Elon Musk Twitter’ın fiyatını yarıya düşürdü

0

Geçen sonbaharda Twitter’ı 40 milyar dolara satın alan Elon Musk, Twitter çalışanlarına yolladığı hisse senedi hibe programından söz eden e-postada siteye 20 milyar dolar değer biçti. Musk’ın yolladığı e-postayı The New York Times ve The Information teyit etti. Musk, sitenin halen mali açıdan istikrarsız durumda olduğunu savunuyor. Satın alma işleminden sonra sitenin çalışanlarının büyük bölümü işten ayrılmıştı.

Personel 6 ayda bir hisse satabilecek

Musk, çalışanlara yolladığı e-postada, daha önce şirketin parasının bitmesine dört ay kaldığını hatırlattı. Çalışanlara, 250 milyar dolarlık bir değerleme sağlayacak “önü açık ama zor bir yol” öneriyor. Söylediği yöntem varsayımsal olarak şirketin mevcut hisse bağışlarının gelecekte 10 kat daha değerli olmasını sağlayacak.

Musk’ın Twitter’a değer kazandırmak için önerdiği yöntem, SpaceX’te uyguladığı yönteme benziyor. Bu kapsamda Twitter personelinin 6 ayda bir hisse satışı yapmasına izin verecek; çalışanlara “likit stok” verirken onları halka açık bir şirkette hisse senediyle gelen “fiyat kaosundan” koruyacak.

Twitter’ın gelirleri yüzde 40 düştü

Elon Musk’ın siteyi satın almasından sonra sitenin finansal durumu düzelmedi. 2023’in başında sitenin günlük geliri bir önceki yıla göre yüzde 40 azaldı çünkü 500’den fazla reklamveren siteye reklam vermeyi bıraktı. Mavi tik uygulamasının gündeme gelmesi ise trol hesapların büyük markaları taklit eden sahte hesaplara mavi tik almasıyla siteye olan güveni iyice azalttı. The Information’ın tahminine göre ABD’de mavi tikli kullanıcı sayısı sadece 180 bin. Bu rakam Musk’ın umduğu gibi siteye gelir sağlamaktan oldukça uzak.

Musk Twitter’ın kullanıcı sayısının 259 milyona ulaşarak arttığını iddia etmesine rağmen Snapchat, şubat ayında yaptığı açıklamada aylık aktif kullanıcı sayısının 750 milyona ulaştığını söylüyor. Snapchat’in günlük kullanıcı sayısı ise 375 milyon olarak ifade ediliyor.

Sitenin değeri yarıya indi

Elon Musk’ın siteyi 40 milyara satın aldığı dikkate alındığında, çalışanlara yolladığı e-postada 20 milyar olarak bahsetmesi, sitenin değerinin yarısının buharlaştığı olarak yorumlanıyor.

Twittter’ın kurucusu Jack Dorsey ise Bluesky adında yeni bir platformun geliştirilmesi için çalışıyor. Bu uygulamanın beta versiyonu Apple Appstore’da mart ayında erişime açıldı.

Silicon Valley Bank satıldı

0

ABD Federal Mevduat Sigorta Kurumu (FDIC), First Citizens’ın Silicon Valley Bank’ı (SVB) satın almayı kabul ettiğini açıkladı. Girişimlere destek veren ve batmasıyla finans sektöründe dalgalanma yaratan Silicon Valley Bank’ın Mevduat Sigorta Fonu’nda 20 milyar dolarlık zarara yol açtığı hesaplanıyor.

Anlaşma kapsamında, Silicon Valley Bank’ın yaklaşık 72 milyar dolarlık varlığı 16,5 milyar dolar indirimle satılıyor. Borç verenlerin yaklaşık 90 milyar dolarlık menkul kıymetleri ve diğer varlıkları, FDIC’nin “tasarruf yetkisinde” kalıyor.

Kayyum atanmıştı

SVB, 21 milyar dolarlık tahvil pozisyonunu yaklaşık 1,8 milyar dolar zararla kapattıktan sonra sermaye artırımı yapacağını duyurunca hisseleri yüzde 60 değer kaybetmişti. Bunun üzerine Federal Mevduat Sigorta Kurumu bankaya kayyum atamıştı. Batmasından önce Silicon Valley Bank, ABD’nin 16’ncı büyük bankası sayılıyordu.

Uzmanlar ABD’de girişimlere yapılan yatırımlardaki sert düşüş sonucu firmaların mevcut birikimlerini harcama yoluna gittiğini bunun da SVB’deki mevduatlarda düşüşe yol açtığını söylüyor.

SVB’nin 17 şubesi First Citizens Bank olarak yeniden açılacak. Bu duyuru FDIC’nin, batan bankaya el koymasından uzun süre sonra geldi. Bankanın batışının özellikle yerel bankaları etkilediği belirtiliyor ve FDIC mevduat sahiplerini korumak için tüm SVB mevduatlarını yeni bir “köprü bankasına” aktardı. Mevduat sahipleri ancak 13 Mart’ta hesaplarına erişebildi.

First Citizens Bank CEO’su Frank B. Holding, Silicon Valley Bank’ın satın alınmasının, First Citizens’in özel sermaye, risk sermayesi ve teknoloji sektörlerindeki firmalara hizmet verme kapasitesini güçlendireceğini söyledi. Kuzey Carolina merkezli bu banka, bu satın alım sayesinde Kaliforniya’da şube sahibi olma fırsatını yakaladı.

Özellikle teknoloji girişimlerine finansman sağlayan Silicon Valley Bank, 2021’de girişim sermayedarlarına on milyarlarca dolar kaynak sağlamıştı ancak bu sermayeyi geri toplayamadı. İngiltere Merkez Bankası geçen hafta yaptığı açıklamada, ABD yetkililerini Silikon Vadisi Bankası’nın çöküşünden çok önce, artan riskler konusunda uyardığını söyledi.

HSBC İngiltere’de 1 sterline satın aldı

İngiltere Hazine Bakanlığı ve Merkez Bankası’nın aracılığıyla HSBC, Silicon Valley Bank’ın İngiltere iştirakini iki hafta önce 1 sterline satın aldı. 10 Mart itibarıyla SVB İngiltere’nin mevduat büyüklüğü 6,7 milyar sterlin, kredi büyüklüğü ise 5,5 milyar sterlin seviyesindeydi.

SVB’nin iflası, 2008 küresel finansal krizinden bu yana ABD’de kayıtlara geçen en büyük banka iflaslarından biri kabul ediliyor.

Ollang, 1,5 milyon dolar yatırım aldı

0

Başta film, dizi ve belgeseller olmak üzere görsel işitsel medya için dünya dillerine altyazı çevirileri ve dublaj hizmeti sunan Amerika merkezli Ollang, 1,5 milyon dolar tohum yatırım aldı.

Ollang, vizyonu doğrultusunda yabancı dillerde yayımlanan içerikleri dil bariyerlerine takılmadan daha fazla izleyiciye ulaştırmak adına 60’tan fazla dilde nitelikli altyazı ve dublaj hizmeti sağlıyor. Bu doğrultuda 25 kişilik beyin takımı ve 56 farklı ülkeden 1400’den fazla profesyonelden oluşan çevirmen takımı eş zamanlı çalışmalar yürütüyor. Yapılan hizmetlerle medyanın ulaşılabilirliğinin en yüksek düzeye çıkarılması hedefleniyor. Şirket, halihazırda Netflix ve YouTube gibi video yayın platformları, ATV, Startv gibi TV yayın organları, online eğitim platformları ve sosyal medyadaki içerik üreticilerinin güvenilir bir çözüm ortağı olarak faaliyetlerini sürdürüyor.

Şirketin yatırım aldığı tura Revo Capital, JIMCO (Jameel Investment Management Company), twozero Ventures, Dubai Angel Investors’un yanı sıra Join Venture’dan Koray Bahar, Arya Melek Yatırım ağından Ahu Serter gibi değerli melek yatırımcılar ve Orkun Işıtmak da katıldı. Alınan yatırımların ardından toplam değerlemesini üç yıldan kısa bir sürede yaklaşık dört kat artıran şirket, 2022’in son çeyreğinden itibaren Güney Kore, Birleşik Arap Emirlikleri ve İtalya ve Fransa’da daha fazla müşteriye ulaştı. Ayrıca, ABD ve Türkiye’de sektörün tanınan içerik yayıncıları ve dağıtımcılarına da çeşitli hizmetler sunuluyor.

Ollang uçtan uca lokalizasyon çözümleri için yapay zekâ desteği kullanıyor.

Öte yandan şirket, alt yazı ve AI Dubbing konusunda uzmanlaşıyor. Vizyonu herhangi bir video veya audio içeriğinin 122 dilde anında izlenebilmesi olan Ollang, hem müşterilerine hem de bünyesindeki çevirmenlere Olabs isimli bir teknoloji platformu sunuyor. Şirket, 2022 yılında toplamda 2 milyon dakikayı aşan altyazı çevirisi ve 30 bin dakikanın üzerinde dublaj çevirisiyle müşteri portföyünde yüzde 183’lük bir artış yakaladı.

Ollang’in Teknolojiden Sorumlu Yöneticisi (CTO) ve Kurucu Ortağı Muhammed Aziz Ulak, “Her biri alanında deneyimli uzman bir ürün ekibiyle birlikte çalışıyor. Kaydettikleri büyümenin ve aldıkları yatırımların ardında giderek artan heyecanlarının büyük payı olduğunu vurgulayan Ulak, Ollang müşterilerine bir müjdesi olduğunu belirtirken, “Olabs’in yeni versiyonu canlıya aldık. Her şey planladığımız gibi giderse en geç Haziran başına kadar müşterilerimize Ollang’in yeni ürünlerini sunmaya başlayacağız.” ifadelerini kullandı.

Yatırım sürecinin tüm taraflar için oldukça verimli geçtiğine dikkat çeken twozero Ventures Yönetici Ortağı Yiğit Arslan, “Ollang, vizyoner ekibi ve yapay zekâ desteğiyle sunduğu hizmetlerle medya alanındaki sorunlara yenilikçi çözümler getiriyor. Bizler, önümüzdeki 5 yıllık periyotta tüm altyazı ve dublaj süreçlerinin yapay zekâ uygulamaları aracılığıyla gerçekleştirileceğini öngörüyoruz. Bu süreçte değişime öncülük edecek girişimler arasında Ollang’in de yer alacağına inanıyoruz. Şirket bugüne kadar geliştirilen doğru stratejiler ve uygulamalarla önemli bir ivme yakaladı. Önümüzdeki süreçte de iş birliği içinde hareket ederek Ollang’i daha ileriye taşımak adına çalışmalarımıza devam edeceğiz.” dedi.

Netflix Türkiye’den dizi uyarlama eğitimi

0

Netflix Türkiye, Impact Hub İstanbul ve Tatino Films işbirliğiyle kreatif sektöre katkı sağlayacak yeni bir projeye daha imza atıyor. Dört ay boyunca dünya standartlarında dizi uyarlama eğitimi verecek ‘Netflix Adaptation Lab’i tamamlayan katılımcılar, projelerini Netflix yöneticilerine sunma şansını yakalayacak.

Netflix Türkiye, Impact Hub İstanbul ve Tatino Films işbirliğiyle hayata geçirilen dizi uyarlama eğitimi ‘Netflix Adaptation Lab’ başlıyor. Programa seçilen yazar ve yapımcılar, farklı türdeki eserleri dünyanın dört bir yanında izlenecek dizilere uyarlamanın yöntemlerini ve
inceliklerini öğrenecek. Katılımcılar, Avrupa dizi-film sektörünün önde gelen isimlerinden mentorluk almanın yanı sıra eğitim ve atölye çalışmalarına da katılarak deneyim kazanma ve yeteneklerini geliştirme şansını yakalayacak.

‘Netflix Adaptation Lab’ kapsamında, bir eserin uyarlama potansiyelinin analiz edilmesi, hikaye dünyası içerisindeki farklı uyarlama olasılıkların incelenmesi ve global ölçekte kullanılan dizi uyarlama tekniklerinin Türkiye bağlamında uygulanması gibi pek çok alanda
bilgi paylaşılacak. Dört ay sürecek programı tamamlayan katılımcılar, projelerini Netflix yöneticilerine sunma şansına da sahip olacak.

Netflix Türkiye, başvuruları almaya başlıyor

Programa dizi uyarlamaları alanında deneyim kazanmak isteyen bağımsız yazarlar ve hâlihazırda bir uyarlama projesi bulunan kreatif ekipler başvurabilecek. Program hakkında daha detaylı bilgi almak ve başvuru yapmak için 27 Mart 2023 – 12 Nisan 2023 tarihleri arasında Impact Hub İstanbul web sitesininin (istanbul.impacthub.net) ziyaret edilmesi gerekiyor. ‘Netflix Adaptation Lab’, eğlence servisinin kreatif sektörü geliştirmek ve yeni yetenekleri sektöre kazandırmak amacıyla projeler üreten Grow Creative ekibinin imzasını taşıyor. Bugüne dek Türkiye’de gerçekleştirilen Grow Creative projeleri arasında Güney California Üniversitesi desteğiyle düzenlenen ‘Yaratıcı Yapımcılık Programı’, Bahçeşehir Üniversitesi ortaklığıyla açılan ‘Netflix Dizi Senaryosu Yazarlığı Dersi’, Tatino Films ve Impact Hub İstanbul işbirliği ile sunulan ‘Netflix Series Lab’ projesi ve Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamındaki Dizi/Kısa Dizi Pitching Platformu ile işbirliği de dahil olmak üzere pek çok farklı girişim yer alıyor.

Kripto madenciliği çevre dostu mu?

Washington’daki bir blokzincir politika etkinliğinde, kripto para birimi madenciliğinin çevre dostu olduğu iddia edildi. Kripto madenciliğinin elektrik tüketimi öylesine yüksek ki bazı madencilik firmaları kömür yakıtlı elektrik santrallerini yeniden açtılar. ABD Dijital Ticaret Odası’nın düzenlediği blokzincir etkinliğine katılan konuşmacılar ise kripto madenciliğinde yenilenebilir enerjiye geçişi teşvik ettiklerini savunuyor.

Sürdürülebilirlik odaklı kripto para madenciliği, “oldukça öngörülebilir ve ölçeklenebilir bir talep varlığı” olarak görülüyor.

Fazla enerjiyi satın alıyorlar

Madencilik şirketi Riot Platforms’ta kamu politikası başkanı Brian Morgenstern, “Şebeke istikrarına olumlu katkıda bulunabiliyoruz” diyor. Teksas’taki Rockdale tesisinde rüzgar ve güneş enerjisinden yoğun şekilde faydalandıklarını vurgulayarak, şirketin enerji tasarrufuna önem verdiğine dikkati çekiyor.

Teksas, Amerika’nın yenilenebilir elektrik üretiminde büyük bir paya sahip. Rüzgar, güneş ve hidro enerjinin %40,1’i burada üretiliyor. Bununla birlikte, gaz hala toplamın %41,8’ini oluşturuyor. Riot, Teksas tesislerindeki enerji türleriyle ilgili soruyu yanıtlamadı, ancak şirket, Eylül 2022’de Meclis Enerji ve Ticaret Komitesi üyelerine yazdığı bir mektupta Teksas’taki üretim kaynaklarını seçemeyeceğini söyledi. Morgensten, talep arttığında Riot’un madencilik makinelerini hızla kapatarak boşta bıraktığını vurguluyor.

Teksas elektrik şebekesini yöneten Texas Elektrik Güvenilirlik Konseyi (ERCOT), endüstriyel müşterilere kullanımlarını geri çeviren “talep yanıtı” indirimleri sunuyor. Geçen temmuz ayında, Riot bu indirimlerden Bitcoin madenciliğinden daha fazla para kazandı.

Şebeke operatörüyle anlaşmalı çalışıyorlar

CleanSpark Yönetim Kurulu Başkanı Matthew Schultz, bu alandaki madenciliğin kamuyu daha fazla yenilenebilir enerji kaynağı üretmeye teşvik ettiğini ve üretilen fazla enerjiyi kendileri satın aldığı için madencilik şirketlerinin sürdürülebilir enerjiye katkıda bulunduğunu savunuyor. Nevada merkezli bu şirket, 2022 yılında kullandığı enerjinin yüzde 94’ünün karbon sıfır niteliğinde olduğunu söylüyor.

Hive Blockchain Technologies Genel Danışmanı Gabriel Ibghy, şirketinin “bir hizmet olarak talep yanıtı” sağladığını ve talep arttığında madencilik teçhizatlarını otomatik olarak kapattığını söylüyor: “Şebeke operatörüyle entegre olduk, bu yüzden tamamen otomasyonla iş yapıyoruz ve bunun için bize para ödeniyor.”

Vancouver merkezli Hive, Kanada, İzlanda ve İsveç’te kurduğu tesislerde yüzde yüz yenilenebilir enerji kullanıyor. Şirket, kullanılmadığı takdirde boşa gidecek yoğun olmayan gücü satın alıyor ve bu sayede kamuya destek olduğunu savunuyor. Şirket, kripto madenciliğinde yan ürün olarak açığa çıkan ısı için müşteri bulmuş durumda. Örneğin İsveç’te firmanın tesisinin yanındaki serada bu ısının kullanılması söz konusu. Şirket, bu sayede İspanya’dan İsveç’e kadar sebze ithalatı yapılmasıyla oluşan karbon ayak izini düşürmeye de katkıda bulunduğunu söylüyor.

2020’de Montana kömür yakıtlı elektrik santralinin yeniden açılmasına sebep olan Marathon Digital Holdings, geçen yılın nisan ayında yenilenebilir enerjiye geçtiğini belirtiyor.

Enerji danışmanlığı Wood Mackenzie’nin Nisan 2021 tarihli raporunda, sürdürülebilirlik odaklı kripto para madenciliğinin, “oldukça öngörülebilir ve ölçeklenebilir bir talep varlığı” olarak olumlu olduğunu belirtiyordu. Bağımsız elektrik üreticileri ve kamu kuruluşları tarafından üretilip yeterince kullanılmayan elektrik için kripto madenciliği firmaları alıcı olarak sektöre katkı sağlıyor.

New York’ta özel bir yasa çıkarıldı

Kripto madenciliği firmaları yenilenebilir enerji kullandıklarını iddia etseler de Cambridge Üniversitesi Alternatif Finans Merkezi, bunların yenilenebilir payını, nükleer dahil %37,6 olarak çok daha düşük hesapladı. Hükümetin Enerji Enformasyon İdaresi’ne göre, ABD’de toplam enerji üretimi içinde yenilenebilir enerjinin payı 2022’de %21,5 oranıyla bundan çok daha düşük durumda.

New York’ta özel sermaye şirketi Atlas Holdings’in taşrada bulunan bir kömür santralini yeniden açmasının çevreye kötü etkisi oldu ve New York buna karşı özel bir yasa çıkarmak zorunda kaldı. Kasım ayında çıkan bu yasa, kripto madenciliği firmalarının gaz ve kömür kullanmasını iki yıllığına yasaklıyor. Bu yasa, yenilenebilir enerjiye geçiş karşısında ekonomik zorluk yaşadıkları için bitcoin madenciliğine geçen gaz ve kömür santrallerini durdurmayı amaçlıyor.

Wartsila hidrojen destekli ticari motorunu duyurdu

0

Wartsila teknoloji grubu ve WEC Energy Group, hacimce yüzde 25 hidrojen karışımlı yakıtla çalışan bir Wartsila motorunun yeteneklerini başarılı bir şekilde test etmek için güçlerini birleştirdi.

Bu birleşme; dünyada bir ilk olan, hidrojen yakıt karışımıyla çalışan  ticari olarak çalıştırılan en büyük esnek balans motorunun test edilmesine işaret ediyor. Elektrik Enerjisi Araştırma Enstitüsü (EPRI) de testlere katıldı ve mevcut bir Wärtsilä motorunda kullanılmak üzere hidrojen ile doğal gazın harmanlanmasının uygulanabilirliğini onayladı.

Testler üç gün sürdü ve motorun hidrojen karışımlarını birlikte ateşleme kabiliyetini göstererek, motor verimliliğinde net gelişmeler ve azaltılmış sera gazı emisyonları sergilerken NOx emisyonlarıyla uyumlu kaldı.

Wartsila Energy’nin COO’su Anja Frada: “Bu testler, Wartsila’nın motor teknolojisinin karbondan arındırılmış operasyonlara büyük katkı sağlayan, geleceğe hazır güç çözümleri sunabileceğine dair net kanıtlar sağlıyor. Hidrojen/doğal gaz karışımlı yakıt karışımıyla yapılan testlerin sonuçları olağanüstüydü. Motorlarımızı sürdürülebilir yakıtlarla çalışacak şekilde geliştirmeye ve geleceğe hazır hale getirmeye devam ediyoruz ve 2026 yılına kadar saf hidrojenle çalışacak bir motor ve enerji santrali konseptine sahip olmayı umuyoruz” dedi.

EPRI Enerji Tedarik ve Düşük Karbonlu Kaynaklardan Sorumlu Başkan Yardımcısı Neva Espinoza, kuruluşun net sıfır bir geleceği desteklemek için eksiksiz bir temiz enerji teknolojileri portföyünün dağıtımını hızlandırdığını ekledi. WEC Enerji Grubu İcra Kurulu Başkanı Gale Klappa: “Müşterilere uygun fiyatlı, güvenilir ve temiz enerji sağlamaya odaklanırken bu teknolojinin potansiyelini keşfetmede lider bir rol üstlenmekten çok memnunuz. Daha fazla yenilenebilir enerjiyi çevrimiçi hale getirirken, güneş parlamadığında ve rüzgar esmediğinde ışıkları açık tutabileceğimizden emin olmalıyız. Bu projenin sonuçları, bu sevk edilebilir birimlerin çok düşük karbonlu ve sıfır karbonlu yakıtlarla çalışabileceğinin güçlü bir göstergesidir” dedi.

Lastik fabrikası dünyanın en büyük çatı güneş enerjisini kuracak

Electrek tarafından yayınlanan bir rapora göre, Sumitomo Rubber Industries’in Tayland’daki Falken Tires fabrikası yakında tek bir tesiste dünyanın en büyük çatı güneş enerjisi dizisine sahip olacak.

Kısa bir geçmişe sahip olan lastik üreticisi, 1909 yılında İngiltere’deki Dunlop tarafından kuruldu. Bugün dünyanın en büyük beşinci lastik üreticisi konumunda ve 100’den fazla ülkede lastiklerini satıyor. Sumitomo Rubber Industries, fabrikasını yüzde 100 sürdürülebilir hale getirmeyi planlıyor. Konum şu anda Avrupa pazarı için lastik üretiyor.

Dünyanın en büyük çatı güneş enerjisi kurulumu yaklaşık 40.000 güneş panelinden oluşacak ve 100.000 metrekarelik bir alanı kaplayacak. Electrek, bunun 10 Amerikan futbolu sahasından daha büyük olduğunu belirtiyor.

Ocak 2025’te faaliyete geçtiğinde, toplam üretimi yaklaşık 22 megavat (MW) olacak ve ayrıca yenilenebilir enerjiyle çalışan iki adet 6,6 MW’lık kazandan oluşacak yeni bir gaz kojenerasyon sistemi ile donatılacak.

Bu özellik, yerel kamu hizmeti şirketleri tarafından sağlanan enerjinin yerini alacaktır. Hepsi bu kadar da değil: kauçuk ağacı hasadından sonra fazla dallardan ve gövdelerden elde edilen biyokütle de enerji karışımına katkıda bulunacak. Electrek’e göre Sumitomo Rubber Industries, 2029’da 2017 seviyelerine kıyasla emisyonlarını yarı yarıya azaltmak ve 2050’de karbon nötrlüğü elde etmek için iddialı planlara sahip.

Ağustos 2022’de Dubai Elektrik ve Su Kurumu (DEWA), dünyanın en büyük tek tesisli güneş enerjisi parkını inşa ettiğini duyurdu . Mohammed bin Rashid Al Maktoum Solar Park, 2030 yılına kadar beş gigawatt (GW) üretmeyi hedefliyor.

2021 yılının Kasım ayında, Doral Renewables adlı bir İsrail firması, tamamlandığında yaklaşık 13.000 dönümlük (5.261 hektar) bir alanı kaplayacak olan Mammoth Solar adlı ABD’nin en büyük güneş enerjisi çiftliği üzerinde çalışmaya başladı. Yeni güneş enerjisi çiftliği iki kuzey Hindistan ilçesini kapsayacak ve toplam maliyeti yaklaşık 1.5 milyar dolar olacak. 2024 yılına kadar tamamen faaliyete geçmesi bekleniyor.

Spor ve sağlık teknolojileri 2023 öngörüleri

Spor ve sağlık teknolojisi yatırımları yapan leAD’in CEO’su Christoph Sonnen, 2023’te girişim sermayesinin olumlu sinyaller verdiğini düşünüyor. Sonnen’e göre spor teknolojisi alanında, hayran kitlesini ve taraftar deneyimini ön plana alıp bunu Web3’e taşımayı başaran girişimler öne çıkabilir. Sağlık teknolojisi alanında kadın sağlığına dair farkındalık artıyor. Uzaktan teşhis ve hasta takibi bu alanda ortaya çıkan yeni fikirler arasında.

Sonnen, 2023’te başlıca üç trendi takip etmeyi öneriyor.

Trend 1: Kadın sağlığı ve iyi yaşam

FemTech olarak adlandırılan kadın sağlığı teknolojilerinin önemi artıyor. Statista’ya göre, tarihsel olarak yetersiz seviyede finanse edilen ve yeterince incelenmeyen bu sektör, 2030 yılına kadar 103 milyar dolara ulaşacak. Frost and Sullivan’ın 2018 verilerine göre, bu büyüme potansiyeli kısmen kadınların dijital sağlık hizmetleri araçlarını kullanma olasılığının erkeklere göre %75 daha fazla olmasından kaynaklanıyor. Bunun yanında çalışma çağındaki kadınların erkeklere kıyasla sağlık hizmetlerine kişi başına %29 daha fazla harcaması yapması gerekiyor. Tia ve Elvie, bu sektörde yatırımcı toplamaya başlayan girişimler arasında. Bu sektörün yeni unicorn girişimler üretme ihtimali yüksek.

Trend 2: Bağlantılı sağlık

Pandemi deneyiminin ardından insanlar, zihinsel ve fiziksel sağlıklarına dair daha fazla farkındalık kazandı. Sağlık hizmetleri pazarı, “reaktif” bakımdan daha proaktif, önleyici ve kişiselleştirilmiş bireysel ihtiyaçlar merkezli bir modele geçiş yaparak büyük bir dijital dönüşüm geçiriyor.

Giyilebilir cihazlar ve yapay zeka insanları daha fazla spor yapmaya ve sağlıklarını takip etmeye yönlendiriyor. Henüz çok yaygın olmayan bu teknolojiler gelişme potansiyeline sahip. Whoop ve Oura, insanlara sağlıklarının genel durumu hakkında daha fazla kontrol ve içgörü sağlayan, stres, uyku, fiziksel aktivite ve daha pek çok kişisel sağlık verisini izleyen giyilebilir teknolojileri ile bağlantılı sağlık hizmetleri alanında dikkat çekiyor.

Giyilebilir cihazlar, uzaktan sağlık hizmetlerinin gelişmesine katkıda bulunabilir çünkü sağlık verilerini kişinin kendisinin takip etmesine imkan sağlıyorlar.

Trend 3: Teşhis sağlayan biyobelirteçler

Eskiden sadece hastanelerin kullanımına açık olan biyobelirteçler artık tüketicilerin erişebileceği hale geliyor. Grand View Research’e göre, genel ve yaşlanan nüfus arasında normalleştirilen test ölçeği nedeniyle biyobelirteç pazarının 2028 yılına kadar 147,59 milyar dolara çıkması bekleniyor. Yapay zekanın ses tanıma özelliği bu sektörün gelişmesine katkıda bulunuyor. Bu teknoloji bir kişinin ruh sağlığı durumunu erken teşhis etmek için kullanılabilir. Ses biyobelirteçleri, klinik ortamlarda testleri kaydetmek, emir vermek ve bir hasta ziyaretinden sonra konuşmalarından veri almak için de kullanılabilir. Yeni bir ankete göre doktorlar konuşma tanıma ve sanal asistan teknolojisinin belgeleme amacıyla kullanılabileceğini düşünüyor.

Christoph Sonnen, bu üç trendin teknolojik gelişmeler sayesinde yükselişe geçeceğini ve önümüzdeki 5 ila 10 yılda sağlık ve spor alanındaki teknoloji girişimlerinin başarılı olacağını düşünüyor.

Dark web, şirketleri endişelendiriyor!

0

Dark web istihbarat şirketi Searchlight Cyber ​​tarafından yayınlanan yeni bir rapora göre, birçok Bilgi Güvenliği Sorumlusu (CISO) dark web’den gelen tehditler konusunda endişeli, ancak bu konuda fazla bir şey yapmıyor. Büyük kuruluşlarda çalışan binden fazla CISO ile yapılan anketin sonuçlarına göre, yetkililerin %93’ü dark web tehditlerinden endişe duyuyor. %72’si siber suçlulara ilişkin istihbaratın, çalıştıkları kurumun verilerini korumak için hayati önemde olduğunu düşünüyor. Ancak siber suçlular hakkında bilgi toplamak haricinde herhangi bir şey yapmıyorlar.

Searchlight Cyber’in CEO’su ve kurucu ortağı Ben Jones’a göre, işletmelerin önlerinde yapacakları çok iş var ve tehdit istihbaratı toplamakla yetinmemek gerekiyor. Jones, bu tehditlere karşı duruş belirlenmesini öneriyor. “Dark web’den istihbarat toplamak, şirketlerin düşmanlarını daha iyi anlamalarını ve bir saldırıyı tespit etme şanslarının artmasını sağlar” diyor.

Sağlık sektörü daha az dikkat ediyor

Araştırmacılar farklı sektörlerdeki işletmelerin dark web’den gelen tehditlere farklı tepkiler verdiğini buldu. Finans sektöründekilerin çoğunluğu (%85) zaten dark web’den veri toplarken, sağlık sektörü %57 ile geride kalıyor. Petrol ve gaz endüstrisinde bilgi güvenliği sorumlularının yalnızca üçte ikisi (%66) dark web’den veri topladıklarını söylüyor.

Bilgi güvenliği sorumluları potansiyel bir saldırıyı durdurmak konusunda kendilerine güvenmiyor. Sağlık alanındaki sorumluların sadece %60’ı ve petrol ve gaz endüstrisindekilerin %74’ü rakiplerinin profilini doğru anladığına inanıyor, bu da %77’lik endüstri standardının çok altında.

Dark web istihbaratı toplamak önemli

İşletmelere düzenli olarak dark web istihbaratı toplamaları öneriliyor. Örneğin, bir işletme, çalışanlarının kimlik bilgilerinin ve parolalarının çevrim içi toptan satışa açık olduğunu belirlerse, bu işletme için kimlik doğrulama teknolojisinden yararlanmak bariz bir öncelik haline gelir.

Siber suçlar profesyonelleştikçe, bir veri ihlalinin birçok unsuru dışarıdan temin edilir hale geldi. Bir fidye yazılımı saldırısı başlatan aynı suçlular, ağı ilk başta ihlal eden aynı çete olmayabiliyor; bu erişimi, başkalarının yararlanması için dark web’deki güvenlik açıklarını satan “erişim aracılarından” satın almış olabilirler. Bir ürünü satan herkes gibi, onu pazarlamak zorundadırlar. Bu nedenle, dark web’i şirket adı, IP adresleri veya kimlik bilgileri için izleyen bir şirket, satıldığı noktada ağlarına erişimi tespit edebilir.

Searchlight Cyber, şirketlerin web sitelerinin dark web’den trafik alıp almadıklarını da düzenli şekilde takip etmelerini öneriyor çünkü bu sayede bir saldırıyı önceden tespit etmek mümkün olabilir.

Norveç otonom gemiciliğe hazırlanıyor

Kısa mesafede, sürekli aynı rotada yük taşıyan gemilerin otonom şekilde sefer yapması mümkün. Denizcilik uzmanlarının oluşturduğu bir ittifak olan One Sea Association’ın Genel Sekreteri Sinikka Hartonen, “Kısa, düzenli ve sabit rotalarda çalışan gemiler, otonom gemi teknolojileri için iyi fırsatlar sunuyor” diyor.

Geçen yıl Japonya’da, 222 metrelik bir araba feribotu, Mitsubishi Shipbuilding Company’nin teknolojisiyle otonom şekilde sefer yaptı ve kendi kendine yanaştırıldı. Bir başka denemede 20 bin km yol kat edildi. Ticari bir gemi, Teksas’tan Güney Kore’ye bir aylık yolculuğunun yaklaşık yarısını otonom şekilde tamamladı. Gemi inşa firması HD Hyundai’ye ait teknoloji sağlayıcısı Avikus’a göre, bu geminin seferinde, optimum rota seçimi, yakıt ve emisyon tasarrufu sağladı.

Yara Birkeland gemisi

“Bu teknolojinin çoğu uzun zamandır var”

Gübre sektörünün büyük firmalarından Yara’nın sahibi olduğu Yara Birkeland, son birkaç aydır şirketin Porsgrunn yakınlarındaki devasa tesisinden Brevik Limanı’na haftada iki kez yelken açarak 100 konteyner taşıyor ve 13 km’lik rota boyunca veri topluyor.

Yara Birkeland adlı gemiye, su kaynaklı engelleri algılayıp sınıflandıracak bir yapay zekaya veri besleyecek radar ve kameralar da dahil olmak üzere sensörler yerleştirildi. 80 metre uzunluktaki gemi, şimdilik kaptanıyla birlikte sefer yapmaya devam ediyor.

Projenin teknoloji sağlayıcısı Kongsberg, Oslo Fiyordu’nda pille çalışan iki otonom mavna üzerinde çalışıyor. Kongsberg Denizcilik’te yeni nesil denizcilik direktörü An-Magritt Ryste, “Otonom denizcilik için gereken teknolojinin bir kısmı zaten uzun yıllardır var. Bu yüzden şimdi yaptığımız verileri ve teknolojiyi bir araya getirmek,” açıklamasını yapıyor.

Yolcu feribotları ve askeri gemiler de otonom çalışabilir

An-Magritt Ryste, balıkçılıkta, yolcu feribotlarında ve askeri gemilerde otonom navigasyon kullanmak istendiğini belirtiyor.

Kongsberg halihazırda, açık deniz enerjisi, okyanus araştırmaları ve savunma alanındaki müşteriler için deniz tabanı haritalama görevlerini büyük ölçüde yerine getiren otonom su altı araçları (AUV’ler) üretiyor. Yakın zamanda, akustik sonarlar, yapay zeka, kameralar, radar ve GPS ile balık stoklarını tespit eden 8 metrelik insansız bir yüzey gemisi (USV) üretti.

Kongsberg’in otonom gemileri insanlar tarafından uzaktan yönetiliyor ve gerektiğinde bunlara müdahale edilebiliyor ama genel olarak otonom şekilde sefer yapıyorlar. Firma, daha büyük deniz araçlarının otonom hale getirilmesi için çalışmaya devam ediyor.

Mürettebat maliyetinden tasarruf

Otonom geminin mürettebatı bu yeni teknolojiyle denizde değil, karada görev yapıyor olacak. Böylelikle firmalar mürettebat maliyetinde tasarruf sağlarken karada görev yapan mürettebat, aynı anda birden fazla gemiyi takip edebilir.

Gübre firması Yara önümüzdeki 2 yıl içinde konteyner gemilerini otonom hale getirerek gemideki mürettebat sayısını sıfıra indirmeyi planlıyor.

Yasal çerçevenin değişmesi gerekiyor

Uluslararası Denizcilik Kurumu’nun, otonom gemiler konusunda yeni bir yasal çerçeve oluşturması gerekiyor. One Sea Association’dan Hartonen, bugüne kadarki tüm kuralların gemilerin manuel şekilde idare edilmesini temel aldığına dikkati çekiyor.

Yara projesi üzerinde çalışmalar devam ederken Norveç’te bunun otonom şekilde sefer yapmasına izin verecek yasal düzenlemeler üzerinde çalışılıyor. Norveç’in bu konuda yapacağı yasal düzenlemeler dünyanın geri kalanında geçerli olacak kurallara temel oluşturabilir.

Güneydoğu Norveç Üniversitesi’nde Uygulamalı Otonomi Bölümü’nden Doçent Marius Tannum, rotaları önceden belirleneceği ve düzenleneceği için otonom gemilerin otonom otomobillerden çok daha güvenli olacağını belirtiyor.

Google Cloud startup zirvesi 25 Nisan’da

0

A serisi startup’ların başvurabileceği Google Cloud Startup Zirvesi 25 Nisan 2023’te gerçekleşecek. Bu seneki zirvede Cloud üzerinden yapay zeka uygulamalarını kullanmak hakkında bilgi verilecek. Yapay zeka Startup Programına kabul edilen girişimlere ilk yıl için 250.000 dolar kredi gibi avantajlar sunuluyor. Etkinlik, girişim sermayedarları ile Google AI uzmanları ve erken aşamadaki kurucuları bir araya getirmeyi hedefliyor.

Zirvenin konusu yapay zeka

Londra’daki Google ofisinden canlı olarak yayınlanacak iki saatlik özel etkinlik, teknoloji şirketlerini daha hızlı büyüme ve verimlilik arayışlarında etkileyen kritik konuları kapsayacak. Özellikle uygulama ve veri modernizasyonu, maliyet optimizasyonu ve yapay zeka konuları işlenecek. 25 Nisan’daki zirve, saat 19.00 ile 20.30 arasında gerçekleşecek.

Google Cloud kullanan startup’lar arasında Shopify ve Discord bulunuyor.

Son 5 yılda kurulmuş girişimlere başlangıç seviyesi fırsatları

Google for Startups Cloud programı, henüz sermaye fonu almamış tohum öncesi girişimler için “başlangıç seviyesi”, sermaye fonlaması olan A serisi için “ölçek seviyesi” başlıklarında iki farklı üyelik türü sunuyor. Başlangıç seviyesine kaydolmak için son 5 yıl içinde kurulmuş olma şartı aranıyor. Başlangıç seviyesinde Google hizmetlerinde kullanmak üzere 2 bin dolara kadar kredi veriliyor. Google’ın startup’lara sunduğu indirimler ve krediler hakkında bu sayfayı inceleyebilirsiniz.

Zirveye ön başvuru yapmak için bu adresten kaydolabilirsiniz.

Google for Startups Cloud programı girişimcilere şunları sağlıyor:

  • Google Cloud, Google Workspace, eğitim programlarına erişim ve özel bir Startup Success Manager aracılığıyla teknik destek, küresel Google Cloud Startup Topluluğuna katılım ve belirli startup’lar için ortak pazarlama fırsatları için krediler.
  • Krediler: Henüz öz sermaye ile desteklenmeyen girişimcilere, 2.000 ABD Doları tutarında Google Cloud kredisine erişim. Cloud ve Firebase kullanımının ilk yılı 100.000 dolara kadar olan kredilerle karşılanıyor. Ayrıca, ikinci yılda Google Cloud ve Firebase kullanımının %20’si karşılanıyor ve ek olarak 100.000 ABD dolarına kadar kredi sunuluyor.
  • Google genelinde indirimler: Yeni kayıtlar için ücretsiz Google Workspace Business Plus ve yeni kayıtlar için 12 ay boyunca Google Haritalar Platformu’nda aylık krediler.
  • Eğitim: Çevrimiçi kurslara ve uygulamalı laboratuvarlara erişim sağlayan Google Cloud Skills Boost kredileri.
  • Teknik destek: Google Cloud kredileriyle 7/24 yardım alma imkanı
  • İşletme Desteği ve Ağ Oluşturma: Küresel Google Cloud Başlangıç ​​Topluluğu ile ortak pazarlama fırsatlarına erişim.

Veri analitiği ekiplerine yatırım artıyor

0

Orlando’da düzenlenen Gartner Veri ve Analitik Zirvesi’nde yayınlanan bir ankete göre, veri ve analitiğe yönelik kurumsal yatırımlar yükseliş gösteriyor.

Anket, 2022 yılı veri ve analitik ekiplerinin yüzde 44’ünün büyüdüğünü ortaya çıkardı. Ekiplerin boyutu artıyor olsa da ekip liderlerinin yarısından azı (yüzde 44) ekiplerinin kuruluşlarına değer sağlamada etkili olduğunu söylüyor.

Kendilerini farklı liderlik özelliklerinde etkili veya çok etkili olarak derecelendiren veri ve analitik liderleri, organizasyonel ve ekip performansında kendilerini yüksek olarak değerlendirenlerle aynı çizgideydi.

Düşük performans gösterenlerin yüzde 19’u kişisel gelişimlerine zaman ayırmada etkili olduğunu bildirirken, en iyi performans gösterenlerin yüzde 43’ü buna zaman ayırdı. Gartner’ın başkan yardımcısı analist Alan Duncan, “En iyi performans gösteren baş veri analitiği görevlileri, belirsiz koşullarda gelişmek, zorlayıcı değer öykülerini ifade etmek ve iş etkisini artırabilecek veri ve analitik ürün ve hizmetlerini belirlemek için beceriler geliştirerek başarılarına yatırım yapıyor” dedi. Ankete göre, baş veri ve analitik görevlilerinin geniş sorumlulukları var. Bunlar arasında strateji tanımlama ve uygulama (yüzde 60), veri ve analitik stratejisinin gözetimi (yüzde 59), yönetişim oluşturma ve uygulama (yüzde 55) ve veriye dayalı kültür değişikliğini yönetme (yüzde 54) bulunmaktadır” diyor.

Veri analitiği nedir?

Veri analitiği, büyük veri kütlelerinden anlamlı bilgiler çıkarmak ve kararlar almak için kullanılan süreçler, teknikler ve araçlardan oluşan bir disiplindir. Veri analitiği, işletmelerin, hükümetlerin ve diğer organizasyonların verimliliği artırmak, trendleri anlamak, gelecekteki ihtiyaçları tahmin etmek, müşteri davranışlarını analiz etmek ve bilgi temelli stratejiler geliştirmek için büyük miktarda veriyi analiz etmelerine olanak tanır.

Veri analitiği aşağıdaki ana bileşenlere ayrılabilir:

  1. Veri toplama: İlgili verilerin toplanması ve depolanması sürecidir.
  2. Veri ön işleme: Toplanan verilerin temizlenmesi, eksik verilerin doldurulması ve veri formatının uygun hale getirilmesi işlemlerini içerir.
  3. Veri analizi: İstatistiksel yöntemler, makine öğrenimi ve yapay zeka algoritmaları kullanarak verilere derinlemesine bakarak özellikler, modeller ve ilişkiler keşfetmeyi içerir.
  4. Veri görselleştirme: Elde edilen bilgilerin ve sonuçların anlaşılır ve etkili bir şekilde sunulması için grafikler, tablolar ve diğer görsel araçların kullanılmasıdır.
  5. İçgörü ve karar verme: Analiz sonuçlarını kullanarak bilgi temelli kararlar almak ve stratejiler oluşturmak.

Veri analitiği, iş dünyası, finans, sağlık, enerji, eğitim ve daha birçok sektörde değerli içgörüler sağlayarak önemli bir rol oynamaktadır. Bu süreçlerle, organizasyonlar daha bilinçli kararlar alarak daha etkili ve başarılı olabilirler.

Blok-Z Google’ın hızlandırma programına seçildi

0

Google Cloud’un Avrupa’da İklim Değişikliği hızlandırma programına kabul edilen 14 girişimden biri Berlin merkezli Blok-Z. Yenilenebilir enerji üretimini ve tüketimini blokzincir ile izleyip, doğrulayıp eşleştirmeyi amaçlayan bu girişimin kurucu ortağı ve CEO’su Selim Satıcı, Google Cloud’un blokzincir araçlarına erişmenin kendileri için çok faydalı olacağını belirtiyor.

Hızlandırma programında 7 ülkeden 14 girişim

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nın (COP27) ardından Google, Kuzey Amerika ve Avrupa’da iklim değişikliği için çözüm üretmeye çalışan startup’lar için bir hızlandırma programı başlattı. Ocak 2023’te yapılan program çağrısının sonunda aralarında Blok-Z de olan olduğu 14 startup’ın desteklenmesine karar verdi. Hızlandırma programına alınan girişimler yedi farklı ülkeden ve birden fazla sektöre odaklanıyorlar. Ortak noktaları yapay zeka, jeo-uzamsal veriler ve analitik gibi bulut teknolojilerinden yararlanıyor olmaları.

Google bu 14 girişimin gelişmesine yardımcı olup bunlara mentorluk fırsatları, teknik uzmanlık ve bulut teknolojisi desteği sunacak.

Tarım sektöründe yapay zeka kullanımı

Google’ın hızlandırma programına seçilen projeler, iklim değişikliğinin etkilerine uyumu desteklemek ve gıda güvenliğini korumak için büyük veri ve yapay zeka kullanıyor.

İsrailli AgroScout, ürün kalitesini sağlamak ve karbon ayak izini ve hedeflenen kimyasal uygulamaları azaltmak için çiftçilerin mahsulleri ve tedarik zincirlerini izlemesine, tespit etmesine ve raporlamasına yardımcı oluyor. Karbon tutmayı haritalamak, ölçmek ve izlemek için derin öğrenmeyi kullanan Tel Aviv merkezli Albo Climate, AgroScout ile birlikte çalışacak. Tarımsal ekosistemlere odaklanan bir diğer girişim Dutch Agcurate, uydu güdümlü kırsal zeka ile çalışarak çiftçilere ve tarımsal perakendecilere hasat sigortası ürünleri sunuyor.

Ormancılıkta Google Earth kullanımı

İskoçya’dan Earth Blox, doğal kaynakların daha sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesine yardımcı olmayı amaçlıyor. Jeo-uzamsal verileri kullanarak ormanlar veya arazi örtüsüyle ilgili değerlendirme yapmak için Google Earth Engine’den yararlanıyor. Estonya’dan Single.Earth ise orman sağlığını değerlendirmek için yapay zeka kullanıyor.

Münih’te eğitim kampı

Hızlandırma programına seçilen 14 girişimin yöneticileri, Mart ayında Münih’te bir eğitim kampına katılıyor. Mentorluk ve grup eğitimi kapsamında Google Cloud servisleri hakkında bilgi edinip girişim yatırımcılarıyla tanışacaklar. 12 hafta sonra 1 Haziran 2023’te demo günü gerçekleştirilecek.

Otonom araç eğitiminde yeni yöntem bulundu

Michigan Üniversitesi’ndeki mühendislik araştırmacıları, otonom araçları test etmek için harcanan zamanı ve maliyeti 1.000 kat azaltabilecek yöntem buldular.

Yöntem, bir test pistinde sanal araçların yanı sıra gerçek otonom araçların test edilmesini içeriyor. Ancak sürecin gerçekten yaratıcı unsuru, sanal olanların yapay zeka tarafından yalnızca tehlikeli derecede kötü sürüşü göstermek için eğitilmiş olması.

Gerçek dünyadaki test araçlarının, simüle edilen olağandışı, tehlikeli senaryolarla tekrar tekrar karşılaşması için yüz milyarlarca km kat etmesi gerekir. Profesör Henry Liu, “Güvenlik açısından kritik olaylar gerçek dünyada çok nadirdir ve çoğu zaman otonom araçlar bunlarla başa çıkmakta güçlük çeker. Ancak bir karma gerçeklik test ortamı oluşturduk. Arka plandaki araçlar sanal, bu da onları eğitmemize olanak tanıyor” diyor. Bu, simülasyondaki sürüş verilerinden “güvenlik açısından kritik olmayan bilgilerin” çıkarılmasını içeriyor.

Bu yaklaşımı benimseyerek ve sinir ağlarını gerçek otonom araçlar üzerinde eğitmek için yalnızca güvenlik açısından kritik verileri kullanarak, araçlar çok daha sık tehlikeli durumlara maruz kalıyor ve test sürecini hızlandırıyor. Michigan Üniversitesi ekibi, güvenlik testi mesafesini yüzde 99,9 oranında azaltabileceklerini tahmin ediyor.

Hewlett Packard Enterprise OpsRamp’ı satın aldı

0

Hewlett Packard Enterprise, hibrit ve çoklu bulut ortamları için BT altyapısını, bulut kaynaklarını, iş yüklerini ve uygulamalarını izleyen, gözlemleyen, otomatikleştiren ve yöneten bir BT operasyon yönetimi (ITOM) şirketi olan OpsRamp’ı satın aldı.

OpsRamp’ın hibrit dijital operasyon yönetimi çözümünü HPE GreenLake uçtan buluta platformuyla entegre etmek ve bunu HPE hizmetleriyle desteklemek, genel bulutta, kolokasyonlarda bulunan çok satıcılı ve çok bulutlu BT ortamlarının operasyonel karmaşıklığını azaltacaktır. BT operasyonları (AIOps) için yapay zeka ile keşif, izleme, otomasyon ve olay çözümü sağlayan OpsRamp teknolojisi, hibrit ve çoklu bulut BT ortamlarında uçtan uca görünürlük, gözlemlenebilirlik ve kontrol sağlar.

Bu yetenekler, bulut kaynakları, kapsayıcılar, sanal makineler ve uygulamaların yanı sıra çok üreticili bilgi işlem, ağ iletişimi ve depolamayı kapsar. IDC’ye göre işletmelerin yüzde 64’ü birden çok bulut sağlayıcısı kullanıyor; heterojen bulut ortamlarına yayılan BT operasyonlarını yönetme yeteneği giderek daha önemli hale geliyor.

Hewlett Packard Enterprise’ın CTO’su Fidelma Russo: “Bugün müşteriler, farklı BT operasyonel modelleri ve araçlarıyla birkaç farklı bulut ortamını yönetiyor ve bu da dijital operasyon yönetiminin maliyetini ve karmaşıklığını önemli ölçüde artırıyor. OpsRamp ve HPE’nin birleşimi, müşterilere çok satıcılı ve çok bulutlu BT varlıklarını daha etkin bir şekilde yönetebilen ve dönüştürebilen entegre bir uçtan buluta platform sağlayarak bu engelleri kaldıracak. Bu satın alma, HPE hibrit bulut liderliğini ilerletiyor ve HPE GreenLake platformunun erişimini BT Operasyon Yönetimine genişletiyor” diyor.

DeepRoute haritasız otonom sürüş teknolojisini başlattı

0

DeepRoute, otomobil üreticileri için kendi HD haritasız çözümünü geliştirdi.

DeepRoute.ai, iki yeni haritasız otonom sürüş çözümü yayınladı. Shenzhen merkezli firma, destekli sürüş ve robotaksi işlevselliğini etkinleştirmek için yüksek tanımlı harita kullanımından kaçınarak sürücüsüz araç alanındaki diğer oyunculardan farklı bir rota izliyor.

DeepRoute, haritalamanın son derece pahalı olduğunu ve teknolojiye gereksiz maliyet kattığını savunuyor. Ayrıca, haritaların sürekli güncelleme gerektirdiğine ve Çin’de yoğun bir şekilde düzenlendiğine işaret ediyor.

Bunun yerine, geniş bir araç yelpazesindeki otomobil üreticileri için ölçeklenebilir Nvidia Drive Orin merkezi bilgi işlem platformuna dayanan kendi HD haritasız çözümünü geliştirdi. Bir çip üzerindeki güçlü Drive Orin sistemi, saniyede 254 trilyon işlem gerçekleştirebilir.

DeepRoute’un yeni Driver 3.0 paketi iki farklı haritasız ürün içeriypr. 2.000 dolar donanım maliyetiyle gelen D-PRO, operasyonel tasarım alanı (ODD) kısıtlamaları olmaksızın tüm yollarda vale park yardımı (VPA) ve noktadan noktaya navigasyon içeriyor.

Ayrıca donanım maliyeti 1.000 dolar olan D-AIR, otomatik seyir kontrolü (ACC), şerit merkezleme kontrolü (LCC) ve otonom acil frenleme (AEB) gibi özellikler sunuyor.

Lidar ve Driver 3.0 ile donatılmış bir arabanın, HD haritalama olmadan bile en yoğun zamanlarda Şangay’ın kötü şöhretli trafiğiyle nasıl başa çıkabileceğini gösteriyor. Araç, yayalar ve e-scooter’ların arasından geçerken ve engellerden kaçınma ve korumasız sola dönüşler gibi karmaşık manevraları tamamlarken gösterilir.

Varlık yönetiminde akıllı etiketler dönüm noktası oldu

0

ABI Research’e göre, esnek baskılı elektronik tasarımlara dayalı akıllı etiketler, tasarım aşamasının ötesine geçerek büyük ölçekli ticari üretime geçmeye başlıyor.

ABI Research Endüstri Analisti Tancred Taylor: “Geçtiğimiz 15 yılda, varlık takibi için basılı elektronik pazarı RFID tarafından yönlendirildi. Bu, baskın bir teknoloji olarak kalmaya devam edecek, ancak düşük güçlü IoT teknolojilerinin Bluetooth’tan hücresel ve hücresel olmayan LPWAN teknolojilerine kadar olan evrimi, gelişmiş yeteneklere sahip RF etiketlerinin oluşturulmasını mümkün kılıyor” dedi.

Wiliot ve Reelables gibi Bluetooth etiketleri, basılı IoT’den ortaya çıkan olasılıklar konusunda farkındalığı artırdı. Bunlar, çok düşük güçlü çip tasarımları kullanan teknolojinin olgunluğu sayesinde şimdiden çok büyük hacimlerde benimseniyor. Buna karşılık, WAN etiketleri pazarı, daha yüksek mühendislik yükü nedeniyle daha karmaşık hale geldi. Yazdırılabilir pillerin, bağlantı protokollerinin, makaradan makaraya baskının ve cihaz sağlamanın uyumlu hale getirilmesi, son üç yılda önemli bir engel teşkil etti.

Özellikle Çin’de bazı etkileyici girişimler başarılı olsa da, 2022’nin yalnızca ikinci yarısında büyük LPWAN protokollerinde önemli ilerleme kaydedildi. Sigfox operatörleri ve ortakları, SODAQ (en son Qualcomm ile birlikte), NNNCo ve diğerleri tarafından yapılan duyurular, ürünlerin büyük ölçüde benimsenmeye hazır hale geldiğini gösterdi. Perde arkasında, değer zincirindeki çok sayıda satıcı, kendi tasarımlarını piyasaya sürmek için çalışıyor.

Taylor: “Akıllı etiketler, özelliklerden ve form faktörü perspektiflerinden çok sayıda yönde gelişiyor ve bu, işletmelerin varlıkları hakkında veri toplama şeklini tamamen değiştirecek ve bu da değerin en büyük itici gücü olacak. Başlangıçta, kendilerini en açık şekilde sunan kullanım durumları tedarik zincirindedir; ancak perakende ve endüstriyel yönetim pazarlarında ve hatta çok da uzak olmayan bir gelecekte B2C pazarlarında fırsatlar var” dedi.

NFC uyumlu POS terminali sevkiyatları 290 milyonu geçecek

0

IoT analist firması Berg Insight’ın yeni bir araştırma raporuna göre, NFC’ye hazır POS terminalleri pazarı dünya çapında 75.3 milyon adede ulaşan yıllık sevkiyatlarla güçlü bir ivme gösterdi.

NFC bağlanma oranı, POS terminallerinin yüzde 98’inin NFC özellikli olarak gönderildiği Avrupa ve Kuzey Amerika’da en yüksekti. NFC ayrıca Brezilya, Türkiye ve Çin de dahil olmak üzere dünya çapındaki diğer birçok büyük pazarda çok popüler bir özellikti. Küresel bazda, 2021’de sevk edilen POS terminallerinin yaklaşık yüzde 80’i NFC içeriyordu.

Berg Insight, NFC’ye hazır POS terminallerinin küresel kurulu tabanının, yüzde 11,6 bileşik yıllık büyüme oranı (CAGR) ile 2021’de 168.7 milyon birimden 2026’da 291.9 milyon birime çıkacağını tahmin ediyor.

Berg Insight Baş Analisti Johan Fagerberg: “mPOS terminal pazarı, geleneksel POS terminali segmentiyle yaklaşık aynı oranda büyüyor ve bugün küresel pazarda 70’ten fazla satıcı aktif” dedi.

mPOS, kart kabul eden bir okuyucuya bağlantı yoluyla ödeme kartı işlemlerini kolaylaştırmak için bir satış noktası terminali işlevi gören tabletler ve akıllı telefonlar gibi tüketici odaklı mobil cihazların kullanılmasıdır diyebiliriz. Berg Insight, NFC’ye hazır mPOS terminallerinin küresel sevkiyatının önümüzdeki beş yılda yüzde 11,2’lik bileşik yıllık büyüme oranı (CAGR) ile 2026 yılına kadar 50,1 milyon adede ulaşacağını tahmin ediyor.

Ikea stok sayımı yapan drone filosunu genişletiyor

0

Ikea depolarında stok sayan 100 kişilik bir filo ile otonom envanter sayma insansız hava araçlarının kullanımını genişletiyor.

Dronelar, Ingka’nın iki yıl önce stok doğruluğu ve envanter takibi için otonom dronelar geliştirmek üzere ilk kez işbirliği yaptığı otonom iç mekan drone uzmanı Verity tarafından yapılıyor. Ingka, çözümün “daha ergonomik bir iş yerini desteklediğini çünkü fiziksel olarak yoğun olan paletleri insan işçilerden manuel olarak kontrol etme görevini aldığını söyledi.

Ingka perakende başkanı Tolga Öncu: “Mağazalarımızın müşteri memnuniyetini daha iyi destekleyebilmesi ve çok kanallı perakendecilik için gerçek merkezler haline gelebilmesi için teknolojiye her alanda yatırım yapıyoruz. Drone’ları ve diğer gelişmiş araçları (örneğin malları teslim alan robotlar gibi) tanıtmak herkes için gerçek bir kazan-kazan durumu. İş arkadaşlarımızın refahını artırıyor, işletme maliyetlerini düşürüyor ve müşterilerimiz için daha uygun fiyatlı ve kullanışlı olmamızı sağlıyor” diyor.

Otonom insansız hava araçları ilk olarak 2021’de Ikea İsviçre’de konuşlandırıldı ve şu anda Belçika, Hırvatistan, Slovenya, Almanya, İtalya ve Hollanda’da 16 farklı lokasyonda faaliyet gösteriyor.

Ikea’nın lojistik başkanı Peter Ac: “Yenilikçi ve katma değerli çözümler söz konusu olduğunda ön planda olmak, Ikea mirasının bir parçasıdır. Başkalarından bir şeyler öğrenmeye her zaman meraklıyız ve bu proje, Ikea genelinde nasıl işbirliği yaptığımızın ve harici bir ortakla birlikte hepimizin yararlanacağı bir çözüm ürettiğimizin harika bir örneği” diyor.