PayPal, rekabeti engelleme iddiasıyla dava edildi

0

PayPal, Hagens Berman hukuk firması tarafından temsil edilen tüketiciler tarafından yeni bir antitröst dava ile karşı karşıya. Tüketiciler, PayPal’ın yönlendirme karşıtı kurallarının, daha düşük maliyetli ödeme platformları olan Stripe ve Shopify gibi alternatiflere karşı rekabeti engellediği iddiasıyla toplu bir dava açtılar.

Dava, PayPal’ın özellikle PayPal veya Venmo kabul eden çevrimiçi satıcılardan alışveriş yapan tüketicileri aşırı ücretlere tabi tuttuğunu iddia ediyor. Bu iddiaya göre, PayPal’ın tüm satıcıların imzalaması gereken satıcı sözleşmeleri, tüketicilerin daha fazla ödeme yapmasına neden oluyor çünkü PayPal ile ödeme yapmak, diğer alternatiflerle karşılaştırıldığında daha pahalı olabiliyor. Avukatlar, bu anlaşmaların daha şeffaf olması durumunda, tüketicilerin fiyat farkını daha hızlı fark edeceklerini savunuyorlar.

PayPal’ın yönlendirme karşıtı kurallarına göre, bir perakendeci PayPal veya Venmo ödemelerini kabul ederse, tüketicilere diğer ödeme seçeneklerini kullanma konusunda herhangi bir indirim veya teşvik sunma hakkı verilmiyor. Ayrıca satıcılar, diğer ödeme yöntemlerinin daha uygun maliyetli veya tercih edilir olduğunu söylemiyor ve ödeme sürecinin başlarında diğer ödeme seçeneklerini sunmalarına izin vermiyor..

Dava dilekçesine göre, PayPal’ın yönlendirme karşıtı kuralları olmadan, satıcıların tüketicilere daha düşük fiyatlar sunmak veya tüketicilere PayPal veya Venmo dışında bir ödeme yöntemi kullanmaları durumunda indirim sağlayabilirler. Her iki durumda da, tüketicilerin daha düşük fiyat ödemesi mümkün olabilir..

Avukatlar, PayPal’ın politikalarını “acımasız” ve “yasadışı rekabete aykırı” olarak nitelendirdiler ve Visa ve Mastercard’ın benzer kuralları uyguladıkları dönemle karşılaştırdılar.

Dava, tüketicilerin PayPal’ın politikaları ve yüksek ücretleri nedeniyle daha fazla ödeme yapmak zorunda kaldığı iddiasıyla açıldı. PayPal, ABD genelinde 400 milyondan fazla tüketiciye hizmet veriyor ve yaklaşık 1 milyon ABD e-ticaret sitesi PayPal’ı ödeme aracı olarak kabul ediyor. PayPal’ın günlük işlem sayısı 41 milyonu aşıyor.

Hagens Berman’ın yönetici ortağı Steve Berman, “Tüketiciler, PayPal’ın fiyatlandırma politikalarının arkasındaki gizli maliyetleri görmelerine izin verilseydi, PayPal ve Venmo ile işlem yapmanın rakiplerinden daha pahalı olduğunu hızla fark ederlerdi” dedi. “PayPal’ın tüketici dostu olmaktan uzak olduğunu söylemek yanlış olmaz.”

PayPal, bu dava hakkında inceleme yapacaklarını ve şu an için daha fazla bilgi paylaşamayacaklarını belirtti.

Çin’in ilk 28 nm litografi aracı bu yıl bitmeden teslim edilecek!

SMEE için SSA/800-10W tarayıcısı bir atılım çünkü şirketin bugün sahip olduğu en gelişmiş tarayıcı yalnızca 90 nm ve daha kalın üretim işlemlerini gerçekleştirebiliyor. 28 nm kapasiteli bir litografi aracı, zamanla Çinli çip üreticilerinin bir dizi olgun teknoloji için yerli litografi ekipmanına güvenmelerini sağlayacak.

Yapılan hamle, Çin’in yarı iletken kendi kendine yeterliliğini sağlama ve yabancı teknolojiye bağımlılığını azaltma yönündeki daha geniş hedefinin bir parçası. Ancak SMEE’nin bu tarayıcıyı büyük miktarlarda üretip üretemeyeceği ve bu tür tarayıcıları ASML, Canon ve Nikon makinelerinin yerini alacak şekilde ne zaman kullanıma sunabileceği sorusu hala devam ediyor.



ABD hükümetinin son ihracat düzenlemeleri, Çinli çip üreticilerinin 14nm/16nm boyutlarında düzlemsel olmayan transistör mantık çipleri, 127’den fazla aktif katmana sahip 3D NAND çipleri ve yarım adımlı DRAM IC’leri oluşturmak için gerekli araç ve teknolojilere erişmesini engelliyor. Bu sonbaharın başlarında Hollanda, Japonya ve Tayvan’dan gelen kısıtlamalar, SMIC ve YMTC gibi Çinli firmaları gelişmiş araçlardan daha da izole etti. Bu sınırlamalar, başta SMIC’in 14nm/12nm ve 2. nesil 7nm’sinin yanı sıra YMTC’nin 128 katmanlı ve 232 katmanlı 3D NAND’ı olmak üzere en yeni üretim süreçlerini kullanarak çip üretme yeteneklerini engelliyor.

Sonuç olarak Çin, çip üreticilerinin 14nm gibi oldukça gelişmiş proses teknolojilerinde bile çip üretebilmesini sağlamak için gelişmiş yerli litografi araçlarına ihtiyaç duyuyor. Şimdilik, Shanghai Micro Electronics Equipment, SMIC’e veya bir çip araştırma enstitüsüne göndereceği 28 nm kapasiteli SSA/800-10W tarayıcısını ortaya çıkarma yolunda ilerliyor gibi görünüyor.

Bunu yaptıktan sonra çip üreticisinin yeni tarayıcıyı üretim akışına entegre etmesi biraz zaman alacak. Ancak bunu ancak SMEE’nin bu tür araçları yeterli sayıda üretebilmesi durumunda yapabilir.

Hyundai ve Kia da Tesla EV şarj standardına geçiyor!

Şirketler, Hyundai ve Kia’nın yeni EV’lerinin 2024’ün dördüncü çeyreğinden itibaren Amerika Birleşik Devletleri’nde bir NACS bağlantı noktasıyla geleceğini söyledi.

Ancak Kanada’da, NACS bağlantı noktasıyla donatılmış Hyundai EV‘leri 2025’in ilk yarısında, Kia’nın bu teknolojiye sahip EV’leri ise 2024’ün sonunda satışa sunulacak.

Şirketler, bu hamle ile NACS bağlantı noktalarına sahip Hyundai ve Kia EV’lerin; Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Meksika’da 12.000’den fazla Tesla Süper Şarj Cihazına erişim sağladığını söyledi.

Güney Koreli otomobil üreticileri ayrıca, mevcut ve gelecekteki EV sahiplerine, 2025’in ilk çeyreğinde Tesla’nın Süper Şarj Ağına erişim sağlayacak adaptörler sunacaklarını söyledi.

Kia şarj istasyonu

Haziran ayında Hyundai Motor, araçlarını NACS şarj sistemiyle daha uyumlu hale getirmeyi düşüneceğini söyledi. Tesla’nın NACS’si yaygın olarak mevcut ve ABD Enerji Bakanlığı bunların ABD’deki hızlı şarj cihazlarının yaklaşık %60’ını oluşturduğunu söylüyor.

Rakip CCS sistemi, Volkswagen dahil olmak üzere otomobil üreticileri tarafından destekleniyor, ancak Alman şirketi, NACS’yi benimseme konusunda Tesla ile görüşmelerde bulundu.

Temmuz ayında Hyundai; Kia, Stellantis ve BMW gibi şirketlerle ABD’de bir EV şarj ağı geliştirmek üzere bir ortak girişim kurup Tesla‘ya rakip olacağını söyledi.

Bu konuyu önemli kılan bir diğer nokta da otonom sürüş ve konfora yönelik teknolojiler konusunda doyum noktasına yaklaşan EV’lerin yaygınlaşmasının önündeki en önemli engelin şarjla ilgili endişelerin oluşturması.

Bu adım sayesinde daha yaygın ve kabul gören ağlar yaratılarak endişeler bir bir azaltılmış olacak.

Lenovo cihazlar 2025 yılına kadar tamir edilebilecek!

Canalys EMEA Forum 2023’te sahnede konuşan Lenovo kıdemli asistan yardımcısı ve Akıllı Cihazlar Grubu başkanı Luca Rossi, şirketin 2050 yılına kadar net sıfır emisyon politikasına bağlı olduğunu ve donanımında kullanılan bileşenleri analiz etmenin bu politikanın bir parçası olduğunu söyledi. 

Onarılabilirlik konusunda, 2025 yılına kadar tamir parçalarının yüzde 80’inden fazlasının yeniden onarılacağı ve böylece çevreye olan etkiyi azaltmak amacıyla döngüsel ekonomiye girmelerini sağlayacak bir planımız var.

Şöyle ekledi: “Cihazlarımızın yüzde 80’den fazlası müşteride, müşteri tarafından veya kanal tarafından tamir edilebilecek ve biz bunu servis verilebilirlik için tasarım yaklaşımıyla sağlıyoruz.”

Bu, “pillerin, SSD‘nin ve birçok şeyin artık ürünün içinde kapalı kalmayacağı, müşterinin yerinde tamir edilebileceği ve daha sonra büyük harcamalardan tasarruf edilebileceği” anlamına geliyor.

Dünyanın en büyük PC üreticisi; Apple’ın aksine, cihazlarının tamir kolaylığı açısından kötü bir üne sahip değil. Örneğin ThinkPad T14 Gen 3’e Fixit tarafından 10 üzerinden 7’lik bir düzeltilebilirlik puanı verildi.

İşin arkasında Avrupa Konseyi var

Lenovo ve diğer satıcılar, kendi iyi niyetleriyle donanımın onarılmasını kolaylaştırmayacak: Geçen ay Avrupa Konseyi, tüketicilerin satın aldıkları teknolojik cihazların ömrü ve tamir edilebilirliği konusunda daha iyi bilgilendirilmelerini sağlamak için AB kurallarını güncellemeye başladı. Gereksinimlerin gelecek yılın haziran ayından önce tamamlanması gerekiyor.

Benzer onarım hakkı hareketleri Kaliforniya ve New York da dahil olmak üzere ABD’de de yaşanıyor.

Tüketiciler ve işletmeler, en azından teoride; cihazlarının daha uzun süre çalışmasını sağlayacak daha basit bir çözüme kavuştukça tamir edilebilirliğin kolaylaşması Lenovo’ya zarar ettirmeyecek mi? Canalys CEO’su Steve Brazier, bu soruyu sahnede Rossi’ye sordu.

Rossi, “Sanırım buna bu şekilde bakamazsınız.” dedi ve teknoloji şirketleri için geleceğin çok pembe göründüğünü ekledi. “O kadar çok fırsat var ki açıkçası gezegen için doğru olanı yaparak işimize zarar vereceğimiz konusunda endişelenmiyorum. Hiç de değil.”

Ünlü yazar, yapay zeka ile ilgili o detayı görünce şoke oldu!

Yazarların grevi, stüdyoların yapay zeka kullanımına bazı kısıtlamalar getirmeyi kabul etmesiyle geçen hafta sona erdi, ancak Hollywood dışındaki yazarlar ve sanatçılar da benzer korumalar elde etmek için mücadele ediyor. 

Yapay zekaya ilişkin kaygının yazarlar arasında giderek arttığı görülüyor. Geçtiğimiz hafta, Hollywood grevi sona ererken pek çok önde gelen romancı, şair ve deneme yazarı, çalışmalarının Meta, Bloomberg ve diğerlerinden AI sistemleri oluşturmak için kullanıldığı bildirilen 183.000 kitaptan oluşan “Books3” veri kümesinin bir parçası olduğunu keşfettiklerinde öfkelendiler.

Artan sayıda yazar, AI şirketlerine karşı açılan davalara imza attı, ancak bu yasal olarak gri bir alan.

2014 yılında çığır açan “Erkekler Bana Şeyleri Açıklar” makalesinin arkasındaki üretken yazar Rebecca Solnit, kitaplarının “belki de yarısının”, şirketlere ek fayda sağlamak amacıyla bağımsız bir geliştirici tarafından 2020 yılında çevrimiçi olarak yayınlanan tartışmalı veri setinde bulduğunu söyledi. 

Yapay zeka

Solnit, Bloomberg’e, hayatınızın emeğinin insan yaratıcılığını kopyalamaya çalışan makineleri eğitmek için kullanıldığını keşfetmenin nasıl bir şey olduğunu ve neden insanların kitap yazmak için yapay zekayı kullanmasını engellemenin muhtemelen bir yolu olmadığını düşündüğünü anlattı.

Solnit, maruz kaldığı yapay zeka ihlalini “Yani Google, Facebook ve diğer herkesin verilerimizin her bir parçasını toplamasıyla daha fazla kurumsal istilaya maruz kaldığımızı hissediyoruz.” sözleriyle ifade etti.

Ropörtajın devamında yazara, kendisine bir teklif götürülseydi çalışmalarının kullanımına rıza verip vermeyeceği sorulduğunda “Bana sorsalardı muhtemelen hayır derdim. Ancak benim için mesele tazminatın olup olmaması değil, bunun tamamen rıza olmadan gerçekleşmesi.” cevabını verdi.

Eserlerinin AI tarafından bu kadar rahat çalınabilmesini şaşkınlıkla karşılayan yazar, konuşmasının devamında “yapay zekanın diğer alanlardaki çalışmalarını destekleyebileceğini fakat yazarların yaratıcılık alanına girip onları sınırlandırmaması gerektiğini” belirtti.

NASA, 3D baskılı ay evleri için 2040’ı hedefliyor!

New York Times’ın yedi NASA bilim adamıyla röportaj yaptığı bir raporda; hepsi, uzay ajansının ay yapıları için iddialı 2040 zaman çizelgesinin kriterleri karşılamaya devam etmesi halinde hedefin ulaşılabilir olduğunu söyledi.

NASA’nın Teknoloji Olgunlaşması Direktörü Niki Werkheiser, “Önemli bir andayız ve bazı yönlerden bu bir rüya sahnesi gibi hissettiriyor. Diğer yönlerden ise buraya gelmemiz kaçınılmazmış gibi geliyor.” dedi.

Plan, kaya parçaları, mineral parçaları ve ay yüzeyinin üst katmanındaki tozdan elde edilen ay betonu kullanılarak yapılar inşa etmek için bir 3 boyutlu yazıcı gönderilmesini içeriyor.

NASA, projedeki evler için 3D yazıcı ile üretim yapan Teksas merkezli bir inşaat şirketi olan ICON ile ortaklık kurdu. Şirket, halihazırda Austin’deki evsizler için bu yöntemi kullanarak yüzlerce yapı ve Meksika’da kasırgaya dayanıklı evler inşa etti. Yazıcı 48 saat kadar kısa bir sürede ev inşa edebiliyor.

ICON, 2020’den beri NASA ile çalışıyor ve 2022’de uzay tabanlı inşaat sistemleri inşa etmek için 57 milyon dolar fon aldı.

Ay ve daha sonra Mars’taki evlerin 3 boyutlu basılması, açıkçası Dünya’dakinden çok daha zorlu. Vakum koşulları ve radyasyon seviyeleri sadece iki konu, ancak Fortune, ICON’un sisteminin bunları nasıl ele aldığını görmek için önümüzdeki Şubat ayında NASA’nın Marshall Uzay Uçuş Merkezi’nde test edileceğini yazıyor. Yapıların aynı zamanda mikro meteoritlere ve aşırı sıcaklığa karşı da korunması gerekecek.

NASA ayrıca Dünya’da test edilmek üzere 3.400 Fahrenheit dereceye kadar sıcaklıklara dayanabilen ay betonunun simülasyonunu mükemmelleştirmek için çalışıyor.

ICON kurucu ortağı ve CEO’su Jason Ballard, “Uzay araştırma paradigmasını ‘oraya geri dönmek’ten ‘orada kalmak’a dönüştürmek için, ayın ve diğer gezegensel cisimlerin yerel kaynaklarını kullanabilecek sağlam, esnek ve geniş kapsamlı sistemlere ihtiyacımız olacak.” dedi.

Kapı, fayans ve mobilya gibi genel ev eşyaları için NASA, üniversiteler ve özel şirketlerle çalışıyor.

NASA’nın ayrıca 3D yazıcıyı taşıyan roketler için ay yüzeyinde iniş pistleri inşa etmesi gerekecek. Bu yastıklar iniş sırasında oluşan tozun azaltılmasına yardımcı olacak.

Werkheiser, “Doğru insanları doğru zamanda ortak bir amaç için bir araya getirdik, bu yüzden oraya varacağımızı düşünüyorum.” dedi.

“Herkes bu adımı birlikte atmaya hazır, dolayısıyla temel yeteneklerimizi geliştirirsek bunun mümkün olmaması için hiçbir neden yok.” diye ekledi.

NASA, sivillere yönelik ay evlerinin maliyetinin veya mülkiyet yapısının ne kadar olacağını düşünmek için henüz çok erken olduğunu ekledi. 1967 Dış Uzay Anlaşması hiç kimsenin aya sahip olamayacağını ilan ediyor.

İlk adım, astronotları gelecek yıl ayın yörüngesine gönderecek olan Artemis 2 görevi. Artemis 3 görevi sırasında insanlar 2025 veya 2026’da ay yüzeyine dönecek. SpaceX‘in Starship’inin yardımıyla Ay’ın Güney Kutbu’na inecek.

Yeni iPad, iPad Mini ve iPad Air modelleri yakında tanıtılacak!

0

Teknoloji dünyasının öncüsü Apple, bir dizi yeni tablet üzerinde çalışmalarını hız kesmeden sürdürüyor ve bu cihazların tümü yakın gelecekte resmi olarak tanıtılacak gibi görünüyor. Bugün itibarıyla, Apple’ın yeni nesil tabletleri hakkında bazı heyecan verici ayrıntılar ve beklentiler ortaya çıktı. İşte bilmeniz gerekenler:

Öncelikle, bu yeni iPad, iPad Mini ve iPad Air modellerinin, en son işletim sistemi olan iPadOS 17 ile tanıtılması bekleniyor. Bu da, bu cihazların tanıtımının iPadOS 18 güncellemesi öncesinde gerçekleşeceğine işaret ediyor. Apple’ın bu güncellemelerle birlikte neler sunacağını merakla bekliyoruz.

Apple, yeni iPad, iPad Mini ve iPad Air

Yeni iPad Mini modeli, selefinin aynı tasarım dilini koruyacak gibi görünüyor. Ancak iç donanımların yenileneceği ve daha güçlü bir performans sunacağı söyleniyor. iPad Mini zaten kompakt boyutu ve taşınabilirliğiyle öne çıkan bir model, bu nedenle bu güncellemelerin kullanıcılar arasında büyük ilgi görmesi bekleniyor.

Öte yandan, Apple’ın iPad Air için iki farklı sürüm üzerinde çalıştığına dair söylentiler var. Birincisi, temel modelden daha büyük ve daha güçlü olabilir, böylece daha yoğun görevler için ideal bir seçenek sunabilir. Diğer sürüm ise giriş seviyesi bir model olacak, ancak 11. nesil tablet ile benzer bir tasarıma sahip olacak ve daha güçlü bir yongasetine sahip olacak.

Apple, yeni iPad, iPad Mini ve iPad Air

Ayrıca, apple M3 çipli Pro’nun da gelecekte iki farklı ekran boyutu ile sunulması bekleniyor. Bu, kullanıcıların ihtiyaçlarına daha iyi uyum sağlamak için çeşitli seçenekler sunacak.

Son olarak, Apple’ın yeni bir Magic Keyboard üzerinde çalıştığına dair söylentiler var. Bu yeni klavyenin, alüminyum gövdeye sahip olacağı ve daha büyük bir dokunmatik yüzeye sahip olacağı konuşuluyor. Ayrıca, ivmeölçer gibi yeni sensörlerle donatılmış olabileceği belirtiliyor.

Şu an için elimizdeki bilgiler bu kadar, ancak Apple’ın bu yeni nesil tablet modelleri hakkında daha fazla ayrıntıyı yakın gelecekte paylaşması bekleniyor. Bu tanıtımları ve güncellemeleri takip etmek için gözlerimizi geleceğe çevirmeye devam edeceğiz. Tablet tutkunları için heyecan verici bir dönem başlıyor gibi görünüyor!”

Leica Sofort 2 şipşak fotoğraf makinesi duyuruldu

Alman lüks fotoğraf ekipmanları üreticisi Leica, fotoğrafçılık dünyasında uzun bir geçmişe sahip olup, estetik ve teknolojiyi birleştiren ürünleriyle tanınır. Leica’nın son duyurusu ise bu geleneği sürdürerek, şipşak kamera segmentine yepyeni bir soluk getireceğini gösteriyor. “Leica Sofort 2″ adını taşıyan bu yeni ürün, kompakt boyutlardaki gövdesiyle dikkat çekiyor ve Leica’nın kalitesini taşıyan bir dizi özelliği bünyesinde barındırıyor.

Son zamanlarda anlık baskı veren şipşak kameralara olan ilgi hızla artarken, Leica da bu trende katılmış durumda. Sofort 2, birinci sınıf Leica Summar f/2 lens ile donatılmış olup, 3 inçlik bir LCD ekranı ve 86x54mm boyutundaki Sofort renkli filmlerle uyumlu bir yazıcıyı içeriyor. Bu, kullanıcılara yaratıcı özgürlük sunarken aynı zamanda anılarını fiziksel olarak yakalamalarını sağlayan bir kombinasyon sunuyor.

Ancak Sofort 2 sadece fotoğraf basma amacı taşımıyor, aynı zamanda dijital fotoğraflar çekme yeteneği sunarak çok yönlü bir kullanım sunuyor. İlk nesil Sofort sadece anlık baskı yapabilme yeteneği sunuyordu. Ancak bu yeni model, 1/5″ CMOS sensör ile 4.9MP çözünürlüğünde fotoğraflar çekebiliyor. Kameranın arka kısmında bulunan 3 inçlik LCD ekran, kullanıcı dostu bir arayüz sunuyor ve Leica kameralarının geleneksel tarzını yansıtıyor. Ayrıca, 28mm eşdeğer Leica Summar f/2 lens ile 10cm minimum odaklama mesafesi elde edebilirsiniz. Kamerada ayrıca bir flaş da bulunuyor.

Sofort 2’nin dikkat çeken özelliklerinden biri de kompakt kasasında bulunan yazıcı. 86x54mm boyutundaki Sofort renkli filmlerle uyumlu olan bu yazıcı, akıllı telefonlardan gönderilen fotoğrafları da basabilme yeteneğine sahip.

Leica Sofort 2 şipşak kamera modeli, 389 Euro fiyat etiketi ile satışa sunulacak ve fotoğraf tutkunları ile şipşak kamera meraklıları için heyecan verici bir seçenek olacak. Bu ürün, hem Leica’nın mirasını sürdürüyor hem de modern teknoloji ile özgün bir deneyim sunuyor.

T-600 ağır yük drone’u denizaltı karşıtı torpido fırlattı! Havadan denize ilk olma özelliği taşıyor!

Adını Terminatör’den alan ve BAE Systems ile Malloy Aeronautics tarafından üretilen T-600 drone, bir NATO eğitim tatbikatı sırasında konuşlandırıldı; bu tatbikat sırasında bir insan operatör, quadcopter’ı iskeleden okyanusa uçurdu ve burada torpidoyu bıraktı. 

Küçük bir araba büyüklüğündeki elektrikle çalışan drone, 200 kg yük taşıma kapasitesine sahip ve 80 km kadar menzille saatte 140 km kadar yol alabiliyor.

REPMUS (Mürettebatsız Denizcilik Sistemleriyle Robotik Deney ve Prototipleme) olarak bilinen eğitim tatbikatına İrlanda ve İsveç’in yanı sıra 15 NATO ortağı katıldı. 

NATO, yaptığı açıklamada, tatbikatın “Deniz Mürettebatsız Sistemlerine ilişkin konseptleri, gereksinimleri, yeni ve ilerleyen teknolojileri test etmek için güvenli ve kontrollü bir alan” sağladığını söyledi.

T-600’ün farklı drone teknolojilerini denemesi ve göstermesi amaçlanıyor ve bu teknolojiler sonunda yeni bir ağır yük drone’u olan T-650’ye entegre edilecek. 

NATO’ya göre T-650, otomatik lojistik ve ikmal, yaralı tahliyesi ve denizaltı karşıtı savaş alanlarındaki özel uygulamalarla askeri, ticari ve insani kullanımlara uygun “hızlı yeniden yapılandırma yetenekleri” sunacak.

BAE Systems Denizcilik Hizmetleri Sualtı Silahları Başkanı Dave Quick, “Mürettebatsız Uçak Sistemlerinin fırlatılması hızlı ve taşınması kolay olabilir.” dedi. “Yüksek maliyetli varlıkları ve mürettebatlarını zarardan uzak tutmak için başka bir fırsatı temsil ediyorlar ve mürettebatlı helikopterler ve özel ASW yüzey gemilerinin yanı sıra artan bir denizaltı karşıtı silah (ASW) rolüne sahip olacaklar.”

Malloy Aeronautics CEO’su Oriol Badia, “T-600, bu yük taşıma sınıfındaki bir araç için rekor sürede konsept aşamasından operasyonel gösterim aşamasına geçti.” dedi. “REPMUS’ta görülen işbirlikçi başarı, bu platformla test edilen gelecek vaat eden yetenekler listesine ekleniyor ve modüler, çok görevli UAS’nin lojistik yükünü azaltabildiğini ve maliyetin çok altında operasyonel tempoyu artırabildiğini kanıtlıyor.”

Otokar, ilk hidrojenli otobüsünü Avrupa’da sergiliyor

Koç Topluluğu şirketlerinden Otokar, Avrupa’nın en büyük otobüs etkinliği Busworld Europe fuarında yenilik rüzgarı estiriyor. Geniş ürün gamı, kullanıcı ve çevre odaklı çözümleriyle sürdürülebilir ulaşımın geleceğine katkı sağlayan Otokar, 12 Ekim 2023 tarihine kadar sürecek olan fuara 4’ü yeni olmak üzere 7 aracıyla katıldı. 

Dünya çapında milyonlarca yolcuya konforlu ve güvenli seyahat imkanı sunan Otokar, 6 gün sürecek olan fuara ürün gamına eklediği yeni sıfır emisyonlu araçlarıyla bir kez daha damgasını vuracak. Otokar’ın ilk hidrojen yakıt hücreli otobüsü olan KENT Hidrojen ilk kez Busworld Europe’da sergileniyor. Geçtiğimiz yıl Avrupa’da “Mükemmel Tasarım Ödülü”ne layık görülen TERRITO serisinin 13 metrelik yeni elektrikli modeli e-TERRITO da ilk kez fuarda tanıtılıyor.

Elektrikli ve alternatif yakıtlı araçlar konusunda birçok ilke imza atan Otokar, akıllı otonom otobüsü e-CENTRO ile ulaşımın geleceğini aydınlatıyor. Araç, Avrupa’nın en büyük buluşmalarından biri olan fuarda ziyaretçileri salonlar arasında taşıyarak toplu ulaşımın geleceğini deneyimleme fırsatı sunuyor. Otokar standının ziyaretçileri ayrıca, Avrupa’da birçok ülkede en çok satan orta boy otobüs olan NAVIGO’yu yenilenen tasarımıyla yakından görme fırsatı buluyor.

Avrupa pazarında istikrarlı büyümemizi sürdürüyoruz

Türkiye’nin lider otobüs markası olan Otokar’ın Avrupa’nın önde gelen otobüs üreticileri arasındaki konumunu artırdığını vurgulayan Otokar Genel Müdür Yardımcısı Kerem Erman şöyle konuştu: “Türkiye’de ve dünyanın dört bir yanında operatörlerin ihtiyaçlarını uygun maliyetli, çevre dostu ve sürdürülebilir ulaşım çözümleri ile karşılıyoruz. Müşteri odaklı yaklaşımımız, faaliyet gösterdiğimiz segmentlerde yüksek müşteri sadakati kazandırdı. Otokar’a olan güven ve araçlarımıza gösterilen ilgi sayesinde gelirinin yüzde 72’sini küresel pazarlardan elde eden bir üretici konumuna ulaştık. Hedefimiz, mevcut ve ürün ailemize eklediğimiz sıfır emisyonlu araçlarımızla Avrupa pazarında güçlü oyunculardan biri olmak.” Geçtiğimiz günlerde İtalya’daki şirket alımıyla Avrupa’daki iştirak şirket sayısını 3’e çıkardıklarını hatırlatan Erman; “Avrupa’daki büyümemizi sürdürmeyi hedefliyoruz” dedi. 

Hidrojenli kent dünya sahnesinde

Sürdürülebilir bir gelecek için yeşil ulaşım çalışmalarına hız veren Otokar, hidrojen yakıt hücresine sahip ilk otobüsü KENT Hidrojen’i ilk kez Busworld Europe’da sergiliyor. Otokar’ın sürdürülebilirlik taahhütleri doğrultusunda geliştirilen KENT Hidrojen, karbon emisyonlarının azaltılması, temiz enerji dönüşümü ve sürdürülebilir ulaşım politikalarına destek olacak.

Özellikle tarihi şehirler gibi sınırlı şarj altyapısına sahip bölgeler için çevre dostu bir çözüm olarak öne çıkan KENT Hidrojen, düşük yakıt tüketimi, düşük işletme maliyeti, yüksek teknoloji özellikleri ile dikkat çekiyor. KENT Hidrojen, sıfır emisyonlu yapısıyla sadece su buharı üreterek zararlı emisyonları büyük ölçüde azaltırken, kentlerde hava kalitesini iyileştirmeye katkı sağlıyor. 12 metre uzunluğundaki alçak tabanlı araç, yüksek yolcu kapasitesi ve geniş iç hacim sunuyor.

Ödüllü TERRITO elektriklendi

Tasarımı, yüksek yolcu kapasitesi, sahip olduğu özellikler, bagaj bölmeleriyle Avrupalı operatörlerin ilgisi çeken “Mükemmel Tasarım” ödüllü Otokar TERRITO, elektrikli versiyonuyla Busworld’de yer aldı. Geniş bir kullanım alanına cevap verecek şekilde tasarlanan 13 metre uzunluğundaki e-TERRITO, optimum menzili, yüksek performansı, sıfır emisyonu, çok yönlülüğü ve bağımsız ön süspansiyonları ile öne çıkıyor.

Sürücüsüz e-CENTRO busworld’de iş başında

Otokar, tanıtıldığı günden itibaren dikkatleri üzerinde toplayan ikonik mikrobüsü elektrikli e-CENTRO’ya yeni yetenekler kazandırmaya devam ediyor. Busworld Europe’da seviye 4 sürüş teknolojisine sahip e-CENTRO ile yer alan Otokar’ın otonom aracı, sürücüye ihtiyaç duymadan seyahat edebiliyor. Trafik kurallarına uyacak şekilde geliştirilen araç, konumunu hassas bir şekilde algılıyor. Hava koşullarından bağımsız günün her saatinde kesintisiz hizmet verebilen araç, belirlenen güzergahta duraklara yanaşarak yolcuların sorunsuz bir şekilde inip binmesini sağlıyor. Otokar’ın otonom aracı e-CENTRO fuar süresince ziyaretçileri toplu ulaşımda otonom teknolojisiyle tanıştırırken, fuar ziyaretçilerine taşıma hizmeti verecek. 

Navıgo yenilenen tasarımıyla daha iddialı

Avrupalı operatörlerin takdirini kazanan ve orta boy otobüs pazarında büyük başarı yakalayan NAVIGO, yenilenen tasarımıyla Otokar standında yer aldı. Ön yüzü tamamen yenilenen araç, dinamik ve keskin hatlarıyla Avrupa caddelerine yeni bir soluk getirmeye hazırlanıyor. Yenilenen iç mekanı ile de dikkat çeken araç, üstün konfor ve güvenlik önlemleriyle pazardaki iddiasını artırıyor.

Android, kullanıcılarının video görüşmelerini aktarmasına izin verecek!

9to5google’a göre “Cihaz Grupları” olarak adlandırılan özellik, kullanıcıların Android cihazlar arasında görüntülü görüşme aktarmasına olanak tanıyor.

Google’ın Android’e yönelik çalışmalarındaki en son özellikleri tek bir fikir etrafında dönüyor; cihazları daha entegre hale getirmek ve cihazlar arası işlevselliğini geliştirmek. Teknoloji devi, aynı Google hesabıyla birden fazla cihazın bağlanmasına olanak tanıyan bir “Cihazlarınızı bağlayın” özelliğini zaten geliştiriyor.

“Cihazlarınızı bağlayın” özelliği “Cihaz Grupları” olarak yeniden adlandırıldı. Gözlemcinin belirttiği gibi, kullanıcılar artık kendi cihazlarını bir gruba davet edebilecek ve davetleri kabul edildikten sonra çağrıları aktarabilecek veya internet bağlantılarını çevrimdışı bir cihazla paylaşabilecekler.

Cihaz Gruplarını kurmak istediğinizde Google size üç seçenek sunuyor. Birincisi, bir video görüşmesini birden fazla cihaz arasında aktarma yeteneği. Google’ın açıkladığı gibi kullanıcılar “Diğer cihazlarda devam eden video görüşmelerini görebilir ve bunları sorunsuz bir şekilde buraya taşıyabilir.”

Bu özellik, bir video görüşmesini Android telefonunuzdan tablet gibi daha büyük bir ekrana aktarmak istediğinizde oldukça kullanışlı. Elbette ikincil cihazda aynı Google hesabıyla oturum açmalısınız.

Google’ın sunduğu ikinci seçenek ise internet bağlantısını başka bir cihazla paylaşma yeteneği. Erişim noktası paylaşımı gibi çalışıyıor ancak daha basit ve anlaşılır. Ayrıca, erişim noktasına mı yoksa Bluetooth internete mi güvendiği henüz bilinmiyor.

Son olarak, uygulama geliştiricileri, uygulamalarına çoklu cihaz deneyimi eklemek için cihazlar arası SDK’yı Android’in geliştirici web sitesinde bulabilir. Google’ın Cihazlar Arası hizmetleri şu anda Chromebook’a Android uygulama desteği sağlamak için bu SDK’yı kullanıyor.

Cihaz Grupları özelliği halen çalışma aşamasında ve çıkış tarihi bilinmiyor. Ancak Android telefonunda çok sayıda görüntülü görüşme alan ve görüşmeye daha büyük ekranda devam etmek isteyenler için faydalı görünüyor. Benzer şekilde Google, sesli aramaların birden fazla cihaz arasında aktarılmasına yönelik bir özellik üzerinde çalışıyor.

Bill Gates’in de destekçisi olduğu Antora, termal pil sistemini piyasaya sürüyor!

Aşırı ısınan gezegenimizi soğutma ihtiyacı daha acil hale geldikçe, şirketler yardım etmenin yeni yollarını buluyor. Bloomberg’in haberine göre, Bill Gates’in Breakthrough Energy’si tarafından desteklenen Antora, karbon bloklarını gerçekten çok sıcak hale getirerek gezegenin soğumasına yardımcı olmak için üzerine düşeni yapıyor.

Termal pil girişimi Antora Energy, ilk ticari ölçekli sistemini Fresno, Kaliforniya’daki bir tesiste piyasaya sürdü. Pilot proje, ağır sanayinin kirli enerjiden arındırılmasına yönelik önemli bir adım.

Uluslararası Enerji Ajansı, 2019’da enerji ve ağır sanayi sektörlerinin yıllık kirliliğin yaklaşık %60’ını oluşturduğunu belirtiyor ve Energy Innovation, bunların 2030 yılına kadar Amerika Birleşik Devletleri’ndeki gezegeni ısıtan kirliliğin en büyük kaynağı olmasının öngörüldüğünü söylüyor.

Tipik lityum iyon piller elektriği kimyasal enerji olarak depoluyor. Buna karşılık Bloomberg, Antora’nın termal pil sisteminin, enerjiyi 3.272 Fahrenheit (1.800 Santigrat derece) üzerindeki sıcaklıklarda karbon blokların içinde elektrikle üretilen ısı olarak depoladığını açıkladı.

Sistem daha sonra güneş panellerinde bulunanlara benzer termofotovoltaik hücreleri kullanarak ısıyı tekrar elektriğe dönüştürüyor ve bunu doğrudan ısı veya elektrik olarak boşaltabiliyor. 

Çimento ve çelik fabrikaları gibi endüstriyel tesisler sürekli ısıya ihtiyaç duyuyor ve kömür, doğalgaz gibi tonlarca kirli enerjiyle çalışıyor. Yenilenebilir enerji kaynakları kesintilidir; ayrıca şebekenin kaldırabileceğinden daha fazla güneş veya rüzgar enerjisi üretildiği ve fazla gücün bazen israf edildiği zamanlar da var. 

Antora’nın pili, aralıklı güneş ve rüzgar enerjisini alıp verimli, sürekli bir endüstriyel ısı ve elektrik kaynağına dönüştürebildiği için kesinti sorunlarını çözebilir.

Uzun süreli enerji depolama sistemleri geliştirmeyi amaçlayan bir programın parçası olarak Antora’ya yaklaşık 8 milyon dolar ödül veren bir devlet kuruluşu olan Enerji Bakanlığı İleri Araştırma Projeleri Ajansı-Enerji’de ticarileştirmeden sorumlu direktör yardımcısı Jon Glass, Bloomberg’e şunları söyledi: “Endüstriyel CHP’nin (birleşik ısı ve güç) faydalarını sıfır karbonlu bir şekilde elde edebiliriz.” 

Breakthrough Energy ortağı Christina Karapataki şunları söyledi: “Tesisimizin gerçekten önemsediği şey kesintisiz, güvenilir bir proses ısısı kaynağına sahip olmaktır. İster doğal gazlı bir kazandan, ister kömür yakıtlı bir kazandan geliyor olsun, ister bir petrol boru hattını ısıtan Antora sisteminden geliyor olsun, tesisin umurunda değil.” 

Antora CEO’su ve kurucu ortağı Andrew Ponec, uzun vadede Bloomberg’e, Antora sisteminin hiçbir sübvansiyon olmadan  enerjiyi maliyet açısından en iyi şekilde kirletebileceği bir gidişat gördüğünü söyledi.

“Bence en büyük zorluk, iki veya üçten 10’a kadar birimleri kimin finanse ettiğidir; bu türünün ilk örneği değil, ancak teknoloji henüz güneş veya rüzgara benzemiyor.” dedi

“Yıllardır elde edilen operasyonel veriler yok ve bu nedenle insanların, şirketlerinin almak istediği bir risk olup olmadığını değerlendirmenin ayrıntılarına girmeleri gerekiyor.”

Antora, Körfez Bölgesi’nde 2024 yılına kadar tamamlamayı planladığı bir pil üretim tesisi inşa ediyor ve teknolojiyi ilk alıcılarına 2025 yılında göndermeyi planlıyor.

Samsung Galaxy S24 işlemcisi Exynos 2400’ü duyurdu

0

Samsung, merakla beklenen Galaxy S24 serisi için güçlü bir işlemci olan Exynos 2400’ü tanıttı. Şirket, bu yeni yonga setini resmi olarak System LSI Teknoloji Günü etkinliği sırasında duyurarak teknoloji dünyasında büyük bir heyecan yarattı.

Exynos 2400, önemli performans iyileştirmeleri ile dikkat çekiyor. Bilgi işlemde sağladığı yüzde 70’lik hız artışı, kullanıcıların daha hızlı ve sorunsuz deneyimler yaşayacağı anlamına geliyor. Ayrıca, yapay zeka (AI) yeteneklerindeki 14,7 katlık artış, telefonun daha akıllı ve zeka dolu olacağına işaret ediyor.

Exynos 2400

Bu yeni yonga seti, 4nm LPP+ (Low Power Plus) üretim süreciyle üretiliyor, bu da enerji verimliliğini artırarak pil ömrünü uzatıyor. Bunun yanı sıra, RDNA3 tabanlı Xclipse 940 GPU ile donatılan Exynos 2400, görsel efektler ve oyun performansı konusunda iddialı bir şekilde öne çıkıyor.

Exynos 2400’ün işlemci (CPU) yapısı hakkında daha fazla ayrıntı şu anda mevcut değil, ancak söylentilere göre 10 çekirdekli bir yapılandırmaya sahip olabilir. Bu, çoklu görevlerin ve yoğun uygulamaların sorunsuz çalışmasına yardımcı olacaktır.

Samsung ayrıca, Exynos 2400 ile birlikte gelen yeni yapay zeka araçlarını da tanıttı. Bu, kullanıcıların daha akıllı özellikler ve gelişmiş işlevselliklerle donatılmış telefonlar bekleyebileceği anlamına geliyor.

Sonuç olarak, Exynos 2400, Galaxy S24 serisine güç verecek ve kullanıcılara yüksek performanslı bir akıllı telefon deneyimi sunacak gibi görünüyor. Ancak, tam karşılaştırmalar ve teknik ayrıntılar için daha fazla bilgiye ihtiyaç var. Samsung’un bu yeni yonga seti ile ne gibi sürprizler sunacağını merakla bekliyoruz.

Girişim Sermayesi Pazarı girişimcilere ne sağlayacak?

Finans uzmanı Muhammet Ali Tiryakioğlu ile Girişim Sermayesi Pazarı’nı değerlendirdik.

Hangi girişimler bu yapıdan fayda sağlayabilecekler? Girişim Sermayesi Pazarı’nın sunduğu avantajlar neler? Gibi soruların yanıtlarını aradık.

Borsa İstanbul, yayınladığı bir duyuruyla birlikte Girişim Sermayesi Pazarı (GSP) oluşturduğunu açıkladı. Duyuruda şu ibareler yer alıyor: “Büyümek için ihtiyaç duydukları finansmanı öz kaynakla sağlamak isteyen şirketlerin, sadece nitelikli ve kurumsal yatırımcılara sermaye artırımı yoluyla pay ihraç ederek kaynak temin etmelerini sağlamak ve söz konusu payların Borsamız Pay Piyasası’nda işlem görebilmesi amacıyla Girişim Sermayesi Pazarı (GSP) oluşturulmuştur.”

Özellikle yapay zekâ teknolojisinin ve verimlilik araçlarının hızla gelişmesiyle birlikte son yıllarda girişimcilik ve startup firmalar da yükselişe geçti. Yaratıcı bir fikri olan ancak bu fikrin bir ürün veya hizmete dönüştürülmesi aşamasında tasarım, geliştirme, üretim ve pazarlama konularında ciddi bir finansmana ihtiyaç duyan startup firmalar için tüm dünyada çeşitli fonlar ve girişim sermayesi (venture capital) pazarları mevcut. Bu alandaki fırsatların önündeki en büyük engel ise yasal boşluklar ve düzenleme eksikleri. Şimdi Borsa İstanbul vasıtasıyla Türkiye bu konuda önemli bir adım atıyor.

Microsoft Windows 12 Abonelik Tabanlı olabilir!

Microsoft’un Windows işletim sistemine yönelik bazı önemli değişiklikler üzerinde çalıştığına dair söylentiler giderek artıyor. Bu söylentilere göre, gelecekteki Windows sürümü olan Windows 12, abonelik tabanlı bir işletim sistemi haline gelebilir. Bu iddia, Alman medya kuruluşu Deskmodder’ın Windows 11 23H2 önizleme sürümünü inceleyerek ortaya çıkardığı bazı bulgulara dayanıyor.

Deskmodder, Windows 11’in 23H2 önizleme sürümünü incelediğinde, INI yapılandırma dosyasında abonelikle ilgili bazı ipuçlarına rastladı. Bu bulgular, Microsoft’un Windows 12’nin abonelik tabanlı bir sürümünü geliştirme olasılığını güçlendirmiş gibi görünüyor.

Microsoft, Windows’un geleceğini şekillendirmek için yapay zeka teknolojilerini kullanmayı planlıyor. Bu teknolojilerin bazıları zaten önizleme aşamasında, ancak üçüncü taraf reklamları gibi bazı sorunlar yaşanmış durumda.

Ayrıca, Microsoft’un Windows’u daha fazla web tabanlı hale getirme planları da netleşiyor. Cloud PC seçenekleri Ayarlar içinde görünmeye başladı ve Microsoft’un bir sonraki Windows sürümü için modüler ve özelleştirilebilir bir Windows çeşidi olan “CorePC” üzerinde çalıştığı söyleniyor. Ayrıca, Microsoft’un Windows 11’i buluta taşımak için çalıştığına dair belgeler de ortaya çıkmış durumda.

Tüm bu söylentilere rağmen, Microsoft tarafından henüz resmi bir doğrulama veya reddetme gelmemiş durumda. Ancak Windows 12’nin geleceğinde önemli değişiklikler olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Yapay zeka özelliklerinin abonelik tabanlı bir hizmet haline getirilme olasılığı da söz konusudur.

Sonuç olarak, Windows 12’nin nasıl bir yapıya sahip olacağına dair kesin bilgiler henüz elimizde yok, ancak Microsoft’un işletim sistemi konusunda önemli değişiklikler yapma yolunda olduğu söylentileri giderek güçlenmektedir.

Uluslararası Uzay Konferansı, 2026 yılında Antalya’da düzenlenecek!

0

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, dünyanın en büyük küresel uzay etkinliği olan Uluslararası Uzay Kongresi’nin (IAC) 2026 yılında Antalya’da yapılacağını duyurdu. Peki bu etkinlikte neler göreceğiz ve kimler katılacak?

Uluslararası Uzay Konferansı, Antalya’da gerçekleşecek!

Kocaeli’nin Gebze ilçesinde yer alan Bilişim Vadisi’nde düzenlenen “Büyütech Türkiye’nin İlk Kamera Sistemleri Üretim Tesisi Açılış Töreni”nde konuşan Bakan Kacır, Azerbaycan’dan güzel bir haber aldıklarını belirterek şunları söyledi:

Uluslararası Uzay Konferansı dünyada gerçekleşen en büyük uzay etkinliği. Bu konferans bu yıl Azerbaycan’da Bakü’de gerçekleşiyor. Biz, 2026’da bu büyük etkinliğin Antalya’mızda gerçekleşmesi için aday olmuştuk ve bu adaylık süreci ile ilgili bir yarış içindeydik.

Az önce arkadaşlarım arayarak bildirdiler ki Türkiye’miz bu yarışı kazandı ve 2026’da dünyanın en büyük uzay kongresine Antalya ev sahipliği yapacak. Ülkemize, milletimize hayırlı olsun. Bu bizim ortak başarımızdır, ortak iftihar kaynağımızdır.

Bu başarılar, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına Sayın Cumhurbaşkanımızın iddiası ve ifadesiyle; “Türkiye Yüzyılı’na adım atarken hep birlikte inşa ettiğimiz bilim, Ar-Ge ve inovasyon ekosisteminin, girişimcilik ekosisteminin başarısıdır.

Bu başarılar bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz başarıların dünya tarafından dikkatle takip edilmesinin neticesinde elde ettiğimiz başarılardır. Ben inanıyorum ki hep birlikte Türkiye Yüzyılı’nda çok daha büyük işlere imza atacağız.”

Bakan Kacır, X sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda da şunları söyledi:

“Dünyadaki en büyük uzay konferansı Uluslararası Uzay Konferansı #IAC2026’nın seçme süreci tamamladı, kazanan #Antalya’mız oldu. 70’den fazla ülkeden 10 binden fazla katılımcıyla bu etkinlik, Türkiye’de şimdiye kazar düzenlenmiş en büyük uluslararası bilimsel organizasyon olacak.

#MilliUzayProgramı’yla adım adım gerçekleştirmekte olduğumuz projeler, tüm dünyanın dikkatini çekmeye devam edecek. Adaylık sürecimize en büyük desteği veren Sayın Cumhurbaşkanımıza şükranlarımı sunuyorum. Uzay alanında çalışan neredeyse bütün önemli kurum ve şirketlerin bir araya geleceği kongre ve fuarın şimdiden, Antalya’mıza ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Adobe, yenilikçi yapay zeka aracı Stardust’ı tanıttı

Adobe, yeni yapay zekalı düzenleme aracı olan “Project Stardust“u tanıttı. Bu nesneye duyarlı düzenleme motoru, fotoğraflardaki nesneleri otomatik olarak tanımlayarak değiştirmeye olanak tanıyor. Adobe, bu özelliği önümüzdeki hafta düzenlenecek Adobe Max konferansında daha ayrıntılı bir şekilde açıklayacak.

Project Stardust, normal bir fotoğraftaki nesneleri otomatik olarak tanımlayarak onları hareket ettirmenize ve üzerlerinde değişiklik yapmanıza imkan veriyor. Bu özellik, videoda sarı bir bavulun ve gölgesinin nasıl tanımlandığını ve Photoshop’un kement aracı kullanılarak nasıl seçildiğini gösteriyor. Nesneler ayrı bir katmanda saklanıyormuş gibi taşınabilir, silinebilir veya manipüle edilebilir ve eksik alanlar otomatik olarak doldurulur.

Adobe project Stardust

Ayrıca Project Stardust, bir fotoğraftaki nesneleri değiştirmenin yanı sıra, kıyafetleri veya diğer detayları tek tıklamayla ayarlayabilen akıllı ayarlamalar yapma yeteneği sunuyor. Örneğin, bir adamın turuncu ceketi siyah deri bir cekete dönüştürülebilir.

Bu yeni düzenleme motoru, Adobe’nin diğer yapay zeka özellikleriyle uyumlu çalışıyor ve özellikle Photoshop’un Firefly destekli araçlarına benzer özellikler sunuyor. Firefly, nesneleri manipüle etmenin yanı sıra yeni arka planlar oluşturmayı ve resimleri orijinal sınırlarının ötesine genişletmeyi sağlıyor. Ayrıca video düzenleme alanında da kullanışlıdır ve videoların atmosferini değiştirmek, hikaye panolarını düzenlemek, grafikler eklemek gibi işlemleri kolaylaştırır. Yani, kullanıcılar sadece istedikleri şeyi yazarak bu yapay zeka özelliklerini kullanabilirler. Adobe’nin Project Stardust ve diğer yapay zeka araçları, fotoğraf ve video düzenleme konusunda büyük bir potansiyele sahip gibi görünüyor.

Sony personel bilgilerini çaldırdığını doğruladı!

Sony Interactive Entertainment (Sony), mevcut ve eski çalışanları ile aile üyelerini, kişisel bilgileri açığa çıkaran bir siber güvenlik ihlali konusunda bilgilendirdi. Şirket, veri ihlali bildirimini yaklaşık 6.800 kişiye göndererek, veri hırsızlığının MOVEit Transfer platformundaki sıfırıncı gün açığı kullanılarak gerçekleştiğini doğruladı.

İlgili sıfırıncı gün açığı CVE-2023-34362 olarak geçiyor ve uzaktan kod yürütülmesine yol açan ve Clop fidye yazılımı tarafından dünya çapında çok sayıda kuruluşun güvenliğini tehlikeye atan büyük ölçekli saldırılarda kullanılan kritik önemde bir SQL enjeksiyon hatası. Clop fidye yazılımı çetesi, bu sıfırıncı gün açığını kullanarak pek çok firmaya başarılı saldırılar düzenlediklerini açıklamış, Haziran ayı sonunda Sony Group’u da kurbanları listesine eklemişti. Sony tarafı ise şimdiye dek konu hakkında sessizliğini korumuş ve sadece bir soruşturma yürütüldüğünü bildirmişti.

Sony tarafından yapılan veri ihlali bildirimine göre, güvenlik açığı 28 Mayıs’ta, yani Sony’nin Progress Software’den (MOVEit tedarikçisi) açığı öğrenmesinden üç gün önce meydana geldi. Bununla birlikte firma güvenlik açığını ancak 2 Haziran’da tespit edebildi. Mevcut personel ve eski çalışanlara iletilen bildiride “2 Haziran 2023’te izinsiz indirmeleri fark ettik, platformu hemen çevrimdışı duruma getirdik ve güvenlik açığını giderdik. Daha sonra harici siber güvenlik uzmanlarının yardımıyla bir soruşturma başlatıldı. Ayrıca kolluk kuvvetlerine de haber verdik,” denilmekte.

Sony, olayın söz konusu yazılım platformuyla sınırlı olduğunu ve diğer sistemlerini etkilemediğini söylüyor. Ancak yine de ABD’de 6.791 kişiye ait hassas ve kişisel bilgilerin tehlikeye girdiğini doğruluyor. Diğer ülkelerdeki çalışanlar hakkında henüz bir açıklama yapılmamış durumda. Firma açığa çıkan bilgileri tek tek tespit ederek her bir mektupta listeledi ancak ABD Maine Başsavcılığına gönderilen bildirim örneğinde bu bilgiler sansürlendi. Bildirim alan tüm eski ve mevcut Sony personeline, Equifax aracılığıyla 29 Şubat 2024 tarihine kadar kendilerine özel kodlarını kullanarak erişebilecekleri kredi izleme ve kimlik restorasyon hizmetleri sunulacak.

Geçtiğimiz ayın sonlarında, bilgisayar korsanlığı forumlarında Sony’nin yeniden ihlal edildiği ve şirketin sistemlerinden 3,14 GB veri çalındığı iddialarının ardından, firma iddiaları araştırdığını söyleyerek yanıt vermişti. Dolayısıyla Sony 4 ay içinde en az iki defa saldırı almış ve veri çaldırmış gibi görünüyor.

Çin casusluk için Alibaba lojistik merkezini mi kullanıyor?

Belçikalı istihbarat yetkilileri Alibaba’nın Liège kargo havaalanındaki lojistik kolu Cainiao’yu mercek altına aldılar. Pekin adına yapılan sevkiyatlarla ilgili casusluk şüpheleri mevcut. Belçika devlet güvenlik kurumu VSSE, net bir açıklama yapmaktan kaçınmakla birlikte konuyla ilgili olarak Çin’in ulusal istihbarat yasasının Çinli kuruluşları hükümetle bilgi paylaşmaya zorlayabileceğini belirterek, “Çin’in bu verileri ticari olmayan amaçlarla kullanma niyeti ve kapasitesi var” diyor. Alibaba ise bu iddiaları şiddetle yalanlamakta.

ABD’nin başını çektiği batılı ülkelerle Çin arasında siber savaş tüm hızıyla sürerken, istihbarat kurumları da yeni yöntem ve yaklaşımlar geliştiriyor. Bir yandan CIA ve NSA gibi kurumlar yapay zeka yatırımları yaparken bir yandan da rakiplerine yönelik soruşturma ve incelemelere hız veriyorlar. Belçika, bu anlamda önemli sayılabilecek bir konumda zira Liège kargo havaalanında Çin’in en büyük e-ticaret firması Alibaba 2021 yılından bu yana bir lojistik merkezine sahip. Bu lojistik merkez, başta Belçika olmak üzere nerdeyse tüm Avrupalı tüketicilerin AliExpress’ten satın aldığı malları işliyor.

Belçika devlet güvenlik kurumu VSSE’nin “istihbarat değerlendirmelerini takiben” şirketin eylemlerini gözlemlediği, hassas ekonomik bilgileri derleyen yazılım sistemlerine yönelik olarak da detaylı bir inceleme yürüttüğü bildirilmekte. VSSE, Ocak ayında yayınladığı 36 sayfalık istihbarat raporunda da Çin’e özel bir bölüm ayırmış ve “Çin’in Belçika’daki faaliyetleri, devlet sırlarını çalan klasik casuslarla ya da bilgisayarının arkasından önemli bir sektörü veya devlet dairesini felç eden bir hacker saldırıları ile sınırlı değildir. Çin, karar alma süreçlerini etkilemek amacıyla bir dizi devlet ve devlet dışı aracı kullanmaktadır” demişti. Alibaba firmasının mercek altına alınması da bu bağlamda önemli.

Aynı raporda “Ekonomik faaliyetlerimiz, stratejik sektörlerde bile Çin ile iç içe geçmiş durumdadır. VSSE’nin son yıllarda Çin’in çabalarını yakından takip etmesinin nedenlerinden biri de budur. Çin ülkemizdeki çıkarlarını desteklemek için perde arkasında çalışmaktadır. Dahası, çok sayıda önemli uluslararası kurumun bulunduğu Belçika, Çin casusluğu ve nüfuz ticareti için çok cazip bir hedeftir” deniliyor.