Elon Musk son paylaştığı tweet’inde Twitter platformundaki etkin olmayan hesapları temizleyeceğini ve bu durum uzun süredir bazı kullanıcıların uzun süredir ile bakılan bazı kullanıcı adlarını serbest bırakılacağını belirtti. Twitter yıllardır daha fazla kullanıcı adını tekrar rotasyona sokma sözü vermesine rağmen, bunu düzeltmek için henüz büyük ölçekli bir çaba göstermedi.
Musk’a göre şirketin “birkaç yıldır hiç etkinliği olmayan” hesapları temizlediğini söylerken, kullanıcı hesaplarında takipçi sayılarının düşmesi anlamına gelebileceği konusunda da uyarıyor. Twitter’ın bir sosyal ağ olarak ilk günlerinde büyük bir takipçi kitlesine sahip uzun süreli Twitter hesaplarında daha belirgin olabileceğini söyledi. Musk, “Bu nedenle muhtemelen takipçi sayısında düşüş göreceksiniz” dedi.
We’re purging accounts that have had no activity at all for several years, so you will probably see follower count drop
Musk, kullanıcı adının mevcudiyetiyle ilgili bir soruya yanıt olarak, bu düzenlemenin bir sonucu olarak birçok kullanıcı adının kullanılabilir hale gelmek üzere olduğunu da açıkladı. Bununla birlikte, kullanıcıların belirli bir adla yeni bir hesap oluşturmaya çalışmanın olağan yönteminin ötesinde bu kullanıcı adlarını nasıl elde edebileceklerini netleştirmedi.
Son aylarda Twitter, ek gelir elde etmek için istenen kullanıcı adlarını çevrimiçi açık artırmalar yoluyla satmayı düşünülüyor. Bu planın hala yürürlükte olup olmadığı veya öyleyse nasıl çalışacağı belli değil. Aralık 2022’de Musk, Twitter’ın “yakında” 1,5 milyar hesabın ad alanını boşaltmaya başlayacağını ve bu sürecin bir parçası olarak etkin olmayan hesapların silineceğini belirten bir tweet atmıştı.
Rekabet büyüyor
Musk’ın sosyal ağı devralmasından bu yana Twitter, açık kaynak platformu Mastodon, merkezi olmayan rakip Bluesky ve diğerlerinin yanı sıra T2 , nostr ve Post gibi diğer Twitter klonları dahil olmak üzere Twitter alternatiflerinin artan rekabetiyle karşı karşıya kaldı. Hiçbiri kendi başına “yeni Twitter” haline gelmemiş olsa da, her bir ağ binlerce Twitter kullanıcısını çekmeyi başardı; Mastodon şu anda sunucularında aylık 1,2 milyon aktif kullanıcıya ulaşıyor. Substack , Flipboard ve Artifact gibi diğer şirketler de dolaylı olarak Twitter ile rekabet edebilecek kendi tartışma özelliklerini başlattı.
En hızlı büyüyen işlerin yapay zeka ve makine öğrenimi uzmanlığı, sürdürülebilirlik uzmanlığı, iş istihbarat analistliği ve bilgi güvenliği uzmanlığı olacağı tahmin ediliyor
Dünya Ekonomik Forumu’nun hazırladığı ve Türkiye çalışmaları TÜSİAD – Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu tarafından gerçekleştirilen “2023 İşlerin Geleceği Raporu” sonuçlarına göre 2027 yılına kadar işlerin yaklaşık %23’ünün değişmesi, bunun 69 milyonunun yeni iş, 83 milyonunun da artık mevcut olmayan iş olması bekleniyor. En hızlı büyüyen işlerin yapay zeka ve makine öğrenimi uzmanlığı, sürdürülebilirlik uzmanlığı, iş istihbarat analistliği ve bilgi güvenliği uzmanlığı olacağı tahmin edilirken; en yüksek mutlak büyümenin de eğitim, tarım ve dijital ticarette olacağı öngörülüyor.
Dünya Ekonomik Forumu tarafından geleceğin iş ve becerilerinin haritalandırıldığı ve bu yıl Türkiye’nin, TÜSİAD – Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu anket yürütücülüğünde ilk kez dahil olduğu “2023 İşlerin Geleceği Raporu” yayınlandı. Dünya Ekonomik Forumu’nun ilkini 2016 yılında yayınladığı ve bu yıl dördüncüsü hazırlanan raporda; 2023-2027 yılları arasında makro-trendlerin ve teknoloji adaptasyonunun iş piyasasını nasıl etkileyeceği, işlere ve becerilere olan talebin nasıl şekilleneceği analiz ediliyor.
45 ülkede, 27 endüstriyi kapsayan 803 şirketin üst düzey yöneticilerinin cevaplarıyla oluşturulan “2023 İşlerin Geleceği Raporu”nun; Kovid-19 salgınının etkilerinin devam ettiği, ikiz (dijital ve yeşil) dönüşüm, küresel tedarik zincirinin yerelleşmesi, iklim krizinin etkilerinin azaltılması gibi ekonomik, teknolojik ve çevresel bir çok değişimin yaşandığı bir dönemde, işverenlerin yetenek ihtiyaçlarını karşılamak için oluşturacakları stratejileri belirlemekte yol gösterici olması bekleniyor.
Raporun ortaya koyduğu dikkat çekici sonuçlar arasında şunlar yer alıyor:
2027 yılına kadar işlerin yaklaşık %23’ünün değişmesi, bunun 69 milyonunun yeni iş, 83 milyonunun da artık mevcut olmayan iş olması bekleniyor.
Yeşil dönüşümün ve tedarik zincirlerinin yerelleşmesinin net iş büyümesine yol açacağı tahmin ediliyor. Teknolojiye adaptasyonun ve dijitale erişimin artmasının net iş büyümesi yaratacağı, ancak bunun kaybolacak iş alanları ile dengeleneceği öngörülüyor.
Yavaş ekonomik büyüme, arzın kıtlığı ve enflasyon, iş alanları için en büyük riskleri oluşturuyor.
En hızlı büyüyen işlerin yapay zeka ve makine öğrenimi uzmanlığı, sürdürülebilirlik uzmanlığı, iş istihbarat analistliği ve bilgi güvenliği uzmanlığı olması beklenirken; en yüksek mutlak büyümenin de eğitim, tarım ve dijital ticarette olacağı tahmin ediliyor.
Yeşil dönüşüm,eğitim ve tarım işlerinin yükselişi
Raporda; işletmelerin yeşil dönüşümü, çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim standartlarını uygulaması ve tedarik zincirinin yerelleşmesine olanak sağlayan yatırımların yeni işler yaratması, makro trendler olarak ön plana çıkıyor. Aynı zamanda hemen hemen tüm teknolojik gelişmelerin işler üzerine net pozitif etkisinin olacağı öngörülürken; büyük veri analizi, iklim değişikliği ve çevre yönetimi teknolojileri ile siber güvenlikte yaşanacak büyümenin en önemli itici güçler olacağı belirtiliyor.
Şirketlerin birçoğu; tarım teknolojileri, dijital platformlar, e-ticaret ve yapay zekanın kendi organizasyonlarında ciddi iş kayıplarına neden olacağını, bununla birlikte aynı etkilerin iş imkanları yaratacağını ve net etkinin pozitif olacağını düşünüyor. Raporda bu değişime iş yaşamlarının ortasında yakalanan bireylerin yeniden eğitim ya da işte eğitim ile yeni becerileri elde etmesi, dijital ve yeşil dönüşüm becerilerini geliştirmelerinin önemli olduğu vurgulanıyor. Türkiye’deki yöneticiler, teknolojik değişimin Türkiye’de yaratacağı işlerin dünya ortalamasına göre çok daha fazla olacağını öngörüyor.
Teknoloji, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik yeni işlerin oluşumunda en önemli faktörler olarak öne çıkarken; yapay zeka ve makine öğrenimi, sürdürülebilirlik, siber güvenlik uzmanlıklarının en çok büyüyecek iş rolleri olduğu belirtiliyor. Yenilenebilir enerji mühendisliği, güneş enerjisi kurulum uzmanlığı ve sistem mühendisliğinin ise, ekonomilerin yenilenebilir enerjiye geçiş hızlarına bağlı olarak gelişebileceği kaydediliyor.
Türkiye’de teknoloji kaynaklı işlerin büyümesi dünya trendleri ile örtüşürken; veri girişi sorumluları, muhasebeci, yönetici asistanları, şirketlerin finans bölümü çalışanları gibi meslek gruplarının azalmasının/yok olmasının ise dünya ortalamasının çok daha üstünde olacağı tahmin ediliyor.
Yeniden beceri kazandırma devrimi için artan aciliyet
İşverenler önümüzdeki beş yıl içerisinde kompleks problem çözme ile yaratıcı ve analitik düşünmenin, çalışan becerileri açısından öneminin artacağı düşüncesinde. Raporun ortaya koyduğu sonuçlara göre bu üç beceriyi, teknoloji okuryazarlığı takip ediyor. Önemi artacak temel sosyal beceriler arasında ise empati, aktif dinleyicilik, liderlik ve dayanıklılık yer alıyor.
Yöneticiler yapay zeka ve makine öğrenimini, önemli beceriler sıralamasında listenin sonlarında tutarken; çalışanların beceri setinin iyileştirilmesi durumunda yatırım yapacakları beceriler sıralamasında, analitik düşünmenin hemen arkasına yerleştiriyor. Türkiye’de, yöneticiler için becerilerin önemi dünya ortalaması ile örtüşürken; bu becerilerin iyileştirilmesi ya da yenilenmesinin önceliklendirilmesi, dünya ortalamasının çok üzerinde bir sayıda yönetici tarafından belirtildi.
İşte eğitim, yeni becerilerin elde edilmesi, becerilerin iyileştirilmesinin fonlanması konusunda yöneticilerin çoğu (%87) şirketlerin kendi fonlarını kullanmaları gerektiğini düşünüyor. Devlet desteğini ya da devlet-özel sektör iş birliğini tercih edenlerin oranı %45’i geçmezken, Türkiye’deki yöneticilerin de dünya ortalaması ile aynı yönde fikir beyan ettikleri görülüyor.
Raporda ayrıca, yeni yetenekleri şirketlerine çekebilmek için uygulanacak stratejiler yöneticiler tarafından listeleniyor. Türkiye’de ankete katılan yöneticiler dünya ortalamasına benzer önem sırasında stratejiler belirtirken, iki stratejide dünya ortalamasından ciddi bir şekilde ayrışıyor. Bunlardan birincisi olan yüksek maaş verilmesi konusuna, Türkiye’deki yöneticiler, dünya ortalamasından 17 baz puan daha fazla önem atfediyor. İkinci dikkat çeken fark ise, şirketlerin promosyon süreçlerini iyileştirmesi stratejisinde gözlemleniyor. Türkiye’de şirket yöneticilerin, bu stratejiye dünya ortalamasından 7 baz puan daha fazla önem atfettikleri görülüyor.
Özellikle pandemi döneminde yaygınlaşan e-ticaret trendi otomotiv sektöründe de yerini almaya başladı. Ülkemizde ve dünyada yaşanan gelişmeler artık satıcının, aracıları ortadan kaldırarak doğrudan satışa geçtiğini gösteriyor. Markalar bu strateji ile hareket ederek araç satışlarını, online bir şekilde gerçekleştirmeye başladı. Hayata geçen bu ciddi değişim hamlesi bir yandan araç markalarının lojistik ve dağıtım kanallarının geliştiğinin de bir göstergesi.
Dönüşüm sürecine dair notlarını paylaşan MOTOR AŞİN CEO’su Saim Aşçı, “Daha geniş müşteri kitlelerine ulaşmak, talepleri doğru ölçmek, daha yalın bir satış ve dağıtım süreci gibi avantajları nedeniyle çevrimiçi satışa geçiş hızlanmış durumda. Son dönemde yapılan araştırmalar, artık tüketicinin yüzde 80’inin araç satın alma işlemlerinin bir kısmını veya tamamını çevrimiçi olarak gerçekleştirmeyi tercih ettiğini gösteriyor. Togg’un kısa sürede 100 bin talep alması da sistemin çalıştığının iyi bir göstergesi. Ancak uzaktan çözümler yetkili servis ve marka sadakatini zaman içerisinde düşürme riskini getirdiği için müşteri deneyim merkezleri ve fiziksel showroom varlığını birçok marka için uzun süre korumaya devam edecek. İlerleyen evrede dijitalleşme sürecinin sektörde yerinde kapıda servis ve vale gibi hizmetlerin artışını hızlandıracağını öngörüyoruz. Yakın gelecekte evin önünde olan aracınıza uzaktan bağlantıyla arıza tespiti ve onarım yapılabilecek. Geleceğin otomobillerinde yazılım mekanikten daha önemli.” şeklinde konuştu. Son yıllarda teknolojideki hızlı gelişmeler ve dijitalleşme trendiyle birlikte e-ticaretin yükselişi kaçınılmaz hale geldi. Pandemi dönemi ise bu trendi daha da hızlandırdı ve pek çok sektörde olduğu gibi otomotiv sektöründe de önemli bir yer edindi.
Geleneksel satış yöntemleri yerini dijital satış kanallarına bırakırken, otomobil markaları da doğrudan satış stratejilerine yöneldi. Ülkemizde Togg, Tesla ve son olarak Mercedes gibi markalar müşteri taleplerini dijital yollardan almaya başladı. Öte yandan yerli araç Togg, kura sürecinde 100 binden fazla talep alarak bu sistemin işlevselliğini de kanıtlamış oldu.
Tek fiyat tüketici nezdinde çok olumlu karşılanıyor
Geleneksel satışın yerini doğrudan satış hizmetine bırakmasının tüketiciye de markaya birçok yönden olumlu yansıması olması bekleniyor. Daha geniş bir müşteri kitlesine ulaşmak, talebi doğru şekilde ölçmek ve daha yalın bir satış sistemi ile ilerlemek özellikle satıcıya maksimum fayda sağlarken, bu trendin tüketiciye olumlu geri dönüşünün de çok fazla olduğuna ilişkin konuşan MOTOR AŞİN CEO’su Saim Aşçı, “Bu trende katılan markalardan biri de elektrikli araç devi Tesla oldu.
Lansmandan önce Tesla araçların ilanlardaki etiketi 2,5 ile 3 milyon TL bandındayken, lansmandan sonra aynı araçların 1,5 milyon TL’den başlayan fiyatlarla satışa sunulduğu görüldü. Pazardaki dinamikleri direkt olarak değiştirecek bu durum, tüketici nezdinde çok olumlu karşılanıyor.” dedi.
Uzaktan bağlantıyla arıza tespiti ve onarım yaygınlaşacak
Bu sistemin birçok kolaylaştırıcı yanı olduğu gibi dezavantajları da soru işaretlerine sebep oluyor. Müşterinin aracı fiziksel olarak test edememesi ile deneyim imkânı ortadan kalkıyor ve bu da müşterinin aracın donanım özelliklerini ve performansını ölçümleyememesine neden olabiliyor. Fakat bu konuda farklı alternatiflerin olduğuna vurgu yapan Aşçı, “Markalar müşteri deneyimini artırmak için dijital test sürüşleri ve sanal tur gibi özellikler sunmaya başladı. Yine uzaktan çözümler yetkili servis ve marka sadakatini zaman içerisinde düşürme riskini getirdiği için müşteri deneyim merkezleri ve fiziksel showroom varlığı birçok marka için uzun bir süre devam edecek. Ancak uzun vadede online satış trendinin diğer araç markaları tarafından benimsenerek yayılacağına inanıyoruz. İlerleyen evrede dijitalleşme süreci sektörde yerinde-kapıda servis gibi hizmetlerin artışını hızlandıracak. Birçok marka vale hizmetiyle araçların servise alınması sistemini kullansa da henüz aktif bir şekilde çalışmıyor.
Tüketici alışkanlıkları değişecek ve artık bazı arıza tespitleri ve onarımları uzaktan bağlantı yoluyla evinizin önünde dahi yapılabilecek. Aslında birçok otomobilde bu tespitler zaten uzaktan bağlantıyla yapılıyor; ne var ki tüketici, işlemler serviste yapıldığı için bu sürecin içinde henüz yer almıyor. Yeni otomobillerde mekanikten çok daha önemli boyuta ulaşan taraf yazılım oluyor.” ifadelerine yer verdi.
Redington, Amazon Web Services (AWS) ile kapsamlı bir distribütörlük anlaşması imzaladı.
Redington Türkiye ve Amazon Web Service arasındaki distribütörlük anlaşmasına göre Redington, AWS’nin Türkiye’deki tüm ürünlerinin ve çözümlerinin dağıtımından sorumlu yetkili distribütörü oldu. Bu anlaşma ile Redington, AWS’in iş ortaklığı ağını genişletmekten operasyonel verimliliği artırmaya kadar birçok konuda destek verecek.
2023 yılı başından tarihinden itibaren başlayan bu iş birliğine göre Redington Türkiye, bölgedeki yeni AWS Çözüm Ortakları ile AWS topluluğunu yerel pazarda genişleterek birçok alanda hizmet sunacak. Redington Türkiye aynı zamanda AWS iş ortaklarına pazara giriş fırsatları yaratmak, operasyonel süreçlerini dijitalleştirerek verimliliği artırmak, danışmanlık ve sertifikasyon hizmetleri ile bulut platformunda uzmanlaşmak gibi birçok alanda destek olacak.
Bulutta dev anlaşma! Redington Türkiye ve Amazon Web Service arasındaki distribütörlük anlaşmasına göre Redington, AWS’nin Türkiye’deki tüm ürünlerinin ve çözümlerinin dağıtımından sorumlu yetkili distribütörü oldu. @redingtontr_#AWS#bulutbilişimpic.twitter.com/whOY12mevE
Dünyanın en kapsamlı ve en yaygın kullanılan bulut platformu olan Amazon Web Services (AWS), dünya çapındaki veri merkezlerinden 200’ün üzerinde tam özellikli hizmet sunuyor. En hızlı büyüyen start up’lar, büyük kuruluşlar ve önde gelen devlet kurumlarının dahil olduğu milyonlarca müşteri; maliyetleri azaltmak, daha çevik olmak ve daha hızlı inovasyon için AWS ürün ve çözümlerini kullanıyor.
Redington’tan, AWS çözüm ortaklarına 4 başlıkta tam destek
Redington Türkiye, iş ortaklarının AWS ile iş süreçlerini başlatmalarını ve büyütmelerini sağlamak için satış öncesi ve sonrası destek, eğitim, pazara giriş stratejileri ve etkinleştirme programları sunacak. Bununla birlikte AWS çözüm ortaklarına, platform geçişleri, son kullanıcı ihtiyaçlarına bağlı olarak yönetilen hizmetler, bulut optimizasyonu ve diğer program ihtiyaçları gibi geniş bir yelpazede teknik uzmanlık sağlayacak. Redington Türkiye, iş ortaklarının faturalama ve operasyon yönetimini üstlenerek olumlu müşteri deneyimlerine odaklanmalarına destek olacak. Son olarak, AWS çözüm ortaklarının, kendilerine sunulan Çözüm Ortağı programlarından ve avantajlarından tam olarak yararlanmasına imkan sağlayacak.
Cem Borhan / Redington Türkiye Genel Müdürü
Redington Türkiye Genel Müdürü Cem Borhan, “Redington Türkiye olarak sistem entegratörleri (SI’ler), bağımsız yazılım satıcıları (ISV’ler), yönetilen hizmet sağlayıcılar (MSP’ler), katma değerli satıcılar (VAR’lar), dijital pazarlama şirketleri, donanım şirketleri ve kamu sektörü kuruluşları dahil olmak üzere farklı uzmanlık alanlarında ve farklı büyüklüklerde çok çeşitli işletmeleri destekliyoruz. Küresel çaptaki milyonlarca müşterisi ve on binlerce çözüm ortağıyla en geniş ve en dinamik topluluğa sahip olan AWS’nin tüm ürün ve çözümlerini içeren kapsamlı destek çözümlerimizden bundan sonra AWS çözüm ortağı olan iş ortaklarımız faydalanabilecek. Redington Türkiye olarak AWS iş ortaklarına platformun Türkiye’de sunduğu tüm ürün ve çözümler konusunda destek verecek olmanın mutluluğunu yaşıyoruz” dedi.
Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu (TOSFED) tarafından, deprem bölgesindeki çocuklarımız için Yatırım Finansman ana sponsorluğunda özel olarak hazırlanan Mobil Eğitim Simülatörü, #HayataDeğerKatar sloganıyla yola çıktı. İlk olarak 09-10 Mayıs tarihlerinde Kahramanmaraş Karacasu Konteyner Kenti ve 11 Mayıs Perşembe günü de Kahramanmaraş Necip Fazıl Konteyner Kenti’nde çocuklarla buluşacak olan simülatör yola çıktı.
Ülkemizin yaşadığı deprem felaketinin ardından depremzede çocuklarımıza ulaşmayı hedefleyen TOSFED, ilk ve ortaokul seviyesindeki çocuklara simülatör deneyiminin yanı sıra, pedagoglar ve canlı maskot figür eşliğinde aktiviteler gerçekleştirerek kitaplar dağıtacak.
Yaklaşık bir buçuk ay boyunca depremden etkilenen 11 ildeki çocuklarımıza ulaşacak olan Mobil Eğitim Simülatörü, Kahramanmaraş’ın ardından sırasıyla Osmaniye, Adana, Hatay, Gaziantep, Kilis, Diyarbakır, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Elazığ illerini ziyaret edecek.
Windows 11 sanal makineleri NDTEV ile artık GPU belleğinde çalıştırılabiliyor. Bu, sadece birkaç adım sürüyor.
Bunun için birinci adım, GPU’nuzun belleğinde bir RAM sürücüsü oluşturmak. İsterseniz bir VRAM sürücüsü oluşturabilirsiniz. Bunu sizin yerinize yapabilen GpuRamDrive adlı açık kaynaklı bir araç var.
NDTEV ile süreç çok kolay
İkinci adım, sanal bir makine oluşturmak için araç seçiminizi kullanmak. NTDEV, Windows 10 ve 11 Pro, Education ve Enterprise kullanıcıları tarafından kullanılabilen sanal makineler oluşturmak için basit ama güçlü bir araç olan Windows’un yerleşik Hyper-V yöneticisini kullanıyor.
Bir RTX 4090 veya RX 7900 XTX’iniz veya 20 GB’tan fazla VRAM’e sahip bir GPU’nuz varsa, oluşturduğunuz VRAM sürücüsüne normal bir Windows 11 kurulumunu sıkıştırabilmeniz gerekiyor. NTDEV, kendi oluşturduğu Windows 11’in basitleştirilmiş bir sürümü olan Tiny11‘i kullanıyor. Tiny 11’in temel amacı Windows 11’in sistem gereksinimlerini çok fazla özellikten ödün vermeden azaltmak diyebiliriz.
NTDEV sanal makine için kullanıldığında 3,5 GB’lık bir sürücüde çalışabileceğini gösteriyor. NTDEV, konsepti 4 GB GDDR6 ile RTX 3050 ile donatılmış bir dizüstü bilgisayarda tanıttı. Sanal makinenin, sahip olduğu 600 MB boş alana dosya oluşturma ve kaydetme konusunda hiçbir sorunu olmadığını gösterdi. CrystalDiskMark testini yürüttüğünde, PCIe 3.0 NVMe sürücüleriyle eşit olan 2 GB/s okuma ve 2,5 GB/s yazma gibi katı hızlara ulaştı. Artık sabit sürücünüzü atlayabilir ve tüm işletim sisteminizi VRAM’inizde saklayabilirsiniz.
Rapid Security Response Apple cihazlar için güvenlik konusunda büyük bir öneme sahip. Peki nasıl kullanabilirsiniz?
Apple’a göre Rapid Security Response, sistem güvenlik açıklarını yamalayan veya Webkit çerçevesi gibi daha küçük yazılım segmentlerini iyileştiren düzeltmeler içeren isteğe bağlı bir değişiklik. Apple, cihazınızı güvende tutmanıza yardımcı olmak için iPhone, hatta iPad ve Mac için Rapid Security Response’u kullanıma sunuyor.
Güncellemeler, sayı yerine harfle gösteriliyor ve nokta güncellemesini bekleme ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Ayrıca, daha hızlı otomatik kurulumları destekliyor. Deneyimlerimize göre, iOS 16.4.1 (a) tarafından sağlanan güvenlik yamasını oluşturmak için cihazın hızlı bir şekilde yeniden başlatılması yeterli.
En son Rapid Security Response’a sahip olup olmadığınızı nasıl kontrol edebilirsiniz?
Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu güncellemeleri yüklemek hızlı ve aynı şekilde basit. Apple, varsayılan olarak bu güncellemeler için otomatik indirme ve yüklemelere bile izin veriyor. Ancak bunu etkinleştirdiğinizden ve en son güvenlik yanıtının kurulu olup olmadığından emin olmak için aşağıda listelenen adımları izleyin. Ayarlar uygulamasına gidin ve aşağıdaki adımları izleyin:
Genel üzerine dokunun
Yazılım Güncelleme öğesine dokunarak bunu takip edin
Şimdi Otomatik Güncellemeler üzerine dokunun
Bir sonraki ekranda, Güvenlik Yanıtı ve Sistem Dosyalarının etkinleştirildiğinden emin olun
En son Hızlı Güvenlik Yanıtını yükleyip yüklemediğinizi kontrol etmek için aşağıdaki adımları izleyin:
Ayarlar uygulamasını açın ve Genel üzerine dokunun
Ardından Hakkında’ya dokunun ve iOS Sürümü’nü seçin
FinTech sektörünün lider şirketlerinden Sipay, henüz beşinci yılını tamamlamadan Ar-Ge Merkezi’ni faaliyete geçirdi. 45 kişilik Ar-Ge ekibiyle inovatif çözümler geliştirmeye odaklanan ve 3 patent başvurusuna ek olarak uluslararası 3 bilimsel yayını bulunan Sipay, önümüzdeki dönemde global çözümler geliştirmeyi hedefliyor.
Finansal teknoloji sektörüne 2018 yılının son aylarında “ödeme sistemleri alanına yenilikçi ve dinamik çözümler sunma” mottosuyla giriş yapan Sipay, Ar-Ge Merkezi’nin kapılarını açtı. 45 kişilik Ar-Ge ekibiyle finans alanında yenilikçi teknolojiler geliştiren Sipay, küresel ölçekte çözümler geliştirip, yurt dışında da sektörde öncü ve lider markalar arasında yer almayı hedefliyor.
Her yıl en az 1 patent başvurusu hedefliyor
Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Sipay CEO’su Semih Muşabak, “Sipay olarak mevcut teknolojileri kullanmanın rekabetçi avantaj sağlamak için tek başına yeterli olmadığının her daim bilincindeyiz. Kurulduğumuz günden itibaren inovasyon ve teknoloji odaklı olduk. Projelerimiz makine öğrenmesi, yapay zekâ, veri analizi gibi teknolojiler kullanılarak geliştiriliyor. Firmamız geldiğimiz noktada dijital cüzdan alt yapısı, kartlı ve kartsız ödeme, banka havalesi ve diğer alternatif ödemelerin tamamını tek bir çatı altında birleştiriyor. Bu sayede 2022 yılında yüzde 730 üzerinde büyüdük. Projelerimizde sadece hazır teknolojiler kullanılmıyoruz, literatüre katkı sağlayacak teknoloji geliştirme çalışmaları da yapıyoruz. Geliştirdiğimiz teknolojilerden ve projelerden elde ettiğimiz 3 patent başvurumuz ve uluslararası 3 bilimsel yayınımız bulunuyor. Ar-Ge Merkezi’ni devreye almamızla birlikte hedefimiz her Ar-Ge projemizden en az bir bilimsel yayın oluşturmak ve her yıl en az bir patent başvurusu yapmak” dedi. İngiltere, Dubai ve Azerbaycan’da hizmet vermeye hazırlanıyor Sipay’in vizyonunu finansal teknolojiler alanında global pazarda söz sahibi olan bir firma olmak şeklinde belirlediğine dikkat çeken Muşabak, sözlerine şöyle devam etti: “Önceliğimiz orta ve uzun vadede global bir marka olup ülkemizi finansal teknolojiler alanında yurt dışında temsil etmek ve bulunduğumuz coğrafyaya değer kazandırmak. Dünya genelinde bir yeniliği Türkiye pazarına sunmaktan öte globaldeki ihtiyaçları bulup, teknolojimizi yurt dışına ihraç edebilecek düzeye getirmeyi hedefliyoruz. Globalde üst sıralarda yer alan bir marka olma vizyonumuzu desteklemek amacıyla yakın zamanda İngiltere, Dubai ve Azerbaycan lokasyonlarında hizmet vermeye başlayacağız. Hizmet verdiğimiz ülke sayısını artırmak için de çalışmalarımız tüm hızıyla devam ediyor.”
Üniversite ve sanayi kuruluşu iş birliğini genişletiyor
Sipay Ar-Ge ve Proje Müdürü Zeynep Sandıkcı ise Ar-Ge faaliyetleri kapsamında stratejik olarak üniversiteler ile iş birliği içerisinde çalıştıklarına vurgu yaparak, “Bu bağlamda Beykent ve Marmara Üniversiteleri ile iş birlikleri geliştirdik. Önümüzdeki dönemde üniversite iş birliklerini daha da genişletmeyi planlıyoruz. Aynı zamanda Sipay olarak birçok sanayi kuruluşu ile Ar-Ge odaklı iş birlikleri yapıyor ve ortak projeler geliştiriyoruz” şeklinde konuştu.
Aldığı ödüllerle sektörde adından söz ettiriyor
Sipay ödeme sistemleri alanındaki teknoloji odaklı yaklaşımıyla bugüne kadar pek çok ödüle layık görüldü. Deloitte Technology Fast 50 2021’de Türkiye’nin en hızlı büyüyen 50 şirketi listesinde yer alan Sipay, PSM Awards 2020 töreninde “Yılın Start-Up’ı”, 2022 yılında ise “En İnovatif Ürün” ve “En İyi Altyapı” ödüllerini aldı. Rise of Brands’te ise “Yılın Yükselen Fintech Markası” seçildi.
Despec AŞ, Dexim XSquare’in aleve dayanıklı malzemeden üretilen, Type-C ve Micro USB girişlere sahip olan, yüksek gerilim ve aşırı şarj korumalı taşınabilir şarj kaynağını Türkiye’deki kullanıcılarla buluşturuyor.
Pek çok teknoloji lideri markanın distribütörlüğünü gerçekleştiren Despec AŞ, Dexim XSquare’in 50.000 mAh kapasiteli taşınabilir şarj kaynağını Türkiye’ye getiriyor. Cihazın şarj durumunu gösteren LED ekranın yanı sıra Type-C ve Micro USB girişlerini de Intelligent teknolojisi ile destekliyor. Böylelikle cihazın sağlıklı şarjı için gereken akım otomatik tespit edilebiliyor.
Aleve dayanıklı malzemeden üretilen ürün, aşırı ısınma ve kısa devre korumasıyla güvenli bir kullanım sağlıyor. Aynı zamanda aşırı şarj ve hızlı şarj korumasıyla gereksiz enerji tüketiminin önüne geçerek bağlı cihazların bataryasına zarar verebilecek fazla enerjinin verilmesini engelliyor.
Despec AŞ Genel Müdürü Emrah Küçükgirgin, yeni işbirliğiyle ilgili şunları söyledi: “Bugün teknoloji hepimiz için günlük hayatın her alanında vazgeçilmezimiz. Dünyayla bağlantıda kalmak ve işlerimizi aksamadan devam ettirebilmek için laptop, tablet ve telefonlarımız başta olmak üzere akıllı cihazlarımızın güvenliği ve sağlığı bu nedenle hepimiz için çok önemli. Dexim XSquare markasının yeni taşınabilir şarj kaynağı, hem kendi içinde hem de kendisine bağlı cihazlarda oluşabilecek sorunları engelleyen özellikleriyle kullanıcılara gönül rahatlığıyla kullanım imkanı sunuyor. Ayrıca LED ekranındaki göstergeyle bünyesinde kalan şarjı tam olarak gösterebilmesi de kullanıcılar açısından büyük avantaj oluyor. Despec olarak Türkiye’de teknoloji meraklılarının ilgi duyacağı en yeni ürünleri portföyümüze eklemeye devam edeceğiz.”
Türk Telekom, 2023’ün ilk çeyreğinde konsolide gelirlerini yıllık yüzde 61’lik artışla 15,3 milyar TL’ye yükseltti. Şirket, yılın ilk çeyreğinde deprem bölgesi dahil olmak üzere toplam 3,3 milyar TL’lik yatırım harcaması gerçekleştirdi.
2023’ün ilk çeyreğinde istikrarlı büyümesini sürdüren Türk Telekom, gelirini 15,3 milyar TL’ye yükseltti
İlk çeyrekte de yatırımlarını aralıksız sürdürdüklerini belirten Türk Telekom CEO’su Ümit Önal, “Bu ölçekte bir afet, doğru ve dikkatli şekilde bir yönetim gerektiriyor. Biz de bilgi teknolojileri ve iletişimi alanındaki liderliğimizin yanı sıra müşteri deneyimindeki üstün birikimimiz ile hızlı ve hedefe yönelik çözümler ürettik.
Depremin hemen ardından iletişimin kesintisiz sürdürülmesi ve depremden etkilenen bölgenin yeniden kalkınması için pek çok önemli adım attık. Bu adımlardaki önceliklerimizden biri de istihdam oldu. Bu kapsamda; depremin etkilediği 11 ilde istihdam seferberliği başlattık” dedi.
Türk Telekom, 2023 birinci çeyrek finansal ve operasyonel sonuçlarını açıkladı. Şirketin konsolide gelirleri yıllık bazda yüzde 61 artarak 15,3 milyar TL’ye ulaştı. FAVÖK’ü (Faiz, amortisman ve vergi öncesi kâr), yüzde 31,3 FAVÖK marjı ile 4,8 milyar TL olan Türk Telekom’un ilk çeyrekteki net kârı ise 645 milyon TL oldu.
Yılın ilk çeyreğinde toplam abone sayısı 52,5 milyon olan Türk Telekom’un, mobil abone sayısının 25,6 milyon, sabit genişbant abone sayısının 14,8 milyon olduğu ve fiber hane kapsamasının ise 2023’ün ilk çeyreği sonunda 31,6 milyon haneyi bulduğu belirtildi.
Yılın ilk çeyreğinde 3,3 milyar TL yatırım gerçekleştiren şirket, aynı dönemde konsolide gelirlerini yıllık yüzde 61’lik artışla 15,3 milyar TL’ye yükseltti. Türk Telekom, yıl sonu beklentilerini, konsolide gelirlerinde yıllık artış yaklaşık yüzde 52-55 aralığı, FAVÖK’ü yaklaşık 23-25 milyar TL aralığı, yatırım harcamalarını ise yaklaşık 17-19 milyar TL aralığı olarak korudu.
Türk Telekom CEO’su Ümit Önal, Şubat ayında Türkiye’de yaşanan ve tarihimizde görülmemiş bir afet olarak adlandırılan depremleri hatırlatarak, “Bu süreçte; depremin etkilediği illerde iletişimin sürekliliğini sağlarken, aynı zamanda çalışanlarımız da dahil olmak üzere depremden etkilenen vatandaşlarımız için bir dizi faaliyete odaklandık. 6 Şubat’taki afetlerin derin üzüntüsünü hâlâ yaşıyoruz. Biz de Türk Telekom olarak, bölgedeki yatırımlarımızı ve hizmetlerimizi aralıksız sürdürüyoruz. Şirket olarak, milletimizin ortaya koyduğu gayret ve çaba ile hep beraber, aynı hassasiyetle hareket ediyoruz” dedi.
“İstihdam projemizle yeni işe alımlarımızda önceliği depremden etkilenen vatandaşlarımıza verdik”
Türkiye’nin 11 ilini etkileyen afetin, iletişimin sürekliliğini sağlamaktan bölge halkına destek olmaya, müşteri faaliyetlerinin hassas şekilde yürütülmesine kadar pek çok konunun yönetilmesini gerektirdiğinin altını çizen Ümit Önal, şu ifadeleri kullandı:
Kaynakların doğru kullanımı ve lojistik unsurların verimli koordinasyonunun yanı sıra müşteri deneyimindeki üstün birikimimiz, son derece zorlu koşulların hâkim olduğu bir ortamda hızlı ve hedefe yönelik çözümler üretmemizi sağladı. Bu noktada; deprem sonrası, özellikle bölgede depremden etkilenen vatandaşlarımız için istihdam projesi gibi pek çok önemli adım attık. Bu adımlardan biri kuşkusuz başlattığımız istihdam projesi oldu.
Bu süreçte, yeni işe alımlarımızda önceliği depremden etkilenen vatandaşlarımıza verdik. Mühendislerden teknikerlere, finans uzmanlarından stajyer kadromuza kadar her kademe ve pozisyondaki iş başvurularında önceliğimiz depremin etkilerini bir nebze olsa da azaltmaya çalışmak oldu. Bunun yanı sıra, depremden etkilenen illerimizde kurulan çadır kentler ve konteyner kentlerde fiber altyapımız üzerinden WiFi hizmeti sunuyoruz.
Bu hizmetimiz ile oradaki vatandaşlarımızın eğitimden sağlığa kadar pek çok ihtiyacını da karşılamış olduk. Ayrıca, bölgeye teknolojik deneyim ve uygulama alanlarıyla donatılmış tırımızı ulaştırdık. Türk Telekom Tırı’nda özellikle bölgedeki çocuklarımızın sosyal ve dijital becerilerini geliştirmek, aynı zamanda onlara moral ve motivasyon sağlamak için çeşitli etkinlikler düzenledik.
Atölye çalışmalarından, çocuk ve gençler için oyun faaliyetlerine, teknolojik uygulamalardan, film ve maç gösterimlerine kadar pek çok alanda etkinliklerin olduğu tır programımız ve bunun gibi pek çok faaliyetimiz, şirketimizin insan odaklı yaklaşımının en somut örneği olarak deprem bölgesinde kendini gösterdi.
Acil ihtiyaçları beraberinde getiren deprem sürecinin, müşteri davranışlarını da yeniden belirlediğine vurgu yapan Ümit Önal, “İlk çeyrek performansımız, beklenmedik durumların gerçekleştiği bu dönemde finansal öngörümüze paralel olarak yansıdı. Gelir artışında yıla olumlu bir yükseliş ivmesi ile başlamış olmamız müşterilerimizin ürün ve hizmetlerimize olan artan ihtiyacını ve bağlılığını gösteriyor” ifadelerini kullandı.
“Fiber ağ uzunluğumuz 410 bin kilometreye ulaştı”
Birinci çeyrek itibarıyla fiber ağ uzunluğunun 410 bin kilometreye ulaştığını belirten Önal şöyle konuştu:
Türkiye’nin dijital dönüşümünün lideri Türk Telekom olarak, son derece yüksek bir motivasyon ve özveri ile bu alandaki yatırımlarımızı sürdürüyoruz. Altyapıdaki fiber yatırımlarımız sayesinde ülkemizi Türkiye Yüzyılı’nda dijitalleşme noktasında bir adım daha ileriye taşıdık.
FTTC (Saha Dolabına Kadar Fiber) abone sayımız 8,2 milyona ulaşırken, FTTH/B (Eve / Binaya Kadar Fiber) abone sayımız ise 3,6 milyona yükseldi. Sabit genişbant tabanında fiber abone payımız, bir önceki yıla kıyasla yüzde 71,2’den yüzde 79,8’e yükseldi. Fiber ağ uzunluğumuz 2023 birinci çeyrek itibarıyla 410 bin kilometreye yükseldi. Fiber ağımız 2022 birinci çeyrekteki 30,6 milyona kıyasla bu yılın ilk çeyreğinde 31,6 milyon haneyi kapsıyor.
Türk Telekom enerji verimliliğine odaklandı, GES projelerini hızlandırdı
Sürdürülebilirlik alanındaki çalışmaları ve stratejik yatırım planları doğrultusunda karbon ayak izini azaltmak, iklim riski yönetimine katkıda bulunmak ve finansal değer yaratmak amacıyla Güneş Enerjisi Santrali (GES) kurulum çalışmalarını hızlandıracaklarını söyleyen CEO Ümit Önal şöyle konuştu:
Yaptığımız başvuru sonucunda Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) tarafından ilgili mevzuat çerçevesinde Şirketimize 317,8 MWe kurulu güç kapasite tahsisi ilan edilmiştir. Bu kapasite mevcut toplam elektrik tüketimimizin yaklaşık yüzde 50’sine tekabül ediyor. Bunun yanı sıra yapmış olduğumuz diğer kapasite başvurularına ilişkin değerlendirme süreçleri de devam ediyor.
Bu gelişme, Türk Telekom’un çevreye duyarlılığını, enerji verimliliğini ve yenilenebilir enerji kullanımını artırma potansiyelini güçlendiren bir dönüm noktası teşkil ediyor. Önümüzdeki dönemde hayata geçireceğimiz girişimler ile sürdürülebilirlik hedeflerimizi gerçekleştirme yönünde önemli ilerleme kaydedeceğimize inanıyoruz.
Yapılan yeni bir tespite göre, Facebook’ta doğrulanmış hesaplar kötü amaçlı yazılım yayıyor. Bazı hesaplar Meta ve Google’ı taklit ediyor.
Hacker’ların popüler, doğrulanmış Facebook sayfalarına girip sosyal medya devi üzerinden kötü amaçlı yazılım dağıtan reklam yayınlamak için bunları kullandıkları tespit edildi.
Sosyal danışman Matt Navarra, kötü niyetli kampanyayı ilk olarak Twitter’dan duyurdu. Navarra, kampanyanın arkasında kim varsa, önce popüler Facebook sayfalarını hedef aldığını kaydetti. Erişim elde etmeleri durumunda, sayfanın adını Meta veya Google’ın bir varyantı olarak değiştiriyorlar. Facebook’ta doğrulanmış hesaplar kötü amaçlı yazılım yayarak kullanıcıları tehlikeye atıyor.
Hesaplar Meta veya Google gibi görünüyor
Ardından, sosyal medya ağında sayfa yöneticilerini ve reklam profesyonellerini hedef alacakları bir reklam satın alıyorlar. Reklamda: “Yaklaşan kullanıcılar için güvenlik sorunları nedeniyle, artık tarayıcıda reklam hesaplarını yönetemezsiniz ” yazıyor. Reklam, açıkça hileli bir indirme bağlantısını paylaşmadan önce “Daha profesyonel ve güvenli bir araca geçin” diyerek sona eriyor.
Navarra, bu kampanyayla ilgili, hesapların nasıl ihlal edildiği, Facebook’un tehdit aktörlerine sayfanın adını Meta ile ilgili gibi görünen bir şeyle değiştirmelerine ve mavi onay işaretini korumalarına nasıl izin verdiği ve gerçekten satın alıp çalıştırmayı nasıl başardıkları da dahil olmak üzere birden fazla sorun olduğunu söylüyor.
TechCrunch, Facebook’un o zamandan beri etkilenen tüm hesapları devre dışı bıraktığını ve kötü niyetli kampanyaları kapattığını bildirdi. Ayrıca, Facebook sayfalarının artık sayfanın geçmişte adını değiştirip değiştirmediğini ve neyden değiştirdiğini gösterdiğini, bunun şeffaflığı desteklemek için hoş bir ek olduğunu söyledi. Meta sözcüsü, “Dolandırıcılık ve bilgisayar korsanlığını tespit etmek ve önlemek için önemli kaynaklara yatırım yapıyoruz. Yaptığımız iyileştirmelerin birçoğunu görmek zor olsa da dolandırıcılar her zaman güvenlik önlemlerimizi aşmaya çalışıyor” dedi.
Adana’da tasarımını ve üretimini gerçekleştirdiği yerli araçlarıyla, Türkiye’deki belediyelerin en büyük destekçilerinden olan TEMSA, 6’sı elektrikli olmak üzere toplam 81 yeni aracı Adana Büyükşehir Belediyesi’ne teslim etti.
Türk sanayisinin yurt dışındaki en önemli temsilcilerinden olan TEMSA, küresel pazarlardaki büyümesinin yanında yurt içinde de araç parkını genişletmeyi sürdürüyor. Türkiye’deki belediyelerin filo yaşının düşürülmesine ve yakıt tasarrufu yüksek araçlarla kamunun üzerindeki maliyet baskısının azaltılmasına destek olan TEMSA, Adana Büyükşehir Belediyesi ile birlikte son dönemde Türkiye’de gerçekleşen en büyük teslimatlardan birine imza attı.
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, TEMSA CEO’su Tolga Kaan Doğancıoğlu ve TEMSA yöneticilerinin hazır bulunduğu tören kapsamında, Adana’da TEMSA tarafından tasarımı ve üretimi gerçekleştirilen 81 yerli araç Adana Büyükşehir Belediyesi’ne teslim edildi. Teslim edilen 45 Avenue LF Diesel, 10 Prestij SX, 10 MD9 LE Diesel, 10 LDSB ve elektrikli motora sahip 6 MD9 electriCITY, Adana’nın yeşil dönüşümüne destek olurken, söz konusu araçlarla birlikte Adana Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki toplu taşıma araçlarının yaş ortalaması 12’den 5’e düştü. Öte yandan, yeni teslimatla birlikte, Adana Büyükşehir Belediyesi filosunda yer alan TEMSA markalı araç sayısı da 323’e yükselmiş oldu.
“Hoş Geldin Konfor” sloganıyla, Tüyap Adana Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen teslimat töreninde konuşan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, “Borçlanmadan satın aldığımız 81 aracımızla, Adana’mızı modern otobüslerine kavuşturduk. Ulaşımda büyük kolaylık sağlayacak modern otobüslerimiz şehrimize ve vatandaşlarımıza hayırlı olsun” ifadelerini kullandı.
TEMSA CEO’su Tolga Kaan Doğancıoğlu ise, TEMSA’nın Adana’da doğup büyüyen bir şirket olduğunun altını çizerken, “Tabii ki tüm şehirlerimiz, tüm belediyelerimiz bizler için çok önemli. Ama kendi evimizde, Adana’mızda böylesine bir teslimat töreninin içerisinde yer almak bizler için farklı bir anlama sahip. Umuyorum ki bugün teslim ettiğimiz araçlarımız, çevre dostu tasarımları ve mühendislik özellikleriyle Adana’nın yeşil dönüşümüne önemli katkılar sunacak. Bu kapsamda, ortaya koydukları bu güçlü vizyon için Adana Büyükşehir Belediye Başkanımız Zeydan Karalar başta olmak üzere tüm ilgili belediye yönetimimize teşekkür ediyoruz” dedi.
Yeşil dönüşümün Türkiye’ye yayılmasında sorumluluk almaya hazırız
TEMSA’nın 55 yıldır Türkiye’de sektöre öncülük ettiğini vurgulayan Tolga Kaan Doğancıoğlu, “Şimdi de bu öncü rolümüzü teknoloji ve sürdürülebilirlik alanlarında ortaya koymaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Dünyada yeni nesil toplu taşımanın merkezinde yer alan elektrifikasyon konusunda sadece ülkemizde değil uluslararası ölçekte ilkleri hayata geçiriyoruz. Ülkemizin ilk yerli elektrikli otobüsünü ASELSAN ile birlikte geliştirirken, Avrupa’nın ilk elektrikli şehirlerarası otobüsünü de geçtiğimiz yıl içinde Hannover’de tanıttık. Bu ilklerin öncüsü olmaya devam ederken, Adana’daki fabrikamızı sadece bir üretim üssü değil aynı zamanda bir teknoloji üssü olarak konumlandırmaya devam edeceğiz. Geçtiğimiz dönemde ülkemizde başlattığımız ve her geçen gün güçlendirdiğimiz elektrikli araç seferberliğini daha da ileri noktalara taşımakta kararlıyız. Bugün Adana Büyükşehir Belediyesi’ne teslim ettiğimiz 81 aracımız içerisinde 6 adet de elektrikli aracımız mevcut. Umarım yakın gelecekte bu araçlarımızın sayılarını artıracağız. Bugün Adana Büyükşehir Belediyemizin gösterdiği bu yaklaşımın diğer belediyelerimize de örnek teşkil etmesini umuyoruz. Biz TEMSA olarak Adana’nın yeşil dönüşümünün Türkiye’de yayılması konusunda üzerimize düşen her türlü sorumluluğu yerine getirmeye hazırız” ifadelerini kullandı.
TEMSA Satış Genel Müdür Yardımcısı Hakan Koralp ise, Adana Büyükşehir Belediyesi’nin kullanımına sundukları 5 farklı modelleriyle, şehrin güvenli ve konforlu ulaşımına destek olmaktan büyük mutluluk duyduklarını ifade ederken, “Yüksek kalite, teknolojik donanım, düşük yakıt tüketimi gibi pek çok konuda kendimizi sürekli daha iyi olmaya zorlarken, TEMSA’yı konforlu ve güvenli toplu taşımanın simgesi haline getirmeye gayret ediyoruz. Tüm bu araçlarımızın düşük yakıt tüketimi ve çevreci motorlarıyla Adana’nın havasına, doğasına büyük katkılar sunacağına inanıyoruz. Adana halkı da bu araçlarımız sayesinde artık çok daha güvenli, çok daha konforlu bir seyahat deneyimi yaşayacaklar” şeklinde konuştu.
Twitter güvenlik olayı hakkında açıklama yaparak sorunu kabul etti. Sorunun hemen düzeltildiği bildirildi.
Olay, sosyal medya platformunun, Meta’nın Instagram’ın Yakın Arkadaşlar ayarına benzer şekilde, kullanıcıların özel bir arkadaş listesiyle tweet paylaşmasına olanak tanıyan Çevreler özelliğiyle ilgili.
Twitter, etkilenen kullanıcılara gönderdiği bir e-postada, olayın bu yılın başlarında meydana gelen bir “güvenlik olayı” olduğunu doğruladı ve çevrelerinin dışındaki kullanıcıların, belirli bir kitleyle sınırlandırılması gereken tweet’leri görüntülemesine izin verdi.
E-postada: “Sorun güvenlik ekibimiz tarafından tespit edildi ve bu tweet’lerin Çevrenizin dışında artık görünmemesi için hemen düzeltildi” ifadesi yer aldı.
The Guardian’a göre , özel listede olmayan hesaplar tarafından görüntülenen ve beğenilen Circles tweet’lerine yetkisiz erişimle ilgili birkaç hafta boyunca kullanıcı raporlarına rağmen, Twitter’ın bu raporları kabul etmediğini belirtmek yerinde olacak.
Twitter‘ın büyük ölçüde personelden arındırılmış basın ofisi, yorum taleplerine kaka emojisiyle yanıt verdi.
Musk’ın Twitter stratejisinden notlar
Ekim 2022’de Musk, Twitter’ı 44 milyar dolar karşılığında satın aldı. O zamanlar şirketin yaklaşık 7.500 çalışanı vardı. Ancak Musk, günlük 4 milyon doların üzerinde bir kayıp olduğunu öne sürerek küresel olarak işgücünün yaklaşık yüzde 50’sini işten çıkarmaya karar verdi.
Buna ek olarak, teknoloji milyarderi, geri kalan çalışanlara Twitter 2.0’a aşırı bağlılık talep eden bir ültimatom verdi. Sonuç olarak, birkaç yüz çalışan yüksek yoğunlukta uzun saatler çalışmak yerine şirketten ayrılmayı tercih etti. Son işten çıkarmalarla birlikte bu gelişmeler, Twitter’ın toplam çalışan sayısının 2.000’in altına düşmesine yol açtı.
Daha önce, platformdaki çok sayıda kesintinin, şirketin tehlikeli bir şekilde yetersiz personel çalıştırmasının doğrudan bir sonucu olabileceği bildirilmişti.
Çin, ABD’yi Hack İmparatorluğu olarak isimlendirerek yeni bir akım başlattı. Çinli bilgisayar korsanları, yerini Hack İmparatorluğu’na bıraktı.
“Çinli bilgisayar korsanı” terimi popüler kültürde yaygın bir söz haline geldi. Ancak görünüşe göre Asya ulusunun ABD için benzer bir terimi var: “Hack İmparatorluğu”. İsim, CIA’yı Çin’e ve diğer ülkelere karşı siber saldırılar kullanmakla suçlayan yeni bir Çin raporunda geçiyor.
The Reg’e gör , Çin Ulusal Bilgisayar Virüsü Acil Müdahale Merkezi ve yerel siber güvenlik firması 360 Total Security tarafından yürütülen “Matrix” adlı soruşturma, “Empire of Hacking: ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı – Bölüm I” başlıklı bir raporda yayınlandı.
Empire of Hacking: ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı – Bölüm I
Rapor, Çin’deki bir dizi siber saldırıyı inceleyen müfettişlerin, CIA ile yakından ilişkili olduğu iddia edilen çok sayıda Truva atını, işlevsel eklentileri ve saldırı platformu örneklerini yakalayıp çıkardıklarını ve ABD kontrolü altındaki bir “bilgisayar korsanları imparatorluğunu” ortaya çıkardığını iddia ediyor.
Raporda, “Bu siber silahlar, katı, standartlaştırılmış ve profesyonel yazılım mühendisliği yönetiminden geçti. Bu, CIA tarafından siber saldırı silahları geliştirmede benzersiz bir şekilde takip edildi” ifadelerine yer verildi.
Ancak bulguların çoğu, kod adı Vault7 olan Wikileaks tarafından CIA hakkında 2017’de yapılan bir dizi sızıntıdan derlenen eski bilgilerden geliyor. Teşkilatın küresel gizli bilgisayar korsanlığı programının ayrıntılarını, kullandığı kötü amaçlı yazılımı ve Apple ve Android telefonlar, Windows ve akıllı TV’ler dahil olmak üzere çok çeşitli ABD ve Avrupa şirket ürünlerine yönelik düzinelerce sıfırıncı gün silahlandırılmış açıklarını içeriyor.
Raporda, “Artık küresel olarak neredeyse tüm internet ve IoT varlıklarını kapsıyorlar. Yabancı ağlar üzerinde kontrole ve önemli, hassas verilerin herhangi bir zamanda çalınmasına izin veriyorlar. Bu saldırıların hedefleri arasında kritik bilgi altyapısı, havacılık, araştırma kurumları, petrol ve petrokimya endüstrileri, büyük internet şirketleri ve çeşitli ülkelerdeki devlet kurumları yer alıyor. Bu saldırıların izleri 2011 yılına kadar uzanıyor ve bugüne kadar devam etti” denildi.
Rapor ayrıca, CIA’nın sosyalist rejimleri baltalamaya çalışma geçmişinden ve ABD’nin, ülkenin iktidardaki Komünist partisiyle aynı fikirde olmayanlar tarafından kullanılması nedeniyle Çin’in birçok kez karşı çıktığı TOR protokolünü geliştirmesinden de bahsediyor.
WhatsApp gizlilik endişesi nedeniyle İngiltere’den çekilme kararı alabilir. Yeni gizlilik yasası WhatsApp’ı zor durumda bırakacak.
Uçtan uca şifreleme üzerindeki ‘kasıtlı belirsizlik’, mesajlaşma uygulamasının geri çekilmesine neden olabilir.
Britanya’daki çevrimiçi yaşamın neredeyse her yönüne değinecek olan geniş bir mevzuat parçası olan çevrimiçi güvenlik yasası WhatsApp’ı zor durumda bırakabilir. Hazırlanması dört yılı aşkın bir süredir devam eden, sekiz dışişleri bakanı ve beş başbakanın önderliğindeki yasa tasarısı 250 sayfadan oluşuyor. Bu tasarı nedeniyle WhatsApp gizlilik endişesi duyuyor.
Tasarı kabul aşamasında
Tasarı Ofcom’a, sosyal ağların terörizm veya çocukların cinsel istismarı içeriğiyle mücadele etmek için teknolojiyi kullanmaları için gereklilikler koyma yetkisi veriyor ve buna uymayan hizmetler için küresel cironun yüzde 10’una kadar para cezaları veriyor. Şirketler, bildirime uymak için teknoloji geliştirmek veya kaynak sağlamak için “en iyi çabayı” göstermeli.
Ancak kullanıcı verilerini “uçtan uca şifreleme” (E2EE) ile güvence altına alan mesajlaşma uygulamaları için kullanıcılara verdikleri sözleri temelden bozmadan kullanıcı mesajlarını okumak teknolojik olarak imkansız.
Pazar liderleri WhatsApp ve Signal de dahil olmak üzere sağlayıcılardan oluşan bir koalisyon, açık bir mektupta “Tasarı şifreleme için açık bir koruma sağlamıyor ve yazıldığı gibi uygulanırsa, Ofcom’u proaktif taramaya zorlamaya çalışma yetkisi verebilir. Uçtan uca şifreli iletişim hizmetlerinde özel mesajlar, sonuç olarak uçtan uca şifrelemenin amacını geçersiz kılmakta ve tüm kullanıcıların mahremiyetini tehlikeye atmaktadır” dedi.
Günümüzde tüm firmalar, pazarlama verimliliklerini artırmanın yollarını arıyor. Bu arayışa bir cevap vermek için mobil pazarlama analitik şirketi Adjust, Pulse çözümünü tanıttı. Bir takip ve uyarı çözümü olan Pulse, pazarlamacılara ihtiyaçları olan tüm içgörüleri sağlayarak mobil kampanyalarının performansını ne zaman optimize etmeleri gerektiğini bilmelerini sağlıyor. Pulse ayrıca pazarlamacıların son derece özelleştirilebilir uyarıları kolaylıkla oluşturmalarına ve gereksiz güncellemelerin yol açtığı karışıklığı azaltmalarına olanak vererek sadece en önemli işlere odaklanabilmelerini sağlıyor.
Adjust Ortadoğu, Türkiye ve Afrika Satış Direktörü Başak ZERMAN şu açıklamada bulundu ‘Mobil pazarlamacıların sürekli takip etmek zorunda olduğu çok fazla veri ve bildirim var. Bu durum, aynı anda birden fazla kampanya yürüttüklerinde oldukça zor bir hal alıyor ve önemli güncellemeleri kaçırmaları ihtimalini yükseltiyor. Yeni çözümümüz Pulse, en önemli işlere odaklanmak için özgürlük ve esneklik arayan müşterilerimizden gelen geribildirimler sonucu ortaya çıktı. Pulse, onlara daha az kaynakla daha yüksek verimlilik sağlamalarına olanak veren kullanımı kolay ve otomatize bir çözüm.”
Pazarlamacıların sahip olduğu avantajlar ise şöyle;
Bütçeleri ve kampanya performansını daha etkili bir şekilde optimize etmek için kurulumlardan kullanıcı oranlarına ve reklam harcamalarına kadar en önemli metrikleri takip edin.
Sizin ve ekiplerinizin Slack veya e-posta yoluyla nasıl ve ne zaman bildirim alacağını özelleştirin.
Dahili önizlemeler ile uyarıları geçmiş verileri kullanarak baştan optimize edin.
Uyarıları birden fazla uygulama için hızlıca oluşturun ve daha bütünsel bir raporlama sağlayın.
Başak Zerman sözlerine şöyle devam etti ‘Pulse, Adjust’ın pazarlamacıların daha verimli, daha hızlı ve daha bağımsız çalışmalarına yardımcı olan sezgisel ve müşteri odaklı ürün grubunun en yeni üyesi ve tüm sektörlerin tam olarak aradığı bir çözüm. Doğru uyarıları hızlı ve verimli bir şekilde almak, bütçe ve kampanya optimizasyonu çalışmalarının yönetimi için kritik bir öneme sahip.
Adjust, 2022’de Datascape‘in lansmanını yaptı ve uygulama pazarlamacılarının tüm veri kaynaklarından gelen veri raporlamalarını, görselleştirmelerini ve analiz araçlarını bir araya getiren gelişmiş analitik çözümler sundu. 2023 boyunca Adjust, pazarlamacıların uygulama büyümesini ölçümlemelerine, optimize etmelerine ve ölçeklendirmelerine yardımcı olacak yenilikçi çözümler sunmaya devam edecek.’
Pulse hakkında daha fazla bilgi almak ya da bir demo istemek için lütfen Adjust Pulse sayfasını ziyaret edin.
Enerji yönetimi ve otomasyonda dünya çapında uzman olan Schneider Electric, 2023 yılı ilk çeyrek dönem entegre raporu ile birlikte Schneider Sürdürülebilirlik Etkisi (SSI) programının güncel sonuçlarını açıkladı.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) iklim değişikliği konusunda küresel eylemsizliğin çarpıcı maliyetini özetleyen son sentez raporunu yayınlamasından bir ay sonra Schneider Electric’in paylaştığı güçlü sonuçlarla bu alanda aksiyon almanın önemini görünür kıldığını belirten Schneider Electric Strateji ve Sürdürülebilirlikten Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Gwenaelle Avice-Huet, “IPCC raporu bize harekete geçmek için çok kısa bir zaman aralığı olduğunu hatırlatıyor. İyi haber şu ki, emisyonları azaltan çözümler halihazırda mevcut. Her gün, her hafta ve her üç aylık dönem önemli ve biz de bu konudaki çalışmalarımızı metodik, sistematik ve iş birliği içerisinde hızlandırmak için mümkün olan her şeyi yapıyoruz” dedi.
Schneider Electric’in SSI programı, şirketin 2025 için belirlenen Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetişim (ESG) hedeflerindeki ilerlemesini izliyor ve ölçüyor. Şirket, iç ve dış paydaşlarını sürdürülebilirlik konusunda aksiyon almaya teşvik etmek için bu sonuçları her üç ayda bir yayınlıyor.
2023 yılının ilk üç ayında, Schneider Electric önemli bir çevresel, sosyal ve ekonomik performans sergiledi. Bu dönemde şirketin SSI puanı 10 üzerinden 5,25 olarak gerçekleşti ve böylece, 10 üzerinden 6 olan tüm yıl hedefine ulaşmak için önemli bir gelişim göstermiş oldu.
Şirketin SSI Etki Raporu’ndan öne çıkan gelişmelerin başında ise İklim ve Kaynaklar alanında karbon emisyonlarını koruyan veya önleyen çözümleri sayesinde müşterilerinin karbon ayak izlerini azaltmaları için sunduğu güçlü destek yer aldı. Schneider Electric 2023 ilk çeyrekte 18 milyon ton daha CO2 emisyonunun önüne geçerek toplamda 458 milyon ton ile 2025 hedefinin yarısından fazlasını gerçekleştirmiş oldu. Aynı zamanda şirketin sürdürülebilir paketleme hedefi doğrultusunda bugün paketlerinin %52’si tek kullanımlık olmayan, geri dönüştürülebilir malzemelerden üretiliyor.
Şirket ayrıca, Bilim Temelli Hedefler Girişimi (SBTi) tarafından onaylanan yol haritası kapsamında, Schneider Electric’in değer zincirinde 2050 yılına kadar Net Sıfır hedefine ulaşma çabalarının parçası olan Sıfır Karbon Projesi’nde önemli bir ilerleme kaydetti. Schneider Electric, tüm değer zincirinde Net Sıfır olma taahhüdü veren ve SBTi tarafından onaylanan ilk şirketler arasında yer alıyor.
Schneider Electric bu dönemde temiz ve güvenilir elektriğe erişim için sunduğu desteği de artırdı ve yılın ilk çeyreğinde ulaştığı toplam kişi sayısı 40 milyonu aştı. Enerji yönetimi konusunda ise toplamda yaklaşık 440.000 kişiye eğitim sundu.
Schneider Electric tüm bu çalışmalarıyla bir yandan küresel enerji talebi ile karbon emisyonlarını azaltma ihtiyacını dengelerken bir yandan da toplumları gelecekteki enerji ihtiyaçlarını sağlama ve enerjiye erişim açığını kapatmak için gerekli becerileri geliştirme konusunda güçlendirmeye devam ediyor. Şirketin bu çalışmaları uluslararası çapta bağımsız kurumlar tarafından da takdir ediliyor. Bu kapsamda son olarak Schneider Electric, küresel çapta şirketlerin sürdürülebilirlik çalışmalarını değerlendiren Corporate Knights tarafından oluşturulan Corporate Knights 2023 Global 100 Listesi’nde, kendi sektöründe 1., genel sıralamada ise 7. oldu. Şirket böylece, 2005 yılından bu yana gerçekleştirilen bu prestijli listede 12 yıldır üst üste yer alma başarısını gösterdi.
Kazakistan’da bu yıl 8’incisini düzenlediği Siber Güvenlik META 2023 etkinliğinde Kaspersky’i ile buluştuk. Türkiye Genel müdürü İlkem Özar ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Etkinlikte, Orta Doğu, Türkiye ve Afrika (META) bölgesi ve dünya çapındaki dijital tehdit ortamındaki gelişmeleri, Yapay zeka, kurumsal verilerin Darknet üzerindeki etkisi, deepfakes’in taşıdığı riskler ve sektöre özgü kritik tehditler etkinlikte masaya yatırılan konular arasında yer aldı.
Kaspersky’nin ortaya koyduğu ve ödün verilmemesi gereken ve olası güvenlik açıklarının sayısını en aza indiren çözümler oluşturmanın bir yolunu açan “Siber Bağışıklık” yaklaşımı hakkında paylaşılan bilgiler de ilgi çeken konulardan biri oldu.
Siber tehdit ortamı gelişmeye devam ediyor. 2023 yılında riskleri artmaya devam edecek olan bulut güvenliği ihlalleri gibi dikkat edilmesi gereken birçok faktör bulunuyor. IoT cihazlarının güvenliği konusunda artan endişeler de bulunuyor. Saldırganlar, kullanıcıların kişisel verilerine ve ağlara erişmek için IoT cihazlarını hedef alacak. Yapay zeka destekli siber saldırılarda da artışlar olacak.
Saldırganlar, güvenlik açıklarını tanımlamak ve daha sofistike saldırılar başlatmak için makine öğrenme algoritmalarını ve diğer yapay zeka teknolojilerini kullanacak. Giderek daha yaygın hale gelen tedarik zinciri saldırıları ise 2023 yılında da artmaya devam edecek. Saldırganlar, müşterilerinin ağlarına ve verilerine erişmek için üçüncü taraf satıcıları ve tedarikçileri hedef alacak.
Kazakistan’da bu yıl 8’incisini düzenlediği Siber Güvenlik META 2023 etkinliğinde Kaspersky’i ile buluştuk. Türkiye Genel müdürü İlkem Özar ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Google’ın, web siteleri için “mavi bağlantı” işaretleyerek ve arama sorgusuyla alakalı kısa video ve sosyal medya içeriğine daha fazla eğileceğini, arama motorunu daha “görsel, atıştırılabilir, kişisel ve insani” hale getirmeye hazırlandığı bildirdi. The Wall Street Journal’a göre Google, tüm süreci daha konuşkan hale getirecek ve kullanıcıları tam olarak aradıkları içeriği bulabilmeleri için takip soruları sormaya yönlendireceğini ve yapay zeka üzerine inşa edilmiş yeni özellikler duyurmayı planlıyor.
Geleneksel web sitesi biçimlerinden uzaklaşan ve daha çok TikTok ve Instagram gibi uygulamalara yönelen genç internet kullanıcılarına yanıt olarak, kullanıcılara TikTok videoları ve diğer sosyal medya içerikleri gibi daha fazla görsel içerik sunuyor. Değişiklikler şu anda Magi adlı bir proje kapsamında geliştiriliyor. Açıklamaya göre şirketin Pixel Fold gibi yeni donanımları da ortaya koymasının beklendiği yaklaşan I/O geliştiricileri konferansında duyurulacak .
Rekabetin diğer ucunda Microsoft, AI’yı Edge tarayıcısına ve Bing arama motoruna itmeye devam ediyor. Yeniden tasarlanan deneyim, kullanıcılardan sıcak bir karşılama aldığını ve Microsoft’tan Bing için bekleme listesi sistemini kaldırmasını istedi, böylece teknolojisi tüm meraklılar için sorunsuz bir şekilde erişilebiliyor.
Google, hızlı ve iyi olmak için çalışıyor
Geçen ay, The New York Times tarafından erişilen belgeler üzerine, Google’ın aramayı daha kişiselleştirilmiş bir deneyim sunacağı şekilde yeniden tanımlamaya çalıştığını belirtti. Şirket, AI’yı arama sistemine, kullanıcının arama modelinden ve tercihlerinden sürekli olarak öğreneceği ve ihtiyaçlarına en iyi şekilde uyacak şekilde geliştireceğini açıklıyor.
Temel özelliklerin çalışanlar arasında test edildiği söyleniyor ve halka açık test planlarının yıl sonuna doğru yapılacağı bildiriliyor. Google’ın yapay zeka destekli arama desteği iyi zamanlanmış ancak görünüşe göre biraz umutsuz. Microsoft, OpenAI’nin ChatGPT’nin arkasındaki doğal teknoloji olan GPT-4’ü Bing arama motoruna entegre edildiği ve bunu Office üretkenlik araçları paketine de yavaş yavaş entegre ediyor.
Google’ın ChatGPT’ye verdiği yanıt , Bard, şimdiye kadar mükemmel bir yolculuk geçirmediğini, yanlışlık ve yapay zeka halüsinasyonlar içeriyor. Bununla birlikte, şirketin formülü mükemmelleştiriyor ve bunu yaparken yarışı kaybetmek yerine ilerledikçe öğrenmek istediği anlaşılıyor. Önceki raporlar, Google’ın, OpenAI’nin ChatGPT’si ile aynı türde bir kesintiye yol açabilecek kendi halka açık yapay zeka ürünlerini geliştirmek için çılgınca bir telaş içinde olduğunu belgelemişti, ancak Magi’nin Google’ın açığı kapatmasına yardım edip edemeyeceğini yalnızca zaman gösterecek.