Sürdürülebilir markalar ESG raporlaması ile çalışmalarını ölçüyor. Böylelikle sayısal verilere dayalı olarak hareket ediyor.
Birçok şirket kendilerini sürdürülebilir marka kategorisine çalışıyor. Ancak bu marka bilincini oluşturmak, şirketinizin yapmakta olduğu şey ile şirketinizin kendisi hakkında söyledikleri arasında bağdaştırmaya zorluyor. Şirketler kendilerini bu şekilde markalamaya başladıklarında, şirketin değer zinciiri gelişiyor. Bu nedenle sosyal, çevresel veya yönetimsel etkileri olabilecek yapısal sorunları hakkında konuşmaya başlamak çok önemli.
Araştırmalar, tüketicilerin yüzde 46’sının çevre dostu, sürdürülebilir şekilde üretilen ürünlere yatırım yapma olasılığının yüksek olduğunu gösteriyor.
ESG raporlaması, şirketinizin dünya üzerindeki ve yerel topluluğa etkileri hakkında anlamlı veriler edinme fırsatı sunuyor. Sürdürülebilir marka bilinci oluşturma için paha biçilmez bir araç olabilir. ESG raporlaması, şirketinizin kurumsal stratejinizdeki yapısal çevresel, sosyal ve yönetişim konularını ölçmesine ve bunlara yanıt vermesine yardımcı olabilir. Bu, sürdürülebilirlik etrafında müşterilerle şeffaf bir şekilde konuşan bir marka oluşturmaya yönelik çok önemli bir ilk adım.
Raporlama, yatırımcılara şirketinizin iklim değişikliği ve sosyal etkilerle ilgili riskleri doğru bir şekilde ölçtüğünü gösterebiliyor. Her şeyden önce, ESG raporlaması marka bütünlüğünün oluşturulmasına yardımcı oluyor. Markanız olan soyut kavramı desteklemek için somut somut veriler sağlıyor. Sürdürülebilirlik, doğası gereği her zaman hareket halinde olan bir kavram.
Daha fazla şirket kendilerini sürdürülebilir olarak pazarladıkça, genellikle marka stratejileriyle ilgili soruları uzlaştırmak zorunda kalıyor. Sürdürülebilirlik hakkında ortaya atılan kritik sorular genellikle bir bütün olarak şirket hakkında daha büyük sorulara yol açıyor. r. Şirketlerin sürdürülebilir bir ekosistemde nişlerini bulabilecekleri üç ana yer vardır.
Yaptıklarını daha uzun soluklu ve daha akıllıca yapabilen şirketler.
Daha iyi bir geleceğe geçişi sağlayabilen şirketler.
Geleceği iyileştirmek için tüm modellerini değiştirebilen şirketler.
Markanızın yenilenebilir değerleri nasıl temsil edeceğini belirlemek gerekiyor. Markanızın algısını ve faaliyet göstermek için sosyal ruhsatını geliştirmede uzun bir yol kat edecek. Halkın, bir şirketin kişisel değerlerini karşılayıp karşılamadığına hemen karar verdiği bir dünyada, sürdürülebilirlik konusunda kasıtlı düşüncelerle öne çıktığınızdan emin olun.
Girişimcilik konusunda bazı yetenekler ön plana çıkıyor. Girişken olmak girişimci olmayı teşvik ediyor. Peki nasıl girişken olunur?
Hepimiz çocuklarımız ve gelecek nesil için en iyisini istiyoruz. Belirli özellikler çocukların becerikli, yenilikçi ve nihayetinde başarılı yetişkinler olarak büyümeleri için evrensel olarak kabul ediliyor. Toplu olarak, bu özellikler girişimci olarak tanımlayacağım özellikler niteliğinde. 21. yüzyıla doğru ilerledikçe ebeveynler ve okullar arasında girişimcilik konusunda artan bir farkındalık var.
Çocuğunuzu daha girişken olmaya nasıl teşvik edebilirsiniz? Hatalar, önemli dersleri öğrenmenin harika bir yolu. Çocukların girişimci zihniyet geliştirmelerine gerçekten yardımcı oluyor. Hata yapmak, yeni şeyler denediğimiz ve yanlış yapmaktan korkmadığımız anlamına geliyor. Başarılı olan insanları veya yeni bir şey deneyip başarısız olan ünlü insanları eleştirmek bize zarar veriyor. Çocuklar bunu görürlerse girişimci olmaktan, yeni şeyler denemekten çekiniyor.
Okulda çocuklara sadece görevler verilmiyor. Aynı zamanda bu görevi tamamlama yöntemi de veriliyor. Gerçek şu ki, gerçek hayatta nerede olduğumuzu ve nereye gitmek istediğimizi biliyoruz. Ancak oraya nasıl gideceğimiz hakkında hiçbir fikrimiz yok. Bir şeyleri başarmanın birçok farklı yolu var.
İş dünyasında diller giderek daha önemli hale geliyor. Böylelikle sadece bir dil bilgisi bile iş ve iş hayatında yeni fırsatlar sunuyor. Sadece başka bir dili öğrenmekle değil, başkalarıyla konuşmaya çalışırken öğrenilen beceriler harika bir iletişim deneyimi sağlıyor.
Girişimcilikte girişkenlik
Yaratıcılık: Yaratıcılık, bir şirketin uzun vadeli başarısını teşvik ediyor. Benzersiz ürünler ve hizmetler ürettiği için önemli bir beceri.
Üretkenlik: Verimlilik ve üretime katkı sağlıyor olmak, güçlü kurumsal becerilere sahip bir kişinin tipik bir özelliği.
Eleştirel düşünme: Eleştirel bir düşünce sahibi, sorunları için kaynaklarını ve uzmanlığını kullanabiliyor. Böylelikle bu, profesyoneller için önemli bir beceri.
İletişim: Başkalarıyla etkili bir şekilde iletişim kurma yeteneği, önemli bir beceri. Böylelikle beklentileri, yönergeleri ve fikirleri açık ve öz bir şekilde açıklamak, kafa karışıklığını azaltabilir.
Detaylara dikkat: Bir projenin tüm unsurlarının organize edildiğinden ve düzgün çalıştığından emin olmak, hataları düzeltmek için harcanan zamandan tasarruf sağlayabilir.
Ekip çalışması: Girişimci profesyoneller, kuruluşlarındaki diğer kişilerle işbirliği yapmak için ekip çalışması becerilerine ihtiyaç duyar.
Google Play Store uygulama sayısı artan geliştirici sayısına rağmen azalış gösteriyor. Bunda Google’ın izlediği strateji de etkili oluyor.
Güncel tahminlere göre Google Play Store’daki toplam uygulama sayısı son üç yılda 360.000 azalarak Haziran’da 2.59 milyon uygulamaya gerildi. Bu, Android kullanıcılarına aralarından seçim yapabilecekleri milyonlarca kullanılabilir uygulama sunsa da Google Play uygulamalarının toplam sayısı 2020 rakamlarının çok altında.
Statista ve AppBrain verileri, üç yıl önce Android kullanıcılarının aralarından seçim yapabilecekleri 2.95 milyon uygulama olduğunu gösteriyor. 2021’in sonunda bu sayı 2.7 milyon uygulamaya düştü ve düşmeye devam etti. Ocak 2022 itibariyle, mevcut uygulama sayısı iki yılda 260.000 azalarak 2.64 milyona düştü. İstatistikler, Google Play uygulamalarının toplam sayısının 2022 ortalarında biraz artarak 2.65 milyona ulaştığını, ancak geçen yıl tekrar 60.000 düştüğünü gösteriyor.
Haziran ayında Android kullanıcıları, üç yıl öncesine göre yüzde 12 düşüşle mevcut 2.59 milyon uygulama arasından seçim yapabildi. Normal uygulamalar bunun yüzde 63’ünü ve düşük kaliteli uygulamaların yüzde 37’sini oluşturuyor. Ancak sayıları geçen yıl içinde düştü.
Google, Android akıllı telefonlarını düşük kaliteli uygulamalardan korumak ve yüksek kaliteli uygulamaları bulmayı kolaylaştırmak için önemli çabalar sarf ediyor. İlk olarak, Play Store için uygulama geliştiricileri ve uygulama yayıncılarına yönelik bir dizi yeni yönerge vardı. Ancak geçen Kasım ayında teknoloji devi, daha yüksek kaliteli uygulamaları daha görünür hale getiren ve düşük kaliteli uygulamaları önerilerden kaldıran yeni, daha katı bir izleme sistemi de kullanıma sundu.
AppBrain’in verilerine göre, geçen yıl Haziran ayı itibarıyla Google Play Store’da listelenen düşük kaliteli uygulama sayısı yaklaşık 983.000 idi. Yeni gözetim sisteminin getirilmesinden sekiz ay sonra sayıları 947.000 civarına düştü.
Mevcut uygulama sayısındaki büyük düşüşün yanı sıra, Google’ın Android pazar payı da son yedi yılın en düşük seviyesine geriledi.
Android, dünyanın önde gelen mobil işletim sistemi konumunu korusa da, en son 2016’da ulaştığı pazar payı, 2023’ün ikinci çeyreğinde yüzde 70,79’a geriledi. StatCounter verileri, Android’in son üç yılda pazar payının yaklaşık yüzde 2’sini ve geçen yıl uygulama yüklemeleri ve kullanımı açısından yüzde 0,93’ünü kaybettiğini gösteriyor. Android’in doğrudan rakibi Apple’ın iOS ise son üç yılda pazar payını yüzde bir artırarak 2023’ün ikinci çeyreğinde yüzde 28,44’e ulaştı.
Dijital iletişim dünyasının öncü platformlarından biri olan sesli sohbet uygulası Discord, son dönemde gerçekleştirdiği yeniden yapılanma çalışmalarının bir parçası Şirket, yaklaşık %4’ünün işten çıkarılarak yaklaşık 40 çalışanın işine son verdiğini duyurdu. Özellikle pazarlama, tasarım ve eğlence ortaklığı alanlarında faaliyet gösteren ekiplerdeki kişilerin etkilendiği belirtildi.
Söz konusu işten çıkarmaların ardından, birçok eski Discord çalışanı, bu değişikliklerin şirket içindeki dinamiklere ve çalışan deneyimine etkilerini paylaşmak amacıyla sosyal medya platformları olan Twitter ve LinkedIn üzerinden görüşlerini dile getirdi. Bu paylaşımlar, işten çıkarmaların sadece iş gücü sayılarıyla sınırlı kalmayıp çalışanların motivasyonu ve şirket kültürü üzerinde de etkileri olduğunu gösteriyor.
Resmi bir açıklama yaparak konuya açıklık getiren Discord yönetimi, şirketin uzun vadeli büyüme hedeflerine odaklandığını ve bu hedeflere ulaşmak için bazı yapısal düzenlemelerin kaçınılmaz olduğunu vurguladı. Aynı zamanda işten çıkarılan çalışanlara destek sunulacağı ve bu süreçte adil bir geçiş sağlanacağına dikkat çekildi. Discord yetkilileri, “Yaklaşık %4’lük bir personel kesintisi yapmak zorunda kaldık,
ancak bu süreçte etkilenen her bireye gerekli desteği sağlayarak, şirketimizin uzun vadeli büyüme hedeflerini ve büyütmek korumak istiyoruz.” ifadelerini kullandı.
Son zamanlarda gerçekleştirdiği diğer gelişmelerle de dikkat çeken Discord, aile odaklı bir araç olan “Aile Merkezi”ni kullanıma sunarak ebeveynlere çocuklarının platform içindeki etkinliklerini daha yakından takip etme olanağı sağladı. Ayrıca, kullanıcı deneyimini geliştirmeyi amaçlayan bir diğer özellik de duyuruldu; artık Discord sunucularında ve özel mesajlarda Xbox oyunlarını paylaşmak mümkün. Bu hamleler, platformun kullanıcılarına daha geniş ve etkileşimli bir deneyim sunma yolundaki adımları olarak değerlendiriliyor.
finans sektörünün güçlü isimlerinden Fidelity’nin, Discord ve Reddit gibi platformlara yatırım yaptığı haberleri de sektörde yankı uyandırdı. Ancak bu yatırımların sonucunda Discord’un değeri, 2021 yılında gerçekleşen yatırımın ardından %47 oranında düşüş göstererek 1,7 milyon dolara geriledi. Bu dalgalanmalar, yatırımcıların dijital platformların değerlemeleri üzerindeki etkisini ve bu tür yatırımların risklerini bir kez daha gündeme getiriyor.
Tüm bu gelişmeler göz önüne alındığında, Discord’un stratejik değişiklikler ve yeniden yapılanma adımlarıyla, hem şirket içi dinamikleri optimize etme hem de uzun vadeli büyüme hedeflerini koruma çabalarını sürdürdüğü söylenebilir. Ancak, işten çıkarılan çalışanların deneyimleri ve bu tür değişikliklerin sektördeki genel yansımaları, dijital iletişim alanındaki evrilen dengeleri anlamamız açısından önem taşıyor.
Discord’un işten çıkarmaları konusunda siz ne düşünüyorsunuz yorumlar kısmından bizimle paylaşabilirsiniz.
Üretken yapay zeka yakın zamanda kamuoyunun ilgisini çekmesine rağmen, Google gibi şirketlerde perde arkası geliştirmeleri birkaç yıldır devam ediyor. AI’daki bu son gelişmelerin test edilmesi genellikle çalışanlara ve geliştiricilere ayrılmış bir şey, ancak Google, sıradan kullanıcıların AI Test Kitchen gibi uygulamalarla AI projelerini bir tur atmasına izin veriyor. Beklenmedik bir olay dönüşünde şirket, belki de tam ve açıklanamayan bir kapatma öncesinde bu uygulamayı Play Store ve Apple App Store’dan kaldırdı.
Google, 2022’deki yıllık I/O geliştirici konferansından hemen sonra AI Test Kitchen uygulamasını başlattı ve burada artık Bard’a güç veren önemli bir rol oynayan ikinci nesil LaMDA geniş dil modelini (LLM) tanıttı. Test Kitchen, başlangıçta, insanların LLM’nin yeteneklerini sınırlı ortamlarda test etmelerine izin vermek için tasarlanmış üç uygulama ile mevcuttu. Lansman sırasında mevcut olan üç deney, LaMDA’nın adlandırdığınız hayali bir yeri tanımlamaya çalıştığı Imagine It, LLM’nin bir yapılacaklar listesini daha küçük alt görevlere ayırdığı List It ve sohbet edebileceğiniz Talk About It’yi içeriyordu.
9to5Google, Google’ın MusicLM gibi yeni deneyleri tanıttığı bu yıl I/O’dan sonra, şirketin AI Test Kitchen uygulamasını Play Store’dan kısa süreliğine kaldırdığını belirtiyor. Uygulamanın bir yaşından küçük olduğu ve yapay zekanın hala ilgi görmeye devam ettiği düşünülürse bu hareket şaşırtıcı. Ancak bu yılki I/O’da Google, MusicLM’yi deneyimlemek için web sitesini kullanmamızı önerdi ve kullanıcıları uygun bir şekilde Test Kitchen uygulamasından uzaklaştırdı. MusicLM, uygulamada çalışan diğer tüm AI deneylerinin yerini aldı, ancak Google, AI Test Kitchen’ı neden kapattığını hala söylemiyor.
Uygulamayı yüklediyseniz, APKMirror’da barındırılan uygulamanın en son derlemesi bile yakında çalışmayı durdurduğunu fark edeceksiniz. Ancak Test Kitchen deneyimi web uygulamasında çalışmaya devam ediyor ve yakın gelecekte de çalışıyor olacak.
Çin’de App Store yapay zeka uygulamaları için kısıtlamaya gidiyor. ABD, lisanslama gereksinimi ile Çin’i zor durumda bırakıyor.
Üretken yapay zeka hizmetleri, yeni düzenlemeler öncesinde Çin’deki Apple App Store’dan çekildi. ABD’nin 15 Ağustos’ta yürürlüğe girecek olan yeni üretken yapay zeka düzenlemelerinden iki hafta önce, birden fazla üretici yapay zeka uygulaması Apple’ın Çin App Store’undan kaldırıldı. Hareket, Çinli geliştiricilerin Apple’dan uygulamalarının kaldırıldığına dair bildirim almalarının ardından geldi. Yerel bir ChatGPT istemcisi olan OpenCat’e yazdığı mektupta Apple, uygulamayı geri çekme nedeni olarak “Çin’de yasa dışı olan içeriği” gösterdi.
Temmuz ayında Çin, API sağlayıcıları da dahil olmak üzere üretken yapay zeka hizmetlerini düzenlemek için bir dizi önlem duyurdu. Kurallar, Çin’de faaliyet gösteren yapay zeka uygulamalarının, Apple’ın kaldırma bildiriminde yansıtılan bir yönetici lisansı almasını gerektiriyor.
Kısıtlama üretken yapay zekaya yönelik yapılıyor
Apple, OpenCat’e yaptığı açıklamada, DST’nin Çin’de faaliyet göstermesi için Sanayi ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığı’ndan (MIIT) bir lisans almak da dahil olmak üzere izin gerekliliklerini yerine getirmesi gerektiğini söyledi. Açıklamada: “Bildiğiniz gibi hükümet, derin sentez teknolojileri (DST) ve ChatGPT dahil üretken yapay zeka hizmetleriyle ilgili düzenlemeleri sıkılaştırıyor. İncelememize göre, uygulamanız Çin’de çalışmak için gerekli izinlere sahip olmayan ChatGPT ile ilişkili” dedi.
Popüler teknoloji blog yazarı @foxshuo, Çin App Store’dan kaldırılmış olduğu varsayılan 100’den fazla yapay zeka uygulamasını gösteren ekran görüntülerini paylaştı.
Çin, özellikle ChatGPT gibi büyük dil modellerinden yararlanan uygulamalar ülkede mantar gibi çoğalırken, gelişen üretken yapay zeka alanını düzenlemede başı çekiyor. Bu LLM’lerin bu öngörülemeyen ve kara kutu niteliği, hiç şüphesiz görevi hiçbir yasa dışı veya siyasi açıdan hassas bilginin çatlaklardan sızmasını sağlamak olan Çin’in siber uzay sansürcüleri için bir endişe kaynağı. Çin, video oyunları gibi internetin diğer alanlarına lisanslama gereksinimleri getirdi. Üretken bir yapay zeka lisansı almak için hangi kriterlerin gerekli olacağı henüz belli değil. Her halükarda, yeni düzenleyici ortam, pek çok geliştiriciyi, özellikle de önyükleme yapan bağımsız geliştiricileri pazara girmekten caydıracak ve potansiyel olarak onu uyumluluk katmanlarında gezinmek için kaynaklara sahip zengin internet devlerine bırakacak.
Cortana için son başladı. Microsoft, Windows 10’da piyasaya sürülen AI asistanı Cortana’nın fişini çekmeye başladı. Microsoft’un Dev kanalındaki son Windows Insider yapısı, yalnızca Microsoft Store’da bir uygulama olarak görünen Cortana’yı kapatacak. Cortana uygulamasına mevcut bir güncelleme uygularsanız, bu esasen onu kapatacak ve Cortana’nın kullanımdan kaldırıldığını söyleyen bir mesaj alacaksınız.
Microsoft geçmişte niyetini açıkça belirtmişti: Haziran ayında şirket, Cortana uygulamasına yönelik desteği Ağustos ayında sona erdirmeye başlayacağını söyledi. Bu Cortana’nın tamamen gittiği anlamına gelmiyor. Microsoft, Cortana’nın Outlook Mobile’de ve Microsoft’un konferans çözümü Teams Rooms da dahil olmak üzere Teams’in çeşitli sürümlerinde hala mevcut olacağını söyledi.
Bunun yerine Microsoft, AI’yı bir web arayüzü aracılığıyla Bing Chat’e getiren Windows Copilot’u destekliyor gibi görünüyor. Sorun şu ki, Cortana’nın Windows 10’da yapabildiği E-posta yazma, hatırlatıcılar ayarlama ve web’de arama yapabilme gibi AI özelliklerinin çoğu henüz Windows Copilot’a gelmedi. Copilot, sofistike bir arama motoru olsa da, Cortana uygulamasının şu anda yapabileceğinden fazlasını yapamaz.
Microsoft, Cortana’yı öldürme kararı hakkında daha fazla yorum yapmadı, ancak yokluğunun bilgisayarınızda herhangi bir ek hataya neden olup olmayacağını belirlemek için uygulamanın kullanımdan kaldırılmasını test ediyor. Şirket, Windows’ta Cortana ile neler yapabileceğiniz de dahil olmak üzere hala bir Cortana sayfası tutuyor. Bununla birlikte, mevcut kullanımdan kaldırma işlemi sorunsuz giderse, Cortana’nın Windows PC’lerin kalan kullanıcı tabanından sessizce kaybolmasına hazır olun.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Indiana eyaletindeki Middletown Polis Departmanı, bu hafta yaşanan olağanüstü bir olayı kamuoyuna duyurdu. Google’ın ünlü Street View aracı, polis memurlarının takibine girdi ve ardından ilginç bir kazaya karıştı. Polis yetkililerine göre, google aracın sürücüsü saatte 100 mil hızla polisten kaçarken durmayı reddetti ve sonuçta bir hendeğe çarptı.
Middletown Polis Departmanı’nın basın açıklamasına göre, olayı ilk fark eden isim Şef Landon J. Dean oldu. Dean, Google aracının hızla kasabanın sokaklarında ilerlerken diğer sürücüleri sollayarak ilerlediğini ve hızının saatte 100 mil olduğunu belirtti. Polis ekipleri, bu tehlikeli kovalamaca sonucunda google aracı durdurabilmek için çaba sarfetti.
Street View aracı, Google tarafından anlaşmalı bir şirket tarafından kullanılmak üzere tasarlanmıştı. Aracın üzerine monte edilmiş uzun anten ve 360 derecelik kameralarla donatılmıştı. Bu kameralar, dünyanın farklı bölgelerindeki mahallelerin fotoğraflarını çekmek amacıyla kullanılmaktadır.
Kovalamacanın devam ettiği sırada, araç sürücüsü yoluna devam ederek kapalı bir köprüye yaklaştı. Ancak kırmızı ışıkta durmayıp geçti ve polisin takibini sürdürmeye çalıştı. Ne yazık ki, araç köprüden önce kontrolünü kaybederek bir bahçeye uçtu ve sıkıştı.
Açıklamaya göre polis daha sonra, memurlara “durmaya korktuğunu” söyleyen sürücüyü tutukladı. sürücü sonunda durmayı kabul etti ve gözaltına alındı. Hastaneye götürülen sürücü, akabinde suçsuz bulunarak cezaevine nakledildi. Google yetkilileri de olaya ilişkin bir açıklama yaparak, işbirliği yaptıkları yüklenicilerle güvenlik önlemlerini gözden geçireceklerini ve benzer olayların yaşanmaması için gerekli tedbirleri alacaklarını belirtti.
Sonuç olarak, Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanan bu olağanüstü olay, Google haritalar aracının sürükleyici teknolojisinin sınırlarını gözler önüne serdi ve polis takibinin ne kadar karmaşık bir hal alabileceğini gösterdi.
Afrika’da Google haritalar Aracı, Aniden Yola Atlayan Motosiklete Çarpmıştı
Geçtiğimiz şubat ayı Afrika’da yolları haritalandıran Google aracı, düz bir yol ilerlerken aniden yola atlayan bir motosiklete çarpmıştı. Google kameralarına yansıyan olayda, hızla ilerleyen aracın motosikleti sollarken çarpışmıştı. Olay, haritalama çalışmalarının bazen beklenmedik sürprizlere karşılaabileceğini gösteriyor. Motosiklet sürücüsünün durumuyla ilgili bilgi verilmememişti.
Hindistan elektronik ürün ithalatı için yeni bildiri yayınladı. Bilgisayar ve sunucu ithalatında kısıtlama gidiliyor.
Hindistan dizüstü bilgisayarların, sunucuların ve diğer birçok tüketici elektroniği cihazının ithalatını kısıtladı. Analistlerin yerel üretim çabalarını artırmayı amaçladığını söylediği bir hareketle ithalat için bir lisans izni uygulayacağını söyledi.
Bir hükümet bildirisinde, “HSN 8741 kapsamındaki dizüstü bilgisayarların, tabletlerin, hepsi bir arada kişisel bilgisayarların ve ultra küçük form faktörlü bilgisayarların ve sunucuların ithalatı ‘kısıtlanacak'” denildi. İthalata geçerli bir lisans karşılığında izin verileceği de eklendi Kısıtlı ithalat için Söz konusu cihazları bagajlarında taşıyan yolcular için de kısıtlama uygulanmayacak.
Yıllar önce akıllı TV ithalatındaki benzer bir kısıtlamayı takip eden hareket, muhtemelen yerel üretimi artırmaya yardımcı olacak. Ancak Yeni Delhi bir açıklama yapmadı. Analistlere göre, Hindistan’ın yaklaşık üç yıl önce akıllı TV ithalatına getirdiği yasak yerel üretimi artırdı.
Hindistan, yerli üretimi teşvik etmek amacıyla son yıllarda firmalara teşvikler sağlıyor. Girişim, başarılı bir şekilde akıllı telefon üreticilerinin bir bölümünü kendine çekti ve şimdi çip üreticilerinin ve yarı iletken üreticilerinin ilgisini giderek daha fazla çekiyor. Mayıs ayında Narendra Modi hükümeti, dizüstü bilgisayarlar, bilgisayarlar, sunucular ve ilgili uç bilgi işlem kitleri gibi donanımları yerel olarak üreten işletmeleri teşvik etmeyi amaçlayan 2 milyar dolarlık bir planı açıkladı. Plan, hükümetin 892 milyon dolar harcamaya istekli olduğu önceki programın bir yükseltmesi niteliğinde.
Hindistan Hücresel ve Elektronik Birliği başkanı Pankaj Mohindroo yaptığı açıklamada: “Bu politika duyurusu, ülkedeki artan sayıda dijital vatandaşa güvenli dijital erişim sağlama öncülüne dayanıyor gibi görünüyor. İş Yapma Kolaylığı (EoDB) ve dijital tüketiciler için güvenilir markalara sınırsız erişim sağlayacak geçerli lisansların güvenilir endüstri ortaklarına sağlanacağından eminiz” dedi.
Dell ve HP, Hindistan’da hâlihazırda üretim tesisleri bulunan şirketler arasında. Hindistan hükümeti ayrıca yerel üretimi daha da genişletmeyi ve ülkeyi Apple ile üretim ortaklarının küresel bir üretim merkezi kurması için arzu edilen bir yer haline getirmeyi hedefliyor. Ancak, ülke şu anda dizüstü bilgisayarları ve diğer donanımları ithal etmek için milyarlarca dolar harcıyor. Aralık ayında parlamentoda paylaşılan hükümet verilerine göre, Hindistan’da mamul elektronik ürünlerin ithalat değeri, 2019–2020’de 32 milyar doları aşarken, 2021–2022’de yüzde 32 artarak 43 milyar dolara yükseldi. Bununla birlikte, yerel üretimi artırmak için sunulan teşvikler ve programlar, ithal nihai elektronik ürünlerin toplam elektronik eşya ithalatındaki payının 2019-2020’de yüzde 69’dan 2021-22’de yüzde 64’e düşmesine yardımcı oldu.
Elektrikli araçlara geçiş için dünya genelinde yoğun bir çalışma yürütülürken, BMW’den Tesla’ya kadar birçok markanın satışa sunduğu elektrikli araçlar hem özellikleri hem de tasarımları ile oldukça dikkat çekiyor. Son dönemde ise ülkemizdeki elektrikli araç şarj istasyonları zam haberleri ile gündemde.
Eşarj elektrikli otomobil şarj fiyatları ne kadar oldu?
Eşarj yeni araç şarj fiyatlarını açıkladı. Buna göre 22 kVA’a kadar tüm AC soketler için yeni tarife 6.18 TL/KWh üzerinden uygulanacak. Ayrıca 60 kW’a kadar Tüm DC soketler ise 7.32 TL/KWh olarak fiyatlandırılacak.
Daha önceki fiyatlandırmada ise 22 kVA’a kadar tüm AC soketler 6 TL / kWh olarak ücretlendiriliyordu. Ayrıca 60 kW’a kadar Tüm DC soketler ise 6.50 TL / kWh şeklinde bir tarifeye sahipti.
EPDK mevzuatı gereği, şarj işlemleri tüketilen kWh üzerinden ücretlendirildiğini belirtelim. Ayrıca Eşarj’ın açıklamasına göre fiyatlar, istasyon soketine göre farklılık gösterebilir.
Ağustos 2023 itibarıyla Eşarj istasyonlarında elektrikli otomobil şarj için uygulanan fiyatlandırma şu şekilde:
Tarife
Fiyat
22 kVA’a kadar tüm AC soketler
6.18 TL / kWh
60 kW’a kadar tüm DC soketler
7.32 TL / kWh
Diğer Tüm DC soketler
7.79 TL / kWh
2022 yılından bu yana uygulanmakta olan tarife şu şekildeydi;
Tarife
Fiyat
22 kVA’a kadar tüm AC soketler
6 TL / kWh
60 kW’a kadar tüm DC soketler
6.50 TL / kWh
Diğer Tüm DC soketler
7 TL / kWh
Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi yorumlar kısmında bizimle paylaşabilirsiniz.
NASA ve Kanada Uzay Ajansı (CSA), NASA’nın Artemis aracılığıyla bilim ve keşif için Ay’da uzun vadeli bir varlık kurma yolundaki ilk mürettebatlı görev olan Artemis II ile Ay’ın etrafında dolaşacak dört astronotu duyurdu. Ajanslar, Pazartesi günü NASA’nın Houston’daki Johnson Uzay Merkezi yakınlarındaki Ellington Field’daki bir etkinlik sırasında mürettebat üyelerini açıkladı.
“Artemis II ekibi, bizi yıldızlara götürmek için yorulmadan çalışan binlerce insanı temsil ediyor. NASA Yöneticisi Bill Nelson, “Bu onların mürettebatı, bu bizim mürettebatımız, bu insanlığın mürettebatı” dedi. “NASA astronotları Reid Wiseman, Victor Glover ve Christina Hammock Koch ve CSA astronotu Jeremy Hansen’in her birinin kendi hikayesi var, ancak birlikte inancımızı temsil ediyorlar: E pluribus unum – birçoklarından bir tane. Birlikte, yeni nesil yıldız denizciler ve hayalperestler için yeni bir keşif çağını başlatıyoruz – Artemis Kuşağı.”
Yaklaşık 10 günlük Artemis II uçuş testi, ajansın güçlü Uzay Fırlatma Sistemi roketinde başlayacak, Orion uzay aracının yaşam destek sistemlerini kanıtlayacak ve insanların derin uzayda yaşaması ve çalışması için gereken yetenekleri ve teknikleri doğrulayacak.
Aralık ayında tamamlanan başarılı mürettebatsız Artemis I görevi üzerine inşa etmek üzere belirlenen uçuş, Artemis programı aracılığıyla Ay’daki ilk kadın ve ilk renkli kişi için zemin hazırlayacak ve Ay’a ve sonunda Mars’a uzun vadeli insan keşif görevlerinin geleceğinin önünü açacak. Bu, ajansın Ay’dan Mars’a keşif yaklaşımı.
Bu, Wiseman’ın Mayıs’tan Kasım 2014’e kadar Uluslararası Sefer İstasyonu 41’de uçuş mühendisi olarak görev yapan Wiseman’ın uzaya ikinci yolculuğu olacak. Wiseman, yörünge kompleksinin dışındaki iki yolculuk sırasında kurşun uzay yürütücü olarak neredeyse 13 saat de dahil olmak üzere 165 günden fazla uzayda oturum açtı. Görevinden önce Wiseman, Aralık 2020’den Kasım 2022’ye kadar Astronot Ofisi şefi olarak görev yaptı.
Görev, daha önce NASA’nın uzayda 168 gün geçirdikten sonra 2 Mayıs 2021’de inen SpaceX Crew-1’de pilot olarak görev yapan Glover’ın ikinci uzay uçuşu olacak. Expedition 64 için uzay istasyonunda uçuş mühendisi olarak bilimsel araştırmalara, teknoloji gösterilerine katkıda bulundu ve dört uzay yürüyüşüne katıldı.
Koch ayrıca Artemis II görevinde uzaya ikinci uçuşunu yapacak. Expedition 59, 60 ve 61 için uzay istasyonunda uçuş mühendisi olarak görev yaptı. Koch, uzayda toplam 328 gün süren bir kadın tarafından en uzun tekli uzay uçuşu rekorunu kırdı ve ilk tamamen kadınlardan oluşan uzay yürüyüşlerine katıldı.
Kanada’yı temsil eden Hansen, uzaya ilk uçuşunu yapıyor. Kanada Silahlı Kuvvetleri’nde bir albay ve eski savaş pilotu olan Hansen, Kingston, Ontario’daki Kanada Kraliyet Askeri Koleji’nden uzay bilimleri alanında lisans derecesine ve 2000 yılında aynı kurumdan fizik alanında yüksek lisans derecesine ve Geniş Görüş Alanı Uydu Takibi üzerine bir araştırma odaklı bir araştırmaya sahip. Mayıs 2009’da üçüncü Kanada Astronot İşe Alım Kampanyası aracılığıyla CSA tarafından seçilen iki acemiden biriydi ve NASA’nın Johnson’daki Görev Kontrol Merkezi’nde Capcom olarak görev yaptı ve 2017’de Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’dan astronot adaylarının eğitimine liderlik ederek bir NASA astronot sınıfına liderlik etmekle görevlendirilen ilk Kanadalı oldu.
NASA Johnson Uçuş Operasyonları Direktörü Norm Knight, ”Bu cesur dördün Ay’a ve ötesine yolculuklarımızı başlatacağından daha fazla gurur duyamazdım.” dedi. “Bir astronot kolordusunun tam olarak ne olması gerektiğini temsil ediyorlar; takım olarak herhangi bir denemeyi üstlenme becerisine ve kararlılığına sahip son derece yetenekli ve başarılı bireylerin bir karışımı. Artemis II görevi zorlu olacak ve gelecekteki astronotları Ay’a koymaya hazırlanırken sınırlarımızı test edeceğiz. Reid, Victor, Christina ve Jeremy kontroller altındayken, yolumuza çıkan her zorlukla yüzleşmeye hazır olduğumuzdan şüphem yok.”
NASA, Artemis misyonları aracılığıyla ay yüzeyini her zamankinden daha fazla keşfetmek için yenilikçi teknolojiler kullanacak. Ticari ve uluslararası ortaklarla işbirliği yapacağız ve Ay’da ilk uzun vadeli varlığı kuracağız. Ardından, Ay’da ve çevresinde öğrendiklerimiz bir sonraki dev sıçramayı yapmak için kullanacağız: ilk astronotları Mars’a göndermek.
Teknolojiyi insana, topluma ve doğaya faydaya dönüştürmek için adımlar atan Türk Telekom, bu misyon ile enerji verimliliğini destekleyen, yenilikçi teknolojiler geliştirmeye devam ediyor. Sürdürülebilirliğin evrensel ilkelerini stratejisine ve iş modeline uygulayan Türk Telekom, teknoloji dönüşümünü destekleyerek kendi enerjisini üretebilme anlayışıyla Güneş Enerjisi Santrali (GES) kurulum çalışmaları yürütüyor.
Yenilenebilir enerjideki öncü vizyonunu gerçekleştirdiği yatırımlarla destekleyen Türk Telekom, bu kapsamda çevre dostu teknolojiler alanında önemli bir adım daha attı. Türk Telekom’un Kurumsal Girişim Sermayesi Şirketi TT Ventures, elektrikli araçlar için erişilebilir, güvenli, çevreci ve kesintisiz bir hizmet sunacak şarj istasyonlarını Türkiye’nin birçok noktasında devreye aldı.
Türkiye’nin dijital dönüşümüne liderlik ederken, aynı zamanda yenilenebilir enerji konusunda da yatırımlarına hız kesmeden devam ettiklerini belirten Türk Telekom CEO’su Ümit Önal, “Yeni nesil ve çevreci teknolojilerle, doğal kaynakların hızla tüketilmesinin önüne geçerken, çevre bilincinin geliştirilmesine yönelik çalışmalarımıza aralıksız devam ediyoruz. Sürdürülebilirlik noktasında değer yaratmayı amaçladığımız şarj istasyonları projemiz ile elektrikli araç kullanıcılarına, her anlamda güvenli, çevreci ve jeneratörler ile beslenen kesintisiz bir şarj hizmeti sunuyoruz. Üstlendiğimiz her projede olduğu gibi, yarattığı çevresel problemleri en aza indirmeyi milli bir mesele olarak görüyoruz” dedi.
Türk Telekom, teknoloji alanındaki üstün deneyimi ve bilgi birikimini, sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda yenilenebilir enerji alanına aktarmaya devam ediyor. Teknolojiyi insana, topluma ve doğaya faydaya dönüştürme vizyonu çerçevesinde çalışmalarını sürdüren Türk Telekom, çevre dostu teknolojilerle, bu alanda öncü rolünü sürdürüyor.
Türk Telekom, Kurumsal Girişim Sermayesi Şirketi TT Ventures ile Türkiye’de otomotiv sektöründe yaşanan elektrifikasyon dönüşümünü destekliyor.Bu kapsamda TT Ventures, ‘E4 Şarj-Elektrikli Araç Şarj Ağı’ projesini hayata geçirerek, “Elektrikli Araç Şarj İşletmeciliği” pazarına “Şarj Ağı İşletmecisi” olarak adım attı.
Türk Telekom’un enerji dönüşümünde hedeflerini destekleyen bir proje
Türk Telekom CEO’su Ümit Önal: “Türkiye’nin dijital dönüşümünün lideri Türk Telekom olarak, üstün teknolojimizi insana, topluma ve doğaya faydaya dönüştürecek şekilde kullanmaya devam ediyoruz. Yenilenebilir enerji alanındaki vizyonumuz ile ülkemizdeki enerji dönüşümünün de önemli bir destekçisiyiz. Bu kapsamda; yeni nesil kaynaklar alanında teknoloji dönüşümünü destekliyor, karbon tasarrufu sağlanmasına katkı sağlıyoruz. Yenilikçi teknolojiler alanındaki proje ve yatırımlarımızla ülkemizi araçların, binaların, şehirlerin akıllandığı bir geleceğe taşımak adına var gücümüzle çalışıyoruz. Verimli şehirler inşa edilmesini destekleyecek yatırımlarımız aralıksız devam ediyor. Bu noktada; sürdürülebilirliğin evrensel ilkelerini iş modellerimize entegre etme hedefiyle; karbon ayak izini azaltmak, iklim riski yönetimine katkıda bulunmak, finansal değer yaratmak ve özellikle kendi enerjimizi üretebilme anlayışı ile Güneş Enerjisi Santrali (GES) kurulum çalışmalarımızı hızlandırdık.
Bu kapsamda Şirketimize, Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) tarafından 405,8 MWe kurulu güç kapasitesi tahsis edildi. Yenilenebilir enerji alanındaki potansiyeli güçlendiren bu yatırımlarımız ilerleyen dönemde de devam edecek. İnsanı, toplumu ve doğayı merkeze alan bir anlayış ile pusulamız olarak gördüğümüz “Türkiye’ye Değer” vizyonumuz çerçevesinde, tüm proje ve yatırımlarımızı Sürdürülebilirlik Yönetim Sistemi ile daha da güçlendirmek için durmaksızın çalışıyoruz. Son olarak da otomotiv sektöründeki elektrifikasyon dönüşümüne katkı sağlamak adına stratejik bir adım atarak, E4 Şarj-Elektrikli Araç Şarj Ağı projemiz ile elektrikli araç kullanıcılarına, her anlamda güvenli, çevreci ve jeneratörler ile beslenen kesintisiz bir şarj hizmeti sunuyoruz. Şarj istasyonlarımızdaki yüksek hızlı ünitelerinin yerli üretim olması da bu projeyi önemli kılan konulardan biri. Bu kapsamda; yerli üretimi desteklemekten mutluluk duyuyoruz” dedi.
Apple’ın Yüksek Getirili Tasarruf Hesabı, 2023 yılının nisan ayında Apple Card kullanıcılarına sunulduğunda büyük bir ilgi gördü. Sadece 4 gün içinde 1 milyar dolarlık yatırım aldığını duyurmuştuk. Bugün ise Apple, yüksek getirili tasarruf hesabına toplamda 10 milyar doların üzerinde yatırım yapıldığını açıkladı, böylece bu yenilikçi finansal ürünün ne kadar hızlı büyüdüğünü gözler önüne serdi. Apple’ın paylaştığı bilgilere göre, yüksek getirili tasarruf hesabının toplamı 10 milyar doları aştı. Bu önemli kilometre taşı, ürünün sadece 4 ay gibi kısa bir sürede bu seviyeye ulaşabileceğini gösteriyor. Kullanıcılarının yüzde 97’si, Apple Card Günlük Nakitlerini otomatik olarak yüzde 4,15 APY (Yıllık Faiz Oranı) sunan bu hesaba yatırmayı tercih ediyor.
Bu yenilikçi özellik şu an sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde iPhone kullanıcılarına sunuluyor.(henüz ülkemizde kullanılmıyor) Apple Pay ve Apple Wallet Genel Müdür Yardımcısı Jennifer Bailey, bu ürünün finansal sağlığı önceliklendiren bir yaklaşım sunduğunu belirtiyor. Ayrıca, komisyon ücreti, minimum para yatırma ve minimum bakiye gerekliliği gibi kısıtlamaların olmaması, kullanıcıların günlük tasarruflarını kolayca yönetmelerine yardımcı oluyor.
Goldman Sachs’in kurumsal ortaklıklar direktörü Liz Martin, bu sonuçlardan memnuniyet duyduklarını ifade ediyor. Özellikle, Goldman Sachs ve Apple arasındaki ortaklığın geleceğiyle ilgili bazı spekülasyonlar dolaşırken, bu güçlü yatırım rakamlarının bu tür söylentilere yanıt niteliği taşıdığı söylenebilir.
Ancak, 2019 yılında başlayan Apple Card ve Goldman Sachs iş birliği, gelir sorunları ve müşteri hizmetleri problemleri nedeniyle tartışmalı bir döneme girdi. Yüksek getirili tasarruf hesabı da bu ilişkinin sarsılmasına katkıda bulundu. İlk dönemde bazı kullanıcıların para çekme işlemlerinde uzun bekleme süreleri yaşaması, müşteri memnuniyetini olumsuz etkiledi.
Goldman Sachs, Apple ile olan bu iş birliğinin sona ermesi durumunda, başka bir finansal kuruluşun veya şirketin devralabileceği bir anlaşma yapmayı hedefliyor. Ancak, Liz Martin’in belirttiği gibi, Apple’ın yüksek getirili tasarruf hesabında komisyon ücreti olmaması, diğer potansiyel ortaklar için anlaşmayı cazip hale getirmeyebilir. Bu durum, Apple ve Goldman Sachs arasındaki ilişkinin geleceğini daha da karmaşık hale getiriyor.
Sonuç olarak, Apple’ın yüksek getirili tasarruf hesabının hızla büyümesi ve kullanıcıların bu yenilikçi finansal ürüne büyük ilgi göstermesi, Apple Card ve Goldman Sachs ortaklığının geleceği üzerindeki tartışmaları da beraberinde getiriyor.”
Bir araştırma şirketine göre, yakın zamanda bir Microsoft dahili aracının sızdırılması, meraklıların gizli Windows 11 özelliklerine, Microsoft mühendislerinin yayınlanmamış yazılımları test etme yöntemiyle erişmelerini sağlayacak.
StagingTool olarak da bilinen bu mekanizma, Windows 11 Insider Preview yazılımında gizli ve habersiz olan özellikleri etkinleştiriyor veya devre dışı bırakıyor. ViveTool ve Mach2 dahil olmak üzere geliştirme yazılımları içindeki gizli özellikleri bulup etkinleştirebilen bu tür araçların üçüncü taraf sürümleri olsa da, StagingTool esasen Microsoft’un resmi sürümü. Ancak, kamu kullanımı için tasarlanmadı.
Araç, Microsoft’un insanlara Windows Geri Bildirim Merkezi aracılığıyla geri bildirimlerini tamamlamalarını ve paylaşmalarını kolaylaştırmak için çeşitli görevler verdiği bir “Bug Bash” etkinliği sırasında ortaya çıkarıldı. Microsoft, katılımcılara rozetleri genellikle Geri Bildirim Merkezi aracılığıyla veriyor, ancak bu belirli etkinliğe katılanlar ekstra bir ödülle ayrıldı. StagingTool için bir bağlantı, aslında dahili test kullanıcıları için tasarlanmış olan bug bash görevine dahil edildi.
Microsoft o zamandan beri bu Bug Bash görevini kapatmış olsa da, StagingTool çoktan sızdırıldı ve internette dolaşmaya devam ediyor. Araca erişenler onu bir “komut satırı arayüzü” olarak tanımlıyor. Özellikleri etkinleştirmek veya devre dışı bırakmak için, piyasaya sürülen Windows 11 Insider Preview derlemesine bağlı olarak çoğu GitHub’da bulunabilen “özellik kimlikleri” gerektiriyor.
Microsoft, Windows Insider Preview programına genellikle işletim sistemlerinin son sürümüne ulaşmayan özellikler sunuyor. Fakat bununla birlikte, kullanıcılar artık istedikleri gizli özellikleri bulmak ve etkinleştirmek için sistemi geçersiz kılma yeteneğine sahip olduğundan, Microsoft’un A/B testi yöntemlerini yeniden düşünmesi gerekebilir.
Sızıntıda ortaya çıkan diğer ayrıntılar arasında, Windows 11 özellik düşüşlerinin gelecekteki adı olabilecek “Moments” ipuçları da yer alıyor. Bu, Microsoft’un henüz halka açık bir şekilde bahsetmediği bir şey değil, ancak elimizdeki bilgilere göre, markanın planlarının dahili kanıtları en az bir yıldır dolaşıyor.
Birkaç ay önce, internet kullanıcıları tarayıcılarına AI.com’u yazdıklarında kendilerini OpenAI’nin ChatGPT arayüzüne yönlendirilmiş olarak buluyorlardı. Ancak şimdi, aynı adres kullanıcıları Elon Musk’ın X.ai sayfasına yönlendiriyor. İki harfli alan adlarını ilgi duyan Elon Musk 2017’de değeri 6 milyon doların üzerinde olan X.com alan adını satın almıştı. Özellikle kelime veya tanınmış kısaltmalar içeren iki harfli .com alan adları, dijital dünyada oldukça nadir bulunuyor. Bu nadirlik, yapay zeka alanındaki büyüme ve ilgi artışıyla birleştiğinde, bu alan adlarını paha biçilmez hale getiriyor. 2022 yılında IT.com 3,8 milyon dolara satılmıştı.
Yapay zeka alanına duyulan büyük ilgi göz önüne alındığında, AI.com’un değerinin oldukça daha yüksek olabileceği düşünülüyor. Ancak kesin rakamlar açıklanmadı ve alan adının transfer rakamı gizemini koruyor.
Elon Musk’tan ChatGPT rakibi yapay zeka şirketi!
Elon Musk, diğer şirketleri Twitter ve Tesla ile birlikte faaliyet gösterecek olan xAI’yi yönlendirecek. Ayrıca AI Güvenliği Merkezi direktörü Dan Hendrycks de xAI ekibine danışmanlık yapacak. xAI’nin kadrosunda yer alan bazı isimler, AlphaStar, AlphaCode, Inception, Minerva, GPT-3.5 ve GPT-4 gibi önemli projelerde de rol aldılar.Geçtiğimiz nisan ayında Elon Musk, evrenin sırlarını çözmek amacıyla bir dil modeli olan TruthGPT’nin yakında piyasaya sürüleceğini duyurmuştu.
OpenAI için Büyük Bir Kayıp Değil!
Artık OpenAI, AI.com gibi genel bir alan adına sahip olmamasına rağmen, geliştirdiği sohbet robotu ChatGPT, popüler bir isim haline geldi. Elon Musk ise xAI’nin yapay zeka pazarındaki tanınırlığını artırmaya odaklanacak . Musk’ın X.ai’yi popüler hale getirmek istemesi, projenin gelecekteki başarısı için stratejik bir hamle olarak olacak. Bu adımın, xAI’nin yapay zeka dünyasındaki pozisyonunu güçlendirmeye yönelik önemli bir adım olacak.
Sıfır emisyon hedefine ulaşma yönündeki çalışmalarını yoğunlaştıran Ford Trucks, Avrupa Birliği tarafından başlatılan Horizon Avrupa ZEFES projesi kapsamında yakıt hücrelerinin tedariki ve geliştirilmesi konusunda Ballard Power Systems’ı da proje ortaklığına dahil ediyor. Ford Trucks, bu yenilikçi girişimle yakıt hücreli elektrikli (FCEV) F-MAX üretecek.
Ağır ticari araç sektörünün global markası Ford Trucks, geleceğin taşımacılık çözümlerine öncülük etme vizyonuyla katıldığı Avrupa Birliği’nin sıfır emisyonlu lojistik projesi Horizon Avrupa ZEFES (Zero Emission Freight EcoSystem-Sıfır Emisyonlu Taşımacılık Ekosistemi) kapsamında hidrojenle çalışacak ilk yakıt hücreli elektrikli (FCEV) F-MAX’i geliştirmek üzere kurduğu stratejik ortaklılara Ballard Power Systems’ı ekledi. Ford Trucks, proje kapsamında yakıt hücresi tedariki ve geliştirmesi alanlarında Ballard ile iş birliği içinde olacak.
Bu kapsamda Ford Trucks, Kanada merkezli Ballard Power Systems ile 2023 yılı içinde teslim edilmesi planlanan iki adet FCmove™-XD 120 kW yakıt hücreli motor için ilk satın alma siparişini içeren bir niyet mektubu (LoI) imzaladı.
Ford F-MAX ile sürdürülebilir teknolojilerin geliştirilmesine öncülük ediyor
Ford Trucks, yakıt hücresiyle çalışan F-MAX’i Türkiye’de geliştirmeyi ve üretmeyi planlıyor. F-MAX, Ford Trucks’ın yakıt hücresiyle çalışan ilk aracı olacak. Aracın, ZEFES projesinin hedefleriyle uyumlu olarak 2025 yılında Avrupa Ten-T koridoru gösterimlerine başlaması bekleniyor.
Ford Trucks halihazırda ağır ticari araçlarda hidrojen yanmayı, kendi tasarladığı tek silindirli içten yanmalı Ar-Ge motoru ile test ediyor. Bu doğrultuda ilk motor çalıştırma ve ateşleme faaliyetini başarıyla tamamladı. Ford Trucks, sıfır emisyon için motor geliştirme çalışmalarına devam edecek.
Tamamen Ford Trucks mühendisleri tarafından geliştirilip üretilen F-MAX, dünyanın en prestijli ticari araç fuarlarından biri olan Uluslararası Taşımacılık Fuarı’nda (IAA), ‘2019 Uluslararası Yılın Kamyonu’ (IToY) ödülünü kazanarak uluslararası pazarlarda önemli bir başarı elde etti.
Ağır ticari araçlarda ‘Generation F hareketi’ ile sıfır emisyonlu, bağlantılı ve otonom teknolojilerle büyük bir dönüşüm başlatan Ford Trucks, iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele etmek amacıyla 2040 yılına kadar araç üretiminde sıfır emisyon hedefine ulaşmayı taahhüt ediyor. Ford Trucks, bu taahhüdün bir kanıtı olarak, Eylül 2022’de Hannover’de gerçekleşen uluslararası taşımacılık fuarında tasarımı ve üretimi tamamen Ford Otosan mühendislerinin imzasını taşıyan %100 elektrikli kamyonunu tanıttı.
Yeni bir araştırmaya göre, robotların işletmelere sokulması aslında yavaşlıyor; en azından ilk başta. Araştırmacılar, robotların piyasaya sürülmesinin kar marjlarını düşürdüğünü buldu. Ancak çalışma, teknolojinin daha entegre hale geldikçe tekrar yükselmeye başlayacağını buldu.
Araştırmacılar, U şeklindeki eğrinin düşük maliyetler, yeni süreçler ve yenilikçi ürünler nedeniyle ortaya çıktığına inanıyor. Şirketler maliyetleri düşürmek amacıyla robotları ilk kez benimsediğinde, rakipler de aynısını yapabilir ve bu nedenle kar marjları başlangıçta büyümez. Ancak araştırmacılar, gerçek karların robotların uygun şekilde benimsenip şirketin süreçlerine entegre edildiğinde geldiğini ve bu yeni yeni yeniliği yeni ürünler geliştirmek için kullanabileceklerini öne sürüyor.
Bunlar, Cambridge Üniversitesi’nden yapılan ve IEEE Transactions on Engineering Management’da yayınlanan yeni bir çalışmanın bulguları. Robotların bütün bir endüstriye veya ülkeye bakarken üretkenliği artırdığı bilinse de, kar marjlarına yardımcı olup olmadığı konusu biraz daha gölgede kalıyor.
Araştırmacılar bu soruyu cevaplamak ve şirketlerin şirketler içindeki süreçleri iyileştirmek için robot kullanıp kullanmadığını görmek için yola çıktılar. Ayrıca, bilgisayarların işletmelere ilk tanıtıldığı zamankiyle aynı belki de beklenmedik yörüngeyi takip edip etmediğini anlamaya çalışıyorlardı.
Cambridge’in Üretim Enstitüsü’nden ortak yazar Profesör Chander Velu, ”Bilgisayarların piyasaya sürülmesinin üretkenliği nasıl etkilediğine bakarsanız, üretkenlik tekrar yükselmeye başlamadan önce, 1970’lerde ve 1980’lerin başında verimlilik artışında bir yavaşlama görürsünüz, ki bu 2008’in finansal krizine kadar bunu yaptı.” dedi.
“Verimliliği artırmayı amaçlayan bir aracın en azından ilk başta tam tersi bir etkiye sahip olması ilginç. Robotikle benzer bir model olup olmadığını bilmek istedik.”
Araştırmacılar, bunu öğrenmek için 1995 ve 2017 yılları arasında endüstri düzeyinde eğilimler gösteren 25 Avrupa ülkesi için veri topladılar. Bu veriler belirli şirketleri içermiyordu, ancak tüm sektörleri görmelerine izin verdi. Daha sonra Uluslararası Robotik Federasyonu’ndan (IFR) robotik verileri topladılar.
İkisini birbirine karşı koyarak, robotiklerin benimsenmesinin kar marjlarını nasıl değiştirdiğini görebildiler. Orada U-şekilli eğriyi buldular: robotiğin benimsenmesinin, sonunda geri gelse bile, başlangıçta karları düşürdüğünü.
“Başlangıçta, firmalar maliyetleri düşürerek rekabet avantajı yaratmak için robotları benimsiyor.” dedi. “Ancak süreç inovasyonunu kopyalamak ucuzdur ve rakiplerin de ürünlerini daha ucuza yapmalarına yardımcı olursa robotları benimseyeceklerdir. Bu daha sonra marjları sıkıştırmaya ve kar marjını azaltmaya başlar.”
DT Cloud, Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğle zorunlu hale gelen TCMB (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) yetki onayını alarak Türkiye’nin ‘topluluk bulut dış hizmet sağlayıcısı’ oldu. DT Cloud, topluluk bulutunu sınırsız bulut servisiyle buluşturdu.
Fintech sektöründe e-para ve ödeme şirketlerine uygulama ve bulut hizmetleri vermek isteyen firmaların ön şart olarak TCMB’den bu yetkilendirmeyi alma zorunluluğu bulunuyor.
Ödeme ve para kuruluşları için bulut hizmeti sağlayan firmalara yetkilendirme, 1 Aralık 2021 tarih ve 31676 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşlarının Bilgi Sistemleri ile Ödeme Hizmeti Sağlayıcılarının Ödeme Hizmetleri Alanındaki Veri Paylaşım Servislerine İlişkin Tebliğ”deki 16’ıncı madde kapsamında yapılıyor.
TCMB tarafından yetkilendirme için; ilgili ekiplerin en az yedi yıl deneyimli olması, gerekli bilgi sistemlerinin ve teknolojik altyapının kurulması, bilgi sistemlerinin, bilgi güvenliği gereklerinin yerine getirilmesi hususunda herhangi bir görevi bulunmayan ve sızma testi konusunda ulusal veya uluslararası belgeye sahip gerçek veya tüzel kişiler tarafından “Bilgi Sistemleri Sızma Testleri Usul ve Esasları”na uygun olarak başvurunun yapıldığı tarih itibarıyla sızma testi gerçekleştirilmiş olması ve ilgili sertifikalara sahip olunması gibi şartlar aranıyor.
DT Cloud ülke çapında TCMB’nin yetki verdiği 6 şirketten biri
1 Aralık 2021 tarihli tebliğin yürürlüğe girmesinin ardından ödeme ve elektronik para kuruluşlarına topluluk bulutu dış hizmeti, sadece TCMB’nin (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) onayından geçen bulut hizmeti sağlayıcı firmalar tarafından verilebiliyor.
DT Cloud tarafından yapılan başvuruya yönelik değerlendirmesini tamamlayan TCMB, ‘Topluluk Bulut Dış Hizmet Sağlayıcısı olarak başvurusu onaylanan firmalara yönelik 28 Temmuz 2023 tarihli bir duyuru yayımladı. Duyuruya göre DT Cloud’un geliştiricisi Digital Transformation Group (DTG)’un Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından da 2013 yılında elektronik haberleşme işletmecisi olarak yetkilendirilmiş olan iştiraki DT İletişim Hizmetleri AŞ (DT Cloud Services), ödeme ve elektronik para kuruluşlarının bu hizmeti alabileceği yetki belgesi verilen Türkiye çapında 6 şirketten biri oldu.
Finans sektörüne özel bulut tabanlı çözümler
TCMB’den alınan yetki onayıyla birlikte şirketlerin ihtiyaç duyduğu hizmetler, DT Cloud Platform ile sağlanacak. DT Cloud, bu kapsamda veri güvenliği başta olmak üzere esnek, ölçeklenebilir, yüksek erişilebilirlikli bulut bilişim hizmetleri ve Kubernetes hizmeti sayesinde uygulama dağıtımında otomatikleştirme ve yüksek performanslı uygulama yönetimi sunuyor. TCMB tarafından yetkilendirilmiş ödeme ve elektronik para kuruluşlarına hizmet veren, ürün geliştiren firmalar da DT Cloud bulut ortamında servislerini geliştirebiliyor ve hizmet verebiliyorlar.
Ülke sınırları içinde yerli kaynaklarla bugüne kadar verilemeyen, KVKK ve bankacılık düzenlemelerine uyum için yurt dışından tedarik edilemeyen, elastik ölçeklenebilen veri tabanı servisleri, Büyük Veri, Yapay Zeka ve metaverse gibi trend teknolojileri de içeren DT Cloud ile bulut ve bulut tabanlı hizmetleri finans endüstrisinin kullanımına sunuluyor.
Türkiye merkezli başlayan ve genişleme stratejisi ile de Uluslararası alternatif bir bulut platformu sağlayıcısı olan DT Cloud, Türkiye’de ve dünyada farklı lokasyonlarda hizmet veriyor.
Dijital Dönüşüm süreçlerinde yönetim ve işletim maliyetlerini düşürmek için geliştirilen DT Cloud, sektörlere bulut sanal veri merkezi hizmetleri, güvenlik, erişim, veri tabanı, büyük veri işleme, yapay zeka ve metaverse gibi ihtiyaçlarını hazır abone olabilecekleri servisler olarak sunuyor.
DT Cloud ( dt.net.tr ), kurum, kuruluş ve şirketlerin ihtiyacı olan her türlü altyapı ve uygulama hizmetlerine, yatırım maliyetlerini üstlenmeden erişme imkanını veriyor.
Orta ölçekli işletmeler için oyunun kurallarını değiştiren bir kılavuz
Bulut çözümleri son on yılda önemli ölçüde gelişerek özellikle orta ölçekli işletmelerin çalışma şekillerini dönüştürürken, yüksek maliyetlerle ilişkilendirilen kurumsal seviye teknoloji ve altyapıya erişimlerini de mümkün kıldı. İlk yıllarda, beklenen maliyet tasarrufu bulut çözümlerinin benimsenmesi için önemli bir nedendi. Ancak günümüzde işletmeler, katlanan veri hacimleriyle buhar olup uçan tasarruflar ve bulut yönetiminde artan maliyetlerle karşı karşıya kalıyor. Öyle ki; BT ekiplerinin yüzde 81’i, üst düzey yöneticiler tarafından bulut harcamalarını azaltmaya ya da bulut kullanımını durdurmaya yönlendiriliyor.
Maliyetleri bir kenara bıraktığımızda, farklı bulut hizmet sağlayıcıları (cloud service providers – CSP’ler) farklı katma değer ve/veya hizmet modelleri sunabilir; örneğin yönetilen hizmetler, barındırma servisleri (hosting) ya da özellikle bir uygulamada uzmanlaşmış durumda olabiliyorlar. Özel (proprietary) sistemlerden oluşan araç ve servislerin oluşturacağı silolaşmadan kaçınarak çoklu buluttan tam verim alabilmek için özellikle orta ölçekli işletmelerin BT operasyonlarını kolaylaştırması kendilerine özel tasarlanmış bir çoklu bulut modeli (tasarıma göre çoklu bulut = multicloud by design) ile mümkündür.
Tasarıma göre çoklu bulut çözümünün nasıl olabileceğine dair bir örnek vermek gerekirse; bir işletme, üç farklı bulut hizmet sağlayıcısından yani CSP’den hizmet alabilir, bir CSP’den SAP, bir diğerinden konteynerleri barındırma hizmetlerini alırken, diğerini de felaket kurtarma merkezi olarak kullanabilir.
Bu tür bir çoklu bulut stratejisinin sunduğu fırsatlar arasında, büyümekte olan orta ölçekli bir işletme için önemli avantaj oluşturan; daha iyi BT altyapısı verimliliği, anlık ve zorlayıcı gereksinimleri karşılamak konusunda daha fazla esneklik, ürün ve hizmetleri pazara sunma süresinde iyileştirme ve gelişmiş performans yer alıyor. Bir cümlede çok fazla avantaj listelense de gerçek şu ki; Her işletmenin, kısa ve uzun vadeli hedeflerine ulaşmasını sağlayan ve kendi yapılarına uyan doğru kombinasyonu bulması gerekiyor. Yani herkese uyan tek bir model yok.
Peki nereden başlanmalı? Aşağıda çoklu bulut yolculuğunuzu tasarlamanız ve değerlendirmeniz için kısa bir liste oluşturdum.
1. Aşama: Keşif aşaması ve hedef belirleme
Keşif aşaması, çoklu bulut yolculuğunuzdaki tartışmasız en önemli adım. Her girişimde olduğu gibi, hedeflerinizi ya da ulaşmak istediklerinizi listeleyip, bu hedeflere ulaşmak için çoklu buluta geçmenin artı ve eksilerini belirleyerek başlamalısınız. BT maliyetini düşürmek önemli bir itici güçtür ancak bunun yanı sıra uyumluluğu iyileştirmek ve pazardaki rekabet gücünü artırmak da isteyebilirsiniz. Bu erken aşamada, şirketin tüm kilit paydaşlarıyla iletişim kurup beklenti ve uyumluluk konusunda aynı sayfada olmak çok önemli.
Hedeflerinizi belirledikten sonra, mevcut uygulama ortamınızı daha yakından incelemeniz ve her bir uygulama için kendinize “kalmalı mı, gitmeli mi yoksa yeniden mi yapılandırılmalı?” sorusunu sormanız gerekir. Bu süreç, yeni çoklu bulut hedefleriniz açısından uygulamalarınızın kapsamlı bir değerlendirmesini yapmayı gerektirir.
Bunun için de 6 adımlık bir akış planlamak mümkün:
Yeniden Barındırma (rehosting): Bir çok bulut projesinin erken safhalarında, uygulamalar için bulut yerel yeteneklerini kullanan yeni geliştirmelere yönelme eğilimi görülür. Ancak iş ihtiyaçlarını karşılamak için eski ve büyük sistemlerin hızlıca migrasyonunun gerekli olduğu durumlarda, uygulamaların büyük çoğunluğu yeniden barındırılır (rehosting). Bu işlemlerin çoğu araçlarla otomatik olarak yapılır.
Yeniden platformlama (replatforming): Somut bir fayda elde etmek için birkaç bulut optimizasyonu kullanılır, ancak bunun dışında uygulamanın temel mimarisi değiştirilmez. Örneğin; Bir hizmet olarak veri tabanı platformuna geçerek veri tabanını yönetmek için harcanan zaman azaltılabilir.
Yeniden Düzenleme(refactoring): Bu işlem genellikle, uygulamanın mevcut ortamında elde edilmesi zor olan; özellik, ölçek veya performans eklemeye yönelik bir iş ihtiyacından kaynaklanır. Bu yöntem, maliyet açısından diğer yöntemlere göre daha yüksek olsa da eğer iyi bir ürün pazarına sahipseniz en faydalı yöntemlerden biri de olabilir.
Yeniden satın alma (repurchasing): Bu durum en yaygın olarak bir SaaS platformuna, örneğin Salesforce.com’a, bir İK sisteminden Workday’e vb. geçiş yaparken ortaya çıkar.
Kullanım dışı bırakma (retire): Uygulama incelemesi sırasında, bir uygulamanın artık gerekli olmadığı veya diğer uygulamalar için gereksiz olduğu ortaya çıkabilir. Bu uygulamaları kullanım dışına almak için işletmenin yaşam döngüsü süreci kullanılabilir.
Muhafaza etme (retain): Eski işletim sistemleri ve uygulamalar bulutta desteklenmediğinden veya taşınması (migrasyonu) için yeterli gerekçe olmadığından bazı uygulamalar “olduğu gibi” tutulabilir.
2. Aşama: İhtiyaçlar ve Mimari Tasarım
Çoklu bulut kullanımı için iş ihtiyaçlarının ve uygulama ortamının iyice anlaşılmasını takiben atılacak bir sonraki adım, bulut sağlayıcısından beklenen teknik gereksinimleri belirlemektir. Buradaki önemli nokta, bu teknik gereksinimleri iş hedefleriyle eşleştirmek olacaktır.
Örneğin, bir hizmet olarak altyapı (infrastructure-as-a-Service) dağıtımı için belirlediğiniz gereksinimler arasında “Otomasyon ve API erişimi” varsa rekabet gücününüzü artırmaya yönelik bir iş hedefiyle, ya da “Güvenlik” ile ilgili bir servisi almayı planladıysanız, bu da uyumluluk artırma hedefinizle örtüşebilir.
Tüm bu hedeflerinizle uyumlu gereksinimler belirlendikten sonra mimari tasarım aşamasına geçilir. Tasarıma göre çoklu bulut mimarisi ile BT ekipleri, uygulama verimliliğini artıracak ve maliyetleri düşürecek bulut hizmetinde münferit iş yüklerini çalıştırabilir.
3. Aşama: İnsan faktörünü dahil etmek
Gereksinimleriniz ve mimariniz hazır olduğunda, işletmeyi hiç de kolay olmayan bir değişim sürecine hazırlamanız gerekir. Planladığınız çoklu bulut ortamından tam anlamıyla faydalanmak için BT kuruluşlarının hizmet odaklı bir yaklaşım benimsemesi gerekir. Bu yaklaşıma birkaç örnek vermek gerekirse:
BT odaklılıktan müşteri odaklılığa geçiş (hem iç hem de dış müşterileri kapsayan)
Silolaşmış bir yapıdan çapraz fonksiyonlu ve çoklu yeteneklerden oluşmuş ekiplere geçiş
Zor ve ezberleri bozan bir dönüşüm gibi görünse de çevik bir BT organizasyonu oluşturarak başarılı bir sonucu garanti edeceltir. Çoklu bulut ortamına geçiş yeni beceriler gerektirirken, kurum içinde yeni rollerin de ortaya çıkmasını sağlar, “Bulut Mimarları” ve “Bulut Geliştiricileri” gibi. Ve tabiki planlama ve otomasyon politikaları, geri ödeme politikaları, kapasite yönetimi ve güvenlik politikaları gibi bir çok süreç ve politikaların da yeniden düzenlenmesi gerekecektir.
Tüm bunları tamamladıysanız yol haritanız hazır demektir ve çoklu bulut yolculuğunuzu uygulamaya koymaya başlayabilirsiniz. Tabi ki bu aslında sonu olmayan bir yolculuktur desek yalan olmaz. Sürekli yeniliklerle, kurum içi veya dışı değişen strateji, pazar ya da rekabet ile birlikte yeniden gözden geçirilmesi gerekli bir plandır.
Peki, hiç mi dezavantajı yok?
Herkese uyacak tek bir reçete maalesef yok. Her şirketin çoklu bulut yolculuğu, hedeflerine, paydaşlarına ve BT ortamına bağlı olarak farklılık gösterecektir. Belirtilen her adımda daha fazla veya daha az zaman harcayabilirsiniz, yol boyunca karşılaşacağınız engellerin zorluğu karşısında vazgeçmeyi düşünebilirsiniz.
Ancak unutmayın ki; tasarıma göre çoklu bulut yaklaşımının sunduğu faydalar sürekli olarak artmaya devam ediyor. Bu faydalardan kurumunuzun uzun vadede en yüksek kazancı sağlayarak, rekabetçi kalabilmesi, çevikliğini koruması ve en yüksek müşteri memnuniyetini sağlayabilmesi için kısa vadede karşılaşacağınız engellerde pes etmeyip, belirlediğiniz uygun yol haritasını mutlaka ve mutlaka uygulamaya koyun derim.
Işıl Hasdemir Dell Technologies Türkiye Genel Müdürü
Işıl Hasdemir Dell Technologies Türkiye Genel Müdürü
Dell Technologies Türkiye’de iş strateji ve yönlendirmeden sorumlu olan Işıl Hasdemir, Temmuz 2020’de görevine başladı.
Hasdemir; Türkiye’de satış, servis ve destek fonksiyonlarını birbirinden ayıran ve şirketin, kuruluşların dijital dönüşüm gündemlerini hızlandırmalarına yardımcı olma misyonunu başarıyla yürüten bir ekibe liderlik ediyor. Hasdemir’in liderliğindeki Dell Technologies, Türkiye’nin ICT sektöründeki güçlü konumunu korumaya devam ediyor.
Türkiye’nin öne çıkan teknoloji liderlerinden biri olan Hasdemir, aynı zamanda Dell Technologies bünyesinde “teknolojiyi dünyanın daha iyi bir yer haline getirilmesi adına kullanma” misyonuyla çeşitli projelere imza atıyor.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden Elektrik ve Elektronik Mühendisliği lisans derecesine sahip olan Hasdemir, Dell Technologies’e katılmadan önce 2005’te Cisco Ülke Lideri ve ardından 2009’da Genel Müdür Yardımcısı olarak atanmış ve kariyerinin öncesinde ise NCR Türkiye’de çeşitli liderlik görevlerinde bulunmuştur.