Techinside Google News
Ana Sayfa Blog Sayfa 1662

Telefonlar su ile şarj edilebilecek

4

HandyPowerSibirya’dan Sygma.Novosibirsk ve Moskova yakınındaki Dubna adlı Rusya’nın büyük iki nanoteknoloji merkezi, yepyeni bir şarj çözümü geliştirdi. Paylaşılan bilgilere göre bu şarj cihazı hidrojen enerjisini esas alıyor. HandyPower adını taşıyan ürün mobil telefonlar, iPod, navigasyon cihazları, portatif aydınlatma sistemleri, dizüstü bilgisayar gibi çok sayıda ürünün şarj edilebilmesini sağlıyor.

HandyPower’ın kendine has ve benzersiz olarak tanımlanan teknolojisi sayesinde sıradan su ve aktif durumdaki alüminyum tozu şarj için gerekli enerjiyi sağlıyor. Alüminyum suya karşı reaksiyon gösteriyor, okside ediyor ve hidrojen salımı gerçekleştiriyor. Daha sonra hava sürecin içine dahil oluyor. Elektrik üretimi ise bu esnada membrandda gerçekleşiyor.

Rusya’nın dijital endüstrisi hakkında haberler veren ewdn.com’da çıkan habere göre bu teknolojinin geliştiricileri dünya üzerinde başka herhangi bir şarj teknolojisi üreticisinin böyle bir çözüme sahip olmadığını belirtmiş. Mucitler bu şarj cihazının ilk olarak askeri ve güvenlik alanlarında kullanılmasını istiyorlar. Böylece hastalıklı bölgelerde ya da kurtarma operasyonlarında ciddi farklar yaratılabileceğini söylüyorlar.

HandyPower, Moskova dışında bulunan Skolkovo adlı uluslararası bir teknoloji merkezince destekleniyor. Startup, 2014 sonlarında Finlandiya’daki Slush adlı etkinlikte tanıtıldı ve yatırımcıların bir hayli ilgisini çekti. İlk duyurusunun 2013 sonunda yapıldığı HandyPower’ın yaygınlaşması için biraz daha vakit gerekiyor. Ticari sürüm için verilen tarihin 2015 olduğunu düşünürsek çok beklemek gerekmeyecek. Gerçekten işe kullanışlı olup olmadığını ise zaman gösterecek.

Microsoft’ta KOBİ’ler Tarık Tüzünsü’ye emanet

0

MicrosoftTurkiye_TarikTuzunsuMicrosoft’ta 2015 atamaları hız kesmeden devam ediyor. Microsoft Türkiye Tüketici Kanalları’ndan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı  Tarık Tüzünsü, Microsoft bünyesinde hayata geçirdiği başarılı projelerini takiben Microsoft Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler (KOBİ) Satış ve Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı  olarak atandı.

Yeni görevine 1 Şubat 2015 itibarıyla başlayacak olan Tüzünsü, Microsoft’tan önce 17 yıl boyunca Arena Bilgisayar’da Ürün Yöneticiliğinden CEO’luğa uzanan bir çok başarılı pozisyonda görev aldı. İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri Fakültesi’nden mezun olan Tüzünsü, aynı üniversitede MBA derecesi alırken, Harvard Business School’da PLD (Program Leadership Development) programını başarıyla bitirdi. Tarık Tüzünsü evli ve bir kız çocuğu babası.

İTÜ ARI Teknokent girişimcilerini dünyaya taşıyor

0

İTÜ ARI Teknokent bünyesinde faaliyet gösteren sekiz başarılı şirket ABD’nin Chicago kentinde yatırımcılarla buluştu. Dünyanın en başarılı kuluçka merkezlerinden biri olarak kabul edilen 1871‘de düzenlenen etkinliğe katılan isimler, kalabalık bir dinleyici kitlesine kendilerini tanıtma fırsatı buldu.

Bulut tabanlı yazılım platformları ve RFID gibi teknoloji girişimcileri yanında arıcılık ürünleri, DNA tabanlı gıda testleri ve nanomalzeme gibi farklı girişimlerin de yer aldığı etkinliğe Türkiye Cumhuriyeti Chicago Başkonsolosu Ramis Şen’in yanı sıra değerlendirme paneli olarak teknoloji editörü John Pletz, kadın girişimciliğini yaymayı amaçlayan foundingmoms.com kurucusu Jill Salzman ve WeDelivr şirketi kurucusu Jimmy Odom gibi girişimcilik dünyasının tanınmış isimleri de katıldı.

ITU-GATE-DEMO-DAY
Etkinliğe katılan şirketler arasında KOBİ’lere yönelik bulut tabanlı yazılım çözümleri sunan Bodru; hastaneler için RFID temelli varlık yönetimi çözümleri sunan Borda; kullanıcı davranışlarını öğrenen akıllı ev sistemleri geliştiren Ingenious; perakende sektörünün tedarik performansını artırmaya yönelik iş analitiği çözümleri sunan Invent Analytics yer alıyor. Ayrıca havacılık ve uzay, otomotiv, enerji gibi sektörler için yeni nesil kompozit malzemeler üreten Nanokomp; arıcılık kaynaklı sağlık ürünleri geliştiren SBS; gıda güvenliği için DNA analizine dayalı test kitleri üreten Sentromer ve finansal verilerin daha iyi analizine olanak tanıyan bir platform sunan StockGround da etkinlikte yerini aldı.

“ITU GATE ile Türk şirketleri uluslararası pazara açıyoruz”

İTÜ tarafından bu yıl ilki düzenlenen ITU GATE programı kapsamında girişimci firmaların uluslararası platformlarda yatırımcılarla buluşturulduğunu belirten İTÜ ARI Teknokent İş Geliştirme Direktörü Arzu Eryılmaz; “Dünya’da girişimcilik ortamında hızlı bir değişim var. İTÜ ARI Teknokent olarak biz de Türkiye’de bu alandaki değişimin ve uluslararasılaşmanın öncüsü olmayı hedefliyoruz. ITU GATE programımız ile uluslararası pazarlara çıkmaya hazır 8 firmayı Amerika Birleşik Devletleri’nde birlikte çalıştığımız kuluçka merkezlerine taşıdık. Halen firmalarımız çok sayıda uluslararası firma ile iş ortaklığı ve yatırım görüşmelerini sürdürüyor. İnanıyorum ki “ITU GATE” sayesinde birçok başarılı girişimci, uluslararası pazarlara açılacak.” değerlendirmesinde bulundu.

Çalışma masanız karakterinizi belirliyor

0

daginik+ofis+masasi+gorselXerox, dünya üzerinde on binlerce şirkete ofis ve iş süreç yönetimi hizmetleri verirken, ofis ortamlarına ve çalışma biçimlerine yönelik çeşitli araştırmalar da yapıyor. Xerox iş analistleri, çalışanların karakteristik özelliklerinin çalışma masalarının üzerinde kendini gösterdiğini, ofis ortamının görüntüsünün verimliliği büyük ölçüde etkilediğini söylüyor.

Ofislerde kullanılan renkler, ofis mobilyalarının düzenleniş şekli, çalışan masalarının düzeni, çalışanların masalarında kullandıkları eşyalar hem çalışanın kişiliği hem de o şirketin iş yapma şekliyle ilgili önemli ipuçları veriyor.

Xerox iş analistlerinin, çalışma ortamlarının görünümü ile çalışanların karekteristik özelliklerini ilişkilendiren değerlendirmeleri şöyle sıralanıyor:

Masasında dokümanları ve eşyaları dağınık duranlar, kararlarını, eylemlerini düzenli olarak erteleyen, iş yetiştirme telaşı ile plansız çalışanlar. Dokümanları ve dosyaları masasının üzerinde derli toplu duranlar ise hızlı karar veren, işlerini ertelemeyen, planlı çalışmayı seven ve işlerinde duygusallığa pek yer vermeyen kişiler olarak tanımlanıyor.

Çalışma ortamını olabildiğince sade tutan kişiler, işine odaklanmayı seven, yüksek verimliliğe sahip, kendi kendine yeten kişiler. Fazla eşyalı bir çalışma alanına sahip olanlar ise dikkati dağınık, zamanı iyi kullanamayan, düzen ile pek arası olmayan kişiler olarak değerlendiriliyor. Xerox iş analistleri, çok eşya bulunan çalışma odalarının verimliliği düşürdüğünü söylüyor. Bu yüzden az eşyalı bir odada veya alanda çalışılmasının verimlilik açısından daha iyi olacağı belirtiliyor.

Çalışma alanında ailesinin ve arkadaşlarının fotoğraflarını bulunduranlar, dışarıya karşı ailesine önem verdiğini ve iş dışında da sosyal bir hayatı olduğunu düşündürmek isteyen kişiler. Çalışma alanına aile ve arkadaş fotoğrafları koymayanlar ise özel hayatını işe taşımak istemeyen ve bu konuda muhafazakar davranan kişiler olarak değerlendiriliyor. Xerox iş analistleri, fotoğraflarla dolu bir ortamın, işyerinde konsantrasyonun düşmesine neden olduğunu, çalışanı ziyarete gelen kişilerin bu fotoğraflarla ilgili konuşmasına yol açarak, dikkati ve iş verimliliğini azalttığını söylüyorlar.

Çalışma ortamı etrafında ilham veren özlü sözler bulunduranlar, ilkeli olmaya çalışan, rol modelleri ile idealist bir görüntü çizmeye çalışanlar. Bu kişiler özlü sözlerle başkalarına mesaj vermeyi sever ve rol model aldıkları kişilerin sözlerini bir motivasyon aracı olarak görürler. Bu tür özlü sözleri sürekli görüş alanında tutanlar aynı zamanda işlerini eksiksiz yapmak isteyen, hata yapmak ve eleştirilmek istemeyen kişiler. Uzmanlar çalışma ortamlarına özlü sözlerin asılmasının çalışan motivasyonunu olumlu etkilediğini belirtiyor.

Kağıtlara ya da not defterlerine yazılan  küçük notların ve planlamaların özenli olup olmaması ise iş hayatına ne kadar disiplinli yaklaşıldığını gösteriyor. İşi ile ilgili çok düzenli, okunaklı notlar alanlar; planlı ve iş hayatını disipline etmeyi seven kişiler olarak algılanıyor. Notları düzensiz ve karalama biçiminde olanlarsa disiplini pek sevmeyen ve iş hayatında da uygulamayan kişiler olarak değerlendiriliyor.

Çalışma ortamında çiçek, kokulu mum ve tütsü gibi objeler bulunduranlar doğa severler. İşini doğaya taşıyamayanlar çiçekler ve farklı kokularla doğayı ofisine getirmek istiyor. Bu kişiler için böyle bir ortam farklı hissetmeyi ve işlere daha iyi konsantre olmayı sağlıyor. Çiçeklerle, kokulu objelerle süslenmiş bir ofis ortamını rahatlatıcı buluyorlar. Ancak Xerox iş analistleri, çiçeklere ve kokulara karşı alerjisi olan diğer çalışanların bu ortamlardan rahatsız olabileceğini belirtiyor.

Çalışanların giysilerinde ve çalışma ortamlarında tercih ettikleri her renk farklı bir karakter özelliğini temsil ediyor. Örneğin, çalışma alanında kırmızı renkli objeler bulunduran, kırmızı giyinen kişiler, hırslı, istekli ve ön planda olmak isteyenler. Üzerlerinde, masalarında mavi, yeşil ve tonlarını bulunduranlar, sakin ve soğukkanlılığını koruyabilen kişiler olarak tanımlanıyor. Bu çalışanlar işyerinde yaşanan krizlerde en çok bulunması istenen kişiler.

Çalışma alanında sarı ve turuncu gibi canlı renkli objeler tercih edenler ise son derece enerjik, kolay iletişime geçen, konuşkan sosyal çalışanlar. Mor ve tonlarını sevenler, duyarlılığı fazla olan, işinde yaratıcı özellikleri ön plana çıkaran kişiler. Beyaz renk sadeliği seven, sonuç odaklı, planlı programlı çalışan kişilerin tercihi. Beyaz severler yaptıkları işte şeffaflığa önem veren ve işine başkalarını da katan iyi birer takım oyuncuları olarak anılıyor.

Gri ve kahverengi tonlarına giysilerinde ve çalışma ortamlarında yer verenler, temkinli yapıda olan ve kendini ilk etapta kolayca ortaya koymayan kişiler. Çalışma ortamında ve kullandıkları eşyalarda siyah rengi sevenler ise özgüveni yüksek, iddialı ve kararlı yapıdaki çalışanlar. Çalışma alanında siyah objeler bulunduran kişiler olaylara eleştirel bakmaya eğilimli kişiler olduklarından hataları önceden farketmeleri ve az hata yapmaları ile tanınıyorlar. Bu yüzden siyah sevenler, iş hayatında başarılı olma ve lider olma özellikleri yüksek kişiler olarak tanımlanıyor.

Çalışanlar müziği, işe konsantre olmak ve ofisteki diğer sesleri bastırmak için kullanıyor. Ayrıca iş yaparken müzik dinleyenler “sıkıcı” gördükleri işleri keyifli hale getirmeye, streslerini azaltmaya çalışıyor. Araştırmalar, çalışanların yüzde 61’inin çalışırken müzik dinlediğini, klasik müziğin de konsantrasyonu arttıran ve verimliliği sağlayan en iyi müzik türü olduğunu gösteriyor. Ancak yüksek sesle müzik dinleyenler çalışma arkadaşlarından tepki görebiliyor ve diğer çalışanların dikkatini dağıtabiliyor.

Çalışma alanında çeşitli biblolar, süs eşyaları ve oyuncaklar bulunduranlar içindeki çocuğu göstermekten keyif alan bu eşyalara düzenli dokunmak isteyen kinestetik insanlar. Meraklı ve koleksiyoner kişiliği olan, işinde ev ortamı yaratmaya çalışan bu kişiler biblo ve oyuncaklarla çalışma ortamlarına duygusal olarak bağlanmak istiyor. Uzmanlar, yöneticilerin bu karekterdeki çalışanlara sorumluluk verirken daha temkinli yaklaştıklarını belirtiyor.

Turkcell Superonline ve Telekom Austria işbirliğine gitti

0

Turkcell Superonline, küresel oyuncuların Türkiye pazarında yatırımlarını desteklemeye devam ediyor. Böylece kurumsal müşterilerinin bağlantı çeşitliliğini uygun maliyetlerle arttıran Turkcell Superonline, son olarak Orta ve Doğu Avrupa’nın önde gelen operatörlerinden Telekom Austria Grup ile MPLS POP işbirliği anlaşmasına imza attı.

İşbirliği kapsamında Telekom Austria Grup, Turkcell Superonline altyapısını kullanarak İstanbul’daki MPLS POP noktasını devreye aldı. İmzalanan anlaşmaya göre Turkcell Superonline, Telekom Austria’nın uluslararası kapasiteye sahip MPLS POP’unu ve sunucularını veri merkezinde barındıracak. Bu POP noktası ve sunucular dünyaya, Telekom Austria ile Turkcell Superonline arasında halihazırda bulunan, 100 Gbps teknolojili, toplamda 8 Tbps kapasiteyi destekleyebilecek ara bağlantı yapısı üzerinden bağlanacak.

Bu şekilde bir yandan Telekom Austria’nın küresel müşterilerinin Türkiye’deki ofislerine daha hızlı erişimi sağlanırken, diğer yandan Turkcell Superonline’ın kurumsal müşterileri Telekom Austria’nın dünya çapında yaygın altyapı ağı üzerinden yurtdışındaki bürolarına ya da şubelerine doğrudan erişim olanağına sahip olacak.

Geleceğin Mucitleri yarışması başvuru tarihi uzatıldı

0

“Dünyaya ilham vererek geleceği yaratma” misyonu ile gençlerin ve çocukların eğitimine farklı projelerle destek veren Samsung’un ana sponsorluğunu üstlendiği “Samsung Geleceğin Mucitleri” bilim yarışması için başvuru kabul tarihi 28 Şubat 2015’e kadar uzatıldı.

Yaratıcı Çocuklar Derneği ve Multi Channel Developers işbirliğiyle düzenlenen “Samsung Geleceğin Mucitleri” yarışmasına, hâlihazırda ortaöğretim düzeyinde öğrenim gören tüm öğrenciler çevre, enerji, sağlık ve teknoloji dallarındaki projeleriyle katılabiliyor.

“Geleceğin Mucitleri” yarışmasına; hâlihazırda ortaöğretim düzeyinde öğrenim gören tüm öğrenciler çevre, enerji, sağlık ve teknoloji dallarındaki projeleriyle katılabiliyor. Proje başvuruları, en son 28 Şubat 2015 tarihine kadar samsunggeleceginmucitleri.com web sitesi üzerinden yapılabilecek.

Oracle’ın bulut satışları yüzde 80 yükseldi

0

Bulut hizmetlerindeki satış rakamlarını arttıran Oracle, Bulut ERP ve Bulut EPM satışlarının yükseldiğini açıkladı. 600’den fazla müşterinin Oracle’ın entegre bulut hizmetlerini tercih ettiği belirtilen açıklamaya göre, 2015 mali yılı ikinci çeyrekte 250’den fazla müşteri bu hizmetleri alanlar arasına eklendi.

Aralarında RE/MAX, Transit Wireless, SoundCloud, Ringo Mobile, Communications Test Design Inc. ve Lynda.com‘un da bulunduğu 600’den fazla firmanın tercih ettiği belirtilen açıklamada, yeni kullanıcılardan RE/MAX’ın global franchise ve ofislerinde bulunan 90 binden fazla satış temsilcisinin iş yönetim ve raporlamada Oracle’a güvendiğine değinildi.

TEB, bulut üzerinden temassız ödeme hizmetine başlıyor

0

TEB_subeTürk Ekonomi Bankası (TEB), Visa Europe ve mobil ödemeler alanında çözüm sunan Metamorfoz ortaklığıyla geliştirdiği bulut üzerinden temassız mobil ödeme uygulamasıyla, kredi kartı müşterilerinin ödeme işlemlerini akıllı cep telefonları üzerinden daha hızlı ve kolay bir şekilde yapmalarını sağlayacak.

Temassız ödeme deneyiminde yeni bir dönem başlatan bulut teknolojisiyle fiziki olarak kart taşımaya gerek kalmadığı gibi, GSM operatörüne giderek SIM kart değiştirmeye de gerek yok. Banka, uygulamayı yakın bir zamanda kullanıma sunmaya hazırlanıyor.

Temassız ödemede bulut teknolojisiyle akıllı telefonlar üzerinden yeni bir alışveriş deneyimi sunmaya hazırlandıklarını söyleyen TEB Bireysel ve Özel Bankacılık Kıdemli Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Mendi, “HCE teknolojisi sayesinde, donanım tabanlı bir uygulama yerine, müşterilerimiz bilgilerini daha güvenli olan bulut ortamında saklamaya imkan sağlayan akıllı telefonlar ile temassız işlem yapabilecek. Bulut teknolojisiyle müşteriler SIM kartlarını değiştirmeden veya mobil operatörlerine başvurmaya gerek duymadan mobil cihazları ile alışverişlerini yapabilecekler” dedi.

CEPTETEB ile temassız mobil ödeme

Kullanıcıların temassız mobil ödeme ayrıcalığına erişebilmeleri için yalnızca CEPTETEB’e girip ödemede kullanmayı tercih edecekleri kredi kartlarını seçmelerinin yeterli olacağını belirten Mendi, “50 TL altındaki alışverişlerde kart yerine telefon okutularak, şifre girmeye dahi gerek duymadan alışveriş yapılabilecek” diye konuştu.

Basit veriler bile kimliğinizi ele veriyor

0
Alisveris
Görsel: Thomas Leuthard, Flickr

Science dergisinde paylaşılan bir araştırmaya göre veri ayıklama sürecinde her ne kadar kişisel bilgileriniz gizli tutulsa da, birkaç küçük detayla birlikte gizliliğiniz ortadan kaldırılabiliniyor. “Unique in the Shopping Mall: On the Reidentifiability of Credit Card Metadata” adlı çalışmada görev alan bir grup bilim insanı 1.1 milyon kredi kartı sahibinin 3 aylık dönemde 10 bin ayrı mağazadan yaptığı alışverişin detaylarını incelemiş.

İsim ve hesap numaraları gibi detaylar gizlense de, müşterilerin alışveriş alışkanlıkları üzerinden çıkartılan algoritmalar sayesinde kimliklerin belirlenebileceği kesinleşmiş. Araştırmaya göre sadece 4 verinin varlığı bile alışveriş yapanların yüzde 90’ını belli etmeye yetmiş. Çalışmanın içersinde yer alan MIT’den Yves-Alexandre de Montjoye ise, buradan çıkarttıkları sonucun veri güvenliği için tekrar düşünülmesi gerektiği olduğunu dile getiriyor.

Büyük veri içeriklerinin, kişilerin sağlık durumundan, eğitimine kadar çok sayıda başlıkta detayları ortaya çıkarabildiği görülürken, ilgili kurumların kimlik gizliliği konusundaki önlemlerinin bu gibi sebeplerle yetersiz olduğu anlaşılıyor. Kısacası eski tip kişisel veri güvenliği modelleri artık yeterli gelmiyor.

Daha önce yapılan farklı denemelerde de bu sürecin gerçek olduğu kanısına varılmış. Yani şirketler ve benzeri yapılar bu şekilde büyük veri setlerini açıkta bırakırsa, kullanıcıların gizliliğini büyük ölçüde tehlikeye atmış oluyor.

Cisco, 10 bin öğrenciye Nesnelerin İnterneti dedirtecek

0

CiscoMilan’da hayat bulacak olan Cisco Live! müşteri ve ortaklık etkinliğinde 1,500 kişi ve binlerce online katılımcı, Cisco’nun Her Şeyin İnterneti olarak tanımladığı Internet of Things çerçevesinde uzmanlardan ve geliştiricilerinden özel bir eğitim alacak. Cisco aynı zamanda seçilmiş bazı öğrencileri de 48 saatlik özel kod yazma yarışmasına dahil ediyor.

Sekiz ayrı ekip, Her Şeyin İnterneti’ni merkezlerine alarak bu konudaki yeteneklerini geliştirmek için müsabakaya dahil olacak. Cisco Başkan Yardımcısı Harbrinder Kang, bu grupların başta güvenlik ve ağlar olmak üzere, temel teknolojik yeteneklerini kullanarak, problem çözme gibi konularda sektöre destek olabilecek işler geliştirebilmelerine yardım etmek istediklerini dile getiriyor.

Kang aynı zamanda, uygulama geliştirme ve yeni sosyal inovasyonların yetenekli yeni isimlerinin yeteneklerini Her Şeyin İnterneti sayesinde açığa çıkarabileceğini ekliyor; “Cisco NetAcademy Day‘in hedefi, küresel bazda sorun çözecek yeni nesillere ilham vermek”.

Cisco EMEAR başkan yardımcısı David Bevilacqua ise, Avrupa’da ICT çalışan ihtiyaçlarının yükseldiğini belirtiyor ve yine Avrupa’da 26 milyon işsiz çalışanın bulunuğunu söylüyor. Avrupa Komisyonu’na göre ise, 2020’ye kadar 900 bin kişinin daha bu sayıya ekleneceği belirtiliyor.

Microsoft’tan mobil rekabette kritik hamle

0

CyanogenGoogle’ın kişiselleştirilebilinir ve kontrolü çok daha kolay diye lanse ederek pazara hükmetmesini sağlayan mobil işletim sistemi Android, çok yakında karşısına sağlam bir başka rakip daha alabilir. Wall Street Journal’ın haberine göre Microsoft geçtiğimiz günlerde Cyanogen‘e sebebi belirsiz bir bağışta bulunmuş ve yatırım gerçekleştirerek yeni bir yola girmiş.

Cyanogen, Android platformunu çok daha özgür hale getiren, Google’ın kontrolünden çıkartarak tam anlamıyla serbest bir sistem sunmanın peşinde. Microsoft ise bu konuda kendisine destek olmasını umduğu isme, iddialara göre 70 milyon dolar yatırımda bulunmuş. Cyanogen’in web sitesi de bu arada şirketlerinin “mobil işletim sistemini baştan tasarlamak” amacında olduğu mesajını veriyor. Android tabanlı sistem, güçlü kişiselleştirme seçenekleri, daha dengeli bir arayüz, hızlı tepkime ve daha uzun batarya ömrü vaat ediyor.

CyanogenMod adlı sistem, standart Android’in önüne geçmek için hayata geçirilmiş bir proje olarak biliniyor. Şirket ise iddialara karşı yorum yapmaktan kaçınıyor. Microsoft’un bu işe girişmesinin nedeni olarak da, yazılım markasının Windows Phone ile daha ileriye gitmesinin pek mümkün olmadığını kavraması olduğu söyleniyor.

Markette sadece yüzde 3’lük bir paya sahip olan Windows Phone, Android karşısında zayıf durumda. Donanım üreticileri de Google’ın elini güçlendirmeye devam ediyor. Açık kaynak kodulu bir sistem olması gereken Android, üreticilerin cihazlarına ücretsiz bir şekilde girmeli. En azından markaların arzusu bu yönde. Google ise diğer yandan açık kaynak kod lisanları altında kaynak kodunu yayınlıyor, çoğu Android cihaz açık kaynak konu ve müseccel yazılımlarla (özellikle de Google lisanslı) geliyor.

Böylece ürün geliştiricileri mecburi olarak Google’ın bazı içeriklerini barındırmak durumunda kalıyor.

İş ile özel hayat artık bir arada

0

Intel Security, çalışan profesyonellerin nasıl çalıştığı, nerede çalıştığı ve çevrimiçi gizlilik ve verilerin korunmasına ilişkin tutumlarının ne olduğunu araştırmak üzere gerçekleştirdiği küresel bir anketin sonuçlarını yayımladı. Anketin sonuçlarına güvenlik perspektifinden bakıldığında, çalışanların çevrimiçi ortama katıldığı riskli bir davranışın, işverenler için de olumsuz sonuçlar doğurabileceği anlamına geliyor. Ayrıca, çalışanlar iş için kendi cihazlarını kullanarak, tüm son noktalar yeteri kadar güvenlikli değilse şirket verilerini de riske atıyorlar.

MSI Research tarafından Intel Security adına gerçekleştirilen bu anketin sonuçları şu şekilde:

  • Anket yanıt verenlerin dörtte üçünden fazlası (yüzde 78), kişisel cihazlarını işle bağlantılı faaliyetlerde kullandığını ifade etmiştir
  • Çok daha fazla katılımcı (yüzde 79) kişisel çevrimiçi aktivitelerini şirket cihazlarında gerçekleştirdiğini belirtmiştir
  • Çalışanların yüzde 40’ı evden veya “herhangi bir yerden” çalışmaktadır
  • Katılımcıların yüzde 65’i, şirket cihazlarında kişisel verilerin korunmasından bilgi işlemin sorumlu olduğunu düşünmektedir
  • Ankete yanıt verenlerin yüzde 77’si işverenlerinin tüm önemli verileri korumak için gereken tüm önlemleri aldığı konusunda kendilerini çok güvende veya güvende hissetmektedir.
  • İşyerindeki faaliyetlerin yüzde 61’i kişiseldir, gizlidir veya özeldir.

Şirketlerin bilmesi gerekenler:

  • İş birimleri, “Bring Your Own Device” (BYOD) (Kendi Cihazını Getir) politikasını istekli bir şekilde kucaklamıştır ancak bilgi işlem departmanları genellikle bu politikayı biraz kaygıyla karşılamaktadır. Uygun kontroller ve politikalar uygulanmadan, bilgi işlem departmanları kullanıcıların kendi tüketici cihazlarını kurumsal ağa getirmelerine izin verilmesi halinde belirli miktarda kaos, düzensizlik, veri kaybı ve güvenlik riski potansiyeli olabileceğini düşünmektedir.
  • BYOD işgücünüzü güçlendirebilir. Kurumsal ağa ve verilere herhangi bir zamanda kendi istedikleri cihazlardan herhangi bir yerden erişebilme imkânıyla çalışanlarınız daha fazla esnekliğe sahip olacak ve daha üretken olacaktır.
  • BYOD, ekonomik olarak da avantajlı olabilir. Büyük ve orta ölçekli şirketlerde daha yaygın olmakla birlikte, bilgi işlemin işgücüne uyarlanması küçük şirketlerde de bütçe açısından yerini almaya başlamıştır. Pek çok şirket cihazlarından uzaklaşmaya ve tek bir basit sebepten dolayı yani uygun şekilde uygulanırsa maliyeti düşüreceği için BYOD modelini kullanmaya başlamıştır.
  • BYOD özellikle mobil cihazlara yönelik yeni iş uygulamalarının geliştirilmesinde inovasyon için itici güçtür. Örnek olarak iş cetvelleri, yer check-in/check-out’ları ve çalışanların self-servis İK uygulamaları ve diğerleri verilebilir.
  • Mobil kullanıcıların çoğu kendi cihazlarının güvenliğini yönetme konusunda genellikle çok fazla kaygı duymazlar. Daha çok iş yapma ve iletişim konusundan dolayı çok meşguldürler. Ancak, çoğu zaman bilinçli olmamaktan dolayı şirketinizi riske atabilecek şekilde kullanıcıların yaptıkları ve yapmadıkları pek çok şey vardır.

Intel Security Türkiye ve Azerbaycan Bölge Müdürü İlkem Özar bu anket sonuçlarını “Katkıları yadsınamayacak olan BYOD kullanımında önemli olan, şirketlerin bu cihazları da sisteminin bir parçası olarak görerek, gerekli güvenlik uygulamalarıyla bu cihazları da güvenli hale getirmesi ve endişe yaratan konuları gidermesidir” açıklamasıyla değerlendirdi.

Bilim kiloyla satılır mı?

1

domatesBizim medyanın, özellikle haber ajanslarının kötü bir alışkanlığı var. Konu, bilim ve teknoloji olduğunda, özellikle de bir Türk biliminsanının katkısı varsa hemen teraziyi rafın altından çıkartıp tartmaya kalkıyorlar.

Bunun son örneği, dün akşam Anadolu Ajansı kaynaklı bir haberin, pek çok “haber” sitesinde “Kilosu 72 bin dolar” başlığıyla verilmesiyle yaşandı. Habere göre Dumlupınar Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yunus Erdoğan başkanlığındaki bir ekip, borun fabrikada işlendikten sonra oraya çıkan endüstriyel atıklarda Rubidyum elementine ulaşmayı keşfetti…

Ajanstan dağıtılan haberde neyseki Rubidyum’un kullanım alanlarına da değinilmiş. Buna göre tıbbi görüntüleme cihazları, fiber optik telekomünikasyon ve tıp alanında kullanılıyormuş. Bunlar haberin ilk bölümüne yerleştirilmiş, ama “Kilosu 72 bin dolar” dendikten sonra. Alt detaylara inmek için Dumlupınar Üniversitesi’nin sitesine girdiğimde ise daha detaylı ve gerçekçi açıklamalarla karşılaştım. Prof. Dr. Yunus Erdoğan ve ekibini kutluyor ve tekrar asıl mevzuuya dönmek istiyorum.

Eski ve kötü bir alışkanlık

Medya, özellikle bahsettiğim gibi ajanslar bunu ilk kez yapmıyor. Daha önce pek çok kez, neredeyse bıktırırcasına Bor madeninin etkilerinden, sağlayacağı milyar, hatta trilyon dolarlardan bahsedildi haberlerde. Daha yakın örneklerde Aselsan ve Bilkent Üniversitesi işbirliğiyle kurulan çip fabrikasında üretilecek Galyum Nitrat temelli çiplerin kilosunun 10 milyon dolar olduğundan bahsedilmişti. Yine İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nde çalışmalarına başlanan “Kuantum Nokta”ların kilosunun da 10 milyon dolar olduğuna değinildi.

Bu noktada Kuantum’u bir kenara bırakalım. Ajanslar, haber siteleri bunları yazarken kimi zaman ilgili açılışa katılan Bakan statüsündeki kişilerin görüşlerine de yer veriyor. Örneğin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Ar-Ge’nin önemine değindiği bir konuşmasında 1400 kilogram domatesin 1 iPad etmediğinden bahsetmiş. Yukarıda bahsettiğim “Galyum Nitrat’ın kilosunun 10 milyon dolar” olduğu bilgisi ise Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’a ait. Konu bilim ya da teknoloji olunca farklı dönemlerde Bakan seviyesindeki farklı isimlerin benzer konuşmaları arşivlerde yer alıyor. Bakan seviyesindeki her açıklamanın televizyonlarda da yayınlandığını hatırlatmama gerek yok sanırım…

Domates soslu bilim

Ajansların hitap ettiği kitleler farklı eğitim seviyelerindeki milyonlarca kişi olabilir. O açıdan bakıldığında bilimi kiloyla tartmak bir nebze mantıklı da görünebilir. Ancak yapılan açıklamaların hiçbirinde bahsedilen ürünlerin, teknolojilerin asla bir domates, patates kadar çok satmayacağını göremezsiniz. Gerçek rakamlardan gidelim. TÜİK verilerine göre Türkiye’de 2013 yılı sofralık domates üretimi yaklaşık 8 milyon ton. Bu miktar, 1 milyon 280 bin dekarlık bir alanda üretilmiş. Dumlupınar Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yunus Erdoğan’ın açıklamasına göreyse bor işleyen tesislerden çıkan atık 3,5 milyon ton. Ancak bunun tamamı Rubidyum ya da Sezyum anlamına gelmiyor. Atığın içinden 1000 ppm kadar bir kazanım olabileceğinden bahsediliyor. Wikipedia, ppm için; “Herhangi bir karışımda toplam madde miktarının milyonda 1 birimlik maddesine 1 ppm denir.” diyor. Yani, iş öyle haberlerde yazılıp çizildiği gibi kilo hesabı yapmaya hiç ama hiç benzemiyor…

Dumlupınar Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Kimya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yunus Erdoğan, Yrd. Doç. Dr. Ferda Özmal, Dr. Emel Özder Yeşil
Dumlupınar Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Kimya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yunus Erdoğan, Yrd. Doç. Dr. Ferda Özmal, Dr. Emel Özder Yeşil

Yine de bilimi kiloyla tartalım dediğinizde ise küçük bir binadaki yüksek teknolojili bir laboratuvar çıkıyor karşımıza. Hadi büyükçe bir fabrika diyelim. Kapladığı alan hepi topu 20 – 30 bin metrekare. İçindeki laboratuvar deseniz olsun olsun birkaç yüz metrekare. Geliştirilen ürünlerin değeri kilo hesabıyla milyonlarca dolar. Tabii, atlanmaması gereken çok ama çok önemli bir nokta daha var: Bu teknolojiyi üretiminde kullanacak yüksek teknolojiden faydalanan bir endüstriniz olmalı…

Özetle, siz sakın bazı yetkililer gibi, Rubidyum, Galyum Nitrat vb. gramla fiyatlandırılan ve niş pazarlara hitap eden ürünlerden domates gibi 8 milyon ton satacağınızı söylemeyin. En hafif tabiriyle onyıllar boyunca dalga geçilen biri olursunuz.

Kilo değil, PISA

İşte bahsettiğim bu nedenlerden dolayı bu tür haberlerin gerçekten doğru şekilde verilmesi gerekiyor. İnsanlara anlatırken keşfin, yeniliğin bir mucize değil, basamak atlamayı sağlayacak bir şey olduğunu söylemek gerekiyor. Gerekiyor ki; haberleri okuyanlar, izleyenler içi boş iddialarla yaşamlarını boşa harcamasın.

Sonuç olarak; yüksek teknolojiye, Ar-Ge’ye elbette yatırım yapmalıyız. Ama farkedilen her yeniliğin bizi dünyanın en ileri teknolojiye sahip, dünya ekonomileri arasında ilk 10’a sokabilecek seviyede olmadığını da algılayabilmemiz gerekiyor. Eğer amacımız gerçekten buysa, içi boş hesapları bir kenara bırakıp, uluslararası geçerliliği olan PISA gibi eğitim kriterlerine uymak inanın çok daha mantıklı olacak…

“Yenilikçi ürünlerin daha hızlı pazara çıkması için çalışıyoruz”

0

CDT Bilgi Teknolojileri, araştırma ve geliştirmede Türkiye’nin yüz akı olan değerli markaları ile birlikte büyüyor. CDT, ülkemizin başta savunma sanayinin önde gelen firmaları olmak üzere pek çok değerli sanayi kuruluşuna sunduğu elektronik tasarım otomasyonu çözümleri ve danışmanlık hizmetleri ile pazar payını 2014 sonunda ciddi oranda artırarak bu alandaki önemini artırdı.

CDT Genel Müdürü Alpay Göğüş, bu gelişmeler ışığında firmanın 2014 performansını şöyle değerlendirdi:
“Türk sanayiinin gereksinimleri doğrultusunda çözümler üretmek amacıyla 20 yılıdır ülkemizin yenilikçilik çabalarına tanık olmanın ve doğrudan destek vermenin mutluluğunu yaşıyoruz. Elektronik tasarım otomasyonunda dünyanın önde gelen markalarıyla toplam çözüm sunabilen tecrübeli ekibimiz ve gerçekleştirdiğimiz çok sayıda proje ile ülkemizde önemli başarı öykülerini hayata geçirmekten gurur duyuyoruz. Özellikle elektronik, telekomünikasyon, savunma, otomotiv, uzay/uçak ve üretim sektörlerine sunduğumuz çözümler, kurumların çok daha hızlı bir tasarım ortamına sahip olmalarını ve tasarım maliyetlerini düşürmelerine katkıda bulunuyor. CDT olarak baskılı devre kartları (PCB) tasarım ve analizinden, sistemlerin modellenmesine; gömülü (embedded) sistemlerden araç içi sistem tasarımlarına kadar birçok alanda araştırma geliştirme merkezlerinin en çok tercih ettiği marka konumundadır. Bünyemize katılan yeni markalarla birlikte mevcut yazılımlarımız ve danışmanlık hizmetlerimiz, kurumlara ve ar-ge merkezlerine uçtan uca ve eksiksiz tasarım çözümleri sunabiliyoruz. Ürün geliştirme sürecini hızlandıran çözümlerimizle 2014 yılını büyüyerek kapattık ve bu ivmeyi 2015 yılında da artırarak sürdüreceğimize inanıyoruz.”

CDT’nin elektronik tasarım, üretim ve kablolama tasarım süreçlerine çeşitli noktalarda dokunan bilgi teknolojileri çözümleri arasında Mentor Graphics, Downstream Technologies, Logicircuit, Verisense, HiFuture,  Eltek, Leading Edge ve Concept Engineering gibi dünyaca ünlü markalara ait ürünler yer alıyor.

Sanal gerçeklik uçağa bindi

1

Qantas_SamsungGearVRAvustralyalı havayolları şirketi Qantas ilginç bir işe imza atıyor. Firma, first class sınıfında uçan yolcularına Avustralya ile ABD arası uçuşlarda sanal gerçeklik gözlükleri ile farklı bir deneyim vaat ediyor. Bu deneyim, halen dünyanın en büyük yolcu uçağı olan Airbus A380’ler’de kendine yer buldu.

Samsung’un Gear VR adlı sanal gerçeklik ürünü sayesinde yolcular daha önceden hazırlanmış içerikleri izleyebilecekler. Bu enteresan video içeriklerin ise Qantas ve uçuş mevzileri ile bağlantılı olacağı belirtiliyor. Bahsi edilen kısa filmler 360 derece çekim yapabilen 3D kameralar ve 3D mikrofonlar ile çekilmiş olacak.

Şirket başkanı Olivia Wirth yaptığı açıklamada, Qantas’ın bu özel atılımla birlikte yolcularına en iyi ve en yenilikçi uçuş tecrübeleri yaşatacağını belirtiyor. Wirth, 40 bin feet yükseklikte konforlu bir ortamda, favori Hollywood filmlerini sanal bir dünyada takip edeceklerini de ekliyor.

Şimdilik VR sistemler için uyarlanmış çok fazla gişe filmi olmasa da, bu cihazlar sayesinde yaygınlıklarının artması şaşırtıcı olmayacak. Qantas’ın sanal gerçeklik deneyimini yolcularına yaşatan ilk şirket olmasıyla birlikte de, başka markaların bu yöntemi izlemek isteyeceği de aşikar.

Heyecan uyandıran girişim şimdilik 3 ay boyunca Qantas yolcuları için denemeye açık olacak ancak daha sonra farklı bir ücretlendirme ile sunulacak.

İş zekasında çatışma kapıda

0

Businessman and business sketchGeleneksel iş zekası ve analiz modelleri, Gartner‘ın açıklamasına göre BT bölümleri ile iş yönetim ve takipçileri arasındaki dengeyi bozacak. Gartner’ın araştırmacıları 2017’de çok sayıdaki kurumsal kullanıcıların ve organizasyonlardaki analistlerin veri analizleri için self-servis araçlar kullanacağı tahmininde bulunuyor.

Araçların çoğu, şirketlerin akıllı veri keşfi için olasılıkları, yeterlilikleri yükseltmesine ve interaktif analiz sürecine girmesini sağlayacak. Son kullanıcının kurumsal verilere erişme arzusu, BT bölümlerinin bu ihtiyaca cevap verecek yeterliliğe sahip olamaması ile birlikte organizasyonlar arası iş zekası teşebbüsleri öne çıkacak. Tedarikçiler bulut tabanlı teknolojiler, analizler ve raporlamalar için daha iyi planlama yapabilecek.

Bu araçlar BT kısmını geçerek, analitik yayılma, tamamlanmamış ya da düzensiz verileri, güvenilmez formülasyonları ve gereksiz ya da abartılı şekilde paylaşılmış sonuçları işler hale getirerek kolaylık sağlatacak.

Bu gelişmelerin ve kolayca erişilebilen verilerin güvenlik ve gizlilik konusunda sıkıntı yaratabileceğini de bildiren Gartner, şirket yöneticilerinin bu dağınıklık yüzünden rahatsız olabileceğini de ekliyor.

“Kliksa Türkiye’nin Amazon’u olacak”

1

2012 yılının Mart ayında kurulan Kliksa, koyduğu tüm hedeflerde, ömrü yaklaşık bir asra yaklaşan Sabancı Topluluğu’nun yaklaşımlarını ve bakış açısını göz önüne alarak hareket eden genç ve dinamik bir şirket. Şirketin 2015 hedeflerini genel müdür Nevgül Bilsel Safkan ile değerlendirdik.

Bilgisayar çipleri daha verimli olacak

0

MIT_Concurrent_QueuesHer bilgisayar mühendisinin iyi bildiği gibi bilgisayarın hafızasındaki verileri organize etmenin birden fazla yolu vardır. Her veri yapısının kendine has artıları vardı. Bazıları daha çabuk yanıt verir, bazıları aramalarda daha etkilidir ya da ekleme ve silmelerde daha efektif olurlar. Günümüz donanım üreticileri ise bilgisayar çiplerini daha çok çekirdek ile üreterek onları daha hızlı hale getirmek istiyor.

Bazı veri yapıları, çok çekirdekli çipler ile daha yüksek verim sağlarken, bazıları da tam tersi etkiyi yaratabiliyor. İşlemleri daha hızlandırmak için çekirdek sayısını ikiye katlamak yeterliyken, öncelik sırası olarak anılan standart veri yapılarını kullanan algoritmalar sekiz çekirdeğe kadar daha verimli olma kuralına uymaktalar. Ancak iş çekirdek sayısını yükselttiğinizde değişiyor.

Massachusetts Institute of Technology’deki (MIT) Computer Science and Artificial Intelligence Laboratory‘ının yeni çalışması sayesinde öncelik sıraları artık çekirdek sayısı ile entegre olarak çalışacak ve işlem görebilecek. Bu süreç sayısı 80’e kadar çıkabilecek çekirdek için geçerli olacak.

Veri yapılarındaki öncelik sıralaması, işlem esnasında veri parçalarını saklandıkları tarihe göre sıralıyor. Sıranın önünde olan veriler daha çabuk ulaşılabilir oluyor.  Öncelik sıralamalası standart algoritmaların, ağlar ve simülasyon esnasında ulaşılacak veriyi en kısa sürede bulmak için merkezi olarak görülür. Modern çok çekirdekli sistemlerde ise birden fazla çekirdek aynı anda aynı işi görmeye çalıştığında ise performans düşüşü yaşanır.

Bilgisayar teknolojileri ve mühendisliği profesörlerinden Nir Shavit‘in öğrencilerinden Jerry Li ve Microsoft Research’den Dan Alistarh, her bir çekirdeğin sıradaki veriye ulaşması esnasında yaşanan yavaşlamayı ortadan kaldırmak istiyor. Eğer sıranın başındaki veri parçaları paralel olarak hareket ederse, her bir çekirdek aynen işlemesi gerektiği gibi çalışacak. Yine de çekirdek veri parçacığının nereye atandığını bilmek zorunda olacak ve bu da oldukça sıkıntılı bir sürece dönüşecek. Zira belli sıradaki parçaların arasına yeni bir ekleme yapmak istediğinizde bu baştan sona sürecin yenilenmesi anlamına geliyor.

MIT’nin araştırmacıları bu süreci atlatmak için başka veri yapılarını tekrardan yeni görevler ile atayacak ve bunlar atlama (geçiş) listesi adını alacak. Atlama listesi, sıradaki veri listesinin en üstündeki parça ile iletişim halinde olacak. Böylece anlık atlamalar ile veriler arası hızlı gezinti ve geçiş mümkün hale gelecek.

Vodafone, İTÜ’de ders konusu oldu

0

Vodafone_ITUÜniversite-sanayi işbirliğini öncelikli hedefleri arasında konumlayan Vodafone Türkiye, iş dünyasında örnek gösterilen uygulamalarıyla derslerde yer almaya devam ediyor.

2009 yılında başlattığı ve başarıyla tamamladığı Stratejik Dönüşüm Programı ile dünyanın en prestijli işletme okullarından London Business School’un İşletme Yüksek Lisansı (MBA) müfredatında yer alan Vodafone Türkiye, şimdi de İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) 1998’den bu yana sürdürülen “İTÜ Executive MBA” programı kapsamında “vaka incelemesi” olarak okutulmaya başlandı.

Tüm dünyada “Türk başarı reçetesi” olarak gösterilen Vodafone Türkiye Stratejik Dönüşüm Programı, Doç. Dr. Mehmet Erçek tarafından verilen “Stratejik Yönetim” (Strategic Management) dersinde örnek vaka olarak inceleniyor. Vodafone örnek vakasının incelendiği ilk ders, Vodafone Türkiye CEO’su Gökhan Öğüt, İTÜ İşletme Fakültesi Dekanı Fethi Çalışır ve İTÜ Sosyal Bilimler Enstitü Müdürü Şebnem Burnaz’ın katılımıyla İTÜ İşletme Fakültesi’nde gerçekleştirildi.

40’ı aşkın öğrenci katılıyor

Doç. Dr. Mehmet Erçek tarafından verilen ve çeşitli yönetim pozisyonlarındaki 40’ı aşkın yüksek lisans öğrencisinin aldığı “Stratejik Yönetim” dersinde, Vodafone Türkiye Stratejik Dönüşüm Programı kapsamında belirlenen vakalar, stratejik durum analizi yapabilme, durum analizlerine göre stratejik öncelik belirleyebilme ve pazara girişte satın alma kararı verme açılarından tartışılacak. Önceden belirlenen öğrenci gruplarına özellikle stratejik durum analizi ve stratejik öncelik belirleme konularında ödevler verilecek. Ödevlerin başarıyla tamamlanması, dersin geçme koşulları arasında yer alacak.

Dijital dönüşüm de ders konusu olmuştu

Vodafone Türkiye, daha önce de Kasım 2013’te başlattığı dijital dönüşüm programıyla Boğaziçi Üniversitesi’nin “AD 440: Digital Marketing” (Dijital Pazarlama) ders programına entegre olmuştu. Bu kapsamda, şirketin özellikle dijital pazarlama alanında hayata geçirdiği proje ve uygulamalar Vodafone Red Academy eğitmenlerinin desteğiyle öğrencilere tanıtılmış ve İşletme Bölümü’nden 48 dördüncü sınıf öğrencisi 12 gruba ayrılarak “Vodafone Red”, “Vodafone FreeZone” ve “Vodafone Arena” markalarına yönelik gerçek vakalar üzerinde çalışmıştı.

2015’in yatırım yapılacak en başarılı 15 girişimi

0

etohum_2015_e15Türkiye’deki internet şirketlerinin sayısını artırmak, girişimcileri desteklemek, internet ekosisteminin yaratılması ve gelişmesi için çalışan Etohum, 31 Ocak Cumartesi günü İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maslak Kampüsü’ndeki Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde  gerçekleştirdiği Etohum Girişimcilik Zirvesi’nde 2015’in en başarılı 15 girişimini açıkladı.

26-28 Şubat tarihinde Antalya’da gerçekleştirilecek 7. Startup Turkey organizasyonuna katılma hakkı kazanan girişimciler, bu aşamadan sonra bir dizi mentorluk ve eğitim sürecini tamamlayacak, yatırımcılarla yüz yüze görüşmeler yaparak girişimlerini büyütmeye çalışacaklar.

Seçilen 15 girişim ve faaliyet alanları şu şekilde sıralanıyor;

LastOda: Burak Balkaya ve Selen Balkaya tarafından kurulan LastOda telefonunuz ya da tabletiniz üzerinden yüksek standartlı ve uygun bütçeli son dakika konaklama fırsatları sunan bir mobil uygulama. Oteller LastOda sisteminde henüz dolduramadıkları odalar için uygun fiyatlı teklifler yayınlayarak boş oda maliyetlerini azaltabiliyor, doluluk oranlarını ve kârlılıklarını artırarak yeni bir misafir kitlesine görünür hale gelebiliyor.

MINIQ: Metin Taşçı tarafından kurulan MINIQ, kreş ve etüd merkezleri için özel olarak geliştirilen bir yönetim ve takip sistemi. Web tabanlı çalışan MINIQ, kurumların öğrenci ödeme takibi gibi tüm iş akış süreçlerini gerçek zamanlı olarak ve kolayca yönetmelerini sağlıyor.

ÖDE.AL: Fevzi Güngör ve Ali Can Baykal tarafından kurulan ÖDE.AL, KOBİ’ler için yalnızca mobil telefon ya da tablet üzerinden başka bir cihaza ihtiyaç duymadan kredi kartı ile ödeme kabul edebildikleri, CRM ve raporlama modülüyle talepler yaratıp satışlarını arttırabildikleri bir platform. ÖDE.AL, satıcı ve müşteriyi bir araya getirirken ödemelerde ve satış sonrasında da taraflara katma değer kazandırmayı amaçlıyor.

Bi’kutu Mutluluk: Merdol Başer, Ayşe Şimşekci ve Aslıcan Aydın tarafından kurulan girişim, özenle seçilmiş ve kullanıcı için tasarlanmış mutlu ürünlerin, tasarımıyla kişileri gülümsetecek mutlu kutusu içerisinde toplanıp kullanıcıya gönderilmesi üzerine hizmet veriyor. Bi’kutu Mutluluk kutularından, Bi’kutu Mutluluk tasarım ürünleri, özel olarak tasarlanmış partner marka ürünleri ve tasarım grafik ürünleri çıkıyor.

Cubic.fm: Boğaziçi Üniversitesi mezunları Erdem Gelal, Onur Yavuz, Özgür Akçalı ve Barış Can Aktepe tarafından kurulan Cubic.fm, farklı müzik servislerini tek noktada birleştirerek dijital müzikteki parçalanmış yapıyı ortadan kaldıran bir müzik platformu olma amacıyla yoluna devam ediyor.

Cepyol: Egemen Sekeralp, Ali Güldür ve Mert Pozcu tarafından kurulan Cepyol; otel, uçak, araç kiralama, otobüs biletleri ve İDO biletlerinin cep telefonundan satış sistemi.

Richiepic: Bilkent Üniversitesi öğrencileri Tunç Tuğcu, Eren Kırımlı ve Melih Ekmekçi tarafından kurulan Richiepic, şu ana kadar oluşturulmuş aplikasyonlara yenilikçi bir bakış açısı getirerek, fotoğraf yarışmaları anlayışına farklı bir boyut kazandırmayı amaçlıyor.

İşte Manikür: Müge Meydan tarafından kurulan İşte Manikür, iş kadınlarına zaman kazandırmak için şirketlerle anlaşarak “manikür servisini” iş yerlerine götüren online randevu sistemidir.

Chall: Oğuz Aslan, Mertcan Savaşçı ve Burak Boysan tarafından kurulan Chall, kullanıcıların takipçilerine, bağlı bulundukları gruplara ya da tek bir kişiye meydan okuyabildiği global bir meydan okuma ağı. Mobil bir uygulama olan Chall kullanıcılarına yeni bir meydan okuma şansı verdiği gibi, mevcut olan meydan okumalara da cevap vermelerine izin veriyor.

Sensmarine: Tufan Özdoğan tarafından kurulan Sensmarine bir Tekne Takip sistemi. Kişiler teknelerini internet üzerinden izleyebiliyor, ayrıca teknelerinin bulunduğu lokasyonu, izlediği rotayı, teknenin hızını, yakıt tüketimini uzaktan takip edebiliyor.

Buradan Oraya: Cambridge mezunu Mark Zealey’in 2009 yılında İstanbul’a taşınması sonrası kurduğu Burada Oraya, Türkiye’nin ilk halk ulaşım ve yolculuk bilgilendirme sistemi olma niteliği taşıyor. Şu an Türkiye’nin 6 farklı şehrinde ayda 100 binden fazla kullanıcı sistemi kullanıyor. Buradan Oraya ile farklı ulaşım şekillerini dahil eden yolculuk planlama ve zaman hesaplama yapılabiliyor.

Pandora: Kemal Akçalı ve Caner Soyer tarafından kurulan Pandora, inşaat ve mimarlık sektörleri için özelleştirilmiş bir artırılmış gerçeklik uygulaması. Bir mimari makette bulunan özelliklerin yanı sıra animasyonlar ile zenginleştirilmiş görselliğe sahip olup, daha etkileyici bir kullanıcı deneyimi, taşınabilirlik ve pazarlama kabiliyeti sunuyor.

Rent’n Connect: Özgür Gen ve Deniz Aydemir tarafından kurulan Rent‘n Connect, düşük maliyetli ve esnek, 3G’li mobil cihaz kiralama servisidir. Rent‘n Connect, pahalı dolaşım ücretlerinden kaçınmak ve Türkiye’deyken hızlı, güvenilir ve uygun ücretli mobil internet erişimine ihtiyaç duyan turistlere hizmet veriyor.

Chain: Kemal Apaydın tarafından kurulan Chain, seminer, konferans ve fuar gibi etkinliklerde çevrenizde bulunan profesyonellerle daha kolay tanışabilmenizi sağlayan bir mobil uygulama.

Positive Energy: Soner Hacihaliloglu, Fatih Kılıç ve Cem Aybars tarafından kurulan Positive Energy; bir enerji tüketimi analizi, tahmin ve raporlama portalı. Bu portalda ticari zincirler, enerji giderlerini otomasyon cihaz markası bağımsız olarak ihtiyaçları doğrultusunda gerçek zamanlı olarak takip edebilecek, analizini yapacak ve ileriye dönük enerji tüketim tahminlerini yöneterek bu tüketimlerini raporlayabilecekler.