Techinside Google News
Ana Sayfa Blog Sayfa 1631

EMC Avrupa’nın en iyi iş yerleri arasında yer aldı

0

EMCUluslararası BT ve iş dönüştürme şirketi EMC,  Great Place to Work Ensititüsü tarafından Lüksemburg’da düzenlenen 2015 Avrupa’nın En İyi İş Yerleri Ödülleri’nde Avrupa’nın en iyi iş yerlerinden biri olarak ödüle layık görüldü.  EMC, 25 çokuluslu şirket arasında ikinci oldu. Bu etkileyici sonuçta şirketin Avrupa’da faaliyet gösteren 12 ülke ofisinin “En İyi İş Yeri” kategorisindeki başarılı performansı rol oynadı.  2012 senesinde  19. sırada yer aldığından bu yana, EMC’nin bu prestijli işveren sıralamasındaki performansı her sene arttı.

EMC’nin tercih edilen işveren olarak hızla güçlenmesi ve tanınması ticari performansına da yansıyor.  Şirketin, önemli bir bölümünü Avrupa ülkelerinin oluşturduğu EMEA (Avrupa, Ortadoğu ve Afrika) bölgesinden elde ettiği gelirler 2014 senesinde bir önceki seneye göre yüzde 6 arttı. EMC’nin büyüme ve büyümeyi sürdürme stratejisinin bir bölümünü teknoloji ve yenilikçiliğinin yanısıra performansında kilit öneme sahip çalışanları ile tanınması oluşturuyor. Avrupa’nın En İyi İş Yeri ödülü 12 Avrupa ülkesindeki EMC çalışanlarının gücü ve kalitesini de tasdikliyor. Bu çalışanlar şirketin her kademesinde, stratejiyi, uygulamayı ve işletmenin değerlerini belirleyen üst düzey yöneticilerden, müşterilerle birebir irtibatta olan çalışanlara kadar her çalışanı içeriyor.

EMC EMEA Bölgesi Başkanı Adrian McDonald ödülle ilgili olarak: “EMC’nin başarısındaki kilit faktör işveren olarak gücümüzü artırmaya  ve müşterilerin ihtiyaçlarını, mevcut altyapılarını optimize ederek ve yeni altyapılar oluşturarak karşılamaya odaklı en iyi yetenekleri çekecek ve muhafaza edecek bir iş yeri yaratmaya odaklanmak. BT sektörü  de dahil herhangi bir sektörde faaliyet gösteren şirketlerin ‘çalışanların’ şirketi olduğuna ve ürün ve hizmetlerine gösterdiği emeği çalışanlarına göstermemesi durumunda dezavantajlı olacağına inanıyorum. Bizimki gibi yüksek düzeyde rekabetin olduğu, sürekli bir değişimden geçen bir sektörde üstün teknoloji ve yeniliklerin, kötü ve yetersiz bir iş yeri ve üstün olmayan bir iş gücü nedeniyle zarar görebileceğini tahmin edebilirsiniz” dedi.

PCI DSS 3.0 sertifikalı sanal POS çözümü İnnova’da

0

computer-keyboard-and-credit-card Uzun süredir bankalara ve ödeme kabul eden hizmet sağlayıcı firmalara sanal POS hizmeti sunan PayFlex, yeni güvenlik sertifikasyonu sayesinde ödeme hizmetini buluttan en üst seviye güvenlik ile sunuyor ve var olan sistemlere entegrasyon konusunda daha fazla esneklik sağlıyor.

PCI DSS 3.0 Belgeli Sanal POS
Uluslararası ödeme sistemleri sağlayan şirketler tarafından ortak bir şekilde oluşturulan ve ödeme yöntemlerinin güvenlikleriyle ilgili önemli bir standart olan PCI-DSS’nin 3.0 sürümü, ölçeği ve kullanım alanı farklı birçok ödeme sisteminin güvenli, performanslı ve doğru şekilde çalışmasını teminat altına almayı hedefleyen bir kriter olarak sektörde en geçerli sertifika olarak kabul ediliyor. Gelişmiş 3D Secure, akıllı ödeme işleme, kredi kartı saklama, BİN kontrol ve Tekil İşlem Kontrolu gibi özellikleri ile öne çıkan PayFlex, 15 yıldır sunduğu Sanal POS altyapısı sayesinde kurumları, kendi altyapılarında bir POS sistemi barındırma zorunluluğundan kurtarıyor. Standart geliştirme ara yüzleri kullanılarak, var olan sistemlerle birlikte kısa sürede kullanılmaya başlanabilen, PCI DSS 3.0 sertifikalı PayFlex Sanal POS sayesinde kurumlar, sanal POS hizmetini kullanmaya hemen başlıyor, maksimum güvenli tahsilat süreçlerine düşük maliyetlerle sahip oluyor.

PCI-DSS Nedir?
PCI-DSS (Ödeme kartları Endüstrisi Veri Güvenliği Standardı) bir sertifikasyon sistemi olarak American Express, Discover Financial Services, JCB International MasterCard Worldwide ve Visa Inc. tarafından, kartlı ödeme ekosistemindeki güvenliği en üst düzeye taşımak ve ortak paydayı belirlemek için oluşturulmuş bir standarttır. Kartlı ödeme sistemleri kullanılan tüm ödeme işlemlerinde PCI-DSS uyumluluğu zorunlu haldedir ve en güncel standart PCI-DSS 3.0 olarak belirlenmiştir.

 

Lenovo Mobil Ürün Grubu’nda Hakan Sökmen dönemi

0
Lenovo Türkiye Mobil Ürün Grubu Lideri Hakan Sökmen
Lenovo Türkiye Mobil Ürün Grubu Lideri Hakan Sökmen

Geçtiğimiz Mayıs ayında 10’uncu yılını kutlayan Lenovo, mobil pazardaki hızlı gelişimini kadrosuna kattığı deneyimli isimlerle güçlendirmeye devam ediyor. Son olarak tablet ve akıllı telefon ürünlerini kapsayan Mobil Ürün Grubu’nun liderliğine, teknoloji ve hızlı tüketim sektörlerinde 20 yılı aşkın deneyimi bulunan Hakan Sökmen atandı.

Uzun yıllar Procter&Gamble’da yönetici pozisyonundu bulunan Sökmen, altı yıl boyunca Nokia’da Perakende Grubu Satış Direktörü olarak görev yaptı ve aynı göreve daha sonra Microsoft’ta da devam etti. Hacettepe Üniversitesi mezunu Hakan Sökmen, Lenovo’nun akıllı telefon ve tablet ürünlerindeki yeni stratejileriyle pazarda yeni hamleler yapmaya hazırlanıyor.

Tarihte ilk defa insanlar zengin olmuştu…

0

Agriculture_(Plowing)_CNE-v1-p58-HOskar Ryszard Lange: “Günümüzde insanlar her şeyin fiyatını biliyor, fakat hiç bir şeyin değerini bilmiyor” diyor. Biz de araştırmacı bilim insanlarının desteğiyle konuyu açımlamaya çalışalım.

İnsanın en büyük açmazlarından biri, şimdiki zamana kıstırılmış olmak gibi görünüyor. Son 20 yılda sonsuz büyüklükteki veri akışına maruz kalmak, o denli görünür değişikliği beraberinde getirdi ki kendine şu sormayan sanırım kalmamıştır çoğu ülkede: “Cep telefonu ve internet yokken biz nasıl haberleşiyorduk?” Bunun dışındaki soruları ise artık kimse sormuyor: “Bunca besin kaynağı, paketleme ve dağıtım olmadan biz nasıl yaşayabiliyorduk?”

Öyle ya, yetecek paran varsa, her yer çilek, her şey çikolata…
1790 yılları civarında, İngiliz ekonomisinde ilk defa üretim verimliliğinde düzenli bir yükseliş eğilimi görüldü. İngiltere’nin Malthus kapanından [Malthus Kapanı: Aç insan sayısının her zaman kendilerini besleyecek kaynaklardan fazla olacağını ileri süren İngiliz iktisatçının adıyla anılan teorik varsayım.] kurtulmasını ve Sanayi Devrimi’nin ortaya çıkışını mümkün kılan da, verimlilikte meydana gelen bu önemli yükseliş oldu.

Avrupa’nın geri kalanında ve Doğu Asya’da, uzun zamandır nüfus, sabit tarım ekonomilerinin Malthus kapanı tarafından şekillendirilmişti. Üretici güçler, ilk defa İngiltere’de ortaya çıkan yeni üretim teknolojilerini kolayca benimsedi.

Sanayi Devrimi’nin ilk defa, nüfusları çok daha büyük olan Çin ya da Japonya’da gerçekleşmemiş olması kafa karıştırıyor. Clark’ın bulduğu verilere göre, zengin sınıflar olan Japonya’da Samuraylar ve Çin’de Qing Hanedanı, şaşırtıcı biçimde fazla üremiyorlardı ve bu yüzden İngiltere’de üretim odaklı değerleri yayan aşağı doğru sosyal hareketliliği sağlamakta başarısız oldular.

egyptian-agricultureSanayi Devrimi’nden sonra, en zengin ve en fakir ülkelerin yaşam koşullarında hızla uçurum açılmaya başladı. 1800’de 4’e 1 olan refah eşitsizliği bugün 50’ye 1 oranından daha fazla. Sanayi Devrimi konusu üzerine yeterli bir açıklama getirememeleri gibi, iktisatçılar zengin ve yoksul ülkeler arasındaki ayrıma da iyi bir açıklama getirebilmiş değiller, yoksa önerebilecek daha iyi çözümleri olurdu.

Ronald Wright, İlerlemenin Kısa Tarihi adlı çalışmasında önemli bazı konuları çok anlaşılır cümlelerle yazabilmiştir. Örneğin: “Eski Taş Çağı günümüzde bize öyle uzak geliyor ki, bir karikatürde görüp kıkırdamak dışında onun üstüne pek kafa yormuyoruz. Aslında bu çağın sona erişi günümüze çok yakındır; İsa’nın doğumundan ve Roma İmparatorluğu’ndan beri geçen zamanın sadece altı misli geridedir ve mağarayı (s. 34) terk ettiğimizden bu yana meydana gelen büyük değişiklikler fiziksel değil kültüreldir. Bizim gibi uzun süredir dünya üzerinde olan türler böyle kısa zaman dilimlerinde gözle görülür bir evrim geçirmezler. Bunun anlamı şudur: Kültür ve teknoloji birikiyor, doğuştan gelen zekâ ise aynen olduğu gibi kalıyor.”

Bir kaç yıl önceki yazıda alıntı yaptığım şu cümleleri yinelemek istiyorum; mağara resimlerinin görkemini Rönesans ile karşılaştırdıktan sonra ekler Wright: “… bu sanat ve teknoloji atağı, kimilerinin iddia ettiği gibi, bizim aniden yepyeni bilişsel yetilere sahip yeni bir tür haline dönüştüğümüzü ispatlamaz. Öte yandan bu hepimizin aşina olduğu kültürel bir modelin kanıtıdır: Boş vakit sağlayan yiyecek fazlalığı. Avcılar ve toplayıcılar ihtiyaçlarından fazlasını toplayıp avlıyorlardı, böylece resim yapmak, boncuklar ve tasvirler üretmek, müzik yapmak ve dini ritueller düzenlemek için vakitleri oluyordu.”

Günümüzde biriktirdiklerimizle tanımladığımız “zenginlik” gerçekte, bize sağladığı boş zamanla ölçülebilir olmalı aslında… İlkel Çağlar dediğimiz zamanlarda, boş zaman sağlayan yiyecek fazlalığı, hiç birşeye zaman bırakmayan, biriktirmek için almak ve ihtiyaç için değil kar etmek için sınırsızca üretmek hastalığına dönüşmüş durumda, oysa o zamanlar: “Tarihte ilk defa insanlar zengin olmuştu.”

Ve şimdi her şeyi kaybetme ihtimali hakkında şu cümlelere kulak verelim: California Üniversitesi, Davis kampüsünde bir iktisat tarihçisi olan Gregory Clark’a göre, pek çok yorumcu, fakir ülkelerin fakir kalmasının sebebi olarak, ekonomik ve sosyal kurumların başarısızlığını gösterir, buna karşın çözüme giden yol olacakmış gibi önerilen ve hatta dayatılan kurumsal reform reçeteleri, “hastayı tedavi etmede tekrar tekrar başarısız oldu.”

Clark, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi “ibadet merkezlerini”, anlamadıkları hastalıklara deva olarak kan alınmasını tavsiye eden şaman doktorlara benzetiyor.

Clark’ın tezi şunu ima ediyor: Eğer Sanayi Devrimi’nin sebebi insan davranışlarındaki değişimlerse, o zaman tarım ekonomilerinin kısıtlarına uyum sağlamaya zaman bulamamış nüfuslar aynı üretim verimliliğine ulaşamayacaktır.

Yine de zaman adını taktığımız olgu, sandığımız kadar önemli değil, sonuçta: “Jeolojik açıdan bakıldığında, üç milyon yıl, bir yeryüzü gününün bir dakikasına eşittir.” Bu tür benzetimlerin en derinden yaralayan örneklerinden biri, ara ara sosyal medyada dolaşıma giriyor: 4,6 milyar yaşındaki bu gezegenin yaşını 46 yıl olarak tanımladığında insan, 4 saattir var, Sanayi Devrimi 1 dakika önce başladı ve 36 saniye içinde dünya üzerindeki ormanların yarısı yokedildi…

Yani ve belki de yiyecek fazlası konusundaki bu ani gelişmenin en kötü sonuçlarından biri, Malthus Kapanı’nın her hangi bir anda ve bu kez olanaksızlıklar değil, insan eliyle yeniden kurulması riski olabilir.

Boğazda yelken zamanı

0

Yelkenciliğin bir spor dalı olmasının yanında, birçok kişi için şehir hayatından kaçış olarak görülmesi ve teknede yaşamın bir felsefe olarak kabul edilmeye başlanması fikriyle kurulan AGSC, yelkenciliğin ve denizciliğın yaşanması gereken bir aktivite olduğunu, yoğun denizcilik kavramlarıyla verilen teorik eğitimler yerine tamamı tekne üzerinde gerçekleşen pratiğe dayalı çağdaş eğitim sistemiyle meraklılarına yelken açmayı öğretiyor.

Alınan eğitimler sonrasında oluşan AG Sailing Team yarış ekibi düzenlenen yarışlara Doxoft’un desteğiyle katılıyor. Son olarak BMW Sailing Fest’te IRC 1 sınıfında yarışan AG Sailing Team rakiplerini geride bırakmayı başararak sınıfının birincisi oldu. Yelken meraklılarının ilgiyle ve keyifle takip ettiği BMW Bosphorus Sailing Fest’te beş IRC grubunda toplam 45 tekne yarışırken Yelken Tutkunları klasmanında ise 90 tekne yarıştı. Düzenlenen ödül töreniyle yarışlar sonunda birincilik kazanan takımlara kupaları takdim edildi.

Yelken severleri biraraya getirerek İstanbul’un tanıtımına da katkı sağlamayı etkinlikte bir takımı destekliyor olmaktan duydukları keyfi dile getiren Doxoft Genel Müdürü Alpay Göğüş sözlerine şöyle devam etti; “Sektör dışı etkinliklerde bulunmak bize farklı bir enerji veriyor. Bu yarışta AG Sailing Team’in yanında yer almaktan ve İstanbul’un etkileyici amosferinde keyifli bir yarış izleyebiliyor olmaktan çok mutluyuz. Bu yıl 4.kez düzenlenen BMW Bosphorus Sailing Fest etkinliğinin mimarlarına teşekkür ediyor, Yusuf Erce Demirtaş önderliğinde yarışan AG Sailing Team’i de kazandıkları ödül için tebrik ediyorum.”

AG Sailing Team Tekne Sorumlusu Yusuf Erce Demirtaş da çekişmeli ve keyifli bir yarış gerçekleştirdiklerini belirterek yarışla ilgili şunları söyledi; “Yüksek kondisyon isteyen ve zor bir parkur olan İstanbul Boğazında akıntıya karşı ve düşük rüzgara karşı, kursiyerlerimizden oluşan yelken takımımız ile güzel bir sonuç elde ettik.  Doxoft’un desteğiyle önemli yarışlarda yer alıyoruz ve bu destekle bu zamana kadar birçok başarı elde ettik. Yelken sporlarına sağladıkları destek sebebiyle Doxoft Genel Müdürü Alpay Göğüş’e çok teşekkür ederiz” dedi.

Türk teknolojisi dünyaya yayılıyor

0

Kurulduğu 1998 yılından bugüne sürekli büyüyen ekin Technology; 2000 yılında ekin Tasarım ve ekin Üretim, 2002 yılında ise ekin Bilişim şirketlerinin açılmasıyla güçlü bir teknoloji firması haline gelmiştir. 2014 yılında ise Türkiye’de en çok bilişim ihracatı yapan 500 firma içerisinde altıncı sırada yer alıyor.

Abu Dhabi, Ankara, Bakü, Dubai, Stuttgart, İstanbul, New York ve Ottawa’da merkez ve ofisleri bulunan ekin Technology kısa sürede hem yurt içinde, hem yurt dışında başarılı projeler gerçekleştirmiş ve hizmet sağladığı tüm bölgelerde müşterilerinin yerel çözüm ortağı olmuş bir şirket. Şirket olarak bireylerin güvenliğine ve memnuniyetine önem verdiklerini ifade eden ekin Technology Yönetim Kurulu Başkanı Akif Ekin ile gerçekleştirdiğimiz röportaj bu videoda.

Duqu geri döndü

0
Kaspersky CEO’su Eugene Kaspersky
Kaspersky CEO’su Eugene Kaspersky

2015 ilkbaharının başlarında Kaspersky Lab, şirket içi sistemlerini etkileyen bir siber saldırı algıladı. Bu bulgunun ardından şirket, APT (gelişmiş kalıcı tehdit) dünyasındaki en becerili, gizemli ve güçlü tehdit aktörlerinden birinin yeni bir zararlı yazılım platformunu, yani Duqu’yu keşfetmesiyle sonuçlanan kapsamlı bir araştırma başlattı.

Kaspersky Lab, saldırganların siber saldırının keşfedilmesinin imkansız olduğunu düşündüklerine inanmaktadır. Saldırı bazı benzersiz ve daha önce görülmemiş özellikler içeriyor ve neredeyse hiç iz bırakmıyordu. Saldırı sıfır gün zayıf noktalarından faydalanıyor ve ayrıcalıklar etki alanı yöneticisine yükseltildiğinde zararlı yazılım, sistem yöneticileri tarafından uzak Windows bilgisayarlara yazılım dağıtmak için yaygın olarak kullanılan MSI (Microsoft Yazılım Yükleyici) dosyaları aracılığıyla ağ üzerinden yayılıyordu. Siber saldırı arkasında herhangi bir disk dosyası bırakmamı ya da sistem ayarlarını değiştirmemiş ve algılamayı son derece zorlaştırmıştır. “Duqu 2.0” grubunun felsefesi ya da düşünüş biçimi, APT dünyasında bilinen her şeyin önünde olan bir nesle aittir.

Büyük Resim
Kaspersky Lab CEO’su Eugene Kaspersky şu yorumlarda bulundu: “Siber güvenlik şirketlerinde casusluk yapmak çok tehlikeli bir eğilimdir. Güvenlik yazılımı, donanım ve yazılım ekipmanlarının atlatılabildiği modern dünyada şirketler ve müşteriler için korumanın son sınırıdır. Dahası, benzeri hedefli saldırılarda uygulanan teknolojiler er ya da geç teröristler ve profesyonel suçlular tarafından ele geçirilecek ve kullanılacaktır. İşte bu son derece ciddi ve olanaklı bir senaryodur.” Eugene Kaspersky sözlerine şu şekilde devam etti:
“Bu tür vakaların bildirilmesi dünyayı daha güvenli bir hale getirmenin tek yoludur. Bu şekilde kurumsal altyapıların güvenlik tasarımları geliştirilebilir ve zararlı yazılım geliştiricilerine dosdoğru bir mesaj iletilebilir: Tüm yasadışı operasyonlar engellenecek ve yargılanacaktır. Dünyayı korumanın tek yolu kolluk kuvvetleri ve güvenlik şirketlerinin bu saldırılarla açık bir şekilde mücadele etmesini sağlamaktır. Saldırıları kaynaklarına bakmaksızın açıklamaya devam edeceğiz.”

Xerox toner üretimini yüzde 40 artırıyor

0

Xerox+EA+Toner+2Dünyanın önde gelen teknoloji ve iş süreç yönetimi şirketlerinden Xerox, 2013 yılında inşasına başladığı ABD Batı New York’taki EA toner üretim tesisi büyütme ve kapasite artırma projesini tamamladı. Xerox’un EA toner üretim kapasitesini yüzde 40 artıracak bu yatırımla, yakın gelecekte ortaya çıkabilecek toner tedariği sorunu önlenmiş oldu. ABD’deki toner fabrikasının mevcut büyüklüğünü 5 bin metrekare artırarak 14 bin metrekareye çıkaran projenin Xerox’a maliyeti 35 milyon dolar oldu.

Xerox Sarf Malzemeleri Üretiminden Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Richard Schmachtenberg; “Yaptığımız bu yeni yatırımla yüzlerce kişiye yeni iş imkanı sağladık, yeni eklenen 5 bin metrekarelik alanda yaklaşık 26 milyon dolar değerinde yeni toner üretim ekipmanı kullandık. Xerox’un 50 farklı modelinde kullanılan EA toner yatırımımızla, yakın gelecekte ortaya çıkabilecek toner tedariği sorununu da önlemiş olduk” dedi.

Xerox EA Toner 300’den fazla  patente sahip
Patenti Xerox’a ait olan ve geliştirilirken 300 yeni patent alınan EA kimyasal toner, dünyada sadece Xerox tarafından üretiliyor. Geleneksel tonerlere göre teknolojisi ve yapısı çok farklı olan Xerox EA toner ile yüzde 40’lara ulaşan oranda daha az toner kullanılarak daha keskin baskı çıktıları alınıyor. Xerox EA Toner, işletmelerin sayfa başı baskı maliyetlerini azaltarak, daha düşük enerji kullanımı ile baskı yapmasını sağlıyor.

Dijital baskı yılda ortalama yüzde 6.2 artıyor
Dünyada dijital baskı makinelerinin kullanımının artması baskı miktarlarını ve sarf malzeme ihtiyacını da artırıyor. Infotrend’in yaptığı global araştırmaya göre 2013 ile 2018 yılları arasında üretime yönelik dijital baskı yıllık yüzde 6.2 miktarında artacak ve 2018 yılında 295 milyar sayfa baskıya ulaşacak.

Xerox’un, EA toner teknolojisini keşfinden sonra 2007 yılında 120 milyon dolarlık bir yatırımla faaliyete geçirdiği A.B.D. Batı New York’taki EA toner üretim tesisi, 5 katlı bir yapı yüksekliğinde, içinde 47 km uzunluğunda boru ve devasa büyüklükte 100 çelik tank barındırıyor. Üretim tanklarındaki ısı, nem ve hava akışını ölçen 11 bin izleme sensörü bulunuyor.

ÇMD yöneticileri ile takım liderleri buluştu

0

cmd-takimliderleribulusma (2)İstikrarlı büyümesini hem ekonomik olarak hem de istihdam anlamında sürdüren Türkiye çağrı merkezi sektörü, 3,4 milyar lira pazar değerine ve 80 binin üzerinde istihdama ulaşmış durumda.  Ülkemizin dört bir yanında yapılan yatırımla ile yaklaşık 50 ilde en büyük istihdam alanları haline gelen çağrı merkezleri, sektöre özel akademik eğitimlerin ve kariyer fırsatlarının artması ile birlikte genç kuşaklar için kariyer fırsatları sunan uzun dönemli çalışma alanlarından biri haline geliyor.

Çağrı merkezi sektörünün gelişimi, bu alandaki nitelikli istihdamın artırılması ve gelecek kuşak yöneticilerin oluşturulmasına yönelik faaliyetlerini sürdüren Çağrı Merkezleri Derneği Yöneticileri,  üye kuruluşlarında görev yapan başarılı ve genç yöneticilere kahvaltı daveti verdi. Takım Liderlerinden çalışan memnuniyetinin artırılması, çalışan sirkülasyonunun minimize edilebilmesi, potansiyel işgücünün sektöre kazandırılabilmesi ve gençlerin bu işi meslek olarak görerek kariyerlerini de bu sektörde planlamaları konusundaki görüşleri ve önerileri alınırken, sektörde başarılı bir kariyer edinebilmek için neler yapılması gerektiği konusunda da ÇMD Yöneticileri tarafından tavsiyelerin paylaşıldığı keyifli bir sohbet gerçekleştirildi.

Çağrı Merkezi sektöründe diğer sektörlere oranla kariyer basamaklarının daha hızlı tırmanabileceğinin önemle vurgulandığı buluşmada, sektördeki yetişmiş iş gücü açığının kapatılmasında Takım Liderliği pozisyonunun önemine dikkat çekildi. Müşteri ilişkilerinden kazanılan deneyimin farklı sektörlerde ve farklı pozisyonlarda nasıl değerlendirilebileceğinin de tartışıldığı etkinlikte, ÇMD’nin bu konularda sektörel bir birlik olarak attığı adımlar da katılımcılar ile paylaşıldı.

Mesleki yeterliliklerin kabul edilmiş olması sektörün gelişimini hızlandıracak
Daveti gerçekleştiren Çağrı Merkezleri Derneğinin Yönetim Kurulu Başkanı Metin Tarakçı, Dernek olarak hazırladıkları “Çağrı Merkezi Müşteri Temsilcisi” ve “Çağrı Merkezi Takım Lideri ” mesleklerine ilişkin Ulusal Yeterliliklerin, Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK)  tarafından Şubat ayında onaylanarak yürürlüğe girmesinin öneminden ve 18 üniversitede açılan 2 yıllık çağrı merkezi bölümlerinden bahsetti. Tarakçı, yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı: “Çağrı Merkezi tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızla büyüyen bir sektör. Günümüzde 80.000 çalışana sahip olan sektörümüzü daha da büyüterek, 2023’de 250.000 çalışana sahip, yalnızca Türkiye’ye değil, bölge ülkelere de hizmet veren bir sektör olmasını hedefliyoruz. Bu hedefimize doğru ilerlerken çağrı merkezlerinde kariyer hedefleyen, geleceğin yöneticileri olacak, sektörümüzün büyümesine ve gelişimine katkı sağlayacak yenilikçi liderlere olan ihtiyaç hızla artıyor. Biz de 46 üyemizle sektörün yüzde 90’ından fazlasını temsil eden bir meslek birliği olarak bu konudaki çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. Eğitim seminerleri hazırlanması ve akademik programlara katkı sağlanması gibi çalışmaların yanında, bu yıl “Çağrı Merkezi Müşteri Temsilcisi” ve “Çağrı Merkezi Takım Lideri ” mesleklerine ilişkin hazırladığımız yeterlilikler Merkezi Yeterlilik Kurumu tarafından onaylandı. Bunun herşeyden önce çağrı merkezi işinini meslek olarak görülmesine büyük katkılar sağlayacağını, çalışanların uygun iş, işverenlerin de uygun personel temininde önemli bir kılavuz olacağını düşünüyoruz. Orta ve uzun vadede de sektörümüzün yurtiçinde ve yurtdışında sahip olduğu potansiyeli hayata geçirmesine yardımcı olacağı düşüncesindeyiz.”

Dijital devrim veri merkezlerini de dönüştürüyor

0
Cisco Türkiye Genel Müdürü Cenk Kıvılcım
Cisco Türkiye Genel Müdürü Cenk Kıvılcım

Cisco ve International Data Corporation (IDC) veri merkezlerindeki son trendleri ve gelecek beklentilerini paylaştı. Her şeyin İnterneti Çağında veri merkezlerinin dijitalleşmedeki rolünün ortaya konulduğu toplantıda, şirketlerin veri merkezi stratejilerini sil baştan ele almaları gerektiğine dikkat çekildi. Cisco Türkiye Genel Müdürü Cenk Kıvılcım, “Her şeyin İnterneti, insanları, süreçleri, veriyi ve nesneleri birbirine bağlayarak benzersiz fırsatlar yaratacak. Tüm kuruluşların Her şeyin İnternetini tam anlamıyla kucaklayabilmesi için dijital dönüşümlerini tamamlamaları gerekiyor” dedi.

İstanbul The House Hotel Bosphorus’ta gerçekleştirilen toplantıda konuşan Cenk Kıvılcım, dijitalleşmenin inanılmaz bir hızla devam ettiğini belirtti. IDC’nin tahminlerine göre 2017 yılında şirketlerin yüzde 25’inin mobil uygulama sahibi olacağını kaydeden Kıvılcım, uygulamaların üretkenliğin, işbirliğinin, , inovasyonun, ticaretin ve dönüşümün oksijeni olduğuna dikkat çekti. Kıvılcım, şöyle devam etti:

“Uygulamaların tüm işin, müşteri hizmetlerinin, sonuçların ve karın merkezinde olduğu bir ‘uygulama ekonomisine’ doğru hızla gidiyoruz. Bugün şirketlerin iş yapış şekillerindeki bu dönüşüm süreci ve yeni beklentileri ağ alt yapısı için de önemli bir mücadele haline geldi. Ağ altyapıları işletmenin tüm kullanıcıları ve hatta iş ortakları ve müşteriler için tüm veri ve uygulamaları birbirine bağlamalı ve kullanılabilir hale getirmeli. Büyük verinin ve video iletişimi trafiğinin gerektirdiği bant genişliği ve gizlilikten artık gittikçe yaygınlaşan bulut bilişime ve BYOD ( kendi cihazını getir)’e kadar ağ mimarisi ticari başarı için hiç bu kadar kritik olmamıştı. Cisco olarak şirketlerin bu dönüşümde bir adım önde olması için destek veriyoruz.”

Djital dönüşüme hazır olun
Cisco olarak 2020 yılında 50 milyar, 2030 yılında ise 500 milyar nesnenin internete bağlı olmasını öngördüklerini dile getiren Kıvılcım şöyle devam etti: “Her şeyin interneti şirketleri ve iş yapış şekillerini de dönüştürecek. Dönüşen şirketler yeni müşteri deneyimleri, gelişmiş operasyon verimliliği, benzeri görülmemiş inovasyonlar ve yepyeni ekonomik modelleri hayata geçirecek” dedi.

Babalar teknoloji dedi

0

Kliksa, bağımsız araştırma kuruluşu DORinsight’a yaptırdığı “Babalar ve Eticaret” araştırması kapsamında babaların online alışveriş tercihlerini açıkladı. Araştırmanın sonuçlarına göre, babaların yüzde 45’i internet üzerinden yaptıkları alışverişlerde giyim ürünlerini, yüzde 40’ı ise teknolojik ürünleri tercih ediyor. Cep telefonunu yüzde 29 ile maç, konser ve benzeri etkinlikler için alınan biletler, yüzde 28 tatil ve yine aynı yüzde ile hediyelik eşyalar izliyor.

Kliksa Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan
Kliksa Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan

Öncelik çocukların ihtiyaçları
Araştırmada babalara kendileri haricinde en çok kimin için alışveriş yaptıkları sorulduğunda, yüzde 49’u online alışverişi çocuklarının, yüzde 42’si eşlerinin ihtiyaçlarına yönelik ürünleri satın almak için kullandığını belirtiyor. Babaların yüzde 31’i internet kullanımı için herhangi bir zaman tercihlerinin olmadığını belirtirken, araştırmaya katılan babaların büyük bölümü 18:0021:00 ve 21:00-01:00 saatleri arasında internet kullandıklarını ifade ediyor. Sonuçlara göre babaların online alışveriş için en çok tercih ettikleri gün Cumartesi olurken, yüzde 33’ü satın alma kolaylığı, yüzde 27’si fiyat avantajı, yüzde 9’u ise taksit imkanı dolayısıyla online alışverişi tercih ediyor.

Araştırmayla ilgili bilgi veren Kliksa Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan; “Annelerin ardından, bu kez de babaların online alışveriş alışkanlıklarını araştırarak, iki kitlenin tercihlerindeki benzer yanların ve farklılıkların neler olduğunu görme şansına eriştik. Anne ve babaların kendileri haricinde en çok çocukları için online alışveriş yaptıklarına tanık olurken; annelerin, giyim ürünlerinin ardından kozmetik, ayakkabı ve hediyelik eşyaları, babaların ise giyim ihtiyaçlarının ardından teknolojik ürünleri, maç, konser ve benzeri etkinlikler için alınan biletleri ve tatil satın almayı tercih ettiğini gözlemledik” dedi.

BKM Express kendini filmlerle anlatıyor

0

519665720_640Tanıtım filmlerinde girişimci/iş adamı Sina Afra, popüler oyuncu Sarp Apak ve milli basketbolcu Işıl Alben rol aldı. Her biri alanının en iyilerinden ama hepsi ödemelerini basitleştirmek için BKM Express’i tercih ediyor, tıpkı hayatı basit yaşadıkları gibi…

Her biri ayrı dünyaların insanı ama hepsi “basit yaşamak”tan yana. Çünkü hayat karmaşayla zaman kaybedilemeyecek kadar kısa! Ödeme ve para gönderme işlemlerinin günümüz teknolojileri sayesinde artık çok basit ve hızlı olduğunu ifade etmek isteyen BKM Express, sosyal medya için hazırladığı tanıtım filmlerine yenilerini ekledi. Oyuncu, iş adamı, sporcu… Farklı alanlarda uzmanlaşmış değerli isimler, BKM Express’in teknolojiyi doğru kullanıp, ödeme süreçlerini hızlandırarak hayatı nasıl basitleştirdiğini anlatıyorlar. “Basit yaşa, basit öde” mesajını veren filmlerde, BKM Express’in her kesimden kullanıcının ihtiyaç duyacağı bir uygulama olduğu vurgulanıyor.

Hikayeler farklı mesaj aynı: basit yaşa!

Hikayelerimiz farklı da olsa hepimiz karmaşadan uzak durmaya çalışmıyor muyuz? Oysa karmaşık konuları ancak basit düşünerek çözebiliriz. Çağın teknolojileri dünün “olamaz”larını bugün oldurabiliyor ve hatta artık ödemelerin görünmez olmasına dahi izin veriyor. Yani teknoloji, günlük karmaşaları aşmamıza yardımcı olurken hayatımızı kolaylaştırıyor. Var oluş nedeni kart kullanıcılarının hayatını kolaylaştırmak olan BKM Express uygulaması, kullanıcıları özgürleştiren, hızlı, güvenli, yalın ve olabildiğince basit bir ödeme seçeneği… Tüm banka kredi kartlarının eklenebildiği bu dijital cüzdan sayesinde kullanıcılar diledikleri yerden kolayca işlem yapabiliyorlar. Tanıtım filmlerinde de bu rahatlığa vurgu yapılıyor ve hepsinde aynı mesaj veriliyor: basit yaşa, basit öde!

Fırsatları görmek isteyen “basit” düşünmeli

“Teknoloji hayatı basitleştirmek için olmalı” diyen BKM Express’in yeni reklam filmlerinin ilkinde girişimci/iş adamı Sina Afra rol aldı. Sina Afra, girişimci gözüyle fırsatları görme yolunun basit düşünmekten geçtiğini anlatırken, BKM Express mobil uygulaması üzerinden online alışverişin ne kadar basit şekilde gerçekleştiğini gösteriyor.

Para göndermek hiç bu kadar “basit” olmamıştı!

İkinci filmde yer alan oyuncu Sarp Apak ise sinema ve tiyatroda başarılı olmak için olabildiğince “basit” oynamanın avantaj sağladığını anlatıyor. Bir yandan da maç biletini BKM Express ile arkadaşının cep telefonuna para göndererek satın alıyor.

Basit oyna!

Üçüncü filmde rol alan milli basketbolcu Işıl Alben iyi bir basketbolcu olmanın yolunun “basit” oynamaktan geçtiğini söylüyor. Sporcu, aldığı yakıtın ücretini otomobilinden inmeden cep telefonundaki BKM Express uygulaması ile ödüyor.

Teknoloji hayatı basitleştirmek için olmalı!

BKM’nin “basit yaşa, basit öde” sloganına vurgu yapan BKM Bilgi Teknolojilerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Celal Cündoğlu ödemeleri basitleştiren BKM Express uygulamasına değinerek şu sözlere yer veriyor: “Çağımızda mobil teknolojiler perakende alışveriş deneyimini yeniden tanımlarken bununla paralel ödeme yöntemleri de daha kolay ve hızlı hale geldi. BKM Express uygulaması ile mağazada kasaya gitmeden, benzincide arabadan çıkmadan, takside ya da restoranda akıllı telefonunuzun sadece bir tuşuna basarak ödeme yapmak bu sayede mümkün oluyor. Zaten teknoloji de hayatı basitleştirmek için olmalı. Dijital cüzdan uygulamamız BKM Express ile ödemeleri kolaylaştırarak ve kullanıcıları özgürleştirerek basit yaşamayı destekliyoruz. Hazırladığımız tanıtım filmlerinde de aynı mesajı veriyoruz. Her bir filmdeki hikaye farklı da olsa ortak mesaj teknolojiyi kullanarak hayatı basitçe yaşayabileceğimizi söylüyor. BKM olarak sayısı her geçen gün artan kullanıcılarımızı ve üye iş yerlerimizi en modern, en teknolojik çözümlerimizle desteklemeye devam edeceğiz.”

Cepte sigorta tuttu

0
Cepkask Genel Müdürü Tayfun Gülgeç
Cepkask Genel Müdürü Tayfun Gülgeç

2004 yılında tüketicilerin satış sonrası tüm ihtiyaçlarını karşılamak için geliştirdiği güvence hizmet paketi ve hediye sigorta ayrıcalıklarıyla sektöre giriş yapan Cepkask kolay erişilebilir ve çözüm odaklı altyapısıyla geliştirdiği www.ekask.com.tr üzerinden de satış rekorları kırıyor. Cepkask Genel Müdürü Tayfun Gülgeç; 2007 yılında faaliyete geçen e- ticaret sitelerinin başarısında ve gelişiminde bireysel ve kurumsal müşterilerinin büyük payı olduğunu vurguladı.

Unutmayın cebinizi kılıf korumaz…
2014 yılında ciddi başarı elde ederek   www.ekask.com.tr üzerinden 1 milyon yakın hizmet paketi sattıklarını belirten Gülgeç; 2015 yılında da benzer bir başarı elde edeceklerine inandıklarını belirterek 2020 yılında 10 milyonluk bir satışa ulaşmayı hedeflediklerini belirtti.  “Cebinizi Kılıf Korumaz” diyerek güvence hizmet paketinin önemini vurgulayan Gülgeç; “Garanti asla Cepkask değildir. Garanti üretim hatalarını, Cepkask ise kullanım hataları ve hırsızlıkları karşılayan oldukça geniş hizmetler sunan bir hizmet paketidir. Cep telefonunuzu kılıf değil, Cepkask korur. Hem cebini hem de telefonunu düşünenler Cepkask’ın www.ekask.com.tr adresine girmesi yeterli. Alternatif fiyatlı hizmet paketlerimiz sayesinde hem cebiniz hem de içiniz rahat etsin” dedi.  E- ticaret sitesi üzerinden yaptıkları satış oranları hakkında da bilgi veren Gülgeç; “Satışlarımızın; yüzde 70’i cep telefonlarından oluşuyor. Daha sonra sırasıyla notebook, tablet pc, televizyon ve SLR fotoğraf makineleri geliyor

“E-ticaret satışlarımızın yarısı”
ekask.com.tr sitesi’nin Cepkask’ın toplam yüzde 47 oluşturduğunun altını çizen Cepkask Genel Müdürü Tayfun Gülgeç; “E-ticaret geleceğin alışveriş şekli bu kaçınılmaz bir gerçek. Dünyada her geçen gün de e- ticaret siteleri alışveriş payını artırmakta. E-ticaret sitemizin teknolojisini  her geçen gün yeniliyoruz. Dünyanın en büyük ve güvenilir güvenlik sertifikasını kullanıyoruz. Tüm işlemler en üst seviyede güvenlik altında yapılıyor” dedi.

Havacılık şirketleri için 3D deneyimi

1

Virtual+Passenger+Experience+Dassault+SystemesDassault Systèmes, son teknoloji ürünü 3D görselleştirme teknolojisi içeren, “Passenger Experience” adı verilen yeni bir havacılık ve savunma endüstrisi çözüm deneyimini tanıttı. Hava taşıtlarında modernleştirme ve önümüzdeki on yıl içinde binlerce hava taşıtının emekliye ayrılacak olması endüstride güçlü bir üretim döngüsünün başlatılmasına neden oldu. Kabin kişiselleştirmede bu teşvik edici yenilik; orijinal özel jet ekipmanı üreticileri, montaj merkezleri, tedarikçiler ve havayollarının kendilerini farklılaştırmak ve müşteri sadakati oluşturmak için kullanabilecekleri etkili bir araç olacak.

Dassault Systèmes’in 3DEXPERIENCE platformunu temel alan “Passenger Experience”; mühendislik verilerini, müşterilerin ilk etkileşimi, tasarım onaylama ve doğrulamadan pazarlama kampanyalarına kadar kabin tasarım deneyiminin tüm unsurlarını ele alan güçlü ve görsel 3D tasarımı, pazarlama ve satış uygulamalarına dönüştürmek için son teknoloji ürünü 3D görselleştirme teknolojisi ve etkileşimli içerikler kullanıyor.

“Passenger Experience”, uygun maliyetli ve zamandan tasarruf sağlayan aşağıdaki özelliklerle kabin montaj süreçlerini otomatikleştirir ve kabin satın alma ve pazarlama deneyimlerini kişiselleştiriyor:

  • Kabin içi tasarım, geliştirme ve teslimat süreçlerini otomatikleştirmek için gerekli akıllı ‘yapı blokları’ yakalama kuralları, düzenlemeler ve imalat bilgisi;
  • Gerçek zamanlı kabin yapılandırması ve kapsamlı kabin onaylama becerileri tasarım yapılandırmalarında hızlı bir iş dönüş süresi sağlar, mühendislik değişikliklerini azaltır ve fiziksel prototip oluşturulmadan önce son ürünün beklentileri karşılamasını sağlar;
  • Web tabanlı eğitim yazılımı, etkileşimli oyun tabanlı eğitim ve tamamen kapsayıcı 3D görselleştirme içeren farklı biçimlerde eğitim ve görselleştirme içeriği eğitimde verimliliği artırır ve yerdeki kabin ekibi ve hava taşıtı için saha dışında geçen süreyi azaltır;
  • 3D veriler, pazarlama ekiplerine son teknoloji ürünü görüntüler ve videolar sunarak kabin tasarımlarının çok çeşitli pazarlama hedeflerine, dijital kanalara ve cihazlara hızlıca uyarlanmasını teşvik eder ve yüksek maliyetli fotoğraf çekimine duyulan ihtiyacı ortadan kaldırıyor.

Dassault Systèmes Havacılık ve Savunma Başkan Yardımcısı Michel Tellier şunları söyledi: “Hava taşıtı müşterilerinin gerçek zamanlı olarak yaptıkları seçimlerdeki güzellik, etki, pratiklik, fizibilite, maliyet ve faydayı takdir etmelerine olanak sağlamak bu çözümün en önemli hedefidir. Müşterilerimize teslim edilecek ve sonuç olarak özel veya ticari yolculara pazarlanacak olan iç mekana özelleştirme sırasında maksimum harmoni katmak rekabette avantaj sağlar.”

KoçSistem, yeni veri merkezinde yine NetApp’ı tercih etti

0

[Advertorial]

Türkiye’deki üçüncü veri merkezini açma hazırlıklarını sürdüren KoçSistem, bulut bilişim alanında sürekli yenilediği ve güncellediği altyapısında NetApp’la çalışıyor. Kurulduğu 1945 yılından bu yana, müşterilerinin bilgi teknolojisi çözümlerine ilişkin beklentilerini güvenilir, kalıcı ve yenilikçi işbirlikleriyle karşılama hedefiyle yoluna devam eden şirket, 2008 yılından bu yana depolama çözümleri ihtiyaçlarında NetApp ile birlikte yol alıyor.

KoçSistem Genel Müdür Yardımcısı Gökalp Bahçeli, NetApp ile birlikte gerçekleştirdikleri son projenin, bugüne kadarki en önemli yatırımlarından biri olduğunu dile getiriyor. Yeni veri merkeziyle mevcut kapasitelerini 10 kat daha artırdıklarını söyleyen Bahçeli, 12 bin metrekareyi bulan bir alanda verilecek hizmetlerin, yönetilebilirlik ve ölçeklenebilirlik anlamında kendileri için son derece kritik olduğunu ifade ediyor. Depolama sistemleri alanında onlarca farklı alternatif olduğuna değinen Bahçeli, yüksek kalite standartlarında verdikleri hizmetlerin aynı başarıyı devam ettirebilmesi için kendini ispatlamış bir şirket ve kendini ispatlamış ürünleri, iyi maliyetlerle almak zorunda olduklarına vurgu yaparken, NetApp’ın bu anlamda başarılı bir şirket olduğunu sözlerine ekliyor. Son üç yıl içinde depolama kapasitelerini yaklaşık 4 kat artırdıklarına dikkat çeken Bahçeli, bunu mevcut ekipleriyle gerçekleştirebildiklerini kaydederken; NetApp teknolojilerinin getirdiği otomasyon, kolay yönetilebilirlik gibi konuların bu noktaya ulaşmada kendilerine yardımcı olduğunu dile getiriyor.

KoçSistem Genel Müdür Yardımcısı Gökalp Bahçeli ve NetApp Türkiye Genel Müdürü Behçet Yumrukçallı
KoçSistem Genel Müdür Yardımcısı Gökalp Bahçeli ve NetApp Türkiye Genel Müdürü Behçet Yumrukçallı

“Çözümlerimizi, KoçSistem’in ihtiyaçlarına göre pozisyonlandırıyoruz”
NetApp Türkiye Genel Müdürü Behçet Yumrukçallı, yedi yıldır süren işbirlikteliğinin getirdiği önemli avantajlar olduğuna dikkat çekiyor. KoçSistem’i hiçbir zaman müşteri olarak görmediklerini ifade eden Yumrukçallı, “KoçSistem’i bulut bilişim hizmetleri veren çözüm ortağımız olarak değerlendiriyoruz.” yorumunu paylaşırken sözlerine şöyle devam ediyor: “KoçSistem, bulut bilişim hizmetleri veren bir kurum. Bu kolay bir iş değil, bir müşteriye değil, yüzlerce müşteriye aynı anda hizmet vermekten bahsediyoruz. Bu firmaların anlık, çok farklı skalalardaki ihtiyaçlarına anında cevap vermeleri gerekiyor. Bunu da limitli kaynaklarla ve düşük maliyetlerle gerçekleştirmeleri gerekiyor. Biz, bu noktada devreye giriyor ve kendimize özel çözümlerimizle veri altyapıları oluşturuyoruz.”

Yapılan çalışmalara yalnızca donanım olarak yaklaşılmaması gerektiğini kaydeden Behçet Yumrukçallı, performans ve yüksek çalışabilirlik sunan donanımın yanında, çeşitli yazılımlarla ortam yönetiminin kolaylaştırılmasının da önemli olduğuna dikkat çekiyor. Bu ölçekte, yüksek çalışabilirliğin kritik olduğuna değinen Yumrukçallı, kurumun neredeyse yüzde 100 çalışmasının yanında planlı kesintilere bile korunaklı olması gerektiğinin altını çiziyor. Yumrukçallı, KoçSistem için ayrıca felaket kurtarımı için veri replikasyonu çözümü sunduklarını, verileri tekilleştirerek daha az alanda bunların korunmasını sağladıklarını söylerken, KoçSistem’in müşterilerine verdiği performans SLA’lerinin gerçekleşmesine katkı verdiklerini sözlerine ekliyor.

“Yazılım tanımlı depolamanın kazandıracağı avantajlara bir adım daha yaklaştık”
KoçSistem Genel Müdür Yardımcısı Gökalp Bahçeli, projeyle birlikte devreye aldıkları NetApp çözümlerinin, Yazılım Tanımlı Depolama’nın (SDS) kazandıracağı avantajlara bir adım daha yaklaştırdığını ifade ediyor. Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürüyor: “SDS, işletimsel ve BT kaynak verimliliğini iyileştirirken BT hizmetleri sağlamada çeviklik ve beceri kazandırıyor. SDS, yeni ortaya çıkmakta olan yazılım tanımlı veri merkezi (SDDC) modelinin de bir öğesi. Sanal makineler ve sunucu sanallaştırmalarına benzer şekilde Clustered Data ONTAP fiziksel depolamayı ayrıştırıyor. Bu da NetApp’ın bizim gibi müşterilerinin ihtiyaçları doğrultusunda programlanabilir API (Uygulama Programlama Arayüzü) ve uygulama entegrasyonları aracılığıyla çok kullanıcılı, politika tabanlı (policy based) depolama hizmetleri sunabilmesini sağlıyor.”

Clustered Data ONTAP ile yüksek fayda elde edildi: 

KoçSistem’in geçen yıl kullanmaya başladığı ve yeni projede de tercih ettiği NetApp Clustered Data ONTAP mimarisi, kesintisiz hizmet sunmak isteyen kurumların ihtiyacını karşılıyor. Yazılımın güncel sürümü, işlev durdurmayan operasyanları (NDO) geliştirerek veri güvenliğini ve yönetimini geliştiriyor. Çözüm, BT’nin değişen iş ve uygulama taleplerine uygun olarak kesintisiz şekilde depolama altyapısını şekillendirebilmesine olanak tanırken, birden fazla platformda kullanılabilme esnekliğiyle eşi görülmemiş bir çeviklik kazandırıyor.

Amazon’un ilk şeffaflık raporu!

0

amazon_logo-100049595-galleryAmazon kısa bir süre önce Fortune 500 listesindeki büyük teknoloji şirketlerinden biri olarak ilk resmi şeffaflık raporunu yayınladı. Şirket böylelikle hükümetin kendilerinden ne tür müşteri verilerini talep ettiğine dair de bilgileri paylaşmış oldu.

Buna göre 1 Ocak 2015 ile 31 Mayıs 2015 tarihleri arasında Amazon toplamda 813 adet celp talebi aldı e bunlardan 542’sine tam olarak yanıt verdi. Öte yandan toplamda 25 ayrı arama emri ile karşılaştı, bunların sadece 13’ünü tam yanıtlarken, geri kalanlara yanıt vermedi. Amazon’un açıklamasına göre online alışveriş devi 249 ulusal güvenlik konulu taleple karşı karşıya kaldı.

Ünlü marka, güvenlik kuvvetlerinin kriminal davalar ve terör çalışmalarına karşı yardıma her daim açık olduklarını ve göreve hazır bulunduklarını bildirirken, ürünlerinin, sistemlerin ya da müşterilerin kullandığı servislerin güvenliğini, gizliliğini ihlal edecek her tür talebe ise karşı olduklarını duyurdu.

Amazon yasal olarak böyle bir açıklamada bulunmak mecburiyetinde değil. Öte yandan geçtiğimiz yıl Google, Snapchat, Yahoo ve Twitter gibi mecraların, hatta NSA’in bile halk baskısıyla şeffaflık raporu sunması bir bakıma Amazon için de baskıya sebep oluyordu.

Fidye yazılımlarında patlama

0

mcafeIntel Security, bu yılın ilk çeyreğinde yeni fidye yazılımlarındaki patlamaya, siber casusluk grubu Equation’ın gerçekleştirdiği HDD ve SDD aygıt yazılımı saldırılarına ve Adobe Flash multimedya yazılımını hedef alan kötü amaçlı yazılımdaki önemli artışa dair bilgilere yer veren McAfee Labs Threats Report: May 2015 (McAfee Labs Tehdit Raporu: Mayıs 2015) başlıklı raporunu Haziran’da yayımladı.

2015 yılı ilk çeyreğinde yeni fidye yazılımlarında yüzde 165 oranında artış görüldü. 2015 yılı ilk çeyreğinde McAfee Labs yeni fidye yazılımlarında yüzde 165 oranında bir artış kaydederken, tespiti zor CTB-Locker ailesinden Teslacrypt adında yeni bir fidye yazılımının yanı sıra, CryptoWall, TorrentLocker ve BandarChor’un yeni versiyonları bu artışın sebebi olarak gösteriliyor. McAfee Labs’a göre;  güvenlik yazılımı açıklarını bulmak için kullanılan akıllı teknikler, daha yüksek kalitede oltalama (phishing) e-postaları ve suç ortaklarına siber ortamı oltalama mesajlarıyla doldurması karşılığında belirli yüzde ile fidye ödeyen “iştirak” (affiliate) programı CTB-Locker’ı başarı kılan nedenler arasında gösteriliyor.

McAfee Labs, organizasyonlar ve bireylerin, Intel Security oltalama testi (Intel Security Phishing Quiz) gibi araçların kullanımı dahil olmak üzere öncelikli olarak oltalama e-postalarını nasıl fark edeceklerini öğrenmesi gerektiğini öğütlüyor.  

Kötü amaçlı Adobe Flash yazılımları yüzde 317 oranında arttı. İlk çeyrekte yeni Adobe Flash aygıt yazılımı örneklerinde de yüzde 317 oranında artış görüldü.  Araştırmacılara göre bu artışın çeşitli sebepleri var: Adobe Flash’ın teknoloji olarak popüler hale gelmesi; kullanıcıların mevcut Adobe Flash yamalarını geç uygulaması; ürün zafiyetlerini kullanmak için geliştirilen yeni yöntemler; Adobe Flash dosyalarını (.swf) çalıştırabilen mobil cihazlardaki ani artış ve bazı Adobe Flash saldırılarını (exploit) tespit etmede yaşanan zorluk. Araştırmacılar, saldırı araçları (exploit kit) geliştiricilerinin Java arşivi ve Microsoft Silverlight zafiyetlerini bırakıp Adobe Flash zafiyetlerine yönelmeye başladığını gözlemliyor.

McAfee Labs kıdemli başkan yardımcısı Vincent Weafer, Flash gibi bir ürünün popüler olmasından dolayı, muhtemelen milyonlarca kullanıcıyı tehdit eden güvenlik sorunlarını proaktif bir şekilde tespit ederek ortadan kaldırma konusunda çok büyük bir sorumluluğa sahip olduklarını belirtiyor. Weafer, “Bu araştırma teknoloji sektörünün siber güvenlik alanında avantaj kazanmak amacıyla, tehdit istihbaratını paylaşan ortaklarla yapıcı bir çalışma içerisinde olabileceğinin çok güzel bir göstergesi” diyor.

Alıcıların zafiyetleri önlemesine eksiksiz destek sağlamak için, McAfee Labs organizasyonların ve bireysel kullanıcıların ürünlerini en güncel güvenlik yamalarını kullanarak güncelleme konusunda daha özenli olmasını tavsiye ediyor.

Mobil uygulamaları bir kez kullanıp atıyoruz!

0

mobile-apps-pile-ss-1920-800x450Localytics tarafından sunulan rapora göre 2014 yılı boyunca mobil cihaz kullanıcılarının indirdiği mobil uygulamaların neredeyse dörtte biri sadece bir kez kullanıldı. İndirilen uygulamaların yaklaşık olarak yüzde 20’si bu kadere mahkum kalırken, 11 ya da daha fazla defa açılan uygulamaların oranı yüzde 39’dan yüzde 34’e düşmüş.

En çok kullanımından vazgeçilen uygulamalar ise beklendiği gibi sayısı bir hayli fazla olan oyunlar!

Amerika Birleşik Devletleri’nde ise durum biraz daha farklı. ABD’li akıllı telefon kullanıcıları diğer bölgelere oranla uygulamalara daha sadık davranıyor. Bundaki en büyük sebep ise reklamlı uygulamaların tekrar çalıştırmalarda izlediği “tekrarlanmama” kuralları. ABD’deki “sadece bir kez kullanılan uygulama” oranı sadece yüzde 19.

Amerika dışında ise uygulamaları “terk etme” durumu çok daha fazla. Özellikle de Çin’de uygulamaların bir kere kullanılma oranı yüzde 37. Bir önceki yıl bu oran yaklaşık olarak yüzde 26 idi.

DYRE tekrar hortladı

0

Bilgisayar korsanları yeni saldırı teknikleri geliştirdikçe bunları kullanarak maddi kazanç elde etmek için kullanıyorlar. 2015 ve sonrasında finans, bankacılık ve ödeme sistemlerini hedef alan saldırıların yoğunluğu gittikçe artıyor. 2015’te perakende ve bankacılık sektörünün etrafında gelişecek tehditler şiddetini daha da artırdı. Artan saldırılar, finansal kuruluşların tüm çevrimiçi hizmetlerinin güvenliği için iki adımlı güvenlik doğrulama sistemlerini zorunlu kılıyor. Trend Micro Akdeniz Ülkeleri Genel Müdürü Yakup Börekcioğlu‘nun konu hakkındaki görüşleri bu videoda.

AB, veri güvenliğinde anlaştı

0

eu-flag-ss-1920Yaklaşık 3 senedir devam eden Avrupa veri güvenliği ve gizliliği yasama çalışmaları en sonunda nihayetine eriyor. Avrupa Konseyi bakanları genel anlamda bir fikir birliğine vardılar ve bir sonraki aşamaya geçmek için yıl sonuna kadar tüm gerekli içeriğin hazırlanmasına onay verdiler.

Avrupa Komisyonu, Parlamento ve Konsey’in de dahil olduğu üçlü çalışma için oldukça hevesli olduklarını bildirirken, 2015’in sonuna kadar sonuca varmak istediklerini yinelediler. Palamento ise konuya destek vereceğini Mart 2014 tarihinde açıklamıştı ancak Avrupa Konseyi (Liderler zirvesi)’nde çoğu başlıkta yeniden görüşmeye gidilmesini söylemişti.

Avrupa Birliği Savunma Bakanları tarafından açıklanan genel yaklaşıma dair maddeler ise şu şekilde;

– Veri güvenliği konusunda AB genelinde tek bir yasalar bütünü geçerli olacak, bölgedeki iş dünyası operasyonlarının üzerindeki yük (gereksiz admin gereklilik kuralları ve diğer bildirimler) azaltılacak.

– Unutulma Hakkı ve vatandaşların bilgilerinin tehlikede olması durumlarında çözüm için daha geçerli yasaların oluşturulması.

– AB dışındaki firmaların, Birlik içindeki şirketler ile çalışırken aynı yasalara uyma zorunluğunun getirilmesi.

– Veri güvenliği ile ilgili yasama organlarının güçlerinin yükseltilmesi, etkinliğin arttırılması.

Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen bazı isimler bu çalışmaların aslında politik kararlar olduğunu ve amacın sadece vatandaşı korumak olmadığını dile getiriyor. Dijital haklar organizasyonu olarak bilinen Access ise Konsey’in metninin pek çok açıkla dolu olduğunu söylüyor, mevcut yasa tasarılarının halkın bilgilerini izinsiz olarak şirketlerin kullanmasına izin verdiğini, değişimin olmayacağını savunuyor.

Bir sonraki üçlü görüşme ise 24 Haziran tarihinde gerçekleşecek.