Yazılım devi Adobe, 20 milyar dolar karşılığında Figma’yı satın alma anlaşmasını bir yıldır sonuçlandıramadı. Antitröst yetkililerinin araştırmaları nedeniyle aksayan süreç, Adobe’nin kendi ürünlerine odaklanmasına neden oldu.
Bloomberg’in haberine göre, Adobe’nin Los Angeles’taki son konferansında Figma’nın adı sahnede hiç duyulmadı. Geçen yılki etkinlikte ise Figma CEO’su Dylan Field açılış konuşmalarında yoğun bir şekilde yer almıştı.
Wells Fargo analisti Michael Turrin, Adobe’nin bir yıl önce Figma’yı satın almasının büyüme fırsatlarını tükettiği algısı olduğunu söyledi. Ancak şimdi, Photoshop ve diğer ürünler için yapay zeka özelliklerinin yayınlanmasıyla, Figma’yı satın almanın “bir yıl önce olduğu kadar acil bir ihtiyaç gibi görünmediğini” belirtti.
Adobe yöneticileri anlaşmayı tamamlamak niyetinde olduklarını söylüyorlar. Gecikmelerin nedeni ise yasa düzenleyiciler olarak gösteriliyor. İngiliz ve Avrupalı antitröst yetkilileri birleşmenin rekabeti nasıl etkileyeceğini araştırıyorlar.
Anlaşma şartlarına göre, satın almımın Mart 2024 sonuna kadar tamamlanmaması halinde Figma’ya 1 milyar dolar tazminat ödeyecek.
Satın alımını ertelemesi, tasarım yazılımı endüstrisinde önemli bir gelişme olacak. Figma, bulut tabanlı bir tasarım yazılımı olarak, Adobe XD ve Sketch gibi rakiplerine karşı önemli bir rekabet avantajı sağlıyor. Adobe’nin Figma’yı satın alması, şirketin tasarım yazılımı pazarındaki hakimiyetini artıracaktı.
Ancak Adobe’nin yapay zeka odaklı stratejisine yönelmesi, Figma satın alımını ertelemesine neden olabilir. Adobe, Photoshop ve Illustrator gibi ürünlerine yapay zeka özellikleri eklemek için önemli yatırımlar yapıyor. Bu yatırımlar, Adobe’nin tasarım yazılımı pazarındaki rekabet gücünü artırmaya yönelik.
Adobe’nin Figma satın alımını ertelemesi, Figma’nın bağımsızlığını korumasına olanak tanıyacak. Figma, bağımsız olarak büyümeye ve gelişmeye devam edecek.
Adobe’nin Figma satın alımını ne zaman tamamlayacağı henüz net değil. Ancak anlaşmanın Mart 2024 sonuna kadar tamamlanmaması durumunda, Figma’nın bağımsızlığını koruması muhtemel görünüyor.
Son 25 yılda Antarktika’da buz kütlerinde ciddi kayıp, iklim değişikliği konusundaki endişeleri artırıyor. Leeds Üniversitesi‘nden Dr. Benjamin Davison liderliğindeki bir araştırma ekibi, Antarktika’yı çevreleyen 162 buz tabakasının 71’inin 1997’den 2021’e kadar 25 yıl içinde hacminin yüzde 40 azaldığını tespit etti. Bu kayıp sonucunda yaklaşık 67 trilyon ton buzun eriyerek okyanus sularına karıştığı tahmin ediliyor. Bu etkileyici rakamlar, Antarktika’nın giderek eriyen buz kütlesinin ciddi boyutlara ulaştığını gösteriyor.
Özellikle batı Antarktika tarafındaki buz yapıları, bu kayıptan büyük ölçüde etkilendi. Doğu tarafta ise bazı buz yapıları stabil kalmış veya hacim olarak genişlemiştir. Ancak toplamda, net bir kayıp olarak 7,5 trilyon ton erimiş su okyanusa bırakılmıştır. Bu sürecin nedenlerinden biri, doğal okyanus akıntılarıdır. Ancak daha büyük bir rol oynayan faktörlerden biri küresel ısınmadır. Artan sıcaklıklar, buzların erimesine ve bu erimiş suyun okyanuslara karışmasına yol açmaktadır.
Bu buz kaybının ikincil etkileri de dikkate değerdir. Eriyen buz sahanlıkları, okyanus ekosistemini de etkileyebilir ve okyanus sirkülasyon sistemini zayıflatabilir. Eriyen tatlı suyun Güney Okyanusu’na karışması, bu bölgede suyun yoğunluğunu azaltarak okyanus sirkülasyonunu bozabilir. Bu, deniz yaşamını ve hava sistemlerini etkileyebilir, iklim değişikliği ile birleşen bu faktörler sonuçları daha karmaşık hale getirir.
Antarktika’daki buz kaybı, iklim değişikliği ve çevresel etkilerin somut bir göstergesidir. Bu tür araştırmalar, iklim değişikliğinin etkilerini anlamak ve gelecekteki olası senaryoları değerlendirmek için kritik bir rol oynamaktadır. Bu veriler, iklim politikalarının geliştirilmesi ve çevresel koruma çabalarının artırılması için önemli bir temel oluşturmaktadır.
North American Council Freight Efficiency (NACFE) tarafından yapılan “Run on Less” etkinliğinde, Tesla Semi’nin tamamen elektrikli Sınıf 8 kamyonu, Freightliner ve Volvo gibi yerleşik kamyon üreticilerine göre menzili ve şarj verimliliği yönünden avantajlı olduğunu gösterdi.
Etkinlik sırasında hesaplanan veriler, Semi’nin yaklaşık 643 km yol kat edebileceğini ve ardından 45 dakika içinde yaklaşık yüzde 80 şarj durumuna gelebileceğini gösterdi. PepsiCo tarafından kullanılan Tesla kamyonları, diğer araçlardan günde ortalama olarak daha fazla km kat etti.
Pepsico’nun en iyi performans gösteren Tesla Semi’si, 18 gün boyunca günde ortalama 923 km yol kat etti. Diğer araçlardan olan Nikola Tre BEV günde ortalama 410 km, sonrasında gelen OK Produce’un Freightliner Ecascadia’sı ise 291 km ve ortalama 281 km ile Performance Team’in Volvo VNR Electric’i oldu.
Calstart’ın CEO’su John Boesel, Automotive News’e yaptığı açıklamada, “Tesla performans ve menzil açısından lider konumdadır” dedi ve “Aynı zamanda süper hızlı şarj kabiliyetini gösteren tek marka olarak öne çıkmaktadır.” dedi.
Tesla Semi’nin bu başarısı, elektrikli kamyonların geleneksel kamyonlara karşı rekabet gücünü artırması açısından önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
Tesla Semi’nin öne çıkan özellikleri
Daha uzun menzil: Tesla Semi’nin 643 km’lik menzili, rakiplerinin 410 km’lik menzilinden önemli ölçüde daha fazla. Bu, Tesla Semi’nin bir seferde daha fazla yük taşımasına ve daha az şarj durağı yapmasına olanak tanıyor.
Daha hızlı şarj süresi: Tesla Semi, 45 dakika içinde yaklaşık yüzde 80 şarj seviyesine ulaşabilir. Bu, rakiplerinin şarj sürelerinden önemli ölçüde daha kısa.
Daha yüksek verimlilik: Tesla Semi, rakiplerinden daha verimli bir şekilde enerji kullanıyor. Bu, aracın daha uzun süreli ve daha düşük maliyetli bir kullanım sunmasına olanak tanıyor.
Tesla Semi’nin bu başarısı, elektrikli kamyonların geleneksel kamyonlara karşı rekabet gücünü artırması açısından önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Tesla Semi’nin rakiplerinden daha uzun menzili, daha hızlı şarj süresi ve daha yüksek verimliliği, elektrikli kamyonların daha geniş bir yelpazedeki uygulamalar için uygun hale gelmesini sağlayabilir.
Bu gelişme, elektrikli kamyonların çevresel faydalarının yanı sıra, işletme maliyetlerinin düşürülmesi ve sürücü güvenliğinin artırılması gibi diğer faydaları da beraberinde getirebilir.
Gönderiye göre, en son sürücü güncellemelerindeki özellikler “motor dll işlevleri değiştirilerek uygulanıyor” ve AMD sürücüleri güncellediğinde ekibin “etkilenen kullanıcıları tespit etme ve yasaklarını tersine çevirme” üzerinde çalışacağını ekliyor.
AMD, Adrenaline Edition sürüm 23.30.1 sürücüsüne Counter-Strike 2’ye Anti-Lag Plus desteğini ekledi. Bu özellik Radeon RX 7000 serisi GPU’lara özel, dolayısıyla eski donanımların etkilenmemesi gerekiyor.
Konuyla ilgili Engadget, Alt+L tuşlarına basarak özelliği devre dışı bırakabileceğinizi belirtiyor ve AMD Radeon Yazılımındaki kısayol tuşu atamasını dişli simgesi > Kısayol Tuşları > kısayol tuşunu Anti-Lag Plus için özelleştirerek doğrulayabileceğinizi belirtiyor.
VideoCardz bu sabah Call of Duty: Modern Warfare 2, CoD: Warzone 2 veApex Legends gibi diğer oyunların oyuncularının Anti-Lag Plus kullanırken ya yasaklandıklarını ya da oyunlarının çöktüğünü bildirdiklerini bildirdi.
AMD’de işler nereye gidiyor?
Yapay zeka alanında atılan dev adımlar beraberinde yoğun bir çip kullanımını dolayısıyla da büyük bir talebi getirdi. AMD’nin öncülerinden olduğu pazardaki şirketler üretime yönelik elindeki tüm imkanları kullanmaya çalışsa arz hala talebi karşılamak için yeterli değil.
Bu noktada yapay zeka üreticileri, çip üretimi için de kolları sıvamaya başladı. AMD, bu alandaki pazarını korumak ve karlılığını artırmak için üretim hacmini genişletiyor ama yaptıkları da bununla sınırlı değil.
Şirket hem çip geliştiriyor hem de yapay zeka geliştiricilerinin arasında yer almaya çalışıyor. AMD, geçtiğimiz günlerde satın aldığı yapay zeka şirketi ile çipten yazılıma kadar yapay zekanın her alanında olmakta kararlı.
CNBC, Ulusal Çalışma İlişkileri Kurulu‘nunCuma günü yaptığı bir şikayette; Elon Musk’ın sahibi olduğu sosyal medya platformu X tarafından, şirketi eleştiren bir çalışanın işten çıkarılması esnasında iş yasasının ihlal edildiği iddialarının olduğunu bildirdi.
Elon Musk, o zamanlar Twitter olarak bilinen şirketi Ekim ayında satın aldı ve işe ofis çalışmalarına dönmeyen çalışanlarıkovmakla tehdit ederek başladı. Yao Yue, şirketin Slack’indeki diğer kişileri, şirketin istifa etmek yerine onları kovmasına izin vermeye teşvik ettikten sonra, belirsiz bir şirket politikasını ihlal ettiği için kovuldu.
Elon Musk, platformu satın aldıktan sonra o kadar köklü değişimler izledi ki, salt bir politika analizi yapmak ne dışarıdan inceleyenler ne de bizzat şirket içerisinde çalışanlar için mümkün olmuyor.
CNBC, şikayette NLRB‘nin X yönetimini şirketteki işçileri yasal çalışma haklarını kullanmaktan alıkoymakla suçladığını yazıyor. Yue, şirketin, daha sonra şirkete itiraz edebilecekleri daha iyi bir yasal dayanağa sahip olmaları için iş arkadaşlarını istifa etmemeleri yönünde organize etme girişimine misilleme olarak onu işten çıkardığını iddia ediyor.
Temmuz ayında, eski X çalışanları; şirketin, bir hakimin Ocak ayında sözleşmeye bağlı olarak kullanmak zorunda olduklarını belirlediği tahkim ücretini ödemeyi reddettiği iddiası üzerine yeni bir dava açtı.
Hakimin kararı, X’in hem federal hem de Kaliforniya eyalet yasaları uyarınca çalışanlara gerekli bildirimi yapmadığını iddia eden toplu davayı durdurdu. Şirket, geçen yılın kasım ayında işgücünün çoğunu işten çıkarmaya başlamıştı.
Filoların sürdürülebilir yönetimi, sürücülerin güveni ve konforu için çalışan Shell, geliştirdiği yeni mobil uygulamayı tanıttı. Taşıt Tanıma Sistemi’nin dijital çözümü olan Shell SmartPay herhangi bir cihaz montajı ya da karta ihtiyaç duymadan, cep telefonlarına yüklenen uygulaması sayesinde filo araçlarının yakıt alabilmelerine olanak tanıyor.
Şimdiye dek TTS için akıllı halka ve anahtarlık gibi cihazlarla yakıt ikmalini sağladıklarını belirten Shell Filo Çözümleri Direktörü Hakan Burak Güner sözlerine şöyle devam etti: “Shell’in yeni uygulaması SmartPay sektörde araç filoları için dijital dönüşümü sağlayacak.
Uygulamayı cep telefonuna yükleyip yakıt almak mümkün
Shell Filo Çözümleri Direktörü Hakan Burak Güner
Shell Filo Çözümleri müşterileri, sürücülerinin cep telefonlarına yükledikleri ve kaydoldukları Shell SmartPay uygulamasıyla yakıt alabilecek. Böylece araçlara montajla cihaz eklenmesi ya da anahtarlık gibi ürünlerin sürücüye ulaştırılması gibi gereklilikler ortadan kalkıyor. Filo yöneticileri online sistem üzerinden hızlı bir şekilde yaptıkları işlemlerle filo araçlarının sisteme kayıtlarını yapabiliyor” dedi.
Kullanıcı dostu bir mobil uygulama olan Shell SmartPay, hem sürücülerin hem de filo yöneticilerinin hız, esneklik ve çeviklik ihtiyaçlarına yanıt sunuyor.
Sosyal ağların kullanımı tüm dünyada hızla yaygınlaşmaya devam ediyor. Almanya merkezli veri toplama, analiz ve görselleştirme firması Statista verilerine göre en yaygın 7 sosyal ağ platformunun her birisi aylık 1 milyar aktif kullanıcı sayısını geçmiş durumda. Ancak bu platformların yaygınlığı arttıkça güvenlik endişeleri de yükselmeye devam ediyor. Bu endişeleri gidermek için sosyal ağlar kadar yasal düzenleyiciler de önemli adımlar atıyor. Bu bağlamda, Avustralya’da internet güvenliğini düzenleyen eSafety kurumu, Elon Musk’ın şirketi X’e (eski adıyla Twitter) 386.000 dolar tutarında bir ceza kesti. Cezanın ödenmesi için 28 gün süre tanınırken X’in dilerse temyize gidebileceği açıklanıyor.
Cezanın gerekçesi, X’in çocuk istismarını engellemek adına ne gibi tedbirler aldığını şeffaf ve net bir biçimde eSafety kurumuna iletmemiş olması. Kurum Şubat ayında Discord, Google, TikTok, Twitch ve X’e (o zamanki adıyla Twitter) bildirimler göndererek çevrimiçi çocuk cinsel istismarı ve sömürüsünü tespit etmek ve ele almak için aldıkları önlemleri bildirmelerini istemişti. 2021’de yürürlüğe giren Avustralya yasalarına göre, düzenleyici kurum internet şirketlerini çevrimiçi güvenlik uygulamaları hakkında bilgi vermeye zorlayabilir ya da para cezasıyla karşı karşıya bırakabilir. İlgili cezanın, Musk’ın geçtiğimiz Kasım ayında yaptığı bir paylaşımda “çocuk istismarını ortadan kaldırmanın 1 numaralı öncelik olduğunu” söylemesinin ardından gelmesi oldukça ironik.
eSafety komisyonu tarafından yayınlanan rapora göre X/Twitter bazı sorulara “herhangi bir yanıt vermemiş” ve bazı durumlarda “ilgisiz, eksik ve/veya yanlış yanıtlar iletmiş”. Raporda, Elon Musk’ın sosyal ağının “bildirim süresi boyunca eSafety ile iletişime geçerek uyumluluğu sağlayabilecek herhangi bir açıklama talep etmediği” belirtiliyor. Raporda ayrıca Twitter’a belirli soruları yanıtlayamadığını bildirdikleri ve ilgili bilgileri ya da bilgilerin sağlanamama nedenlerini sunması için ek süre ve fırsat verildiği de vurgulanıyor.
İlgili raporda, Google’ın da uyarı cezası aldığı açıklanıyor. “Google’ın belirli bilgilerin arandığı bazı durumlarda ilgili olmayan veya genel cevaplar verdiği ve belirli hizmetlere ilişkin bilgilerin gerekli olduğu durumlarda birden fazla hizmetteki bilgileri bir araya getirdiği tespit edilmiştir” denilen raporda reklam ve arama devinin en azından son tarihe kadar ayrıntılı bilgi sağlayamayacağını açıklamak için eSafety ile iletişime geçtiği ifade ediliyor.
Doğuş Otomotiv tarafından Mayıs ayında kurulan Doğuş Şarj Sistemleri Pazarlama ve Ticaret A.Ş’nin D-Charge markasıyla EPDK’ya yaptığı lisans başvurusu onaylandı ve Şarj İstasyonu İşletmeciliği Lisansı almaya hak kazandı.
Doğuş Otomotiv çatısı altında faaliyet gösteren Doğuş Şarj Sistemleri şirketinin markası olan D-Charge, öncelikle Doğuş Otomotiv’in distribütörlüğünü üstlendiği markalarının yetkili satıcı ve yetkili servislerine, Doğuş Grubuna bağlı yatırım ve iştirakler başta olmak üzere markaların ihtiyaç duyduğu tüm noktalara Elektrikli Araç Şarj sistemlerinin kurulumu ve bunların servisi hizmetini sunuyor.
Elektrikli araçların daha fazla kullanımını desteklemek ve Türkiye’nin sürdürülebilir geleceğine katkıda bulunmak amacıyla, son teknoloji şarj sistemlerini kullanarak ürün ve hizmet kalitesi anlamında yüksek müşteri memnuniyeti sağlamayı ve karbon salımını azaltan çözümleri yaygınlaştırmayı amaçlayan D-Charge, 2024 yılının ilk çeyreğinden itibaren, Türkiye’nin tüm coğrafi bölgelerinde yer almayı hedefliyor.
2016’da başlayan milyar dolarlık patent anlaşmazlığını nihayet sona erdirildi. Bir başvuruda Caltech, davayı önyargılı bir şekilde reddettiğini, yani tekrar açılamayacağını söyledi.
Caltech başlangıçta milyonlarca iPhone, iPad, Watch ve Broadcom çipli diğer Apple cihazlarının Wi-Fi tabanlı patentlerini ihlal ettiğini iddia etmişti. Enstitü başlangıçta 1,1 milyar dolarlık bir jüri ödülü kazandı; Apple, Caltech’e 837,8 milyon dolar ve Broadcom’a ek olarak 270,2 milyon dolar ödeme kararı verdi.
Ancak Apple ilerleyen süreçte temyize başvurdu ve federal temyiz mahkemesi, ödülü “yasal olarak desteklenemez” olarak nitelendirerek kararı bozdu. Yargıç özellikle Caltech’in aynı yongalar için hem Broadcom hem de Apple ile lisans pazarlığı yapabileceği yönündeki iddiasını reddetti.
Jüri daha sonra yeni bir duruşma yapılmasını emretti; ancak aynı zamanda orijinal jürinin Apple ve Broadcom’un iki Caltech patentini ihlal ettiği yönündeki bulgularını da onayladı. Duruşmanın bu haziran ayında yapılması gerekiyordu ancak süresiz olarak ertelendi. Taraflar geçen ağustos ayında mahkemeye “potansiyel bir anlaşmaya” vardıklarını söylediler ancak başka herhangi bir bilgi açıklamadılar.
Teknoloji, 802.11n ve 802.11ac Wi-Fi standartları için hayati önem taşıyor, ancak mucidi, patentlerin (veri aktarım teknolojisiyle ilgili) orijinal olarak Wi-Fi için tasarlanmadığını söyledi.
Yakın zamanda gelecek iPhone‘lar ve diğer ürünler için çip sağlamak üzere 15 milyar dolarlık bir anlaşma imzalayanBroadcom, büyük bir Apple tedarikçisi olmaya devam ediyor.
Caltech yakın zamanda Samsung‘a karşı benzer bir dava açtı ve halen Microsoft, Dell ve HP ile bekleyen Wi-Fi patent davaları bulunuyor.
Vodafone’un 4 yıl önce hayata geçirdiği “Bu Atıklar Kod Yazıyor” projesinde toplanan elektronik atıklar kodlama sınıfına dönüşmeye devam ediyor. Bugüne kadar toplam 20 tonu aşkın e-atığın geri dönüştürülmesini sağlayan Vodafone, 8 ilde kodlama sınıfları açarak 10 bin çocuğun hayatına dokundu.
Vodafone, elektronik atıkların geri dönüşümünü teşvik etmek ve bu konuda farkındalık yaratmak amacıyla 4 yıl önce başlattığı “Bu Atıklar Kod Yazıyor” projesini ülke genelinde yaygınlaştırmaya devam ediyor. Projeyle e-atıkları kodlama sınıfına dönüştüren Vodafone, bugüne kadar 8 ilde kodlama sınıfları açarak yaklaşık 10 bin çocuğun hayatına dokundu. Proje kapsamında toplanan e-atık miktarında geçtiğimiz yıldan bu yana önemli bir artış yakalanarak 20 tonu aşkın e-atık geri dönüştürüldü.
E-atıklar toplam atıkların yüzde birini, ama kirliliğin yüzde 70’i oluşturuyor
Dünya Elektronik Atık Günü vesilesiyle bir açıklama yapan Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Süel, şunları söyledi:
Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Süel
“Çoğunluğu zehirli ve zararlı maddeler içeren elektronik atıklar, doğru şekilde yok edilmediğinde insan ve çevre sağlığına ciddi zararlar veriyor. Dünyadaki atıkların sadece %1’ini e-atıklar oluşturmasına rağmen, topraktaki tehlikeli madde kirliliğinin %70’ine e-atıklar sebep oluyor. Amaç odaklı bir şirket olarak, çevreye karşı sorumluluk taşıdığımıza inanıyor ve çevresel etkimizi en aza indirmek için çalışıyoruz. 2025’e kadar şebeke kaynaklı elektronik atıklarımızın %100’ünü yeniden kullanmayı, yeniden satmayı veya geri dönüştürmeyi hedefliyoruz. 2022 mali yılında faaliyetlerimiz sonucu ortaya çıkan e-atıkların %99’unu geri kazanım ve geri dönüştürme yoluyla ekonomiye kazandırdık.
‘Bu Atıklar Kod Yazıyor’ projesiyle de e-atıkları topluyor ve bu atıkların lisanslı geri dönüşüm firması tarafından geri dönüştürülmesini sağlıyoruz. Bugüne kadar 20 tonu aşkın e-atık topladık. Geri dönüşümden elde edilen ekonomik gelirle 8 ilde kodlama sınıfları açtık ve yaklaşık 10 bin çocuğun hayatına dokunduk. Vodafone olarak, e-atıkları artı değere dönüştürmeye, böylece hem sosyal hem de çevresel etki yaratmaya devam edeceğiz.”
Yıl sonuna kadar 2 sınıf daha açılacak
Vodafone, eğitime destek olma ve çevresel etkisini azaltma hedeflerini harmanladığı “Bu Atıklar Kod Yazıyor” projesiyle, çalışanlarının, iş ortaklarının ve müşterilerinin evlerinden getirdiği e-atıkları topluyor ve lisanslı geri dönüşüm firması Akademi Çevre tarafından geri dönüştürülmesini sağlıyor. Geri dönüşümden elde edilen ekonomik gelirle, Türkiye Vodafone Vakfı ve Habitat Derneği işbirliğiyle yürütülen “Yarını Kodlayanlar” projesi kapsamında okullarda kodlama sınıfı kuruluyor. Bugüne kadar Mardin, Samsun, Adana, Gaziantep, Bingöl, Çanakkale, Uşak ve Bursa’da kodlama sınıfları açan Vodafone, bu yılın sonuna kadar 2 kodlama sınıfı daha açmayı hedefliyor.
53 kurum destek oldu
“Bu Atıklar Kod Yazıyor” projesine 2020 yılından bu yana kurumlar da destek veriyor. İş ortağı kurumlar İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Bursa, Denizli, Ordu, Kütahya, Batman, Tokat, Sakarya, Denizli, Diyarbakır, Gaziantep, Kayseri, Kocaeli, Samsun, Tekirdağ ve Giresun’da bulunan ofis ve fabrikalarında binlerce çalışanın desteğiyle e-atık topluyor. Projeye destek veren toplam kurum sayısı 53’e ulaştı. Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu’nun (OSBÜK) da eklenmesiyle geniş bir ekosisteme yayılan projenin destekçileri arasına son olarak Yemeksepeti de katıldı.
Hangi atıklar toplanıyor?
“Bu Atıklar Kod Yazıyor” projesi kapsamında artık kullanılamaz durumda olan bilgisayarlar, tabletler, yazıcılar, cep telefonları, klavyeler, fareler, şarj cihazları, sunucular, kameralar, müzik çalarlar, kablolar, uzaktan kumandalar, elektrikli süpürgeler, dikiş makineleri, saç kurutma makineleri, kahve makineleri, elektrikli mutfak gereçleri, uzaktan kumandalı oyuncaklar, kulaklıklar, video oyunları ve oyun konsolları, elektrikli spor ekipmanları ve giyilebilir spor ekipmanları toplanıyor.
Buna paralel olarak Google, araçları kullanılarak oluşturulan herhangi bir yapay zekaiçeriğinin sizi hukuki sorunla karşı karşıya bırakması durumunda sizi savunmaya karar verdi; ancak bir uyarı var.
Google da dahil olmak üzere üretken yapay zeka programlarına dahil olan şirketler, hem yapay zeka modellerini eğitmek için kullandıkları materyaller hem de bu araçların son kullanıcılar için oluşturduğu içerik açısından kendilerini artan incelemelerin ortasında buldular. Örneğin, Google yakın zamanda yapay zeka modelini eğitmek için internetteki halka açık tüm bilgileri kaldırmaya karar verdi. Bu hamlenin kullanıcı gizliliği, veri erişimi izni ve telif hakkı ihlaliyle ilgili sonuçları nedeniyle bazı eleştirilere yol açması bekleniyor.
Bu kamuya açık tartışmaların ardından Google, yapay zeka araçları kullanılarak oluşturulan herhangi bir yapay zeka sanatının veya içeriğinin yanlışlıkla telif hakkı ihlaline yol açması durumunda sorumluluğu üstleneceğini duyurdu (Reuters aracılığıyla).
Bu, Microsoft ve Adobe gibi markaların müşterilerine vaat ettiği koruma türüne benzer şekilde, yapay olarak oluşturulan materyalden etkilenen kullanıcılara hukuki yardım sağlamayı da içeriyor. Bununla birlikte, Google’ın yalnızca yapay zekasının yanlışlıkla telif hakkı yasasını ihlal etmesi ve kasıtlı ihlal durumunda sizi korumaması durumunda suçu üstleneceğini belirtmekte fayda var.
Bard, bu kapsamda yer almıyor
Ayrıca bu olanak yalnızca Google Cloud ve Workspace’in bir parçası olarak sunulan ticari üretken yapay zeka hizmetleri (Vertex AI ve Duet AI) için geçerlidir; Bard listede yer almıyor.
Google’ın ücretsiz hesap kullananlara değil, yalnızca ödeme yapan abonelerine hukuki destek sağlaması ticari anlamda mantıklı. Ancak son kullanıcılar olarak, herhangi bir sorun yaşamamak için yapay zeka ile oluşturduğunuz ve herkese açık olarak paylaştığınız şeyler konusunda daha dikkatli olmanız gerekiyor.
Google, kullanıcılarını korumanın yanı sıra, eğitim modellerindeki haksız önyargıları ortadan kaldırmak için de önlemler alırken, güvenlik açıklarını ve yapay zekanın sosyal özelliklerini belirlemek için kırmızı ekip çalışmasına (gerçek dünyadakine benzer saldırıları taklit etmek için etik bilgisayar korsanlarının yardımını almak) güveniyor. Bununla birlikte şirket, çocukları ve genç yetişkinleri kendilerine uygun olmayabilecek konulardan koruyacak araçlar da ekliyor.
Çinli bilim insanları, batarya teknolojisinde devrim yaratabilecek bir cevher keşfetti. İç Moğolistan’da bulunan cevher, nadir toprak metali niyobyum içeriyor.Niyobyum, süper iletken özellikleri nedeniyle rağbet gören bir metaldir. Araştırmacılar, niyobyumun bataryalarda kullanılmasının, pillerin daha uzun ömürlü, daha hızlı şarj edilebilir ve daha güvenli olmasını sağlayabileceğini söylüyor.
Çin, şu anda niyobyumunun yüzde 95’ini ithal ediyor. Yeni keşif, ülkenin kendi kendine yeter hale gelmesine yardımcı olabilir.Araştırmacılar, niyobyumun bataryalarda kullanılmasının, elektrikli otomobillerin menzilini ve verimliliğini artırabileceğini söylüyor.Bu keşif, batarya teknolojisinde önemli bir gelişme olarak görülüyor. Gelecekte, niyobyumun kullanımının artması bekleniyor.
453586448
Niyobyumun bataryalardakullanılmasınınfaydaları
Daha uzun ömür: Niyobyum, pillerin daha uzun ömürlü olmasını sağlayabilir. Bu, pillerin daha az değiştirilmesi gerektiği anlamına gelir ve bu da çevresel etkinin azalmasına yardımcı olur.
Daha hızlı şarj: Niyobyum, pillerin daha hızlı şarj olmasını sağlayabilir. Bu, elektrikli araçların daha kısa sürede şarj edilmesine ve kullanıcıların daha fazla zaman kazanmalarına yardımcı olur.
Daha güvenli: Niyobyum, pillerin daha güvenli olmasını sağlayabilir. Bu, pillerin yangın riskini azaltır ve kullanıcıların güvenliğini artırır.
Çin, şu anda niyobyumunun yüzde 95’ini ithal ediyor. Yeni keşif, ülkenin kendi kendine yeterli hale gelmesine yardımcı olabilir. Bu, Çin’in batarya teknolojisinde liderlik konumunu güçlendirmesine yardımcı olacaktır.
Niyobyumun bataryalarda kullanılmasının, elektrikli otomobillerin menzilini artırma potansiyeli de vardır. Bu, elektrikli otomobillerin daha yaygın olarak benimsenmesini teşvik edebilir.
Çin’in batarya teknolojisinde devrim yaratabilecek cevher keşfi, önemli bir gelişme olarak görülüyor. Gelecekte, niyobyumun kullanımının artması bekleniyor. Bu, batarya teknolojisinin gelişmesine ve elektrikli araçların daha yaygın olarak benimsenmesine yardımcı olabilir.
Yapay zeka, finans, sanayi, e-ticaret, Web3 gibi farklı sektörlerde dikkat çeken ürün ve çözümleriyle öne çıkan yerli girişim stüdyosu Cerebrum Tech, Türkiye’nin teknoloji alanında lider girişim sermayelerinden Boğaziçi Ventures öncülüğündeki yatırımcılardan 50 Milyon TL yatırım aldı. Yatırım, 420 Milyon TL değerleme üzerinden gerçekleşti. Cerebrum Tech, bireysel ve kurumsal yatırımcıların katıldığı BV Growth Girişim Sermayesi Yatırım Fonu portföyünde yer alacak.
Cerebrum Tech, Türkiye’nin ilk 3 boyutlu avatarla geliştirilen, kişisel ve kurumsal versiyonları bulunan yapay zeka uygulaması Cere’yi Mart ayında kullanıcılarına sundu. Şirket, eylül ayında ise yapay zeka alanında inovatif çözümü olan Cere Insight’ı tanıttı. Çoklu dosya desteği ile yüklenen uzun belgeleri özetleyebilen, büyük veri setlerinden iç görüler oluşturabilen Cere Insight, kodlama bilgisi gerektirmeksizin gelişmiş LLM teknolojisi ve sorunsuz web entegrasyonuyla özelleştirilebilir chatbot oluşturma imkanı sunmasıyla fark yaratıyor. Ankara ve İstanbul’un yanı sıra Silikon Vadisi, Londra, Seul, Roterdam ve Malta’da ofisleri bulunan Cerebrum Tech, finans, sanayi, e-ticaret ve Web3 sektörlerinde de öncü faaliyetler yürütüyor.
Hedef, global pazarda daha da güçlenmek
Cerebrum Tech’in Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Erdem Erkul
Yapay zeka alanında Türkiye’nin lokomotif şirketlerinden biri haline gelen Cerebrum Tech’in Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Erdem Erkul, “Cerebrum Tech olarak 2021 yılında yola çıkarken, ülkemizdeki teknoloji girişimciliği ekosisteminin gelişimine katkı sağlamayı ve uluslararası ölçekte başarılı bir yeni nesil teknoloji şirketi olmayı hedeflerimiz arasına koyduk. Boğaziçi Ventures ile yaptığımız anlaşmanın, hedeflerimize doğru çok değerli adımlar atmamızın önünü açacağına inanıyorum. Yapay zeka gibi geleceği şimdiden şekillendiren yeni nesil teknolojilere dair mevcut ürünlerimizi küresel pazarlara ölçekleyerek, inovatif çözümler geliştirmeye devam edeceğiz” diye konuştu.
Türkiye’nin en önemli yatırım şirketlerinden Boğaziçi Ventures ve uluslararası yatırımcılara ek olarak geleceğin teknolojilerine yatırım yapan Inveo Ventures Coinvestment Girişim Sermayesi Yatırım Fonu da Cerebrum Tech’in yatırımcıları arasında yer aldı. Ayrıca, Cerebrum Tech’in ilk yatırımcılarından olan Faruk Eczacıbaşı yatırım turuna katılarak bireysel yatırımcılar arasında Cerebrum Tech’e güç vermeye devam edecek.
Teknolojiyi odağına alarak yenilikçi teknolojileri yakından takip eden Boğaziçi Ventures, son yıllarda önemli bir potansiyel ile büyümeye devam eden yapay zeka ve Web3.0 alanlarında Türkiye’nin en başarılı projelerinden biri olan Cerebrum Tech’in de yatırımcıları arasına katıldı. Boğaziçi Ventures Yönetici Ortağı Barış Özistek yaptığı açıklamada; “Boğaziçi Ventures disruptive innovation olarak tanımladığı teknoloji ile inşa edilmiş ve yapıcı-yıkım ile geleceği şekillendiren girişim projelerine yatırım yapma stratejisi ile 2023 yılında da hız kesmeden yeni yatırımlar yapmaya devam etti. BV Growth Girişim Sermayesi Yatırım Fonumuz ile yatırımcıları arasına katıldığımız Cerebrum Tech, portföyümüzün en önemli projeleri arasında şimdiden yerini aldı.
Türkiye’nin lider alternatif varlık yönetimi şirketi olarak faaliyet gösteren Boğaziçi Ventures, geleneksel yatırım yönetimi anlayışı yerine değer katacak projelere odaklanarak geleceğe yatırım yapma misyonunu edinmiştir. Biz Boğaziçi Ventures olarak teknolojiye ve ülkemizdeki teknoloji girişimcilerine inanıyoruz. Tüm yatırımlarımızda sadece maddi kaynak aktarımı yapmak yerine ekip olarak portföy şirketlerimizin yolculuğunda onlarla beraber olmaya devam ediyor ve onları bilgi, tecrübe ve ağımızla destekliyoruz. Cerebrum Tech’in büyüme yolculuğunda destek vermeye devam ederken ülkemizin girişimcilik ekosisteminde yeni bir başarı hikayesini birlikte inşa edeceğimiz için çok mutluyuz” dedi.
Matthew Putman, çip üretim tesislerine atıfta bulunarak, “Yarı iletken fabrikaların mülkiyetini demokratikleştiriyoruz.” diyor. Putman, üretim prosedürlerindeki kusurları tespit etmek için gelişmiş optik çözümler uygulayan, New York City merkezli bir endüstriyel yapay zeka şirketi olan Nanotronics‘in kurucusu ve CEO’su.
Cubefabs adı verilen yeni sistem, modüler denetim araçlarını ve diğer ekipmanlarını yapay zeka ile birleştirerek önerilen çip fabrikalarının kendilerini izlemesine ve buna göre uyum sağlamasına olanak tanıyor; aslında bu, Putman‘ın “otonom fabrika” dediği şeyin bir parçası.
Putman, tesisin büyük kısmının önceden monte edilebileceğini, düz paketlenebileceğini ve nakliye konteynırlarına konulabileceğini, böylece tesislerin “dünyanın %80’inde” inşa edilebileceğini söylüyor.
Şirket, yıl sonuna kadar inşaatına başlamayı umduğu New York veya Kuveyt’teki bir prototiple başlayarak dünya çapında yüzlerce çiçek şekilli fabrika öngörüyor.
Uygulamalı matematik ve fizik alanında doktorası olan ve 8 yaşında ebeveynlerinin üretim şirketinde teknoloji alanında çalışmaya başlayan Putman, “Bu ilk günden beri benim hayalimdi.” diyor.
Dünyanın çip bağımlılığı, yalnızca ABD’deki fabrika inşaatlarında yüz milyarlarca dolarlık bir artışla hiç bu kadar keskin bir rahatlama yaşamamıştı. Biden yönetiminin Çin’e getirdiği yeni çip kısıtlamaları, küresel çip savaşının hararetini artırdı ve diğerlerinin yanı sıra Amerikalı çip üreticilerini de sinirlendirdi. Yarı iletken talebinde son zamanlarda yaşanan yavaşlamaya rağmen, çiplere olan küresel açlığın iki katına çıkması bekleniyor.
Bu arada bunları üretmenin maliyetleri dehızla artıyor. Moore yasası, bir entegre devredeki transistör sayısının her iki yılda bir ikiye katlandığını söylüyor; Rock kanunu ise bir çip üretim tesisinin maliyetinin çeyrek bir ikiye katlandığını söylüyor.
Putman, Nanotronics‘in malzeme ve otomasyon (ve prefabrik inşaat) konusundaki uzmanlığından yararlanarak ve fabrikayı standartlaştırıp küçülterek, ekonomiler için her şeye uyan tek bir büyük boyut arayışını vaaz eden hakim paradigmayı altüst etmenin bir yolunu görüyor ve “Eğer çok sayıda küçük fabrikayı hızlı bir şekilde ve birçok yerde inşa edebilirseniz, çok daha hızlı bir şekilde ölçeğe ulaşabilirsiniz.” diyor.
Mimarlar Rogers Partners ve Arup ile işbirliği içinde tasarlanan her Cubefab, ortasında bir hizmet “küpü” ve her biri yaprak gibi dallara ayrılan iki temiz odaya sığabilen modüler fabrikalarla siberpunk bir yoncaya benziyor. Bunlar, ayda birkaç yüz levha başlatma kapasitesine sahip, sektörde nano fabrikalar olarak bilinen küçük fabrikalar; Taiwan Semiconductor Manufacturing Company’nin Arizona’da inşa ettiği dev mega fabrika, birçok gecikme ve maliyet aşımından sonra 2025’te tamamen açıldığında ayda 20.000 levha başlangıcını hedefliyor.
Nanotronics, tek bir Cubefab kurulumunun tek bir fabrika ile bir dönümden başlayıp dört fabrika, altı dönümlük bir alana kadar büyüyebileceğini söylüyor. Şirket, her fabrikanın bir yıldan kısa sürede inşa edilebileceğini ve dört fabrikalı kurulumun maliyetinin 100 milyon doların altında olacağının tahmin edildiğini söylüyor. Nanotronics, proje için ne kadar para topladığını açıklamayı reddetti ancak Putman, şirketin daha önce aralarında Peter Thiel ve Skype kurucu ortağı Jann Tallin’in de bulunduğu yatırımcılardan 170 milyon dolar topladığını söyledi.
Putman, isimsiz bir Kuveytli müşterisinin yanı sıra, Nanotronics’in otomobil üreticileri ve sanayi şirketleriyle olası ortaklıkları tartıştığını ve Orta Doğu, Almanya, İspanya ve ABD’nin üç eyaletindeki yerleri hedeflediğini söyledi. Potansiyel müşterilerinin “dikey olarak entegre olmak isteyen herhangi bir şirket” olduğunu söylüyor.
Dünyanın yeni nesil çiplerinin nasıl ve nerede üretileceği açık bir soru haline geldi, ancak 500 milyar dolarlık bir sektörü yeniden şekillendirmek kolay olmayacak. Yarı iletkenler, bunu okuduğunuz cihaza güç veren gelişmiş çiplerin ve en güçlü yapay zeka sistemlerinin yanı sıra, büyüyen yenilenebilir enerji endüstrisi de dahil olmak üzere geniş bir kullanıcı yelpazesi için hayati önem taşıyan daha temel çiplerin temelini oluşturuyor. ABD’de icat edilmiş olmalarına rağmen, istikrarsız bir pazardaki aralıksız verimlilik talebi, yarı iletken üretiminin çoğunu Doğu Asya’ya itti; en gelişmiş yongalar, şu anda dünyanın en değerli yarı iletken üreticisi olan TSMC tarafından yalnızca Tayvan’da üretildi.
Hükümetler ve çip şirketleri tedarik zincirlerini Asya’nın ötesinde çeşitlendirmeye çalışıyor ancak özellikle ABD ve Avrupa’da yeni fabrikalar kurmanın maliyetleri göz kamaştırıyor. CHIPS Yasası, ABD merkezli çip üreticilerine beş yıl boyunca doğrudan sübvansiyon olarak 39 milyar dolar sağlıyor ancak bu, en büyük çip şirketlerinden birinin bir yılda sermaye harcamalarına ayırdığı miktardan sadece biraz daha fazla.
Putman, Intel, GlobalFoundries, Texas Instruments ve Samsung Foundry’nin inşaat halindeki ABD fabrikaları arasında TSMC ve Micron’un Arizona’da ve New York’un kuzeyinde inşa ettiği dev fabrikalara dikkat çekiyor. “İnşa edilmesi beş yıl sürüyor, çok büyükler, bütün bir şehir bloğunu kaplıyorlar, altyapı çok büyük.” diyor. “Bir fabrika inşa etmek katlanarak daha pahalıysa Moore yasasına ayak uyduramazsınız.“
Yapay zeka çiplerine yönelik tüm ilgiye (ve yaptırımlara) rağmen dünya, LED’lerden lazerlere, arabalardan telefon şarj cihazlarına ve yapay zekayı destekleyen veri merkezlerine kadar her şeyde kullanılan daha yaygın çiplere olan açlığını giderek artırıyor. Ford, bu yılın başlarında yeterli miktarda çip tedarik edememesinin, üç aylık satışlarda 100.000 araç açığına yol açtığını açıklamıştı.
Cubefabs’ın ilk etapta orta boyutlu 200 mm levhalar üzerine inşa etmek üzere tasarlayacağı işte bu tür yüksek güçlü, son teknoloji cihazlar. Cubefabs, silikon bazlı çipler yerine, üretim verimliliği ve daha dayanıklı, enerji tasarruflu cihazlar vaat eden daha yeni bir alt tabaka olan galyum oksit kullanarak bileşik yarı iletkenler olarak adlandırılan şeyleri üretecek. Putman’a göre buna “Talep edilen, tedariki yetersiz olan veya daha önce optimize edilmemiş, dolayısıyla maliyet açısından verimli olmayan özel çipler de dahildir.” diyor.
Bunun gibi daha yeni çipler üreten prefabrik nanofabriklerden oluşan bir sistem, şirketlerin veya akademik laboratuvarların tedarik zincirleri üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmalarına yardımcı olabilir, arzı talebe göre daha hızlı ayarlamalarına ve kendilerini sık sık şoklara ve kıtlıklara maruz kalan bir pazardan izole etmelerine olanak tanıyabilir. İlk kuantum bilgisayar şirketi ve girişim yatırımcısı olan MagiQ Technologies’in kurucusu ve başkanı Bob Gelfond, “Süreci daha hızlı, daha ucuz, daha verimli hale getirmek; bu da sayıların daha hızlı ayarlanmasına, talep azaldıkça arzın azaltılmasına veya artırılmasına olanak tanıyor.” diyor.
Her Cubefabs, Nanotronics‘in tedarik ve prefabrikasyonu yönettiği, fabrikayı sahibinin ihtiyaçlarına göre kurduğu, servis ve izleme sağladığı ve lisans ücretlerinin yanı sıra fabrikanın çıktılarından elde edilen gelirden pay aldığı bir franchise modeli altında satılacak. Şirketin finans müdürü Alice Globus, bu fikrin Nanotronics’in projeyi sermayeye dönüştürmesine yardımcı olduğunu ve müşteriler üzerindeki mali ve beceri yükünü azalttığını, “bunun da onların bunu yapmalarını sağladığını” söylüyor. “Ayrıca fabrikanın sahibi olmadan da sürekli işin içinde olmamızı sağlıyor.“
Putman, “Bunu bir teslimat olarak düşünüyoruz.” diyor. “Bir enstrüman teslim etmemiz gibi, ama şimdi tam bir fabrika teslim ediyoruz.”
Yarı iletken ekonomisinin mevcut yasalarına meydan okumak için Nanotronics’in yine de çeşitli fikir ve teknolojileri tek bir uygulanabilir sistemde bir araya getirebileceğini göstermesi gerekecek. Bunu başarmak, yalnızca bir fabrika için gerekli olan birçok bileşenin ve boruların önceden üretilmesini değil, aynı zamanda talaş yapımı için gereken diğer makinelerin (birikim, kaplama, fotolitografi, temizleme ve diğer aletler ve gezinme) tedariki için potansiyel olarak düzinelerce ortakla çalışmayı da gerektirecek.
Özellikle ABD’de bir fabrika inşa etmek ve tüm karmaşık parçalarını monte etmek, beklenenden daha karmaşık ve daha maliyetli olma eğiliminde.
Nanotronics, Cubefabs fikrinin taslağını çizmeye başlamak için, sıcak Orta Doğu çöllerinden New York’un soğuk taşra bölgelerine kadar çeşitli iklimler için pratik olan fabrika tasarımlarını tanımlayabilecek tasarım ve iklim araştırmaları konusunda yardım almak üzere Rogers ve Arup‘a başvurdu. Dahili bir tasarım ekibi, dünya çapındaki çeşitli inşaat kurallarına ve düzenleyici ortamlara uyum sağlayabilmek için altyapı planlarını geliştirdi ve mühendisler yeni donanım ve makine öğrenimi yazılımı kombinasyonları üzerinde çalışmaya başladı.
Büyük çip fabrikaları zaten yüksek oranda otomatikleştirilmiştir, ancak Putman daha küçük, yapımı daha kolay fabrikaların otomasyonunun, vasıflı işçilerin kolayca bulunamadığı yerlerde fırsatlar açtığını düşünüyor. Vasıflı çip işçisi sıkıntısı yaygın; hatta ABD TSMC’nin tamamında bile Temmuz ayında Arizona’daki 12 milyar dolarlık tesisin açılışını erteledi çünkü fabrikanın ekipmanlarını kurmak için yeterli vasıflı işçi bulamadığını söyledi; yakın zamanda tesis çalışanlarının yarısının Tayvan’dan gelmesi gerekeceğini söyledi.
Putman, tek bir otomatik Cubefab’ın çalıştırılması için yalnızca 30 kişiye ihtiyaç duyulacağını ve bunların “yarı iletken uzmanları olmasına gerek olmadığını” söylüyor. “Yapay zeka, normalde bir fabrikada ihtiyaç duyacağınız uzmanlık ihtiyacını ortadan kaldırıyor.”
Cubefabs’ın Kuveyt merkezli yatırımcısı Anwaar AlMahmeed, küçük ölçekli çip yapımının otomatikleştirilmesinin özellikle Ortadoğu’da ve çip yapımının henüz yeni gelişmeye başladığı diğer bölgelerde cazip olabileceğini söylüyor.
Henüz çip substratı olarak ticarileştirilmemiş olan galyum oksidin seçimi başka bir zorluk oluşturabilir. Putman, kararın, bir fabrikayı küçük, uyarlanabilir, prefabrik bir tasarıma sığdırabilmenin yanı sıra “dünyadaki sorunlar olduğunu bildiğimiz kısıtlamalar” da dahil olmak üzere şirketin kendisi için belirlediği bir dizi sınırlamanın sonucu olduğunu söylüyor.
Galyum oksit diğer bileşik yarı iletkenlerden daha verimli ve silikondan yaklaşık beş kat daha verimli, bu da daha düşük ağırlık ve daha az pil aşınmasına olanak tanıyor. Yüksek ısıya dayanabilir, bu da onu daha çok yönlü kılıyor. Galyum toplu olarak da yetiştirilebiliyor ve ultra saf su ihtiyacını ortadan kaldırmak gibi daha az üretim ve kaynak talebi doğuruyor. Putman, galyum oksitle “Çok fazla gaz ve malzeme kullanmıyoruz ve aynı türden atıklarımız yok.” diyor. “Yüzlerce adım yerine yalnızca on iki adımlık bir süreç.”
Putman otomasyonun, diğer tüm faydalarına ek olarak; kaynak yoğunluğuyla bilinen ve çoğu tehlikeli olmak üzere yılda binlerce ton atık üreten bir endüstrinin çevresel etkisini daha da azaltmaya yardımcı olacağını umuyor. “Malzemeyi ve cihazı üretilmeden önce sabitleyen yapay zekaya sahip olduğunuz için, nihai malzemede daha az israf oluyor.” diyor.
Globus, inşaat ve tedarikle ilgili zorlukların başlangıçta kaçınılmaz olduğunu kabul ediyor ancak Nanotronics‘in çok çeşitli tedarikçi ve yüklenicileri yönetme becerisine güvendiğini söylüyor. “Diğer uygulama türleri için bunu binlerce kez yapmış olan uzmanlarla ortaklık yapıyoruz.”
Zorluklara rağmen riske değer. “Dünyayı değiştirecek teknolojiyi çok az kez görürsünüz ve sanırım şu anda bunun zirvesindeyiz.” diyor. “Üç yıl içinde dünyanın tamamen farklı bir yer olacağını düşünüyorum.“
Putman şunu ekliyor: “Ve bir Cubefab için bir yıla ihtiyacımız var!“
Açıklamada, “Dünyanın en büyük çip üreticisi TSMC’ye Nanjing’de faaliyet göstermeye devam etme yetkisi verildi ve şu anda Çin’deki operasyonlarımız için kalıcı bir yetki başvurusunda bulunma sürecindeyiz” denildi. “Sanayi ve Güvenlik Bürosu (BIS) tarafından, kalıcı bir yetkilendirme görevi görecek Doğrulanmış Son Kullanıcı (VEU) yetkilendirmesine başvurmamız tavsiye edildi.“
VEU yetkileri 2007’den beri mevcuttu, ancak TSMC geçmişte böyle bir lisansa başvurmanın “gerekmediğini” söyledi. ABD Ticaret Bakanlığı’na bağlı BIS, ihracat kontrollerinden sorumlu.
Şirket, “VEU süreci aracılığıyla kalıcı bir yetki almayı bekliyoruz.” diye ekledi.
Tayvanlı çip üreticisi, geçen yıl Nanjing’deki çip tesisi için ABD ekipman desteğini almaya devam etmek üzere bir yıllık lisans aldı. Geçen yıl 7 Ekim’de ABD, 14 nanometre seviyesinde veya daha iyi mantık çipleri üretebilen her türlü yeni ekipmanın Çin’e sevkiyatını engellemek için kapsamlı ihracat kontrolleri uygulamaya koydu.
TSMC bünyesindeki Nanjing tesisi, genellikle 14 nm sınıfıyla aynı seviyede olduğu düşünülen 12 nm ve 16 nm yongaların yanı sıra daha az gelişmiş 28 nm ve 22 nm yongalar üretiyor. Nanometre ne kadar küçük olursa çipler o kadar gelişmiş ve güçlü oluyor.
Washington’un ihracat kontrolleri, yalnızca ABD’li çip aletleri üreticilerinin Çin’deki yüksek kaliteli çip üretimini desteklemesini engellemekle kalmıyor, aynı zamanda TSMC gibi diğer yerlerdeki şirketlerin, ABD tarafından onaylanmadıkça belirli durumlarda Çinli müşterilere hizmet vermek için Amerikan yapımı ekipman kullanmasını da yasaklıyor.
TSMC tarafından Nanjing tesisi için yapılan kalıcı lisans başvurusu, Washington’un ihracat kontrollerini daha da sıkılaştırmaya hazırlanmasıyla birlikte geldi.
Huawei‘inağustos ayında beklenmedik bir şekilde 5G özellikli akıllı telefonu piyasaya sürmesi, politika yapıcılar arasında alarma yol açtı; Ticaret Bakanlığı Sekreteri Gina Raimondo, gelişmeyi “rahatsız edici” olarak nitelendirdi ve Çin’in teknoloji hırsını dizginlemek için yeni araçlara ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
Apple, Fransız düzenleyici kuruluş ANFR tarafından açıklanan bir takvim doğrultusunda iOS 17.1 güncellemesini kullanıcılarına sunmaya hazırlanıyor. Bu güncelleme, iPhone 12’nin uzun süredir gündemde olan elektromanyetik radyasyon sorununu çözmeyi hedefliyor. ANFR’nin verilerine göre, Apple’ın yeni iOS sürümü 24 Ekim’de kullanıcılara sunulacak.
Geçtiğimiz aylarda Fransa, iPhone 12’nin satışlarını askıya almış ve cihazın elektromanyetik radyasyon düzeylerini Avrupa standartlarına uygun hale getirmesi için Apple’a emir vermişti. ANFR, iPhone 12’nin SAR değerini hesaplayarak yapılan testlerde, cihazın vücut dışı tespit mekanizmasını dikkate almadığını iddia etti. Apple ise her zaman iPhone 12’nin kullanımının güvenli olduğunu savunsa da, radyasyon sorununun tamamen giderilmesi için bir güncelleme yayınlayacağını açıkladı.
iOS 17.1 güncellemesi, sadece radyasyon sorununu çözmekle kalmayacak, aynı zamanda bir dizi kullanıcı dostu özelliği de beraberinde getirecek. Apple Müzik kullanıcıları artık favori şarkılarını daha kolay yönetebilecekler. Ayrıca, internet üzerinden AirDrop desteği eklenerek dosya paylaşımı daha kullanışlı hale gelecek. Cüzdan uygulaması da güncellenecek ve kullanıcılara banka ve kredi kartı bakiyelerini görme seçeneği sunulacak.
iPhone 15 Pro kullanıcıları da bu güncellemeden yararlanacaklar. Eylem düğmesindeki değişiklikler sayesinde daha hızlı ve kolay işlemler gerçekleştirebilecekler. Ayrıca, iOS 17.1 güncellemesi iPhone 15 Pro kullanıcılarına özel bazı geliştirmeler sunacak.
OS 17.1 güncellemesi, radyasyon sorununun yanı sıra bir dizi yeni özelliği getirerek Apple kullanıcılarının deneyimini daha da geliştirecek. Kullanıcılar, 24 Ekim’de bu güncellemeyi indirip yükleyerek, iPhone’larını daha güvenli ve işlevsel bir şekilde kullanmaya devam edebilecekler. Apple’ın bu adımı, teknoloji dünyasında büyük bir ilgiyle karşılanıyor ve iOS cihazlarına daha fazla kullanıcı memnuniyeti sağlama yolunda atılmış önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Her iki taraf için de riskler oldukça yüksek ve bunun gelecekteki Uber yolcularına ve sürücülerine uzanan sonuçları var.
Davanın sonucu, Uber platformunda kapsamlı değişikliklere yol açabilir; davacılar, bunun cinsel saldırıları azaltacağını ve mahremiyetle ilgili yeni endişeleri artıracağını öne sürüyor.
Uber, uygulamasındaki 911 düğmesi ve bir arkadaşla konum paylaşma yeteneği gibi yeni güvenlik özellikleri aracılığıyla, davalara konu olan cinsel saldırılara çözüm bulmaya çalıştı. Ancak hayatta kalanlar ve avukatları, müdahalenin yetersiz olduğunu söylüyor ve araç içi güvenlik kameraları gibi daha iyi teknolojik çözümler talep ediyorlar.
Uber, 2018’de tanıtılan 911 butonu ve konum paylaşma özelliğinin yanı sıra son beş yılda uygulamaya başka özellikler de ekledi. Uber, 2021’de yolcuların ve sürücülerin yolculuk sırasında ses kaydetmesine olanak tanıyan bir özelliği tanıttı.
Ertesi yıl Uber, yolculara bir ADT güvenlik temsilcisinden canlı yardım sağlamanın yanı sıra yolcuların doğru sürücüye bağlandığından emin olmak için PIN doğrulamaları sağlayacak bir pilot uygulama başlattı.
Federal mahkemedeki çeşitli davaları birleştirmek için dilekçe veren, çok bölgeli davalar üzerinde çalışan hukuk firmalarından biri olan Peiffer Wolf Carr Kane Conway & Wise hukuk firmasının ortağı ve cinsel saldırı avukatı Rachel Abrams, Uber arabalarında zorunlu araç içi kameraların “güvenlik açısından gerekli” olduğunu söylüyor.
Araç içi kameralar sadece yolcuyu değil, şoförü de korur
Abrams, araç içi kameralarla donatılmış taksilerle ilgili araştırmalardan elde edilen verilere atıfta bulunarak, bunun yolculara yönelik cinsel saldırıların yanı sıra yolcuların sürücülere yönelik saldırı olaylarını da büyük ölçüde azalttığını söyledi.
Abrams’ın, Uber’in güvenlik kameralarını uygulamakta neden yavaş davrandığına dair kendi teorisi var.
“Sorun maliyet değil.” dedi. “Bu, sürücüleri caydıracak çünkü pek çok sürücü kamera istemiyor. Yani eğer sürücüleri yoksa para da kazanamazlar.”
Pek çok sürücü, genellikle sigorta talepleri için yedek kanıt olarak veya Uber platformunun adil olmayan şekilde devre dışı bırakılmasına karşı kendilerini savunmak amacıyla yolculukları kaydetmek için kendi araç içi kameralarını kuruyor.
Platform, sürücülerin akıllı telefonlarına video kaydetmelerine olanak tanıyan yeni bir video kayıt özelliğinin pilot uygulamasını da yürütüyor. Ancak bu durumlarda sürücü neyi, ne zaman kaydedeceğine ve bu verileri ne zaman paylaşacağına karar verebiliyor.
Diğer talepler
Birleştirilen davada hayatta kalanlar ayrıca Uber’in “hızlı ve yüzeysel geçmiş kontrollerinin” standartların altında olduğunu ve sürücülerin hızlı bir şekilde kaydolmasını mümkün olduğunca kolaylaştırmak için tasarlandığını iddia ediyor.
Uber, geçmiş kontrolleri yapmak için Checkr ve Appriss gibi üçüncü taraf şirketleri kullanıyor. The Rideshare Guy’ın kıdemli katılımcısı Sergio Avedian, bunun “en iyi ihtimalle sulandırıldığını ve çürük elmaların çatlaklardan düşmesinin garanti edilmediğini.” söylüyor.
Dava, Uber’in potansiyel sürücüleri FBI veritabanları üzerinden çalıştıracak parmak izi almayı da içermesi yönünde çağrıda bulunuyor.
Uber, çoğu taksi operatörünün aksine, şirkete çok az gözetim altında veya hiç gözetim olmadan kendi özgeçmiş kontrollerini yürütme yetkisi veren sürücüler için ek özgeçmiş gereksinimlerine karşı lobi yaptı.
Uber ve Lyft, lekeli parmak izlerinin hatalı sonuçlara yol açabileceğini ve parmak izi kontrollerinin, orantısız derecede yüksek tutuklama oranlarıyla karşı karşıya kalan bazı azınlık toplulukları üzerinde ayrımcı etkiler yaratabilecek tarihi tutuklama kayıtlarına referans verdiğini söylüyor. Bir Uber sözcüsü, CNN’e tutuklama kayıtlarının eksik olduğunu ve çoğu zaman bir kişinin bir suçtan hüküm giyip hüküm giymediğine ilişkin bilgilerin eksik olduğunu söyledi.
Hayatta kalanlar, araç içi gözetim ve daha kapsamlı özgeçmiş kontrollerinin yanı sıra, Uber’den yolcularla etkileşim konusunda sürücü eğitimi, sürücüler için sıfır tolerans politikası, cinsel taciz eğitimi ve öğretimi ve müşteri raporlamasını teşvik edecek daha yeterli bir sistem uygulamasını istiyor.
Cinsel saldırılar Uber için süregelen bir sorun
Uber, yolculuk sırasında cinsel saldırıya uğradıklarını iddia eden yolcular tarafından son birkaç yılda birçok kez dava edildi. Lyft de benzer davalar ve suçlamalarla defalarca karşı karşıya kaldı.
Uber’in kullanım şartları uyarınca, cinsel saldırı durumlarında şirkete karşı toplu dava açılamaz; bu nedenle her davanın ayrı ayrı görülmesi gerekiyor. Bu durum hayatta kalanların kolektif olarak kendilerini savunmalarını engelledi.
Kaliforniya’nın Kuzey Bölgesi’nden Yargıç Charles Breyer, duruşma öncesi duruşmalara başkanlık edecek. Bu, ilk kez bir federal yargıcın bu davaların büyük bir kısmı için karar vermesine olanak tanıyacak ve bu da yargılamayı kolaylaştıracak.
Breyer, tarafların anlaşmasına bağlı olarak duruşmalara başkanlık edebilir. Taraflar yargılama için davaya Yargıç Breyer’in başkanlık etmesi konusunda anlaşamazlarsa, davalar yargılama için kendi ülkelerinin yargı yetkisine geri döner.
Kaliforniya’da da Uber’e karşı birleştirilmiş bir dava daha açıldı, ancak bu dava yalnızca o eyalette hayatta kalanları kapsıyor.
Uber, çok sayıda ret talebiyle başvuruda bulunarak bu davaların birleştirilmesini durdurmaya çalıştı. Şirketin suç teşkil eden davranışlara karşı koruma sağlama konusunda davacılara karşı bir yükümlülüğünün bulunmadığını ileri sürüyor. Hayatta kalanları temsil eden avukatların, Uber‘in yolculara, onların güvenliğini sağlamak için makul önlemleri alma görevi de dahil olmak üzere, bir ihmalkarlığı olduğunu kanıtlaması gerekecek.
Tanık ve bilirkişi ifadeleri ve belge keşfi de dahil olmak üzere duruşma öncesi konular Yargıç Charles Breyer tarafından dinlenecek. Abrams, duruşmaların zaman çizelgesinin önümüzdeki bir ila iki yıl boyunca sürmesini bekliyor.
Microsoft Perşembe günü yaptığı duyuruda, yapay zeka destekli Bing hizmetleri ve uygulamalarındaki güvenlik açıklarını bulup bildiren kullanıcıları ödüllendirecek yeni bir ödül programını duyurdu. Bu program, en kritik güvenlik açıklarını bulmaları için kullanıcılara 2.000 ile 15.000 dolar arasında değişen ödüller sunacak.
Bu program ile Bing kullanıcılarının daha güvenli ortamda çalışmalarının sağlanması hedefleniyor.Program, Bing’in yapay zeka destekli altyapısı, Microsoft Edge entegrasyonu, Başlangıç uygulamaları ve Skype mobil versiyonunu kapsayacak. Program ile Bing kullanıcılarının daha güvenli bir şekilde arama yapabilmesi, Microsoft Edge’in yapay zeka destekli özelliklerini daha güvenle kullanabilmesi, Başlangıç uygulamalarının kötü amaçlı yazılımlardan korunması ve Skype mobil versiyonunun daha güvenli hale getirilmesi hedefleniyor.
Microsoft, yapay zeka alanındaki yatırımlarını sürdürerek güvenliği artırmayı hedefliyor. Bu program da bu hedefe ulaşmak için önemli bir adım olarak görülüyor.
Güvenlik araştırmacıları, Microsoft Security Research Center üzerinden hata bildirimi yapabilecekler. Hata bildirimi sırasında, güvenlik açığının nasıl tespit edildiği, açığa neden olan faktörler ve açığın nasıl düzeltilebileceği gibi bilgiler yer alacak.
Program, 14 Ekim 2023 tarihinde başlıyor ve 31 Aralık 2023 tarihinde sona erecek. Program’a katılmak için bir güvenlik araştırmacısı olmak ve Microsoft Security Research Center’da bir hesap oluşturmak gerekiyor. Hata bildirimi için kullanılacak araç ve yöntemler, Microsoft Security Research Center web sitesinde açıklanmaktadır. Hata bildirimi süreci, güvenlik açığının önemine göre üç aşamada gerçekleşecek.
Microsoft’un Bing AI hata bulma programı, Bing kullanıcılarının daha güvenli bir şekilde Bing’i kullanmasına yardımcı olacak önemli bir adımdır. Program, Microsoft’un yapay zeka güvenliğine verdiği önemi de gösteriyor.
Galatasaray, dünyanın ilk dijital taraftarını tanıttı. Leo adındaki sanal karakter, müzik, video ve resim alanlarında “influencer” olacak. Galatasaray, Leo’yu tanıttığı açıklamasında, “Türkiye’de ilklerin ve enlerin kulübü olma geleneğini sürdürerek spor ile dijital dünyayı birleştiren bir yeniliğe imza atıyoruz” dedi.
Leo, Galatasaray’ın resmi sosyal medya hesaplarında da yer alacak. Taraftarlar, Leo’yu takip ederek ve ona etkileşim vererek kulübe maddi olarak da katkı sağlayabilecek. Leo’nun tanıtımı, spor kamuoyunda olumlu karşılandı. Birçok kişi, Galatasaray’ın bu yeniliğin öncüsü olmasından dolayı takdir etti.
Leo’nun özellikleri
Leo, 18 yaşında, Galatasaraylı bir genç olarak kurgulandı. Galatasaray’ın renklerini taşıyan bir kıyafet giyiyor ve sarı-kırmızılı bir ata biniyor.
Leo, müzik, video ve resim alanlarında içerik üretecek. Müzik alanında, Galatasaray’a ve taraftarlara ithafen şarkılar ve rap parçaları yapacak. Video alanında, Galatasaray’ın maçlarından ve etkinliklerinden görüntüler paylaşacak. Resim alanında ise Galatasaray’a ve taraftarlara ait çizimler yapacak.
Leo’nun hedefleri
Leo, Galatasaray’ın dijital taraftar sayısını artırmak ve kulübün dijital gelirlerini artırmayı hedefliyor. Ayrıca, Galatasaray’ın kültürünü ve değerlerini dijital dünyada tanıtmayı da hedefliyor.
Leo’nun geleceği
Leo’nun başarısı, spor kulüplerinin dijital taraftarlık konusunda yeni arayışlara girmesine neden olabilir. Galatasaray, Leo ile birlikte spor dünyasında bir ilke imza attı ve bu yeniliğin gelecekte daha da yaygınlaşacağı öngörülüyor.
Galatasaray’ın dijital taraftarı Leo’yu takip edebileceğiniz sosyal medya hesapları: