Elon Musk Twitter stratejisi hakkında röportaj verdi

0

Elon Musk Twitter stratejisi hakkında işten çıkarmalardan platform sahipliğine kadar detay bilgiler içeren bir röportaj verdi.

Elon Musk, BBC’ye Twitter’ı yönetmenin “oldukça acı verici” olduğunu söyledi. Twitter Spaces’ta canlı yayınlanan bir röportajda Musk, işten çıkarmalar, yanlış bilgilendirme ve çalışma tarzı da dahil olmak üzere çevrimiçi platformun sahipliğinden bahsetti.

İletişim departmanı kapatılmıştı

Twitter’ı 44 milyar dolara satın alan Musk’ın değişiklikleri arasında şirketin iletişim departmanını ortadan kaldırmak da vardı. Yorum almak için şirkete e-posta gönderen muhabirler artık kaka emojisi içeren bir otomatik yanıt alıyor.

Röportajda birçok ilginç konuya değinen Elon Musk, bazen Twitter‘ın San Francisco ofisinde bir kanepede uyuduğunu da söyledi.

Milyarder, çalkantılı satın alımının ardından platformdan kaçınan reklamverenlerin çoğunun geri döndüğünü söyledi ancak dönüş hacmiyle ilgili ayrıntı vermedi. Musk, “mevcut trendler devam ederse” Twitter’ın içinde bulunduğumuz çeyrekte “nakit akışı pozitif” olabileceğini söyledi.

Twitter özel bir şirket olduğu için mali durumuyla ilgili bilgiler doğrulanamıyor. Platformu satın aldıktan sonra Musk, maliyet düşürme çabalarının bir parçası olarak toplu işten çıkarmalar gerçekleştirdi. Twitter’ın işgücünün daha önce yaklaşık 8.000 çalışandan yaklaşık 1.500 çalışana düşürüldüğünü söyledi ve bunu yapılması gereken bir şey olarak nitelendirdi. İşten çıkarmalar hakkında Musk: “Hiç eğlenceli değil. Maliyetleri hemen kısmazsak şirket iflas edecek ve tüm gemi batarsa, o zaman kimsenin işi kalmaz” dedi.

Akkor lamba enerji tasarrufu sağlayabilir

0

Eski nesil akkor lambalar yerini artık LED aydınlatmaya bırakıyor. Ancak akkor lambalar kızılötesi ışığı geri dönüştürerek enerji tasarrufu sağlayabilir

Aydınlatma, dünyadaki elektrik kullanımının yaklaşık yüzde 20’sini ve karbon emisyonlarının yüzde 10’undan fazlasını oluşturuyor. LED’ler, akkor ampullerden daha enerji verimli olma eğiliminde olduklarından tüm dünyada LED dönüşümüyle ilgili çalışmalar yürütülüyor. Çin’deki Shanghai Jiao Tong Üniversitesi‘nden Kehang Cui ve meslektaşları, bu dönüşümü yapmak zorunda olmayan bir akkor aydınlatma cihazı yapmak için yola çıktı. Bu çalışmayla akkor lamba enerji tasarrufu konusunda LED ile rekabetçi hale gelebilir.

Aydınlatmada dönüşüm trendi

Akkor lambalar geleneksel olarak elektrik akımını bir cam ampulün içindeki tungsten filamanlardan geçirerek çalışıyor. Yeni cihazda, araştırmacılar iki katmanı olan bir filaman kullandı: biri karbon nanotüp adı verilen atomik olarak ince bir karbon rulosundan, diğeri ise bor ve nitrojen içeren bir seramik malzemeden yapılmış. Camla kaplamak yerine, özel bir tür kuvarstan yapılmış pencereli seramik bir kutuya yerleştirildi.

Araştırmacılar, daha sonra hem görünür hem de kızılötesi ışık yayan iki katmanlı filamandan bir akım geçirdiler. Cui, ampullerdeki camın aksine, kuvars levhanın tüm bu radyasyonun parlamasına izin vermediğini, mineralin son derece ince katmanlarından yapıldığını, kızılötesi radyasyonu geri yönlendirecek şekilde tasarlandığını söylüyor. Kızılötesi ışığın bu şekilde geri dönüştürülmesi, cihazın verimliliğini yüzde 25,4’e çıkardı. Halen akkor halinde olduğu için, cihaz bir LED’den daha yüksek bir sözde renksel geriverim indeksine sahip oldu. Bu da aydınlattığı nesnelerin renklerinin doğal ışıkta görünecekleriyle neredeyse aynı göründüğü anlamına geliyor.

Cui, ekibinin analizlerinin, lamba nispeten basit ve erişilebilir malzemelerden yapıldığından ve kırılmadan önce 60.000 saatten fazla çalışabildiğinden, bir cihazın ömrü boyunca karbon emisyonlarının bir cihazın dörtte biri kadar düşük olabileceğini gösterdiğini söylüyor.

North Carolina Eyalet Üniversitesi’nden Jonathan Wierer, seri üretiminin muhtemelen ucuz olmayacağını ancak bazı özel uygulamalarda tercih edilebileceğini söylüyor.

Oyun sektörünün devleri güçlerini birleştiriyor

0

Oyun alanındaki startuplara destek olmak amacıyla güçlerini birleştiren YTÜ Yıldız Teknopark ve Game Factory girişimcilere, kuluçka ve hızlandırma desteklerinin yanı sıra yatırımdan insan kaynaklarına kadar birçok yeni destek programı ve perk paketleri sunmaya hazırlanıyor. 

Oyun geliştiricilerine yönelik kuluçka merkezi olan ve özellikle Google ile yürüttüğü hızlandırma programlarının yanında girişimcilik ekosistemine yönelik yaptığı ciddi yatırım ve katkılarla bilinen Game Factory ve YTÜ Yıldız Teknopark’ın oyun girişimlerine yönelik hızlandırma programı olan GamesUp, Türk oyun sektörünün uluslararası arenadaki gücünü pekiştirmek için bir araya geliyor. İş birliği ile girişimciler için yeni kuluçka merkezleri, hızlandırma ve eğitim programlarının yanında çeşitli etkinliklerle oyun alanındaki startuplara destekler sunulması planlanıyor. GamesUp ve Game Factory ortaklığı çerçevesinde gerçekleştirilecek olan yeni programlar ve etkinliklerin, Türkiye’nin oyun sektöründeki liderliğini sürdürmesi ve bu sayede oyun girişimcilerine daha fazla destek sunulması hedefleniyor. 

Türkiye’deki yıldızı parlayan birçok girişime ev sahipliği yapıyoruz

Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan YTÜ Yıldız Teknopark Genel Müdür Yardımcısı İsa Turgut İnci şunları söyledi; “Oyun sektöründeki girişimlerin inovasyon becerileri global ölçekte artıyor ve yeni trend teknolojiler bu inovasyonu daha da kolaylaştırıyor. Ülkemizde bu değişim trendini yakalayabilen genç girişimcilerin sayısının yüksek olması ise bu tarz iş birliklerinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Doğru yeteneklerle yola çıkan ve aynı zamanda elindeki yeteneklerini kaybetmeyen startupların başarı hikayeleri yazmaları ve geleceğin unicornları olmaları kaçınılmaz. Kısacası, Türkiye’de yıldızı parlayan birçok girişime ev sahipliği yapıyoruz ve bu bağlamda yeni programlarla girişimcilerimize destek olmaya devam edeceğiz” 

Daha fazla girişime destek vereceğiz

Game Factory Kurucu Ortaklarından Murat Kahraman, “Ülkemiz son dönemde oyun sektöründe dünyada önemli bir yer edindi ve şimdi bunu koruyarak daha ileriye götürebilmek için oyun girişimlerimizin eskisinden de fazla desteğe ihtiyacı var. Bu iş birliği kapsamında hem daha fazla girişime destek verebileceğiz hem de desteklerimizin kapsamı ciddi şekilde genişleyecek. Yeni başarı hikayelerinin yazılmasında önemli bir rol oynamayı planlıyoruz” dedi.

Türkiye’yi oyun sektörünün merkezi haline getireceğiz

Game Factory Genel Müdürü Erdal Sarı ise “Türkiye’nin oyun sektöründe öne çıkan iki kurumunun güçlerini birleştirmesi ile girişimlerimize sadece çok geniş bir destek paketi sunmakla kalmayacağız aynı zamanda yeni programlarımız ve planladığımız etkinlikler sayesinde Türkiye’yi dünyada oyun sektörünün merkezi haline getireceğiz” dedi.

Öte yandan iş birliği hakkında detaylı bilgiye, YTÜ Yıldız Teknopark Startup House ve Game Factory web sitelerinden ulaşılabilmektedir

ChatGPT yüzbinlerce litre su tüketiyor!

OpenAI’nin ChatGPT ve Google’ın Bard gibi popüler büyük dil modelleri enerji yoğun olup, güçlü programları eğitmek için yeterli veri sağlamak üzere devasa sunucu çiftlikleri gerektiriyor. Aynı veri merkezlerinin soğutulması da yapay zeka sohbet robotlarını inanılmaz derecede “susatıyor”.

ChatGPT ile sohbet ederken ne kadar su tüketiyoruz?

Yeni araştırmalar, yalnızca GPT-3 için yapılan eğitimin 185.000 galon (700.000 litre) su tükettiğini gösteriyor. Yeni araştırmaya göre, ortalama bir kullanıcının ChatGPT ile yaptığı konuşma alışverişi, büyük bir şişe taze suyu yere dökmek anlamına geliyor. Chatbot’un benzeri görülmemiş popülaritesi göz önüne alındığında, araştırmacılar dökülen tüm bu şişelerin, özellikle ABD’deki tarihi kuraklıklar ve yaklaşan çevresel belirsizlik ortamında, su kaynakları üzerinde rahatsız edici bir etki yaratabileceğinden korkuyor.

Colorado Riverside Üniversitesi ve Texas Arlington Üniversitesi’nden araştırmacılar, yapay zekanın su tüketimi tahminlerini “Yapay Zekayı Daha Az ‘Susuz’ Yapmak” başlıklı bir ön baskı makalesinde yayınladılar. Yazarlar GPT-3’ü eğitmek için gereken temiz tatlı su miktarının bir nükleer reaktörün soğutma kulesini doldurmak için gereken miktara eşdeğer olduğunu buldular.

OpenAI, GPT-3’ü eğitmek için gereken süreyi açıklamayarak araştırmacıların tahminlerini zorlaştırdı ancak yapay zeka girişimiyle çok yıllı, milyarlarca dolarlık bir ortaklık kuran ve yapay zeka eğitimi için süper bilgisayarlar üreten Microsoft, kapsamlı bir soğutma aparatı gerektirecek en son süper bilgisayarının 10.000 grafik kartı ve 285.000’den fazla işlemci çekirdeği içerdiğini söyleyerek yapay zekanın arkasındaki operasyonun geniş ölçeğine bir bakış sunuyor. Bu devasa galon sayısı 320 Tesla için pil hücresi üretebilir ya da başka bir deyişle, GPT-3’ten sonra gelen ChatGPT’nin bir kullanıcıyla kabaca 25-50 sorudan oluşan temel bir alışverişi tamamlamak için 500 mililitrelik bir su şişesini “içmesi” gerekir.

Bu su tüketiminin giderek artması bekleniyor.

Rapor, verilerin şirketin enerji verimliliği daha düşük olan Asya veri merkezinde eğitilmesi durumunda su tüketiminin üç kat daha fazla olabileceğini belirtiyor. Araştırmacılar, bu su gereksinimlerinin, yakın zamanda piyasaya sürülen GPT-4 gibi, öncekilerden daha geniş bir veri parametresi setine dayanan yeni modellerle daha da artmasını bekliyor.

Araştırmacılar, “AI modellerinin su ayak izi artık radarın altında kalamaz” dedi. “Su ayak izi, küresel su sorunlarıyla mücadeleye yönelik kolektif çabaların bir parçası olarak öncelikli olarak ele alınmalıdır.”

Sohbet robotları suyu nasıl kullanıyor?

Yapay zekanın su tüketimini hesaplarken, araştırmacılar suyun “çekilmesi” ile “tüketimi” arasında bir ayrım yapıyor. İlk örnek, bir nehirden, gölden veya başka bir kaynaktan fiziksel olarak su çıkarma uygulamasıdır; tüketim ise özellikle veri merkezlerinde kullanıldığında buharlaşma yoluyla su kaybını ifade eder. Yapay zekanın su kullanımına ilişkin araştırma, öncelikle bu denklemin suyun geri dönüştürülemediği tüketim kısmına odaklanmaktadır. Araştırmacılar, “AI model geliştiricilerinin ve veri merkezi operatörlerinin daha şeffaf olmalarını öneriyoruz” diyor.

Büyük dönüşüm mü yoksa büyük yıkım mı?

Yeterince gelişmiş bir teknoloji, sihirden ayırt edilemez.
Arthur C. Clarke

Uygarlığımız, ilk teknolojik keşif olan tekerleğin kullanılmaya başlanmasından bugüne kadar geçen 6000 yılda, hiçbir zaman aynı hızda ilerlemedi. Ortaçağı yoğun bir cehalet ve yoksulluk içinde yaşayan Avrupa, Rönesans’ın ilk zamanlarında 50 yıl içinde bilim ve sanat alanında yaptığı ilerlemeyle, refah alanında geçmiş 600 yıla yakın bir sıçrama yaptı. Benzer şekilde 18. yüzyılda buhar makinelerinin keşfinin tetiklediği Sanayi Devrimi sırasındaki 60 yıl içinde veya elektriğin keşfedildiği 50 yıl içinde sanayide 300 yıllık bir ilerleme sağlandı. Peki günümüzde  de benzer bir sıçramanın eşiğinde miyiz?

Bundan sadece 7 yıl önce, 2016 yılının başlarında, çevremize dikkatle bakan birisi sessizce yaklaşan, yeni ve parlak bir çağın doğmakta olduğunu görebilirdi. Amerika’da taşıma görevini ve aracın kontrolünü otonom sisteme bırakan şoförler, tırlarla kıtayı bir uçtan diğer uca geçerken, 10174  olasılığa sahip olduğu için, işlem gücüyle değil sadece insan gibi düşünerek oynayabileceğiniz GO oyununda, AlphaGo isimli yapay zekâ, dünya GO şampiyonunu yeniyordu. Kaliforniya’dan Profesör David Cope, yapay zekâya bestelettiği Bach benzeri eserleri, seçkin bir müzik grubuna dinlettiğinde, ortaya çıkan eserlerin Bach’tan daha Bachvari olduğunu söyleyenlerin  şaşkınlığına tanık olmak üzereydi. Günümüzde, yapay zekâ, fiziki insan belirlemesi için kullandığımız CAPTCHA testlerini geçer hale geldi. Bugün teknoloji o kadar yaygınlaştı ki, Sadece 3.5 milyar insanın diş fırçası var iken, 7.9 milyar insanın cep telefonu var.

Tüm bunlar ışığında, bizi insanların daha az işgücü ile yaşayacağı, daha refah içinde bir gelecek mi bizi bekliyor yoksa distopik ve karanlık bir gelecek mi?

Asimov’un tüm zamanların en iyi serisi seçilen, bir kurgu, bilim, edebiyat başyapıtı olan Vakıf serisinde, bir psiko-tarih uzmanının ince matematiksel hesaplarla gezegenin on binlerce yıl boyunca yaşayacağı her türlü beklenmedik ve olumsuz süreçleri hesaplaması ve bugünden o durumlara karşı  planladıklarının nasıl birebir gerçekleştiği anlatılır. Dünyanın kendisi, psiko-tarih ’in uygulanması için çok küçük bir yer olsa  bile, gelişmekte olan teknoloji de fazlasıyla öngörülemezdir. Bundan yüz yıl önce bilim insanlarına gelecekte nasıl bir teknoloji ile karşılaşacaklarını sorsak en çılgınları bile bugünkü durumumuzu tahmin edemezdi. Bilimkurgu yazarları belli açılardan günümüzü öngörebilseler bile, şu an içinde yaşadığımız dünyayı tarif etmekten çok çok uzaktaydılar.

Dijital devrimin refaha yönelik dönüştürücü potansiyeli sınırlı

Bir açıdan bakıldığında, dijital devrimin, refaha yönelik dönüştürücü potansiyeli sınırlı görünmekte. On yıllardır süregelen teknolojik  ilerleme, sanayileşmiş ülkelerin 20. Yüzyılın ortalarına doğru yaşadığı refah seviyesini sağlayamadı. 1950’li ve 60’lı yıllarda, günümüz için hayal edilen bilişim, robotik ve yapay zekâ bilimine dayanan zengin bir gelecek vizyonu gerçekleşmedi. Esas zor olan soru, bu hayal kırıklığının devam edip etmeyeceğidir. Makineler, biz insanlarla doğal dilde sohbet ederken veya diş fırçamız hastaneye gitmeden tahlillerimiz yaparken, kendimizi daha refah içinde hissedecek miyiz?

Geçmiş zamanların verileri bize bu konuda umutsuz bir gelecek çiziyor, fakat bu konuda umutlu olan sayıları epey çok “iyimserler” de mevcut.

Kurduğumuz medeniyetin sıçrama anlarını oluşturan gelişmeler, ortaya çıktığı anda hiçbir zaman yeterince kabul görmedi. Buhar makineleri uzunca bir süre verimsiz sayıldı, sanayi devriminin temel yapı taşı makinelerin yaygınlaşması uzun zaman aldı. Örneğin çok daha öncesinde keşfedilmiş olmasına rağmen, elektriğin evlere ve fabrikalara yayılması ve bundan sağlanılan refah artışı için epey bir beklemek gerekti. Arabalar ilk ortaya çıktığında yetersiz yollar, yakıt bulma problemi, güvenlik  kaygıları sebebiyle atlara olan ihtiyacın her zaman olacağı düşünüldü. Yollar ve altyapılar verimliliği artırana kadar beklenilen refah artışı gerçekleşmedi. Bu tür teknolojik sıçramalarda, yukarıya doğru hızlanmadan önce, verimlilik sağlanana kadar  uzun bir hayal kırıklığı dönemi geçmektedir.

Benzer şekilde sürücüsüz taşıtların uzun vadeli etkilerini göremiyoruz. İstenildiği zaman, arabaya ulaşabilmek söz konusu olduğunda, daha az kişi araba satın alır hale gelecek. Yollarda daha az araç olacak, şehirlerin otopark ihtiyaçları azalacak, daha yeşil ve boş alanlar mevcut olabilecek. Fakat aynı zamanda, istenildiği zaman daha rahat seyahat imkânı da verdiği için, örneğin bir mağazada olan kıyafeti hemen almak için aracınızı o mağazaya gönderebilirsiniz veya çok sevdiğiniz kahve için bir kahve dükkanına yönlendirebilirsiniz.

Çok daha büyük değişimler bekleniyor

Eşiğinde olduğumuz büyük dönüşümün buhar makinelerinin, elektriğin ya da makineler ile yerinden ve işinden edilen milyonların doğmasına sebep olan sanayi devriminin yaptığı yıkıcı devrimden çok daha büyük değişimler doğurması beklenebilir. Sürücüsüz arabalar, kamyonlar, akıllı yapay zekâ sistemleri, rutin işlerde çalışan yüz milyonlarca kişiyi işsiz bırakabilir. Tüm bu süreç, hizmet işinde boyun eğen kalabalık ve daha eşitsiz bir altsınıf yaratabilir.

Diğer taraftan, işleri yeniden şekillendiren sensörler ve yapay zekâ, en çok ihtiyacımız olan şeyi, zamanı da bize hediye ediyorlar. Sanayi devrimi ve makinelerin ortaya çıkışı ile emek iş-gücünün paylaşılması, günde 18 saat çalışan işçilerin çalışma sürelerinin yarıya düşmesiyle toplumların refahını radikal bir şekilde artırdı. O zamanlarda, benzer şekilde teknolojinin insanların işgücünü elinden alacağı ve insanların işsiz kalacakları distopyalar kuruluyordu. 1960 ve 70’lerde ev aletlerinin ortaya çıkışı, zamanı hediye ederek, kadınlarının çalışma hayatına daha fazla katılım göstermelerini sağladı. Sonrasında elektronik ve mobil devrim, kişisel hayatımızı daha kolay planlamamızı sağladı, bilgiye daha kolay ve yoğun ulaşmamızı ve en büyük servetimiz olan zamanımızı; yaratıcılık, merak ve inovasyona yoğunlaştırmak için fırsat yarattı.

Belki de Nikolai Tesla’nın dediği gibi “Ömrümüz, aklımızın almayacağı, insan mahsulü dehşetleri” görecek. Asimov’un yaptığı gibi geleceği öngörmek çok zor, ama bu değişimlere ve yeni doğacak iş kollarına adapte olursak sanayi devriminin ya da elektriğin insanlığa sağladığı konfor ve refahtan ve yarattığı büyük sıçramadan çok daha büyüğü yakın zamanda bizi bekliyor olacak.


Barış Özkan
Barış Özkan
IFS Türkiye CTO

Barış Özkan
IFS Türkiye CTO

1976 Ordu doğumludur. Lisans eğitimini Bilgisayar Mühendisliği üzerine tamamladıktan sonra çalışma hayatına IBM Türkiye’de mühendis olarak başlamıştır. Genç bir yazılım mühendisi olarak katıldığı IFS Türkiye ekibinde, halen CTO olarak görevini yürütmektedir. Seyahat edip yeni kültürler tanımaktan, edebiyat, tarih ve felsefe ile ilgili kitaplar okumaktan ve müzikten keyif alır. Evli ve bir çocuk babasıdır.

Su kanallarında elektrik üreten girişim

0

Emgry, su kanallarında elektrik üreterek buradaki gücü kullanabiliyor. Girişim, fiyat olarak rekabetçi olacağını iddia ediyor.

Denver’ın dışında bulunan ve yerel su arıtma tesisine su sağlayan 15 km uzunluğundaki bir kanalda, su akarken küçük türbinlerin dönmesini sağlıyor. Türbinler döndükçe, elektrik şebekesine daha az güvenebilmesi için su şirketine enerji gönderiyorlar.

Bu yeni hidroelektrik yinelemesi, geleneksel bir baraj gibi görünmüyor. Teknolojiyi üreten Emgry adlı şirketin kurucu ve CEO’su Emily Morris, güneş enerjisi kadar hızlı devreye alınabilecek bir çözüm getirmek istediğini söylüyor. Başarılı örnek uygulama ve proje fikri ile Emrgy, Oval Park Capital liderliğindeki A Serisi fonlamada 18.4 milyon dolar topladığını da duyurdu. Su kanallarında elektrik üretimi, bu alanda fark yaratarak daha fazla örnek uygulama ile karşımıza çıkabilir.

Su kanallarında türbinlerle enerji üretiyor

Girişim, barajların büyük çevresel hasara neden olduğu nehirler veya akarsular gibi doğal su yollarında çalışmak yerine, küçük türbinlerini endüstriyel altyapıya yerleştirmeye odaklanıyor. Başka bir kurulum, Kaliforniya’nın Central Valley bölgesinde tarıma yönelik bir sulama kanalında bulunuyor.

Morris: “Su altyapısı, terk edilmiş bir alan olarak kabul ediliyor ve kuruluma çok hızlı bir şekilde izin verilebilir” diyor. Eyalet elektriğinin yaklaşık yüzde 20’sinin su altyapısı tarafından kullanıldığı Kaliforniya’da, cihazlar bu talebin bir kısmını karşılayabilir. Her türbin, suyun derinliğine ve hızına bağlı olarak 5 ile 25 kW arasında bir güç derecesine sahip. En iyi koşullarda, bir cihaz 60 veya 70 standart güneş paneli kadar güç üretebilir. Bu sistem muhtemelen her müşterinin ihtiyacı olan elektriğin tamamını sağlayamasa da, bir kanaldaki birkaç türbinden oluşan bir ağ fark yaratabilir. Kanallarda yüzen güneş panelleri ile birlikte de kullanılabilir ve su akarken sürekli bir güç kaynağı sağlar.

Morris: “Maliyeti güneş ışığından daha yüksek, ancak teknoloji çalıştıkça daha fazla enerji üretebilir, bu nedenle küçük bir filo bugün maliyet açısından rekabetçi olabilir” diyor.

ChatGPT’nin yaratıcısından ödül programı

ChatGPT henüz kendi kusurlarını bulabilecek kadar akıllı değil, bu yüzden yaratıcısı insanlardan yardım istiyor. OpenAI Salı günü, insanları ChatGPT ve GPT-4 gibi yapay zeka sistemlerindeki güvenlik açıklarını ve hataları bulmaya ve bildirmeye teşvik eden bir hata ödül programı açıkladı.

OpenAI, web sitesinde programın ayrıntılarını özetleyen bir gönderide, raporların ödüllerinin düşük önem dereceli bulgular için 200 ABD dolarından “olağanüstü keşifler” olarak adlandırdığı şeyler için 20.000 ABD dolarına kadar değişeceğini söyledi.

Microsoft destekli şirket, amacının “herkese fayda sağlayan” yapay zeka sistemleri oluşturmak olduğunu belirterek şunları ekledi: “Bu amaçla, yapay zeka sistemlerimizin güvenli ve emniyetli olmasını sağlamak için araştırma ve mühendisliğe büyük yatırım yapıyoruz. Ancak, herhangi bir karmaşık teknolojide olduğu gibi, güvenlik açıklarının ve kusurların ortaya çıkabileceğini anlıyoruz.”

Programa dahil olmakla ilgilenen güvenlik araştırmacılarına hitap eden OpenAI, “güvenliğin kritik önemini kabul ettiğini ve bunu işbirlikçi bir çaba olarak gördüğünü” söyledi. Bulgularınızı paylaşarak, teknolojimizi herkes için daha güvenli hale getirmede çok önemli bir rol oynayacaksınız.”

Gittikçe daha fazla insanın ChatGPT ve diğer OpenAI ürünlerini denemesi ile şirket, sistemlerin sorunsuz çalışmasını sağlamak ve herhangi bir zayıflığın kötü amaçlarla kullanılmasını önlemek için olası sorunları hızlı bir şekilde takip etmeye hevesli. Bu nedenle OpenAI, teknoloji topluluğuyla etkileşime geçerek sorunları daha ciddi bir sorun haline gelmeden çözebileceğini umuyor.

Kaliforniya merkezli şirket, bazı kullanıcıların gizli kalmaları gerekirken konuşmalarının başlıklarını açığa çıkaran bir kusurla ilgili bir korkuya zaten sahipti. OpenAI CEO’su Sam Altman geçen ayki olaydan sonra mahremiyet aksiliğini “önemli bir sorun” olarak gördüğünü söyledi ve ekledi: “Bu konuda kendimizi kötü hissediyoruz.” Şimdi düzeltildi.

İtalya, gizlilik ihlaliyle ilgili ciddi endişelerini dile getirdiğinde ve kapsamlı bir soruşturma yürütürken ChatGPT’yi yasaklamaya karar verdiğinde, gaf OpenAI için daha büyük bir sorun haline geldi . İtalyan yetkililer, OpenAI’nin bunun tekrar olmasını önlemek için almayı planladığı önlemlerin ayrıntılarını da talep ediyor.

HPE Alletra, veri yaşam döngüsü yönetimini dönüştürüyor

HPE Veri Depolama & Analitik Zirvesi’nde yeni veri depolama hizmetleri tanıtılıyor

Yeni dosya, blok ve veri koruma hizmetleriyle genişletilen HPE Alletra portföyü, veri yaşam döngüsü yönetimini dönüştürüyor. HPE Alletra Storage MP üzerine inşa edilen yeni veri hizmetleri, sezgisel bulut deneyimi, yüksek performanslı ölçeklenebilir depolama ve HPE GreenLake aracılığıyla sağlanan hibrit veri korumasını birlikte sunuyor.

Hewlett Packard Enterprise, müşterilerinin veri silolarını ortadan kaldırmasına, maliyeti ve karmaşayı azaltmasına, performansı artırmasına yardımcı olmak üzere tasarladığı yeni dosya, blok, felaket koruma ve yedekten kurtarma odaklı veri hizmetlerini duyuruyor. Sunulan yeni hizmetler veri yoğun iş yükleri için kurumsal düzeyde ölçeklenebilir performans sunarken, genişletilmiş blok hizmetleri orta sınıf ekonomilerin kritik depolama ihtiyaçlarını karşılıyor.


Dünya’nın en güçlü süper bilgisayarı

HPE Türkiye, Doğu-Güney Avrupa, Kafkaslar ve Orta Asya Genel Müdürü Güngör Kaymak ile HPE’nin yeni nesil depolama hizmetlerini ve Dünya’nın en güçlü süper bilgisayarı Frontier’i konuştuk.

Esnek mimarinin avantajı

Yeni dosya ve blok teklifleri, HPE Alletra Storage MP aracılığıyla esnek mimariden yararlanıyor. Böylece müşteriler hibrit buluttaki tüm veri türlerini tek bir birleşik platform üzerinden depolayabiliyor, yönetebiliyor ve koruma altına alabiliyor. Sunulan yeni veri hizmetleri, müşterilerin veri yaşam döngüsü yönetimini dönüştürmesini ve içgörü çağında gelişimi sürdürmesini sağlayan sezgisel bir bulut deneyimi sunuyor.

Müşterilerin verilerini yönetirken benzersiz zorluklarla karşılaştıklarına değinen HPE Storage Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Tom Black, “Verilerin hacmindeki ve karmaşasındaki hızlı artış, kuruluşları tüm bunları silo depolama çözümlerinin maliyetli bir kombinasyonuyla yönetmeye zorladı. Yeni HPE GreenLake veri hizmetleri ve genişletilmiş HPE Alletra inovasyonları, birden fazla veri türünü, depolama protokolünü ve iş yükünü yönetmeyi daha kolay ve ekonomik hale getirerek müşterilerin inovasyonu hızlandırmaya ve iş sonuçlarını artırmaya odaklanmasını sağlıyor” diyor.

HPE Türkiye, Doğu-Güney Avrupa, Kafkaslar ve Orta Asya Genel Müdürü Güngör Kaymak ise “HPE olarak varolma amacımız insanların yaşam ve çalışma şekillerini iyileştirmek. Teknolojinin en önemli potansiyelini iyilik için bir güç olarak kullanılmasında görüyoruz. Bu doğrultuda geliştirdiğimiz teknolojiler bugüne kadar çözemediğimiz karmaşıklıktaki problemlere cevap bulmak, evrenin sırlarını deşifre edebilmek, pandemide hızlı ilaç geliştirebilmek, daha doğru hava tahminleri yapabilmek gibi birçok önemli araştırmada kullanılıyor.

Sürdürülebilirliğin dünyamızın geleceği için en önemli konuların başında geldiğinin bilinciyle, geliştirdiğimiz ürünlerde ve müşterilerimize sunduğumuz sahip olma modellerinde sürdürülebilirliği en ön plana koyuyoruz. HPE GreenLake’in zenginleşen bu yeni çözümüyle dijital dönüşüm çabalarını bu çerçevede ele alıp müşterilerimize kolay erişilebilir, esnek, ekonomik ve sürdürülebilir hibrit bulut deneyimi sunuyoruz. Ayrıca Türkiye ve çevre ülkelerde genişleyen iş potansiyelleri yapımızda da bazı yenilikleri beraberinde getiriyor” diyor.

Küresel veri hacmi 2026 yılına kadar iki katına çıkacak

Günümüzde her büyüklükteki işletme, veri yönetimine dair maliyetleri ve karmaşayı azaltırken daha iyi sonuçlar elde etmek için elindeki verilerden yararlanmaya odaklanıyor. Bunun yanında üretilen küresel veri hacminin 2026 yılına kadar iki katına çıkması bekleniyor. Bu durum kuruluşları her biri farklı destek ve yönetim sistemleri gerektiren kaotik bir dizi iş yükü ve veri protokolüyle karşı karşıya bırakırken, işleri sürdürmek için gerekli olan verileri yedeklemek, korumak ve kurtarmak zorlu bir mücadeleye dönüşüyor.

HPE, kuruluşların veri yaşam döngüsü zorluklarının üstesinden gelmesine yardımcı olmak için blok veya dosya depoları için yapılandırılabilen yeni, modüler bir depolama çözümü sunuyor. HPE Alletra Storage MP, aynı donanım üzerinde performans ve kapasite için bağımsız olarak ölçeklenebilen birden fazla depolama protokolüyle ayrıştırılmış altyapıları destekliyor. Müşteriler, iş yükü ve depolama protokolünden bağımsız olarak veri ve depolama hizmetlerini yaygınlaştırmak, yönetmek ve düzenlemek için tek bir birleşik bulut platformundan yararlanıyor. HPE Alletra Storage MP’nin esnekliği, günümüz için daha uygun maliyetle performans ve geleceğe yönelik aynı donanım üzerinde altyapıyı uygun maliyetle şekilde ölçeklendirme olanağı sağlıyor. Böylece yatırımların korunmasına yardımcı oluyor. Ayrıca AIOps tarafından desteklenen sezgisel bulut deneyimi, ek uzmanlığa ihtiyaç duymadan depolama provizyonuna ve yönetimine imkân tanıyor.

HPE Alletra, veri yaşam döngüsü yönetimini dönüştürüyor.

HPE GreenLake Dosya Depolama Pazarına Giriyor, Blok Depolamayı Genişletiyor

HPE Alletra Storage MP’nin esnek mimarisinden faydalanan yeni HPE dosya ve blok depolama teklifleri, HPE GreenLake aracılığıyla sunuluyor. Dosya ve blok veri hizmetlerini tek bir birleşik platformdan düzenleme ve yönetme yeteneği, müşterilerin inovasyonu ortaya çıkarmak ve rekabet avantajı elde etmek için verilerin gücünden yararlanmasına olanak tanıyor.

HPE GreenLake for File Storage, ölçeklenebilir yapısı ve saniyede yüzlerce gigabayta ulaşan iş hacmiyle kurum genelindeki veri yoğun iş yüklerinin işlenmesini hızlandırıyor. Yeni dosya depolama hizmeti, HPE GreenLake bulut deneyimini ve VAST Data yazılımını bir araya getirerek exabyte ölçeği için tasarlanmış son derece esnek dosya hizmeti sunuyor.

HPE GreenLake for Block Storage, iş kritik depolamanın kullanılabilirliği, performansını ve ölçeklenebilirliğini uygun maliyetlerle sunuyor. Yeni HPE GreenLake for Block Storage, sektörün yüzde 100 veri kullanılabilirliği garantisine sahip ilk ayrıştırılmış, ölçeklenebilir blok depolaması olmasıyla öne çıkıyor. HPE GreenLake for Block Storage, müşterilerin görev açısından kritik uygulamalar ve karma iş yükleri için SLA’ları karşılamalarına yardımcı olmak üzere tasarlanan, her zaman mevcut ve hızlı mimari eşliğinde yüksek performansı daha iyi fiyata sunuyor. Müşteriler, HPE GreenLake for Block Storage abonelik hizmetleriyle HPE Alletra Storage MP’yi alabiliyorlar.

Sorunsuz, Entegre Hibrit Bulut Veri Koruması

HPE GreenLake felaket kurtarma ile yedekleme ve kurtarmaya yönelik birleşik bir yaklaşımı destekliyor. HPE GreenLake for Disaster Recovery, HPE’nin esnek faturalandırmaya sahip küresel, ölçeklenebilir SaaS platformunda sürekli veri koruması yoluyla veri kaybını ve kesinti süresini azaltıyor. Zerto teknolojisiyle oluşturulan HPE GreenLake for Disaster Recovery, birden fazla sanal makineye yayılan süreci birleştirilmiş, otomasyona dayalı ve düzenlenmiş deneyim eşliğinde sunarak herhangi bir kesinti halinde hızlı, esnek kurtarma olanağı sağlıyor.

HPE GreenLake for Backup and Recovery, özel ve genel bulut iş yüklerinde birleşik yönetim ve tek bir veri kataloğuyla şirket içi ve bulut iş yüklerini zahmetsizce ve verimli bir şekilde koruma altına alıyor. Ayrıca yüzde 100 SaaS çözümü aracılığıyla politika tabanlı düzenleme, üstün depolama verimliliği ve tüketime bağlı faturalandırma olanağı sağlıyor.

HPE Pointnext Hizmetleri, kuruluşların veri öncelikli modernizasyon stratejilerini geliştirmek için dünya standartlarında müşteri deneyimi sunuyor. Bu, veri hizmetlerini ve stratejisini tasarlamak, yaygınlaştırmak ve yönetmek için gereken hizmetleri ve en üst seviyede bürokratik olmayan, işbirlikçi teknoloji destek modelini kapsıyor.

HPE Veri Depolama & Analitik Zirvesi’nin ayrıntılarına buradan ulaşabilirsiniz.

Robot polisler fikir ayrılığına neden oldu

0

New York’ta güvenliği sağlamak için kullanıma alınacak olan robot polisler tartış yaptı. Şehrin güvenliği için robotların yetersiz kalabileceği düşünülüyor.

New York polis memurlarına yardımcı olmak için tasarlanmış suçla mücadele robotları tanıtıldı.

NYPD bu ke varlık müsadere fonlarını kullanarak iki “Digidog” için 750.000 dolar harcadı. Massachusetts merkezli Boston Dynamics tarafından inşa edilen dört ayaklı robot, inanılmaz çok yönlü olması, otonom veya yarı otonom olarak çalışması ile dikkat çekiyor.

Robotlar fikir ayrılığı oluşturdu

Digidog’lar, insan memurların girmesi için çok tehlikeli olduğu düşünülen durumlarda konuşlandırılabilir. Örneğin, bir bomba tehdidi olayında, kamera donanımlı bir Digidog olay yerine yaklaşabilir ve bir eylem planı oluşturmaya yardımcı olabilecek görüntüleri canlı yayınlayabilir. NYPD ayrıca, bu yaz başlayarak Times Meydanı metro istasyonunda devriye gezecek olan tekerlek tabanlı K5 Otonom Güvenlik Robotunu da test edecek.

California merkezli Knightscope tarafından üretilen K5, biraz R2-D2’nin eski versiyonuna benziyor. 360 derecelik bir kamera ve şüpheli davranış belirtilerine karşı çevresini izlemek için çok sayıda mikrofonla donatılmış durumda. NYPD, bir insan memurun yanında çalışacak olan K5’in konuşlandırılması için 12.250 dolar ayırdı. Yetkililer, NYPD’nin yeni robotik askerlerinin hiçbirinin yüz tanıma teknolojisini kullanmayacağını veya herhangi bir silah taşımayacağını söyledi.

Surveillance Technology Oversight Project’in yönetici direktörü Albert Fox Cahn robotların konuşlandırılmasıyla ilgili endişeleri olduğunu belirterek: “NYPD, kötü bilim kurguyu korkunç bir polis teşkilatına dönüştürüyor. New York, sahte bir robocop’u değil, gerçek güvenliği hak ediyor” dedi.

Parola kıran yapay zeka aracı

0

Parola kıran yapay zeka aracı PassGAN, bu konuda üstün başarı sergiledi. Parolaların yarısından fazlasını bir dakikadan kısa sürede ve yüzde 65’ini bir saatten kısa sürede kırdı.

Siber güvenlik firması Home Security Heroes tarafından yürütülen deney, yeni bir tür parola kırıcı olan PassGAN’ı içeriyor. Sabit veri kümelerine dayanan tipik parola kırma araçlarının aksine PassGAN iki sinir ağı tarafından yönetiliyor. Birine parola oluşturma öğretilirken, diğerine ilkinin “sahte” parolaları ile gerçek veri ihlallerinden alınan parolaları ayırt etmesi öğretiliyor. Eğitildikçe, bu tür üretken uyarlanabilir ağ, daha karmaşık parola tahminleri sunmayı öğrenerek daha hızlı ve yaygın kırmaya olanak tanıyor.

Parolaların yüzde 65’in bir saatten kısa sürede kırdı

Home Security Heroes’un testi için parola kıran yapay zeka aracı PassGAN, genellikle parola kırma araçlarını eğitmek için kullanılan bir veri seti olan 2009 RockYou ihlalinden 15 milyondan fazla parola ile beslendi. Dörtten küçük ve 18 karakterden uzun olan şifreler hariç tutuldu. Düşük karakter sayısına ve az karakter varyasyonuna sahip parolalar anında kırıldı. Yeterince basitse, 11 karakterlik bir şifre de hemen çözülebildi. Genel olarak araç, yaygın parolaların yüzde 51’ini bir dakikadan kısa sürede, yüzde 65’ini bir saatten kısa sürede, yüzde 71’ini bir günde ve yüzde 81’ini bir ayda kırmayı başardı.

Home Security Heroes, bulgularına dayanarak, güvenlik uzmanları tarafından sıklıkla tekrarlanan birkaç tavsiye sunuyor. İlk olarak, şifreleri tekrar kullanmayın. İkincisi, özellikle saldırıya uğramış web siteleri için şifrelerinizi sık sık değiştirin. Son olarak, dizede en az iki harf (büyük ve küçük harf), sayı ve simge karışımıyla en az 15 karakter uzunluğunda parolalar kullanın ve bariz veya tahmin edilebilir parola modellerini takip etmeyin.

Metaverse yapay zeka gölgesinde kaldı

0

Metaverse ile ilgili bir dönem beklentiler çok üst seviyedeydi. Ancak son gelişmelerle birlikte işletmeler için metaverse yapay zeka gölgesinde kaldı.

Yapay zeka, iş dünyasının çehresini muhtemelen sonsuza dek değiştirecek. Dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden bazıları yapay zekaya milyarlarca dolarlık yatırım yaptı ve uzun süredir bilim kurgu romanlarında lanse ediliyor.

Sözde ‘metaverse’ bir süreliğine, yakın gelecekte işletmeler için en heyecan verici ve değerli araçlardan biri olmuştu. Kuruluşlara sanal toplantı ortamlarına hazırlanmaları söylendi. Pandemi sırasında uzaktan çalışmanın artmasıyla bu, doğal bir ilerleme gibi göründü. Ancak meta evrenin modern babası Mark Zuckerberg’in şimdi çocuğunu terk ettiği ve yöneticilere bunun yerine yeni gelişen üretken yapay zekaya dönmenin yollarını bulmalarını söylediği bildirildi.

Metaverse bekleneni karşılayamadı mı?

Metaverse teknolojisini sağlamadaki ana başarısızlık, tutarlı bir vizyonun olmamasıydı. İşletmelerin sanal gerçeklik toplantılarından veya kötü işlenmiş sanal ortamlardan nasıl yararlanmaya çalıştıkları konusunda bilgisi olmadığı için demo paylaşıldı. Bu yönüyle Metaverse yapay zeka alanındaki ilerlemenin biraz daha gerisinde kaldı diyebiliriz.

Çoğu işletme tam zamanlı video konferansı satın aldı, Google Workspace’e veya Microsoft 365’e yerleşti ve rahat oldukları üretkenlik uygulamalarını benimsedi . Birçok işletme, video konferans ve üretkenlik paranoyasından bıkmış olarak hibrit çalışmadan önceki hayata geri dönmeye de hevesli durumda. Kuruluşların hantal VR başlıklarını veya mocap takımlarını benimsemesini beklemek için üst düzey yöneticilerin bir Second Life yeniden başlatmasından çok daha fazlasına ihtiyacı olacak.

Metaverse’nin yükselişi ve düşüşü, blok zincir yutturmaca döngüsü ile karşılaştırılabilir. Pek çok şirket, çok az maddi fayda sağlamasına rağmen blok zincirini iş akışlarına uygulamaya çalıştı. Özetle Meta, işletmelere iyi kullanıcı deneyimleri ve hiper ölçekleyici erişilebilirlik sunan Google’ın Bard ve ChatGPT gibi ürünleriyle bu pazarda zorlu bir rekabetle karşı karşıya. Meta, LLaMA adlı 7 ila 65 milyar parametreli bir model olan kendi LLM’sini piyasaya sürdü. Ancak sınırlı sürümünden kısa bir süre sonra, model çevrimiçi olarak sızdırıldı ve herkesin erişmesi için geri alınamaz bir şekilde Bitcoin’de saklanabilir.

Facebook kullanıcı verileri nereye gidiyor?

0

Facebook kullanıcı verileri yönetimi şirket içerisinde bir hayli karmaşık hal aldı. Çalışanlar bile bu verilerin yönetiminde zorlanıyor.

Facebook, kullanıcıların kişisel verileriyle nasıl başa çıktığını önemli ölçüde değiştirmeye zorlayacak olan, tüm dünyadaki gizlilik düzenlemeleri ile karşı karşıya. Bununla birlikte verileri korumak ve güvenliğini sağlamak da Facebook için ciddi bir iş planı gerektiriyor. Şirket, Motherboard tarafından elde edilen sızdırılmış bir dahili belgeye göre Facebook’un tüm kullanıcı verilerinin nereye gittiği veya bunlarla ne yaptığı hakkında hiçbir fikrinin olmadığını kabul ediyor.

Bu nedenle Facebook tarafında verilerin AB’nin Genel Veri Koruma Yönetmeliği veya GDPR gibi düzenlemelerin izin verdiğinin ötesinde amaçlar için kullanılmadığına dair harici gruplara güvence vermek zor. Facebook kullanıcı verileri için tedbirler almaya çalışsa da buna herhangi bir sınır çizemiyor.

Bir şirket sözcüsü e-posta yoluyla: “Dünya çapındaki yeni gizlilik düzenlemeleri farklı gereksinimler getiriyor ve bu belge, verileri yönetmek ve yükümlülüklerimizi yerine getirmek için uyguladığımız mevcut önlemleri ölçeklendirmek için oluşturduğumuz teknik çözümleri yansıtıyor” dedi.

Sınırları açık sistem

Facebook sözcüsü: “Sınırları açık sistemler kurduk. Bu açık sistemlerin ve açık kültürün sonucu bir benzetmeyle çok iyi anlatılır: Elinizde bir şişe mürekkep tuttuğunuzu hayal edin. Bu mürekkep şişesi, her türden kullanıcı verisinin (3PD, 1PD, SCD, Avrupa, vb.) bir karışımıdır. O mürekkebi bir su gölüne döküyorsunuz (açık veri sistemlerimiz; açık kültürümüz) ve her yere akıyor. O mürekkebi şişeye nasıl geri koyarsın? Sadece gölde izin verilen yerlere akacak şekilde tekrar nasıl düzenlersiniz? ” diyor.

Belgeye göre, Facebook’un kendi mühendisleri bile, kullanıcı verilerinin Facebook’un sistemlerine girdikten sonra nereye gittiğini takip etmek ve anlamlandırmak için mücadele ettiklerini itiraf ediyor. Son birkaç yılda, dünyanın her yerindeki düzenleyiciler, Facebook gibi platformların kendi kullanıcılarının verilerini nasıl kullanabileceğini sınırlamaya çalışıyor. En dikkat çekici ve önemli düzenlemelerden biri, Mayıs 2018’de yürürlüğe giren Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Yönetmeliği. (GDPR). Kanun, 5. maddesinde kişisel verilerin “belirli, açık ve meşru amaçlarla toplanması” gerektiğini belirtmektedir.

Yürüdükçe ödül kazandıran ‘Yürü be İstanbul’ projesi

0

Teknoloji devi Samsung, İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki Spor İstanbul, İstanbulluları yürüyüş yapmaya teşvik edecek bir yarışmayı hayata geçirdi. 16 Nisan’a kadar sürecek ‘Yürü be İstanbul’ yarışması kapsamında, en çok yürüyüş yapan katılımcılar Samsung’dan hediye çeki ve indirim kuponu kazanacak.

Samsung ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki Spor İstanbul tarafından hayata geçirilen ve 16 Nisan tarihine kadar devam edecek ‘Yürü be İstanbul’ yarışması iş birliği, İstanbullulara yürüdükçe ödül kazandırıyor.

İstanbulluları yürüyüş yapmaya teşvik eden proje kapsamında, ‘Yürü Be İstanbul’ uygulamasını cep telefonlarına indiren kullanıcılar, günün 4 farklı saat diliminde yarışma şansı buluyor, diledikleri saatte yürüyüp ödül kazanma şanslarını arttırıyorlar.

İlk 10’a giren toplam 40 kişi hediye çeki ve indirim kuponu kazanacak

Yarışma kapsamında, her saat diliminden ilk 10’a giren toplam 40 kişi Samsung’dan hediye çeki ve indirim kuponu kazanıyor. Kullanıcıların, yarışmaya katılım sağlamaları için ‘Galaxy Yürüyüşü’ adıyla belirtilen göreve katılmaları gerekiyor. Ardından kullanıcılar, günün farklı saat dilimlerinde attıkları adım sayıları ile 4 farklı saat diliminde liderlik tablosunda sıralamalarını görebiliyorlar. 16 Nisan (23:59) gün sonuna kadar, her bir liderlik tablosunda en çok adım atan ilk 5 kullanıcı hediye çeki, sonraki 5 kullanıcı ise indirim çeki kazanma hakkında sahip oluyor.

Kullanıcılar, ‘Yürü be İstanbul’ mobil uygulamasını Google Play veya App Store’dan indirebiliyor.

ABD ve Çin’den üretken yapay zeka için düzenlemeler

0

ABD ve Çin, teknoloji ticaretinde şiddetli rakipler olsa da, ortak yeni bir şeyleri paylaşıyorlar gibi görünüyor: AI’nın hesap verebilirliği ve olası kötüye kullanımı ile ilgili endişeler başladı. Salı günü, her iki ülkenin hükümetleri yapay zeka geliştirmeye yönelik düzenlemelerle ilgili duyurular yayınladı. ABD Ticaret Bakanlığı’nın bir şubesi olan Ulusal Telekomünikasyon ve Bilgi İdaresi (NTIA), bir resmi kamu talebi hangi politikaların bir yapay zeka hesap verebilirlik ekosistemini şekillendirmesi gerektiğine ilişkin girdi için.

ABD ve Çin, teknoloji ticaretinde şiddetli rakipler olsa da, ortak yeni bir şeyleri paylaşıyorlar gibi görünüyor: AI’nın hesap verebilirliği ve olası kötüye kullanımı ile ilgili endişeler. Salı günü, her iki ülkenin hükümetleri yapay zeka geliştirmeye yönelik düzenlemelerle ilgili duyurular yayınladı. ABD Ticaret Bakanlığı’nın bir şubesi olan Ulusal Telekomünikasyon ve Bilgi İdaresi (NTIA), hangi politikaların bir AI hesap verebilirlik ekosistemini şekillendirmesi gerektiğine dair girdi için resmi bir kamu talebi yayınladı .

Bunlar, veri erişimi, hesap verebilirliğin ölçülmesi ve istihdam veya sağlık hizmetleri gibi farklı endüstri sektörlerinde yapay zekaya yaklaşımların nasıl değişebileceği hakkındaki soruları içeriyor.

CAC, Reuters tarafından hazırlanan bir rapora göre, sağlayıcıların AI araçlarını eğitmek için kullanılan verilerin geçerliliğinden sorumlu olması gerektiğini ve algoritmalar tasarlanırken ve veri setlerini eğitirken ayrımcılığı önlemek için önlemler alınması gerektiğini söyledi . Firmaların ayrıca yapay zeka araçlarını halka sunmadan önce hükümete güvenlik değerlendirmeleri sunmaları gerekecek.

Taslak kurallara göre, platformları tarafından uygunsuz içerik üretilmesi durumunda şirketler, benzer içeriklerin tekrar üretilmesini önlemek için teknolojiyi üç ay içinde güncellemelidir. Kurallara uyulmaması, sağlayıcıların para cezasına çarptırılmasına, hizmetlerinin askıya alınmasına veya cezai soruşturmalara maruz kalmasına neden oluyor.

CAC, üretici yapay zeka tarafından üretilen herhangi bir içeriğin ülkenin temel sosyalist değerleri ile uyumlu olması gerektiğini söyledi.

Çin’in teknoloji devleri yapay zeka geliştirme yolunda ilerliyor. CAC duyurusu, Alibaba Cloud’un tüm iş uygulamalarında ChatGPT tarzı bir ön uç olarak kullanıma sunulacağını söyleyen Tongyi Qianwen adlı yeni bir büyük dil modelini duyurmasıyla aynı gün yayınlandı . Geçen ay, başka bir Çinli internet hizmetleri ve yapay zeka devi Baidu, Çince ChatGPT alternatifi Ernie bot’u duyurdu. 

Yapay zeka düzenlemesi ve inovasyon

Çin hükümeti net bir dizi düzenleyici yönerge belirlemiş olsa da, dünyadaki diğer hükümetler farklı bir yaklaşım benimsiyor. Geçen ay Birleşik Krallık hükümeti , “inovasyonu engelleyebilecek sert mevzuattan kaçınmak” için, AI yönetişiminin sorumluluğunu yeni bir tek düzenleyiciye vermemeyi tercih ettiğini ve bunun yerine mevcut düzenleyicileri kendi yasalarını çıkarmaya çağırdığını söyledi. AI’nın kendi sektörlerinde kullanılma şekline en uygun yaklaşımlar olduğu düşünülüyor.

Ancak bu yaklaşım , bazı yapay zeka araçlarının karmaşık ve çok katmanlı doğası nedeniyle mevcut çerçevelerin yapay zekayı etkili bir şekilde düzenleyemeyebileceğini, yani farklı rejimler arasında birleşmenin kaçınılmaz olacağını savunan endüstri uzmanlarıyla bazıları tarafından eleştirildi.

Ayrıca, İngiltere’nin veri düzenleyicisi, teknoloji şirketlerine büyük dilli, üretken yapay zeka modelleri geliştirirken ve dağıtırken kişisel bilgileri koruma konusunda bir uyarı yayınlarken, İtalya’nın veri gizliliği düzenleyicisi,  gizlilik ihlalleri iddiasıyla ChatGPT’yi yasakladı. 1.100 teknoloji lideri ve bilim adamından oluşan bir grup da  OpenAI’nin yeni piyasaya sürülen GPT-4’ünden  daha güçlü sistemler geliştirmeye altı aylık bir ara verilmesi çağrısında bulundu.

Gartner analisti Frank Buytendijk, konu teknoloji yeniliği ve düzenlemeye geldiğinde, çoğu hükümetin veya yasa koyucunun genellikle izlediği belirli bir doğal yol olduğunu söyledi. “Piyasada yeni bir teknoloji olduğunda, hata yaparak onu sorumlu bir şekilde nasıl kullanacağımızı öğreniyoruz” dedi. 

Buytendijk, bundan sonra, geliştiricilerin, kullanıcıların ve yasal sistemlerin yasanın ve içtihat hukukunun yorumlanması yoluyla sorumlu kullanım hakkında bilgi edinmelerine olanak tanıyan düzenlemenin ortaya çıkmaya başladığını ve ardından sorumlu kullanıma sahip teknolojilerin yerleşik olduğu son aşamanın geldiğini söyledi.

Steve Jobs’un arşivlerini artık herkes okuyabilir

0

Steve Jobs Arşivi, Jobs’un konuşmalarını, röportajlarını ve daha fazlasını içeren Make Something Wonderful adlı ücretsiz bir kitap yayınladı

Nisan ayının başlarında, Steve Jobs Arşivi, Apple’ın kurucusundan konuşmaların yer aldığı ücretsiz bir kitap yayınlayacağını duyurdu. Şimdi, Make Something Wonderful, Apple Kitaplar, Libby uygulaması ve tarayıcıda çevrimiçi olarak herkesin erişimine sunuluyor.

Steve Jobs Arşivi, kitabın tanıtımında “Steve’in konuşmalarını, röportajlarını ve yazışmalarını içeren özenle hazırlanmış bir koleksiyon olan Make Something Wonderful, dünyanın en yaratıcı girişimcilerinden birinin hayatına ve çalışmalarına nasıl yaklaştığına dair eşsiz bir pencere sunuyor” diyor. 

Kitapta, Steve Jobs çocukluğu, Apple’ı kurma ve şirketten uzaklaştırılma, Pixar ve NeXT ile geçirdiği zaman ve başladığı şirkete nihai dönüşü hakkındaki düşüncelerini paylaşıyor.

Kitabın girişi, Jobs’un eşi Laurene Powell Jobs tarafından yazıldı ve Leslie Berlin tarafından düzenlendi. Steve Jobs Arşivi, bu “güzel el kitabının dünyayı ileri taşıyacak ‘harika şeyler’ yaratmaları için okuyucuları ilham etmek üzere tasarlandığını” belirtiyor.

Kitaba adını veren ifade, iPhone’un lansmanından kısa bir süre sonra Steve Jobs’un personel güncellemesinde söylendi. Bir çalışan şirketin büyürken kültürünü ve markasını nasıl koruyacağını sordu ve Steve “harika ürünler yaparak” yanıtını verdi.

Bu Arşiv, Eylül 2022’de Apple’ın kurucusu ile ilgili materyalleri içeren bir depo olarak başlatıldı. Aralarında daha önce görülmemiş videolar ve e-postalar bulunuyor. Laurene Powell Jobs, Jony Ive, Tim Cook ve daha pek çok kişi bu projenin arkasında yer alıyor.

Web sitesine göre, Steve Jobs Arşivi “Steve’in hikayesinin yetkili kaynağı ve yeni nesillerin kendi izlerini sürmelerine yardımcı olan bir kaynak” olarak nitelendiriliyor. Make Something Wonderful – Steve Jobs kendi sözcükleriyle adlı kitabı ayrıca buradan ücretsiz indirebilirsiniz.

Techno Camp teknoloji mühendisleri arıyor

0

Turkcell Global Bilgi’nin teknoloji alanında kariyer yapmak isteyen genç mühendislere kariyer ve gelişim fırsatları sunan Techno Camp programına başvurular bu yıl 28 Mart’ta başladı.

23 Nisan’a kadar devam edecek başvuruların ardından Temmuz’da başlayacak olan kariyer-gelişim programına, Türkiye’nin dört bir yanından mühendis adayları başvurabilecek. “Techno Camp”ı başarıyla tamamlayan mühendisler Turkcell Global Bilgi bünyesinde istihdam edilecek.

Türkiye’nin dijital müşteri deneyimi merkezi Turkcell Global Bilgi, gençlerin kariyerine yön veren eğitim ve gelişim programı Techno Camp’ı üçüncü kez düzenliyor. 28 Mart’ta başlayan ve 23 Nisan’a kadar başvuruya açık olan Techno Camp 2023, teknoloji alanında kariyer yapmak isteyen genç mühendislere Turkcell Global Bilgi’de uzman pozisyonlarında çalışma fırsatı sunuyor. 

Genç mühendisleri sektöre ‘Techno Camp’ ile kazandırıyoruz

Programla ilgili açıklamada bulunan Turkcell Global Bilgi İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı Zafer Çavdar; “Türkiye’nin dijital müşteri deneyimi merkezi olarak müşterilerimize eşsiz bir dijital deneyim sunarken, hizmetlerimizin ve sektörümüzün gelişimini de gözetiyoruz. Bu amaç doğrultusunda ülkemizdeki gençlerin sektöre katılımını güçlendirmek, onları yeni teknolojilere hazırlamak ve sektöre kazandırmak adına kariyer ve gelişim programımız ‘Techno Camp’ için hazırlanıyoruz. Geleneksel hale gelen programımıza her yıl artan ilgi; mühendislerle ortak vizyonlarımız olduğunu gösteriyor ve bu çabamızın somut karşılığını görmek de bizi mutlu ediyor. Türkiye’nin yedi bölgesinden, teknoloji alanında kariyer hedefi olan genç mühendisleri bu yıl da ‘Techno Camp’e bekliyoruz” dedi.

Türkiye’nin her yerinden katılıma açık online Techno Camp

Başvuruların ve eğitimin online platformda yapılacağı Techno Camp 2023 programına; üniversitelerin mühendislik fakülteleri veya matematik, istatistik vb. teknik bölümlerinde lisans son sınıf, yüksek lisans veya doktora öğrencisi ya da yeni mezun ve/veya en fazla 2 yıl iş deneyimine sahip adaylar başvurabiliyor. Temmuz’da başlayacak ve 2 ay sürecek eğitim kampı boyunca katılımcılar, kapsamlı eğitim araçlarıyla alanında uzman eğitmenlerden; yazılım geliştirme, sistem & network, veri bilimi & iş analizi alanlarında eğitim alacaklar. Türkiye’nin her bölgesinden katılıma açık programın başvuruları, http://bit.ly/3FXgJPq adresinden bireysel olarak yapılabilecek. Başvuru sayısı her yıl artan Techno Camp programına geçen yıl toplam 5 bin 213 başvuru yapılmış, yapılan değerlendirmeler sonucu kariyer/gelişim programından 60 genç mühendis faydalanmıştı.

400 bin telefon yenilenecek

Telefon yenileme kapasitesini artırmayı planlayan EasyCep, 2023 yılı sonu itibarıyla 400 bin telefon yenilemeyi hedefliyor

EasyCep, 2022 yılını 15 kat büyüme ile kapattı. 2022 yılında mağaza sayısını 26’ya yükseltti. 2023 yılında hızlı büyümesini sürdürmeyi hedefleyen EasyCep, mağaza sayısını 60’a ve çalışan sayısını 700’e yükseltmeyi hedefliyor. Telefon yenileme kapasitesini artırmayı planlayan şirket, 2023 yılı sonu itibarıyla toplamda 400 bin telefon yenileme hedefi ile ülke ekonomisine ve çevreye katkısını sürdürecek. Bu yıl yeni yatırım turuna çıkmayı planlayan EasyCep, Türkiye’den çıkan unicorn’lar arasına katılmak istiyor.

Türkiye’de yenilenmiş telefon pazarının öncüsü EasyCep, tüketicileri yenilenmiş telefon tercihinin faydaları hakkında bilinçlendirerek 2022 yılında büyüme yolunda önemli bir ivme kazandı. Telefon ve teknolojiyi tüm tüketiciler için ulaşılabilir hale getirmeyi hedefleyen şirket, 2022 yılında küresel ekonomide ve yurt içinde yaşanan zorlu ortamda binlerce telefonun yenilemesini yaparak ekonomiye kazandırdı. Şirket, sağladığı fırsatlarla artan tüketici ilgisi sayesinde geçen yıl 15 kat büyüdü. 2023 yılında telefon yenileme kapasitesini 3 kat artırmayı planlayan EasyCep, bu yıl sonu itibarıyla kuruluşundan itibaren toplamda 400 bin adet telefonu yenilemiş olmayı hedefliyor.

Yeni telefon alımlarında tüketici kredileri 3 ay vade ile sınırlandırılmış olmasına karşın, yenilenmiş telefonlarda peşin fiyatına 12 ay taksit ve 12 ay garanti hizmeti sunan EasyCep, dünyada artan enflasyonla alım gücü zayıflayan tüketiciye akılcı bir alternatif sunuyor.

EasyCep CEO’su Mehmet Akif Özdemir, “Türkiye’yi, ABD ve Avrupa’da daha yerleşik hale gelmiş bir sektörle tanıştırdık. Tüketiciler, sağladığımız faydayı anlıyor ve deneyimlemek için harekete geçiyor. Bu da bizim her yıl hızlı büyümemizi sağlıyor” dedi.

Mağaza sayısı 60’a, çalışan sayısı 700’e çıkacak

Geçtiğimiz yıl 20 yeni mağaza açarak toplamda 15 farklı şehirde 26 mağazaya ulaşan EasyCep, 2023 yılı mart ayı itibarıyla 40 mağazada hizmet veriyor. “Bu yıl sonunda 60 mağazaya ulaşacağız. CarrefourSA ve Turkcell mağazalarından sonra çok yakın zamanda Türkiye genelinde yer alan 41 Migros mağazasındaki stantlarımızda tüketici ile buluşacağız” diyen Özdemir, şunları söyledi: “Geçen yılın başında 109 olan çalışan sayımız, yıl sonuna geldiğimizde 477’ye ulaştı. Bu yıl ekibimizi 700 kişiye çıkarmayı hedefliyoruz. Kurduğumuz EasyAkademi ile hem teknik hem de kişisel gelişimlerine katkıda bulunduğumuz ekibimizin büyümesine paralel olarak telefon yenileme kapasitemizi de ayda 45 bin adet seviyesine yükselteceğiz. EasyCep olarak yaptığımız bu istihdam ve altyapı yatırımlarıyla 2023 yılı sonu itibarıyla 2,7 milyar TL brüt ciroya ulaşmayı hedefliyoruz.”

Hedef üç yıl içinde unicorn olmak

Özdemir, “Yeni bir pazar oluşturmanın zorluğuna rağmen, şimdiye kadar elde ettiğimiz başarıya bizi götüren etkenlerin başında, sunduğumuz faydaların yanında tüketicinin bize güvenmesi geliyor. Bunu da teknik ve finansal altyapımıza, ekibimizin uzmanlığına ve gelişmeye yaptığımız yatırıma borçluyuz” dedi. 2022 yılında 64,1 milyar $’a ulaştığı tahmin edilen dünya yenilenmiş telefon pazarının 2030’a kadar yüzde 11,45’lik yıllık bileşik büyüme oranıyla yaklaşık 146,43 milyar $’a ulaşacağının öngörüldüğünü belirten Özdemir, “Bu görünüme ek olarak başarılı performansımız sayesinde 2022 Yılında seri A yatırım turunda 100 milyon dolar değerleme üzerinden 11 milyon dolarlık yatırım aldık. Kararlılığımız ve iş modelimize olan inancımız ikna sürecinde oldukça etkili oldu. Şimdi de, en az 50 milyon dolar yatırım alma hedefiyle Seri B yatırım turu hazırlıklarımızı yapıyoruz. Amacımız, 2026 yılı itibarıyla Türkiye’den çıkan unicorn’lar arasına katılmış olmak” diye konuştu.

Yüzde 30 daha ucuz ve çok çevreci

Tüketiciye sundukları değerin çok açık olduğunu belirten Özdemir, şunları söyledi: “Eski cihazlarını kapılarından alıp değerlendiriyoruz, telefon alımlarında da, peşin fiyatına 12 ay taksit ve 12 ay garanti veriyoruz. Bu yılın başında yeni telefon alımlarında tüketici kredisi ile 3 ayla sınırlandırması sonrasında daha belirgin hale gelen bu faydayı anlatmaya devam edeceğiz. Yurtiçinde yenilenmiş telefon pazarı, toplam pazarın henüz yüzde 1’i bile değil. Batı Avrupa’da ve Kuzey Amerika’da ise bu oran yüzde 20’ye ulaşıyor. Yenilenmiş telefonların, muadili yeni telefonlara göre yüzde 30’a varan oranda daha ucuz oluşun yanı sıra, çok daha çevreci oluşunun fark edilmesi bu pazarın gelişiminde önemli rol oynayacak” diye konuştu.

Yeni bir telefonun üretilmesinde yaklaşık 85 kg karbon salımı gerçekleşirken, bunun yüzde 95’lik kısmı üretim safhasında ortaya çıkıyor. Bir ağacın bu miktarda bir karbon salınımını dengelemesinin ise neredeyse 20 yıl sürdüğünün altını çizen Özdemir, “EasyCep olarak, kurulduğumuz ilk günden bu yana toplamda yaklaşık 200 bin telefonu lisanslı yenileme merkezimizde yenileyerek ekonomiye ve çevreye kazandırmaktan mutluyuz” diye konuştu.

Sadece ürün değil bütünleşik bir hizmet sunuyoruz

EasyCep CEO’su Mehmet Akif Özdemir, sadece ürün değil hizmet portföylerini de büyüttüklerini belirterek, şunları söyledi: “EasyCep olarak Türkiye’nin en büyük yenilenmiş ürün marketiyiz. Satmış olduğumuz telefonlar kadar tüketiciye daha iyi bir müşteri deneyimi sağlamak adına verdiğimiz hizmetlerin çeşitliliğine de önem veriyoruz. Bu kapsamda ürün portföyümüze Colendi iş birliği ile başlattığımız ‘Telefon Koruma Paketi’ ürünümüz olan ‘EasyCare’i, mağazalarımıza gelen müşterilerimizden telefonlarını alıp yetkili servise gönderip 2 gün içerisinde kendilerine teslim ettiğimiz iş modelimiz olan ‘EasyFix’i ve satışlarımızın yüzde 20’lik kısmının gerçekleştiği mobil uygulamamızı hayata geçirdik. Büyümeye ve ürün portföyümüzü genişletmeye devam edeceğiz. Sadece hizmet çeşitliliğinde değil bu yıl ürün çeşitliliğimizi de arttırdık. Arzum küçük ev aletlerini portföyünüze ekledik özellikle mağazalarımızda ürün portföyümüze farklılık kazandırarak müşterilerimizin dikkatini daha da çekmiş olduk. Beklediğimizden çok daha fazla verim aldık diyebilirim. Fiyat performans açısından tüketici için oldukça iyi bir fırsat oldu. En çok talep gören ürünlerimiz evlerin olmazsa olmazı kahve ve çay makinaları, blender ve dikey süpürgeler oldu.”

Tüketicilerin %40’ı yenilenmiş telefonu bir başkası için alıyor

Gerçekleştirdikleri operasyonun ayrıntılarına ve tüketicilerin tercihlerine de değinen EasyCep CEO’su Mehmet Akif Özdemir, “Yeni telefon satan önde gelen bazı markaların ‘Eskiyi getir yeniyi götür’ kampanyalarında toplanan telefonları biz alıyoruz. İki bin noktadan cihaz topluyoruz. Topladığımız eski telefonların yüzde 60’ı bu kampanyalardan, yüzde 40’ı ise bizim kendi alım yaptığımız cihazlardan oluşuyor. Satışlarımızda ortalama sepet tutarımız 8 bin TL seviyesinde yer alırken, aldığımız eski telefonlarda ortalama tutar ise 5.500 TL seviyesinde. Tüketicilerimizin yüzde 60’ı yenilenmiş telefonlarını kendileri için satın alırken, yüzde 40’ı ise bir başkası için alıyor” açıklamalarını yaptı.

Twitter’da üretken yapay zeka projesi mi başlıyor?

Elon Musk’ın Twitter içinde kendi yapay zeka projesini başlattığı ve bu proje için 10.000 GPU satın aldığı iddia ediliyor.

OpenAI’ın ChatGPT’si ve Google’ın Bard chatbot’ları gibi üretken yapay zeka araçlarına bu kadar çok ilgi gösterildiğinden, Musk’ın bundan geri kalmak istememesine şaşırmamak gerek.

Konu hakkında bilgisi olan iki kişinin Business Insider’a yaptığı açıklamaya göre, Musk, söz konusu projeyi geliştirmek için tahmini maliyeti on milyonlarca dolar olan yaklaşık 10.000 grafik işlem birimi (GPU) satın aldı.

Projenin erken bir aşamada olduğu söyleniyor, ancak bu plan hakkında bilgi sahibi olduğunu iddia eden bir kişi Musk’ın binlerce GPU satın almasının onun kararlılığının bir göstergesi olduğunu ifade etti.

Musk yakın zamanda Alphabet’in yapay zeka araştırma yan kuruluşu DeepMind’dan Igor Babuschkin ve Manuel Kroiss’i işe almıştı, bu da Musk’ın yapay zekâya olan ilgisini kanıtlar nitelikte. Tabii Musk’ın ChatGPT’nin arkasındaki şirket olan OpenAI’yı 2015’te kurduğunu da unutmamak gerek. Dolayısıyla Musk, yapay zekâ konusunda yeni değil.

Twitter’daki yapay zeka projesinde neleri hedeflediği net olmasa da Musk, üretken yapay zekâ teknolojisini Twitter’ın arama işlevini iyileştirmek veya OpenAI’ın insan benzeri bir şekilde sohbet edebilen ve hatta bilgisayar kodu oluşturabilen üretken yapay zekâ chatbot’u ChatGPT’ye benzer bir şey için kullanmak istiyor olabilir. Söz konusu projenin, Musk’ın yapay zeka çalışmalarına ara verilmesi çağrısında bulunan binden fazla kişiyle birlikte bir mektup imzaladıktan çok kısa bir süre sonra ortaya çıktığını da belirtelim. Bakalım Musk’ın bu projesi ne zaman gerçekleşecek, izleyip göreceğiz.

Yeni bir birleşik yenilenebilir elektrik üretim tesisi

0

Zorlu Enerji, Manisa’da bulunan Alaşehir Jeotermal Enerji Santrali’nde, aynı anda jeotermal ile güneşten enerji üretecek olan ve Türkiye’de bu alanın öncü örneklerinden olan birleşik yenilenebilir elektrik üretim tesisini devreye aldı.

Birleşik yenilenebilir elektrik üretim tesisi ile sektörün önünü açan bir rol üstlendiklerini belirten Zorlu Enerji Yatırımlar, İşletme ve Bakımdan Sorumlu Genel Müdür Ali Kındap, “Birleşik Yenilenebilir Elektrik Üretim Tesisimizi devreye alarak, sisteme elektrik vermeye başladık. Böylelikle hâlihazırda 45 MWe güce sahip olan Alaşehir Jeotermal Enerji Santrali’mizin Kurulu gücünde, Güneş Enerjisi Santrali’nin de devreye alınmasıyla 3,75 MWp’lik bir artış sağlayacağız”  dedi.

Zorlu Enerji ilk hibrit enerji santralini devreye aldı 

Türkiye’deki elektrik üretiminin yüzde 100’ünü yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlayan Zorlu Enerji, jeotermalden güneşe, rüzgârdan elektrikli araç şarj istasyonuna kadar geniş bir yelpazede faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyor. 

Yenilenebilir enerji alanındaki yatırım stratejilerini, gelecek odaklı gelişim hedefleri doğrultusunda, değişen ihtiyaçları göz önünde bulundurarak planlayan Zorlu Enerji, bu kapsamda Manisa’da bulunan Alaşehir Jeotermal Enerji Santrali’ni, 3,75 MWp gücünde Güneş Enerjisi Santrali (GES) desteğiyle hibrit santrale çevirdi. Zorlu Enerji, yenilenebilir enerji kaynaklarını daha etkin ve verimli bir biçimde kullanmak amacıyla inşa ettiği Birleşik Yenilenebilir Elektrik Üretim Tesisi ile jeotermali ana kaynak, güneşi ise yardımcı kaynak olarak bir araya getirdi. Türkiye’de birleşik enerji santrallerinin öncü örneklerinden biri olacak Yenilenebilir Elektrik Üretim Tesisi, 6.2 hektar alanda her biri 115 Wp gücünde olan toplam 31.200 adet thin (ince) film güneş paneli kullanılarak inşa edildi. 

Yılda yaklaşık olarak 6 milyon kWh enerji üretimi sağlanacak

Yenilenebilir enerji üretim şekillerini bir araya getirerek oluşturulan Birleşik Yenilenebilir Elektrik Üretim Tesisi aracılığıyla ülke ekonomisine 4,5 milyon TL’lik katkı sağlanacağını ifade eden Ali Kındap, şunları söyledi: “Türkiye’de birleşik enerji santrallerine öncülük edecek Birleşik Yenilenebilir Elektrik Üretim Tesisimizin arazi kurulumunu geçtiğimiz yılın Aralık ayında tamamlayarak, Ocak ayında devreye aldık ve sisteme elektrik vermeye başladık. Böylelikle hâlihazırda 45 MWe güce sahip olan Alaşehir Jeotermal Enerji Santrali’mizin Kurulu gücünde, Güneş Enerjisi Santrali’nin de devreye alınmasıyla yılda yaklaşık olarak 6 milyon kWh enerji üretimi sağlayacağız” 

Kızıldere 2 ve 3 jeotermal enerji santrallerini de hibrit santrale çevirmeye hazırlanıyor

Türkiye’de birleşik (hibrit) enerji santrallerinin öncü örneklerinden biri olacak Birleşik Yenilenebilir Elektrik Üretim Tesisinden 17 bin hanenin elektriği temiz enerjiden sağlanabileceğini belirten Kındap, sözlerini şöyle sürdürdü:“Bu sayede yılda 3.600 ton karbondioksit (CO2) salımının da önüne geçilecek. Bu miktar da yaklaşık 9 bin ağacın bir yılda yapmış olduğu karbondioksit azaltımına ve 570 kişinin ürettiği karbondioksit salımına eşdeğerdir. Zorlu Enerji olarak sektörümüz açısından büyük kazanımları beraberinde getiren hibrit enerji santralleri üzerine yatırımlarımızı devam ettireceğiz.  Sırada Kızıldere II ve III santrallerimiz var. Bu tesislerimizde Birleşik Yenilenebilir Elektrik Üretim Tesisi kapasite tahsisi için Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na (EPDK) başvuru gerçekleştiriyoruz. Birleşik Yenilenebilir Elektrik Üretim Tesisimizin sektörümüze örnek teşkil etmesini diliyoruz.”