USB kullanırken dikkatli olun! Kötü amaçlı yazılımlara maruz kalabilirsiniz

Yapılan son araştırmalar, bulut sistemlerin benimsemesindeki artışa rağmen, kötü amaçlı yazılımları barındırmaktan bir kez daha USB gibi fiziksel depolama sürücülerinin sorumlu olduğunu iddia etti.

Mandiant‘daki siber güvenlik uzmanları, 2023’ün ilk yarısında USB tabanlı olaylarda bir ani artış kaydetti ve sırları çalmak için USB sürücülerin kullanıldığı saldırıların sayısında üç kat artış oldu. Daha önce Mandiant, Filipinler’de yoğunlaşan bir şekilde münferit saldırılar kaydetmişti, ancak saldırılar artık küresel olarak yayılıyor gibi görünüyor.

Kötü amaçlı yazılım maliyeti

USB kötü amaçlı yazılım saldırıları artıyor

Çoğu kişi için USB sürücülerin kullanım ömrü bitti. Siber suçlular, popülerliklerinin arttığı yıllarda, kötü amaçlı yazılımları harici sürücüler aracılığıyla yaymak için güvenlik zayıflıklarından yararlandı. Bugün, saldırganlar daha sofistike hale gelmek zorunda kaldı, ancak görünüşe göre bazıları eski güzel USB sürücüsüne geri dönüyor.

SNOWYDRIVE kötü amaçlı yazılımı, saldırganlara ana bilgisayar sistemindeki bir arka kapı aracılığıyla uzaktan sistem komutları verme yeteneği sağlayan, bu tür modern zaman örneklerinden biri. UNC4698‘e atfedilebilen hareketler, Asya’daki petrol ve gaz endüstrilerini hedefliyor gibi görünüyor.

Mandiant’ın USB flash sürücüler kullanan en yaygın USB tabanlı siber casusluk saldırısı” olarak tanımladığı ikincisi, hem kamu hem de özel sektörü hedefliyor gibi görünüyor. Saldırgan, SOGU kötü amaçlı yazılımını dağıtarak Avrupa, Asya ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki inşaat, mühendislik, ticari hizmetler, hükümet, sağlık, ulaşım ve perakende sektörlerindeki hassas bilgileri çalmaya çalışıyor. Analistler bu saldırıyı Çin bağlantılı bir siber casusluk aktörü olan TEMP.Hex‘e bağladılar.

Kurbanları daha karmaşık saldırılardan korumak adına USB tabanlı saldırılardan uzaklaşan dikkatlerle, USB sürücüler aracılığıyla kötü amaçlı yazılım yaymaya geri dönmek, şu anda birçok güvenlik önlemini atlayarak büyük başarı elde eden saldırganlar için verimli olabilir.

Twitter, 2022 FTC gizlilik anlaşmasının sonlandırılmasını istedi

Twitter, federal bir mahkemeden; soruşturmanın “kontrolden çıktığını ve önyargıyla lekelenmiş olduğunu” iddia ederek, devam eden bir FTC soruşturmasının konusu olan Federal Ticaret Komisyonu ile 2022 gizlilik anlaşmasının sonlandırılmasını istedi.

Talep, FTC‘yi soruşturmanın sonucuna önyargılı olmakla ve milyarder Elon Musk‘ın Ekim ayında Twitter’ı satın almasından sonra arttığı iddia edilen bilgi için “durmadan talepler kampanyası” peşinde koşmakla suçluyor.

Twitter mobil reklam

Dosyada, müfettişlerin şimdi Musk‘ın kendisini devirmeye çalıştıkları ve mahkemenin şirketin FTC ile rıza anlaşmasını sona erdirerek soruşturmayı durdurmak için müdahale etmesi çağrısında bulunduğu belirtildi. Fakat FTC yorum yapmayı reddetti.

Dosyalama, FTC Başkanı Lina Khan’ın Perşembe günü Meclis Yargı Komitesi önündeki ifadesiyle aynı zamana denk geldi ve burada panel Cumhuriyetçilerinin Khan’ı ajansının soruşturmayı ele alması konusunda sıkıştırması bekleniyor.

FTC soruşturmasının kökleri, ilk olarak CNN ve Washington Post tarafından bildirilen ve Twitter eski güvenlik başkanı Peiter “Mudge” Zatko tarafından geçen yaz yapılan iddialara kadar uzanıyor. Zatko, Musk’ın devralmasından önceki bir ihbarcı açıklamasında, Twitter‘ın FTC anlaşmasının şartlarını ihlal eden derin güvenlik açıklarından muzdarip olduğunu iddia etti.

Anlaşma ilk olarak 2011’de imzalandı ve düzenleyicilerin Twitter‘ı kullanıcı telefon numaraları da dahil olmak üzere hesap güvenlik bilgilerini hedefli reklam amacıyla kötüye kullanmakla suçladığı 2022’de güncellendi.

ChatGPT, Federal Ticaret Komisyonu tarafından soruşturuluyor

Federal Ticaret Komisyonu (FTC), OpenAI‘in ChatGPT‘sinin, insanlar hakkında yanlış bilgiler yayınlayarak insanlara zarar verip vermediğini ve yapay zeka kullanarak ürkütücü bir şekilde insan benzeri içerik üretebilen popüler uygulama için potansiyel bir yasal tehdit oluşturup oluşturmadığını araştırıyor.

Perşembe günü şirkete yapılan bir medeni mahkeme celbinde FTC, ChatGPT soruşturmasının OpenAI‘in “itibar zedelenmesi de dahil olmak üzere tüketicilere zarar verme riskleriyle ilgili haksız veya aldatıcı uygulamalar” yapıp yapmadığına odaklandığını söyledi.

Başkan Lina Khan yönetimindeki yeni FTC soruşturması, federal hükümetin ortaya çıkan teknolojiyi denetlemedeki rolünde önemli bir artışa işaret ediyor. Ancak bu, antitröst uygulama çabalarında son zamanlarda yasal aksiliklere maruz kalan kurum için keşfedilmemiş bir bölgeye başka bir riskli girişim anlamına gelebilir.

ChatGPT biri hakkında yanlış bir şey söylediğinde ve bu kişinin itibarına zarar vermiş olabileceğinde, bu FTC’nin yetki alanına girer mi? Bir endüstri ticaret grubu olan İlerleme Odası’nın kurucusu Adam Kovacevich, “Bunun hiç de net olduğunu düşünmüyorum.” dedi. “Bu tür meseleler daha ​​çok söz alemindedir ve onların yetkilerini aşan söz düzenlemesi olur” diye ekledi.

FTC, haksız rekabetin yanı sıra tüketicilere zarar verebilecek haksız ve aldatıcı iş uygulamalarını denetlemek için geniş bir yetkiye sahip, ancak eleştirmenler, Khan’ın yetkisini bazen çok ileri götürdüğünü söylüyor.

Perşembe günü Khan, ajansının Twitter’ın tüketiciler için gizlilik korumalarına ilişkin soruşturması nedeniyle eleştirildi. Cumhuriyetçiler, soruşturmanın Elon Musk’ın Twitter’ı devralmasına ve içerik denetleme politikalarını gevşetmesine kızan ilericiler tarafından yürütüldüğünü söylüyor. Khan, ajansın yalnızca kullanıcıların gizliliğini korumakla ilgilendiğini söyledi.

FTC, OpenAI‘ye yaptığı sivil mahkeme celbinde şirkete veri güvenliği uygulamaları hakkında ayrıntılı sorular sordu. Şirketin, kullanıcıların diğer kullanıcıların sohbetleri hakkındaki bilgileri ve ödemeyle ilgili bazı bilgileri görmesine izin veren bir hatayı ifşa ettiği 2020 olayına atıfta bulundu. FTC mahkeme celbinin kapsadığı diğer konular arasında şirketin pazarlama çabaları, yapay zeka modellerini eğitme uygulamaları ve kullanıcıların kişisel bilgilerinin ele alınması yer alıyor. 

Bir düşünce kuruluşu olan Yapay Zeka ve Dijital Politika Merkezi, Mart ayında ChatGPT ile ilgili olarak FTC’ye şikayette bulundu ve bunu “taraflı, aldatıcı ve mahremiyet ve kamu güvenliği için bir risk” olarak nitelendirdi ve FTC’nin yönergelerinden hiçbirini karşılamadığını savundu.

Biden yönetimi, ChatGPT gibi yapay zeka araçları üzerinde kontrol yapılması gerekip gerekmediğini incelemeye başladı. Potansiyel düzenlemeye yönelik ilk adımda, Ticaret Departmanı Nisan ayında hesap verebilirlik önlemleri olarak adlandırdığı şey hakkında yorum yapmak için resmi bir kamuoyu talebi yayınladı.

Senato Çoğunluk Lideri Chuck Schumer liderliğindeki her iki partideki milletvekilleri de yapay zekayı düzenlemeyi mevcut Kongre için bir öncelik haline getirdi. Milletvekilleri, potansiyel itibar riskleriyle ilgili endişelere ek olarak, AI araçlarının seçmenleri dezenformasyonla manipüle etmek, azınlık gruplarına karşı ayrımcılık yapmak, karmaşık mali suçlar işlemek, milyonlarca işçiyi yerinden etmek veya başka zararlar yaratmak için kötüye kullanılabileceğinden de endişe duyduklarını söylüyorlar. 

Milletvekilleri, gerçek insanları utanç verici eylemlerde bulunurken veya utanç verici açıklamalarda bulunurken yanlış bir şekilde tasvir eden derin sahte videoların risklerinden özellikle endişe duyuyorlar.

Ancak yeni mevzuat veya diğer önlemler muhtemelen daha uzun değilse de aylarca uzakta. Ve milletvekilleri, atacakları herhangi bir önemli adımın, yapay zeka araçları pazarlarına hakim olmak için Çin ile hayati bir rekabet olarak şekillenen ABD inovasyonunun hızını yavaşlatma riski taşıyacağından endişelenmeli.

ChatGPT’nin yaratıcıları bile yapay zeka geliştirme konusunda daha fazla devlet gözetimi yapılmasını istedi.

Mayıs ayında Kongre’den önceki bir duruşmada, OpenAI CEO’su Sam Altman, Kongre’yi gelişmiş yapay zeka sistemleri için lisanslama ve güvenlik standartları oluşturmaya çağırırken, milletvekilleri tüketicilere sunulan güçlü yeni araçları düzenlemeye yönelik iki partili bir hamle başlattı.

Sam Altman, Senato alt komitesi duruşmasında AI teknolojisi hakkında “İnsanların bunun yaşam biçimimizi nasıl değiştirebileceği konusunda endişeli olduklarını anlıyoruz. Biz de öyleyiz.” dedi. “Bu teknoloji ters giderse, oldukça ters gidebilir.”

Bir yılın ardından tekrar hortladı! Fidye yazılımı saldırılarının sayısı her geçen gün artıyor

Devletlerin siber güvenlik önlemleri ve bilinçli kullanıcıların artışıyla fidye yazılımı saldırılarının hacmi 2022’de oldukça düşmüştü. Ancak, 2023’te durum tekrar tersine döndü ve saldırılar yeniden arttı.

Kripto para izleme firması Chainalysis’ten alınan veriler, kurbanların bu yılın ilk altı ayında fidye yazılım gruplarına 449,1 milyon dolar ödediğini gösteriyor. 2022’nin tamamı için bu rakam 500 milyon dolara bile ulaşmadı. Şirketin verilerine göre bu yılki ödeme hızı devam ederse 2023 yılı için toplam rakam 898,6 milyon doları bulabilir. Bu, 2023’ü, Chainalysis’in saldırganların kurbanlardan zorla 939,9 milyon dolar çaldığını hesapladığı 2021’den sonra fidye yazılımı geliri açısından en büyük ikinci yıl yapacak.

ITServ, ilk yerli ve milli yazılım sertifikalı izleme yazılımı ITOC’u yapay zeka robotu ChatGPT ile birleştirdi.

Bulgular, diğer araştırmacıların saldırı hacminin bu yıl arttığına dair genel gözlemlerini takip ediyor. Ve fidye yazılımı grupları, hassas ve zarar verme potansiyeli olan çalıntı bilgileri yayınlama konusunda daha agresif ve pervasız hale geldikçe yaşananlar da ortaya çıkıyor. Manchester Üniversitesi’ne yapılan yakın tarihli bir saldırıda, bilgisayar korsanları doğrudan Birleşik Krallık üniversitesinin öğrencilerine yedi terabaytlık verinin çalındığını söyleyen ve üniversite ödeme yapmazsa “kişisel bilgileri ve araştırmaları” yayınlamakla tehdit eden bir e-posta gönderdi.

Chainalysis’in siber tehdit istihbaratı başkanı Jackie Burns Koven, “2022’deki bütçe açıklarının bir sonucu olarak, bu daha aşırı gasp tekniklerini, bir nevi bıçak çevirmenin yollarını gördüğümüzü düşünüyoruz.” diyor. “2022’de bu düşüşü gördüğümüzde çok şaşırdık. Sonra harici ortaklarla konuştuk ve hepsi evet, daha az ödüyoruz ve ayrıca daha az saldırı görüyoruz dediler.”

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, hack operasyonlarını etkiledi

Chainalysis ve diğer kuruluşlar, 2022’deki düşüşü bir dizi faktöre bağladı. Fidye yazılımı kurbanlarının saldırganlara para ödemeden verilerinin kilidini açmasına yardımcı olmak için özel şirketler ve FBI tarafından sunulan şifre çözme araçlarının mevcudiyeti gibi, genişletilmiş güvenlik korumaları ve hazır olma durumu da bunda rol oynadı. Chainalysis ayrıca Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin, esas olarak Rusya’da bulunan bir dizi önde gelen fidye yazılımı grubunun günlük operasyonlarını etkilediğine inanıyor.

Potansiyel kurbanların kendilerini nasıl savunduklarına ilişkin iyileştirmeler ve hükümetin caydırıcılık girişimleri 2023’te düşmedi. Ancak Chainalysis araştırmacıları, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşının gelişen durumunun bu yıl artan fidye yazılımı faaliyetini açıklaması veya en azından bir rol oynaması gerektiğinden şüpheleniyor.

Chainalysis’ten Koven, “Rusya-Ukrayna çatışmasının gidişatının bu sayıları gerçekten etkilediğini düşünüyorum” diyor. “Aktörlerin güvenli yerlere yerleşip yerleşmediği, askerliklerinin bitip bitmediği ya da tazıları serbest bırakmak için bir yetki olup olmadığı (önemli)”

İngiliz savunma ve güvenlik düşünce kuruluşu Royal United Services Institute‘ta araştırma analisti olan Pia Huesch, “Saldırıların gerçek sayısı hakkında hâlâ çok zayıf görüşlere sahibiz.” diyor. Şirketlerin, itibarlarının zarar görmesinden korktukları için saldırılar hakkında konuşmaya hâlâ isteksiz olduklarını da ekliyor.

Fidye yazılım saldırıları

Mayıs ayında Birleşik Krallık Ulusal Siber Güvenlik Merkezi yetkilileri ve veri düzenleyici Bilgi Komiserliği Ofisi, şirketlerin fidye yazılımı saldırılarını ve “onları ortadan kaldırmak için ödenen fidyeleri” bildirmemesinden giderek daha fazla endişe duyduklarını söyledi. Olayların “örtülmesi” durumunda saldırı sayısının yalnızca artacağı konusunda uyardılar.

Huesch, “Siber suça karışan kişiler için faydaları, belki de yargılanma risklerinden hâlâ büyük ölçüde ağır basıyor.” diyor.

Araştırmacılar, Chainalysis tarafından öne sürülenler gibi fidye yazılımı gelir toplamlarını bağımsız olarak doğrulama yeteneklerinden bağımsız olarak, fidye yazılımlarının 2023’te büyük bir tehdit oluşturduğu ve çoğu Rusya’da bulunan en üretken grupların karşı savunmaya geçmek ve ihtiyaçlarını karşılamak için gelişmekte olduğu konusunda hemfikir.

Fidye yazılımı konusunda uzmanlaşmış güvenlik firması Recorded Future’ın analisti Allan Liska, “Hala ortalıkta dolaşan fidye yazılımı grupları yaptıkları işte gerçekten iyi ve kuruluşların tüm olası giriş noktalarına karşı güvenlik sağlamaları zor.” diyor. “Daha da kötüsü, gruplar yeni tekniklerde ustalaşıyor gibi görünüyor.”

Araştırmacıların ve hükümetlerin gözünü diktiği böyle bir taktik, bir fidye yazılımı grubunun, aynı anda birçok kuruluşa karşı şantaj kampanyaları başlatmak için yaygın olarak kullanılan bir üründe bir güvenlik açığı bulduğu kitlesel istismar kampanyalar. Tüm bunlar, artarak giden bir istismar ağı anlamına geliyor. Kullanıcılar aldıkları önlemler ve kullanım alanları konusunda daha bilinçli olmalı.

LG’de büyük değişim!

0

LG, platform tabanlı hizmet iş modeline geçerek, B2B işini hızlandırarak ve yeni büyüme motorları tedarik ederek iş portföyünü geliştirmeyi hedefliyor.

LG Electronics (LG), 2030 yılına kadar 100 trilyon KRW’lik küresel yıllık gelir elde ederken müşterilerin farklı deneyimlerini birbirine bağlayabilen ve genişletebilen bir “akıllı yaşam çözümleri şirketi” haline gelme vizyonunu açıkladı.

Güney Kore, Seul’deki LG Sciencepark’ta dönüm noktası niteliğinde bir konuşma yapan CEO William Cho, üç büyüme motoru üzerine inşa edilen cesur vizyonu özetledi: iş portföyünün geliştirilmesi yoluyla yeni platform tabanlı hizmet işletmelerini takip etme, işletmeler arası hızlandırma (B2B) ve elektronik araç şarjı ve dijital sağlık gibi yeni iş alanlarını keşfetmek. CEO, elektrifikasyon, hizmete dönüştürme ve dijitalleştirmeyi, LG’nin hızlı orta ve uzun vadeli büyüme elde etmek için odaklanacağı kilit dönüm noktaları olarak belirledi.

CEO Cho; “LG, kaliteli ürünler sunan en iyi ev aletleri markası olarak mevcut pozisyonuna yaslanmak yerine, müşterilerin çeşitli alanlarını ve deneyimlerini birbirine bağlayan ve genişleten bir akıllı yaşam çözümleri şirketi olarak dönüşmek ve ileriye doğru sıçramak için cesur vizyonunu sürdürmeye devam edecek. Bu hedefe yönelik çalışma ve iletişim kurma şeklimizi yeniden keşfederek yepyeni bir LG kuracağız” şeklinde konuştu.

CEO ayrıca şirketin mali hedeflerini de vurgulayarak; “Yüzde 7 veya daha fazla ortalama büyüme oranı ve faaliyet kârı ile işletme değerinin FAVÖK’e oranı 7’yi kapsayan Üçlü 7’ye ulaşacağız. Geçen yıl 65 trilyon KRW olan satışları 2030 yılına kadar 100 trilyon KRW’ye çıkarma hedefiyle, kendimizi pazar ve müşteriler tarafından gerektiği gibi tanınan bir şirket olarak kuracağız” dedi.

Cho, LG’nin müşteri deneyimine odaklanmanın üç ayağı olarak platform tabanlı hizmet iş modeline geçiş, B2B alanlarının hızlandırılması ve rekabet üstünlüğüne dayalı yeni büyüme motorlarının tedarikine odaklanacağını söyledi. 2030 yılına kadar bu üç maddenin satış ve faaliyet kârındaki payının yüzde 50’nin üzerine çıkması bekleniyor.

Şirket, üç yeni büyüme motorunun liderliğindeki iş portföyünün geliştirilmesi de dahil olmak üzere işin niteliksel büyümesi için 2030 yılına kadar 50 trilyon KRW’den fazla yatırım yapmayı planlıyor. Buna 25 trilyon KRW’den fazla Ar-Ge yatırımı, 17 trilyon KRW’den fazla tesis yatırımı ve 7 trilyon KRW’den fazla stratejik yatırım da dahil ediliyor. 

CEO, şirketin B2B işinin genişlemesini de hızlandırdığını açıkladı. LG’nin son 65 yıl boyunca sürekli yeniliklere sahne olan B2C işinde birikmiş olan müşterilerle ilgili zengin anlayışı ve müşterilerle iletişim kurma ve empati kurma konusundaki bilgi birikimi tamamen ticari, mobilite ve sanal alanlara genişletilecek. 

Cho, LG’nin müşterilerin kalbini ısıtan bir marka olma nihai hedefiyle her müşteri temas noktasında kurumsal kültürden marka iletişimine şirket çapındaki değişiklikleri nasıl hızlandırdığının,“Life’s Good”un (Hayata Güzel) değerini ve felsefesini müşterilerine hissettirirken yüzleri gülümsettiğinin altını çizdi. Şirket ayrıca küresel bir kurumsal vatandaş olarak sorumluluklarını yerine getirmek için ESG yönetim faaliyetlerine yön veriyor.

Linux kullanımında şaşırtıcı artış

Statcounter’a göre, masaüstündeki Linux payı ilk kez %3’ü geçti.

Birkaç kez yakın olsa da, istatistiklerine göre eğilim, Linux kullanımının son birkaç yıldır yavaş yavaş arttığı oldukça açık.

Bu oranlar, Linux tabanlı olmasına rağmen ChromeOS’u içermiyor, çünkü bunu ayrı ayrı izliyorlar, bu yüzden bu sadece düz masaüstü Linux olarak değerlendirilmeli.

Statcounter bu verileri “küresel olarak yaklaşık 1,5 milyon siteden” topluyor. Yine de, trendler için düzenli olarak baktığımız Steam Anketi gibi, genel resme göz kulak olmak için ilginç bir yöntem.

Bu yıl boyunca Linux için aşağıdaki istatistikler gösteriliyor:

  • Ocak – %2,91
  • Şubat – %2,94
  • Mart – %2,85
  • Nisan – %2,83
  • Mayıs – %2,7
  • Haziran – %3,07

Hit and Boom Kapalı Beta testi Türkiye’deki oyunculara açılıyor!

0

Funverse Games tarafından geliştirilen yerli MOBA oyunu Hit and Boom, sadece Türkiye’deki oyuncular için Kapalı Beta sürecine başlıyor. MOBA ile Battle royale türlerini birleştiren “Hit and Boom”un Kapalı Beta süreci 14 Temmuz 2023 tarihinde (TSİ) 20:00’da başlayacak ve hafta sonu boyunca devam edecek. Takip eden hafta sonlarında da oyuncular betayı oynamaya devam edebilecekler. İşte detaylar…

MOBA ve Battle Royale Bir Arada: Hit and Boom geliyor!

İstanbul merkezli Funverse Games, Türkiye’deki aktif MOBA ve Espor kitlesi sayesinde Hit and Boom oyununu yerel oyuncuların değerli geri bildirimleri ile geliştirmeyi hedefliyor. Bu nedenle, sınırlı beta süreci şimdilik sadece Türkiye’deki kullanıcılara açık olacak.

Oyuncuların fikirlerine büyük önem veren Funverse Games, oyunun açık olacağı hafta sonlarının arasında, oyunculardan gelen geri bildirimler doğrultusunda yamalar yayınlayacak. Bu sayede oyuncular, oyunun gelişimini haftalık olarak takip edebilecek.

Oyunda şu an için 6 farklı karakter ve bu karakterlere ait 18 seçilebilir silah bulunuyor. Her silah, karakterlere farklı yetenekler kazandırırken, oynanış tarzını da değiştiriyor. Kapalı Beta süresi boyunca, kendinize en uygun karakter-silah kombinasyonunda ustalaşabilecek ve takım arkadaşlarınız ile farklı takım kombinasyonları deneyebileceksiniz.

Hit and Boom, hızlı maç süresi ve oynanışı ile öne çıkarken, Battle Royale unsurlarını da bünyesine katarak, üç koridor sisteminin klasik oynanışına yeni mekanikler kazandırıyor. Oyunun geliştiricileri, klasik MOBA mantığından sıyrılmaları sayesinde, oyuna yeni seçenekler ve farklı oynanış özellikleri eklemek için büyük bir fırsata sahip olduklarını belirtiyorlar.

Oyun ilk olarak PC platformunda yayınlanacak olmasına karşın, ilerleyen zamanlarda konsol için çapraz platform desteğinin de oyuna eklenmesi planlanıyor. Funverse Games Executive Producer’ı Doğukan Yelseli konuyla ilgili şunları söyledi:

“Oyunun potansiyeline çok inanıyoruz. Türk oyunculardan aldığımız geri bildirimler sayesinde oyunu daha da geliştirip, global pazara açılarak MOBA alanındaki dünya devlerinin karşısına çıkacağız.”

Funverse Games CEO’su Tolga Öztürk ise şunları söyledi:

“Oyunumuz Hit and Boom üzerinde uzun zamandır çalışıyoruz. Bu topraklardan tamamen yerli bir ürünle, global pazardaki rakiplerle PC ve konsol platformlarında rekabet edilebileceğini tüm sektöre göstermek istiyoruz. Elbette daha yolumuz uzun ama bu güzel bir başlangıç olacak”

Hit and Boom Kapalı Beta’sı için burayı tıklayarak kayıt yaptırabilirsiniz. Oyunu Steam üzerinden istek listesine eklemek için de burayı tıklayabilirsiniz.

Lenovo ve Aston Martin iş birliği

0

Teknoloji devi Lenovo, Aston Martin iş birliği doğrultusunda tasarlanan yeni ThinkStation PX, P7 ve P5 ürünleri ile kullanıcılara olağanüstü düzeyde performans, güç ve hız sunuyor. Lenovo’nun, üç yeni nesil masaüstü iş istasyonunun iş birliğiyle tasarlanan yepyeni şık kasasında Intel® ve NVIDIA teknolojileri yer alıyor.

Geleceğe hazır güç ve performans 

Lenovo, şirketin şimdiye kadar ürettiği, teknolojik açıdan en gelişmiş masaüstü iş istasyonlarından üçü olan ThinkStation PX, P7 ve P5’i piyasaya çıkarıyor. Farklı sektörlerde günümüzün zorlu ve yüksek işlem hacimli iş yüklerinin ötesine geçmesi için tümüyle yenilenen bu yeni iş istasyonları, 120 çekirdeğe kadar en yeni Intel® işlemci teknolojisiyle sunulurken, üst seviye NVIDIA RTX™ profesyonel GPU işlemcilerini (Grafik İşlem Birimi) destekliyor. Bu yeni iş istasyonları ayrıca, çığır açan yepyeni kasa tasarımları ve gelişmiş termal özelliklerin yanı sıra modern uzaktan sistem izleme için BMC (Temel Kart Yönetim Denetleyicisi) özelliklerinden yararlanıyor. Sanal gerçeklik ve karma gerçeklik deneyimleri ile sanal prodüksiyonlardan makine öğrenimi, veri bilimi, bilgisayar destekli mühendislik (CAE), gerçeklik yakalama ve yapay zekâya kadar farklı alanlarda yeni nesil iş istasyonları, yeni hibrit çalışma dünyası için ölçeklenebilir ve geleceğe hazır bir biçimde giderek artan güç, performans ve hız ihtiyaçlarını karşılıyor.

Müşteri merkezli yenilikçi çözümler

Lenovo İş İstasyonu ve İstemci Yapay Zekâ İş Birimi Başkan Yardımcısı Rob Herman yeni ürünler hakkında şöyle konuştu: “Bu yeni masaüstü iş istasyonları, iş yüklerinin giderek karmaşıklaştığı günümüzde istenen iş sonuçlarını karşılamak ve müşterilerimizin geleceğe şimdiden hazır olmasını sağlamak amacıyla yenilikçi çözümler sunmak için müşteri merkezli bir açıdan özenle tasarlandı. Intel®, NVIDIA ve Aston Martin ile yakın iş birliği içinde bu yeni sistemlerin premium bir kasayı üst kalite grafik, bellek ve işlem gücüyle birleştirerek en iyi form ve işlevi sunmasını sağladık.”

Son teknoloji üç iş istasyonunu hayata geçirmek için Lenovo, yeni ThinkStation kasasını, tanınmış yüksek performanslı otomobil üreticisi ve ultra lüks araç pazarının lideri olan müşterisi Aston Martin ile birlikte tasarladı. Aston Martin’in tasarım felsefesine uygun olarak bu iş birliğiyle, Lenovo’nun ikonik kırmızı tasarım dilini yansıtmak, mümkün olan en üstün performansı sağlamak ve gelişmiş kişiselleştirme düzeylerini mümkün kılmak amaçlanıyor. Bu bağlamda, Lenovo ve Aston Martin’in tasarımcıları, iş istasyonu kullanıcılarının, en yüksek performanslı makineleri oluşturarak karmaşık iş akışlarının her aşamasını geliştirmesini sağlamak için güçlerini birleştirdi. Bu amaçla kolları sıvayan tasarım ekipleri, üstün esneklik ve gelişmiş ergonomi sağlamak için alet gerektirmeyen yeni bir kasa tasarladı.

Maksimum performans

Maksimum performansa odaklanarak geliştirilen kasanın 3 boyutlu ızgarası Aston Martin’in ikonik DBS grand tourer modelinden izler taşırken, yüksek performanslı otomotiv segmentinin tasarım özelliklerini masaüstü iş istasyonuna yansıtıyor. Tasarımı yenilenen hava kanalları ve büyütülen 3D altıgen havalandırma delikleri, Lenovo’nun patentli üç kanallı soğutma sistemiyle bir araya gelerek kesintisiz hava akışı ile maksimum soğuk hava girişi ve sıcak hava çıkışı sağlıyor. Böylece, ikonik kasa CPU, GPU, bellek ve depolama donanımının performansını en üst düzeye çıkarıyor. Bunun yanı sıra, üç yeni iş istasyonunda da yenilikçi, modüler tasarım ile kolay bakım ve esnek yükseltme özellikleri için önden erişimli sürücüler yer alıyor.

Aston Martin İş birlikleri Direktörü Cathal Loughnane iş birliğini şöyle değerlendirdi: “Lenovo’nun yeni ThinkStation kasasının tasarımı için yaptığımız iş birliği, üç yıllık muhteşem bir yolculuk oldu. Aynı zamanda Lenovo iş istasyonlarının müşterisi olarak, yüksek performanslı araçlarımızı tasarlamak ve geliştirmek için kullanacağımız yüksek performanslı sistemi tasarlamak benzersiz bir fırsat.”

Lenovo ThinkStation PX: Masaüstünden Veri Merkezine Üstün Esneklik

Lenovo’nun iş istasyonu kategorisindeki en yüksek kaliteli, amiral gemisi ürünü olan Lenovo ThinkStation PX, önceki nesil Lenovo iş istasyonlarına göre daha fazla çekirdek desteği ve genişletilebilirlikle olağanüstü güç ve performans düzeylerine ulaşıyor. Raf için optimize edilen ThinkStation PX, hem masaüstü hem de veri merkezi ortamları için gereken esnekliği sunarak bu ikisi arasında sorunsuz bir geçiş yapılmasına olanak tanıyor. Bu çok yönlü yeni iş istasyonu, gücünü 120’ye kadar CPU çekirdeği ve önceki nesle göre ortalama %53 performans artışı sağlayan en yeni 4. Nesil Intel® Xeon® Ölçeklenebilir işlemcilerden alıyor. ThinkStation PX ayrıca dört adede kadar çift yuvalı NVIDIA RTX™ 6000 Ada Nesli GPU desteğiyle kullanıcıların yaratıcı yüzey kaplama ve CAE simülasyonu dahil olmak üzere günümüzün çalışma ortamlarında bulunan en karmaşık iş akışlarını yönetip yürütmesine olanak tanıyor. Yeni masaüstü iş istasyonu, 4 TB’a kadar DDR5 bellek ve 5. Nesil PCIe geçitlerinin ultra hızlı bant genişliğiyle, ister veri merkezinde, ister ev ortamında olsun, hibrid iş akışına yönelik çok kullanıcılı sanallaştırma esnekliği sağlıyor. Bunlara ek olarak, bu iş istasyonu verimli bir 1850 W güç kaynağı ve isteğe bağlı yedek güç kaynakları sunuyor.

Lenovo ThinkStation P7: Şaşırtıcı, Tek Soketli Güç

En yeni Intel® Xeon® W işlemcilerle çığır açan yeni işlem mimarisine sahip ThinkStation P7, tek bir sokette 56 çekirdeğe kadar destekleyerek yoğun işlemci gücü gerektiren çok iş parçacıklı görevlerin üstesinden kolayca gelir. Geçmişte sunuculardan veya bulut kaynaklarından yararlanan en büyük performans ve güvenilirlik zorluklarının üstesinden gelmek için geliştirilen ThinkStation P7, aynı zamanda 4U muhafaza içerisinde çeşitli masaüstü ve veri merkezi ortamlarında kullanılmak üzere raf için optimize edilmiştir. Üç adede kadar çift yuvalı NVIDIA RTX™ 6000 Ada Nesil GPU desteğiyle ThinkStation P7, benzersiz grafikler, görselleştirme, gerçek zamanlı görüntü oluşturma, CAE ve AI performansına ihtiyaç duyan içerik üreticileri, mimarlar, tasarımcılar, mühendisler ve veri bilimciler için idealdir. ThinkStation P7, otomotiv tasarımı ve hesaplamalı akışkanlar dinamiği analizinden karmaşık video prodüksiyonu ve görüntü oluşturma iş akışlarına kadar en zorlu görevlerin üstesinden gelebilir.

Martı kurucusu Oğuz Alper Öktem, New York Borsası’nda açılış gongunu çaldı

0

231 yıllık New York Borsası’nda hisseleri doğrudan işlem gören ilk Türk şirketi olması onuruna Martı kurucusu ve CEO’su Oğuz Alper Öktem ve yönetim ekibi borsa binasının tarihi işlem salonundaki törene katılarak açılış gongunu çaldı.

Öktem törende yaptığı konuşmada, “Henüz 5 yaşında genç bir şirket olarak ülkemizde sıfırdan bir endüstri yarattık, ulaşımda yepyeni bir yol açtık, üstelik birçok köklü şirketin hayalini kurduğu bir rota belirledik ve New York Borsası’nda halka açıldık. Elde ettiğimiz kaynak ile şimdi kendi teknolojimizi daha da geliştirerek Türkiye’de geleceğin ulaşım çözümlerini şekillendirmeye hazırız,” ifadesini kullandı.

Marti Technologies Inc. (NYSE American: MRT) Rings The Opening Bell® The New York Stock Exchange welcomes Marti Technologies (NYSE American: MRT), today, Thursday, July 13, 2023, to celebrate its new listing. To honor the occasion, Oguz Alper Oktem, Founder & CEO, joined by Cassandra Seier, Head of International Capital Markets, NYSE, rings The Opening Bell®. Photo Credit: NYSE

Tarihi tören vesilesiyle New York Borsası’nın ana girişinde ve işlem salonunda Martı bayrağıyla birlikte Türk bayrağı da göndere çekildi. Törene Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Hasan Murat Mercan, New York Başkonsolosu Reyhan Özgür başta olmak üzere kamu ve özel sektör ile uluslararası yatırımcı çevrelerinden seçkin bir davetli topluluğu katıldı.

Türkiye’de paylaşımlı, elektrikli, çevreci ulaşımı daha da yaygınlaştırmak isteyen Türkiye’nin tek ölçeklenmiş mobilite şirketi Martı, bu hedefle sermayesini artırarak yatırıma yönlendirmek için gerçekleştirdiği halka arzdan 60 milyon dolara yakın bir kaynak yaratmayı başardı.

Kuruldukları ilk günden bu yana birincil hedeflerinin her zaman kullanıcılarının güvenini kazanmak olduğunun altını çizen Öktem, “Yalnızca güçlü bir iş planı ve yenilikçi iş modeliyle değil, aynı zamanda sarsılmaz tutkumuz ve bağlılığımızla da güvence altına alınan bu güven, gelecek vizyonumuza inanan yatırımcıları cezbetmiştir. Bugün bu sahnede dururken onların inançlarını doğruluyor ve bu yolda bize katıldıkları için şükranlarımızı sunuyoruz,” diye konuştu. Öktem sözlerini şöyle sürdürdü:

“New York Borsası’nda hisseleri doğrudan işlem gören ilk Türk şirketi olmak ve özellikle de kuruluşumuzun üzerinden geçen beş yıl içinde bu unvanı elde etmek, bana gelecek adına büyük bir güven veriyor. Bu başarı sadece tüm Martı Ailesi’nin değil aynı zamanda Türk girişimcilerin çalışkanlıklarının, gücünün ve potansiyelinin de bir simgesi. Bugünkü başarılı halka arz, pazar liderliğimizi pekiştirmek için bize ek kaynaklar sağlıyor. Üst düzey yatırımcıların desteğini aldık ve artık ABD sermaye piyasalarına erişimimiz var. Bu yeni sermaye tabanı, birinci sınıf bir teknoloji ve mobilite şirketi olma yolunda ilerlememizde etkili olacaktır.”

Yapay zekaya bir milyar dolar yatırım!

0

Wipro yapay zeka için bir milyar dolarlık fon ayırdı. Bunun yanında ai360 platformunu da piyasaya sürüyor.

Wipro, yeteneklerini geliştirmek ve yapay zeka tarafından desteklenen yeni fırsatlardan yararlanmak için 1 milyar dolar ayırıyor. Hintli BT danışmanlık firması, 250.000 çalışanını yapay zekanın temelleri konusunda eğitmeyi içeren üç yıllık 1 milyar dolarlık bir planın yanı sıra ai360 platformunu piyasaya sürüyor.

Üç yıla yayılan yatırım, Hintli BT danışmanlık firmasının 250.000 çalışanının tamamının yapay zekanın temelleri ve sorumlu kullanımı konusunda eğitilmesini içerecek. Bu süreç, yapay zekaya özgü rollerdeki çalışanlar için sürekli olarak sağlanacak “daha özelleştirilmiş” eğitimlerle önümüzdeki 12 ay boyunca yürütülecek. Farklı roller için yapay zeka yolculuğunun haritasını çıkarmak için bir müfredat da geliştirilecek. Wipro yaptığı açıklamada, bu planların yapay zeka ve üretken yapay zeka aracılığıyla “yeni bir değer, üretkenlik ve ticari fırsatlar çağı”ndan yararlanmak için gerekli olacağını söyledi. Şirketin hedefleri arasında yapay zekasını, veri ve analitik temelini, araştırmasını ve FullStride Bulut platformunu ilerletmek yer alıyor.

    
    

Yapay zeka yatırımları hız kazanıyor

Wipro, müşterilere AI’dan yararlanma konusunda rehberlik etmek için yeni danışmanlık yetenekleri oluşturmaya çalışacağını söyledi. Buna ek olarak, yatırım kolu Wipro Ventures, üretken yapay zeka girişimlerini belirlemek ve onlara kurumsal hazır olmaları için gerekli eğitimi sağlamak için bir tohum hızlandırma planı başlatacak. Yapay zeka girişimlerine yapılan yatırımlar da yoğunlaştırılacak.

Wipro’nun girişimlerinin merkezinde, satıcının yapay zekayı dahili olarak kullandığı “her platforma, her araca ve her çözüme” entegre etmek için katalizör olarak lanse ettiği Wipro ai360 olarak bilinen yeni bir platform var ve bu da sunulacak. Platform, Wipro’nun “on yıllarca süren yapay zeka” yatırımlarına dayanıyor ve veri bilimcileri, veri mimarları ve görselleştirme ve tasarım uzmanlarını içeren 30.000’den fazla kişilik bir ekip tarafından destekleniyor. Bu profesyoneller, Wipro’nun bulut, mühendislik, danışmanlık ve iş ve teknoloji dönüşümü merkezli dört küresel iş kolunda çalışacak.

Şirketin inovasyon tesisi Lab45, Wipro ai360’ı beceri setleri, eğitim ve araştırma ile desteklemede de önemli bir rol oynayacak. Wipro CEO’su ve Genel Müdürü Thierry Delaporte: “Wipro’nun ai360 ekosisteminin sorumlu yapay zeka operasyonlarını tüm yapay zeka çalışmalarımızın merkezine tam olarak yerleştirmesinin nedeni bu. Yetenek havuzumuzu güçlendirmeyi ve tüm operasyonlarımız ve süreçlerimizde ve ayrıca müşteriler için çözümlerimizde her yerde bulunmayı amaçlıyoruz” dedi.

TELKODER, Microsoft’a dava açmaya hazırlanıyor

0

Bilgi toplumunun vazgeçilmez unsurlarından birisi olan dijitalleşmenin yaşama geçirilmesinde, inanılmaz boyutlardaki verinin, işlenmek üzere veri merkezlerinde toplanması büyük önem taşıyor. Sanal dünyanın gerçek dünyayla bağlantı noktası olan veri merkezi işletmecileri, gerek Avrupa’da gerekse de Türkiye’de, yıllardan bu yana, tekel konumundaki bir uluslararası dev olan Microsoft’un haksız ve hukuka aykırı işlemleriyle mücadele etmek zorunda bırakılıyorlar. 

TELKODER: “Microsoft Tekel Konumu ile Veri Merkezi İşletmecileri Üzerinden Adil Olmayan Gelir Elde Ettiği gibi Kişisel Verileri Hukuka Aykırı Şekilde İşlemeye de Çalışıyor”

2017 yılından bu yana üyesi veri merkezi işletmecilerin özellikle yazılım lisansları temelinde Microsoft ile yaşanan sorunlarını çözme konusunda çalışma yürüten Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği’nin (TELKODER), Avrupa’daki Bulut Altyapı Hizmetleri Sağlayıcıları (CISPE) temsilcileriyle geçtiğimiz günlerde yaptığı toplantı, hem Türkiye hem de Avrupa’da bulut altyapı hizmetleri alanında adeta kanayan yara olan lisans ücretleri ve rekabet alanına etkisine tekrar dikkat çekerken, Microsoft’un Türkiye’deki veri merkezi işletmecilerine yönelik güncel uygulamaları ve özellikle CISPE tarafından yeni açıklanan bir rapor ile tartışma tekrar alevlenmiş oldu.

Microsoft, yetkilendirdiği KPMG üzerinden erişim sağladığı veri merkezi işletmecilerinden müşterilerine dair detaylı bilgiler talep ederken, veri merkezi işletmecilerinin hukuki güvence haklarını yansıtır gizlilik sözleşmesi gibi metinleri imzalamaktan kaçınıyor. Öte yandan, hem veri merkezi işletmecilerine yazılım hizmeti sunan Microsoft’un hem de perakende seviyede bulut hizmeti sunuyor olması ve dikey bütünleşme üzerinden, mevcut tekel konumunu kötüye kullanmasının önünde hiçbir yasal engel/güvencenin olmaması, sürecin çözümsüz kalmasına neden oluyor. 

Microsoft’a milyarlarca Avro “ek vergi” ödüyorlar

Bu durum, benzer şekilde Avrupa’da da yaşanıyor. Microsoft’un bu haksız uygulamaları ile Avrupa çapında mücadele eden CISPE tarafından geçtiğimiz günlerde açıklanan bir rapor, haksız uygulamaların toplumsal maliyetlerinin de oldukça yüksek olduğunu gösteriyor. Profesör Jenny tarafından hazırlanan rapora göre, Avrupalı işletmeler ve kamu sektörü, sahip oldukları yazılımı istedikleri bulut altyapısında çalıştırabilmek için her yıl Microsoft’a milyarlarca Avro “ek vergi” ödüyorlar. 

Profesör Jenny, Microsoft SQL Server’ın, bağımsız bir bulut hizmet sağlayıcısı ile Microsoft Azure Bulutu üzerinde çalışmasının lisanslama maliyetlerini karşılaştırmış ve Microsoft Azure Bulutu dışında bir bulut hizmetini seçenlerden ek ücretlerin alındığını ve bu rakamın 2022 yılı için Avrupa ekonomisine 1 Milyar 10 Milyon 394 bin 489 € ek maliyet getirdiğini hesapladı. Aynı modeli, yaygın olarak kullanılan Office 365 Suite’e de uyguladığında, Microsoft Azure Bulutu dışı bulutlarda kullanım için Microsoft’a ödenen ek ücretlerin yılda 560 Milyon € daha fazla olduğunu tespit etti. Bu sonuçlar, üçüncü taraf bir bulut hizmet sağlayıcısından kullanılan yazılım lisansına göre %28 ek kazanç veya “vergi” anlamına geliyor.

Bu Microsoft “vergisi”; büyüme, yenilikçilik, daha hızlı ve daha etkili bir dijital dönüşüm yerine haksız yazılım lisans ücretlerine gitmekte ve bu haksız maliyetler büyük olasılıkla tüketicilerin daha yüksek fiyatlarla bu yazılımları almasına yol açıyor. 

Çözüm için hukuki süreçler başlıyor

CİSPE, Profesör Jenny’nin raporundan yola çıkarak, Avrupa Komisyonu’nu bu haksız, gereksiz ve tek taraflı uygulanan yazılım lisansı “vergilerine” son vermek için hızla harekete geçmesi için göreve davet ederken, konuya ilişkin açıklama yapan TELKODER Yönetim Kurulu Başkanı Halil Nadir Teberci, “TELKODER olarak uzun süredir sektörümüzde rekabetin sağlanması, üyemiz şirketlerin ülkemizin dijital dönüşümüne maksimum katkıyı sağlaması adına çalışıyoruz. Son yıllarda bulut altyapı hizmetleri alanında problemli lisans ücretleri ve bazı uygulamalar konusunda muhatabımız Microsoft’dan herhangi bir olumlu adım göremedik. İşin önemli noktalarından biri de aynı sorunların Avrupa genelinde de yaşanıyor olması ve konunun CISPE tarafından hukuki boyuta taşınmış olmasıdır. Microsoft Hizmet Sağlayıcı Lisans Sözleşmesinin (SPLA-Service Provider License Agreement) çerçevesi öncelikle müzakereye açık hale getirilmeli, sonrasında karşılıklı diyalog ortamında, veri merkezi işletmecilerinin kamuyla ilgili yükümlülükleri ve hizmet sunum yöntemleri ile uyumlulaştırılmalıdır. Microsoft’un, ülkemiz koşullarını, sözleşmelerin rekabete uygunluğunu ve sektörün sürdürebilirliği açısından elverişliliğini gözeten bir yaklaşım içinde olması bekleniyor. Ama geldiğimiz nokta pek ümit vermediği gibi ülkemiz için de ciddi bir toplumsal maliyet doğurmaya başladı. Biz de artık konuyu Avrupalı meslektaşlarımız gibi hukuki alana taşımaya hazırlanıyoruz” dedi.

Cisco’dan yapay zekalı güvenlik desteği geliyor

0

Cisco, üstün hibrit iş deneyimini desteklemek ve her konum, cihaz ve uygulamada erişimi basitleştirmek için tasarladığı yeni güvenlik çözümü Cisco Secure Access’i tanıttı. Güvenlik Duvarı, Çoklu Bulut ve Uygulama Güvenliği alanlarındaki yeni inovasyonlar Cisco’nun Güvenlik Bulutu platformu vizyonunu daha da ileri taşıyor.

Kurumsal ağ ve güvenlik alanında dünya lideri Cisco, siber güvenliği basitleştirmek ve giderek karmaşıklaşan tehdit ortamında kişilerin her yerden işlerini en iyi şekilde yapmalarına olanak sağlamak için yapay zekâ destekli Cisco Security Cloud çözümünü hayata geçiriyor. Cisco, operasyonları basitleştirerek ve etkinliği artırarak güvenlik ekiplerini destekleyecek yapay zekâ ve makine öğrenmesi alanındaki üstün teknolojili inovasyonlara yatırım yapıyor. 

Tüm uygulama ve kaynaklara her yerden güvenli bağlantı 

Günümüzün BT ortamı radikal bir şekilde değişti. Bulutun benimsenmesi hız kazandı. Uzaktan ve hibrit kullanıcılar artık çoğunluğu oluşturuyor. Çoğu kuruluş, günümüzün yüksek oranda dağıtılmış ortamını desteklemek üzere tasarlanmamış nokta ürünlerden oluşan karmaşık bir ağ kullanıyor. Kullanıcılar tutarsız erişim deneyimleri arasında gezinmek ve gün boyunca yeniden kimlik doğrulaması yapmak zorunda kalıyorlar; bu da üretkenliği sekteye uğratıyor. Cisco’nun yeni SSE çözümü Cisco Secure Access ile kullanıcılar uygulama ve kaynaklara daha hızlı ulaşabiliyor ve daha güvende oluyorlar. 

Cisco’nun Güvenlik ve İş Birliğinden Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Jeetu Patel yeni güvenlik çözümleri için şunları söyledi: “Cisco Secure Access sayesinde kullanıcının üzerindeki yükü kaldırıyoruz. Güvenli ve hibrit çalışmayı mümkün kılmak için sadece bazı uygulamalara değil, tüm uygulamalara sorunsuz erişim ile üstün bir deneyim sağlıyoruz. Ağ üzerinde sunduğumuz eşsiz görünürlük bize başka hiçbir şirketin sahip olmadığı bir avantaj sağlıyor. Güvenliğin ağ ile buluştuğu noktada Cisco’nun gerçekten de dünyanın en iyisi olduğuna inanıyoruz.” 

İşte Cisco Secure Access’in öne çıkan özellikleri  

  • Ortak Erişim Deneyimi: Son kullanıcı müdahalesi olmadan trafiği özel ve genel hedeflere akıllı ve güvenli bir şekilde yönlendirerek tüm uygulamalara ve kaynaklara erişmenin tek ve kolay bir yolunu sunar. 
  • Bulutta Yönetilen Tek Bir Konsol: Birden fazla işlevi, tüm trafiği koruyan kullanımı kolay tek bir çözümde birleştirerek güvenlik işlemlerini basitleştirir. Yöneticiler ve analistler geniş bir araç setini yönetmek yerine tek bir yere giderek tüm trafiği görebilir, tüm politikaları belirleyebilir ve güvenlik risklerini analiz edebilirler. Bu da verimlilik artışları, maliyet düşüşleri ve esnek bir BT ortamı anlamına gelir. 
  • Daha Hızlı Tespit ve Müdahale: Araştırmaları hızlandırmak için gerekli analizi sağlar ve daha fazla tehdidi tespit edip engellemek için Cisco Talos yapay zekâ odaklı tehdit zekâsı ile desteklenir. 

Apple ile iş birliği

Cisco, nerede çalışırlarsa çalışsınlar kullanıcılar için en güvenli ve en iyi kullanıcı deneyimini yaratmak amacıyla önde gelen mobil cihaz satıcılarıyla iş birliği yapıyor. Cisco, Cisco Secure Access tarafından desteklenen Zero Trust Access (ZTA) özelliklerini iOS ve macOS’ta deneyime dahil etmek için Apple ile iş birliği yaparak uygulamalara güvenli erişimi yaygınlaştırırken aynı zamanda BT için daha basit ve herkes için daha güvenli hale getirdi. 

Cisco Secure Access, müşterilerimizin küresel erişimini hızla genişletmek için Cisco Veri Merkezleri ve genel bulut sağlayıcıları ile hibrit bir Varlık Noktası (POP) yaklaşımı benimsiyor. Cisco Security Cloud’un bir parçası olarak, Cisco ThousandEyes’in yerleşik ağ görünürlüğü de dahil olmak üzere Cisco güvenlik ve ağ portföyünün geri kalanındaki yeteneklerden yararlanıyor ve üçüncü taraf satıcıların çözümleriyle kolayca entegre edilebiliyor. Cisco Secure Access, Temmuz 2023’ten itibaren sınırlı olarak piyasaya sürülecek ve Ekim 2023’te genel kullanıma sunulacak. 

Tehditlere müdahaleyi iyileştirmek için üretken yapay zekâ

Stratejik vizyonunu daha da ileriye taşıyan Cisco, Security Cloud platformundaki ilk üretken yapay zekâ yeteneklerinin ön gösterimini de yapıyor. Günümüzde çoğu kuruluş, ekipleri son derece karmaşık güvenlik politikaları belirlemeye ve sürdürmeye, ayrıca çok sayıda çözümdeki tehditleri izlemeye ve düzeltmeye zorlayan güvenlik ürünlerinden oluşan karışık bir yapıya sahip.  

  • Karmaşıklığı Azaltın: Cisco Security Cloud, güvenlik ve BT yöneticilerinin ayrıntılı güvenlik politikalarını tanımlamalarını ve bunları güvenlik altyapılarının farklı yönlerinde en iyi şekilde uygulamalarını sağlayan yapay zekâ destekli Policy Assistant’tan yararlanacak. İlk uygulama için müşteriler, daha verimli güvenlik duvarı politikaları değerlendirmek ve üretmek için Cisco’nun Yapay Zekâ Asistanı ile mantık yürütebilecekler. Policy Assistant ,müşterilerin Cisco Secure Firewall Management Center’daki mevcut kural kümelerinden yararlanarak detaylı kontrolden ödün vermeden benzersiz verimlilik sağlayacak ve bu yılın sonlarında kullanıma sunulacak. 
  • Tehditleri Hızla Tespit Edin ve Düzeltin: Cisco’nun SOC Assistant özelliği, tehditleri daha hızlı tespit etmek ve bunlara yanıt vermek için Güvenlik Operasyonları Merkezi’ni (SOC) destekleyecek. Bir olay meydana geldiğinde, asistan SOC analistine tam olarak ne olduğunu ve etkisini anlatmak için e-posta, web, uç noktalar ve ağdaki olayları uygun bir bağlam içinde değerlendirecek. Analistler daha sonra potansiyel eylemlere ilişkin kapsamlı bir bilgi tabanından yararlanarak en iyi iyileştirme yaklaşımını belirlemek için asistanla etkileşimde bulunabilecek. 
    Bu kavramı ilk olarak RSA Conference 2023 etkinliğinde paylaşan Cisco, olay özetleme özelliğinin 2023 takviminin sonunda, kalan özelliklerin ise 2024 takviminin ilk yarısında kullanıma sunulacağını açıkladı. 

Ağ güvenliği, hibrit çalışma için güçlendirildi 

Dünya artık hibrit ve kullanıcılar ofiste ve hareket halindeyken kesintisiz bağlantılı deneyimlere ihtiyaç duyuyorlar. Güvenlik çözümlerinin temeli olarak güvenlik duvarının talepleri artmaya devam ederken yeni Cisco Secure Firewall 4200 Series ile kriptografik hızlandırma, kümeleme ve modülerlik ile performans ve esneklik çıtası yükseliyor.  

İşletim sisteminin yeni 7.4 sürümünü çalıştıran Secure Firewall 4200 şu özellikleri sunuyor: 

  • Şifre çözme olmadan yapay zekâ ve makine öğrenmesi tabanlı şifreli tehdit engelleme.  
  • Her bir uygulama için eksiksiz tehdit denetimi ve politikası ile geliştirilmiş Sıfır Güven Ağ Erişimi (ZTNA).  
  • Uzak ofislerden hibrit veri merkezlerindeki uygulamalara giden trafiğe güvenlik, kontrol ve görünürlük getiren basitleştirilmiş şube yönlendirmesi.  

Cisco Secure Firewall 4200 Series cihazı, işletim sisteminin 7.4 sürümünü destekleyecek ve Eylül 2023’te piyasaya sunulacak. 7.4 işletim sistemi, Secure Firewall cihaz ailesinin geri kalanı için Aralık 2023’te piyasada olacak.  Cisco, kısa süre önce gerçekleşen Valtix satın almasının ardından Cisco Multicloud Defense‘i de duyurdu. Multicloud Defense, geleneksel güvenlik duvarı konseptini hizmet odaklı, çok bulutlu bir dünyaya genişletiyor. SecOps ekipleri artık AWS, GCP, Azure ve OCI genelinde güvenliği tek bir ilkeyle, gerçek zamanlı olarak, tek bir SaaS platformundan yönetebilecek. Buna ek olarak, ekipler herhangi bir bulut ortamı için güvenliği hızla oluşturarak daha fazla güvenlik ve verimlilik elde edebilecekler. Cisco Multicloud Defense kullanıma sunuldu.  

  

Starlink’in kapsama alanı genişliyor

Moğolistan, Elon Musk‘ın SpaceX‘inin uydu internet ağını bölgeye genişletmesi için gereken iki lisansı onayladı.

Ülkenin İletişim Düzenleme Komisyonu tarafından onaylanan SpaceX‘in Starlink hizmeti, “milyonlarca” internet kullanıcısına düşük yörüngeli uydu internet hizmeti sağlamak için Moğolistan’da kullanıma sunulacak.

Hindistan Starlink

Haber, uzak bölgelerde internet erişimini genişletmek ve yeni teknolojilerin alımını hızlandırmaya çalıştığı için Moğolistan’ın Vision 50 dijitalleştirme yaklaşımının bir parçası olarak geliyor.

Moğolistan, teknolojiyi yakalamakta kararlı

Dünya Bankası’na göre, Moğolların %84’ü 2021’de internete bağlıydı ve 2011’deki %12’den sonra oldukça önemli bir artış.

Hükümetin Vision 50 web sitesi misyonu açıklıyor; “2050 yılına kadar Moğolistan, sosyal gelişimi, ekonomik büyümesi ve vatandaşlarının yaşam kalitesi açısından önde gelen bir Asya ülkesi olacak.”

Starlink şu anda bildirilen 1,5 milyon müşteriye internet erişimi sağlayan 3.500 düşük yörüngeli uydudan oluşan bir ağa sahip.

Moğolistan’ın dijital kalkınma ve iletişim bakanı Uchral Nyam-Osor, “Bir fiber optik kablo ağı zaten Moğolistan genelinde yüksek hızlı internete geniş kapsamlı erişim sağlıyor, ancak bu teknoloji ulaşılması zor alanlara daha fazla erişim sağlayacak.” dedi. “Geniş ülkemizde yaşayan ve çalışan çobanlar, çiftçiler, işletmeler ve madenciler, hayatlarını iyileştirmek için dünyanın her yerinden bilgilere erişebilecek ve bunları kullanabilecekler.”

SpaceX ve Moğolistan arasındaki işbirliği ilk olarak Haziran ayında Musk ve Başbakan Oyun-Erdene Luvsannamsrai arasındaki sanal bir toplantıda ortaya kondu. Bu çağrıda ikili, sadece bölgede Starlink‘in kurulmasından değil, aynı zamanda Musk’ın teknolojisini ve Moğolistan’ın nadir toprak minerallerinin bolluğunu kullanarak elektrikli araçların piyasaya sürmesinden de bahsetti.

Twitter içerik oluşturuculara para kazandırmaya başladı

0

Twitter CEO’su Elon Musk, 10 Haziran 2023 tarihinde attığı bir tweetle Twitter’ın bazı kullanıcılara ödemeler yapacağını duyurdu. İlk ödeme grubu için ayrılan para miktarının ise 5 milyon dolar olacağını söyledi. Bir ayı aşkın bir sürenin sonunda beklenen haber geldi. Twitter an itibariyle bazı kullanıcılarına ödeme yapmaya başladı.

Twitter, ödemelere başladı! Peki kimler faydalandı?

Twitter’ın içerik oluşturucular için reklam geliri paylaşım programı resmen başladı ve bildirilenlere göre şimdiden uygun Blue abonelerine ödeme yapmaya başlandı. Bazı yüksek profilli kullanıcılar bugün, gelen para yatırma işlemleriyle ilgili bildirimler aldıklarını bildirdi. Öyle ki bir kullanıcı, bu ödemeyi Twitter’da paylaşarak neredeyse 25 bin dolar kazandığını duyurdu. Elon Musk da gönderinin altına “tebrikler” yazdı.

Bu miktardaki paralar, uygun kullanıcıların içeriklerine verilen yanıtlardaki reklamlara dayalıdır. Program, reklamları yönlendiren popüler içeriğe katkıda bulunan içerik oluşturucuları teşvik etmeyi amaçlıyor. Yeni Blue aboneliklerini artırırken Twitter’ın para kazanmasına yardımcı olan hesapları ödüllendiriyor. Twitter yardım makalesinde program hakkında, “Bu, içerik oluşturucuların gönderilerine verilen yanıtlardaki reklam gelirinden pay alabilecekleri anlamına geliyor.” ifadeleri yer alıyor.

Twitter ayrıca projeyi, “Bu, insanların doğrudan Twitter’dan hayatlarını kazanmalarına yardımcı olma çabamızın bir parçası.” olarak nitelendiriyor. Ancak Twitter’dan para almak için gereken şart çıtası biraz yüksek. Gelir paylaşım sistemi, son üç ayın her birinde en az beş milyon gönderi gösterimi olan Twitter Blue veya “Onaylı Kuruluşlar” aboneleri için geçerli.

Twitter, kullanıcılarına ödeme yapmaya başlıyor!

Twitter, kullanıcılarına ödeme yapmaya başlıyor

Bu şartları sağlayanların ek olarak bir insan incelemesinden geçmeleri ve şirketin İçerik Oluşturucu Abonelikleri politikalarına uymaları da gerekiyor. Twitter daha sonra uygun kullanıcılara bir Stripe hesabı kullanarak ödemeyi yapıyor. Şirket, yakında hesap ayarlarında Para Kazanma altında bulunan bir başvuru sürecini başlatacağını söylüyor.

Hareket, Twitter’ı içerik oluşturucular için daha çekici bir platform haline getirmeyi amaçlıyor. Programın, Meta’nın ilk beş gününde 100 milyondan fazla kullanıcıya ulaşan ve ilgi görmesi uzun sürmeyen Twitter rakibi Threads’i piyasaya sürmesinden yaklaşık bir hafta sonra gelmesi bir tesadüf olmayabilir.

Google’dan yapay zeka destekli not tutma aracı: NotebookLM

0

Google’ın bu yılki geliştirici konferansında başlattığı yapay zeka destekli not alma aracı Project Tailwind yeniden markalaşıyor. Artık NotebookLM olarak biliniyor ve bir Google blog gönderisine göre bugün “ABD’deki küçük bir kullanıcı grubuna” açılıyor. Ama yine de tüm bu değişikliklere rağmen ürün değişmedi; Google, kullanıcıların hâlâ kendi kişisel yapay zekalarıyla verileri, notları ve diğer birçok şeyi anlamlandırmalarına yardımcı olabiliyor.

NotebookLM‘nin özü aslında Google Dokümanlar‘da başlıyor gibi görünüyor. Uygulamaya eriştiğinizde, bir dizi belge seçebilecek ve ardından onlar hakkında sorular sormak ve hatta yeni belgeler oluşturmak için NotebookLM‘yi kullanabileceksiniz.

Google, uzun bir belgeyi otomatik olarak özetlemek veya bir video taslağını komut dosyasına dönüştürmek gibi NotebookLM‘de yapabileceğiniz şeyler için birkaç fikir sunuyor. Google‘ın örnekleri, öncelikle öğrencilere yönelik görünüyor: Haftalık ders notlarınızın bir özetini isteyebilirsiniz veya NotebookLM‘den bu yıl Peloponnesos Savaşı hakkında öğrendiğiniz her şeyi size anlatmasını isteyebilirsiniz.

Bunlar, hemen hemen her yapay zeka ürününde duyacağınız türden özellikler, ancak Google, temel modeli yalnızca sizin eklediğiniz bilgilerle sınırlayarak, hem modelin yanıtlarını iyileştirebileceğini hem de eğilimini hafifletebileceğini umuyor. NotebookLM‘de ayrıca, otomatik olarak oluşturulan yanıtların doğruluğunu hızlı bir şekilde kontrol etmeyi kolaylaştırması gereken yerleşik alıntılar var. 

Ancak Google, NotebookLM‘nin hala halüsinasyon görebileceği ve modelin her zaman doğru yapmayacağı konusunda uyarıda bulunuyor. Ayrıca, elbette, sağladığınız bilgilere de bağlı. Yani sınıfta Peloponnesos Savaşı için yanlış tarihler yazdıysanız, size yardımcı olamaz.

Google, NotebookLM modelinin yalnızca yüklemeyi seçtiğiniz belgelere erişimi olduğunu ve verilerinizin başkaları tarafından kullanılamayacağını ve yeni yapay zeka modellerini eğitmek için kullanılmadığını söylüyor. Bu, böyle bir ürünün en zor kısımlarından biri: Google, bazı kullanışlı ve faydalı özellikler karşılığında kullanıcılardan özel bilgilerini bir AI modeline vermelerini istiyor ve bilgi daha hassas hale geldikçe bu değiş tokuş daha karmaşık hale geliyor.

NotebookLM‘ye hâlâ yalnızca Google Labs‘teki bir bekleme listesi aracılığıyla erişilebiliyor ve giriş niteliğindeki blog gönderisi, ürünün henüz emekleme aşamasında olduğunu birkaç kez tekrarlıyor. Ancak, NotebookLM‘nin de Google Drive‘ın uzun vadeli geleceği gibi görünmesine şaşırmayın.

Google Play, uygulamalarda NFT’lere izin verecek

Google Play, bugün politikada büyük bir değişiklik olduğunu duyurdu ve geliştiricilerin NFT’ler gibi dijital varlıkları mağazadaki uygulamalarına ve oyunlarına dahil etmelerine olanak tanıdı.

Tokenize edilmiş varlıkları satın alma, satma veya kazanma olanağı sunmaya karar veren şirketlerin, Play Console’da uygulamada blok zinciri tabanlı öğeler olduğunu açıkça belirtmeleri gerekecek.

Google Play‘in Grup Ürün Müdürü Joseph Mills, CoinDesk ile paylaşılan bir blog gönderisinde, bunun ortakların “kullanıcıya ait içeriğe sahip geleneksel oyunları” yeniden tasarlamasına ve “benzersiz NFT ödülleri aracılığıyla kullanıcı sadakatini” artırmasına olanak tanıyacağını yazdı.

Avatar NFT‘leriyle muazzam bir başarı elde eden Reddit, yeni politika üzerinde Google ile birlikte çalışan ortaklardan biriydi. Reddit‘in kıdemli mühendislik müdürü Matt Williamson, gönderide güncellenmiş yönergelerin “kullanıcı güvenini ve blok zinciri teknolojisinin sorumlu kullanımını teşvik eden eşit bir oyun alanı yaratmayı hedeflediğini” söyledi.

Mills‘in gönderisi, kullanıcı güveninin önemini vurguladı ve “jetonlanmış varlıkların ek bir kullanıcı koruması olarak daha zenginleştirilmiş, sürükleyici deneyimler oluşturması amaçlanırken, geliştiriciler oyun veya ticaret faaliyetlerinden elde edilen herhangi bir potansiyel kazancı teşvik edemez veya göz kamçılığa uğratamaz.”

Bu, Google Play‘in Gerçek Paralı Kumar, Oyunlar ve Yarışmalar politikasını koruyor. Aslında bu, kumar uygunluk şartlarını karşılamayan uygulamaların, NFT kazanma şansı için “yağma kutusu” gibi bir oyun içi öğe satın almayı teşvik edemeyeceği anlamına geliyor.

Daha önce, Google‘ın blok zinciri tabanlı uygulamalarla ilgili politikası, “Bitcoin Blast” gibi oyunların 2021’de net bir açıklama yapılmadan Play Store‘dan atılmasıyla bir “kara kutu” olarak nitelendiriliyordu. 2018’de mağaza, yeni yönergelerle değişmeyecek bir kural olan kripto madenciliği uygulamalarını yasakladı.

NFT ticareti

Genel olarak, şirket son zamanlarda Web3’e yönelik tutumda bir değişimin sinyalini verdi ve merkezi olmayan veri depolama için bir uygulama olan ArDrive Mobile’ın 2022’de mağazada görünmesine ve Axie Infinity: Origins’in belirli Google Play pazarlarında listelenmesine izin verdi. Buna paralel olarak Google Cloud, Nisan 2023’te Web3 geliştiricilerinin girişimlerini hızlandırmalarına yardımcı olmak için bir girişim duyurdu.

Google Play’den bir sözcü CoinDesk’e, kullanıcıların ilk bir geliştirici grubuyla çalışırken yeni deneyimlerin ilk testlerini yaz sonunda görebileceklerini ve yeni politikanın bu yıl içinde tam olarak kullanıma sunulacağını söyledi.

Belediyelerde kimlik doğrulama işlemleri başladı

0

Belediyeler, kentsel dönüşüm anlaşma ve tapu devir hizmetleri, evlendirme işlemleri ile tüm ilk başvuru süreçleri ve sözleşme işlemlerinde dublör kullanımını engellemek amacıyla KVK uyumlu parmak izi kimlik doğrulama sistemine geçiyor. EGA tarafından üretilen Türkiye’nin ilk onaylı mobil kimlik doğrulama cihazı biOnay, çipli kimlik kartı kullanımıyla parmak izi doğrulamasını sağlayarak belediyelerde olası sahtecilik işlemlerinin önüne geçilmesini sağlayacak.

Belediyelerde, vatandaşlarla yapılan anlaşmalar ve tapu devir süreçleri kameralarla kayıt altına alınarak gerçekleştirilirken; süreçlerin dijitalleşmesi, kimlik kontrollerinin delillendirilmesi ve kötü niyetli kişilerin yaşlı anne babalarının ya da ikiz kardeşlerin yerine işlem yapmasının önüne geçilerek vatandaşların haklarının korunması amaçlanıyor.


 
Yine belediyelerin temel işlerinden olan evlendirme işlemlerinde nikah için başvuru yapan çiftlerin kimlik kontrolleri biOnay sistemleri ile biyometrik olarak kimlik doğrulanarak yapılıyor ve rıza dışı işlem yapmak isteyenlerin önüne geçiliyor.
 
Bu kapsamda uygulama ilk olarak Konya’nın Meram İlçe Belediyesi’nde başladı. Uygulama, Türkiye’deki diğer belediyelerde de devam edecek. Meram Belediyesi’nin tüm süreçlerin başlatıldığı Bizim Meram Ofisi’nde de devreye alınan sistemle vatandaşlar yeni kimlik kartlarıyla ister parmak izi ister PIN kodu girerek işlemlerini gerçekleştirebiliyor.
 
Belediyelerde kart erişim cihazının (KEC) kullanılmasının pek çok avantajı bulunuyor. Kimlik uygulaması sayesinde kağıt israfına son veriliyor. KEC ile yasal ispat yapıldığı için kağıt imzalatmaya, kağıt israfına ve fiziksel arşive gerek kalmıyor.

Kimlik sahteciliği son bulacak

EGA iştiraki olan biOnay’ın Kurucu Ortağı Ümit Yaşar Usta, “Belediyeler başvuru ve anlaşma süreçlerinde kişiye ‘gözle’ kimlik kontrolü yapsa ve teslim tutanağı imzalatsa da art niyetli girişimlerle karşılaşılabiliyordu. Artık yeni bir dönem başlıyor. biOnay cihazları belediyelerin vatandaş başvuru masaları tarafından kullanılmaya başlanıyor. Kanunen yasal geçerli, KVK uyumlu parmak izi kimlik doğrulama sayesinde hem iş süreçleri delillendirilmiş bir şekilde dijitalleşecek hem de kötü niyetli kişilerin haksız kazancına son verilecek” dedi.
 

Akkuyu Nükleer Santraline simülatör getirildi

0

Türkiye’nin ilk nükleer güç santrali olan Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) sahasına, güç ve kontrol ünitelerinin bire bir kopyası olan tam ölçekli simülatör (TÖS) getirildi. Bu eğitim ekipmanı ile santral işletmeye alınmadan önce güç ünitelerinde çalışacak personele uygulamalı bir eğitim verilmiş olacak. Bu eğitimi tamamlayanlar yetkinlik belgesine sahip olacak. 

Tam ölçekli simülatör, Akkuyu NGS’nin reaktörlerinin güç kaynağı ve kontrol sistemlerinin dijital ikizi olan yazılım ve donanım kompleksini içeriyor. Güç üniteleri proje dokümantasyonuna uygun olarak oluşturulan ekipman, santralin tüm çalışma modlarının gerçek zamanlı simülasyonunu sağlayan karmaşık matematiksel bir modele dayanıyor. Tüm cihazlar, anahtarlar ve kontrol kumanda panelleri kompozisyon, konum, boyut, şekil ve renk bakımından Akkuyu NGS’nin güç ünitesi ekipmanıyla bire bir aynı olarak tasarlandı. Ekranlarda ve göstergelerde görüntülenen bilgiler de operatörlere gerçek güç ünitesindekilerle aynı biçim ve değerlerde gösteriliyor. 

Nükleer santrallerin güvenliği alanındaki uluslararası gerekliliklere uygun olarak nükleer yakıt direkt reaktöre yüklemeden önce uzmanlar tarafından Akkuyu NGS güç ünitelerinin tam ölçekli simülatör üzerinde eğitimi de dahil olmak üzere bir dizi hazırlık faaliyetleri gerçekleştirilmesi gerekiyor. Tam ölçekli simülatör de bu kapsamda tüm çalışma senaryolarını öğrenmeye ve operasyonel personelin yeterliliğini geliştirmeye olanak sağlayacak. Eğitilmiş personel, ileride Akkuyu NGS’nin gerçek güç ünitelerinde çalışmaya başlayacak. 

Tam ölçekli simülatöre ait ekipmanlar çok yakında Akkuyu NGS Eğitim ve Uygulama Merkezi’ne kurulacak. Kurulumun ardından ise personelin eğitimi için gerekli işlemler başlatılacak. 

AKKUYU NÜKLEER A.Ş Genel Müdürü Anastasia Zoteeva, konuya ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Akkuyu NGS projesi, dünyanın en güvenilir projelerinden biridir. Santralin güç üniteleri, en modern ve en yüksek teknolojiye sahip VVER-1200 teknolojisi ile donatılmıştır. Bir nükleer santralin istikrarlı bir şekilde çalışmasının önemli diğer bir bileşeni de, bizim de önceliğimiz olan eğitimli ve deneyimli yüksek vasıflı personeldir. Tam ölçekli simülatör, Akkuyu NGS güç ünitelerinin tüm proje çalışma modlarını öğrenecek personelin eğitilmesine olanak sağlayacaktır. Uygulamalı eğitim, nükleer santral işletmeye alınmadan önce personelin mümkün olduğunca gerçek koşullara yakın şekilde ve her tür durumda faaliyetlerini otomatik şekilde yapmasını sağlayacaktır.” 

Mars’ta organik madde kanıtı bulundu. Mars’ta yaşam mümkün mü?

Perseverance RoverMars‘taki Jezero Krateri‘nde organik bileşiklerin kanıtlarını buldu. Bu, Mars‘ın bir zamanlar hayata ev sahipliği yaptığını kesin olarak kanıtlamasa da sonuçlar, Dünya’nın komşusu üzerindeki “yaşam için temel yapı taşları” için şaşırtıcı derecede karmaşık organik koşullara işaret ediyor. Çalışma Nature’da detaylı olarak yayınlandı.

Jezero Krateri‘ni ilk keşfeden Perseverance Rover, bölgeyi Şubat 2021’den beri araştırıyor. Araştırmacılar, havzanın bir zamanlar içine akan bir nehrin deltası da dahil olmak üzere eski bir göl barındırdığına inanıyor. Mars‘ta kalan yaşam belirtilerini ortaya çıkarma olasılığı en yüksek bölgelerden biri.

Jezero Krateri‘nde gözlenenler gibi organik moleküller, karbon ve genellikle hidrojen atomları içeriyor. Abiolojik olarak da gelişebilmelerine rağmen, Dünya’da bildiğimiz şekliyle yaşamın temel bileşenleri. Londra Doğa Tarihi Müzesi’nde doktora sonrası araştırmacı olan makalenin ortak yazarı Joseph Razzell Hollis, Newsweek‘e, “Astrobiyologlar için heyecan verici bir ipucu, çünkü genellikle yaşamın yapı taşları olarak görülüyorlar” dedi. “Önemli olarak, bildiğimiz yaşamla ilgili olmayan süreçler tarafından yaratılabilirler ve bu nedenle organik moleküller, biyolojik olmayan süreçlerle açıklanamayan yeterli ekstra kanıt olmadan kendi başlarına yaşamın kanıtı değildir.”

Gezici, kaya yüzeylerindeki organik molekülleri ve mineralleri haritalayan bir alet kullanarak bileşikleri gözlemledi. Önemli bir şekilde, krater zemininde gözlemlediği on hedefin hepsinde organik maddeler buldu. Londra merkezli bir astrobiyolog olan Joseph Razzell HollisGizmodo’ya “Sonuçlarımız, Kızıl Gezegen‘in bir zamanlar organik madde, esas olarak karbon ve hidrojenden oluşan bileşikler açısından zengin olduğu ve bu organik maddenin bir kısmının milyarlarca yıl sonra hala tespit edilebileceği yönünde Mars’a yapılan önceki robotik misyonların gözlemlerini destekliyor.” dedi. “Her tespit, her gözlem, bizi Mars’ın tarihini ve geçmişte yaşamı destekleyip destekleyemeyeceğini anlamaya daha da yaklaştıran biraz daha fazla bilgi veriyor.”

Artık araştırmacılar molekülleri gözlemledikleri için, kökenleri hakkında daha fazla sonuç çıkarmak için Earthbound laboratuvarlarında onlara daha iyi bakmaları gerekecek. Yazarlar, “Bu numuneler karasal laboratuvarlara iade edilirse, numuneleri incelemek için daha yüksek uzamsal çözünürlük ve çok daha fazla özgüllük ve hassasiyet dahil olmak üzere daha çeşitli araçlar kullanılabilir” diye yazdı. En azından 2020’lerin sonlarına kadar Dünya’dan fırlatılması beklenmeyen Mars Sample Return (MSR) görevini beklemeleri gerekecek. Yine de yolculuk beklemeye değmeli. “Şimdiye kadar, Dünya üzerinde inceleyebildiğimiz tek Mars kayaları göktaşlarıydı. Razzell Hollis, dikkatle saklanan ve kontaminasyondan korunan bozulmamış Mars kayalarını elimize almak, gezegen bilimi için paha biçilmez olacak” dedi.

.