SBC’den yatırım alan Pooly, Amerika’ya açılıyor

İstanbul merkezli paylaşımlı ulaşım uygulaması Pooly, Amsterdam merkezli SBC’den aldığı yatırımla ilk yatırım turunu başarıyla tamamladı. Yatırım sonrasında hedef büyüten Pooly, aynı zamanda Yale Üniversitesi ile yaptığı anlaşma çerçevesinde 2024 yılının ikinci çeyreğinde Amerika pazarına da giriş yapmayı planlıyor.

Geçtiğimiz yıl Berat Ufukcan Temel ve Onur Çelik tarafından kurulan Pooly, yapay zeka tabanlı carpooling (ortak araç kullanımı) hizmeti sunuyor. Aynı rota üzerinde hareket eden sürücüler ve yolcuları bir araya getiren platform, bu yılın Nisan ayında kullanıcılara açıldı. Sistem, kullanıcıların hem sürücü hem de yolcu olarak fayda sağlamasına imkan tanıyor.

Pooly
Pooly kurucuları Berat Ufukcan Temel ve Onur Çelik

Yatırımın hemen ardından Pooly, önümüzdeki üç ay içinde SBC’nin Amsterdam merkezli hızlandırma programına katılacak. Bu süre zarfında Türkiye’deki üniversite kampüslerinde operasyonlarını hızlandırmayı ve ekibini genişletmeyi hedefleyen girişim, Yale ile yaptığı anlaşma sayesinde Amerika pazarına da adım atmaya hazırlanıyor.

Kurucu ortaklar yatırım sonrası yaptıkları açıklamada, “İstanbul gibi her gün 18 milyon yolculuğun yapıldığı bir şehirde, yenilikçi ve çevreci modelimizle ulaşım problemlerini çözmeyi hedefliyoruz. Isı haritaları ile kullanıcılarımızın ulaşım alışkanlıklarını analiz ediyor ve bu verilerle yeni çözümler üretmeyi planlıyoruz. Boğaziçi, Bocconi, Yale, TUM gibi prestijli üniversitelerden gelen çekirdek ekibimizi, öğrenmeye ve hızla büyümeye açık yeni ekip arkadaşlarıyla genişletmeyi umuyoruz” ifadelerini kullandılar.

Pooly’nin gelecekte ne gibi yenilikler getireceği ve global pazarda nasıl bir iz bırakacağı merakla bekleniyor.

Elon Musk, Tesla canlı yayınında kaş yapayım derken göz çıkardı!

Tesla, son anda kontrolün ele alınması ve manuel olarak yapılan müdahale ile durdu. Musk, sürücü koltuğundayken demoyu canlı olarak yayınlıyordu ve Tesla’nın gelişmiş sürücü yardımı teknolojisi kurallarını ihlal ediyordu.

Yaklaşık 45 dakikalık video, Tesla’nın henüz müşterilere açıklanmamış olan gelişmiş sürücü destek teknolojisinin v12’sinin hünerini göstermeyi amaçlıyordu.

19. dakika civarında, araç Palo Alto’da kırmızı ışıkta hızlanmaya çalışırken Musk direksiyonu almak zorunda kalıyor. Araç trafik sinyalini yanlış okumuş ve yanlış zamanda kavşaktan ilerlemeye çalışmış gibi görünüyordu. 

Tesla otopilot verileri

Musk, sürücü koltuğunda akıllı telefonunda çekimlerken, aracın birkaç döner kavşaktan ve inşaat bölgesinden nispeten kolaylıkla geçtiği görülüyordu. Musk, yayın ile FSD’nin v12’sinin “tamamen AI ve kameralar” ile olacağını ilk kez açıkladı. Tesla’nın kendi kendine sürüş teknolojisine yaklaşımı, lidar ve radar da dahil olmak üzere çeşitli sensörler kullanan diğer birçok şirketten ayrılıyor, Tesla sadece kameralar kullanıyor.

Ancak Musk’ın trafik ışığına müdahale etmek zorunda kaldığı an, Tesla’nın otonom sürüşe yaklaşımının yetersiz ve pervasız olduğunu söyleyen eleştirmenler tarafından şimdiden kullanılmaya başlandı.

Musk ayrıca Tesla’nın sürücülerin FSD kullanırken nasıl davranmaları gerektiğine dair kendi kurallarını da ihlal ediyor. Musk, sürücü koltuğundan kendisini filme ederek ve sürüş sırasında Twitter yorumcularıyla etkileşime girerek, sürücülere her zaman ellerini direksiyon boyunduruğunda tutmalarını tavsiye eden kendi şirketinin yönergelerini görmezden geliyor. 

Musk, FSD’nin sürücülerin sürücü yardımı özelliğini kullanırken yola dikkat etme ihtiyacını vurgulamak için beta yazılım olarak test edildiğini söyledi. Ancak bazıları, beta etiketinin Tesla’nın bir kaza durumunda yasal sorumluluktan kaçınmasına izin verebileceğini belirtti.

Video ayrıca kalitesiz ve genellikle grenli. Dikey ve yatay çekimler arasında düzenli olarak geçiş yapıyor. Ve Musk sık sık, birinin görüntüleri daha ilginç hale getirmek için düzenleyebileceğini umduğunu söylüyor.

Buradaki daha geniş bağlam, federal hükümetin Tesla’nın otoyol sürücüsü yardımcı özelliği Autopilot ile ilgili iki yıllık soruşturmasının sona yaklaştığı ve bu da Musk’ın videoyu provokasyon olarak yayınlamasına neden olabilir.

Musk’ın sürüşünü canlı yayınlamasından bir gün önce Reuters, Ulusal Karayolu Trafik Güvenliği İdaresi’nin Tesla araçlarının bir düzineden fazla kazaya ilişkin soruşturmasını çözmeyi planladığını bildirdi. Hükümet, Tesla’nın değerlemesini etkileyebilecek olan Otopilot’u ve dolayısıyla FSD’yi geri çağırmaya zorlayabilir ve bunun çoğu şirketin yakın gelecekte müşterilerine tam özerklik sunacağına dair sözüne bağlıdır.

Microsoft, yapay zeka silah haline getirilebilir diyor!

0

Microsoft’un başkanı ve başkan yardımcısı Brad Smith özel bir röportajda, yapay zekanın silah haline getirilebileceğini ve insanlar tarafından dizginlenmesi gerektiğini söyledi. Yapay zeka silah haline gelirse, önlenemez bir yıkıma neden olabilir.

Smith, yayınlanan röportajda “Şimdiye kadar icat edilen her teknolojinin hem bir alet hem de bir silah olma potansiyeline sahip olduğunu düşünüyorum. Yapay zekanın insan kontrolüne tabi kalmasını sağlamak zorundayız. Yapay zekayı örneğin kritik altyapıyı otomatikleştirmek için kullanmayı düşünen hükümet, ordu veya herhangi bir kuruluş olsun, kontrolün insanların elinde olduğundan emin olmalıyız, işleri yavaşlatabiliriz veya kapatabiliriz” dedi.

Yapay zekanın işler üzerindeki etkisi

Dünyanın dört bir yanındaki teknoloji liderleri, yapay zeka destekli üretken sohbet robotu ChatGPT’nin insan benzeri tepkiler üretme yeteneği nedeniyle popülaritesinin artmasının ardından yapay zekanın riskleri konusunda uyarıda bulundu. Üretken yapay zeka, metin, resim, kod ve daha fazlası gibi içerik üretebilen bir tür yapay zeka teknolojisi. ChatGPT’nin sahibi OpenAI’nin CEO’su Sam Altman, Google’ın yapay zeka kolu DeepMind ve Microsoft’tan yöneticilerle birlikte Mayıs ayında yapay zekanın nükleer savaşla eşdeğer bir insan neslinin tükenme riski oluşturduğu konusunda uyardı  ve bu risklerin azaltılması gerektiğini vurguladı.

Tesla CEO’su Elon Musk, Apple kurucu ortağı Steve Wozniak ve birkaç teknoloji lideri  de yapay zeka laboratuvarlarını, OpenAI’nin en yeni büyük dil modeli olan GPT-4’ü aşmak için eğitim sistemlerini durdurmaya çağırdı.  Ayrıca bu tür ileri gelişmelere altı aylık bir ara verilmesi çağrısında da bulundu.

Smith, Yeni Delhi’de düzenlenen Business 20 Zirvesi’nin oturumda: “İşte bu yüzden sadece şirketlerin doğru olanı yapmasını değil, aynı zamanda güvenlik ihlallerinin olmasını sağlayacak yeni yasa ve düzenlemeleri de savunduk. Bunun gerekliliğini başka yerlerde de gördük. Yani elektriğin devre kesicilere bağlı olduğunu hayal edin. Acil durum freni olduğunu bilerek çocuklarınızı okul otobüsüne bindiriyorsunuz. Bunu daha önce başka teknolojiler için de yapmıştık” dedi.

Bu arada yapay zekanın patlayıcı büyümesi, çalışanların işlerinin teknolojinin yerini alabileceğinden endişe etmesine neden oluyor.

Goldman Sachs’ın Mart ayındaki bir raporu , üretken yapay zekanın dünya çapında 300 milyon kadar işi etkileyebileceğini söyledi. Yatırım bankası, etkilenen mesleklerdeki iş yükünün yüzde 25 ila yüzde 50’sinin değiştirilebileceğini belirterek, fiziksel emek gerektiren işlerin önemli ölçüde etkilenme olasılığının daha düşük olduğunu da sözlerine ekledi.

Anadolu Vakfı, burs programı ile gençlere destek veriyor

0

Anadolu Vakfı’nın 2023-2024 Eğitim ve Öğretim Yılı Burs Programı’na başvuru süreci başlıyor. Bugüne kadar 30 binden fazla öğrenciye burs yoluyla eğitim desteğinde bulunan Anadolu Vakfı’nın karşılıksız eğitim desteğinden yararlanmak isteyen üniversite öğrencileri, 1-30 Eylül 2023 tarihleri arasında www.anadoluvakfi.org.tr adresinden online olarak başvuruda bulunabilecek. 

Anadolu Vakfı desteğinin kapsamı sadece maddi değil

Anadolu Vakfı Genel Müdürü Evrim Hizaler

Burs Programı kapsamında gençlere sunulan desteğin kapsamı maddi desteğin ötesine geçiyor. Anadolu Vakfı Genel Müdürü Evrim Hizaler: “Anadolu’nun en büyük zenginliği çeşitlilikten kaynaklanıyor. Biz de Anadolu’nun Vakfı olarak, çeşitlilik ve kapsayıcılık ilkelerimizle, Türkiye’nin 81 ilinden, mühendislikten tıbba, temel bilimlerden görsel ve işitsel sanatlara kadar, hemen her branşta uzmanlaşmak isteyen öğrencilere destek olmak için 45 yıldır çalışıyoruz. Ülkemizin çok çeşitli bölgelerinde fırsat eşitliğinden yoksun bir şekilde ve dezavantajlı koşullarda eğitim gören yetenekli gençlerimizin tek ihtiyacının maddi destek olmadığı bilinciyle hareket ediyoruz. Gençlerimize ‘Geleceğin için Buradayız’ diyor, onlara yönelik desteğimizi sadece maddi katkı sağlamaktan ibaret görmüyoruz. Burs sağlamanın yanı sıra Anadolu Vakfı Akademi ile hayata geçirdiğimiz eğitim ve gelişim programları ile bursiyerlerimizin kişisel gelişimlerine ve kariyerlerine destek vermek üzere çok yönlü çalışmalar yürütüyoruz. Gençlerin hayata hazırlanmaları için ihtiyaç duydukları nitelikli bilgi, eğitim ve rehberlik desteğini sağlıyoruz. Böylece, hayata hazırlandıkları ve desteğe en çok gereksinim duydukları dönemde doğru ve nitelikli rehberlik almalarını amaçlıyoruz. Bu doğrultuda sunduğumuz eğitimler, mentorluk ve koçluk programları, sosyal etkinlikler ve staj fırsatları da bu yaklaşımımızı ortaya koyuyor.”  

Geleceğimiz için eğitimi ve gençleri destekliyoruz

Anadolu Vakfı Akademi, gençlere yönelik özel olarak hazırlanan eğitim ve gelişim destekleri ile Anadolu Vakfı’nın eğitime desteğini farklılaştıran en önemli programlardan birini oluşturuyor. Anadolu Vakfı bursiyerleri, bu zengin program içeriği sayesinde gelişimlerine önemli katkılar yapacak bilgi, beceri ve rehberlikten yararlanıyor. Evrim Hizaler konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Gençlerin kişisel gelişimlerine önemli katkılar sağlayacak eğitim programları ve seminerler ile gençlerimizin hayata çok daha donanımlı bir şekilde hazırlanmalarına yardımcı oluyoruz. Anadolu Vakfı olarak bursiyer gençlerimize aynı zamanda ‘mentorluk’ ve ‘koçluk’ desteği sunuyor, onları sosyal aktivitelerle buluşturuyor, geleceklerini kurma yolunda adımlarını çok daha yüksek bir özgüven ve kararlılıkla atmalarına destek olmayı amaçlıyoruz. Anadolu Grubu bünyesindeki şirketlerin üst düzey yöneticileri ve mezun bursiyerlerimiz başta olmak üzere iş dünyasından yüzlerce seçkin lider, gençler “yaşamlarına yön verirlerken onlara destek oluyorlar.”

Gençlere destek, mezuniyet sonrasında da sürüyor

Evrim Hizaler, “Anadolu Vakfı olarak bursiyerlerimizi öğrencilikleri sırasında olduğu gibi mezuniyet sonrasında da desteklemeye devam ediyor, iş hayatındaki ilk adımlarını attıkları bu kritik dönemde de onlara destek veriyoruz. Anadolu Grubu şirketlerindeki staj programlarına katılım fırsatları, iş olanakları, mezuniyet sonrasına özel koçluk ve mentorluk destekleri ile çeşitli etkinlik ve gönüllülük programlarının da aralarında olduğu çeşitli olanaklar sunuyoruz. Tüm bunlar, Anadolu Vakfı burs programını farklılaştıran ve gelişim programlarımızı destekleyen unsurlar arasında yer alıyor. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da toplumuzun ve gençlerimizin gelişimine çok yönlü katkılar sağlamaya, insanların yaşam kalitesini artırmaya devam edeceğiz. Bu hedeflerimiz doğrultusunda gençlerimizin hayata daha donanımlı başlamalarını sağlama hedefiyle yatırımlarımızı ve çalışmalarımızı kesintisiz olarak sürdüreceğiz.” dedi.

GPS sinyalsiz çalışan dron teknolojisi!

0

Çinli araştırmacılar, insansız hava araçlarının (İHA’lar) küresel konumlandırma sistemi (GPS) “reddedilen” ortamlardaki hedeflere manevra yapmasını, bunları yakalamasını ve potansiyel olarak saldırmasını sağlayan yeni bir yöntem geliştirdi. Engineering dergisinin Temmuz sayısında yayınlanan teknik, düşman varlıklara “kilitlenmek” için “görüntü tabanlı görsel servo” (IBVS) kullanılmasını öneriyor. Araştırmacılar, bu yöntemin hızlı hareket edenleri bile hedef almak için kullanılabileceğini öne sürüyor. GPS sinyalsiz çalışan dron savunma sanayinde önemli bir yenilik anlamına geliyor.

GPS’siz dron operasyonu

İlginç olsa da, tekniğin arkasındaki prensipler 1980’lerden beri biliniyor. Örneğin, Defense One’ın belirttiği gibi robotlar, nesneleri hedeflemek için yıllardır kamera verilerini kullanıyor. Ancak bilgisayar işleme, algoritmalar ve kamera sensörlerindeki gelişmeler, robotların masa tenisi oynamak gibi karmaşık görevleri etkili bir şekilde “görebildiği” ve gerçekleştirebildiği bir noktaya ulaştı.

GPS tarafından reddedilen bu yeni işlevsellik, elektronik savaşın yaygınlaştığı askeri dronlarda büyük olasılıkla kendine bir yer bulacak. Bununla birlikte, GPS’in yasak olduğu bölgelerdeki hedefleri tespit etmek ve takip etmek kullanışlı olsa da çoğu durumda insan operatörlerin hâlâ “öldürme komutunu” vermesi gerekiyor. New America’da teknoloji ve güvenlik uzmanı olan Peter Singer, bunun değişmek üzere olabileceğini söylüyor. İnsan kontrollü dronların karmaşık hackleme ve karıştırma teknikleri nedeniyle daha az etkili hale gelmesi nedeniyle, yapay zeka (AI) ve dron özerkliğinin artan kullanımının hızla gerekli hale geldiğini belirtiyor. GPS sinyalsiz çalışan dron teknolojisi, bu alanda önemli bir yenilik olacak.

Defense One’a yaptığı açıklamada Singer, Çin Komünist Partisi’nin katı sansürcülerinin bazen teknoloji politikası hakkındaki resmi parti belgeleri ve robot savaş doktrini hakkındaki askeri dergi makaleleri dahil olmak üzere görünüşte hassas bilgilerin gizli olmayan ortamlarda üst düzey liderliğin ötesine geçmesine izin verdiğini açıkladı. Singer: “Diğer mesajlar, iç hedef kitlesinde gurur yaratmayı ve hatta dış düşmanları caydırmayı amaçlayan yeni teknoloji gelişmelerinin vurgulanması ve savunma yeteneklerinin duyurulması sırasında bilgileri açığa çıkarıyor” dedi.

Açıkçası Çinli bilim insanlarının da çalışmalarının küresel farkındalığını sağlamak için mesleki nedenleri var. Ayrıca Singer, bu yayınların Çin silahlarının değerini potansiyel üçüncü taraf alıcılar açısından artırabileceğini de sözlerine ekledi.

TT Ventures Avrupa’nın en büyük fonlarından DTCP ile anlaştı

0

TT Ventures bu anlaşmayla, Fon’un bünyesindeki önemli girişimleri Türkiye’ye getirmeyi, aynı zamanda mevcut yatırım portföyü ile Türk Telekom ve grup şirketlerinin dijital ürün ve servislerinin, DTCP içinde yer alan teknoloji şirketleri, yabancı yatırımcılar ve telekomünikasyon şirketleri ile iş birliği yapmasını sağlamayı hedefleniyor.  

TT Ventures ile Digital Transformation Capital Partners (DTCP) yatırım anlaşması imzaladı. TT Ventures, Deutsche Telecom’un da ana yatırımcıları arasında olduğu, içerisinde SK Telecom, Softbank gibi önemli kurumların ve fonların bulunduğu ‘DTCP Growth Equity III SCSp SICAV-RAIF’ Fonu’na yatırım yaptı. TT Ventures, global anlamda dünyada teknoloji girişimlerine yatırım yapan ve içerisinde yatırımcı olarak önemli telekomünikasyon ve teknoloji şirketlerinin de yer aldığı fona yatırım yaparak, iş birliğinin yanı sıra finansal getiri sağlamayı hedefliyor. 2022 sonu itibariyle farklı yatırımcıların katıldığı ve bağımsız bir yatırım komitesine sahip olan TT Ventures GSYF ile yatırım modelini ve hedeflerini değiştiren TT Ventures globaldeki çalışmalar ile de girişimci dostu yapısını güçlendirmek için hız kesmeden çalışmaya devam ediyor. Ayrıca önemli girişimlerin Türkiye’ye getirilmesi ve Türkiye’deki girişimlerin de yurt dışında yatırım fırsatı yakalaması ve global müşteriler elde etmesi amaçlanıyor. Yatırıma ek olarak, TT Ventures’ın mevcut yatırım portföyü ile Türk Telekom ve grup şirketlerinin dijital ürün ve servislerinin DTCP ve DTCP içinde yer alan teknoloji şirketlerine, yabancı yatırımcılara ve telekomünikasyon şirketleri ile iş birliği kurması, yatırım ve satış imkanlarının değerlendirilmesi amacıyla bir iş birliği anlaşması imzalandı. 

Girişimler için dünyaya açılan bir köprü olmak istiyoruz

TT Ventures Genel Müdürü Muhammed Özhan

TT Ventures Genel Müdürü Muhammed Özhan, “TT Ventures olarak, girişimlere büyümenin kapılarını açmak ve girişimcilik ekosistemini büyüterek Türkiye’yi geleceğe taşımak amacıyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Yerli girişim ekosistemini globale taşıyacak çalışmalarımızın bir adımı olarak geçtiğimiz yıl TT Ventures Girişim Sermayesi Yatırım Fonu’nu hayata geçirdik. Bu fon ile; büyüme potansiyeli yüksek, teknoloji odaklı girişimlere yatırım yapmayı; fonun yatırımcılarına da stratejik ve finansal fayda sağlamayı amaçlıyoruz. Bununla birlikte küresel düzeyde bir yapıya ulaşmak hedefi ve girişimleri dünyaya bağlayan bir köprü olma motivasyonuyla San Francisco’da TT Ventures Ofisimizi açtık. Bu anlamda; Digital Transformation Capital Partners ile imzaladığımız anlaşma finans getirisi sağlamanın yanı sıra Türk girişimlerin yurt dışına açılması için büyük anlam taşıyor. Anlaşma ile yurtdışındaki önemli girişimleri de Türkiye’ye kazandırmayı hedefliyoruz” dedi.

DTCP Yönetici Ortağı Thomas Preuss 

DTCP Yönetici Ortağı Thomas Preuss ise konuya ilişkin şunları söyledi: “TT Ventures’ın DTCP’nin üçüncü Büyüme Sermayesi Fonu’na katılımını memnuniyetle karşılıyoruz. Bu yatırım, teknolojinin ekonomileri ve küresel iş ortamını şekillendirmedeki önemli rolünün giderek daha fazla kabul gördüğünü vurguluyor. Türk Telekom’un inovasyonu destekleme taahhüdü, misyonumuzla kusursuz bir şekilde örtüşmektedir. Türk Telekom ile birlikte teknolojik ilerlemeyi teşvik etmeye ve sınırları aşan başarı hikayeleri geliştirmeye hazırız. Avrupa’da B2B yazılımına odaklanan en büyük uzman ekiplerden biri olarak, hızla büyüyen B2B yazılım ekosistemindeki seçkin girişimcilere ve kategori liderlerine destek olmayı sürdürmek ve yatırımcılarımız için cazip ortak yatırım fırsatları yaratmaktan heyecan duyuyoruz.”

Avrupa’nın en büyük fonlarından biri

İlk fon toplama turunda 300 milyon dolar toplayan DTCP Growth Equity III Fonu, stratejisini; bulut tabanlı iş çözümleri, SAAS olarak hizmet sunan siber güvenlik, web 3.0, yapay zekâ, finansal teknolojiler ve bulut tabanlı altyapı çözümlerine sahip erken aşama ile büyüme aşamasındaki girişimlerine yatırım yapma şeklinde belirledi. DTCP büyüme fonları, 2015 yılından beri global ölçekte büyüme potansiyeli yüksek, dijital transformasyon ve dijital altyapı girişimlerine yatırım yapıyor.  

16 girişime yatırım yaptı

Türk Telekom’un Kurumsal Girişim Sermayesi Şirketi olarak 2018 yılında kurulan TT Ventures, bugüne kadar sağlık, enerji, eğitim, yapay zekâ ve telekomünikasyon alanında faaliyet gösteren 16 şirkete yatırım yaptı. İş birliği kapsamında, portföyünde yer alan bu 16 girişim yatırımını DTCP’ye tanıtarak, global iş birliği fırsatları da arayacak.

Tesla süper bilgisayar yapıyor!

Tesla, merakla beklenen süper bilgisayarını piyasaya sürecek. Makine, çeşitli yapay zeka uygulamaları için kullanılacak ancak küme o kadar güçlü ki, zorlu yüksek performanslı bilgi işlem (HPC) iş yükleri için de kullanılabilir. Aslında Nvidia H100 tabanlı süper bilgisayar dünyanın en güçlü makinelerinden biri olacak. Tesla süper bilgisayar ile beklentileri gün geçtikçe artırıyor.

Tesla’nın yeni kümesi, teknik hesaplama için 340 FP64 PFLOPS ve yapay zeka uygulamaları için 39,58 INT8 ExaFLOPS’luk en yüksek performansı sunacak olan 10.000 Nvidia H100 hesaplama GPU’sunu kullanacak. Aslında Tesla’nın 340 FP64 PFLOPS’u, dünyanın dördüncü en yüksek performanslı süper bilgisayarı olan Leonardo’nun sunduğu 304 FP64 PFLOPS’tan daha yüksek.

Tesla için yeni bir alan

Tesla, yeni süper bilgisayarıyla, tam otonom sürüş (FSD) teknolojisini her zamankinden daha hızlı eğitmek için bilgi işlem yeteneklerini önemli ölçüde geliştiriyor. Bu, Tesla’yı yalnızca diğer otomobil üreticilerine göre daha rekabetçi hale getirmekle kalmayacak. Aynı zamanda şirketi dünyanın en hızlı süper bilgisayarlarından birinin sahibi yapacak.

Tesla Yapay Zeka Altyapısı ve Yapay Zeka Platform Mühendisliği Müdürü Tim Zaman: “Gerçek dünyadaki video eğitimi nedeniyle, dünyadaki en büyük eğitim veri kümelerine ve 200 PB’nin ötesinde sıcak katman önbellek kapasitesine sahip olabiliriz. Bu, LLM’lerden çok daha büyük bir mertebe” dedi.

Yeni H100 tabanlı küme Tesla’nın eğitim hızını önemli ölçüde artırmaya hazırlanırken, Nvidia bu GPU’lara olan talebi karşılamakta zorlanıyor. Sonuç olarak Tesla, özel tasarımlı, yüksek düzeyde optimize edilmiş çip sistemi üzerine kurulu kendi süper bilgisayarı Dojo’yu geliştirmek için 1 milyar doların üzerinde yatırım yapıyor.

Dojo, yalnızca FSD eğitimini hızlandırmakla kalmayacak, aynı zamanda Tesla’nın tüm araç filosu için veri işlemeyi de yönetecek. Tesla, Nvidia H100 GPU kümesini Dojo ile birlikte eşzamanlı olarak çevrimiçi hale getiriyor. Bu, şirkete otomotiv endüstrisinde benzersiz bilgi işlem gücü sağlayacak bir hamle. Elon Musk kısa süre önce Tesla’nın 2023’te yapay zeka eğitimine 2 milyar dolardan fazla, 2024’te ise özellikle FSD eğitimi için hesaplamaya 2 milyar dolar daha harcamayı planladığını açıkladı. Bu, Tesla’nın hesaplama darboğazlarının üstesinden gelme konusundaki kararlılığının altını çiziyor ve rakiplerine göre önemli avantajlar sağlamalı.

Drone ile para kazanmak

0

Drone fotoğrafçısı olarak havadan fotoğraf ve video çekimi günümüzün en popüler konuları arasında yer alıyor. Drone fotoğrafçılığı hizmetlerinin 2023 yılında 617.6 milyon dolar değerinde olduğu tahmin ediliyor. 2033 yılına kadar yaklaşık 3.5 milyar dolara ulaşacak. Drone ile para kazanmak artık daha kolay hale geliyor.

Anketler, denetimler ve diğer fırsatlar drone pilotları için en çok talep edilen görevlerden bazıları. Emlak, tarım veya düğün fotoğrafçılığı yüksek talep görüyor. Bu taleple birlikte profesyonel drone pilotlarına da aynı derecede ihtiyaç duyuluyor.

Drone ile para kazanmak için yöntemler

Tarımda drone’lar

Tarımda drone işi özellikle teknik açıdan dikkat çekiyor. Hava fotoğrafçılığıyla mahsul büyümesini etkileyen sorunları tespit edilebiliyor. Yabani ot tespiti yapılabiliyor ve büyüme süreci kontrol edilebiliyor. Mavic 3 Multispectral gibi özel drone’larla, mahsullerin ne kadar güneş ışığı aldığı görülebiliyor. Büyümeleri için yeterli besin olup olmadığını ölçmek mümkün. Bu bilgi, mahsullerini nasıl tedavi edecekleri konusundaki kararlar için kullanılıyor. Böylelikle bu, işletme maliyetlerini azaltır, mahsul kalitesini artırır ve verim oranını artırıyor.

Araştırma ve haritalama için drone’lar

Drone’lar, yukarıdan veri yakalama yetenekleriyle araştırma ve haritalama endüstrisinde devrim yaratıyor. Drone’lar inşaat sahası planlamasından bakımına kadar bilinçli karar almayı sağlıyor.. Drone’lar geleneksel araştırma yöntemlerinden daha üstün. Çünkü insanların erişemediği görüş noktalarından hızla veri elde edebiliyor. İnsan operatörlerin tehlikeli veya ulaşılması zor konumlara fiziksel olarak erişme ihtiyacını ortadan kaldırabilir. Karşılaştırılabilir verileri önemli ölçüde daha kısa zaman dilimlerinde yakalayabilir.

İnşaatta drone’lar

İnşaat ve proje yönetiminde drone ölçümleri, inşaat hatalarını, ihmalleri ve yeniden çalışmayı azaltıyor. Yapı Bilgi Modellemesi (BIM) bağlantılı kritik veriler sağlayabiliyor. BIM, yüklenicilerin projelerinin ilerleyişini görüntülemelerine olanak tanıyan bir dijital planlama teknolojisi. Drone’lar bu sistem için sürekli olarak doğru verileri toplamak için mükemmel bir araç.

İlk müdahale ekipleri, afet yardımı ve arama kurtarma görevlerinde 3D haritalar oluşturmayı, mağdurları aramayı sağlıyor. Termal kameralı bir drone, insanları siste, bitki örtüsünde, tozda veya dumanda bile net bir şekilde gösteriyor. Bu, ilk müdahale ekiplerinin, insan gözünün tespit edemediği durumlarda bile bireylerin yerini bulmasını çok daha kolay hale getiriyor. Üstelik termal görüntüleme, gece görüşü gibi diğer düşük ışıklı kamera teknolojilerine göre çok daha uzak mesafeleri görebiliyor.

iPad Pro ve Magic Keyboard detayları ortaya çıktı

0

Tablet pazarının lider isimlerinden biri olan Apple, iPad Pro serisini güncellemeye hazırlanıyor. Güvenilir kaynaklardan gelen bilgilere göre, yeni iPad Pro ve Magic Keyboard modelleriyle ilgili detaylar netleşiyor. Apple, geçmişte olduğu gibi bu sefer de tablet deneyimini bir üst seviyeye taşımaya hazırlanıyor. İşte sızdırılan bilgilerin öne çıkan noktaları:

Apple’ın geçtiğimiz yıllarda M serisi işlemcilerle güçlendirdiği iPad Pro serisi, Magic Keyboard aksesuarı ve iPadOS güncellemeleri ile büyük ilgi gördü. Şimdi ise yeni iddialar, Apple’ın gelecek nesil iPad Pro modelleri ile bilgisayar ve tablet arasındaki farkı daha da azaltacağını gösteriyor.

Bloomberg’in güvenilir teknoloji analisti Mark Gurman, son yazısında Apple’ın yeni iPad Pro modelleri hakkında önemli bilgiler paylaştı. Gurman’a göre, Apple OLED ekranlı M3 işlemcisini kullanan iPad Pro modelleri üzerinde çalışıyor. Bu modeller, sırasıyla J717, J718, J720 ve J721 kod adlarına sahip olacak. Yenilenmiş Magic Keyboard klavyesi ile birleştirilen bu modeller, iPad’in kullanımını dizüstü bilgisayara benzetecek. Yeni klavyeler, daha geniş bir trackpad ile gelecek ve cam yapısı sayesinde iPad Pro’ya şık bir görünüm kazandıracak. Bu sayede, yeni nesil Magic Keyboard, MacBook’a benzer bir deneyim sunacak. Ancak, yeni Magic Keyboard’un mevcut iPad Pro ve iPad Air modelleriyle uyumluluğu hakkında henüz net bir bilgi bulunmuyor.

M3 işlemcili yeni iPad Pro ailesinin tanıtım tarihi henüz kesinleşmedi. Kaynaklara göre, Apple M3 işlemcisini öncelikle MacBook Air, iMac ve Mac mini modellerinde kullanacak. Bu nedenle, yeni nesil iPad Pro’nun en erken gelecek yıl içerisinde tanıtılması bekleniyor. Ayrıca, ortaya atılan iddialara göre, Apple’ın yeni nesil iPad Pro serisi için ciddi bir fiyat artışına gitmesi bekleniyor.

Yenilenmiş iPad Pro ve Magic Keyboard modellerinin piyasaya sürülmesi merakla bekleniyor. Teknoloji tutkunları, Apple’ın tablet ve dizüstü deneyimini bir araya getiren bu yeni ürünleri ile neler sunacağını heyecanla bekliyor.

Microsoft, Bing Chat için harekete geçti! Kullanımı yaygınlaşacak

Stratejisinin bir kısmı, Bing AI gibi diğer ürünlerinin kullanımını Microsoft Edge ile sınırlamaya odaklanmış gibi görünüyor.

Örneğin Google Chrome kullanıcıları, masaüstü tarayıcılarında ChatGPT destekli araca erişemedi ancak bu resmi olarak değişti. Birkaç ayrıntıyla desteği yavaşça kullanıma sunduktan sonra, Bing AI Chat artık Chrome masaüstü tarayıcısında yaygın olarak destekleniyor.

Son Kararlı Kanal güncellemesi itibariyle Microsoft, Bing Chat ve Bing Chat Enterprise’ın artık Mac, Windows ve Linux için Chrome masaüstünde desteklendiğini söylüyor. Ayrıca, masaüstü ve mobil için diğer tarayıcılar için destek geldiğini, ancak herhangi bir zaman çizelgesi sunulmadığını da ekliyor.

Microsoft yapay zeka

Bir Chrome masaüstü tarayıcısında bing.com’u ziyaret ettiğinizde, ekranın üst kısmında Bing Chat seçeneği görünüyor. Tıklandığında, ekran botun sizden bir sorgu girmenizi istediği bir sohbet penceresine dönüşüyor ve yanıt, yapay zekanın bilgiyi nereden türediğini göstermek için bir dizi alıntı içeriyor.

Google, AI cephesinde Microsoft ile özellikle rekabet halinde olan birçok şirketten biri. Bu ayın başlarında, Google’ın rakiplerinin yapay zeka yeteneklerini aşmayı amaçlayan Gemini projesi hakkında daha fazla ayrıntı ortaya çıktı. ChatGPT’nin ilk çıkışının, Google’da dahili olarak bir “kırmızı kod”a yol açtığı ve odağını AI’ya kaydırdığı söyleniyordu. Şirket, projeye öncülük etmek için Google’ın kurucu ortağı Sergey Brin de dahil olmak üzere birçok ekip lideri getirdi. Gemini’ye yakın anonim bir kaynak, AI- tabanlı ürünün bu sonbaharda piyasaya sürülebileceğini iddia ediyor.

Microsoft, masaüstünde Chrome için destek sağlamanın yanı sıra, bugün Bing Chat Enterprise’ın artık Edge’in mobil sürümünde desteklendiğini duyurdu. Ayrıca, okunabilirlik için arama sayfası kullanıcı arayüzünü değiştirdi, ancak alternatif tarayıcı kullanıcılarını Edge için gemiyi terk etmeye ikna eden bu küçük gelişmeleri hayal etmek zor.


E-kitap nasıl yazılır?

0

E-kitaplar, girişimcilerin kullanabileceği en iyi pazarlama araçlarından biridir; işletmenizin güvenilirliğini ve görünürlüğünü anında artırmanın harika bir yolundan bahsetmeye bile gerek yok. Rehberimizin bu bölümünde, fikrinizin ortaya çıkmasından nihai ürününüzü mükemmelleştirmeye kadar, öne çıkacak bir e-kitabın nasıl oluşturulacağı konusunda size yol göstereceğiz. Peki e-kitap nasıl yazılır?

E-kitap yazmaya başlarken

Hedef pazarınızı araştırmalısınız

E-kitap için hedef kitlenin ürününüz veya hizmetinizle aynı olması gerekiyor. İdeal okuyucularınız hakkında daha fazla araştırma yapmalısınız. Yaş, meslek türleri veya harcanabilir gelir düzeyi gibi faktörlerle genelleme yapmalısıınz. Bu bilgiler, yazdığınız konu veya önerdiğiniz çözümler hakkında seçim yapmanıza yardımcı oluyor. Dolayısıyla bunlar üzerinde araştırma yapmalısınız.

Konunuzu seçmelisiniz

Pazar araştırmanız sırasında okuyucunuzun kim olduğunu ve bir e-kitaptan ne isteyebileceğini düşünmelisiniz. Bu, konunun belirlenmesinde önemli olacak. E-kitap nasıl yazılır konusunda en kritik adım konu seçimi diyebiliriz.

Yazma platformunuzu seçin

E-kitap metninizi Microsoft Word gibi normal bir kelime işlemciyle hazırlayabilirsiniz. Ancak yazılarınız için özel kitap biçimlendirme yazılımı kullanabilirsiniz. B , siz yazmayı bitirmeden önce metninizin bir e-kitap için en uygun şekilde biçimlendirilmesini sağlıyor. Genel kullanımlı bir kelime işlemcide yazmayı seçerseniz, daha sonra geri dönüp içeriğinizi düzenlemeniz gerekebilir. Müşteriler, gerçek anlaşmaya benzemeyen bir kitap için para ödemeye veya okumaya isteksiz olacak. Yazınızı profesyonel görünümlü bir e-kitaba dönüştürmelisiniz. Bunun için bölüm başlıklarını, satır aralıklarını, yazı tiplerini ve metnin sayfada nasıl göründüğüne ilişkin diğer hususları dikkate almalısınız.

Okuyucularınıza zor satış teklif etmemelisiniz

Her ne kadar cazip gelse de okuyucularınıza sunduğunuz çözüm, ürününüzü satın almak olmamalı. E-kitaplar bir pazarlama aracı ancak doğrudan satış fırsatı değil. Bunun yerine amacınız hedef kitleniz ile iletişim sağlamaya başlamak olmalı. Doğrudan satışlar daha sonra gelebilir. E-kitabınız, ürününüz veya hizmetiniz için genişletilmiş bir broşür gibi görünüyorsa, okuyucuların anında ilgisini çekecek. E-kitap konusunda InDesign gibi araçlardan faydalanabilirsiniz.

E-kitabınızı tanıtmalısınız.

Açılış sayfanız hazır olduğunda, e-kitabınızı pazarlama kanallarınızda tanıtabilirsiniz. Bunun için bu hedef URL’yi kullanabilirsiniz. E-kitabınız için Amazon Kindle, Apple Books, Kobo gibi platformlardan kendinize uygun olanı seçebilirsiniz. Kitabınızı bu platforma uygun şekilde yani epub, mobi, pdf gibi formatlarla yükleyebilirsiniz.

Chrome’a yeni bir özellik geliyor: Web sayfalarını okuyacak!

0

X kullanıcısı Leopeva64’e göre bu özellik, Google Chrome tarayıcısının en son sürümü olan Chrome Canary’de bulunabiliyor. Bu özelliğe sahipseniz, Google’ın metni okumasını sağlamak için okuma modunda baktığınız bir makalenin üst kısmındaki oynat düğmesine tıklayabilirsiniz. Leopeva64 ayrıca Reddit’teki özelliği gösteren bir videonun bağlantısını paylaştı.

Videoya dayanarak, ses robotik olduğundan ve sadece kelimeyi okumak yerine “özet” yazan bir başlık yazdığından, Google’ın burada hala yapması gereken bazı işler var. Ve Google Chrome tarafı böyle bir araç için oyuna biraz geç dahil oldu; Microsoft‘un Edge’i, web siteleri için Sürükleyici Görünümünde zaten sağlam bir text-to-speech özelliği sunuyor.

Google Chrome artık haftada güncellenecek

Ancak yine de, her şey bitmiş değil. Google bu yeni text-to-speech özelliğini yaygın bir şekilde kullanıma sunarsa, bilgileri ses yoluyla özümsemeyi tercih eden Chrome kullanıcıları için harika bir seçenek olabilir.


Google, geçtiğimiz birkaç aylık zaman diliminde hem yapay zeka geliştirme hem de yapay zeka ile ilgili araçlar noktasında bir çok yenilikçi uygulamayla ve çalışmayla gündeme geldi. Şirket, yenilikçi yaklaşımını koruyabildiği ölçüde büyüyor ve başarısını sürdürüyor. Teknolojiyi yakalayamayan şirketler ise gelişen rakiplerinin gerisinde kalıyor.

Bu bakımdan Google’ın, Google Chrome için geç de olsa bu adımı atmış olması gelecek için hala umut vaad ettiği anlamına da geliyor. Şirket bir bakıma “ hala oyundayız” mesajı veriyor. Gelecek yıllarda atacağı adımlar şirketin 100’lerce yıllık bir çınar mı yoksa 50-60 yıllık bir trend mi olduğunu belirleyecek.

Elektrik kesintisi tahmini yapabilen robot

0

Kanada’nın Waterloo kentindeki yeni bir şebeke analitiği şirketi, robotik kullanarak elektrik kesintilerini daha gerçekleşmeden tahmin etmeyi amaçlıyor. Elektrik kesintisi tahmini yapabilen robot kestirimci bakım konusunda da önemli bir yenilik olacak.

Firmanın web sitesinde “Enerza, otonom kablolu robotik izleme yoluyla elektrik hizmeti sağlayıcılarına koşullu bir risk değerlendirme aracı sağlayan dünyadaki ilk şirkettir” ifadesi yer alıyor. Şirket, robot teknolojisinin elektrik şebekelerini daha güvenli ve güvenilir hale getireceğini umuyor. Bu, hatlardaki çalışma koşullarının daha az tehlikeli ve daha verimli hale getirilmesini de içeriyor. CTV Teknoloji Sorumlusu Anson Maitland: “Daha önce yapılmamış yeni bir şey yapmaya çalışıyoruz. Bunun gibi bir cihaza sahip olarak işçileri tehlikeli çalışma ortamlarından uzaklaştırıyorsunuz” dedi.

Manuel denetimlerin robotik denetimlere dönüştürülmesiyle artan güvenlik sağlanabilir. Bu, insan hatası unsurunu etkili bir şekilde ortadan kaldıracak ve daha güvenli otomatik süreçlere olanak tanıyacak. Maitland: “Artık en yaygın denetim yöntemi öncelikle manuel olarak yapılıyor. İnsanlar kırsal alanlara gidiyor, ATV kamyonlarıyla dışarı çıkmak zorundalar ve temelde hattı görsel olarak inceliyor” diyor.

Enerza’nın çözümü, daha önce insanların yaptığı işi yapmak için birçok teknolojik gelişmeyi bir araya getirecek. Teknik açıklamada: “Robot kendisini hatta doğru uçurmak için pervaneleri kullanabilecek ve hatta bağlanabilecek. Mesafeleri ölçmek için termal kameralar, derinlik kameraları ve ardından diğer stereoskopik kameraların bir kombinasyonu gibi şeyleri kullanacak” ifadelerine yer verildi. Elektrik kesintisi tahmini yapabilen robot enerji sürekliliği sağlayacak.

Tuzakları tahmin etmek

Enerza, yeni robotunun arızalı altyapıyı ve elektrik hatlarına çok yakın büyüyen dallar gibi gelecekteki potansiyel şebeke sorunlarını tespit edebildiğini söylüyor. Bu nedenle, herhangi bir tuzağı daha meydana gelmeden tahmin edebilir. Şirketin web sitesinde, “Yardımcıların yalnızca tüm şebekeyi kapsamasını sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda maliyetleri en az 1.220 kat azaltmalarına ve verimliliği en az yüzde 200 artırmalarına da yardımcı oluyoruz” diyor. Firmanın web sitesinde şöyle yazıyor: “Varlık veya bitki örtüsü yönetimi için şu anda kullanılan diğer yöntemlerle karşılaştırıldığında, verilerin işlenmesini ve size iletilmesini beklemeniz gerekmez; Enerza’nın Insight Dashboard’u aracılığıyla şebeke verilerine gerçek zamanlı olarak erişebilirsiniz” ifadeleri yer alıyor.

Şirketin iddialı bir misyonu var: “Elektrik kesintilerinin olmadığı sürdürülebilir bir gelecek çok yakınımızda. Şebeke güvenilirliği ve esnekliği, elektrik kurumları ve genel olarak halk için yüksek öncelikli konulardır. Hepimiz şebeke sağlığına yönelik proaktif bir yaklaşımdan kazanç elde etmeye hazırız” deniliyor. Enerza ilk teknolojik elektrik kesintisi çözümü değil. 2022’de Çin’in devlete ait elektrik şebekesi şirketi, güç sorunlarını yalnızca üç saniyede çözen yeni bir yapay zeka sistemini tanıttı; bu işlem eskiden 6 ila 10 saat sürüyordu.

Android 14’e uydu mesajlaşma özelliği geliyor

0

Teknoloji devi Google, Android 14 işletim sisteminde kullanıcıların uydu bağlantısı üzerinden iletişim kurmasına olanak tanıyacak yeni bir özellik üzerinde çalışıyor olabilir. İleri sürülen sızıntılara göre, Google Mesajlar uygulaması içinde yer alacak olan “Garmin Response” seçeneği, bu özelliğin kullanımını kolaylaştıracak.

Geliştirici Neil Rahmouni, henüz kullanılmamış kod parçacıklarını inceleyerek bu gelişmeyi ortaya çıkardı. Bu kod parçacıklarında, kullanıcıların Google Mesajlar uygulaması üzerinden uydu mesajlaşmasını kullanabilmesi için “Garmin Response” seçeneğine sahip olabileceği belirtiliyor.

Garmin, zaten mevcut ürün yelpazesi içerisinde uydu iletişim özelliklerine sahip ürünler sunmaktadır. Bu işbirliği sayesinde, Android 14 işletim sistemi üzerinde uydu mesajlaşma özelliğinin kullanılabilir hale gelmesi amaçlanıyor. Şirketin Iridium uydu ağını kullanması, Android’in bu özelliği entegre etmesini kolaylaştırabilir.

Android’in kıdemli başkan yardımcısı Hiroshi Lockheimer, daha önce yaptığı açıklamada bu özelliğin bu yıl içerisinde Android’e geleceğini belirtmişti. Henüz beta sürümlerinde görünmeyen bu özellik, kullanıma hazır hale gelmeye oldukça yakın gibi görünüyor.

Uydu mesajlaşma özelliğinin kullanılabilirliği, uydu modemi içeren telefonlara bağlı olacaktır. Google Pixel 8 ve Samsung Galaxy S24 gibi cihazlar, uydu iletişimi için gereken donanıma ve yazılıma sahip olabilirler.

Bu gelişme, iletişim imkanlarını genişletmek ve özellikle acil durumlar için alternatif iletişim yolları sağlamak isteyen kullanıcılar için önemli bir adım olabilir. Ancak, halihazırda sızdırılan bilgilerin sonraki dönemde nasıl şekilleneceği ve gerçekleşip gerçekleşmeyeceği henüz net değil.

Güneş enerjili soğutma sürdürülebilirlik sağlayabilir

Güneş enerjili soğutma iklim açısından sürdürülebilirlik sağlayabilir. Araştırmacılar, Eski Mısır döneminde bile kullanılan bu tasarımı iyileştirdi

Modern iklimlendirme sistemlerinin çevresel etkilerine ilişkin endişelerin arttığı bir dönemde, Washington Eyalet Üniversitesi’ndeki (WSU) araştırmacıları, eski soğutma yöntemlerini sürdürülebilir bir alternatif olarak keşfetmek için yenilikçi bir yolculuğa çıktı.

WSU Tasarım ve İnşaat Okulu’ndan Yardımcı Doçent Al-Hassawi: “Binalarda soğutmaya talep giderek artıyor, özellikle de iklim ısındıkça. Mekanik sistemlere güvenmeden önce binaları nasıl soğutabiliriz” dedi. Araştırmacıların benimsediği yaklaşım, yoğun elektrik kullanan sistemlerden buharlaşmalı soğutma için rüzgar kulelerini kullanan pasif metodolojilere yöneliyor. Oldukça büyük bir nakliye konteynırını andıran deney odası, geleneksel güç kaynaklarına olan ihtiyacı ortadan kaldıracak şekilde, pil depolamalı güneş enerjisiyle çalıştırılıyor. Aşırı koşulları simüle etme yeteneği sayesinde, soğutma sisteminin etkinliğini değerlendirmek için odanın sıcaklığı 52-54 dereceye kadar yükseltilebiliyor. Güneş enerjili soğutma bu yönüyle yenilikçi bir yaklaşım sağlıyor.

Sistem nasıl çalışıyor?

Geleneksel normlardan zorlayıcı bir şekilde farklılaşan pasif aşağı çekişli soğutma sistemi, Phoenix, Arizona’nın kurak iklimlerinde testlere tabi tutuldu. Profesör Al-Hassawi, bu yaklaşımın avantajlarını vurguladı ve küçültülmüş modellerin kullanılmasının, büyük ölçekli prototiplerle ilişkili gecikmeleri atlayarak test ve araştırmayı hızlandırdığını belirtti.

Soğutma sorununun boyutu emisyon istatistiklerinde açıkça görülüyor. 531 milyon ton karbondioksit emisyonu sıcaklık kontrolü için harcanan enerjiden kaynaklanıyor. Karşılaştırıldığında, 599 milyon ton nemin uzaklaştırılmasından kaynaklanıyor. Al-Hassawi, özellikle gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere küresel nüfus artışına bağlı inşaat patlamasının yaklaştığını belirterek, artan iklimlendirme ihtiyaçları karşısında sürdürülebilir soğutma konusundaki acil soruyu gündeme getirdi.

Pasif soğutma kavramının izleri M.Ö. 2500’lü yıllara Eski Mısır’a kadar uzanıyor. Esintileri rüzgar kuleleri aracılığıyla yönlendirerek nem buharlaştırılır ve havanın soğutulması sağlanır. Soğutulmuş, daha yoğun hava doğal olarak aşağıdaki yaşam alanlarına iner. Al-Hassawi, çağdaş bina tasarımı için bu geleneksel stratejilerin yeniden canlandırılmasında yeniliğin öneminin altını çizdi.

Araştırma ekibi, özellikle Dünya’nın sıcaklığı arttıkça bu pasif soğutma sistemlerinin geleneksel iklimlendirmenin yerini alacağı bir gelecek öngörüyor. Test odası, kadim bilgelik ile modern teknolojinin birleşimi yoluyla sürdürülebilir ve daha serin bir gelecek yaratma çabasının bir kanıtı.

Havacılık biyoyakıtları için devrim niteliğinde buluş

0

Brezilyalı araştırmacılardan oluşan bir ekibin çığır açan bir keşfi, farklı hammaddelerden havacılık için yenilenebilir hidrokarbonlar üretmek için yeni biyoteknolojik yollar açabilir. Bilim insanları, havacılık biyokerozunun üretiminde termokimyasal işlemlerde kullanılan geleneksel metal bazlı katalizörlerin yerini alabilecek bir enzim buldu.

OleTPRN özellikleri

OleTPRN adı verilen enzim, Rothia nasimurium adlı bir bakteriden türetiliyor ve sitokrom P450 süper ailesine ait. Bu enzim, bitkilerde, hayvanlarda ve mikroorganizmalarda bulunan lipitlerin temel bileşenleri olan yağ asitlerini, bir tür hidrokarbon ve önemli bir kimyasal aracı olan alkenlere etkili bir şekilde dönüştürebiliyor.

Bu enzimin geleneksel katalizörlere göre kullanılmasının faydası, sürdürülebilir havacılık yakıtı (SAF) üretiminde en zor adımlardan biri olan deoksijenasyon reaksiyonunu ılıman koşullar altında ve farklı boyut ve türdeki karbon zincirleri için yüksek seçicilikle gerçekleştirebilmesi. Oksijen uçak parçalarına ve motorlarına zarar verebiliyor. Bu nedenle etanol ve biyodizel gibi biyoyakıtlar havacılık için uygun değil.

Yeni bir plastik yiyen enzim, plastik sorunlarımızı kesin olarak çözebilir. Yeni çalışma, jet biyoyakıtı üretmek için hayvansal yağların kullanılmasının gezegeni etkileyebileceği konusunda uyardı. Ulusal Bilimler Akademisi Bildirileri’nde (PNAS) yayınlanan çalışma, Brezilya Ulusal Enerji ve Malzeme Araştırma Merkezi’ndeki (CNPEM) Brezilya Biyoyenilenebilir Ulusal Laboratuvarı’ndan (LNBR) bilim adamları tarafından yürütüldü.

Araştırmacılar ayrıca, protein kristallerinin üç boyutlu yapısını gösterebilen bir tür yüksek akışlı, yüksek parlaklıkta elektromanyetik radyasyon olan sinkrotron ışığını kullanarak enzimin eyleminde yer alan moleküler mekanizmaları da ortaya çıkardı. Araştırmacılar, enzimin atom yapısındaki her amino asidin konumunu analiz etti ve yağ asitleriyle moleküller arası etkileşimlerinin haritasını çıkardı. Bu, keşfin tüm olası uygulamalarını anlamalarına yardımcı oldu.

Araştırmacılar ayrıca, üç buçuk yıllık araştırmaların ardından havacılık biyokerozunu üretiminde termokimyasal yollarda kullanılan geleneksel katalizörlerin yerini alabilecek bir enzim belirlediklerini söyledi. Bu keşif, diğerlerinin yanı sıra soya, Amerika papağanı palmiyesi veya mısırdan elde edilen yağlı biyokütle ve şeker kamışı küspesi veya samandan ve kağıt endüstrisinden elde edilen lignoselülozik biyokütle gibi farklı kaynaklardan havacılık ve deniz taşımacılığı için sürdürülebilir biyoyakıtların üretimini artırabilir.

Kripto para madenciliğinin astarı yüzünden pahalı olabiliyor

0

Kripto paralar, getirisi ve gündemi ile her gün yeni kullanıcıları ağına katıyor. Ancak elektriğe ödenen bedel, madencilikte kârlılığını etkileyen kritik bir faktör olarak karşımıza çıkıyor. Maliyetin yüksek olduğu madencilikte, bazı madenciler genel maliyetleri düşürmenin bir yolu olarak elektriğin daha ucuz olduğu ülkeleri tercih ediyor.  Bitay Araştırma Departmanı Analisti Alper Samet Yorak, dünyanın farklı bölgelerinde elektrik fiyatlarının madenciliğe olan etkisini yazdı.

Ucuz elektriğin kripto para madenciliğine etkisi

Madencilik faaliyetleri, özellikle enerji yoğunluğu yüksek olan kripto paraların kazımı aşamasında oldukça fazla elektrik tüketilir. Elektrik maliyetleri madencilerin kârlılığını doğrudan etkilediği için ucuz elektrik sağlayan ülkeler madenciler için tercih edilen bölgeler olmaktadır. Özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarına erişimleri sayesinde düşük elektrik maliyetleri sunabilen ülkeler madencilik konusunda bir miktar daha avantajlılar. Örneğin sıcak ülkeler güneş enerjisini aktif olarak kullanabildiği için madencilik maliyetlerini düşürebilmektedirler. Böylece madencilik faaliyetlerinin kârlılığını artmaktadır.

Madencilik için uygun ve ucuz ülkeler hangileri?

Araştırmalara göre farklı coğrafi bölgelerde madencilik faaliyetlerinin maliyetleri de farklı olabiliyor. Örneğin Avrupa bölgesi madencilik için pek uygun değilken, Orta Doğu ve Asya ülkeleri bu anlamda daha pozitif ayrışıyor. Son verilere göre Lübnan, kripto para madenciliği için en avantajlı ve ucuz ülkelerin başında gelirken bir Bitcoin üretiminin maliyeti ortalama 260-270$ civarı seyrediyor. Lübnan’ı İran, Suriye, Etiyopya ve Sudan takip ediyor.

Pahalı elektrik fiyatları ve beraberinde gelen zorluklar

Öte yandan yüksek elektrik maliyetlerine sahip ülkelerde madencilik daha zorlu hale gelebilir. Elektrik faturalarının yüksek olması madencilik faaliyetlerinin karını azaltabilir. Özellikle gelişmiş ülkelerdeki yüksek elektrik fiyatları madencilik faaliyetlerini sınırlayabilir ve küçük ölçekli madenciler için zorlayıcı olabilir.

Madencilik için pahalı ülkeler 

Yukarıda da belirttiğimiz gibi Orta Doğu madencilik konusunda avantaja sahipken Avrupa kıtası bu konuda bir hayli pahalı kalıyor. İtalya bir Bitcoin üretimi için gerekli olan 200.000$’ı aşkın maliyetle en pahalı ülke olurken Avusturya, Belçika, Almanya, Hollanda ve İngiltere listenin devamında yer alıyor. Bu sebepten listedeki ülkelerde yapılacak madencilik faaliyetleri yüksek maliyetli ve karsız bir işlem olacaktır.

Madencilikte ülkelerin rekabeti

Madencilikteki bu maliyet farklılıkları, ülkelerin yeni madencileri çekmek veya engellemek için kullandıkları bir rekabet unsuru haline geldi. Bazı ülkeler düşük elektrik maliyetleri ve teşvik programlarıyla madencileri çekmeye çalışırken, diğerleri yüksek elektrik maliyetlerini engel olarak kullanarak madencilik faaliyetlerini sınırlamaktadırlar.

Özellikle İran ve Çin gibi ülkelerde enerji tüketiminin yüksek olması kripto madenciliğinin yasaklanmasına yol açmıştır. Yüksek enerji talebi nedeniyle yerel elektrik ağlarına zarar verebileceği düşünülen kripto madenciliği, bu ülkelerde yasaklanmış veya kısıtlanmıştır.

Öte yandan Kazakistan gibi ülkeler kripto madenciliğini desteklemekte ve bu faaliyeti teşvik etmektedir. Ülkede elektrik tüketiminin nispeten makul seviyelerde olması Bitcoin madenciliği gibi enerji yoğun işlemlere olanak sağlamaya devam ediyor. Ek olarak Kazakistan hükümeti bu potansiyeli değerlendirerek yerel kripto madencileri desteklemekte ve ülkenin ekonomisine katkı sağlamayı hedeflemektedir.

Kripto Paraların Madencilik Algoritması

Ayrıca kripto paraların elektrik tüketimi, genellikle madencilik algoritmalarına, ağ boyutuna ve madencilik ekipmanlarının verimliliğine bağlı olarak değişebilir. Örneğin;

Bitcoin, Proof of Work (PoW) algoritması kullanır ve enerji yoğun bir madencilik işlemine sahiptir. Bitcoin madenciliği dünya genelinde büyük veri merkezleri ve madencilik çiftlikleri tarafından gerçekleştirilir. Bu nedenle, Bitcoin madenciliğinin yıllık enerji tüketimi oldukça yüksektir ve toplam elektrik tüketiminin önemli bir bölümünü oluşturabilir.

Ethereum, 2023 yılı başında getirdiği güncelleme ile enerji yoğun PoW algoritmasından Ethereum 2.0 güncellemesi ile Proof of Stake (PoS) algoritmasına geçmiştir. Böylece madencilik faaliyetinin daha az enerji tüketerek daha az maliyetli hale gelmesinin önü açılmıştır.

Cardano da PoS algoritması kullanır ve bu nedenle enerji verimliliği daha yüksek bir kripto paradır.

Solana, ölçeklenebilir ve enerji verimli bir blok zinciri olarak bilinir. Düşük ücretler ve hızlı işlem süreleri sunarken enerji tüketimini minimize etmeye çalışır.

Avalanche, enerji verimliliği sağlamayı amaçlayan özel bir konsensüs algoritması kullanır. Bu da enerji tüketimini minimize etmeye yardımcı olur.

Polkadot, PoS algoritması ile çalışır ve enerji tüketimi diğer PoW tabanlı blok zincirlerine göre daha düşüktür.

Madencilik faaliyetleri ile elektrik fiyatları arasındaki ilişki, kripto para piyasasındaki rolü çok önemlidir. Madenciler, elektrik maliyetlerini dikkate alarak faaliyetlerini yönlendirir ve ülkeler madencileri çekmek veya engellemek için enerji politikalarını şekillendirirler. Bu dinamik, kripto madenciliğinin geleceğini şekillendirmede önemli bir faktördür.

Zoom ofise dönüş için hazır

Zoom, artık çalışanlardan ofise dönmelerini istiyor. Zoom CEO’su Eric Yuan, Zoom toplantılarının insanların güven oluşturmasına veya yenilikçi olmasına izin vermediğini iddia ediyor.

Zoom ofisine yaklaşık 80 km’de mesafede yaşayan çalışanların haftada en az iki gün en yakın ofiste çalışması gerekecek. Insider’ın raporlarına göre, bu yorumlar bu ayın başlarında tüm çalışanların katıldığı bir toplantı sırasında Yuan’ın çalışanlardan Zoomies olarak bahsettiği sırada yapıldı.

Ofise dönüş ile güven ortamı hedefleniyor

Yuan, “İlk günlerimizde hepimiz birbirimizi tanıyorduk. Geçtiğimiz birkaç yılda o kadar çok yeni ‘Zoomi’ katıldı ki güven inşa etmek gerçekten zor” dedi. Yuan, güvenin “her şey için” gerekli olduğunu ve sadece bunu değil, aynı zamanda Zoom üzerinden yenilik ve tartışmaları da oluşturmanın zor olduğunu söyledi.  Insider’a göre Yuan, “Sıklıkla harika fikirler buluyorsunuz, ancak hepimiz Zoom’dayken bu gerçekten zor. Harika bir sohbet yapamayız. Birbirimizle iyi tartışamayız çünkü bir Zoom görüşmesine katıldığınızda herkes çok arkadaş canlısı olma eğiliminde oluyor” dedi.

Yuan, sorun yaşayan çalışanların departman başkanlarından istisna talep edebileceğini açıkladığı için yeni ofise dönüş politikası esnek olacak.  Zoom, 2020’deki pandemik salgın sırasında uygulanan karantinaların birçok insanı uzaktan çalışmaya ve okula gitmeye göndermesiyle en popüler video konferans programı haline geldi.

Kovid-19 salgını sırasında ofis işlerini dönüştüren San Jose teknoloji şirketi Zoom, artık Zoom ofisinin 80 kilometrelik yarıçapında yaşayan her çalışanın haftada en az iki gün işyerinde mesai yapması zorunluluğunu getirdi. Zoom’un CEO’su “Hepimiz Zoom’dayken bu gerçekten zor” dedi. Kovid karantina döneminin uzaktan çalışma devriminden başlıca yararlananlardan biri olan Zoom, son haftalarda konferans uygulamasının hüküm ve koşullarında (T+C) potansiyel olarak zorlayıcı değişiklikler yaptığı için eleştirilere hedef oldu. Zoom’un yeni T+C’sine gömülü olan teknoloji şirketi,  gelecekteki yapay zeka (AI) projelerini ‘eğitim ve ayarlama’ için kendi kullanıcılarının özel video, ses ve mesajlaşma oturumlarını ayırma niyetini de duyurdu. Dolayısıyla Zoom’un İK politikası bir hayli eleştiri toplayacak gibi görünüyor.

Kaliforniya’da yeni bir akıllı şehir inşa ediliyor!


Kaliforniya’nın San Francisco Körfez Bölgesi’nde, ünlü risk sermayedarı Michael Moritz’in liderliğindeki Flannery Associates, büyük ölçekli ve dikkat çekici bir kentsel dönüşüm projesiyle gündemde. Bu girişim, özellikle Kaliforniya’nın uzun süredir çözülemeyen konut sorunu ve buna bağlı olarak yaşanan emlak sıkıntısına alternatif bir çözüm getirmeyi hedefliyor.

Flannery Associates’in önerdiği projede, San Francisco Körfez Bölgesi’nde bulunan ucuz araziler, sürdürülebilir ve modern bir şehre dönüştürülerek binlerce kişiye iş imkanı sağlayacak, yürünebilir bir metropol yaratılması planlanıyor. Bu kapsamlı dönüşüm, tasarımdan inşaat yöntemlerine, enerji kullanımından altyapıya kadar her ayrıntının tekrar gözden geçirilebileceği bir fırsat sunuyor.

Projede öne çıkan anahtar noktalardan biri, Kaliforniya’da uzun süredir devam eden konut sıkıntısını çözmek için yeni bir yaklaşım sunması. Özellikle Silikon Vadisi gibi teknoloji merkezlerinin çevresindeki konut talebinin artışı, bölgedeki emlak piyasasını ciddi şekilde etkilemiş durumda. Flannery Associates’in projesi, bu talebi karşılayabilecek nitelikte modern ve sürdürülebilir konut birimlerini içermesi nedeniyle dikkat çekiyor.

Projede yer alan güneş enerjisi çiftlikleri ve yeşil alanlar da, çevre dostu bir yaklaşımın önemli bir parçasını oluşturuyor. Bu özellik, hem enerji ihtiyacını sürdürülebilir şekilde karşılayarak çevreye duyarlı bir yaklaşımı yansıtıyor hem de şehir sakinlerine doğayla iç içe bir yaşam sunmayı amaçlıyor.

Flannery Associates’in bu projede kimlerin yer aldığı ve nasıl bir yatırım yapısı oluşturulduğu da merak edilen konular arasında. Başta Michael Moritz olmak üzere, LinkedIn’in kurucu ortağı Reid Hoffman, ödeme şirketi Stripe’ın kurucuları Patrick ve John Collison gibi isimlerin bu projeye yatırım yaptığı söyleniyor. Bu yatırımcı grubunun, Kaliforniya’nın geleceği için olumlu bir vizyon taşıdığı belirtiliyor.

Flannery Associates’in önerdiği bu kentsel dönüşüm projesi, Kaliforniya’nın konut sorununa alternatif bir çözüm sunma iddiasıyla dikkat çekiyor. Silikon Vadisi’nin önde gelen isimlerinin de projeye destek verdiği düşünüldüğünde, bu girişim gelecekte Kaliforniya’nın kentsel planlamasına yön verebilecek önemli bir adım olarak öne çıkıyor.