Yerleşik güvenlik pazarı IoT ile büyüyecek

Yerleşik güvenlik pazarı IoT ile 4.6 milyar dolar seviyelerine ulaşacak. Bilgisayarlar ve akıllı telefonların ardından IoT ürünleri fırsatlar yaratıyor.

ABI Research’e göre IoT cihazlarında gömülü güvenlik talebi artıyor. IoT’nin hızla gelişen ortamında, yüksek performanslı yerleşik güvenli donanım giderek daha önemli hale geliyor.

Geleneksel olarak, yüksek performanslı güvenli donanım, bilgisayarlar ve akıllı telefonlar gibi cihazlarla ilişkilendiriliyor. Ancak bu pazarlara giriş doygunluğa ulaştıkça IoT sektöründe yeni fırsatlar ortaya çıkıyor. IoT cihazları, sertifikaları ve anahtarları güvenli bir şekilde depolamak için uzun süredir güvenli öğeler ve entegre devreler kullanıyor. Ancak şimdi, özellikle güvenilir yürütme ortamı (TEE) teknolojisi aracılığıyla yüksek performanslı donanımın entegrasyonu ilgi görüyor.

IoT sektörü ile gelen yeni fırsatlar

TEE teknolojisi, uygulamaların IoT cihazlarında güvenli bir şekilde yürütülmesini sağlayarak hem görev açısından kritik hem de genel amaçlı kullanım durumları için çok önemli hale getiriyor. Yüksek performanslı yerleşik güvenliğe yönelik bu geçiş, yarı iletken satıcıları tarafından yapılan ilerlemelere bağlanabiliyor. ARM ve açık kaynaklı RISC-V hareketi gibi şirketler, mikrodenetleyiciler için TEE’lerin geliştirilmesinde önemli roller oynayarak güvenli IoT cihazlarının olanaklarını genişletti.

ABI Research’e göre, TEE özellikli mikrodenetleyicilerin sevkiyatının 2023 yılına kadar üç katına çıkması beklenirken, sistem-on-chips (SoC’ler) için TEE sevkiyatlarının yıllık yüzde 14’lük istikrarlı bir büyüme oranını sürdürmesi bekleniyor. Yüksek performanslı yerleşik güvenlik talebini yönlendiren kilit pazarlar arasında kamu hizmetleri, endüstriyel IoT, perakende, reklam, tedarik zinciri, akıllı ev ve bağlantılı araç sektörleri yer alıyor. Renesas, NXP, STMicroelectronics, Microchip, Infineon ve Nuvoton gibi önde gelen yarı iletken şirketleri, gelişmiş güvenli donanım çözümleriyle bu pazarlara hizmet ediyor.

IoT ekosistemi genişlemeye devam ettikçe, yüksek performanslı yerleşik güvenlik ihtiyacı giderek daha kritik hale geliyor. Teknolojik ilerlemeler ve inovasyonu yönlendiren rekabetçi bir pazar ile IoT cihazları, siber tehditlere karşı koruma sağlayan ve veri ile uygulamaların bütünlüğünü sağlayan gelişmiş güvenlik önlemlerinden yararlanabilir.

Offshore yeşil hidrojen tesisi çalışmaya başladı

Dünyanın ilk offshore yeşil hidrojen tesisi artık devreye alındı. Pilot üretime başlayan tesis, bir ilk niteliği taşıyor.

Dünyanın ilk offshore yeşil hidrojen pilot projesi, Fransa kıyılarında başarılı bir şekilde üretimine başladı. Bu önemli gelişme, suyu hidrojen ve oksijene bölen ve yeşil hidrojen üretimiyle sonuçlanan su elektrolizi adı verilen bir sürece güç sağlamak için rüzgarla üretilen elektriğin kullanılmasını içeriyor.

Bir Fransız yeşil hidrojen şirketi olan Lhyfe, Sealhyfe olarak bilinen açık deniz rüzgar yeşili hidrojen pilot projesinden ilk yeşil hidrojenin başarılı üretimini duyurdu. 200 metrekarelik bir platform olan Sealhyfe, ilk olarak Eylül 2022’den Mayıs 2023’e kadar Saint-Nazaire Limanı’ndaki Quai des Frégates’te yer alıyor.

Mayıs ayında, 1 MW’lık bir elektrolizörle donatılmış Sealhyfe, Nantes yakınlarında, özellikle Le Croisic kıyılarında 20 kilometre açıkta çekildi. Ardından, Central Nantes mühendislik okuluna bağlı OPEN-C Vakfı tarafından işletilen SEM-REV açık deniz test merkezine kabloyla bağlandı. SEM-REV merkezi zaten 2 MW Floatgen yüzer rüzgar türbinine bağlı. Başarılı bağlantının ardından Sealhyfe, ilk açık deniz yeşil hidrojeninin üretimine başladı. Tamamen faaliyete geçtiğinde, bu pilot proje günde 400 kilograma kadar hidrojen üretme kapasitesine sahip olacak.

400 kilogram hidrojen üretimi

Açık deniz operasyonları sırasında dengeyi sağlamak için Sealhyfe, bu amaç için özel olarak değiştirilmiş WAVEGEM adlı yüzer bir platform kullanıyor. Testin bir sonraki aşamasında Sealhyfe, yeteneklerini nihai teste tabi tutarak Atlantik Okyanusunda daha zorlu gerçek yaşam koşullarından geçecek.

Bu öncü başarı, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasına ve büyük ölçekte yeşil hidrojen üretilmesine yönelik önemli bir adımı temsil ediyor. Gelecekte daha temiz enerji çözümlerinin yolunu açarak, açık deniz rüzgar çiftliklerinin sürdürülebilir bir hidrojen ekonomisinin gelişimine katkıda bulunma potansiyelini gösteriyor.

Lhyfe’nin kurucusu ve CEO’su Matthieu Guesne: “Ortaklarımız tarafından zekice desteklenen ekibimiz, bu ilk yüzen yeşil hidrojen üretim tesisini başarıyla tasarlamada gerçek bir teknoloji başarısı elde etti. Dünyada denizde hidrojen üreten ilk şirket olmaktan son derece gururluyuz. Şirketin kuruluşundan bu yana dileğimiz buydu ve çok hızlı bir şekilde açık denizde ilerlemeye devam ediyoruz. Bu bizim için seri üretim hidrojen ve dekarbonizasyon endüstrisi ve taşımacılığı için muazzam bir gelişme fırsatı sunuyor” dedi.

Merkez Bankaları dijital para birimlerini benimseyecek

0

Merkez Bankaları dijital para birimlerini benimseyerek kullanıma alacak. 2030’a kadar 24 Merkez Bankası kullanıma başlayacak.

Uluslararası Ödemeler Bankası’nın (BIS) yayınladığı bir ankette, gelişmekte olan ve gelişmiş ekonomilerdeki yaklaşık iki düzine merkez bankasının on yılın sonuna kadar dolaşımda dijital para birimlerine sahip olmasının beklendiğini ortaya koydu.

Dünyanın dört bir yanındaki merkez bankaları, hızlanan nakit düşüşünün ortasında dijital ödemeleri özel sektöre bırakmaktan kaçınmak için perakende kullanım için para birimlerinin dijital versiyonları üzerinde çalışıyor ve çalışıyor. Bazıları ayrıca finansal kurumlar arasındaki işlemler için toptan sürümlere bakıyor.

24 Merkez Bankası için kullanım bekleniyor

BIS’in anketine göre, yeni Merkez Bankası Dijital Para Birimlerinin (CBDC’ler) çoğu, on bir merkez bankasının Bahamalar, Doğu Karayipler, Jamaika ve Nijerya’daki halihazırda canlı dijital perakende para birimleri yürüten akranlarına katılabileceği perakende alanında ortaya çıkacak.  BIS, gelecekte finansal kurumların tokenleştirme sayesinde yeni işlevlere erişmesine izin verebilecek toptan satış tarafında, dokuz merkez bankasının CBDC’leri başlatabileceğini söyledi.

Raporun yazarları: “Sınır ötesi ödemelerin artırılması, merkez bankalarının toptan CBDC’ler konusundaki çalışmalarının ana itici güçleri arasında yer alıyor” dedi. İsviçre Ulusal Bankası, Haziran ayı sonlarında bir pilotun parçası olarak İsviçre’nin dijital borsasında toptan bir CBDC yayınlayacağını açıklarken, Avrupa Merkez Bankası 2028’deki olası lansman öncesinde dijital euro pilotuna başlama yolunda ilerliyor. Çin’de pilot test şu anda 260 milyon kişiye ulaşıyor ve diğer iki büyük gelişmekte olan ekonomi, Hindistan ve Brezilya, gelecek yıl dijital para birimlerini piyasaya sürmeyi planlıyor. BIS ayrıca, araştırmasında bir tür CBDC ile uğraşan merkez bankalarının payının yüzde 93’e yükseldiğini ve yüzde 60’ının stabilcoinlerin ve diğer kripto varlıkların ortaya çıkmasının çalışmalarını hızlandırdığını söyledi.

Geçtiğimiz 18 ay, kripto piyasasında, Mayıs 2022’de desteksiz bir stablecoin olan TerraUSD’nin başarısızlığı, kripto borsası FTX’in Kasım’da çöküşü ve hizmet veren Silicon Valley Bank ve Signature Bank gibi bankaların iflas etmesi dahil olmak üzere kripto piyasasında kargaşaya sahne oldu. Bu gelişmelerin geleneksel finansal piyasalar üzerinde büyük bir etkisi olmasa da, birden fazla kripto varlıkta satışlara yol açtı.

Ankete katılanların yaklaşık yüzde %40’ı, merkez bankalarının veya kendi yetki alanlarındaki diğer kurumların yakın zamanda tüketiciler veya işletmeler arasında stablecoin’lerin ve diğer kripto varlıkların kullanımına ilişkin bir çalışma yürüttüğünü belirtti.

Üretken yapay zeka sektörü 4.4 milyar dolar etki yaratacak

0

Üretken yapay zeka sektörü 4.4 milyar dolarlık etkiye sahip olacak. McKinsey sektörel tahminlerini paylaştı.

Yapay zeka, liderlere ve ekiplere stratejik ve anında veri odaklı kararlar alma ve etkili eylemde bulunma konusunda yardımcı oluyor. Araştırmalar, pazarlamada üretken yapay zekanın benimsenmesinin, üretken yapay zekanın kendilerine yılda bir aydan fazla tasarruf sağlayabileceğini tahmin eden pazarlamacılar ile umut verici üretkenlik kazanımları ortaya çıkardığını ve daha anlamlı işler için yer açtığını gösteriyor. Bazı tahminler, yapay zekanın ortalama iş gününün yüzde 40’ını otomatikleştirme potansiyeline sahip olduğunu tahmin ediyor.

Üretken yapay zekanın ekonomik potansiyel etkisine ilişkin McKinsey’in son raporu, bir sonraki üretkenlik sınırının ne olabileceğine işaret ediyor. Rapor, teknolojinin belirli iş zorluklarını bir veya daha fazla ölçülebilir sonuç üretecek şekilde ele alabileceği 63 kullanım durumunu inceleyerek 16 iş fonksiyonunu inceledi.

McKinsey raporundan notlar

McKinsey’in son araştırması, üretken yapay zekanın McKinsey tarafından analiz edilen 63 kullanım durumunda yıllık 4.4 trilyon dolara çıkarabileceğini tahmin ediyor. Buna kıyasla, Birleşik Krallık’ın 2021’deki tüm GSYİH’sı 3.1 trilyon dolar seviyesinde. Bu, tüm yapay zekanın etkisini yüzde 15 ila yüzde 40 oranında artıracak. Üretken yapay zeka kullanım durumlarının sağlayabileceği değerin yaklaşık yüzde 75’i dört alana düşüyor: Müşteri operasyonları, pazarlama ve satış, yazılım mühendisliği ve Ar-Ge.

Üretken yapay zeka, tüm endüstri sektörlerinde önemli bir etkiye sahip olacak. Bankacılık, yüksek teknoloji ve yaşam bilimleri, üretken yapay zekadan elde ettikleri gelirlerin yüzdesi olarak en büyük etkiyi görebilecek sektörler arasında yer alıyor. Üretken yapay zeka, bireysel faaliyetlerin bazılarını otomatikleştirerek bireysel çalışanların yeteneklerini artırarak işin anatomisini değiştirme potansiyeline sahip. Mevcut üretken yapay zeka ve diğer teknolojiler, bugün çalışanların zamanının yüzde 60-70’ini alan iş faaliyetlerini otomatikleştirme potansiyeline sahip. Teknik otomasyon potansiyelindeki hızlanma, büyük ölçüde üretken yapay zekanın, toplam çalışma süresinin yüzde 25’ini oluşturan iş etkinlikleri için gerekli olan doğal dili anlama becerisinin artmasından kaynaklanıyor.

Teknik otomasyon potansiyelindeki artış göz önüne alındığında, işgücü dönüşümünün hızının artması muhtemel. Teknoloji geliştirme, ekonomik fizibilite ve yayılma zaman çizelgeleri dahil olmak üzere güncellenmiş benimseme senaryolarımız, günümüzün iş faaliyetlerinin yarısının 2030 ile 2060 arasında, orta nokta 2045’te veya önceki tahminlerimizden yaklaşık on yıl önce otomatikleştirilebileceği tahminlerine yol açıyor. Üretken yapay zeka, ekonomi genelinde emek üretkenliğini önemli ölçüde artırabilir. Ancak bu, çalışanları iş faaliyetlerini değiştirirken veya iş değiştirirken desteklemek için yatırımlar gerektirecek. Üretken yapay zeka, teknolojinin benimsenme hızına ve çalışan zamanının diğer faaliyetlere yeniden dağıtılmasına bağlı olarak, 2040’a kadar yıllık yüzde 0,1 ila yüzde 0,6 oranında işgücü üretkenliği artışı sağlayabilir.

Hackerlar, Revolut ödeme sistemlerinden milyonlarca dolar çaldı

Ödeme devi Revolut sistemlerine yapılan bir siber saldırı ile hackerların yaklaşık 20 milyon dolar çaldığı bildirildi. Birden çok isimsiz kişiye dayanan bir rapor, çalınan paranın şirkete değil, müşterilerine ait olduğunu belirtiyor.

Saldırı henüz halka açıklanmadı ve Revolut saldırı hakkında yorum yapmayı reddetti.

Pahalı alışverişlerin geri ödemesi

Revolut‘un ABD’deki işleyişi ile Avrupa’daki işleyişi arasında oldukça büyük bir ayrım olduğu görülüyor. Ortaya çıkan hata, kullanıcıların bir ödemenin reddedilmesine ve ardından Revolut‘un hiç gönderilmeyen parayı iade etmesine izin verdi. Bu hata ilk olarak 2021 yılının sonlarında fark edildi, ancak Revolut deliği kapatabilmeden önce, siber suçlular buldu ve bunu sömürmeye başladı. Görünen o ki, saldırıya hiçbir kötü amaçlı yazılım dahil olmamış.

Anlaşıldığı üzere, siber suçlular insanları reddedilecek olan pahalı alışverişler yapmaya teşvik ettiler ve ardından iade edilen parayı ATM makinelerinden çektiler. Revolut‘un bu şekilde yaklaşık 23 milyon dolar gönderdiği, ancak şirketin yaklaşık 3 milyon doları geri almayı başardığı görülüyor.

Bazı raporlar, Revolut‘un başlangıçta soyulduğunu bile bilmediğini ve ancak ABD’deki bir ortak bankanın beklenenden daha az para tuttuğunu söyledikten sonra fark ettiğini iddia etti. Daha sonra, ABD’deki yan kuruluş, geçen yıl baharında hatayı kapatmadan önce ana şirketten “milyonlarca dolar” nakit enjeksiyonu istedi.

Revolut nedir?

Revolut, bankacılık hizmetleri sunan küresel bir finans teknolojisi şirketi ve “neobanka” olarak da biliniyor. Şirket, Avrupa Birliği içinde Litvanya Bankası tarafından lisanslanmış ve düzenlenmiş ve merkezi Londra, Birleşik Krallık’ta bulunuyor. Revolut, Nikolay Storonsky ve Vlad Yatsenko tarafından 2015 yılında kurulmuştu.

“Geleneksel” bankacılık hizmetlerinin yanı sıra, Revolut ayrıca kullanıcılarının kripto paralara dalmasına ve hatta platformda işlem yapmasına izin veriyor.

LockBit zararlısı Apple ekosistemine yayılıyor

Kaspersky siber güvenlik uzmanlarına göre dünyanın en üretken fidye yazılımı gruplarından biri olan LockBit, yakın zamanda operasyonlarını gelişmiş çoklu platform işlevselliği ile yükseltti. LockBit, dünya genelindeki işletmeleri acımasızca hedef almasıyla ün kazandı ve ardında finansal ve operasyonel bir enkaz bıraktı. Kaspersky tarafından hazırlanan son rapor, LockBit’in erişim alanını genişletme ve kötü niyetli faaliyetlerinin etkisini en üst düzeye çıkarma konusundaki kararlılığını ortaya koyuyor.

LockBit, ilk zamanlarında kurbanların verilerini şifrelemeden önce sızıntı portalları, çifte gasp taktikleri veya veri sızdırma girişimleri olmaksızın faaliyet gösteriyordu. Ancak grup, yönetim panellerine yapılan saldırılar ve yıkıcı dağıtık hizmet reddi (DDoS) saldırıları da dahil olmak üzere varlıklarını çeşitli tehditlere karşı korumak için altyapısını ve güvenlik önlemlerini sürekli olarak geliştirdi.

Siber güvenlik topluluğu LockBit’in BlackMatter ve DarkSide gibi diğer kötü üne sahip fidye yazılımı gruplarının kodlarını benimsediğini gözlemledi. Bu stratejik hamle yalnızca potansiyel iştirakler için operasyonları kolaylaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda LockBit tarafından kullanılan saldırı vektörlerinin yelpazesini de genişletiyor. Kaspersky Threat Attribution Engine (KTAE) tarafından elde edilen son bulgular, LockBit’in daha önce artık feshedilmiş Conti fidye yazılımı çetesi tarafından kullanılan kodun yaklaşık yüzde 25’ini bünyesine kattığını ve bunun sonucunda LockBit Green olarak bilinen yeni bir varyant ortaya çıktığını ortaya koydu.

Kaspersky araştırmacıları, Apple M1, ARM v6, ARM v7, FreeBSD ve diğerleri dahil olmak üzere birden fazla mimariye özgü olarak uyarlanmış LockBit örnekleri içeren bir ZIP dosyasını ortaya çıkardı. KTAE kullanılarak yapılan analiz ve inceleme sayesinde, bu örneklerin daha önce gözlemlenen LockBit Linux/ESXi sürümünden kaynaklandığı doğrulandı.

Tehdidin macOS varyantı gibi bazı örnekleri ek yapılandırma gerektirse ve düzgün bir şekilde imzalanmamış olsa da, LockBit’in fidye yazılımlarını çeşitli platformlarda aktif olarak test ettiği ve saldırılarını yakında genişleteceğini öngörmek zor değil. Bu gelişme, tüm platformlarda sağlam siber güvenlik önlemlerine ve iş dünyasında farkındalığın artırılmasına duyulan acil ihtiyacın altını çiziyor.

Kaspersky Global Araştırma ve Analiz Ekibi Kıdemli Güvenlik Araştırmacısı Marc Rivero, şunları söylüyor: “LockBit, dünya çapında işletmelere yönelik yıkıcı siber saldırılarıyla bilinen, son derece aktif ve ünlü bir fidye yazılımı grubu. LockBit, sürekli altyapısını genişleterek ve diğer fidye yazılımı çetelerinden aldığı kodlarla çeşitli sektörlerdeki kuruluşlar için önemli bir tehdit oluşturuyor. LockBit ve benzeri fidye yazılım gruplarının yarattığı riskleri etkili bir şekilde azaltmak için işletmelerin savunmalarını güçlendirmeleri, güvenlik sistemlerini düzenli olarak güncellemeleri, çalışanlarını en iyi siber güvenlik uygulamaları konusunda eğitmeleri ve olay müdahale protokolleri oluşturmaları zorunludur.”

Kendinizi ve işletmenizi fidye yazılımı saldırılarından korumak için Kaspersky şunları öneriyor:

  • Saldırganların güvenlik açıklarından yararlanmasını ve ağınıza sızmasını önlemek için kullandığınız tüm cihazlardaki yazılımları her zaman güncel tutun. 
  • Savunma stratejinizde yanal hareketleri ve internete veri sızıntılarını tespit etmeye odaklanın. Siber suçluların ağınıza bağlantılarını tespit etmek için giden yöndeki trafiğe özellikle dikkat edin. Davetsiz misafirlerin kurcalayamayacağı çevrimdışı yedekler oluşturun. Gerektiğinde veya acil bir durumda bunlara hızlı bir şekilde erişebileceğinizden emin olun. 
  • Tüm uç noktalarda fidye yazılımı korumasını etkinleştirin. Bilgisayarları ve sunucuları fidye yazılımlarına ve diğer kötü amaçlı yazılım türlerine karşı koruyan, açıkları önleyen ve önceden yüklenmiş güvenlik çözümleriyle uyumlu ücretsiz Kaspersky Anti-Ransomware Tool for Business çözümünü bu amaçla değerlendirebilirsiniz.
  • Anti-APT ve EDR çözümleri kurun, gelişmiş tehdit keşfi ve tespiti, soruşturma ve olayların zamanında düzeltilmesi için yetenekler sağlayın. SOC ekibinize en son tehdit istihbaratına erişim sağlayın ve profesyonel eğitimlerle düzenli olarak becerilerini artırın. Yukarıdakilerin tümü Kaspersky Expert Security çerçevesinde mevcuttur.
  • SOC ekibinize en son tehdit istihbaratına (TI) erişim sağlayın. Kaspersky Threat Intelligence Portal, Kaspersky’nin TI’sına ortak erişim noktasıdır ve Kaspersky ekibi tarafından son 20 yılda toplanan siber saldırı verilerini ve içgörüleri sağlar. Kaspersky, işletmelerin bu çalkantılı zamanlarda etkili savunmalar sağlamasına yardımcı olmak için güncel siber saldırılar ve tehditler hakkında bağımsız, sürekli güncellenen ve küresel kaynaklı bilgilere ücretsiz erişim sağladığını duyurdu.

Togg bir haftada 2. kez zamlandı!

Türkiye’nin yerli elektrikli otomobil markası Togg, zam haberleriyle gündemden düşmüyor. 30 Nisan’da teslimatları başlayan otomobil, geçtiğimiz günlerde ilk kez zamlanmıştı. 5 gün geçmeden ikinci zam maili kullanıcılara gönderildi.

Togg T10X modeli, 1 milyon 227 bin 500 TL’ye yükseldi

5 Temmuz’da yüzde 27’lik bir zam uygulanan Togg, çok geçmeden ikinci kez zamlandı. 3 gün önce gerçekleşen KDV zammını modellerine yansıtan şirket, yeni fiyatlarını paylaştı. Togg T10X “V1 RWD” modeli, bir hafta içinde 274 bin 500 TL yükseldi.

Bir hafta önce 953 bin TL olan Togg T10X “V1 RWD” modeli ilk zamdan sonra 1 milyon 207 bin TL’ye, ikinci zammın ardından 1 milyon 227 bin 500 TL’ye yükseldi. “V2 RWD” fiyatı ise ?bugün 1 milyon 329 bin 500 TL’ye yükseldi.  “V2 RWD” uzun menzilli versiyonu ise 1 milyon 563 bin 500 TL’yi gördü.


Zamların ardından oluşan fiyat ve önceki fiyatları şu şekilde;

Modelİlk fiyat5 Temmuz zammı10 Temmuz zammı
Togg T10X “V1 RWD”953 bin TL1 milyon 207 bin TL1 milyon 227 bin 500 TL
Togg T10X “V2 RWD” standart menzil1 milyon 55 bin TL1 milyon 307 bin TL1 milyon 329 bin 500 TL
Togg T10X “V2 RWD” uzun menzil1 milyon 215 bin TL 1 milyon 537 bin TL1 milyon 563 bin 500 TL

Sahte Windows güncellemesi kullanıcı verilerini çalıyor!

Windows güncelleme sayfasını taklit eden Big Head fidye yazılım dolandırıcılığı Windows kullanıcılarını tehdit ediyor. FortiGuard Labs araştırmacıların açıklamasına göre çok ciddi bir saldırı söz konusu. Kötü amaçlı yazılım, güvenliği ihlal edilmiş makinelerdeki dosyaları şifreliyor ve ardından saldırgan, dosyalarının geri alınması karşılığında fidye talep ediyor.

Big Head fidye yazılımı Windows güncellemesi kılığında dolaşıyor

Big Head adıyla bilinen fidye yazılımı varyantının Mayıs 2023’te piyasaya sürüldüğüne inanılıyor. Mevcut tahmini üç varyantın tümü, zorla para almak için hedefte olan kullanıcıların bilgisayarlarındaki  dosyaları şifrelemek üzere tasarlandı.

FortiGuard Labs, “Big Head’in yaygın olduğuna dair hiçbir belirti yok” diyor, ancak bu noktada yalnızca birkaç haftalık olduğu göz önüne alındığında, ne kadar hızlı yayılabileceğini tahmin etmek çok zor.

Şimdiye kadar analistler oyunda iki değişken gözlemlediler. İlki, “Kritik Windows Güncellemelerini Yapılandırma” yazan sahte bir Windows Güncelleme ekranı görüntüleri. Yaklaşık 30 saniye sonra ekrandan kaybolduğunda, kullanıcıların dosyalarını “rastgele değiştirilmiş adlarla” zaten şifrelemiş olacaktır.

Bir avuç “README” dosyasının e-posta adreslerini, Telegram hesap ayrıntılarını ve hatta bir Bitcoin adresini taşıdığı görüldü ve bunların tümü dosya şifresini çözme vaadiyle kurbanlardan para toplamak için tasarlandı.

İkinci sürüm, son kullanıcılarda masaüstü duvar kağıdını değiştiriyor ve  saldırganın bir Bitcoin (şu anda yaklaşık 30.000 $) talep eden bir fidye notunu görüntülüyor.

Big Head fidye yazılımı şu anda ABD’li tüketicileri hedefliyor gibi görünse de aynı grup tarafından İspanya, Fransa ve Türkiye’de başka saldırılar da görüldü.

FortiGuard, fidye yazılımlarının çoğu genellikle kimlik avı dolandırıcılığı yoluyla iletildiği için, bazı basit siber güvenlik koruma yöntemlerinin bunları önleyebileceği sonucuna varıyor.

Fidye yazılımı saldırıları hem daha yaygın hem de daha gelişmiş hale geliyor bu yüzden veri yedekleme sıklığı, konumu ve güvenliğinin tümü dikkate alınmalı.

BKM 2023 yılı Mayıs ayı verilerini açıkladı

Bankalararası Kart Merkezi Mayıs 2023 verilerini yayınladığı özel bir raporla açıkladı. Bir çok ayrıntı ve ve finans verisinin yer aldığı rapora göre, Mayıs ayı sonunda Türkiye’de 107,1 milyon adet kredi kartı, 177,6 milyon adet banka kartı ve 78,6 milyon adet ön ödemeli kart kullanımda. 2022 yılının Mayıs ayı ile kıyaslandığında kredi kartı adedinde yüzde 19’luk, banka kartı adedinde yüzde 14’lük, ön ödemeli kart adedinde ise yüzde 28’lik artış görülüyor. Toplam kart sayısı ise 363,3 milyon adede ulaşarak geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 18 artış gösterdi.

BKM verilerine göre, kartla ödeme yaygınlaşıyor

Kredi kartları, banka kartları ve ön ödemeli kartlar ile Mayıs ayında yapılan toplam ödeme tutarı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 125 artarak 625,9 milyar TL oldu. Kartlı ödemelerin 507,7 milyar TL’si kredi kartları ile yapılırken 108 milyar TL’sinde banka kartları, 10,2 milyar TL’sinde ise ön ödemeli kartlar kullanıldı. Kredi kartı ile ödemelerde önceki yılın aynı dönemine göre büyüme oranı yüzde 130, banka kartı ile ödemelerde yüzde 109 olurken ön ödemeli kartlar ile yapılan ödemelerde ise bu oran yüzde 110 olarak gerçekleşti.

Troy kullanımı artıyor

Türkiye’nin Ödeme Yöntemi TROY’un Alışverişte Kullanımı 2023’te Yükselişe Geçti. TROY logolu kredi kartları, banka kartları ve ön ödemeli kartlar ile Mayıs ayında yapılan toplam alışveriş tutarı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 469 artarak 13 milyar TL oldu.

Mayıs ayında TROY logolu kartlar ile yapılan alışveriş ve nakit çekim tutarı 20 milyar TL’ye yaklaştı, yıl başından itibaren ise bu rakam 63,3 milyar TL oldu. TROY logolu kartların toplam alışveriş içindeki pazar payı ise Mayıs ayında yüzde 2,08’e ulaştı.

Karekod ilgi görüyor

Mayıs ayında ATM’lerden 21,5 milyon kez TR Karekod ile nakit çekim işlemi gerçekleşti. Tüm nakit çekim işlemlerinin yüzde 18’i TR Karekod ile gerçekleşmiş oldu. POS üzerinden yapılan iş yeri ödemelerinde karekod kullanımı ise hızla artıyor. İş yerlerinde yapılan TR Karekod’lu
ödemeler geçen yılın aynı ayına göre 4 katına ulaştı. Böylece Mayıs 2023’te işlem adedi 2,37 milyona ulaştı.

Bu ve bunun gibi birçok ayrıntıya ulaşabileceğiniz BKM Mayıs 2023 raporuna buradan erişebilirsiniz.

SpaceX, Falcon 9 roketinin sınırlarını zorluyor!

SpaceX, Pazar akşamı rekor kıran 16. uçuşla yeniden kullanılabilir Falcon 9 roketinin sınırlarını test ediyor. Fırlatma başlangıçta Pazar günü şafaktan önce planlanmıştı, ancak SpaceX akşam, gün batımından 13 dakika sonra 12 saatlik nadir bir yedekleme fırsatını hedeflemeyi seçti, ardından belirtilmemiş nedenlerle fırlatmayı gece yarısından bir dakikadan biraz daha uzun bir süre önce erteledi.
Falcon 9, 23:58’de havalandı. İlk aşama güçlendirici, bir drone gemisine inmeden önce Falcon 9’un ikinci aşamasını ve Starlink uydularının yükünü yükselterek rekor kıran 16. görevini başarıyla tamamladı. İkinci aşama görevi, fırlatmadan bir saat iki dakika sonra gerçekleşmesi planlanan Starlink uydularının konuşlandırılmasıyla devam ediyor.

1058 kuyruk numaralı güçlendirici, Crew Dragon kapsülü Endeavour’da Falcon 9’un üzerine binen ilk astronotları taşıyarak 20 Mayıs 2020’de tarihi çıkışını yaptı. İlk aşama, gövdesinde kırmızı bir NASA ‘solucan’ logosu gösteren tek aşama olduğu için SpaceX filosunda ayırt edici. Güney Kore‘nin Anasis 2 askeri iletişim uydusunun fırlatılması, bir uzay istasyonu kargo teslimatı, iki Transporter ride-share görevi ve on grup Starlink uydusu da dahil olmak üzere 14 kez daha uçmaya devam etti. Halihazırda tamamlanan 15 uçuşla, güçlendirici 1060 ile ortak filo lideri.

Başlangıçta şirket, her Falcon 9 ilk etabı 10 kez yeniden kullanmayı umuyordu.

Falcon fırlatma araçları ve Falcon mühendisliğinden SpaceX başkan yardımcısı Jon Edwards, geçen yıl bir röportajda verdiği demeçte, ”10 uçuşa ulaştık ve araçlar hala gerçekten iyi görünüyordu, bu yüzden 15’e hak kazanma çabasına başladık.” dedi.

SpaceX şimdi daha önce onaylanmış 15 uçuş sınırının ötesine geçerek sınırları daha da zorluyor. Güçlendirici 1058’in en son uçmasından bu yana 200 günden fazla zaman geçti. Bu süre zarfında SpaceX’in roketi ek fırlatmalar için temizlemek için kapsamlı denetimler ve yenileme çalışmaları yürütmesi muhtemel.

Uzaya 16. yolculuğu için güçlendirici 1058, Starlink 6-5 olarak adlandırılan bir görevde 22 adet ikinci nesil Starlink “V2 mini” uydusunu yörüngeye taşıyacak.

Cape Canaveral Uzay Kuvvetleri İstasyonu‘ndaki Uzay Fırlatma Kompleksi 40’tan kalktıktan sonra güney-doğuya gidiyor ve ekvatora 43 derece eğimli bir yörüngeyi hedef alıyor. İkinci aşamadan yaklaşık iki buçuk dakika uçuşa ayrıldıktan sonra, güçlendirici 1058, Bahamalar’ın doğusundaki Atlantik’te konuşlanacak olan drone gemisine iniş için aşağı inecek.

Uyduları gerekli 323 x 315 km yörüngeye yerleştirmek için ikinci aşamanın iki yanığı gerekecek. 22 uydunun ayrılmasının uçuşa bir saatten biraz fazla bir süre kala gerçekleşmesi planlanıyor.

Daha büyük olan ve önceki modellerin dört katı bant genişliğine sahip olan V2 mini uydularının beşinci fırlatılması olacak. Tam boyutlu V2 Starlink uyduları SpaceX’in tamamen yeniden kullanılabilir Starship aracı tarafından fırlatılacak, ancak Starship’in gecikmiş çıkışı SpaceX’in Falcon 9’da fırlatılabilmesi için uyduların yoğunlaştırılmış bir versiyonunu oluşturmasına yol açtı.

Astronom ve uzay uçuşu aktivitesi konusunda yaygın olarak saygı duyulan bir uzman olan Jonathan McDowell tarafından derlenen istatistiklere göre, bu görev fırlatılan toplam Starlink uzay aracı sayısını 4.768’e ve şu anda yörüngede olan Starlink uydularının sayısını 4.435’e çıkarıyor.

Mayıs ayı başlarında SpaceX, Starlink’e 1,5 milyon abonesi olduğunu duyurdu. İnternet hizmeti 56’dan fazla ülkede mevcut.

İşletmeler için bulut tabanlı güvenlik çözümü

İşletmelerin Dünya çapında karşılaştığı ve ileride de karşılaşması muhtemel olan dijital güvenlik sorunlarını çözmeyi hedefleyen siber güvenlik platformu ESET PROTECT, siber güvenlik çözümlerinde dünya lideri olan OPSWAT ile gerçekleştirilen ortaklık kapsamında geliştirildi ve bulut destekli, otomatikleştirilmiş ve düşük maliyetli bir çözüm olarak sunuluyor.

ESET bütünleşik güvenlik açığı ve yama yönetimini ESET PROTECT Platformuna eklemek için BT, OT ve ICS kritik altyapı siber güvenlik çözümlerinde dünya lideri olan OPSWAT ile ortaklık yaptı. Mevcut ESET PROTECT platformuna ESET Güvenlik Açığı ve Yama Yönetimi eklendi. Platform, sürekli değişen tehdit ortamına ayak uydurmakta ve sistemlerinin doğru şekilde yamalanmasını sağlamakta güçlük çeken küçük ve orta ölçekli işletmeleri (KOBİ) daha iyi koruyabilmek için yepyeni bir katman olan ESET PROTECT Elite ile tamamlandı. 

Kuruluşlar temel olarak ESET PROTECT Bulut konsol yönetimiyle çalışırken, güvenlik tehditlerini kolayca değerlendirebilir ve tüm ağdaki yamaları yöneterek en son sıfır gün güvenlik açıklarının zamanında tespit edilmesini ve düzeltilmesini sağlayabilir. Otomatik tarama ve çok çeşitli filtreleme seçenekleri, kuruluşlar için çok önemli olan güvenlik sorunlarını hızlıca belirlemelerine ve bunlara odaklanmalarına imkan tanır. Otomatik ve manuel yamalama seçenekleri sayesinde, işletmeler uç noktalarının en son güvenlik yamalarıyla zamanında güncellendiğinden emin olabilir.

ESET KOBİ ve MSP Birimi Başkan Yardımcısı Michal Jankech şunları söyledi; KOBİ’ler kullanımı kolay olan ve kendilerini güvende tutacak bir çözüm istiyor. ESET Güvenlik Açığı ve Yama Yönetiminin kişiselleştirilebilir yama uygulamaları, tüm büyüklüklerdeki işletmelerin uç noktalarının etkin ve hızlı yamalanmasını sağlayacak şekilde onlara esneklik ve kontrol imkanı tanıyor. Böylece işletmeler, saldırı riskini en aza indirgeyebilir, giderek daha sıkı hale gelen siber güvenlik sigortası veya düzenleyici gerekliliklere uyum sağlayabilir ve çeşitli ISO sertifikaları için gereken standartları karşılayabilirler.” 

ESET Güvenlik Açığı ve Yama Yönetimi, Adobe Acrobat, Mozilla Firefox ve Zoom Client gibi binlerce popüler uygulamayı 35.000’den fazla yaygın güvenlik açığı ve açığa çıkma (CVE) için tarar. Bu otomatik tarama işlemleri, tamamen kişiselleştirilebilir güvenlik açığını hariç tutma ayarları kullanılarak planlanabilir. Güvenlik açıkları, açığa çıkma skoruna, önem derecesine ve zaman içindeki skoruna göre filtrelenebilir ve önceliklendirilebilir. ESET PROTECT Platformu’nun bulut tabanlı konsolu sayesinde işletmeler, en hassas yazılım ve etkilenen hizmetler hakkında rapor oluşturabilir. Çok dilli destek sunar ve BT altyapısı üzerinde çok fazla alan kaplamaz.

ESET Güvenlik Açığı ve Yama Yönetimi, yama adı, uygulamanın sürümü, CVE, yama önem derecesi/önemi ve etkilenen uygulamalarla birlikte sürekli gelişen bir yama envanteri sağlar. İşletmeler anında güncellemeleri başlatabilir ve özelleştirilebilir seçenekler aracılığıyla veya bir yama tanımlandığında manüel olarak yama uygulamaya başlayabilir. İş akışında kesintiyi önlemek için riskli varlıklara öncelik vererek ve diğerlerini yoğun iş temposu olmayan saatlerde planlayarak yama işlemini daha da basit hale getirebilirler. İşletmeler, tüm ağlarında tam görünürlük sağlarken yine de belli bir alana odaklanarak Güvenlik Açığı ve Yama Yönetiminin çoklu kiralama özelliğinden faydalanabilir. 

ESET’in birleştirilmiş siber güvenlik platfomu ESET PROTECT, merkezileştirilmiş görünürlük, yönetim ve istatistikler sunan tek bölmeli bir bulut konsoludur. Sektör lideri olan ESET PROTECT Platformu ile işletme, ayrıca yönetilen güvenlik ve profesyonel hizmetleri ile tehdit istihbaratı sayesinde dengeli bir ihlal önleme, tespit ve yanıt becerisine sahip olur. Basit, modüler, adapte edilebilir ve sürekli kendini yenileyen bir yapısı vardır. ESET PROTECT Elite’in piyasaya sürülmesiyle, tüm büyüklükteki işletmeler için beş adet ESET PROTECT Platform abonelik seçeneği bulunuyor:

  • ESET PROTECT Entry – uç nokta koruması, sunucu güvenliği ve ESET PROTECT Bulut konsolunu içeren rekabetçi fiyatlara sahip başlangıç seviyesi bir çözümdür. 
  • ESET PROTECT Advanced – gelişmiş tehdit savunma teknolojisi ve tam disk şifreleme ile birinci sınıf uç nokta koruması sağlar. 
  • ESET PROTECT Complete – siber riskleri en aza indirmek için yeni ESET Güvenlik Açığı ve Yama Yönetimi özelliğini, bulut uygulama korumasını ve posta güvenliğini içerir. 
  • Yeni ESET PROTECT Elite – artırılmış görünürlük ve azaltılmış siber riskler, ESET Güvenlik Açığı ve Yama Yönetimi, ESET’in yerel genişletilmiş algılama ve yanıt (XDR) yeteneği ve ayrıca güçlü çok faktörlü kimlik doğrulama sağlar. 
  • ESET PROTECT MDR – eksiksiz siber risk yönetimi, güçlü tehdit avı ve arama sırasında birinci sınıf ESET uzmanlığı sağlayan kurumsal düzeyde bir çözümdür. ESET PROTECT MDR, tüm ESET PROTECT Elite özellikleriyle ESET’in yönetilen güvenlik ve profesyonel hizmetlerini bir araya getirir. 

Jankech açıklamalarına  şöyle devam etti; “Siber saldırıların sık sık değişmesi ve sektörün sürekli daha karmaşık hale gelmesiyle, işletmelere sunduğumuz çözümler de onların değişen ihtiyaçlarını karşılayacak ve dönüşen bir tehdit ortamına uyum sağlayacak şekilde değişim gösteriyor. Tüm büyüklükteki işletmeler, kötü adamların bir adım önünde olmak için güvenlik açıklarını hızlıca tespit etmek ve bunlara yama uygulamak konusunda her geçen gün daha da zorlanıyor. ESET Güvenlik Açığı ve Yama Yönetimi ürünümüzün piyasaya çıkmasıyla birlikte, işletmeler için hem iş aksamalarının hem de maliyetlerin minimumda tutulmasına yardımcı olarak hızlı bir şekilde düzeltmeye giden bir yol sağlayacağız.” 

OPSWAT İş Geliştirme Başkan Yardımcısı Chad Loeven ortaklıkları hakkında şunları söyledi: “ESET ile gerçekleştirdiğimiz uzun vadeli ortaklığımızın bu yeni adımında çok heyecanlıyız. ESET, KOBİ pazarında en iyi güvenlik uygulamalarını sağlama konusunda tutarlı bir liderlik sergiledi. Uç nokta teknolojimiz, kurumsal iş ortaklarımız aracılığıyla dünya çapında 150 milyondan fazla uç noktanın korunmasına yardımcı oluyor.  KOBİ pazarında teknolojimizi geliştirebilmek için ESET mükemmel bir ortak.”  

YouTube telif hakkı talepleri katlanarak artıyor

0

YouTube’un en son şeffaflık raporu, Content ID sistemi hak taleplerinin sayısının yeni bir zirveye ulaştığını gösteriyor. YouTube telif hakkı talepleri katlanarak artıyor. Geçen yılın ikinci yarısında, gelişmiş telif hakkı aracı, neredeyse tamamı otomatik olan 826 milyondan fazla sorunu işaretledi. Para kazanma seçenekleri aracılığıyla, bu Content ID talepleri, hak sahiplerine yaklaşık 1,5 milyar dolarlık ek yıllık ödeme sağlıyor.

Telif hakkı sahiplerini korumak için YouTube, ihlal edici içerik barındırdığı iddia edilen videoları düzenli olarak kaldırır, devre dışı bırakıyor veya kötü amaçlı hale getiriyor. Herkes platforma bir DMCA bildirimi gönderebilse de çoğu telif hakkı eylemi, yalnızca belirli bir grup telif hakkı sahibi tarafından kullanılabilen Content ID sisteminden geliyor.

Uzun yıllar boyunca hak sahiplerinin YouTube’da yaptıkları hak taleplerinin sayısı bilinmiyordu. Bu, durum iki yıl önce video platformunun ilk şeffaflık raporunu yayınlamasıyla değişti, o zamandan beri, talep sayısı istikrarlı bir şekilde artmaya devam ediyor.

826 Milyondan fazla video için hak talebinde bulunuldu

YouTube’un en son şeffaflık raporu, geçen yılın ikinci yarısında hak sahiplerinin YouTube’da 826 milyondan fazla video için hak talebinde bulunduğunu ortaya koyuyor. Bu, YouTube’un bu rakamları bildirmeye başlamasından bu yana en yüksek rakam ve 759 milyon videonun işaretlendiği geçen yılın aynı dönemine göre %9’luk bir artış gerçekleşiyor.

youtube içerik kimliği

Hak taleplerindeki bu artış, daha az sayıda telif hakkı sahibinin Content ID sistemini aktif olarak kullanmasına rağmen gerçekleşti. Sistemi kullanan kuruluşların sayısı 2021’in ikinci yarısında 4.840’tan geçen yılın aynı döneminde 4.646’ya düştü.

Bu rakamlara bazı temel matematik işlemleri uygulandığında, Content ID’yi aktif olarak kullanan telif hakkı sahiplerinin altı aylık dönemde ortalama 177.000’den fazla video için hak talebinde bulunduğunu ortaya koyuyor.

YouTube telif hakkı para basıyor

Hak sahipleri, insanlar içeriklerini izinsiz kullandığında genellikle mutsuz olsa da, YouTube bu sorunu bir fırsat olarak yeniden çerçevelendirmeyi başardı. Videoları çevrimdışına almak için Content ID sistemini kullanmak yerine videolardan para kazanma seçeneği de var.

Korsanlıktan ‘para kazanma’ kavramı başlangıçta biraz garip geldi, ancak sistem sağlıklı bir gelir akışı fırsatına dönüştü. En son raporlama döneminde, hak sahipleri tüm Content ID hak taleplerinin %90’ından fazlasından para kazanmayı seçti.

İhlallerle mücadeleye yönelik bu olumlu yaklaşım, aynı zamanda oldukça karlı görünüyor. 2022 boyunca, Content ID hak taleplerinin doğrudan bir sonucu olarak telif hakkı sahiplerine yaklaşık 1,5 milyar dolar ödeme yapıldı. Content ID sistemi birkaç yıl önce kullanıma sunulduğundan beri, telif hakkı sahiplerine 9 milyar dolarlık ‘talep edilen’ gelir ödendi.

Milyon Dolarlık Suistimaller

Gelir fırsatlarının bir dezavantajı da var. Yakın tarihli bir vakada, iki adam para kazanılmayan müzikleri bulmak ve talep etmek için bir şirket kurdu. İkili, Content ID sistemine erişimi olan üçüncü taraf bir iş ortağı aracılığıyla, yanlış bir şekilde sahiplik iddiasında bulunarak YouTube’dan 24 milyon doların üzerinde gelir elde etti.

2020’de ABD Adalet Bakanlığı ikiliyi suçladı ve geçen hafta ilk sanık beş yıldan fazla hapis cezasına çarptırıldı.YouTube’un daha geniş telif hakkı araçları setinde, YouTube’un kötüye kullananlara karşı düzenli olarak işlem yaptığını görünüyor. Para güdümlü planlara ek olarak, telif hakkının yayından kaldırılmasının kötüye kullanılması da politik veya rekabetçi bir açıya sahip olabilir. Bazen bu, siyasi söylemleri sansürlemeye çalışan siyasi aktörler veya ürünlerine veya uygulamalarına yönelik eleştirileri bastıran şirketler biçimini alıyor. Diğer zamanlarda kişiler, diğer içerik oluşturuculara zorbalık yapmak veya aynı kitle için rekabet ettiğini gördükleri videoları kaldırmak için telif hakkı süreçlerimizi kullanmaya çalışıyor.

Windows 12’nin çıkış tarihi, özellikleri ve hakkında bildiğimiz her şey

Microsoft Windows serisinin 10. yinelemesiyle sonuçlanacağına dair ilk beklentilere rağmen, içerik oluşturucular 11. bölümün geliştirildiğini duyurarak herkesi şaşırttı.

Bu, kısa süre içinde Microsoft Windows 12’nin potansiyel sürümü hakkında spekülasyonlara yol açtı. Bu bilgilerin çoğu doğrulanmamış kaynaklardan gelse de, geçmiş deneyimler bu tür söylentilerin bazen gerçekleşebileceğini gösteriyor.

Microsoft Windows 12’nin çıkış tarihi belli mi?

Windows 10’un duyurulmasının ardından, yaratıcılar başlangıçta mevcut sürümde düzenli güncellemeler olacağını belirttiler. Ancak daha sonra bu açıklamadan saptılar ve 11. taksitin gelişimini doğruladılar. 10. ve 11. sürümler arasındaki önemli boşluğun aksine, 12. sürümün piyasaya sürülmesinin daha erken gerçekleşmesi bekleniyor.

Güvenilir kaynak olan Zac Bowden, Microsoft ile ilgili haberlere bir kez daha içgörü sağladı. 2022’de bir kaynak potansiyel bir Windows 11’in varlığını ortaya çıkardı. 2023’te son sürüme dahil edilebilecek olası özellikleri öğrendik. Yaygın fikir birliği nedeniyle şu anda Microsoft Windows 12 olarak anılırken, farklı bir unvan verilmesi olasılığı var.

Microsoft Windows 12’nin Spekülasyonlu Özellikleri

Microsoft, geliştirme aşamasıyla ilgili herhangi bir resmi ayrıntı yayınlamadı, bu nedenle aşağıda belirtilen bilgiler tamamen spekülatif ve güvenilir bireylerden alındı.

12. sürüm muhtemelen önceki sürümlerinin üzerine inşa edecek ve ötesinde genişleyecek. Mevcut bilgiler, önemli ölçüde geliştirilmiş bir güvenlik sistemi ve daha hızlı performansa işaret ederek sorunsuz bir sürümle sonuçlanıyor. 

Lisanslı Windows kullanıcıları güncellemeyi ücretsiz olarak almayı bekleyebilirken, lisanssız kullanıcıların avantajlardan yararlanmak için belirli bir yatırım yapması gerekebiliyor. Bilgi kıtlığı nedeniyle kesin fiyat etiketini tahmin etmek zor. Yine de, teklife bağlı olarak, tipik olarak 139,99 $ ile 199,99 $ arasında önceki maliyet aralığına düşmesi bekleniyor.

Microsoft, Windows 11 İçin AI Asistanı Windows Copilot'u Duyurdu

Microsoft Windows 12 Kullanıcı Arayüzü

Microsoft Windows 12‘nin yepyeni bir arayüz sunacağını varsaymak mantıklı. Resmi ekip yanlışlıkla iddia edilen geliştirmesiyle ilgili önemli bilgileri sızdırdı. 

Beklenen arayüz, ek özellikler sunarken Başlat menüsü, görev çubuğu ve widget’lar gibi çeşitli yönleri geliştirmesi ve Microsoft Windows 12’nin mevcut sistemi önemli ölçüde iyileştirmesi bekleniyor. 

Yeni çağ işlemcilerden ve GPU’lardan yararlanan Microsoft Windows 12, daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamayı amaçlıyor. 11. sürüm birçok sorunu ele alırken, her zaman daha fazla iyileştirme için yer var. 

2023’te AI endüstrisi önemli adımlar attı ve Microsoft’un Cortana’yı güncelleyerek bu ilerlemeden yararlanması bekleniyor. Cortana’nın geliştirilmiş bir sürümü, spekülasyon yapılan yüksek güvenlik özelliklerini tamamlayarak navigasyonu kolaylaştırabilir ve kullanıcıları belirli yüklerden kurtarabilir. Microsoft Windows 12, hassas veri kullanıcıları için ideal bir seçim imkanı sunuyor. 

Ekibin yeni işlevleri test etmek için kullandığı deneysel bir özellik olan The Canary Channel, işlevsellik açısından “Dev” kanalından daha iyi performans gösterdi. Microsoft, özellikleri test etmek için bir deneme platformu olarak hizmet ederken, bu özellikleri kullanıcılara sunmayı ve beklentileri artırmayı amaçlıyor. Canary Channel, Microsoft Windows 12 için zemin hazırlayabilir. Ancak, Microsoft Windows 12’nin piyasaya sürülmesinden önce daha gidilecek çok yol var.

Yeni TikTok akımı can almaya devam ediyor

TikTok sürekli gelişen trendleri ile bizleri şaşırtmaya devam ediyor. Ancak bazen bu eğilimler, Amerika Birleşik Devletleri’nde gördüğümüz gibi sınırları zorluyor ve hatta aşıyor.

Sosyal medya platformunda viral olan, su sporlarıyla ilgili tehlikeli becerileri içeren özel bir meydan okuma var ve ne yazık ki şimdiden dört ölümle sonuçlandı. Bu meydan okuma bir sürat teknesinin arkasından atlamayı gerektiriyor. Diğer birçok viral zorluk gibi, bu da doğal olarak çok riskli.

Alabama eyaletinde yetkililer, bu meydan okumayı denerken boyunlarını kıran kişilerin neden olduğu dört ölümü trajik bir şekilde doğruladıkları için bu eğilimden derin endişe duyuyorlar.

Beğeni ve yorum peşinde koşmak bu sosyal medya platformunda birincil amaç gibi görünüyor ve ne yazık ki bireyin hayatını riske atması dikkat çekmenin hızlı bir yolu haline geldi.

TikTok meydan okuması dört can aldı

Childersburg Kurtarma Timi’nden Yüzbaşı Jim Dennis, WPDE’ye “Son altı ayda kolayca önlenebilen dört boğulma vakası yaşadık” dedi. 

“Bir TikTok yarışması yapıyorlardı. Yüksek hızda giden bir tekneye biniyorsunuz, teknenin yanından atlıyorsunuz, dalmayın, önce ayaklardan atlıyorsunuz ve biraz eğiliyorsunuz. Sonrada suya kendinizi bırakıyorsunuz.”

“Tekneden atladıklarında yanlarına gittiğimiz dört kişinin, boyunlarının kırıldığını ve anında öldüklerini gördük. Bence insanlar, eğer kameraya alınıyorlarsa, sosyal medya için arkadaşlarının önünde gösteriş yapmak istedikleri için aptalca bir şey yapma olasılıklarının daha yüksek olduğunu düşünüyorum.” 

Threads kullanıcı sayısı 100 milyonu geçti

Threads uygulaması şimdiden 100 milyon kullanıcıyı aştı, bu da uygulamanın bu dönüm noktasına ChatGPT’den bile çok daha hızlı ulaştığı anlamına geliyor. 

Threads OpenAI’den daha hızlı benimsendi. OpenAI’ın sohbet robotu 100 milyon kullanıcı hedefini iki ayda geçti ancak, yalnızca geçtiğimiz perşembe günü başlatılan Threads birkaç gün içinde bu hedefe ulaştı.

Threads beklentileri aştı 

Threads, neredeyse anında erken bir hit olduğunu kanıtladı. İlk iki saatte 2 milyon kullanıcıya ulaştı oradan istikrarlı bir şekilde 5 milyona, 10 milyona, 30 milyona ve ardından 70 milyona yükseldi, şimdi ise 100 milyonu aşmış durumda. Bunun üzerine cuma günü açıklama yapan CEO Mark Zuckerberg “Beklentilerimizin çok ötesinde” dedi.

Kullanıcılar sadece kayıt olmakla kalmıyor, aynı zamanda paylaşım yapıyorlar. Perşembe günü itibariyle, uygulamada şimdiden 95 milyondan fazla gönderi ve 190 milyon beğeninin paylaşıldığı bildirildi.

Bununla birlikte, Threads hala emekleme aşamasında ve bir zamanlar Twitter’ın yaptığı aynı kültürel etkiyi yakalayıp yakalamadığını bekleyip görmemiz gerekiyor. Instagram başkanı Adam Mosseri’ye göre Meta, özellikle Twitter’ın yerini almayı hedeflemiyor ve şirket platformda siyaseti ve sert haberleri aktif olarak desteklemeyecek, ancak sonunda insanların sohbet için gittiği bir yer olacak. Mosseri, Meta lansman haftasının nasıl geçtiği konusunda ‘’daha fazla heyecanlanamazken’’, ‘’bu şeyin kalıcı olup olmadığını henüz bilmiyoruz’’ dedi. 

İMECE uydusunun fotoğrafları paylaşıldı

0

TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, 9 Temmuz tarihinde katıldığı BENGÜ TÜRK TV Teknoloji ve Gelecek programının “Türkiye Yüzyılı’nda TÜBİTAK” gündemli 114. bölümünde moderatör Şenol Vatansever’in sorularını cevapladı. İMECE ile ilgili soruyu da detaylandıran Mandal, İMECE uydusunun Samsun, Mersin, Çanakkale ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden aldığı fotoğrafları paylaştı.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, daha önce sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, ilk yüksek çözünürlüklü yerli ve milli gözlem uydusu İMECE’nin, yörüngeye yerleştiği andan itibaren görevini başarıyla icra ettiğini aktarmış ve Togg Teknoloji Kampüsü’nden aldığı bir fotoğrafı paylaşmıştı. Bakan Kacır’ın paylaşımında, uydunun, Bursa’nın Gemlik ilçesindeki Togg Teknoloji Kampüsü’nden aldığı fotoğraf bulunuyordu.

Teknoloji ve Gelecek programı yapımcısı ve moderatörü Şenol Vatansever, bugüne kadar 114 bölümde 442 konuk ağırladıklarını belirterek, “TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal’ın programımızda paylaşacağı fotoğrafları gördüğümde heyecanlandım ve gurur duydum. Togg Teknoloji Kampüsü’nden sonra tarihimizde çok önemli hatıraları olan 4 önemli fotoğraf daha paylaştığı için Sayın Mandal’a çok teşekkür ederiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Kacır başta olmak üzere İMECE uydusunda emeği geçen herkese teşekkürü bir borç biliriz” açıklamalarında bulundu.

Meta, Threads’in logosunun anlamını açıkladı

Meta’nın Threads uygulaması, lansmanından bu yana teknoloji dünyasında, hatta bağımsız birçok ortamda adeta gündemi beliriyor. Uygulamanın en çok konuşulan yönlerinden biri de logosu. Threads’in logosu, pek çok kişinin anlamı hakkında spekülasyon yapmasıyla birlikte çok fazla ses getirdi. 

Meta‘nın Twitter rakibi uygulaması Threads’in lansmanından bu yana, Instagram CEO’su Adam Mosseri, Threads’te aktif. Özellik güncellemeleri için kullanıcı önerilerine aktif olarak yanıt vermenin yanı sıra, Threads hikayesi hakkında birçok perde arkası bilgi paylaştı. Threads logosunun oluşturduğu çok sayıda soru nedeniyle, @Mosseri kısa süre önce Threads logosunun anlamını ve arkasındaki ilhamı açıklamak için Threads’e gitti.

Threads logosu, içinden dikey bir çizgi geçen bir daireden oluşan basit bir tasarım. Logo ilk bakışta “@” sembolü gibi görünse de tam olarak “@” sembolü değil. Logo, ona modern ve şık bir görünüm kazandıran Instagram’ın sans serif yazı tipinde.

Logonun anlamı ve ilham kaynağı

Mosseri, Threads logosunun anlamını tanıtan bir gönderi yayınladı. Threads logosunun, bir kişinin kullanıcı adını, bireysel bağımsızlığını ve sesini temsil eden klasik İnternet sembolü “@”dan türetildiğini söyledi. Logo, bir ileti dizisi başladığında oluşan döngüden esinlenerek “@” işaretini kesintisiz bir çizgi olarak yorumlanıyor. Logonun bu anlamı, bir Thread başladığında döngü olarak devam etmesi.

Logo, ona modern ve şık bir görünüm kazandıran Instagram’ın sans serif yazı tipinde tasarlandı. Meta, Threads logosunun Tamil alfabesinden ilham aldığını belirtti. Tamil alfabesi, Hindistan ve Sri Lanka’da konuşulan Tamil dilini yazmak için kullanılan bir yazı. Tamil alfabesi 12 ünlü ve 18 ünsüzden oluşur ve benzersiz ve karmaşık harf biçimleriyle biliniyor.

Bu Logonun çizgilerinin sanatçı tarafından elle çizilmediğini, Instagram’ın kendi yazı tipi Instagram Sans’a dayandığını belirtmekte fayda var. Yazı tipinin tamamı daire ve kare arasında bir şekilde tasarlanmış, bu da Threads Logo görünümünü sağlar. “Biraz kare yuvarlak gövde” şeklinde.

Threads logosu Tamilce “ம” (ma) harfine dayanıyor. “ம” harfi, Tamil dilinde “ma” olarak telaffuz edilen bir ünsüz. “ம” harfi, içinden dikey bir çizgi geçen bir daireden oluşuyor. Bu, Threads logosuna benziyor. Threads logosu, Tamilce “ம” harfinin basitleştirilmiş bir versiyonu ve ona temiz ve modern bir görünüm veriyor.

Tesla Supercharger diğer otomobillere uyacak mı?

0

Tesla Supercharger şarj standardına geçeceklerini açıklayan otomobil üreticilerinin sayısı giderek artıyor. Peki şarj bu, diğer marka araçlara başarılı şekilde uyacak mı?

Tesla sahibi olmayan tüm sürücülerin karşılaşacağı ilk büyük sorun, şarj kablosunun şarj bağlantı noktasına ulaşıp ulaşmadığı. Tamamen kapalı bir ekosistem olarak Tesla, elektrikli araçları için Supercharger deneyimini optimize edebildi. Yani tüm Tesla’ların şarj portları aynı yerde, bu da Supercharger’ların onlara ulaşmak için çok uzun kablolara ihtiyaç duymadığı anlamına geliyor.

Tesla Supercharger yeni modellere uyacak mı?

ADS-TEC ürün pazarlama ve iletişim Kıdemli Başkan Yardımcısı Dennis Mueller, Tesla’nın Supercharger’ları yeni gelenlere uyacak şekilde yeniden tasarlayıp tasarlamayacağına dair hiçbir fikrimiz yok. Ancak öyleyse, “şarj portunun her konumunu elde etmek için uzun kablolara ihtiyacınız var Uzun bir kablo, ağır oldukları anlamına gelir; çok fazla bakır maliyeti vb var” dedi.

Bu daha uzun kablolar sadece daha pahalı olmakla kalmıyor; ayrıca daha ağır ve daha hantal hale geliyor. Bir Electrify America veya Chargepoint (veya her kimse) hızlı şarj cihazında uğraşmanız gereken ağır kablolara katkıda bulunan gerçekten plastik CCS1 fişi değil; tüm o bakır kablolama işi kalıyor.

Neden fiş değiştirmenin şarj cihazlarını güvenilir hale getireceğini düşünüyoruz?

Son olarak, sadece fiş değiştiği için üçüncü taraf şarj deneyiminin şu an olduğundan daha iyi olup olmayacağı sorunu var. Mueller: “Burada Avrupa’da ve sanırım ABD’de farklı şarj donanımı üreticilerimiz var; farklı araba üreticilerimiz var. Bu, her iki tarafta da farklı yazılımlara sahip farklı ekosistemlerimiz olduğu anlamına geliyor. Bu da birçok arızaya neden oluyor.” Diyor. Bu arada Tesla, tespit ettiği arızaları kontrol edebilmek için kendi arabalarını, yazılımını ve şarj ekosistemini kontrol ediyor.

Mueller’e göre, diğer OEM’lerin 2024’ten önce yapacak çok işi var. Mueller: “Şu anda NACS’yi test eden bu otomobil üreticilerinin şarj seansında çok fazla kesinti yaşadıklarını biliyorum – yaklaşık yüzde 50, bunu düzeltmeniz gerekiyor” diyor. 

Öte yandan, şarj cihazının güvenilirliği giderek daha fazla şansa bırakılmıyor. Otoyollar boyunca DC hızlı şarj cihazlarına 5 milyar dolar harcanacak olan Ulusal Elektrikli Araç Altyapısı (NEVI) programı, düzenlemeleri karşılamak için fiş seviyesinde yüzde 97 çalışma süresi gerektiriyor.

Mikrodalgaları engelleyen malzeme için yeni özellik

0

Mikrodalgaları engelleyen malzeme kızılötesi ısıyı da engelleyerek şeffaftan yarı saydam yapıya geçiyor.

Araştırmacılar sadece mikrodalgaları engellemekle kalmayıp aynı zamanda kızılötesi ve ışığı da engelleyebilen mikrodalgaya dayanıklı bir malzeme yaratmayı başardı. Ek olarak, bu yeni malzeme şeffaf bir duruma geçerek kızılötesi ve mikrodalgaların geçmesine izin veriyor.

Raporlara göre, malzeme, yarı saydamdan opak ve geri dönüş yapabilen kalamar derisinin özelliklerinden ilham aldı. Bu yeni malzemenin elektroniği koruyabilen ve binaları daha enerji verimli hale getirebilen “gizli” malzemeler oluşturmak için yararlı olabileceği düşünülüyor.

Bu malzeme, onu nasıl esnettiğinize veya daralttığınıza bağlı olarak farklı şekilde çalışıyor. Aslında bunu yapabilen bir malzemeyi ilk kez görmüyoruz. Daha önce, mikrodalgalar gibi elektromanyetik emisyonları engelleyebilen malzemelerin yanı sıra kızılötesi ışığı engelleyebilen malzemeler geliştirildi.

Gümüş nanoteller kullanılıyor

Bununla birlikte, her ikisini de engelleyebilecek tekil bir malzeme görmek, elektrik ve askeri dünya için olası sonuçları nedeniyle heyecan verici. Araştırmacılar, “görünür-mikrodalga bantları koruma ve bunların geçmesine izin verme arasında hızlı bir şekilde geçiş yapabilen yumuşak bir filmde iletken bir ağ ile yüzey yapılarını entegre etmek” istediklerini söylüyor. Araştırmayla ilgili bir makale, keşfi biraz daha derinlemesine detaylandırıyor. Araştırmacılar, nanotellerden ve gerilmiş elastomerlerden oluşan iki katmanlı bir film oluşturarak teknolojiyi kullandı. Buradan, malzemenin yüzeyinde küçük çatlaklar ve kırışıklıklar oluşturmak için gerdiler ve daralttı. Malzemenin ne kadar esnediği veya büzüldüğüne bağlı olarak engellediği şeyi değiştirmesine izin veren işte bu çatlaklar ve kırışıklıklar. Güneş ışığına ihtiyaç duymayan güneş filmi gibi araştırmacıların ortaya çıkardığını gördüğümüz diğer bazı harika teknolojilerle birlikte kullanıldığında, bu tür malzemeler bir dizi potansiyel uygulama ile parlak bir geleceğe işaret ediyor gibi görünüyor.

Şimdi, Çinli araştırmacılardan oluşan bir ekip, bu son teknoloji malzemelerin faydalarını ışığı, IR’yi, mikrodalgaları ve diğer EM emisyonlarını engellemesi veya geçmesine izin vermesi emredilebilen tek bir süper malzemede birleştirdiklerini söylüyor. Ekip, tüm bu şaşırtıcı özellikleri içeren sihirli malzemelerini geliştirmek için önce bu belirli özellikleri cam ve diğer malzemelerden oluşan bir alt tabakaya aşılamak için kullanılan mevcut yöntemleri inceledi. Saydam ve opak durumlar arasında geçiş yapabilen pencerelerin tipik olarak camın içine bir elektrik akımı altında kırışan küçük yapılar yerleştirdiğini çabucak belirledi. Ayrı olarak, EM ve IR emisyonlarını başarıyla bloke eden malzemeler genellikle bir temel malzemeye gömülü mikroskobik gümüş nanoteller kullanıyor.