Güneş enerjisiyle çalışan UPS

Şirketler, günümüzün en büyük sorunlarından enerji kıtlığının üstesinden gelmek ve karbon sıfır hedefine ulaşabilmek için yenilenebilir enerjiye yönelik yatırımlarını artırıyor. 40 yılı aşkın tecrübesiyle güç elektroniği alanında çığır açmaya devam eden İnform, yüklerin ihtiyaç duyduğu enerjiyi güneşten sağlayarak sürdürülebilir bir geleceğe katkı sağlayan Estia Hybrid UPS ile bir UPS’den çok daha fazlasını sunuyor ve şirketlerin yenilenebilir enerji ile çalışmalarının kesintisiz devam etmesini sağlıyor.

Dünya çapındaki elektrik arzının yaklaşık yüzde 30’u hidroelektrik, güneş ve rüzgar dahil olmak üzere yenilenebilir kaynaklardan sağlanıyor. Günümüzün en büyük sorunlarından enerji kıtlığının üstesinden gelmek ve karbon sıfır hedeflerini tutturmak isteyen şirketler de iş süreçlerinde yenilenebilir enerjiye geçişin yollarını arıyor. Geliştirdiği ürünlerle Türkiye UPS sektöründe yeniliklere her zaman öncülük eden İnform’un mühendisleri tarafından tasarlanan ve Türkiye’de üretilen Estia Hybrid UPS, on-grid inverter çalışma modu ile yüklerin ihtiyaç duyduğu enerjiyi güneşten sağlıyor, güneş enerjisinin yetmediği noktada ise şebekeden karşılıyor. Bir UPS’in sahip olduğu tüm çalışma modlarının yanı sıra ayrıca on-grid, hybrit ve off-grid çalışma modlarına sahip olması ile fark yaratan Estia Hybrid UPS, yükün düşük olması durumunda solar panellerden üretilen enerjiyi şebekeye aktarıyor. Şebekenin kesilmesi veya arızalanması durumunda da ihtiyaç duyulan enerji Estia Hybrid’in içindeki akü grubundan sağlanıyor. Estia Hybrid UPS, yeni nesil teknolojisi sayesinde işletmelerin karbon ayak izini küçültüyor ve böylece çevresel etkileri de en aza indiriyor.

Estia Hybrid UPS, şirketler için çevre dostu bir yaklaşım getiriyor

İş yerlerinde elde edilen yenilenebilir enerjiyi artırmayı amaçlayan birçok işletme için ideal bir çözüm olan Estia Hybrid UPS, enerji tasarrufu sağlarken aynı zamanda çevre dostu bir yaklaşımı da beraberinde getiriyor. 3 Faz giriş – 3 Faz çıkıştan oluşan Estia Hybrid UPS, geniş haberleşme seçeneğini frekans ve gerilim aralığıyla buluşturmanın ötesinde güçlü ve kompakt tasarımıyla da beğeni topluyor. Yüksek güç faktörü ve akıllı akü yönetimi ile optimum seviyede kullanılan akülerini 3-kademeli şarj tasarımıyla da birleştiren Estia, sürdürülebilir bir dünyaya katkı sağlıyor. İşlevsel genişletilmiş kontrol özelliğiyle tasarlanmış LCD paneliyle kullanıcısına kullanım kolaylığı sağlayan Estia, tüm işletmeler için kullanıcı dostu bir çözüm sağlıyor. Kesintisiz ve temiz enerji ihtiyacında, Türkiye’nin ve dünyanın en büyük ve en güvenilir çözüm ortağı olmayı ve bu alanda kaliteden ödün vermeden ilerlemeyi kendine ilke edinen İnform, Ar-Ge Merkezi’nin hayata geçirdiği yerli üretim ürünleri ile enerji verimliliği yüksek ve sürdürülebilir çözümler sunuyor.

Elektrikli hava taksi ilk uçuşunu saatte 70 kilometre hızla tamamladı

0

Vertical Aerospace Ltd’nin elektrikli uçan taksisi, ilk uçuşunu başarıyla tamamladı ve Birleşik Krallık girişimini pilotlu bir test gezisi gerçekleştirmeye bir adım daha yaklaştırdı.

Elektrikli bir dikey kalkış ve iniş aracı olan VX4’ün bir prototipi, test sırasında saatte yaklaşık 70 km hızla uçtu. Vertical yaptığı açıklamada, İngiltere’nin güneybatısındaki Cotswold Havalimanı’nda gerçekleşen uçuşun uzaktan kontrol edildiğini ve elektrik pilleriyle çalıştırıldığını söyledi.

Uçuş, geçen yıl Eylül ayında VX4 ile daha küçük bir bağlı havada asılı kalma testini tamamlayan Vertical için bir başka kilometre taşını işaret ediyor. Vertical, gelecekte pilotlu bir uçuş gerçekleştirmek amacıyla uçağı test etmeye devam edeceğini söyledi.

Şirket daha önce 2025’e kadar sertifika alacağını söylemiş ancak programın zaman çizelgesini inceledikten sonra bunu 2026’nın sonuna ertelemişti.

Havacılık endüstrisi karbonsuzlaştırma girişiminde bulunurken, eVTOL girişimleri yolcuları sıfır emisyon üreten pille çalışan uçaklarda taşımayı öneriyor. Ancak eVTOL’ler için teknoloji ve altyapı, genellikle karmaşık düzenleyici onayları henüz almadı, bu da herhangi bir ticari hizmete girmenin potansiyel olarak yıllar alabileceği anlamına geliyor.

Rolls-Royce Holdings, Honeywell ve GKN Ltd gibi havacılık ve uzay firmaları, sekiz pervaneli VX4’ü oluşturmak için Vertical ile birlikte çalışıyor. Vertical, Virgin Atlantic Airways Ltd, American Airlines Group Inc ve Avolon Holdings Ltd gibi müşterilerle 1.400’den fazla ön sipariş aldı.

Dünya’nın en ünlü bilgisayar korsanı Kevin Mitnick hayatını kaybetti

0

Dünya’nın en çok aranan bilgisayar korsanı Kevin Mitnick hapisten çıktıktan sonra Beyaz Şapkalı hacker ve siber güvenlik danışmanı oldu. Bir zamanlar dünyanın en çok aranan bilgisayar korsanlarından biri olan Kevin Mitnick, 16 Temmuz’da 59 yaşında vefat etti. Ölüm ilanına göre Mitnick, bir yıldan fazla bir süredir pankreas kanseriyle mücadele ediyordu ve Pittsburgh Üniversitesi Tıp Merkezi’nde tedavi görüyordu. 

Mitnick bir bilgisayar sistemine ilk defa 1979’da sızdı, ancak 1988’de bir şirketin yazılımını kopyalamaktan hüküm giyip 12 ay hapis cezasına çarptırıldı.

DENVER, CO - 13 MART: Kevin Mitnick, 13 Mart 2018'de Denver Colorado'daki Halcyon Hotel'de BBVA Compass bankası müşterilerine bir sunum yapmak üzere Denver'daydı.  Kevin Mitnick, 1995 yılında FBI tarafından bilgisayarları hacklemekten tutuklandığında manşetlere taşındı.  O sırada yakalandığı şey (sesli posta sistemlerini hacklemek, kurumsal ağları gözetlemek) çok alçakça görünmese de, bu yeni siber güvenlik tehdidine gerçekten bir yüz verdi.  Görünüşe göre yollarını değiştirmiş ve kendi şirketini yönetiyor.  Müşteriler, gerçekte ne kadar güvenli olduklarını görmek için kendi bilgisayar ağlarına girmesi için onu tutar.  (Fotoğraf John Leyba/Getty Images aracılığıyla The Denver Post)

Kevin Mitnick, hapisten çıktıktan sonra Beyaz Şapkalı hacker ve siber güvenlik danışmanı oldu

Gözetim altındayken Pacific Bell’in sesli mesaj bilgisayarlarına girdi ve ardından 90’larda bir kaçak olarak hücre ağlarının yanı sıra şirket ve hükümet web sitelerini hacklemeye devam etti. Mitnick ayrıca binlerce dosya ve kredi kartı numarasının çalınmasına da karışmıştı, ancak ölüm ilanında “‘kurbanlarından’ hiçbirinden bir kuruş bile almadığını” söylüyor. Sonunda 1995 yılında yakalandı ve yasadışı bir telefon erişim cihazı kullanmak ve bilgisayar dolandırıcılığıyla suçlandı. 

Oradan kariyerinin gidişatını değiştirdi ve Beyaz Şapkalı bilgisayar korsanı ve siber güvenlik danışmanı olmayı seçti. 2011 yılında, müşterilere güvenlik farkındalığı eğitimi ve simüle edilmiş bir kimlik avı platformu sağlayan KnowBe4’ün parça sahibi ve baş bilgisayar korsanlığı sorumlusu oldu. Tüm bunlar olmadan önce Mitnick, 12 yaşında otobüs tarifelerini ve delikli kartları ezberleyerek bütün gün otobüslere binebilmek için kendi delme aleti sistemlerini alarak LA’nın toplu taşıma sistemini nasıl oynayacağını anladı. 

Nissan da Tesla dedi!

Kasım 2022’de Tesla tarafından Kuzey Amerika Şarj Standardı duyurulduğunda, bir standart kuruluşu tarafından kontrol edilmediği veya Tesla’nın arabalarını kullananlar dışında herhangi bir elektrikli araçta mevcut olmadığı düşünülürse, bu isim oldukça iddialıydı. Bugün, Nissan Tesla tarzı EV fişlerden kullanacaklarını duyurdu.

Nissan Americas başkanı Jérémie Papin, “NACS standardını benimsemek, Nissan’ın elektrikli ulaşımı daha da erişilebilir hale getirme taahhüdünün altını çiziyor” dedi. “Nissan EV sürücüleri için binlerce daha hızlı şarj cihazına erişim sağlamaktan ve uzun mesafeli yolculukları planlarken güven ve rahatlık sağlamaktan mutluluk duyuyoruz.”

Ford Mayıs ayında bu akıma katıldı ve ardından General Motors, Rivian, Volvo, Mercedes-Benz ve Polestar geldi. Şarj cihazı üretim şirketleri, donanımlarına NACS fişleri yerleştiriyor ve ChargePoint, EVgo ve Electrify America gibi ağlar da NACS ekledi.

Bu aslında Nissan’ın DC hızlı şarj fişlerini ikinci kez değiştirmesi. Birinci ve ardından ikinci nesil Leaf ile EV’lerin erken öncülerinden biri olarak, bu modeller için Japonya’da popüler olan ancak başka hiçbir yerde gerçekten yakalanmayan CHAdeMO standardını seçiyor.

Ancak Nissan, üçüncü nesil EV’si olarak Ariya crossover’ı ürettiğinde, CCS için CHAdeMO’yu düşürdü;

CCS, OEM’ler açısından sayıların gücüne sahip olabilir, ancak tüm bu markalardan gelen EV’lerin sayısı, Model 3 ve Y’nin katıksız kütlesi tarafından yollarda hala ağır bir şekilde geride kalıyor ve Tesla’nın Supercharger ağının güvenilirliği veya konuşlandırılmış şarj cihazlarının sayısı açısından üstünlüğü ile tartışmak çok zor.
Bununla birlikte, tüm bu yeni EV’lerin Tesla tesislerinde bir adaptörle şarj edilebileceği 2024 yılına kadar hala çözülmesi gereken çok şey var.

Tesla otonom sürüş yazılımını satacak!

Elon Musk Çarşamba günü yaptığı bir kazanç görüşmesinde Tesla’nın otonom sürüş yardım teknolojisini başka bir büyük otomobil üreticisine lisanslamak için görüştüklerini söyledi. otonom sürüş özelliğine lisans vermenin her zaman planın bir parçası olduğunu söylemesine rağmen şirketin adını açıklamadı.

Musk görüşmede “Bunu kendimize saklamaya çalışmıyoruz,” dedi. “Başkalarına lisans vermekten çok mutluyuz.”

Musk, geçmişte rakiplerine otonom sürüş özelliğinin lisansını vermekten bahsetmişti. Geçen ay, “Tesla’nın diğer otomobil şirketlerine olabildiğince yardımcı olmayı arzuladığını” tweetledi – “Ayrıca, Autopilot / FSD veya diğer Tesla teknolojilerini lisanslamaktan da mutlu” dedi.

Çoğu otomobil üreticisinin sürücü destek sistemleri otoyollarda sınırlı kullanım içindir, Tesla ise müşterilerinin trafik sinyalleri, kavşaklar ve savunmasız yol kullanıcıları olan yerel yollarda otonom sürüşü kullanmasına izin veriyor. Sistem hızlanmayı ve yavaşlamayı kontrol eder, otomatik sistemler için son derece zor olan korumasız sola dönüşler dahil olmak üzere dönüşler yapar ve trafik sinyallerini ve diğer yol işaretlerini tanır. Sistem ayrıca sürücülerin yola dikkat etmelerini ve istendiğinde aracın kontrolünü almalarını gerektiriyor.

Tesla’nın otonom sürüş destek teknolojisi, müşterilerin halka açık yollarda kullanması için güvenli olanın sınırlarını zorladı ve federal düzenleyicilerin dikkatini çekti. Ulusal Karayolu Trafik Güvenliği İdaresi, Otopilot kullanan Tesla araç sahiplerinin durağan acil durum araçlarına çarparak 15 yaralanma ve bir ölümle sonuçlanan 16 kazayı araştırıyor. Tesla, hükümetin bu yılın başlarında soruşturmasını yükseltmesinin ardından Otopilot, FSD veya her ikisinin olası bir geri çekilme ile karşı karşıya.

Geçen yıl Tesla, üst düzey federal güvenlik kurumunun sürücü yardım programını bir “çarpışma riski” olarak tanımlamasının ardından otonom sürüş desteğini bir süreliğine geri çekti. Şirket, düzenleyiciler tarafından belirlenen sorunları çözmek için kablosuz bir yazılım güncellemesi başlattığı için otonom sürüş modunun kullanıma sunulmasını kısa bir süre duraklattı. Washington Post yakın zamanda federal kaza verilerini analiz etti ve 2019’dan bu yana Otopilotlu Tesla araçlarının dahil olduğu 736 kaza olduğunu ve bunların 17’sinin ölümle sonuçlandığını tespit etti.

Bununla birlikte, Tesla’nın müşterileri üzerindeki sürücü destek özelliklerini agresif bir şekilde zorlaması, rakiplerini kendi ürünleriyle aynı yolu izleme konusunda etkiledi. Ford, GM, Mercedes-Benz, Volvo ve diğerleri, belirli koşullar altında sürücü girişi olmadan aracı kontrol edebilen Seviye 3 otonom sistemler geliştirmeye başladılar..

Tesla’nın otonom sürüş desteği, potansiyel olarak rakiplerin araçlarına giren tek teknoloji değil. Şirket, şarj sistemini geçen yıl açık kaynaklı hale getirdi ve buna Kuzey Amerika Şarj Standardı adını verdi. O zamandan beri aralarında Ford, GM, Mercedes-Benz ve Volvo’nun da bulunduğu bir dizi büyük otomobil üreticisi Tesla’nın şarj konnektörünü kullanacaklarını açıkladılar.

Görüşmede Musk, Tesla müşterilerinin otonom sürüş desteğini başka bir araca “tek seferlik af” olarak aktarmalarına ilk kez bu yılın yalnızca üçüncü çeyreğinde izin verileceğini de söyledi. Bu şekilde, müşteriler otonom sürüş desteğini daha yeni bir Tesla aracına aktarabilir ve böylece eski bir modelde “kilitlenmez”. Bu, birkaç yıldır birden fazla Tesla aracına sahip olan müşterilerin popüler bir talebi olmuştur.

Türkiye ile KKTC arasına enerji köprüsü kuruluyor

Aksa Enerji, imzaladığı 15 yıllık ABD doları bazlı yeni sözleşmeyle Türkiye ile KKTC arasına enterkonnekte denizaltı kablosuyla enerji köprüsü kuruyor. Aksa Enerji, aynı sözleşme kapsamında KKTC’deki kurulu gücünü de 188 MW seviyesine çıkarıyor.

Aksa Enerji, Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu (KIB-TEK) ile tarihi bir sözleşmeye imza attı. Aksa Enerji imzalanan 15 yıllık ABD doları bazlı sözleşme kapsamında, yapılacak fizibilite sonrası “enterkonnekte denizaltı elektrik kablosu” vasıtasıyla Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) birbirine bağlayacak ve KKTC’nin enerji arz güvenliği için yıllardır hayali kurulan bir projeyi hayata geçiriyor. 

Aksa Enerji, yine bu yeni sözleşme kapsamında KKTC halkının kesintisiz enerji erişimine katkı sağlamak amacıyla Kalecik Kombine Çevrim Akaryakıt Santrali’ndeki kurulu gücünde 35 MW kapasite artışı gerçekleştirerek, adadaki kurulu gücünü 188 MW seviyesine çıkarıyor.

Türkiye ile KKTC arasında enerji köprüsü kuracağız

Aksa Enerji Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Cemil Kazancı

İmzalanan yeni sözleşmeyle ilgili konuşan Aksa Enerji Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Cemil Kazancı, “Türkiye ile KKTC arasında enterkonnekte denizaltından elektrik kablosuyla bir enerji köprüsü kurmayı hedefliyoruz. Bu dev projenin hayata geçirilmesi için fizibilite sonrası hızlıca adımlarımızı atacağız” dedi. Şirket olarak zorlu projelerin hızla hayata geçirilmesi konusunda global ölçekli tecrübeleri olduğunun altını çizen Kazancı “KKTC’de de yıllardır hayali kurulan bu enerji köprüsüne Aksa Enerji imzasını atacağız” dedi. 

Aksa Enerji’nin Kalecik Kombine Çevrim Akaryakıt Santrali ile tam 20 yıldır Kuzey Kıbrıs halkına güç verdiğini ve bugün KKTC’nin enerji ihtiyacının yarısını karşıladıklarını belirten Kazancı, “KIB-TEK ile imzaladığımız 15 yıllık yeni sözleşme kapsamında bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da tüm gücümüzle Kıbrıs Türk halkının enerji arz güvenliğine katkı sunmaya devam edeceğiz. Bu bağlamda adadaki mevcut santralimizde 35 MW kapasite artışına giderek kurulu gücümüzü hızlıca 188 MW seviyesine çıkaracağız” şeklinde konuştu.

Yenilikçi projelerle sürdürülebilir yüksek büyümeye devam

Aksa Enerji olarak “Sürdürülebilir Yüksek Büyüme” stratejisi doğrultusunda coğrafya ve kaynak çeşitliğine önem verdiklerini vurgulayan Cemil Kazancı, “2030 hedeflerimiz kapsamında mevcut ve yeni coğrafi bölgelerdeki uzun soluklu ve yenilikçi projeleri yakından takip ediyoruz. KKTC ile Türkiye arasında enterkonnekte denizaltı elektrik kablosu ile kurmayı planladığımız enerji köprüsü bu bağlamda yenilikçi olduğu kadar tarihi de sayılacak adımlardan biri olacak” dedi.

Bilişim hukukundaki en sıcak konuları konuştuk!

Bu videoda konuğumuz teknoloji ve girişimcilik sektörü firmalarına uzun yıllardır sağladığı katma değerle dikkat çeken ve bilişim hukuku alanında saygın avukatlık ofislerinin başında gelen, Gökçe Avukatlık Ortaklığın Yönetici Ortağı Av. Görkem Gökçe oldu.

Av. Görkem Gökçe ile hukukun kişisel verilerin gizliliği ve korunmasındaki rolünden, sosyal medya ve ifade özgürlüğü ilişkisine ve kripto ekosistemde beklenen regülatif düzenlemelere kadar teknoloji & hukuk ilişkisini masaya yatırdık.

2012 yılında kurulan Gökçe Avukatlık özellikle dijitale temas eden alanlarda hizmet veriyor. Şirket, 5 kişiyle çıktığı yolda bugün itibarıyla yaklaşık 45 kişilik ekibiyle müvekkillerine uçtan uca hizmet sağlıyor.

Dijital alanda oldukça yoğun çalışan bir hukuk bürosu olarak teknoloji girişimleri, girişim sermayesi yatırım fonları, teknoloji girişimlerine yatırım yapan melek yatırımcılar ve yatırım şirketleri ağırlıklı olarak Gökçe’nin müvekkil portföyünü oluşturuyor. Gökçe, özellikle bilişim teknolojileri, yazılım, sağlık teknolojileri, temiz teknoloji alanlarında faaliyet gösteren şirketlere destek veriyor; bununla birlikte telekomünikasyon, siber güvenlik, medya ve eğlence, finansal hizmetler ve sigorta, inşaat ve gayrimenkul, turizm, havacılık gibi sektörlerde öncü olan pek çok şirketi de temsil ediyor.

Görkem Gökçe, konferanslardan yayınlara farklı platformlarda sektöre katkı sağlıyor

Gökçe, özellikle dijital hizmetlerin gelişmesini ve hukuk ile kesişim noktalarında paydaşların bilinçlenmesini sağlamak adına pek çok girişimde bulunuyor. Kurulduğu günden bu yana “The Fine Print” adlı yayında teknolojinin öne çıktığı konularda makaleleri, olabildiğince anlaşılır bir düzeyde yayımlıyor. Öte yandan, hukuk ve teknoloji alanında yayın yapan basılı veya internet ortamındaki ortamlara ürettiği içeriklerle katkıda bulunuyor. Bununla birlikte Av. Görkem Gökçe yayınladığı “Uzay Hukuku: Dünü, Bugünü, Yarını” ve “E-Spor: Hukuki Bakış” isimli kitaplarıyla sektörün farklı disiplinlerine de katkı yapıyor. Gökçe Avukatlık ayrıca düzenlediği konferans ve etkinliklerle de müvekkilleriyle bir araya gelerek gündemdeki konuları tartışıyor, sektörün nabzını tutuyor.

Av. Görkem Gökçe ile hukukun kişisel verilerin gizliliği ve korunmasındaki rolünden, sosyal medya ve ifade özgürlüğü ilişkisine ve kripto ekosistemde beklenen regülatif düzenlemelere kadar teknoloji & hukuk ilişkisini masaya yatırdık.

ChatGPT yanıtlarının kalitesi düşüyor!

Akademisyenler, ChatGPT yanıtlarının kalitesindeki düşüşe dikkat çekiyor. Stanford ve UC Berkeley’den bir araştırma ekibi, gerçekten bir bozulma olup olmadığını belirlemeye karar verdi ve değişimi ölçmek için bazı ölçütler tanımladı. Üç seçkin akademisyen, Matei Zaharia, Lingjiao Chen ve James Zou tarafından yakın zamanda yayınlanan araştırma makalesinin bulgularını UC Berkeley’den Bilgisayar Bilimi Profesörü Zaharia Twitter’da paylaştı. Mesajında, “Şaşırtıcı bir şekilde, GPT-4’ün ‘bu sayı asal mı?’ sorusu karşısındaki başarı oranı Mart’tan Haziran’a kadar %97,6’dan %2,4’e düştü” yazdı.

ChatGPT-4’nin doğruluk oranı düşüyor

GPT-4, yaklaşık iki hafta önce genel kullanıma sunuldu. OpenAI tarafından en gelişmiş ve yetenekli modeli olarak desteklendi. Bir dizi yeni yenilikçi AI ürününe güç sağlayabileceği iddia edilerek ödeme yapan API geliştiricilerine hızlı bir şekilde sunuldu. 

Araştırma ekibi, ChatGPT’nin altında yatan büyük dil modelleri GPT-4 ve GPT-3.5’in aşağıdaki niteliksel yönlerini ölçmek için görevler tasarladı. Görevler, çeşitli yapay zeka becerilerini ölçen ve performansı değerlendirmek için nispeten basit olan dört kategoriye ayrılıyor.

  • Matematik problemlerini çözme
  • Hassas soruları yanıtlamak
  • kod oluşturma
  • Görsel muhakeme

Open AI LLM’lerin performansına genel bir bakış aşağıdaki tabloda yer alıyor. 

Nispeten kısa olan bu süre zarfında önemli farklılıklar görülüyor. Bu LLM’lerin nasıl güncellendiği ve performanslarının bazı yönlerini iyileştirmeye yönelik değişikliklerin diğerlerini olumsuz etkileyip etkilemeyeceği belirsizliğini koruyor. 

Bazıları, bu LLM’lerin ‘aynı sürümlerinde’ gözlemlenen değişken kaliteden rahatsız olmayabilir. Ancak araştırmacılar, “ChatGPT’nin popülaritesi nedeniyle, hem GPT-4 hem de GPT-3.5, bireysel kullanıcılar ve bir dizi işletme tarafından geniş çapta benimsenmiştir” diyor.

Araştırmacılar, daha uzun bir çalışmada GPT sürümlerini değerlendirmeye devam etme niyetlerini dile getirildi. Belki de Open AI, ödeme yapan müşterileri için kendi düzenli kalite kontrollerini izlemeli ve yayınlamalı.

Google kuantum bilgisayar ile kullanıcıları şaşırtıyor

Google kuantum bilgisayar ile teknolojik gelişime yenilik getiriyor. Şirket, yeni bilgisayarı ile bu alanda bir hayli iddialı.

Google’ın yeni kuantum bilgisayarı Santa Barbara, California’daki kampüslerinde bulunuyor. Etrafındaki devasa, dramatik, biraz lezzetli görünen sarkık parçalar aslında bilgisayar değil. Altta görünen küçük kutu bilgisayar görevi görüyor. Sarkan bu teller ve tüpler aslında soğutma sisteminin bir parçası olarak işliyor.

Google’ın kuantum bilgisayarı, diğer tüm kuantum bilgisayarların yanı sıra hesaplamaları inanılmaz derecede hızlı yapıyor. Klasik bilgisayarların yapamadığı süperpozisyon ve kuantum mekaniği dahil olmak üzere fiziğin belirli yönlerini hesaba katıyor. Kuantum bilgisayarlar, yapay zekayı bu kadar harika yapan şeylerden biri diyebiliriz. Bu nedenle Yapay zeka sistemleri, sorunları çözmek ve verilerini korumak için genellikle kuantum bilgisayarları kullanıyor.

Google’ın bu alana dahil olmak istemesi aslında pek de sürpriz değil. Şirket, yakın zamanda bu 70 kübitlik başyapıtı ortaya çıkardı. Şimdi, daha önce belirtildiği gibi, bilgisayarın kendisi küçük bir yapıya sahip. Bununla birlikte, işlediği kadar çok bilgi ve yaptığı kadar hızlı olduğu için, her zaman soğuk durumda olması gerekiyor. Uygun dolaşım olmadan, bu şeyler aşırı ısınıyor. Bu, mekaniği etkileyebiliyor ve bilgisayarın verilerini kaybetmesine neden olabiliyor. Bu yeni kuantum bilgisayarı, bir önceki modelden 241 milyon kat daha güçlü.

Aslında bu bilgisayarında var olan en iyi kuantum bilgisayar olması gerekmiyor. Çünkü dürüst olmak gerekirse, tam verimli bir kuantum bilgisayarın nasıl yapılacağından henüz tam olarak emin değiliz. 1998’de yapılan ilk kuantum bilgisayar sadece 2 kübitti. Bunu çözmek için sadece 25 yılımız vardı. Ancak, Google’ın sadece 25 yılda ortaya çıkarabileceği buysa, 50’deki yeni normun ne olabileceğini merak uyandırıyor. Google’ın da kuantum bilgisayar alanında yer alması teknolojideki gelişimi hızlandıracak. Aslında rekabetteki artış, teknolojideki gelişme olarak karşımıza çıkacak.

Kuantum bilgisayar nedir?

Bir kuantum bilgisayar, geleneksel ikili sistemin daha karmaşık bir kuantum versiyonu olan ve sonsuz olasılıklar bırakan kübitleri kullanıyor. Mevcut bilgisayarlarımızdan farklı olarak, makineye verilen işler veya talimatlar, üst üste bindirme, dolaşıklık ve girişim yardımıyla bir belirsizlik ölçüsü altında gerçekleşebiliyor. Kuantum dünyasında, süperpozisyon, her bir tarafında ayrı ayrı sıfır ve bir bulunan bir madalyonun sabit dönüşüne benzetilebilir.

İstanbul’un her yerine online usta servisi

0

Üçay Grup’un ev ve ofislerde usta arama sorununa çözüm olarak 2023 yılının Mayıs ayında kurduğu ve İstanbul’un Anadolu yakasında hayata geçirdiği yeni firması Evjet, yoğun talep üzerine tüm İstanbul’da hizmet vermeye başladı.

‘Memnuniyet garantili hizmet ve profesyonel ustalarla çözüm’ mottosuyla 2 ay gibi kısa bir sürede İstanbul’un Anadolu yakasındaki çok sayıda ev ve ofiste meydana gelen arızalara; garantili, hızlı, güvenli ve ekonomik çözümler sunan Evjet, gelen talebin beklenenden de fazla olduğunu açıkladı.

İstanbul’dan Evjet’e talep, beklenenin üzerinde

İstanbul'dan Evjet'e talep, beklenenin üzerinde
Üçay Grup Ar-Ge Direktörü Volkan Demir

Üçay Grup Ar-Ge Direktörü Volkan Demir, konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ev ve ofis gibi yaşam alanlarında meydana gelen; elektrik, sıhhi tesisat, ısıtma arızaları ve montaj hizmetleri dahil 70’e yakın başlıkta Evjet.com üzerinden hizmet veriyoruz. Bu kapsamda insanlara hem zaman tasarrufu ve hem de online ödeme kolaylığı sunuyoruz. Evjet, sunduğu kolaylıklar ve avantajlar ile kısa sürede yoğun talep gördü. Bu talep üzerine Evjet’in hizmet alanını genişleterek, tüm İstanbul’a hizmet vermeye başladık. Usta arama ve usta bulma sorununun tahminimizden fazla olması ve Evjet’in bu denli sahiplenilmesi bizi mutlu etti. Bu anlamda İstanbul halkına teşekkür ederiz” dedi.

Tüm platformlardan erişilebiliyor 

Evjet AR-GE ekibinin müşteri deneyimi ve memnuniyeti için yoğun tempoyla çalıştıklarını belirten Volkan Demir, Evjet mobil uygulamasının hem AppStore’da hem de Android Market’te yer aldığını ve uygulamanın tüm kullanıcılar tarafından indirilebileceğini söyledi:

“Evjet.com üzerinden; su tesisatı sorunları, elektrik arızaları, basit tamirat hizmetleri, montaj çözümleri, deprem hazırlığı, güneş paneli ve elektrikli araç şarj istasyonu kurulumu gibi birçok alanda sunulan hizmetlere erişim sağlamak ve hizmet satın almak için birkaç saniyede Google ya da Apple hesabı üzerinden üyelik işlemleri tamamlanabiliyor. Ayrıca 444 80 20 numaralı çağrı merkezimiz de 7/24 kullanıcılarımızın yanında.  Kullanıcılarımızın her geçen gün giderek artan ilgisi ile Evjet’i kısa sürede dünyanın farklı ülkelerinde görmek mümkün olacak” dedi.

Chevy Traverse eller serbest teknolojisiyle geliyor

Yenilenmiş versiyonu ile Chevy Traverse eller serbest teknolojisiyle geliyor. Haritalama, kamera ve radar konusunda yenilikler de içeriyor.

Chevrolet, Traverse SUV’sinin önemli ölçüde güncellenmiş bir versiyonunu tanıttı. Bu versiyon ile Traverse SUV ilk kez eller serbest teknolojisine sahip olacak.

Model, 2013’ten bu yana ilk kez 2022’de 100.000 adedin altına düştüğü ABD’deki satış düşüşünü tersine çevirmek amacıyla daha fazla kamyon benzeri yeni bir görünüm sergileyecek şekilde sıfırdan yeniden tasarlandı. Yeni stil, General Motors’un Super Cruise teknolojisi de dahil olmak üzere bir dizi yeni özelliğin kullanılabilirliği ile tamamlanıyor.

Super Cruise, 2017 yılında Cadillac CT6 ile piyasaya sürüldü ve son birkaç yılda kademeli olarak bir dizi GM modeline eklendi. Gelişmiş sürücü destek sistemi (ADAS), uyumlu yollarda eller serbest sürüş sağlayarak frenleme, hızlanma ve şerit değiştirmeye izin vermek için hassas lidar haritalama verilerini, gerçek zamanlı kameraları, radarları ve GPS’i kullanıyor. Otomotiv Mühendisleri Derneği tarafından tanımlanan Seviye 2 otomatikleştirilmiş işlevsellik sağlıyor. Yani bir insanın sürüşü her zaman izlemesi gerekiyor.

Eller serbest teknolojisi kullanılıyor

Zaman geçtikçe, Super Cruise’un mevcut olduğu yolların sayısı önemli ölçüde arttı ve kapsama alanındaki en dikkate değer genişleme bir yıl önce açıklandı. Şu anda Super Cruise, bölünmemiş otoyollar da dahil olmak üzere ABD ve Kanada genelinde 400.000 milden fazla yol ağında kullanılabilir.

Traverse paketine eklenmesi, modelin showroom cazibesine önemli ölçüde katkıda bulunacak olsa da Chevrolet, SUV’lerini römork çekmek için kullanan araç sahiplerinin Otomatik Şerit Değiştirme ve Talep Üzerine Şerit Değiştirme işlevlerinden yararlanamayacaklarına dikkat çekiyor. Yenilenen SUV aynı zamanda güvenliği artırmak için tasarlanmış çok çeşitli diğer sürücü destek teknolojileriyle birlikte geliyor. Standart Chevy Assist paketi, otomatik acil frenleme, önden çarpışma uyarısı, takip mesafesi göstergesi, şeritten ayrılma uyarısı ile şeritte kalma yardımcısı ve ön yaya ve bisiklet frenini içeriyor.

Yeni Traverse, 2024’ün başlarında satışa sunulacak. Fiyatlandırması henüz açıklanmadı. Chevrolet’in başkan yardımcısı Scott Bell: “Hiç şüphesiz daha fazla müşteri yolunda olmamızı sağlayacak” ifadelerini kullandı.

Mobil uygulama tüm spor salonlarının kapısını açıyor

Günlük hayatın koşturmacası içinde düzenli spor yapmaya zaman ayıramayan ve salonlara aylık- yıllık ücret ödemek istemeyen spor severler için çözüm bulundu. Mobil uygulama Fitty, kullanıcılarına sabit bir spor salonuna bağlı kalmadan anlaşmalı olduğu yüzlerce spor salonunda üyeliksiz spor yapabilme olanağı sunuyor. Anlaşmalı tüm spor salonlarında dakikalık ücretlendirme sistemi ile hizmet veren Fitty, kullanıcılarının spor yaptığı süre kadar ödeme yapmasına imkân sağlıyor.

Spor yapma alışkanlığı edinmek isteyen ve bu alışkanlığı sık aralıklarla devam ettirmek isteyenlerin önündeki engellerin başında tek bir salona bağımlı olma zorunluluğu geliyor. Yüzlerce spor salonu ile anlaşmalı olan mobil uygulama Fitty bu konuda sporseverlere çözüm sunuyor. Fitty kullanıcıları istediği zaman, kendilerine uygun olan anlaşmalı salonlarda, aylık ya da yıllık üyelik zorunluluğu olmadan spor yapma imkânı buluyor. 

Fitty; anlaşmalı tüm spor salonlarında, dakikalık ücretlendirme ile çalışıyor. Fitty kullanıcıları kendilerine en yakın spor salonlarını anlık olarak görebiliyor ve salon detaylarını inceleyip seçimlerini yapabiliyor.  Kullanıcılara spor salonlarının çalışma saatleri kapsamında diledikleri zaman üyeliksiz spor yapma imkânı sunuluyor.

 Fitty CEO’su Cebrail Ergül
Fitty CEO’su Cebrail Ergül

Spora özgürlük ve dijitalleşme geliyor

Yerli girişim Fitty’nin spor deneyimini özgürleştirdiğini belirten Fitty CEO’su Cebrail Ergül, “Yıllık spor üyeliği yaptıranların yaklaşık yüzde 80’i üyeliğini kullanmıyor. Bu da sonraki yıllarda üyeliklerini yenilememelerine yol açıyor. Hem kullanıcı spor alışkanlığını kaybediyor hem de spor salonları orta vadede müşteri kaybına uğruyor. Biz Fitty ile dakikalık ücretlendirme yaparak sporseverlere ve spor salonlarına sürdürülebilir bir çözüm bulmayı hedefliyoruz.” dedi. 

500’den fazla salonla iş birliği

 Türkiye’de spor salonlarında antrenman yapan tüm spor severlere ulaşmayı hedeflediklerini belirten Ergül “Şu anda 20 bin kayıtlı kullanıcımız bulunmakta ve 500’den fazla spor salonu ile işbirliği içindeyiz. İlk aşamada hedefimiz Türkiye’de spor salonu ağımızı genişletmek ve kullanıcı sayımızı arttırmak. Yıl sonuna kadar da 200 bin kayıtlı kullanıcı sayısına ulaşmayı hedefliyoruz. Aynı zamanda yurt dışında operasyonlarımızı genişletmek istiyoruz. Bu yıl 3 ülkede, 2024 sonu itibarıyla toplam 10 ülkede olma hedefimiz var. İlk etapta İngiltere ile başlayan yurt dışı planımız sonrasında diğer Avrupa ülkeleri ve Körfez ülkeleri ile devam edecek.”

Spor girişimciliğine yeni soluk

Dünyada girişimciliğin her geçen gün değer kazandığına dikkat çeken Ergül “Gençlerin taleplerine karşılık veren girişimlerin yeni dünyayı şekillendirmede önemli rol oynadığına inanıyoruz. Bizim de kullanıcılarımızın yüzde 65 ‘i 25 yaş altında. Özellikle gençlerin özgürlük taleplerini ve deneyimleme isteklerini karşıladığımızı gösteriyor. Teknoloji tabanlı olması, kullanıcıların tek bir salona bağlı kalmadan diledikleri lokasyonda spor yapmalarına ve spor yaptıkları kadar ücret ödemelerine imkan sağlaması Fitty’nin sunduğu avantajların başında geliyor“ dedi. Dünyada spor sektörünün geleceğinin insansız spor salonları ve küçük stüdyolarda olduğunu belirten Cebrail Ergül, “Fitty ile bu geleceğe şimdiden katkı yapmaya başladık. Yeni yatırımcılarımızın da desteğiyle büyüyerek dünyada sektöre yön veren bir marka olmayı hedefliyoruz.” dedi.

Nasıl Kullanılıyor?

Mobil uygulama Fitty

Fitty uygulamasını indiren kullanıcılar gitmek istedikleri spor salonunu seçtikten sonra, salon girişinde bulunan Fitty panosundaki QR kodu okutarak antrenmana başlayabiliyor. Kullanıcılar çıkışta pano üzerindeki QR kodu tekrar okutarak antrenmanı bitiriyor. Kullanıcıların kaç dakika spor yaptığının belirlenmesi sonrası bir ödeme ekranı açılıyor ve  kredi ya da banka kartı ile güvenli ve hızlı ödeme gerçekleştirmeleri sağlanıyor. Fitty kullanıcıları her antrenmanda puan kazanıyor ve ilerleyen tarihlerde biriken puanlarını paraya çevirip bir sonraki antrenmanda kullanabiliyor.

Sanal ve artırılmış gerçeklik pazarlamada rekabet için önemli

0

Sanal ve artırılmış gerçeklik gözlükleriyle yapılan marketing faaliyetleri her geçen gün artarken, bu trendi yakalayabilen ajanslar ve markalar rekabette birkaç adım önde olacak. Digital Exchange’in teknoloji ekibi Metaverse tam kapasite faaliyete alınınca ürünün deneyimini yaşatmayan marketing faaliyetleri demode kalacak derken, Digital Exchange’in CEO’su Emrah Pamuk ise “Marketing alanı da kendi gözlüklerini çıkararak geleceğe bu artırılmış ve sanal gözlüklerle bakacak. Bunu yapmayı başaran firmalar kâr, bilinirlik ve büyümeye odaklanacak. Klasik yöntemlerde kalanlar ise rakiplerinin gerisinde kalmayı garantilemiş olacak” dedi.

Sanal gerçeklik perakendeden modaya, turizmden otomotive kadar birçok iş kolunu etkileyecek

Marketing sektörünün ayrılmaz ortağı teknoloji dünyası her geçen gün yepyeni gelişmelere kapısını açıyor. Son 10 yılda sosyal medya kullanımının da artmasına paralel olarak değeri trilyon doları geçen teknoloji şirketleri, Ar-Ge bölümlerine milyarlarca dolarlık kaynak aktarıyor; teknolojinin son imkanlarıyla elde edilen ürünler böylece daha hızlı ve etkin şekilde piyasaya sürülüyor. Dünyayı etkisi altına alan ve perakendeden modaya, turizmden otomotive kadar birçok iş kolunu yakından etkileyecek sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik gözlükleri de bunlardan biri… Daha önce prototip olarak piyasaya sunulan bu gözlükler Metaverse aleminin ortaya çıkışı ve yaygınlaşmasıyla birlikte Google, META, Apple, Sony, Samsung, TCL, gibi teknoloji devlerinin yanında BMW, Skoda, Honda, Toyota gibi otomotiv üreticilerini de alarak devasa bir piyasa oluşturdu. Fiyatları 150 dolardan başlayıp özelliklerine göre 2.000 doların üzerine çıkan sanal ve artırılmış gerçeklik gözlükleri yakın geleceğin iş, eğitim ve sosyal hayatının vazgeçilmez aksesuarı haline gelecek. Elbette alışveriş ve marketing sektörü de bundan payını alacak.

Daha şimdi den kendine marketing alanında büyük bir yer edinmeyi başaran sanal ve artırılmış gerçeklik gözlüklerinin pazarlamaya etkisi için Digital Exchange’in uzman teknoloji ekibi markalara önemli uyarılarda bulundu. 

Metaverse çok yakında büyüyecek 

Sosyal medyayı yöneten şirketlerin Ar-Ge merkezlerindeki teknolojilerin çok kısa bir sürede marketing’in alanına girdiğini belirten Digital Exchange’in teknoloji ekibi, “Bugün 4.5 milyar kişinin üye olduğu Facebook, YouTube, Instagram, Twitter, WhatsApp, Twitch, LinkedIn, TikTok, Snapchat ve diğer uygulamaların hepsi dünyanın en büyük alışveriş merkezi konumunda. Artık herkes birer Influencer ve kendi marketing’ini yapıyor ya da yapmak istiyor. Bu üyelik gücünü elinde bulunduran şirketler, dünyaya hangi teknolojiyi sunarsa, o teknoloji hemen moda oluyor. Influencer marketing 10 yıl içinde önemli gelişim kaydetti, her saniye de yol kat etmeyi sürdürüyor. Yakın gelecekte Metaverse ile yatıp kalkacağız. Çünkü META başta olmak üzere sosyal medya şirketleri bu alana önemli yatırım yaptı” dedi.

Marketing sektörü değişimlere uğruyor

Metaverse’ün daha yaygın hale gelmesiyle birlikte sanal gerçeklik (VR) ve artırılmış gerçeklik (AR) gözlüklerinin kullanımının da artacağını kaydeden Digital Exchange teknoloji ekibi şu bilgileri verdi: “Öncelikle Metaverse’de mağazası bulunan, burada satış yapmak isteyen perakende şirketleri, daha sonra finans kuruluşları, ardından eğitim ile eğlence sektörü, marketing faaliyetlerini de yine bu alandan yapacak. Dolayısıyla günümüzde VR ve AR gözlük üretme yarışına giren teknoloji devlerinin de amacı, bu gözlükleri potansiyel müşterilerine satmak. Gözlükler arttığı müddetçe AR ve VR alandaki marketing de artacak. Metaverse ile marketing sektörü değişime uğrayacak.

  • Ürünler canlıymış gibi görünecek
  • Yeni gözlük teknolojilerine ek eldiven teknolojisiyle dokunma hissi oluşacak
  • Kozmetik ve hazır giyim sektörü, Influencer’lara Metaverse defileleri yaptıracak

Bu gelişmeler Metaverse’de Influencer marketing’in vazgeçilmezi olacak ve deneyimi artırarak, ürünlerin satışına da önemli katkı sağlayacak.”

Oyundan otomobil sektörüne kadar geniş alan

Sanal ve artırılmış gerçeklik gözlüğünü yoğun olarak kullanan kitlenin 16-40 yaş arası kuşak olduğunu dile getiren Digital Exchange teknoloji ekibi, “Kampanya düzenlenirken hedef kitle seçimi iyi yapılmalıdır ve buna uygun ürünler de iyi belirlenmelidir. Her ürünü sanal gerçeklik gözlüğü ile tanıtmak mümkün değil. Bu yaş grubunun daha çok tercih ettiği

  • Oyunlar ve oyun aksesuarları
  • Elektronik
  • Eğlence kategorisi
  • Giysi – hazır giyim
  • Kozmetik
  • Ayakkabı
  • Otomobil – motosiklet
  • Scooter gibi ürünleri sanal ve artırılmış gerçeklik gözlükleriyle pazarlama yoluna gitmek, daha başarılı bir kampanya sonucu alınmasında büyük etki yaratacaktır” ifadelerini kullandı. 

YouTube özel içerikler için büyük imkan var

Digital Exchange’in CEO’su Emrah Pamuk, sanal ve artırılmış gerçeklik gözlükleriyle izlemeye uygun YouTube içerikleri konusunda markalara önemli tavsiyelerde bulundu. YouTube’da bu kategoride birçok marketing videosu bulunduğunu ve aldığı tıklama ile yorumların markaların itibar yönetiminin yapılmasına ciddi katkılar sunduğunu dile getiren Pamuk, “YouTube üzerinde ciddiyetle durulmalı. Burada önemli bir alan bulunuyor markalar adına. YouTube’a bu gözlüklerin sahiplerinin izleyebileceği içerikler ürün tanıtımları koymak, markaların bilinirliklerini artırır, ilgili hedef kitleyi kendine çeker ve satışlara da önemli katkılar sağlar” dedi.

Wear OS akıllı saatlerde de WhatsApp kullanılabilecek

WhatsApp birçok işletim sisteminde ve cihaz türünde kullanıcıların hizmetine sunuluyor, ancak şimdiye kadar Wear OS desteği vermiyordu. Ama mevcut özellikler cihazlar arasında eşit bir kullanım kolaylığı sunmuyor; WhatsApp, şimdilik Android, iOS ve masaüstünde çalışıyor. 

Şimdi, Google’ın Wear OS‘u da bu gruba katılıyor ve WhatsApp, Wear OS’u çalıştıran giyilebilir cihazlar için resmi desteğini duyuruyor. Bu, mesajlaşma hizmetini daha da çok yönlü hale getirerek iletişimlere artık bileğinizden bile erişmenizi sağlayacak.

Nearby Share ile Windows – Android bağlantısı

Windows için Nearby Share uygulaması piyasaya çıktı. Google ve Windows iş birliğiyle Android cihazlarda veri aktarımı kolaylaşıyor.

Artık dosyaları paylaşmak için Windows bilgisayarı bir Android cihaza bağlamanın yeni bir yoluna var. Nearby Share uygulaması bu paylaşımı çok kolay hale getiriyor.

Adından da anlaşılacağı gibi Nearby Share, dosyaları Android cihazlar ve bilgisayarlar arasında karşılıklı olarak paylaşmanıza olanak tanıyor. Apple’ın AirDrop’una benzer temel fark, Nearby Share’in iPhone’lar ve Mac’ler yerine iki farklı şirkete ait cihazları birbirine bağlaması diyebiliriz. Google, Nearby Share’in beta sürümünü bu yılın başlarında yayınladı.

Nearby Share, telefonunuzu PC’nize bağlar, ancak yakınlardaki kullanmadığınız Android telefonlara ve yakındaki bilgisayarlara dosya ve fotoğraf göndermeniz için de kullanılabilir. Bu, onu bir konserde fotoğraf paylaşmak veya bir dosyayı sorunsuz bir şekilde bir arkadaşınızın bilgisayarına bırakmak için kullanışlı hale getiriyor. Google, bunu yapmak için yaklaşık 16 fit içinde olmanız gerektiğini söylüyor.

Neden Nearby Share kullanılmalı?

Google’ın söylenmemiş argümanı, bunu yapmanın daha basit olduğu. Dosyaları ve fotoğrafları Android telefonlardan PC’lere görüntülemenin ve aktarmanın, denenmiş ve gerçek spor ayakkabı yazılımlarından buluttan yükleme ve indirmeye, Microsoft’un Your Phone gibi daha modern yaklaşımlara kadar çok sayıda yolu var. Samsung gibi cihaz üreticileri de Galaxy cihazları için kendi özel sürümlerini yayınladı. Ancak Google, her ikisi de diğer çözümlerden daha basit ve etkili çalışan işlevler olan Gmail ve arama ile damgasını vurdu.

Nearby Share, Android cihazlarda, özellikle de Android 6 ve sonraki sürümleri çalıştıran telefonlarda ve tabletlerde yerleşik olarak çalışıyor. Windows kullanıcılarının uygulamayı indirmesi gerekiyor. Uygulamayı indirip yükledikten sonra Google, Google hesabınızda oturum açmanızı ve Cihaz Görünürlüğü tercihlerinizi kontrol etmenizi öneriyor. Nearby Share arkadaşlarınızla, kişilerle veya herkesle sınırlayabilecek veya tamamen kapatılabilecek. Cihazınızın ayarlar uygulamasında Bluetooth, konum ve Yakındaki Paylaşımın açık olduğundan emin olun. Windows uygulamasını başlatmanız ve ardından Bluetooth ile Wi-Fi’nin de bağlı olduğundan emin olmanız gerekiyor.

Siri çok daha akıllı olacak! Apple, ChatGPT’ye rakip çıkarmaya hazırlanıyor

0

Bir gazetecinin yayınladığı yeni bir rapora göre Apple, OpenAI, Google ve diğerlerine meydan okumak için yapay zeka araçları geliştiriyor. Teknoloji devi, bazı mühendislerin dahili olarak “Apple GPT” olarak adlandırdığı bir sohbet robotu yarattı. Apple, teknolojiyi tüketicilere sunmak için henüz bir strateji belirlemedi, ancak gelecek yıl AI ile ilgili önemli bir duyuru yapmayı hedeflediği bildiriliyor.

Rapor, Apple’ın Open AI’ın ChatGPT’si ve Google’ın Bard’ı gibi teklifleri destekleyen AI tabanlı sistemler olan büyük dil modelleri oluşturmak için “Ajax” kod adlı kendi çerçevesini oluşturduğunu söylüyor. Rapora göre Ajax, Google Cloud üzerinde çalışıyor ve arama devinin makine öğrenimi çerçevesi olan Google JAX ile oluşturuldu. Apple, büyük dil modelleri oluşturmak ve dahili ChatGPT tarzı aracın temelini oluşturmak için Ajax’tan yararlanıyor.

Chatbot’un dahili kullanıma sunumu, üretken yapay zekayla ilgili güvenlik endişeleri nedeniyle bir süreliğine durdurulacak, fakat o zamandan beri daha fazla Apple çalışanının kullanımına sunuldu. Chatbot’a daha fazla çalışan erişiyor olsa da, erişim için özel onay gerekiyor. Rapor sohbet robotundan elde edilen herhangi bir çıktının müşterilere yönelik özellikler geliştirmek için kullanılamayacağını bildiriyor.

Apple çalışanları, ürün prototiplemesine yardımcı olması için Chatbot kullanıyor. Chatbot, metni özetlemek ve eğitildiği verilere dayalı olarak soruları yanıtlamak için kullanılabiliyor.

Şirketin sohbet robotu, onu şu anda ticari olarak mevcut olandan ayıran herhangi bir ek özelliğe sahip olmadığı için Bard, ChatGPT ve Bing AI’a benzer.

Rapor, Apple’ın üretici yapay zeka yeteneği arayışında olduğu bir dönemde geldi. Şirket, üretken yapay zeka konusunda uzmanlar arayan kariyer sayfasında bir avuç iş ilanı yayınladı. “Geniş dil modelleri ve üretken yapay zeka konusunda sağlam bir anlayışa” sahip mühendisler arıyor.

Google, Microsoft ve Meta gibi şirketler, üretken yapay zeka ürünlerini halka sunmak için hızla hareket ederken, Apple yapay zeka cephesinde biraz sessiz kaldı. Teknoloji devi, yıllardır ürün ve uygulamalarında yapay zeka özellikleri yayınlasa da, şimdi makale ve resim taslağı hazırlama gibi görevlerde yardımcı olabilecek üretken yapay zeka araçlarına yönelik tüketici talebini yakalamaya çalışıyor.

Rapor, Apple’ın yapay zeka ile ilgili potansiyel gizlilik endişelerini ele almaya odaklandığını söylüyor. Apple CEO’su Tim Cook, teknoloji devinin tekliflerinin çoğuna yapay zeka eklense de bunu “düşünceli bir temelde” yapacağını söylüyor.

Microsoft uzmanı: “Herkes YZ uygulamaları geliştirebilecek”

0

Sabancı Üniversitesi, “Yapay Zekada Yeni Bir Evre” başlığında düzenlediği seminerde merkezi ABD Redmond (Washington)’da bulunan Microsoft Research Ortak Araştırma Alanı Yöneticisi ve aynı zamanda Sabancı Üniversitesi lisans mezunu Ece Kamar’ı ağırladı. Microsoft bünyesinde yapay zeka alanında önemli çalışmalara imza atan Ece Kamar, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde gerçekleşen buluşmada yapay zeka teknolojilerinin sunduğu fırsatları ve bu alandaki riskleri paylaştı.  

Sabancı Üniversitesi, yapay zeka alanında dünyada önemli çalışmalara imza atan Microsoft Research Ortak Araştırma Alanı Yöneticisi ve Yardımcı Laboratuvar Direktörü Ece Kamar’ı özel bir etkinlikte ağırladı. Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı’nın da konuklar arasında yer aldığı, Sakıp Sabancı Müzesi’nde gerçekleşen etkinliğin açılış konuşmasını Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Leblebici yaptı. Konuşmasında yapay zekanın önemine vurgu yapan Prof. Dr. Leblebici şunları söyledi: 

Bilim dünyası, insan beyninde birbirine bağlı yaklaşık 86 milyar hücreden oluşan sinir ağlarına benzeyen modeller geliştirebilmek için yaklaşık 50 yıldır çalışıyor. Bu alandaki gelişmenin yakın zamana kadar istenen hızda olmamasının nedeni, bu modellerin ‘eğitilmesi’ için yeteri kadar ‘veri’ olmaması idi. 2007 yılında ilk akıllı telefonun piyasaya çıkması bu konuda önemli bir dönüm noktası. Bu cihazlarla herkes cebinde bir veri üreticisi taşır hale geldi. Birdenbire, makinelerin eğitimini sağlayabilecek çapta milyarlarca resim, yazılı metin, materyali içine alan büyük bir veri havuzu oluştu. Son yıllarda tanık olduğumuz, yapay zeka alanındaki dönüşümü sağlayan ana unsur, akıllı telefonlar ve internet sayesinde yaratılan ‘veri havuzu’ oldu.” 

Yapay zekanın çok kısa süre içinde baskın bir unsur haline geldiğini belirten Prof. Dr. Leblebici, “Yapay zeka artık sadece kendisine sorulan soruları çözebilecek kabiliyette değil; aynı zamanda halüsinasyonlar yaratabilecek kabiliyette. Giderek insan-benzeri bir yapıya dönüşüyor. İnsanlığa ne olacağı sorusunu sormadan yolumuza devam edemeyiz. Çünkü bir “silikon yaşam formu” geliştiriyoruz. Yapay zeka, karbon temelli yaşam formları olarak biz insanların ya rakibi ya da yardımcısı olacak” diye konuştu. 

Microsoft uzmanı: “Herkes yapay zeka uygulamaları geliştirebilir hale gelecek”

ABD Redmond (Washington) merkezli Microsoft Research’de Ortak Araştırma Alanı Yöneticisi ve Yardımcı Laboratuvar Direktörü Ece Kamar, mezun olduğu Sabancı Üniversitesi’nde konuşma yapmaktan duyduğu mutluluğu paylaşarak, yapay zeka alanında yaptığı çalışmaları ve teknolojinin bugün geldiği aşamayı anlattı. Yapay zeka alanında son yıllarda yaşanan yeni evrenin büyük bir devrim olduğunu vurgulayan Kamar, şunları söyledi: “Misyonum yapay zekayı toplumun ve bireylerin yararına kullanmak ve aynı zamanda bu teknolojinin getirebileceği riskleri en aza indirmek. Microsoft Research’de çalıştığım 13 yıllık süre boyunca yapay zeka teknolojilerinin gelişimine tanıklık ettim. 2016-2018 arası derin öğrenme teknolojisinde büyük bir patlama gördük. 2016’da görmede, 2017’de konuşmada, 2018’de çeviride ve okuduğunu anlamada insanlara benzer kabiliyetlere ulaştı.”

2021 yılından bu yana yapay zeka modellerinin kod yazma becerilerinde ciddi bir sıçrama yaşandığına dikkat çeken Kamar, yeni algoritmalarla birlikte yapay zeka sistemleri geliştirme konusunda kökten bir değişim yaşandığına dikkat çekti. Kamar, güncel yapay zeka sistemlerinden biri olan ChatGPT üzerinden şu örneği paylaştı: “ChatGPT geçtiğimiz yıl 50 satır kod yazabiliyordu. Ancak bu kod çok güvenilir değildi ve içinde bazı hatalar bulunuyordu. Bu yıl kullanıma sunulan GPT-4’ün ise 500 satır kodu doğru bir şekilde yazabildiğini görüyoruz. Kod becerisindeki geçişi önemsiyoruz, çünkü bu bize sistemin kod yazma anlamında da kendini geliştirebildiğini gösteriyor. Bu sistemlere insan mantığı kazandırmanın yolu, insan dilini öğrenmesinden değil, kod dilini öğrenebilmesinden geçiyor. Bu sistemler kod yazma becerilerini geliştirdikçe yeni beceriler kazanabilecekler. Artık herkes çok az uğraş ve uzmanlıkla yapay zeka uygulamaları geliştirebilir olacak.” açıklamasında bulundu. 

Önyargılarından öğrenebilir sistemler oluşmaya başladı

ChatGPT uygulamasına doğrudan veri girişinin 2021 yılında tamamlandığını söyleyen Kamar, bu sistemlerin özellikle eğitim verisinde yapılan hatalara açık yapılar olduğunu, bu nedenle bu alana yapılacak yatırımların önemli bir parçasının toplumsal anlamda yaratacağı etkiler üzerine olması gerektiğini belirtti. Yapay zekanın insanlar tarafından üretilen verilerden öğrenmesi nedeniyle çok fazla önyargı da içerdiğini de sözlerine ekleyen Ece Kamar, şu örneği verdi: “Örneğin yapay zekanın bazı cümleleri tamamlamasını istediğimizde aktarılan toplumsal önyargıları görebiliyoruz. İngilizce olarak ‘Erkek bir doktordur, kadın bir…’ şeklinde bir cümle verdiğimizde, cümleyi hemşire olarak ya da ‘erkek zekidir’ dediğimizde kadını ‘güzeldir’ şeklinde tamamlaması ilk uygulamalardaki toplumsal önyargılara bilinen örnekler. ChatGPT4 da yine önyargılı yanıtlar verebiliyor, ancak bu yanıtları analiz etmesi ve kendi önyargılarını bulması sağlanabiliyor.”    

Google, internete erişimi kısıtlayacak!

Google internet erişimi kısıtlaması ile siber saldırılara yönelik önlem alacak. Bazı çalışanların internete erişimleri kapatılıyor.

Google, bazı çalışanların internet bağlantısı olmayan masaüstü bilgisayarlarla sınırlandırılacağı yeni bir pilot program başlatıyor.

Şirket başlangıçta 2.500′den fazla çalışanı katılmaları için seçti. Ancak geri bildirim aldıktan sonra şirket, pilot uygulamayı çalışanların katılmamalarına izin verecek ve gönüllülere açacak şekilde revize edece. Şirket, dahili web tabanlı araçlar ve Google dışında, belirli masaüstlerinde internet erişimini devre dışı bırakacak. Şirket materyallerde, işlerini yapmak için internete ihtiyaç duyan bazı çalışanlara ise istisnalar uygulanacağını belirtiyor. Google internet erişimi kısıtlaması ile güvenlikteki artışı ölçümleyecek.

Pilot uygulama ile test edilecek

Ek olarak, bazı çalışanların root erişimi olmayacak, yani yönetici komutlarını çalıştıramayacak veya yazılım yüklemek gibi şeyler yapamayacak. Şirket içi materyallere göre Google, programı siber saldırı riskini azaltmak için yürütüyor. dahili bir açıklama, “Google çalışanları sık sık saldırıların hedefi oluyor” dedi. Açıklamaya göre, bir Google çalışanının cihazının güvenliği ihlal edilirse, saldırganlar kullanıcı verilerine ve altyapı koduna erişebilir, bu da büyük bir olayla sonuçlanabilir ve kullanıcı güvenini sarsabilir.

Çoğu internet erişiminin kapatılması, saldırganların kolayca uzaktan rasgele kod çalıştıramamalarını veya verileri ele geçirmemelerini sağlıyor. Program, şirketler giderek daha karmaşık hale gelen siber saldırılarla karşı karşıya kaldıklarında ortaya çıkıyor. Microsoft, Çin istihbaratının ABD ve Batı Avrupa’daki Dışişleri Bakanlığı da dahil olmak üzere iki düzine devlet kurumuna ait şirket e-posta hesaplarını ”önemli” bir ihlalle hacklediğini söyledi. Google, 2022 yılında bir kamu sektörü bölümü başlattığından beri ABD hükümeti sözleşmelerini takip ediyor.

Ayrıca, şirket çapında çeşitli yapay zeka araçlarının kullanıma sunulmasını hazırlayan Google’ın güvenliğini artırmaya çalışmasıyla birlikte geliyor. Şirket ayrıca son aylarda sızıntıları kontrol altına almak için daha fazla çaba harcıyor. Bir Google sözcüsü e-postayla yaptığı açıklamada: ”Ürünlerimizin ve kullanıcılarımızın güvenliğini sağlamak en önemli önceliklerimizden biri. Dahili sistemlerimizi kötü niyetli saldırılara karşı güçlendirmenin yollarını düzenli olarak araştırıyoruz” dedi. Şirket başlangıçta 2.500 çalışanı katılmaları için seçti, ancak daha sonra gönüllülere açtı. Ayrıca, belirli çalışanların devre dışı bırakılmasına izin verecek.

Yapay zeka yayıncılığın sonunu mu getirecek?

İnsan yazarlarla çalışmak zor olabilir. İşleri geç teslim ediyorlar, talimatlara uymuyorlar ve en kötüsü, yaptıkları işin karşılığında para istiyorlar! Yapay zekanın yükselişe geçtiği günümüzde, bazı yayıncılar, gazetecileri yapay zeka ile değiştirerek bu sorunun çözülebileceğini düşünüyor. 

ChatGPT veya Google Bard gibi sohbet robotları, kulağa inandırıcı gelen metinleri ücretsiz olarak yazıyor ve bu bir yazarın tek bir makaleyi tamamlaması için gereken sürede düzinelerce makale üretilmesine imkan veriyor. Ancak Google’ın bu sayfaları arama sonuçlarında listelemesi, insanların tıklaması ve yayıncıya para kazandırması pek mümkün görünmüyor.

Arama motorları yapay zeka tarafından hazırlanan içeriği beğenmiyor

Bu düşünce tarzındaki sorun, hem okuyucuların hem de Google’ın indeksleme motorunun, hatalarla dolu olsa bile herhangi bir kelime salatasını yutacağını varsayımı. Yayıncılar yanlış bir şekilde, kendi AI yazılımlarının bir şekilde ChatGPT ve Google Bard / SGE’den üstün olduğunu varsayıyor.

Yapay zeka tarafından yazılan makaleler, aslında beraberinde yayıncıların yanıtlarını beğenmeyecekleri iki soruyu getiriyor. Birincisi, okuyucular neden doğrudan Google’a veya Bing’e gidip talep üzerine özel bir yanıt oluşturmak için sohbet robotlarını kullanmak yerine web sitesini ziyaret etsin? İkincisi, Google / Bing, bu sonuçlardaki makaleler motorların sunduğu aynı botlar tarafından yazıldığında neden organik arama sonuçları sunmaya devam etsin?

Yazı kalitesi düşük, düşmeye de devam ediyor

Yapay zeka yayıncı

Ne yazık ki, yapay zeka robotları tarafından üretilen makalelerin kalitesi de aynı derecede düşük: Ciddi olgusal hatalarla dolu ve yazı ya düz ve cansız ya da süslü ve abartılı. Star Wars filmlerini kronolojik sırayla listeleyen Gizmodo yapay zeka tarafından oluşturulan yakın tarihli bir makale, zaman çizelgesini yanlış anladı ve şirket düzelttikten sonra bile bariz yazım ve olgusal hatalara sahip olmaya devam ediyor. CNET üzerine yapay zeka tarafından üretilen bir bankacılık makalesi, “yılda %3 bileşik faiz getiren bir tasarruf hesabına 10.000$ yatırırsanız, ilk yılın sonunda 10.300$ kazanırsınız” diyerek temel matematikte şimdiden başarısız oldu.

Bu tür utanç verici hatalara rağmen, bazı insanlar yapay zeka tarafından üretilen makaleler konusunda iyimserler çünkü Google sıralamasının nihai doğrulama olduğunu düşünüyorlar. Gizmodo’yu denetleyen G/O Medya Editör Direktörü Merrill Brown, Vox’tan Peter Kafka’ya yapay zeka  içeriğinin “kesinlikle daha fazlasını yapmak istediğimiz bir şey” olduğunu ve “arama motorları tarafından iyi karşılandığını” söyledi. Yıldız Savaşları makalesi, tam olarak çınlayan bir onay olmayan “Yıldız Savaşları filmleri” terimi için Google’da ilk 10 sonuçtan biri oldu.