X hakkında soruşturma başlatıldı!

AB Endüstri Şefi Thierry Breton Perşembe günü, sosyal medya platformu TikTok ve Meta‘yı Hamas’ın İsrail saldırısının ardından dezenformasyonun yayılmasıyla mücadele etmek için yeterince çaba göstermediği için kınadıktan sonra, yeni AB teknoloji kuralları kapsamında Elon Musk’ın sahibi olduğu X hakkında soruşturma başlattı.

Sosyal medya araştırmacıları Reuters’e verdiği demeçte, her üç platformda da İsrail ve Hamas çatışmasıyla ilgili yanlış içerikte artış görüldüğünü ve dezenformasyonun en çok X’te görüldüğünü belirtti.

Breton’un hamlesi, Dijital Hizmetler Yasası’na (DSA) uymak için TikTok ve Meta üzerindeki yasa dışı ve zararlı içeriği platformlarından kaldırma baskısını artırıyor.

Geçen yılın Kasım ayında yürürlüğe giren DSA, çok büyük çevrimiçi platformları ve arama motorlarını; yasa dışı içerik ve kamu güvenliğine yönelik risklerle mücadele etmek, hizmetlerini manipülatif tekniklere karşı korumak için daha fazlasını yapmaya zorluyor.

X CEO’su Linda Yaccarino Perşembe günü erken saatlerde, Breton’dan gelen bir mektuba yanıt olarak platformun yüzlerce Hamas bağlantılı hesabı kaldırdığını ve saldırıdan bu yana on binlerce içeriği kaldırmak veya etiketlemek için harekete geçtiğini söyledi.

Breton, X’teki bir gönderide, “X’e resmi bir bilgi talebi gönderdik; bu, DSA’ya uygunluğu belirlemek için yaptığımız soruşturmanın ilk adımıdır.” dedi.

Kriz müdahale protokolünün nasıl etkinleştirildiği ve işlediğine ilişkin ayrıntıların 18 Ekim’e kadar, diğer konuların ise 31 Ekim’e kadar AB yetkililerine sunulması gerekiyor.

Araştırmacılar, Musk’ın bu yılın başlarında bir veri aracına ücretsiz akademik erişimi kesme yönündeki hamlesinin, anahtar kelimeleri ve hashtag’leri izlemeyi daha da zorlaştırdığını ve araştırmacıları dezenformasyonun izini sürmek için içeriği manuel olarak incelemeye zorladığını söyledi.

İşler bu noktaya nasıl geldi?

Musk, Twitter’ı devraldığından beri maliyetleri düşürmek için iş gücünü 7.500’den yaklaşık 1.500’e düşürdü; bunların arasında içerik denetimi, koordineli propaganda kampanyalarının belirlenmesi ve kaldırılması ve güvenilir içeriklerin düzenlenmesi üzerinde çalışan birçok kişi de vardı.

X ayrıca, reklamların zararlı içeriklerin yanında görünmesini engellemek için çalışan iki güven ve güvenlik şefini ve bir marka güvenliği şefini de kaybetti. Şirket, DSA ihlallerinden suçlu bulunması halinde küresel cirosunun %6’sına kadar para cezası riskiyle karşı karşıya kalacak.

Fransız, Perşembe günü erken saatlerde TikTok CEO’su Shou Zi Chew’e kısa video uygulamasından yasa dışı ve zararlı içeriği kaldırma çabalarını hızlandırması için 24 saat süre verdi.

Breton’un Chew’e yazdığı ve ilk olarak Reuters tarafından görülen bir mektuptaki uyarı, bu hafta başında eski X‘e ve Meta Platforms’un sahibi Mark Zuckerberg‘e gönderilen benzer mektupların ardından geldi. Breton daha sonra mektubu sosyal medya platformu Bluesky’de yayınladı.

Breton, Çinli şirketler grubu ByteDance‘in sahibi olduğu TikTok‘a yazdığı mektupta, bunun Hamas saldırılarından sonra AB’de yasa dışı içerik ve dezenformasyon yaymak için kullanıldığına dair işaretler aldığını söyledi.

“Platformunuzun çocuklar ve gençler tarafından yaygın olarak kullanıldığı göz önüne alındığında, onları rehin almayı tasvir eden şiddet içerikli içeriklerden ve platformunuzda uygun güvenlik önlemleri olmadan geniş çapta dolaştığı bildirilen diğer sansürsüz videolardan koruma konusunda özel bir yükümlülüğünüz var.” dedi.

Microsoft anlaşması belirleyici olacak! Activision Blizzard’ın son oyunları da o tarihte gelmeye başlayacak!

Microsoft şu anda bir Birleşik Krallık düzenleyicisinin onayını beklerken, Cuma günü önerilen Activision Blizzard anlaşmasını kapatmayı hedefliyor.

X’teki bir gönderide Activision Blizzard, Xbox hayranlarına hem Modern Warfare III hem de Diablo IV’ün 2023’te Xbox Game Pass’in bir parçası olmayacağını açıkça ortaya koyuyor.

Activision Blizzard’dan yapılan açıklamada, ”Modern Warfare III veya Diablo IV’ü bu yıl Game Pass’e koyma planlarımız olmasa da, anlaşma sona erdiğinde, oyunlarımızı dünya çapında daha fazla oyuncuya getirmek için Xbox ile çalışmaya başlamayı bekliyoruz.” dedi. “Ve gelecek yıl içinde Game Pass’e oyun eklemeye başlayacağımızı tahmin ediyoruz.”

Açıklamada, Xbox hayranlarının “yaklaşan ve yakın zamanda piyasaya sürülen oyunların Game Pass aracılığıyla mevcut olup olmayacağı” ile ilgili sorularından bahsediliyor, ancak yıllar önce piyasaya sürülen ve Game Pass’a daha erken eklenebilecek mevcut Activision Blizzard oyunlarına değinilmiyor.

Microsoft, oyuncular Call of Duty: Black Ops ve orijinal Call of Duty: Modern Warfare 2 gibi oyunlarda eşleşme yapamamaktan yıllardır şikayet ettikten sonra; orijinal anlaşma son tarihinden hemen önce, klasik Xbox 360 Call of Duty oyunlarını düzeltmek için elinden geleni yaptı. Bu Call of Duty oyunlarının, Microsoft’un önerilen Activision Blizzard satın alımının son aşamalarına hazırlanırken aniden düzeltilmesi tamamen tesadüf olamaz.

Her iki durumda da, bu yıl Xbox Game Pass’te son Activision Blizzard sürümlerini görmeyeceğimiz açık.

Activision Blizzard’ın Call of Duty için Sony ile hala özel bir pazarlama anlaşması var. Rekabet ve Piyasalar Otoritesi (CMA) daha önce Call of Duty’nin yeni sürümlerinin Sony’nin anlaşması nedeniyle 2025 yılına kadar Xbox Game Pass’e gelmeyeceğini söyledi, ancak Microsoft ve Sony’nin yakın zamanda yeni bir 10 yıllık Call of Duty anlaşması imzaladığı için bu münhasırlığın ne zaman sona erdiği tam olarak belli değil.

iPhone 16 modellerin özellikleri ortaya çıktı

0

Apple’ın iPhone 15 serisi henüz yeni gelmişken, iPhone 16 Pro ve iPhone 16 Pro Max modelleri hakkında bazı beklenen özellikler gündeme geldi. Ünlü analist Jeff Pu, Apple‘ın tedarik zincirinden gelen bilgilere dayanarak iPhone 16 Pro serisi için muhtemel özelliklere dair tahminlerde bulundu.

Yeni iPhone modelleri daha hızlı bir 5G deneyimi sunacak, ayrıca WiFi 7 teknolojisini destekleyerek daha yüksek hızlara olanak tanıyacak. Ekran boyutları biraz büyüyecek, mevcut modellere göre 0.2 inç daha fazla ekran alanı sunacaklar. Bu büyüme, daha fazla kamera geliştirmesi için de bir fırsat sunacak.

Kamera konusunda da iyileştirmeler bekleniyor. iPhone 16 Pro ve 16 Pro Max, tetra prizma lens ile donatılmış 12MP ultra geniş kamerasıyla daha iyi yakınlaştırma sağlayacak. Ultra geniş lensin ise 48MP sensöre yükseltilmesi bekleniyor, böylece daha net ve ayrıntılı fotoğraflar çekebilecekler.

İşlemci tarafında, iPhone 16 Pro’nun 3 nanometrelik Apple A18 Pro işlemciyle geleceği tahmin ediliyor. Bu, daha yüksek performans ve enerji verimliliği sağlayacak. RAM kapasitesinin ise değişmeyeceği belirtiliyor.

Bağlantı hızları da artacak. Yeni iPhone modelleri, 5G Advanced standardı sayesinde Qualcomm Snapdragon X75 modem ile 7.5Gbps’e kadar 5G indirme hızları sunacak. Ayrıca, WiFi 7 bağlantısı ile 46Gbps’e kadar hızlar sağlayacaklar.

iPhone 16 modelleri ise çift arka kameraya sahip olacak ve 12MP ultra geniş kamera ile gelmeye devam edecek. Bu modeller, A17 çipinin özel bir versiyonu ile gelecek ve 8GB RAM’e sahip olacaklar. 5G bağlantısı korunurken, WiFi 6e teknolojisi desteklenecek.

Ancak hatırlatmak gerekir ki bu özellikler henüz resmi olarak onaylanmış bilgiler değil, analist tahminlerine dayalıdır. Resmi duyuruları beklemek en iyisi olacaktır.

NASA Starliner uzay uçuşunu erteledi!

NASA, Boeing’in ilk mürettebatlı Starliner uçuşunu Nisan 2024 ortası için yeniden planladı. Ancak, hâlâ kapsülün paraşüt sorununu tamir etmeye çalışıyorlar, bu nedenle astronotlar için belirsizlik devam ediyor.

Mürettebat Uçuş Testi (CFT) olarak adlandırılan bu görevde, test pilotları Butch Wilmore ve Suni William, Boeing’in yeniden kullanılabilir kapsülünü denemek üzere Uluslararası Uzay İstasyonu’na (UUİ) gitmek ve dönmek için gönderilecek. Starliner, United Launch Alliance Atlas V roketiyle Florida’daki Cape Canaveral Uzay Kuvvetleri İstasyonu’ndan fırlatılacak ve astronotları sekiz günlük bir yolculuğa cıkaracak.

NASA, 2014 yılında Boeing ve SpaceX ile ISS’ye gitmek üzere uzay aracı üretmeleri için anlaşma yapmıştı. Ancak her iki firma da ilk mürettebatlı test uçuşlarını yıllarca geciktiren bir dizi sorunla karşı karşıya kaldı.

SpaceX, 2020’de ilk kez astronotları uzaya fırlattı ve önümüzdeki yıl Şubat ayında sekizinci görevini uçuracak. Diğer yandan Starliner henüz uçmadı ve Boeing için milyar dolarlık bir maliyet açığı yaratıyor.

Ağustos ayında Boeing, Starliner’ın mart ayına kadar hazır olamayacağını kabul etti. Bir Boeing sözcüsü, CFT’nin nisan ortasında fırlatılması hedefinin NASA tarafından belirlendiğini belirtti ve NASA’nın ISS’deki trafik ve menzil uygunluğu nedeniyle nisan ayından önce fırlatma fırsatının olmayacağını belirlediğini açıkladı. Ancak bu, programda bir gecikme olduğu anlamına gelmiyor, çünkü Boeing hala aracı mart ayında hazır hale getirme programına devam ediyor.

Ağustos ayında yapılan bir telekonferansta, NASA ve Boeing, yanıcı bantın çıkarılması ve paraşüt sisteminin yeniden tasarlanması gibi önemli endişeleri işaret etti. Ancak bandın yarısı o dönemde hala çıkarılmış değildi ve mühendisler, bu zorlu bölgeleri başka bir malzemeyle kaplamak zorunda kalacaklar.

Ayrıca, paraşütü kapsüle bağlayan mekanizmanın da testlerde parçalandığı ve yeniden tasarlanması gerektiği belirtildi. Bu sorun, Boeing’i bir süredir rahatsız ediyor ve Haziran ayında ilk mürettebatlı uçuşunu ertelemesine neden oldu.

Diğer sorunlar arasında tehlikeli iticiler ve bataryaların aşırı ısınma riskinin azaltılması da bulunuyor. NASA, daha fazla bilgi elde edildikçe CFT’nin hazır olup olmadığına dair güncel bir durumu paylaşacağını belirtti.

Microsoft, Activision Blizzard’ı satın almak için onay aldı

Microsoft, dünya çapında oyun endüstrisinin önde gelen oyuncularından biri olan Activision Blizzard‘ı satın alma girişimini nihayet Birleşik Krallık düzenleyicilerinden onay aldı. Bu anlaşma, bir süredir gündemde olan ve birçok tartışmayı beraberinde getiren bir satın alma işlemi olarak dikkat çekti.

Nisan ayında ilk olarak duyurulan 69 milyar dolarlık orijinal anlaşma, Birleşik Krallık’ta rekabet endişeleri nedeniyle engellenmişti. Ancak Microsoft, bu anlaşmanın gerçekleşmesi için elinden geleni yapmaya kararlıydı ve güncellenmiş bir teklif sunarak Birleşik Krallık düzenleyicilerinin endişelerini gidermeye çalıştı. güncellenmiş teklif ile sonunda onay aldı.

Birleşik Krallık Rekabet ve Piyasalar Kurumu (CMA), bu onayın ardından yaptığı açıklamada, güncellenmiş teklifin oyun sektöründeki rekabeti koruyacağına ve tüketicilere daha fazla seçenek ve daha iyi hizmet sunacağına inandığını belirtti. Ancak CMA, Microsoft’un bu süreçteki taktiklerini eleştirerek sürecin uzatılmasının gereksiz zaman ve para kaybına yol açtığını belirtti.

Microsoft’un Activision Blizzard’ı satın alması, oyun dünyasındaki etkisini büyük ölçüde artıracak. Bu anlaşma, dünya genelinde popüler oyunların yapımcısı olan Activision Blizzard’ın artık Microsoft bünyesinde olduğu anlamına geliyor. Call of Duty gibi büyük oyun serileri de Microsoft’un oyun ekosistemine katılacak. Ancak özellikle Sony, bu anlaşmaya karşı çıkarak Call of Duty gibi büyük Activision oyunlarının gelecekte yalnızca Xbox’a özgü olabileceği endişesini taşıyor.

Bu gelişme, oyun endüstrisinde büyük bir değişikliği işaret ediyor. Microsoft, zaten Xbox konsolları ve Windows işletim sistemi ile büyük bir oyun varlığına sahipti. Activision Blizzard’ın satın alınması, Microsoft’un bu etkiyi daha da güçlendirmesini sağlayacak. Oyun dünyasındaki bu büyük birleşme, hem heyecan hem de bazı rekabet endişelerini beraberinde getiriyor.

Oyun severler ve oyun endüstrisi oyuncuları, bu gelişmeleri yakından izlemeye devam edecekler. Microsoft’un Activision Blizzard’ı satın alması, oyun dünyasının geleceği ve rekabet dinamikleri açısından önemli bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor.

Ay tozu yol ve pist inşasında kullanılacak

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), 1958’te başarısızlıkla sonuçlana Able 1 (veya daha sonra yaygınlaşan adıyla Pioneer 0) girişiminden bu yana Ay’a seyahat üzerine çalışmalar yapıyor. SSCB ile giriştikleri uzay yarışının bir meyvesi olarak 1969’da ilk kez Ay’a ayak basan insanlı görevi gerçekleştiren uzay ajansı, şimdi bir kez daha (ve belki de çok daha hırslı bir biçimde) Ay görevleri açıklıyor. 2030 yılında Ay’a bir uzay üssü kurmayı planlayan NASA 2040 yılında ise Ay’daki ilk evleri inşa etmenin planlarını yapıyor. Bu konudaki en büyük engellerden birisi olarak görülen yüzeydeki Ay tozu sorunu ise belki de nihayet aşılmış olabilir.   

Nature Scientific Reports’ta yayınlanan bir makalede, mühendisler Ay’da kolonizasyon için önemli bir adımın nasıl gerçekleştirilebilir olduğunu gösterdiler. Mühendisler, ay tozu bileşiğinin lazer desteği ile eritilerek daha katı bir forma dönüştürülebileceğini ve böylece ay yüzeyinde yollar ve iniş pistleri oluşturulabileceğini savunuyor. Bilimsel makalede, “Güneş sistemindeki insan varlığının genişletilmesi için bir sonraki adımlar Ay’da atılacaktır. Ancak Ay keşif araçları hareket ederken düşük Ay yerçekimi nedeniyle oluşan asılı toz, keşif araçlarının sistemlerini etkileyebileceğinden Ay görevleri için önemli bir risktir. Bu sorunu hafifletmek için bir çözüm, Ay’da yollar ve iniş pistleri inşa etmektir” deniliyor.

Araştırmacılar Ay’da yaşanabilirliği sürdürmek için Dünya’dan yol yapım malzemeleri getirmenin zor ve maliyetli olabileceğine dikkat çekiyor. Bu nedenle mühendisler, yerinde kaynak kullanımı (ISRU) teknikleri üzerinde çalışarak ay tozu ile neler yapılabileceğini incelemişler.

Ay tozu pist ve yollar için uygun bir hammadde olabilir

Almanya’nın Aalen Üniversitesi’nde araştırmacı olan Juan-Carlos Ginés-Palomares, Miranda Fateri ve Berlin’deki Federal Malzeme Araştırma ve Test Enstitüsü’nden Jens Günster liderliğindeki ekip, güneş ışığının Ay yüzeyinde yüksek enerjili ışınlara dönüştürülebileceğini söylüyor. Süreci simüle etmek için mühendisler bir karbondioksit lazeri kullanarak Ay tozunun yeryüzündeki ikamesinin nasıl eritilerek katı bir madde haline getirilebileceğini gösterdiler. Mühendisler 12 kilowatt’a kadar lazer gücü ve 100 mm çapında bir yüzey ile deneyler yaptıktan sonra, lazer ışını yolunun kesişmesinin ya da üst üste bindirilmesinin yüzeyde çatlamaya yol açtığını gördüler. Mühendisler yaklaşık 250 mm boyutunda üçgen şekiller üretmek için 45 mm çapında bir lazer ışını kullanan bir yaklaşım buldular.Makalede, “Çalışmanın sonunda, birbirine kenetlenme kabiliyetine sahip büyük numuneler (yaklaşık 250 × 250 mm), ay simülantının doğrudan toz yatağı üzerinde lazerle eritilmesiyle üretildi” denildi.

Çalışmaya göre süreci Ay’a taşımak ve gerekli etkiyi üretmek için yaklaşık 2,37 m2’lik bir Fresnel mercek kullanabilir. Yayınlanan bilimsel makalede araştırmacılar şu sonuca varıyorlar: “Ay toprağının geniş alanları bu örneklerle kaplanabilir ve Ay tozunun yayılmasını azaltarak yol ve iniş pisti olarak kullanılabilir. Üretilen bu örnekler mineralojik bileşimleri, iç yapıları ve mekanik özellikleri bakımından analiz edildi ve taşıyıcı özelliğe sahip olduğu görüldü.”

Ay ya da Mars’taki toprağa regolit deniyor. Araştırmacıların bu toprağın yapısal bir malzeme olarak nasıl kullanılabileceğine dair bir dizi önerisi var. Bu yılın başlarında Manchester Üniversitesi’nden bir ekip, patates nişastasının “StarCrete” adını verdikleri beton benzeri bir malzeme oluşturmak için nasıl kullanılabileceğini göstermişlerdi.

TikTok ödeme yönteminde değişik yapıyor

TikTok, Effect Creator Rewards programında önemli değişiklikler yapma kararı aldı. Program, efekt ve filtre yaratıcılarına ödeme yapmayı amaçlayan bir girişimdir ve yakın tarihli bir blog yazısında TikTok, bu programdaki yaklaşan değişiklikleri açıkladı.

Effect Creator Rewards programı, ilk olarak Mayıs ayında duyurulmuş ve yaklaşık 6 milyon dolarlık bir bütçe ayırmıştı. Programın temel amacı, TikTok platformunda efekt ve filtre yaratıcılarına ödül vermekti. Programın başlatılmasından önce, bu tür içerik üreticileri, platformun büyümesine katkıda bulunsalar da genellikle çok az veya hiç ücret almadılar.

TikTok, Effect Creator Rewards programı

Öncelikle, TikTok’un bu program için belirlediği uygunluk gereklilikleri değiştiriliyor. İlk olarak, içerik oluşturucuların filtrelerinin en az 500.000 videoda kullanılmış olması gerekiyordu. Ancak bu sayı , daha fazla içerik oluşturucunun programa katılabilmesi için düşürüldü. Artık içerik oluşturucuların platformda sadece beş filtre yayınlamış olmaları ve bunlardan en az üçünün 1.000 videoda kullanılmış olması yeterli olacak.

Program aynı zamanda küresel olarak da genişliyor. Daha fazla ülke, programın bir parçası olabilecek. Brezilya, Avustralya, Kanada, Finlandiya, Endonezya, İrlanda, Japonya, Kore, Malezya, Hollanda, Filipinler, Polonya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Vietnam’daki içerik oluşturucular artık programa katılabilecekler. Ancak programın küresel olarak ne zaman genişleyeceği hala belirsiz.

Ayrıca, TikTok’un ödeme yapısında da önemli bir değişiklik yapma niyeti var. Ödeme oranları artık sabit değil, her içerik oluşturucunun aldığı ödeme, bir dizi faktöre, örneğin videonun oluşturulduğu bölgeye dayanacak. Bu yeni ödeme yapısı hakkında daha fazla ayrıntı şu anda mevcut değil.

TikTok’un Effect Creator Rewards programındaki bu değişiklikler, daha fazla içerik oluşturucunun programa katılmasına ve daha adil bir ödeme yapısına geçişine olanak tanıyacak gibi görünüyor. Ancak, değişikliklerin nasıl çalışacağı ve içerik oluşturucuların gelirlerini nasıl etkileyeceği konusunda kesin bilgilere henüz ulaşılamadı.

Meta savaşla ilgili dezenformasyon iddialarına yanıt verdi

Meta, yıkıcı İsrail-Hamas savaşı devam ederken güncellenmiş bir içerik izleme eylem planı paylaştı. Avrupa Komisyonu’nun iç pazardan sorumlu üyesi Thierry Breton, dezenformasyon konusunda önce Elon Musk’ın şirketi X’i (Twitter) suçlayan bir mektup yayınlamış, sonrasında benzer mektupları Meta ve TikTok’a da iletmişti. AB’nin Dijital Hizmetler Yasası’nı (DSA) ve yaptırım gücünü hatırlatan mektuba en somut yanıt Zuckerberg’in şirketi Meta’dan geldi.

Meta yaptığı açıklamada, İbranice ve Arapça bilen uzmanlardan oluşan ve sürekli gelişen bir operasyon merkezi kurduklarını belirtti. Açıklamasında “Hamas’ın Cumartesi günü İsrail’e yönelik terör saldırıları ve İsrail’in Gazze’deki müdahalesinden bu yana, şirketimizin dört bir yanından uzman ekipler, platformlarımızı izlemek ve sahada meydana gelen önemli gelişmelere ışık tutmak için insanların uygulamalarımızı kullanma becerilerini korumak adına gece gündüz çalışıyor.” diyen Meta, bu yeni yapının içeriği kaldırmalarına ve yanlış bilgiyle daha hızlı mücadele etmelerine olanak sağladığını iddia ediyor.

Zuckerberg 3 günde 795.000 içerik kaldırdık diyor

Meta’nın Hamas’ın terör saldırısını takip eden üç gün içinde İbranice ve Arapça dillerinde 795.000’den fazla farklı içeriği kaldırdığı ya da rahatsız edici bir etiketle işaretlediği bildirildi. Çatışmadan önceki iki aya kıyasla bu iki dilde her gün yedi kat daha fazla içerik Tehlikeli Örgütler ve Kişiler politikasını ihlal ettiği gerekçesiyle kaldırıldı. Hamas, Meta’nın Tehlikeli Örgütler ve Kişiler politikası kapsamında listeleniyor ve şirketin tüm platformlarında terörist grubu öven her türlü içerik yasaklanıyor. Ancak, haber makaleleri ve genel tartışma gibi “sosyal ve siyasi söylemlere” izin veriliyor.

Meta’nın diğer eylemleri arasında, politikalarını ihlal eden içeriklerle düzenli olarak ilişkilendirilen belirli hashtag’lerin kısıtlanması ve bir rehineyi açıkça tanımlayan herhangi bir içeriğin kaldırılması (bulanık görüntülere izin veriliyor) da yer alıyor. Şirket ayrıca izleme teknolojisinin eşiğini düşürerek kullanıcılara zararlı içerik önerme olasılığını da azalttı. Meta’nın açıklamasında “Politikalarımızın, insanları uygulamalarımızda güvende tutarken herkese söz hakkı vermek üzere tasarlandığını yinelemek istiyoruz. Bu politikaları kimin paylaşımda bulunduğuna ya da kişisel inançlarına bakmaksızın uyguluyoruz ve amacımız asla belirli bir topluluğu ya da bakış açısını bastırmak değildir” ibareleri yer alıyor.

Bu adımların Breton’u tatmin edip etmeyeceği belli değil. Breton benzer bir mektubu X’in sahibi Elon Musk’a da göndermişti. X daha sonra güncellenmiş politikaların bir taslağını yayınlasa da AB, firmanın DSA ile uyumluluğuna ilişkin bir soruşturma açmaya karar verdi.

Netflix, 2025’te fiziksel mağazalar açmayı planlıyor

Dünyanın önde gelen dijital yayın platformlarından biri olan Netflix, iş modelini daha da genişleterek 2025 yılında fiziksel mağazalar açma planları yapıyor . Bu yeni adım, şirketin izleyicilerle daha yakın bir etkileşim kurma ve farklı gelir kaynakları yaratma stratejisinin bir yansıması diyebiliriz.

“Netflix House” adını taşıyacak olan bu mağazalar, Netflix dizilerine ve yapımlarına dayalı ürünlerin satışını gerçekleştirecek. İzleyiciler, favori karakterlerin ve dizi konseptlerinin benzersiz ürünlerini bu mağazalarda bulabilecekler. Özellikle ilk iki mağazanın, dünya genelinde büyük bir ilgi gören “Squid Game” dizisindeki parkurları içereceği duyuruldu.

Ancak Netflix House sadece bir ürün mağazası değil. Aynı zamanda popüler dizilere odaklanan sanat eserlerinin sergileneceği ve canlı performansların sunulacağı bir etkileşim platformu olacak. Bu, hayranları heyecanlandırmayı ve Netflix evrenine daha fazla derinlemesine dalmayı amaçlıyor.

Netflix House’un ayrıca, kendine ait bir restoranı da olacak. Bu restoran, Netflix’in yemek temelli reality şovlarından aşina olduğumuz lezzetleri sunacak. Menü, hızlı ve rahat yemeklerden lüks yemeklere kadar geniş bir yelpazede seçenekler sunacak.

Netflix, bu yeni mağaza konseptini “kullanıcıların filmlerimizin ve TV şovlarımızın dünyasına ne kadar daldığını gördük ve bunu bir üst seviyeye taşımayı düşünüyoruz” açıklamasıyla duyurdu. Şirket, bu mağazaların dünya genelinde yaygınlaşmasını hedefliyor ve böylece perakende sektöründe de küresel bir varlık haline gelmeyi amaçlıyor.

İlk iki Netflix House mağazasının 2025 yılında ABD’de açılması planlanıyor, ancak tam konumlar hakkında henüz ayrıntılı bilgi verilmedi. Bu hamle, dijital ve fiziksel dünyalar arasında bir köprü kurma ve izleyici deneyimini zenginleştirme çabasının bir parçası olarak görülüyor. Netflix, kullanıcılarına daha fazla bağlantı sağlayarak ve yeni gelir kaynakları yaratarak büyümeyi hedefliyor.

Apple, OLED ekranlı iPad Modeller üzerinde çalışıyor

0

Teknoloji devi Apple, uygun fiyatlı tablet modelleri olan iPad Air ve iPad Mini için OLED ekranlı versiyonlar üzerinde çalışıyor. Ancak bu yeni modellerin yakın gelecekte piyasaya sürülmeyecek. İşte ayrıntılar:

Mevcut iPad Pro serisi son yıllarda önemli değişiklikler görmesine rağmen, yeni nesil iPad Pro’nun OLED ekran dahil olmak üzere önemli yükseltmelerle 2024 yılında tanıtılması bekleniyor. Ancak bu yükseltmeler sadece iPad Pro’ya özgü olmayabilir.

Araştırma firması Omdia’dan gelen bilgilere göre, Apple, iPad Air ve iPad Mini modellerinin OLED ekranlı versiyonları üzerinde de görüşmeler yapmaktadır. Bu, Apple’ın daha geniş bir ürün yelpazesinde OLED teknolojisini kullanmayı planladığını gösteriyor.

OLED ekranlar için Apple’ın LG, Samsung ve Çin’li tedarikçilerle iş birliği yapmayı düşündüğü söyleniyor, ancak nihai karar henüz verilmemiş. OLED ekranlı iPad Pro’nun 2024’te tanıtılmasına karşın, iPad Air ve iPad Mini modelleri için 2026 yılına işaret edilmektedir. Bu, Apple’ın bu gelişmiş ekran teknolojisini orta sınıf tabletlerine getirme konusunda henüz kesin bir karar vermediğini gösteriyor.

Apple’ın, OLED ekranlı iPad Pro’nun pazar performansına göre stratejisini yeniden gözden geçirmeyi planlayabileceği belirtiliyor. Henüz netleşmeyen bu durum, iPad Mini ve iPad Air modellerinin geleceğini belirsiz kılıyor.

Raporda ayrıca, yaklaşan yedinci nesil iPad Mini ve altıncı nesil iPad Air modellerinin, yeni işlemcilere odaklanan küçük yenilikler sunacağı belirtiliyor. Ancak en büyük revizyonun, OLED ekranlı modellerde yapılması bekleniyor.

Apple’ın iPad ailesini OLED ekran teknolojisiyle genişletme planlarına dair daha fazla detay bekleniyor. Ancak bu yeniliklerin ne zaman ve hangi özelliklerle geleceği konusunda net bir bilgi bulunmuyor.

Özgürce çalışmak isteyenlere! PODA nedir?

PODA Özgür Ofisler, modern çalışma ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tasarlanmış, halka açık ve gizliliği ön planda tutan bir çalışma alanı konsepti. Bu yenilikçi ofisler, 1,4 metrekarelik alanlar sunarak kullanıcılara verimli bir çalışma deneyimi sunuyor. İşte PODA Özgür Ofisler hakkında merak edilenler.

Özgürce çalışmak isteyenlere! PODA nedir?

PODA Özgür Ofis, hızlı ve güvenilir bir internet bağlantısıyla donatılmış. Kullanıcılar, 4.5G hızında Poda internet bağlantısı sayesinde kesintisiz bir çalışma deneyimi yaşıyor. Ayrıca, kullanıcılar için özel olarak tasarlanmış çalışma masası ve rahat bir sandalye sağlıyor.

Bu ofisler, temizlik ve hijyen konularına da büyük önem veriyor. Her kullanım sonrasında UV-C teknolojisi kullanılarak kabin içindeki hava sterilize edilir, böylece kullanıcılar hijyenik bir çalışma ortamına sahip oluyor. Ayrıca, klimalı ve sessiz bir atmosferde çalışma imkanı sunuluyor.

PODA Özgür Ofislerin iki temel çeşidi mevcut. Birincisi, “PODA Kabin“, ses izolasyonu, kişiye özel internet erişimi, havalandırma, UV-C ile sterilizasyon, ofis standardında masa ve çalışma koltuğu gibi özellikler sunuyor. İkincisi ise “PODA Platform“, bu platform üzerinden ofis seçimi, rezervasyon sistemi, kredi kartı ile ödeme gibi kolaylıklar sağlanıyor ve çeşitli kampanyalar sunuluyor.

PODA Özgür Ofislerin popülerliği her geçen gün artıyor. PODA Platform, 127 bin mobil uygulama indirmesi, 10,5 bin üye ve 11,5 bin kullanım adedine ulaştı. Ayrıca, 27 kabin ve 13 kurulu kabin ile 9 farklı lokasyonda hizmet veriyor. PODA Kabin lokasyonları arasında Emaar Square AVM, Akasya AVM, 42 Maslak, Kanyon AVM, Zorlu Center AVM, Trump AVM, Gloria Jean’s Coffee-Cennet, Esenboğa Havalimanı ve CoBodrum gibi çeşitli seçenekler bulunuyor.

PODA Özgür Ofisler, modern iş dünyasının ihtiyaçlarına cevap verirken aynı zamanda kullanıcılarına konforlu ve verimli bir çalışma alanı sunmayı hedefliyor.

Çin yapay zeka sektöründe rekor maaşlar ödüyor!

Çin, teknoloji sektöründe büyümeye ve gelişmeye odaklanarak önemli adımlar atıyor. Özellikle yapay zeka sektörü, Çin hükümetinin büyük yatırımlar ve teşvikler sağlaması sayesinde hızla büyüyor. Bu büyüme, genç profesyonellerin dikkatini çekiyor ve üniversite mezunlarının bu alana yönelmelerini teşvik ediyor.

Çin’deki yapay zeka sektörü, ortalama aylık geliri 2600 dolara kadar çıkaran yüksek maaşlarla dikkat çekiyor. Ayrıca, son üç yılda yüzde 40 artış gösteren bu gelirler, genç yetenekleri çekmek için önemli bir faktör. Özellikle üretken yapay zeka teknolojileri, örneğin ChatGPT gibi uygulamalar, büyük bir talep görüyor.

Yapay zeka sektörüne ek olarak, blok zinciri teknolojileri de genç profesyoneller arasında ikinci popüler meslek grubu olarak öne çıkıyor. Bu alandaki iş pozisyonları, 2000 ila 2300 dolar arasında aylık gelir sunuyor.

Pekin, bilgi teknolojileri, video oyunları, telekomünikasyon ve yonga gibi sektörlerde de yüksek maaşlarla genç yeteneklere çekiyor. Pekin’de çalışanların ortalama aylık geliri 1800 dolar seviyelerinde. Benzer şekilde, Şangay ve Şenzen gibi büyük şehirler, yüksek maaşlar sunarak genç profesyonelleri bölgeye çekmeye çalışıyor.

Çin hükümetinin teknoloji sektörüne milyarlarca dolarlık teşvikler sağlaması, bu alanlarda kariyer yapmayı düşünen genç mezunlar için büyük bir fırsat sunuyor. Teknoloji sektöründeki büyüme, genç yetenekler için parlak kariyer fırsatları yaratmaya devam ediyor.

Apple AirTag cinayet iddiaları ile gündemde

Apple’a karşı açılan bir toplu dava, AirTag takipçiliğinin “çok sayıda cinayete” yol açtığını iddia ediyor. Dava, AirTag’lerin ABD’nin en az 20 eyaletinde tacizciler tarafından kullanıldığını ve Apple’ın mağdurları korumak için yeterli önlemi almadığını iddia ediyor.

AirTag’ler, piyasaya sürüldükleri günden itibaren takip edilme potansiyeli nedeniyle endişelere yol açtı. İlk kullanıldıkları andan itibaren çeşitli sorunlar ortaya çıktı. Bu sorunlar, aile içi ilişkilerdeki kontrolcü davranışlardan kaybolmalara kadar farklı alanlarda yaşandı. Apple, bu sorunlara yanıt olarak AirTag’lerin gizlilik korumalarını ve uyarılarını geliştirmiş olsa da, sonraki polis raporları, bu önlemlerin etkisiz olduğunu gösterdi.

iki mağdur adına açılan dava, daha sonra “üç düzineden fazla mağduru” temsil eden bir toplu dava haline geldi. Davacılar, Apple’ın ihmali nedeniyle AirTag’lerin mağdurlar için tehlikeli bir teknoloji haline geldiğini iddia ediyorlar. Bu cihazların mağdurları kolayca, ucuzca ve gizlice izlemek için kullanılabildiğini iddia ediyorlar.

İddialara göre, AirTag’ler taciz amaçları için yaygın olarak kullanılıyor ve uluslararası düzeyde artan taciz vakaları yaşanıyor. ABD’de 2022 itibariyle 150’den fazla polis raporu olduğu belirtiliyor. İddialara göre, sadece Oklahoma, Tulsa’da 19 AirTag takip vakası yaşandı.

Dava, Apple’ın koruyucu önlemlerinin yetersiz olduğunu savunuyor. Apple’ın, dava için yanıt verme süresi 27 Ekim’e kadar devam ediyor ve muhtemelen davanın reddedilmesini talep edecektir.

Apple’ın AirTag takipçiliğiyle ilgili yaşanan sorunlar ve açılan bu toplu dava, teknolojinin gizlilik ve güvenlik konularında karşılaştığı zorlukları bir kez daha gündeme getiriyor. Apple’ın nasıl bir yanıt vereceği ve davanın sonucu, gelecekteki benzer teknolojilerin tasarım ve kullanımını etkileyebilir. Bu durum, teknoloji şirketlerinin daha fazla güvenlik önlemi alması gerekliliğini vurguluyor.

Havaist’te veri ihlali: 77.000 kişinin cep telefonu numarası çalındı

İstanbul’da şehir içi yolcu taşıma hizmeti veren Havaist’te veri ihlali yaşandı. Şirketin veri işleyeninin sistemlerine yapılan saldırıda 77.000 kişinin cep telefonu numarası ele geçirildi.

Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun (KVKK) internet sitesinde yer alan duyuruya göre, Havaist Taşımacılık Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından 26 Eylül 2023 tarihinde veri ihlali tespit edildi. İhlalden 77.000 kişinin cep telefonu numarası etkilendi.

Havaist, kısa mesaj gönderimleri için hizmet aldığı veri işleyenin sistemlerine saldırı düzenlendi. Saldırganlar, bu saldırı sonucunda veri işleyenin sistemlerine yetkisiz erişim elde etti. Bu yetkisiz erişim sonucunda, ilgili kişilerin cep telefonu numaralarına ilişkin bilgiler ele geçirildi. KVKK, veri ihlali bildirimini 12 Ekim 2023 tarihinde resmi internet sayfasında duyurdu.

Havaist’ten açıklama

Havaist olarak, kişisel verilerin korunması konusundaki hassasiyetimizle, bu kapsamda gerekli tüm önlemleri almaya devam ediyoruz.26 Eylül 2023 tarihinde, veri işleyenimizin sistemlerine yapılan saldırı sonucunda, 77.000 müşterimizin cep telefonu numarasının ele geçirildiğini tespit ettik.Bu ihlali tespit ettikten hemen sonra, gerekli tüm teknik ve idari önlemleri alarak verilerimizin güvenliğini artırmak için çalışmalarımıza hız verdik.Ayrıca, etkilenen müşterilerimizle iletişime geçerek bu durum hakkında detaylı bilgilendirmelerde bulunduk.Yaşanan bu olaydan dolayı tüm müşterilerimize derin üzüntülerimizi iletiyor ve gereken önlemleri almaya devam edeceğimizi belirtmek istiyoruz.

İhlalden etkilenen kişiler ne yapmalı?

KVKK’nın tavsiyelerine göre, veri ihlali bildirisinden etkilenen kişiler şu adımları atabilir:

  • Hesaplarını ve şifrelerini değiştirin.
  • Kredi kartı ve banka hesap bilgilerini kontrol edin.
  • Oltalama saldırılarına karşı dikkatli olun.
  • İhlalden etkilendiğinizi düşünüyorsanız, KVKK’ya başvurabilirsiniz.

Veri ihlali nedir?

Veri ihlali, bir veri sorumlusunun veya veri işleyenin elinde bulunan kişisel verilerin kanuni olmayan yollarla başkaları tarafından elde edilmesi veya erişilmesi durumudur.

.

Google Chrome, yapay zeka ile sekmeleri otomatik olarak organize edecek

Google Chrome, kullanıcıların tarayıcıdaki sekme karmaşasını hafifletmek ve içerikleri daha düzenli bir şekilde erişebilmelerine yardımcı olmak amacıyla yeni bir özellik üzerinde çalışıyor. Bu özellik, yapay zeka teknolojisi ile birleşerek benzer sekmeleri gruplandırma yeteneği sunuyor. Microsoft Edge’in benzer bir özelliği tanıttığı bir dönemde, Chrome’un da benzer bir adım atmış olması dikkat çekiyor.

Sekmeler, web tarayıcılarının vazgeçilmez bir parçasıdır, ancak çok fazla açık sekme kullanmak bazen karmaşaya yol açabilir. Google Chrome, bu sorunu çözmek ve kullanıcılara daha iyi bir deneyim sunmak için yapay zeka destekli bir çözüm sunuyor. Yeni özellik, kullanıcıların benzer içeriğe sahip sekmeleri otomatik olarak gruplandırmasına olanak tanıyor. Örneğin, birçok haber sitesi açıkken, bu sekmeleri tek bir grupta toplayabilir ve daha sonra kolayca erişebilirsiniz.

Bu yenilikçi özelliğe erişmek için Chrome Canary sürümünü kullanmanız gerekebilir, çünkü şu an için yalnızca bu sürümde mevcut. Ancak Chrome’un test aşamasından geçen özelliklerin zamanla tüm kullanıcılara sunulma eğiliminde olduğunu göz önünde bulundurarak, bu özelliğin yaygınlaşması muhtemel.

Chrome’un bu yapay zeka destekli sekme organizasyonu özelliği, kullanıcıların web tarayıcılarını daha etkili bir şekilde kullanmalarına yardımcı olabilir. Ayrıca, bu yenilik Chrome’un hızla gelişen tarayıcı pazarındaki rekabetini artırabilir.

Yapay zeka ile sekmelerin organize edilmesi, tarayıcı deneyimini daha kullanıcı dostu hale getirecek gibi görünüyor. Chrome kullanıcıları, içerikleri daha hızlı bulabilir ve düzenli bir şekilde erişebilirler. Bu da internet gezintisini daha keyifli ve verimli hale getirebilir. Google Chrome’un bu tür gelişmeleri yakından takip etmeye devam etmekte fayda var.

Samsung, gizemli bir ABD şirketiyle 3nm yonga üretmek için anlaştı!

Samsung, teknoloji dünyasında büyük yankı uyandıran bir işbirliği haberiyle gündeme geldi. Koreli teknoloji devi, adı açıklanmayan bir ABD merkezli şirketle işbirliği yaparak, 3nm süreç teknolojisi kullanarak veri merkezi yongaları üretecek. Bu işbirliği, yüksek performanslı bilgi işleme odaklı olacak ve gelişmiş paketleme teknolojilerini kullanacak.

Koreli şirket AD Technology‘nin raporuna göre, Samsung, bu işbirliği çerçevesinde 3nm süreç teknolojisi ile geçit-etrafında (GAA) transistör tasarımını bir araya getirerek 2.5D sunucu yongaları geliştirecek. Bu yongalar, özellikle veri merkezlerindeki yüksek performanslı işlemler için tasarlanacak.

Samsung gelişmiş paketleme teknolojileri konusunda uzmanlaşmış bir firma olarak biliniyor. Silikon interpozerler gibi yenilikçi teknolojileri tasarlayıp uygulamak konusunda öne çıkan firma, bu teknolojileri kullanarak bilgi işlem kalıplarını yüksek bant genişliğine (HBM) sahip belleklere bağlamak mümkün olacak. Bu da bu yongaların yapay zeka hızlandırıcıları ve yüksek bant genişliği gerektiren diğer uygulamalarda kullanılabileceği anlamına geliyor.

AD Technology’nin CEO’su Joon-gyu Park, bu projenin sektördeki en büyük yarı iletken projelerinden biri olacağını vurgulayarak, “Bu üç nano ve 2.5D tasarım deneyimi, gelecekte AD Technology’yi diğer şirketlerden ayıracak büyük bir avantaj olacak.” dedi.

Ancak bu işbirliği ile ilgili birçok ayrıntı henüz belirsizliğini koruyor. Gizemli ABD şirketinin kimliği hala açıklanmamış durumda. Ancak şirket, yüksek performanslı bilgi işlem çipleriyle ilgilenen bir ABD merkezli firma olarak tanımlanıyor.

Bu işbirliği, Samsung’un gelişmiş paketleme teknolojilerini kullanarak veri merkezi yongalarının üretim kapasitesini artırma hedefine önemli bir adım olarak kabul ediliyor. Ayrıca, büyük ABD şirketleriyle yapılan işbirlikleri, tedarik zinciri sorunlarına karşı daha dayanıklı bir yapı oluşturma amacını taşıyor. Sonuç olarak, bu işbirliği teknoloji dünyasında yakından takip edilen bir gelişme olarak ön plana çıkıyor.

Eski unicorn Loom, Atlassian tarafından 975 milyon dolara satın alınıyor!

Loom, Mayıs 2021’de 130 milyon dolarlık bir C Serisi açıkladığında 1,53 milyar dolarlık bir değerlemeye sahipti. O zamanlar şirketler hâlâ tüm işlerin bulutta yapılacağını düşünüyordu ve gelecek çok parlak görünüyordu.

Zaman değiştikçe şirketin değeri de değişti ancak Atlassian, Loom‘u ve onun 25 milyon müşterisini ve ayda 5 milyondan fazla görüntülü konuşmayı hâlâ değerli bir varlık olarak görüyor. Şirket, platformunun, özellikle de Jira ve Confluence’ın yararlı bir işbirliği aracı olabileceğine inanıyor.

Atlassian’ın kurucu ortağı ve CEO’su Mike Cannon-Brookes yaptığı açıklamada, “Async video, ekip işbirliğinin bir sonraki evrimidir ve Loom ile ekip kurmak, dağıtılmış ekiplerin derinlemesine insani yöntemlerle iletişim kurmasına yardımcı olur.” dedi.

Şirket ayrıca, “ekiplerin bağlantı kurması ve işbirliği yapması için birden fazla yol sağlayan video transkriptleri, özetler, belgeler ve bunlardan geliştirilen iş akışları” gibi özelliklerle bu satın almayı daha da ileriye taşımaya yardımcı olan yapay zekanın gücünü de bünyesine katmış oldu.

Loom’un kurucu ortağı ve CEO’su Joe Thomas, yaptığı açıklamada satın alma sürecine olumlu bir yön vermeye çalıştı: “Loom’un vizyonu, iş yerindeki herkesin nerede olursa olsun daha etkili bir şekilde iletişim kurmasını sağlamak ve Atlassian’a katılarak tüm ekibin potansiyelini açığa çıkarma misyonunu hızlandırabiliz.” Bu, elbette, devralınan her CEO’nun en büyük argümanı; birleşen varlıklar, şirketin tek başına yapabileceğinden çok daha fazlasını, çok daha hızlı yapabilir.

Ancak bu, 2015 yılında kurulan ve bu süreçte 200 milyon doların üzerinde para toplayan bir şirketti. 2019’daki 30 milyon dolarlık B Serisi, Figma CEO’su Dylan Field, Front CEO’su Mathilde Collin ve Instagram kurucu ortakları Kevin Systrom ve Mike Krieger’in yanı sıra VC firmaları Sequoia ve Kleiner Perkins gibi sektörün önde gelen isimlerini de içeriyordu.

Şirketin web sitesindeki müşteri listesi, Ford, Tesla, Disney, Walmart, Goldman Sachs ve Amazon gibi şirketler de dahil olmak üzere çeşitli sektörlerdeki şirketlerin kim olduğunu gösteriyor.

Atlassian, satın alma bedelini elindeki nakit ile ödemeyi planladığını ve işlemin, tipik koşullar ve düzenleyici onaya bağlı olarak gelecek yılın üçüncü çeyreğinde tamamlanmasının beklendiğini söyledi.

AB’den 10 şehre iklim nötrlüğü ödülü

Bugün on Avrupa şehri, Horizon Europe kapsamındaki AB Misyonlarından biri olan İklim-Nötr ve Akıllı Şehirler için AB Misyonu Etiketi ile ödüllendirildi. AB Misyonu Etiketi, şehirlerin 2030 yılına kadar iklim-nötrlüğü ulaşma planlarını tanıması ve bu hedef doğrultusunda kamu ve özel finansmana erişimi kolaylaştırmayı amaçlaması bakımından önemli bir kilometre taşı.

AB tarafından ödüle layık görülen ve AB Misyonu Etiketi alan şehirler Sønderborg (Danimarka), Mannheim (Almanya), Madrid, Valencia, Valladolid, Vitoria-Gasteiz ve Zaragoza (İspanya), Klagenfurt (Avusturya), Cluj-Napoca (Romanya) ve Stockholm (İsveç).  AB’nin 2030 yılına kadar iklim-nötrlüğe ulaşma planları dahilinde İklim-Nötr ve Akıllı Şehirler projesine Türkiye’den de İstanbul ve İzmir katılmış durumda.

İklim nötrlüğü ve akıllı şehir sözleşmeleri AB fonlarına erişimi kolaylaştıracak

10 şehrin layık görüldüğü AB Misyon Etiketi, şehirlerin iklim nötrlüğüne yönelik genel vizyonunu özetleyen ve bir yatırım stratejisinin yanı sıra bir eylem planı da içeren İklim Şehri Sözleşmelerinin başarıyla geliştirildiği şehirlere veriliyor. Şehirler, İklim Şehri Sözleşmelerini özel sektör ve vatandaşlar da dahil olmak üzere yerel paydaşlarla birlikte oluşturmakta. İlk grup şehirler, Avrupa Yatırım Bankası (EIB) ve Ortak Araştırma Merkezi (JRC) de dahil olmak üzere uzmanların desteğiyle Komisyon tarafından incelenen Sözleşmelerini Nisan 2023’te sundu. Olumlu bir incelemenin ardından şehirler, başta özel yatırımlar olmak üzere AB, ulusal ve bölgesel fon ve finansman kaynaklarına erişimi kolaylaştırmayı amaçlayan bir AB Misyon Etiketi aldılar.

İnovasyon, Araştırma, Kültür, Eğitim ve Gençlikten sorumlu Avrupa Komisyonu üyesi Iliana Ivanova konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Bu on şehir, günümüzün en büyük sorunlarına somut çözümler bulma konusunda araştırma ve inovasyonun oynayabileceği yeni rolün bir göstergesidir. Vatandaşlar ve yerel paydaşlarla birlikte çalışan Misyon, 112 şehri herkes için daha yaşanabilir alanlara dönüştürüyor, inovasyon merkezleri gibi hareket ediyor ve tüm Avrupa şehirlerine örnek oluyor. Tüm Misyon şehirlerini iklim nötrlüğüne giden yolda desteklemeye devam edeceğiz” diyor ve ekliyor:

“Avrupa Komisyonu, şu anda NetZeroCities projesi tarafından yönetilen Misyon Platformu ile birlikte İklim Şehri Sözleşmelerinin etkin bir şekilde uygulanmasını desteklemeye devam edecektir. AB Misyon Etiketi alan şehirler artık bunu, özellikle kamu ve özel fon sağlayıcılara yaklaşırken, iklim nötrlüğü planlarında bir güven işareti olarak kullanabilirler. Komisyon, Misyon Platformu aracılığıyla şehirleri uygulamalı danışmanlık ve eşleştirme programı ile birlikte 32 milyon Avroluk pilot program gibi finansman programlarıyla desteklemeye devam edecektir. Pilot şehirler için 20 milyon Avro bütçeli bir başka çağrı da 6 Kasım’a kadar açık olacak. “

Microsoft, 28,9 milyar dolarlık bir faturayla karşı karşıya!

Dün Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu‘na (SEC) yapılan bir başvuruda Microsoft, İç Gelir İdaresi’nin (IRS) Microsoft’un ödenmemiş vergi borcunun olduğu iddia edilen 28,9 milyar dolarlık bir rakama (artı cezalar ve faiz) ulaştığını doğruladıBu, IRS tarafından 2004 ile 2013 arasındaki dönemi kapsayan uzun bir denetimin ardından geldi.

Söz konusu IRS davası, vergi kurumunun büyük şirketlerin karlarını denizaşırı vergi cennetlerinde saklamasına karşı saldırganlaşmaya başladığı ve Microsoft‘un hedefine sıkı bir şekilde yerleştiği yaklaşık on yıl öncesine dayanıyor. 

ProPublica burada her şeyi özetleme konusunda oldukça iyi bir iş çıkarmış, ancak işin özü şu ki Microsoft, bir plan kapsamında görünüşe göre “en az” 39 milyar dolarlık kârını Porto Riko’ya aktarmış.

Yıllar süren hukuki ve siyasi çekişmelerin ardından işler hala tam olarak çözülmüş değil. Ocak ayında MicrosoftIRS’yi denetimiyle ilgili binlerce kaydı yayınlamaya zorlama girişiminde bulunduğu bir davayı kaybetti. Ve şimdi nihayet Microsoft‘un yaklaşık 29 milyar dolar vergi ödemek zorunda kalabileceği bir aşamadayız, ancak şirket bunun aslında 10 milyar dolar kadar düşmesi gerektiğini söylüyor.

Neler oluyor?

Son 20 yılda kurumsal manzara çok değişti. 2004 yılında dünyanın en değerli 10 şirketi (piyasa kapitalizasyonuna göre) enerji devleri, bankalar, ilaç ve market zincirleri gibi daha “geleneksel” firmalardı; ancak Microsoft ve Intel bu listede göze çarpan sıra dışı firmalardı.

Günümüze hızlı bir şekilde ilerlersek, ilk 10’un esas olarak teknoloji şirketleri olduğunu görüyoruz; Microsoft, birkaç ay önce 3 trilyon dolarlık bir şirket olan Apple’ın ardından ikinci sırada yer alan 2,5 trilyon dolarlık dev bir dev.

Microsoft’un büyümesinin tarihsel muhasebe uygulamalarına ne kadar paylaştırılabileceğini ölçmek zor, ancak 29 milyar dolar hafife alınacak bir şey değil. IRS’nin Microsoft’u yalnızca teknoloji dünyasından takip etmediğini de belirtmekte fayda var; Amazon, 2019’da IRS ile on yıldan fazla bir süre önce Lüksemburg’daki yan kuruluşuna devrettiği varlıklarla ilgili 1,5 milyar dolarlık vergi anlaşmazlığında galip geldi.

Şimdilik Microsoft’a göre IRS, Eylül ayı sonunda Önerilen Ayarlama Bildirimlerini (NOPA’lar) göndererek 2004-2013 dönemi için denetimi resmi olarak sona erdirdi. Ancak Microsoft, gerçekte ne kadar ödemesi gerektiği konusunda IRS ile çekişirken, bu artık başka bir uzun süreli avukatlık dönemini başlatacak.

SEC dosyasında “Microsoft, önerilen bu ayarlamalara katılmıyor ve birkaç yıl sürmesi beklenen bir süreç olan IRS içinde itirazda bulunacak.” diye yazdı. “Her zaman IRS kurallarına uyduğumuza ve ABD’de ve dünya genelinde borçlu olduğumuz vergileri ödediğimize inanıyoruz.

Ve eğer bu itiraz sürecinin sonunda bir anlaşmaya varılamazsa, Microsoft‘un dünya çapındaki vergi ve gümrüklerden sorumlu kurumsal başkan yardımcısı Daniel Goff, daha fazla yasal müdahaleye başvurmaya hazır olacaklarını söylüyor.

Goff, blog yazısında “IRS ile doğrudan bir anlaşmaya varamazsak, Microsoft çözülmemiş sorunlara mahkemeler aracılığıyla itiraz etme fırsatına sahip olacak.” dedi.