Apple, yavaşlatılmış iPhone sahiplerine 500 milyon dolar tazminat ödeyecek

0

Apple, “tarihteki en büyük tüketici dolandırıcılıklarından biri” olarak nitelendirdiği bir dava sonucunda, milyonlarca yavaşlatılmış iPhone sahibine yaklaşık 65 dolar ödeyecek. Bu ödeme, toplamda 500 milyon doları bulacak ve şirketin iddialı pil sorunlarını çözmek amacıyla iPhone’ları kasıtlı olarak yavaşlattığı suçlamalarını sona erecek.

Davada yer alan telefonlar, 21 Aralık 2017’den önce iOS 10.2.1 veya daha yeni bir işletim sistemini kullanan iPhone 6, 6 Plus, 6s, 6s Plus ve SE modellerini, ayrıca bu tarihten önce iOS 11.2 veya daha yeni bir işletim sistemini kullanan iPhone 7 ve 7 Plus modellerini içeriyor.

2018 yılında başlatılan davada, açıklanamayan iPhone kapanmalarının 2015 yılında başladığı ve 2016’nın sonbaharında artış gösterdiği belirtildi. Tüketiciler, telefonlarının bataryaları %30’un üzerinde şarj göstermesine rağmen cihazların kapanmasından şikayet ettiler.

Davanın temel iddiası, cihazların donanımları, işletim sistemlerinin sürekli artan talepleri ile uyumsuzluğunun, özellikle batarya ve işlemci yongaları gibi bileşenlerin karşılıklı etkileşiminden kaynaklandığı yönündede. Apple, bu sorunu yazılım güncellemeleriyle çözmeye çalıştı; ancak güncellemeler yalnızca cihaz performansını düşürerek kapanma sayısını azalttı.

Bazı gözlemciler, Apple’ın eski cihazlara uzun vadeli destek verme politikasının, davanın arkasındaki motivasyonları etkileyebileceğini düşünüyor. Mark Frauenfelder, New York Times’ın bir haberi üzerinden, bu iPhone sorunlarını on yıl önce öngörmüştü. “Cupertino tarzı” tasarım tercihleri, gizli garantiler ve sofistike tasarımın kesiştiği noktada, acımasız bir başarısızlık senaryosu ortaya çıktı olarak yorumladı

Apple’ın ödeme yapmayı kabul etmesi, şirketin kullanıcı deneyimi konusundaki hassasiyetini gösteriyor ve tüketici memnuniyetini ne durumda olur bilemeyiz.

Apple Pay neden Türkiye’de yok?

1

Apple Pay teknoloji dünyasının en popüler ödeme araçları arasında yer alıyor. Peki Apple Pay neden Türkiye’de yok?

Teknoloji devi, özellikli Tayvan ve 2022’nin ortalarında ABD’de piyasaya çıktı. Daha sonra Avustralya’da kullanıma sunuldu. Bu bölgelerde olduğu gibi İngiltere’deki perakendeciler NFC, ekstra donanım satın almak zorunda kalmadan ödeme alabilecek. Apple Pay, temassız banka veya kredi kartları ve diğer dijital cüzdanları tercih eden müşteriler için daha avantajlı. Müşteriler temassız ödeme seçeneklerine sahip oluyor.

Şirketin Cupertino’daki ödeme sistemi, bu özelliği ziyaretçi merkezinde test etmeden önce 2022’nin başlarında duyurmuştu. Dokundur ve Öde lansmanının ardından PayPal, Venmo ve Square dahil Big-name fintech hizmetleri bu özellik için destek başlattı.

Apple Pay Türkiye’ye gelecek mi?

Apple, Birleşik Krallık’ta ticari müşterilerinin şirketin Tap to Pay teknolojisini kullanmasına izin verdi. Bu alandaki ilk ödeme platformlar arasında yer alıyor. Adyen, Dojo, myPOS, Stripe, SumUp, Viva Wallet, Worldline ve Zettle by PayPal bu listede yer alacak. Apple, onlar için belirli bir kullanıma sunma tarihinden bahsetmedi. Yalnızca Dokundur ve Öde desteğinin müşteriler için “yakında” olacağını söyledi. Özelliğin kullanıma sunulduğunu duyurmanın yanı sıra şirket, önümüzdeki haftalarda Birleşik Krallık’taki perakende mağazalarında da Tap and Pay’in kullanılabileceğini duyurdu. Bu, Birleşik Krallık müşterileri için iPhone’unuza bir kart veya başka bir telefon takarak satın alma işlemleri için kolayca ödeme yapabilecekleri anlamına geliyor.

Tüm bunlara rağmen Apple Pay halen Türkiye’de kullanılamıyor. Bunların başında ülkemizde henüz hiçbir banka ile Apple Pay arasında anlaşma olmaması geliyor. Bu, Türk kullanıcılar tarafından oldukça merak ediliyor. Android sistemli birçok telefon ile halihazırda kullanılabilen temassız ödeme özelliği iPhone ve Apple Watch’lar ile de normalde kullanılabiliyor. Yani aslında bu sürecin teknolojik değil, ticari anlaşmazlıklar nedeniyle tıkandığını söyleyebiliriz.

Apple Pay’ı ülkemizde kullanabilmenin bazı aracı yöntemleri var. Örneğin PayPal gibi uluslararası bir kuruluş olan Wise ile üyelik oluşturup çeşitli adımları ayarlayıp Türkiye’de iPhone’unuz ile ödeme yapabiliyorsunuz. Öncelikle bunun için Wise anasayfasından kendinize İngiltere üzerinden bir hesap oluşturun. Bu işlem öncesinde iPhone bölgenizi İngiltere yapmayı unutmayın. Sonrasında fiziki kart satın almanız gerekiyor. Bununla birlikte kimlik doğrulamasının mutlaka yapılması gerekiyor. Ayrıca kart hazır olduktan sonra sanal kart oluşturmanız gerekiyor.

Cashback ne demek?

Cashback ifadesi online alışverişte karşımıza çok fazla çıkan bir kavram. Peki Cashback ne demek ve nasıl veriliyor?

Geri ödemeli kredi kartı, diğer kredi kartlarıyla aynı şekilde çalışıyor. Ancak kart sahibinin kartı kullanarak her satın alma işleminde veya fatura ödemesinde bir miktar para kazanma imkanı sağlıyor.

Nakit para iadesi, bir kart sahibinin harcadığı tutarı belirli bir yüzdenin geri iadesi şeklinde tanımlanıyor. 19. yüzyılın başlarında perakendeciler, tüketicilerin ürün için tutar ödeyip kredi almalarına olanak tanıyan indirimleri başlattı. Tüketiciler genellikle indirim talebinde bulunmak ve kediyi almak için haftalarca veya aylarca beklemek zorunda kalıyordu. Bugün, geri ödeme kartları, her ekstre döngüsünün sonunda çeşitli satın alımlarda para kazanmanıza olanak tanıyor.

Nakit ödülleriniz daha sonra ekstre kredisi olarak kullanılabiliyor. Banka hesabınıza yatırılabiliyor veya birkaç başka seçenek olabiliyor.

Cashback kartına bağlı olarak, uygun satın alımlarınızda sabit bir oran veya kademeli bir geri ödeme oranı kazanabilirsiniz. Sabit oranlı bir geri ödeme kartı, genellikle tüm satın alımlarınızda size tek bir oran veriyor.

Cashback nasıl veriliyor?

Ödül puanları, özellikle seyahat için kullanıyorsunuz nakitten daha faydalı olabiliyor. Ancak her program farklı işliyor. Ekstre kredisi, çek veya doğrudan banka hesabınıza yatırılan fonlar arıyorsanız, nakit yine de uygun seçenek olarak görünüyor. Bazı kartlar, hediye kartlarını nakit geri ödeme ödüllerinizle popüler restoranlarda ve perakendecilerde kullanmanıza olanak tanıyor. Aylık kredi kartı ekstreniz genellikle son 30 gün içinde ne kadar geri ödeme kazandığınızı ve size nelerin verildiğini gösteriyor.

Geri ödeme programlarına sahip kredi kartları, kart sahiplerini belirli kategorilere para harcamaya teşvik ediyor. Kart veren kuruluşlar ücretlerden ve faiz ödemelerinden para kazanıyor. Kart sahiplerinin her ay düzenli olarak kartlarına harcaması kendi çıkarlarına işliyor. Harcamalarınızın karşılığını almak isteyen bir tüketici olarak, alışverişiniz için nakit geri kazanacağınızı bilmek tüketim isteğini artırıyor. Nakit geri kazanma fırsatı, kart sahiplerini normalde yapacaklarından daha fazla harcama yapmaya da teşvik edebiliyor. Harcamalarınızı bir geri ödeme kartıyla yönetmeniz önemli. Böylece ekstre döngünüzün sonuna kadar ödeyemeyeceğiniz büyük bir bakiye biriktirmezsiniz.

Vivo V29 5G tanıtıldı: işte yeni akıllı telefonun teknik özellikleri ve detayları

0

Çin merkezli akıllı telefon üreticisi Vivo, akıllı telefon pazarına iddialı bir giriş yapmaya hazırlanıyor. Şirket, son teknolojiye sahip Vivo V29 5G modelini resmi olarak duyurdu. Bu yeni akıllı telefon, teknik özellikleri ve cazip fiyatıyla dikkat çekiyor.

Göz alıcı ekran ve güçlü işlemci

Vivo V29 5G, kullanıcıları büyüleyen 6.78 inç boyutundaki 10-bit AMOLED ekranıyla öne çıkıyor. Full HD+ çözünürlük (1.260 x 2.800), 120 Hz yenileme hızı ve HDR10+ desteği gibi özellikleriyle kullanıcıları etkisi altına alıyor. Bu etkileyici ekran, Qualcomm’un güçlü Snapdragon 778G+ platformuyla güçlendirilmiş durumda. Telefon, 8GB veya 12GB RAM seçenekleriyle sunuluyor, böylece hızlı ve sorunsuz bir çoklu görev deneyimi sağlıyor.

Profesyonel fotoğrafçılık deneyimi

Vivo V29 5G, fotoğraf tutkunları için mükemmel bir seçenek sunuyor. Arka kısımda bulunan 50MP birincil kamera (f/1.9 diyafram açıklığı, PDAF, OIS destekli) ve 8MP ultra geniş açı sensörü (f/2.2 diyafram açıklığı), benzersiz anları yakalamak için gereken araçları sunuyor. Ayrıca, 50MP ön kamera (f/2.0 diyafram açıklığı, 22mm odak uzaklığı) ile yaratıcı selfie çekimleri ve görüntülü konuşmalar için üstün bir deneyim sunuyor.

Dayanıklı pil ve hızlı şarj teknolojisi

Günlük kullanımın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde tasarlanan Vivo V29 5G, 4.600mAh pil kapasitesiyle uzun süreli kullanım sağlıyor. Ayrıca, 80W hızlı şarj desteği sayesinde pilinizi hızla doldurabilirsiniz, böylece kesintisiz bir deneyimin tadını çıkarabilirsiniz.

Güvenli ve hızlı bağlantı

Vivo V29 5G, güvenli ve hızlı bağlantı deneyimi sunmak için tasarlanmıştır. IP68 sertifikası ile su ve toza karşı dayanıklılık sağlayan telefon, 5G desteği, USB Type-C ve Bluetooth 5.2 gibi güncel bağlantı seçeneklerini kullanıcılarına sunuyor. Ekran altı parmak izi sensörü ise kullanıcı verilerini güvende tutmayı amaçlıyor.

Fiyat ve kullanılabilirlik

Vivo V29 5G, mavi ve siyah renk seçenekleriyle sunulacak. Fiyatlandırma ve kullanılabilirlik detayları bölgeye göre değişebilir. Şirket, fiyat konusunda net bilgi vermemekle birlikte, Vivo V29 Lite modelinin ülkemizdeki başlangıç fiyatının 15.999 TL olabileciği belirtiyor.

Sonuç olarak, Vivo V29 5G, göz alıcı tasarımı, güçlü donanımı ve rekabetçi fiyatıyla akıllı telefon tutkunlarının dikkatini çekecek gibi görünüyor. Kullanıcılar, bu yeni cihazın sunduğu özelliklerle, üstün bir akıllı telefon deneyiminin tadını çıkarabilirsiniz.

QR kod açılımı nedir?

QR kod kullanımı bankacılıktan restoranlara kadar birçok alanda hayatımıza girdi. Peki QR kod açılımı nedir?

Pandeminin getirdiği pek çok değişiklik arasında dijital verilerin grafiksel temsilleri olan QR kodlarının yaygın kullanımı yer alıyor. QR kodları,  restoran menülerini paylaşmak, e-posta listesine kaydolmak, tıbbi ve profesyonel randevuları kontrol etmek kullanılıyor. Bununla birlikte insanların nesnelerle temasını engellemesi en önemli avantajı diyebiliriz.

İngilizce Quick Response kelimelerinin baş harflerinden oluşan QR kodlar, bir nevi bilgi noktası görevi görüyor.

QR kodları, kasiyerlerin ödeme bilgisayarının hangi ürünlerin satın alındığını bilmesini sağlıyor. Bunun için kızılötesi tarayıcılarla taradığı ürün ambalajı üzerindeki barkodların yakın akrabası diyebiliriz. Barkodlar, bilgileri bir eksen boyunca yatay olarak depoluyor. QR kodları, bilgileri hem dikey hem de yatay eksenlerde depoluyor. Bu da önemli ölçüde daha fazla veri tutmalarına olanak tanıyor. Ekstra veri miktarı, QR kodlarını çok yönlü yapan şeyler arasında yer alıyor.

Quick Respons

Barkodlar alfasayısal verileri çeşitli genişliklerde bir dizi siyah beyaz çizgi olarak kodluyor. Mağazada barkodlar, bir ürünün kimliğini belirten sayı dizisini kaydediyor. Ayrıca kritik olarak, barkodlarda depolanan veriler gereksiz. Barkodun bir kısmı yok edilmiş veya gizlenmiş olsa bile bir cihazın ürün kimliğini okuması yine de mümkün. QR kodları ise akıllı telefonunuzda bulunanlar gibi bir kamera kullanılarak taranacak şekilde tasarlanmış. Quick Respons kodu tarama, Android ve iOS için birçok kamera uygulamasında yerleşik bulunuyor. QR kodları çoğunlukla web bağlantılarını depolamak için kullanılıyor. Ancak metin veya resimler gibi rasgele verileri depolayabiliyor.

Bir QR kodunu taradığınızda, telefonunuzun kamerasındaki QR okuyucu kodu çözüyor. Ortaya çıkan bilgi telefonunuzda bir eylemi tetikliyor. Bununla birlikte QR kodu bir URL’ye sahipse, telefonunuz sizi URL’e yönlendiriyor.

QR kodları birkaç bölümden oluşuyor. Bunlar; veriler, konum işaretleri, sessiz bölge ve isteğe bağlı logolar. Bir QR kodundaki veriler, kare bir ızgaradaki bir dizi nokta görevi görüyor. İkili kodda her nokta bir ve her boşluk sıfırı temsil ediyor. URL’ler dahil olmak üzere sayı, harf veya her ikisini kodluyor. Bu ızgara en küçüğünde 21 satıra 21 sütun ve en büyüğünde 177 satıra 177 sütundur. Çoğu durumda, QR kodları beyaz bir arka plan üzerinde siyah kareler kullanıyor. Bununla birlikte noktaların ayırt edilmesini kolaylaştırıyor.

Konum işaretçileri, bir QR kodunun sol üst, sağ üst ve sol alt köşelerine yerleştirilmiş kareler şeklinde bulunuyor. Bu işaretçiler, bir akıllı telefon kamerasının veya başka bir cihazın QR kodunu tararken yönlendirmesini sağlıyor. QR kodları, bilgisayarın QR kodunun nerede başlayıp nerede bittiğini belirlemesine yardımcı olmak için boş alanla çevrili oluyor. QR kodları, ortada isteğe bağlı bir logo içerebiliyor.

Elektrikli araçlar hareket halindeyken şarj edilebilecek!

0

Elektrikli araçların hızla yaygınlaşmasıyla birlikte, otomobil üreticileri daha verimli ve kullanıcı dostu şarj çözümleri üzerinde çalışmaya devam ediyor. Ford’un, dinamik kablosuz şarj teknolojisine yönelik ilgi çekici bir adım atarak, “Karayolu Şarj Bobini Hizalama ve İzleme” başlıklı bir patent başvurusu gerçekleştirdi. Bu yeni teknoloji, elektrikli araçların hareket halindeyken dahi şarj edilmesine imkan tanıyacak.

Dinamik kablosuz şarj sistemi nedir:

Ford’un patent başvurusuna göre, dinamik kablosuz şarj sistemi endüktif şarj teknolojisini temel alıyor. Bu sistem, araçların yol yüzeyine gömülü şarj bobinleri aracılığıyla hareket halindeyken şarj edilmesini sağlıyor. Geleneksel şarj sistemlerinin aksine, bu yeni teknoloji ile araçlar durmadan şarj olabilecek.

Hizalama ve İzleme Teknolojisi

Dinamik kablosuz şarjın başarılı bir şekilde gerçekleşmesi için, aracın bataryalarını şarj bileşenleriyle doğru şekilde hizalamak gerekiyor. Ford’un patent başvurusunda önerilen yöntem ise oldukça akıllıca. Radar ve sensörlerle desteklenen bir sistem sayesinde sürücüler, araçlarını şarj etmek için doğru noktaya hizalayabilecekler. Bu teknoloji, kablosuz akıllı telefon şarj cihazlarında olduğu gibi, kullanıcıların pratik ve hassas bir şekilde şarj işlemini gerçekleştirmesine yardımcı olacak.

Ford’un dinamik kablosuz şarj teknolojisi, sadece kullanıcı deneyimini geliştirmekle kalmayabilir, aynı zamanda daha az hammadde gerektiren ve daha küçük pillere yol açabilecek bir çevresel etki de yaratabilir. Bu da elektrikli araçların daha sürdürülebilir ve çevre dostu bir seçenek haline gelmesini sağlayabilir.

Ford, dinamik kablosuz şarj teknolojisi konusunda ileriye dönük bir adım atarken, diğer otomobil üreticileri de benzer yönde çalışmalar yürütmekte. Genesis gibi markalar da kablosuz şarj konusunda niyetlerini açıkladı ve prototiplerini sergiledi. Aynı zamanda iş dünyası ve hükümet kuruluşları da şarj altyapısını geliştirmek ve elektrikli araçların yaygınlaşmasını desteklemek adına çeşitli adımlar atıyorlar.

Elektrikli araçların geleceği, daha verimli ve kullanıcı dostu şarj çözümlerine bağlı gibi görünüyor. Ford’un dinamik kablosuz şarj teknolojisi, hareket halindeyken şarj edilebilen araçların önünü açarken, aynı zamanda çevre dostu bir yaklaşım sunarak elektrikli araç sektörünün devrimine katkıda bulunuyor.

Çin’de yapay zekalı insansı robot üretildi!

0

Şanghay merkezli girişim şirketi Fourier, Temmuz ayında düzenlenen Dünya Yapay Zeka Konferansı’nda (WAIC) insansı robot GR-1’i tanıtarak yapay zeka alanında yeni bir adım atmıştı. GR-1, iki ayak üzerinde saatte 5 km hızla yürüyebilen, 55 kg ağırlığındaki bir robot olarak dikkat çekebiliyor. Şirket, 2023 sonuna kadar robotun seri üretimine başlayarak gelecek yıl binlerce üniteyi teslim etmeyi planlıyor. Ayrıca Fourier, robotun yapay zeka beyin teknolojisi üzerinde çalışmak ve büyük yapay zeka şirketleriyle iş birliği yapmak istiyor.

Fourier’in kurucusu ve CEO’su Alex Gu, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, bu girişimin kendileri için benzersiz ve öncü bir adım olduğunu vurguladı. Teknoloji alanında önceden benzer projelerinin olmadığını belirten Gu, robotların ülkenin yaşlanan nüfusuna yardımcı olabileceğini ifade etti.

Ancak robotun tanıtım videosunu izleyen bazı kişiler, videonun gerçeklik payını sorguladı. Bu durum, videonun bilgisayar tarafından oluşturulduğu iddialarına yol açtı. Bu tür teknolojik gelişmelerin ardından genellikle fiyat konusunda spekülasyonlar ortaya çıktı.

Çinli araştırma enstitüsü direktörü Zhang Xiaorong, insansı robotların genellikle laboratuvar ortamında bulunduğunu ve oldukça maliyetli olduğunu belirtti. Bu nedenle, GR-1 gibi projelerin gerçek dünyada ne kadar başarılı olabileceği konusunda bazı soru işaretleri bulunmakta.

Sonuç olarak, Fourier’in yapay zeka destekli insansı robot GR-1’i tanıtması, teknoloji ve yapay zeka alanındaki gelişmelerin ne kadar hızlı olduğu konusunda dikkat çekiyor. Ancak robotun gerçek dünyada ne kadar etkili olabileceği ve fiyatının ne olacağı gibi konularda belirsiz olması insanlara tam manası ile güven vermiyor.

Çin’in yeni nesil insansı Robot: GR-1 hakkında siz ne düşünüyorsunuz? yorumlar kısmında belirtebilirsiniz

Samsung veri merkezi depolaması için SSD’sini duyurdu

Samsung veri merkezi depolaması için 256 TB’lık yeni SSD’sini duyurdu. Ayrıca PBSSD mimarisini de tanıttı.

Samsung, veri merkezleri ve petabayt ölçekli depolama için 256 TB SSD’yi sergiliyor. Sürücüler, ultra yüksek depolama yoğunluğu ve azaltılmış güç tüketimi sunuyor.

Samsung, 256 TB SSD’lerini duyurdu. Bununla birlikte “uygulamaya bağlı olarak kapasite değişimi yoluyla ölçeklenebilirlik sağladığını” iddia ettiği petabayt ölçeğinde ultra yüksek kapasiteli bir çözüm olan PBSSD mimarisini de tanıttı. Samsung, ortağı Meta ile birlikte NVMe’de onaylanan ve TCO’yu en aza indirirken tahmin edilebilirliği ve genel performansı iyileştirmek için veri yerleştirmeyi optimize etmenin bir yolu olan Esnek Veri Yerleştirme (FDP) adlı bir teknolojiyi de tanıttı. Şirket ayrıca FDP demosunda kullanılan yazılımın tamamen açık kaynak olduğunun altını çizdi.

256 TB’lık yeni SSD

Samsung, etkinlikte, ilk olarak FMS 2022’de duyurulan PM1743 sunucu SSD’si de dahil olmak üzere diğer depolama çözümlerini de sergiledi. 15 ve 36 TB’a varan kapasitelerde sunuluyor. Bu yılın sonlarında ChatGPT gibi üretken yapay zeka alanında kullanıma sunulması bekleniyor. Ayrıca Samsung, PM9D3a yüksek kapasiteli 7,68/15,36 TB 2.5 inç sunucu SSD geliştirmesini tamamladığını duyurdu. Bu sürücüler ayrıca PCIe 5.0 standardını kullanıyor. 8 inçlik bir denetleyiciye sahip ve bir önceki modele göre 2,3 kata kadar daha hızlı olduğu bildiriliyor. Önümüzdeki yılın ilk yarısından itibaren müşteri talebine göre çeşitli form faktörlerinde ve serilerde satışa sunulacak. Alt uçta, bunların kapasiteleri 3,84 TB’ın altında olacak ve üst uçta 30,72 TB ile zirveye ulaşacak.

Yüksek kapasiteli SSD’ler, birçok şirketin hem işletmeler hem de perakende kullanıcılar için daha fazla kapasite sunan yeni sürücüleri duyurmasıyla son yıllarda norm haline geldi. Bu yılın başlarında Micron, geliştirilmiş uzun ömür için 10 kat daha fazla 4 KB rastgele yazma dayanıklılığına sahip veri merkezleri için 30 TB SSD’leri piyasaya sürdü.

Bu yeni yüksek kapasiteli disklerin çoğu işletmelere yönelik olsa da her yerdeki kullanıcılar için depolama gereksinimleri artmaya devam ediyor. Bazılarının tüketiciler tarafından kullanılabilir olması umuluyor. SSD fiyatları da son yıllarda daha uygun seviyelere iniyor, bu nedenle en azından birkaç yüksek kapasiteli diskin ileride bir aşamada perakende pazarına girmemesi için hiçbir iyi neden yok.

Apple’ın yeni M3 yongaları hakkında her şey!

Geçtiğimiz haftalarda, yeni nesil Apple Silicon yonga seti M3 ve hangi cihazların onu alabileceği hakkında söylentiler gördük. Raporlar, Apple’ın bir sonraki iMac, 13 inç MacBook Air ve 13 inç MacBook Pro ile başlayarak M3 SoC’yi tanıtmayı planladığını ve bu cihazların Ekim ayında çıkabileceğini iddia ediyor.

Cihazlar hakkında biraz bilgimiz olsa da, M3 yonga setinin farklı varyantları hakkında çok az bilgi var veya hiç bilgi yok. Ancak son rapor, Apple’ın ortaya çıkarabileceği çeşitli M3 yonga setlerine ve neler sunacağına ışık tuttu.

Bloomberg‘den Mark Gurman, son yayınladığı Power On haber bülteninde Apple’ın piyasaya sürmeyi planladığı M3 yonga türleri hakkında ayrıntıları paylaştı. İddialara göre Cupertino merkezli teknoloji devi şu anda M3 yonga setinin M3, M3 Pro, M3 Max ve M3 Ultra olmak üzere dört çeşidi üzerinde çalışıyor. Bunlardan üçü daha önce bilinirken şimdi M3 Ultra ile ilgili detaylar da sızdırıldı. Her bir M3 yonga seti ve potansiyel olarak güç sağlayabileceği cihazlar hakkındaki ayrıntılara göz atın.

– M3

Gurman’a göre, temel M3 yonga seti, 4 performans ve 4 verimlilik çekirdeği ile 8 CPU çekirdeği ve 10 GPU çekirdeği içerecektir. M3 SoC, temel MacBook Pro, 13 inç MacBook Air, 15 inç MacBook Air, Mac mini ve iMac gibi birkaç Apple cihazına güç sağlayabilir. Ayrıca M3’ün yeni nesil iPad Pro’ya da güç vereceği aktarılıyor.

– M3 Pro

M3 Pro’nun temel yapılandırması bile M3 yonga setinden bir adım yukarıda olabilir ve 6 performans ve 6 verimlilik çekirdeği içerebilir, bu da onu toplamda 12 CPU çekirdeği yapar. GPU çekirdeklerinin de 18’e çıkarılması bekleniyor. Öte yandan, en üst yapılandırma 14 CPU çekirdeği (2 ek performans çekirdeği ile) ve 20 GPU çekirdeği alacak. Cihazlar açısından, M3 Pro’nun 14 inç MacBook Pro, 16 inc MacBook Pro ve Mac mini’ye güç vermesi bekleniyor.

– M3 Max

M3 Max’in CPU çekirdekleri, M3 Pro’dan büyük ölçüde yükseltilirken, GPU çekirdekleri açısından büyük bir destek alıyor. Gurman’a göre, M3 Max’in temel konfigürasyonda 16 CPU ve 32 GPU çekirdeği alması bekleniyor. En üst yapılandırmasında 32 CPU çekirdeği ve şaşırtıcı bir 80 GPU çekirdeği bulunur. M3 Max, sonraki 14 inç MacBook Pro, 16 inç MacBook Pro ve Mac Studio’ya güç verecek.

– M3 Ultra

Sınıfının en iyisi Apple Silicon yonga seti olan M3 Ultra, temel yapılandırmada 32 CPU çekirdeğine ve 64 GPU çekirdeğine sahip olacaktır. Öte yandan, M3 Ultra’nın en yüksek özellikli versiyonu, 32 CPU ve 80 GPU çekirdeği ile GPU sayılarında bir artış elde edebilir. Apple’ın en iyi M3 çipi, Mac Studio ve Mac Pro cihazlarının net nesline güç sağlayabilir.

Samsung Galaxy S24, uydu bağlantısına kavuşuyor!

Geçen yıl, iPhone 14 gibi Samsung Galaxy S23’ün de acil aramalar ve kısa mesajlar için uydu bağlantısına sahip olacağına dair birçok spekülasyon vardı. Ancak bu yıl şubat ayında piyasaya sürülen Galaxy S23 serisi, o umutları hayal kırıklığına uğrattı.

Güney Kore Bilim bakanı Lee Jong-ho, Yonhap News’e yerel akıllı telefon markalarının gelecek yıl 5G telefonlar ve uydular arasında veri aktarımına izin verecek yeni bir hizmet başlatmayı planladıklarını açıkladı. LG’nin ayrılmasının ardından lider konuma gelen Samsung’tan bahsedildiğini tahmin etmek zor değil. Samsung’un önümüzdeki yıl telefonlara uydu desteği özelliğini ekleyeceğini tahmin ediyoruz.

Snapdragon 8 Gen 2 yongası, Alçak Dünya Yörüngesi (LEO) uydularıyla çalışabilir. Acil aramalar ve metinler için destek sağlar. Ancak Galaxy S23 serisi bu yeteneğe sahip değil. Samsung bunu, uyduların henüz yeni olması nedeniyle açıkladı. Sonuç olarak, bu yenilikçi özelliği dahil etmeden önce ekosistemin olgunlaşmasını beklemek istediklerini belirttiler. Samsung, acil durumlar için düşük yörüngeli uydulara sahip bir şirket olan Iridium ile iş birliği yapıyor.

Galaxy S24 serisi bu yılın ilk çeyreğinde gelecek. Bu seri, biri Exynos 2400 yongası ve diğeri Qualcomm Snapdragon 8 Gen 3 CPU tarafından desteklenen iki varyanta sahip olacak modeller içerecek. Galaxy S24 uydu özelliği kazanırsa, Exynos 2400’ün de aynı desteğe ihtiyacı var.

Hala ağların zayıf olduğu birçok alan var. Bu nedenle, bu tür bölgelerde iki yönlü uydu bağlantısı hayati olabilir. Telefonlar, acil durumlar ve veri paylaşımı için düşük yörüngeli uydulara bağlanır. Bu özellik, kriz zamanlarında kaybolan veya tehlikede olan insanlara yardımcı olmak için oldukça kullanışlı. Şu anda sadece birkaç Android telefon markası benzer özellikler sunuyor. Ayrıca Apple, iPhone 14 ile kulübe katıldı. Ancak gelecekte daha fazla markanın böyle bir işlevsellik sunacağını düşünüyoruz.

Çok beklenen WhatsApp Web özelliği sonunda geliyor!

0

WhatsApp Web üzerinde kullanılabilen yeni “ekran kilidi” özelliği, WABetainfo tarafından keşfedildi. Bu özellik, kullanıcıların bilgisayar başından ayrıldıklarında, özel sohbetlerini veya grup sohbetlerini daha güvenli hale getirebilmelerini sağlıyor. Kullanıcılar, belirledikleri bir parola ile sohbetlerini kilitleyebilir ve bu sayede başkalarının izinsiz erişimini engelleyebilirler. Ancak, parolanın unutulması durumunda, çıkış yaparak tekrar QR kodunu tarayarak giriş yapmak gerekiyor. tam olarak herkes için kullanıma sunulacağı ise henüz netlik kazanmış değil; çünkü bu tür özellikler genellikle beta testlerinden sonra aşamalı olarak tüm kullanıcılara sunulur.

Bir diğer yenilik ise bir cihazda birden fazla WhatsApp hesabının kullanılabilmesine olanak tanıyan özellik. Bu özellik sayesinde kullanıcılar, özel ve iş ile ilgili sohbetleri aynı uygulama içinde, ancak tamamen ayrı olarak tutabilirler. Bu özellik, özellikle birden fazla hesap kullanan kullanıcılar için oldukça kullanışlı olabilir. Ancak, bu özelliğin tam sürümü ne zaman tüm kullanıcılara sunulacak, henüz açıklık kazanmış değil.

WhatsApp’ın gelecekteki planları arasında yer alan bir başka özellik ise sesli grup görüşmeleri için çağrı planlama imkanı. Bu özellik, kullanıcıların gelecekteki bir tarih veya saat için sesli grup görüşmeleri planlamalarına olanak tanıyacak. Uygulama, belirlenen zaman geldiğinde tüm grup üyelerine otomatik olarak bildirim gönderecek ve görüşmenin başlaması için hatırlatma yapacak. Şu anda bu özellik sadece Android platformunda test ediliyor , yakın gelecekte iOS kullanıcılarına da sunulması bekleniyor.

Tüm bu yeni özellikler, WhatsApp’ın kullanıcı deneyimini geliştirmeyi ve kullanıcıların ihtiyaçlarına daha iyi yanıt vermeyi amaçlayan bir parçası olarak öne çıkıyor. Her ne kadar bu özelliklerin tam sürümleri ne zaman tüm kullanıcılara sunulacak henüz kesin olarak belirlenmemiş olsa da, WhatsApp’ın bu tür yenilikleri test etmeye ve uygulamaya koymaya devam etmesi bekleniyor.

Anahtar taşımaya son! Deri altına yerleştirilen implantlar, aynı görevi üstlenecek!

Yazılım mühendisi Miana Windall’ın derisinin altında mıknatıslardan RFID teknolojisine kadar değişen yaklaşık 25 implantı var. Perşembe günü DEF CON güvenlik konferansında Windall, implantlarla nasıl ilgilenmeye başladığından ve onları eski ofis binasını taramak gibi kişisel kullanım için programlama deneyiminden bahsetti.

RFID teknolojisi, metro kartları veya dokunarak ödeme gibi taranabilir teknolojilere güç verir. Nispeten basit teknoloji ilk olarak 1970’lerde patentlendi ve gövde modifikasyonu bin yıl öncesine dayanıyor. Buna rağmen, RFID implantları hala tam potansiyellerine ulaşmadı ve Windall, birçok insan için hala bir hile olduğunu söyledi. Ancak bir çanta getirmek yerine kulübe gitmek istiyorsanız, doğru kilit stilini satın alabilir ve evinizin içinde ve dışında tarama yapmak için kaybetmeyeceğiniz bir sensör yerleştirebilirsiniz.

Biohacking ve implant hizmeti Dangerous Things’in kurucusu Amal Graafstra, “Çip implantları Hollywood filmleri gibi çalışmıyor.” dedi. “Çok yakınlarda okuyucu olmadığında aktif, canlı veya enerji dolu bile değiller.”

Bu, RFID implantlarının kullanım kapsamının oldukça sınırlı olduğu ve yararlı olabilmesi için çoğunlukla kendinizi hackleyebilmeniz gereken temel bir teknoloji olduğu anlamına geliyor. Arabanızı çalıştırmanıza izin veren Tesla anahtar kartı implantı gibi kullanıma hazır sınırlı kullanım durumları var, ancak genellikle bir kullanıcının belirli anahtar yapılandırmaları kendisine kopyalayabilmesi gerekiyor. Graafstra, “Transponderi sattığımızda, bir anahtar satıyoruz ama kilidi satmıyoruz.” dedi. Kullanıcının “kilidi” yapmak için biraz teknik bilgiye sahip olması gerekiyor.

Bir vücut modifikasyon sanatçısına veya deliciye gidip bir tane takmadan önce, aksi halde kullanamayacağınız bir çiple karşılaşabileceğinizi bilmek faydalı. Windall, “Ameliyat olmadan önce araştırmanızı yapın ve mümkün olduğunca ne istediğinizden emin olun.” dedi. Yine de Windall’ın kendisinde, derinin altında tutması zararsız olan bazı aktif olmayanlar da var.

Şirketler artık RFID implantlarını da güvenlik aracı olarak kullanmanın yollarını arıyor. Erişim kimlik bilgilerinin çalınmaya açık olmasını gerektirdiğinden, RFID teknolojisiyle ilişkili doğal bir güvenlik açığı var. Ancak bu kimlik bilgilerine bir implant olarak sahip olmak, en azından birisinin erişim kartınızı veya bilgilerinizi kolayca çalmasını engelliyor.

Windall, “Birinin gelip kimlik bilgilerinizi siz bilmeden tarayabilme şansı, muhtemelen o kadar yüksek değil.” dedi. “Elini yankesemezsin, en azından pala olmadan.”

Ayrıca, yetkisiz hesap erişimini önlemek için kimlik doğrulama daha önemli hale geldikçe, bu implantlar kimliğinizi kanıtlamak için kullanılabilir. Şirketler , iki faktörlü kimlik doğrulamayı geçiş anahtarlarıyla değiştirmeye çalışırken, bu kimlik bilgilerini derinin altına koymak mümkün olabilir. Graafstra’ya göre, parolanız, kaybolabilecek bir donanım anahtarının veya kopyalanabilecek bir metin mesajı doğrulamasının aksine, kimliğinizi doğrulayabilen bir çip implantına yüklenebilir.

RFID implantları, tıbbi cihaz olmadıkları için FDA onayı gerektirmiyor. Colorado Boulder Üniversitesi Medya Fakültesi’nden profesör Harsha Gangadharbatla’ya göre, genel olarak güvenli görünseler de dikkate alınması gereken risk faktörleri var.

Gangadharbatla, “Tüketiciler, yalnızca bu tür implantları alma maliyetinin değil, bu tür teknolojiyle ilişkili “gizli” maliyetlerin (gizlilik, riskler ve reklam mesajları) tamamen farkında olmalıdır.” dedi.

Kaliforniya’da kullanıma alındı; yapay zeka, orman yangınlarını tespit ediyor!

Yapay zeka ve iklim değişikliği, insanların Dünya’da bildiğimiz yaşamı mahvetmesinin iki yolunu temsil ediyor, ancak ilki, ikincisinin sonuçlarına da yardımcı olabilir. California Ormancılık ve Yangından Korunma Departmanı (Cal Fire), bugün orman yangınlarını tespit etmek için AI kullanan yeni bir program tanıttı. 

California San Diego Üniversitesi ile ortaklaşa oluşturulan Alert California AI programı, 360 derece dönen 1.032 kameradan gelen sinyalleri alıyor ve “kamera beslemelerindeki anormallikleri belirlemek” için yapay zekayı kullanıyor. Ardından, olası bir yangının müdahale gerektirip gerektirmediğini kontrol etmeleri için acil servislere ve diğer yetkililere bildirimde bulunuyor.

Reuters’e göre, Temmuz ayında başlatılan program şimdiden en az bir potansiyel orman yangınını bastırdı. Bir kameranın, San Diego’nun doğusundaki ücra Cleveland Ulusal Ormanı’nda sabah 3’te yanan yeni bir yangın kaydettiği bildirildi. Yapay zeka, cehennemi fark etti ve “yedi motor, iki buldozer, iki su tankeri ve iki el ekibi dahil olmak üzere yaklaşık 60 itfaiyeciyi çağıran” bir itfaiye kaptanını uyardı. Cal Fire, alevlerin 45 dakikada söndürüldüğünü söylüyor.

Alert California teknoloji web sitesi, “taranan yüzeyler hakkında eşit derecede kesin, üç boyutlu bilgiler” oluşturmak için uçaklardan ve insansız hava araçlarından alınan LiDAR taramalarını kullandığını söylüyor. Kaliforniya’nın orman biyokütlesi ve karbon içeriği hakkında daha fazla bilgi edinmek için bunu ağaç türlerinin fiziksel özellikleriyle birleştiriyor. Cal Fire, makine öğrenimi modelinin duman ve diğer havadaki parçacıkları ayırt etmek için kameralardan gelen petabaytlarca veriden yararlandığını söylüyor.

Sistem, Kaliforniya merkezli DigitalPath şirketinden yapay zeka kullanılarak UCSD mühendisleri tarafından geliştirildi. Cal Fire, son dört yılda programa 20 milyon doların üzerinde yatırım yaptı ve yakın gelecekte ek 3.516.000 dolar vaat ediyor.

“Şu anda aşırı iklimdeyiz. Programın baş araştırmacısı olarak görev yapan UCSD’de jeoloji ve jeofizik profesörü Neal Driscoll, Reuters’e verdiği demeçte, bu yüzden onlara verileri veriyoruz, çünkü bu sorun hepimizden daha büyük. “Biraz da olsa iğneyi hareket ettirmeye yardımcı olması için teknolojiyi kullanmamız gerekiyor.” Ancak Driscoll, programın genel etkinliğini belirlemek için mevcut örneklem boyutunun çok küçük olduğunu da ekliyor.

Alert California’nın “kamera ağına” bilgisayarınızdan veya mobil cihazınızdan göz atabilirsiniz. Web sitesi, bölgenin dört bir yanından uzaktan çalıştırılan canlı kamera görüntülerinin bir ızgarasını görüntülüyor.

Bill Gates Nasıl Başardı? Bu başarının sırrı nedir?

0

Dünyanın en en zengin insanlarından biri olan Bill gates’in bu başarısının sırrı nedir? Microsoft’un kurucusu Amerikalı girişimci, yazılımcı, iş insanı ve yazar Bill Gates, 28 Ekim 1955 tarihinde Seattle’da doğdu. Avukat bir baba ile öğretmen bir annenin üç çocuğundan bir tanesi olarak dünyaya geldi Gates evin tek erkek çocuğuydu.

Zengin bir ailede büyüyen Gates zenginliğin getirmiş olduğu rahat yaşamı ile yetinmedi ve sahip olduğu bu zenginliği ve kaynakları çalışkanlığı ve zekası ile kullandı. dünyanın en zengin insanlarından biri oldu.

MS-DOS işletim sisteminin grafik bir iyileştirmesi olan Windows’un geliştirilmesi çalışmalarına Gates 1985 yılında başlamıştı. Windows’u piyasaya sürdükten (1987) üç yıl sonra bir pazarlama kampanyasıyla başarılı oldular. Microsoft bu sistemi sürekli olarak daha ileri yazılım elemanlarıyla genişletiyordu. Gates özellikle Windows’u daha basit ve daha kullanışlı bir biçime sokmaya önem veriyordu. Microsoft 1993’te tartışmasız piyasanın lideriydi (yıllık ciro: 36 milyar dolar; borsa değeri: 140 milyar doların üstünde). Gates’in kişisel serveti yaklaşık olarak 62 milyar dolar olarak tahmin edilmektedir.

Yapay zeka girişimi Anthropic 100 milyon dolar yatırım Aldı

0

Eski OpenAI çalışanları tarafından kurulan yapay zeka girişimi Anthropic, Güney Kore’nin önde gelen mobil oparatörlerindn biri olan SK Telecom’dan (SKT) 100 milyon dolarlık bir yatırım aldı. SKT, bu stratejik yatırımıyla Anthropic’in gelişen yapay zeka rölünde etkin rol oynamayı hedefliyor. Pazar günü yapılan açıklamada, SK Telecom, Anthropic ile işbirliği yaparak küresel telekomünikasyon firmaları için özelleştirilmiş çok dilli bir dil modeli geliştirecek.

Anthropic, daha önce Spark Capital liderliğindeki C Serisi finansman turunda 450 milyon dolar toplamasının ardından bu 100 milyon dolarlık yatırım alıyor. SKT, girişim sermayesi kolunu temsil eden SK Telecom Venture Capital (SKTVC) aracılığıyla C Serisi turuna katılarak önceki finansman turuna destek vermişti. Ayrıca, Almanya merkezli yazılım şirketi SAP de geçtiğimiz ay Anthropic’e yatırım yapmıştı.

SKT ve Anthropic’in ortaklaşa geliştireceği çok dilli dil modeli (LLM), Deutsche Telekom, e& ve Singtel gibi Global Telco AI Alliance üyelerine özelleştirilmiş yapay zeka çözümleri sunma imkanı sağlayacak. Bu dil modeli İngilizce, Korece, Almanca, Japonca, Arapça ve İspanyolca gibi farklı dilleri destekleyecek.

Anthropic’in kurucu ortağı Jared Kaplan, yeni girişimin ürün yol haritası ve özelleştirme çalışmalarının genel yönünü belirlemekten heyecan duyduklarını ifade etti. Aynı şekilde Anthropic’in kurucu ortağı ve CEO’su Dario Amodei de SKT’nin telekomünikasyon sektöründe yapay zeka kullanma hedeflerine vurgu yaparak, bu işbirliğiyle telekomünikasyon şirketleri için özelleştirilmiş bir LLM oluşturmanın önemini vurguladı.

SKT CEO’su Ryu Young-sang, yaptığı açıklamada, “Anthropic’in güçlü yapay zeka yetenekleriyle birleşerek, küresel telekomünikasyon ortaklarımızla yapay zeka alanında liderlik sağlamayı umuyoruz” dedi. SKT ayrıca, geliştirilen yapay zeka modelinin telekomünikasyon sektöründe özellikle müşteri hizmetleri, pazarlama, satış ve interaktif tüketici uygulamaları gibi alanlarda kullanılmasını hedeflediğini belirtti.

Anthropic, OpenAI’nin önceki projeleri gibi şirketlerin çeşitli görevleri yönetmesini sağlayan yapay zeka sistemleri geliştiriyor. Ayrıca, Google tarafından desteklenen yapay zeka girişimi, ikinci nesil yapay zeka sohbet robotu Claude 2’nin güçlü yönlerini içeren güncellenmiş bir sürüm olan Claude Instant 1.2’yi geçtiğimiz aylarda yayınlamıştı

Anthropic’in Claude adlı yapay zekası hakkında siz ne düşüyorsunuz? yorumlar kısmında paylaşabilirsiniz.

Çin’den Turkcell’e 30 milyon euro kredi

0

Türkiye’nin önde gelen telekomünikasyon şirketi Turkcell, sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda Çin’den 30 milyon euro tutarında kredi alacağını duyurdu. Bugün yapılan resmi açıklamaya göre, Turkcell 2030’a kadar elektrik tüketiminin yüzde 100’ünü kendi yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılamayı ve 2050’ye kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşmayı amaçlamaktadır.

Turkcell’in sürdürülebilirlik alanındaki çabalarını desteklemek amacıyla, Çin’in köklü bankalarından Bank of China ile 30 milyon euro tutarında “yeşil kredi” sözleşmesi imzaladığı belirtildi. Bu anlaşma kapsamında sağlanacak kredi, uluslararası kabul görmüş Yeşil Kredi İlkeleri’ne uygun olarak, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesislerinin kurulumunu finanse etmek için kullanılacak. Kredinin geri ödeme vadesi 5 yıl olacak ve 2 yılı geri ödemesiz olacak.

Turkcell Finanstan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Kamil Kalyon, anlaşmayla ilgili olarak şunları belirtti: “Türkiye’nin lider teknoloji şirketi olarak faaliyetlerimizin tamamında çevresel, sosyal ve yönetimsel konulara odaklanarak çevreye, topluma ve işimize pozitif iz bırakmayı amaçlıyoruz. Bu kapsamda yenilenebilir enerji yatırımlarımız için Bank of China ile yaptığımız 30 milyon Euro’luk ‘yeşil kredi’ anlaşması, çevreye karşı sorumluluğumuzu yerine getirirken finansman maliyetlerimizi düşürme amacımızı destekliyor.”

Bank of China Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Dalei Ding de anlaşma hakkında şunları söyledi: “Banka olarak Turkcell’e yeşil finansman sağlamaktan memnuniyet duyuyoruz. Bu kredi Türkiye’nin daha yeşil bir ekonomiye geçişine destek olacaktır. Türkiye ve dünyada bankacılık sektörünün iklim değişikliği etkilerinden korunma ve yeşil ekonomiye yatırım yapma konusundaki çabalarını takdir ediyoruz.”

Turkcell, telekomünikasyon sektöründe yenilenebilir enerjiye en fazla yatırım yapan şirketlerden biri olarak biliyoruz. Bu yeni “yeşil kredi” anlaşması, Turkcell’in sürdürülebilir faaliyetlerine kaynak sağlamayı ve çevresel hedeflerine ulaşmayı destekleyecek.

Turkcell’in yenilenebilir enerji hakkında attığı adımlar hakkında siz ne düşünüyorsunuz? yorumlar kısmında paylaşabilirsiniz.

HDD güç tüketimi SSD’den daha az olabilir

Depolama sağlayıcısı Scality tarafından yapılan yeni bir araştırma, sabit sürücülerin SSD’ye göre sürücü başına yüzde 19 ila yüzde 94 arasında daha iyi güç yoğunluğu sunabildiğini gösteriyor.

SSD’lerin aksine, sabit disklerde mekanik plakalar veya aktüatör kolları gibi birçok hareketli parça bulunuyor. Bu nedenle, SSD’lerle ilgili yaygın bir yanılgı, hareketli mekanizmalar olmadığı için sabit sürücülerden daha az güç tükettikleri yönünde. Scality’nin son testlerine göre bu doğru olmayabilir. Şirketin kıyaslama sonuçları, sabit disklerin yüksek yoğunluklu QLC SSD’lere göre güç yoğunluğu avantajına sahip olduğunu ortaya koyuyor. Scality, karşılaştırma için Micron 6500 ION 30,72 TB QLC SSD ve Seagate Exos X22 22 TB 7.200 RPM sabit diskini kullandı. Kısa bir not olarak, Scality performansı değil güç tüketimini değerlendiriyor.

HDD ve SSD kıyaslaması

TB/watt güç yoğunluğu metriğine bakarsak, sabit disk yüzde 19 okuma yüzde 94 yazma yayınladı. Boştayken, sabit sürücü SSD’den yüzde 14 daha fazla güç tüketiyor. Ancak, aktif okuma ve yazma işlemleri sırasında sabit sürücü yüzde 37 ve yüzde 68 daha düşük güç tüketimine sahipti. Scality, yoğun iş yüklerinde benzer rakamlar gözlemledi. Örneğin, sabit sürücü yoğun okuma ve yazma yoğun iş yüklerinde sırasıyla yüzde 40 ve yüzde 63 daha az güç tüketti. Scality, sürücü kapasiteleri gelecekte artmaya devam ettikçe sonuçların değişebileceğini kabul etti.

Scality, test için iki farklı model kullandı. Yoğun okuma iş yükünün yüzde 10’u boşta, yüzde 80’i okuma ve %10’u yazmaydı. Aksine, yoğun yazma iş yükü yüzde 10 boşta, yüzde 10 okuma ve yüzde 80 yazmadan oluşuyordu. Her sürücü, belirtilen yüzde için belirtilen güç durumundaydı.

Scality, “güç tüketiminin, bugün SSD’ye karşı HDD kararının dayandırılacağı ana kritere yükselmediğini” belirtti. Her şey iş yüküne bağlı. Örneğin, SSD’ler, okuma açısından yoğun ve gecikmeye duyarlı iş yükleri için halen en iyi performans seçeneği. Bu arada sabit diskler, yapılandırılmamış veri iş yükleri için tercih edilen ortam olmaya devam ediyor. Özetle araştırma sonuçlarına göre HDD’ler, SSD’lere göre sürücü başına yüzde 19 ila yüzde 94 arasında daha iyi güç yoğunluğu sağlıyor.

Microsoft Apple’a neden yatırım yapmıştı?

Bundan 26 yıl önce teknoloji piyasasında dengeleri değiştiren bir yatırım yapıldı. Peki Microsoft Apple’a neden yatırım yapmıştı?

1997 Apple tarihinde ve aslında tüm bilgisayar ve teknoloji endüstrisinde önemli bir yıldı. Şirket, Macintosh ürünlerinin satışıyla geçen birkaç kötü yılın ardından iflasın eşiğine gelmişti. Ayrıca Microsoft’un Windows işletim sistemini çalıştıran Intel tabanlı bilgisayarların yükselişine de tanık oldu.

Yatırımın kısa tarihi

1997’nin başlarında Apple, 1985’te Apple’dan ayrılan Apple’ın kurucu ortağı Steve Jobs tarafından oluşturulan PC OS şirketi NeXT’i satın aldı. Gil Amelio’yu Apple’ın CEO’luğundan çıkarmak için bir girişimde bulundu. Şirketin yönetim kurulu daha sonra Jobs’u geçici CEO olarak atadı. Jobs hemen işe koyuldu ve yaptığı ilk şeylerden biri şirketi Microsoft ile görüştürmek oldu. Kısacası, Apple’ın şirketi yeni girişimlere hızlı bir şekilde başlatmak için biraz paraya ihtiyacı vardı. 26 yıl önce bugün, 6 Ağustos 1997’de Jobs, Boston’daki MacWorld etkinliğinde sahnedeydi ve seyircilerden kimsenin beklemediği bir şeyi duyurdu. Apple’a 150 milyon dolarlık bir yatırımı içeren Microsoft ile bir ortaklığın haberi paylaşıldı.

Görüşmeler başlangıçta bir dizi patent anlaşmazlığını çözmek için Microsoft ve Apple arasında başladı. Ancak hızla bunun ötesine geçti. Microsoft, patent sorunlarını çözmenin yanı sıra, Mac PC’ler için Office uygulamalarını en az beş yıl süreyle geliştirme taahhüdünde bulundu. Apple ve Microsoft ayrıca Java geliştirme konusunda işbirliği yapma sözü verdi ve Apple, Microsoft’un Internet Explorer’ını Mac’ler için varsayılan web tarayıcısı yapma sözü verdi. İzleyicilerin bu MacWorld sunumuna tepkisi karışıktı. Bazıları alkışlarken diğerleri sessiz kaldı ve hatta bazı yuhalamalar oldu. Bu karışık tepki, Microsoft CEO’su Bill Gates, Jobs’ın arkasındaki büyük bir ekranda bir uydu canlı yayınında göründüğünde arttı. Gates’in Jobs’ın üzerinde beliren o görüntüsü, Apple tarihinde ikonik hale geldi. İki yıldan kısa bir süre sonra, Haziran 1999’da, Anthony Michael Hall’un Gates’i ve Noah Wyle’ın Jobs’ı oynadığı TNT TV biyografik filmi Pirates of Silicon Valley’de tekrarlandı.

Microsoft’un 150 milyon dolarlık yatırımı, 150.000 imtiyazlı hisse senedi ile Apple’ın yüzde yedisine sahip olduğu anlamına geliyordu. Microsoft, üç yıl boyunca Apple hisselerine sahip olmaya devam etme sözü vermişti. 2001’de Microsoft, yatırımını adi hisse senedine dönüştürdü. Bu da 18.1 milyon Apple hissesine sahip olduğu anlamına geliyor. Sonunda, sadece iki yıl sonra Microsoft, Apple’daki tüm hisselerini 550 milyon dolara sattı.

Çoğu insan bunun altı yıl sonra oldukça sağlam bir yatırım getirisi olduğunu düşünüyor. Bununla birlikte, Microsoft bugüne kadar bu nispeten küçük Apple mülkiyetini elinde tutsaydı ne olurdu? Apple, Microsoft’un imtiyazlı hisse senedini adi hisse senedine dönüştürmesinden bu yana hisse senetlerini birkaç kez böldü. 2005’te Apple, 2-1’lik bir hisse bölünmesi yaşadı. Ardından 2014’te 7’ye 1’lik büyük bir bölünme ve ardından 2020’de daha küçük ama yine de büyük bir 4-1’lik hisse bölünmesi izledi.

Bir hesap yaparsak Microsoft, bugüne kadar yatırımını sürdürseydi Apple’da 1.013 milyar hisseye sahip olacaktı. Bugün ise hisse başına 181.99 dolar değer biçiliyor. Bu, Microsoft’un 150 milyon dolarlık yatırımının bugün 184.465.064.000 dolar değerinde olacağı anlamına geliyor.

Google Pixel Tablet; güzel ama kusurlu!

Google, Pixel telefonlarda yakaladığı başarıyı tabletleriyle sürdürüyor. Google Pixel Tablet, hem konumlandırıldığı sabit bir ekosistemin idaresi için hem de ele alındığında bağımsız bir tablet olarak hizmet verebiliyor.

Bu, akıllı ev sistemleri için oluşturulup tezgahta toz içinde yatan sistemlerden çok çok iyi bir noktada. Google bu noktadaki hamlesiyle geçmiş ürünlerin oldukça ilerisinde. Pixel Tablet, kullanıcılarının internette gezinebilmesi, internetteki ufak tefek işlerini halledebilmesi için oldukça iyi bir deneyim sunuyor.

Fakat, bu noktada kullanıcıların ve test amaçlı kullanan teknoloji uzmanların bir eleştirisi var; Pixel Tablet, içerik tüketimi için oldukça iyi bir performans sunuyor ancak iş amaçlı kullanım için oldukça kısıtlı ve emsal bir Android tabletin çok gerisinde kalıyor.

Ayrıca, Google’ın tabletin arkasına konumlandırdığı sabit ayaklar da aslında tasarım esnasında nasıl bir kullanım senaryosunun çizildiğini çok daha iyi anlatılıyor. Ürün aslında bir iPad’le içerik üretimi rekabetini değil, Android ekosistemiyle donatılmış bir alanda sabit bulunmayı ve cihazların yönetimini öngörüyor.

Peki sorun ne?

Aslında sorun, ürünün tablet yanının iyi olup kendini konumlandırdığı alanda kötü olması. Tablet, Nest Hub Mini gibi geçmiş ürünlerin yanında oldukça yetersiz kalıyor. Nest Hub Mini gibi ürünler, kullanıcılarına; müthiş bir akıllı ekran deneyimi ve asistanlık desteği sağlıyor.

Google Pixel Tablet ise, ancak saat ve hava durumunu barındıran basit bir masaüstü; eğer ayarladıysanız galerinizdeki fotoğrafları slayt olarak izleyecek şansa da sahip olabilirsiniz.

Diğer tüm ürünleri başarıyla ortaya koyabilen Google ne oldu da tablet kısmını bu kadar iyi yapıp akıllı ekrandan kaybediyor bilinmiyor. Ancak kullanıcı yorumlarını az da olsa önemsiyorsa yakında gerekli düzeltmeleri duyarız.