Mastodon CEO’su, Meta’nın moderasyon değişikliğini eleştirdi!

0

Mastodon CEO’su Eugen Rochko, Meta’nın geçtiğimiz günlerde duyurduğu moderasyon değişikliğini sert bir şekilde eleştirdi ve kullanıcıları Mastodon’a katılmaya davet etti. Rochko, Meta’nın politikalarında yapılan değişikliklerin son derece endişe verici olduğunu ve vicdan sahibi herkesin bu gelişmeden kaygı duyması gerektiğini belirtti. Daha önce Meta’nın Threads platformunun haziran ayında fediverse ile entegrasyonunu olumlu bir şekilde değerlendiren Rochko, bu yeni politika değişikliği hakkında büyük bir hayal kırıklığı yaşadığını ifade etti. Rochko, Mastodon’un, nefret söylemini yasaklayan ve moderasyon politikalarına aykırı hareket eden kullanıcılarla ciddi şekilde ilgilenen bir platform olarak, Meta’nın değişikliklerinin altını çizdi. Meta’nın yeni yönelimine karşı olanlara, Threads hesaplarını yeniden değerlendirip Mastodon’a geçmelerini şiddetle tavsiye ettiğini de söyledi.

Mastodon CEO’su, Meta’nın moderasyon değişikliğini beğenmedi

Meta CEO’su Mark Zuckerberg, 7 Ocak’ta yaptığı bir video paylaşımında içerik moderasyonu politikalarında köklü bir değişiklik yapacaklarını duyurmuştu. Bu değişiklik, yanlış bilgiyle mücadele yaklaşımını tamamen değiştiriyor ve Zuckerberg, üçüncü taraf doğrulama programlarını sona erdirerek kullanıcı odaklı bir sistem olan Community Notes modeline geçişi açıkladı. Ayrıca, göç ve LGBTQ+ toplulukları gibi hassas konularda içerik denetimlerinin kaldırılacağını belirtmişti. Yasa dışı ve şiddet içeren içeriklere odaklanacaklarını duyuran Zuckerberg, moderasyon ekibini Kaliforniya’dan Teksas’a taşıyacaklarını da ekledi.

Mastodon CEO’su, Meta'nın moderasyon değişikliğini eleştirdi.

Meta’nın yeni politika değişikliğiyle birlikte, kullanıcılar yanlış bilgiyi kendileri işaretleyip düzeltecek. Bağımsız doğrulama kuruluşlarının eski rolü sona erecek ve içeriklerin doğruluğu üzerindeki kontrol tamamen kullanıcılar tarafından yapılacak.

Meta, içerik doğruluğunun sağlanmasındaki sorumluluğunu azaltırken, aynı zamanda sosyal medya platformlarında yanlış bilgilerin yayılmasına olanak tanıyabilecek bir ortam yaratıyor. Ayrıca, Meta’nın küresel ilişkiler ve politika sorumlusu olarak Cumhuriyetçi Joel Kaplan’ı seçmesi de dikkat çeken bir diğer gelişme oldu.

Backpack Exhange, FTX EU’yu 32,7 milyon dolara satın aldı!

İflas eden kripto para borsası FTX’in Avrupa birimi, eski FTX ve Alameda Research çalışanları tarafından kurulan Backpack Exchange tarafından satın alındı. Dubai merkezli girişim, 32,7 milyon dolar karşılığında FTX’in AB varlıklarını bünyesine katmayı başardı. FTX’in varlık satışlarına kadar uzanan süreç, Sam Bankman-Fried (SBF) tarafından kurulan FTX’in, müşterilerin varlıklarını izinsiz bir şekilde Alameda Research’e aktarması ve bu kaynakların riskli yatırımlarda kullanılmasından dolayı büyük bir likidite krizi yaşamış olmasıyla başladı.

Backpack Exhange, FTX EU’yu 32,7 milyon dolara resmen satın alıyor

2022’de iflas ilan eden FTX’in CEO’su SBF, ardından yatırımcı fonlarını kötüye kullanmak, dolandırıcılık ve kara para aklama suçlamalarıyla karşı karşıya kaldı ve tutuklandı. Ünlü kripto para borsasının çöküşü, hızla yayılan kriz ve yargı süreci sonrası SBF, Mart 2024’te 25 yıl hapis cezası aldı. FTX’in iflas başvurusuyla birlikte, şirketin varlıklarını yönetmek üzere bağımsız bir kurul atanmıştı ve bu kurul, FTX’in Avrupa birimini satışa çıkarmak için görüşmelere başlamıştı.

Backpack Exhange, FTX EU’yu 32,7 milyon dolara resmen satın alıyor.

FTX varlık yönetimi, Avrupa biriminin hisselerinin kurucu ortaklar Patrick Gruhn ve Robin Matzke arasında henüz devrolmadığını duyurmuştu. Ancak Backpack Exchange, bu hisselerin Gruhn ve Matzke’den satın alındığını açıkladı. İlgili işlemin Kıbrıs Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu tarafından onaylandığını belirten Backpack Exchange, yapılan satın alımın mahkeme onaylı olduğunu ve FTX varlık yönetiminin hisseleri devretmek zorunda olduğunu söyledi.

Gruhn, pazartesi günü avukatı aracılığıyla FTX’i bu konuda bilgilendirdiğini ancak herhangi bir yanıt almadıklarını ifade etti. FTX’in avukatları ise konuya dair herhangi bir açıklama yapmadı.

Dijital medya girişimi Infinite Reality, 3 milyar dolar yatırım aldı!

Infinite Reality, yapay zeka ve genişletilmiş gerçeklik (XR) teknolojilerini kullanarak dijital medya ve e-ticaret alanında yenilikçi çözümler geliştiren bir girişim olarak dikkat çekiyor. Şirket, aldığı 3 milyar dolarlık yeni yatırımla değerlemesini 12,25 milyar dolara yükseltti ve bu yatırımı, daha fazla satın alma gerçekleştirmek için kullanmayı hedefliyor.

Dijital medya girişimi Infinite Reality, tam 3 milyar dolar yatırım alıyor

2019 yılında John Acunto ve Amish Shah tarafından kurulan Infinite Reality, kullanıcılarına sürükleyici 3D web siteleri, uygulamalar, oyunlar ve XR medya içerikleri yaratmaları konusunda destek sunarak ziyaretçi etkileşimlerini artırma fırsatı sağlıyor.

ABD merkezli şirketin iR Enterprise Solutions birimi, dünyaca ünlü markalar için özel deneyimler tasarlıyor. Şirket, özellikle sürükleyici web sitesi ve uygulama tasarımı, XR içerik üretimi ve medya yönetimi gibi hizmetlerde öncü konumda. Infinite Reality, temmuz ayında 5,1 milyar dolar değerleme ile 350 milyon dolarlık bir yatırım almış ve bu finansmanla oyun geliştirme şirketi Landvault’u 450 milyon dolara satın almıştı.

Landvault dışında Infinite Reality, geçmişte The Drone Racing League’i 250 milyon dolara, Etheral Engine’ı 75 milyon dolara, Action Face’i 10 milyar dolara ve Stakes’i 8 milyar dolara bünyesine katmıştı. Şirket, yeni yatırım turuyla elde edilen kaynağı, stratejik satın almalar yaparak iş modelini daha da güçlendirmek amacıyla kullanmayı planlıyor.

Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Yanıtlarınızı aşağıdaki yorumlar kısmından bizimle kolayca paylaşabilirsiniz.

Sabiha Gökçen Havalimanı, iç hatlar yolcu sayısında rekor kırdı!

İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı (İSG), 2024 yılında Türkiye genelinde iç hat yolcuları tarafından en çok tercih edilen havalimanı olmayı başardı. Türkiye’nin en büyük ikinci havalimanı olan İSG, merkezi lokasyonu ve geniş ulaşım imkanlarıyla ön plana çıkıyor. Karayolu, deniz yolu, yer altı ve yer üstü raylı sistem bağlantıları sayesinde hem kolay hem de hızlı bir erişim noktası sunan havalimanı, yıl boyunca misafirlerine sunduğu yenilikçi hizmetlerle öne çıktı ve iç hatlarda birinci sırada yer aldı.

Sabiha Gökçen Havalimanı, iç hatlar yolcu sayısında rekora imza attı

24. kuruluş yıldönümünü geride bırakan İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı, 2024 yılında toplamda 41 milyon 488 bin 653 yolcuya ev sahipliği yaparak tarihi bir başarıya imza attı. Pegasus Hava Yolları ve AJet gibi önemli hava yolu şirketlerinin ana üssü olan İSG, yıl boyunca iç hatlarda 19 milyon 530 bin 169 yolcuyu, dış hatlarda ise 21 milyon 958 bin 484 yolcuyu ağırladı.

Ayrıca havalimanında transfer yapan yolcu sayısı 3 milyon 785 bin 593 kişiye ulaştı. Bu yıl boyunca gerçekleşen toplam uçuş sayısı ise 242 bin 367 olarak kaydedildi; bunların 110 bin 695’i iç hatlara, 131 bin 672’si ise dış hatlara yönelik düzenlendi.

Havalimanı, 2024 yılında 15 dış hat ve bir iç hat destinasyonu ile ağını genişleterek ulaşım seçeneklerini artırdı. İstanbul’u, 51 ülkeyi kapsayan geniş bir rota ağıyla buluşturan İSG, toplamda 38 iç hat ve 103 dış hat destinasyonu olmak üzere 141 farklı noktaya direkt bağlantı sağladı. Dış hatlarda Lefkoşa, Londra ve Köln en fazla tercih edilen şehirler olurken, iç hatlarda yolcuların öncelikli rotaları Antalya, İzmir ve Trabzon oldu. İstanbul Sabiha Gökçen, bu başarılarıyla Türkiye’nin havacılık sektöründe 2024 yılının öne çıkan havalimanlarından biri oldu.

Tesla yöneticileri, 919 milyon dolar tazminat ödeyecek! Peki neden?

Tesla yönetim kurulu üyelerinin orantısız ödeme aldıkları iddiasıyla açılan dava, ABD’de şirket yöneticilerinin tazminat konusunda karşılaştığı en büyük skandallardan biri olarak tarihe geçti. Dava, Tesla’nın 2017-2020 yılları arasında yöneticilerine milyonlarca dolarlık hisse senedi ve maaş ödemesi yapması iddiasıyla, Detroit Şehri Polis ve İtfaiye Emeklilik Sistemi tarafından açılmıştı. Elon Musk liderliğindeki Tesla yönetimi, davayı çözmek için mahkeme dışı uzlaşma yoluna gitti ve toplamda 919 milyon dolara kadar tazminat ödemeyi kabul etti.

Tesla yöneticileri, 919 milyon dolar tazminat ödüyor

Bu tazminat paketinin 735 milyon doları hisse ve opsiyonların Tesla’ya geri ödenmesini içeriyor. Ayrıca, yönetim kurulu üyeleri üç yıl boyunca toplam değeri 184 milyon dolar olan maaş haklarından feragat edecek.

Tesla yöneticileri, 919 milyon dolar tazminat ödüyor.

Tazminat ve geri ödeme kararları, Delaware Mahkemesi Yargıcı Kathaleen McCormick tarafından denetlendi. Davada isimleri geçenler arasında Tesla Yönetim Kurulu Başkanı Robyn Denholm, Oracle’ın kurucusu Larry Ellison, Kimbal Musk ve James Murdoch bulunuyor.

Bu skandal, yönetim kurulu üyelerinin maaş ve teşvik paketlerinin sıkı bir denetime tabi tutulması gerektiği yönündeki tartışmaları yeniden alevlendirdi. Tesla yöneticilerinin, şirketin hisse performansına dayalı ödül paketlerinin etkisiyle muazzam miktarda gelir elde ettiği uzun zamandır biliniyordu. Ancak mahkemede yapılan uzlaşma, bu ödüllerin şirket hissedarlarına yönelik adil bir ölçekte olmadığını ortaya koydu. Tesla’nın bu tazminatı nasıl yöneteceği ve şirketin yönetim anlayışında uzun vadeli değişikliklere gidip gitmeyeceği önümüzdeki dönemde yakından izlenecek.

Meta, yapay zeka modellerini korsan kitaplarla mı eğitiyor?

Meta’nın yapay zeka modellerini korsan kitaplarla eğittiği yönündeki iddialar yeniden gündeme geldi. Komedyen Sarah Silverman ve yazar Ta-Nehisi Coates gibi isimlerin yer aldığı bir grup yazar, Meta’nın yapay zeka eğitimi için telif hakkıyla korunan kitapların korsan versiyonlarını kullandığını ileri sürerek şirketi suçladı.

Meta, yapay zeka modellerini korsan kitaplarla eğitiyor olabilir

İddiaların merkezinde, Meta’nın CEO’su Mark Zuckerberg’ün onayıyla LibGen adlı veri setinin kullanıldığı ve milyonlarca korsan eserin yapay zeka modellerine dahil edildiği öne sürülüyor.

Meta, yapay zeka modellerini korsan kitaplarla eğitiyor olabilir.

Kaliforniya’daki federal mahkemede açılan davaya ait belgeler kamuoyuna sunuldu. Belgelerde, Meta’nın iç yazışmalarına dayanılarak, şirketin bu eserlerin korsan olduğunu bilerek kullandığı ifade ediliyor. Davacılar, bu durumun telif hakkı ihlali olduğunu ve Meta’nın yasa dışı yollarla elde edilen materyalleri AI eğitimi için kullandığını savunuyor. Ayrıca, Meta’nın korsan materyalleri torrentler aracılığıyla yaydığına dair yeni deliller mahkemeye sunuldu.

Bu davanın temelinde, geçen yıl ABD Bölge Yargıcı Vince Chhabria tarafından reddedilen telif hakkı ihlali iddiaları yer alıyor. Yargıç, yazarların, Meta’nın telif hakkı yönetim bilgilerini yasa dışı bir şekilde kaldırdığı ve kitapları izinsiz kullandığı yönündeki iddialarını yetersiz bulmuştu. Ancak davacılar, ellerindeki yeni delillerin bu iddiaları tekrar canlandıracağına inanıyor. Yine de Yargıç Chhabria, davanın dolandırıcılık ve telif hakkı yönetim bilgisi ihlali yönünden güçlü bir hukuki zemine oturup oturmadığı konusunda şüphelerini dile getirdi. Yazarlar ise hukuki mücadelelerini kararlılıkla sürdürmek istediklerini belirtiyor.

Yerli girişim Grand Games, 30 milyon dolar yatırım alıyor!

Grand Games, Türkiye’nin hızla büyüyen mobil oyun sektöründe yeni bir başarı hikayesi yazıyor. 2024 yılında kurulan ve kısa sürede ses getiren bu girişim, Magic Sort! ve Car Match oyunlarıyla küresel anlamda dikkat çekmeyi başardı. Henüz Şubat 2024’te tohum öncesi yatırım turunu tamamlamış olan Grand Games, şimdi de ilk Serie A yatırım turunda tam 30 milyon dolarlık yatırım alarak bu alanda ülkenin en hızlısı olmayı başardı.

Yerli girişim Grand Games, tam 30 milyon dolar yatırım aldı

Bu yatırım turu, sektörün deneyimli yatırımcıları olan Dream Games’in ortağı Balderton Capital ve Peak Games’in yatırımcısı Bek Ventures’ı bir araya getirdi. Grand Games’in, Türkiye’den daha önce çıkan iki unicorn ile bağlantılı olan bu önemli yatırımcıları çekmeyi başarması, sektörün potansiyelini ve Grand Games’in büyüme kapasitesini ortaya koyuyor.

Yerli girişim Grand Games, tam 30 milyon dolar yatırım aldı.

Magic Sort! ve Car Match oyunları, oyuncu tutma ve gelir metriklerinde sektörün en üst düzeyi olan yüzde 1’lik dilime ulaşarak aylık 1 milyon doları aşan gelir elde etti. Alınan bu yeni yatırım, özellikle daha büyük oyun türlerinin geliştirilmesine olanak tanıyacak yeni stüdyoların kurulması için kullanılacak. Grand Games, bu yatırımla, mobil oyun sektöründe yeni hitler yaratmayı hedeflerken aynı zamanda Türkiye’nin bu alandaki küresel oyuncular arasındaki konumunu güçlendirecek gibi görünüyor.

Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Yanıtlarınızı aşağıdaki yorumlar kısmından bizimle kolayca paylaşabilirsiniz.

DLSS 4.0 teknolojisi, tüm RTX ekran kartlarıyla kullanılabilecek!

0

Nvidia, CES 2025 etkinliğinde tanıttığı DLSS 4.0 teknolojisiyle tüm RTX ekran kartlarına destek sunacağını duyurarak oyuncular ve teknoloji meraklıları için önemli bir haber paylaştı. Ancak DLSS 4.0’ın sunduğu tüm yenilikler eski nesil ekran kartları için tamamen erişilebilir olmayacak. DLSS 4’ün en dikkat çeken özelliği olan Multi Frame Generation (Çoklu Kare Üretimi), yalnızca yeni RTX 50 serisine özgü olarak kalacak. Bu teknoloji, üretilen her kare için üç ek kare oluşturma yeteneği sunarak FPS performansını üç kata kadar artırıyor ve bu özelliğin eski kartlara sunulmayacak olması yeni nesil kartların farkını daha da vurguluyor.

DLSS 4.0 teknolojisi, tüm RTX ekran kartlarıyla kullanılabiliyor

Yine de RTX 30 ve RTX 20 serisi kullanıcıları için DLSS 4 büyük avantajlar getirecek. Nvidia, DLSS Ray Reconstruction, Super Resolution ve DLAA gibi özellikleri geliştirerek görsel kaliteyi artırmayı ve hareketli sahnelerde detayları daha belirgin hâle getirmeyi hedefliyor. Bu yenilikler, daha akıcı bir oyun deneyimi ve daha az görsel kirlilik sunarak mevcut nesil kartların performansını yükseltecek.

DLSS 4 teknolojisi, çıkış tarihi itibarıyla 75 oyun ve uygulamada desteklenecek. Alan Wake 2 ve Cyberpunk 2077 gibi halihazırda popüler olan oyunlarda DLSS 4 teknolojisinin avantajları hissedilirken, yakında çıkacak Black Myth: Wukong, Doom: The Dark Ages ve Dune: Awakening gibi oyunların da bu teknolojiyi entegre edeceği belirtildi. Bu hamle, Nvidia’nın teknolojiyi hızlı bir şekilde yaygınlaştırma stratejisinin bir parçası olarak öne çıkıyor.

RTX 50 serisinin Multi Frame Generation sayesinde ciddi bir performans avantajı sunması, eski nesil kartları gölgede bırakabilir. Ancak Nvidia’nın DLSS 4’ü tüm RTX GPU’larına getirme kararı, mevcut kullanıcı tabanını desteklemeye devam ettiğini de gösteriyor. Bu da eski nesil GPU sahiplerinin daha gelişmiş görsel kaliteye erişebilmesini sağlayarak marka bağlılığını artırabilir.

Xiaomi, Güney Kore pazarına giriş yapıyor!

0

Xiaomi, akıllı telefon sektöründe küresel ölçekte büyümeye devam ederken, Samsung’un ana vatanı olarak bilinen Güney Kore pazarına cesur bir adım atıyor. Şirket, ilk olarak açtığı online mağaza aracılığıyla akıllı telefon, giyilebilir teknoloji ürünleri ve akıllı ev cihazlarını Güney Koreli tüketicilerle buluşturmaya başladı.

Xiaomi, resmen Güney Kore pazarına giriş yapacak

Ancak Xiaomi’nin hedefi yalnızca dijital kanallarla sınırlı değil. Yerel medya raporlarına göre, başkent Seul’de bir fiziksel mağaza açmayı planlayan şirket, bu hamlesini 15 Ocak’ta düzenleyeceği basın toplantısıyla resmiyete dökecek. Bu toplantıda, Xiaomi’nin Güney Kore pazarı için uzun vadeli hedefleri ve genişleme planlarına dair ayrıntılar da açıklanacak.

Xiaomi, resmen Güney Kore pazarına giriş yapacak.

Xiaomi’nin Güney Kore’deki varlığı, fiyat-performans oranı açısından sunduğu avantajlarla dikkat çekerken, bu adım teknoloji pazarındaki rekabetin boyutunu da değiştirebilir. Özellikle Xiaomi’nin Samsung ve Apple gibi devlere kıyasla daha uygun fiyatlarla yüksek teknoloji ürünleri sunması, Güney Koreli tüketiciler için cazip bir alternatif yaratabilir. Ancak Güney Kore pazarında rekabet yalnızca fiyatla sınırlı değil. Sektör analistleri, Çin menşeli teknoloji ürünlerine yönelik güvenlik ve güvenilirlik konusundaki tereddütlerin Xiaomi’nin büyüme potansiyelini sınırlayabileceğine dikkat çekiyor.

Güney Kore pazarındaki bu yeni oyuncunun stratejisi, farklı tüketici segmentlerini hedef almayı içeriyor. Özellikle uygun fiyatlı cihaz kategorisinde, ikincil telefon arayışında olan kullanıcılar ve çocuklar için alternatif ürün seçenekleri sunmak, Xiaomi’nin öncelikleri arasında yer alıyor. Pazar uzmanları, bu rekabetin Güney Kore’de yalnızca tüketicilere fayda sağlamakla kalmayıp teknoloji sektöründeki dinamikleri de yeniden şekillendireceğini belirtiyor. Bu gelişme, Xiaomi’nin uluslararası pazardaki konumunu güçlendirmek adına atılmış önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

Entertech İstanbul Teknokent yeni bina açılış töreni gerçekleştirildi

0

Entertech İstanbul Teknokent’in yeni binasının temel atma töreni, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın katılımıyla 13 Ocak 2025 tarihinde düzenlendi. İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa’nın ortaklığında hayata geçirilen Entertech, Türkiye’nin teknoloji ve inovasyon vizyonunda önemli bir yere sahip. Yeni bina, girişimciler için daha geniş olanaklar sunacak modern bir altyapıya sahip olacak.

Teknoloji girişimciliğinde uluslararası başarı hikâyeleri yazmamıza yardımcı olacak!

İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa’nın ortaklığında hayata geçirilen Entertech İstanbul Teknokent yeni bina açılış töreninde Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ve Entertech İstanbul Teknokent Genel Müdürü Dr. Muhammed Kasapoğlu’ndan çok önemli açıklamalar geldi!

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, törende yaptığı konuşmada Türkiye’nin teknoloji üretimindeki hedeflerine dikkat çekti. Kacır, “Türkiye, Milli Teknoloji Hamlesi vizyonu ile devler liginde yer almak için önemli adımlar atıyor. Entertech gibi projeler, bu vizyonun bir parçası olarak, teknoloji girişimciliğinde uluslararası başarı hikâyeleri yazmamıza yardımcı olacak,” ifadelerini kullandı.

Yeni bina, 12 bin metrekarelik kapalı alanıyla girişimcilere modern bir çalışma ortamı sunmayı hedefliyor. Entertech, bu yatırımla sadece fiziksel kapasitesini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda girişimcilerin fikirlerini hayata geçirebilecekleri yenilikçi bir ekosistem sağlayacak.

Törende, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Osman Bülent Zülfikar ve İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Rektörü Prof. Dr. Nuri Aydın, teknoparkların akademik bilgi ve girişimcilik arasında köprü oluşturduğunu belirtti. Entertech İstanbul Teknokent Genel Müdürü Dr. Muhammed Kasapoğlu ise, yeni binanın girişimcilerin yenilikçi projelerini geliştirmesi için önemli bir katkı sağlayacağını ifade etti.

Bakan Kacır, Türkiye’nin girişimcilik ekosisteminde elde ettiği başarıları vurguladı. Elektrikli ve bağlantılı yerli otomobil Togg’un başarısından, insansız hava araçlarıyla elde edilen dünya liderliğine kadar pek çok alanda yapılan yatırımların meyve verdiğini söyledi. Türkiye’nin 2030 yılına kadar 100 bin teknoloji girişimi hedefi doğrultusunda “Turcorn 100 Programı” gibi projelerle girişimcilere kapsamlı destekler sunulduğunu belirtti.

Yeni binanın inşaatının 2025 yılı sonuna kadar tamamlanması planlanıyor. Bu bina, modern altyapısıyla teknoloji ekosistemine kazandırılacak ve girişimcilerin projelerini geliştirmelerine olanak sağlayacak. Entertech İstanbul Teknokent, yeni yatırımlarıyla Türkiye’nin teknoloji alanındaki liderliğini pekiştirmeye devam edecek.

Bazı Amerikalılar, Elon Musk yüzünden Tesla almak istemiyor!

Elon Musk’ın politik tavırları, Tesla’nın satış rakamları ve marka algısı üzerinde ciddi bir etki yaratmaya devam ediyor. İlk yıllarında çevre bilincine duyarlı kitlenin desteğiyle hızla büyüyen Tesla, son dönemlerde özellikle Musk’ın siyasete artan müdahalesi nedeniyle birçok müşteri kaybetti.

Bazı Amerikalılar, Elon Musk yüzünden Tesla almaktan vazgeçiyor

Özellikle Musk’ın ABD’de Cumhuriyetçi Parti’ye yakın duruşu ve Donald Trump’a olan açık desteği, daha önce Tesla’yı tercih eden geniş bir kitlenin tavrını tamamen değiştirdi. Twitter’ı satın almasının ardından daha da görünür hale gelen bu politik duruş, ABD’de Musk’ın popülerliğini ciddi şekilde zedeledi ve Tesla satışlarına doğrudan yansıdı. Bugün gelinen noktada, Elon Musk’tan hoşlanmadığı için Tesla almayı reddeden Amerikalıların oranı yüzde 25’e ulaştı.

Bazı Amerikalılar, Elon Musk yüzünden Tesla almaktan vazgeçiyor.

JW Surety Bonds’un raporuna göre, Tesla’nın başarısını borçlu olduğu çevreye duyarlı müşteri profili, Musk’ın politik hamleleri nedeniyle markadan uzaklaşıyor. Bu durum, Tesla’nın 2024 yılında ilk kez bir önceki yılın altında kalan satış rakamlarıyla kendini göstermiş durumda. Tesla, 11 yıllık kesintisiz büyüme trendini bu şekilde kaybederken, bunun nedenlerinden biri artan rekabet olsa da, Musk’ın şirketin algısını olumsuz etkileyen tutumlarının önemli bir payı olduğu görülüyor. Özellikle Donald Trump’ın 2024 sonunda Musk’ın desteğiyle tekrar ABD başkanı seçilmesi, bu kesimin Elon Musk’a olan tepkisini daha da derinleştirdi.

Elon Musk’ın yalnızca ABD’de değil, Birleşik Krallık ve Almanya gibi Avrupa ülkelerinde de politik meselelere karışmaya başlaması, Tesla’nın bu pazarlarda da zorlanacağının sinyallerini veriyor. Rekabetin artışıyla birlikte satış baskısını artıran bu durum, Tesla için 2025 yılında daha fazla sorun anlamına gelebilir. Üstelik, marka kimliği bir yandan çevre dostu teknolojileri temsil ederken, diğer yandan Elon Musk’ın politik figürüyle çelişmeye devam ediyor. Bu karmaşanın, Tesla’nın hem ABD’de hem de global pazarda daha büyük zorluklarla karşılaşmasına yol açabileceği tahmin ediliyor.

Denizin derinliklerinden içilebilir su elde edilecek!

0

Denizin derinliklerinden düşük maliyetle içme suyu elde etmek ve aynı zamanda soğutma teknolojisinde kullanmak amacıyla geliştirilen yeni bir sistem, büyük bir yenilik sunuyor. OceanWell isimli Kaliforniya merkezli firma, denizden ters ozmoz yöntemiyle tatlı su üretme hedefiyle, dünya genelindeki su krizine ekonomik ve çevre dostu bir çözüm getirmeye hazırlanıyor. Sistemin temelinde, yaklaşık 400 metre derinlikte yerleştirilen ve tuzlu suyu içilebilir hale dönüştüren podlar yer alıyor. Her bir pod, günlük olarak 4000 metreküp tatlı su üreterek Türkiye’deki yaklaşık 250 evin su ihtiyacını karşılayabilecek bir kapasite sunuyor.

Denizin derinliklerinden içilebilir su elde edilebiliyor

Bu yenilikçi sistemin en dikkat çekici özelliği, derin deniz basıncını kullanarak diğer ters ozmoz teknolojilerine kıyasla yüzde 40 oranında daha az enerji harcaması. Deniz tabanına yerleştirilen ters ozmoz ünitesi sayesinde, geleneksel tuzlu su arıtma tesislerinin yüksek enerji maliyetlerine etkili bir alternatif oluşturuluyor. Ayrıca sistem, dünya genelinde kullanılan mevcut tuzlu su arıtma yöntemlerinde metreküp başına harcanan enerji miktarını en az 3 kWs’den 2 kWs’nin altına düşürmeyi hedefliyor.

Bu teknolojinin pratik bir örneği, Kaliforniya eyaletinde gerçekleştirilecek projede ortaya çıkacak. İlk tesis, günde 220.000 metreküp tatlı suyu şehir şebekesine sağlayarak, İstanbul’un en büyük barajı olan Ömerli’nin kapasitesine eş bir düzeyde hizmet sunacak. Özellikle eyaletin uzun yıllardır karşı karşıya olduğu su kıtlığı sorununa bu şekilde bir çözüm sunulması bekleniyor. Sistem ayrıca, soğuk deniz suyunun doğal bir ısı değiştirici olarak kullanılmasıyla elektrik ya da yakıt tüketmeden merkezi soğutma ihtiyaçlarına da çözüm sunabiliyor. Bu yenilik, sıcak bölgelerde klima kullanımını azaltarak elektrik tüketimini ve soğutma maliyetlerini düşürmeyi vaat ediyor.

OceanWell’in çevresel etkilere yönelik yaklaşımı da övgüye değer. Tuzdan arındırma sürecinde ortaya çıkan yoğun tuzlu su miktarının, mevcut sistemlerden çok daha az zararlı olduğu belirtiliyor. Normal tuzlu suya oranla yalnızca %10-15 daha yoğun olan bu suyun, çevresel etkileri en aza indireceği öngörülüyor. Geleneksel tuzlu su arıtma tesislerinde elde edilen fazla tuzlu suyun canlılar üzerindeki olumsuz etkilerini minimuma indirme vaadi, sistemi çevresel sürdürülebilirlik açısından da önemli bir konuma yerleştiriyor. Bu yeni teknolojinin, dünya genelinde daha fazla ülkede yaygınlaştırılmasıyla, su ve enerji krizine etkili çözümler sunması hedefleniyor.

Meta, Covid paylaşımlarını kaldırmadığı için yoğun baskı altında!

Meta CEO’su, aşıların genel olarak olumlu etkileri olduğunu ifade etse de, aşı programını teşvik ederken karşıt görüşlerin de sansürlenmeye çalışıldığını belirtti.

Zuckerberg, Meta’nın, üçüncü taraflara dayalı bilgi doğrulama sistemini bırakarak kullanıcıların içeriklere yorum eklemesine olanak tanıyan “community notes” modeline geçeceğini açıkladı. Bu adım, Elon Musk’ın sahibi olduğu X’in (eski adıyla Twitter) stratejisine benzer bir yaklaşıma işaret ediyor.

Ayrıca, Meta’nın politika değişiklikleri ve Trump’a yönelik adımları, yaklaşan Trump yönetimine yönelik stratejik bir yeniden pozisyon alma olarak değerlendiriliyor.

Biden yönetimi ve Meta’nın Covid politikaları

Zuckerberg, Biden yönetiminin, aşıların yan etkilerinden bahseden içerikleri kaldırmak için “aşırı baskı” yaptığını ifade etti. Özellikle, “aşıların yan etkileri olabileceğini söyleyen içeriklerin kaldırılması gerektiği” yönünde baskı gördüklerini ifade etti. Ancak Meta’nın, “kesinlikle doğru olan içerikleri kaldırmayacağı” yanıtını verdiğini de ekledi. Zuckerberg, bu görüşmelerin kimler tarafından yürütüldüğüne dair ayrıntı vermedi ve kendisinin doğrudan dahil olmadığını belirtti.

FDA, 2021 yılında, Johnson & Johnson’ın tek dozluk Covid aşısının yaygın yan etkilerinin baş ağrısı, yorgunluk, kas ağrıları, mide bulantısı ve ateş olduğunu açıklamıştı. Dünya genelinde Covid aşılarının, pandeminin zirve yaptığı dönemde milyonlarca hayatı kurtardığına inanılıyor.

Zuckerberg, ABD hükümetinin teknoloji endüstrisini yeterince koruyamadığını, düzenleyicilere aşırı güç verildiğini savundu ve Avrupa Birliği’nin son 20 yılda teknoloji şirketlerine 30 milyar dolardan fazla ceza verdiğini belirtti. Zuckerberg, Trump yönetiminin bu konuda daha güçlü bir duruş sergileyebileceğine dair iyimser olduğunu dile getirerek, “Trump’ın Amerika’yı kazandırmak istediğini düşünüyorum.” dedi.

Biden, Meta’nın bilgi doğrulama politikasındaki değişikliğe ilişkin olarak yaptığı açıklamada, platformlarda yayılan doğrulanmamış bilgilerin zararlarına dikkat çekerek, bu durumu “utanç verici” olarak nitelendirdi.

Metanın Covid içerik politikaları ve bilgi doğrulama stratejisindeki değişiklikler, şirketin hem siyasi hem de toplumsal açıdan eleştiriler almasına neden oluyor. Bu tartışmalar, teknoloji devlerinin bilgi akışını düzenleme konusundaki sorumluluklarının yeniden sorgulanmasına yol açıyor.

Blue Origin, New Glenn fırlatmasını erteledi!

Blue Origin, bu duyuruyu sosyal medya platformu X üzerinden yaptı. Fırlatma penceresi sabah 01.00 ile 04.00 arasında açık kalacak.

Şirket, New Glenn roketinin güçlendirici kısmını geri kazanmayı hedefliyor ve bu durum, hava koşullarının fırlatma planları üzerindeki etkisini artırıyor. Blue Origin, tamamen yeniden kullanılabilir bir roket modeliyle rekabete güçlü bir giriş yapmayı hedefliyor. Ancak bu, yüksek risk içeren bir adım; çünkü fırlatmanın tüm unsurları kusursuz şekilde işlemezse, bu kritik görev başarısızlıkla sonuçlanabilir.

Blue Origin, ilk fırlatmada büyük zorluklarla karşı karşıya

Yeni bir roketin ilk fırlatması genellikle yüksek risk taşır. Roketin birçok bileşeni, daha önce hiç çalıştırılmadığı koşullarda test edilir ve bu, olası başarısızlık riskini artırır. SpaceX’in bu alandaki yaklaşımı, donanım zenginliği kavramına dayanır; şirket, fırlatma sırasında başarısızlık riskini göze alarak öğrenme sürecini hızlandırmayı hedefler. Blue Origin ise daha temkinli bir yaklaşım sergiliyor ve bu ilk fırlatmanın başarısını, ABD Uzay Kuvvetleri’nden sertifika almak için kritik bir adım olarak görüyor.

Fırlatmanın yükü, Blue Ring Pathfinder olarak adlandırılan bir uydu test platformu olacak. Bu platform, Blue Origin’in gelecekteki uydu, ticari uzay istasyonları ve diğer uzay projelerine yönelik planları için bir temel oluşturacak.

Gelecek planları ve riskler

Şirketin bu görevden sonraki hedefleri oldukça büyük. Şu an için hedefler, iki Ay yüzeyi iniş görevini başlatmak, NASA için Mars’a uydu göndermek ve Amazon’un Kuiper uydularını taşımak. Ancak, ilk fırlatmanın başarısız olması, bu projelerin tamamını geciktirebilir. Özellikle NASA’nın ESCAPADE görevindeki olası bir gecikme, Ay yüzeyi iniş aracı Blue Moon’un geliştirilme sürecini de etkileyebilir.

Sonuç olarak, New Glenn roketiyle yapılacak bu ilk fırlatma, yalnızca Blue Origin’in değil, uzay endüstrisinin geleceği açısından da önemli bir kilometre taşı olacak. Bu fırlatma başarılı olursa, rakibi SpaceX’in baskın olduğu piyasada Blue Origin’in rekabet gücünü artıracak ve yeni ticari ve ulusal güvenlik sözleşmelerine kapı açacak.

Türkiye, güneş enerjisi kapasitesinde sıçrama yaşıyor!

2024 yılı, Türkiye’nin güneş enerjisi alanında büyük bir sıçrama gerçekleştirdiği bir dönem oldu. Güneş enerjisindeki kurulu güç, yüzde 70’i aşan bir artış kaydederek enerji sektöründe dikkat çekici bir başarıya imza attı. Bu büyümede özellikle lisanssız santrallerin rolü büyük oldu ve sağlanan teşvikler ile bürokratik kolaylıklar, enerji kapasitesindeki artışı hızlandırdı.

Türkiye, güneş enerjisi kapasitesinde sıçrama yaşadı

Enerji Piyasaları İşletme A.Ş. (EPİAŞ) tarafından açıklanan 2024 yıl sonu verilerine göre, Türkiye’nin elektrik üretimindeki toplam kurulu gücü, önceki yıla kıyasla 8.747 MW artarak 115.382 MW seviyesine ulaştı. Güneş enerjisindeki kapasite artışı ise oldukça dikkat çekiciydi. 2023 yılı sonunda 11.312 MW olan güneş enerjisi kurulu gücü, 2024’te yüzde 73 oranında artış göstererek 19.618 MW seviyesine yükseldi. Bu artışın yüzde 92,5’inin, lisanssız güneş enerjisi santralleri sayesinde gerçekleşmesi ise bu alandaki teşvik politikalarının ne kadar etkili olduğunu ortaya koydu.

Türkiye, güneş enerjisi kapasitesinde sıçrama yaşadı.

Rüzgar enerjisi tarafında ise daha sınırlı bir büyüme kaydedildi. 2023 sonunda 11.790 MW olan rüzgar enerjisi kurulu gücü, yüzde 6’lık bir artışla 12.576 MW seviyesine ulaştı. Güneş ve rüzgar enerjisine kıyasla, toplam kurulu güç içerisinde doğal gaz en yüksek payı almaya devam etti. Doğal gaz kaynaklı elektrik üretimi, 24.673 MW’lık kurulu güç ile yüzde 21’lik bir paya sahip oldu.

Barajlı santraller 23.863 MW ile ikinci sırayı alırken, güneş enerjisi 19.618 MW kapasitesiyle üçüncü sırada yer aldı. Böylece, güneş enerjisinin toplam kurulu güç içindeki payı yüzde 17’ye ulaştı ve Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanındaki kararlılığı bir kez daha gözler önüne serildi.

Elaphe Sonic 1: elektrikli araçların motor teknolojisinde yeni dönem

Elektrikli araçların (EV) motor teknolojisinde önemli bir adım, Slovenya merkezli Elaphe Propulsion Technologies’den geldi. Şirket, CES 2025 kapsamında tanıttığı Sonic.1 adlı yeni nesil tekerlek içi motoruyla, elektrikli araçlarda performans ve verimlilik standartlarını yeniden tanımlamaya hazırlanıyor.

Dünyanın ilk fren entegreli tekerlek içi notoru

Sonic.1, standart 21 inçlik bir jantın içerisine 400 mm çapında bir fren diski entegre edecek şekilde tasarlandı. Bu özellik, Sonic.1’i sektördeki diğer çözümlerden ayırarak, yüksek performanslı frenlerle uyumlu, dünyanın ilk doğrudan tahrikli tekerlek içi motoru haline getiriyor. Şirket, yeni motorunu CES 2025 fuarında Italdesign Quintessenza aracı üzerinde sergiledi. İtalyan üreticinin belirttiğine göre, bu araç kombine olarak 2.145 beygir güce (1.600 kW) ulaşabiliyor.

Performans rakamlarıyla dikkat çekiyor

Sonic.1, tekerlek başına sürekli olarak 272 beygir güç (200 kW), zirve noktada ise 347 beygir güç (255 kW)üretebiliyor. Tork değerleri ise bir hayli etkileyici: Sürekli olarak tekerlek başına 1.000 Nm, zirve noktada ise 1.700 Nm’ye kadar çıkabiliyor. Bu özellikleriyle, arkadan çekişli bir elektrikli araç konfigürasyonunda toplamda 1 MW’a kadar güç sunabiliyor.

Motorun bir diğer öne çıkan yönü, yalnızca 40 kg ağırlığında olması. Fren sistemiyle entegre yapısı, kontrol kabiliyetini artırırken, aracın daha hızlı hızlanmasına ve daha kısa mesafede durmasına olanak tanıyor. Elaphe’ye göre, Sonic.1 geleneksel elektrik aks sistemlerine kıyasla yüzde 10 daha hızlı hızlanma ve yüzde 15 daha kısa durma mesafesi sağlıyor.

Elektrikli araçların geleceği için büyük bir adım

Tekerlek içi motorlar, merkezi tahrik ünitelerine olan ihtiyacı ortadan kaldırarak daha az hareketli parçayla çalışıyor. Bu sayede bakım maliyetlerini düşürme ve üretim süreçlerini sadeleştirme potansiyeli taşıyor. Bu da üreticilerin, daha uygun fiyatlı elektrikli araçlar geliştirmesini mümkün kılabilir.

Sonic.1’in sunduğu avantajlar, özellikle ticari araçlar, teslimat kamyonları ve traktörler gibi uygulamalarda öne çıkabilir. Bu nedenle Ford’un, Sonic.1 teknolojisini gelecekteki F-150 Lightning modellerinde kullanmayıplanladığına dair söylentiler de gündemde.

Elaphe Sonic.1, hem performansı hem de verimliliğiyle elektrikli araç teknolojisinde devrim yaratabilecek bir çözümolarak dikkat çekiyor. Gelecekte bu teknolojinin yaygınlaşması, elektrikli araçların daha hızlı, verimli ve ekonomik hale gelmesini sağlayabilir.

Çin lityum rezervlerini üç katına çıkardı

Çin, son yaptığı keşiflerle lityum rezervini üç katına çıkararak, dünyanın en büyük ikinci lityum rezervine sahip ülke konumuna yükseldi. Şili’nin ardından ikinci sırayı alan Çin, bu gelişmeyle küresel lityum pazarındaki payını %6’dan %16,5’e çıkardı.

Küresel rekabette öne çıkıyor

Çin devlet haber ajansı Xinhua‘nın bildirdiğine göre, bu keşifler Avustralya, Arjantin ve Bolivya’yı geride bırakmalarını sağladı. Çin’in lityum rezervlerindeki bu büyük artışın ardında, yeni yatakların keşfi ve gelişmiş çıkarma yöntemleri bulunuyor. Özellikle Tibet’te bulunan 2.800 kilometre uzunluğundaki spodümen madeni, önemli bir lityum kaynağı olarak öne çıkıyor. İlk tahminler, bu bölgenin 6,5 milyon tondan fazla lityum içerebileceğinive potansiyel rezervlerin 30 milyon tona kadar çıkabileceğini gösteriyor.

Ayrıca, Tibet Platosu’ndaki keşiflerde14 milyon tondan fazla lityum içerdiği tahmin edilen ve türünün üçüncü en büyüğü olan tuz gölleri de bulunmuş durumda. Bu keşiflerin, Qinghai, Sichuan ve Xinjiang gibi çevre bölgelerde de yeni rezervlerin keşfedilmesine zemin hazırlayabileceği belirtiliyor.

Yeni teknolojiler çıkarmayı kolaylaştırıyor

Çinli araştırmacılar, daha önce çıkarılması teknik olarak zor ve maliyetli bir mineral olan lepidolitin işlenmesinde önemli ilerlemeler kaydetti. Bu teknoloji sayesinde, Jiangxi bölgesinde ek 10 milyon ton lityumun çıkarılmasının yanı sıra Hunan ve İç Moğolistan’daki rezervlerin de değerlendirilebilmesi bekleniyor.

Enerji sektöründe stratejik bir avantaj

Dünya lityum iyon pil üretiminin %75’ini karşılayan Çin, bu yeni keşiflerle hammadde konusunda dışa bağımlılığını azaltmayı ve kendi kendine yeterli hale gelmeyi hedefliyor. Lityum, Çin’in elektrikli araçlar ve yenilenebilir enerji sektörlerindeki hızlı büyümesinin temel unsurlarından biri olarak görülüyor.

Çin’in bu keşiflerle enerji sektöründeki rekabet gücünü daha da artırması ve küresel piyasalarda etkisini genişletmesi bekleniyor.

Neuralink üçüncü hastaya beyin çipi yerleştirdi

Elon Musk’ın kurucusu olduğu Neuralink, çağ atlatan beyin implantı teknolojisiyle bir kez daha gündemde. Şirket, üçüncü bir hastaya beyin çipi yerleştirme operasyonunu başarıyla tamamladı. Bu heyecan verici gelişme, Musk tarafından Las Vegas’ta düzenlenen bir etkinlik sırasında duyuruldu. Neuralink tarafından geliştirilen çipler, şu anda üç farklı hastada aktif olarak kullanılıyor ve hepsinin de sorunsuz bir şekilde çalıştığı bildiriliyor.

İlk ameliyat Ocak 2024’te gerçekleşti

Neuralink’in ilk implant operasyonu Ocak 2024’te gerçekleştirildi. Bu çip, sekiz yıldır alt ekstremite felci yaşayan Noland Arbo’ya yerleştirildi. Bu yenilikçi cihaz sayesinde Arbo, akıllı telefonunu ya da bilgisayarını söz konusu teknolojiyi kullanarak zihniyle kontrol edebiliyor. Neuralink’in bu ılımlı başlangıcı, şirketin tıp alanında ne kadar ileri gidilebileceğini göstermesi açısından dikkat çekiyor.

İkinci hasta Counter-Strike oynadı

Ağustos 2024’te şirket, çipin ikinci bir hastaya başarıyla yerleştirildiğini duyurdu. Omurilik yaralanması olan bu hasta, cihazı kullanarak zihniyle Counter-Strike 2 oynamayı başarabildi. Bu örnek, Neuralink teknolojisinin sadece tıbbi değil, aynı zamanda insan-teknoloji etkileşimi üzerinde yaratabileceği potansiyel etkileri de gözler önüne serdi.

2025 planlarında 20-30 yeni implant

Elon Musk, Neuralink’in 2025 yılı için oldukça iddialı hedefleri olduğunu belirtti. Şirket, bu süreçte 20 ila 30 yeni çipi daha hastalara yerleştirmeyi planlıyor. Neuralink’in uzun vadeli hedefi ise çok daha büyük: On yıl içinde milyonlarca insana beyin implantı takılması ve bu teknolojinin yaygın hale gelmesi.

Musk’a göre, beyin implantları, gelecek yıllarda ciddi hastalıkların tedavisini mümkün kılacak ve insanların teknolojiyle etkileşiminde yeni bir dönem başlatacak. Neuralink, sürekli geliştirdiği bu yenilikçi teknolojilerle bilim ve teknoloji dünyasında devrim yaratmaya devam ediyor.

OpenAI yapay zekalı robotlar üretecek!

OpenAI, robotik departmanını yeniden kurarak bu alandaki hedeflerini net bir şekilde ortaya koydu. Şirketin yayımladığı yeni iş ilanları, OpenAI robotik konusunda yapay zekâ ve sensörlerle donatılmış robotlar geliştirme planlarını doğrularken, bu projelerin dinamik gerçek dünya koşullarında çalışabilecek şekilde tasarlandığını ortaya çıkardı.

İnsan Benzeri zeka ve özel sensörler

Yeni iş ilanlarına göre OpenAI, insan benzeri zekâya sahip robotlar geliştirmeye odaklanacak. Bu robotlar, şirketin yapay zekâ modelleriyle entegre çalışacak ve özel sensörler ile gelişmiş hesaplama bileşenleriyle donatılacak. Şirket, bu robotların yalnızca yazılım değil, aynı zamanda özel donanım sistemlerine de sahip olacağını belirtti. Bu donanımlar sayesinde OpenAI robotik sistemlerle donatılmış robotlar, daha karmaşık görevleri yerine getirebilecek kapasiteye sahip olacak.

Seri üretim ve özel tasarımlar

OpenAI, gelecekte bu robotları seri üretime sokmayı planladığını açıkladı. Şirket, bu doğrultuda yüksek hacimli mekanik sistem tasarımı konusunda deneyimli mühendisler arıyor. Ayrıca, OpenAI robotik sistemlerinin fiziksel kısıtlamalarına uygun bir şekilde yüksek seviyede yapay zekâ entegrasyonu sağlanması hedefleniyor. Bu süreçte, robotların üretim maliyetlerini optimize etmek ve dayanıklılığı artırmak gibi konular da öncelikli hedefler arasında yer alıyor.

Prototip test süreci başlıyor

Şirketin yayımladığı ilanlar, robot prototiplerinin test edilmesi için sözleşmeli çalışanlar arandığını ve bu robotların kolları olabileceği ihtimaline işaret ediyor. OpenAI, aynı zamanda bu robotlar için özel sensörler tasarlamayı da planlıyor. Böylece robotlar, daha geniş kullanım alanlarına hitap edebilecek şekilde geliştirilecek. Bu kullanım alanlarının lojistik, üretim, sağlık hizmetleri ve kişisel asistanlık gibi sektörleri kapsayabileceği belirtiliyor.

OpenAI’ın bu adımı, şirketin yapay zekâ teknolojisini fiziksel dünyada da ön plana çıkarmak istediğini ve robotik alanındaki varlığını güçlü bir şekilde OpenAI robotik çalışmalarıyla sürdürme hedefini ortaya koyuyor. Bu projelerin, endüstriyel otomasyon ve insan-robot iş birliğinde önemli bir dönüm noktası olması bekleniyor.