BT profesyonellerinin sağlayıcılarına güveni azalıyor

0
Birleşik Krallık BT uzmanlarının yarısından fazlası (yüzde 55), kullanım maliyetleri, geçiş ve müşteri hizmetleri gibi konularda zorluklarla karşılaşarak, şu anda genel bulut hizmetlerine iki yıl öncesine göre daha az güveniyor. Bu istatistikler, bir barındırma ve bulut hizmetleri şirketi olan Leaseweb Global tarafından, son iki yılda 500 İngiltere merkezli BT uzmanının genel bulut sağlayıcılarıyla olan deneyimini araştırma sonuçlarına dayanıyor. Çalışma, hiper ölçeğin ileriye dönük en iyi yol olup olmadığı veya uzun vadeli bir seçenek olarak uygulanabilir olup olmadığı ile ilgili soruları gündeme getiriyor. Ankete katılanların çoğu maliyetlerin kontrol altında olduğunu söylese de şeffaflık, müşteri hizmetleri ve iş yüklerini taşıma kolaylığı potansiyel endişeler olarak gösteriliyor. Genel olarak, sonuçlar genel bulut sağlayıcıları söz konusu olduğunda önemli bir güven sorununa işaret ediyor. Örneğin, ankete katılanların çoğunluğu (yüzde 57) iş yüklerini genel bulut ortamından geçirmeyi zor bulurken, yarıdan biraz azı (yüzde 49) bulut kullanım maliyetlerini anlamakta zorluk yaşadıklarını söyledi. Buna rağmen, yaklaşık dörtte üçü (yüzde 72) genel bulut kullanım maliyetlerini etkin bir şekilde kontrol ettiklerini kabul ederken, yüzde 46’sı ‘biraz katıldığını’ belirtti. Neredeyse yarısı (yüzde 49) bir genel bulut sağlayıcısının müşteri hizmetlerini ele geçirmek için mücadele etti. Ayrıca, bulut artık birçok BT altyapı stratejisi için önemli bir bileşen olsa da, ‘yalnızca bulut’ ve ‘önce bulut’ baskın değildir ve her iş ihtiyacı için her derde deva olarak kabul edilmez. Pandemi sırasında bulut altyapısının benimsenmesinde bir artış olsa da, çalışma ayrıca 2022’de ‘önce bulut’ stratejilerine verilen desteğin azaldığını gösterdi.

Büyük endüstriler disket kullanımına neden devam ediyor?

0
Kendi deyimiyle “disket işinde ayakta kalan son adam” olan Tom Perksy, Amerika Birleşik Devletleri’nde eski depolama cihazlarını satan ve geri dönüştüren bir şirket olan floppydisk.com’un kurucusudur. AIGA Eye on Design Magazine’in bildirdiğine göre şirket ayrıca disk transferleriyle ilgileniyor, bir geri dönüşüm programı sunuyor ve dünyanın her yerinden sanatçılara kullanılmış veya bozuk disketler satıyor. Persky’ye göre, ana müşterileri, bir makineye bilgi almak için bir aracı olarak disketleri kullanan kişiler olarak tanımladıkları endüstriyel kullanıcılardır.   Hava filolarının yarısının yirmi yaşından büyük olduğu için hala disket kullandığını ve disklerin o anda mevcut en iyi teknoloji olduğunu söylüyor. Persky: “Bu çok büyük bir tüketici. Ayrıca tıbbi cihazlara girip çıkan bilgileri almak için disket gerektiren tıbbi cihazlar da var” diye ekliyor. Disk hobileri, eski şeylere değer veren, toplu olarak 50 disk satın alan insanlardan biridir. 2020’de pandemi sonrasında British Airways Boeing 747-400’lerinden birini emekliye ayırdı; The Register raporlarına göre, Pen Test Partner’daki güvenlik araştırmacıları ve güvenlik araştırmacıları bu konuda bilgi sahibi oldular. Uçağın aviyonik sistemleri ve uçuş güvertesi hakkında hızlı bir incelemeden sonra, Pen Test Partners yetkilisi kokpitte kritik navigasyon veritabanlarını yüklemek için kullanılan 3,5 inçlik bir disket sürücüsü buldu. Yetkili, “Bu veri tabanının her 28 günde bir güncellenmesi gerekiyor, böylece bir mühendisin ziyaret etmesi için bunun ne kadar bir angarya olduğunu görebilirsiniz” dedi.

Çevrimiçi içeriği yapay zeka oluşturacak

0
“İnternette gördüğünüz her şeye inanmayın” bir süredir oldukça standart bir tavsiye oldu. Avrupa kolluk kuvvetleri grubu Europol’ün yeni bir raporuna göre, dünyada bu uyanıklığı artırmak için tüm nedenlerimiz var. Raporda, “Uzmanlar, çevrimiçi içeriğin yüzde 90’ının 2026 yılına kadar sentetik olarak oluşturulabileceğini tahmin ediyor” uyarısında bulunarak, sentetik medyanın “yapay zeka kullanılarak oluşturulan veya manipüle edilen medyayı ifade ettiğini” ekledi. Raporda, “Çoğu durumda, sentetik medya oyun oynamak, hizmetleri iyileştirmek veya yaşam kalitesini iyileştirmek için üretiliyor. Ancak sentetik medyadaki artış ve gelişmiş teknoloji, dezenformasyon olasılıklarına yol açtı” deniliyor. Europol raporunda, “Günlük olarak, insanlar kendilerine rehberlik etmesi ve onlara neyin gerçek olup neyin olmadığını söylemesi için kendi algılarına güveniyorlar” diyor. Rapor, çevrimiçi içeriğin 2026’ya kadar yüzde 90’ının yapay zeka tarafından oluşturulacağını belirtiyor.

DEİK’in yeni rotası dijital teknolojiler oldu

0

Türk iş dünyasının kuzey yıldızı Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK), ticari diplomasideki gücünü ve küresel network ağını Türkiye’nin önde gelen teknoloji firmalarıyla buluşturmak için önemli bir adım daha attı.

Türkiye’nin yeni bir dijital teknolojiler merkezi haline gelmesi hedefiyle kurulan DEİK Dijital Teknolojiler İş Konseyi, bu alanda öne çıkan 9 alt sektörü kapsayan komiteleriyle birlikte teknoloji ihracatının artması ve dünyanın ilk 500 şirketi arasına Türkiye’den yeni oyuncular eklemeye odaklandı.

DEİK Dijital Teknolojiler İş Konseyi Kuruldu

DEİK/Dijital Teknolojiler İş Konseyi ile Türk şirketleri için diğer ülkelerle dijital koridorlar oluşturmayı stratejik öncelikleri arasına alan DEİK, teknoloji ve dijitalleşme alanında DEİK’in bir platform olmasını amaçlıyor.

Fintech, oyun (Gaming), siber güvenlik, girişim sermayesi, yazılım teknolojileri, yenilikçi teknolojiler, bulut teknolojileri, mobil teknolojiler ve sağlık teknolojileri alanlarındaki dijital ekonominin geleceğine odaklanan DEİK, Türkiye’den dünyaya açılan yeni unicorn ve decacornların çıkmasına öncülük edecek.

Olpak: Teknoloji alanında Türkiye için diğer ülkelerle dijital koridorlar açacağız”

Türkiye’nin teknoloji ekosistemine yön veren yenilikçi şirketleri ve sektörde başrol oynayan iş insanlarını Dijital Teknolojiler İş Konseyi’nde buluşturduklarını dile getiren DEİK Başkanı Nail Olpak, “Küresel ekonomi açısından yeşil ve dijital dönüşümü bir arada yaşadığımız ve ikiz dönüşümü konuştuğumuz bir süreçten geçiyoruz.

Biz bu süreçleri ‘’Yeşil Ekonomi’’ ve ‘’Dijital Ekonomi’’ süreci olarak adlandırıyoruz.  Özellikle salgınla birlikte hayatın her alanında yapay zekanın öne çıktığını ve dijital teknolojilerin tüm disiplinlerinin bizi içine aldığını görüyoruz. Dolayısıyla gözümüzü ‘Dijital Ekonomi’ kavramına çevirmiş durumdayız.

Biz de DEİK olarak, Türk iş dünyasının kuzey yıldızı olma kimliğimizle ülkemizi dijital teknolojilerin yeni merkezi haline getirmeye odaklanarak Dijital Teknolojiler İş Konseyi’mizi kurduk. Ne mutlu ki DEİK üyeleri ve firmalarımızdan gelen yoğun talep de bu stratejik adımı atmamızda bize en büyük itici güç oldu.

Sektörün önde gelen ve potansiyeli yüksek şirketlerini konseyimize dahil ederek, dijital teknolojiler alanında öne çıkan 9 alt sektör özelinde kurduğumuz komitelerimizle birlikte çalışmalarımıza süratle başladık. Bu önemli atılımı gerçekleştirirken Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi de bize çok kıymetli desteklerde bulundu.

DEİK olarak, dijital teknolojiler alanındaki şirketlerimize, girişimcilerimize, start-up ve scale-up’lara, yurt dışında yeni kapılar açmayı, bu topraklardan yeni dünya markaları çıkarmayı hedefliyoruz. DEİK’in teknoloji ve dijitalleşme alanında bir platform olmasını arzuluyoruz. 151 İş Konseyimizin dünyanın dört bir yanına yayılmış küresel networkünü de ülkemizdeki dijital teknoloji şirketleriyle buluşturacağız.

Bu noktada DEİK’in ticari diplomasideki gücünü ve küresel ufkunu kullanarak, ülkemizin diğer ülkelerle dijital koridorlar oluşturmasını hedefliyoruz.” dedi.

Olpak: Start-up’ların DEİK ile dünyaya açılmasını ve Türk decacorn şirketlerin artmasını hedefliyoruz” 

DEİK Dijital Teknolojiler İş Konseyi’nin Türkiye’nin dijital ekonomideki marka değerini bir üst lige taşımak için çalışacağını vurgulayan Olpak, “Türkiye’de dijital teknolojilerin güncel büyüklüğü yaklaşık 30 milyar dolar seviyesinde. 2022 yılında ise yüzde 10 büyümesi bekleniyor. Globalde ise sektörün büyüklüğü yaklaşık 4,4 trilyon dolara ulaşmış durumda. Türkiye’nin bu alanda yürüyeceği çok büyük bir fırsat yolu var.

Siber güvenlikten oyuna, bulut teknolojisinden yazılıma kadar muazzam bir potansiyelimiz söz konusu. Türkiye’den şu ana kadar 6 şirketimiz unicorn olma başarısı gösterirken, bu şirketlerden ikisi 10 milyar dolarlık büyüklüğe erişerek decacorn oldu. İş Konseyimizin üyeleri içinde bu unicornlar arasında yer alan firmalarımız da bizimle birlikteler.

Önümüzdeki dönemde DEİK olarak, yurt dışı girişim sermayesi fonları ile Türkiye’deki startup, scaleup ve yerli girişim sermayesi fonlarını bir araya getirecek platformların oluşturulmasını sağlayarak sektöre yapılan girişim sermayesini hem adet hem de hacim olarak artırmayı hedefliyoruz. Ülkemizin vizyonunu ortaya koyarak, global hedefler ile dijital teknolojilerde dünya ile tam uyumla teknoloji ihracatımıza eşik atlatmak istiyoruz” dedi.

Erdem Erkul: Dijital teknolojilerde her komitenin spesifik hedefleri ve küresel bir yol haritası var”

DEİK Dijital Teknolojiler İş Konseyi Başkanı Erdem Erkul, İş Konseyi’nin proaktif ve kendine has bir yürütme anlayışıyla faaliyet göstereceğine dikkat çekerek, “Üye yapımız ağırlıklı Türk teknoloji girişimlerinden oluşuyor. Dünyanın en büyük 10 teknoloji şirketi ile iş birliktelikleri yapan, önde gelen yatırımcıları ve girişim sermayesi ile ortaklılığı bulunan şirketler.

Piyasa değerlemeleri yüksek, çalışan sayıları, ihracat yaptıkları ülke sayısı gibi veriler ışığında Türkiye teknoloji ekosistemini temsil edebilecek boyutta bir üye yapısına sahibiz. Bu yapı bizi daha da güçlü kılıyor.

Dijital teknolojilerin Türkiye’nin bu alandaki ihracatının da geleceği açısından en önemli alt sektörlerini kapsayan 9 Komite ile spesifik hedefle doğrultusunda çalışmaya başladık.

Fintech, oyun (gaming), siber güvenlik, girişim sermayesi, yazılım teknolojileri, yenilikçi teknolojiler, bulut teknolojileri, mobil teknolojiler ve sağlık teknolojileri komitelerimizi kurduk. Komite Başkanlarımız ve Yürütme Kurulu üyelerimizi de tamamen yerli ve milli şirketlerimiz arasından belirledik.

Ülkemizin global vizyonu doğrultusunda kısa, orta ve uzun vadeli hedefler belirledik. Öne çıkan bazı hedeflerimizi şöyle sıralayabiliriz;

  • 2030 yılı itibari ile en az 5 fintech şirketinin artan ihracat geliri sayesinde Fortune 500 listesinde yer almasında aktif rol almak.
  • 2025 yıl sonu itibarıyla sektördeki her 4 fintech oyuncusunun en az birinin uluslararası iş yapar hale getirmek.
  • Türkiye’ye yurt dışı kaynaklı girişim sermayesi yatırımlarının sayı ve adedini artırmak.
  • Toplam girişim sermayesi yatırımları içerisinde dijital teknoloji yatırımlarının payını artırmak.
  • Bulut bilişim alanında en az 50 ülkeye ihracat yapan 50 teknoloji şirketine ulaş
  • Ülkemizin dünyada kaliteli, güvenilir yazılım üreten en önemli 10 ülke arasında olmasını sağlamak.
  • Hypercasual oyun dışındaki diğer türlerde mobil oyun geliştiren oyun stüdyosu sayısını artırmak.
  • Konsol ve PC’lerde AA veya AAA düzeyinde oyun geliştiren stüdyo sayısını artırmak.
  • Sağlık teknolojileri alanında Konsey destekli girişimci ekosistemi ve başarı hikayeleri yaratmak.
  • 5G’de rekabetçi ürün geliştirilmesi ve 6G standartlarının şekillenmesine öncülük
  • Türkiye’de mobil geniş bant teknolojilerinde hızlı büyümeyi sağlamak.
  • Siber güvenlik alanında, ticari diplomasi anlayışıyla ‘dış ülke pazarlarının dengeleri’ dikkate alınarak hareket etmek ve ulusal siber güvenlik ekosistemine değer kazandırmak.

Bunlarla birlikte, oyun alanında ise uzun vadede en az 2 unicorn ve 1 decacorn daha çıkarmak için Türk özel sektörünün bu alandaki en büyük destekçisi olacağız” şeklinde konuştu.

5G ile İtalya’da neler değişti? Vodafone anlattı!

0

5G teknolojisi için ülkemizdeki altyapı çalışmaları tüm hızıyla devam ederken, dünya genelinde 5G teknolojisine geçiş yapan bölgelerin sayısı hızla artıyor. İtalya ülke genelinde 5G hizmetini aktif hale getirerek adını bu bölgeler arasına yazdırmayı başardı. Peki bu teknoloji ile şehirde neler değişti? Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı Hasan Süel, İtalya’nın 5G’ye geçis sürecini ve sonrasını anlattı.

İtalya’da 5G teknolojisinin ihalesi Ekim 2018’de yapıldı ve bir yıldan kısa bir süre sonra Haziran 2019’da 5G’ye geçiş tamamlandı. 5G’nin kullanıcılar tarafından çok hızlı bir şekilde benimsendiğini belirten Vodafone sadece teknolojik açıdan değil, ekonomik ve sosyal açıdan da pek çok fırsatı beraberinde getirdiğini vurguluyor.

İtalya’daki Vodafone 5G Deneyim Merkezi’nde sergilenen teknolojiler şu şekilde;

  • Ameliyatlarda cerrahlar ile uzaktaki uzmanların birlikte çalışmasını sağlayan işbirliği platformu ve bağlantılı, akıllı Karma Gerçeklik gözlükleri kullanılıyor.
  • Ameliyat sırasında cerrahlara Yapay Zekâ ile destek sunuluyor.
  • Hastaya özel oluşturulan ve Artırılmış Gerçeklik teknolojisiyle görüntülenen üç boyutlu model üzerinden cerrahlar ve uzmanlar arasında gerçek zamanlı etkileşim sağlanıyor.
  • Ameliyathaneden başlayarak uzakta bulunan uzmana kadar iletilen tüm sinyaller canlı görüntülenerek cerrahla işbirliği artırılıyor.
  • Sensörlerle donatılmış giyilebilir akıllı cihazlara dayalı çözüm Vodafone’un 5G ağına bağlandığında, bir sporcunun antrenman sırasında ona rehberlik etmesi için fizyolojik parametreleri ve hareketlerini gerçek zamanlı olarak algılıyor, performansı hakkında sporcuya anında geri bildirimde bulunabiliyor.
  • Tüm bunlar, çok sayıda bağlantılı sensörden sayısız fizyolojik ve biyomekanik verinin sürekli ve güvenilir bir şekilde iletilmesini sağlayan 5G sayesinde mümkün oluyor.
  • Ayrıca çözüm, 5G’nin sağladığı düşük gecikme süresi sayesinde, doğrudan sporculara titreşimli ve sesli geri bildirimlerde bulunarak antrenman sırasında performansın iyileştirilmesine yardımcı oluyor.
  • Öğretmen ve öğrencilere sunulan Artırılmış Gerçeklik ve Sanal Gerçeklik teknolojilerinin sağladığı artan etkileşim ve derinleşme sayesinde “zenginleşmiş” öğrenme deneyimi mümkün oluyor.
  • Karma Gerçeklikle üç boyutlu öğrenme sağlanıyor.
  • Eğitimlere yeni bir canlandırma yöntemi kazandırılıyor.

Vodafone, Türkiye için 5G çalışmasını yayınladı

Vodafone tarafından Deloitte işbirliğiyle hazırlanan “Yeni Nesil Bağlantının Gücü: 5G Teknolojisinin Türkiye İçin Ekonomik ve Sosyal Faydaları” adlı çalışma teknolojinin ülkemize katacağı artıları göz önüne serdi.

Operatörlerin 5G ihalesinin ardından 5 yıllık süreçte yapacağı yatırım ve hizmet harcamaları sonucu oluşacak GSYH etkisi 21 milyar TL olacak ve 25 bin kişilik ek istihdam sağlanacak.

Türkiye’de 5G teknolojileri ile sağlanan üretkenlik ve ekonomik aktivite artışı ile 15 yıllık teknolojik döngüde 1 trilyon TL’nin üzerinde gelir artışı oluşacağı tahmin ediliyor.

Çeşitli sektörlerde yaşanacak bu gelir artışı ile ülkemiz GSYİH’sinde 479 milyar TL’lik artış gerçekleşmesi bekleniyor.

5G’den en çok faydalanacak sektörler üretim, toptan ticaret ve perakende, ulaşım ve depolama, bilgi ve iletişim olacak.

Bu sektörlerde gerçekleşecek gelir artışlarının toplam etkinin yüzde %70’inden fazlasına denk geleceği öngörülüyor.

5G altyapı kurulumunun gecikmesi potansiyel ekonomik faydaların da gecikmesine ve ertelenmeden kaynaklı fırsat maliyetinin ortaya çıkmasına yol açıyor.

5G’nin 1 yıl gecikmesi 120 milyar TL’lik ekonomik faydadan mahrum kalmak anlamına geliyor.

Bu sonuçlar gösteriyor ki 5G’nin ülkemizde bir an önce hayata geçirilerek, özellikle sektörlerde yaratacağı verimlilik artışı ile ekonomik büyümeye katkısından faydalanmak gerekiyor.

Araç çağırma sektöründe işten çıkarmalar olacak mı?

0
Güneydoğu Asya’nın en büyük araç çağırma ve yemek tedarik ajansı Seize, bazı rakiplerinin başardığı gibi toplu işten çıkarmalar yapmak zorunda kalmayı öngörmüyor. Çalışma Direktörü Alex Hungate yılın başlarında, Seize’nin birkaç dünya resesyonundan endişe duyduğunu ve “çok temkinli ve herhangi bir işe alım konusunda düşünüldüğünü” ve bu nedenle, “kararlı” bir seviyeye ulaşmadığını belirtti.  56 yaşındaki Hungate: “Yıl ortasında bir tür özel yeniden örgütlenmeler yaptık, ancak farklı firmaların toplu işten çıkarmalar yaptığını biliyorum. Bu yüzden kendimizi bu sınıfta görmüyoruz” dedi. Ekonomiler açıldıkça, yemek arzı talebi yumuşarken, araç çağırmanın tamamen iyileşmesi gerekiyor. Teknoloji değerlemeleri de önemli ölçüde düştü ve enflasyon, daha yavaş gelişme ve artan faiz oranları tehlikeler olarak ortaya çıktı. Son haftalarda, Güneydoğu Asya’nın en büyük e-ticaret ajansı Shopee, anne veya baba Sea’nin genişleyen zararlar bildirmesi ve yıllık e-ticaret tahminini rafa kaldırmasının ardından çeşitli uluslararası konumlardaki işleri azalttı ve bazı yurt dışı operasyonlarını durdurdu.

Verilerden en iyi şekilde yararlanmanın 5 yolu

0
Şirketler sürekli artan miktarda veri toplamaya devam ediyor. Akıllı profesyoneller, bilgiyi rekabet avantajına dönüştürmenin yollarını bulacaktır. Çoğu teknoloji projesi, ister analitik, IoT, yapay zeka veya makine öğrenimi yoluyla olsun, kaçınılmaz olarak verilerin yenilikçi kullanımını içerir. Aslında, çoğu dijital dönüşüm projesi,  her şeyden çok veriye dayalı değişimle ilgilidir. Peki profesyoneller, kuruluşlarının topladığı bilgilerden en iyi şekilde yararlanan veriye dayalı stratejileri nasıl oluşturabilir?
  1. Doğru temelleri oluşturun
Caterpillar’da dijital veri direktörü Brandon Hootman, son birkaç yılda verilerden yararlanma konusunda bir dönüm noktası olduğuna inanıyor. Ham verileri daha kolay kullanılan biçimlere dönüştüren süreç olan veri çekişmesi hala önemli olsa da, bazı yöneticiler deneyleri daha hızlı yönlendirmek için iş gereksinimlerine daha fazla odaklanıyor.
  1. Daha iyi verilerin nerede fark yaratabileceğini anlayın
Müşteri duyarlılığını analiz etmekten güvenliğe kadar tüm işletme genelinde doğru verilere erişim önemlidir. Seyahat yönetimi şirketi TripActions’ta güvenlik uyumu ve güvencesi direktörü Prabhath Karanth, herkesi yönetimle paylaşılabilecek veriler açısından güvenliği görmeye teşvik ediyor.
  1. İş kullanıcılarına kontrol verin
Capital One Software sapan mühendisliği başkan yardımcısı Salim Syed, şirketlerin veri uzmanlığını demokratikleştirmeye odaklanması ve iş kolu kullanıcılarına daha fazla kontrol vermesi gerektiğini söylüyor. İş ne kadar hızlı olursa, başarısı o kadar olasıdır.
  1. Sistemleri değiştirmeye hazır olun
PANGAIA moda evinin analitik başkanı Daniel Smith, verilerden en iyi şekilde yararlanmak isteyen profesyonellerin doğru kaynak sistemlerini devreye sokmasının çok önemli olduğunu söylüyor. O zaman karar verme süreçleri için içgörüden nasıl yararlanılacağını düşünmek çok daha kolay.
  1. Bir bilgi ekosistemi oluşturmayı hedefleyin
Trainline CTO’su Milena Nikolic, profesyonellerin veriye dayalı dönüşümlerini yalnızca şirket içi bilgiyle sınırlamamaları gerektiğini söylüyor. Şirketi, müşterilerinin deneyimlerini iyileştiren özellikleri güçlendirmek için bir kısmı şirket içinde topladığı ve bir kısmı sektörden aldığı verileri kullanıyor.

Web’in geleceği için önlemler alınması gerekiyor

0
Web3’ün arkasındaki fikir, kripto para birimleri ve NFT’ler gibi blok zinciri teknolojisini dijital dünyamızın dokusuna dahil etmektir. Metaverse’in tanıtımı da dahil olmak üzere sanal ve artırılmış gerçeklik de devreye giriyor . Web3 savunucuları, blok zincirinin potansiyelini, verileri izlemenin ve interneti herkes için daha erişilebilir bir alan haline getirmenin güvenilir ve şeffaf bir yolu olarak görüyor. En azından iyimser görüş bu. Ancak internette, pozitif potansiyeli olan hemen hemen her şey kötü niyetle kullanılabilir. Bugün olduğu gibi, web’in bir sonraki yinelemesi, kötü aktörlerin dikkatle hazırlanmış dolandırıcılık, taciz, suistimal, yanlış bilgilendirme ve kimlik hırsızlığı gerçekleştirmesine izin vermeye devam edebilir. Web Vakfı’nda Politika (Geçici) Direktörü Kat Townsend, World Wide Web’in geleceğinin karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan birinin, bir ‘splinternet’in ortaya çıkması olduğunu söylüyor. Parçalanmış bir web üzerinde ülkeler, kullanıcıların çevrimiçi olarak neler yapıp yapamayacağına karar verebilir. Hükümetler tipik olarak, ABD’nin Çin’e ait TikTok’u yasaklama girişimi gibi ulusal güvenlik endişeleri temelinde web parçalanmasını haklı  çıkarır . Çoğu durumda, web parçalanması genellikle hükümetler için internetin siyasi söylem üzerindeki etkisini engellemenin bir yoludur. Parçalanma, küresel işbirliğine ve serbest bilgi akışına önemli engeller yaratır. Townsend’e göre, şirketlerin gizlilik ve parçalanma endişeleriyle mücadele sorumluluğunu üstlenmesi yeterli değil. Başarılı olmak için, politikalar işbirlikçi bir çaba olmalıdır. Townsend: “Parçalanmadaki artış, çevrimiçi gizlilik ve güvenlik için gerçek bir tehdittir. Gizlilik politikaları yazıldığında, bunlar nasıl yürürlüğe giriyor veya uygulanıyor? Bu politikalarda daha fazla ortak yaratım görmek istiyoruz. Temel olarak, güvenli bir ağa sahip olmak için birden fazla ortakla geliştirilen politikalara ihtiyacınız var” diyor.

Yapay zeka DevOps beceri sorununu çözebilir mi?

0
Yapay zeka, işletmelerde zekayı artırıyor ve bilgi teknolojisini bir adım öteye taşıyor. Örneğin; AIOps (BT operasyonları için yapay zeka), yapay zeka ve makine öğrenimini BT süreçlerinden veri akışına uygular, gürültüyü eleyerek sorunları tespit eder, öne çıkarır ve sorunları giderir. Yapay zeka ve makine öğrenimi, BT’nin gelişmekte olan başka bir alanında da kendine yer buluyor: DevOps ekiplerine, sistem içinde ve kullanıcılara her zamankinden daha yüksek hızlarda hareket eden yazılımın uygulanabilirliğini ve kalitesini sağlamada yardımcı olmak. GitHub’da yakın zamanda yapılan bir ankette görüldüğü gibi geliştirme ve operasyon ekipleri, yazılım incelemesi ve test aşaması boyunca kod akışını büyük ölçüde kolaylaştırmak için yapay zekaya yöneliyor ve ekiplerin yüzde 31’i kod incelemesi için yapay zeka ve makine öğrenimi algoritmalarını aktif olarak kullanıyor. Anket ayrıca ekiplerin yüzde 37’sinin yazılım testlerinde AI/ML kullandığını (yüzde 25’ten fazla) ve yüzde 20’sinin bu yıl tanıtmayı planladığını ortaya koyuyor. Techstrong Research ve Tricentis tarafından yapılan ek bir anket bu eğilimi doğrulamaktadır. 2.600 DevOps uygulayıcısı ve liderinin katıldığı anket, katılımcıların yüzde 90’ının DevOps akışlarının test aşamasına daha fazla yapay zeka enjekte etme konusunda olumlu olduğunu ve bunu onların da karşılaştıkları beceri eksikliklerini çözmenin bir yolu olarak gördüğünü ortaya koyuyor.

Sağlık programında büyük veri bulutta depolanacak

0
Birleşik Krallık’ın insan sağlığına dair şimdiye kadar yapılmış en ayrıntılı resimlerden birini yaratmayı amaçlayan Our Future Health, program için ihtiyaç duyulan büyük miktarda veriyi güvenli bir şekilde depolamak için Microsoft Cloud’u kullanıyor. NHS de dahil olmak üzere özel sektör, hayır kurumları ve kamu sektörleri arasındaki bir işbirliği olan Our Future Health,, Birleşik Krallık’ın dört bir yanından sağlık ve sağlıkla ilgili bilgileri kendileriyle paylaşmak amacıyla izin verecek olan beş milyon gönüllüden oluşan bir topluluk oluşturuyor. hastalıkları önlemek, tespit etmek ve tedavi etmek için yeni yollar geliştirmektir. Program; demans, kanser, diyabet, kalp hastalığı, artrit ve felç dahil olmak üzere Birleşik Krallık’taki önde gelen ölüm ve ciddi hastalık nedenlerinden bazılarına bakacaktır. Our Future Health,, gönüllülerden toplanan bilgilerin araştırma amacıyla işlenmesini sağlamak ve sağlık ekipleri tarafından kullanılan web sitelerini ve uygulamaları desteklemek için Microsoft’un Azure bulut platformunu seçti. Tüm bunlar, Birleşik Krallık Azure bölgesinde yer alacak DNAnexus tarafından sağlanan Güvenilir Araştırma Ortamında (TRE) yer alacaktır. TRE, araştırmacıların genomik analiz dahil olmak üzere çeşitli biyoinformatik ve biyomedikal araştırma araçlarını kullanarak verilere güvenli bir şekilde erişmesine ve bunları analiz etmesine olanak tanır. DNAnexus ve Microsoft birlikte çalışacak, ancak bu nitelikteki herhangi bir projede olduğu gibi Microsoft ve DNAnexus’un programın kendisindeki hiçbir veriye erişimi olmayacaktır. Bilgiler, geçerli tüm veri koruma yasalarına ve Birleşik Krallık hükümetinin veri koruma politikalarına uygun olarak, Birleşik Krallık’ta kimliksizleştirilecek, şifrelenecek, saklanacak ve güvenli bir şekilde yönetilecektir. Our Future Health İcra Kurulu Başkanı Andrew Roddam: “Microsoft’un bizimle önemli bir teknoloji ortağı olarak çalışacak ve bulut hizmetlerimizi sunacağı için mutluyuz. Bu, Programın yürütülmesi için gerekli olan pek çok önemli sistemi destekleyen ve nihayetinde insan sağlığına ilişkin şimdiye kadar sahip olduğumuz en ayrıntılı resimlerden birini oluşturmaya yardımcı olan Our Future Health’’in ayrılmaz bir parçası olacak” ifadelerini kullandı.

5G destekli şehir nasıl olur?

5G teknolojisine geçen İtalya, Milano’da Vodafone’un deneyim merkezini ziyaret ettik. Yeni bağlantı teknolojisi bir şehre ne katabilir? Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı Hasan Süel ile konuştuk.

5G destekli şehir nasıl olur?

Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı Hasan Süel, İtalya’nın 5G’ye geçisi hakkındaki yorumunda: “Bir ülkenin tamamında 5G’nin hayata geçtiğini görmek çok güzel. Bu farklı iş alanlarında uygulama şansı veriyor bize. Beni bugün en çok etkileyen eğitim ve sağlıkla ilgili uygulama alanları oldu. Eğitimin daha verimli olması, daha etkin olması, tıpta uzaktan müdahale ve yönlendirmenin 5G üzerinden olması bu teknolojinin bize getirdiği yüksek kapasiteli hız ve çok düşük bekleme süresi de aslında bir paradigma değişikliğine doğru getiriyor.

“Sağlık ve eğitim sadece bunların bir örneği. Diğer iş alanlarında da büyük değişikler olacağını görüyoruz ve inanıyoruz, ayrıca bu bizi çok heyecanlandırıyor. Biz Vodafone olarak bir an önce ülkemizin de 5G’ye geçişinin olması gerektiğini düşünüyoruz. Bununla ilgili beyanatlar bulunuyor bizi heyecanlandıran tarihler de veriliyor, inşallah en kısa sürede geçeriz. Biz takvim açıklandıktan sonra kolları sıvayıp tamamen hazır olacağız. Sadece 5G’nin gelmesi değil bununla ilgili altyapı yatırımının da yapılması lazım biliyorsunuz. Sadece küçük hücreli baz istasyonları yeterli olmayacak aynı zamanda bunları fiberle birbirine bağlanması ve o tepkime süresini azaltma, hızı arttırmak ve kapasiteyi maksimize etmek için bizim güçlü bir altyapıya sahip olmamız lazım. Bu diğer dünya ülkeleri için de geçerli.” dedi.

5G teknolojisi ile uzaktan araç kontrolü, tıpta uzaktan operasyon, kargo teslimatı gibi işlemlerin gecikmesiz şekilde yapılması hedefleniyor.

Verilerden en iyi şekilde yararlanmanın 5 yolu

0
Şirketler sürekli artan miktarda veri toplamaya devam ediyor. Profesyoneller, bilgiyi rekabet avantajına dönüştürmenin yollarını arıyor. Veri konusunda uzman kişilerden alınan görüşlerle, bunları en iyi şekilde kullanmanın beş yolunu şu şekilde sıralayabiliriz:
  1. Doğru temelleri oluşturun
Caterpillar’da dijital veri direktörü Brandon Hootman, son birkaç yılda verilerden yararlanma konusunda bir dönüm noktası olduğuna inanıyor. Ham verileri daha kolay kullanılan biçimlere dönüştüren süreç olan veri çekişmesi hala önemli olsa da bazı yöneticiler deneyleri daha hızlı yönlendirmek için iş gereksinimlerine daha fazla odaklanıyor.
  1. Daha iyi verilerin nerede fark yaratabileceğini anlayın
Müşteri duyarlılığını analiz etmekten güvenliğe kadar tüm işletme genelinde doğru verilere erişim önemlidir. Seyahat yönetimi şirketi TripActions’ta güvenlik uyumu ve güvencesi direktörü Prabhath Karanth, herkesi, yönetimle paylaşılabilecek veriler açısından güvenliği görmeye teşvik ediyor.
  1. İş kullanıcılarına kontrol verin
Capital One Software sapan mühendisliği başkan yardımcısı Salim Syed, şirketlerin veri uzmanlığını demokratikleştirmeye odaklanması ve iş kolu kullanıcılarına daha fazla kontrol vermesi gerektiğini söylüyor. İş ne kadar hızlı olursa, başarısı o kadar olasıdır.
  1. Sistemleri değiştirmeye hazır olun
PANGAIA moda evinin analitik başkanı Daniel Smith, verilerden en iyi şekilde yararlanmak isteyen profesyonellerin doğru kaynak sistemlerini devreye sokmasının çok önemli olduğunu söylüyor. O zaman karar verme süreçleri için içgörüden nasıl yararlanılacağını düşünmek çok daha kolay.
  1. Bir bilgi ekosistemi oluşturmayı hedefleyin
Trainline CTO’su Milena Nikolic, profesyonellerin veriye dayalı dönüşümlerini yalnızca şirket içi bilgiyle sınırlamamaları gerektiğini söylüyor. Şirketi, müşterilerinin deneyimlerini iyileştiren özellikleri güçlendirmek için bir kısmı şirket içinde topladığı ve bir kısmı sektörden aldığı verileri kullanıyor.

Yıkıcı inovasyon nedir?

0
Yıkıcı inovasyon teorisi, büyük, yerleşik şirketler için uyarıcı bir kavramdır: En iyi yaptığınız şeyde çok  iyi olma tehlikesi vardır . Ana pazara sunmak iyidir ve her şey yolundadır. Ancak bir bozucu, yeni bir iş modeliyle mevcut ürününüz tarafından yeterince hizmet verilmeyen bir pazarı hedef alabilir. Harvard Business School profesörü  Clayton Christensen, çığır açan kitabı The Innovator’s Dilemma ile 1990’larda yıkıcı yenilik kavramını geliştirdi ve teori, takip eden yıllarda çılgınca popüler oldu. Ancak bazı açılardan kendi başarısının kurbanı oldu:  The Harvard Business Review , “Geniş bir şekilde yayılmasına rağmen, teorinin temel kavramları büyük ölçüde yanlış anlaşıldı ve temel ilkeleri sıklıkla yanlış uygulandı” diyor. Yıkıcı inovasyon, girişimcilerin alt uç veya yeni bir pazara girdiği ve bu pazarlarda mevcut olanlardan farklı iş modelleri yarattığı bir süreçtir. İş modelleri ana akım haline geldiğinde bozulma meydana geldi. Böylece yeni bir şirket gözden kaçan bir müşteri tabanını hedefler ve daha düşük bir fiyat noktasında daha iyi bir ürün sunmayı başarır. İlk başta, yerleşikler tehdidi ciddiye almazlar, bu da potansiyel bozucuların bir dayanak kazanmasına izin verir. Ardından, bozucular, yerleşiklerin ana akım müşterilerini hedef alır. Potansiyel bozucular, ana akımın hacim olarak benimsediği bir şey yaratırsa, pazarı başarıyla bozmuşlardır. Yıkıcı inovasyon ne değildir? Klasik yıkıcı inovasyon, herhangi bir karışıklık durumunu basitçe tanımlamamalıdır. Yeni bir şirket, mevcut rakipler için işleri biraz sarsıyorsa, bu sahne mutlaka yıkıcı yeniliklerden biri değildir – bu sadece bir atılım olabilir. Bu teorinin güçlü olması ve analitik ve tahmine dayalı bir model olarak kullanılabilmesi için kesin olarak tanımlanması gerekir. Örneğin Christensen, Uber’in tanımına göre yıkıcı bir yenilikçi olmadığını savundu. Düşük kaliteli veya yeni bir pazarda başlamadığı için iki gereksinimi karşılamıyor. Bunun yerine, ana pazarda kendine bir isim yaptı ve ardından daha ucuz çözümlerle hizmet almayan müşterileri çekmeye başladı. Ve daha ucuz olmak veya sürüşleri selamlamak için bir uygulama oluşturmak, mevcut modeli bozmak yerine devam ettirir. Herkes durumun böyle olduğunu düşünmüyor ve Uber’in aslında yıkıcı bir yenilikçi olduğunu iddia eden başka bakış açıları da bulunabilir. Bu açıdan Uber, isteğe bağlı siyah araba hizmetleri sunarak düşük pazarlı bir dayanakla başladı. Başlangıç, yalnızca düşük kaliteli bir pazar teklifi olan UberX’i tanıttığında, ana akıma geçebildi. Özellikle Christensen’in teorisi değişen bağlamlara uygulandığından, neyin yıkıcı sayılacağı tartışmaya açıktır.

Tüketiciler kemer sıkıyor, giyilebilir teknoloji pazarı zorlaşıyor

0
IDC’den alınan verilere göre, bu yılın ikinci çeyreğinde dünya çapında giyilebilir ürün sevkiyatları önceki yıla göre yüzde 6,9 azaldı. Araştırma firmasının bildirdiğine göre, dünya çapındaki ekonomik koşullar ve giyilebilir pazarın son iki yılda yaşadığı aşırı büyüme nedeniyle giyilebilir cihazlara olan talep durgunlaşıyor. Apple, Samsung, Xiaomi, Huawei ve Imagine Marketing hala ön plandayken, giyilebilir kategoride lider şirketler değişmedi. Ancak, bu lider şirketlerden ilk beşten dördü, ikinci çeyrekte bir önceki yıla göre düşüş yaşadı. DC Mobilite ve Tüketici Cihaz İzleyicileri araştırma müdürü Jitesh Ubrani: “Apple, Samsung ve Google gibi şirketlerin, yüksek fiyatlı ürünlere yönelik iştahın söz konusu olduğu bir zamanda daha fazla premium akıllı saat piyasaya sürmenin ortasında olması talihsizlik” dedi. Enflasyonun insanların harcama alışkanlıkları üzerinde yarattığı ekonomik baskı nedeniyle, tüketiciler pahalı ve gereksiz bir satın alma olarak gördükleri teknoloji ürünlerine para harcamaya daha az eğilimlidir. Ayrıca, IDC, daha küçük markaların daha düşük fiyat noktalarını hedeflemeye devam ettiğini ve bunun da yerleşikler için ortalama satış fiyatları üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturduğunu söylüyor. Ubrani: “Bazı yeni ürünlerin fiyatları önceki nesil ile aynı kalsa da, ABD dolarının gücü, dünya çapında yerel para birimlerinde satın almayı zorlaştırıyor” dedi.

Hibrit çalışanlar ofise dönmek zorunda kalacak mı?

0
Enerji faturaları hızla yükselirken ve şirketler resesyona hazırlanırken, hibrit çalışma en büyük zorluğuyla yüzleşmek üzere olabilir. Birleşik Krallık Ulusal İstatistik Ofisi’nin (ONS) rakamlarına göre, şu anda her 10 işçiden üçünden biraz fazlası en azından bazı zamanlarda uzaktan çalışıyor. Bir dereceye kadar evden çalışabilenler, daha iyi iş-yaşam dengesi (yüzde 78), daha az dikkat dağıtıcı (yüzde 53) ve daha fazla iş yapabildiklerini (yüzde 53) bildiriyor. Anlaşılır bir şekilde, çalışanlar bu zor kazanılmış özgürlüklere tutunmak istiyorlar. Ancak işverenlerin farklı planları olabilir. A.Team ve MassChallenge tarafından yakın zamanda yayınlanan bir rapora göre, teknoloji liderlerinin yüzde 55’i önümüzdeki 12 ay içinde personelden ofisten daha fazla çalışmasını istemeyi planlıyor. Dahası, liderlerin yüzde 53’ü ekonomik gerilemenin “çalışanların ofise dönmesini istemeyi kolaylaştıracağını” söyledi. İşe alma yavaşlarken ve işten çıkarmalar baş gösterirken, bazı işverenler bunu uzaktan çalışmayı tersine çevirmek veya en azından sınırlamak için bir fırsat olarak kullanabilir. İngiltere’de enerji faturaları hızla artıyor. Evden çalışmanın bir sonucu olarak hizmet faturaları zaten sürünüyor ve kışa yaklaşırken, birçok çalışan pahalı ısıtma faturaları, soğuk bir ev veya işe gidip gelmek arasında seçim yapmak zorunda kalacak – bunların hiçbiri pek çekici gelmiyor. Çalışanların haftanın beş günü ofisten çalışarak tasarruf edip etmeyeceği ise başka bir soru. İşe gidip gelmek pahalı olabilir ve ebeveynler birden çocuk bakımı hakkında düşünmeye başlamak zorunda kalırsa, uzaktan çalışmak daha ucuz bir seçenek olabilir. Her iki durumda da, karmaşık bir dengeleme hareketine katkıda bulunacak.

Bulut bilişim için 3 galibiyet ve 3 kayıp

0
Güvenlik ve çeviklik bulut bilişim için kesin kazanımlar iken maliyet ve karmaşıklık ciddi dezavantajlar arasında yer alıyor. Artık, bulut bilişimin nerede başarılı olduğunu ve nerede yetersiz kaldığını daha iyi değerlendirebileceğimiz her türlü bulut bilişim konusunda yeterli deneyime sahibiz. Şeffaf bir yaklaşımla bulut bilişimdeki en büyük üç başarıyı ve en büyük üç hayal kırıklığını şu şekilde sıralayabiliriz: Bulut bilişimin üç büyük başarısı ♦ Bulutta güvenlik geleneksel sistemlere göre daha iyi hale geldi. ♦ Bulut, iş çevikliğini başarıyla sağlayabilir. ♦ Bulut, endüstriyel güçte güvenilirlik sunar. Bulut bilişimin üç büyük hayal kırıklığı ♦ Maliyetlerde büyük başarısızlık devam ediyor. ♦ Seçim imkanının fazla olması dezavantaja neden oluyor. ♦ Bulut bilişimin yükselişi beceri krizini şiddetlendirdi.

Enerji optimizasyonu sağlayacak yeni ortaklık kuruldu

0
Yeni bir ortaklık, ısıtma tüketimini optimize etmek için elektrikli cihazların kontrolüne yardımcı olacak. Orange, IoT Continuum ortakları Sierra Wireless, LaCroix ve STMicroelectronics ile birlikte Fransa genelinde enerji optimizasyon çözümlerini kullanıma sunan bir programa desteğini duyurdu. Beş yıl içinde gerçekleşecek olan proje, enerji tüketimi optimizasyon çözümleri boru hattı ile Engie yan kuruluşu tiko’dan geliyor. Orange’ın LTE-M ağını kullanan bu çözümler, tüketicilerin evsel ısıtma tüketimini optimize etmek için elektrikli cihazların uzaktan kontrol edilmesine yardımcı olmak için kullanılacaktı. 2012 yılında pazara giren tiko, ısıtıcı gibi elektrikli cihazlara bağlanıyor ve bunları kullanıcının alışkanlıklarına göre uyarlıyor. Bu trendleri kullanarak ev enerji verimliliğini artırıyor ve sonuç olarak önemli maliyet tasarrufları sağlıyor. Tiko, bu çözümlerin kullanılmasının 9.2 milyon hanenin enerji maliyetlerinde yüzde 35’e varan oranda tasarruf etmesini sağlayabileceğini tahmin ediyor. tiko ile yapılan en son anlaşmanın bir parçası olarak Orange Business Services, Fransa’da beş yıl boyunca dağıtılacak 800.000 cihaz için LTE-M bağlantısı sağlayacak. Anlaşmaya göre, Sierra Wireless hücresel modüller sağlayacak, LaCroix Fransa’daki üretim yerlerinde cihazlar üretecek ve STMicroelectronics tiko’ya projeler için en iyi yarı iletken konusunda tavsiyelerde bulunacak.

Soğuk zincir takip çözümleri pazarı hızlı büyümeyi hedefliyor

IoT pazar araştırması sağlayıcısı Berg Insight, bugün soğuk zincir izleme pazarını kapsayan yeni bir pazar raporu yayınladı. Römorklar, intermodal konteynerler, demiryolu yük vagonları, hava kargo konteynerleri, kargo kutuları ve paletler dahil olmak üzere frigorifik kargo ve kargo taşıma birimleri için kullanılan aktif izleme cihazlarının sayısı 2021’de dünya çapında 4.1 milyona ulaştı. Şu anda yüzde 17,4 olan bu sayının 2026 yılına kadar 9.2 milyona ulaşması bekleniyor. Kurulu bazda, genel frigorifik kargo uygulamalarına yönelik takip cihazları bugün en büyük pazar olup, onu frigorifik intermodal konteynerler ve treylerler takip etmektedir. Soğutulmuş demiryolu yük vagonları ve hava kargo konteynerleri için izleme çözümleri pazarları oldukça küçüktür. Soğuk zincir takibi için toplam piyasa değeriçözümler 2021’de tahmini 720 milyon Euro’ya ulaştı. Yüzde 11,4’lük bir CAGR ile büyüyen toplam pazar büyüklüğünün 2026’da 1.2 milyar Euro’ya ulaşacağı tahmin ediliyor. Soğuk zincir izleme ve izleme pazarına çok çeşitli oyuncular tarafından hizmet verilmektedir. Maersk, 385.000 soğutmalı konteynerden oluşan tüm filosunun gerçek zamanlı takibi için bir sistem sunarak, onu dünyanın en büyük soğutmalı kargo konteyneri takip projesi haline getirdi. ORBCOMM, hem frigorifik treylerlere hem de soğutuculu konteynerlere kurulu tahmini 380.000 ünite ile bağlantılı ünite sayısı bakımından ikinci en büyük oyuncudur. Danimarka merkezli takip uzmanı Globe Tracker, soğutmalı kargo taşıma üniteleri için üçüncü en büyük takip çözümleri sağlayıcısıdır. Şirket, okyanus taşıyıcısının yaklaşık 140.000 reefer konteynerden oluşan tüm filosunu izleme üniteleriyle donatmak için büyük nakliye şirketi Hapag-Lloyd ile işbirliği yapıyor. Berg Insight Kıdemli Analisti Martin Backman: “Lojistik sektörü şu anda büyük bir dönüşüm geçiriyor. 2021, soğuk zincir takip endüstrisi için harika bir yıldı ve endüstri artık teknolojiye yatırım yapmaya hazır olduğundan gelecek parlak görünüyor” diyor.

IoT Analytics: 2010’dan günümüze IoT modüllerinin gelişimi

IoT Analytics, “Global Cellular IoT Module and Chipset Market Tracker & Forecast”in 2. Çeyrek/2022 güncellemesini yayınladı. Raporda öne çıkan başlıklar ise şu şekilde oldu: Küresel hücresel IoT modülü pazarı , iki anahtar teknolojiden 10’a yükseldi. Aynı zamanda, IoT Analytics’in konuyla ilgili son araştırmasına göre pazar 2010’dan bu yana 15 kat büyüdü. Modül şirketleri, uçtan uca çözümler sağlamak için portföylerini yalnızca donanımdan donanım, yazılım, bağlantı çözümleri ve hizmetlere kadar genişletti. Son zamanlarda, küresel çip sıkıntısı nedeniyle IoT modül fiyatları önemli ölçüde arttı. IoT Analytics CEO’su Knud Lasse Lueth: ““Hücresel IoT pazarı, akıllı sayaç, Taşımacılık, Tedarik Zinciri ve Lojistik ile Otomotiv ve Telematik endüstrilerinin modül tüketiminin ön saflarında yer aldığı uzun vadeli döngüsel bir yükseliş trendinde olmaya devam ediyor. Rekabet açısından bakıldığında, Batılı ve Çinli modül şirketleri arasında şiddetli rekabet görmeye devam etmeyi bekliyoruz” dedi. 2010-2022 arasında hücresel IoT modüllerinin gelişimi 2010 ve 2022 arasında, hücresel IoT modülü pazarı 15 kat büyüdü ve 2022’nin sonuna kadar yaklaşık 2.5 milyar modülün sevk edileceği tahmin ediliyor. IoT modülleri pazarı bu süre zarfında benzeri görülmemiş bir oranda patladı ve pazar dinamikleri değişti. Örneğin, 2010 yılında, ilk beş modül şirketi küresel hücresel IoT modül sevkiyatlarının yüzde 82’sine katkıda bulunurken, 1Y 2022’de bu sayı yüzde 55’e düştü.