Google, yakında Google Fotoğraflar‘dan bunları sizin için hazırlamasını isteyebileceğinizi söylüyor! Şirket, pasif bir şekilde bunların karşılaşmayı beklemek yerine, uygulamanın oluşturmasını istediğiniz videoların parametrelerini seçmenize olanak tanıyan bir güncelleme yayınlayacak.
Uygulama bazen oluşturduğu videolar için nesnel olarak kötü seçimler yapabilecek olsa bile bu harika bir güncelleme.
Sistem şu şekilde çalışıyor: İstediğiniz içeriği, yani Google Fotoğraflar‘ın tarayıp dahil etmesini istediğiniz kişileri, yerleri veya etkinlikleri arıyorsunuz. Ardından uygulama uygun olduğunu düşündüğü resimleri seçecek, üzerine biraz müzik koyacak ve her şeyi sizin için senkronize edecek. Videoyu aldıktan sonra Google, klipleri kırpabileceğinizi, yeniden düzenleyebileceğinizi veya müziği daha iyi bir şeyle değiştirebileceğinizi söylüyor.
Önceden de bu videoları oluşturabiliyordunuz ancak bu videolarda istediğiniz içeriği aramanız ve manuel olarak seçmeniz gerekiyordu. Bu, videoların karşınıza gelmesini beklemek ve daha sonra bunları düzenlemek arasında güzel bir orta yol gibi görünüyor.
Bu özelliğe yarın sahip değilseniz ama bu durum normal; Google, hepsini birden bırakmak yerine, zaman içinde yeni özellikleri kullanıma sunma eğiliminde.
Şirket her geçen gün genişleme eğiliminde olan yapay zeka endüstrisinin önde gelen yatırımcılarından biri ve haricinde de dünyanın en büyük teknoloji ekosistemlerinden birine sahip. Haliyle bir tarafta geliştirdiği AI teknolojilerini, diğer tarafta ekosistemine dahil ederek kullanıma sunuyor ve üzerinden rakiplerine fark atıyor. Haliyle önümüzdeki günlerde Google’dan daha fazla yapay zeka özelliği duymamız mümkün.
Kaliforniya federal mahkemesinde açılan davada, Meta’nın, Facebook ve Instagram gibi ürünlerinin çocuklara ve gençlere verebileceği zararlar konusunda halkı yasa dışı bir şekilde yanılttığı öne sürülüyor.
Şikayette, Meta’nın platformda geçirilen zamanı en üst düzeye çıkarmayı amaçlayan bir iş modeli uygulayarak gençlerin ruh sağlığı krizine katkıda bulunduğu belirtiliyor.
Davada “Geçtiğimiz on yılda Meta, genç Amerikalılardan oluşan bir neslin psikolojik ve sosyal gerçeklerini derinden değiştirdi.” deniliyor.
Şikayette, Meta’nın gönderilerde “Beğenilere” izin verilmesi ve düzensiz yeme ve zorbalıkla ilgili içeriğin kaldırılmaması da dahil olmak üzere, genç kullanıcılara zararlı davranışları teşvik eden özellikleri ve platform teşviklerini bilerek kullanıma sunduğu iddia ediliyor.
Meta iddialara itiraz etti. Meta sözcüsü Liza Crenshaw, davaya yanıt olarak yaptığı açıklamada, “Başsavcılığın gençlere güvenli, olumlu çevrimiçi deneyimler sunma konusundaki kararlılığını paylaşıyoruz ve gençleri ve ailelerini desteklemek için halihazırda 30’dan fazla araç sunduk.” dedi. “Gençlerin kullandığı birçok uygulama için net, yaşa uygun standartlar oluşturmak amacıyla sektördeki şirketlerle verimli bir şekilde çalışmak yerine başsavcıların bu yolu seçmesinden dolayı hayal kırıklığına uğradık.“
2021’de Facebook’ta ihbarcı Frances Haugen’in sızdırdığı bilgilerin ardından Meta, ürünlerinin gençlerin güvenliğini nasıl etkilediği konusunda yasa koyucular ve sivil toplum tarafından eleştirilere maruz kaldı.
Bu sızıntılardan biri, Instagram’ın genç kullanıcıların güvenini zayıflattığını ve etkilenen kullanıcıların oturumu kapatmadığını ortaya koyan dahili Facebook araştırmalarına işaret ediyordu. Şikayette Haugen’in sızıntılarının Meta’ya yönelik iddiaların bir parçası olduğu belirtiliyor.
Şikayette, “Meta, gençleri baştan çıkarmak, etkileşime geçirmek ve nihayetinde tuzağa düşürmek için güçlü ve benzeri görülmemiş teknolojilerden yararlandı.” diyor.
Senatör Richard Blumenthal ve Marsha Blackburn gibi milletvekilleri, ABD’de devam eden gençlik ruh sağlığı krizinin arkasındaki itici güç olarak Meta‘yı, ürünlerini ve diğer sosyal platformları işaret ettiler. Senatörler buna yanıt olarak, çocukları çevrimiçi ortamda zararlı içerik görmekten korumayı amaçlayan bir yasa tasarısı olan Çocukların Çevrimiçi Güvenliği Yasasını sundu.
Apple, iPhone modelleri için iOS işletim sistemini geliştirmeye devam ediyor. Son olarak teknoloji devi, iOS 17.1 sürümünü test sürecinin ardından herkes için sundu. Peki iOS 17.1 güncellemesi neler getiriyor? İşte ayrıntılar…
iOS 17.1 güncellemesi ile gelen yenilikler
Apple, geçtiğimiz dakikalar itibariyle iOS 17.1 sürümünü kullanıma sunmaya başladı. Bazı kullanıcılar güncelleme almadığını söylüyor. Bu noktada yeni sürümün kademeli olarak dağıtıldığını belirtelim.
iOS 17.1 güncelleme notları şu şekilde;
AirDrop – AirDrop menzilinin dışına çıktığınızda içerik internet üzerinden aktarılmaya devam eder.
Bekleme – Ekranın ne zaman kapanacağını kontrol etmek için yeni seçenekler (iPhone 14 Pro, iPhone 14 Pro Max, iPhone 15 Pro ve iPhone 15 Pro Max)
Müzik – Favoriler şarkıları, albümleri ve çalma listelerini içerecek şekilde genişletildi ve favorilerinizi kitaplıkta görüntülemek için filtreleyebilirsiniz – Yeni kapak resmi koleksiyonu, çalma listenizdeki müziği yansıtacak şekilde renkleri değiştiren tasarımlar sunar – Şarkı önerileri her kapağın altında görünür çalma listenizin havasıyla eşleşen müzikleri eklemenizi kolaylaştırır
Bu güncelleme aynı zamanda aşağıdaki iyileştirmeleri ve hata düzeltmelerini de içerir: – Kilit Ekranında Fotoğraf Karıştırma ile kullanılacak belirli bir albümü seçme seçeneği – Matter kilitleri için Ana sayfa tuşu desteği – Cihazlar arasında Ekran Süresi ayarlarının senkronize edilmesinde iyileştirilmiş güvenilirlik – Oluşabilecek bir sorunu düzeltir Bir Apple Watch’u aktarırken veya ilk kez eşleştirirken Önemli Konum gizlilik ayarının sıfırlanmasına neden olur – Başka bir arama sırasında gelen arayanların adlarının görünmemesi sorununu çözer – Özel ve satın alınan zil seslerinin görünmemesi sorununu giderir metin tonunuz için seçenekler olarak görünür – Klavyenin daha az yanıt vermesine neden olabilecek bir sorunu düzeltir – Kilitlenme algılama optimizasyonları (tüm iPhone 14 ve iPhone 15 modelleri) – Ekran görüntüsünün kalıcı olmasına neden olabilecek bir sorunu düzeltir
Litvanyalı girişimci Vital3D, biyoteknolojinin geleceğini şekillendirecek bir adım atmaya hazırlanıyor. Organ nakli talebi ile mevcut arz arasındaki büyük uçurumu kapatmayı hedefleyen Vital3D, biyoprinting teknolojisi ile insan vücudu parçalarını üreterek bu soruna çözüm getirmeyi amaçlıyor.
Organ nakli bekleyenler için umut verici bir gelişme olarak öne çıkan bu yenilik, organ talebinin karşılanması konusundaki sorunları giderek azaltabilir. ABD’de sadece böbrek nakli bekleyen 90.000’den fazla kişi bulunurken, geçen yıl sadece 25.000 kişiye böbrek nakli yapılabildi Vital3D, biyoprinting teknolojisinin organ nakli bekleme listesini kısaltma potansiyeline sahip olduğuna inanıyor.
Ancak, biyoprinting süreci, karmaşık bir anatomiyi doğru bir şekilde çoğaltmak için özel ekipmanlar, malzemeler ve tıbbi uzmanlık gerektiren bir dizi zorlukla karşı karşıya. Vital3D, bu zorlukların üstesinden gelmek için FemtoBrush adlı bir teknoloji geliştirdi. Bu yenilik, lazer ışığının dinamik olarak şeklini ayarlayabilen bir uzamsal ışık modülünü içeriyor ve bu da üretim sürecine benzersiz bir çok yönlülük katıyor.
Vital3D’nin geliştirdiği sistem, milimetrenin binde biri kadar hassaslıkla birlikte hızlı bir üretim süreci vaat ediyor. Ancak, şirket bu teknolojinin hala başlangıç aşamasında olduğunu kabul ediyor ve organların güvenli ve işlevsel olmasını sağlamak için yoğun testlerden geçtiğini vurguluyor.
Bu girişim, organ nakli bekleyen milyonlarca insan için yeni bir umut kaynağı olabilir ve organ nakli alanındaki sorunların üstesinden gelmede önemli bir adımı temsil ediyor. Vital3D’nin biyoprinting teknolojisi, gelecekte organ nakillerinin daha kolay ve etkili bir şekilde gerçekleşmesine olanak sağlayabilir.
Wall Street Journal’ın haberine göre SpaceX, Avrupa Uzay Ajansı ile koordineli olarak önümüzdeki yıl dört Galileo uydusunun fırlatılması için anlaşmaya vardı. Elon Musk’ın Falcon 9 roketleriyle yapılacak iki fırlatma, Avrupa’nın küresel navigasyon sisteminde şu anda Dünya yörüngesinde bulunan 28 uyduya eklenecek.
Anlaşmanın hala Avrupa Birliği’nin yürütme organı tarafından nihai bir onay alması gerekiyor ki bu da muhtemelen 2025’in sonundan önce gerçekleşecek. Avrupa Komisyonu’ndan bir sözcü WSJ’ye yaptığı açıklamada “Galileo uydu ağının önümüzdeki aylarda ve yıllarda olağanüstü hizmetler sunmaya devam etmesini sağlamak için gerekli tüm adımları attıklarını” söyledi.
Avrupa Uzay Ajansı Navigasyon Direktörü Javier Benedicto’ya göre Galileo uydularını taşıyan Falcon 9 roketleri ABD’den fırlatılacak. Yetkililer, Avrupa Komisyonu’nun kritik altyapıyı uzaya taşımak için bir ABD şirketine güvenmek istemediğini ancak Rusya’daki savaş ve Avrupa’nın Ariane roket programındaki gecikmelerin kıtaya başka seçenek bırakmadığını söylüyor. SpaceX tarafından tasarlanan Falcon 9 roketleri ilk olarak 2010 yılında test uçuşu yaparken şimdiye dek 265 başarılı fırlatma gerçekleştirdi.
Avrupa Galileo sistemi ABD’nin Küresel Konumlandırma Sistemi (GPS), Çin’in Beidou’su ve Rusya’nın GLONASS’ına rakip bir coğrafi konumlandırma sistemi. Galileo uyduları 15 yıl sonra ilk kez bir AB bölgesi dışına fırlatılmış olacak. SpaceX CEO’su Musk daha önce gizli ekipman içeren Avrupa uydularını fırlatmak için hiç görevlendirilmemişti. WSJ, ABD ve AB yetkililerinin, Avrupa’nın askeri iletişiminde kullanılan bu gizli ekipmanı korumak için bir anlaşma üzerinde görüştüklerini söylüyor.
Avrupa Komisyonu son zamanlarda X’teki içerik moderasyonu nedeniyle Musk ile anlaşmazlığa düşmüş ve ünlü milyarderi dezenformasyon yaymakla suçlamıştı. Daha geçen hafta, Musk’ın komisyon tarafından yürürlüğe konulan yeni düzenlemeye tepki olarak X’i Avrupa’dan tamamen çekmeyi düşündüğü ileri sürülmüştü. Buna karşın SpaceX’in Avrupa Uzay Ajansı ile son işbirliği çalışması Temmuz ayında Euclid teleskobunun fırlatılmasıydı.
Çinli akıllı telefon üreticisi Xiaomi, yaklaşan amiral gemi modelleri Xiaomi 14 ve Xiaomi 14 Pro’nun tanıtım tarihine yaklaşırken, bu cihazların tasarımını heyecanla bekleyenleri memnun etti. Şirket, resmi tanıtım posterleri ve görsellerini paylaşarak cihazların tasarım detaylarını önümüze serdi.
Özellikle Xiaomi hayranları için heyecan verici bir gelişme olan bu tanıtım, cihazların arka tasarımına odaklanıyor. Xiaomi’nin paylaştığı görsellerde, cihazların her ne kadar detaylı bir şekilde görünmediği göz önüne alınsa da, sağ tarafta yapılan pozlama ayarları sayesinde tasarımın bazı öğeleri açıkça fark edilebiliyor. Özellikle büyük kamera bölmesi tasarımı, yeni modellerde de kendisine yer buluyor.
Xiaomi 14 ve Xiaomi 14 Pro, görsellere göre farklı özelliklere sahip olacak gibi görünüyor. Xiaomi 14, üç kamera ve bir LED flaş barı ile donatılmışken, Xiaomi 14 Pro’nun dördüncü kamera lensi hala sır gibi saklanıyor. Ancak Xiaomi, Leica’nın üst düzey kameralarında bulunan Vario-Summilux lenslerin kullanılacağını doğrulamış durumda. Bu serinin birincil kamerası, değişken diyafram açıklığına sahip 23 mm’lik bir ana lense ve ultra geniş bir 14 mm lensine sahip. Ayrıca telefoto kamera, 75 mm odak uzaklığı ve 3.2x optik zoom sunacak.
Xiaomi 14, iddialı renk seçenekleri sunarken, Xiaomi 14 Pro’nun daha sınırlı renk seçeneklerine sahip olabileceği belirtiliyor. Her iki telefon da güçlü bir performans sunmak için yaklaşmakta olan Snapdragon 8 Gen 3 yonga setini kullanacak.
26 Ekim’de tanıtılacak olan Xiaomi 14 serisi, aynı etkinlikte Xiaomi Watch S3 ve 85 inç mini LED TV gibi diğer ürünleri de tanıtacak. Bu tanıtım, Xiaomi hayranları için heyecan verici bir gün olacak gibi görünüyor.
Xiaomi’nin yeni amiral gemileri hakkında daha fazla bilgiyi beklerken, cihazların tasarımı şimdiden dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Xiaomi’nin 26 Ekim’deki tanıtım etkinliğini heyecanla beklemeye devam ediyoruz
Nissan Japonya Mobilite Fuarı‘nda beş “hiper” konsept araçtan oluşan yenilikçi serisinin yankı uyandıran finali olan Nissan Hyper Force’u tanıttı. Fuar öncesinde 3 Ekim’den bu yana her hafta bir elektrikli araç konsepti tanıtan Nissan, gelecekteki müşteri ihtiyaçlarını ve yaşam tarzlarını geniş bir yelpazede öngörme ve insanların yaşamlarını yenilik ve heyecanla zenginleştirme becerisini sergiledi.
Nissan Başkanı ve CEO’su Makoto Uchida basın toplantısında şunları söyledi: “Bugün sergilenen beş konsept otomobil de geleceğin sembolüdür ve ‘başkalarının yapmadığını yapmaya cesaret et’ şeklindeki kuruluş ruhumuzu somutlaştırmaktadır. Daha sürdürülebilir bir dünya yaratmak için mobilitenin ötesine geçerek elektrikli araç inovasyonlarımızı geliştirdik. Elektrikli araçlar, tutkulardan ve hayallerden ödün vermeden herkes için daha temiz, daha güvenli ve daha kapsayıcı bir dünya yaratma geleceğimizi sembolize ediyor. İnovasyonun gücü sayesinde Nissan, herkesin mobilite heyecanını yaşayabileceği bir gelecek yaratıyor.”
Nissan Hyper Force, ezber bozan bir hiper elektrikli araç
Nissan Hyper Force, yarış pistinin adrenali için yanıp tutuşan ama aynı zamanda çevre bilincine sahip yarış tutkunları ve oyuncular için tasarlandı. Tamamen elektrikli yüksek performanslı süper Nissan Hyper Force, sürüş keyfinde en üst seviyeyi sunmayı amaçlarken aynı zamanda günlük kullanım için yüksek çevresel performans ve konfor sunuyor.
Özünde, hassas ve hızlı ivmelenme ile 1.000 kW’a kadar güç üretebilen, optimum ağırlık dengelemeli, tamamen katı hal bataryalı, yüksek çıkışlı, tamamen elektrikli bir güç aktarma organı yer alıyor.
Güçlü tutunma kuvveti, Nissan‘ın e-4ORCE dört tekerlekten kontrol teknolojisinin gelişmiş bir formu ve yüksek mukavemetli karbon içeren hafif gövde, pistlerde ve virajlı yollarda gelişmiş viraj alma ve olağanüstü yol tutuşu vaat ediyor. Geniş ve dik orantılara sahip dış tasarım, altındaki performansı yansıtan cesur geometriyle kusursuz bir şekilde birleşen şık kıvrımların bir karışımı. Ön ve arka lambalar gibi unsurlar, Nissan’ın yüksek performanslı otomobillerine saygı duruşu niteliğinde.
Dış tasarım, NISMO yarış ekibiyle birlikte geliştirilen ve güçlü tutunma kuvveti üreten yüksek aerodinamik performansa ulaşıyor. Ön kaputun altındaki iki katmanlı aerodinamik yapı hem güçlü tutunma kuvveti hem de yüksek soğutma performansı sağlıyor. Bu arada, çift seviyeli arka difüzör hava akışını en iyi şekilde kontrol ediyor. Ön kanatlar, ön çamurluk kapağı ve arka kanadın her iki ucu benzersiz aktif aero işlevselliğine sahipken, yeni geliştirilen bir plazma aktüatörü virajlarda yol tutuşunu en üst düzeye çıkarmak ve iç tekerlek kalkışını en aza indirmek için hava ayrılmasını bastırıyor. Hafif dövme karbon jantlar aerodinamiğe ve fren soğutmasına yardımcı oluyor.
Konsept, “R” (yarış) ve “GT” (grand touring) olmak üzere iki sürüş moduna sahip. Grafiksel kullanıcı arayüzü moda göre renk ve görüntü değiştirebiliyor ve sürüş koşullarına uygun olarak sürücü için en gerekli bilgileri anında görüntülemek üzere tasarlandı. R modunda kabin kırmızı renkte aydınlatılıyor ve konsantrasyonu desteklemek için sürücünün etrafında merkezlenmiş sezgisel bir kokpit oluşturuluyor. Gösterge paneli sürücünün etrafındaki kokpit hissini geliştirmek için oturma alanına doğru uzanıyor. Bu arada, direksiyon simidinin etrafındaki dört uydu ekranı lastik tutuşunu ve sıcaklığını, hava basıncını, fren rotoru sıcaklığını, güç dağılımını ve yarış için çok değerli diğer bilgileri gösteriyor.
GT modunda ise kabin mavi renkte aydınlatılıyor ve direksiyon simidini çevreleyen ekranlar uzaklaşarak bir araya geliyor. Böylece konforlu bir sürüş için klima, ses, süspansiyon ve dengeleyici ayarları dahil olmak üzere daha basit bir bilgi-eğlence arayüzü ile sürükleyici bir deneyim sağlıyor. Süspansiyon ve dengeleyiciler, dünyada bir ilk olarak, sürüş sırasında ekrandan kolayca kontrol edilebilir şekilde tasarlandı.
Sürücü ve ön yolcu koltukları, uzun mesafeli konforlu sürüşe olanak tanıyan hafif, son derece sert karbon fiberden yapıldı ve dört noktalı emniyet kemerleri ile donatıldı. Güvenlik, bu konsept otomobilin denkleminde çok önemli bir rol oynuyor. Hiper LIDAR’lı gelişmiş otonom sürüş ve spor sürüş için ayarlanmış bir dizi sensör sayesinde araç hem halka açık yollarda hem de pistte yüksek düzeyde güvenlik sağlamak üzere tasarlandı. Nissan Hyper Force’un cazibesini artıran ise hem gerçek hem de sanal dünyada sorunsuz bir sürüş sağlayan yenilikçi bir artırılmış gerçeklik (AR) ve sanal gerçeklik (VR) deneyimi. Araç durduğunda sürücü, zamana karşı veya çevrimiçi yarışçılara karşı yarışmayı sağlayan modlarla birlikte oyunlaştırılmış bir sürüş deneyimine girmeyi sağlayan VR için kör vizörlere sahip özel bir kask kullanabiliyor. AR için iskelet vizörleri kullanarak, sürücü bir pistte kendi, arkadaşlarının ve hatta profesyonel sürücülerin gerçek dünyadaki pistlerde sürüş becerilerini güvenli bir şekilde sergilemelerine olanak tanıyor.
Performans otomobili türünde bir paradigma değişimine işaret eden Nissan Hyper Force, çevreye duyarlı müşterilerin sürekli gelişen tercihlerine hitap ediyor. Çevre dostu olması, heyecan verici performansı ve üstün güvenlik donanımlarıyla bu konsept, Nissan’ın yeni nesil tamamen elektrikli yüksek performanslı süper otomobil vizyonunu yansıtıyor.
Sanatçılar artık eserleriniyapay zeka (YZ) modellerinin izni olmadan kullanmasına karşı yeni bir savunma aracı olan Nightshade’i kullanıyorlar. Bu yenilikçi araç, sanatçıların çalışmalarına, görünmez değişiklikler eklemelerini sağlayarak, yapay zeka eğitim verilerini “zehirleyebilir”. Bu, YZ şirketlerinin eserleri izinsiz kullanıldığında gelecekteki modellerini etkileyebileceği bir güvenlik önlemi sunuyor.
Chicago Üniversitesi profesörlerinden Ben Zhao liderliğinde geliştirilen Nightshade, sanatçı haklarına saygı gösterilmesini teşvik etmek amacıyla tasarlanmıştır. Meta, Google, Stability AI ve OpenAI gibi büyük YZ şirketleri, sanatçıların eserlerini izin almadan kullanmaları ve tazminat ödememeleri nedeniyle birçok dava ile karşı karşıya kaldı.
Nightshade, sanatçıların eserlerini koruma amacıyla yapay zeka şirketlerine karşı bir kalkan görevi görürken, Ben Zhao’nun ekibi aynı zamanda Glaze adını verdikleri başka bir araç geliştirmiştir. Glaze, sanatçıların kişisel sanat tarzlarını korumalarına yardımcı olur. Sanatçılar, bu araçları kullanma veya kullanmama konusunda özgürdür.
Yapay zeka modellerinin büyük miktarda veri üzerinde eğitildiği bir dönemde, Nightshade bu eğitim verilerini “zehirleyerek” sanatçılara daha fazla güç sağlar. YZ modelleri, eserlerdeki görünmez değişiklikleri algılayamaz ve bu nedenle gelecekteki modelleri olumsuz etkilenebilir.
Sanatçılar ve uzmanlar, YZ modellerine karşı veri zehirleme saldırılarına karşı daha güçlü savunmalar geliştirme ihtiyacına dikkat çekiyorlar. Bu tür araçlar, sanatçıların telif haklarına daha fazla saygı gösterilmesi ve eserlerinin izinsiz kullanımına karşı korunmaları açısından önemli bir adım olarak görülmektedir.
Nightshade gibi araçların ortaya çıkması, YZ şirketlerinin sanatçı haklarına daha fazla saygı göstermesi gerektiği bir dönemin başlangıcını işaret edebilir. Bu araçlar, sanatçılara eserlerini koruma ve izinsiz kullanımı önleme konusunda daha fazla kontrol sağlar.
Dünyanın en zengin insanı olan Elon Musk, Twitter (X) üzerinden yaptığı açıklamada, Twitter’ın sahibi olduğu platformda Wikipedia’nın adını Dickipediaolarak değiştirmesi halinde 1 milyar dolar bağışlayacağını söyledi. Aynı zamanda Tesla ve SpaceX şirketlerinin sahibi olan Musk, Twitter paylaşımında, Wikipedia’nın kurucusu Jimmy Wales’in platformun satılık olmadığını belirten bir notunu alıntılayarak, “İsimlerini ‘Dickipedia’ olarak değiştirirlerse onlara 1 milyar dolar vereceğim” dedi. Musk ayrca, kendi Wikipedia sayfasına inek ve dışkı emojilerinin eklenmesini talep ederek, “Doğru olması açısından” ifadesini kullandı.
I will give them a billion dollars if they change their name to Dickipedia https://t.co/wxoHQdRICy
Bir gazeteci olan Ed Krassenstein, Twitter’da Musk’a “Yapın şunu! Parayı topladıktan sonra eski haline döndürebilirsiniz” şeklinde bir mesaj gönderdiğinde, Musk, “En az bir yıl. Aptal değilim herhalde hahaha” şeklinde cevap verdi.
Musk daha sonra kendi Wikipedia sayfasına inek ve dışkı emojilerinin eklenmesini istedi ve “Doğru olması açısından” ifadesini tekrarladı.
Ancak Twitter kullanıcıları tarafından hazırlanan Twitter Topluluk Notları, Wikipedia’nın aylık 25 milyardan fazla sayfa görüntülemesi ve aylık 44 milyonun üzerinde sayfa düzenlemesi yaptığını belirtti ve bunun ciddi işletme maliyetlerine neden olduğunu vurguladı.
Notlar ayrıca, Wikimedia Vakfı’nın raporlarını bağımsız mali denetçilerle işbirliği yaparak kamuoyuna açık şekilde yayınladığını ifade etti.
Musk, bu notları göz önüne alarak Wikipedia’nın satılık olmadığını belirten kurucudan gelen notu paylaştı, ancak platformun satışı için ne tür bir fiyat talep edildiği veya Musk’ın satın alma niyeti hala belirsizdi.
Wikipedia’nın kurucusu Jimmy Wales, daha önce Twitter’ın hükümetin talebi üzerine bazı hesapları erişime engellediğini eleştirmiş ve bu durumu “ifade özgürlüğü” çerçevesinde eleştirmişti. Türkiye’de uzun bir süre boyunca erişime engellenen Wikipedia’nın kurucusu, aynı tür sorunlarla karşılaştıklarında geri adım atmadıklarını ve ifade özgürlüğünün bir prensip olduğunu vurgulamıştı. Musk’a, “Eğer Elon, ‘Para kazanmamıza engel oluyorsa ifade özgürlüğünü umursamıyoruz’ demek istiyorsa sadece bunu söylemeli” şeklinde eleştiri yapmıştı.
Türkiye, son yıllarda artan yenilenebilir enerji yatırımlarıyla elektrik sektöründe büyük ilerlemeler kaydediyor. Ülkenin elektrik kurulu gücü son olarak 105 bin megavata ulaştı. Bu, Türkiye’nin enerji üretim kapasitesinde önemli bir artışı temsil ediyor ve yenilenebilir enerjinin rolü giderek büyüyor.
1923 yılında sadece 33 megavat olan elektrik kurulu gücü, 1960’ta 1.270 megavata, 1980’de 5.118 megavata, 2000’de 27.264 megavata yükseldi ve Ekim 2023 itibariyle 105.659 megavata ulaştı.
Kurulu güce bakıldığında, hidroelektrik santrallerin başı çektiği görülüyor. Hidroelektrik santraller, 31.595 megavat kapasite ile listenin başında yer alırken, doğalgaz santralleri 25.354 megavatlık kapasiteyle ikinci sıradadır. Üçüncü sırada ise 21.814 megavat ile kömür, linyit ve asfaltit yakıtlı santraller bulunuyor. Diğer enerji kaynaklarının kapasiteleri ise şu şekildedir: rüzgar 11.602 megavat, güneş 10.899 megavat, biyokütle ve atık ısı 2.438 megavat ve jeotermal 1.691 megavat.
Yenilenebilir enerji, toplam kurulu gücün %55’ini oluşturuyor. Hidroelektrik enerji kaynakları kurulu gücün %29,9’unu temsil ederken, doğalgaz %24,0, kömür %20,6, rüzgar %11, güneş %10,3, jeotermal %1,6 ve diğer kaynaklar %2,6’lık paya sahip.
Türkiye, Avrupa’da yenilenebilir enerji kurulu gücü bakımından 5. sırada yer alırken, dünya genelinde ise 12. sırada bulunuyor. Bu başarı, ülkenin enerji sektöründeki dönüşümünün bir göstergesidir ve gelecekte daha fazla yenilenebilir enerji yatırımı beklenmektedir. Türkiye’nin elektrik üretim kapasitesindeki bu büyüme, hem çevresel sürdürülebilirlik hem de enerji bağımsızlığı açısından olumlu bir adımdır.
AMD, uzun süredir beklenen AMD Ryzen™ Threadripper™ PRO 7000 WX-Serisi işlemcilerini tanıttı. Ryzen Threadripper 7000 Serisi işlemcilerle yüksek performanslı masaüstü segmentine dönüş yapıyor.
Ryzen Threadripper PRO 7000 WX-Serisi işlemciler, bu yıl sonuna kadar DIY müşterilere, SI ortaklarına ve Dell Technologies, HP ve Lenovo dahil OEM ortaklarına sunulacak. “Zen 4” Threadripper 7000 Serisi işlemcilerinin eşsiz çok çekirdekli performansını sunan bu işlemciler, AMD PRO teknolojileriyle destekleniyor ve modern işletmelerin gereksinim duyduğu iş dünyası güvenliği ve yönetim özelliklerini sunuyor.
Eş zamanlı olarak, AMD ayrıca AMD Ryzen Threadripper 7000 Serisi işlemcilerini tanıtıyor. 2020’den bu yana ilk kez HEDT ortamına geri dönüyor. AMD’nin yaratıcı ve profesyonel kullanıcılar için yüksek standardını sürdüren Ryzen Threadripper 7980X işlemcisi, bir meraklı masaüstünde mümkün olan en yüksek bilgi işlem gücünü sunuyor.
AMD’nin Bilişim ve Grafik İş Grubu’ndaki kıdemli başkan yardımcısı ve genel müdürü Jack Huynh, “Bu işlemciler, dünya standartlarında inovasyon ve performans sunma konusundaki kararlılığımızın bir göstergesidir.” dedi.
AMD Ryzen Threadripper PRO İşlemcileri
AMD Ryzen Threadripper PRO 7000 WX-Serisi işlemciler, iş istasyonu piyasası için rakipsiz performans ve üstün platform özelliklerini genişletiyor. Çoklu iş parçacığı yükleri için Threadripper PRO işlemciler, karmaşık simülasyon, jeneratif tasarım, görselleştirme ve yazılım derleme görevleri için 96 çekirdeğe ve 192 iş parçacığına kadar sunuyor.
Dell Technologies, HP ve Lenovo’nun yanı sıra diğer birçok önemli şirket de yeni Threadripper PRO 7000 WX-Serisi işlemciler hakkında olumlu yorumlarda bulundu.
AMD Ryzen Threadripper 7000 Serisi İşlemciler
AMD Ryzen Threadripper 7000 Serisi, masaüstü kullanıcıları için güçlü I/O’yu etkinleştirmek üzere inşa edildi. Bu işlemciler, grafik, depolama ve daha fazlası için 48 PCIe Gen 5.0 hattına kadar sunabilmektedir.
Threadripper Anakart Platformu Özellik Desteği
AMD Ryzen Threadripper 7000 Serisi işlemciler ve Ryzen Threadripper PRO 7000 WX-Serisi işlemciler, meraklılar ve profesyonellerin belirgin ihtiyaçlarını karşılamak üzere özel olarak tasarlanmış anakart özellik desteği sunar.
Erişilebilirlik
Dell Technologies, HP ve Lenovo dahil MNC’lerden ve Sistem Entegratörlerinden yeni AMD Ryzen Threadripper PRO 7000 WX-Serisi işlemcileri kullanarak iş istasyonları 2023 yılı sonuna kadar mevcut olması bekleniyor. AMD Ryzen Threadripper 7000 Serisi işlemcileri kullanarak yüksek performanslı masaüstü platformları 2023 yılı sonuna kadar Sistem Entegratörlerinden temin edilebilir. Son olarak, yeni AMD Ryzen Threadripper 7000 Serisi ve seçili Ryzen Threadripper PRO 7000 WX-Serisi işlemciler 21 Kasım’dan itibaren DIY perakendecilerinden temin edilebilecek.
Volkswagen, sürdürülebilirlik ve elektrikli araçlara yönelik büyüyen talebi göz önüne alarak, Norveç pazarında tarihi bir değişiklik yapma kararı aldı. Alman otomobil devi, 2024 yılından itibaren Norveç’te içten yanmalı araçların satışını sonlandırarak yalnızca elektrikli araçları müşterilere sunmayı hedefliyor. Bu radikal adım, Norveç’in elektrikli araçlara olan büyük ilgisi ve hükümetin 2025 yılında içten yanmalı otomobil satışlarını yasaklama planları doğrultusunda atılmış bir adım olarak dikkat çekiyor.
Norveç’teki otomobil pazarında elektrikli araçların büyük bir başarı elde ettiği düşünüldüğünde, Volkswagen’in bu kararı şaşırtıcı gelmemektedir. Ülke genelinde elektrikli araçların satışları şaşırtıcı bir şekilde tüm otomobil satışlarının %80’ini aşmış durumda. Hibrit araçlar da hesaba katıldığında, elektrikli araçların pazar payı %90’ı aşmakta. Norveç hükümeti, diğer Avrupa ülkelerine göre oldukça erken bir tarihte, 2025 yılında içten yanmalı otomobil satışlarını yasaklamayı planlanıyor.
Volkswagen’in Norveç’teki satış verilerine göz attığımızda, ID.4 modelinin Tesla Model Y’den sonra en çok tercih edilen ikinci model olduğunu görmekteyiz. Aynı şekilde, ID.3 modeli de Norveç’teki pazarda sekizinci sıraya yerleşmiştir. Bu başarı, Norveç’in elektrikli araçlara yönelik teşviklerine dayanıyor. Ülke, elektrikli araçları benimseme ve adapte etme konusunda oldukça ileri bir konumda olduğundan, teşvikleri azaltmaya başlamıştır. Yeni düzenlemeye göre, 500 bin Norveç Kronu (yaklaşık 45 bin dolar) ve üzeri fiyat etiketine sahip araçlardan %25 KDV alınacaktır. Bu vergi oranı, aracın fiyatına göre değişkenlik gösterecek.
Norveç, sürdürülebilir ulaşımın öncüleri arasında yer alırken, Volkswagen’in bu elektrikli dönüşümdeki cesur adımı, çevre dostu otomobil endüstrisinin geleceğine dair önemli bir işaret taşımaktadır. Volkswagen’in sadece çevre dostu ve elektrikle çalışan araçlar sunma taahhüdü, otomobil sektöründeki dönüşümü hızlandırabilir ve diğer otomobil üreticilerine de ilham kaynağı olabilir. Bu karar, elektrikli araçlarla sürdürülebilir bir geleceğe doğru atılan büyük bir adım olarak değerlendirilebilir.
Türkiye’nin en köklü şirketler Topluluğu Koç Holding, bünyesindeki girişim sermayesi şirketi İnventram’ın liderlik ettiği süreçte, Fransa merkezli yapay zekâ ve pazarlama teknolojileri şirketi AdCreative.ai’a yatırım yaptığını açıkladı.
Konuyla ilgili değerlendirmelerini paylaşan İnventram CEO’su Cem Soysal, “Küresel pazarlarda başarıya ulaşan Hizmet olarak Yazılım (SaaS) girişimlerini yakından takip ediyoruz. Tufan Gök, Tarık İnce ve Yusuf Kaya’nın, rekabetin giderek arttığı pazarlama süreçlerinde verimliliği artıracak teknolojiler geliştirmek için kurduğu AdCreative.ai şirketini portföyümüze kattığımız için mutluyuz. Üretken yapay zekâ kavramının gerçek dünya senaryolarına uyarlandığı bu dönemde, şirketimizin vizyonuyla uyumlu bir adım attığımıza inanıyoruz” dedi.
Dünya çapında en hızlı büyüyen üçüncü ürün
2018’de Fransa’da faaliyete başlayan AdCreative.ai da, yapay zekânın desteğiyle marka ve ajanslara yüksek performanslı reklam materyalleri ve sosyal medya içerikleri oluşturma yetkinliklerini sunmak için kuruldu. Bugün Paris, İstanbul ve Kazablanka’daki ofisleriyle faaliyet gösteren AdCreative.ai, kurumsal çözümlerin bağımsız kullanıcı değerlendirmeleriyle sıralandığı G2 platformunda “dünya çapında en hızlı büyüyen üçüncü ürün” olarak tanımlandı.
Yatırımların sayısı 11’e ulaştı
İnventram CEO’su Cem Soysal
“Gelecek neredeyse, oradayız” mottosuyla faaliyet gösteren İnventram için, AdCreative.ai yatırımının önemli bir dönüm noktası olduğunu kaydeden Cem Soysal, “İnventram olarak, yalnız Türkiye’de değil küresel ekosistemde de iddialıyız. AdCreative.ai yatırımımızla da Amerika’da büyüttüğümüz portföyün yanı sıra Avrupa’da önemli bir aşama kaydetmiş olduk. Görüntü işleme ve veri analitiğinden, yüksek hassasiyetli dokunma sensörüne, holografik 3 boyutlu görüntü teknolojilerinden giyilebilir artırılmış gerçeklik teknolojilerine uzanan, derin teknolojiye odaklanan portföyümüze, pazarlama ve yapay zekâyı kesiştiren bir girişim daha eklemiş olduk. AdCreative.ai ile birlikte çatı şirketimiz Koç Holding işbirliğiyle gerçekleştirdiğimiz yatırımların sayısı 11’e ulaştı. Yeni stratejimizle, hızlı büyüme potansiyeli olan girişimlere odaklanıyor ve doğru yatırımlarla küresel pazardaki payımızı da artırmayı hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.
“Teknoloji ve inovasyonun her alanında yatırımlarımızı sürdüreceğiz”
İnventram’ın, vizyonunu paylaştığı başarılı girişimcilerin hayata geçirdiği erken ve büyüme aşamasındaki yüksek teknoloji şirketlerine küresel pazarlarda büyümeleri hedefiyle yatırım yaptığını vurgulayan İnventram CEO’su Cem Soysal, değerlendirmelerini şu ifadelerle sonlandırdı:
“Portföyümüzdeki şirketlerle kurduğumuz ortaklığa yalnızca finansal perspektiften bakmıyoruz. Hukuki altyapı, iş geliştirme, pazarlama ve satış, finansal yönetim gibi pek çok alanda destek oluyoruz. Yeni dönemde odağımızda SaaS, fintek, veri analitiği, medikal teknolojiler ve oyun olsa da, her zaman olduğu gibi çeşitli dikeylerle sınırlı kalmayarak teknoloji ve inovasyonun her alanında fırsatları yakalamaya devam edecek, yatırımlarımızı sürdüreceğiz.”
Türkiye’nin teknoloji ve girişimcilik ekosisteminde büyük bir etkiye sahip olan Teknopark İstanbul, savunma sanayi, siber güvenlik, enerji, yapay zeka, robotik sistemler ve biyoteknoloji gibi farklı odak alanlarda yerli ve yabancı firmalara ev sahipliği yapıyor.
Aselsan’da Kurumsal Yönetim Müdürü olarak görev yapan Muhammet Fatih Özsoy 2023 yılının Ekim ayı itibarı ile Teknopark İstanbul Genel Müdürü olarak görevine başladı.
Teknopark İstanbul Genel Müdürü Muhammet Fatih Özsoy
1975 yılında doğan Muhammet Fatih Özsoy, üniversite eğitimini Konya Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde tamamladı. Yöneticilik pozisyonunda önemli deneyimlere sahip olan Özsoy, 2017 yılı itibariyle teknoloji ekosisteminde görev almaya başladı. 2017 yılında Bilişim Vadisi’nde Genel Müdürlük görevini yürüten Özsoy, 2018 yılından itibaren Aselsan’da Kurumsal Yönetim Müdürlüğü görevini üstlenmekteydi.
Serdar Urçar, Orta ve Doğu Avrupa HP Kanal Başkanı olarak yeni bir görev üstlenen ve Avrupa kanal operasyonlarının geliştirilmesine odaklanacak olan Emre Alaman’ı takiben göreve başlayacak. Urçar, HP’nin kilit sektörleri olan kişisel sistemler, yeni hibrit dünyaya yönelik baskı, endüstriyel grafik ve 3D baskı sektörlerini yönetmek ve büyütmekten sorumlu olacak ve aynı zamanda Türkiye’deki ESG faaliyetlerini yönlendirmeye ağırlık verecek.
Serdar Urçar 2020 yılından bu yana CEO olarak görev yaptığı Comodif’in ardından HP’ye katılıyor. Urçar daha önce Netaş ve Index Grup’ta yönetici pozisyonlarında bulunmuştu. Serdar Urçar ayrıca, 1997’den 2016’ya kadar Hewlett Packard Türkiye’de başarılı bir kariyer sürdürmüş ve HP Türkiye’nin faaliyetlerini yönetmiş, ardından da Bölge Direktörü olarak Orta Doğu, Akdeniz ve Afrika’daki kanal satışlarından ve KOBİ segmentinden sorumlu olmuştu.
HP Doğu Avrupa, Türkiye ve İsrail’den sorumlu Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Aleksey Voronkov, duyuruyla ilgili olarak şunları söyledi: “Serdar Urçar son derece deneyimli bir yönetici ve Türkiye’deki BT pazarı hakkında mükemmel bir bilgiye sahip. HP‘nin kültürünü ve organizasyonunu çok iyi biliyor; kendisi iş stratejimiz ve sürdürülebilir kalkınma taahhüdümüzün hayata geçirilmesinde güçlü bir elçi olacak.”
Yeni görevi hakkında yorum yapan Serdar Urçar, “Teknoloji sektörü hızla gelişiyor ve ben de hayatlarımızdaki bu dijital dönüşümün bir parçası olmaktan heyecan duyuyorum. HP’ye yeniden katılmak ve şirketin kendi ülkemdeki operasyonlarına liderlik etmek büyük bir ayrıcalık. Önümüzdeki fırsatlar için çok heyecanlıyım” dedi.
Marmara Üniversitesi İngilizce İşletme bölümünden sonra, Jean Monnet AB Ensititüsü’nden yüksek lisans derecesi alan Urçar, eşi ve iki kızıyla birlikte İstanbul’da yaşıyor.
NASA, bir yandan bütçe kesintileri ve proje gecikmeleri ile uğraşırken bir yandan da yeni teknolojiler ve yaratıcı çözümler üzerinde çalışmaya devam ediyor. Bunun son örneği ise roketlerde bulunan ve özel tasarımları sayesinde ısı enerjisini kuvvetli itiş akışı ile maksimum düzeyde yönlendirilmiş kinetik enerji haline dönüştüren nozul püskürtme sistemleri alanında gerçekleşti. NASA, bir yandan roket nozul sistemlerini optimize etmeye çalışırken bir yandan da daha hafif materyaller kullanarak toplam yük kapasitesini artırmanın hesaplarını yapıyor. Bu konudaki son çalışma ise, özel bir alüminyum türünden yapılmış 3D baskılı bir roket motoru nozulu.
Uzmanlara göre roket nozulu üretiminde kütle bakımından alüminyum neredeyse ideal bir malzeme zira benzerlerine kıyasla daha düşük bir yoğunluğa sahip ve yüksek mukavemetli ve hafif bileşenler için kullanılabilir. Bununla birlikte, ısı söz konusu olduğunda alüminyum bileşenleri çok dayanıklı değiller ve kaynak sırasında çatlama eğilimi gösterir. Ayrıca, tipik bir roket nozulunun bin kadar ayrı ayrı kaynaklanmış parçaya ihtiyacı olabilir. NASA’nın Uzay Teknolojisi Görev Direktörlüğü (STMD) de bu konuda çalışmak üzere Dördüncü Sanayi Devrimi için Reaktif Katmanlı Üretim (RAMFIRE) projesini finanse etti.
RAMFIRE kapsamında mühendisler, nozulu erimeyi önleyecek kadar soğuk tutmak için iç kanallara sahip hafif, 3D baskılı alüminyum roket nozulları tasarladı. Ayrıca NASA projesinde mühendisler A6061-RAM2 adı verilen yeni bir alüminyum çeşidinden de yararlanıyor. Nozulun tek bir parça olarak üretilmesi, çok daha az bağ ve daha kısa üretim süresi anlamına geliyor. RAMFIRE baş araştırmacısı Paul Gradl konu hakkında şunları söylüyor: “Üretim sürecindeki adımları azalttık ve büyük ölçekli motor bileşenlerini birkaç gün içinde tek bir yapı olarak üretmeyi başardık.”
Her ne kadar NASA RAMFIRE nozulunun kendisi bir uzay aracında kullanılmayacak olsa da mühendisler bunu gelecekteki tasarımları geliştirmek için bir mihenk taşı ı olarak kullanmayı planlıyor. İki nozül ayrıca sıvı oksijen ve sıvı hidrojen kullanarak yaklaşık 10 dakikalık çalışma süresi ve 22 çalıştırma boyunca çok sayıda sıcak ateşleme testini tamamladı.
3D baskı teknolojileri büyük umutlara rağmen henüz çok yaygın bir kullanım alanı bulamadı. Ancak örneğin mini uydu fırlatma şirketi Orbex gibi şirketler 3D teknolojilerini şimdiden kullanmaya başlamış durumdalar. Şirketin CEO’su Martin Coates konuya ilişkin olarak “Orbex Prime mikro fırlatıcısının turbo pompa tertibatı ve motor odaları da dahil olmak üzere pek çok bileşenini oluşturmak için 3D baskı kullanıyoruz. Bu teknik, ana kademe roket motorlarımızın tamamını ve ilgili parçaları tek bir baskı çalışmasında basmamızı sağlıyor. Bu da daha küçük bölümleri kaynak, cıvata veya flanşlarla birleştirmemize gerek kalmadığı anlamına geliyor. Böylece güvenilmez sıcak bağlantılara olan ihtiyaç ortadan kalkıyor ve modası geçmiş ve hataya açık ek işlem adımlarını önlüyoruz” diyor.
Ne yazık ki, Pebble adlı startup’ın kapanmasıyla Twitter alternatifleri arasında ilk kayıp bu oldu. X’in olası rakibi, Twitter’ın doğrulama sistemlerinden DM’ler gibi işlevlere kadar birçok özelliğini taklit etmeyi amaçlayan mikroblog hizmetinde küçük ama etkileşimli bir topluluk oluşturmuştu.
Ancak şirket, Pebble‘ı gerçekleştirmek için zamanlarının tükendiğini söylüyor; uygulama, 20.000 kayıtlı kullanıcıdan günlük 3.000 aktif kullanıcıya ulaştı. Bu günlük kullanıcı rakamı, T2‘den (eski adı) itibaren yeniden markalanmasının ardından günlük 1.000 kullanıcıya kadar düştü.
Pebble’ı kurmadan önce Google ve Twitter‘dan da ayrılan kurucu ortak ve CEO Gabor Cselle, bunun kısmen diğer Twitter rakiplerinden gelen büyük rekabetten kaynaklandığını söylüyor.
“Rekabet ortamının düşündüğümüzden daha hızlı geliştiğini düşünüyorum.” diye açıklıyor. “Bu kadar çok insanın (kurumsal kuruluşlar ve yeni gelenler) bizim yaptığımızın aynısını ve çok benzer şekillerde yapmaya çalışacağını düşünmemiştim.“
Bugün Twitter alternatifleri pazarı en hafif tabirle tıklım tıklım. Bluesky‘ın yakında merkezi olmayan bir sistemi olan açık kaynak tabanlı platform Mastodon‘dan; Spill, Spoutible ve Post gibi daha küçük girişimlerin yanı sıra Meta’nın Instagram Threads adlı yeni uygulamasına kadar tüketicilerin deneyebileceği çok sayıda hizmet var.
Sonra elbette dikkate alınması gereken X faktörü var. Platform, yeni sahibi Elon Musk’ın maskaralıklarına rağmen (veya belki de bu yüzden) bir miktar ilgiyi koruyor. Her ne kadar şirket ticari ve mali açıdan henüz başarıya ulaşamamış olsa da, başkaları için onun bir son dakika haber platformu ve hararetli tartışmalar için bir yer olma işlevini kopyalaması zor oldu.
Pebble kurucu ortağı ve Discord’un eski mühendislik başkanı CTO Michael Greer, “Sanırım Threads ve diğerleri de bununla karşılaştı.” diye ekliyor . “Twitter’ın ağ etkisinin dayanıklılığı beklenenden daha güçlü.” diyor.
Bu zorluklara rağmen Pebble başlangıçta makul bir tutma oranına sahipti. Dördüncü haftaya gelindiğinde, aslında %30’luk elde tutma oranları görülüyordu. Pebble daveti alan kişilerin %60’ı kullanıcı haline geldiğinden davet listesi de işe yaradı.
Şirketin hipotezi, tüketicilerin baştan itibaren güven, güvenlik ve ılımlılığa öncelik veren bir Twitter alternatifine aç oldukları yönündeydi. Bu amaçla Pebble’ın kurucu ekibinde Twitter’ın eski insan hakları danışmanı olan kurucu ortak Sarah Oh da vardı.
Pebble, sonuçta büyümeyi tetikleyen bir faktör olmasa bile, ılımlılık yaklaşımının doğru olduğuna inanmaya devam ediyor. Ancak yine de başarılamadı.
Çoğu startup kapanışı gibi, “neden” sorusunun cevabı da tek bir şey değil, birçok faktörün birleşimi. Pebble için bu kesinlikle doğru. Mükemmel bir rekabet fırtınasıydı, X‘in devam eden çekişi, yerel bir uygulamanın eksikliği, yankı uyandırmayan bir marka ve belki de orijinali kadar bağımlılık yapıcı ve eğlenceli olamayacak kadar güvenli bir alan.
Pebble‘ın bugün saat 09.00’da (PT) kullanıcılara duyurulması ile birlikte ilk kullanıcılar Pebble arşivlerini, tüm eski gönderilerini gösteren mini bir web sayfasını yükleyen bir zip dosyası olarak dışa aktarma seçeneğine sahip olacak. Ancak Pebble, kullanıcıları tekrar X’e veya başka bir sosyal ağa yönlendirmeyecek.
Pebble ayrıca, daha çok mali sorumluluğu gösterme nezaketi olarak, kalan fonların küçük bir kısmını yatırımcılarına iade ediyor. Pebble web sitesi 1 Kasım’da kapatılacak ve şu anda IP için başka bir plan yok.
Kurucular, her ne kadar umdukları gibi sonuçlanmasa da Pebble’ı inşa etme deneyimlerinden pişmanlık duymadıklarını söylediler.
Cselle şöyle diyor: “Öğrendiğim şeylerden biri, Twitter benzeri yeni bir platform inşa edilmesini isteyen ve Twitter’ın sahip olduğu özellikleri isteyecek bir kitlenin kesinlikle var olduğudur.”
Ekibin, Pebble tamamlandıktan sonra yeni bir şey üzerinde çalışmak üzere bir arada kalabileceğinden ve Pebble’dan öğrendiklerini de yanlarında götürebileceğinden şüpheleniyor. Bu, kullanıcılara bir platformda harika içeriğin nasıl görünmesi gerektiği ve nasıl kazanabilecekleri konusunda daha iyi iletişim kurmayı içeriyor.
Oh, “Sosyal medyada bir dönüm noktasındayız.” diyor. “T2 ve Pebble ile ilgili bir hipotezimiz vardı. Açıkçası istediğimiz gibi sonuçlanmadı. Ancak sanırım geriye dönüp baktığımızda geçtiğimiz yılın sosyal medyanın hayatımızda oynadığı rol açısından gerçekten önemli bir dönüm noktası olduğunu göreceğiz.” diye ekliyor.
Signos, 20 milyon dolarlık başarılı bir B Serisi finansman turunu duyurdu.
Tur, Dexcom Ventures ve Samsung‘un ek yatırımlarıyla Cheyenne Ventures ve GV (Google Ventures) tarafından yönetildi. Bu, Signos’un ekibini genişletmesine, platformunu genişletmesine ve metabolik sağlık konusunda daha fazla araştırma yapmasına olanak tanıyacak.
Signos‘un misyonu şu anda Amerika Birleşik Devletleri‘nde yaşayanları etkileyen obezite ve metabolik sağlık krizini ele almak. 96 milyondan fazla Amerikalının prediyabet hastası olduğu ve 2050 yılına kadar tahmini 1 milyar insanın diyabet hastası olacağı tahmin ediliyor. Şirket, erken teşhis ve yaşam tarzı değişikliklerine olan ihtiyacın her zamankinden daha kritik olduğunu söylüyor.
Signos uygulaması, kullanıcıların yiyecek alımlarını ve egzersiz düzeylerini kaydetmelerine olanak tanıyarak yapay zeka platformunun, bireyin metabolizmasının çeşitli yiyeceklere ve fitness alışkanlıklarına nasıl tepki verdiğini öğrenmesine olanak tanıyor. Bu bilgi daha sonra bireyin benzersiz metabolik profiline dayalı olarak kişiselleştirilmiş veriye dayalı öneriler sağlıyor.
Signos CEO’su Sharam Fouladgar-Mercer, yaptığı bir röportajda şirketin arkasındaki motivasyonunu paylaştı. Çocukluğundan beri kilosuyla mücadele eden Fouladgar-Mercer, kilo vermenin zorluklarını ve herkese uyan tek beden diyetinin etkisizliğini anlıyor. Deneyimleri ona, glikoz içgörüsünün faydalarını tip 2 diyabetle yaşayanlar da dahil olmak üzere daha geniş bir popülasyona yaymak için CGM teknolojisinden yararlanma konusunda ilham verdi.
“Bu yeni finansman turu, çekirdek ekibimizi ve platformumuzu genişletmemize ve metabolik sağlık konusunda ek araştırmalar yapmamıza olanak tanıyacak. Finansman, daha fazla potansiyel üyeye ulaşmamızı sağlayacak.“
Ancak şirket, zorlukların devam ettiğini söylüyor. Uygun adayları işe almak ve özellikle CGM teknolojisinin nispeten yüksek maliyeti nedeniyle Signos platformunu yaygın olarak kullanılabilir hale getirmek şirketin temel odak alanları. Bu zorluklara rağmen Fouladgar-Mercer iyimserliğini koruyor ve şunu belirtiyor: “Hayatları daha iyiye doğru değiştirebilecek bir şey inşa etmeye devam etmekten heyecan duyuyoruz.
Bu yeni fon enjeksiyonu ile Signos, metabolik sağlık ve kilo yönetimi alanındaki öncü çalışmalarına devam etmek için iyi bir konumda olduğunu ve büyüyen bir sağlık krizine çok ihtiyaç duyulan bir çözüm sağladığını iddia ediyor.
ABD’de bir grup güvenlik uzmanının 2021 yılında bir araya gelerek kurdukları Unciphered adlı güvenlik firması, askeri düzeyde şifrelemeye sahip ve kırılamaz olarak nitelenen Kingston IronKey Keypad 200 şifre korumalı USB bellekleri başarılı bir şekilde kırdıklarını duyurdu. XTS-AES 256-bit donanım şifrelemeli IronKey 200, üst düzey fiziksel koruma özelliklerinin yanı sıra 10 kez yanlış şifre girildiğinde kendi kendine içindeki tüm bilgileri silme özelliğine de sahip. Ürün pek çok güvenlik uzmanı tarafından kırılması imkansıza yakın bir güvenli veri taşıyıcı olarak niteleniyor.
Kendilerini “üst düzey kripto para kurtarma çözümleri” sağlayıcısı olarak tanımlayan Unciphered, ilk olarak birkaç ay önce IronKey üzerinde çalışmaya başlamış. Fiziksel ve dijital güvenlik araştırmacılarından oluşan grup, IronKey ürününü pek çok açıdan inceleyerek tersine mühendislik yöntemleri ile çözmeye çalışmışlar. Ürünün dahili devresinin, bileşenlerin zarar görmeden çıkarılmasını neredeyse imkansız hale getiren özel bir epoksi tabakasıyla kaplı olduğunu söyleyen güvenlik uzmanları bu sert epoksinin, yarı iletken bileşenlere yönelik saldırıları engellediğini keşfetmiş. Ayrıca ürünün Kaba Kuvvet (Brute Force) parola saldırısı koruması da içerdiğini söyleyen uzmanlar 10 kez yanlış şifre girildiğinde kendi kendine içindeki tüm bilgileri silme özelliğini devre dışı bırakmayı başardıklarını iddia ediyorlar.
Kullandıkları yöntemi hem ticari bir sır olarak gördükleri hem de ürünün dünyanın pek çok ülkesinde askeri düzeyde kullanıma devam etmesi nedeniyle “hassas bilgilere sahip olduğu” gerekçesiyle açıklamaktan kaçınan Unciphered, sadece 10 deneme özelliğini devre dışı bırakmayı başardıklarını ve süper bilgisayar kullanarak milyonlarca kez deneme gerçekleştirebildiklerini söylemekle yetiniyorlar. Kingston konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmadı.
Amaç şifresi unutulan 237 milyon doları kurtarmak
Unciphered grubunu IronKey üzerinde çalışmaya iten sebep ise oldukça enteresan. San Francisco’da yaşayan İsviçreli kripto girişimcisi Stefan Thomas, 2011 tarihli bir IronKey’e sahip olduğunu ve şifresini unuttuğunu ifade ediyor. Söz konusu USB’de ise tam 7.002 Bitcoin yani yaklaşık 237 milyon dolar mevcut. Thomas verdiği röportajlarda sekiz yanlış tahmin denediğini, IronKey’in üzerinde kayıtlı anahtarları silmesinden ve bitcoinlerine erişimini sonsuza dek kaybetmesinden önce yalnızca iki denemesi kaldığını duyurmuştu.
Unciphered grubu söz konusu kripto parayı “bir ödül” karşılığında geri alabilmek için Stefan Thomas ile iletişim kurduklarını ancak olumsuz geri dönüş aldıklarını söylüyor. Thomas, geçtiğimiz yıl 2 farklı güvenlik firmasıyla görüşerek el sıkıştığını ve onların çözüm sağlamasını bekleyeceğini söylüyor.