Cisco ve Microsoft’tan bulutta yeni işbirliği

0
CiscoCisco servis dağıtımını hızlandırmak ve bulut sağlayıcıları için Intercloud yolculuğunu kolaylaştırmak amacıyla tasarlanan ortak bir platform için Microsoft ile veri merkezi ve bulut alanında işbirliğini genişlettiğini duyurdu. Bugünün yeni nesil bulut hizmetlerinin donanım, yazılım, ağ, depolama ve sunucu platformları arasında uyumluluk gerektirdiğini belirten Cisco Türkiye Veri Merkezi ve Sanallaştırma Teknolojileri Müdürü Baran Karakurt “Bunun sonucu olarak bulut sağlayıcıları yeni bulut hizmetlerini pazara sürerken gerekli olan altyapı ile uygulama katmanlarının entegrasyonunun karmaşıklığını ve yüksek bütçelerini yönetme sorunu ile karşı karşıya kalıyorlar” dedi. Bu sorunu çözmek için Cisco ve Microsoft’un, dikkate değer oranda sadeleştirilme ve maliyet avantajı sağlayan ve bunun yanında hizmet dağıtımını hızlandıran “Microsoft Bulut Platformu için Cisco Bulut Mimarisini” (Cisco Cloud Architecture for the Microsoft Cloud Platform ) duyurduğunu ifade eden Karakurt sözlerini şöyle sürdürdü: “Cisco, Intercloud teknolojisi ile bulut inovasyonunun yeniçağına öncülük ediyor. Tıpkı 1990’larda farklı yerel ağları birbirine bağladığımız gibi bugün farklı bulut altyapılarını da Intercloud ile birleştiriyoruz. Microsoft ile birlikte, iş ortaklarımızın pazara gidiş sürelerini gözle görülür şekilde hızlandırıyor ve müşterilerimizin talep ettiği hibrit bulut hizmetlerini sunmalarını sağlıyoruz.” Cisco ve Microsoft’un hâlihazırda bulut ve veri merkezi pazarında güçlü bir işbirliği içinde olduğunu vurgulayan Microsoft Global Yer Sağlayıcı Genel Müdürü Aziz Benmalek ise, “Bugün ortak partnerlarımızın daha hızlı hizmet vermesini ve bulut tabanlı platformlarla kazançlarını daha hızlı artırmalarını sağlayacak ortak bir çözümle bu iş birliğini daha da geliştiriyoruz. Önerdiğimiz Teknoloji, Cisco ACI ile Windows Azure Paketini, bulut sağlayıcıların pazara sunma hızlarını artırırken, bir yandan da maliyetlerini düşürecek şekilde birleştiriyor. Cisco ve Microsoft beraber, iş ortaklarının güncel pazar koşullarında ve hızla değişen müşteri ihtiyaçları karşısında gelişmesine yardımcı oluyor” yorumunu yaptı. Entegre bulut platformu ne getiriyor? Microsoft Bulut Platformu için Cisco Bulut Mimarisi (LINK) bulut sağlayıcılarına geleneksel IaaS (hizmet olarak altyapı) hizmetlerinin ötesinde, IaaS, PaaS (hizmet olarak platform) ve SaaS (hizmet olarak yazılım) çözümlerini birlikte sunarak müşterilerine daha fazla değer önerebilecek. Yeni çözüm, öncelikle geleneksel kurumsal uygulamaların ihtiyaçlarını karşılamak için tasarlandı ve bulut kaynaklı iş yükleri için Cisco’nun OpenStack destekli mimarilerini tamamlayacak. Cisco ilk referans mimarisini Nisan 2015’te yayınlamayı planlıyor.

Şirketler siber saldırılara hazır değil

0
EMC_RSAEMC’nin Güvenlik Birimi RSA, 30 ülkeyi kapsayan ve Global 1000 listesinde yer alan dünyanın öncü güvenlik firmalarının üyesi olduğu SBIC’nin sonuçlarını sektörün geneliyle karşılaştıran Güvenlik İhlallerine Karşı Hazırlıklı Olma Araştırması‘nın sonuçlarını açıkladı. SBIC’yi en iyi uygulamalar konusunda referans alarak elde edilen sonuçlar, geniş nüfusa oranla işletmelerin çoğunluğunun günümüzün gelişmiş siber tehditlerine karşı yeteri kadar hazırlıklı olmadığını ortaya koyuyor. Anket raporu, SBIC’nin açıkları kapatmak için getirdiği önerilerle birlikte, gerçek dünyanın güvenlik pratikleriyle ilgili içgörüler sağlayarak teknolojideki açıkları öne çıkardı. Olaylara müdahale, içerikle ilgili istihbarat toplama, analitik istihbarat ve tehditlerle ilgili istihbarat toplama olmak üzere dört ana başlığa odaklanan araştırmanın sonuçları, işletmelerin hasar verici güvenlik ihlallerine dönüşen siber saldırıları daha etkin biçimde tespit etmelerine, müdahalede bulunmalarına ve durdurmalarına olanak sağlayacak teknoloji ve en iyi uygulamaları benimsemelerinde hâlâ sorun yaşadığını gösteriyor. Yüzde 30’un “Olaylara Müdahale Planı” yok Olaylara Müdahale, sayısı her geçen gün artan siber saldırılara karşı daha etkin müdahalede bulunmak için geliştirilmesi ve sürekli olarak bilenmesi gereken bir özellik olarak öne çıkıyor. Araştırmanın sonuçları SBIC’ın teknolojik açıdan üstün olan üyelerinin Olaylara Müdahale fonksiyonunu geliştirdiğini gösterirken, araştırmaya katılan sektördeki diğer işletmelerin yüzde 30’unun uygulamakta olduğu bir Olaylara Müdahale Planı’na sahip olmadığını ortaya koyuyor. Ayrıca plana sahip olan işletmelerin yüzde 57’si bu planlarını hiç güncellemediklerini ya da gözden geçirmediklerini itiraf ediyor. Araştırmada İçerikle İlgili İstihbarat Toplama, kritik varlıkları tanımlamak ve takip etmek için mevcut araçlardan, teknolojiden ve işlemlerden elde edilen farkındalığı da ölçtü. SBIC üyelerinin tümü veri toplama ve merkezi uyarı sistemi özelliklerine sahipken, araştırmaya katılanların genelinin yüzde 55’inde bu özellikler eksik ya da yeterli değil. Bu da onları birçok tehdit karşısında adeta kör durumda bırakıyor. Yanlış pozitiflerin tanımlanması hala zor bir görev olarak algılanıyor. Araştırmaya katılanların genelinin yalnızca yüzde 50’sinin yanlış pozitifleri tanımlamak için resmi bir planı bulunurken, SBIC üyelerinin yüzde 90’unda gelecekte karşılaşılabilecek olumsuz olayları azaltmak için otomatik siber güvenlik teknolojileri ve verileri güncelleyen bir süreci bulunuyor. İşletmelerin çoğu, SIEM sistemleri aracılığıyla temel kayıtların alınmasının yalnızca kısmi bir görünürlük sağladığının farkında. Araştırmanın geneline bakıldığında, katılımcıların yüzde 72’sinin kötü amaçlı yazılımlara ya da uç noktada adli bilişim sistemlerine (endpoint forensics) erişimi var. Buna karşın yalnızca yüzde 42’si veri paketi yakalama ve net akış analizi gibi özellikleri de içeren daha karmaşık ağ bilişim sistemleri için gereken fonksiyonlara sahip. Dış Tehditlerle ilgili istihbarat toplama ve bilgi paylaşımı da işletmelerin, saldırganların mevcut taktik ve gerekçeleri hakkında güncel kalmaları için kilit önem taşıyan işlemler. Araştırma sonuçları, katılanların yalnızca yüzde 43’ünün bu çalışmalarını desteklemek için dış tehditlerle ilgili istihbarat kaynaklarından yararlandıklarını ortaya koyuyor. Ne yazık ki, başarıyla sonuçlanan güvenlik ihlalleri, bilinmesine rağmen üzerinde çalışılmamış zayıf yönleri hedef alıyor. Araştırmaya katılanların genelinin yalnızca yüzde 40’ının aktif bir zayıf ve savunmasız yönlerin yönetimi programı bulunuyor. Bu da güvenlik programlarının saldırganların daima bir adım önünde olmasını oldukça zor hale getiriyor.

Öğrencilerin en mutlu olduğu 10 üniversite

0
studentsToplam 113 üniversite ve 14 bin 700 öğrenci. Her birine, okudukları üniversitede ne kadar mutlu oldukları soruldu. Bunun tespiti içinse 20’nin üzerinde soru yöneltildi. İngiltere’de Times Higher Education tarafından gerçekleştirilen bu araştırmada öğrencilere yöneltilen sorular arasında, dersleri veren kişilerin ilgi ve bilgi seviyesi, sosyal yaşam alanlarının kalitesi, kampüsün iyi bir ortam sunup sunmadığı, iş dünyası ile iyi bağlantıların kurulup kurulmadığı, yurt ve konaklama olanakları, güvenlik standartları, kantin ve kafelerin uygun fiyatlı olup olmadığı, spor tesisleri ve kütüphanenin yeterli olup olmadığı ile yine kütüphanenin açılış ve kapanış saatlerinin uygunluğu yer aldı. Her yıl yinelenen bu araştırma sonucunda ilk sırayı dünyaca tanınmış Oxford ya da Cambridge değil, geçen yılın ikincisi University of Bath aldı. Geçen yılın ilk sırasındaki Sheffield bu yıl üçüncü sırada kendine yer bulabilirken, tam dokuz basamak birden yükselen Loughborough ise ikinciliğe çıktı. İngiltere’nin dünyaca tanınmış üniversitelerinden Cambridge iki basamaklık yükselişle dördüncülüğe çıkarken, Oxford ise hemen ardından beşinciliğe yerleşti. İlk 10’daki diğer üniversiteler ise Surrey, East Anglia, Exeter, Leeds ve Newcastle olarak sıralandı. Dundee sekiz basamaklık, Durham ise 12 basamaklık düşüşle ilk 10’un dışına çıkan okullar oldu. Araştırmada ayrıca öğrencilere “okuduğunuz üniversiteyi arkadaşlarınıza tavsiye eder misiniz?” sorusu da yöneltildi. Bu kategoride ilk üç sırayı alan okullar eşit puanla sıralandı. Genel listenin birincisi Bath burada da yerini korurken Oxford ve Newcastle, Bath ile aynı oranda tavsiye edildi.

HTC yükselişe devam ediyor

0
htcHTC Corporation 31 Mart 2015’te sona eren 2015 ilk çeyrek dönemine ait denetimden geçmemiş konsolide sonuçlarını açıkladı. Denetimden geçmemiş çeyrek geliri 41,52 milyar Yeni Tayvan doları, faaliyet karı ise 0,02 milyar Yeni Tayvan doları düzeyinde gerçekleşti. Vergi öncesi net kar 0,51 milyar Tayvan doları olurken, vergi sonrası net kar 0,36 milyar Yeni Tayvan doları, hisse başına net kar ise 0,43 Yeni Tayvan doları düzeyinde gerçekleşti.    

Türkiye, Alibaba.com’da ilk 10 içinde

2
1999 yılında Çin’de asıl mesleği İngilizce öğretmenliği olan Jack Ma tarafından kurulan Alibaba.com, bugün dünyanın en önemli e-ticaret platformlarından biri konumunda bulunuyor. Şirketin 200 kadar ülkede faaliyet gösterdiğini söyleyen Alibaba.com Türkiye Ülke Müdürü Cüneyt Erpolat, Türkiye’nin gerek üye sayısı gerekse ticaret hacmi açısından bu ülkeler arasında ilk 10’da olduğuna dikkat çekiyor. Tüm dünyada 40 milyon kadar üyeleri bulunduğunu söyleyen Erpolat, Türkiye’de 1 milyon üyeye ulaştıklarını belirtirken, Türkiye’nin, Çin gibi çoğunlukla satıcı ya da ABD gibi çoğunlukla alıcı olan ülkelerin aksine satıcı ve alıcı oranlarının neredeyse eşit olmasıyla da farklılaştığının altını çiziyor.

Xerox’tan metalik altın ve gümüş renk baskı

0
XeroxColor800iXerox, dijital baskı sektörüne sunduğu yeniliklere bir yenisini daha ekliyor. İlk defa Xerox dijital baskı sistemleri ile metalik altın ve metalik gümüş renkte baskı yapmayı sağlayan yeni Xerox Color 800i/1000i yüksek kapasiteli renkli dijital baskı cihazları dünya ile aynı anda Türkiye’de kullanıma sunuluyor. Davetiyelerden sertifikalara, özel fotoğraf uygulamalarından kartvizitlere çok çeşitli dijital baskı uygulamaları yapabilen Xerox Color800i/1000i, dijital baskı merkezlerine yeni gelir kapıları açacak. Xerox Color 800i/1000i’nin tam renkli baskı sistemi, ayrı bir işleme gerek duyulmadan baskı esnasında kısmi ve değişken şeffaf tonerle baskı malzemesini kaplayabiliyor, metalik altın ve metalik gümüş renkte baskı yapabiliyor. Ara renk tonlarını ve ince ayrıntıları detaylı şekilde basabilen Xerox Color 800i/1000i, EA kuru mürekkep teknolojisi ile 2400 x 2400 dpi çözünürlüğünde baskı yapıyor. Baskı hızı saatte 6.000 sayfaya ulaşan Xerox Color 800i/1000i, 330mm x 488mm ebatlarına kadar, 55gr – 350gr arası ağırlıktaki medyalara esnek sonlandırıcı seçenekleri sunuyor. Baskı sisteminin altına konumlandırılan 2 adet 2.000 kağıt kapasiteli standart kağıt tepsisi bulunan Xerox Color 800i/1000i’nin çalışırken kağıt yükleme ve boşaltma özelliği, baskı esnasında kağıt tepsisine müdahale imkanı veriyor. Böylece özel boyutlardaki kağıtların kırışma ve sıkışma ihtimalini en aza indiriyor. Makine içinde bulunan 4 adet üfleme kanalı yanlış besleme ihtimalini önleyerek kağıtların düzgün bir şekilde basılmasını sağlıyor. Xerox Color 800i/1000i baskı sistemi ile kullanımı önerilen Xerox Artı Verimlilik Konsepti (Xerox Productivity Plus Service), ürünün performansını 7 gün 24 saat kontrol altına alıyor. Önerilen bu sistemle kullanıcıların detaylı eğitim, servis yazılımları ve sistem arayüzüne kolayca erişimi sağlanıyor. Mekanik aksam, kullanıcının özellikle rutin olarak değişmesi gereken makine parçalarına müdahelesine kolaylıkla imkan verdiğinden, müşterinin servis ihtiyacı azalıyor ve makineden gelen durum bilgisine göre sistem performansı optimize edilebiliyor.

Büyük verinin guruları İstanbul’da buluşuyor

0
Sağladığı avantajlarla iş dünyasında köklü değişikliklere neden olan büyük veri, tüm yönleriyle Smartcon 2015 İstanbul konferansında değerlendirilecek. 26-27 Mayıs 2015 tarihlerinde Zorlu Center PSM’de gerçekleştirilecek etkinlik, en yeni iş uygulamaları ile büyük verinin iş dünyasına sunduğu fırsatları ele almak için, alanlarında dünyanın önde gelen isimlerini bir araya getirecek. Sadece teknoloji dünyasından değil, iş dünyasından da önemli isimlerin ağırlanacak olması, etkinliğin dikkat çekici özellikleri arasında yer alıyor. Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgesinin en geniş kapsamlı büyük veri etkinliği olan ve bu yıl ilk kez düzenlenen “Büyük veri, büyük fikirler” (“Big Data, Big Ideas”) temalı organizasyon, zengin içeriği ile öne çıkıyor. Büyük veri teknolojisinin 360 derece değerlendirileceği etkinlikte, nesnelerin interneti ve optimizasyondaki trendler, dijital, mobil ve pazarlamada büyük fikirler, veri bilim ve analitik, veri güvenliği ve gizlilik, yapay zeka ve yeni iş modelleri gibi birçok farklı başlıkta çeşitli oturumlar düzenlenecek. Etkinlik katılımcıları, farklı sektörlerden önde gelen kuruluşların yöneticilerinin yanı sıra önemli akademisyenlerle de tanışma ve birebir iletişim kurma fırsatı bulacak. Yüzyılı şekillendiren 100 Amerikalıdan biri Smartcon 2015 İstanbul’un açılış konuşması Dr. Alex Sandy Pentland tarafından yapılacak. Önde gelen ekonomi yayınları tarafından yüzyılı şekillendiren 100 Amerikalıdan biri ve en güçlü 7 veri bilimci arasında gösterilen Dr. Pentland, büyük veri trendleri ve nesnelerin interneti konularında önemli ipuçları verecek. Hemen ardından söz alacak olan Barclays CDO (Veri Başkanı – Chief Data Officer) ve Grup Yönetici Direktörü Dr. Usama Fayyad ise “Büyük Veri Canavarını Evcilleştirme: Büyük Veri ve İç Görüler ile Değer Yaratma” başlıklı sunumunda, değer yaratmak için büyük veriye nasıl hakim olunması gerektiğini aktaracak.
Dr. Michael Wu
Dr. Michael Wu
Amazon öneri motorunun geliştiricisi Etkinliğin ikinci gününde sunum yapacak isimlerden biri de Dr. Andreas Weigend olacak. Öneri motorunun (recommendation engine) baş mimarlarından olduğu Amazon’un eski Baş Veri Bilimcisi (Chief Data Scientist) ve Social Data Lab. Kurucusu olan Dr. Weigend, büyük verinin geleceği, sosyal-mobil teknolojiler ve tüketici davranışları konularında dünyada sayılı uzmanlar arasında gösteriliyor. Halen Stanford Üniversitesi’nde ders vermekte olan Dr. Weigend, sunumunda büyük veri, akıllı metrikler ve tüketici davranışları hakkında önemli bilgiler verecek. Diğer bir konuşmacı olan Lithium Technologies Baş Veri Bilimcisi Dr. Michael Wu, büyük veriyi kullanarak müşteri deneyimini geliştirmek konusunda yaptığı çalışmalardan örnekler paylaşacak. Dr. Wu, sosyal Web’in karmaşık dinamiklerini anlamaya yardımcı olan veri odaklı metodolojiler ve oyunlaştırma (gamification) konularında dünyanın önde gelen isimleri arasında gösteriliyor.

Teknolojinin çirkin yüzü

1
nadirbulunanmetallerBir mağazaya girdiniz. Karşınızda birbirinden alımlı son model cep telefonları, duvara asılmış renkten renge giren televizyonlar, farklı raf ve reyonlara serpilmiş onlarca, yüzlerce farklı ürün duruyor. Aklınızdaki ürünün bulunduğu bölüme gittiniz, satın almadan önce son bir kez yakından incelediniz ve ücretini ödeyip elinizde bir paketle mağazadan çıktınız… Bu, hemen hepimizin yılda pek çok kez gerçekleştirdiği bir olay. Satın almasak bile eğer içimizde yenilik merakı varsa sırf bu meraktan bile yukarıda özetlediğimiz ritüeli tekrarlarız. Ürünü satın aldıysak kullanmaya başlar, teknolojinin bize getirdiği keyfi ve teknolojiyi yaşamımıza dahil ederiz. Peki ne uğruna? Teknolojinin bilinmeyen maliyeti Kullanım sırasında içini açıp bakmasak da kişisel ya da kurumsal kullanım için farketmez her bir cihazın içinde çok sayıda farklı malzeme bulunur. Bu malzemeler ise madencilik sektörünün yoğun bir çabayla çıkardığı farklı hammaddelerde üretilir. İşte burada, yazının başlığında belirttiğimiz durum devreye girer, yani teknolojinin çirkin yüzü…
Ülke bazında yıllara göre nadir bulunan metal üretimi
Ülke bazında yıllara göre “nadir bulunan metal” üretim miktarları
Bahsettiğimiz hammaddelerin pek çoğu “nadir bulunan metaller” sınıfındadır. Bu maddeler, yalnızca günlük yaşamımızda yoğun bir şekilde kullandığımız teknolojik cihazlarda değil, rüzgar türbini, elektrikli otomobil gibi çevreci olarak tanımladığımız ürünlerde de yoğun olarak kullanılır. Bunlara savunma ve havacılık sektörlerini de rahatlıkla ekleyebilirsiniz. Burada, kritik olan iki nokta var. Birincisi, aralarında neodimiyum, disprosyum, lantanum gibi metaller de bulunan bu ürünler yeterli miktarda mevcut değil. Miktarının yeterli olmaması dışında dünya üzerinde belirli bölgelerde çıkartılabiliyor. Bu bölgeler arasında Çin’in bir bölümü, Afrika’nın bazı ülkeleri ile ABD’nin Alaska eyaleti bulunuyor. Çin’in rekabet avantajları arasında araştırmalara çok fazla konu olmayan başlıklardan biri olan nadir bulunan metaller, ülkenin işgücü haricinde diğer maliyetlerini nasıl aşağı çektiğini de gösteren bir etmen aslında. Dünyanın teknolojik ürünler dahil hemen her alanda üretim üssü haline gelen Çin, hammaddenin zaten kendisinde olması nedeniyle bunu fiyatlara yansıtabiliyor. Çin’in Afrika’da ne işi var? Ancak her şey toz pembe değil. 2012 yılında uluslararası ticarete dair gündemlerden biri Pekin yönetiminin, nadir bulunan metallere uyguladığı kotaydı. Bu durum öyle bir hâl aldı ki; Avrupa Birliği, ABD ve Japonya Çin’in bu tavrını Dünya Ticaret Örgütü’ne taşıdı. Dünya Ticaret Örgütü bu başvuru öncesinde de Çin’e kota uygulamasını kaldırma çağrısı yapmıştı. Bu çağrı yerini bulmamış olacak ki, Çin, 2011’de 93 bin 800 ton nadir bulunan metal üretimi yapan Çin, 2013 başında iki üretim kotasından ilkini yaklaşık 47 bin ton olarak belirlemiş ve “Bu 2012’nin yarısı” açıklamasını yapmıştı. Fikir vermesi açısından, Toyota Prius model bir otomobilin elektrikli motorunda yaklaşık 1 kg neodimiyum bulunduğunu, bataryalarının her birinde ise 10 kg lantanum kullanıldığını belirtelim. Çin, hakimiyetindeki bu pazarı diğer ülkelere kaptırmamak ve tabii üretim üssü olma vasfını yitirmemek için, nadir bulunan metallerin çıkarılabildiği farklı ülkelerde yatırımlarını artırmış durumda. Bu ülkelerin başında ise Afrika’nın ticari açıdan zayıf ülkeleri geliyor. Tüm Afrika’yla olan ticaret hacmini 210 milyar dolar seviyesine yükselten Çin’in bu miktara ulaşmasında maden işletmeciliğinin de önemli bir rolü var. Başlangıcı 1950’li yıllara dayanan Çin’in bu ilgisinin bugün geldiği nokta tam olarak bu. Global eleştiriler Çin’in bu tavrı yalnızca ekonomi çevrelerinden değil, pek çok kesimden tepki alıyor. Ticari olanlar bir tarafa, gelen eleştiriler arasında madenlerde çalışanların düşük ücretlerle kötü şartlarda çalıştırıldığı, çevreci ürün üretme adına fosil yakıtlı enerji santrallerinin kullanılarak çevrenin kirletildiği ön sıralarda yer alıyor. Çin hükümeti, daha çevreci olabilmek adına başta yenilenebilir enerji olmak üzere çok sayıda yatırım gerçekleştiriyor. Pekin’de düzenlenen olimpiyatlarda sporcuların güzergahının bile hava kirliliği nedeniyle değiştirilmesi, geçen yıl yine hava kirliliği yüzünden insanların güneşi görebilmeleri için şehirlere dev LED ekranlar yerleştirilmesi haber manşetlerindeki yerini almıştı. Eleştiriler, Çin’in kendi içindeki bu değişimi yatırım yaptığı ülkelerde göstermediğinde de yoğunlaşıyor. Özellikle Tanzanya’daki çalışmaları özelinde yoğunlaşan eleştirilerin benzerlerine diğer Afrika ülkelerinde de rastlamak mümkün. Ama konuya bir de Afrika ülkelerinin gözünden bakmak gerek. Örneğin Nijerya yönetimi, “Diğer ülkeler sadece petrolümüz için geldi ve bize istediğimizi vermedi. Çin ise yanında tüm alanlar için desteğini getirdi.” yorumunu yapmıştı. Yazıyı Çin özelinde yazmamızın sebebi, rezerv açısından en zengin ülke olması ve tabii üretimin bu ülkede merkezi bulunan şirketler tarafından gerçekleştirilmesi. Nadir bulunan metaller sınıfında 2013 verilerine göre tahmini 55 milyon ton rezerve sahip olan Çin’in dışında Brezilya ve ABD ciddi rezerve sahip. Karşılaştığımız, Afrika ülkelerinin dahil olmadığı tablodaki bu durumda tüm dünya rezervi ise 140 milyon ton olarak görülmekte. Özetle Nadir bulunan metallerin bu derece sınırlı olması nedeniyle gerek alternatif kaynaklara gerekse olanların geri dönüşümüne yönelik çalışmalar da yapılıyor elbette. Ancak bu teknolojiler gelişene kadar mağazadan aldığımız ürünlerin yalnızca teknolojik cihaz olmadığının farkına varmamız gerekiyor. Sahi, siz sadece cep telefonu aldığınızı mı düşünüyordunuz?

İstanbul’un endüstri mirası dijital dünyaya taşınıyor

0
Hasanpaşa Gazhanesi
Hasanpaşa Gazhanesi
Mimari ve iç mimari projeler üretmenin yanı sıra, disiplinler arası çalışmalara da imza atan Dila Gökalp Architects, endüstri yapıları üzerine geliştirdiği nitelikli dönüşüm projeleri kapsamında derlediği bilgilerle İstanbul’un endüstri mirasını belgeliyor. Dila Gökalp Architects ekibinin, İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileriyle birlikte endüstri mirasına dikkat çekerek, bu yapılarla ilgili farkındalık yaratmak ve kent hayatına katılmalarını sağlamak amaçlı başlatılan tasarım araştırması ışığında, İstanbul’un potansiyel endüstri mirası haritalandırılacak. Bu haritalama dijital ortama aktarılarak tasarlanan bir akıllı telefon uygulaması ve web sayfası aracılığıyla herkesin kullanımına açılıp gündelik hayatımızın bir parçası haline gelebilecek. Dila Gökalp Architects, bu tür yapıların uygun bağlamlarda dinamiklerini anlamak için birçok veri elde etmiş. Bu veriler ışığında, İstanbul’un nitelikli endüstri yapılarını belgeleyen bir altyapı oluşmuş. Mimar Dila Gökalp bu altyapının paylaşımının önemli olduğunu vurguluyor ve İstanbul’un endüstriyel birikimini belgeleyecek olan bu disiplinler arası çalışma için, “Biz bu çalışmaya, bizi çok heyecanlandıran endüstri yapılarının mekansal ve yapısal özelliklerini anlamak için, tasarım araştırması yapmak amacıyla başladık. Karşımıza büyük bir birikim çıktı ve bunun neden daha ulaşılabilir bir bilgi haline gelmediğini düşünerek bir çalışma kurgulamak istedik. İstanbul’un endüstri mirası, kuşkusuz epey araştırılmış ve incelenmiş bir alan. Biz de bu konunun uzmanlarına ulaşıyoruz ve bilgi paylaşımında bulunuyoruz. Bizim gibi bu konuyla ilgili birikimi olan ve heyecan duyan herkesi de projemizin parçası olmaya davet ediyoruz.” diyor.

Girişim Fabrikası ile Turkcell’den ortaklık

0
turkcell-girisimTurkcell ve Girişim Fabrikası işbirliğinde hayata geçirilmesi planlanan hızlandırma programına son başvuru tarihi 3 Mayıs 2015. Günlük hayatı daha rahat ve keyifli hale getirebilecek yenilikçi teknoloji odaklı iş fikirlerinin hızlandırılmasına ve ticarileşmesine olanak sağlayacak programdan yararlanmak isteyen tekno-girişimcilerin www.girisimfabrikasi.com adresinden başvurularını yapmaları gerekiyor. Programa başvuran girişimciler,  Girişim Fabrikası’nın girişimcilik eğitimlerinden ve Turkcell’den konusunda uzman kişilerin katılacağı mentorluk ve eğitim seanslarından yararlanacak, sektörün önde gelen isimlerinin desteğiyle kendini ve iş fikrini geliştirebilme fırsatı yakalayacaklar. Teknoloji odaklı girişimler;  makineler arası iletişim (M2M), nesnelerin interneti (IoT), akıllı ev/araba teknolojileri veya giyilebilir teknolojiler. Herhangi bir konuya odaklanmaksızın yenilikçi bir teknolojik ürün veya hizmet sunan tüm iş fikirleri ve girişimler. Detaylı bilgi ve başvuru için: www. girisimfabrikasi.com adresini ziyaret etmek yeterli.

BimSA’dan Büyük Veri için iki kat kapasite

0
Sabancı Holding Perakende ve Sigorta Grup Başkanı Haluk Dinçer ve BimSA Genel Müdürü Tunç Taşman
Sabancı Holding Perakende ve Sigorta Grup Başkanı Haluk Dinçer ve BimSA Genel Müdürü Tunç Taşman
Türkiye’nin önde gelen bilgi teknolojisi şirketlerinden biri olan BimSA, katlanarak büyüyen Büyük Veri için teknolojik altyapısını genişletme hedefi doğrultusunda Sabancı Center’daki veri merkezi kapasitesini iki katına çıkardı. Sabancı Holding Perakende ve Sigorta Grup Başkanı Haluk Dinçer, “Bilgi teknolojileri pazarında yakın geleceğin en önemli gündemini büyük veri oluşturacak. Önümüzdeki beş yıl içinde de bu pazarda yıllık veri artış hızının yüzde 59 düzeyinde olması ve piyasanın 50 milyar doları aşması bekleniyor. Biz de hızla artan bu ihtiyacı karşılamak üzere veri merkezi için şimdiden yeni yatırım yaparak kapasitemizi iki katına çıkarttık” dedi. Sabancı Holding Perakende ve Sigorta Grup Başkanı Haluk Dinçer ve BimSA Genel Müdürü Tunç Taşman, BimSA’nın Sabancı Center’da son teknoloji ile donatılan yeni Veri Merkezi’nin açılışını gerçekleştirdi. Sabancı Holding Perakende ve Sigorta Grup Başkanı Haluk Dinçer yeni veri merkeziyle ilgili yaptığı değerlendirmede şu bilgileri verdi: “2015 yılında, 2010 yılına kıyasla yönetilecek veri miktarının 7 kat artacağı öngörülüyor. Aynı dönemde şirket başına yönetilecek veri miktarının 1,4 petabayt olacağı tahmin ediliyor. Sabancı Topluluğu şirketlerinin bugüne kadar ürettikleri toplam veri 2,5 petabayt’a ulaştı ve üretilen veri miktarı her yıl yüzde 25 artıyor. Verilerin artması, Büyük Veri’nin bulut ortamında saklanması, maliyet avantajı sağlaması, kolay erişilebilir ve raporlanabilir olması, mobil cihazlardan erişime açık olması ve bunun siber güvenliğe sahip bir ortamda gerçekleştirilmesi gibi ihtiyaçları beraberinde getiriyor. BimSA olarak bu ihtiyaçların hızla karşılanması için önlemimizi aldık ve veri merkezi kapasitemizi iki katına çıkardık. Teknolojik olarak yazılımlarımız ve güvenlik sistemimiz ile doğru analiz yapılabilen, raporlanabilen veriye hızlı ulaşım ve veri güvenliğini sağlamak konusunda da iddialıyız. İki ayrı veri merkezimizdeki verileri yedekleyerek olası bir felakete karşı hem Holding verilerimizi, hem de müşterilerimizin verilerini koruyoruz.” BimSA Genel Müdürü Tunç Taşman ise yaptığı değerlendirmede Türkiye’de şirketlerin son yıllarda özellikle e-dönüşüm projelerinin devreye alınması ile birlikte bulut bilişimi kullanarak avantaj sağlamaya başladıklarını vurguladı. Taşman sözlerine şöyle devam etti; “Türkiye’nin önde gelen bilgi teknolojisi şirketlerinden biri olarak şirketleri dijitalleştiriyoruz. Dijitalleşme kapsamında bulut bilişimi müşterilerimize en iyi şekilde sağlayabilmek için altyapı platformlarımıza, Sabancı Center ve Kocaeli KentSA içinde bulunan veri merkezlerimize ve ürünlerimize yatırım yapmaya devam ediyoruz. Veri merkezimizden hizmet alan müşterilerimizin artan ihtiyaçlarını daha rahat karşılayabilmek ve yeni müşterilerimize veri merkezi hizmeti sunabilmek için İstanbul Sabancı Center’da bulunan veri merkezi altyapımızı Tier3 standartlarına uyumlu olacak şekilde iki katına çıkarttık. Yeni altyapı ile Sabancı Center’daki veri merkezimiz 500 m2 yükseltilmiş zemin üzerinde 90 kabin, 750 civarında fiziksel sunucu ve 7500 sanal sunucu barındırabilecek kapasiteye erişti” dedi. Taşman, “BimSA olarak Kocaeli KentSA’daki Olağanüstü Durum Merkezi’nde müşterilerimize felaket kurtarma çözümleri de sunuyoruz. Biri Kocaeli KentSA Kampüsü’nde ve diğeri ise Sabancı Center’da bulunan iki veri merkezimizdeki veriler, felaket ve olağanüstü durumlara karşı birbirlerinde yedekleniyor. Müşterilerimiz, herhangi bir felaket durumunda, KentSA Kampüsü’ndeki Olağanüstü Durum Merkezi’nde yedeklenen sunucular üzerinden tüm uygulama ve verilerini,  hiçbir kayıp olmaksızın kullanmaya devam edebiliyorlar” diye ekledi.

Office 2016 haftaya tanıtılıyor

1
Office2016_ExcelMicrosoft’un yeni işletim sistemi Windows 10 ile birlikte kullanıma sunması beklenen yeni ofis yazılımı Office 2016‘nın gösterimi önümüzdeki hafta düzenlenecek özel bir etkinlikte yapılacak. Daha önce Mac ve Windows işletim sistemleri için BT profesyonellerine yönelik önizleme sürümü yayınlanan yazılımın özellikleri etkinliğin ana konusu olacak. Microsoft, 16 Nisan tarihinde gerçekleştireceği etkinlikte Office 2016’nın yeni işletim sistemi Windows 10 ile birlikte nasıl çalışacağı, dokunmatik ekranlar için optimize edilen Office for Windows 10 ile yeni yazılımın birlikte kullanımı gibi konulara odaklanılacak. Etkinlikte Office for Windows 10 yazılımı da yer alacak ve yeni yazılımın getirdiği arayüz ve kullanım deneyimi canlı olarak izleyecilere aktarılacak. Microsoft’un yeni işletim sistemi Windows 10 ve Office 2016 yazılımlarının yıl sonunda kullanıma sunulması bekleniyor. Kaynak: ShiftDelete.Net

Google, Twitter’ı satın almayı deniyor

4
twitterTürkiye’de gündeme haklarında çıkartılan yasaklama kararlarıyla gelseler de Google ve Twitter’ın dünyanın en önemli internet markalarından olduğu bir gerçek. Ve şimdi bu iki şirket hakkında önemli bir iddia ortaya atıldı. The Telegraph’ın verdiği habere göre Google, Twitter’ı almak için girişimlerde bulunuyor. Bu söylentilerin ortaya çıkması doğal olarak her iki şirketin piyasa değerlerini de yükseltti. Artan hisseler sonucu Twitter’ın piyasa değeri 34 milyar dolara çıktı. Google, bugüne kadar farklı markalar altında sosyal medya girişimleri gerçekleştirmişti. Ancak yeterli ilgi ve kullanıcı sayısına ulaşamayınca aynı servisleri yıllar içinde bir bir kapatmıştı. Son olarak Google+ ile şansını yeniden deneyen Google’ın bu servisinin aylık 300 milyon aktif kullanıcısı bulunuyor. Ancak araştırmalara bakıldığında pek çok kişi, Android telefonunun gerektirmesi gibi nedenlerle zorunlu olarak üye olduktan sonra ayrıca bir paylaşım yapmıyor. Twitter ise tüm dünya tarafından en fazla etkileşime sahip mecralardan biri kabul ediliyor. Çıkan dedikodular hakkında hem Google hem de Twitter henüz bir açıklama yapmış değil. Eğer teklif yapılırsa ciddi bir miktar önerileceği kesin gibi. Merak edilen, eğer teklif yapılırsa, Google’ın kasasındaki nakit 60 milyar doların ne kadarını Twitter’a önereceği…

Hitachi Data Systems Serdar Sayar’a emanet

1
Hitachi Data Systems Türkiye Genel Müdürü Serdar Sayar
Hitachi Data Systems Türkiye Genel Müdürü Serdar Sayar
Hitachi Data Systems’ın yeni Türkiye Genel Müdürü daha önce Aselsan, Sun Microsystems ve Oracle gibi dünyaca ünlü markalarda görev alan Serdar Sayar oldu. Sayar, Sun Microsystems’teki 16 yıllık tecrübesinde, 136 ülkeyi kapsayan Kanal ve Pazarlama Yönetimi biriminde birçok farklı pozisyonda görev aldı. Ardından Oracle’a transfer olan Sayar, burada üç yıl boyunca sürdürdüğü Orta Asya ve Türkiye Bölgesi Satış Yöneticisi görevinde satışları tam dört katına çıkararak şirkete, sistem satış ve pazarlama sektöründeki en hızlı büyüyen bölge olma başarısını kazandırdı. Ortadoğu Teknik Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği mezunu olan Serdar Sayar’ın yine aynı üniversite ve alanda yüksek lisans derecesi bulunuyor. IT ve Telekomünikasyon sektörlerinde 28 yıllık deneyimi bulunan Sayar, Hitachi Data Systems’ın Türkiye operasyonlarını yönetecek

TP-LINK, yeni teknolojilere hazır

0
TP-LINK, 7 Nisan 2015 tarihinde İstanbul’da bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda yeni ürünleri ve 2015 hedeflerini paylaşan şirket, başta 4G olmak üzere yeni teknolojilere hazır olduklarını açıkladı. TP-LINK Ülke Müdür Yardımcısı Ali Dinçer, 2014 yılında TP-LINK’in dünya genelinde büyümesini sürdürerek gelirlerini 2 milyar doların üzerine çıkardığını belirterek, “TP-LINK, küresel pazara açıldığı 2005 yılından bu yana her yıl büyüme gerçekleştirdi. 2014 yılında uluslararası satış gelirleri yüzde 19 arttı. Türkiye’de de ofis açtığımız 2010 yılından beri büyüme elde ediyoruz” dedi. Türkiye pazarında, yaşanan genel daralmaya karşın gelirlerini yüzde 10 artırdıklarını açıklayan Dinçer, 2015 yılında da hem küresel pazarda hem Türkiye pazarında büyümeyi sürdürmeyi hedeflediklerini ifade etti. Desteklenen Teknolojiler: 4G, Akıllı Ev, Bulut Bilişim ve Nesnelerin İnterneti TP-LINK’in yeni teknolojilere yatırım yaptığını açıklayan Dinçer, 2015 yılında odaklanılacak yeni ürünleri tanıttı. Türkiye’de bu yıl içinde kullanıma açılması planlanan 4G teknolojisine yönelik ürün ve çözümlerin hazır olduğunu belirten Dinçer, 4G destekli taşınabilir yönlendiricilerini yıl içinde satışa sunmayı planladıklarını söyledi. 4G ile birlikte mobil cihazlardan veri trafiğinin katlanarak artacağını vurgulayan Dinçer, “Mobil cihaz kullanımı daha da yaygınlaşacak. Farklı cihazlar arasında veri aktarımlarını daha hızlı yapabileceğiz. TP-LINK olarak her yerden, her zaman internete ulaşmamızı sağlayan cihazlar üretiyoruz. 4G teknolojisi de desteklediğimiz teknolojiler arasında yer alıyor” dedi. TP-LINK’in akıllı ev, bulut bilişim ve nesnelerin interneti (loT) teknolojilerine yatırım yaptığını belirten Dinçer, 2015 yılında bu teknolojilere yönelik ürünleri duyuracaklarını vurguladı. TP-LINK’in ana faaliyet alanı olan kablosuz ağ teknolojilerini tamamlayan teknolojilere ilgi duyduğunu açıklayan Dinçer, “Akıllı evleri yönetmeyi sağlayan ürünlerimizden bazıları şu anda mevcut. Yeni modeller ve yepyeni ürünler de görücüye çıkmaya başladı” diyor. “‘Nesnelerin İnterneti’ konusunda çalışma yapan uluslararası konsorsiyumda yer alan TP-LINK, giysiden evde kullandığımız eşyalara kadar her nesnenin internete bağlanıp, akıllı hale gelmesini sağlamak üzere çalışmalar yapıyor” diyen Dinçer, TP-LINK’in mobil, dokunmatik ve akıllı cihazlara odaklandığını vurguladı. Kolay yönetilen kurumsal çözümler TP-LINK’in Türkiye’de daha çok bireysel ürünleriyle tanındığını, ama kurumsal pazara yönelik de çok sayıda ürünü olduğunu ifade eden Dinçer, özellikle yeni model erişim noktalarının (access point) kolay yönetilebilmeleri ve şık tasarımları ile dikkat çektiğini belirtti. EAP serisinin 2015 yılında yeni modeller ile genişleyeceğini söyleyen Dinçer, “Fiyat/performans açısından kurumlara avantaj sağlayacak çözümlerimiz ile 2015 yılında kurumsal pazarda daha iddialı olacağız” dedi. TP-LINK’in 2014 yılında satışa sunduğu farklı ürün gruplarına da değinen Dinçer, yedek şarj birimi (powerbank) ile güzel bir başarı elde ettiklerini söyledi. Bu ürün grubunda model sayısını artıracaklarını açıklayan Dinçer, ayrıca ‘evde eğlence’ temalı yeni bir ürün grubu daha oluşturduklarını ve bu grubun ilk ürünleri olan bluetooth hoparlör ve müzik alıcılarını 2015’de pazara sunacaklarını bildirdi. Basın toplantısında 2015 yılında satışa sunulması planlanan yeni ürünler de basın mensuplarına tanıtıldı. Tanıtılan ürünler arasında 4G destekli taşınabilir yönlendirici, kablosuz internetin kapsama alanını genişleten yeni nesil menzil genişleticiler ve powerline adaptörler, dokunmatik ekranlı yönlendirici ve yeni powerbank modelleri bulunuyor.

GlassHouse yedekleme ve tekilleştirmenin önemini anlattı

0
VKC_foto4Açılış konuşmasını EMC Türkiye Veri Koruma Çözümleri Ürün Satış Müdürü Bahadır Öztürk’ün  gerçekleştirdiği programda, GlassHouse Türkiye Satış Yöneticisi Ömer Öztürk katılımcılara yedekleme ve yeni nesil tekilleştirme teknolojilerinin önemini anlatarak bu teknolojilerin kullanıcılara sunduğu avantajlara değindi. Müşteri deneyimlerinin de paylaşıldığı etkinlikte Beymen ve OMV Petrol Ofisi BT yöneticileri, GlassHouse Türkiye ekibinin desteğiyle yeniledikleri yedekleme ve tekilleştirme altyapıları hakkında bilgiler vererek bu teknolojiye geçiş süreçlerinden bahsetti. Türkiye’nin en büyük ikinci özel sektör şirketi konumunda olan OMV Petrol Ofisi Sistem ve Altyapı Uzmanı Murat Bozkurt; farklı ortamlarda bulunan verilerin merkezi bir sistemde yedeklenebiliyor olmasının şirketler için önemli bir kolaylık olduğu görüşüyle yedekleme altyapısını yeniden yapılandırdıklarını ve mevcut verinin düşük hatlarla merkeze çekilebilmesinin kendileri için çok önemli olduğunu belirterek şu bilgileri verdi: “Sahip olduğumuz yedekleme ortamının yaşattığı sıkıntılardan yola çıkarak merkezi ve basit bir yedekleme ortamına ihtiyaç duyduğumuzu fark ettiğimizde mevcut yedekleme altyapımız riskli ve maliyetli durumdaydı. Ayrıca, 38 farklı bölgede bulunan backup server’larımız ve kartuş operasyonu önemli oranda zaman kaybına yol açıyordu. İşlerin daha kötüye gidebileceğini fark ederek yedekleme altyapımızı yeni nesil teknolojilerle güncelleştirmeye karar verdik ve bu alanda uzman olduğuna inandığımız GlassHouse Türkiye ekibinin desteğiyle yedekleme altyapımızı yeniledik. Yeni yedekleme ortamımızda kullandığımız EMC çözümleriyle farklı lokasyonlarda bulunan verileri çok küçük boyutlara indirgeyerek pratik ve hızlı bir şekilde yedekliyor, güvenilir ve basit bir ortamda saklıyoruz. Oluşturduğumuz bu yeni yedekleme altyapısını düzenli olarak kontrol eden GlassHouse Türkiye ekibine ihtiyacımız olduğunda da rahatlıkla ulaşabiliyoruz ve gereken her an destek almaya devam ediyoruz.” Beymen imzalı koleksiyonların yanı sıra yüzlerce dünya markasını da tüm Türkiye’nin beğenisine sunan Beymen’in tekilleştirme teknolojilerine geçiş süreçlerindeki deneyimlerini anlatan Beymen Bilgi Sistemleri – Sistem ve Network Yöneticisi Gökçen Ürpek ise yedekleme ortamının şirketlerin BT altyapılarının son kalesi olduğunu belirterek sistemin önemini dile getirdi ve sözlerine şu şekilde devam etti: “BT altyapılarının en önemli ayağı olan yedekleme sistemlerinin her zaman kolay yönetilebilir ve her hangi bir sorun yaşanması halinde en kısa sürede veri dönüşünü destekler yapıda olması gerekir. Bu kapsamda yaşadığımız sorunları göz önünde bulundurarak hızlı yedek alabilen ve kısa sürede erişilebilen tamamen güvenli bir yedekleme ortamı oluşturmayı hedefledik. Aynı zamanda oluşturacağımız yeni yedekleme altyapısınının maliyetlerinin de bu iş için ayırdığımız bütçeyi aşmaması bizim için önemliydi. İhtiyaçlarımız doğrultusunda yaptığımız araştırmalar sonucu en doğru tercihin GlassHouse Türkiye danışmanlığında yedekleme sistemizi yenilemek olduğunu gördük. GlassHouse Türkiye’nin önerisiyle EMC’nin Avamar çözümünü kullanmaya başladık, tamamen güvenli ve kesintisiz iş sürekliliği sağlayan bir yedekleme ortamına kavuştuk.” GlassHouse Türkiye CEO’su Emra Pekar ise 2015 yılı etkinliklerine hızlı ve etkili bir şekilde başladıklarını belirterek sözlerine şu şekilde devam etti: “Son yıllarda kurumsal ortamlarda, özellikle veri yedekleme alanında kullanılan tekilleştirme teknolojisi konusunda şirketler artık daha bilinçli ve yaklaşımları tamamen olumlu. Türkiye’de tekilleştirme teknolojisinin kullanımını yaygınlaştıran, açık ara pazar lideri şirketimizin, deneyimli ekibiyle sürekli artan gayretlerinin bu fotoğraftaki payının büyük olduğunu düşünüyoruz. Tekilleştirme teknolojileri alanının lider şirketi konumunda olmaktan gayet memnunuz ve bu bayrağı çalıştığımız şirketlerin de desteğiyle uzun yıllar taşıyacağımıza inanıyoruz. Gerçekleştirdiğimiz bu etkinlik ve bu yıl içerisinde gerçekleştirmeyi planladığımız diğer etkinliklerle de doğru hedeflere ulaşacağımızı görüyor ve seçkin firmalarla çalışmaktan gurur duyuyoruz.” GlassHouse Türkiye ve EMC yetkilileri de katılımcıların sunumları merakla ve ilgiyle takip etmesinden fazlasıyla memnun kaldıkları “Veri Koruma Çözümleri Günü” etkinliğinin kendileri için güzel sonuçlar getireceğine inandıklarını belirttiler. Katılımlarıyla etkinliği zenginleştiren tüm BT yöneticilerine ve profesyonellere teşekkürlerini ileterek benzer etkinlikleri yıl içerisinde gerçekleştirecekleri bilgisini de paylaştılar.

HP, kurumların baskı maliyetlerini düşürüyor

1
Yazıcı teknolojilerinde gelişim sınır tanımıyor. Bu alanda ürün sunan pek çok şirket yenilikçi çözümleriyle öne çıkmaya gayret ediyor. Bu şirketlerden biri olan HP’nin Türkiye Baskı Sistemlerinden Sorumlu Ülke Müdürü Serkan Bayır TechInside stüdyolarına konuk oldu. Bayır’la, Türkiye’den çıkan bir başarı hikayesi olan Ink Advantage serisi dışında dakikada 70 sayfa baskı alabilen Officejet Pro X serisi ile 3 boyutlu yazıcıları konuştuk.

Mainframe sistemler geleceğe hazırlanıyor

0
IBM bu sistemi 1964'te tanıtmıştı
IBM bu sistemi 1964’te tanıtmıştı.
IBM teknolojisi Mainframe sistemler halen popülerliğini sürdürüyor. Forbes’ta yılların bu eskimeyen teknolojisini ele alan Adrian Bridgwater, yazısında bazı kesimlerin bu sistemin ilk bulut temeli olduğunu ve günümüz sanallaştırma teknolojilerinin babası olarak karşımızda bulunduğunu iddia edttiğine değiniyor. Yazıda IDC’nin raporuna atıfta bulunan Bridgwater, mainframe’lerin halen sunucu teknolojilerinin yüzde 10’una tekabül ettiğinden de bahsediyor. Peki ya Mainframe programcıları emekli olduğunda yeni nesil bu işi nasıl yürütecek? Bridgwater, konuyu şu sözleriyle özetliyor: Yeni nesil geliştiriciler her zaman rahatlıkla ve doğru şekilde, mainframe’ler için iyi hazırlanmamış COBOL ve PL/I uygulama mantalitesini ve değişkenleri anlayamayabilir. 30 yaşın üstündeki çoğu kişi, COBOL (COmmon Business Oriented Language)’in ilk iş programlama dili olduğunu ve halen ödeme ile finans uygulamalarında kullanıldığını bilir. Öte yandan 40 yaş ve üstü kimseler ise L/I uygulama mekanizmasının, bilimsel ve mühendislik gibi başlıklarda çalışacak uygulamalar için olduğunun da farkındadır. Dünyanın önde gelen mainframe tabalı yazılım şirketlerinden biri olan Compuware Corporation’ın Topaz adlı ürünü, IBM Z Systems ekosistemi ile uyumlu çalışıyor. Topaz’ın program analiz fonksiyonu ise, mainframe programları analiz etmek ve daha modern bir anlayışla sunmak. Topaz, Ocak 2015 tarihinde iş dünyasında daha az mainframe tecrübesi olan geliştiriciler için merhaba demişti. Mobil uygulamaların geliştirilmesi ve büyük veri analizleri için başarılı bir çözüm olarak sunulan sistemin çekici yanı da, mainframe bazlı olan ve olmayan uygulamaların artı ile eksilerini karşılaştırması. Şirkete göre yeni fonksiyon ile birlikte mainframe veri tabanlı uygulamaların geliştirilmesinde, masraf ve yeterlilik gibi süreçler kısa sürede belli oluyor. Compuware Corporation’a göre her seviyeden genç programcılar, temeli ne olursa olsun her türlü veri formatı üzerinden, programlama dili ve platform da fark etmeksizin, her çeşit uygulamayı sorunsuzca halledebilecek.