Techinside Google News
Ana Sayfa Blog Sayfa 1689

Silikon Vadisi’ndeki Türkler

0

Yenilikçi fikir sahibi girişimcilere iş fikirlerini test etme ve olgunlaştırma imkânı sunan “TTNET Teknoloji Vadisi” programının ve Sabancı Üniversitesi ön hazırlık merkezi SUCOOL’un 5 girişimcisi, Silikon Vadisi turunu tamamladı. Silikon Vadisi’ndeki şirketlerin başarı hikâyelerini ilk elden dinleme, yatırımcı ve hızlandırıcı programlara projelerini tanıtma ve geribildirim alma imkânı bulan girişimciler, dünya devleriyle tanışmanın heyecanıyla Türkiye‘ye döndü.

İlk durakları Etohum San Francisco konferansı olan girişimciler, bu ziyaretin ardından Stanford Üniversitesi‘nin hızlandırıcısı Startx, 500 Startups, Founder Institute ve Plug & Play hızlandırıcılarını ziyaret etti. Google, Twitter ve Skype gibi internet dünyasının lider şirketlerini de görme fırsatı bulan girişimciler, dünyanın en iyi tasarım firması olarak seçilen IDEO’da atölye çalışmasına katıldı.

Ayrıca girişimciler, Eventbrite, Evernote, Flipboard, New Relic, Goodeggs‘in aralarında olduğu start-up şirketlerini ziyaret ederek, ilk elden bilgi alma şansına da sahip oldu.Tur kapsamında SUCOOL tarafından Silikon Vadisi’nde, 50’ye yakın girişimci ve yatırımcının katıldığı ve girişimcilerin projelerini tanıtıp geri bildirim alma şansı buldukları bir demo günü de düzenledi. Girişimciler yaptıkları projelerin benzerlerini yapan firmaların CEO‘larıyla tanışıp mentorluk alma şansını yakaladı.

Parmak damarı okuma teknolojisi, mobil çözümlerle daha kolay

0

SGK, sağlık hizmetleri maliyetlerinin geri ödemesinde gereksiz harcamaları aşağı çekmek ve sistemin suistimal edilmesini önlemek amacıyla 1 Eylül 2013’ten bu yana kademeli olarak kendi Biyometrik Kimlik Doğrulama Sistemi’ne geçmeye başladı.

Projenin özel hastaneleri kapsayan birinci aşaması tamamlanırken, üniversite hastaneleri için gerçekleştirilecek ikinci aşama da başlamak üzere. Hitachi’nin teknolojisini kullanarak daha önce bankacılık sektöründe güvenilirliğini kanıtlayan MIG, 1 Eylül 2014’ten itibaren üniversite hastanelerini de kapsayacak son teknoloji çözümünü pazara sundu.

Hitachi Türkiye Ülke Müdürü Erman Akgün

Hitachi Türkiye Ülke Müdürü Erman Akgün

Biyometrik doğrulamada en güvenilir ve taklit edilemez yöntem olan parmak damarı okuma teknolojisini Hitachi ve MIG geliştirerek mobil hale getirdi.  WiFi-3G bağlantılı BIOMIG cihazı kullanıcı dostu olma ve verimlilik anlamında benzerlerinden ayrılıyor. Böylelikle hastayı sabit bir makineye bağlı tutmak yerine yeni nesil cihaz hastanın ayağına gidiyor. Hastadan aldığı parmak damarı haritasını saniyeler içinde SGK veri tabanı ile karşılaştırıp sonuca ulaşabiliyor.

ZyXEL’den kesintisiz WiFi hizmeti

0

ZyXEL, yüksek performansa sahip, kesintisiz ve güvenilir Wi-Fi hizmeti ve büyük ölçekli Wi-Fi ağları için 512 adete kadar erişim noktası (AP) desteği sunan yeni nesil NXC5500 Kablosuz LAN kontrolörleri ile pazarda iddiasını sürdürüyor.

WLAN optimizasyonu ile beğeni toplayan ve en yeni ZLD V4.10 yazılımına sahip NXC5500; kullanıcılara ZyMESH, otomatik iyileştirme (Auto Healing) ve istemci yönlendirme (client steering) gibi üst düzey teknik özellikler sağlarken, aynı zamanda kesintisiz ve kolay bir ağ yönetim olanağı da sunuyor.

NXC5500, daha yüksek bant genişliği sağlayan ve daha esnek konuşlandırma olanağı tanıyan güçlü donanım özellikleri sayesinde yüksek performans avantajı sunuyor. Kendi Cihazını Getir (BYOD) eğilimi ofis ve iş çevrelerinde yaygınlaştıkça, iş ağlarının çoğu birden fazla cihazı olan daha fazla kullanıcıya hitap etmek durumunda.

Aynı anda 16 bin eşzamanlı cihazın iş yeri ağına bağlanabilmesine olanak tanıyan NXC5500 kablosuz ağ yönetim cihazının sahip olduğu geniş kapsamlı erişim yönetim fonksiyonları sayesinde büyük ölçekli ağları yönetmek de son derece kolaylaşıyor.

NXC5500, ZyXEL tarafından geliştirilen ZyMESH teknolojisi sayesinde, geleneksel kablolama yöntemiyle ulaşılamayan bölgelerde de WiFi yönetimin kapsaması sağlanıyor. Ayrıca otomatik iyileşme (auto healing) özelliği sayesinde, bilgisayar ağı otomatik olarak optimizasyon gerçekleştirebiliyor.

Tüketicilerin en iyi WiFi hizmetini alabilmeleri için NXC5500‘de bant seçimini ve sinyal eşik noktalarını ayarlayan bir istemci yönlendirme (client steering) özelliği mevcut. Bant seçimi, 2.4 GHz bant genişliğindeki trafik yoğun olduğunda 5 GHz çift bant servisine geçiş yaparak hem trafik dengeleme işlevi görüyor, hem de 802.11n hem de 802.11ac standartlarındaki cihazların desteklenebilmelerini sağlıyor. NXC5500 sinyal eşik değeri ölçümü yaparak istemcileri en doğru erişim noktasına yönlendiriyor. Böylece tüm ağda yüksek WiFi hizmet kalitesi sunulmasını güvence altına alıyor.

 

Atos, Bull ile büyüyor

0

Bu birleşme sayesinde Atos, üretim, sağlık ve kamu sektörü için sunduğu  çözüm portföyünü zenginleştirmeyi ve grubun Fransa başta olmak üzere İber Yarımadası, Polonya, Afrika ve Brezilya gibi bölgelerdeki konumunu güçlendirmeyi planlıyor.

Birleşme, Canopy de dahil olmak üzere bulut hizmetlerinden elde edilen yaklaşık 400 milyon avro gelirle Atos’un bulut operasyonlarında Avrupa’daki 1 numaralı konumunu güçlendirecek ve grubun bulut altyapı çözümleri alanındaki operasyonlarını ciddi şekilde geliştirecek.

Atos, Bull markası altında yılda yaklaşık 500 milyon avro gelir sağlayan, büyük veri ve siber güvenliği alanlarında özel bir oluşum yaratmayı amaçlıyor. Hedef, Bull’un siber güvenlik ve yüksek performanslı bilişim alanında sahip olduğu eşsiz deneyimden faydalanarak Atos’un bu segmentlerdeki küresel erişimini ve mevcut operasyonlarını desteklemek.

Trend Micro uyarıyor

0

Çevrimiçi bankacılık uygulamaları daha çok kullanıcı tarafından tercih edildikçe siber saldırıların yönü de bu alana kayıyor. Şu aşamada tüm Alman bankalarını tehdit eden EMOTET saldırısının, Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgelerindeki tüm bankacılık sistemlerine yayılma riski bulunuyor. Türkiye de bu zararlı yazılımdan etkilenebilecek riskli ülkeler arasında.

EMOTET zararlı yazılımı, istenmeyen e-postalar ile yayılıyor. Kişilere banka hesaplarında bir hareket olmuş gibi bir bilgilendirme mesajı gönderiliyor. E-posta içindeki bağlantıyla sisteme bağlanan kullanıcıların internet bankacılığı şifreleri çalınıyor. EMOTET, sisteme bulaştıktan sonra diğer bileşenlerini de indirerek hedefteki bankalar hakkında bilgiler içeren bir dosya oluşturuyor. Oluşturulan bu dosya, başka ülkelere göre uyarlanarak Alman bankaları dışındaki bankaları da hedef alabiliyor.

Kullanıcı, EMOTET’in tanıdığı bir banka üzerinden işlem yaparsa o banka sitesine gönderilen bütün ağ trafiği kaydediliyor. EMOTET ağ üzerinde giden veri trafiğini izliyor ve bu şekilde kullanıcı adı ve şifrelerini ele geçiriyor.

Tehdidin Türkiye’deki bankaları da etkileyebileceğine vurgu yapan Trend Micro Akdeniz Ülkeleri Genel Müdürü Yakup Börekcioğlu, tüm Türk bankalarının ve banka müşterilerinin de önlem almaları gerektiğini vurguladı. Börekcioğlu, kullanıcılara banka hesaplarını ilgilendiren e-postaların kaynağını doğrulamaları ve finansal işlemlerini bankalarına danışarak yapmaları tavsiyesinde bulundu.

Para kazandıracak yeni bir sosyal ağ doğuyor

0

Bu konu muhtemelen ülkemizde ilk defa yazılıyor ve dünyada da ilk onda yer alacağından eminim. Benim de bir haber kanalım sayesinde bilgim oldu. Evet bu hafta köşe yazımı yeni bir sosyal ağ olan AskWitty.com’a ayırmayı uygun gördüm. Öncelikle İngilizcede ask witty; zekice, kurnazca, esprili şekilde soru sor anlamında kullanılıyor.

Bu yeni ağda mantık kullanıcıların soru sorması ve soruya şıklar ekleyebilmesi üzerine kurulmuş. Aslında bu hem Facebook hem de Facebook kullanıcıları tarafından kullanılan bir yöntem. Ancak bütün fikrin soru-cevap ve anket mantığı üzerine kurulması oldukça ilginç ve üzerinde durulası bir fırsat.

Popüler olabilmek çok kolay

Malum sosyal ağlar insanların kendince popülerlik sağlamak amacıyla kullandıkları ortamlar olarak da karşımıza çıkıyor zaman zaman. İşte AskWitty.com’da bir konuda çok değişik ve farklı olarak sorular sormak mümkün. Buradaki amaç en kurnazca soruları sormak ve bunların cevabı olarak da yine en dikkat çekici cevap şıklarının yazılmasını sağlamak.

Sitede amaçlanan bir diğer şey ise diğer sosyal paylaşım siteleri gibi kullanıcıların birbirini takip edebilmesi, paylaşımlarının “soru” olarak yazılarak daha fazla insanın o konu için fikir paylaşımında bulunması ve fikrine yakın seçeneği oylayarak kendini ifade etmesi. Özellikle ülkemizde siyasi baskılar nedeniyle insanlar Twitter veya Facebook’ta bazı sivri veya uç noktalı yazıları paylaşmaktan veya yorumlamaktan kaçınıyor. Ama söz konusu olan yazı, bir soru haline getirildiğinde ve uygun şıklar eklendiğinde sistem, herkesin kendini rahat ifade edeceği bir platform haline geliyor.

Ya kurumsal dünya?

AskWitty.com bireysel olduğu kadar kurumsal kullanıcılara da hitap edecek şekilde yapılandırılmış. Kullanıcıların klasik reklamlardan sıkıldığı gerçeğinden hareket eden yapımcılar, bu platformda şirketlerin insanlara “subliminal” mesaj verecekleri bir ortam hazırlamaya çalışmış. Örneğin bir üretici yeni bir ütü çıkardığında ve bunu tanıttığında klasik yöntemleri kullanmış oluyor. Ama bu yeni ütünün atıyorum “en çok hangi renginin beğenildiğini” soru olarak bu platformda sorarsa oylanma oranları kullanıcıda merak uyandırabiliyor. Şirket günün sonunda sistem üzerinde anket yaparken aslında bilinçaltı mesaj göndererek kullanıcıları yönlendirmiş de oluyor.

Gelir modeli

Sistem ilk adımda farklılaşabilmek adına kullanıcılara maddi kazanç sağlama olanağı da sunuyor. Tabii bu tamamen kullanıcının paylaşımlarına ve yeteneğine kalmış. Kısaca sistem, en zeki, en kurnazca soru soran kullanıcılara, sorularını oylatma ölçüsünde bir miktar gelir elde etme şansı sunuyor. Bunun için bir web sitesine ihtiyacı yok. Şayet kullanıcının sorduğu soru gerçekten insanların dikkatini çekebilecek güzel bir soru ise bunu kendi sosyal ağlarında isterse web sitesinde, blog sayfasında gömülü kodlarını paylaşarak sorabilecek ve oylatma ölçüsünde gelir kazanacak. AskWitty.com yaratıcıları bu sisteme CPV adını vermiş. Yani “Cost Per Vote-Oylama Başına Ücretlendirme”.

Evet şimdilik bu konuda aktaracaklarım bunlar ama bence takipte kalın. Zira bu konuda iyi şeyler olacak gibi.

Özbekistan’da UCELL, Netaş’ı tercih etti

0

Özbekistan‘ın mobil operatörlerinden biri olan TeliaSonera‘nın iştiraki Ucell‘in şebekesinde; hızla artan abone sayısı, internete bağlantı trafiğinin yükselmesi ve artan akıllı cihaz sayısına bağlı olarak, omurgada ihtiyaç duyulan paket anahtarlama cihazlarını Netaş sağlayacak.  Netaş, mevcut paket anahtarlama sisteminin yerine Cisco ASR5K sistemini yerleştirerek, gerekli tüm konfigürasyon ve entegrasyon çalışmalarını üstlenecek. Entegrasyon çalışmaları sırasında, Ucell abonelerinin aldığı 3G/2G servisleri kesintiye uğramayacak.

Aboneler aldıkları servisleri, projenin tamamlanmasının ardından, daha yüksek bir bant genişliğiyle kullanabilecek. Önümüzdeki dönemde 4G servisleri için gerekli konfigürasyon ve entegrasyon çalışmaları da, Netaş tarafından gerçekleştirilecek. Ucell, 10 Gigabit seviyesindeki arayüzleri içinde barındıran çözüm sayesinde, gelecekte yaşayacağı abone artışını karşılayarak, yüksek paket trafiğini taşıyabilecek bir kapasiteye ulaşacak.

Samsung KNOX Güvenlik Sistemi Android’e entegre ediliyor

0

Geçtiğimiz günlerde yapılan Google I/O toplantısında sunulan yeni Android sürümü, kurumsal kullanıcılar ve BT yöneticileri için bir dizi yeni özellik içerecek. Bu özellikler arasında iş verilerinin yönetilmesine ve güvence altında tutulmasına yönelik ayrı bir bölüm de  var. Bu yeni deneyim kurumsal kullanıcılara ve BT yöneticilerine, gelişen kurumsal mobilite trendlerine uyum sağlama yeteneği de kazandıracak.

Samsung ve Google arasında gerçekleştirilen işbirliği, aynı zamanda, son kullanıcı gizliliğinden ve deneyimlerinden ödün verilmemesini ve bu şekilde kullanıcıların kişisel kullanımlarında yaşadıkları Android deneyiminin aynısını işte de yaşayabilmelerini sağlıyor. Samsung, Android platformuyla çalışan kurumsal mobilite pazarına girmeye yönelik bu girişimin yanı sıra, kurumsal müşterilerine ileri, farklılaştırılmış ve kapsamlı bir kurumsal mobilite çözümü sağlamaya da devam edecek.

Samsung KNOX, şu anda, ABD Hükümeti’nin ve Savunma Bakanlığı’nın temel inisiyatiflerine ve diğer mobil cihaz güvenliği standartlarına uygun, savunma sınıfı ve devlet onaylı bir mobil güvenlik sağlayan tek Android sağlayıcısıdır. Bu özelliği platformun devlet kurumlarında ve diğer yüksek düzeyde düzenlenmiş kurumsal ortamlarda kullanılabilmesini sağıyor.

Samsung KNOX platformu, Mayıs 2013’te ABD Savunma Bilgi Sistemleri Ajansı’ndan ABD Savunma Bakanlığı ağlarında kullanılmasını sağlayacak STIG onayını aldı ve Nisan 2014’te STIG sürüm 2’ye yükseltildi. Birleşik Krallık hükümeti de, bir süre önce, Samsung KNOX’un seçilmiş Samsung Android cihazlarında kullanımı için Son Kullanıcı Cihaz (EUD) Güvenlik Kılavuzu yayımladı. Ayrıca, KNOX’la tümleşik cihazlar MDFPP Ortak Kriterleri sertifikası aldı. Galaxy S5 ve Note 10.1 (2014 Basımı) Mayıs 2014’te ve Galaxy S4, Galaxy Note 3 ve Galaxy Note PRO Şubat 2014’te bu sertifikaya hak kazandı.

En değerli doğal kaynağımız

0

Hayatımıza ait tüm zaman dilimleri içinde kendisine bir yer edinmeyi başaran teknolojik ürünlerin, servislerin ve hizmetlerin olmadığı bir hayatı düşünebiliyor musunuz? Eğer yaşınız 25’in üzerinde ise bu sorunun cevabı evet olmalı. Çünkü hayatlarımızın çocukluk, gençlik ve hatta orta yaş dönemini bu şekilde zaten geçirmiş bulunuyoruz.

Yaşı 25’in altında olanlar ise teknolojiden uzak bir dünyanın neye benzediğini sadece dizilerde ve kıyamet sonrasını yansıtan bilim kurgu filmlerinde görüyor. İlk gruba dahil olan bizler ise bir önceki cümlede bahsedilen ikinci grubun hayatlarının, algılarının ve eylemlerinin şekillendirilmesinde birinci derecede rol oynuyoruz. Farklı bir şekilde ifade edecek olursam; sahip olduğumuz en değerli doğal kaynağı; genç nüfusumuzu, işleyip kullanılabilir hale bizler getiriyoruz.

Peki, gerçekten getirebiliyor muyuz?

İlk okula gittiğim yıllarda 60 kişiye yaklaşan bir sınıf mevcudumuz vardı. Bir sırada üç kişi oturup tek bir öğretmenin anlattıklarını dinler, bize söylenen aynı şeyleri yazar, sonra tek tip bir sınava girerek döngünün başladığı noktada bize aktarılanların iadesini gerçekleştirmeye çalışırdık. Oysa 60 kişinin her birinin aile ortamı, algı yeteneği, ilgi alanı ve kabiliyetleri farklı insanlardık.

Aradan geçen 25 yıldan sonra o dönemlerde uygulanabilecek alternatif bir yöntemin olmadığını düşünerek kendimi avutmaya çalışıyorum ancak bu mazeret artık bu gün geçerli değil. Elimizde teknoloji adını verdiğimiz bir kavramın bir birinden farklı pek çok ürünü bulunuyor.

Tekrarlanabilir, ölçeklenebilir, kârlı bir model arayışı

Steve Blank temellerini kendisinin oluşturduğu Müşteriyle Geliştirme (Customer Development) metodolojisini anlattığı The Startup Owner’s Manual isimli kitabında girişimleri şöyle tanımlıyor; “Tekrarlanabilir, ölçeklenebilir ve kârlı bir iş modeli arayışındaki geçici organizasyonlar.

Her yıl eğitim sistemimizi yap boz tahtası gibi yeniden tanımlamadığımıza göre tekrarlanabilir, ölçeklenebilir ve kârlı bir eğitim sistemi modeli arayışımızın sürdüğünü anlıyorum. Üstelik elimizde teknolojinin bu kadar ürünü bulunurken.

Blank girişimlerin yaşam döngüsünü içinde bulundukları arayış için tekrarlanabilir denemeler yapabilmek üzere ellerinde bulunan sermayenin tükenişi ile ölçeklendirir. Bizim üzerinde durduğumuz konuda ise bu sermaye sahip olduğumuz en değerli kaynağımız; genç nüfusumuzdur.

İstatistiksel veriler elimizdeki en değerli doğal kaynağın sürekli bu kadar bol kalmayacağını söylüyor. Kaynağımız her geçen gün tükenmekte. Kısacası eğer elimizdeki imkânlar ile kısa süre içinde tekrarlanabilir, ölçeklenebilir ve kârlı bir eğitim sistemi oluşturamazsak başarısız bir girişim olmanın eşiğindeyiz.

Bu girişimi başarılı kılacak şey teknolojinin kendisi değil onu nasıl kullandığımız ile alakalı. Bunu nasıl mümkün kılabileceğimiz ise dağıttığımız tabletlerin, kurduğumuz akıllı tahtaların veya internete bağladığımız sınıfların sayısı ile kesinlikle korelasyona sahip değil.

Peki, çözüm nerede saklı?

Bu yazıyı okuyan herkesin bunun üzerine düşünmesiniz rica ediyorum. Benim açımdan cevabı ise gelecek günlerde paylaşacağım başka bir köşe yazısında saklı olacak.

TP-LINK’te yeni isim

0

2010 yılında Türkiye’de ofis açan TP-LINK, gelişen iş hacmine paralel olarak yapılanmasını da sürdürüyor. Geçtiğimiz aylarda TP-LINK ekibine katılan Zeynep Öcal, artık TP-LINK Pazarlama ve Kurumsal İletişim Müdürü olarak görevini sürdürecek.

TP-LINK Ülke Müdür Yardımcısı Ali Dinçer, dört yıllarını doldurmadan Türkiye pazarında da büyük başarılar elde ettiklerini belirterek, bu başarıda TP-LINK ekibinin rolünün büyük olduğunu vurguluyor. “Sadece ofisimizde, TP-LINK kadrosu altında çalışanlar değil, dağıtıcılarımız, bayilerimiz ve kanal iş ortaklarımız olmak üzere tüm TP-LINK ailesi bu başarıda en önemli faktör. Güzel bir ekip oluşturduk ve gereksinimler doğrultusunda ekibimizi güçlendirerek büyütüyoruz” diyen Dinçer, artık pazarlama biriminin de uzman bir yönetici tarafından idare edileceğini söylüyor.

“Aramıza birkaç ay önce katılan, ancak Bilgi Teknolojileri sektöründe deneyimli arkadaşımız Zeynep Öcal, bundan böyle Pazarlama ve Kurumsal İletişim Müdürü olarak şirketimize katkılarını sürdürecek” diyen Dinçer, büyümeye paralel yapılanmanın da devam edeceğini ifade ediyor.

zeynep öcal (3)

TP-LINK Türkiye Pazarlama ve Kurumsal İletişim Müdürü Zeynep Öcal ise bugüne kadar yapılan başarılı pazarlama faaliyetlerini sürdüreceklerini dile getirerek, “TP-LINK tüketici dostu ve alanında öncü bir firma. Pazarın daha sağlıklı büyümesi yönünde aydınlatıcı pazarlama çalışmalarına devam edeceğiz. Yapıcı, agresif olmayan bir pazarlama politikası ile şirketimize, sektörümüze ve tüketicilerimize kazandıran firma olacağız” diyor.

İstanbul Bilgi Üniversitesi İktisat Bölümü’nden mezun olan Zeynep Öcal, iş hayatına Unifi Communication’da Ticari Pazarlama Uzmanı olarak başladı. Daha sonra Zorlu Gayrimenkul ve sonrasında uzun yıllar Lenovo’da pazarlama uzmanı olarak görev yaptı ve farklı dallarda ödül alan projelere imza attı.

Epson satışlarını artırdı

0

Japon mali yıl takvimine göre Mart sonu kapanan son yıl için Epson’un açıkladığı net gelir 813 milyon dolar. Yazıcı ve projektör teknolojilerinin dünya devi markanın toplam satış hacmi ise bir önceki mali yıla göre yüzde 22.5 artışla 9.8 milyar Dolar’a ulaşmış durumda. Fütüristlere göre birkaç yıl içerisinde ‘kağıtsız ofis ve ev’ döneminin başlayacağı inanışının aksine, ana iş kategorisi olarak ink jet yazıcılar üzerine çalışan Epson’un borsa hisselerindeki son dönem artışı ise yüzde 19 ki; Goldman Sachs Grubu analistlerinden Toshiya Hari Amerikalı yatırımcılardan bir yazıcı markasında bu kadar yükselişin şaşırtıcı olduğuna dair telefonlar aldıklarını belirtiyor.

 3 Boyutlu baskı popülerleşse de 2 boyutlu baskı alanı halen çok önemli

Birçok markanın 3 boyutlu baskı alabilen modeller üzerine yoğunlaştığı bir dönemde; dünyanın en büyük ink jet yazıcı üreticisi Epson Dünya Başkanı Minoru Usui yaptığı açıklamada 2 boyutlu baskının halen çok önemli olduğunu ve bu segmentte ciddi fırsatlar bulunduğunu belirtti.

Şu anki teknolojiyle çok limitli materyalle üretim sağlayabilen 3D yazıcıların sadece plastik oyuncaklar ve benzeri ürünler üretmeye yaradığının altını çizen Usui; “Endüstriyel platformda işe yarayacak ürünler üretmediğimiz müddetçe ilk 3D yazıcımızı tanıtmayı düşünmüyoruz. Bu da ortalama beş yıl demek” dedi.

Akıllı bileklik Mart 2015’e kadar satışta olacak

Giyilebilir teknolojinin önemli ve iyi bir alan olduğuna inandıklarını belirten Epson Dünya Başkanı Minoru Usui akıllı gözlük ve bileklikler üzerine çalıştıklarını belirtti. Epson, kalp atışını ölçen ve kullanılan diğer ölçüm monitörlerinden farklı olarak göğse yapıştırılan bantların kullanılmayacağı bilekliği Mart 2015’e kadar piyasaya sürecek. Epson Moverio akıllı gözlükler ise yazılım odaklı testlere tabi tutuluyor. Fransa’daki ünlü Louvre Müzesi Epson Moverio gözlüklerini müze ziyaretçilerine bilgi akışında kullanıyor.

Üniversite-sanayi işbirliğinde yeni adım

0

Sabancı Üniversitesi Rektörü Nihat Berker ve Kordsa Global CEO’su Cenk Alper’in katılımlarıyla gerçekleşen imza töreniyle uygulamaya başlanan sözleşme kapsamında Kordsa Global üniversitenin bilimsel birikiminde yararlanma imkânı elde etti.

Sabancı Üniversitesi araştırma cihaz/ekipmanlarına düzenli erişim, Sabancı Üniversitesi ve MIT (Massachusetts Institute of Technology) öğretim üyelerinden danışmanlık, Mühendislik ve Yönetim bilimleri konularında eğitim destekleri, Bilgi Merkezi üyeliği ve kampüs sosyal imkânlarından yararlanma olanaklarına sahip olan Kordsa Global, Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama MerkeziSUNUM ’da yönlendirme kuruluğu üyeliği de yapacak.

Sözleşmeyi değerlendiren Kordsa Global CEO’su Cenk Alper, Kordsa Global’in sanayi ve bilim dünyası işbirliğinde model bir şirket haline geldiğini belirterek şunları söyledi: “Hizmet verdiğimiz lastik sektörü ve yeni ürünlerimizle var olacağımız inşaat ve kompozit alanlarında teknolojiye hâkimiyet çok önemli bir rekabet avantajı getiriyor. Değer yaratan buluşlar, bir başka deyişle inovasyon, çağımızda ekonominin motoru durumunda. Kordsa Global olarak bu yöndeki çalışmalarımızı pek çok koldan sürdürüyoruz ve Sabancı Üniversitesi ile yaptığımız bu anlaşma ile de önemli bir ivme kazanıyoruz. Sayın Rektörümüz Nihat Berker’e ve Sabancı Üniversitesi’nin değerli üyelerine bize bu değerli olanağı sundukları için çok teşekkür ediyorum. Yararlanma imkânı bulacağımız bilimsel birikimi, işimize en iyi şekilde yansıtmak için gayret ediyor olacağız” dedi.

Sabancı Üniversitesi Rektörü Nihat Berker, günümüz bilgi temelli toplum yapısı içinde, sanayi kuruluşları için üniversitelerde üretilen yeni bilginin ve yeni teknolojilerin ortaya çıkarılması, üniversite-sanayi işbirliği sonucunda oluşan bilginin ve teknoloji transferinin inovasyon sürecini hızlandırması ve iş sonuçlarına olumlu yönde etkiler doğurması sebebi ile önemini artırmakta olduğunu söyledi.

Winterthur’u bünyesine katan 3M hedef yükseltti

0

İnovatif çözümleriyle hayatı iyileştiren ve pek çok ilke imza atan 3M, Aşındırıcı Sistemler Birimi’nin sektördeki gücünü daha da artırmak için Winterthur Technology Group’u satın aldı.

Endüstriyel yüzey işlemelerine yönelik ürünler sunan 3M Aşındırıcı Sistemleri, farklı ölçeklerdeki sanayi tesislerinin, faaliyet alanları ne olursa olsun tüm aşındırıcı ihtiyaçlarını inovatif çözümleriyle karşılıyor. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de aşındırıcılar pazarının önde gelenleri arasında yer alan 3M Aşındırıcı Sistemler Birimi, 450 milyon dolar karşılığında bünyesine kattığı Winterthur ile satış ve satış sonrası destek alanında gücünü daha da artırıyor. Dünyanın en önde gelen hassas aşındırma teknolojisi şirketlerinden biri olanWinterthur’ın ürünleri otomotiv, türbin, imalat makinesi ve çelik sektörlerinde kullanılıyor ve Winterthur, Wendt, Rappold ve SlipNaxos markalarıyla piyasaya sunuluyor.

“Sürdürülebilir büyümemizi hızlandıracak”

3M’in Aşındırıcı Sistemlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Chris Holmes satın alma işlemiyle ilgili görüşlerini “Winterthur’u bünyemize katarak mevcut ürün grubumuzu geliştirmiş olduk, bu sayede sektörün aşındırma ihtiyaçlarını karşılamak için daha da geniş yelpazede çözümler sunabiliyoruz.” sözleriyle açıkladı. Winterthur’un Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Edgar Rappold ise “3M’in, Winterthur’un sürdürülebilir büyümesi için ideal bir stratejik ortak olduğuna inanıyoruz” dedi.

TechInside Podcast – Bölüm 1

0

[soundcloud url=”https://api.soundcloud.com/tracks/157268193″ params=”auto_play=false&hide_related=true&show_comments=false&show_user=true&show_reposts=false&visual=false” width=”100%” height=”100″ iframe=”true” /]

Podcast yayınlarımız söz verdiğimiz gibi bu ilk bölüm ile başlıyor. Bundan böyle her Cuma günü Serdar Kuzuloğlu’nun sunumu ile haftanın değerlendirmesini iş dünyasının penceresinden bakarak sizlere sunacağız.

Mobil arayüzden bağlananlar Podcast yayınımıza buradan ulaşabilirler.

Borusan buluta geçti, rahat etti

0

Pek çok şirkete sahip büyük holding ve grup yapılarında önemli problemlerden birisi dağınık BT yapılarının bir biri ile uyum sağlaması veya merkezi BT yapılarının tüm farklı grup şirketlerine aynı kalite standartları dahilinde hizmet verememesi olur. Bu durum bu güne kadar genellikle teknolojik sınırlamalardan kaynaklanıyordu. Ancak artık bir çözüm mevcut; Bulut dünyası.

Borusan Holding de 1944 yılından bu yana faaliyet gösteren büyük bir şirketler gurubundan oluşuyor. Tüm grup şirketlerinin merkezi hizmet alma ihtiyaçlarına yönelik olarak hayata geçirilen Cloud Borusan projesi ise sadece Türkiye için değil küresel ölçekte de diğer pek çok işletme için bir örnek oluşturma kapasitesine sahip.

BT eşgüdümü ile şirketler bilgi teknolojilerinin itici gücünden azami fayda elde edeceklerdi.

Borusan CIO’su Ali Fuat Çötelioğlu projeye bakış açılarını şöyle özetliyor; “Stratejinin ana hedefi,  BT’nin iş yükünün önemli bir bölümünü oluşturan altyapı ve güvenlik operasyonları, yardım masası hizmetleri, kurumsal yazılımlar gibi ortak uygulamaları merkezileştirmekti. Buradan sağladığımız sinerji ve tasarrufla şirketin tüm BT departmanlarının ağırlıklı olarak iş odaklı projelere zaman ayırabilmelerini istiyorduk“, ve devam ediyor; “Böylece iş birimleri ve BT eşgüdümü ile şirketler bilgi teknolojilerinin itici gücünden azami fayda elde edeceklerdi.

Projede SAP ve VMware‘in desteği alınarak Cloud Borusan hayata geçiriliyor. Şu anda Borusan bünyesindeki pek çok şirketin kritikuygulamaları bu bulut sistemi üzerinde çalıştırılıyor. Borusan bu uygulaması sayesinde farklı ödüller alarak ortaya örnek bir başarı hikayesi çıkartmış oluyor.

 Eskiden en ufak bir şeyde 3, 4 aylık bekleme süreleri vardı.

Çötelioğlu; “Bizim bu yalın BT dönüşümünde hedeflediğimiz yenilikçi projelere hızlı cevap verebilmekti. Bunu bir bulut çözümü üzerinde gerçekleştirebilirsek hem felaket kurtarma tarafında çok düşük maliyetler elde edecektik hem de provizyon almak çok hızlanmış olacaktı. Eskiden en ufak bir şeyde 3, 4 aylık bekleme süreleri vardı. Şimdi 12 şirket bir arada yapınca büyümelerle yatırımı tamamlanamayan şirketleri de kompanse edebiliyoruz” diyor ve ekliyor; “Bunun devamında SAP ile yaptığımız projede Kazakistan’a da hizmet verebilecek bir bulut altyapısını elde ettik. Böyle bir bulut altyapısı olmadan kritik görevli sunucularımızın SLA’lerini en üst noktada garanti etmeden böyle şeyler yapamazdık. Hedeflediğimiz nokta buydu buna ulaştık.

SAP de kendisini bir bulut şirketi olarak konumluyor

Projenin paydaşlarından olan SAP Türkiye Genel Müdürü Zeynep Keskin; “Bulut artık önümüzde kaçınılmaz bir yol. Bu teknolojiden uzak durmak artık pek doğru olmayacaktır. SAP de kendisini bir bulut şirketi olarak konumluyor ve bugün tüm servislerini bulut üzerinden sunuyor” diyor.

Bulut bilişimin ülkemizde uygulaması çok hızlı olmadı.

Diğer iş ortaklarından VMware Türkiye Ülke Müdürü Murat Mediçeler; “Bulut bilişim Son 2-3 yıldır en çok konuşulan konu olmakla birlikte, ülkemizde uygulaması çok hızlı olmadı. Bulut bilişimde Türkiye’de en öncü kurumlardan biri olan Borusan, bu vizyonu gerçeğe dönüştüren firmaların başında geliyor. Borusan’la birlikte bu proje, VMware olarak Yazılım Tabanlı Veri Merkezi (SDDC) vizyonumuzu, ürün ve çözümlerimizi birlikte uygulayabileceğimiz ve anlatabildiğimiz önemli bir referans oldu.” diyerek projeye bakış açılarını dile getiriyor.

Genel olarak Cloud Borusan projesi doğru iş ortakları ve planlama ile Türkiye’de önemli bulut başarılarına imza atılabileceğinin güzel bir göstergesi.

KoçSistem’den veri merkezi atağı

0

KoçSistem, Zenium Technology Partners ile işbirliği yaptığını duyurdu. KoçSistem Zenium’un İstanbul’da inşaatına başladığı İstanbul One’da, büyük hacimlerde toplu alan kiralama ve sistem yönetimi ihtiyacı olan şirketlere, barındırma ve yönetilen hizmet çözümleri sunacak.

Dudullu mevkiinde bulunan ve inşaatı devam eden İstanbul One’ın, Ocak 2015’te tam anlamıyla faaliyete geçmesi planlanıyor. Tamamlandığında, toplamda 12.000 m²’lik teknik alanda, Türkiye’nin en büyük veri merkezi olarak hizmet sunacak olan İstanbul One için Zenium’un 160 milyon dolar değerinde yatırım yapması bekleniyor.

İstanbul One, Türkiye veri merkezi sektörüne kazandırılan sayılı büyük yatırım projelerinden biridir.

İstanbul One, Zenium’un Türkiye’deki ilk yatırımı olmasının yanı sıra bölgede yaratacağı etki ile de adından söz ettirmeye başladı. KoçSistem’in, sadece sektör değil, Türkiye açısından da stratejik öneme sahip bir iş ortaklığına imza attığını dile getiren KoçSistem Genel Müdürü Mehmet Nalbantoğlu, KoçSistem’in son yıllarda hükümetimizin belirlediği ve ülkemizin veri merkezi işletmeciliği için bir cazibe merkezi haline getirilmesinin amaçlandığı vizyona da hizmet ettiğini söyledi.

Şirketlerin, KoçSistem’in İstanbul One’da sunacağı model ile kendi işlerine odaklanmalarını sağlayacak altyapı, donanım ve yetkin insan kaynağına sahip olacaklarını ifade eden Nalbantoğlu açıklamasını şu sözleri ile tamamladı: “Türkiye’de şirketlerin çoğunun, kendi iş alanlarının dışına çıkarak veri merkezi kurma ve sistem işletimini en baştan öğrenerek yapma eğiliminde olmalarının, milli sermaye kullanımı açısından bir kayıp olduğunu biliyoruz. KoçSistem olarak hem bu kaybın önüne geçmeyi, hem de bizim gibi veri merkezi alanında büyük yatırımlar yapmayı planlayan şirketlere bu merkezden faydalanarak tasarruf sağlayabilecekleri, bir hizmet modeli sunmayı hedefledik.”

Büyük veri büyük akıl ister

1

Bilişim sektörü doğası gereği rakamlarla fazlasıyla haşır neşir. Kendine dair pek çok şeyi sayı ve grafiklerle anlatabilme ayrıcalığı var. Fakat bu meziyeti kullanım tarzına bakınca olayın bir üsluptan çıkıp bağımlılığa dönüştüğü görülüyor. Ve bugün bireysel ve kurumsal dünyada kapladığı (ve yakın gelecekte gözünü diktiği) alan açısından bu tutumun getirdikleri fazlasıyla tartışılır.

Bir TED konferansı konuşması sayesinde tanıdığım ve sonrasında kitabını da alarak bir çırpıda bitirdiğim Simon Sinek’in artık ismiyle beraber anılan bir mottosu var: ‘Neden’ ile başla (Start with ‘why’).

Felsefenin özetini Sinek’in sunumunda verdiği örnekle yapayım.

Apple ve HP’yi düşünün. İkisi de neredeyse aynı bileşenleri kullanarak, aynı işe yarayan cihazları, aynı müşteri kitlesine satmak için çabalıyor. HP (ve bütün emsalleri) sabit diskinin gigabaytı, video işlemcisinin teraflopları, ekranının boyutu gibi ayrıntılarla sahneye çıkıyor. Apple ise her şeyi bir slogana sıkıştırmış: farklı ol.

Hemen hemen aynı özelliklere sahip cihazları üreten Apple’ın logosunu insanlar vücutlarına dövme olarak kazıtıp yeni ürününe bir an önce sahip olmak için günler öncesinden mağazasının önünde çadır kurarken diğer markalar neden öylesine geçiştiriliyor dersiniz? Sinek sebebini şöyle özetliyor: insanlar ne sattığınızla değil; neden sattığınızla ilgilenir.

Beklenti ve ihtiyaç uçurumu

Her alandaki istisna markalar bize ne alacağımızı değil, neden almamız gerektiğini; alınca ne olacağını anlatır.

Bir Porsche hayali kurarken amacımız 3.800 cc motor hacminde 400 beygir güç üreten bir dört çeker otomobil sahibi olmak değil, onun temsil ettiği hayata ve çevresini kuşatan bileşenlere kavuşmaktır.

Bilişim sektörünün Sinek’in bakış açısından öğrenmesi gereken çok şey var.

Büyük ama ne kadar?

Büyük veri, bulut bilişim gibi kelimeleri duymadığım bir toplantı, etkinlik yok gibi. Rakamlar havada uçuşuyor. Ama ne ifade ettiği hakkında çok azımız fikir sahibiyiz. Örneğin veriyi ‘büyük’ olarak etiketlememizi gerektiren şey nedir? 1 terabayt küçük müdür mesela? 9 terabayt yeterli midir?

Hepsi bir yana; veri ne zaman küçük oldu ki? Tarihin her döneminde mevcut depolama teknolojilerinin limitlerini zorluyorduk. Hadi onu da geçtim; anlamlandıramadığımız veri yığınının boyutuyla böbürlenmek neden?

Yüzlerce firmanın veritabanında dijital ayak izlerim var. Bana yansıyan yanı doğum günümü kutlayan otomatik, basmakalıp e-postalardan öte değil. Al sana büyük veri…

Veri merkezine eklenen her bir bayt bugünün rekabet koşullarında iş zekasından beklenen zeka ve çeviklik adına endişe kaynağımız olmalı. Veriyi nasıl depolayacağımızı değil depoladığımız veriyle ne yapacağımızı düşünmemiz gerekiyor. Stratejik bir hamle peşindeyseniz ilk adımınız şirketinize bir veri bilimci almak olmalı.

Daha fazla megapiksel daha iyi fotoğraf anlamına gelmiyor. Fotoğrafı güzelleştiren gözümüz ve zekamız. Yatırım planlarımızı da bu mantıkla yapmakta fayda var.

FireEye yeni ürün çözümleri kurumlarla buluşuyor

0

FireEye, temel ürünlerini bu kadar etkili kılan gelişmiş teknolojisi ile güvenlik altyapısının yeni katmanlarını adresliyor. Söz konusu yeni ürünler, günümüzün gelişmiş saldırılarına karşı etkin bir koruma sunmak için yeni teknolojiler, güncelliğini kaybeden ürünlere ait güncellemeler ve servislerden oluşuyor. Gelişmelerle ilgili satırbaşları şu şekilde sıralanıyor:

FireEye Managed Defense‘in kullanılabilirliği. Yeni abonelik servisi, 7×24 sürekli izleme sürecini FireEye Security Platform (FireEye Güvenlik Platformu) tarafından ortaya çıkarılmış gelişmiş saldırılar ile ilgili bilgi, öneri ve bağlamla birleştirerek FireEye Security Platform‘un değerini artırıyor. FireEye Managed Defense, kuruluşlara, kimin niçin saldırdığını, sorunu çözmek için ne yapmaları gerektiğini anlatmak ve gerektiğinde hızlı müdahale sağlamak için tasarlanmasıyla öne çıkıyor.

FireEye Security Platform, müşterilere, tehdit uyarısından iyileştirmeye kadar birçok özelliği tek bir çözümde sağlamak için tasarlandı. Geliştirilen platform, yeni satın alınan Mandiant’ın uç nokta koruması ve yönetilen güvenlik hizmetlerinin yanı sıra yeni analizler ve saldırı önleme becerilerini de kapsıyor. Yeni ürünler ve hizmetlerin, 2014 yılının ilk yarısında piyasaya sürülmesi bekleniyor.

FireEye MVX-IPS, FireEye MVX technology ve FireEye Dynamic Threat Intelligence‘ı birleştirerek IPS güvenlik katmanını modernize eden yeni bir Saldırı Önleme Sistemleri (Intrusion Prevention Systems-IPS) yaklaşımı sunuyor. FireEye MVX-IPS, bilinen ve bilinmeyen saldırılara karşı tehdit korumasını artırmak için çok vektörlü saldırıların daha kapsamlı bir görünümünü sağlamak üzere tasarlandı. Şu anda Beta olarak piyasada bulunan FireEye MVX-IPS, 2014’ün ilk yarısında FireEye Network Threat Prevention Platform (NX serisi) için bir eklenti olarak kurumlarla buluşacak.

FireEye Threat Analytics for the FireEye Security Platform; Yeni bulut tabanlı güvenlik analizleri çözümü, bir kuruluşta üretilen güvenlik olay verilerini FireEye tehdit zekâsından geçiriyor ve potansiyel tehditlere ait bütünsel bir resim sağlıyor. Böylece müşteriler, güvenlik ihlallerini ve ortaya çıkan saldırıların kapsamını belirleyebiliyor.

Logitech Conferencecam CC300E Türkiye’de

0

Logitech ConferenceCam CC3000e, toplantı odalarını video görüşmeleri için bir işbirliği merkezine çeviriyor. Kolay kurulum özelliğine sahip Logitech ConferenceCam CC3000e’yi, alışık olduğunuz bilgisayar ortamı ve seçeceğiniz UC uygulamasıyla rahatça kullanabilirsiniz. Büyük ve küçük tüm toplantı odaları için uygun olan Logitech ConferenceCam CC3000e aracılığıyla 6-10 kişilik gruplarla kristal netliğinde yüz yüze iletişim kurabilirsiniz.

logitech

90 derece görüş açısı sunan 10x zoom, Carl Zeiss sertifikalı cam lensi ve uzaktan kumandalı 260 derece dönen kamerası ile CC3000e görüntüleri yakınlaştırıyor ve detayları netleştiriyor. Her yazılıma uygun CC3000e’nin gürültü ve eko engelleme, her yöne yayılan stereo veya 20 adım çap aralığı ile mono ses ayarlanabilir ilave tuşları, tak-çalıştır sistemi ve hırsızlara karşı Kensington Security slotu gibi üstün özellikleri bulunuyor.

CC3000e’yi Mac, PC, tablet veya akıllı telefonlar ile kullanılabilir, USB ile MAC ve PC’ye, Bluetooth veya Near Field Communication (NFC) bağlantısıyla ise tabletinize veya akıllı telefonunuza bağlayabilirsiniz.

Logitech ConferenceCam CC3000e tavsiye edilen satış fiyatı 1.149 $ + KDV

Google Docs’un yeni özellikleri kalbinizi çalabilir

0

Bu sene gerçekleşen Google I/O etkinliğinde Google bir açıklama yapmış ve Google Docs içinde pek çok yenilik yapılacağını duyurmuştu. Bu günden itibaren bu yenilikler kendini göstermeye başladı.

Çok uzun süredir pek çok kullanıcının beklediği Microsoft Word dosyalarının doğrudan Google Docs içinde açılması ve düzenlenebilmesi artık hayata geçiyor. Yenilikler sadece bunlar ile sınırlı değil aynı zamanda Google Docs içindeki dokümanlar artık Microsoft Word ile uyumlu olacak şekilde kaydedilebilecek. Eş zamanlı olarak Google Docs içindeki dosyalar üzerinde çok daha fazla düzenleme imkanı sağlayacak olan Google tüm arayüzü de Material Design konseptine uygun şekilde güncelliyor.

google-docs-new

Google Tablolar da güncelleme alıyor

Google Docs içindeki güncelleme sadece metin dosyaları için geçerli değil. Artık kullanıcılar Word dosyalarına benzer şekilde Excel tablolarını da açabilecek ve üzerinde düzenleme yapabilecek, elbette Excel formatında kayıt özelliği de sunuluyor.

Bu günden itibaren kısıtlı kapsam ile kullanıma açılan yenilenen arayüzler ve özellikler kısa bir süre içinde tüm kullanıcılara sunulacak.

google-spreadsheets-new

Bu gelişmeler günün sonunda uzun yıllardır iş dünyasının vaz geçilmez ürünü olan Microsoft Office için bir tehdit oluşturacak mı?

Açıkçası bu sorunun cevabını evet olarak vermek güç. Neden mi? Çünkü Microsoft kendi ofis uygulamalarını geçtiğimiz yıllar içinde web tabanlı servis verebilecek hale getirmiş, iPad için yayınlamış ve dahası Office 365 içinde bir servis olarak sunmaya başlamıştı. Microsoft kendini bu alanda güçlü hissetmese asla dosya formatlarının Google tarafından kullanılmasına izin vermezdi.