Techinside Google News
Ana Sayfa Blog Sayfa 3

IAS küresel pazardaki payını yüzde 37,6 artırdı

0

Kurumların dijital dönüşüm süreçlerine uyum sağlayarak, küresel rekabette güçlenmeleri ve Türkiye ekonomisine katkı sağlamaları için ERP sektörünün katma değeri oldukça yüksek. Küresel ERP pazarının 59,5 milyar dolara ulaştığı günümüzde, ERP pazarının  önemli oyuncularından IAS da, 35. yılını kutluyor. Bugüne kadar birçok yerel ve küresel başarıya imza atan şirketin 50. yıl hedefi ise, dünya genelinde 32 ülkede 16 dilde 70.000’i aşkın kullanıcıya sunduğu hizmeti en az iki katına çıkarmak.

1989 yılında Yaşar Hakan Karabiber tarafından Almanya’nın Karlsruhe şehrinde kurulan IAS, ilk dönemde ERP çözümlerine ağırlık verdikten sonra otomasyon, IoT ve iş zekâsı teknolojileri gibi alanlarda uzmanlık kazandı. Şirketin bugün, Almanya, Türkiye, Güney Kore, İsvçre’de yerleşik ofisleri, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Amerika Birleşik Devletleri’nde yerleşik operasyonu bulunuyor.

ERP ve uçtan uca hizmet yaklaşımı

ERP ve uçtan uca hizmet yaklaşımı

ERP, bir işletmenin üretimden finansal tüm süreçlerinde yazılımını kontrol edebilecek komple bir mekanizma sunan bir altyapı. IAS da hizmete ERP ile başlayan ve bugün Türkiye’de en büyük ERP firması olarak konumlanan bir marka. IAS olarak kendilerine ait TROIA isimli bir yazılım diline sahip olduklarına dikkat çeken IAS Yönetim Kurulu Başkan Vekili Can Karabiber, “Bunu dünyada yapan sadece dört şirket bulunuyor ve IAS de onlardan biri. Kodlama zor olsa da IAS’ın kodu kullanıcı dostu ve rahatça öğrenilebiliyor. Üretimin olduğu her yerde ana ürünümüz Canias en mantıklı, en pratik, en kullanılabilir çözüm olarak ön plana çıkıyor” dedi.

Kendi teknolojisini üreten bir dünya markası olma hedefiyle hareket ettiklerini belirten Can Karabiber, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Öncelikle iş ortaklarımıza dijital dönüşüm süreçlerinde rehberlik etmeyi amaçlıyoruz. Teknolojik anlamda ERP, IoT, büyük veri, iş zekâsı, bulut bilişim, yapay zekâ gibi alanlarda yenilikçi çözümlerle sektöre yön veriyoruz. IAS, Türkiye özelinde yakaladığı başarıları küresel pazarlara taşıyan bir dünya markası. Geçmiş yıllarda aktif olamadığımız ülkelere ve sektörlere girmeyi hedefliyoruz. Bu yönde aktif plan ve projeler yürütüyoruz, dünya devi markalar ile anlaşıyoruz. Yeni dönemde de özellikle teknoloji yoğun sektörler ve dijital dönüşüme açık pazarlar üzerinde yoğunlaşmayı planlıyoruz. Bu bağlamda, otomotiv, savunma ve havacılık, üretim, proje ve hizmet sektörleri ana hedef gruplarımız arasında yer alıyor.”

Yeni yatırımlar geliyor

Bugün ve gelecekte de yeni yatırımlar yapmaya devam edeceklerini kaydeden Can Karabiber, “İçinde bulunduğumuz 2025 yılı boyunca özellikle üzerinde durmak istediğimiz konular; yapay zekâ entegrasyonu, bulut tabanlı çözümler, gelişmiş veri analitiği, sektörel çözümler, uygulama geliştirme çözümleri ve sürdürülebilirliği destekleyen çevre dostu teknolojiler. Geçen yıla göre küresel pazardaki payımızı yüzde 37,6 oranında artırarak uluslararası alanda pozisyonumuzu güçlendirdik. Amacımız, müşterilerimizin iş süreçlerini yalnızca optimize etmek değil, aynı zamanda geleceğe yönelik, çevik ve sürdürülebilir iş modelleri sunmak” dedi.

Küresel ERP pazarı 59,5 milyar dolar

IAS CTO’su Bahtiyar Tan da sektör hakkında verileri paylaştı: “Küresel ERP pazar büyüklüğü 59,5 milyar dolar, 2030’a kadar yüzde 11’lik yıllık büyüme ile 123,41 milyar dolara ulaşması bekleniyor. 2024 yılında bulut tabanlı ERP çözümlerinin benimsenmesi de hızla arttı. Küresel bulut ERP pazarı 2025’te 40,5 milyar dolara ulaşacak. Bulut tabanlı ERP, her cihazdan, her yerden erişim sağlıyor. Ölçeklenebilirlik, esneklik ve maliyet etkinliği sunuyor. Yapay zekâ pazarı ise 2024’te 305,9 milyar doları geçti, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın açıklamalarına göre küresel yapay zeka pazarının 2025 yılı sonunda 500 milyar dolara, 2030 yılına kadar ise yüzde 40’a yakın birleşik büyüme oranıyla 1,81 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Biz de bu rakamlar ışığında büyüme hedeflerimizi belirliyoruz. Bu yılın öne çıkan trendleri, yapay zeka entegrasyonu, bulut tabanlı çözümler, gelişmiş veri analitiği ve sektörel çözümler öncelikli olacak. Sürdürülebilirliği destekleyen çevre dostu teknolojilere odaklanılacak” dile bilgi verdi.

IAS CKO’su Celal Bilgin ve CAO’su İlker Er de önemli işbirlikleri yaptıklarının altını çizerek, “IAS olarak kendi sektörünün en önemli oyuncusu olan markalarla ve kamu kurumlarıyla çok önemli proje ve iş birlikleri yaptık. Bu markalar, Canias ERP’nin sunduğu esnek ve güçlü çözümlerle iş süreçlerini dönüştürdü, verimliliklerini artırdı ve sektördeki rekabet avantajlarını pekiştirdi. Canias ERP ile başarılı bir dönüşüm yaşayan her marka, dijitalleşen dünyada geleceğe sağlam adımlarla ilerliyor. En önemli hedeflerimizden biri de bu işbirliklerimizi artırarak devam ettirmek. Örneğin Hyundai ile önemli bir işbirliğine imza attık. Bu işbirliği, Canias ERP sistemlerimizin Hyundai Motor Group bünyesinde kullanılmasını içeriyor. Geliştirdiğimiz Canias ERP sistemleri, Hyundai’nin küresel üretim yönetimi stratejisini destekleyecek. Canias ERP, Hyundai Motor Group’un Asya, Orta Doğu ve Afrika’daki üretim tesislerine aşamalı olarak entegre edilecek. Ayrıca United Nations Development Programı kapsamında bölgelerinde üretim yapan diğer fabrikalara rol model olacak fabrikalar tasarlanıyor. Bu model fabrikalar Birleşmiş Milletler’in, üretimde yer alan firmaların dijitalleşmesi ve verimliliklerini arttırması için yaptığı bir proje. Türkiye’de 9 tane bulunuyor, 4 tanesi (Konya, Ankara, Kayseri, Bursa) IAS uzmanları ve Canias teknolojisi ile hayata geçirildi. Yapılan işler sonucunda model fabrikalarda yalın dijital üretim kavramlarının eğitiminin verileceği etkili bir müfredat oluşturuldu. Bu müfredat sayesinde özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler, dijitalleşme kavramları ile tanışarak, işletmelerinde Endüstri 4.0 uygulamalarına başlamak için bir dayanak noktası bulmuş oldular” dedi.

Yandex, Türkiye’de yayıncı programını başlattı

0

Yandex Search Türkiye, yerel medya kuruluşlarına alternatif bir trafik kaynağı sunan yeni Yayıncı Programı’nı İstanbul Feriye Sarayı’nda düzenlediği özel bir etkinlikle tanıttı. Program, geniş bir dağıtım ağı, yapay zeka destekli içerik üretimi, güçlü analiz araçları ve ilerleyen dönemde uygulanacak gelir paylaşımı modeli ile dikkat çekiyor.

Yayıncılar, 31 Mayıs’tan itibaren Yandex’in yapay zeka destekli haber akışı Gündem üzerinden içeriklerini doğrudan son kullanıcılara ulaştırabilecek. Gündem, yayıncılara hem görünürlüklerini artırabilecekleri yeni bir kanal hem de hedef kitlelerine ulaşabilecekleri alternatif bir trafik kaynağı sunuyor.

Yandex Gündem’de yer alan her içerik, orijinal kaynağa açık referans vererek içerik mülkiyetini destekliyor. Yayıncıların içeriklerine arama sonuçları da dahil olmak üzere Yandex ekosisteminin farklı temas noktalarından erişilebiliyor, böylece anlık keşfedilme ve uzun vadeli görünürlük imkânı sağlanıyor.

Program kapsamında yayıncılar, Yandex’in yapay zeka destekli bulma motoru Yazeka’yı kullanarak SEO optimizasyonlu içerik üretimini daha kolay hale getirebiliyor. Yazeka, mevcut arama trendlerine göre ilgi çekici başlıklar, metinler ve görseller oluşturarak, yayıncıların canlı sorgulara uygun içerikleri hızlı bir şekilde üretmesine imkan veriyor.

Özel bir arayüz üzerinden sunulan sistem, yayıncılara içerik üzerinde tam kontrol sağlıyor. Ayrıca yayıncılar, performanslarını analiz edebilecekleri araçlara ücretsiz erişerek içeriklerini optimize edebiliyor ve görünürlük, tıklama oranı gibi metrikleri takip ederek veri odaklı kararlar alabiliyor.

Televizyon ve radyo yayıncıları için geliştirilen “Medya için Yandex” aracı da kullanıma sunuldu. Bu sistem, kullanıcıların aramalarına göre trend konularda gerçek zamanlı güncellemeler sunuyor.

TV ve radyo yayıncıları, hedef kitlelerinin ilgi alanlarına özel olarak hazırlanan, sunuma hazır metinlerle daha etkili içerik sunabilecek. Yandex Türkiye, bu süreçte niteliği niceliğin önüne koyduğunu ve yayıncı içeriklerini tarafsız biçimde, manipülasyon yapmadan kullanıcı sorgularına dayalı olarak yansıttığını belirtiyor.

Yandex, Türkiye’deki arama trafiğinden şu anda gelir elde etmiyor. Ancak 2025 yılı sonuna doğru, büyüyen trafik doğrultusunda gelir paylaşımına dayalı bir modeli devreye almayı planlıyor. Gündem üzerindeki içerik talebi ve gösterim oranı arttıkça, yayıncıların da gelir elde etme imkânı doğacak.

Yandex Türkiye CEO’su Alexander Popovskiy, programın işbirliği esasına dayandığını vurguladı. Popovskiy, medya kuruluşlarının emeğine büyük değer verdiklerini ve Yandex ekosisteminin Türkiye’de büyümesiyle yayıncılara daha fazla kaliteli trafik kazandıracaklarını açıkladı. Şu anda 120’nin üzerinde yayıncı ile çalışıldığını, büyüme sürecinde bu sayıların artmasının beklendiğini ifade etti.

IBM, ABD’de 150 milyar dolar yatırım yapacak!

IBM, bu yatırımın 30 milyar dolarından fazlasını, ana bilgisayarların (mainframe) ve kuantum bilgisayarlarının ABD’de üretilmesini desteklemek için kullanacak.

CEO Arvind Krishna, şirketin 114 yıllık tarihinde her zaman Amerikan istihdamına ve üretimine odaklandığını belirterek, “IBM, bu yeni yatırım ve üretim taahhüdü ile dünyanın en ileri düzeydeki bilgi işlem ve yapay zeka yeteneklerinin merkezi olmaya devam edecek.” dedi.

Bu açıklama, Başkan Donald Trump’ın imzaladığı yeni karşılıklı gümrük tarifesi politikasının ardından geldi. Ancak Trump, çipler, akıllı telefonlar, bilgisayarlar ve bazı diğer teknoloji ürünlerini tarifelerden muaf tutmuştu. Bu durum, IBM gibi şirketlerin ABD içindeki üretimlerini artırmaları için olumlu bir zemin hazırladı.

IBM’in açıklamasına göre, şirket halihazırda dünyanın en büyük kuantum bilgisayar filosuna sahip ve bu sistemlerin üretimini ABD’de sürdürmeye kararlı. Aynı sektördeki rakibi Nvidia da bu ayın başında, yapay zeka süper bilgisayarlarını tamamen ABD’de üretmek için benzer bir adım atmış ve önümüzdeki dört yıl içinde 500 milyar dolarlık altyapı yatırımı hedeflediğini açıklamıştı.

IBM, geçtiğimiz hafta açıkladığı ilk çeyrek finansal sonuçlarında analist beklentilerinin üzerinde bir performans gösterdi. Şirket, 14,54 milyar dolar gelir elde ederken, analistlerin 14,4 milyar dolarlık beklentisini aşmayı başardı. Ancak net kârı bir önceki yılın aynı dönemine göre düşüş göstererek 1,06 milyar dolara geriledi.

IBM’in altyapı birimi, yani ana bilgisayarları da dahil olmak üzere, çeyrekte 2,89 milyar dolar gelir elde etti. Bu rakam, 2,76 milyar dolarlık piyasa beklentisinin üzerine çıktı. Şirket ayrıca bu ay yeni nesil yapay zeka destekli z17 ana bilgisayarını da piyasaya sürdü.

IBM’in bu devasa yatırımı, ABD’yi küresel bilgi işlem liderliğinde daha da ileri taşımayı hedefliyor ve yerli üretimi güçlendirme çabalarına önemli bir katkı sağlıyor.

DeepSeek, Güney Kore’ye geri dönüyor!

Ocak ayında kullanıma sunulan DeepSeek uygulaması, Şubat ayında Güney Koreli yetkililerin kullanıcı verilerinin işlenişiyle ilgili sorunlar tespit etmesi üzerine mağazalardan kaldırılmıştı.

Güney Kore Kişisel Bilgi Koruma Komisyonu (PIPC), DeepSeek’in kullanıcı verilerini ve sorgularını gerekli onaylar olmadan üçüncü taraflara aktardığını belirlemişti. Ancak şirket, bu eleştiriler sonrasında gizlilik politikasını güncelledi ve verileri artık Güney Kore Kişisel Bilgi Koruma Yasası’na (PIPA) tam uyumlu şekilde işlediğini duyurdu. DeepSeek’in yeni politikasına göre, kullanıcılar verilerinin Çin ve ABD’deki belirli şirketlerle paylaşılmasını reddetme hakkına da sahip olacak.

DeepSeek hakkındaki veri güvenliği tartışmaları sürüyor

DeepSeek’in yeniden uygulama mağazalarında yer almasına, şirketin Güney Koreli yetkililerin tavsiyeleri doğrultusunda yaptığı değişiklikler sonrası izin verildi. Yetkililer, yapılan düzenlemelerin önceki endişeleri kısmen giderdiğini belirterek uygulamanın tekrar hizmet vermesinde bir sakınca bulunmadığını açıkladı.

Buna karşın, şirket yetkilileri uygulamanın geri dönüşüyle ilgili kamuoyuna resmi bir açıklama yapmadı. Yaşanan bu gelişme, Güney Kore’de yabancı teknoloji şirketlerinin kullanıcı verilerini nasıl yönettiğine dair süregelen kaygıları bir kez daha gündeme taşıdı.

DeepSeek özellikleri

Güney Kore, kişisel verilerin toplanması ve yurt dışına aktarılması konusunda oldukça sıkı düzenlemelere sahip olsa da, uluslararası firmaların bu kurallara ne ölçüde uyduğu tartışılmaya devam ediyor.

DeepSeek’in örneği, kullanıcı verilerinin korunmasının sadece yerel şirketler için değil, global teknoloji devleri için de ne kadar hassas bir konu haline geldiğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Deniz altı gözetimi için yeni sistem geliyor!

0

Anduril’in yapay zekayı kullanarak okyanus trafiğini otonom bir şekilde izleyen Seabed Sentry denizaltı sensör ağı sayesinde, geleceğin denizleri, bir filin fare kapanlarıyla dolu bir odada gizlice dolaşması kadar zor olabilir.

Birçok açıdan denizaltılar tüm deniz kuvvetleri arasında en üstün konumdadır. Tek bir füze botu, İkinci Dünya Savaşı sırasında harcanan tüm mühimmattan daha fazla ateş gücüne sahip olmakla kalmaz, denizaltılar aynı zamanda dikkate değer bir gizlilik derecesine de sahiptir. Son derece sessiz olacak şekilde tasarlanan son teknoloji denizaltılar, su altına daldıklarında kaybolabilir ve tekrar yüzeye çıkana kadar konumları bilinmez.

Deniz altı gözetimi teknolojileri

Bu, denizaltıyı hem stratejik hem de taktik bir gemi olarak benzersiz kılar ve yalnızca savaş zamanında değil, barış zamanında da kar sağlar. Uluslararası bir kriz sırasında, bir denizaltı, bir gözlemci veya caydırıcı olarak hareket etmek için sessizce sorunlu bir noktaya görünmeden konuşlandırılabilir ve ardından aynı şekilde sessizce kaldırılabilir. Aslında, konuşlandırılması bile gerekmez. Bir müttefike veya düşmana istasyonda bir tane olduğunu söylemek bile aynı etkiyi yaratabilir. Elbette, savunma alanındaki her şey gibi bu avantaj da donanmaların denizaltıları tespit etmenin daha iyi yollarını bulurken botlarını daha gizli hale getirmeleriyle birlikte bir asırdan uzun süredir devam eden bir silahlanma yarışına yol açtı.

Denizaltıları ve diğer gemileri tespit etmede önemli bir ilerleme, 1954 yılında ABD Donanması’nın SOSUS’u (Ses Gözetim Sistemi) kurmaya başlamasıyla gerçekleşti. Bu, denizdeki herhangi bir sesi veya tüm sesleri günde 24 saat dinleyen veri işleme istasyonlarına kablolarla bağlı çok sayıda hidrofondan oluşur. Bu şekilde, Donanma ve istihbarat servisleri denizaltı hareketlerini -özellikle eski gemilerin hareketlerini- gemi enkazlarını, patlamaları, heyelanları ve diğer birçok olayı bir dereceye kadar tespit edebilir ve belirleyebilir.

Bugün SOSUS, gemiler ve denizaltılar tarafından çekilen sensör dizilerini içeren daha büyük ABD Entegre Denizaltı Gözetim Sistemi’nin (IUSS) bir parçasıdır. Ayrıca Rusya, Çin, Japonya, Britanya, Hindistan ve NATO’nun kendi okyanus gözetim sistemleri vardır. Ancak hiçbiri Amerikan sistemi kadar karmaşık veya kapsamlı değildir. Ancak SOSUS’un dezavantajları da var. Birincisi, tamamen hareketsizdir ve büyük kıyı tabanlı işleme tesislerine giden kablo ağlarını içeren çok büyük bir sabit altyapıya dayanıyor.

Cumhuriyetçilerden, NASA’nın bilim bütçesine ilgi çekici destek!

Eski Temsilciler Meclisi Başkanı Newt Gingrich, eski Temsilci Robert Walker ve Trump döneminde NASA’ya danışmanlık yapmış Charles Miller, kaleme aldıkları ortak makalede, NASA’nın bilim programlarına yönelik bütçe kesintilerinin Amerika’nın uzay alanındaki liderliğini tehlikeye atabileceği uyarısında bulundu.

“NASA Needs Rational Reforms, Not Reckless Cuts” (NASA Akılcı Reformlara İhtiyaç Duyuyor, Sorumsuz Kesintilere Değil) başlıklı yazıda, Cumhuriyetçi isimler, kurumun modernize edilmesi gerektiğini ancak bunun bilimsel çalışmalar pahasına yapılmaması gerektiğini vurguladı. Özellikle Çin’in son yıllarda uzay araştırmaları ve bilim alanındaki ilerlemesine dikkat çeken yazarlar, bütçe kesintilerinin ABD’nin bu yarışta geri kalmasına neden olabileceğini belirtti.

Uzay liderliği için bilim reformunu şart olarak görüyorlar

Makale yazarları, Başkan Trump’ın 2018 yılında yaptığı “Uzayda hakim olmalıyız.” açıklamasını hatırlatarak, mevcut bütçe kesintilerinin bu hedefle çeliştiğini ifade etti. Çin’in hem alçak Dünya yörüngesindeki uzay istasyonu projeleri hem de Ay’a yönelik başarılı görevleriyle uzayda hızla ilerlediği belirtilirken, NASA’nın mevcut bütçe kısıtlamaları altında bu rekabette geri kalabileceği uyarısında bulunuldu.

Özellikle Jared Isaacman’ın NASA yönetimine getirilmesini destekleyen eski siyasetçiler, Isaacman’ın kurumda daha hızlı karar alma süreçleri başlatacağını ve büyük maliyet sorunlarını çözebileceğini savundu. Örneğin Mars’tan örnek getirme projesinin 11 milyar doları aşan maliyetine rağmen halen tamamlanamadığına dikkat çekildi. Ayrıca, Isaacman’ın finanse etmeyi teklif ettiği Hubble teleskobunun onarımı gibi fırsatların NASA tarafından geri çevrilmesi eleştirildi.

Uygun fiyatlı hidrojen yakıtı için yeni yöntem!

0

Bilim insanları, yüzey yeniden yapılandırma stratejisinin uygun fiyatlı hidrojen yakıtı üretimine olanak sağlayabileceğini gösterdi. Hidrojen yakıtı, hidrojen evrim reaksiyonu (HER) kullanılarak yaratılır. Ancak, bu süreci bir laboratuvar deneyinden büyük ölçekli ticari üretime ölçeklendirmek zorlu olmuştur. Şimdi, Japonya’daki bilim insanları, bir yüzey yeniden yapılandırma yolunun, HER reaksiyonunu hızlandıran dayanıklı, asil olmayan metal bazlı katotlar üretebileceğini gösterdi.

Uygun fiyatlı hidrojen yakıtı

Araştırmacılar, performanslarını 300 saatten fazla koruyabileceklerini ve ABD Enerji Bakanlığı’nın 2026 H2 üretim hedefine (kgH2-1 başına 2,00 dolar) çok yakın bir maliyete sahip olduklarını vurguladılar.

Tohoku Üniversitesi’nden araştırmacılar, bunun ticari PEM uygulamaları için yepyeni, son derece verimli, asil olmayan metal bazlı katotların rasyonel tasarımına giden yolu açabileceğini ve nihayet laboratuvardan fabrikaya kadar olan boşluğu kapatabileceğini iddia ediyor.

Advanced Energy Materials’da yayınlanan çalışma, bir proton değişim membranı (PEM) elektrolizörü aracılığıyla hidrojen üretiminin, elektriği hidrojen yakıtlarına aktaran teknoloji üzerine temel ve pratik çalışmaların zirvesini ortaya koyduğunu ortaya koyuyor. Ancak, özellikle güçlü indirgeyici asidik elektrolit-katalizör arayüzü olmak üzere zorlu çalışma koşulları, asil olmayan metal bazlı katotları PEM elektrolizörü için uygunsuz hale getiriyor.

Bu çalışmanın, doğası gereği verimsiz ve yavaş olma eğiliminde olan HER’i iyileştirmeye çalışmak için yaklaştığı açı geçiş metali fosfitleriydi (TMP’ler). Bu umut verici katalizör (HER’in verimliliğini artıran), dayanıklı ve uygun maliyetli bir soy olmayan metaldir. Ancak, tipik olarak soy metaller kullanıldığından, araştırmacılar bir basın bültenine göre, soy olmayan metaller hakkında doldurulması gereken bir bilgi boşluğu olduğunu fark ettiler.

Bilim insanları, F modifiyeli CoP hazırladıklarını ve operando X-ışını emilim spektroskopisi (XAS) ve Raman ölçümleri kullanarak yüzey yeniden yapılandırması ve gerçek aktif bölgeler gibi yönleri incelediklerini vurguladılar. Esasen, CoP1-x kafesine F eklemek, yüzeyde P-boşluk bölgelerinin oluşmasına izin verir ve bu da HER’yi hızlandırabilen daha aktif bölgelere yol açar. İleri Malzeme Araştırmaları Enstitüsü’nden Heng Liu, “Yeniden oluşturulan bu Co son derece aktif, asidik koşullarda çalışıyor ve 300 saatten fazla bir süre boyunca yaklaşık 76 W’ı koruyabiliyor” diyor.

Çin uydu trafik sistemi planlıyor

Çin’in, alçak Dünya yörüngesinin sürdürülebilir kullanımı için bir uzay trafiği yönetim sistemi geliştirmeyi planladığı bildiriliyor. Çin Ulusal Uzay İdaresi’nin (CNSA) Dünya Gözlem ve Veri Merkezi yetkililerine göre, mevcut projeksiyonlara göre alçak Dünya yörüngesi yaklaşık 100.000 uyduyla aşırı kalabalıklaşabilir ve bu durum uzay trafiğinin daha iyi yönetilmesinin aciliyetini ortaya koyuyor.

Çin uydu trafik sistemi geliştirmek istiyor

South China Morning Post’un haberine göre, CNSA, uydu yerleşimini ve operasyonlarını daha iyi organize etmek için bir uzay trafiği yönetim sistemi geliştiriyor ve bu tür önlemler alınmadığı takdirde çakışan projeler ve tekrarlayan rekabetin sektörün büyümesini baltalayabileceği konusunda uyarıyor. Bu nedenle Çin hükümeti, birkaç büyük ölçekli uydu takımyıldızı inşa eden ticari uzay sektörüne güçlü destek sağlamayı planlıyor.

Endüstri verileri, Çin’in faaliyette, inşa halinde veya planlama aşamasında 58 uydu fabrikasına sahip olduğunu gösteriyor. Kamuya açık kapasite tahminlerine göre, ülkenin uydu çıktısının 2025 yılı sonuna kadar yılda 5.000 üniteyi aşması bekleniyor. Başlıca girişimler arasında, Şanghay merkezli Spacecom Satellite Technology, sonunda yaklaşık 15.000 uyduyu içermesi beklenen ve yıl sonuna kadar 648’inin yörüngede olması beklenen G60 Starlink iletişim ağını inşa ediyor. Devam eden benzer projeler arasında China Satellite Network Group’un 12.992 uydu planlayan Guowang Constellation’ı ve 10.000 uydu fırlatmayı hedefleyen LandSpace’in Honghu-3 projesi yer alıyor.

Geçtiğimiz yıl öne sürülen üst düzey önerilerden biri, Dünya ile Ay arasındaki iletişim, navigasyon ve izleme yeteneklerini devrim niteliğinde değiştirmeyi amaçlayan kapsamlı bir uydu ağı içeriyordu. Ağ, küresel kullanıcılara gerçek zamanlı hizmetler sunacak ve 20 veya daha fazla gezgin için görüntü, ses veya video yoluyla eş zamanlı iletişime olanak tanıyacaktı.

Bununla birlikte CNSA, ticari uzay sektöründeki kaynak kullanımı, düzenleyici standartlar ve yetersiz koordinasyon gibi zorlukları ele almak üzere endüstri kuruluşları ve şirketlerle birlikte çalışmak üzere tasarlanmış bir Ticari Uzay İnovasyon İttifakı’nın kurulduğunu duyurdu.

İttifakın kurulmasının temel amacı, ticari uzay endüstrisinin hızlı ve güvenli bir şekilde gelişmesini sağlamaktır. Temel odak noktası, özellikle roket ve uydu teknolojisinde devlete ait şirketlerin biriktirdiği kapsamlı deneyimi ticari sektöre aktarmak ve uygulamak ve bunu ticari uzay uçuşunun hızla gelişen ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde uyarlamak olacak.

Sipay’in yeni markası Hesap, bankacılığı daha erişilebilir hale getirecek!

Sipay, kurumsal dönüşüm süreci kapsamında yeni markası “Hesap”ı tanıttı. Türkiye’nin en yüksek değerlemeye ulaşan fintek girişimi olarak dikkat çeken Sipay, bu yeni girişimiyle kullanıcıların temel bankacılık ürünlerine daha kolay ve avantajlı şekilde ulaşmalarını sağlamayı amaçlıyor. Kredi, kredi kartı ve mevduat gibi ürünlerin karşılaştırmalı olarak sunulduğu Hesap platformu sayesinde, kullanıcılar artık tek tek banka sitelerini gezmek zorunda kalmadan en uygun teklifleri görebilecek.

Sipay’in yeni markası Hesap, bankacılığı daha erişilebilir hale getiriyor

“Hesap Basit” sloganıyla yola çıkan yeni platform, kişisel finans yönetimini kolaylaştırmayı ve kullanıcıların finansal karar alma süreçlerini daha bilinçli hâle getirmeyi hedefliyor. Hesap.com adresi üzerinden hizmet veren bu dijital pazaryeri, bankacılık ürünlerini karşılaştırma imkânı sunarken, yakın zamanda yapay zekâ destekli finansal önerilerle daha da kişiselleştirilmiş bir deneyim vaat ediyor. Gerçek zamanlı veri analiziyle çalışacak olan bu sistem, kullanıcıların finansal durumlarına en uygun ürünleri önermenin yanı sıra, bütçe hedeflerine ulaşmalarına da yardımcı olacak çözümler sunacak.

Sipay’in yeni markası Hesap, bankacılığı daha erişilebilir hale getiriyor.

Mobil uygulama lansmanı için de hazırlıklarını sürdüren Hesap, yalnızca bankacılık ürünleriyle sınırlı kalmayıp, elektronik para, açık bankacılık ve yatırım çözümleri gibi yenilikçi hizmetleri de bünyesine katmayı planlıyor. Böylece, kullanıcıların ihtiyaç duyduğu finansal hizmetler tek bir platformdan erişilebilir olacak.

Sipay’in kurucusu Nezih Sipahioğlu, Hesap markasıyla finans teknolojileri alanında yeni bir dönemin başladığını belirterek, kullanıcıların sadece en iyi bankacılık ürününü değil, aynı zamanda onlara en uygun finansal stratejiyi de belirleyebilmelerini sağlamayı amaçladıklarını ifade etti. Finansal teknoloji sektöründe dijital dönüşümün öncüsü olma iddialarını sürdürdüklerini vurguladı.

Sipay ve Hesap Yönetim Kurulu Üyesi Oray Durmazoğlu ise günümüzde finansal şeffaflık ve erişilebilirliğin artık bir lüks değil, zorunluluk olduğunu belirtti. Hesap ile tüm bankacılık ürünlerinin sade, karşılaştırmalı ve kullanıcı odaklı bir şekilde sunulduğunu dile getirerek, insanların bu karmaşık finansal dünyada doğru kararlar alabilmelerine yardımcı olmayı hedeflediklerini söyledi.

Ray üstü güneş paneli çalışmaya başladı

İsviçreli bir şirket, her biri 385 W gücünde 48 fotovoltaik modülden oluşan, aktif demir yolu trafiği için tasarlanmış dünyanın ilk ray üstü güneş paneli dizisinden oluşan çıkarılabilir bir güneş enerjisi sistemi kurdu. 18 kW’lık tesisin yılda 16 MWh elektrik üretmesi ve tesise 500 metre uzaklıktaki kamu şebekesine güç sağlaması bekleniyor. Yolcu trenleri 28 Nisan itibariyle bu güzergahı kullanıyor.

Ray üstü güneş paneli sistemi

İsviçre Federal Ulaştırma Ofisi, çıkarılabilir PV tesisini Ekim 2024’te onayladı ve ardından kurum tarafından gerekli görülen bir dizi test ve analizden geçerek tüm gerekli izinleri aldı. Sun-Ways, önümüzdeki üç yıl boyunca panel kaplamalarına, kirlenmeye ve sistemin raylı altyapı üzerindeki etkisine odaklanarak testlere devam etmeyi planlıyor ve raylı bir güneş paneli dizisi üzerinde tren işletmenin uzun vadeli güvenliğini doğrulamayı hedefliyor.

Uluslararası bir araştırma ekibi yakın zamanda kırsal uygulamalar için demiryolları arasında veya yanında PV sistemleri kurmanın uygulanabilirliğini değerlendirmek için teknik ve ekonomik bir değerlendirme gerçekleştirdi. Bulguları, sık sık şüpheciliğe rağmen, bu tür projelerin yalnızca teknik olarak uygulanabilir olmadığını, aynı zamanda güçlü bir ticari potansiyel de sunabileceğini gösteriyor. Ancak eleştirmenler, demir yolu raylarına veya yakınlarına kurulan güneş panellerinin performansını sınırlayabilecek iki önemli endişeyi vurguladılar: aşırı kirlenme ve trenlerin üstünüzden geçmesiyle oluşan yoğun mekanik stres. Her iki etken de enerji verimini önemli ölçüde azaltma ve sistemin genel ömrünü kısaltma potansiyeline sahiptir ve bu da bu tür kurulumların uzun vadeli uygulanabilirliği hakkında sorular ortaya çıkarır.

Şirkete göre, sistemin muazzam bir potansiyeli var ve demiryolu raylarına paneller takmak için artan bir destek var. Sun-Ways kurucusu ve yöneticisi Joseph Scuderi, uzun vadede raylar arasında enerji üretip bunu doğrudan trenlerin çekiş akımına beslemeyi ve böylece trenleri neredeyse %100 kendi kendine yetebilen hale getirmeyi öngörüyor. Gün boyunca trenler çalışırken paneller elektrik üretiyor.

Etsy müzik ekipmanları pazar yeri Reverb’i satıyor

Etsy, çevrimiçi müzik ekipmanı pazar yeri Reverb’i satıyor. Bu satışla birlikte Rever tekrar bağımsız bir işletme haline geliyor. Etsy müzik ekipmanları pazarında yer aldıktan altı yıl sonra Reverb’ü satıyor.

Etsy müzik ekipmanları işinden çekilecek mi?

Reverb, ne kadar paranın el değiştirdiğini söylemedi ancak Etsy müzik ekipmanları şirketi 2019’da 275 milyon dolara satın aldı. Reverb, duyurusunda yatırımcıların eski SoundCloud CEO’su Kerry Trainor tarafından kurulan Creator Partners ve Fender Musical Instruments Corporation’ın sahibi Servco’nun şirketi satın almak için bir anlaşma yaptığını söyledi. Pazar yeri, hiçbir yatırımcıyla birleşmeyecek ve Etsy’nin satın almasından önce olduğu gibi “özel olarak tutulacak ve bağımsız olarak işletilecek.

Reverb CEO’su David Mandelbrot, anlaşmanın önümüzdeki haftalarda tamamlanmasının beklendiğini söyledi. Kullanıcılara, süreç boyunca herhangi bir kesinti olmadan platformda alım satım yapmaya devam edebilecekleri konusunda güvence verdi. Ayrıca, şirketin kullanıcıları için üzerinde çalıştığı şeylerden de kısaca bahsetti.

Etsy müzik ekipmanları kategorisinde, insanların daha hızlı ödeme almalarını ve enstrümanlarını yerel olarak listelemelerine gerek kalmadan teslim etmelerini sağlayacak yeni bir satış seçeneğinin pilot uygulamasına hazırlanmak da dahildi. Bu, mevcut olduğunda ekipmanlarını yerel olarak almak isteyen veya tarifeler için ekstra ödeme yapmak istemeyen alıcılara yardımcı olabilir. Reverb ayrıca, bir alıcının aradığını bulmayı kolaylaştırmanın ve satıcıların enstrümanlarını daha güvenli bir şekilde gönderebilmelerinin bir yolu üzerinde çalışıyor.

Yapay zeka destekli fidye yazılımları nasıl önlenecek?

Siber Güvenlik ve Altyapı Güvenlik Ajansı, FBI ve Çok Eyaletli Bilgi Paylaşımı ve Analiz Merkezi’nin yayınladığı ortak bildiriye göre, hayalet fidye yazılımı saldırıları artıyor. Bildirim, fidye yazılımı çeşitlerini ve tehdit aktörlerini vurgulayan devam eden #StopRansomware serisinin bir parçasıydı   ve bu riskler hakkında harika bilgiler sağlıyordu. Danışma bildirisi, Ghost tehdit aktörlerinin dünya çapında, özellikle kritik altyapı alanlarında kuruluşları kurban ettiğini açıklıyor.

Yapay zeka destekli fidye yazılımları

Fidye yazılımları hassas verileri açığa çıkarabildiği, sistemleri ve ağları çalışmaz hale getirebildiği ve pahalı kontrol ve azaltma çabaları gerektirebildiği için endişe verici bir tehdit olmaya devam ediyor. BT desteğine olan güvenin artması, fidye yazılımı savunmasını tüm kuruluşlar için bir öncelik haline getiriyor.

Bu saldırılara karşı savunma yapmak için BT karar vericileri en popüler saldırı vektörleri ve bunların nasıl çalıştığı konusunda daha güçlü bir anlayış geliştirmelidir. Örneğin Ghost, kurbanlara ilk erişimi sağlamak için bilinen güvenlik açıklarının istismarına yoğun bir şekilde güvenir. Bu güvenlik açıklarından bazıları on yıldan daha eskiye dayanır ve bu da kritik altyapı ve denetim kontrolü ve veri toplama sistemlerinin neden çekici bir hedef olduğunu açıklar.

Bunu akılda tutarak, siber güvenlik liderleri eski sistemlerini modernize ederek harekete geçmelidir. Aynı zamanda, yeni bir yıkım kaynağı olan yapay zeka ve makine öğrenimi tarafından desteklenen fidye yazılımı saldırılarının hızlanmasına ve giderek karmaşıklaşmasına karşı da aktif olarak hazırlık yapmalıdırlar. Zscaler ThreatLabz, yakın zamanda yayınladığı fidye yazılımı raporunda,  fidye yazılımı saldırılarının 2023 ile 2024 yılları arasında bir önceki yıla göre yaklaşık %18 arttığını, yapay zeka destekli kimlik avı ve gasp tekniklerinin bu artışta başı çektiğini   belirtiyor.

Üretken AI, işlerimizde ve günlük yaşamlarımızda kullandığımız bilgilerle etkileşimimizi değiştirdiği gibi, tehdit aktörlerinin becerilerini de geliştiriyor. GenAI, tehdit aktörlerinin kimlik avı kampanyaları için daha ikna edici mesajlar üretmesini sağlıyor ve algoritmalar kullanarak insan çabaları yerine ölçekte hedefli kimlik avı yapmayı kolaylaştırıyor.

Başlangıç ​​olarak, siber güvenlik liderleri mümkün olan her yerde eski BT altyapılarını modernize etmeli. Ayrıca tehdit aktörlerinin önünde kalmak için sıfır güven ağı gibi proaktif güvenlik önlemlerini de benimsemelidirler. Yapay zeka destekli fidye yazılımları, VPN’ler ve çevre tabanlı güvenlik gibi geleneksel ağ güvenliğini aşabildiğinden, sıfır güven ağı, özellikle eski sistemlerin istismarını içeren ihlalleri erken ve sık yakalamanın en iyi yoludur.

Google Nest termostat desteğine son veriyor

0

Google, 25 Ekim’de erken dönem Nest termostatlarına desteğini sonlandıracak. Google, 25 Ekim’den itibaren birinci ve ikinci nesil Nest Learning Thermostats için artık yazılım güncellemelerini desteklemeyeceğini veya yayınlamayacağını duyurdu. Avrupa’da yeni Nest ürünlerini piyasaya sürmeyi tamamen durduracak.

Google NEST termostat desteği için beklenen son

Bu, 2011 ve 2012’de piyasaya sürülen Nest termostatlarının (ve 2014’te Avrupa’da piyasaya sürülen sürümün) sahiplerinin güncelleme almayacağı ve cihazlarının artık Nest ve Home uygulamalarında desteklenmeyeceği anlamına geliyor. Ancak, sıcaklık ve zamanlamalarını doğrudan cihazlarında ayarlayabilecekler.

Google: “Gelecekteki gelişmelere tam olarak yatırım yapmak ve size en son nesil Nest termostatlarımızdaki en son özellikleri sunmak için, her biri on yıldan eski olan üç en eski cihazımızı desteklemeyi bırakacağız” dedi.

Şirket, Nest termostatlarını Avrupa’da neden artık piyasaya sürmeyeceğine gelince, “Avrupa’daki ısıtma sistemleri benzersizdir ve çeşitli evlere göre kurulum yapmayı zorlaştıran çeşitli donanım ve yazılım gereksinimlerine sahiptir.” diye ekledi. Mevcut Nest cihazları, stoklar tükenene kadar Avrupa’da satılmaya devam edecek.

Güncellemeler hakkında: “Google Home platformu yaklaşımımızla, çok çeşitli yerleşik akıllı termostat şirketlerinin bu pazarlara hitap eden enerji cihazları ve deneyimleri inşa etmesini sağlıyoruz. Nest Learning Thermostat (3. nesil, 2015) ve Nest Thermostat E (2018), mevcut stoklar tükenene kadar Avrupa’da satılmaya devam edecektir. Bu modeller güvenlik güncellemeleri almaya devam edecek ve bunları Nest ve Home uygulamaları aracılığıyla kontrol edebileceksiniz” ifadelerine yer verildi.

Apple Vision Pro kulaklığı ne zaman piyasada olacak?

0

Apple’ın düşük maliyetli Vision Pro kulaklığı beklenenden daha erken piyasaya sürülebilir. Apple’ın Vision Pro başlığı, türünün en gelişmiş XR donanımı olmasına rağmen, şirketin beklediği kadar büyük bir başarı elde edemedi. 3.500 dolar değerindeki istenen fiyat, meraklılar için kesinlikle caydırıcıydı. Ancak bunun etrafında inşa edilmiş tam teşekküllü bir bilgi işlem ekosisteminin olmaması da vasat bir gösteriydi. Ancak şirketin pes etme niyeti yok.

Apple Vision Pro kulaklığı beklenenden erken gelebilir

Apple daha uygun fiyatlı, sulandırılmış bir versiyon üzerinde çalışıyor ve beklenenden daha erken gelebilir. Bloomberg’e göre, kulaklığın bu yılın ilerleyen zamanlarında, muhtemelen iPhone 17 serisiyle aynı dönemde ortaya çıkma ihtimali var.

Birkaç analist yakın zamanda Apple’ın daha yumuşak donanıma sahip yeni XR başlığının piyasaya çıkmasının en azından birkaç yıl alabileceğini öngörmüştü. Görünüşe göre bu ateşli rekabet Apple’ı hızlanmaya teşvik etti.

Bloomberg raporunda, “Tüm işaretler daha hafif modelin bu yılın sonu ile 2026’nın ilk yarısı arasında geleceğini gösteriyor” deniyor. Geçmişte, iddia edilen bir “Vision One” modelinin geliştirilmekte olduğuna dair söylentiler duymuştuk. Daha ucuz Vision serisi kulaklıklara gelince, Bloomberg daha önce yaklaşan M5 silikonuyla donatılabileceğini bildirmişti. Apple’ın bu yılın ilerleyen zamanlarında Mac donanımını ve aynı işlemciyle çalışan yeni bir iPad Pro’yu piyasaya sürmesi bekleniyor.

En büyük değişiklik boyut ve hacim profilleri olacak. Daha hafif olması ve terazinin bir pounddan daha az olması bekleniyor. Fiyatlandırmaya gelince, 1.500 ila 2.500 dolar civarında olabilir. Karşılaştırma için Vision Pro’nun 3.500 dolarlık bir etiket fiyatı var. Uygun fiyatlı XR başlığının daha düşük fiyat talebine uygun olarak, Apple’ın onu daha düşük çözünürlüklü bir ekran ünitesiyle donatacağı bildiriliyor. Apple’ın ağırlığı nasıl azalttığı ve herhangi bir büyük tasarım değişikliği olup olmayacağı hakkındaki ayrıntılar gizli tutuluyor.

Nike NFT süreci nedeniyle mahkemelik oldu

Nike, NFT’lerini satın alan kişilerden gelen bir dava ile karşı karşıya kaldı. Bir grup müşteri, Nike’a, geçen yıl sanal gösteri projesi RTFKT’yi sonlandırma kararı nedeniyle dava açtı. Dijital varlıkların alıcıları, Nike’ı “altlarındaki halının çekilmesine” neden olmakla suçluyor.

Nike NFT süreci nedeniyle suçlanıyor

New York Doğu Bölgesi’nde açılan toplu dava önerisi, “New York, Kaliforniya, Florida ve Oregon tüketici koruma yasalarının ihlal edildiği iddiasıyla 5 milyon dolardan fazla belirtilmemiş zararlar” talep ediyor.

Nike, 2021’de RTFKT’yi satın alarak NFT oyununa atılmaya çalıştı. Ancak Starbucks Odyssey gibi bu da hiçbir zaman işe yaramadı ve şirket, Aralık ayında RTFKT X hesabı aracılığıyla bu yılın Ocak ayı sonuna kadar “RTFKT operasyonlarını sonlandırmayı” planladığını duyurarak bu fikirden vazgeçti. Avustralyalı ikamet eden Jagdeep Cheema liderliğindeki alıcılar, New York’un Brooklyn kentindeki federal mahkemede açılan toplu dava teklifinde, Nike’ın RTFKT biriminin Aralık ayında aniden kapanmasının, NFT’lerine olan talebin azalmasına neden olduğunu söyledi. NFT’lerin kayıt dışı menkul kıymetler olduğunu bilselerdi, asla bu fiyatlardan satın almayacaklarını veya hiç satın almayacaklarını ve Nike’ın “altlarındaki halının çekilmesine neden olacağını” söylediler.

O zamandan beri RTFKT, görünüşe göre Perşembe günü CloneX NFT projesi için aniden kaybolan (ve daha sonra tekrar ortaya çıkan) sanat eserlerini paylaşan Samuel Cardillo adlı tek bir kişi tarafından yönetiliyor. Davada New York, Kaliforniya, Florida ve Oregon tüketici koruma yasalarının ihlal edildiği iddiasıyla 5 milyon doların üzerinde tazminat talep edildi.

NASCAR elektrikli yarış arabasını sergiliyor

0

Çokuluslu mühendislik şirketi ABB’nin gösterişli yeni reklamında, bir gün Amerikan otomobil yarışlarının geleceği olabilecek NASCAR tanıtılıyor: şık, tamamen elektrikli bir yarış arabası. Dünyanın en iyi motor sporları organizasyonlarından biri olarak kabul edilen NASCAR, genel olarak kırsal kesimde düzenlenen araç partisi kültürüyle ve başrolünde Will Ferrell’ın oynadığı “Tallageda Nights: The Ballad of Ricky Bobby” gibi sinemanın öncü yapımlarıyla ilişkilendirilirken, bu araç, oval pistte hızla ilerleyen güçlü benzinli motorların ikonik, istikrarlı uğultusunun yerini elektrikli motorların alabileceği bir geleceğin habercisi.

NASCAR elektrikli yarış arabası özellikleri

ABB NASCAR EV prototipi, gövdenin OEM ortakları Ford, Chevrolet ve Toyota arasındaki bir iş birliğinin ürünü olup, ilk kez geçen yıl Chicago Street Course’da sergilenmişti.

NASCAR’ın kıdemli başkan yardımcısı ve baş yarış geliştirme görevlisi John Probst o dönemde yaptığı açıklamada: “Manzaraya baktığınızda kesin olan bir şey var ki, etrafımızda değişim hızlanıyor. Elektrikli araçlara olan ilgi artmaya devam ediyor ve bu projeye bir buçuk yıl önce başladığımızda, bu büyüme hızlıydı” dedi. NASCAR araç sistemleri kıdemli mühendisi CJ Tobin: “OEM ortaklarımızla iş birliği yaparak piste elektrikli bir stok araba koyma yeteneğimizi sergilemek istedik” diyor.

Prototipte 78 kWh’lik sıvı soğutmalı bir batarya ve 1.000 kW’a kadar tepe gücü üreten bir güç aktarma organı bulunuyor. Rejeneratif frenleme, daha uzun yol parkurlarında da yarışmasına olanak sağlıyor. ABB, son reklamında ayrıca, on yıldan uzun süredir var olan Formula E Dünya Şampiyonası için geliştirilen tek kişilik yarış arabasının son neslini de sergiledi. Bu özel araçlar , şimdiye kadar üretilmiş en hızlı elektrikli yarış arabaları arasında yer alıyor ve 320 km/saatin üzerinde hızlara ulaşmak üzere tasarlandı.

Erken Kanser Teşhisinde Devrim: Craif, 22 Milyon Dolar Yatırım Aldı!

Japon biyoteknoloji girişimi Craif, kanser teşhisi için geliştirdiği invaziv olmayan platformuyla 22 milyon dolar yatırım topladı. Şirket, bu yatırımı, erken teşhis teknolojisinin küresel çapta yayılması için kullanacak.

Tokyo merkezli Craif, idrar numunesi üzerinden kanser belirtilerini tespit edebilen yapay zekâ destekli bir sistem geliştirdi. Bu teknoloji, kan testi veya biyopsi gibi ağrılı işlemlere ihtiyaç duymadan çalışıyor.

Şirketin CEO’su Kota Kubo, “Amacımız kanser teşhisini insanların günlük yaşamının doğal bir parçası haline getirmek,” dedi. Kubo, bu yatırımla Ar-Ge çalışmalarını hızlandıracaklarını ve yeni pazarlara açılacaklarını açıkladı.

Kanserin çok erken evrelerinde bile belirtileri algılayabiliyor

Craif’in geliştirdiği platform, kanserin çok erken evrelerinde bile belirtileri algılayabiliyor. Teknoloji, idrardaki mikroskobik biyobelirteçleri analiz ederek yüksek doğruluk oranı sunuyor. Şirket, özellikle yumurtalık ve akciğer kanserine odaklanan klinik testlerde etkileyici sonuçlar elde etti.

Yatırım turuna Beyond Next Ventures, ANRI ve Mitsui Sumitomo Insurance Venture Capital gibi önemli fonlar liderlik etti. Bu destek, Craif’in ABD ve Asya pazarlarında klinik iş birlikleri kurmasına olanak tanıyacak.

Kota Kubo, önümüzdeki iki yıl içinde teknolojiye tam onay almayı hedeflediklerini belirtti. Şirket ayrıca, kişisel sağlık takibi için idrar tabanlı yeni test kitleri geliştirmeyi planlıyor.

Craif, sağlık sektöründe devrim yaratabilecek biyoteknoloji girişimleri arasında hızla yükseliyor. Erken teşhisin tedavi şansını yüzde 90’ın üzerine çıkardığını belirten uzmanlar, Craif’in çalışmalarını umut verici buluyor.

Şirket, yapay zekâ algoritmalarını sürekli güncelleyerek teşhis doğruluğunu daha da artırmayı amaçlıyor. Craif’in teknoloji ekibi, her yeni veriyle sistemlerini daha güçlü hale getiriyor.

Craif ayrıca, veri güvenliğine büyük önem veriyor. Tüm hasta verileri, yüksek güvenlik protokolleri altında saklanıyor. Bu hassasiyet, şirketin uluslararası sağlık standartlarına uyum sağlamasına yardımcı oluyor.

Erken teşhiste atılan bu önemli adım, hem yatırımcıların hem de sağlık dünyasının dikkatini çekmiş durumda. Craif, bu ivmeyle küresel sağlık ekosisteminde daha büyük bir rol oynamaya hazırlanıyor.

Soğuk üretim yöntemi pil verimliliğini artırıyor

0

Yıllardır lityum iyon piller akıllı telefonlardan elektrikli araçlara kadar her şeye güç sağlıyor. Ancak sıvı elektrolitlere olan bağımlılıkları, yangın tehlikelerine yol açabilen dengesizlikleri nedeniyle önemli güvenlik endişelerine yol açıyor. Soğuk üretim yöntemi üzerine araştırmalar yapan Penn State’teki araştırmacılar artık daha güvenli ve daha güvenilir bir alternatif üzerinde çalışıyorlar: tüketici elektroniğinde ve elektrikli araçlarda devrim yaratabilecek pillerde kullanılmak üzere katı hal elektrolitleri (SSE’ler).

Soğuk üretim yöntemi ile süreç nasıl ilerliyor?

Geleneksel lityum iyon pillerin aksine katı hal piller, sıvı elektrolitler yerine katı hal elektrolitleri (SSE’ler) kullanır. Penn State’te endüstri ve üretim mühendisliği yardımcı doçenti olan Hongtao Sun temel farkı açıklıyor.

Sun: “Şarj edilebilir piller iki dahili elektrot içerir: bir tarafta anot ve diğer tarafta katot. Elektrolitler bu iki elektrot arasında bir köprü görevi görerek iletkenlik için hızlı bir taşıma sağlar. Lityum iyon piller sıvı elektrolitler kullanırken, katı hal piller SSE’ler kullanır” diyor. Katı hal pilleri, sıvı bazlı sistemlere kıyasla gelişmiş kararlılık ve güvenlik dahil olmak üzere çok sayıda avantaj sunar. Ancak Sun, teknolojinin özellikle üretim ve katı elektrolitlerin iletkenliğini sağlama konusunda hala önemli engellerle karşı karşıya olduğunu belirtiyor.

Katı hal pilleri üretmenin önündeki temel engellerden biri, seramik bazlı SSE’lerin üretiminde yer alan yüksek sıcaklıklardır. Soğuk üretim yöntemi bu yüksek sıcaklık sorununu aşmaya yardımcı olabilir. Bu yüksek sıcaklıklar üretim sürecini tehlikeye atabilir ve pratik uygulamalarını engelleyebilir.

Sun ve ekibi bu sorunu ele almak için soğuk sinterleme olarak bilinen bir teknik kullandı. Soğuk sinterleme, soğuk üretim yönteminin bir parçası olarak, geleneksel yöntemlere göre çok daha düşük sıcaklıklarda seramik-polimer kompozitler oluşturmak için basınç ve az miktarda sıvı çözücü kullanır. Sun: “İşlem, geleneksel sinterlemeye göre çok daha düşük sıcaklıklarda çalıştığı için ‘soğuk’ olarak adlandırılır. İşlemi tamamlamak için basınç ve az miktarda sıvı çözücü kullanıyoruz, bu da onu çok daha enerji verimli hale getiriyor” dedi. Bu yenilikçi yöntem, pilin genel verimliliğini artıran LATP-PILG olarak bilinen oldukça iletken bir seramik-polimer kompozitin dahil edilmesine olanak tanır.

Lenovo robot köpeği dijital mirası koruyacak

0

Çokuluslu teknoloji devi Lenovo, gelişmiş teknolojiyi kültürel miras korumayla birleştirme yolunda çığır açan bir adım atarak, Çin’in en eski ve en uzun ahşap yapısının izlenmesi ve korunmasına yardımcı olmak için altı bacaklı bir robot köpek konuşlandırdı. Lenovo’nun benzersiz tasarımı olan Daystar Bot GS, geleneksel robot platformlarından daha iyi performans göstererek eşsiz denge ve manevra kabiliyeti sunarak, AI Akıllı Pagoda 2.0 projesinin bir parçası olarak Kuzey Çin’in Shanxi Eyaletindeki Fogong Tapınağı Pagodası’na yerleştirildi.

Lenovo robot köpeği ile koruma sağlayacak

Lenovo’nun Tsinghua Üniversitesi-Saray Müzesi Kültürel Miras Ortak Araştırma Merkezi ile iş birliği içinde yürüttüğü, somut zekayla desteklenen girişim, dijital miras koruma alanında önemli bir ilerlemeyi temsil ediyor ve AI uygulamalarının sınırlarını zorluyor.

Altı bacaklı robot, akıllı 3D tarama, dijital modelleme ve rutin güvenlik devriyeleri gibi görevler aracılığıyla, Liao Hanedanlığı döneminde 1056 yılında inşa edilen bin yıllık anıtın uzun vadeli korunmasını destekleyecek. Dokuz katlı ve 220,9 fit yüksekliğindeki pagoda, dünyanın ayakta kalan en eski çok katlı ahşap yapısıdır ve aynı zamanda türünün en yükseği olmaya devam etmektedir. Tarihi ve mimari önemiyle tanınan yapı, UNESCO Dünya Mirası Alanı olarak listelendi.

Girişimin bir parçası olarak, Daystar Bot GS, pagodanın süslü tavanının ayrıntılı bir dijital rekonstrüksiyonunu tamamlayarak yapısal değerlendirmeler, tarihi analizler ve gelecekteki koruma çabaları için sağlam bir temel sunmuştur. Gelişmiş bir kontrol sistemi, son teknoloji algılama algoritmaları ve IP66 dereceli korumaya sahip olan Lenovo’nun Daystar Bot GS’si, öngörülemeyen ortamlarda güvenilir bir şekilde performans gösterecek şekilde üretilmiştir.

Akıllı 3B görüş sistemiyle donatılan altı bacaklı robot, fiziksel temas olmadan milimetre düzeyindeki miras ayrıntılarını yeniden oluşturabilir. Somutlaştırılmış yapay zekası, otonom algılama ve gerçek zamanlı karar vermeyi mümkün kılarak karmaşık ve engebeli arazilerde bile istikrarlı navigasyon ve hassas veri toplama sağlar.

Intel çip üretimini şirket içinde yapacak

0

Intel, ezeli rakibi NVIDIA ile yüksek riskli bir hesaplaşmaya hazırlanırken kendi laboratuvarlarına geri dönüyor. Intel çip üretimi de bu dönüşümün önemli bir parçası. Yıllarca süren başarısız satın almaların ardından, çip üreticisi bir zamanlar liderliğini yaptığı hızlı büyüyen pazarda yeniden yer edinmek için stratejisini rafa kaldırmaya ve yeni nesil AI işlemcilerini şirket içinde üretmeye karar verdi.

Intel çip üretimini şirket içine kaydırıyor

CEO olarak ilk kazanç görüşmesinde Lip-Bu Tan, dönüşümün anında olmayacağını açıkladı. Analistlere, “Bu hızlı bir çözüm değil,” dedi ve Intel’in kullanıcılar adına görevleri yerine getiren robotik ve akıllı aracılar da dahil olmak üzere ortaya çıkan AI trendlerine daha iyi hizmet etmek için mevcut ürünlere yeniden odaklanma planlarını özetledi. Bu kapsamda, Intel çip üretimi alanında da yenilikçi adımlar atıyor. Tarihsel olarak, Intel, AI donanımında yeni kurulan şirketlerin öncü olmasına izin verdi ve ardından çek defteriyle içeri daldı.

2016 ile 2019 yılları arasında, AI pazarına girişini hızlandırmak amacıyla Movidius, Mobileye, Nervana ve Habana Labs dahil olmak üzere bir dizi çip şirketini satın aldı. Mobileye otonom sürüşte güçlü bir yer edinirken, diğer anlaşmalar NVIDIA’nın hakimiyetini zedelemek için pek bir şey yapmadı ve Intel’in peşinde olduğu avantajı sağlayamadı.

Intel Finans Direktörü David Zinsner verdiği bir röportajda, şirketin yakın vadede satın almaları durduracağını söyledi. Zinsner: “Bu noktada önceliğimiz bilançoyu daha iyi bir yere getirmek olacak” dedi. Ancak NVIDIA’nın nüfuzuna meydan okumak kolay olmayacak. Çip devi gelişti ve artık tam yığınlı AI veri merkezleri, paket çipler, ağ donanımları ve tescilli yazılım derleyicileri satıyor. Intel çip üretimi ile bu alandaki rekabeti daha da artırmayı planlıyor.

Şirket yalnızca geleneksel üretim yöntemlerine de güvenmiyor. NVIDIA fabrikalarını tasarlamak ve işletmek için kendi AI, robotik ve dijital ikiz teknolojilerini kullanmayı planlıyor. NVIDIA Omniverse ve NVIDIA Isaac GR00T gibi platformları kullanarak, ABD merkezli yeni tesislerinde karmaşık üretim süreçlerini simüle edecek ve otomatikleştirecek. Şirket ayrıca, AI hesaplama hakimiyetini güçlendiren yeni nesil Blackwell işlemcilerinin üretimini TSMC’nin Phoenix, Arizona tesislerinde başlattı.