Techinside Google News
Ana Sayfa Blog Sayfa 1630

Ingenious akıllı ev sistemleri Cannes’da finale kaldı

0
ingİTÜ ARI Teknokent bünyesinde faaliyet gösteren ve başarılı “start-up”lara gelişimlerini hızlandırıcı destekler sağlayan “ITU GATE Uluslararası Hızlandırma Programı” kapsamında geçen yıl ABD’deki yatırımcılarla buluşma hakkı kazanan 8 firmadan biri olan Ingenious, yeni bir başarıya daha imza attı.
 
Ingenious, yaratıcı iletişim alanında dünyanın en önemli festivallerinden biri olan Cannes Lions bünyesinde teknoloji ve inovasyonu birleştiren girişimlerin ödüllendirildiği Start-up Academy’de finale kalan 10 girişim arasında yer almaya hak kazandı.
 
2013 yılında kurulan ve tak-çalıştır akıllı ev sistemlerinde uzman olan Ingenious; hiçbir altyapı kurulumu yapılmasına gerek kalmadan bir evi 15 dakika içinde ‘akıllı ev’ haline getirebiliyor. Sistemin beyni olan IO-Box’ın üzerindeki IR vericileri sayesinde TV, ses sistemi, uydu alıcısı ve klima gibi cihazların tüm fonksiyonlar akıllı telefon ya da tablet üzerinden yönetilebiliyor. Sistem ayrıca RF vericileri sayesinde ampul-duy ve fiş-priz arasına takılan uç üniteler ile ışıklar ve kahve makinesi gibi kumandalı olmayan diğer elektronik aletlerin kontrolünü de üstlenebiliyor.
 
Tüm bunların yanında Ingenious’un öne çıkan bir diğer özelliği ise kullanıcı alışkanlıklarını öğrenerek, kullanılmayan cihazları otomatik olarak kapatıp, evin enerji tüketimini de optimize ediyor ve enerji tasarrufu sağlıyor.
 
“ITU GATE Uluslararası Hızlandırma Programı” ile Amerika’daki yatırımcılarla buluşma imkanı yakalayan firma, bugün Türkiye’nin önemli girişimcilik destek projelerinden İTÜ Çekirdek bünyesinde faaliyetlerine devam ediyor. Şirketin önümüzdeki dönemlerde, Türkiye piyasasının yanı sıra kısa vadede Avrupa ve Rusya gibi pazarlarda Ingenious’u iyi bir marka olarak konumlandırmayı, sonrasında da ABD ve diğer pazarlardaki mevcut ürünlere güçlü bir rakip olmayı hedefliyor.

Tatil deyince harcamayı abartıyoruz!

0

Yüzlerce seyahat sitesi ve hava yolunu tarayarak en makul fiyatlı uçuşları bulan dünyanın en iyi seyahat arama sitelerinden momondo’nun 2015 Seyahat Araştırması[1], dünyadaki ve Türkiye’deki seyahat severlerin tatil için ayırdıkları bütçeler ve harcamalarıyla ilgili ilginç sonuçlar ortaya koyuyor.

Buna göre Türklerin yüzde 34’ünün yaz tatili bütçesi 2.500 – 5.000 TL arasında değişiyor. Ancak katılımcıların yüzde 40’ı, genellikle belirledikleri bütçeyi aştıklarını söylüyor. Üstelik bu oran kadınlarda daha yüksek.

Yine araştırmaya göre, yüzde 26’lık bir kesim, 1.250 – 2.500 TL arasında bir meblağı tatil için ayırdıklarını belirtiyor. Ev halkının 5.000 – 12.500 TL arası tatil harcaması yapmasını bekleyenler, yüzde 19’la üçüncü sırada, 250 – 1.250 TL arası harcamasını bekleyenler ise yüzde 12’yle dördüncü sırada yer alıyor. Yaz tatilinde 12.500 – 25.000 TL arasında bir para harcama özgürlüğüne sahip olanlar ise katılımcıların yüzde 3’ünü oluşturuyor ve sadece yüzde 2’lik bir kesim 25.000 TL’den fazla harcayabileceklerini söylüyor.

BANA YAŞINI SÖYLE, SANA NE KADAR HARCAYACAĞINI SÖYLEYEYİM

Harcama alışkanlıkları ayrıca yaşa göre de değişiyor. 250 – 1.250 TL arası harcama yapmayı planlayanlarda 18 – 22 yaş grubu öne çıkıyor. 1.250 – 2.500 TL için liderlik 23 – 35 yaş grubundayken, 5.000 – 12.500 TL arası harcama yapmayı planlayanların çoğunluğu 56 ile 65 yaş arasında.

YÜZDE 40’IMIZ TATİLDE BÜTÇESİNİ AŞIYOR

Türklerin yüzde 44’ü tatildeyken planladığı bütçenin dışına çıkmıyor. Katılımcıların yüzde 40’ı planladıklarının üzerinde harcama yaparken, yüzde 10’luk bir kesim beklediğinden daha az harcıyor. Ne kadar harcadığını umursamayanların ve bilmediklerini söyleyenlerin oranı ise toplamda yüzde 7.
GENÇLER AYAĞINI YORGANINA GÖRE UZATIYOR

Araştırmaya göre, tatilde bütçesini en çok aşan grup, yüzde 45’le 56-65 yaş grubu. Bu grubu 36 – 55 ve 23 – 35 arası yaş grubu takip ediyor. Beklediğinden az harcayanlarda ise liderliği yüzde 12’yle 23-35 yaş grubu elinde tutuyor.

KADINLAR BÜTÇEYİ TUTTURMAKTA ZORLANIYOR

Harcama konusunda kadınlar ve erkekler arasında yüzde 4’lük bir fark bulunuyor. Bütçelerini aşan erkeklerin oranı yüzde 38 iken, bu oran kadınlarda yüzde 42.

ÇİNLİLER BÜTÇELERİNE DAHA SADIK

Peki dünyada durum nasıl? momondo’nun anketi gösteriyor ki, tatilde bütçesini en çok aşanlar yüzde 52 ile Hollandalılar ve yüzde 50 ile Almanlar, İtalyanlar, Portekizliler olurken, bütçesine en sadık kalanlar Çinliler. Çinlilerin sadece 38’i bütçelerinin dışına çıktıklarını söylüyor.

RUSLAR BU YAZ AZ HARCAYACAK

Buna karşılık bu yaz tatilde astronomik rakamlar harcayacak ülkeler arasında Çin başı çekiyor. Çinlilerin yüzde 18’i, 12.501 – 25.000 TL arası, yüzde 6’sı ise 25.000 TL’den daha fazlasını gözden çıkarmış durumda.

Ruslar ise tatilde fazla para harcamaya sıcak bakmıyor. Yüzde 28’i, 251 – 1.250 TL arası, yüzde 26’sı da 1251 – 2.500 TL arası bir yekun harcayacak.

Tatil bütçeleri Türklerinkine yakın olan İspanyollar ise 2.501 – 5.000 TL arası harcama yapacak ülkeler arasında, yüzde 31’le Türkiye’nin ardından ikinci sırada geliyor.

30 bin yeni mükellef e-dönüşüme dahil olacak

0

e-faturaMaliye Bakanlığı tarafından (Gelir İdaresi Başkanlığı) 20.06.2015 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 454 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile işletmelerde e-defter ve e-fatura zorunluluğunun kapsamı genişletildi. Tebliğe göre, 2014 veya müteakip hesap dönemleri brüt satış hasılatı 10 Milyon TL ve üzeri olan mükellefler 01.01.2016 tarihinden itibaren, 2015 veya takip eden hesap dönemlerinde brüt satış hasılatı 10 milyon TL ve üzeri olan mükellefler, ilgili hesap dönemine ilişkingelir/kurumlar vergisi beyannamesinin verileceği tarihi takip eden hesap döneminin başından itibaren kapsama dahil edilecek. Ayrıca 6.6.2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli I sayılı listedeki malların imali, ithali, teslimi vb. faaliyetleri nedeniyle Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK)’ndan lisans alan mükellefler, bayilik lisansı olanlar, münhasıran bu lisansa sahip olmaları nedeniyle bu kapsamda değerlendirilmeyecek. Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli III sayılı listedeki malları imal, inşa ve ithal eden mükellefler 2014 hesap döneminde bu şartı sağlıyorlarsa 01.01.2016 tarihinden itibaren e-Fatura ve e-Defter uygulamasına geçmek zorunda.

İhracat işlemlerinde e-fatura uygulaması zorunluluğu getirildi

İhracat işlemlerinde de e-Fatura uygulaması zorunluluğu getirildiğine dikkat çeken Samast, “454 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği gereğince; e-Fatura uygulamasına kayıtlı olan mükelleflerden, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 11’inci maddesi kapsamındaki mal ihracı ve yolcu beraberi eşya ihracı kapsamında fatura düzenleyecek olanlar, söz konusu faturalarını da 1/1/2016 tarihinden itibaren e-fatura olarak düzenleyecekler. Dijital hayata geçişi hızlandıran e-dönüşüm sürecinin önemli unsurlarından olan e-Defter ve e-Fatura kullanımının yaygınlaşmasıyla; denetim, tasarruf, işlem hızlılığı, verimlilik ve daha hızlı bilgi akışının hayata geçmesi sağlanıyor. Teknolojinin etkin kullanımı sayesinde şirketler iş gücünden ve maliyetten önemli oranda tasarruf edip verimliliklerini artırabilirken, kâğıda dayalı işlemlerden kaynaklanan zararları da en aza indirip doğayı koruyabiliyorlar. TÜRKKEP olarak, Kayıtlı Elektronik Posta (KEP), E-İmza, E-Arşiv Fatura, E-Defter, E-Mutabakat, E-Bordro ve E-Tebligat, gibi hizmetler ile E-Saklama hizmetlerini tüm Türkiye’de tek elden verebilen ülkemizin ilk ve tek güven kurumu olmanın verdiği sorumlulukla, hizmetlerimizi sunmak için özenle çalışmaya devam ediyoruz.” dedi.

2017’ye kadar e-Fatura kullanıcı sayısının 150 bini aşması bekleniyor

Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) tarafından yapılan düzenlemeler ile e-Fatura ve e-Defter uygulamalarının yaygınlaştığını belirten Samast, Türkiye’deki e-Dönüşüm sürecini değerlendirdi: “2015-2019 e-Devlet Stratejisi ve Eylem Planı çerçevesinde ilk etapta 20 bin şirket için zorunlu olan e-Fatura’nın ardından, e-Arşiv ve e-Defter gibi uygulamalar hayata geçirilmeye başlandı. 2 yıl içerisinde e-Fatura uygulamasına kayıtlı kullanıcı sayısının 150 bini, e-Defter uygulamasına geçen mükellef sayısının da 80 bini aşması öngörülüyor. Bu uygulamalar ile sağlanacak ekonomik katkının 2 milyar TL’ye ulaşacağını tahmin ediliyor. 2015’te e-Fatura ve faturaların elektronik ortamda oluşturulup muhafaza edilmesi ve gerektiğinde elektronik olarak ibraz edilmesini sağlayan e-Arşiv Fatura ile birlikte kullanıcı ve fatura sayılarında ciddi bir artış olacak.”

250 milyon e-Fatura sisteme dahil olacak, 500 milyon TL tasarruf sağlanacak

E-Fatura gönderimlerinde herhangi bir kargo ücretinin ödenmemesinin, kesilen faturanın tek tıkla alıcısına ulaştırılabiliyor olmasının, kâğıt kullanımındaki gözle görülür düşüşün kurum ve kuruluşlar için önemli avantajlar sağladığını dile getiren Samast, şu bilgileri verdi: “Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan rapora göre, 2015 yılında, e-Fatura ve e-Arşiv Fatura ile sistemde 250 milyon e-Fatura dolaşacak. 250 milyon e-Fatura, şirketlerin ekonomisine 500 milyon TL’ye yakın tasarruf olarak geri dönecek. 2015 yılında, e-Fatura mükellefi olan 20 bine yakın işletmedeki toplam tasarruf oranı, ayda 20 milyon TL’yi bulacak. Yeni uygulama ile bu rakamların artacağını, e-dönüşümün ülkemizde hızla yaygınlaşacağını söylemek mümkün.”

Visa Europe İnovasyon Merkezi açıldı

0

Visa_card_thumb800Visa Europe Collab olarak adlandırılan inovasyon merkezinin ilk yılında en az 20 fikrin değerlendirilip, 100 gün sürecek bir inovasyon programına dahil edilmesi hedefleniyor. Bu 100 günlük program, fikirlerin öncelikle içerik açısından incelenmesini, pazarın ihtiyacı açısından değerlendirilmesini ve fikrin hizmet haline getirilmesi çalışmalarını kapsıyor. Bu süreçten geçmeyi başaran ve ticari anlamda uygulanabilir bulunan en iyi hizmetler pazara sunulmadan önce Visa bünyesinde geliştirilmeye devam ediyor.

Visa İnovasyon Merkezi’nin ilki, Mayıs ayında Londra’da hayata geçti. İkincisi Tel Aviv’de açılan Visa Europe Collab’ın üçüncüsünün ise Berlin’de açılması planlanıyor.

Visa Europe Collab’ın kurucusu Steve Perry konuyla ilgili olarak şu açıklamayı yaptı: “Visa Europe olarak inovasyon merkezimizle ödemeler dünyasına ilişkin hizmet ve tecrübe birikimimizin kapılarını açıyoruz. Avrupa’nın öne çıkan inovatif şirketlerinin bizim gibi ödemeler dünyasında dönüşüm yaratan kurumların fikir önderliğine, araştırma geliştirme hizmetlerine erişimini sağlıyoruz. Visa Europe Collab ile ekosistemi daha da büyütmek ve en iyi ödeme hizmetlerini sunmak üzere, bankalar, perakendeciler, mobil operatörler ve kamu gibi ödemeler dünyasındaki pek çok paydaş arasında güçlü bir köprü kurduğumuza inanıyoruz.”

Çocuklar 3D baskıya merhaba dedi

0

Atolye_Maslak_Cocuk_Atolyesi_3D_Printing42 Maslak sponsorluğunda çağdaş sanatı sanatseverler ile buluşturan Atölye Maslak sergisi, ilham aldıkları ‘maker kültürünü’ teknolojiyle harmanlıyor. Sergide yer alan eserlerden bazıları seçilerek 3 boyutlu yazıcı teknolojisi ile küçük ölçekli objeler olarak çoğaltılıyor. Üstelik Atölye Maslak bu kültürü sadece yetişkinlerle değil çocuklarla da paylaşıyor. 20 Haziran Cumartesi günü ‘Atölye Maslak’ta 7-14 yaş arası çocuklar ve aileleriyle gerçekleştirilen “Maker Workshop” isimli etkinlikte sanat, zanaat, tasarım ve 3D printing teknolojisine dair paylaşımlarda bulunuldu. 42 Maslak Art!SPACE’de ‘Atölye Maslak’ sergisinin küratörlerinden Ali Bakova’nın ‘zanaat/usta nedir?’, ‘sanat/sanatçı nedir?’, ‘tasarım/tasarımcı nedir?’ konuları çerçevesinde, karşılıklı soru cevap  sohbeti ile başlayan etkinlik; küratör Gökhan Karakuş’un çocuklarla ve aileleriyle birlikte gerçekleştirdiği Atölye Maslak sergi gezisi ile devam etti.

Etkinlikte son olarak, Kemiq markasının sahibi ve kurucusu Cahit Ogün Onat bilgisayar ekranında uygulamalı olarak tasarım yapma ve 3D printing teknolojisini anlattı.

 Atölye Maslak’ta Oto Sanayi’den ilham alan 35 sanatçı bir araya geldi
42 Maslak’ın ana sponsor olduğu Atölye Maslak sergisi Maslak Oto Sanayi bölgesinde faaliyet gösteren otomobil ve mekanik ustalarının yanı sıra atölyelerde çalışan 35 sanatçının özgün eserlerini bir araya getiriyor. Ali Bakova ve Gökhan Karakuş’un küratörlüğünü, 42 Maslak’ın ana sponsorluğunu üstlendiği ‘Atölye Maslak’, Maslak Oto Sanayi’de oluşan zengin yaratıcı kültürü sanatseverlerle bir araya getiriyor. Mekanik ve otomobil ustalarının bir uzantısı olan yaratıcı kültür, teknoloji, zanaat ve tasarım kombinasyonuyla kendi kimliğini yaratıyor. “Atölye Maslak” sergisi 11 Haziran – 14 Ağustos tarihleri arasında 42 Maslak Art!SPACE’de görülebilir.

İş sürekliliği için verilere kesintisiz ulaşım şart

1

her+yerden+erisimVeri miktarı her geçen gün inanılmaz bir şekilde artıyor. Fotoğraflar, videolar ve müzik dosyalarının hacmi sürekli artış gösterirken, sosyal medya platformları, bu artışın ivmesini daha da artırıyor. Veri depolama, yönetimi ve güvenliğini sağlama, iş süreçlerinde ön plana çıkan değerler arasında yer alıyor. Tüm sektörler için veri depolamadaki ana öncelik, iş sürekliliği. Verileri doğru ve güvenilir platformlarda saklayıp yönetmek, bireyler için de vazgeçilemez bir öneme sahip.

Satış ve pazarlama ekiplerinin kafaları rahat, patronlar mutlu
Veri düzenli bir şekilde artarken, verilere ulaşım şekli de değişiyor. Mobil çalışma yöntemlerinin her geçen gün daha çok benimsendiği iş dünyasında, verilere mobilken ulaşmak iş akışlarının bir parçası haline geldi. Özellikle büyük organizasyonlarda, sahada çalışanlar, satış ve pazarlama ekipleri verilere her an ve her yerden ulaşmak durumunda. Verilere ulaşımdaki kolaylık ve esneklik sadece çalışan mutluluğunu değil, aynı zamanda başarıyı ve kârı da beraberinde getiriyor. Kullanıcıların hangi dosyalara erişebileceğinin kolay bir şekilde belirlenebileceği veri depolama sistemleri; kurumların, BT yöneticilerin ve çalışanların işini kolaylaştırıyor.

Çok fonksiyonlu, yüksek performanslı ve güvenilir ürünlere yatırım yapılıyor
Kurum bünyesinde konumlandırılacak doğru teknolojik çözüm ve altyapılar, iş süreçlerinin hızlı, verimli ve tasarruflu olmasını sağlıyor. Veri depolama ihtiyaçlarını karşılayacak donanım ve yazılımın iş sürekliliğini doğrudan etkiliyor. Kullanıcılar, veri depolama çözümlerinin çok fonksiyonlu, yüksek performanslı ve güvenilir olmasını istiyorlar. Özelikle KOBİ sektöründe bu türden bir değişim yaşanıyor. Bring Your Own Device (BYOD), büyük veri, bulut ve mobilite gibi güncel eğilimleri kapsayan ve bu eğilimlerin getirdiği yeni teknolojilerle uyumlu çalışan ürünler, rekabette firmaları öne taşıyor. İşletmeler, artan verilerini uzun vadeli olarak güvenli şekilde depolayıp mekândan bağımsız biçimde erişim sağlayarak maliyet avantajı sağlamak ve iş süreçlerini kesintisiz şekilde sürdürebilmek gibi önemli avantajlar elde edebiliyor. Kurumsal ve ev tipi kullanıcılar için depolama çözümleri sunan Tayvan kökenli Synology, veri depolamayı, paylaşımı ve farklı platformlar arasında dosya senkronizasyonunu mümkün kılan yenilikçi ürünleriyle dikkat çekiyor. Birbirine yedekli ürünleri ile arıza durumunda bile veri güvenliği ve kesintisiz çalışma olanağı sağlayan Synology ürünleri, en iyi fiyat-performans dengesini sunuyor.

Yazılımda yeni kural: Mobil olmadan olmaz

1

mobile-applicationKötü haberden başlayalım. Çok geç kaldınız! İyi haber ise bu yazı tam size göre. Yapılan bir araştırmaya göre bir insan cep telefonuna ortalama altı adım uzaklıkta kalabiliyor. Şahsım adına bu altı adım benim için fazla bile. Hal böyle iken, yaptığınız işi, onu yapış şeklinizi veya düşündüğünüz yeni fikri tekrar ele almakta fayda olabilir.  Yazılım dünyasında yeni kural, mobil olmadan olmaz… Önce mobil.

“Mobile First” mottosuyla yazılımda altın kural haline  gelen bu yaklaşım hızlıca benimsenmeye başlandı.  “Cloud First” mottosu da artık altın kural haline geldi ama yazımızın konusu mobil olduğu için ona değinmeyeceğim. Çok uzatmadan mobil yazılım geliştirme stratejisinin nasıl oluşturulması gerektiği üzerine dünyadaki kullanım oranlarını, yaygın olan varsayımları ve naçizane görüşlerimi paylaşayım.

Bugün itibariyle, şu an kodlama yapan her 100 mobil yazılım geliştiriciden 42 tanesi Android platformunda yazılım geliştirirken, 32 tanesi IOS ortamında geliştiriyor. 10 tanesi Windows Phone, 3 tanesi Blackberry, geri kalan 13 tanesi ise diğer platformlarda yazmaya devam ediyorlar.

Strateji belirleme kurallarını vermeden önce bu oranların hangi yazılım dilleri ile de geliştirildiğini kısaca paylaşayım, zira teknik ekibiniz için önemli. Android geliştiren 42 yazılımcının, 22 tanesi java diliyle kodlarken, 5 tanesi Html/CSS/JS ile kodluyor. Geriye kalanlar sırayla, görsel geliştirme araçlarını, c/c++ dilini tercih ediyor.  IOS tarafında ise 32 geliştiricinin 17 tanesi objective-C, diğerleri sırayla html/css/js; c++;c# kullanıyorlar. Windows Phone geliştiren 10 yazılımcının 7 tanesi c# ile geliştirme yapıyor.

Görüleceği üzere tablo biraz karışık. Çok fazla sayıda da platform var. Yazılacak uygulamanın hangi platformlarda çalışacağı çok önemli. Eğer hem IOS hem Android hem Windows hem web hem de Blackberry platformalarını destekleyecek ise çok fazla sayıda teknik bilgi barındırmanız gerekiyor.

Yalnız, bu konuyu her düşündüğümüzde Windows tabanlı masaüstü uygulama yaşam döngüsü geliyor aklıma. İlk zamanlar kolaylığı ve hızı düşünüldüğünde exe uygulama tercih nedeni olmuş, dağıtım, versiyon yönetim gibi dezavantajları gözardı edilmek zorunda kalınmıştı. Daha sonra internet hızlarının artması ile birlikte web dönemi başladı ve tüm dezavantajlar giderilmiş, exe uygulamalardan genelde vazgeçilmiş ve web de merkezi bir noktada birleştirilmişti. Gartner raporuna göre de durum ve gidiş benzer yaşam döngüsünü yaşadığımızı gösteriyor aslında. Raporda 2016 yılı için, kurumsal tarafta geliştirilen her 100 mobil uygulamanın 60 tanesinin cross platformu destekleyen tek bir ortamda yazılacağı öngörülüyor.

Peki stratejimizi belirlemediysek ya da değişiklik düşünüyorsak nasıl karar vereceğiz? Önümüzde 3 alternatifimiz var. Native, web ve bunların birleşimi olan hibrid. Şimdi kısaca bunların avantajları ve dezavantajlarına değinelim.

mobile-apps-pile-ss-1920-800x450Native uygulamalar o platformun dili ile yazılan ve o platformda derlenen uygulamalardır. Cihazın özelliklerinin tamamını kullanabilir yetkinlikte. Kullanıcı arayüzü olarak ise en üst seviyede deneyim sunabilirsiniz. Diğer alternatiflere göre uygulamanızın en hızlı çalışacağı yöntem de budur. Dezavantajı ise geliştirme maliyeti yüksektir. Birden fazla platform desteğiniz olacaksa (ki olmalı) her platformda ayrı ayrı uzmanlık barındırmalı ve yazılım sürecini her platform için ayrı ilerletmelisiniz. Bu ciddi bir maliyet kalemi olarak karşımıza çıkıyor.

Web uygulamalar html, css, javascript dilleri ile yazılan uygulamalardır ve geliştirme maliyeti düşüktür. Ancak bu tekniklerin cihazın özelliklerine erişimi kısıtlıdır. Kullanıcı arayüzü native uygulamadaki kadar deneyimi sunamaz. Uygulama hızı da native uygulamaya göre daha yavaş olacaktır.

Hibrid yöntemi ise bu iki alternatifin hem avantajlarını kullanalım, hem de dezavantajlarını yumuşatalım diye geliştirilmiş. Cihazın özelliklerini  kullanma konusunda, kullanıcı arayüzü ve hız konusunda web den iki adım daha önde, native’den bir adım geride ortam sağlıyor.

İşin daha fazla detayı olabilir ama bu kadar bilgi aslında stratejiyi geliştirmek için yeterli. Ancak benim önerim stratejinizi kurum bazında değil, yazacağınız uygulama bazında belirlemek olacak.  Uygulamanız cihazın özelliklerini ne kadar kullanacak,  yapacağınız işte performansa ne kadar ihtiyaç duyacaksınız ve elinizdeki teknik ekibin yetkinliği ne durumda? Bu soruların yanıtları size yolunuzu gösterecektir.

Yolunuz açık olsun…

İlk CMMI Sertifikası Huawei Türkiye Ar-Ge Merkezi’nin

0

huaweiYedi günlük süre boyunca, Hindistan merkezli QAI firması tarafından denetlenen Huawei Türkiye Ar-Ge Merkezi, CMMI 3’üncü Olgunluk Seviyesi’nde sertifika almaya hak kazandı. CMMI ve Agile pratiklerinin merkezde uyumlu bir şekilde var olduğu ve CMMI 3’üncü Olgunluk Seviyesi’ndeki süreç alanlarının seçilip organizasyon gereklerine göre uyarlandığı bir kalite yönetim sisteminin, Huawei Türkiye Ar-Ge Merkezi tarafından benimsendiği de bu şekilde tescillenmiş oldu. Huawei Türkiye Ar-Ge merkezi Türkiye çapında CMMI seviye 3 sertifikasını almaya hak kazanan ilk Telekomünikasyon Ar-Ge’si olarak sektörde bir ilke daha imza attı.

Küresel bilgi ve iletişim teknolojileri alanının lider şirketi Huawei, 2010 yılında hayata geçirdiği Huawei Türkiye Ar-Ge merkezinin beşinci yılını kutluyor. İlk işe alım süreçleri 2009 yılında başlayan merkeze, geçtiğimiz beş yıl içerisinde 80 milyon dolarlık yatırım gerçekleştirildi. Huawei Ar-Ge merkezinde görev alan tüm mühendisler, son derece kapsamlı eğitim süreçlerinden geçerek görevlerine başlıyor.

Bugün, 380 uzman çalışanıyla bilişim sektörüne katkı sağlamayı sürdüren Huawei Türkiye Ar-Ge Merkezi, yerel ve uluslararası pazarların telekomünikasyon ihtiyaçlarına yönelik, ileri teknoloji ürün ve hizmetlerin geliştirilmesi özelindeki faaliyetlerine, hız kesmeden devam ediyor.

Huawei Türkiye Ar-Ge Merkezi’nde; katma değerli servisler, ücretlendirme, faturalandırma, çağrı merkezi ve müşteri ilişkileri yönetimi, kablosuz teknolojiler ALL-IP, sabit mobil yakınsama, yeni nesil şebekeler alanlarında analiz ve araştırmalar, ürün planlama, optimizasyon, performans iyileştirme ve pazara uyarlama ile ilgili yazılım geliştirme süreçleri gerçekleştiriliyor. Aynı zamanda Huawei Türkiye Ar-Ge Merkezi, oldukça ilgi çeken, alanlarında yenilik içeren, internet ve bilgiye erişimi kolaylaştıracak araştırma projeleri geliştiriyor.

Çalışan sayısı istatistikleri açısından da Huawei’nin Çin dışındaki en büyük üçüncü merkezi olan Huawei Türkiye Ar-Ge Merkezi, faaliyet gösterdiği süre içerisinde ülke içerisinde de dokuz farklı TÜBİTAK (5) ve SANTEZ (4) proje başvurusuna onay almayı başardı.

Türkiye ve Çin Arasındaki Teknoloji Köprüsü

Bilişim sektörüne özel deneyim ve bilginin, Çin’den Türkiye aktarılması sürecinde önemli bir rol üstlenen Ar-Ge merkezi, Türkiye’de bilişim sektörünün gelişimini ana amaçlarından biri olarak ortaya koyuyor. Faaliyet gösterdiği beş yıl boyunca, 150 yeni mezun mühendisi de bünyesine katan Huawei Ar-Ge merkezi, genç ve yetenekli çalışanlara her zaman için öncelik tanıyor.

Yenilikçi Projeler

Hâlihazırda TÜBİTAK’la işbirliği çerçevesinde devam eden IPTV, Video Etiketleme ve Videolaştırma özelindeki projelerle sektöre katkı sağlamayı sürdüren Ar-Ge Merkezi, Sosyal CRM odaklı yeni proje için de yine TÜBİTAK’la beraber, düğmeye bastı.

Bugüne kadar birçok inovatif projeye imza atan Huawei Türkiye Ar-Ge Merkezi, bugünün popüler teknoloji ajandası özelinde birçok bireysel ve kurumsal teknoloji yeniliğini hayata geçirdi. “Karmaşık bilgileri daha anlaşılır kılmaya odaklanan Akıllı Arama”, “IPTV altyapısına sosyal ağ özellikleri ekleyen Social TV”, “Tek numarayla tüm cihazlardan iletişimi mümkün kılan NGIN”, “Internet’te dağınık halde var olan bilgiyi geliştirilen akıllı yazılım yardımıyla süzgeçten geçirerek, videolar, görseller ve tablolar eşliğinde, sesli ve görüntülü olarak sunmaya odaklanan Videolaştırma”, Huawei’nin Ar-Ge Merkezi tarafından sektöre sunulan projelerden bazıları.

Huawei Ar-Ge merkezi bu yıl içerisinde bünyesinde yer alan yüksek mühendis, doktora öğrencisi veya doktorasını bitirmiş araştırmacı sayısını arttırarak, yazılım alanında ses getirecek yeni projeler üzerinde çalışmalarını sürdürüyor.

Vodafone Grubu’na Türkiye’den bir atama daha

0
Bülent Bayram
Bülent Bayram

Vodafone Türkiye’nin uluslararası arenada “Türk reçetesi” olarak anılan stratejik dönüşüm programının başarısı, yurtdışına üst düzey yönetici transferleriyle sonuçlanmaya devam ediyor. 2012’den bu yana Vodafone Türkiye’de İşe Alım, Yetenek Yönetimi ve Eğitim ve Gelişim fonksiyonlarından sorumlu Yetenek Geliştirme Direktörü olarak görevini sürdürmekte olan Bülent Bayram, Vodafone Group’a Grup Fonksiyonları İşe Alım ve İşveren Markası Direktörü olarak atandı.

Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Biliminden mezun olan Bülent Bayram, profesyonel kariyerine 1998 yılında Korn/Ferry International’da başladı. Sırasıyla; DanoneSA’da İnsan Kaynakları Uzmanı olarak, İngiltere’de Jacob’s Bakery Ltd’de ise insan kaynakları alanında çeşitli görevler alan Bayram, Danone’un Fransa’daki merkezinde HIRIS Süreç Tasarım Uzmanı ve ABD’de bulunan The Dannon Company Inc’te Yetenek Alım Direktörü olarak çalıştı. Türkiye’de Danone Baby Nutrition’da İnsan Kaynakları Direktörü olarak görev alan Bayram, 2012 yılından bu yana da Vodafone Türkiye Yetenek Geliştirme Direktörü olarak görev yapıyordu.

Apple kullanıcılarıyla ilgili 6 önemli nokta

0

15921569186_0392f01293_bF-Secure’un yürüttüğü yeni bir araştırma, bazı Apple kullanıcılarının diğer cihaz kullanıcılarıyla karşılaştırıldığında eşsiz bazılarının benzer olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmaya katılan 2 bin ABD’liye boş zamanlarında hangi cihazı en çok kullandıkları sorulduğunda, yaklaşık olarak bini “Apple”, kalanı ise “Apple dışı” cihaz kullandıklarını ifade ediyor.

F-Secure’un Nisan 2015’te yaptığı araştırmada tüketicilerin değişik cihazlar kullanırken nasıl farklı güvenlik ve mahremiyet ihtiyaçları olabileceği üzerinde duruldu.

F-Secure araştırmaya katılanlara ne çeşit cihazları nasıl kullandıklarını ve online güvenlik ile mahremiyetlerini değişik yönlerden nasıl değerlendirdikleri sordu. Araştırmadan önce bazı ilginç bulgular şöyle:

  • Apple sahiplerinin yüzde 46’sı mobil cihazlarını ticari işlemlerini birçoğunu gerçekleştirmek için kullanıyor. Diğer cihaz kullanıcılarında bu oran, yüzde 14.
  • Apple cihaz kullanıcılarının yüzde 56’sı haftada 1 defadan fazla WiFi bağlantı kullandıklarını söylüyor. Diğer cihaz kullanıcılarının yüzde 29’u WiFi’a bağlanıyor.
  • Apple kullanıcılarının yüzde 44’ü ya bir sanal özel ağa (VPN) sahip ya da kullanmayı düşünüyor. Diğer cihaz sahiplerinde bu oran yüzde 27. Apple kullanıcılarının çoğu kaybolan ya da çalınan içeriklerini geri alabilmek için 100 dolardan daha fazla ödemeye hazır. Buna karşılık diğer cihaz kullanıcıları 100 dolar ve altı bir bedel ödeyebileceğini söylüyor.
  • Apple cihaz kullanıcıları, arkadaşları tarafından “yaratıcı” olarak tanımlanabileceklerini belirtiyor.
  • Apple kullanıcılarının çoğunluğu, kendi cihaz topluluğunun (Apple cihazlarını en fazla kullanan grup) diğer cihazları kullanan insanlardan daha güvenli olduğunu düşünüyor.

F-Secure Güvenlik Danışmanı Sean Sullivan’a göre, elde edilen sonuçlar Apple kullanıcılarının daha mobil olmakla beraber online risk almaya daha açık olduklarını ortaya koyuyor. Fakat bu kullanıcılar riskleri yönetmek için yeni teknolojileri kullanmaya daha hevesli görünüyor. Araştırmaya ilişkin Sean Sullivan, şu açıklamayı yapıyor: “Apple kullanıcı topluluğunun kendilerini diğer kullanıcılardan daha güvende görmeleri ilginç. Belki de bu nedenle bu kullanıcılar daha mobil ve ticari işlemler yaparken daha esnek. Ayrıca daha fazla Apple kullanıcısı VPN kullanmış, yani, bu kullanıcılar online mahremiyetleriyle ilgili problemler ve çözümlerin farkındalar.

Yeni tehdit: Tıklamacı truva atı

0

Dubsmash+2Porn Clicker truva atı, Android işletim sistemli akıllı telefonlara yönelik aplikasyonlar sunan Google Play mağazasında Dubsmash 2 uygulamasında tespit edildi. 100 bini aşkın kez indirildiği belirtilen uygulama, perde arkasında sahte tıklama aktivitesi gerçekleştiriyor.

Bu sahte tıklama aktivitesi aslında kurbanlara, kullanıcı bilgilerininin çalınması gibi büyük riskli zararlar vermiyor. Ancak onun yerine veri trafiğini artırarak, özellikle sınırlı veri paketleri olan kullanıcılarda cep telefonu faturalarının yükselmesine sebep oluyor.

Dubmash uygulamasında daha önce de bu truva atı tespit edilmiş ve uyarılar üzerine Google Play mağazasından kaldırılmıştı. ESET araştırmacıları, bu kez söz konusu Dubsmash uygulamasının yeni versiyonlarını resmi Google Play sitesinde tekrar tespit etti.

Korunmasız telefonları hedef alıyor
ESET bu uygulamanın – başka zararlı uygulamalardan farklı ve ilginç olarak – sadece güvenlik çözümü yüklenmemiş Android cihazlarını hedef aldığını ortaya çıkardı. “Eğer cihazınızda antivirüs yazılımı yüklü değilse Dubsmash 2’nin fonksiyonları aktifleşiyor” bilgisini paylaşan ESET Güvenlik Araştırmacısı Lukáš Štefanko, ”Böylelikle bu truva atı kendi sunucusundan porno bağlantılarına yöneliyor. Bu bağlantılar her 60 saniyede WebView’in içindeki görünmez pencerede yükleniyor“ bilgisini paylaştı.

Akıllı gözlükler gelişiyor

0

Bu hafta test merkezimizin konuğu Epson’ın kurumsal taraf için üretime başladığı ve kısa süre önce ülkemizde de tanıtımı yapılan akıllı gözlük Moverio BT 200 oldu. Moverio BT 200 ile ilgili görüşlerimizi bu videoda izleyebilirsiniz.

Scroogled’ın yaratıcısından Ballmer destekli yatırım

0

Microsoft’un, Google’ı hedef alan  Scroogled adlı alaycı kampanyasının ardındaki isim Mark Penn, Microsoft bünyesinden ayrılıyor ve kendi özel şirketini kuruyor. Üstelik Penn’in ardında bir de güçlü isim, Microsoft eski CEO’su Steve Ballmer var. Ballmer’ın asıl destekçisi olacağı şirket Stagwell Grouop LLC. adı ile anılacak.

Penn’in hedefi ise reklamcılık, araştırma, veri analizi, halkla ilişkiler ve dijital pazarlama üzerine. Eski CEO Steve Ballmer ise Penn’e tam tamına 250 milyon dolarlık bir destekte bulunacak. Ünlü isim, marketing pazarında yatırım yapmanın büyük etkilere sebep olacağı ve şirketleri olumlu anlamda sarsacağını dile getiriyor.

Lon Angeles Clippers beyzbol takımının yeni sahibi olan Steve Ballmer, Penn’in Scroogled çalışmasından sonra Microsoft’un Super Bowl reklamı hazırlamasını sağlayan Penn’e bir başka deyişle borcunu ödüyor. Penn daha önce Bill Clinton’a politik stratejiler konusunda destek olmuş ve 2008 yılında Hillary Clinton’ın başkanlık kampanyasını yürütmüştü.

Yeni CEO Satya Nadella’nın başa geçmesiyle birlikte Google ile alay eden Scroogled kampanyası geri plana çekilmiş ve bu yeni politika, Mark Penn’in Microsoft’tan ayrılmasına neden olmuştu.

E-ticaret siteleri E-Arşiv Fatura’ya geçmek zorunda

0

Yuksel+SamastDevletin, özel sektörün ve bireylerin dijital hayata geçişini hızlandıran e-dönüşüm süreci, yaşam anlayışımızı da değiştiriyor. Satış, pazarlama, üretim dahil olmak üzere birçok iş akışını doğrudan etkileyen e-dönüşüm, aslında uzun zamandır ülkemizin gündeminde yer alıyor. Etkileri dünya çapında görülen e-dönüşüm uygulamaları, ülkemizde de varlığını hissettirmeye başladı. Hukuk, teknoloji ve kültürel olmak üzere üç önemli ayağı bulunan e-dönüşümle devletin vatandaşına sunduğu hizmetler yeni bir anlayışla sunulurken, işletmelerin verimlilikleri artıyor. Bireyler açısından ise daha hızlı ve etkin bilgi paylaşımı mümkün oluyor.

Kâğıda dayalı iş yapma kültürü yerini e-ortama bırakıyor

E-dönüşüm sürecinin itici gücü olan yeni düzenlemelerle, iş yapış şekilleri, kurumsal organizasyon yapılarda ağırlığını hissettiren kâğıda dayalı iş yapma kültürü dönüşmeye başlıyor. Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) Denetim ve Uyum Yönetimi Dairesi Başkanlığı tarafından yasal düzenlemeleri yapılarak hayata geçirilen e-Arşiv Fatura hizmeti, e-dönüşümün önemli bir ayağı. E-dönüşümün öncü kurumu TÜRKKEP, Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) Denetim ve Uyum Yönetimi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen izin doğrultusunda e-Arşiv Fatura hizmeti sunmaya başlayarak e-dönüşüme katkı sağlıyor. Başvuru belgelerinin ve GİB sisteminde tutulan kayıtların uygunluğu neticesinde, “e-Arşiv Özel Entegrasyon Test Planı”nda yer alan testleri başarılı şekilde tamamlayan TÜRKKEP, servisleri arasına E-Arşiv Fatura hizmetini de eklemiş bulunuyor.

Maliye Bakanlığı, bu sistemle önemli miktarda tasarruf öngörüyor

E-Fatura ve e-Defter ile birlikte E-Arşiv Fatura uygulamasının; denetim, tasarruf, işlem hızlılığı, verimlilik ve daha hızlı bilgi akışını beraberinde getirmesi bekleniyor. Maliye Bakanlığı’nın önemli miktarda tasarruf edilmesini öngördüğü uygulamanın özellikle internet üzerinden satış yapan şirketlerin iş yapış şekillerini değiştirmesi bekleniyor. 2014 yılı cirosu 5 milyon TL ve üzerinde olan e-ticaret siteleri, 01.01.2016 tarihine kadar e-Arşiv Fatura uygulamasına geçmek zorunda. Bu tarihten önce e-Fatura, e-Arşiv Fatura başvurularını ve fiili geçiş hazırlıklarını tamamlamaları gerekiyor. E-Fatura mükelleflerinden gönüllü olarak e-Arşiv Fatura göndermek isteyenler ve gönüllü olarak e-Faturaya geçerek e-Arşiv Fatura düzenlemek isteyenler bu uygulamadan faydalanabiliyor. Faturaları 10 yıl boyunca fiziki ortamda saklamak zorunda olan işletmeler, GİB tarafından tebliğ edilen 433 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile tüm faturalarını elektronik ortamda muhafaza edebiliyorlar. Kurumlar, kâğıt fatura basımı, postalanması ve arşivlenmesi gibi gider kalemlerinden kurtuluyorlar.

Tüm işlemler e-ortama taşınıyor

Ekonomi gündeminde uzun süre kalması beklenen e-dönüşüm kapsamında şirketlerin sundukları fiziksel mal ve servis dolaşımı haricindeki tüm işlemlerin e-ortama taşınması hedefleniyor. E-Arşiv Fatura hizmetiyle işletmeler, fatura oluşturma, saklama ve erişme konularında işgücü, zaman ve kaynak tasarrufu sağlayabiliyorlar. Milyonlarca kâğıt faturanın elektronik ortamda saklanması, faturaları fiziki olarak arşivlemekten kurtarıyor. Faturalama süreçleri doğayla dost bir şekilde düzenleniyor.

Tüketiciler de memnun kalacak

E-Arşiv Fatura hizmeti, tüketiciler nezdinde de önemli kolaylıklar sunuyor. Tüketiciler alışveriş yaptıklarında, faturaları cep telefonlarına veya e-posta adreslerine gönderilebiliyor. Söz konusu faturalar yasal geçerli bir belge olarak saklanabiliyor. Aynı zamanda kredi kartı satış bilgileri, e-Arşiv faturası ile eşleştirilebiliyor. E-Arşiv Fatura mükellefleri, Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Numarası sahibi tüm bireylere, Kayıtlı E-Posta (KEP) ya da Standart E-Posta (SEP) üzerinden imzalı ve irsaliye yerine geçen bir belge olarak E-Arşiv Faturası gönderilebiliyor. Kâğıt fatura basma ve gönderme maliyetini tamamen ortadan kaldıran E-Arşiv Fatura hizmeti, fiziki ortamda fatura nüshalarını dosyalama işlemlerini sona erdiriyor.

E-dönüşümün içselleştirilmesi için kültürel dönüşüm şart

Yeni düzenlemeler ve teknoloji alanındaki gelişmeler sayesinde e-dönüşüm alanında belirli bir yere gelindiğini ifade eden TÜRKKEP Genel Müdürü Yüksel Samast, ”E-dönüşüm alanında birçok ülkeden daha iyi aşama kat ettik ama e-dönüşümü zihinsel olarak içselleştirdiğimizi söyleyemeyiz. E-dönüşüm, kültürel bir dönüşümü de gerektiriyor. E-dönüşüm, kamu, özel sektör ve bireylerin ortak bir paydada birleşerek hayata geçireceği kültürel bir transformasyon gerçeklemezse ütopya olarak kalacaktır. Bu dönüşümü hızlandırmak için yasal düzenlemesi yapılmış, yapılan e-hizmetler ve çözümlere ilişkin farkındalık oluşturmak gerekiyor. Ayrıca bunların kullanımını yaygınlaştırmak için öncelikle ilgili hizmetin gerçekten faydalı olduğunun benimsenmesi, kullanımı kolay uygulamaların geliştirilmesi ve sunulması kritik öneme sahip. Faydalı uygulamalar, kaliteli çözüm ve hizmetler, uygun maliyetlerle sunulduğunda çok çabuk kabul görüp yaygın olarak kullanılıyor.” diyor.

Stephen Elop şimdi ne yapacak?

0

Steve Ballmer’ın yerine Satya Nadella’nın CEO olmasıyla Microsoft’tan ayrılan Stephen Elop, bildiğiniz gibi Nokia’daki seçimleri ile şirketi zora sokmuş, daha sonra Microsoft’a Nokia’yı satın almasına ön ayak olmuştu. Bazıları tarafından Truva Atı olarak görülen isim aynı zamanda Nokia bünyesindeyken şirket içinde paylaştığı bir mesajla da uzun süre konuşulmuş, şirket olarak Android, iOS ile rekabet halinde olduklarını, Windows Phone’u seçerek kendilerinin farklı bir adım attıklarını ima etmişti.

Geçtiğimiz hafta Microsoft’taki görevinden istifa ettiğini açıklayan Stephen Elop’un şimdi büyük bir Microsoft hissedarı olarak hangi şirkete sızarak onu Microsoft için kolay bir yem haline getirebileceğine dair piyasada espirili tahminler yer alıyor. Elbette bazı şakaların ardında gerçek payı olduğunu da unutmamak lazım. Bakın, Elop hakkındaki yeni tahminler neler:

1- HTC : Kötü telefonlara iyi kameralar yerleştiren Nokia’yı iyi telefonlarla beslemek için HTC rahatlıkla satın alınabilir.

2- Twitter: Her şeyi Microsoft’a satmadan önce Bing ile anlaşma imzalatır.

3- LG: Nesnelerin İnterneti LG adı altında her şeyi Microsoft Azure platformuna bağlatır.

4- Motorola: Lenovo’nun bir parçası olan Motorola için Lenovo’yu içten fetheder. Motorola’yı Windows Phone’a zorlar.

5- Apple: CEO olur, Apple’ı direkt Microsoft’a satar.

6- Meizu: Şirketi Batı pazarına açılmak için zorlar, başarısız olur ve Microsoft’a satılmasını sağlar.

7- Spotify: Kazandığından çok kaybeden şirketi ele geçirmek için fazla bir şey yapmasına gerek yok, Spotify’ın başına geçer geçmez hissedarları kolaylıkla Micrsoft’ta satış için ikna eder.

8- Fiat Chrysler: Gizlice şirkete girer, mevcut sistemi Microsoft’un Ford Sync sistemi ile değiştirir.

9- Nokia: Finlandiya’ya döner ve Nokia için tekrar işe başlar, Nokia’dan geri kalan her şeyi satın alıp, Nokia’yı tarihten siler. Yapar mı yapar…

AT&T’e 100 milyonluk ceza

0

111219_attpic8_ap_328FFC (Federal Communications Commission) geçtiğimiz günlerde ABD’nin en büyük ikinci mobil hizmet sağlayıcısı olarak tanınan AT&T için 100 milyon dolarlık ceza talep etti. Olası cezanın sebebi olaraksa AT&T’nin müşterilerini sınırsız veri paketleri konusunda yanılttığı öne sürüldü.

Komisyona göre AT&T, mobil veri hizmetleri için müşterilerini yanıltan bilgilendirmelerde bulunuyor, doğru bilgiler vermeyerek üyelerinin daha fazla ücret ödemesine sebep oluyor. 2010 tarihli Open Internet Transparency Rule’un ihlali öne sürülerek yaklaşık 100 milyon dolarlık cezadan bahsediliyor.

Müşterilerin daha yüksek ücret ve daha düşük hızlara mahkum edildiğini belirten FFC, binlerce şikayet aldıklarını, 12 günlük ödeme döngüleri neticesinde üyelerin mobil hızlarının düşürüldüğünü de ekledi. FFC’den Travis LeBlanc ise yaptığı açıklamada “sınırsız demek, sınırsız demektir” şeklinde konuştu. “Hizmet sağlayıcılar tam anlamıyla sundukları ödeme planlarında şeffaf olmalı” diyen isim, veri sınırlandırmaları için de açık olunmalı, şeklinde konuştu.

Geçtiğimiz ay FFC, diğer ABD’li hizmet sağlayıcısı şirketlerden Verizon ve Sprint’in 90 milyon ve 68 milyon dolar cezaya mahkum edildiğini, sebebin ise müşterilerin telefon faturalarında haksız ücretlendirmelerin bulunması olduğunu belirtti.

Uzaktan kumandayla sürüşe az kaldı

0

gf8a2995_LowResMobil uygulamaların hayatın her alanına girmesine alışkındık ancak mobil uygulama ile otomobil sürme deneyimine henüz kimse cesaret edemiyordu. Ancak Land Rover yeni geliştirdiği prototip uygulamasıyla, yakın gelecekte otomobillerin, cep telefonları ile kontrol edilip sürülebileceğini gösteriyor.

Land Rover’ın geliştirdiği uygulama, şoförün direksiyon’u, vitesi, gaz ve fren pedallarını cep telefonu üzerinden kontrol edebilmesine imkan veriyor. Land Rover’ın uygulamayı geliştirme amacı şoförün dar alanlarda manevra yapması gerektiğinde dışarıdan onu yönlendirecek birine ihtiyaç duymadan, araçtan çıkarak araca manevrayı kendi başına yaptırabilmesi. Örneğin, arazide seyrederken, büyük bir çukurun veya tehlikeli bir yamacın üzerinde tekerleklerin doğru noktalar üzerine ilerlediğinden emin olmak isteyen sürücü araçtan inerek otomobili cep telefonu ile yönetebiliyor. Veya park alanına gelip iki otomobilin arasına sıkışmış, kapıları açmak için yeterince pay kalmamış Land Rover’ı mobil uygulama ile çalıştırıp dar park alanındna cep telefonu yardımıyla çıkarmak mümkün oluyor.

Mobil uygulama henüz prototip aşamasında, yani yayınlamış değil ancak mobil uygulamaların hayatımızı ne kadar kolaylaştırabileceğine dair güzel bir örnek oluşturuyor. Uygulama şimdilik sadece Land Rover’ın gündeminde olsa da, kısa süre sonra tüm otomobil üreticilerinin benzer uygulamalarla karşımıza çıkacağına da şüphe yok.

Technopc’den güçlü mini bilgisayar

0

Technopc’nin SmartSFF serisi yeni mini bilgisayar modeli S40, şık tasarım ve yüksek teknolojiyi bir arada sunuyor. Technopc S40 mini bilgisayar, üzerindeki HDMI ve VGA portları sayesinde aynı anda çift ekranla çalışma imkanı sağlıyor. Gücünü 4. nesil Intel işlemcilerden alan Technopc S40 ile ihtiyacınıza en uygun işlemci tercihini yaparak bütçenizi zorlamadan ve performanstan ödün vermeden tam istediğiniz donanımda bir bilgisayara sahip olabiliyorsunuz.

Technopc S40 mini bilgisayarı entegre kablosuz ağ desteği sayesinde ek bir donanıma ihtiyaç olmadan kablosuz olarak ağınıza bağlayabiliyorsunuz. Dilerseniz yüksek hızlı Gigabit LAN portunu da kullanabiliyorsunuz.

Rakip Mini PC’lerde çok bulunmayan COM port , LPT (Paralel) port ve DVD Sürücü desteği bulunan Technopc S40 bu sayede kurumsal uygulamalarda farklı donanımlarla uyum içinde çalışarak çok büyük bir avantaj sunuyor.

Normal masaüstü bilgisayarlara göre yüzde 75’e varan enerji tasarrufu sunan Technopc S40; ofisler, çağrı merkezleri, kamu kuruluşları, hastaneler, oteller ve üretim tesislerinde şirketlere yüksek performans ve düşük maliyeti beraber sunuyor. Ayrıca kiosklar, dijital bilgilendirme ekranları, bankolar ve akıllı tahta uygulamaları için de kullanılabilecek olan Technopc S40 mini bilgisayar, küçük boyutu ve dikey kullanım olanığı ile farklı senaryolar için kullanıcılara esneklik sağlıyor. Dual Monitor desteği de sağlayan S40 mükemmel bir çözüm sunuyor.

S40-1Technopc S40 Teknik Özellikleri
İşletim Sistemi: Windows 7 / Windows 8 / Windows 8.1 Pro / Linux / FreeDOS
İşlemci: 4. Nesil Intel Celeron / Pentium / Core i3 / Core i5 / Core i7
Bellek: 2 GB / 4 GB / 8 GB / 16 GB
Optik Okuyucu: Slim DVD-RW (Opsiyonel)
Depolama Alanı: 320 GB / 500 GB / 1 TB
SSD: 30 GB / 60 GB / 120 GB / 240 GB
Portlar: 1 x HDMI, 6 x USB 2.0, 2 x USB 3.0, 1 x COM, 1 x LPT, 1 x VGA, 1 x RJ45
Kulaklık / Mikrofon girişi: Var
Çift Monitör Desteği: Var
Kart Okuyucu: Var (SD / SDHC / MS / MS Pro / MMC)
Kablosuz Bağlantılar: 802.11 b/g/n
Boyutlar: 271 mm x 71 mm x 205 mm

Turkcell’den Ankara’ya yatırım

0
Turkcell Kurumsal Satış Direktörü Sezin Mızraklı
Turkcell Kurumsal Satış Direktörü Sezin Mızraklı

Turkcell, Ankaralı iş adamlarını İstanbul’daki Turkcell Kurumsal Müşteri Deneyim Merkezi’nde ağırladı. Turkcell yetkililerinin ev sahipliğinde gerçekleştirilen organizasyona Lazzonı Mobiya, Çelik İş Sendikası, Büyük Anadolu Oteli, Bağdat Baharat, İşbir Yatak, Chima, TVF, Atakule, Lafarge, Tim Tower, Emo Home, Erkunt Traktör, İşbir Optik, Sultan Et, Başgimpa, Gölbaşı Belediyesi, Net Data Soft Bilişim, Nano Kesici Takım, Öğretmenler Halı’dan gelen toplam 22 yönetici katıldı.

Son beş yılda Ankara’ya 551 milyon TL yatırım
Turkcell Kurumsal Müşteri Deneyim Merkezi’nde Ankara’daki şirketlerin yöneticilerini ağırlamaktan büyük mutluluk duyduklarını belirten Turkcell Kurumsal Satış Direktörü Sezin Mızraklı, Turkcell’in Ankara’da son beş yılda toplam 551 milyon TL yatırım yaptığını belirtti.

Turkcell’in Ankara’da imza attığı sosyal sorumluluk projelerine de değinen Sezin Mızraklı, “Kardelenler projesi kapsamında Ankaralı Kardelenlerin 295’i liseden, 144’ü üniversiteden mezun oldu. 42 Kardelenimiz halen liseye, 58’i ise üniversiteye devam ediyor. Ankara’da gerçekleştirdiğimiz bir diğer sosyal sorumluluk projesi de Ekonomiye Kadın Gücü Projesi.  2012 yılında ekonomik üretime başlamak isteyen dar gelirli kadınlar için Türkiye İsrafı Önleme Vakfı işbirliğiyle Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın himayesinde teknoloji ve iletişim gücümüzü seferber ederek başlattığımız bu proje kapsamında Ankara’da 573 kadınımız kredi kullanıyor. Kadınlarımızın kullandığı toplam kredi 1.660.297,22 TL TL’yi buldu” dedi.

520 bini aşkın şirkete hizmet
Turkcell Kurumsal Satış Direktörü Sezin Mızraklı, sözlerine şöyle devam etti. “Turkcell, bugün kurumsal pazarın lideri ve 520 bini aşkın şirkete hizmet veriyor. Turkcell’li olmayı seçen şirketler için fark yaratmak, onları teknolojiyle bir adım öne taşıyabilmek için yoğun bir çaba içerisindeyiz. Bunun için de ülkemizi doğudan batıya, kuzeyden güneye adım adım geziyor kurumsal müşterilerimize teknolojik inovasyonla nasıl bir gelişim yaşayacaklarını anlatıyoruz. Son 5 yılda bu amaçla 650 organizasyon düzenledik, 175 bin müşterimize ulaştık.”

Ankaralı iş adamları, mobil teknolojilerin katkısıyla yenidünyada kazananlar arasında olmak isteyen şirketler için hayata geçirilen  “Gerçek Zamanlı İşletme” yaklaşımını Turkcell yöneticilerinden dinledi. Mobilite, pazarlama ve altyapı gibi 3 temel alanının yeni nesil teknolojilerle gerçek zamanlı olarak nasıl yönetilebildiğinin anlatıldığı toplantı, temel alanların ilki “Mobil İşletme” ile başladı. “Mobil İşletme”yle, firmaların, operasyonlarının tamamını ya da bir kısmını mekân ve zamandan bağımsız yürütebilecekleri belirtilirken, ikinci alan “Gerçek Zamanlı Pazarlama”yla da şirketlerin müşterileri hakkında bilgileri de kullanarak iç görü sahibi olması, en doğru teklifi, en doğru kitleyle, en doğru zamanda buluşturabilmesini sağlayabilecekleri dile getirildi. Üçüncü alan “Sıfır Altyapılı İşletme”nin ise firmaların operasyonlarını yönetebilmeleri için kurmaları zaruri bilgi işlem altyapılarını, yatırım yapmadan, servis modeli ile edinmeleri anlamına geldiği belirtildi.

Fiberde hız rekoru

0
Vodafone Türkiye Şebeke ve Teknolojiden Sorumlu İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Vekili Ara Yıldızlı
Vodafone Türkiye Şebeke ve Teknolojiden Sorumlu İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Vekili Ara Yıldızlı

Türkiye’nin uçtan uca dijital kalkınmasına öncülük etme hedefiyle faaliyet gösteren Vodafone, yeni nesil genişbant teknolojilere yönelik test çalışmalarına bir yenisini daha ekledi. Şirket, Türkiye’de 400 Gbps’lik hızda veri iletimi sağlayan DWDM (Dense Wavelength Division Multiplexing/Yoğun Dalga Boyu Bölmeli Çoklama) teknolojisini fiber altyapısında başarıyla deneyen ilk operatör oldu. Vodafone’un test ettiği yeni DWDM teknolojisi ile fiber altyapıda spektrum verimliliği artırılarak yüksek veri taşıma kapasitesine ulaşılabiliyor. Planlama ve işletim esnekliği sağlayan bu sistem sayesinde şebeke kapasitesi ve güvenilirliğinin yanı sıra müşterilere sunulan hizmet seviyesi de artırılabiliyor.

Spektrum verimliliğinde yüzde 165 artış
Vodafone’un İstanbul Tuzla’daki Santral Merkezi’nde 17 Haziran 2015 tarihinde noter huzurunda yapılan testlerde, İstanbul Tuzla ve Ankara Pursaklar Santral Merkezleri arasındaki 563 kilometrelik fiber kabloda kurulu bulunan Huawei OptiX OSN9800 DWDM sistemleri üzerinden 75 Ghz/100 GHz bant genişliğinde 400 Gbps’lik kapasite taşındı. Vodafone’un mevcut fiber altyapısında bant genişliği 50 GHz olan her bir optik kanalda 100 Gbps’lik veri hızına ulaşılırken, test edilen yeni teknoloji ile birlikte 75 GHz’lik her bir optik kanalda 400 Gbps’lik veri hızına ulaşılabiliyor. Böylece, fiberde spektrum verimliliği yüzde 165 artırılarak bir çift fiber kabloda toplam 21,2 Tbps’lik kapasite taşınabiliyor.

Ara Yıldızlı: “Fiber ağımızı 16 bin 700 kilometreye çıkarıyoruz”
Dijital dönüşümde fiber ve genişbant yatırımlarının önemli yer tuttuğunu belirten Vodafone Türkiye Şebeke ve Teknolojiden Sorumlu İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Vekili Ara Yıldızlı, yeni fiber testi hakkında şunları söyledi:
“Vodafone Türkiye olarak, fiber yatırımlarımıza büyük önem veriyoruz. TEİAŞ’tan kullanım hakkını aldığımız fiber hatlarla fiber ağımızı güçlendirdik. Yapımı süren yeni hatlarla birlikte fiber ağımızı bu mali yılın sonunda 16 bin 700 kilometreye çıkarmayı hedefliyoruz. Bir yandan da abonelerimizin hayatına değer katacak ilave hizmetler sunmak üzere şebekemizde yeni teknolojileri denemeye devam ediyoruz. Son olarak, fiber altyapıda spektrum verimliliğini artırarak yüksek veri taşıma kapasitesine ulaşmayı mümkün kılan yeni 400 Gbps DWDM teknolojisini başarıyla test ettik ve Türkiye’de bu testi yapan ilk operatör olduk.”

Fiber altyapı yatırımlarımızı sürdüreceğiz”
Günümüzde gerek mobil gerek sabit genişbant uygulamalarına talebin hızla artması sonucunda veri trafiğinin her geçen gün arttığına işaret eden Yıldızlı, “Yeni nesil genişbant teknolojilerle birlikte video ve TV gibi yüksek veri hızı kullanan servislere olan talepler de artacak. Bu kapasite talebinin karşılanması için fiber şebekede yüksek servis mevcudiyetini sürdürmek üzere ileri koruma mekanizmalarının kullanılması ve gerekli yedek kapasitelerin sağlanması gerekiyor. Bu bağlamda, artan kapasite gereksinimlerini karşılamak üzere fiber altyapı yatırımlarının da artması önem taşıyor. Vodafone Türkiye olarak, bugüne kadar olduğu gibi gelecekte de fiber altyapı yatırımlarımızı artırarak sürdüreceğiz” dedi.

Gorsel_1