Apple iPhone 15 üretiminde sıkıntı yaşıyor

0

Apple, son modeli iPhone 15 Pro Max için talebe yetişmekte güçlük çekiyor. Tanınmış tedarik zinciri analisti Kuo’ya göre, iPhone 15 Pro Max’in tetraprizma lens sisteminin üretiminde yaşanan sorunlar, teslimat sürelerindeki gecikmelere yol açıyor.

Kuo’nun açıklamalarına göre, iPhone 15 Pro Max’in en büyük tedarik darboğazı, 5x’e kadar optik yakınlaştırma sunan tetraprizma kamera modülünde bulunuyor. Bu nedenle Apple, lensin özelliklerini yükselterek bu sorunu gidermeye çalışıyor. Ancak ani bir talep artışı ve yoğunluk, lensin üretimini zorlaştırıyor. Bu zorluklar nedeniyle lensin birim fiyatı %20 artsa da, Apple, Largan Precision tarafından sağlanan lenslerin kalitesine ve üretim kabiliyetine güveniyor.

Largan’ın yeni teknik özelliklere uygun lens talebini karşılayamaması, iPhone 15 Pro Max’in perakendecilere ve tüketicilere ulaştırılmasında gecikmelere neden olabilir. Bunun yanı sıra, 15 Pro Max’in diğer modellere göre daha geç seri üretime girmesi de teslimat sürelerini uzatıyor.

Tetraprizma lens, iPhone 15 Pro Max’e özel bir özellik olarak dikkat çekiyor. Bu lens, telefoto kamerasının optik yakınlaştırmasını 3x’ten 5x’e çıkarırken maksimum yakınlaştırmayı da 25x’e kadar artırıyor. Diğer modellerde daha geleneksel telefoto kamera düzenlemeleri kullanılıyor.

Apple, tüm bu zorluklara rağmen iPhone 15 Pro Max’i bekleyen kullanıcılarını memnun etmeye kararlı. Ancak, tedarik zinciri sorunları nedeniyle bir miktar daha beklemeleri gerekebilir.

Bu durum, Apple’ın en yeni ve en iddialı telefonunu bekleyen kullanıcılar için sabır sınavı olabilir. Ancak, teknoloji dünyasındaki beklenen ürünler genellikle bu tür zorluklarla karşılaşabilir ve sonunda beklemeye değer olabilir.

Teleperformance ve Microsoft’tan Azure anlaşması

Bu iş birliği kapsamında Teleperformance, Microsoft Azure yapay zekâ (AI) özelliklerinden yararlanarak TP GenAI ürününü kullanıma açacak ve bu sayede markalara daha hızlı, verimli ve iyileştirilmiş müşteri deneyimi hizmeti sunuyor

Teleperformance, markalara daha verimli, insan odaklı ve kusursuz hizmet geri dönüşü sağlamak amacıyla Microsoft ile 185 milyon dolar değerinde Azure Cloud sözleşmesi imzaladığını duyurdu. Anlaşmaya göre Teleperformance, müşterilerine Microsoft Cloud altyapı çözümlerini daha kapsamlı bir biçimde sunarak; hizmetlerinde Microsoft Azure yapay zekâ (AI) altyapısı ile TP GenAI adı verilen ürünü sayesinde kaliteli hızlı ve iyileştirilmiş iş süreçlerinin de önünü açacak.

Teleperformance, TP GenAI ile müşterilerin ihtiyaçlarını ve sorun noktalarını hızlı ve net bir şekilde saptamak için markalara kesintisiz destek sağlayacak. Microsoft Azure OpenAI aracılığıyla Büyük Dil Modelleri’nden (LLM’ler) yararlanan bu kapsamlı üretken yapay zeka araçları paketi, müşteri temsilcilerinin yanıt sürelerini hızlandırmasına ve müşteri ihtiyaçlarına daha fazla empatiyle odaklanmasına olanak sağlıyor. Teleperformance TP GenAI’yi kendi arka ofisi hizmetlerinin yanı sıra İK, İşe Alım, Finans, BT ve Eğitim gibi destek fonksiyonlarını optimize edecek şekilde sistemlerine de entegre edecek.

Müşteri hizmetleri deneyimini ileri boyuta taşıyor

Microsoft ile yapılan bu iş birliği sayesinde, Teleperformance’ın Microsoft’un Azure Bilişsel Hizmetlerini kullanan mevcut yapay zekâ tabanlı hizmetleri daha da ileri taşınıyor.  TP Interact etkileşim analitiği, eyleme dönüştürülebilir bilgi akışlarının oluşturulmasına ve müşteri deneyiminde iyileşmeye yardımcı olmak amacıyla sesli ve dijital etkileşimlerden bilgi akışı çıkarmaya yardımcı oluyor. Sohbet robotu TP Digital Floorwalker ise Teleperformance uzmanlarının müşterilerin taleplerini daha hızlı bir şekilde çözüme kavuşturmasını sağlıyor ve hata oranını düşürüyor. StoryfAI adını taşıyan çok dilli çeviri motoru ise 100’den fazla dilin kullanılabildiği, otomatikleştirilmiş çeviri hizmetlerini gerçek zamanlı sunarak müşteri temsilcilerinin birden çok dilde daha hızlı ve doğru yanıt vermesine olanak tanıyor.

Pilot uygulamalarda %90 oranında iyileşme görüldü

TP GenAI ile yapılan ilk pilot uygulamalarda işlem ve yanıt süreleri kısalırken, daha iyi temsilci deneyimi ve daha yüksek müşteri memnuniyeti gibi ciddi müşteri deneyimini geliştiren sonuçlar elde edildi. Teleperformance’dan yapılan açıklamada TP GenAI desteğiyle yapılan ilk uygulamalarda, çağrı işleme süresinde %25’e varan kısalma, e-posta yanıtlama sürelerinde %20 azalma, müşteri memnuniyeti puanlarında artış, müşteri ihtiyaçlarının doğru bir şekilde karşılanmasında %90 oranında iyileşme, satışa dönüşmede %35 oranında artış ve müşteri etkileşimi konusunda neredeyse gerçek zamanlı bilgi akışları elde edildiği açıklandı.

Teleperformance Group Başkanı ve CEO’su Daniel Julien, konuyla ilgili olarak şunları kaydetti: “TP GenAI, dijital iş hizmetleri lideri olarak dönüşümümüzde atılan birçok adımdan yalnızca biri. Daha destekleyici ve samimi, insanı merkeze alan bir müşteri deneyimi sunmak için yapay zekâyı gerçek insanlar ve empatiyle birlikte işleterek “ileri teknoloji” ile “insan dokunuşunu” bir araya getiriyoruz. Sektör lideri bir şirket olarak, basit görevleri otomatikleştirmenin yanı sıra çalışanlarımızın en önemli şeye, yani marka sadakatinin inşa edilmesine odaklanmasını sağlamak amacıyla yola çıkıyor, müşterilerimize üretken yapay zekâ çözümlerimizi sunmaktan memnuniyet duyuyoruz.”

Teleperformance Türkiye Genel Müdürü Tülay Doğrular ise “Teleperformance olarak ‘gücümüz teknoloji, odağımız insan’ felsefemizle; yenilikçi teknolojileri yakından takip ediyor, kendi alanımızda belirlediğimiz durum ve ihtiyaçlar doğrultusunda hizmet verdiğimiz markalara ve çalışanlarımıza fayda sağlayacak çözümleri konumlandırıyoruz. Bu doğrultuda, yapay zekanın bizim işlerimizi kolaylaştırması tarafına yoğunlaşarak Microsoft ile yaptığımız iş birliği ile Microsoft Cloud altyapı çözümlerini kullanarak TPGen AI’yi geliştirdik. Yaptığımız ilk pilot uygulamalar, işlem ve yanıt sürelerini kısaltırken, süreçleri hızlandırıyor, daha iyi çalışan deneyimi, azalan hata payları ve artan müşteri memnuniyeti gibi ciddi müşteri deneyimi iyileştirmeleri sunuyor. Türkiye’de bu alanda yepyeni ve başarılı projeler ortaya çıkarmak konusunda istekli ve heyecanlıyız.” diye konuştu.

Microsoft Azur Core Güney Doğu Avrupa ve Türkiye Lideri Cüneyt Batmaz ise bu iş birliğini şöyle değerlendirdi: “Microsoft’un yapay zeka konusundaki çalışmaları uzun yıllar öncesine dayanıyor. Kullanmakta olduğumuz birçok ürünün içerisinde bu çalışmaların çıktılarını görmek mümkün. Daha kompleks problemleri çözmek adına, her geçen gün daha fazla parametreyi barındırarak büyüyen veri modelleri ile birlikte, yapay zeka bir çok alanda çığır açmaya başladı. Bu yeni dünyada çok daha büyük veri modelleri olduğu gibi, bu dev modelleri sürekli olarak eğitecek, senkronize tutacak olağanüstü ölçeklenebilir yapılara ihtiyaç duyuluyor. İşte bu yapılardan yapay zeka konusuna da liderlik eden platform; Microsoft’un genel bulut platformu Microsoft Azure. Özellikle Microsoft ve OpenAI iş birliği ile birlikte  yapay zeka odağında çığır açacak gelişmeler görmeye başladık. Belli kurumlar bu yenilikçi yapıları süreçlerine adapte ederek müşterilerine yakınlaşmakla kalmadılar, aynı zamanda veriden daha nitelikli anlamlar çıkararak, müşterilerine katma değeri daha yüksek hizmetler sunmaya başladılar. Teleperformance ile yaptığımız iş birliğinin de bu anlamda başarılı sonuçlar ortaya koyacağına inanıyoruz.” dedi. 

Google antitröst davasında izleyiciler salondan çıkartıldı!

0

Teknoloji devinin internet aramalarını tekeline aldığı iddiası üzerine ABD Adalet Bakanlığı’nın açtığı davada Google, ticari sırlarını koruma hakkına sahip olduğunu ileri sürerek duruşmaların kısmen kamuoyuna kapalı görülmesini istiyor. ABD Adalet Bakanlığı ise davanın en can alıcı noktalarının tanık ifadelerini içeren bu kapalı duruşmalarda ortaya çıkabileceğini ileri sürüyor.

Geçtiğimiz hafta başlayan ve tarihin en büyük antitröst soruşturmalarından birisi olarak nitelenen davanın dünkü duruşmasında Verizon yöneticisi Brian Higgins iki saatlik bir ifade verdi. Higgins, Verizon markalı cep telefonlarında niye her zaman Google Chrome tarayıcısı içinde Google arama çubuğunun ön yüklü olarak geldiği konusunda ifade vermeye çağrılmıştı. Higgins’in duruşmadaki ifadesinin ilk yarım saatlik kısmı kamuya açık tutulurken, sonrasında Google avukatlarının talebi üzerine izleyiciler salondan çıkartıldı.

ABD Adalet Bakanlığı ise Google’ın istediği zaman ticari sır kozunu kullanarak duruşmaların belirli kısımlarının kamuoyundan gizli yürütülmesinin davaya zarar verdiği görüşünde. ABD Adalet Bakanlığı kıdemli avukatı David Dahlquist, kamuoyuna açık olan iddianamede Google’ın zaten ticari sır kozunu kullanarak reklam fiyatlandırmaları gibi dava dokümanlarını redakte ettirdiğini söylüyor. Dahlquist, duruşmaların da gizli görülmeye başlanmasının davanın seyri açısından önem taşıdığını ve kamuoyu nezdinde davanın önemine gölge düşürülmesi riskini beraberinde getirdiğini ifade ediyor.

Örneğin ABD Adalet Bakanlığı’nın tanık olarak çağırdığı bağımsız hesap uzmanı Christine Hammer’ın iddianame metnine de giren beyanında “Google’ın tekel oluşturduğu yönündeki destekleyici kanıtlardan birisi olarak arama ve arama reklamcılığı işinde olağanüstü derecede yüksek bir kâr marjına sahip olduğu” belirtilse de kâr marjını gösteren sayısal ifadeler ticari sır gerekçesiyle redakte edilmiş durumda. ABD Adalet Bakanlığı avukatları, davanın kamuoyuna kapalı tutulması durumunda bu ifadelerin kamuoyu nezdinde hep muğlak kalacağı ve Google’ın nasıl ve niye tekel olmakla itham edildiğinin anlaşılamayabileceği görüşünde. Benzer bir biçimde, bugün Verizon yöneticisine telefonlarında önceliklendirme için arama devi Google ile bir anlaşma yapıp yapmadıkları sorulmuş olabilir, ancak duruşma kapalı görüldüğü için kamuoyu bunu bilemeyecek.   

Google’ın avukatı John Schmidtlein ise iddianamedeki redaksiyonun ve tanık ifadelerinin gizli tutulmasının davanın seyri açısından bir sorun teşkil etmeyeceğini belirtiyor. Schmidtlein, fiyatlandırma konusundaki tüm verilerin ticari sır olduğunu ve duruşmalarda ticari sır içeren bölümlerin kamuoyuna kapalı kalması gerektiğini vurguluyor.

Google Antitröst Davası Hakimi Eleştirilerin Odağında!

Davanın hâkimi Amit Mehta, ticari sırların gizliliği konusunda Google ile aynı görüşte zira Verizon yöneticisinin ifadesi sırasında ABD Adalet Bakanlığı avukatlarının itirazına rağmen izleyiciler duruşma salonundan çıkartıldı. Mehta daha önce de duruşmalardan canlı ses kaydı yayınlanması talebini reddetmişti. Uzmanlar bu tür önemli davalarda hakimlerin daha esnek olması ve sadece ticari işletmelere değil halkın haber alma hakkına da saygı göstererek modern teknolojiye ayak uydurabilmesi gerektiğini söylüyor.

Microsoft yöneticisi Nintendo’yu istiyor! Sürprizlere açık olun!

Ağustos 2020’de iki üst düzey Microsoft pazarlama yöneticisine gönderilen bir e-postada Spencer, “Nintendo’nun oyunda bizim için ana varlık olduğunu” ve “Nintendo’ya sahip olmanın bir kariyer anı olacağını ve her iki şirket için de iyi bir hamle olduğuna inanıyorum.” yazdı.

Spencer, “Nintendo’nun LT’si ile daha sıkı işbirliği hakkında çok sayıda görüşme yaptım ve herhangi bir ABD şirketinin Nintendo ile bir şansı olsaydı muhtemelen en iyi konumda olduğumuzu hissediyorum.” diye yazdı, burada “LT” muhtemelen liderlik ekibinin kısaltması olarak kullanılıyor.

Microsoft’un yönetim kurulunun “Nintendo hakkındaki yazının tamamını gördüğünü ve benim gibi bir fırsat ortaya çıkarsa her ikisini de tamamen desteklediklerini” ekledi. Spencer ayrıca şirketin ZeniMax Media ve Warner Brothers Interactive etrafında “oldukça aktif M&A tartışmaları” içinde olduğunu paylaştı.

Davadan önceki belgeler, Microsoft’un Bungie, Sega ve Square Enix de dahil olmak üzere birçok başka stüdyoyu satın Almayı düşündüğünü ortaya koydu. Bu en son belge grubu, Xbox Series X için yeni bir tasarım ve Bethesda’dan habersiz oyunlar için sızdırdı.

Microsoft için böyle bir alımı yapmak oldukça zor. Bunun bir çok sebebi var ancak Nintendo’nun kurum kültürü zaten satışın gerçekleşmesinin önündeki en büyük engellerden biri.

Ancak bu engellerin aşılması ve sağlıklı bir satış gerçekleşmesi mümkün olursa Microsoft tarafında beklentiler yoğunlaşabilir. Bu kadar meşakkatli bir alımın ardından Spencer’dan yapılan yatırımın hakkını fazlasıyla alması beklenir. Ancak şimdilik tüm bunlar bir istekten ibaret.

Fairy, karbon ayak izini azaltmaya odaklandı

0

Analize göre suyun ısıtılmasıyla oluşan karbon ayak izi, bulaşık deterjanının üretiminden dağıtımına ve kullanıma tüm aşamaları kapsayan sürecin yaşam döngüsünde yarattığı etkide en büyük paya sahip. Öyle ki bu oluşan karbon ayak izine ilişkin bu pay makinede yıkamada %72’yken, elde yıkamada %93’e kadar çıkıyor. Oysa elde yıkarken soğuk su kullanmak emisyonları ortalama %60, makinede kısa programı seçmek ise ortalama %33 azaltıyor. Soğuk suda bile etkili ürünleri ile Fairy, bulaşık temizliğinde üstün performans sunarken, tüketicileri “Ön Yıkama Yapmayı Bırakmaya, “Düşük Isıda Yıkamaya” ve “Kısa Programa Geçmeye” teşvik ederek hem çevreyi hem de bütçeyi koruyor.

Fairy, inovatif ürünleri ile bulaşık yıkarken oluşan karbon ayak izini azaltmaya odaklandı

Fairy, İnovatif Ürünleri ile Bulaşık Yıkarken Oluşan Karbon Ayak İzini Azaltmaya Odaklandı

Her evin günlük rutin işleri arasında yer alan bulaşık yıkama, dünyanın sürdürülebilirliği açısından büyük önem yaşıyor. Üstelik bu süreçte en büyük pay, düşünülenin aksine üretim, içerik ve dağıtımdan yani üründen değil tüketicinin bulaşıklarda “sıcak su kullanımı”ndan kaynaklanıyor. P&G’nin lider bulaşık deterjanı markası Fairy, tüketicilerin bulaşık yıkama sürecinden kaynaklanan emisyonları ve enerji maliyetlerini azaltmasına yardımcı olmak amacıyla Yaşam Döngüsü Analizi (LCA) çalışmalarının bulgularını yayınladı. Türkiye’de her 10 evin 7’sinde bulunan Fairy’nin yaptığı analiz çalışması, ısıtma süreçlerinin, elde yıkama işlemlerinden meydana gelen karbon ayak izinin %93’ünü, bulaşık makinesi kullanımına bağlı karbon ayak izinin ise %72’sini oluşturduğunu gösteriyor.

Sıcak Su Tercihi, Emisyonları Artırıyor

Avrupa’da gerçekleştirilen Yaşam Döngüsü Analizi, elde bulaşık yıkamanın yarattığı karbon ayak izinin ortalama %93’ünün sıcak su tercihi gibi kullanım alışkanlıklarından kaynaklandığını ortaya koyuyor. Karbon ayak izinin büyük bölümüne suyu ısıtmak için kullanılan enerji neden oluyor. Buna karşın üretim ve dağıtım süreçlerinin karbon ayak izindeki payı sadece %1. Aynı şekilde ambalaj da aynı oranda paya sahip. Ürünün içeriği bu süreçte %2 etkili olurken ürün ve paketleme kaynaklı kullanım ömrünün oluşan karbon ayak izinde %3 oranında payı bulunuyor.

Makinede bulaşık yıkarken sıralama ve oranlar değişirken, sıcak su kullanımı yine en büyük payla ilk sırada yer alıyor. Bulaşık yıkarken karbon ayak izinin %72’si makinede sıcak su tercih etmekten kaynaklanıyor. Bu süreçte ürün içeriği %15, kullanım ömrü %7, üretim ve dağıtım süreci %5, ambalaj ile %1 etkili oluyor.

Su ve Enerji Tasarrufu Sağlayan Ürünler

Fairy yaşam döngüsü üzerinde yapılan araştırmalar elde yıkamada karbon ayak izini azaltmanın yolunun suyun ısısına müdahale etmekten geçtiğini kanıtlıyor. Bu nedenle Fairy’nin önerisi, “soğuk suya geçmek”. Tüketicilerin suyun ısısını 23 derece santigrada düşürmesiyle %50’ye kadar enerji tasarrufu sağlamak ve karbon ayak izini %60’a varan oranlarda azaltmak mümkün hale geliyor.

Makinede bulaşık yıkarken karbon ayak izini azaltmak içinse Fairy, ön yıkamadan vazgeçilerek kısa programa geçilmesini öneriyor. Çünkü bulaşık makinesini normal program yerine kısa programda çalıştırmak su ve enerjiden tasarrufun yanı sıra karbon ayak izini ortalama %33 azaltıyor.

Türkiye’nin %74’ü 60° ve Üzeri Sıcaklıkta Yıkama Yapıyor

Türkiye’de makinede haftada ortalama 5 kez, elde ise her gün 2 kez bulaşık yıkanıyor.  Üstelik Fairy’nin yaptığı Bulaşık Makinesi Kullanımı ve Alışkanlıkları Araştırması, tüketicilerin yüzde 74’ünün 60° veya daha yüksek sıcaklıkta yıkama yaptığını, yüzde 71’inin ise bulaşıkları makineye koymadan suda bekletmek, suyla ovalamak, durulamak veya fırçalamak gibi ön yıkama işlemleri yaptığını gösteriyor.

Tüketicilere sunduğu inovasyonlarla üstün temizlik ve daha az çevresel etki sağlayan Fairy, zorlu yemek kirlerinde en iyi performansa sahip Soğuk Suda Bile Etkili ürünleriyle bulaşık sürecini daha kolay ve sürdürülebilir hale getiriyor. Ön yıkama yapmaktan vazgeçemeyen tüketiciler içinse Fairy Power Sprey ile sürdürülebilir bir çözüm sunuyor. İlk kez Türkiye’de pazara sunulan Fairy Power Sprey, bulaşıkları elde yıkamadan ya da makineye yerleştirmeden önce ovalamaya ve suda bekletmeye gerek bırakmadan yağları hızla ve zahmetsizce çözerek, güçlü bir ön yıkama etkisi yaratıyor.

Fairy, ön yıkama yapmaya, sudan geçirmeye veya ovalamaya gerek olmadan kusursuz temizlik sağlayan ürünleri ile enerji, su, zaman tasarrufuna katkıda bulunuyor. Bu sayede bulaşık yıkama sürecinden kaynaklanan karbon ayak izini azaltıyor.

Hem Çevre Hem Bütçe Dostu

Tüketicileri elde yıkama yaparken “Düşük Isıda Yıkamaya” ve “Ön Yıkama Yapmayı” bırakarak bulaşık makinesinde normal programdan “Kısa Programa Geçmeye” teşvik eden Fairy, çevreyi korumanın yanı sıra aile bütçesine de katkıda bulunuyor. Fairy ile bulaşıklarda kısa programa geçildiğinde elektrik faturalarında paket başına 165 TL, bulaşıklar soğuk suda yıkandığında ise yılda 300 TL’ye varan enerji tasarrufu sağlanıyor.

Fairy, genel yaşan döngüsü etkilerini değerlendirme ve iyileştirme çalışmalarının parçası olarak paketleme, imalat, üretim ve tedarik zincirlerimizde yenilikler yapmaya devam ediyor. Bu çalışmalar, P&G’nin 2030 sürdürülebilirlik hedefleri ile 2040 yılına kadar net sıfıra ulaşma hedefine katkıda bulunuyor.

Dijitalleşme sürecinde yeni fırsatlar

0

Türkiye’nin ilk SAP Gold Partner’ı Nagarro + MBIS, işletmelere dijital dönüşümde sektörlerinde lider konuma gelmeleri için yenilikçi yaklaşımıyla yol çiziyor. “Rise with SAP” ile şirketlere daha akıllı kararlarla hızlı aksiyon almaları yönünde fırsat sunarken orta ve uzun vadede ise tasarruf sağlıyor.

Özellikle pandemi sonrasında dijital dönüşüme şirketler tarafından artan taleple birlikte bulut bilişim teknolojileri pazarı hızlı bir büyüme gösterdi. Bulut bilişim hizmetleri, veri ve analitikte inovasyonun birincil kaynağı olması, düşük maliyeti, kolay ölçeklenebilirliği, yeniliklere hızla adapte olabilmesi, basit standardizasyonu gibi özellikleriyle işletmelerin dijitalleşme süreçlerinde en çok uygulanan çözümler arasında yer alıyor. Nagarro + MBIS, “Rise with SAP ile, bu alandaki deneyimi sayesinde, işletmelerin daha hızlı büyümesine yardımcı olacak fırsatlar sunuyor.  

Daha hızlı ve akıllı kararlar almayı destekliyor

Nagarro + MBIS, ERP veri ve süreçlerini bulut teknolojilerine taşıma aşamasında işletmelerin yanında olurken, bu uygulama ile şirketlerin dijital dönüşümünü hızlandırmalarına, daha stratejik kararları daha hızlı almalarına yardımcı oluyor. İşletmelerin verileri daha iyi anlamlandırarak efektif bir şekilde yönetmelerine yardımcı olan Rise with SAP, gerçek zamanlı olarak iş verilerine erişmelerini ve bu verilere anında yanıt vermelerini sağlayarak hızlı tepki verme yeteneğini de artırıyor. Bunun yanı sıra “İş Süreci Zekası” özelliğiyle süreçleri takip etme, analiz etme ve geliştirmek için araç ve hizmetler sunarak verimsiz alanların belirlenmesi ve operasyonların optimize edilmesine yardımcı oluyor. “SAP İş Ağı” ile işletmelerin tedarikçiler, lojistik sağlayıcılar, bankalar ve iş ortakları ile tek bir platformda buluşmasına imkân veriyor. Böylece iş birliğini destekleyerek işlemleri kolaylaştırıp gerçek zamanlı tedarik zinciri görünürlüğü sağlıyor. 

İşletmelerin daha hızlı büyümesini desteklemek için tasarlanan “Rise with SAP”, ihtiyaçlara göre özelleştirilebilir bir dönüşüm haritası sunarak esneklik ve ölçeklenebilirlik planları yapmaya imkân sunuyor. Uygulama, sorunsuz bir bulut deneyimiyle basitleştirilmiş satın alma, yönetim süreçleri ve periyodik güncellemelerden yararlanılabilmeyi de sağlıyor.

Sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada da önemli bir rol oynayan uygulama, kaynak tüketimini optimize ederek çevresel etkiyi azaltıp sosyal sorumluluk hedeflerini karşılama konusunda da kolaylık sunuyor. Hatta iş uygulamalarını BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ile uyumlu hale getirebiliyor.

Orta ve uzun vadede tasarruf sağlıyor

Nagarro + MBIS Genel Müdürü Cenk Salihoğlu, “Rise with SAP” ile işletmelere dijitalleşme yolculuklarında bulut bilişimin ölçeklenebilirlik, esneklik ve yenilik gibi avantajlarından yararlanabilecekleri çözüm imkânı tanıyoruz. Verilere dayalı olarak daha akıllı kararlar almalarına ve sektörlerinde rekabet avantajı elde etmelerine yardımcı oluyoruz” dedi. 

Nagarro + MBIS ve SAP Türkiye, 27 Eylül’de şirketlerin 6 ayda nasıl akıllı işletmelere dönüştürülebileceğinin detaylarıyla anlatılacağı bir webinar düzenleyecek.  “GROW with SAP İle Hızla Dijitalleşen Akıllı İşletmeler” başlıklı webinarda Nagarro + MBIS Satış Yöneticisi Tamer Taşdelen ve SAP Public Cloud Çözüm Uzmanı Aygen İrten, katılımcıları dijitalleşme yolcuğundaki püf noktaları hakkında bilgilendirecek.

Webinara https://www.mbis.com.tr/etkinlik/sap-public-cloud-uygulamalari/ adresinden kayıt yaptırılabiliyor.

Türk yazılımcılardan GDPR uyumlu yazılım hamlesi

Kişisel veri mahremiyetinde Avrupa Birliği’nin Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR) ile getirilmiş olunan normlara uyum açısından Jurcom ve Bilin Yazılım öncü bir projeye imza attı. İlk kez bir Türk yazılım ürünü GDPR’ın 25. maddesi ile düzenleme altına alınan Mahremiyet Tasarımı düzenlemesine uygun hale getirildi.

Ülkemizdeki yazılım şirketlerinin en önemli büyüme hedefleri arasında global alanda yer almak geliyor. Avrupa Birliği bölgesi de Türk markalarının öncü pazarları arasında bulunuyor. Bu bölgede yaşayan bireylerle kurulan kişisel veri bağlantılı ilişkiler ise özellikle Avrupa Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR) tarafından düzenlenmiş durumda. İlgili regülasyona uymayan işletmeler yüksek rakamlara ulaşan cezalarla karşılaşıyorlar.

GDPR düzenlemesi Avrupa Birliği mukimlerine  sadece bir hizmet ya da ürün sunulması esnasında alınan kişisel verilerin işlenmesinde uyulması gereken kurallar ile sınırlı kalmıyor. Kişisel verilerin doğrudan ya da dolaylı olarak toplanmasında, işlenmesinde ve transferinde kullanılan yazılımların da daha proje başlangıcında kişisel veri mahremiyeti perspektifi ile planlanması gerekiyor. GDPR’ın 25. maddesi ile dünyada ilk kez yasal düzenlemeye kavuşturulan ve ülkemizde de yapılması planlanan yasal değişiklikle geleceğine kesin gözüyle bakılan Mahremiyet Tasarımı (Privacy by Design – PbD) bu noktada kişisel veri mahremiyetinde ileri bir düzeyi temsil ediyor. Avrupa Birliği mukimlerinin kişisel verilerinin işleneceği yazılımların daha tasarım aşamasında PbD ilkelerine göre üretilmesi gerekiyor.

Avrupa Birliği mukimlerine hizmet sunan yazılım firmaları için kritik detay

Proje ile ilgili Bilin Yazılım Yönetim Kurulu Başkanı Dr. D. Zafer İnkaya: “Yazılım geliştirme alanındaki otuzbeş yıla yaklaşan firma deneyimimizi yenilikçi bir uyum projesi ile daha da kapsayıcı bir hale getirmek istedik. Jurcom’un global regülasyonlar konusundaki uzmanlığı ile mahremiyet tasarımına uyum konusunda mevcut ürünlerimizi uçtan uca gözden geçirdik. Birkaç dokunuş ile, HUMANIST İK Yönetim Yazılımları ürünümüzün, bu uyumu üst seviyelerde sağlayabilir olduğunu ve bugüne kadar tasarım konusundaki titizliğimizin sonucunu görmek bizi çok gururlandırdı. Bundan sonraki ürün projelerimizde de, daha proje aşamasında iken bu yaklaşım ile çalışmak elbette veri mahremiyetine verdiğimiz öneme layık ve sürdürülebilir bir biçimde bizi ileriye taşıyacaktır.” şeklinde fikirlerini bildirdi.

Konuyla ilgili Türkiye’de öncü bir çalışmaya imza atan Jurcom ve Bilin Yazılım, önemli bir AB uyum işbirliği örneğini oluşturdu. 

Proje için, yazılım yaşam döngüsünü PbD ilkeleri kapsamında inceleyerek yaptıkları analiz neticesinde GDPR m.25 kapsamında yazılımda PbD açısından yapılması gereken uyum çalışmalarını tespit ettiklerini belirten Jurcom CEO’su Ali Osman Özdilek ise gerçekleştirilen projenin önemini şöyle özetledi: “Kişisel verilerin toplanması, işlenmesi ve transferinde GDPR’a uyum özellikle Avrupa Birliği mukimlerine hizmet sunan kurumlar için çok kritik bir başlığı ifade ediyor. Yazılım projelerin daha ilk adımında yazılımların tüm yaşam döngüsü kapsamında kişisel verileri koruyacak şekilde tasarımlanması, yazılım mimarisinin bizatihi kendisinin daha en baştan, yazılımın doğuşundan mahremiyet ilkelerini karşılaması gerekiyor. Bu ilkeler GDPR’da 25. madde ile Privacy by Design – Privacy by Default olarak belirtilmiş olup, kişisel veri mahremiyeti alanında çok ileri bir aşamayı temsil etmektedir. Bu bağlamda Bilin Bilgisayar’ın titiz yaklaşımı ve Jurcom’un danışmanlık deneyimi ile örnek bir çalışmayı başarıyla tamamladık. Özellikle benzeri dış açılım hedefleri olan yazılım firmalarımızın dünyada rekabet edebilmeleri, kendilerini öne çıkarabilmeleri için sadece çok iyi bir yazılımı tasarlamaları yetmemekte, yürürlükteki mevzuata da uyumlu olarak bir uyum riskini barındırmayacak şekilde yazılımlarını geliştirmeleri gerekmektedir.”

iPhone 16 Pro’ya Tetraprizm Periskop kamerası gelebilir

0

Apple’ın iPhone serisi, her yeni modelde heyecan verici yeniliklerle karşımıza çıkıyor. Son raporlara göre, iPhone 16 Pro, gelecek yıl kullanıcılarına büyüleyici bir kamera deneyimi sunmak için tetraprizm periskop teknolojisi olabilir.

bu yılın yılın öne çıkan modeli olan iPhone 15 Pro Max, 5x optik zoom özellikli yeni periskop kamerasıyla büyük ilgi gördü. 120mm eşdeğer lens, 12MP sensör ve f/2.8 diyafram açıklığı gibi özelliklerle donatılmıştı. Şimdi ise Apple analisti Ming-Chi Kuo, bu etkileyici periskop sensörünün iPhone 16 Pro’da da kullanılacağını ve böylece iPhone 16 Pro’nun Pro Max modeliyle aynı kamera yeteneklerine sahip olacağını iddia ediyor.

Ancak, bu gelişmeyle birlikte Apple’ın üretim süreçlerinde bazı zorluklarla karşılaştığına dair bilgiler var. iPhone 15 Pro Max’in üretim maliyetleri arttı ve özel olarak tedarik edilen yeni zoom lensle ilgili düşük verim oranlarıyla karşı karşıya kalındı. Bu durum, iPhone 15 Pro Max’in yüksek talep gördüğü ve bazı kullanıcıların daha uzun bekleme süreleriyle karşılaşılaşabilir.

Ming-Chi Kuo, iPhone 15 serisinin yıl sonuna kadar 80 milyon sevkiyata ulaşmasını bekliyor. Bu, Apple’ın bu modellere olan talebi karşılamak için yoğun bir şekilde çalıştığını gösteriyor.

iPhone 16 Pro’nun tetraprizm periskop kamerasıyla geleceği haberi, fotoğraf ve teknoloji tutkunlarını heyecanlandırmış durumda. Gelecek yılın merakla beklenen lansmanıyla birlikte, Apple’ın bu yeni teknolojiyi nasıl sunacağını görmek için sabırsızlanıyoruz.

AB’nin Çin bağımlılığı tehlikesi

Avrupa Birliği (AB), enerji ve batarya sektörlerinde giderek artan bir dışa bağımlılıkla karşı karşıya. Özellikle lityum-iyon bataryalar ve yakıt hücreleri konusundaki bağımlılık, 2030 yılına kadar Rusya’ya enerji bağımlılığı kadar ciddi bir seviyeye ulaşabilir. Bu endişe, AB liderlerinin 5 Ekim’de İspanya’da yapacakları toplantının ana gündem maddelerinden biri olarak öne cıkacak.

AB liderleri, Çin’in artan küresel etkisi ve ekonomik gücü karşısında endişeli. Avrupa Komisyonu, Avrupa’nın Çin’e aşırı bağımlılığını azaltma stratejilerini tartışacak ve Afrika ile Latin Amerika gibi bölgelerle işbirliğini artırarak çeşitlendirmeyi hedefleyecek.

AB’nin 2050 yılına kadar net sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşabilmesi için yenilenebilir enerji kaynaklarının kesintili doğası nedeniyle enerji depolama çözümlerine ihtiyaç duyuyor. Bu, lityum-iyon bataryalar, yakıt hücreleri ve elektrolizörler gibi teknolojilere olan talebi hızla artırıyor.

AB, elektrikli araçlar için kritik öneme sahip olan yakıt hücreleri ve lityum-iyon bataryaların üretiminde büyük ölçüde Çin’e bağımlı durumda. Bu, AB’nin enerji ve batarya sektörlerindeki zayıf noktalarından biri olarak öne çıkıyor.

Ayrıca, dijital teknoloji alanında benzer bir dışa bağımlılık tehdidi bulunuyor. Sensörler, insansız hava araçları, veri sunucuları ve depolama ekipmanları gibi dijital cihazlara olan talep, önümüzdeki on yıl içinde büyük ölçüde artması bekleniyor.

2030 yılına gelindiğinde, bu dışa bağımlılığın Avrupa’nın endüstri ve hizmet sektörlerinin verimlilik artışlarını engelleyebileceği ve iklim değişikliğiyle mücadele için gereken tarım sistemlerinin modernizasyonunu zorlaştırabileceği vurgulanıyor. AB liderleri, bu endişeleri ele almak ve stratejik çözümler geliştirmek için bir araya gelecekler.

New York ekranlarında Türkiye için yatırım daveti!

0

Geçtiğimiz şubat ayında Türkiye Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler ve Türkiye Başkonsolosluğu nezdindeki daimi misyonuna ev sahipliği yapan gökdelen New York Türk Evi’nde ofis açtı. Bugün ise dünya çapında yaptığı Türkiye için yatırım daveti ile gündem oldu.

New York çapında dijital ekranlardan Türkiye’ye yatırım daveti!

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi New York’un Times Square olarak bilinen meşhur meydanında bulunan devasa ekranlar aracılığıyla tüm dünyaya çağrıda bulundu ve Türkiye için yatırım daveti yaptı. 18 Eylül’de başlayan bu çalışma, yarın akşama kadar devam edecek.

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi konuyu şu sözlerle açıklıyor: “Dünyanın içinden geçtiği tüm belirsizlikler, kırılganlıklar, dalgalanmalar, ve istikrarsızlıklara rağmen Türkiye büyümeye devam ediyor; bölgesel güç odağı ve küresel diplomasinin/ticaretin oyun kurucu önemli bir aktörü olmayı sürdürüyor.

Dayanıklı ve hızlı büyüyen ekonomisiyle Türkiye, sürdürülebilir uluslararası doğrudan yatırımlar (UDY) çekmek için yatırımcı dostu politikalar ve geniş yetenek havuzunun yanı sıra Avrupa, Asya ve Afrika’nın kesiştiği noktada küresel pazarlara erişim sunuyor.”

Türkiye;

  • Güçlü, dayanıklı ve hızlı büyüyen bir ekonomiye sahip.
  • Yatırım süreçlerini kolaylaştırıcı reformları kararlılıkla hayata geçiriyor.
  • Derin, yetenekli ve rekabetçi bir yetenek havuzu sunuyor.
  • Avrupa, Asya ve Afrika’nın kesiştiği noktadaki stratejik konumuyla küresel pazarlara erişim sağlıyor.

Ekonomi:

  • Satın alma gücü paritesine (SGP) göre dünyanın en büyük 11. ekonomisi.
  • Son 20 yılda ortalama %5,4 oranında büyüme sergiledi.
  • G20 ülkeleri arasında Çin ve Hindistan’ın ardından dünyanın en hızlı büyüyen 3. ekonomisi.
  • Pandemi ve küresel ekonomik şoklara rağmen V-tipi toparlanmayla dayanıklılığını kanıtladı.
  • Son 20 yılda güçlü bir sürdürülebilir kalkınma modeli ortaya koydu.

Dış Ticaret:

  • 2002 yılında 36 milyar ABD doları olan ihracat, 2022 yılında 255 milyar ABD doları oldu.
  • Küresel ihracattan alınan pay %1’in üzerine çıktı.
  • İhracat tutarı 1 milyar ABD doları ve üzerinde olan ürünlerin sayısı 2002 yılında 9 iken 2022 yılında 53’e ulaştı.

Yatırım:

  • Uluslararası doğrudan yatırım (UDY) girişi, 1980-2002 yılları arasında 15 milyar ABD doları seviyesinde yer alırken, bu rakam 2003-2023 yılları arasında 256 milyar ABD dolarını aştı.
  • Küresel UDY’den alınan pay 2002 yılına dek %0,2 iken günümüzde %1’in üzerine çıktı.
  • Uluslararası sermayeli şirketlerin sayısı son 20 yılda on kattan fazla artış göstererek 6.000’den 80.000’e ulaştı.
  • Son 20 yılda Türkiye’ye gelen UDY’nin coğrafi dağılımı incelendiğinde, Avrupa %70’lik payla başı çekerken, onu %15 ile Asya, %8 ile Amerika ve %7 ile Körfez ülkeleri takip ediyor.
  • UDY’nin sektörel dağılımında ise finansal hizmetler ve bankacılık en fazla UDY çeken sektörler olurken, onu imalat sanayi, enerji, toptan ve perakende ticaret ve bilgi-iletişim teknolojileri izliyor.
  • UDY akışlarında, Türkiye’nin barındırdığı potansiyele güvenip ülkenin bölgesel üretim, mühendislik, Ar-Ge, lojistik ve yönetim merkezi konumunu pekiştiren uluslararası yatırımcıların katkıları kilit rol oynuyor.
  • Türkiye’yi coğrafi komşularından ayrıştırarak uluslararası yatırımcıların Türkiye’ye yönelmelerinde rol oynayan değer önerilerine bakıldığında genç, nitelikli, rekabetçi, teknolojiyi yakından takip eden ve girişimci iş kültürüne sahip yetenek havuzu öne çıkıyor.

Yatırım Ofisi’nin amacı:

  • Türkiye’nin küresel tedarik zincirindeki konumunu sağlamlaştırarak ileriye taşıyacak, katmadeğerli ve teknoloji odaklı yatırımları çekmek.
  • E-mobilite, yaşam bilimleri, enerji depolama, kimya, BİT, makine, ileri üretim, savunma-havacılık ve tarım desteklenen öncelikli sektörler arasında yer alıyor.

Tedarik zincirleri saldırı altında!

Araştırmacılar, kurbanların yazılımı resmi web sitesinden indirdiklerinde enfekte olduklarını keşfetti ve bunun olası bir tedarik zinciri saldırısı olduğunu ortaya koydu. Kampanyada kullanılan kötü amaçlı yazılımın varyantları ilk olarak 2013 yılında tespit edilmişti. Saldırıdan etkilenenler Brezilya, Çin, Suudi Arabistan ve Rusya dahil olmak üzere geniş bir coğrafyaya yayılmış durumda.

Kaspersky güvenlik uzmanları, siber saldırganların popüler bir ücretsiz yazılımın virüslü sürümünü kullanarak kurbanların cihazlarına bir tür Truva atı olan arka kapı yerleştirdiği, Linux sistemlerini hedef alan yeni bir kötü amaçlı kampanyayı ortaya çıkardı. Free Download Manager ile yayılan bu saldırı biçiminde, cihaza virüs bulaştıktan sonra saldırganlar hedefin sistemle ilgili ayrıntılarını, tarama geçmişini, kayıtlı parolalarını, kripto para cüzdanı dosyalarını, hatta Amazon Web Services veya Google Cloud gibi bulut hizmetlerinin kimlik bilgilerini ele geçirebiliyor. Kaspersky telemetrisine göre kampanyanın kurbanları arasında Brezilya, Çin, Suudi Arabistan ve Rusya dahil olmak üzere dünyanın her yerinden şirketler yer alıyor.

Kaspersky uzmanları bunun bir tedarik zinciri saldırısı olma ihtimalinin yüksek olduğuna inanıyor. Şirketin uzmanları, Linux bilgisayarlar için YouTube’daki Free Download Manager kurulum kılavuzlarını araştırırken, video içerik oluşturucularının yanlışlıkla ilk bulaşma sürecini sergilediği örnekler buldu. Buna göre resmi web sitesindeki indirme düğmesine tıklandığında Free Download Manager’ın kötü amaçlı bir sürümü indiriliyordu. Buna karşılık, başka bir videoda yazılımın yasal bir sürümü indiriliyordu. Bu durum, kötü amaçlı yazılımın geliştiricilerinin kötü amaçlı dosya yönlendirmesini bir dereceye kadar potansiyel kurbanın dijital ayak izine dayalı olarak görünecek şekilde senaryolaştırmış olabileceğini akla getiriyor. Sonuç olarak bazı kullanıcılar kötü niyetli paketle karşılaşırken, diğerleri temiz pakete yönlendiriliyor.

Kaspersky’nin bulgularına göre, kampanya 2020’den 2022’ye kadar en az üç yıl sürdü. Kötü amaçlı paket, 2020’de yayımlanan Free Download Manager sürümüyle yükleniyordu. Dahası, bu zaman dilimi boyunca StackOverflow ve Reddit gibi web sitelerinde virüslü yazılım dağıtımının neden olduğu sorunlar hakkında tartışmalar yapıldı. Ancak kullanıcılar bu sorunların kötü niyetli faaliyetlerden kaynaklandığının farkında değildi.

Bir Reddit kullanıcısı, Free Download Manager’ı kötü amaçlı yazılım içerdiği ortaya çıkan komut dosyasını çalıştırmadan yükleyip yükleyemeyeceğini merak ediyor.

Kaspersky GReAT güvenlik uzmanı Georgy Kucherin, şunları söyledi: “Analiz edilen arka kapının varyantları 2013’ten beri Linux için Kaspersky çözümleri tarafından tespit edilebiliyor. Ancak, Linux’un kötü amaçlı yazılımlara karşı bağışıklığı olduğuna dair yaygın bir yanlış kanı var ve bu da bu sistemlerin çoğunu yeterli siber güvenlik korumasından yoksun bırakıyor. Bu koruma eksikliği, bu sistemleri siber suçlular için cazip hedefler haline getiriyor. Esasen Free Download Manager vakası, Linux sisteminde devam eden bir siber saldırıyı çıplak gözle tespit etmenin zorluğunu vurgulayan bir örnek. Bu nedenle hem masaüstü bilgisayarlar hem de sunucular dahil olmak üzere Linux tabanlı bilgisayarların güvenilir ve etkili güvenlik önlemleri alması çok önemli.”

Kampanyanın teknik analizine Securelist yazısında yer verildi. 

Kaspersky, Linux ve diğer genel tehdit türlerinden kaçınmak için aşağıdaki güvenlik önlemlerinin uygulanmasını öneriyor: 

  • Bilinen ve bilinmeyen tehditlere karşı etkili koruma için davranış tabanlı algılama ve anomali kontrolü özellikleriyle donatılmış Kaspersky Endpoint Security for Business gibi kanıtlanmış bir uç nokta güvenlik çözümü kullanın.
  • Kaspersky Embedded Systems Security ürününü tercih edin. Bu uyarlanabilir, çok katmanlı çözüm, gömülü Linux tabanlı sistemler, cihazlar ve senaryolar için sıklıkla geçerli olan titiz düzenleyici standartlara uygun, optimize edilmiş güvenlik sağlar
  • Çalınan kimlik bilgileri dark web’de satışa çıkarılabileceğinden, bu gibi kaynakları izlemek ve ilgili tehditleri anında tespit etmek için Kaspersky Digital Footprint Intelligence hizmetini kullanın

ABD eyaletleri TikTok yasağı konusunda Montana’yı destekliyor!

18 eyalet başsavcısından oluşan bir grup Pazartesi günü yaptığı açıklamada, Montana’nın Çin’e ait kısa video uygulaması TikTok’u yasaklama çabalarını desteklediklerini ve bir ABD yargıcının 1 Ocak yürürlüğe girme tarihinden önce yasal zorlukları reddetmeye çağırdığını söyledi.

Virginia liderliğindeki ve Georgia, Alaska, Utah, Indiana, Nebraska, Indiana, Iowa, Kentucky ve Güney Dakota dahil olmak üzere eyalet başsavcıları, platform ve kullanıcıların davalarının reddedilmesi gerektiğini söyledi “Çünkü TikTok, bireyleri Çin Komünist Partisi tarafından kolayca erişilebilen hassas kişisel bilgileri paylaşmaya teşvik eden aldatıcı iş uygulamalarına kasıtlı olarak katılıyor ve TikTok’un platformu Montana’daki çocuklara zarar veriyor.”

Çinli ByteDance’a ait olan platform, Mayıs ayında, şirketin ve kullanıcıların Birinci Değişiklik serbest konuşma haklarını ihlal ettiğini savunarak, türünün ilk örneği olan ABD devlet yasağını çeşitli gerekçelerle engellemek için bir dava açtı.

Eyaletler, 150 milyondan fazla Amerikalı tarafından kullanılan TikTok’un, ABD’li milletvekillerinden olası Çin hükümetinin etkisiyle ilgili endişeler nedeniyle ülke çapında yasaklama çağrılarıyla karşı karşıya kaldığını söylüyor. Biden yönetimine TikTok’u yasaklama veya çökerme konusunda daha fazla güç verecek yasa çıkarma çabaları durdu.

Geçen ay, bir Cumhuriyetçi olan Başsavcı Austin Knudsen, eyalet yasama meclisinin ve valisinin “TikTok’un yabancı bir düşmanın kontrolü altında olduğu sürece Montana’da faaliyet göstermesini yasaklamada doğru olanı yaptığını” söyledi.

Mart ayında milletvekilleri platformu zararlı içerik sunmakla ve genç kullanıcılara “duygusal sıkıntı” vermekle suçladı.

TikTok, “ABD kullanıcı verilerini Çin hükümetiyle paylaşmadığını ve paylaşmayacağını ve TikTok kullanıcılarının gizliliğini ve güvenliğini korumak için önemli önlemler aldığını” söyledi.

Montana, platform tarafından yapılan her ihlal için 10.000 dolar para cezası verebilir. Yasa, bireysel kullanıcılara ceza uygulamıyor. Montana’da 380.000 kişinin video hizmetini veya eyaletteki 1,1 milyon insanın üçte birinden fazlasını kullandığını tahmin ediliyor.

Eski ABD’li Başkan Donald Trump 2020’de TikTok’un yeni indirmelerini engellemeye çalıştı, ancak bir dizi mahkeme kararı yasağın yürürlüğe girmesini engelledi.

Honor CEO’su iPhone 15’i eleştirdi

0

Akıllı telefon dünyasının önde gelen isimlerinden biri olan Honor, bugün tanıttığı Honor V Purse modeli ile dikkatleri üzerine çekti. Etkinlik sırasında Honor CEO’su George Zhao, iPhone 15 hakkında ilginç açıklamalarda bulunarak sektörde bir tartışma yarattı.

Zhao, Apple’ın 12 Eylül’de tanıttığı iPhone 15 serisini değerlendirirken, “iPhone 15 serisinde biraz hayal kırıklığına uğradık” ifadesini kullandı. Apple’ın odak noktasının sadece performansı ve kamera kalitesini artırmak olduğunu söyleyen Zhao, şirketin kullanıcılarına yeterince yenilik sunmadığını savundu.

Ayrıca, Apple’ın hala Lightning girişini kullanmaya devam etmesini eleştiren Zhao, USB-C’ye geçişin ve periskop lens teknolojisinin Honor için bir tehdit oluşturmadığını vurguladı. Ancak, Zhao’nun açıklamalarına rağmen, iPhone 15 serisinin satış rekorları kıracağını düşündüğünü belirtti. Bu sözler, iPhone 15 serisinin ön satışlarının bazı ülkelerde büyük bir ilgi gördüğünü doğruluyor.

Apple analisti Ming-Chi Kuo, iPhone 15 Pro Max’in ön siparişlerinin selefinin aynı dönemdeki satışlarına göre çok daha yüksek olduğunu bildirdi. Bununla birlikte, iPhone 15’in tanıtılmasının ardından kullanıcılar arasında Apple’ın yeni modellerine olan talebi artırdığı görülüyor.

Honor CEO’sunun açıklamaları, akıllı telefon sektöründeki rekabeti daha da kızıştırabilir. İlerleyen günlerde, kullanıcıların yeni modelleri nasıl karşılayacağını görmek için bekleyiş sürüyor. Apple ve Honor arasındaki bu rekabet, tüketicilere daha fazla yenilik ve kalite sunma yarışının bir yansıması gibi görünüyor.

2024 Ford Ranger Hibrit tanıtıldı

0

Ford, gizemli bir video ile yayınladığı 2024 Ford Ranger Plug-in Hibrit’i Avustralya pazarında resmi olarak tanıttı. Blue Oval, bu hibrit modelin standart Ranger ile aynı çekme ve taşıma kapasitesini sunacağını, ancak ek olarak yerleşik bir jeneratör ve 40 kilometreden fazla elektrik menzili ile geleceğini açıkladı.

Ford sözcüsü, bu modelin sadece küresel pazarlar için olduğunu belirtti. Detaylar hala net olmamakla birlikte, bilinen bilgilere göre hibrit sistemi, turbo şarjlı 2.3 litrelik EcoBoost dört silindirli bir motor, bir elektrik motoru ve bir batarya paketinden oluşuyor.

Ford, Ranger Plug-in Hibrit’in diğer Ranger modellerinden daha fazla tork üreteceğini iddia ediyor, ancak bu rakamı henüz açıklamış değil. Yeni Ranger 3.0 litrelik turbo dizel V6 motorla yaklaşık 247 beygir gücü ve 443 pound-feet tork üretebiliyor. Şirket ayrıca PHEV modelinin 27 mil kadar sadece elektrikle gidebileceğini belirtiyor.

Elektrikli olmayan Ranger gibi, PHEV modeli de yaklaşık 3.500 kg çekme kapasitesine ve dört tekerlekten çekişe sahip olacak. Ayrıca, elektrikli olmayan versiyonu gibi Pro Power Onboard özelliği ile gelecek ve kullanıcıların şebeke dışındayken aletlere, oyuncaklara ve cihazlara güç sağlamasına olanak tanıyacak.

Görsel olarak, PHEV modelini dizel motorlu Ranger’dan ayırmak için dikkatli bir göz gerekebilir. Ford tasarımcıları, genellikle elektrikli modelleri temsil eden yeşil veya mavi ayrıntılardan kaçınmış gibi görünüyorlar ve hibrit sistemine özgü ana stil ipucu, kargo bölmesinin yan tarafına eklenen ikinci bir kapak gibi görünüyor. İç mekanın resimleri henüz yayınlanmadı,

Ford bayileri, Ranger PHEV’in 2025 yılında teslimatına başlayacağını açıkladılar. Önümüzdeki aylarda daha fazla ayrıntı ortaya çıkacaktır.

YouTube Music yeni ruh hali önerilerini kullanıma sundu

0

YouTube Music, kullanıcılarına müzik deneyimini daha da kişiselleştirmeleri için yeni bir özellik sunuyor. Popüler müzik dinleme platformu, yakın bir zamanda uygulama ve web sürümünde kullanılabilecek beş yeni ruh hali önerisi ekledi. Bu özellik sayesinde, kullanıcılar müzikleri duygusal durumlarına göre daha kolay bir şekilde bulabilirler.

2020 yılında, YouTube Music kullanıcılarına ruh hali filtreleri ekleyen bir aktivite çubuğu sunmuştu. Ancak, şimdi gelen Ağlama, Parti, Romantik, Havam Yerinde ve Rahatlamak gibi yeni filtrelerle birlikte bu özellik daha da zenginleşti. Kullanıcılar, hangi ruh halinde olduklarına bağlı olarak müziği daha iyi seçebilir ve dinleyebilirler.

İşte bu beş yeni ruh hali seçeneği:

  1. Ağlama: Duygusal anlarınızda dinlemek için en iyi şarkıları bulun.
  2. Parti: Parti modunda müziğin tadını çıkarın ve dans etmek için ritmi yakalayın.
  3. Romantik: Sevgilinizle romantik bir akşam için mükemmel şarkıları keşfedin.
  4. Enerji: Kendinizi güçlü hissettiğinizde dinlemek için motivasyon dolu şarkılar.
  5. Rahatlamak: Stresli günlerde rahatlamak için sakinleştirici müzikler.

Bu yeni ruh hali filtreleri hem YouTube Music uygulamasında hem de web sürümünde kullanılabilir. Türkiye’deki kullanıcılar da bu özelliğe erişebilirler. Yeni ruh hali filtrelerini kullanmak için sadece uygulamanızı güncellemeniz yeterlidir.

YouTube Music, müzik dinleme deneyimini daha özel hale getirmeye devam ediyor ve kullanıcılarına daha fazla seçenek sunuyor. Artık hangi ruh halinde olursanız olun, doğru şarkıları bulmak daha kolay hale geldi.

iPhone’un evrimi ve Apple’ın yolculuktaki hikayesi

0

Aylarca süren söylenti ve spekülasyonlardan sonra Apple CEO’su Steve Jobs, 9 Ocak 2007’de ilk iPhone’u tanıttı. Aslında Haziran ayına kadar satışa çıkmayan cihazın 4GB’lık modeli 499 dolardan, 8GB’lık versiyonu ise 599 dolardan başlıyordu. 3,5 inçlik bir teklif sundu. ekranı, 2 megapiksel kamerası ve o zamanlar yeni olan çoklu dokunma özellikleriyle övgü topladı. Ancak eleştirmenler, telefonun piyasada başarılı olamayacak kadar pahalı olduğunu söyledi.

iPhone’un evrimi

iPhone 3G

Orijinal iPhone’un satışa sunulmasından bir yıl sonra, 9 Haziran 2008’de Apple, halefi iPhone 3G’yi piyasaya sürdü. Yeni model, 3G tabanlı ağlara daha hızlı bağlanabiliyordu. Yerleşik GPS içeriyordu, daha fazla depolama alanı sunuyordu ve daha ucuzdu. 8GB’lık modeli 199 dolara, 16GB’lık versiyonu ise 299 dolara satılan iPhone 3G, 11 Temmuz’da satışa sunuldu.

iPhone 3gs

ine WWDC’de Apple’dan Steve Jobs, iPhone 3GS adı verilen daha hızlı bir sürüm olan bir sonraki iPhone’u duyurdu. Form faktörü önceki sürüme göre değişmemiş olsa da, yeni iPhone öncekinden iki kat daha hızlıydı. 32GB iPhone 3G S 299 dolara, 16GB’lık bir model 199 dolara satıldı.

iPhone 4

Yeniden tasarlanan iPhone 4, yeni adı verilen iOS 4 ile birlikte 7 Haziran 2010’da geldi ve FaceTime görüntülü sohbetin gelişini işaret etti. Fiyatlar değişmedi: 16GB’lık model için 199 dolara ve 32GB’lık versiyon için 299 dolara satıldı.

iPhone 4S

Apple, Steve Jobs’un sağlık sorunları nedeniyle istifa etmesinden birkaç hafta sonra, 4 Ekim 2011’de farklı bir tempoda iPhone 4S’i tanıttı. Yeni CEO Tim Cook, yeni telefonun çift çekirdekli işlemcisinden (iPad 2’de kullanılanın aynısı) bahsetti.

iPhone 5

iPhone 5, 4 inçlik ilk sürüm. ekranı, 12 Eylül 2012’de CEO Tim Cook’un San Francisco’da 90 dakikalık bir sunum sırasında iPhone 4S’e yönelik daha hızlı ve daha ince yükseltmeyi tanıtmasıyla geldi. Steve Jobs’un 2007’de piyasaya sürdüğü birinci nesil akıllı telefona atıfta bulunarak, “Bu, orijinal iPhone’dan bu yana iPhone’un başına gelen en büyük şey” dedi.

iPhone 5S ve 5C

10 Eylül 2013’te Apple CEO’su Tim Cook bir değil iki iPhone’u piyasaya sürdü: lüks iPhone 5S ve renkli, daha ucuz iPhone 5C.

iPhone 6 ve 6 Plus

Apple, 2014 yılında üst üste ikinci kez iki iPhone’u tanıttı: 4,7 inçlik iPhone 6. ekran ve 5,5 inçlik iPhone 6 Plus. Her iki iPhone da önceki yılın modellerine göre daha hızlı ve daha verimli olan yeni A8 işlemcilere sahipti. Her ikisinin de kameraları yükseltilmişti.

iPhone 6S ve 6S Plus

Apple’ın iPhone 6S ve 6S Plus, temel aldıkları 2014 modellerine yapılan önemli yükseltmeleri temsil ediyordu. 6S ve 6S plus, 3D Touch adı verilen yeni dokunmatik teknolojiye ve 4K video çeken güçlendirilmiş 12 megapiksel iSight kameraya sahipti.

iPhone 7 ve 7 Plus

iPhone 7 ve 7 Plus, üç önemli istisna dışında 2015 modellerine çok benziyordu: Apple ses girişini kaldırdı, ana sayfa düğmesini dokunsal tabanlı bir sanal düğmeye dönüştürdü ve 7S’e çift kamera kurulumu ekledi.

iPhone 8 ve 8 Plus

Apple, 12 Eylül 2017’de yeni cam ve alüminyum kasa, Retina HD ekran, A11 Biyonik Çip ve kablosuz şarj özelliğine sahip iPhone 8 ve 8 Plus’ı tanıttı. Apple’ın şimdiye kadarki en dayanıklı cam olduğunu söylediği ön ve arka cam muhafaza Bir akıllı telefondaki tasarım iPhone 4 ve 4s’in tasarımını andırıyordu. True Tone teknolojisi, ekranın beyaz dengesini çevredeki ışığa uyacak şekilde ayarladı. Apple, A11 Bionic çipini “bir akıllı telefondaki şimdiye kadarki en güçlü ve en akıllı çip” olarak adlandırdı.

iPhone X

Apple, iPhone’ların onuncu yılını anmak için Eylül etkinliğini “bir şey daha” olan iPhone X (“on”) ile sonlandırdı. 64 GB için 999 dolardan ve 256 GB için 1.149 dolardan başlayan fiyatlarla Apple’ın bugüne kadarki en pahalı iPhone’u oldu. Face ID’yi etkinleştiren 7 megapiksel TrueDepth ön kamera aynı zamanda otomatik görüntü sabitlemeyi de içeriyordu ve alan derinliği efektli daha iyi selfieler için Portre modunu sunuyordu.

iPhone XR

Xr, geliştirilmiş su direnci ve 6,1 inçlik altı yüzeyli alüminyum ve cam tasarıma sahipti. 64 GB, 128 GB ve 256 GB modelleri bulunan ve 749 dolardan başlayan fiyatlarla sunulan bu cihaz, bir akıllı telefondaki ilk 7 nanometre çip olan ikinci nesil Neural Engine’e sahip Apple’ın A12 Bionic Çipini içeriyordu.

iPhone Xs ve Xs Max

5,8 ve 6,5 inç içerir. Apple’ın iPhone Xs ve Xs Max modellerinin her ikisi de tam ekran tasarımları ve gelişmiş çizilme ve su direnci sayesinde Dolby Vision ve HDR10’u destekleyen ve iOS sistem genelinde renk yönetimine sahip Super Retina OLED ekranlar sunuyordu.       12 megapiksel çift kamera sistemi, portre oluşturmada hassas kontrol için hem önizlemede hem de çekim sonrasında alan derinliğini ayarlama yeteneğiyle Portre modunda gelişmiş derinlik segmentasyonu sunuyordu.

iPhone 11

2018’deki iPhone XR’nin yerini alan iPhone 11, 50 dolarlık bir fiyat indirimine (699 dolara), yeni bir renge (mor), yeniden tasarlanmış iki kamera sistemine ve bir dizi gizli teknoloji yükseltmesine sahip oldu.

iPhone 11 Pro ve 11 Pro Max

Kamera sistemi, manzaranın dört katından fazlasını yakalayan ultra geniş bir kameraya ve saniyede 60 kareye kadar 4K videoya sahiptir. Aynı zamanda ses yakınlaştırma özelliğine de sahip. Apple’a göre A13 biyonik çip ve üçüncü nesil Neural Engine, önceki yılın modellerine kıyasla daha verimli çalışarak dört veya beş saate kadar ek kullanım sağlıyor.

iPhone 12 ve 12 mini

Apple, akıllı telefon serisinde OLED ekranlarını genişletip yeni 5,4 inçlik ekranı piyasaya sürdüğünde iPhone 12, iPhone 11’in yerini aldı.

iPhone 12 Pro ve 12 Pro Max

Her iki Pro modeli de A14 Bionic çipi kullanıyor ve hem 6GHz altı hem de mmWave çeşitleriyle 5G ağ bağlantısı sunuyor. Üç lensli Pro 12MP kamera sistemi, 4X veya 5X optik yakınlaştırma aralığını, düşük ışık koşullarında daha iyi fotoğraflar için Gece Modu’nu ve daha hızlı odaklanma ve gelişmiş AR/VR için LiDAR sensörlerini içeriyor.

iPhone 13 ve 13 mini

iPhone 13 ve 13 mini, önceki yılın modellerinin kaldığı yerden devam ediyor: 2020’dekiyle aynı form faktörüne ve fiyat aralığına sahipler. Her ikisinde de Ultra Geniş ve Geniş kameralara sahip 12 MP çift kamera sistemi, daha keskin fotoğraflar için sensör kaydırmalı optik görüntü sabitleme ve video için “sinematik mod” bulunuyor.

iPhone 13 Pro ve Pro Max

4K video 24 fps, 25 fps, 30 fps veya 60 fps hızında çekilebilir ve Dolby Vision ile 60 fps’ye kadar HDR video kaydı yapılabiliyor. Daha büyük bir pil, iPhone 13 Pro Max’te 2,5 saate kadar daha fazla pil ömrü anlamına geliyor.

iPhone 14 ve 14 Plus

iPhone 14 ve yeni 14 Plus, önceki yılla aynı form faktörüne ve fiyat aralığına sahip. Daha büyük Plus modeli, üretimi durdurulan iPhone 13 mini’nin yerini alıyor.

iPhone 14 Pro ve Pro Max

Her ikisinde de ince ayar yapılmış Ultra Geniş ve Geniş kameralara sahip 48 MP üçlü kamera sistemi ve geçen yılkiyle aynı 3X optik yakınlaştırma/2X optik uzaklaştırma bulunuyor.

iPhone 15 ve 15 Plus

iPhone  15 ve yeni 15 Plus, 2022 önceki modellerine çok benziyor. Ancak lüminyum ve renkli cam kombinasyonu ve yeni renkler içeren tasarım değişiklikleri sunuyor. Her ikisi de Bionic A16 işlemciyi (2022 Pro modellerinde kullanılan çipin aynısı) kullanıyor ve ilk kez USB-C şarjı alıyor. Fiyatlar yine iPhone 15 için 799 dolardan ve daha büyük olan 15 Plus için 899 dolardan başlıyor.

iPhone 15 Pro ve Pro Max

Bu yıl iPhone 15 Pro ve Pro Max için yapılan büyük değişiklik,  ağırlığı 19 gram azaltan ve her iki modelin ekranının çevresinde daha ince çerçevelere izin veren yeni Titanyum tabanlı tasarımı içeriyor. İçeride her ikisi de Apple’ın yeni A17 Pro işlemcisini (6 çekirdekli) çalıştırıyor ve ince ayarlanmış 48MP arka kamera sistemine sahip.

Servis hizmetlerinde en önemli teknoloji Yapay zeka

0

Küresel kurumsal iş uygulamaları şirketi olan IFS, teknolojinin iş dünyasında hizmetleştirilmiş bir iş modeline geçişi ve faydalarını nasıl gerçekleştirdiği konusundaki rolünü değerlendiren araştırmasının ilk sonuçlarını paylaştı.

Censuswide tarafından yapılan araştırma, iş değeri yaratmanın temelini yapay zeka, otomasyon ve makine öğrenimi olarak belirliyor. EAM, FSM ve iş süreçlerinin uçtan uca entegre edilmesi gibi faktörler, servis odaklı dönüşümün gerçekleşmesinde önemli itici güçler olarak kabul ediliyor.

Araştırma, Üretim, Servis, Telekom, Enerji ve Doğal Kaynaklar, Savunma Sanayii, İnşaat, Taahhüt ve Mühendislik endüstrilerinden gelen 2.000’den fazla üst düzey yönetici ile Fransa, Almanya, Japonya, İskandinav ülkeleri, Birleşik Krallık, ABD ve BAE’de gerçekleştirilen anketleri içeriyor.

Katılımcıların %43’ü, iş modellerini hizmet odaklı bir modele dönüştürme konusundaki ivmenin yöneticiler için hala öncelikli bir konu olduğunu belirtiyor. Araştırma ayrıca bu dönüşümün “Liderler” ve “Geride Kalanlar” arasında %19 ve %23 oranında bir ayrım olduğunu göstermektedir. Bazı şirketlerin bu değişime daha geç adapte olmalarının ana nedeni, işgücü, süreçler ve teknoloji altyapısı üzerindeki etkiyi daha net bir şekilde anlamak istemeleridir.

Yapay zeka, farklı sektörlerde büyük bir dönüşüm yaratmış durumda

Bu teknoloji, şirketlerin operasyonel verimliliklerini artırmalarına (%28), yeni müşteri segmentlerini keşfedip yeni pazarlara yönelmelerine (%28), müşteri memnuniyetini artırmalarına (%27), müşteri sadakatini geliştirmelerine (%26) ve daha yüksek kar marjları elde etmelerine (%25) yardımcı oluyor. Bu nedenle, yapay zeka artık hizmet sunumunun temel bir parçası haline gelmiştir ve şirketler için değer yaratma ve değişimi hızlandırma konusunda kritik bir teknoloji olarak kabul edilmektedir.

Yapay zeka yeteneklerinin oluşturulması konusundaki aciliyet, özellikle Üretim ve Servis sektörlerinde büyük bir öneme sahiptir ve bu sektörlerde %58’lik bir oranda belirgin bir şekilde görülmektedir. Bu aciliyeti takip eden diğer endüstriler ise sırasıyla Savunma Sanayii, (%51), Telekom (%50), İnşaat, Taahhüt ve Mühendislik (%48), Enerji, Altyapı ve Doğal Kaynaklar (%48) endüstrileridir. Bu endüstriler, inovasyonu teşvik etmek ve kendi pazarlarında sürekli olarak farklılaşma yaratmak konusunu önemsiyorlar. Bu stratejiler, gelir artışını sağlama ve kârlılığı artırma yolunda temel bir rol oynamaktadır.

CEO (%54) ve CFO (%49) liderliğinde, şirket genelindeki değer gündeminin en üst sıralarında finansal sağlığın ve iş esnekliğinin artırılması yer almaktadır. Hizmetleştirme kavramı, dijital dönüşüm aracılığıyla modernleşmenin bir gerekliliği olarak öne çıkarken, yönetim kurulu, ürün ve hizmet tasarımı ile sunumunda müşterilere öncelik vererek elde edilecek finansal faydalar arasında net bir bağlantı kurmaktadır.

Üst düzey liderlik ekibi işin evriminin açıkça arkasında olsa da, değişimin insanlar ve süreçler (%22) üzerindeki etkisinin tam ve eyleme geçirilebilir bir şekilde anlaşılması hayati önem taşıyor. CHRO’lar özellikle potansiyel etkinin farkındalar. Dijital teknolojinin değişimini yönetip, iş akışlarını ve süreçleri geliştirmek için yapay zeka ve otomasyonu kullanmak için temel (%50) olduğunu belirtiyor. 

IFS Ürün Pazarlama, Analist İlişkileri ve Rekabetçi İstihbarat Kıdemli Başkan Yardımcısı Alex Rumble şunları belirtti: “Müşterilerimiz sıklıkla dijital dönüşümün yalnızca teknolojiyle sınırlı olmadığını ifade ediyorlar. Bu araştırma, iş süreçlerini geliştirmek ve organizasyonu proaktif bir şekilde dönüşüm yolculuğuna hazırlamak söz konusu olduğunda üst düzey yöneticilerle nasıl sıkı bir uyum içinde olduğunu açıkça gösteriyor.” Rumble, şunları ekledi: “Hizmetleştirme, temelde ürün ve hizmetlerin tasarımından üretimine, sunumundan hizmetine kadar müşteri odaklı bir yaklaşımı içerir. Bu konu uzun süredir gündemdeydi, ancak teknoloji eksikliği süreci engelliyordu.” Rumble, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Hizmet sunumu ve dijital teknolojilerdeki büyük gelişmeler, şirketlerin işlerini yeniden tasarlayarak müşterilerin ihtiyaçlarına daha iyi cevap verme ve iş değeri sunma fırsatları yarattı. Bu fırsatlardan yararlanmak için yapay zeka, otomasyon ve makine öğrenimi gibi güçlü araçlar önemli bir rol oynuyor. IFS için bu durum oldukça heyecan verici bir döneme geçildiğini işaret ediyor.

Sektörü alt üst edecek! Intel’den devrim niteliğinde yenilik

0

Teknoloji şirketi Intel, oldukça dikkat çeken bir başarıyla gündeme geldi. Şirket, ikinci yarı için planladığı yeni nesil gelişmiş ambalajlar için cam alt tabakaları piyasaya sürdü. Bununla birlikte yeni nesil işlemcilerde cam kullanımının ne işe yaradığı merak konusu oldu. İşte detaylar!

Intel, yeni nesil cam tabakasını tanıttı!

Sürekli yarı iletken endüstrisindeki sorunlarla gündemde olan Intel, bu kez ilgi çeken başarıyla karşımıza çıkıyor. Şirket, son olarak Moore Yasası’nı ileriye taşıyacak yeni nesil paketleme için ilk cam tabakasını tanıttı.

Sektörü alt üst edecek! Intel'den devrim niteliğinde yenilik

Intel’in Başkan Yardımcısı Babak Sabi, bu yenilikle ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamasında ise cam tabaka için on yıldan fazla araştırmanın yapıldığını belirtti. Bu yeniliklerin ardından cam tabaka merak konusu oldu.

Diğer organik alt tabakalarla karşılaştırdığımız zaman cam, daha fazla ara bağlantı yoğunluğu taşıyor. Bunun yanı sıra daha iyi fiziksel, optik ve termal özelliklere de sahip. Ayrıca diğer tabakalara göre cam, daha yüksek sıcaklıklarda çalışma koşullarına dayanabiliyor.

Tüm bunlarla birlikte cam tabaka, yüzde 50 daha az desen bozulması sağlıyor. Normalde modern çipin kenar kısımları cam benzeri bir yapıya sahip ve organik malzemelerden meydana gelir. Yeni nesil cam yüzeyler sayesinde ise Intel, çipleri daha ince hale getirmesinin yanı sıra ara bağlantı yoğunluğunu da artırıyor.

Sektörü alt üst edecek! Intel'den devrim niteliğinde yenilik

Ayrıca camın geliştirilmiş özellikleri özellikle yüksek montaj verimlerine sahip form faktörü paketleri de sunuyor. Şirket, 2030 yılına kadar bir pakette bir trilyon tansistör sunmayı hedefliyor. Bunun yanı sıra bu gelişme, şirketin New Mexico üretim tesisine yaptığı 3,5 milyar dolarlık yatırımın ardından geldi.

Epson yeni etiket robotunu tanıttı

0

Epson’un SurePress L-4733AW modeli, Loftware bulut entegrasyonlu, talebe dayalı renkli etiket baskısı sunan ColorWorks CW-C4000 ile birlikte otomatik etiketleme yapan Epson robotu fuarda büyük ilgi gördü.  

İki ColorWorks yazıcı, bir akıllı kamera ve bir Epson robotu kullanılarak hazırlanan sistemle farklı boyutlarda ilaç kutuları özel olarak etiketlenebilecek. Böylece belirli ilaçlar için gereken insan müdahalesini ortadan kaldırırken olası insan etiketleme hataları da engellenecek…

Epson, Avrupa’nın en büyük etiket çözümleri fuarı olan Labelexpo’da yeni yazıcılarıyla birlikte etiketleme robotunu da tanıttı.

Epson’un SurePress L-4733AW modeli, Loftware bulut entegrasyonlu, talebe dayalı renkli etiket baskısı sunan ColorWorks CW-C4000 ile birlikte otomatik etiketleme yapan Epson robotu fuarda büyük ilgi gördü. İki ColorWorks yazıcı, bir akıllı kamera ve bir Epson robotu kullanılarak hazırlanan sistemle farklı boyutlarda ilaç kutuları özel olarak etiketlenebilecek. Böylece belirli ilaçlar için gereken insan müdahalesini ortadan kaldırırken olası insan etiketleme hataları da engellenecek.

Epson, 11-14 Eylül 2023 tarihleri arasında Brüksel’de düzenlenen Labelexpo Fuarı’nda SurePress etiket baskı makinelerinin yeni genişletilmiş serisini tanıttı. L-4733AW modeli Avrupa’da bir ticaret fuarında ilk kez görüntü. Bu model, SurePress 4000 serisinin güncellenmiş versiyonu olarak sergilendi. CMYK ve beyaz mürekkep ile birlikte turuncu mürekkep veya dijital vernik seçeneği ile sunulan SurePress L-6534VW ile birlikte geliyor.

Ödüllü önceki modelinin başarısını sürdüren SurePress L-4733AW kısa seri etiket baskı makinesi, kalite, tutarlılık, tekrarlanabilirlik ve daha yüksek hızlı baskı modlarının bir kombinasyonunu sunuyor. Epson’un yeni ve geliştirilmiş AQ4 mürekkep setini kullanarak (CMYK yeşil, turuncu ve beyaz ile birlikte), daha geniş bir renk gamı sunuyor ve daha çeşitli alt tabakalarda hassas renk eşleme sağlıyor. Ayrıca, işletmeci müdahalesini en aza indirgemek için tasarlanmış otomatik bakım özellikleri bulunuyor. Bu da daha hızlı, daha verimli, güvenilir bir iş akışı ve daha kısa teslimat süreleri anlamına geliyor.

Dakikada 50 metrelik baskı yapıyor

SurePress L-6534VW, ayrı bir kompakt etiket sonlandırıcı olan GM DC330 Mini ile birleştirilmiş şekilde de sergilendi. Üretkenliği optimize etmek için tasarlanan SurePress L-6534VW, yüksek hacimli üretim için dakikada 50 metreye kadar baskı hızları sunuyor.

Labelexpo’da tanıtılan diğer ürünler arasında Epson’ın bulut entegrasyonlu yeni ColorWorks etiket yazıcıları bulunuyor. Bunu Epson ve dünyanın en büyük bulut tabanlı kurumsal etiketleme ve sanat yönetimi sağlayıcısı Loftware arasında yapılan bir iş birliği duyurusu takip ediyor. Bulut entegrasyonlu ColorWorks yazıcıları, kimya, ilaç, elektronik, otomotiv, havacılık ve perakende sektörlerinde yüksek verimlilikli renkli etiketleme çözümlerine olan talebe yanıt vermek için çoklu konumlardaki kurumsal işletmelerin sistemlerine bağlanarak işlemlerini gerçekleştiriyor.

İnsan hataları engellenecek

Ayrıca, Epson, iki ColorWorks yazıcı, bir akıllı kamera ve bir Epson robotunu kullanarak yenilikçi bir otomatik etiketleme uygulaması sergiledi. Bu, farklı boyutlarda ilaç kaplarının özel etiketlenmesini gerektiren tıp endüstrisine yönelik bir uygulamayı gösteriyor. Otomatik süreç, belirli ilaçlar için gereken insan müdahalesini ortadan kaldırırken olası insan etiketleme hatalarını da engelliyor.

Fuarda öne çıkan diğer yenilikler arasında Epson’ın yeni prototip RFID yazıcısının bir gösterimi yer aldı. Türünün ilk örneği olan bu yazıcı, siyah beyaz alternatiflerine göre önemli avantajlar sunan renkli RFID etiketleri üretiyor.