması nedeniyle, 6 Haziran’da hukuk firmasından hiçbir haber alınmadan 10 iş günü geçti ve uygulamanın eski durumuna getirilmesi için Google ile iletişime geçtim.”
Downloader Geliştiricisine göre bu Google’ın tek hatası değil
Saba, dün Google tarafından “uygulamanın artık askıya alınmadığını, ancak geçersiz bir veri güvenliği formu nedeniyle Google tarafından reddedildiğini” öğrendiğini söyledi. Saba’nın blog gönderisine göre bu da başka bir hataydı:
” Google Play Store’un saçmalığının bir başka örneğinde, Google, uygulamamın e-posta adreslerini bildirmeden topladığını belirlemiştir. Uygulamamın kendisinin e-posta adreslerini toplamasının bir yolu olmadığından ve Google’dan herhangi bir ek bilgi veya yardım almadan, yalnızca Google’ın bu web sitesinde varsayılan olarak web’de yüklenen e-posta posta listesi kayıt formuna atıfta bulunduğunu varsayabilirim. Downloader uygulamasının tarayıcısı.”
Başka bir itirazın “tuğla duvarla tartışmak” gibi olacağından korkan Saba, yenilgiyi kabul ettiğini ve uygulamam için Play Store veri güvenliği formunu güncellediğini ve uygulamanın e-posta adreslerini topladığını beyan ettiğini söyledi. Bu, Downloader’ın artık Google Play Store tarafından kişisel bilgileri toplayıp paylaştığı olarak işaretlendiği anlamına geliyor.
Saba, “Sizi temin ederim, Downloader uygulamasının kendisi kişisel bilgilerinizi toplamaz veya paylaşmaz.” diye yazdı. “Vergilerinizi Downloader’daki yerleşik web tarayıcısını kullanarak dosyalamayı planlamıyorsanız, çünkü görünüşe göre, bir kez daha İnternet’teki web tarayıcısında yapılanlar bir şekilde benim uygulamamın hatası.”
Saba, veri güvenliği formunu güncellediğini ve uygulamanın geri yüklendiğini söyledi.
“DMCA bozuldu”
Saba, Downloader kullanılamadığında yandan yüklenen kullanıcılara yandan yüklenen sürümü kaldırmalarını ve Google Play sürümünü yeniden yüklemelerini tavsiye etti.
“Uygulama 20 gün boyunca çevrimdışıydı, çünkü DMCA, onu kendi çıkarları için kötüye kullanmayı seçen insanlar veya dünyanın öbür ucundaki TV şirketleri için hiçbir sonuç olmaksızın bozuldu” diye şikayet etti. “Uygulama yalnızca yaklaşık 3 haftadır kullanılamıyorken, kaldırılmadan önceki güne kıyasla aktif kullanıcılarının yüzde 47’sini kaybetti.”
Bu davadaki şikayet esasen internette gezinebilmek için bir web tarayıcısını suçlasa da Google, geçerli DMCA isteklerine uymak için standart sürecini izlemiş görünüyor.
Bulut Güvenliğinde Görünüm 2023 Raporu, kuruluşların yüzde 90’ının siber tehditleri ilk bir saat içinde algılayamadıklarını, kontrol altına alamadıklarını ve çözemediklerini ortaya koydu. Raporun hızla buluta taşınan Türk şirketleri için de önemli ipuçları sunduğunu açıklayan Palo Alto Networks Türkiye, Rusya CIS Direktörü Vedat Tüfekçi, ‘Sıfır Güven Temelli İşletme’ yaklaşımımız ile; merkezden yönetilebilir, güvenliğe her noktada görünürlük sağlayan, yenilikçi çözümlerimiz ile güvenlik endişelerine doğru yanıtlar veriyoruz” dedi.
İstanbul — Küresel siber güvenlik lideri Palo Alto Networks, geçtiğimiz günlerde, bulut platformlarını kullanan şirketlerden profesyonellerin katılımcı olarak yer aldığı Bulut Güvenliğinde Görünüm 2023 Raporu’nu yayınladı. Dünya çapında 2 bin 500’den fazla üst düzey yönetici ile hazırlanan araştırma, şirketlerin bulut benimseme stratejilerini ve bu stratejilerin nasıl çalıştığını gözler önüne seriyor.
ABD, Almanya, Birleşik Krallık ve Japonya gibi ülkelerin üst düzey şirket yöneticilerinin yanıt verdiği araştırmada kurumların üçte ikisi 1 milyar doların üstünde ciro yapıyor. Dolayısıyla Bulut Güvenliğinde Görünüm 2023 Raporu siber güvenlik alanında dünyadaki son trendleri kapsaması itibarıyla da konunun profesyonelleri için önem taşıyor.
Rapor bulgularına göre günümüzde hemen her ölçekten kurum operasyonlarının çoğunu buluta taşırken, bu yatırımları gerçekleştiren şirketler, bulut güvenliğini otomatikleştirme ve riskleri azaltma mücadelesi veriyor.
Türkiye’nin dijital dönüşümü için önemli
Raporun hızla dijitalleşen Türk şirketleri için de önemli ipuçları sunduğunu ifade eden Palo Alto Networks Türkiye, Rusya CIS Direktörü Vedat Tüfekçi, kurumlar açısından siber güvenliğin düne göre bugün çok daha önemli hale geldiğini şu sözlerle vurguluyor;
“Şirketlerin güvenlik endişeleri dijital ekonominin geleceği için önemli sinyaller veriyor. Farklı platformların ve teknolojilerin bir arada çalışmak zorunda olduğu internet bulutunda işlerini büyütmek isteyen profesyoneller haklı olarak siber güvenliğin görünürlüğünü talep ediyorlar. Güvenlik açısından çok sayıda oyuncunun yer aldığı bu ortamda kurumların daha kapsayıcı çözüm arayışları sürüyor. Palo Alto Networks olarak ‘Sıfır Güven Temelli İşletme’ yaklaşımımızla şirketlerin merkezi olarak yönetilebilir, kurumsal güvenliğe hemen her noktada görünürlük sağlayan yenilikçi çözümlerimizle yanıt verme çabasındayız. Palo Alto Networks’ün yayınladığı Bulut Güvenliğinde Görünüm 2023 Raporu’nun dünyada işlerin bulut ortamında büyümesine dikkat çekerken profesyonellerin bu alandaki taleplerini de çok net gündeme getirmesi itibarıyla önem taşıdığı kanısındayım.”
Bulut kullanımı yüzde 25 arttı
Palo Alto Networks’ün bulut güvenliğiyle ilgili raporunda pandemi sırasında ve devam eden dönemde şirketlerin bulut kullanımlarının hızlı bir ivme ile arttığı yer alıyor. Kuruluşlar bulut kullanımlarını yüzde 25 oranında artırırken bu durum bulut ortamında yeni uygulama ve teknolojilere gereksinim yaratması uygulama geliştirme takımları üzerinde ciddi baskılar yaratıyor. Dolayısıyla bu ağır temponun uygulama güvenliğine olan yansımaları yöneticileri endişelendiriyor. Kod bazından uygulama geliştirme sürecine kadar birçok aşamada güvenlik talebi bu gelişmenin doğal sonucu olarak gündeme geliyor.
Kurumların güvenlik görünümleri zayıf!
Yapay zeka ve makine öğrenmesi gibi son teknolojileri çözümlerinin kalbine yerleştiren Palo Alto Networks’ün son araştırması, kuruluşların yüzde 90’ının siber tehditleri bir saat içinde algılayamadıklarını, kontrol altına alamadıklarını ve çözemediklerini ortaya koydu. Bulutta iş yapan kurum yöneticilerinin önemli bir bölümü kurumun genel güvenlik görünümlerinin zayıflığından söz ediyor.
Çoklu bulut ortamlarında iş yapan kurumların yöneticileri, siber güvenlikte yeterli düzeyde görünürlük sağlamaktan, mevcut hesapları kapsayan tutarlı bir yönetişim uygulamasına; olay müdahalesinden ihlalleri soruşturmayı kolaylaştırmaya kadar bir dizi güvenlik işlevinin geliştirilmesi gerektiğinde hemfikir görünüyorlar.
Güvenlik sorumluluğu karmaşa yaratıyor
Palo Alto Networks Bulut Güvenliğinde Görünüm 2023 Raporu’na yanıt veren üst düzey yöneticiler, buluta geçişin zorlukları sıralamasında en önemli endişelerinin kapsamlı güvenlik, uyumluluk ve teknik karmaşıklıkla mücadele olduğunu dile getiriyor.
Yöneticilerin büyük çoğunluğu (yüzde 78) bulut güvenliği sorumluluğunu bireysel ekiplere dağıttıklarını, ancak neredeyse yarısı (yüzde 47) çalışanların büyük bir kısmının güvenlik sorumluluklarını anlamadığını söylüyor.
Kurumlar siber saldırganların önünde olmalı!
Bulut Güvenliğinde Görünüm 2023 Raporu’nun yanı sıra Palo Alto Networks’ün küresel tehdit istihbarat birimi Unit 42’nin yayınladığı Unit 42 Cloud Threat Report, Volume 7 isimli son çalışmada, kurumların karşılaştığı güvenlik sorunlarının ciddi sonuçları olabileceğini ortaya koydu. 1300 farklı organizasyondan 210 bin bulut hesabının iş yükünü analiz eden bu çalışma, güvenlik ekiplerinin bir güvenlik uyarısını çözmesinin ortalama olarak altı gün sürdüğünü, kuruluşların yüzde 60’ının güvenlik sorunlarını dört günden uzun bir sürede çözebildiğini gösteriyor. Rapor, şirketlerin uygulama üretiminde kullandıkları kod tabanlarının yüzde 63’ünün yüksek veya kritik düzeyde güvenlik açıklarına sahip olduğunu tespit ediyor. Bulut ortamında iş yapan birçok kurumun aldığı güvenlik uyarılarının yüzde 80’inin güvenlik kurallarının yalnızca yüzde 5’i tarafından tetiklendiği ve MFA (çok faktörlü kimlik doğrulama) gibi güvenlik önlemlerinin yeterince kullanılmadığını ortaya koyuyor.
Siber uzaydaki tüm kara delikleri adresliyor!
Dünya çapında yeni nesil siber güvenlik teknolojileri sunan Palo Alto Networks, Prisma Access gibi yenilikçi çözümleri ile profesyonellere üst düzey veri güvenliği ortamını sağlıyor. Palo Alto Networks; yapay zeka, ileri analitikler, tam otomasyon ve orkestrasyon teknolojilerini kapsayan yeni nesil güvenlik duvarı serisi ile hibrit çalışma ortamlarında birbirinden farklı ürünlerle sürpriz yaşamak istemeyen kurumlar için önemli bir tercih haline geldi.
Bulut üzerinden güvenlik duvarı hizmeti sunan Prisma Access, güvenli web ağ geçidi (SWG-Secure Web Gateway), bir bulut uygulaması güvenlik aracı (CASB-Cloud Application/Access Security Broker) ve Sıfır Güven Temelli Ağ Erişimi (ZTNA-Zero Trust Network Access) de dahil olmak üzere tüm SSE (Security Service Edge) özelliklerini eksiksiz destekliyor. Gartner SASE mimarisinde, hem SDWAN da hem SSE de lider olan tek şirket olarak değerlendiriliyor. Şirketlere panoramik siber güvenlik yönetimi sunan Prisma Access, bulut tabanlı bir teknoloji olmasına karşın tercihe bağlı olarak kurumun kendi ortamında kullanılabilen seçenekleriyle de öne çıkıyor.
Şu günlerde en popüler konulardan biri kuşkusuz İOS 17. İOS 17 , ile ilgili en dikkat çekici noktalardan biri de kuşkusuz kullanıcı gizliliğini korumaya yönelik atılan adımlar oldu. iOS 17 ve macOS Sonoma, web’de gezinirken gizliliği koruyan birçok özellik içeriyor. Bunlardan en yenisi, linklerdeki reklam parametrelerinin otomatik olarak kaldırılması.
WWDC 2023’te tanıtılan yeni işletim sistemleri iOS 17 ve macOS Sonoma, web’de gezinirken gizliliği koruyan daha fazla özellik içeriyor. Bağlantı İzleme Koruması, Özel Tarama modunda; Posta, Mesajlar ve Safari’de otomatik olarak etkinleştirilen yeni bir özellik. Bağlantı URL’lerindeki kullanıcı tanımlı izleme parametrelerini algılar ve bunları otomatik olarak kaldırıyor.
Sistemin çalışma prensibi
Bağlantılara izleme parametreleri eklemek, reklamverenlerin ve analiz şirketlerinin web sitelerindeki kullanıcı etkinliğini izlemeye çalışmasının bir yolu. Üçüncü taraf tanımlama bilgilerini depolamak yerine, sayfa URL’sinin sonuna basitçe bir izleme tanımlayıcısı ekleniyor. Böylece, Safari’nin siteler arası tanımlama bilgilerini ve diğer oturum depolama yöntemlerini engelleyen standart akıllı izleme önleme özelliklerini atlatıyor.
Bu URL’ye gitmek de, hedefteki bir analiz veya reklam hizmetinin URL’yi okumasına, aynı benzersiz parametreleri çıkarmasına ve kişiselleştirilmiş reklamlar sunmak için arka uç kullanıcı profiliyle ilişkilendirmesine olanak tanıyor.
Apple, bu yıl işletim sistemlerinde bu davranışı ortadan kaldırmaya çalışıyor. Safari, URL’nin hangi bölümlerinin tanımlayıcı olduğunu otomatik olarak algılar ve yalnızca bu bölümleri kaldırır, URL’nin geri kalanını olduğu gibi bırakır, böylece ziyaret etmek istediğiniz web sayfasına ulaşmaya devam edersiniz.
Bu işlem, Safari Gizli Gezinme modunda tarayıcıda gezinme sırasında ve kullanıcının Posta ve Mesajlar uygulamasından tıkladığı bağlantılar sırasında şeffaf bir şekilde gerçekleşir.
Bu şekilde Apple, kullanıcı gizliliğini korurken reklam sürecini de aksatmıyor
Kısmi bir hafifletme olarak Apple, artık Safari Gizli Tarama modunda kullanılabilen Gizli Tıklama Ölçümü reklam ilişkilendirmesiyle reklamverenlerin kampanya başarısını ölçmeleri için alternatif bir yol sağlıyor. Gizli Tıklama Ölçümü, reklamverenlerin reklam kampanyası dönüşüm metriklerini izlemesine olanak tanır, ancak bireysel kullanıcı etkinliğini ortaya çıkarmaz.
AB teknoloji projeleri için yeni desteğini açıkladı. Yapay zekadan mikroelektroniğe kadar çeşitli teknolojilerde 8.1 milyar euro’luk devlet desteği sağlanacak.
Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği’nin teknolojik yeniliklerde en ileri seviyede olma hedefinin bir parçası olarak destek paketini açıkladı. Mikroelektronik ve iletişim teknolojisi projelerine yönelik 8,1 milyar euro’luk devlet yardımı yapılacak.
AB yöneticisi yaptığı açıklamada, 14 üye ülkenin Airbus, ASML ve Ericsson dahil olmak üzere şirketleri içeren 68 projeye yardım sağlayabileceğini belirtiyor.
Projeler, toplu olarak Avrupa Ortak Çıkarına Yönelik Önemli Proje (IPCEI) olarak belirlendi. Bu projeler, daha kolay AB devlet yardımı kurallarına uygun hale getirildi. Aynı sektörde 2018’de onaylanan daha önceki bir dizi IPCEI projesini takip ediyor.
AB’den dev yatırım planı
Toplam 56 şirketin dahil olduğu projeler, malzeme ve araçların yanı sıra çip tasarımı ve üretim süreçlerine yönelik araştırma ve geliştirmeyi içeriyor. 5G ve 6G telekom teknolojisinin yanı sıra otonom sürüş, yapay zeka ve kuantum hesaplamayı hedefliyor.
İlk yeni ürünler 2025 gibi erken bir tarihte pazara girecek. Projenin tamamının 2032 yılına kadar tamamlanması bekleniyor. Komisyon Başkan Yardımcısı Margrethe Vestager bir basın toplantısında “Öncü olmamız gerekiyor. Gerçekten yenilikçi çözümler ve tabii ki bunların Avrupa’daki ilk endüstriyel dağıtımlarını geliştirmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
AB endüstri şefi Thierry Breton, projelerin radar ve uzay uygulamaları için bileşenler için bir Avrupa tedarik zincirinin gelişimini ve elektrikli araçların piyasaya sürülmesini hızlandıracağını belirtiyor. Ayrıca son teknoloji yapay zeka çiplerinin geliştirilmesine katkıda bulunacağı açıklandı.
Komisyon, projelerin 13,7 milyar euro ek özel yatırım çekmesini umuyor. Diğer katılımcı şirketler arasında GlobalFoundries, Orange, Analog Devices, Continental Automotive ve Bosch bulunuyor.
Projelerde ayrıca Renault, STMicroelectronics, NXP, Wacker Chemie ve Infineon yer alıyor. Böylelikle Avrupa Birliği büyük ölçekli teknoloji devlerini arkasına alarak, proje desteği sunacak. Yeni nesil teknolojiler için yapılacak yatırımlar bu fon aracılığıyla desteklenecek. Yapay zekanın yanı sıra mikroelektronik özelinde yapılacak yatırımlar, stratejik bir önem de taşıyor. Avrupa’nın Çin ile rekabette öne geçme planları kapsamında bu yönde bir yatırım yapacağı düşünülüyor.
YouTube video platformlarının en büyüğü olarak sektörü domine ediyor. Peki YouTube kurucuları kimler? Ne zaman ve nasıl kuruldu?
YouTube başlangıçta herkesin istediği herhangi bir video içeriğini yayınlayabileceği bir platform olarak ortaya çıktı. Kullanıcıların siteyi kısıtlama olmadan içerik yüklemek, paylaşmak ve görüntülemek için kullanması hedeflendi.
O zamandan beri dünyanın önde gelen video dağıtım sitelerinden biri haline geldi. Günümüzde pek çok içerik oluşturucu, oluşturdukları ve siteye yükledikleri videolardan önemli seviyelerde gelir elde ediyor. Özellikle reklam piyasası da YouTube için domine edici bir etki yaratıyor.
YouTube’un tarihine bakacak olursak, 2005 yılında Sevgililer Günü’nde kuruldu. Hepsi eski Paypal çalışanları olan Chad Hurley, Steve Chen ve Jawed Karim’in fikriydi. Silikon Vadisi’ndeki diğer pek çok platform gibi, platform da bir garajda derme çatma ofislerle meleklerin finanse ettiği bir girişim olarak başladı.
Kurucularına göre fikir, yaklaşık bir yıl önce, 2004’te San Fransisco’da bir yemek partisinde ortaya çıktı. Üçlü, o zamanlar video klipleri çevrimiçi bulmanın ve paylaşmanın ne kadar zor olduğu konusunda hayal kırıklığına uğradı.
Chad Hurley bir röportajda: “Videonun internette gerçekten ele alınmadığını hissettik. İnsanlar cep telefonlarında video klipler topluyordu ama onları paylaşmanın kolay bir yolu yoktu” diyor.
2005 yılının Mayıs ayında, YouTube’un beta sürümü internette ve bir ay içinde ilk video yayınlandı. Başlığı “Hayvanat Bahçesinde Ben” idi. Bizzat Karim tarafından yayınlanan 19 saniyelik bir klip YouTube için ilk oldu. Videoda Karim’in San Diego Hayvanat Bahçesi’nde filler ve hortumlarından bahsettiği görüntüler yer aldı. Eylül 2005’te YouTube, bir milyon kez izlenen ilk videosunu almayı başardı.
Bu ilk YouTube viral videosu, bir çift Altın Çizme alan Brezilyalı futbolcu Ronaldinho’nun bir klibiydi. Nike, YouTube’un tanıtım potansiyelini benimseyen ilk büyük şirketler arasında yer aldı. YouTube’un tarihinin kısa bir zaman çizelgesi ve internet üzerindeki etkisi YouTube’un ilk “viral” videosundan ekran görüntüsü. 2005 yılının Kasım ayında, girişim sermayesi şirketi Sequoia Capital bu işe 3.5 milyon dolarlık etkileyici bir yatırım yaptı. Daha önce Paypal için çalışan Roelof Botha, YouTube’un yönetim kuruluna katıldı.
YouTube adını nasıl aldı?
Diğer birçok şirket adının aksine, YouTube’un adı nispeten açıklayıcı diyebiliriz. “YouTube” adı oldukça basittir. “Siz”, içeriğin kullanıcı tarafından oluşturulduğunu, sitenin kendisi tarafından değil, bireysel kullanıcılar tarafından oluşturulduğunu belirtiyor. “Tube”, televizyon için daha eski bir orijinal terime bir selam niteliğinde.
Popüler mobil oyun Royal Match’in yapımcısı Dream Games, küresel genişlemeyi desteklemek için Londra’da ilk uluslararası ofisini açtı.
İstanbul merkezli Dream Games, hızlı bir yükseliş yaşadı. 2021’de 1 milyar dolarlık bir değerlemeyle 155 milyon dolar topladı. Şu anda ise 2.75 milyar dolarlık bir değerleme ile bugüne kadar 470 milyon dolar topladı.
Dream Games Londa’ya açıldı
Şirket büyümesini hızlandırmak için eski King pazarlama yöneticisi Richard Hocking’i pazarlama müdürü olarak kadrosuna katıyor. eski Google ve King yöneticisi Anju Sethi’yi insan kaynakları sorumlusu olarak işe alarak liderlik ekibini büyütüyor.
Sadece üç yıl önce kurulan Dream Games’in ilk sürümü Royal Match, dünya çapında sadık ve kendini adamış milyonlarca hayran kitlesi oluşturdu. Sürekli olarak ABD ve Birleşik Krallık’ta en çok hasılat yapan üç oyun arasında yer aldı.
Dream Games CEO’su Soner Aydemir, Şirket olarak iddialı büyüme planları olduğunu söylüyor. Londra ofislerinin açılışının yolculuğun bir sonraki aşaması olduğunu belirtiyor. Aydemir, hedeflerinin dünyanın en iyi eğlence şirketlerinden biri olmak için sektördeki en iyi yeteneğe ulaşmak olduğunu söylüyor.
Dream Games hem Londra hem de İstanbul genelinde işe alımlar yapıyor. Oyun sektörünün devi, şu anda 160 olan çalışan sayısını yıl sonunda 250’ye çıkarmayı hedefliyor.
Dream Games’te işe başlayacak olan Hocking: “Böyle heyecan verici bir zamanda bu şirkete katılmak bir ayrıcalık” diyor. Royal Match’in kalitesine ve ekibin yapboz türünü nasıl geliştirmeyi başardığına uzun zamandır hayranlık duyduğunu söyledi. Hocking’e göre, birinci sınıf oyuncu deneyimleri yaratma konusundaki kararlılıkları, Royal Match’in neden bu kadar hızlı büyüdüğünü açıklıyor. Hocking, şirketin geleceğinden bir hayli umutlu.
İngiltere Kültür, Medya ve Spor Departmanındaki Devlet Bakanı Julia Lopez de konuyla ilgili açıklama yaptı. Lope: “Gelişen bir yaratıcı sektör, Birleşik Krallık ile eş anlamlı. Film, televizyon, müzik ve oyun sektörlerindeki başarımız, sınırları sürekli zorlayan profesyoneller tarafından destekleniyor. Halihazırda yaratıcı alanlarında sayısız lidere ev sahipliği yapıyoruz. Dreams Games, yaratıcı endüstrilerimizin gerçekten küresel çekiciliğinin altını daha da fazla çizmek için şimdi onların etkileyici saflarına katılıyor” dedi.
Samsung, 23 Haziran 2023’te kutlanan Olimpik Gün‘ü, Samsung Sağlık Olimpik Gün Adım Meydan Okuması ile kutluyor. Samsung Health uygulamasında yer alan bu özel etkinlik, dünya genelindeki kullanıcıları adımlarını kaydetmeye teşvik ederek günlük hareketin sağlık üzerindeki önemli faydalarının keyfini çıkarmaya davet ediyor.
18 ülkede geçerli olan Samsung Sağlık Olimpik Gün Adım Meydan Okuması, etkinlik öncesi 8 Haziran’da uygulamadaki bir banner üzerinde görüntülenecek. Meydan okuma 10 Haziran’da başlayacak ve Olimpik Gün olan 23 Haziran’da sona erecek. Samsung Sağlık kullanıcıları, sadece banner’a dokunarak meydan okumaya katılabilecek.
Toplamda 100.000 adım hedefiyle kullanıcılar, her 20.000 adım aşamasında çıkan bir tebrik mesajıyla teşvik edilecek. Uygulamadaki “Birlikte” sekmesi, kullanıcıların “Meydan Haritası”na erişmesini ve genel adım sayısını ve sıralamasını kontrol etmesini sağlayacak. Tüm meydan okumayı tamamlayan katılımcılar, Samsung Sağlık uygulamasının “Benim Sayfam” bölümünde görüntülenecek olan eşsiz bir “Olimpik Gün Rozeti” ile ödüllendirilecek.
Samsung Sağlık Olimpik Gün Adım Meydan Okuması, Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin “Harekete Geçelim” girişiminin bir parçası ve dünyayı her gün daha fazla hareket etmeye teşvik etmeyi hedeflemekte. Her adım aşamasında çıkan tebrik mesajı ile birlikte, Samsung Sağlık Olimpik Gün Adım Meydan Okuması katılımcıları aynı zamanda Olimpik Gün’de “Harekete Geçelim”e katılmaya davet edilecek. Harekete katılmak için Olympics.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
64 milyon aktif kullanıcısıyla Samsung Sağlık, büyük ölçekli etkinlikler düzenlemeye, küresel hareketleri kutlamaya ve tüm insanlar için bütünsel sağlığı çekici ve erişilebilir hale getirmeye devam etmeyi hedefliyor.
Samsung Sağlık Olimpik Gün Adım Meydan Okuması’nın sadece Avustralya, Brezilya, Kanada, Fransa, Almanya, Hindistan, İtalya, Japonya, Meksika, Yeni Zelanda, Suudi Arabistan, Singapur, Güney Kore, İspanya, İsviçre, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi 18 ülkede gerçekleşecek.
Samsung Health ile büyük ölçekli etkinlikler düzenlemesi, küresel hareketleri kutlaması ve bütüncül sağlığı herkes için erişilebilir ve çekici kılma çabaları takdire değerdir. 64 milyon aktif kullanıcısıyla platform, dünya genelinde bireylerin iyi oluşu üzerinde önemli bir etki yaratma potansiyeline sahip. Etkileyici ve erişilebilir sağlık girişimleri sunarak, Samsung Health kullanıcılarına fiziksel aktiviteyi önceliklendirmeyi, ilerlemelerini takip etmeyi ve genel sağlıkları hakkında bilinçli kararlar vermeyi teşvik ediyor. Bütüncül bir sağlık yaklaşımını destekleme çabaları, kendine bakımın artan önemiyle ve kapsamlı sağlık yönetimine duyulan istekle uyumlu bir şekilde hareket etmekte. Samsung Health’in çabaları, daha sağlıklı ve aktif bir küresel topluluğa katkıda bulunuyor.
Tanınmış bir Valorant oyuncusu olan Çekyalı Karel “Twisten” Asenbrener 19 yaşında maalesef hayatına son verdi. Asenbrener, Team Vitality adlı ünlü Fransız espor organizasyonunun değerli bir oyuncusu olarak biliniyordu. Takımın yardımcı antrenörü tarafından duyurulan bu haber, espor topluluğunda şok etkisi yarattı.
Asenbrener’ın Salı günü paylaştığı “İyi Geceler” yazılı son tweeti 3.8 milyon görüntülenme alarak beklenmedik ölümünün geniş çapta yankı bulduğunu gösterdi. Team Vitality, Çarşamba günü resmi bir açıklama yaparak sevgili Valorant oyuncusunun vefatını doğrulamış ve derin üzüntülerini ifade etmişti. Aile ve arkadaşlarına bu son derece zor zamanlarında başsağlığı dileklerini ileten bir ifadeyle duyuruda bulunmuşlardı. Team Vitality’nin tüm organizasyonu, yetenekli takım arkadaşlarının kaybıyla derinden sarsıldı.
Espor topluluğu, bir üyelerini kaybetmenin şokunu ve üzüntüsünü yaşarken, bir araya gelerek desteğini ve taziyelerini sunan birçok kişi ve kuruluş oldu. Asenbrener’ın temsilcileri henüz yaslı aile adına resmi bir açıklama yapmadılar.
Valorant ve espor topluluğu için üzücü bir ders olacak
Bu trajedi sonrasında Team Vitality, zihinsel sağlığın önemine vurgu yaptı ve sosyal medya kullanıcılarını Mental Health Europe web sitesini ziyaret etmeye yönlendirdi, yardım aramalarının ve bu kritik konunun farkındalığının artırılmasının önemini vurguladı.
Asenbrener’ın daha önce depresyon ve kendine zarar verme gibi zorluklarla mücadele ettiği ise biliniyor. Şubat ayında yaptığı samimi bir açıklamada, zihinsel sağlık sorunlarıyla mücadele ettiğini ve bir süre psikiyatri hastanesinde tedavi gördüğünü dile getirmişti. Zorluklara rağmen, takım arkadaşlarına ve hayranlarına minnettar olduğunu söylemişti.
Bu trajik olay, espor endüstrisindeki oyuncuların zihinsel sağlık sorunlarıyla mücadele etmelerinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Asenbrener’ın hayatının bu şekilde sona ermesi, espor topluluğunda mental sağlık farkındalığının artırılması ve destek kaynaklarının sağlanması gerektiği konusunda bir hatırlatma oldu.
Asenbrener’ın ardında bıraktığı miras, espor topluluğunda uzun süre devam edecek gibi gözüküyor. Kaybıyla birlikte, genç oyuncular için rol model olma potansiyeline sahip bir ismin ortadan kalkması espor gibi stresli bir endüstride zihinsel sağlığın önemini bir kez daha vurguluyor. Asenbrener’ın yaşadığı zorluklar ve son trajik olay, genç oyunculara ve endüstriye yönelik önemli bir ders olacak. Zihinsel sağlık için espor sektöründe gerekli hizmetlerin güçlendirilmesi ve oyuncuların duygusal ihtiyaçlarına dikkat edilmesi gerektiği konusunda daha fazla farkındalık yaratılması gerekiyor.
Tayvan Milli Savunma Bakanlığı, deniz gözetleme insansız hava araçlarıyla (İHA) toplanan istihbaratın Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya ile paylaşılmasına ilişkin üçlü anlaşmalara şu anda dahil olduğunu yalanladı. Tayvan’ın yakında edineceği MQ-9B Sea Guardian insansız hava araçlarının bu şekilde kullanılacağı iddialarını reddeden Tayvan Milli Savunma Bakanlığı, olağandışı bir adım atarak Financial Times gazetesinde yayınlanan bir makalenin içeriğine karşı çıktı.
Bakanlık, Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya’nın bölgedeki kuvvetlerin kullanacağı aynı sisteme entegre edilebilecek dört adet MQ-9B’ye sahip olacağı belirtilen makaleye atıfta bulunan bir tweet’te şunları belirtti: “MSB henüz deniz gözetleme İHA ile elde edilen gerçek zamanlı verilerin Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya ile paylaşılması planlarının olduğu şeklinde bazı medya kuruluşları tarafından bildirildiği konusunda bilgilendirilmemiştir.” MSB daha sonra “Bilgilerin kaynağının doğrulanmasında dikkatli olunmasını ve halkı yanıltmaktan kaçınılmasını öneririz” dedi. MSB’nin bahsettiği rapor bugün yayınlanan British Financial Times gazetesinde yer aldı. Makalede, “projeye aşina olan dört kişi”ye dayandığı belirtilerek Tayvan’ın sipariş ettiği dört MQ-9B’nin bölgedeki Amerika Birleşik Devletleri kuvvetleri ve Japonya Öz Savunma Kuvvetleri tarafından kullanılan aynı sisteme entegre edilebilecek şekilde donatılacağı ifade edildi.
Erken uyarısı açısından büyük önem taşıyor
Birlikte çalışması durumunda Amerika Birleşik Devletleri, Japonya ve Tayvan’ın ortak bir operasyonel görüntü paylaşmasına imkan tanıyacak bu düzenleme, Tayvan etrafındaki Çin askeri operasyonlarının gözetimi ve erken uyarısı açısından büyük önem taşımakta. Sea Guardian gibi bir İHA ile birlikte Tayvan’ın yakınlığı, bölgedeki Çin faaliyetlerinin sürekli havadan gözetimini sağlayacak. Tayvan’ın Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılan bu tür bir istihbarat paylaşımı, üç ülkenin de istihbarat, gözetim ve keşif yeteneklerini artıracağı gibi, aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri’nin Pekin tarafından başlatılan bir saldırı durumunda Tayvan Silahlı Kuvvetlerine yardımcı olma kapasitesini artıracak.
Ancak, Tayvan’ın Milli Savunma Bakanlığı’nın yalanlamasına rağmen, Amerika Birleşik Devletleri, Tayvan ve diğer bölgesel müttefikler arasındaki işbirliğinin ilerleyeceği tahmin edilmekte. Tayvan Boğazı ve çevresindeki artan gerilim ve Çin Halk Kurtuluş Ordusu’nun Tayvan Boğazı’ndaki saldırgan tavırları göz önüne alındığında, istihbarat toplama ve gözetim yetenekleri son derece önemli. 2025’te teslim edilmek üzere planlanan MQ-9B Sky Guardian’ın tedariki, Tayvan’ın gözetim ve potansiyel saldırı yeteneklerini önemli ölçüde artıracak.
Sonuç olarak, Tayvan Milli Savunma Bakanlığı şu anda istihbarat paylaşımı planlarına katılmadığını yalanlasa da, gelecekteki işbirliği olasılığı devam etmekte. Bölgedeki güvenlik ortamı geliştikçe, Amerika Birleşik Devletleri, Tayvan ve diğer bölgesel müttefikler arasındaki daha yakın işbirliğinin potansiyel tehditlere etkin bir şekilde yanıt vermek ve Tayvan Boğazı’ndaki istikrarı sağlamak için gerekli olacağı öngörülmekte.
Siemens, Mısır’da Akıllı Şehirler merkezini başlattı. Merkez, Mısır’ın dijital kalkınma planını takip ettiği süreçte akıllı şehir teknolojilerini sergilemek amacıyla tasarlandı. Siemens, akıllı şehir teknolojilerindeki yenilikleri sergilemek amacıyla Mısır’da bir Akıllı Şehirler Deneyim Merkezi açtı.
Kahire’deki Siemens merkezinde bulunan merkez, Mısır’da bu tarzda açılan ilk merkez olup, ülkenin gelişim planları çerçevesinde akıllı şehir teknolojilerine destek verme taahhüdünün bir parçası olarak ortaya çıkıyor.
Siemens’e göre, merkez müşterilere “gerçek ve dijital dünyaları birleştiren sürükleyici bir deneyim” sunmak amacıyla karma gerçeklik araçlarını kullanarak akıllı şehir teknolojilerini ve su, gaz ve elektrik gibi hizmetler için enerji yönetimi, akıllı güç dağıtım çözümleri ve veri odaklı yönetim sistemlerini sergilemek üzere tasarlandı.
Merkezin açılışı, Mısır’ın dijital kalkınma stratejisi kapsamında gerçekleştirildi. Bu strateji, bilgi ve iletişim teknolojisi (ICT) altyapısının inşası ve ülke genelinde 17 akıllı şehir oluşturulmasıyla Mısır’ı bir “dijital toplum” haline dönüştürmeyi hedeflemekte. İletişim ve Bilgi Teknolojisi Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, Mısır’ın dijital kalkınma stratejisiyle uyumlu olan Akıllı Şehirler Deneyim Merkezi’nin açılışı, “önemli bir adım” olarak değerlendirilmektedir.
Mısır Elektrik ve Yenilenebilir Enerji Bakanı Mohamed Shaker, “Mısır’ın ilk Akıllı Şehirler Deneyim Merkezi’nin açılışı… Mısır’ın dijital kalkınma stratejisiyle uyumlu olarak gerçekleşen önemli bir atılım” dedi. Shaker, “Özel sektörün gelişim sürecindeki rolünü destekliyoruz ve yükselen teknoloji ve yeniliklerin tüm yönlerini kullanarak tamamen entegre ve verimli bir akıllı şehir platformunu mümkün kılmak için çaba sarf ediyoruz” şeklinde konuştu.
Siemens’in Akıllı Şehirler Deneyim Merkezi, Mısır’ın dijital dönüşümüne katkıda bulunmayı hedefliyor. Merkez, işbirliği, bilgi paylaşımı ve sürdürülebilir çözümler arayışı için bir platform olarak hizmet vermekte. Hükümet kurumları, işletmeler ve halkla yapılan ortaklıklar ve etkinlikler aracılığıyla merkez, inovasyonu teşvik etmek ve Mısır’ın geleceğinde daha akıllı ve daha dijital bir yol açmayı hedeflemekte.
Akıllı şehir teknolojilerinin faydalarını ve potansiyellerini vurgulama odaklı olan merkez, Mısır’ın kentsel peyzajını şekillendirmede ve ekonomik büyümeyi teşvik etmede önemli bir rol oynayacak. Dijitalleşmeyi benimseyerek ve Siemens’in uzmanlığından yararlanarak, Mısır kendisini akıllı şehir gelişimi konusunda bölgesel bir lider olarak konumlandırmak iştiyor. Bu sayede Mısır halkı için daha sürdürülebilir, verimli ve kapsayıcı bir geleceğin temelleri atılmakta.