CIO ve CMO’lar için birlik vakti

0
Artık tartışılması gereken konu CIO ve CMO’ların birlikte çalışıp, çalışmaması değil. Bunun nasıl gerçekleşeceği!
Küresel danışmanlık ve araştırma şirketi Accenture tarafından 1.100 kıdemli pazarlama ve bilgi işlem yöneticisi ile gerçekleştirilen araştırmaya göre pazarlama faaliyetleri CIO‘ların gündemini giderek artan şekilde meşgul ediyor. CMO‘lar işbirliği kaçınılmaz. Ancak bu dönüşümde dijitalleşme süreci ana problemlerin başında geliyor ve araştırmaya göre CMO’lar mesuliyet almaktan kaçınıyor. CMO’ların bilgi işlem bölümleri ile güven ve işbirliğine dönük çabaları işletmelerin dijital geleceğini yeniden şekillendirebilir.

Dört Ana Tespit

Araştırmanın ortaya çıkardığı BT ile pazarlamanın dört ana sonuç şu şekilde sıralanıyor.
  1. Bir vizyon belirle ve bunu hayata geçirmek için BT ile işbirliği yap.
  2. Müşteri deneyimi etrafında birlik ol.
  3. Müşteri odaklı yetenekleri işletmeye kazandır.
  4. Pazarlama hizmetleri etrafındaki yeni ekosisteme uyum göster.

İşletmeler için bu araştırma ne anlama geliyor?

BT bölümlerinize sadece teknik işlerinizi halleden bir ekip olarak bakmaktan vazgeçmelisiniz. BT artık para kazanmanız için gerekli tüm ihtiyaçlarınızın temel bir bileşeni haline geldi. Bu araştırmanın sonuçlarına buradan ve araştırma ile alakalı infografik PDF dosyasına buradan ulaşabilirsiniz.

Mikro yönetim düşkünü müsünüz?

0
Accountemps tarafından gerçekleştirilen bir araştırma çalışmasına göre çalışanların yüzde 59’u kariyerleri boyunca bir mikro yönetici ile birlikte çalıştıklarını belirtmişler. Bu yüzde 59’luk kesimin yüzde 68’i mikro yöneticilerin morallerini düşürdüğünü ve yüzde 55’i bu yaklaşımın verimliliklerini etkilediğini belirtmiş.

Peki, mikro yönetici denildiğinde aklımıza ne gelmesi lazım?

Bu sorunun kişiden kişiye farklı cevapları olabilir ancak Google’da bir arama yaparak gelen ilk sonuç sayfasına gittiğimizde Savaş Şakar tarafından kaleme alınmış bir tanım ile karşılaşıyoruz. Bu tanıma göre aşağıdaki sorulara cevap vererek mir mikro yönetici olup olmadığınızı anlayabilirsiniz;
  • Birine bir iş verdiğinizde güçlü bir şekilde nasıl yapılacağını anlatma ya da mutlaka yapılanı onaylama ihtiyacı duyuyor musunuz?
  • Herkesin neyi ne kadar yaptığından emin olduğunuzu ve düşüncelerinizi onlara belli etmediğinizi düşünüyor musunuz?
  • Yapıcı bir müdahale yapmadan önce sürekli işleri sorguluyor musunuz? Hatalara karşı durumu tam olarak kayvrayamamanıza rağmen tepkisel yaklaşıyor musunuz?
  • Size gönderilen bir şeyleri, sizin onayınız gerekmesine rağmen sürekli erteliyor ve geciktiriyor musunuz?

İşte bu soruların bir yada birden fazlasına evet diyorsanız bir mikro yöneticisiniz demektir.

Accountemps tarafından hazırlanan rapora buradan ulaşabilirsiniz.

SAP, bulut gelirlerinde büyümeyi sürdürüyor

0
SAP, 2014’ün ikinci çeyreğinde bir kez daha bulutta güçlü bir büyüme kaydetti ve ana faaliyet alanında güçlü performansını ortaya koydu. IFRS olmayan bulut abonelikleri ve destek gelirleri sabit kurlarda yüzde 39 artarken SAP, kurumsal bulutta ölçek olarak en hızlı büyüyen şirket oldu. IFRS olmayan yazılım ve yazılımla ilgili hizmet gelirleri sabit kurlarda yüzde 8 arttı. Şirket, Mayıs 2014’te gerçekleştirdiği SAPPHIRE NOW konferansında, bulut ve SAP HANA’yı odağına alarak müşterileri için iş deneyimini sadeleştirmeyi amaçladığı “Sadeleştir” stratejisini açıklamıştı.  SAP HANA, teknoloji altyapısını radikal bir şekilde sadeleştiriyor; bulut ise kullanıcıların SAP çözümlerine erişimini kolaylaştırıyor. “Sadeleştir” sadeleştirme stratejisinin ilk örneği olarak;  SAP Fiori kullanıcı deneyimi çözümü SAP standart yazılım lisanslarının içine dahil ederek, müşterilerine ücretsiz olarak sunuldu. SAP’nin güçlü bulut ivmesi devam ediyor: •          SAP’nin 2014 yılı için IFRS olmayan yazılım ve bulut abonelik gelirleri öngörüsü sabit kurlarda 1-1,05 milyar avroya yükseldi. •          En hızlı büyüyen bulut şirketi: IFRS olmayan bulut abonelik ve destek gelirleri sabit kurlarda yüzde 39 arttı. •          Bulut faturalamada güçlü büyüme: IFRS olmayan bulut faturaları sabit kurlarda yüzde 37 arttı. •          Dünyanın en büyük iş ağı: Yaklaşık 1,55 milyon birbirine bağlı şirketin ticaret yaptığı iş ağında yaklaşık 540 milyar dolarlık işlem gerçekleşiyor •          Gerçek zamanlı iş platformu SAP HANA’nın yaygın olarak benimsenmesi: 1200 SAP Business Suite on HANA müşterisi •          SSRS gelirleri yıllık öngörünün üzerinde büyüdü: IFRS olmayan yazılım ve yazılımla ilgili hizmet gelirleri sabit kurlarda yüzde 8 arttı. •          698 milyon avroluk IFRS faaliyet kârı (2013: 988 milyon avro), yedi yıllık Versata davasına ayrılan 289 milyon avroluk karşılıktan etkilendi •          IFRS olmayan faaliyet karı sabit kurlarda yüzde 7 arttı. Sabit kurlarda IFRS olmayan faaliyet kar marjında 60 baz puanlık artış sağladı.

Mobilde fırsatları değerlendirme zamanı

0
Dünyada mobil cihaz sayısı toplam insan nüfusunu geride bırakırken, mobil teknolojiler ve mobil uygulamalar insanların gündelik yaşamlarını sabah kalkılan andan gece yatağa girilen ana kadar dolduruyor. Alışverişten, bankacılığa, vücut sağlığı takibinden oyunlara kadar tüm işlemler ve yaşanan deneyimler artık mobil teknolojiler üzerinden gerçekleşiyor. Mobil, tüm marka ve şirketler için artık öncelikli satış ve pazarlama kanalı durumunda. Mobil kanala açılan her şirket bu kanalda farklılaşmanın ve müşterilerine farklı bir deneyim sunmanın yollarını arıyor. Mobilde farklılaşmanın yolu da yenilikçilikten, kullanıcı dostu mobil tasarımlardan ve tamamıyla mobile uygun bir kullanıcı deneyiminden geçiyor. Mobil dünyanın uzmanları, sadece görünürlük sağlamak için uygulama çıkaran kurumların zamanın çok gerisinde kaldığı konusunda hemfikir. Tamamen kullanıcı deneyimine odaklanılarak tasarlanmış, aşamaları ve işlevleri iyi planlanmış uygulamalar sunan şirketler, bunun avantajını şimdiden yaşıyor. Türkiye’nin köklü firmalarından Ziraat Bankası, İş Bankası ve Turkcell bu avantajları yaşayan şirketler arasında yer alıyor. Ziraat Bankası’nın mobil bankacılık uygulaması ‘Ziraat Mobil’, İş Bankası’nın internet şubesi ‘İşWeb’ ve müşterilere ve Turkcell’in KOBİ’lere yönelik lokasyon tabanlı mobil uygulaması ‘Süper Esnaf’, geliştirdiği bankacılık, ödeme ve ticaret uygulamalarıyla mobil teknoloji alanında dünya liderleri arasında yer alan Monitise tarafından tasarlandı. 2005 yılından bu yana ödül alan mobil teknolojiler tasarlayan Monitise’ın İstanbul’daki MEA takımı tasarımlarında müşteri odaklı, ‘önce kullanıcı’ yaklaşımını benimsiyor. Monitise MEA’nın alanındaki en iyi tasarım stratejileri – kullanıcı davranışlarının analizine dayanıyor. Monitise MEA CEO’su Fatih İşbecer, kullanıcı deneyimi tasarımının önemi hakkında şunları söylüyor: “Mobil yaşamı hızlandırdı. Bizler için çok önemli olan işlemleri artık çok daha hızlı yapmak zorundayız. Kullanıcı dostu tasarıma özen gösterilmeyen mobil teknolojilerde bir ürünü satın almak, banka hesapları arasında transfer yapmak, para yatırmak gibi işlemler gereğinden fazla uzun sürüyor ve belki de nice fırsatlar kaçıyor. Oysa kullanıcı deneyiminin ‘merkezde’ olduğu tasarımlar sayesinde kullanıcılar mobilin gerçek avantajını yakalayabiliyor.” iPhone’un bugüne kadar yaptığı en büyük yenilik olan iOS 7’ye geçiş sürecine hazırlıklı olmayan birçok marka, mobil kanal vasıtasıyla ulaştıkları müşterilerini memnun edemedi. iOS 7’de “Skeuomorphism” adı verilen, arayüz tasarımında objeleri süs ve ince detayları ile veren akım sona ermiş ve yerini yalın tasarım “flat design”a bırakmıştı. iOS 7’de “içeriğe saygı”, “netlik” ve “sadelik” öne çıkıyor. Yeni işletim sistemi, ikonların tamamen değişmesini gerekli kılıyor ve ekranlardaki karmaşayı azaltmayı hedefliyor.

Mobil sağlık sektörü patlama yapacak

0

Mobil sağlık sektörü akıllı telefon ve tabletlerin pazarda hızla yaygınlaşması ile birlikte gelişme gösteriyor. Bu cihazların sağladığı avantajlar sağlık servislerinin insanlara ulaşmasını kolaylaştırmakla kalmıyor aynı zamanda doktorlar, araştırmacılar için de daha hızlı ve etkin hizmet vermelerini sağlıyor.

Bağımsız teknoloji odaklı araştırma firması TechNavio’nun raporuna göre küresel mobil sağlık pazarı şu anda uygulama geliştiriciler ve servis sağlayıcılar tarafından bütünüyle parçalanmış durumda ve gelirler bu parçalı yapı içinde elde ediliyor.

hemşire mobil sağlık mobile ipad

Rapora göre pazarı büyütecek ana noktaları şunlar olacak;

  • 3G ve 4G ağların yaygınlaşması
  • Gelişmiş sağlık takip sistemlerine artacak talep
  • Yeni Elektronik Sağlık Kayıt (Electronic Medical Recording – EMR) sistemlerinin gelişmesi
  • Akıllı telefon ve tabletlerin giderek artan kullanım oranları.
Pazarın ana eğilimleri ile şu şekilde belirlenmiş.
  • Mobil Sağlık çözümlerini devletlerin desteklemesi
  • Mobil Uygulamalarda önceden tahmine dayalı modellerin kullanılması
  • Uzaktan sağlık takip sistemlerine talebin artması
  • Diyabet (şeker) yönetim çözümlerine talebin artması
mobil-sağlık-mobile-healthcare-digital TechNvio’nun Başkanı Faisal Ghaus rapor çalışmasına dair şu yorumu yapıyor; “Şu anda pazarın en hızlı büyüyen parçası uzaktan hasta takip sistemleri. Bu sistemler hastaların hastanelerde harcadığı zamanı, hastane ziyaretleri sıklığını ciddi ölçüde düşürmekte. Üstelik bu sistemler sayesinde hastalara sağlanan hizmetin hızı yükseldiği için verilen servislerin kalitesi de yükselmekte.”

İşletmeler için ne anlama geliyor?

Pek çok yenilikçi eğilim gibi mobil sağlık alanı tüm dünyada hızla gelişecek bir sektör olacak. Bu sektör gerek yatırım yapmak gerekse aktif faliyet göstermek için pek çok yeni kapıyı işletmelere açabilir.

Qualcomm Çinli şirketlerden şikâyetçi

0
Çin devleti ülke dışından gelen şirketler aleyhinde kararlar almaya devam diyor. Bunun son örneği de yonga üreticisi Qualcomm ve Çinli şirketler arasında yaşanıyor. Yerel kaynaklardan gelen iddialara göre Çin devletinin gerçekleştirdiği düzenlemeler yabancı şirketlerin rekabet etmesinin önünü tıkıyor. Buna ek olarak bir de tekelcilikle suçlanan Qualcomm’a para cezası gelmesi de gündemde. Son olarak Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu (NDRC) tarafından da soruşturma altına alınan Qulacomm, Çindeki geleceğini sorgular mı bilinmez ama kendisine karşı komisyonlar kuran küreseldeki rakiplerinin ellerini ovuşturduğundan hiç şüphe yok.

Kritik uygulama hatası maliyetleri nasıl etkiler?

0
Sunucunuzun neye mal olduğunu biliyor musunuz? Endüstriyel şirketlerin liderleri bilmiyor. Bu gerçek maliyeti, bilmeyen yöneticiler, şirketin veri merkezi teknolojisi ve kullanılabilirlik korumasına önemli yatırımlar yapma kabiliyetini zayıflatıyor. En nihayetinde, yüksek kullanılabilirlik oranı, bir bilgisayar sisteminin kuruluşa karşı değerine dayanan bir karardır. man-work-bilgisayar-computer-toplanti-discuss-project-plan Bu makale aksama süresinin altındaki maliyetin ve kritik uygulamalarınızı bu riske karşı korumanıza yönelik dört seçeneği incelemektedir. Aksama Süresinin Altındaki Maliyet Aksama süresi maliyeti yalnızca iki ücretten fazlasını ve hem doğrudan hem de dolaylı maliyetleri içerir. Satışlarınız düşebilir ve çalışan üretkenliğinizi kaybedebilirsiniz. Müşteriler endişelenebilir; rakipler ise bundan faydalanır. Bu maliyetler aşağıdaki altı kategoride açıklanmıştır: operational-cot-isletme-maliyeti 1. İşletim Maliyetleri: Bir kesinti halinde ücret kaybı, fazla mesai ve çalışan maliyetleri ortaya çıkar. Satışlar kaybedilebilir ve bunun sonucunda gelecekteki işlerde de bu işlerde aynı durum yaşanabilir. Diğer işletim maliyetleri arasında envanter kaybı ve işlenmede olan ürünlerin ıskartaya çıkması, hizmet düzeyi anlaşmaların yerine getirilmemesinden kaynaklanan olası hukuki cezalar ve meydana gelen kayıpların tazminini isteyen üçüncü taraflara dayalı maliyetler yer almaktadır. 2. Üretkenlik Maliyetleri: Bir kesinti halinde çalışanlar normal görevlerini yerine getiremez. Üretkenlik kaybını hesaplamada kullanılan yaygın yöntem şudur: (ortalama çalışan maaşı x üretim aksama saati) + kayıp iş zamanını kompanse etmek için çalışanların fazla mesai maliyetleri. 3. İyileştirme Maliyetleri: Bu maliyetler arasında sistemin onarılması için ödenen ücret, BT personelinin fazla mesaisi ve hizmetlerin geri kazanımı için gereken üçüncü taraf danışmanlar veya teknisyenlerin maliyetleri yer almaktadır. Göz önünde bulundurulması gereken bir diğer husus da, BT personelinin diğer kritik projeler yerine sistemin kurtarılmasına odaklanması ile harcanan zaman ve maliyettir. customer-lost 4. Müşteri Kaybı: Daha önceki sadık müşteriler size olan inançlarını yitirebilir ve rakiplerinize yönelebilir. Bir şirket güvenilmez olarak görülmeye başladığında, bu algının değiştirilmesi zor olabilir. 5. İtibarın Zedelenmesi: Şirketiniz ister büyük ister küçük olsun, kötü itibar büyük bir kayba yol açabilir. Kötü bir haber başlığı ve Twitter’daki bir şikayet ya da Facebook’taki olumsuz bir gönderi de zarar verici olabilir. Sektöre yönelik web siteleri ve bloglar hedef pazarınızın dikkatini çekmektedir; bu nedenle olumsuz bir gönderi mevcut ve potansiyel müşterileriniz üzerinde etki yaratabilir. stock-value-lost-hisse-deger-kayip 6. Hissedar Değeri Etkisi: Kötü imaj ayrıca şirketin sermaye değerini düşürür ve pazardaki sermaye miktarını olumsuz etkiler. Özellikle sallantılı ekonomik süreçlerde, borsa bir şirket hakkındaki olumsuz haberlerden etkilenir ve bu haber önemli bir satış kaybı hakkındaysa sonuçlar daha da kötü olabilir. Kritik uygulamaları korumaya yönelik olarak yüzde 99 ila yüzde 99,999 arasında değişen seviyelerde farklı çözümler bulunmakla birlikte yapılması gereken en önemli şey Risk Yönetimidir. Yüksel elverişlilik ihtiyacı önem kazanmıştır. “Sunucu çalışmıyor” sözü ve görev açısından önemli sistemlerin çalışmaması artık işletmeler için kabul edilebilir bir özür değildir. Aksama süresinin maliyetini anlamak, risk yönetimi için bir plan oluşturmada ilk adımdır. Bir sonraki adım ise en önemli uygulamalarınızın ihtiyacı olan elverişlilik düzeyini ve hedefinizin bir arıza meydana geldikten sonra bunu mümkün olduğunca kısa sürede kurtarmak mı yoksa arızayı tamamen ortadan kaldırmak mı olduğu üzerine düşünmektir. Bu sorulara verilen yanıtlar işletmeniz için uygun tedbiri belirlemenize yardımcı olacaktır. Bu makale Rockwell Automation tarafından hazırlanan ve kapsamlı bir tanıtım yazısı olan “The Cost of Critical Application Failure” isimli yazıdan uyarlanmıştır. Bu yazıyı ve ek bilgileri http://goo.gl/AjMDfm adresinden ücretsiz olarak indirebilirsiniz.

Siber savaş mı geldi?

0
Saçma sapan bir sebepten savaşan iki ülkemiz olsun. Gerçi savaşın mantıklı bir sebebi olur mu dediğinizi duyar gibi oluyorum ama konumuz başka. Yıllardır sektör büyüklerimiz ileride savaşlar topla tüfekle değil siber dünyada olacak diyorlar ya işte ben de o konuya girmek ve Ramazan bayramına neşe katmak istiyorum. Şimdi bu iki ülkeden biri dünyadaki emperyalist güçlerce oluşturulmuş bir askeri birliğe üye diğeri de karşı kutba yakın oldun. Tabii ki emperyalist taraftaki ülke askeri güç olarak diğerinden üstün olacak. Ancak diğer ülkenin ise emperyalist olmayan ülkelerden birçok sempatizanı ve siber dünyada çok güçlü destekçisi olsun. Savaş başlasın, çocuklar ölsün Senaryoyu kızıştırmaya başlayalım. İki ülke arasında savaş başladı. Doğal olarak askeri gücü üst düzeyde olan diğer ülkede çoluk-çocuk demeden herkesi öldürmeye başlıyor. Zayıf olan ülke de karşılık veriyor ancak karşısında öyle bir savunma sistemi var ki silahları sapandan daha etkilin olamıyor. O da ne bir anda olaya siber askerler dahil oluyor. Senaryo bu ya aslında kendisi emperyalist olmayan hatta emperyalistlere karşı savaş vererek bağımsızlığını kazanmış bir ülke de savaşa dâhil oluyor. Nasıl mı? Şöyle ki o ülkede yüksek bir teknolojiyle üretilmiş mazlum ülkeleri yok etmek için oluşturulmuş asıl amacı savunma olan ama aslında zayıfları yok etmeye yönelik bir sistem var. bigstock-Hacker-Typing-On-A-Laptop-44548564   İşte siber savaşçılar önce bu sistemi etkisi hale getiriyor. Bu ana sistem devre dışı kalınca savaşan iki ülkeden silahça güçlü olanın bir anda savunması düşüyor. Zayıf olanlar da olanca güçleriyle kayıplarının acısını çıkarmak için diğer rakibe saldırmaya başlıyor. Ama o da ne? Senaryo yine aynı ve yine çocuklar ölüyor… İşte görüyorsunuz, biraz esprili biraz kinayeli bir yazı oldu. Savaş topla tüfekle de olsa, siber dünyada da olsa sonunda ama en sonunda çocuklar ölüyor. O yüzden savaşlar olmasın, çocuklar ölmesin…

İnternetin mobil çağı

0
Akıllı telefonların ve tabletlerin yaygınlaşması, kullanıcıların davranışlarında köklü değişiklikler yaratıyor. Kullanıcıların boş zamanlarını değerlendirme tarzlarını ve internete girme sıklıklarını etkiliyor. Aynı zamanda mobil uygulamalara duyulan merakı da arttırıyor. Mobil uygulamalar artık sadece şirketlerin ürün veya hizmet sağlamak için kullandıkları platformlar değil. Tarayıcı ve arama motorları da yerlerini bu uygulamalara bırakmaya başladı. Mobil cihazlarla beraber internete sınırsız erişim bir anlamda gerçek oldu. Akıllı telefon ve tablet patlaması tüm Avrupa’da, etki alanları değişiklik göstermekle birlikte varlığını gösteriyor. 3 yıl öncesine kadar, mobil cihazlar aracılığıyla  görüntülenen sayfa sayısının toplam trafik içindeki oranı %1-2 iken; şu anda %8-9. Ukrayna ve Belarus’ta bu oran hâlâ %4 ilâ 5 arasında seyrederken, Polonya ve Hırvatistan’da %10′dan yüksek. Slovakya ve Danimarka ise sırasıyla %20 ve %34‘lük oranlarla başı çeken ülkelerden.
Gün geçtikçe daha fazla şirket, online platformdaki profillerini güçlendirmeye çalışıyor.
Technology in the hands

Peki, tüm bunlar iş dünyasına nasıl yansıyor?

Gün geçtikçe daha fazla şirket, online platformdaki profillerini güçlendirmeye çalışıyor. İnternet yayıncıları ise günümüzde televizyon, radyo ve yazılı basının izlediği yola öncülük etmeye devam ediyor ve içeriklerini daha fazla sayıda kullanıcıya ulaştırmak için çeşitli yöntemler geliştiriyor.
Kullanıcıların ev ya da iş yerlerinde pasif bir şekilde ekran karşısında oturmuyorlar
Tüm bu bilgiler ışığında bakıldığında, kullanıcıların sosyo-demografik profilleri ve mobil cihazları hangi zamanlarda kullanmayı tercih ettikleri önemli bir mesele haline geliyor. Ayrıca masaüstü bilgisayarlardan tablet ve akıllı telefonlara geçiş, kullanıcıların ev ya da iş yerlerinde pasif bir şekilde ekran karşısında oturmadıklarını gösteriyor. Kullanıcılar da mobil haldeler. Acil olarak ihtiyaç duydukları bir ürün ya da hizmete sosyal medya sayesinde hızla erişmek istiyorlar. internet-user-demand-talep Pratikte, websitelerini tablet ya da akıllı telefonlarda görüntüleme yoluna gidilebilir veya iletişim ağlarını mobil uygulamalar üzerinden genişletilebilir. “Bu trendin farkındalığı şirketler tarafından, hem online platformlardaki profillerinde ve hem de satış alanında yansıtılmalı. Pazar içinde her üçüncü ya da dördüncü internet erişiminin mobil cihazlar üzerinden gerçekleştiği göz önünde bulundurulmalı. Aksi takdirde, bu grubu oluşturan kullanıcılara ulaşılamamış olacaktır. Online profillerin buna göre yeniden düzenlenmesi için bir çok yol var. Şirketlerin mobil cihaz kullanıcılarını, bu kullanıcıların ihtiyaçlarını ve tercihlerini düşünerek hareket etmeleri çok önemli.”

Mateusz Gordon, E-Ticaret Uzmanı, Gemius

Masaüstü bilgisayarlardan mobil cihazlara geçiş, reklamcılar ve medya kuruluşları için medya planlama alanında da çok önemli bir değişim. Yayınlanacak içeriklerin her tür cihaz tarafından görüntülenebilir olması ve pazar iletişiminin doğru planlanması gerekli. digital-mobile-tablet-publishing
Yayıncılar ise mutlaka, mobil cihazlardaki ücretli ve ücretsiz içeriklerine erişim konusunda hazırlık yapmalılar.
Şirketlerin ileride karşılaşacakları sorunlar, onların kendi özgün tarzlarıyla bağlantılı olacaktır. Yayıncılar ise mutlaka, mobil cihazlardaki ücretli ve ücretsiz içeriklerine erişim konusunda hazırlık yapmalılar. Medya kuruluşları ve reklam ajansları, tablet ve akıllı telefon kullanıcıları etrafında şekillenen iletişim tarzına odaklanmalılar. Örneğin reklamcılar, bu iletişim tarzına değişik yorumlar getiren işler ortaya koyabilirler. Gemius bir kaç aydan beri Türkiye’de de, internet ölçümlemesinde sabit ve hareketli cihazları ayrı ayrı değerlendiriyor. Hareketli cihazlar kısmı, akıllı telefonları ve tabletleri içeriyor. ” 2011’in başlarında tabletlerin yarattığı internet trafiği %0 idi. Akıllı telefonlardaysa oran %1’e denk geliyordu. Fakat Aralık 2013’te tabletler %2’ye, akıllı telefonlarsa %6’ya yükseldi. Bu verilerin yalnızca Orta ve Doğu Avrupa ülkelerini kapsadığını unutmayalım.”

Vesna Zakarič, Uluslararası Satış ve Pazarlama Direktörü, Gemius

Bu makale 1999 yılında kurulan ve bir danışmanlık şirketi olan Gemius tarafından hazırlanmıştır.

Teknoloji Asyalı çalışanlar için tehdit mi?

0
Randstad iş dünyasının nabzını ölçmeye devam ediyor. 10 yıldır “Workmonitor’” çalışmasıyla yılda dört kez iş dünyasının eğilimlerini araştıran Randstad; Avrupa, Asya Pasifik ve Amerika kıtalarını içeren, Türkiye’nin de dâhil olduğu 32 ülkeyi kapsayan yılın ikinci “Global iş dünyası eğilimleri” raporunu yayınladı. “Teknolojinin hızlı yükselişinin iş dünyasındaki etkileri”, “Çalışanların yeni iş arayışları” ve “Kariyer planları” başlıkları altında üç farklı konunun derinlemesine incelendiği Workmonitor’de, teknolojinin gelişmesinden doğu ülkelerindeki çalışanların daha çok kaygı duyduğu belirlendi. Küresel olarak çalışanların yüzde 70’inden fazlası teknolojinin işlerindeki etkisinin büyük olduğunu söylerken, ABD’li çalışanların yüzde 80’inden fazlası, Avusturyalı çalışanların yüzde 58, Kuzey ve Batı Avrupalı çalışanların yüzde 62’si teknoloji, internet ve sosyal medyanın hızlı yükselişi ile birlikte karşılarına yeni fırsatlar çıktığını belirtti. Kuzey ve Batı ülkelerinde teknolojinin iş dünyasındaki tablosu iyimserken, doğu ülkelerindeki tablo karamsarlığa doğru ilerliyor. Hindistan başta olmak üzere Japonya ve diğer doğu ülkelerinde çalışanlar işlerini kaybetmekten korkuyor. Özellikle Hintli çalışanların yüzde 59’u iki yıl içinde teknolojinin bu hızla gelişmesiyle işlerini kaybedeceklerine inanıyor. Bu inanç kadınlarda erkeklere oranla daha güçlü. Kadın çalışanların yüzde 72’si önümüzdeki iki yıl içinde işsiz kalabileceklerini belirtirken, dijitalleşme ile birlikte yeni iş yapış biçimlerine uyum sağlamada zorlanan orta yaştaki kadın ve erkek çalışanlar; rekabetin arttığını, daha fazla performans sergilediklerini ve teknolojik dönüşümde zorluk çektiklerini savundular. Randstad - Workmonitor 2 - Gorsel1 Yeni iş arayışı artıyor Workmonitor’ün yılın ikinci çeyrek araştırmasında “İş Dolaşım Endeksi” de küresel olarak artış gösterdi. 2013’ün son çeyreğine kıyasla 2 puan artan endeks, çalışanların çoğunun önümüzdeki altı ay içinde başka bir iş bulmayı umut ettiğini ortaya çıkardı. Macar çalışanların yarısı başka bir iş arayışıyla listenin ilk sırasında yer aldı. Macaristan’ı Japonya ve Hong Kong izlerken, Almanya’da ise işinden memnun olmayan çalışanlara yüzde 7 daha eklendi. Son altı ayda işinden en memnun çalışanlara sahip ülkeler ise Meksika, Norveç ve Hindistan olarak kaydedildi. Türkiye’nin de dâhil olduğu araştırmada küresel olarak çalışanların yüzde 56’sı her ne kadar mükemmel bir işe sahip olduğunu düşünse de, yaptığı işe sadece yaşamını sürdürebilmek için katlandığını belirtti. Araştırmaya katılanların yüzde 75’i iyi bir iş, ofis ve olanaklara sahip olsa bile daha fazla para kazanabilmesi durumunda kariyer planı gözetmeden iş değiştirebileceğini söyledi. Latin Amerika ve Asya’daki çalışanlar iş değiştirme isteğinde en üst sırada yer alırken, Kuzey ve Batı Avrupa ülkelerindeki çalışanlar iş değişikliğine sıcak bakmadığını belirtti.
“Geçici iş, işsizlikten iyi”
Ülke başına en az 400 görüşme ile gerçekleştirilen “Randstad Workmonitor Eğilim Araştırması”nda küresel olarak çalışanların yüzde 72’si işsiz kalmaktansa geçici bir işte çalışabileceklerini, bunun kadrolu bir iş için iyi bir basamak olduğunu savundu. Geçici bir işi, işsizliğe tercih eden ülkeler arasında Danimarkalı çalışanlar yüzde 84 ile birinci sırada yer alırken, Çin yüzde 83 ile ikinci, Brezilyalı çalışanlar ise yüzde 82 ile üçüncü sırada yer aldı. Kariyer hedeflerinin de araştırıldığı yılın ikinci Workmonitor’ünde Türkiye, Çin ve Hindistan’daki çalışanların yüzde 74’ü ilk işlerinin sonraki kariyerleri üzerinde önemli ölçüde etkisi olduğunu belirtti. Türkiye, Avrupa ve ABD’deki çalışanların yüzde 47’si mezun oldukları bölümde çalışmak için araştırma yaptıklarını, gelecekteki kariyer hedeflerini bu yönde planladıklarını belirtirken; Hong Kong, Hindistan ve Çin’deki çalışanların yüzde 65’inden fazlası ilk işlerini rastlantısal olarak bulduklarını söyledi. Öte yandan terfi ve teşvik konusunda İtalya başta olmak üzere Avrupa ve Kuzey ülkelerinde girişimlerin arttığı, işverenlerin başta yeni nesil olmak üzere nitelikli iş gücünü ellerinde tutabilmek adına yeni projelerle fırsatlar sundukları tespit edildi.

Çocuklar için girişimcilik

0
Geçmiş haftalarda yayınlanan iki köşe yazımda en değerli doğal kaynağımızın çocuklarımız olduğunu ve onları modern dünyanın girişimcik yaklaşımı ile yetiştirecek bir eğitim sistemi kurmamız gerektiğinden bahsetmiştim. Bunu nasıl yapabileceğimiz  uzun süredir aklımı kurcalayan konuların başında geliyordu. Hatta bu yıl başında gerçekleştirdiğim bir ABD seyahatimde Amazon.com‘dan bu konu üzerinde çalışmak için pek çok kitap almıştım. Aşağıda kısa bir listesini paylaştığım bu kitapları sizlerin de okumanızı tavsiye ederim; kid-entreprenuer-çocuk-girişimci Geçen iki yazımda da sizlere bahsettiğim Steve Blank’in The Startup Owner’s Manual isimli kitabında anlatılan Customer Development (Müşteriyle Geliştirme) metodolojisi ABD Ulusal Bilim Akademisi (U.S National Science Foundation – NSFtarafından tüm ülkede girişimcilik ile alakalı programların resmi metodolojisi olarak belirlenmiştir. Amaçları ise üniversitelerdeki bilim insanları ve araştırmacıların bu metodolojiyi kullanarak hızlı ve etkin girişimlerde başarıya ulaşma oranını yükseltmektir. NSF şimdi bu çalışmayı bir adım daha öteye taşıyarak bu programın tüm eğitimciler tarafından çocuklara girişimciliği öğretmek için nasıl kullanılacağına dair bir araştırma başlatmaya karar vermiş. Bu iş için 1,2 milyon dolar büyüklüğünde bir destek bütçesi belirlemiş ve bunu seçilecek 24 ekibe eşit olarak dağıtacak. Açıkçası ekip başına 50 bin dolar gibi bir destek verileceği göz önüne alınırsa TÜBİTAK’ın “gerçekten faydalı bir sonuç doğurduğundan asla emin olmadığım” araştırmalar için verdiği rakamların yanında gayet mütevazi kalıyor. Konumuza geri dönecek olursak amaç eğitimcilerin sınıflardaki çocuklara girişimciliği öğretmek. Aynı zamanda onlara ilham ve şevk vermek. Böylece çocuklar bir araştırma konusu üzerinde ekipler oluşturabilir ve erken yaşlarda başarılı bir girişimde bulunabilirler. Oldukça sade ve hedefi gayet net bir amaç. Peki, böylesine net bir amaç için yeni dünya çılgınlar gibi çalışırken kendimi sormaktan alıkoyamıyorum; “Acaba biz gelecek bir yıllık dönem içinde kaç kere daha eğitim ve sınav sistemimizde değişiklik yapacağız?Okuyucuya küçük bir not: Yaklaşık 2 yıl önce TÜBİTAK’ın eğitimde yeni teknolojilerin kullanılması ile alakalı açtığı bir teşvik programına, oyunsallaştırmanın kullanılarak çocukların yeteneklerine göre uyarlanabilir bir eğitim sistemi oluşturulmasına yönelik proje için başvurmuştuk. Elbette kabul edilmedi. Bu da farklı bir yazımızın konusu olsun.

Çukurova ve Altimo Turkcell için anlaştı

0
Turkcell’in hissedarları Rus Altimo ve Çukurova Holding arasında şirketin kontrol hisselerine ilişkin davayı gören İngiltere Yüksek Mahkemesi (Privy Council) iki grubun kendi aralarında el sıkıştıklarını açıkladı. Çukurova, 2005 yılında eski adıyla Rus Alfa Grubu ile 3,3 milyar dolarlık bir finansman anlaşması yapmış ve anlaşma kapsamında Alfa dolaylı olarak yüzde 13,22’lik Turkcell hissesini 1,6 milyar dolara satın almıştı. Alfa ayrıca yaklaşık yüzde 13,81’lik Turkcell hissesi üzerine de Çukurova’ya 1,7 milyar dolarlık kredi karşılığında rehin koymuştu. Çukurova bu paket kapsamında yaklaşık 350 milyon dolarlık borç geri ödedikten sonra, Altimo kalan borcun geri ödenmesinde Çukurova’nın pek çok kez temerrüde düştüğünü iddia ederek, sözleşme kapsamında yetkili mahkeme olarak tayin edilen British Virgin Adaları’nda dava açmıştı. Dava süreci pek çok kez uzadıktan sonra en son kararı verecek Privy Council’e taşınmıştı. Privy Concil Çukurova Holding’in borcunu 31 Temmuz’a kadar ödemediği takdirde Altimo’nun Çukuroava Holding’in Turkcell’deki hisselerine el koyabileceğine karar vermişti. Bu tarih Ramazan Bayramına denk geldiği için bu gün mesai bitimine kadar Çukurova Holding’in bu borcu ödemesi gerekiyordu. Borsa’nın kapanmasına 5 dakika kala Privy Council bir açıklama yaparak iki grubun kendi arasında anlaştığını duyurdu. Henüz anlaşmanın detaylarına ait bir bilgi bulunmuyor ancak bu durumun Turkcell’in geleceği için olumlu bir karar olduğunu söyleyebiliriz. Borsada son dakika işlemlerinde Turkcell’in hisselerinde pozitif bir artış görülürken aynı zamanda uzun süredir hissedarlarına kar payı dağıtamayan Turkcell’in gelecke günlerde bu yönde adımlar atabileceğini de tahmin ediyoruz.  

TechInside Podcast – Bölüm 4

0
[soundcloud url=”https://api.soundcloud.com/tracks/160234269″ params=”auto_play=false&hide_related=true&show_comments=false&show_user=true&show_reposts=false&visual=false” width=”100%” height=”100″ iframe=”true” /] Bu hafta ele aldığımız başlıklar;
  • İşletmelerde yaşanan dijital dönüşümün küresel ve yerel durumu.
  • Dijital Reklam yatırımında Türkiye’nin Avrupa ikincisi olması.
  • Facebook: Hepsine hükmedecek tek bir platforma dönüşebilir mi!
  • Birleşmiş Milletler’in devletlerin teknik takibi arttırmasına yönelik raporu.
  • Mesajlaşma için bulut servislerinin güvenlik sağlayıp sağlayamayacağı.
Mobil arayüzden bağlananlar Podcast yayınımıza buradan ulaşabilirler.

LG, G3 ile finansal rekor kırdı

1
Geçen yılın ikinci çeyreğine oranla bu sene elde edilen net kara bakıldığında yüzde 165’lik bir artış görüldü. LG Electronics’in bu büyük başarısındaki en büyük katkıyı sağlayan ise mobil iletişim ve TV alanındaki başarılı ürünlerden elde edilen gelirler oldu. 2014 ikinci çeyreği için 399,8 milyon dolar net kar elde eden LG Electronics, geçtiğimiz yıla oranla yüzde 26,5 artışla 588,5 milyon dolar faaliyet karı elde ettiğini duyurdu. Denetlenmemiş ikinci çeyrek konsolide gelirleri ise bir önceki çeyrek döneme oranla yüzde 7,7’lik artışla toplamda 14,93 milyar dolar olarak açıklandı. LG Electronics Ev Eğlencesi  Bölümü’nün ikinci çeyrek gelirlerinde istikrarlı bir gelişme görüldü. İkinci çeyrekte toplamda 4,94 milyar dolarlık gelir elde edilerek bir önceki çeyreğe oranla yüzde 3 artış gösterdi. LG Electronics, bu dönemde daha başarılı ürün segmenti ve sabit gider tasarrufları sayesinde 150 milyon dolarlık faaliyet karına ulaşarak geçen yılın aynı çeyreğine oranla yüzde 64,9’luk artış elde etti. Ana pazarlardaki Ultra HD TV taleplerinin artışıyla birlikte LCD TV’ler kısmındaki gelirlerin daha da artması bekleniyor. Monitörler ve dijital göstergeler gibi ürünlerin başı çektiği şirketler arası ticaret alanındaki başarıların da LG’nin bu çeyrekteki ev eğlence sistemleri gelirlerine önemli katkısı oldu.   LG LG Mobil İletişim Bölümü 14,5 milyon adetlik akıllı telefon ile rekor seviyede bir sevkiyat gerçekleştirdi. Bu yıl satılan LG LTE akıllı telefonlarla birlikte geçen yıla oranla yüzde 20’lik bir artış elde edildi. Sonuç olarak geçen yılın aynı dönemine göre satış rakamlarında yüzde 16’lık bir artışla 3.51 milyar dolara ulaşarak 2010’un ilk çeyreğinden beri elde edilen en yüksek seviyeye ulaştı. Mobil iletişim bölümünün faaliyet karına bakıldığında ise 83,4 milyon dolar ile son üç dönemin en başarılı sonucu elde edildi. Bu alanda elde edilen başarılarda tartışmasız LG G3’ün Kore pazarında gördüğü yoğun ilginin ve L serisi telefonların yüksek satış rakamlarının büyük payı bulunuyor. LG Electronics, LG G3’ün satış alanını genişletmekle birlikte 2014’ün ikinci yarısında LG G3 Beat gibi daha farklı çeşitleriyle birlikte yeni L Serisi akıllı telefon modellerini de piyasaya sürmeyi hedefliyor. LG Beyaz Eşya Bölümü‘nün Kore pazarında elde ettiği yüksek satış rakamlarıyla birlikte geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 9’luk artışla 2,94 milyar dolar gelire ulaştı. Maliyet yapısındaki geliştirmeler sonucu 95 milyon dolarlık faaliyet karı elde eden LG Electronics yüzde 3,2’lik kar marjı açıkladı. LG Electronics 2014’ün ikinci yarısında kullanıcıların beğenisine sunacağı pazar lideri çamaşır makineleri, buzdolapları ve maliyet tasarruflu ürünleri ile bu alandaki gelirlerini artırmayı planlıyor. LG Klima ve Enerji Çözümleri Bölümü ticari klimalar ve nem giderici gibi yeni ürünler ile kararlı bir ilerleme kaydederek 2014’ün ikinci çeyreğinde 1,59 milyar dolar gelirle birlikte 159,4 milyon dolar faaliyet karı açıkladı. LG Electronics, geliştirilmiş ürün segmenti sonucunda ikinci çeyrekte bu alanda yüzde 10 kar marjına ulaştığını açıkladı. LG Electronics 2014’ün ikinci yarısında ise Orta Doğu pazarında artması beklenen taleplerle birlikte piyasaya sürülmesi beklenen yeni VRF klima ürünleri ile ticari klima sistemlerinde daha rekabetçi bir politika izleyecek.

Adwords hakkında bilmeniz gerekenler

0
Google reklamcılığı denildiği zaman internet üzerinden reklam yapmak isteyen şirketlerin aklına hemen arama motoru geliyor. Bunun sebebi aslında tepki çekebilir ama bu işi amatörce yapan ajanslardan kaynaklanıyor. Bilinçsiz bir şekilde buldukları her numarayı arayıp, telefonda “sizi yukarı çıkaracağız bize para verin” diyen ajanslar… Ne çekiyoruz sizden bir bilseniz! Şunu net bir şekilde ifade etmek istiyorum. Google Adwords dediğimiz reklamcılık dünyası “sizi yukarı çıkaracağız” denilebilecek kadar basit bir dünya değil. Üstelik bu dünyanın içinde birtek arama motoru reklamcılığı da bulunmuyor. Video reklamlardan banner reklamlara kadar bir çok farklı fonksiyonu Adwords hizmeti dahilinde kullanabiliyorsunuz. Telefonda arayan ajanslar size bunları anlatıyor mu? Zannetmiyorum.
Google iyi kullanırsanız size tahmin edemeyeceğiniz kazançlar sağlar
Verdiğim online pazarlama eğitimlerinde hep aynı noktayı vurguladım; “Google iyi kullanırsanız size tahmin edemeyeceğiniz kazançlar sağlar, kötü kullanırsanız paranızı havaya atmış olursunuz.” Ne demek istediğime gelelim; Telefonla 100 liralık hizmet satmaya çalışan kişiler pek çok profesyonel ajansın baş düşmanı oldu . Müşterilerin bilgisizliğini kullanarak 3 kuruş paraya dünyaları veriyormuş gibi konuşmalar, müşteri zihninde oluşturulan büyük beklentiler derken bir süre sonra müşteri Adwords hizmetinden soğuyor ve online reklamcılığa inancı kalmıyor. Çünkü bu tip telefonla satış hizmetlerinin çoğu hüsran ile sonuçlanıyor. Müşteri nerede hata yapıyor bu çok açık. Öncelikle hizmetin kalitesini ölçebilecek kapasitede olması gerekiyor. Çünkü ne kadar süre hangi anahtar kelime ile yukarıda kaldınız? O anahtar kelime markanızı gerçekten tanımlayan bir kelime mi? Adwords hizmeti sonucunda aldığınız trafiğin değeri nedir? Verdiğiniz bütçede tıklama başına maliyetiniz ne oldu? Firma sizin web sayfanız için bir öneride bulundu mu?
Tüm online reklamcılık faaliyetleri sizin web sayfanız ile birebir bağlantılıdır.
Bu soruların hepsi aldığınız hizmetin kalitesini belirler. Şuna özellikle vurgu yapmak istiyorum, Adwords hizmeti vereceğiz diyerek web sayfanız ile ilgili hiç yorum yapmayan firmalardan kesinlikle uzak durmalısınız. Neden? Çünkü tüm online reklamcılık faaliyetleri sizin web sayfanız ile birebir bağlantılıdır. Web sayfanızın kalitesi, bu faaliyetler için ödeyeceğiniz bütçelere direk müdahale eder. Ufak bir örnek vereyim; Bir otel sayfasına sahipsiniz. Tesisinizin web sayfası içerik olarak oldukça kötü durumda. Bir ajans sizi arıyor, “şu kadar paraya size Adwords hizmeti vereceğim” diyor. Bakıyorsunuz, rakipleriniz sizden üst sırada veya bakiyeniz çabuk tükeniyor. Çünkü en yakın rakibinizin web sayfası daha uygun olduğu için kalite puanları daha yüksek oluyor. Bu da tıklama başına maliyetlere direk etki ediyor. 10 liraya siz 10 tıklama alırken, belki rakibiniz 30 tıklama alıyor. Ama çoğu ajans bunların bilgisini müşterilere vermiyor. Hatta diğer Adwords fonksiyonlarından bahsetme gereği bile duymuyorlar. Youtube gibi video sitelerinde çıkan reklamların büyük bir bölümünün Adwords ile yayınlandığını biliyor musunuz? Güncel gazete sayfalarındaki bir çok bannerın yine Adwords tarafından geldiğini? Siz hala Google Reklamcılığı denilince arama motorunda yukarıda çıkmayı düşünenlerden misiniz? Remarketing gibi konulara hiç girmeyeyim o halde… Malesef siz paranızı havaya atıyorsunuz ve birileri kapıyor bunu. Ayrıca Google geçtiğimiz sene başarılı ajansları ayırt edebilmeniz için Partner fonksiyonunu devreye soktu. Bir çok zorlu aşamayı başarı ile geçen ajanslara Partner statüsü vererek bir anlamda Google tarafından güvenilir ajans izlenimi vermeye başladı. Bunu da direk Google Partner sayfasından sizi arayan veya çalışacağınız ajansın ismini veya diğer detaylarını yazarak görüntüleyebiliyorsunuz. Şu yanlış anlaşılmasın, Partner olmayan ajanslar ile asla çalışmayın demiyorum ancak web siteniz ile ilgili hiçbir araştırma yapmayan sadece para odaklı ajansları mutlaka elemelisiniz.

Avea’dan uluslararası başarı

0
Avea bünyesinde sürdürülebilir çevikliği artırmak için danışmanlık çözümleri sunan Çevik Stüdyo (Agile Studio), 3 Temmuz 2014’te Amsterdam’da düzenlenen ve Avrupa’nın bu alandaki en büyük etkinliği olan Scrum Day Europe’ta boy gösterdi. Bu yıl dünyanın farklı ülkelerinden 220 çevik uygulama liderinin hazır bulunduğu etkinliğe, Türkiye’den katılan tek konuşmacı ise Avea İK Dönüşüm & Çevik Stüdyo Kıdemli Müdürü Dr. Selçuk Alimdar’dı. Gerek takım gerekse organizasyon seviyesinde danışmanlık veren, bu kapsamda kurum içinde çeşitli eğitimler, gelişim programları, çeviklik ölçümü ve koçluk hizmetleri sunan Çevik Stüdyo, çevik yönetimin Ar-Ge ve danışmanlık merkezi. Avea 2013’te uygulamaya koyduğu; değişime hızlı ve etkili biçimde adapte olmayı ve esnekleşmeyi sağlayan Çevik Stüdyo, çevik yaklaşımı bilgi teknolojileri dışına çıkararak satış, müşteri hizmetleri ve insan kaynakları gibi birimlerde de uyguluyor. Anti-bürokratik bir kurum olma misyonuyla paydaşları ikna etmek, süreçleri iyileştirmek ve organizasyondaki hiyerarşiyi azaltmak amacıyla hayata geçirilen bu uygulama, müşterilerin beklentilerini çok daha hızlı karşılayarak onların memnuniyetlerini arttırmaya yardımcı oluyor. Hâlihazırda 30 çevik takımıyla başarılı sonuçlar elde eden Avea, Çevik Stüdyo sâyesinde hız, kalite, esneklik, motivasyon ve işbirliğini artırarak müşterilerine daha hızlı çözümler üretmeyi hedefliyor.

Türk Telekom’un kredi notu yükseldi

0
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poors (S&P) Türk Telekom’un kredi notunu BBB-‘ye (yatırım yapılabilir seviye) yükseltti. Bu artışla beraber Türk Telekom, nadir görülen bir başarı ile ülke notunu aşan sayılı Türk şirketlerinin arasına katıldı. S&P, Türk Telekom’un 2014 Haziran ayında gerçekleştirdiği 1 milyar dolarlık başarılı tahvil ihracıyla likidite pozisyonunu geliştirdiğini vurguladı. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşunun açıklamasında “Kısa vadeli borçlarını azaltması ve likiditesini iyileştirme kararlılığı Türk Telekom’un notunun yatırım yapılabilir seviyeye (BBB- veya daha yüksek) gelmesini daha da destekledi” denildi. Aynı zamanda, Türkiye’nin 2 farklı vade ile yapılan ilk ve gelmiş geçmiş en büyük banka harici şirket tahvili ihracı olan ve geniş bir coğrafyaya yayılan seçkin yatırımcılardan 8 kat talep alan Türk Telekom’un 1 milyar dolarlık tahvil ihracı notu da yatırım yapılabilir seviye olan BBB- notuna yükseltildi. Türk Telekom’un yüksek operasyonel performansının yanı sıra temkinli finansal politikaları not artırımı başarısını getirdi. Düşük finansal kaldıraçlı pozisyonunu koruyan Türk Telekom, Pazartesi günü açıkladığı ikinci çeyrek sonuçlarında net karını bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 186 artırdığını duyurmuştu.

Lider yine VMware!

0
VMware, Gartner’ın 2014 Magic Quadrantı’nda x86 Sunucu Sanallaştırma Altyapısı’yla Liderler Quadrant’ında liderlik koltuğuna oturdu. Şirket, son beş yıldır arka arkaya liderliği yakalıyor. Gartner’a göre x86 sunucu sanallaştırma altyapı pazarı, iki çok önemli pazar trendiyle ilgili ve örtüşüyor: Sanallaştırma modernizasyonu ve bulut bilişim. vSphere with Operations Management’ın altında yatan VMware vSphere platformu ve VMware vCloud Suite; büyük şirketler, KOBİ’ler, hibrit ve açık bulut hizmeti sağlayıcılarıyla büyüyen sanal masaüstü pazarı tarafından geniş bir şekilde kullanılıyor.
  • VMware’in dünya çapında, tamamı Fortune 100 içinde yer alan 500 binin üzerinde müşterisi bulunuyor.
  • VMware vSphere üzerinde kurulmuş olan VMware vCloud Hybrid Service, şirketlerin veri merkezlerini bildikleri ve güvendikleri cihazlar ve süreçlerle en kısa zamanda ve sorunsuz bir şekilde buluta yaymalarını sağlıyor.42 ülkede 270’in üzerinde VMware vCloud açık bulut bulunuyor.
  • VMware vSphere üzerinde 4.500’ün üzerinde uygulama destekleniyor. Bunlar içinde ürün kullanımı için VMware vSphere 5.5 üzerinde sertifikalanmış SAP HANA platformu gibi yeni iş yükleri de bulunuyor.

Alcatel-Lucent’tan yeni işbirlikleri

0

AlcatelLucent, 4G LTE ultra genişbant mobil erişim ağları ve küçük hücreler (Small Cells) konusunda yeteneklerini genişletmek üzere hızla büyüyen kablosuz start-up EBlink ile ticari ve teknolojik ortaklık anlaşması imzaladı. EBlink’e 3 milyon avroluk yatırımı da içeren anlaşma, yenilikleri destekleme ve iş ivmesini hızlandırma amacını güdüyor.

Alcatel-Lucent’in müşterilerinin EBlink’in gelişmiş kablosuz çözümlerinden yararlanmasını sağlayacak olan bu anlaşma, kablosuz veriye karşı yükselen talebi karşılamak amacıyla bulut ve küçük hücreli ağların yapılarını doğru yönde geliştirerek yeni teknolojik seçimler sunulmasına imkân verecek.

Türk Telekom, XRS projesinde Alcatel-Lucent ile çalışmayı tercih etti
İletişim alanında çok hızlı gelişmeler yaşanan günümüzde yeni teknolojilerin sağladığı olanaklar, sürekli artan yoğun veri transferlerinin gerçekleştirilmesini zorunlu kılıyor. Yoğun veri transferi ve artan müşteri talepleri ile yüzleşen telekom operatörleri, daha verimli ve yüksek kapasiteli anahtarlama ve IP yönlendirme sistemlerine ihtiyaç duyuyor. Alcatel-Lucent, geliştirdiği benzersiz teknolojilerle operatörlere bu alanda destek vermeye devam ediyor. Alcatel-Lucent ve Türk Telekom, verimli bir işbirliğine imza attılar. Alcatel-Lucent’in Türk Telekom’a sağladığı Core Router çözümü; verimlilik, enerji tasarrufu ve maliyet avantajı sağlıyor. Alcatel-Lucent’in bu çözümü, Türk Telekom’un mevcut iş süreçlerine kolaylıkla entegre edilebilen bir formatta sunuluyor. Alcatel_Lucent001.jpg Türk Telekom’un, IPTV, NGN, internet, kurumsal hizmetlerini taşıyan MPLS şebekesi, kurulduğu 2005 yılından bu yana büyümeye devam ediyor. İlk kurulduğu senelerde 10 Gbps arayüzlerin ana omurga için bile çok yüksek olduğu düşünülürken, bugün 10 Gbps, abone arayüzü haline gelmiş durumda. Buna paralel olarak şebekenin merkezinde 10 Gbps’den çok daha yüksek kapasitelere ihtiyaç doğmuş durumda. 7950 XRS, birim alanda çok daha fazla sayıda 100 GE arayüz imkanı sağlaması ve 400 G ve sonrası için uygun bir çözüm olmasıyla Türk Telekom’un artan ihtiyaçlarını karşılayacak. Proje sonrasında Türk Telekom artan talepleri çok daha hızlı ve efektif bir şekilde karşılayabilecek. IP üzerinden hizmet alan tüm kişisel ve kurumsal abonelerin bu hizmeti sağlıklı bir şekilde alabilmesi, IP/MPLS şebekesinin etkin işletilmesine bağlı. Birim alanda çok yüksek arayüz ve trafik işleme kapasitesi sunduğu, minimum enerji tüketimi sağladığı, geleceğe yönelik tasarlandığı ve mevcut sistemlerle aynı işletime sahip olduğundan yeni operasyon gideri yükü getirmediği için 7950 XRS tercih edildi.  İş ortaklarına operasyonel performans ve bütünlükten ödün vermeden çözüm sağlayan Alcatel-Lucent’ın Türk Telekom’a sunduğu hizmet ile büyüyen şebeke ve artan trafiğe paralel olarak IP/MPLS şebekeleri de büyüyecek ve bu büyümeyi karşılayan 7950 XRS gibi, yüksek kapasite ve ölçeklenme yeteneğine sahip cihazlar sayesinde cihaz sayısında azalma mümkün olabilecek. Azalan cihaz sayısına paralel olarak bağlantı sayıları azaldığı için maliyet avantajına sahip olan Türk Telekom, rakiplerine göre üst düzey bir cihaz olan Alcatel-Lucent 7950 XRS ile şebekelerini daha kolay bir şekilde işletebilecek.