Cepte sigorta tuttu

0
Cepkask Genel Müdürü Tayfun Gülgeç
Cepkask Genel Müdürü Tayfun Gülgeç
2004 yılında tüketicilerin satış sonrası tüm ihtiyaçlarını karşılamak için geliştirdiği güvence hizmet paketi ve hediye sigorta ayrıcalıklarıyla sektöre giriş yapan Cepkask kolay erişilebilir ve çözüm odaklı altyapısıyla geliştirdiği www.ekask.com.tr üzerinden de satış rekorları kırıyor. Cepkask Genel Müdürü Tayfun Gülgeç; 2007 yılında faaliyete geçen e- ticaret sitelerinin başarısında ve gelişiminde bireysel ve kurumsal müşterilerinin büyük payı olduğunu vurguladı. Unutmayın cebinizi kılıf korumaz… 2014 yılında ciddi başarı elde ederek   www.ekask.com.tr üzerinden 1 milyon yakın hizmet paketi sattıklarını belirten Gülgeç; 2015 yılında da benzer bir başarı elde edeceklerine inandıklarını belirterek 2020 yılında 10 milyonluk bir satışa ulaşmayı hedeflediklerini belirtti.  “Cebinizi Kılıf Korumaz” diyerek güvence hizmet paketinin önemini vurgulayan Gülgeç; “Garanti asla Cepkask değildir. Garanti üretim hatalarını, Cepkask ise kullanım hataları ve hırsızlıkları karşılayan oldukça geniş hizmetler sunan bir hizmet paketidir. Cep telefonunuzu kılıf değil, Cepkask korur. Hem cebini hem de telefonunu düşünenler Cepkask’ın www.ekask.com.tr adresine girmesi yeterli. Alternatif fiyatlı hizmet paketlerimiz sayesinde hem cebiniz hem de içiniz rahat etsin” dedi.  E- ticaret sitesi üzerinden yaptıkları satış oranları hakkında da bilgi veren Gülgeç; “Satışlarımızın; yüzde 70’i cep telefonlarından oluşuyor. Daha sonra sırasıyla notebook, tablet pc, televizyon ve SLR fotoğraf makineleri geliyor “E-ticaret satışlarımızın yarısı” ekask.com.tr sitesi’nin Cepkask’ın toplam yüzde 47 oluşturduğunun altını çizen Cepkask Genel Müdürü Tayfun Gülgeç; “E-ticaret geleceğin alışveriş şekli bu kaçınılmaz bir gerçek. Dünyada her geçen gün de e- ticaret siteleri alışveriş payını artırmakta. E-ticaret sitemizin teknolojisini  her geçen gün yeniliyoruz. Dünyanın en büyük ve güvenilir güvenlik sertifikasını kullanıyoruz. Tüm işlemler en üst seviyede güvenlik altında yapılıyor” dedi.

Havacılık şirketleri için 3D deneyimi

1
Virtual+Passenger+Experience+Dassault+SystemesDassault Systèmes, son teknoloji ürünü 3D görselleştirme teknolojisi içeren, “Passenger Experience” adı verilen yeni bir havacılık ve savunma endüstrisi çözüm deneyimini tanıttı. Hava taşıtlarında modernleştirme ve önümüzdeki on yıl içinde binlerce hava taşıtının emekliye ayrılacak olması endüstride güçlü bir üretim döngüsünün başlatılmasına neden oldu. Kabin kişiselleştirmede bu teşvik edici yenilik; orijinal özel jet ekipmanı üreticileri, montaj merkezleri, tedarikçiler ve havayollarının kendilerini farklılaştırmak ve müşteri sadakati oluşturmak için kullanabilecekleri etkili bir araç olacak. Dassault Systèmes’in 3DEXPERIENCE platformunu temel alan “Passenger Experience”; mühendislik verilerini, müşterilerin ilk etkileşimi, tasarım onaylama ve doğrulamadan pazarlama kampanyalarına kadar kabin tasarım deneyiminin tüm unsurlarını ele alan güçlü ve görsel 3D tasarımı, pazarlama ve satış uygulamalarına dönüştürmek için son teknoloji ürünü 3D görselleştirme teknolojisi ve etkileşimli içerikler kullanıyor. “Passenger Experience”, uygun maliyetli ve zamandan tasarruf sağlayan aşağıdaki özelliklerle kabin montaj süreçlerini otomatikleştirir ve kabin satın alma ve pazarlama deneyimlerini kişiselleştiriyor:
  • Kabin içi tasarım, geliştirme ve teslimat süreçlerini otomatikleştirmek için gerekli akıllı ‘yapı blokları’ yakalama kuralları, düzenlemeler ve imalat bilgisi;
  • Gerçek zamanlı kabin yapılandırması ve kapsamlı kabin onaylama becerileri tasarım yapılandırmalarında hızlı bir iş dönüş süresi sağlar, mühendislik değişikliklerini azaltır ve fiziksel prototip oluşturulmadan önce son ürünün beklentileri karşılamasını sağlar;
  • Web tabanlı eğitim yazılımı, etkileşimli oyun tabanlı eğitim ve tamamen kapsayıcı 3D görselleştirme içeren farklı biçimlerde eğitim ve görselleştirme içeriği eğitimde verimliliği artırır ve yerdeki kabin ekibi ve hava taşıtı için saha dışında geçen süreyi azaltır;
  • 3D veriler, pazarlama ekiplerine son teknoloji ürünü görüntüler ve videolar sunarak kabin tasarımlarının çok çeşitli pazarlama hedeflerine, dijital kanalara ve cihazlara hızlıca uyarlanmasını teşvik eder ve yüksek maliyetli fotoğraf çekimine duyulan ihtiyacı ortadan kaldırıyor.
Dassault Systèmes Havacılık ve Savunma Başkan Yardımcısı Michel Tellier şunları söyledi: “Hava taşıtı müşterilerinin gerçek zamanlı olarak yaptıkları seçimlerdeki güzellik, etki, pratiklik, fizibilite, maliyet ve faydayı takdir etmelerine olanak sağlamak bu çözümün en önemli hedefidir. Müşterilerimize teslim edilecek ve sonuç olarak özel veya ticari yolculara pazarlanacak olan iç mekana özelleştirme sırasında maksimum harmoni katmak rekabette avantaj sağlar.”

KoçSistem, yeni veri merkezinde yine NetApp’ı tercih etti

0

[Advertorial]

Türkiye’deki üçüncü veri merkezini açma hazırlıklarını sürdüren KoçSistem, bulut bilişim alanında sürekli yenilediği ve güncellediği altyapısında NetApp’la çalışıyor. Kurulduğu 1945 yılından bu yana, müşterilerinin bilgi teknolojisi çözümlerine ilişkin beklentilerini güvenilir, kalıcı ve yenilikçi işbirlikleriyle karşılama hedefiyle yoluna devam eden şirket, 2008 yılından bu yana depolama çözümleri ihtiyaçlarında NetApp ile birlikte yol alıyor. KoçSistem Genel Müdür Yardımcısı Gökalp Bahçeli, NetApp ile birlikte gerçekleştirdikleri son projenin, bugüne kadarki en önemli yatırımlarından biri olduğunu dile getiriyor. Yeni veri merkeziyle mevcut kapasitelerini 10 kat daha artırdıklarını söyleyen Bahçeli, 12 bin metrekareyi bulan bir alanda verilecek hizmetlerin, yönetilebilirlik ve ölçeklenebilirlik anlamında kendileri için son derece kritik olduğunu ifade ediyor. Depolama sistemleri alanında onlarca farklı alternatif olduğuna değinen Bahçeli, yüksek kalite standartlarında verdikleri hizmetlerin aynı başarıyı devam ettirebilmesi için kendini ispatlamış bir şirket ve kendini ispatlamış ürünleri, iyi maliyetlerle almak zorunda olduklarına vurgu yaparken, NetApp’ın bu anlamda başarılı bir şirket olduğunu sözlerine ekliyor. Son üç yıl içinde depolama kapasitelerini yaklaşık 4 kat artırdıklarına dikkat çeken Bahçeli, bunu mevcut ekipleriyle gerçekleştirebildiklerini kaydederken; NetApp teknolojilerinin getirdiği otomasyon, kolay yönetilebilirlik gibi konuların bu noktaya ulaşmada kendilerine yardımcı olduğunu dile getiriyor.
KoçSistem Genel Müdür Yardımcısı Gökalp Bahçeli ve NetApp Türkiye Genel Müdürü Behçet Yumrukçallı
KoçSistem Genel Müdür Yardımcısı Gökalp Bahçeli ve NetApp Türkiye Genel Müdürü Behçet Yumrukçallı
“Çözümlerimizi, KoçSistem’in ihtiyaçlarına göre pozisyonlandırıyoruz” NetApp Türkiye Genel Müdürü Behçet Yumrukçallı, yedi yıldır süren işbirlikteliğinin getirdiği önemli avantajlar olduğuna dikkat çekiyor. KoçSistem’i hiçbir zaman müşteri olarak görmediklerini ifade eden Yumrukçallı, “KoçSistem’i bulut bilişim hizmetleri veren çözüm ortağımız olarak değerlendiriyoruz.” yorumunu paylaşırken sözlerine şöyle devam ediyor: “KoçSistem, bulut bilişim hizmetleri veren bir kurum. Bu kolay bir iş değil, bir müşteriye değil, yüzlerce müşteriye aynı anda hizmet vermekten bahsediyoruz. Bu firmaların anlık, çok farklı skalalardaki ihtiyaçlarına anında cevap vermeleri gerekiyor. Bunu da limitli kaynaklarla ve düşük maliyetlerle gerçekleştirmeleri gerekiyor. Biz, bu noktada devreye giriyor ve kendimize özel çözümlerimizle veri altyapıları oluşturuyoruz.” Yapılan çalışmalara yalnızca donanım olarak yaklaşılmaması gerektiğini kaydeden Behçet Yumrukçallı, performans ve yüksek çalışabilirlik sunan donanımın yanında, çeşitli yazılımlarla ortam yönetiminin kolaylaştırılmasının da önemli olduğuna dikkat çekiyor. Bu ölçekte, yüksek çalışabilirliğin kritik olduğuna değinen Yumrukçallı, kurumun neredeyse yüzde 100 çalışmasının yanında planlı kesintilere bile korunaklı olması gerektiğinin altını çiziyor. Yumrukçallı, KoçSistem için ayrıca felaket kurtarımı için veri replikasyonu çözümü sunduklarını, verileri tekilleştirerek daha az alanda bunların korunmasını sağladıklarını söylerken, KoçSistem’in müşterilerine verdiği performans SLA’lerinin gerçekleşmesine katkı verdiklerini sözlerine ekliyor. “Yazılım tanımlı depolamanın kazandıracağı avantajlara bir adım daha yaklaştık” KoçSistem Genel Müdür Yardımcısı Gökalp Bahçeli, projeyle birlikte devreye aldıkları NetApp çözümlerinin, Yazılım Tanımlı Depolama’nın (SDS) kazandıracağı avantajlara bir adım daha yaklaştırdığını ifade ediyor. Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürüyor: “SDS, işletimsel ve BT kaynak verimliliğini iyileştirirken BT hizmetleri sağlamada çeviklik ve beceri kazandırıyor. SDS, yeni ortaya çıkmakta olan yazılım tanımlı veri merkezi (SDDC) modelinin de bir öğesi. Sanal makineler ve sunucu sanallaştırmalarına benzer şekilde Clustered Data ONTAP fiziksel depolamayı ayrıştırıyor. Bu da NetApp’ın bizim gibi müşterilerinin ihtiyaçları doğrultusunda programlanabilir API (Uygulama Programlama Arayüzü) ve uygulama entegrasyonları aracılığıyla çok kullanıcılı, politika tabanlı (policy based) depolama hizmetleri sunabilmesini sağlıyor.”
Clustered Data ONTAP ile yüksek fayda elde edildi: 
KoçSistem’in geçen yıl kullanmaya başladığı ve yeni projede de tercih ettiği NetApp Clustered Data ONTAP mimarisi, kesintisiz hizmet sunmak isteyen kurumların ihtiyacını karşılıyor. Yazılımın güncel sürümü, işlev durdurmayan operasyanları (NDO) geliştirerek veri güvenliğini ve yönetimini geliştiriyor. Çözüm, BT’nin değişen iş ve uygulama taleplerine uygun olarak kesintisiz şekilde depolama altyapısını şekillendirebilmesine olanak tanırken, birden fazla platformda kullanılabilme esnekliğiyle eşi görülmemiş bir çeviklik kazandırıyor.

Amazon’un ilk şeffaflık raporu!

0
amazon_logo-100049595-galleryAmazon kısa bir süre önce Fortune 500 listesindeki büyük teknoloji şirketlerinden biri olarak ilk resmi şeffaflık raporunu yayınladı. Şirket böylelikle hükümetin kendilerinden ne tür müşteri verilerini talep ettiğine dair de bilgileri paylaşmış oldu. Buna göre 1 Ocak 2015 ile 31 Mayıs 2015 tarihleri arasında Amazon toplamda 813 adet celp talebi aldı e bunlardan 542’sine tam olarak yanıt verdi. Öte yandan toplamda 25 ayrı arama emri ile karşılaştı, bunların sadece 13’ünü tam yanıtlarken, geri kalanlara yanıt vermedi. Amazon’un açıklamasına göre online alışveriş devi 249 ulusal güvenlik konulu taleple karşı karşıya kaldı. Ünlü marka, güvenlik kuvvetlerinin kriminal davalar ve terör çalışmalarına karşı yardıma her daim açık olduklarını ve göreve hazır bulunduklarını bildirirken, ürünlerinin, sistemlerin ya da müşterilerin kullandığı servislerin güvenliğini, gizliliğini ihlal edecek her tür talebe ise karşı olduklarını duyurdu. Amazon yasal olarak böyle bir açıklamada bulunmak mecburiyetinde değil. Öte yandan geçtiğimiz yıl Google, Snapchat, Yahoo ve Twitter gibi mecraların, hatta NSA’in bile halk baskısıyla şeffaflık raporu sunması bir bakıma Amazon için de baskıya sebep oluyordu.

Fidye yazılımlarında patlama

0
mcafeIntel Security, bu yılın ilk çeyreğinde yeni fidye yazılımlarındaki patlamaya, siber casusluk grubu Equation’ın gerçekleştirdiği HDD ve SDD aygıt yazılımı saldırılarına ve Adobe Flash multimedya yazılımını hedef alan kötü amaçlı yazılımdaki önemli artışa dair bilgilere yer veren McAfee Labs Threats Report: May 2015 (McAfee Labs Tehdit Raporu: Mayıs 2015) başlıklı raporunu Haziran’da yayımladı. 2015 yılı ilk çeyreğinde yeni fidye yazılımlarında yüzde 165 oranında artış görüldü. 2015 yılı ilk çeyreğinde McAfee Labs yeni fidye yazılımlarında yüzde 165 oranında bir artış kaydederken, tespiti zor CTB-Locker ailesinden Teslacrypt adında yeni bir fidye yazılımının yanı sıra, CryptoWall, TorrentLocker ve BandarChor’un yeni versiyonları bu artışın sebebi olarak gösteriliyor. McAfee Labs’a göre;  güvenlik yazılımı açıklarını bulmak için kullanılan akıllı teknikler, daha yüksek kalitede oltalama (phishing) e-postaları ve suç ortaklarına siber ortamı oltalama mesajlarıyla doldurması karşılığında belirli yüzde ile fidye ödeyen “iştirak” (affiliate) programı CTB-Locker’ı başarı kılan nedenler arasında gösteriliyor. McAfee Labs, organizasyonlar ve bireylerin, Intel Security oltalama testi (Intel Security Phishing Quiz) gibi araçların kullanımı dahil olmak üzere öncelikli olarak oltalama e-postalarını nasıl fark edeceklerini öğrenmesi gerektiğini öğütlüyor.   Kötü amaçlı Adobe Flash yazılımları yüzde 317 oranında arttı. İlk çeyrekte yeni Adobe Flash aygıt yazılımı örneklerinde de yüzde 317 oranında artış görüldü.  Araştırmacılara göre bu artışın çeşitli sebepleri var: Adobe Flash’ın teknoloji olarak popüler hale gelmesi; kullanıcıların mevcut Adobe Flash yamalarını geç uygulaması; ürün zafiyetlerini kullanmak için geliştirilen yeni yöntemler; Adobe Flash dosyalarını (.swf) çalıştırabilen mobil cihazlardaki ani artış ve bazı Adobe Flash saldırılarını (exploit) tespit etmede yaşanan zorluk. Araştırmacılar, saldırı araçları (exploit kit) geliştiricilerinin Java arşivi ve Microsoft Silverlight zafiyetlerini bırakıp Adobe Flash zafiyetlerine yönelmeye başladığını gözlemliyor. McAfee Labs kıdemli başkan yardımcısı Vincent Weafer, Flash gibi bir ürünün popüler olmasından dolayı, muhtemelen milyonlarca kullanıcıyı tehdit eden güvenlik sorunlarını proaktif bir şekilde tespit ederek ortadan kaldırma konusunda çok büyük bir sorumluluğa sahip olduklarını belirtiyor. Weafer, “Bu araştırma teknoloji sektörünün siber güvenlik alanında avantaj kazanmak amacıyla, tehdit istihbaratını paylaşan ortaklarla yapıcı bir çalışma içerisinde olabileceğinin çok güzel bir göstergesi” diyor. Alıcıların zafiyetleri önlemesine eksiksiz destek sağlamak için, McAfee Labs organizasyonların ve bireysel kullanıcıların ürünlerini en güncel güvenlik yamalarını kullanarak güncelleme konusunda daha özenli olmasını tavsiye ediyor.

Mobil uygulamaları bir kez kullanıp atıyoruz!

0
mobile-apps-pile-ss-1920-800x450Localytics tarafından sunulan rapora göre 2014 yılı boyunca mobil cihaz kullanıcılarının indirdiği mobil uygulamaların neredeyse dörtte biri sadece bir kez kullanıldı. İndirilen uygulamaların yaklaşık olarak yüzde 20’si bu kadere mahkum kalırken, 11 ya da daha fazla defa açılan uygulamaların oranı yüzde 39’dan yüzde 34’e düşmüş. En çok kullanımından vazgeçilen uygulamalar ise beklendiği gibi sayısı bir hayli fazla olan oyunlar! Amerika Birleşik Devletleri’nde ise durum biraz daha farklı. ABD’li akıllı telefon kullanıcıları diğer bölgelere oranla uygulamalara daha sadık davranıyor. Bundaki en büyük sebep ise reklamlı uygulamaların tekrar çalıştırmalarda izlediği “tekrarlanmama” kuralları. ABD’deki “sadece bir kez kullanılan uygulama” oranı sadece yüzde 19. Amerika dışında ise uygulamaları “terk etme” durumu çok daha fazla. Özellikle de Çin’de uygulamaların bir kere kullanılma oranı yüzde 37. Bir önceki yıl bu oran yaklaşık olarak yüzde 26 idi.

DYRE tekrar hortladı

0
Bilgisayar korsanları yeni saldırı teknikleri geliştirdikçe bunları kullanarak maddi kazanç elde etmek için kullanıyorlar. 2015 ve sonrasında finans, bankacılık ve ödeme sistemlerini hedef alan saldırıların yoğunluğu gittikçe artıyor. 2015’te perakende ve bankacılık sektörünün etrafında gelişecek tehditler şiddetini daha da artırdı. Artan saldırılar, finansal kuruluşların tüm çevrimiçi hizmetlerinin güvenliği için iki adımlı güvenlik doğrulama sistemlerini zorunlu kılıyor. Trend Micro Akdeniz Ülkeleri Genel Müdürü Yakup Börekcioğlu‘nun konu hakkındaki görüşleri bu videoda.

AB, veri güvenliğinde anlaştı

0
eu-flag-ss-1920Yaklaşık 3 senedir devam eden Avrupa veri güvenliği ve gizliliği yasama çalışmaları en sonunda nihayetine eriyor. Avrupa Konseyi bakanları genel anlamda bir fikir birliğine vardılar ve bir sonraki aşamaya geçmek için yıl sonuna kadar tüm gerekli içeriğin hazırlanmasına onay verdiler. Avrupa Komisyonu, Parlamento ve Konsey’in de dahil olduğu üçlü çalışma için oldukça hevesli olduklarını bildirirken, 2015’in sonuna kadar sonuca varmak istediklerini yinelediler. Palamento ise konuya destek vereceğini Mart 2014 tarihinde açıklamıştı ancak Avrupa Konseyi (Liderler zirvesi)’nde çoğu başlıkta yeniden görüşmeye gidilmesini söylemişti. Avrupa Birliği Savunma Bakanları tarafından açıklanan genel yaklaşıma dair maddeler ise şu şekilde; – Veri güvenliği konusunda AB genelinde tek bir yasalar bütünü geçerli olacak, bölgedeki iş dünyası operasyonlarının üzerindeki yük (gereksiz admin gereklilik kuralları ve diğer bildirimler) azaltılacak. – Unutulma Hakkı ve vatandaşların bilgilerinin tehlikede olması durumlarında çözüm için daha geçerli yasaların oluşturulması. – AB dışındaki firmaların, Birlik içindeki şirketler ile çalışırken aynı yasalara uyma zorunluğunun getirilmesi. – Veri güvenliği ile ilgili yasama organlarının güçlerinin yükseltilmesi, etkinliğin arttırılması. Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen bazı isimler bu çalışmaların aslında politik kararlar olduğunu ve amacın sadece vatandaşı korumak olmadığını dile getiriyor. Dijital haklar organizasyonu olarak bilinen Access ise Konsey’in metninin pek çok açıkla dolu olduğunu söylüyor, mevcut yasa tasarılarının halkın bilgilerini izinsiz olarak şirketlerin kullanmasına izin verdiğini, değişimin olmayacağını savunuyor. Bir sonraki üçlü görüşme ise 24 Haziran tarihinde gerçekleşecek.

Hosting Festivali Ankara’da sahne aldı

0
Ülkemizde hosting, verimerkezi, bulut servis sağlayıcılarına yönelik ilk ve tek organizasyon olarak bilinen Hosting Festivali, Ankara’lı teknolojiseverler ile buluştu. Temel amacı sektör standartlarını yükseltmek ve sektör oyuncularını bölgemiz için rekabetçi konuma getirebilmek olan etkinliğin hedefi ise teknik düzeyde gerçekleşen etkinlikler kadar idari, hukuki ve pazarlama alanlarına da yoğunlaşabilmek. Etkinlikte Türkiye hosting sektörünün uzman isimlerinden Selçuk Saraç ile sizler için sohbet ettik. Tam gün süren etkinlikte diğer konuşmacılar ile yaptığımız video röportajları ise isimlerine tıklayarak izleyebilirsiniz. Huzeyfe Önal Av.Sertel Şıracı İsmail Tunalı

Amazon dronelar için devletle savaşacak!

0
image-gallery-01._V367570019_Amazon’un insansız hava araçları ile kargo teslimatı gerçekleştirdiği ve üzerine büyük yatırım yaptığı Amazon PrimeAir servisinin önünde büyük bir tehlike duruyor: Drone yasaları. ABD’de şehirlerin üzerinde drone uçuranlara dair büyük bir tepki oluşmuş durumda. Komşularının pencerelerini gözetleyenler, açık pencerelerden içeri drone sokan yaramaz çocuklar veya kötü niyetli drone sahipleri kadar, hava trafiğini tehlikeye sokan sorumsuz drone sahipleri de bulunuyor. Dolayısıyla pek çok eyalette, drone’ların uçurulmasına dair özel yönetmelikler devreye giriyor. Bu yeni kurallara göre, drone’ların, kullanıcının göz temasından çıkmayacak şekilde uçurulması ve güneş battıktan sonra drone uçurulmaması gibi uygulamalar var. Amazon, her eyaletin kendine göre kurallar koyması halinde, ülke çapında bir insansız kargo servisi işletmenin mümkün olmayacağını dile getirerek, bu tür kurallara karşı hukuki karşı atağa geçeceğinin sinyallerini veriyor. Buna göre, Amazon hem yargıda hem de lobiler üzerinden yasama organları üzerinde baskı oluşturarak, ABD’deki drone yasalarının, insansız hava kargo şirketlerinin işini etkilemeyecek şekilde düzenlenmesini sağlayacak. Eğer Amazon’un planları gerçek olursa, normal vatandaşlar belirli kısıtlamalara uyarak drone uçurmak durumunda kalırken, kargo şirketi işletme lisansına sahip Amazon PrimeAir gibi şirketler, kısıtlayıcı yasalara takılmadan drone uçurabilecekler. Bakalım Amazon büyük savaşında başarılı olabilecek mi?

Temiz enerji için milyarlarca dolar yatırım geliyor

0
İnsanoğlu son 100 yıldır çevreyi çok ağır bir şekilde kirletiyor. Bunun geri dönüşünün olmayabileceğini tartışmaya başladığımız süre sadece son 30 yılı kapsıyor. Yani birilerinin insanlığı aklın yoluna davet etmeye kalkışması için 70 yıl geçmesi gerekmiş. Son 30 yılı da, çevreyi kirletmeye son verip vermemeye karar vermek için harcadık. Neyse ki, dünya artık çevre konusunda bilinç sahibi olmaya başlıyor ve hem ülkeler hem de dev kurumlar, dünyanın yaşanabilir bir yer olmaya devam edebilmesi için, temiz enerji kullanmanın şart olduğunu kavradılar. Bu bilinçlenmenin en büyük kanıtı da temiz enerji üretiminin ve kullanımının geniş kalabalıklara yayılması. Güneşten veya rüzgardan elektrik üretmek bugün keşfedilen bir teknoloji değil ancak bugüne kadar bu teknolojilere, “ihtiyacı karşılayacak kadar güçlü değiller, gereksizler, çok pahallılar,” gibi bahanelerle yaklaşmak popülerdi. Şimdiyse dev teknoloji şirketleri, temiz enerji üretmek ve kullanmak konusunda kararlı adımlar atmaya başladılar. ABD’de NASA’yı uzaya taşına uzay gemilerini üreten Elon Musk’ın kurduğu Tesla’nın, Powerwall isimli bir temiz enerji ürününü geniş kullanıma açması, Almanya’da Mercedes’in hemen benzer bir ürünle ortaya çıkması, dev şirketlerin temiz enerjiye verdiği önemi gösteriyor. Elbette bu şirketlerin amacı, bu ürünlerden kar elde etmek ve modern dünyadaki yeni nesil enerji pazarının hakimi konumuna yükselmek. Bu alanda faliyet gösteren şirketlerin ise hayalci olduklarını söylemek mümkün değil zira, eskinin aksine, devletler de onlara büyük destek veriyor. Şubat ayında, ABD’de Obama yönetimi, Clean Energy Investment Initiative adını verdikleri bir programla, temiz enerji üreten ABD şirketlerine 2 milyar dolarlık fon aradıklarını duyurdu. Şu anda bu fonda, temiz enerji alanına yatırım yapan fonların toplamı 4 milyar doları buldu. Bu dev bütçenin yatırımcıları sadece güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, dalga enerjisi gibi klasik alanlara yatırım yapmayacak, aynı zamanda uzun yıllardır teknoloji dünyasının önündeki şişe ağzını oluşturan pil teknolojilerini de geliştirecekler ve böylece çok daha uzun süre dayanan piller ortaya çıkacak. Bu da, dijital dünyanın çok daha hızlı şekilde günlük hayatın içine sızması anlamına gelecek. Giyilebilir cihazlar büyük hızla yaygınalaşacak, evimizde kullacacağımız, internete bağlı küçük nesnelerin çeşidi hızla artacak ve fiyatları da ucuzlayacak. Yani, çevreyi kurtarmak ve daha yaşanılır bir dünya oluşturmak için  gösterilen çaba aynı zamanda teknolojinin hayatımıza çok daha hızlı ve efektif şekilde yayılmasını sağlayacak.

“Hedef liderlik”

0
Yaptığı yatırımlarla Türkiye baskı pazarında liderliğe oynayan Samsung, sunduğu baskı teknolojileriyle işletmelere verimliliği ve tasarrufu garanti ediyor. Konuyla ilgili düzenlenen toplantıda Samsung Electronics Kurumsal Baskı Çözümleri Grup Müdürü Emre Feyizoğlu ile sohbet ettik.

SAS dünyayı “Nesnelerin Analitiği” ile tanıştırıyor

0
5 yıl içinde sayısının 26 milyara ulaşacağı öngörülen “birbirine bağlı” cihazların oluşturduğu Nesnelerin İnterneti kavramı, sadece analitik yaklaşımla adreslenebilecek bir büyük veri fırsatını da beraberinde getiriyor. Dünya ekonomisine 1,9 trilyon$ gibi çok büyük bir ek değer katması beklenen Nesnelerin İnterneti bu değeri ancak ortaya çıkardığı büyük verinin anlık olarak analiz edilip buna uygun aksiyonlar alınabilmesi ile yaratabilir. SAS, bu duruma ortaya attığı “Nesnelerin Analitiği” kavramıyla çözüm getiriyor. Gartner 2020 yılına gelindiğinde dünyada birbirine bağlı neredeyse cihaz sayısının 26 milyara ulaşacağını, Cork Institute of Technology ise 20 yıl içinde tek bir kişinin yaklaşık 5000 “nesneyle” bağlantılı olacağını tahmin ediyor. Her an veri üreten tüm bu “nesnelerin” birbirleriyle bağlantılı olması “Nesnelerin İnterneti (Internet of Things)” adlı kavramı ortaya çıkarıyor. Gartner, Nesnelerin İnterneti ile bu cihazların dünya ekonomisinde yaklaşık 1,9 trilyon $ değer artışı sağlayacağını öngörüyor. Giderek daha geniş bir hale gelen “Nesnelerin İnterneti” beraberinde sadece gelişmiş analitik ile adreslenebilecek bir büyük veri fırsatını ortaya çıkarıyor. Dünya analitik lideri SAS bu noktada ortaya “Nesnelerin Analitiği (Analytics of Things)” kavramını çıkarıyor. Yeni Analitik Kültürü Makine endüstrisi, telekom, otomotiv, perakende, havacılık ve sağlık sektörleri başta olmak üzere çok geniş bir alanda Nesnelerin Analitiği yaklaşımı sayesinde, sorunların önceden belirlenmesi, anlık otomatik önlemlerin alınabilmesi, geleceğe yönelik tahminlerin yapılabilmesi ve kaynakların verimli kullanılabilmesi mümkün oluyor. Modern bir petrol sondaj platformunun günde yaklaşık 8TB, bir Boeing 787’nin 1 saatlik uçuşta ortalama 40TB veri ortaya çıkardığı düşünüldüğünde, ortaya çıkan bu büyük veriyi yüksek performansla, gecikme yaşanmadan, anında analitik süreçlerden geçirebilecek güçlü araçlara ihtiyaç var. Dünya analitik lideri SAS yüksek performanslı analitik çözümleri ile bu yeni analitik kültüründe öncü konumda yer alıyor. SAS Event Stream Processing Engine, SAS High-Performance Analytics, SAS Asset Performance Analytics ve SAS Cloud Analytics gibi araçlar ile yüksek hacimli, gerçek zamanlı ve gecikmesiz analitik yapılarak hızlı karar ve aksiyon alınabiliyor. Böylece Nesnelerin İnterneti’nin ortaya çıkardığı gerçek değer Nesnelerin Analitiği yaklaşımıyla değerlendirilebiliyor. Nesnelerin Analitiği, yollara yerleştirilen sensörlerle trafik sıkışıklıklarını belirleyip trafik akışını optimize etmekten, üretim bantlarında oluşabilecek problemleri önceden belirleyip üretimin aksamamasını sağlamaya, uçakların ürettiği veriyi inceleyerek güvenlik sistemlerini geliştirmekten bir mağaza müşterisine eline aldığı ürünle ilgili dijital ekranda anlık teklifler sunabilmeye kadar çok geniş bir yelpazede iş ihtiyacını adresliyor. Nesnelerin İnterneti’nden değer yaratmanın yolunun Nesnelerin Analitiği olduğunu söyleyen SAS Türkiye Genel Müdürü Hakan Erdemli, “Bu değeri oluşturmak için gerekli olan teknolojide dünyada lider ve öncü konumda bulunuyoruz. Büyük veri, gelişmiş analitik ve gerçek zamanlı karar alma yeteneği bir araya geldiğinde ortaya sınırsız fırsat çıkıyor. SAS olarak ortaya çıkardığımız Nesnelerin Analitiği kavramı analitiğin gücünün dünyayı nasıl değiştirebildiğini gösterecek.” şeklinde konuştu.

Samsung, baskı teknolojilerine yatırım yapıyor

0
Emre+Feyizoglu++%26++Tansu+YegenSamsung, Türkiye baskı pazarındaki trendler ve sunduğu rekabetçi teknolojileri hakkında bilgilendirme yapmak üzere bir toplantı organize etti. Samsung Electronics Türkiye Başkan Yardımcısı Tansu Yeğen ve Kurumsal Baskı Çözümlerinden Sorumlu Grup Müdürü Emre Feyizoğlu’nun ev sahipliğinde gerçekleşen buluşmada, kurumlardaki dijital dönüşüm ile birlikte değişen ihtiyaçlara yanıt veren Samsung baskı çözümleri hakkında bilgi verildi. Yeni nesil kurumsal iş çözümlerinin, günümüz iş dünyasında rekabet avantajı sağladığına dikkat çeken Samsung Electronics Türkiye Başkan Yardımcısı Tansu Yeğen, “Baskı çözümleri, hem yerel hem de küresel arenada ciddi yatırımlar yaptığımız ve iddialı olduğumuz bir pazar. Akıllı Ofis vizyonumuzun bir parçası olan baskı çözümleri alanında tüm ihtiyaçları karşılayan teknolojilerimizle, kurumların Bilgi Teknolojileri (BT) politikalarıyla uyumlu yeni iş ortamlarının oluşturulmasında önemli bir rol oynuyoruz” dedi. Türkiye baskı çözümleri pazarında Samsung’un %20’lik pay sahibi olduğunu belirten Tansu Yeğen, pazara dair öngörülerini ise şöyle özetledi: “IDC tarafından gerçekleştirilen BT Satınalma Araştırması’nın verilerine göre, Türkiye’de BT Pazarı’nın 2012’den 2017 yılına kadar %25 oranında bir büyüme gerçekleştirmesi öngörülüyor. Aynı araştırma kapsamında baskı çözümlerinde de benzer bir büyüme trendi beklenirken; kurumların, verimliliklerini arttıran ve yaklaşık %30’a kadar maliyet tasarrufu sağlayan Baskı Yönetim Hizmetleri’ne olan ilgisi yüksek. Samsung sponsorluğunda McKinsey tarafından yapılan Sektörel BT Yatırım Araştırması’na göre ise, Baskı Yönetim Hizmetleri 2014-2015 yılları arasında %50 oranında büyüme beklentisi ile yine öne çıkıyor. 2014 yılında Türkiye’de 42 milyon dolar olarak ifade edilen Baskı Yönetimi Hizmetleri pazarı için 2015 yılındaki beklenti 62 milyon dolar. IDC’nin 2014 yılı verilerine göre, Türkiye lazer baskı çözümleri pazarı yıllık yaklaşık 620 bin adetlik bir hacme sahip. Ciro bazında bakıldığındaysa, yaklaşık 236 milyon dolarlık bir pazardan bahsediyoruz. Samsung olarak, baskı çözümlerinde sahip olduğumuz yaklaşık %20’lik pazar payı ve giderek artan satışlarımızla liderliğe oynuyoruz.” Mobil baskı hizmetleri tarafında da dünyada ilkleri ürettiklerini ifade eden Yeğen; “2013 yılında dünyadaki ilk NFC (Near Field Communication) yazıcıyı ürettik. 2014 yılında ise Android işletim sistemine sahip yazıcılarımızla, global baskı pazarında bir başka ilke imza atmanın gururunu yaşadık. Girdiği tüm pazarlarda liderliğe oynayan ve en yeni teknolojileri üretmeyi hedeleyen Samsung’un, aynı başarısını baskı çözümleri alanında ortaya koyması, bizler için hem çok önemli hem de gurur verici” dedi. Tansu Yeğen: “Baskı çözümlerinde agresif bir büyüme trendi içindeyiz” Samsung’un baskı pazarındaki hedefleri kapsamında, ekibini ve kanal yapısını büyüterek oldukça agresif bir büyüme trendi içinde olduğunun altını çizen Tansu Yeğen, kurumlara çok daha etkin bir şekilde temas etmek amacıyla yeni dönemde pek çok distribütörlük ve iş ortaklıkları gerçekleştirdiklerini de vurguladı. Tansu Yeğen sözlerine şöyle devam etti; “Bu konuda, Türkiye’de alanının en iyisi ve etkini diyebileceğimiz Koyuncu ve Arena ile distirbütörlük anlaşmalarımız bulunuyor. Koyuncu ve iş ortakları ile tüketiciye hitap ederken; Arena ve iş ortakları ile Kurumsal Pazara teknolojilerimizi sunuyoruz. Önüzümdeki dönemde ekibimize ve iş ortaklarımıza yapacağımız yatırımlarla kapsama alanımızı daha da genişleteceğiz” dedi. En çok tercih edilen çözüm: Mobil cihazlardan yazdırma ve tarama Son yıllarda yazıcı ve baskı pazarında tercihlerin değiştiğini belirten Samsung Electronics Kurumsal Baskı Çözümleri Grup Müdürü Emre Feyizoğlu, günümüzde işletmelerin baskı sistemi ihtiyaçları arasında maliyet tasarrufu, çevresel ve finansal sürdürebilirlik, mobil yazdırma, güvenlik, merkezi yönetim, uyumluluk ve dokümantasyon süreçlerinin otomatize edilmesi gibi önceliklerin yer aldığına dikkat çekerek; Samsung olarak öncelikli odaklarının kurumların bu ihtiyaçlarını kabul edilebilir maliyetlerde karşılayabilecekleri doğru ürün ve çözümleri sunmak olduğunu söyledi. Emre Feyizoğlu, son 5 yıllık süreçte en çok tercih edilen hizmetleri ise şu şekilde sıraladı: “Mobil cihazlardan iş gönderme, bulut tabanlı yazdırma servisleri ve NFC yazdırma çözümleri ilk sırayı alırken, personel kartları ve pin kodu kullanarak fotokopi ve baskı işlemlerinin güvenliğini arttıran kartlı sistem yazılımları, merkezi cihaz yönetimi ve kullanıcı/proje bazlı detaylı raporlama uygulamaları da tercih edilen hizmetlerin arasında yer alıyor.” Emre Feyizoğlu: “Müşterilerimizin doküman süreçleriyle ilgili öngörülemeyen maliyetlerini ortadan kaldırıyoruz” Emre Feyizoğlu, Samsung yazıcı ve baskı çözümlerinin kurumlara sağladığı maliyet avantaj ve tasarrufları hakkında şunları söyledi: “Baskı yönetim hizmetleri kapsamında sunduğumuz hizmetlerle, müşterilerimizin 4-5 yıllık süreçte hesaplanamayan ya da öngörülemeyen maliyetlerini ortadan kaldırarak; finansal sürdürülebilirliklerine ciddi katkılar sağlıyoruz. Bunun dışında yerinde servis hizmeti sayesinde, satın alma ve BT ekiplerinin asıl görevlerine odaklanmalarına yardımcı oluyoruz. Müşterilerimiz, sunduğumuz dokümantasyon güvenlik ve takip yazılımları sayesinde kişi/departman bazında baskı maliyetlerini anlık olarak takip edebiliyor; gereksiz ya da aşırı baskı faaliyetlerini tespit ederek engelleyebiliyor.” Gelişen ve yaygınlaşan Doküman Yönetim Sistemleri’nin yazıcı ve sarf malzemesi pazarına olan etkisine de değinen Feyizoğlu, “Baskı ve fotokopi işlerinin takibi, raporlanması ve kurumsal firmalara özel uyarladığımız baskı kural ve politikaları ile işletmeler, artık baskı hacmini ciddi anlamda kontrol altına alabiliyorlar. Bu tarz çözümler, çalışanların dokümanlarını güvenli bir şekilde yazdırmalarına olanak sağlayarak; sadece yetkilendirilmiş kullanıcıların kimlik kartlarını okutarak yazdırma, kopyalama ve tarama işlemlerini gerçekleştirmelerini sağlıyor” dedi. Samsung kısıtlı bütçesi olan KOBİ’lere özel ve düşük maliyetli etkili çözümler sunuyor Samsung, büyük kurumlara sunduğu kurumsal paket çözümlerinin yanı sıra özellikle geçtiğimiz yıl lansmanını yaptığı Samsung Business Core baskı çözümleriyle KOBİ’lerin (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler) yardımına da koşuyor. Yalın BT altyapısına sahip KOBİ’lere, herhangi bir sunucu gereksinimi olmadan güvenli yazdırma olanağının yanı sıra belge iş akışı ortamının yönetilmesi ihtiyacını kolayca ve düşük maliyetlerle karşılama imkanı sunuyor. Baskı Çözümleri Pazarında ‘İlk’leriyle Samsung 1982 yılından bu yana pazarda üretim yapan Samsung; pazara aşağıdaki ilkleriyle de imzasını attı: 2010 İlk Wi-Fi Direct Yazıcı 2011 Dünyanın İlk Çift Çekirdek İşlemcili Yazıcısı 2013 İlk NFC (Near Field Communication) Yazıcısı 2014 İlk Android Çok Fonksiyonlu Yazıcısı

Yeni teknolojilere müşteriler ilham veriyor

0
1990 yılında kurulan Genesys, o günden bu yana müşteri hizmetlerinin daha üst seviyelere taşınmasına öncülük ediyor. Genesys’in müşteri deneyimi platformu ve çözümleri, şirketlerin müşterileriyle tüm temas noktalarından, kanallardan ve etkileşimlerden faydalanarak sorunsuz iletişim kurmasına yardımcı oluyor. Bu çözümler, şirketlerin farklı müşteri deneyimleri sunarak gelirlerini ve müşteri sadakatini arttırmalarını sağlıyor. Genesys Müşteri Deneyimi Platformu tabanlı çözümleri, işletmelerin etkileşimleri bilinçli şekilde yönetmesine ve müşteri memnuniyetini üst düzeye çıkarmasına olanak sağlıyor. Biz de konuyla ilgili Genesys Bölge Pazarlama Yöneticisi Atalay Aktaş ile bir röportaj gerçekleştirdik.

Yerli uçak için şirket kuruldu!

0
TRJ+328+HAVAABD merkezli bir uzay ve havacılık sistemleri şirketi olan Sierra Nevada Corporation (SNC) en yeni yüzde yüz iştiraki olan TRJet Havacılık Teknolojileri Anonim Şirketi’nin (TRJet) kuruluşunu duyurdu. SNC’nin, Bölgesel Uçak Projesi kapsamında ülkenin ilk bölgesel jet uçağını üretmek üzere, 27 Mayıs 2015 tarihinde T.C. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının desteğiyle Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret A.S. (STM) ile imzaladığı Mutabakat Zaptı’nın ardından beklenen açıklama Paris Air Show fuarında geldi. Merkezi Ankara Merkezi Ankara’da bulunan bir Türk şirketi olan TRJet, Bölgesel Uçak Projesinin yanı sıra ticari havacılık sektöründe de hizmet verecek. Kısa bir süre önce başlatılan Bölgesel Uçak Projesinde Türkiye’nin ilk yerli yolcu uçağı TRJ628’in üretimine giden ilk adım olarak Dornier 328 (D328) uçaklarının modernize edilmiş bir versiyonu olan TRJ328’’den yararlanılacak. TRJ328 uçaklarının yanı sıra diğer çeşitleri de üretip satacak olan TRJet şirketi Türkiye’nin ilk yerli yolcu uçağının hayata geçirilmesinde çok önemli bir rol oynayacak. Dünya havacılık pazarına açılacak TRJet, iki saygın havacılık şirketi SNC ve 328 Support Services GmbH (328 SSG)’nin ortak mirasından aldığı güçle, modern Alman uçak mühendisliği ile sektördeki en yeni modifikasyon standartlarını bir araya getiren bir havacılık ve uzay şirketi oluşturacak. Türk hükümeti, bu teknolojiden ve Dornier’in ticari havacılığın başlangıcına kadar dayanan yenilikçilik mirasından yararlanarak Türkiye’nin mevcut sivil havacılık sektörünün büyümesini desteklemenin yanı sıra ülkenin dünya havacılık pazarına açılmasını da sağlayacak. Hâlihazırda dünyanın 85 ülkesinde sertifikalandırılmış olan 328 modeli ABD, İsviçre, Almanya, Birleşik Krallık ve Danimarka gibi çok sayıda ülkede halen kullanılıyor. “Ulaşımın çehresi değişecek” SNC şirketinin başkanı Eren Özmen yaptığı açıklamada “Teknoloji, araştırma, işbirliği ve onlarca yıllık tecrübe birleşiminin TRJet’in gelecekte Türkiye’de ve dünya çapında başarılı olabilmesi için doğru reçete olduğuna inanıyoruz. TRJet’in, Türkiye’deki ortaklarımızla ve Türkiye’nin Bölgesel Uçak Projesi’ne dahil olanların azmi ve desteğiyle birlikte, Türkiye’de ulaşımın çehresini değiştirecek bir uçak üretme yolculuğunda başarılı olacağına inancımız tam” şeklinde konuştu. Yarım asrı aşkın tarihinin büyük bir bölümünde uluslararası girişim fırsatlarının takipçisi olan SNC’nin Türkiye’de de yıllardır çeşitli iş ilişkileri bulunuyor. SNC şirketinin Türk asıllı sahipleri Başkan Eren Özmen ve CEO Fatih Özmen bu yeni kurulan şirkette de yönetim kurulu üyesi olarak liderlik görevi üstleneceklerinden, TRJet aynı zamanda Özmen çiftinin Türkiye Cumhuriyeti’ndeki yatırımlarını da güçlendirmiş olacak. Sadece ülke içerisinde sınırlı kalmayacak olan TRJet, istihdam sağlayıp, yerli firmalardan da faydalanarak, bölge ekonomisine önemli katkılarda bulunmanın yanı sıra Türkiye’nin gelişmekte olan sivil havacılık sektörünü kalkındırmaya devam edecek.

Telekom şirketleri için 39 milyar dolarlık fırsat

0
TelecomSabit, mobil ve loT trafiğin beklenen büyümesiyle mücadele eden Avrupalı operatörler, Bulut teknolojisinin yüksek derecede optimize edilmiş teknolojisinden ve işletme tasarımından esinlenerek yeni teknoloji tasarımları ve standartları üzerinde çalışıyor. Küresel yönetim danışmanlığı Arthur D. Little (ADL) ve Alcatel-Lucent’ın endüstriyel araştırma ve danışmanlık kolu Bell Labs Consulting’in yayınladığı Geleceği NFV ve SDN ile Yeniden Şekillendirmek adlı yeni rapor, Bulut Servis Sağlayıcı olma yolunda telekom endüstrideki rekabetin nasıl şekilleneceğini ortaya koyuyor. Yeni raporda, ADL ve Bell Labs, Network Functions Virtualization (NFV) ve Software-Defined Networks (SDN)’nin Servis Sağlayıcıların şebekelerine stratejik değerini ve etkisini ilk kez gözler önüne serdi. Çalışmada öne çıkan noktalar şöyle: 1- Servis Sağlayıcılar yeniden konumlanmak için hızlı ve bir amaç doğrultusunda hareket etmeli Şebeke sanallaştırma teknolojileri, geleneksel taşıyıcıların pazar payını hızla eritebilecek yeni rakipleri pazara kazandırıyor. Şebeke sahipliği, servis sağlamak için artık ön koşul olmadığından sanal olarak herkes servis sağlayıcı olabilir. Bankalar, perakendeciler ya da medya şirketleri gibi kurumsal müşteriler kitlesel telekomünikasyon pazarına el atarak geleneksel telekom şebekelerine güçlü alternatifler olabilirler. Geleneksel sağlayıcılar bu yeni sınıf kitle-pazar rakiplerini hem gözlemleyip hem de bu durumdan faydalanmalı. Ayrıca onları daha değerli ürünlere ve hızla büyüyen 18 Milyar Euro değerinde IT güvenlik faaliyeti ve 17 Milyar Euro değerinde bulut servisi pazarı ve yeni gelişen erişime dayalı olmayan toptan satış faaliyeti gibi servis segmentlerine taşıyacak şebeke fonksiyonları geliştirmeliler. 2- Öncü müşteriler ve partnerlerle geleceği yeniden yaratmak Telekomünikasyon endüstrisi şebekeleriniyüksek seviye bir programlanabilirliğe hazırlarken, ihtiyaç duyulan anlık-bağlantıların sağlanması için tedarikçilerle ve devlet organlarıyla çok daha yakından çalışmak zorundalar. 3- Basitlik, Yakınsama, Sanallaştırma ve Otomatize etme Son 20 yıldır yaşananşebekelerdeki IP modernizasyonu, eski şebeke fonksiyonlarını yaşatmave ayrıkyönetim sistemlerine duyulan ihtiyaçnedeniyle tam olarak gerçekleştirilemedi. Öncelikle şebeke fonksiyonelliğini konsolide edenve eski donanımlarından kurtulacak olan Telekom operatörleri, hep hedeflenenIP dönüşümlerini en sonunda gerçekleştirebilecekler. Rapor bulguları, bu servis sağlayıclar için NFV ve SDN’yi bütünleştirme etkisinin tek bir şebeke alanında yılda 14 Milyar Euro değer oluşturabileceğini gösteriyor. İş süreçlerinin otomasyonu ve sadeleştirilmesiyle, şebeke dışı operasyon maliyetleri konusunda ise yılda 25 Milyar Euro kazanç sağlanacak. Arthur D. Little Ortağı Jesús Portal, konuyla ilgili olarak “Şimdi, Avrupa telekomünikasyon endüstrisinin şebekeleri bulut çağına taşımalarının tam zamanı. Gerekli ölçüdeki programlanabilirliği ve otomasyonu başarabilenler yeni çağda çok rekabetçi olacaklar.” Bell Labs Consulting Yönetici Ortağı Cassidy Shield ise, “Yeni ‘bulut şebekesine’ geçmek servis sağlayıcılar için artık ‘belki’den öte ‘nasıl ve ne zaman’ sorusu. Bu sorulara her operatörün vereceği yanıt ve izleyeceği strateji, teknoloji yapısına ve iş modeline göre çok farklı olabilir fakat planlamaya şimdiden başlanması gerektiği şüphesiz.” Çalışmada, 35 Avrupa ülkesindeki operatörler incelendi. Bu operatörler, 2013 yılında toplamda 250 Milyar Euro gelir elde etti. Yıllık OPEX’leri ise 150 Milyar Euro.

Anadolu Bilişim, SAP PCoE sertifikasını yeniledi

0
Atakan+KaramanAnadolu Bilişim sahip olduğu SAP’nin Uzman İş Ortağı (PCoE / Partner Center of Expertise) sertifikasını yeniledi. Yeni sertifikayla Anadolu Bilişim, iki yıl süreyle SAP çözümlerinin uzman entegratörü olarak deneyimini ispatladı. Anadolu Bilişim’in SAP PCoE standartlarına uyumluluğunu belgeleyen sertifikayla Anadolu Bilişim müşterileri, dünyanın ilk gerçek zamanlı bellek içi platformu SAP HANA üzerinde geliştirilen SAP çözümlerini Anadolu Bilişim’in sektördeki deneyimiyle edinebilecek. Ayrıca iş zekası, kurumsal kaynak yönetimi, insan kaynakları yönetimi, raporlama, müşteri ilişkileri yönetimi gibi uçtan uca SAP portföyü Anadolu Bilişim’den satın alınabiliyor. SAP’nin PartnerEdge Channel programı dâhilinde iş ortaklarına verdiği SAP PCoE sertifikası, müşterilere üstün kalitede hizmet ve ürün ulaştırıldığını belgeliyor. Bu sertifika ile Anadolu Bilişim, SAP standartlarına uygun çözüm ve ürünlerin satış lisansıyla birlikte, SAP çözümlerinin müşteri ihtiyaçlarına yönelik uygulaması konusunda da uzmanlığını yeniden belgelemiş oldu. Sertifika iki yıl süreyle Anadolu Bilişim’e sunuldu. Anadolu Bilişim Kurumsal Uygulama Hizmetleri Direktörü Atakan Karaman, konu hakkında şunları söyledi: “Türkiye’de bilişim hizmetlerinin öncüsü olmak için faaliyetlerimizi sürdürürken, 15 ülkede 50 binden fazla kurumsal kullanıcıya hizmet götürüyoruz. Bir hizmet şirketi olarak, müşterilerimizin ihtiyaçlarına yönelik esnek çözümler tasarlıyoruz. İş ortaklarımız arasında bulunan global yazılım devi SAP’nin tüm çözüm portföyünü, müşterilerimizin ihtiyaçları doğrultusunda onlara ulaştırıyoruz. SAP HANA platformu dâhil olmak üzere uçtan uca SAP çözümlerinde güvenilir iş ortağı olduğumuzu belgeleyen SAP PCoE sertifikası denetimini başarıyla tamamlamanın gururunu yaşıyoruz. Anadolu Bilişim’in deneyimi ve uzmanlığıyla, SAP çözüm portföyünün güvenilir entegratörü olarak, iki yıllık SAP PCoE sertifikasından aldığımız güçle işini geleceğe taşımak isteyen tüm kurumları Anadolu Bilişim’le iş birliğine davet ediyoruz.”

International Hackathon Silikon Vadisi ile aynı anda İstanbul’da

0
Nilsen+AltintasTürk Ekonomi Bankası (TEB), stratejik ortağı BNP Paribas ile birlikte bankacılık ve finans dünyası için müşteri deneyiminde fark yaratacak girişimci fikirlere destek olmak amacıyla çalışmalarını sürdürüyor. Bu kapsamda TEB; San Fransisco, Paris, Brüksel, Roma ve İstanbul olmak üzere beş farklı şehirde eş zamanlı düzenlenen global yazılım maratonu BNP Paribas International Hackaton’ın İstanbul ayağını 12-14 Haziran tarihlerinde Saklıköy TEB Formasyon Akademisi’nde gerçekleştirdi. Bankacılık ve finans dünyası için müşteri deneyiminde fark yaratacak, yenilikçi çözümler geliştirmek ve girişimcilere destek olmak amacıyla düzenlenen BNP Paribas International Hackathon, finansal teknoloji üreten 10 girişimci ekibi ağırladı. Yarışma boyunca, kurgusal bir data seti kullanarak kod yazan, mobil veya web tabanlı yazılım geliştiren girişimciler, TEB ve diğer sektörlerden gelen uzmanlardan da mentorluk desteği aldı. Girişimcilerin projeleri, teknoloji ve finans dünyasının önde gelen isimleri, melek yatırımcılar, danışmanlar, teknokent temsilcileri, global ödeme sistemi sağlayıcıları ve TEB yöneticilerinden oluşan bir jüri tarafından değerlendirildi. Titizlikle yapılan değerlendirmenin ardından yarışmayı kazanan girişimciler ve projeleri belirlendi. Müşterilerin banka ile ilgili soru, şikayet, talep ya da işlemleri için cep telefonlarında kullandıkları anlık mesaj uygulamaları üzerinden çağrı merkezindeki müşteri temsilcileriyle gerçek zamanlı mesajlaşarak hizmet almalarını sağlayan bir platform geliştiren DumeTech birinci olurken; kullanıcı davranışını ölçümleyerek müşteri deneyimini iyileştirmeye yönelik analiz servisleri üzerine çalışan AppAnalytics ikinciliği elde etti. Hologramik sanal asistan sistemi “Fijital Adam: Sanal Finansal Danışman” projesiyle Manetho ise üçüncü oldu. “Hackathon çevik inovasyona katkı sağlayacak” BNP Paribas International Hackathon’ın ödül töreninde konuşma yapan TEB İnsan Kaynakları ve İnovasyondan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Doç.Dr. Nilsen Altıntaş şunları söyledi: “Dünya hiç olmadığı kadar hızlı bir değişim içinde ve müşteri beklentileri de aynı hızla değişiyor. Bu da bizim değişen müşteri taleplerini derinlemesine anlamamızı, değişen dünyaya hızlıca adapte olmamızı, ürün ve hizmetleri yine hızlı bir şekilde hayata geçirmemizi gerektiriyor. TEB olarak kurum içi girişimcilik programımızla iyi fikirleri olan ve bu fikirleri hayata geçirecek isteği ve yeteneği olan arkadaşlarımıza, projelerini hayata geçirebilecekleri ortamı sunuyor; onlara eğitim, mentorluk ve koçluk desteği sağlıyoruz. Bu yaklaşımımızı ülke genelinde de inovasyon kültürünün gelişmesi ve girişimcilerin desteklenmesi yönünde sürdürüyoruz”. BNP Paribas’ın ilk kez beş ülkede eş zamanlı düzenlediği bu etkinlikte TEB olarak ev sahipleri arasında yer almaktan dolayı büyük mutluluk duyduklarını ifade eden Altıntaş, “International Hackathon’un ülkemizde giderek yükselen girişimcilik ekosisteminin çevik dünyasını çalışanlarımızın uzmanlığı ve derin müşteri bilgisiyle birleştirme ve müşterilerimize fayda sağlayacak yenilikçi fikirlerin hayata geçirilme süresini kısaltma amacımıza katkıda bulunacağına inanıyorum” diye konuştu. Üç proje uluslararası jürinin karşısına çıkacak Uzun soluklu bir programın ilk aşaması olarak tasarlanan Hackathon kapsamında beş ülkede eş zamanlı olarak tamamlanan 48 saatlik maratonu, üç aylık bir dijital eğitim kampı ve en çok umut vaat eden projeler için de dört aylık bir kuluçka dönemi takip edecek. Geliştirdikleri projelerin tüm haklarının yanı sıra toplamda 120 bin TL’lik para ödülü kazanan girişimciler, TEB Girişim Evi’nden de danışmanlık desteği almaya hak kazandı. Ayrıca, jüri tarafından seçilen üç proje Kasım ayında Paris’te gerçekleşecek Global Demo Day’de BNP Paribas uluslararası jürisinin karşısına çıkarak Türkiye’yi temsil edecek. Kazanan girişimciler için, para ödülünün yanı sıra potansiyel iş ortaklığı imkanları da olacak. Ayrıca girişimciler, TEB’in stratejik ortağı BNP Paribas’ın 80’e yakın ülkedeki global ağı sayesinde yeni müşterilere ulaşma ve işbirliği şansına da sahip olacak.