Teknolojiyi göçmenler yönetiyor

0

Yüzyıllar önce Amerika kıtasını yerli kabilelerin elinden cebren ve hile ile alan göçmenlerin kurduğu, bugün ise ülkesinde göçmen istemeyen bir adayın başkanlık için yarıştığı Amerika Birleşik Devletleri ile ilgili yayınlanan yeni unicorn startup raporu, Donald Trump’ı zor durumda bırakacak gibi görünüyor.

National Foundation for American Policy (NAFP) tarafından yayınlanan rapora göre, ABD’de kurulan ve değeri 1 milyar doların üzerine çıkan unicorn startup şirketlerin yarısından çoğunda göçmenlerin imzası var. Amerikan Rüyası’nı gerçeğe dönüştüren göçmenlerin kurduğu 44 şirketin 32’si ise Kalifoniya’da bulunuyor. Raporu NAFP adına hazırlayan Stuart Anderson, bulguları şöyle özetledi: “Yeni ve hızlı büyüyen şirketler kurma konusunda göçmenler önemli rol oynuyor. ABD dışında doğup, ülkeye sonradan gelen göçmenler memleketin en büyük özel şirketlerinin kurucusu veya yöneticisi konumunda yer alıyor.”

Unicorn startup patronları H-1B vizesi için bastırıyor ama…

Facebook kurucusu Mark Zuckerberg ve Microsoft kurucusu Bill Gates gibi önemi isimler, daha önce H-1B vizesinin kendi alanında yetenekli göçmen çalışanlara verilmesi için pek çok kez lobi faaliyetinde bulundu. Buna karşın Donald Trump göçmen reformuna tamamıyla karşı çıkıyor. Trump’ın kurmayları da yeni önergeler ile H-1B vizesini almayı zorlaştırmak için ellerinden geleni yapıyor. Gerekçeleri ise oldukça tanıdık: “Hindistan’dan getirilen bilgisayar mühendisleri Amerikalılardan daha ucuz maaşlara anlaşıyor. Bu da ABD vatandaşlarının kendi ülkelerinde iş bulmalarını zorlaştırıyor.”

Wall Street Journal ve Dow Jones tarafından belirlenen ve değeri 1 milyar doları aşan 87 startup’ı araştıran NAFP çalışması, bu şirketlerin yüzde 51’inin göçmenler tarafından kurulduğunu ortaya koyuyor. Göçmenlerin kurduğu şirketler ortalama 760 kişiye iş sağlıyor. Kurucuların ise dörtte biri ABD’ye öğrenci vizesiyle giriş yapmış kişiler. Çalışan bazında bakıldığında göçmenlerin kurduğu en büyük şirketler ise, 4000 bin kişiye istihdam sağlayan SpaceX, 3500 kişilik Mu Sigma ve 2000 personelli Palantir Technologies tabelayı oluşturuyor.

TÜBİTAK ile Borsa İstanbul işbirliği yaptı

0
Borsa İstanbul’da 17 Mart 2016 tarihinde gerçekleştirilen imza töreni ve yatırımcı – girişimci şirket buluşması etkinliğinde TÜBİTAK ile Borsa İstanbul; Türkiye’deki teknoloji odaklı girişimcilik ekosistemini güçlendirmek için birbirlerine destek olmak ve ortak etkinlikler düzenlemek konusundaki Mutabakat Zaptını imzaladı. TÜBİTAK’tan Ar-Ge desteği alan yaklaşık 25 firmanın Özel Pazar’a üye olarak, Özel Pazar’daki yatırımcılarla buluştuğu etkinlikte ayrıca 2 adet Özel Pazar yatırımı için imza atıldı. Mutabakat zaptında, tarafların teknoloji ve yenilik odaklı girişimciliğin gelişmesi amacıyla girişimcilere yönelik olarak yaptıkları çalışmalar ve etkinlikler ile bu yönde verdikleri hizmetlerin duyurulması ve tanıtımında birbirlerine destek olmaları, bu amaçla iş birliği yapmaları, TÜBİTAK’ın destek programlarına dâhil olan ve Özel Pazar kriterlerini sağlayan şirketlerin Özel Pazar’a yönlendirilmesi ve Özel Pazar üzerinden yatırımcılarla buluşturulmaları, girişimci şirketlerin TÜBİTAK’ın destek programlarına katılmalarının teşvik edilmesi ve bu programlar dâhilindeki fonlardan yararlanmaları konusunda desteklemeleri, BİST tarafından kurulacak olan Patent Pazarı’nın tanıtımı ve gelişimi için ortak çalışmalar yapılması gibi konular yer alıyor. Bu kapsamda taraflar, Özel Pazar’a üye olan girişimci şirketlere büyüme ve kurumsallaşma için ihtiyaç duydukları iş rehberliğinin (mentorluk) yanı sıra, eğitim ve danışmanlık hizmetlerinin verilmesi konusunda da iş birliği yapacaklar. Ayrıca TÜBİTAK programlarına dâhil olan ve Özel Pazar kriterlerini sağlayan şirketlerin Özel Pazar’a üyelik ücretlerinde indirim yapılacak. Bu anlaşmayla TÜBİTAK, Özel Pazar’ın “Teknoloji ve Yenilik Desteği” alanındaki  “Çözüm Ortağı” oluyor. TÜBİTAK ile Borsa İstanbul arasındaki Mutabakat Zaptı imza töreni etkinliğinde ayrıca 2 adet Özel Pazar yatırımı daha duyuruldu. Türkiye’deki süper melek yatırımcılardan biri olan Özel Pazar Yeni Girişim Değerlendirme Komitesi üyesi Sina Afra, tasarım-giyim alanında faaliyet gösteren Silence of the Bees şirketine, Corment Yatırım fonunun ortaklarından Abdullah Orkun KAYA ise mobil eğitim uygulaması olan BirBileneSor’a yatırım yaptı. Böylece Özel Pazar’da 2016 yılında gerçekleşen yatırım anlaşması sayısı 3’e, toplamda da 6’ya çıkmış oldu. İmza törenlerinin ardından düzenlenen girişimci şirket yatırımcı buluşması etkinliğine katılan yatırımcılar TÜBİTAK desteği almış yenilikçi firmalarla tanışma imkânı buldu. Geliştirdikleri teknolojik ürünlerle dikkat çeken firmalar ise kendilerini yatırımcılara tanıtma ve Özel Pazar üzerinden yatırım alma imkânı buldular.

Google robot üretmekten neden vazgeçti?

1

Köpek robotların tekmelendiği, iki ayaklı robotların ise borularla secde etmeye zorlandığı Boston Dynamics videoları büyük sükse yapmışken, Google’ın ana şirketi Alphabet sürpriz bir kararla 2013 yılında satın aldığı bu şirketi elden çıkarma yolları aramaya başladı.

Japon otomotiv devi Toyota’nın yanı sıra, Amazon’un da potansiyel alıcılar arasında yer aldığı Boston Dynamics, hali hazırda robotik teknolojiler üzerine dünyada en ileri seviye çalışmaları gerçekleştiren şirketler arasında yer alıyor. Buna karşın Google, robot üretme hayalinden neden vazgeçti?

Andy Rubin gitti rüya bitti

İşin arka planında birkaç sebep yatıyor. Bunların başında ise, Boston Dynamics’in bağlı bulunduğu ve Google’ın “Replicant” adını verdiği robot teknoloji departmanının kilit ismi Andy Rubin’in yaklaşık bir yıl önce şirketten ayrılması geliyor. Baş mimar Replicant’ı terk edince, departman adeta çöküşe geçti ve Aralık ayında Google X donanım laboratuvarının bir parçası olarak konumlandırıldı. Boston Dynamics ise bu konumlamanın dışında tutuldu ve Google, satış seçeneklerini gözden geçirmeye başladı.

BusinessInsider haberine göre Andy Rubin önderliğinde başlatılan Replicant birimi, 2020 yılına kadar ilk tüketici ürününü piyasaya sürme gibi büyük hedeflerle yola koyulmuştu. Ancak Rubin ayrılınca, ekip daha kısa vadeli hedeflere odaklanmak durumunda kaldı. Şubat ayında yayınlanan Atlas videosu ise teknoloji basınında büyük ilgi görmesine karşın, şirket içinde gerilimin artmasına neden oldu. Bloomberg tarafından görülen Google’ın kendi online forumunda Courtney Hohne şunları yazdı: “Teknoloji basını bu konuya ilgi duyuyor. Ancak aynı zamanda insanların kendi işlerini robotların alacağından endişe duyduğu mesajlar da alıyoruz. Google X laboratuvarını bu videodan ayrı tutalım.”

Boston Dynamics o videoları sehven çekti

Diğer bir deyişle Atlas videosu ve dört ayaklı robotların tekmelendiği diğer videolar “sehven” çekilmiş sayılacaktı. Google yöneticileri, Boston Dynamics’in şirket içindeki yeri hakkında ayrı bir medya gündemi oluşturmak istemiyordu. Google X’in başındaki isim Astro Teller ise eski robot ekibinin üyelerine, Google’ın çözmeye çalıştığı sorunlara pratik bir çözüm üretememeleri durumunda, başka işlerde çalışmak üzere görevlendirileceklerini açıkça söyledi.

Kısacası şu aralar Boston Dynamics’in çalışmak için en uygun ve rahat şirket olduğunu söylemek güç. Anlaşılan Google, robot teknolojilerinde yaşanacak gelişimin kamuoyu tarafından meşale ve yabalarla karşılanmasından korkuyor. Bakalım Boston Dynamics, yeni potansiyel sahibinin kanatları altında nasıl videolar çekecek…

“Küresel rekabet için Endüstri 4.0’a hazırlanmalıyız”

1
TechInside’da bir süredir Endüstri 4.0, Sanayi 4.0 ya da Sanayide Dördüncü Devrim isimleriyle adlandırılan “Industry 4.0” kavramına dikkat çekmeye çalışıyoruz. YouTube’daki “5 gün önce 10 yıl sonra” isimli programımızın ilk bölümünü de bu konuya ayırmıştık. Dünya Ekonomik Forumu’nun Davos’taki zirvesinin de ana gündem maddesi olan konuya Türkiye’deki pek çok resmi ya da öze kurumun sahip çıktığını görmek açıkçası oldukça olumlu. Ulusal medyada maalesef kısır bir bakış açısıyla sadece işsiz kalacak kişi sayısının verilmesinin ardından faydalarının birer birer ortaya çıktığını görmek sevindirici. Endüstri 4.0 için bugün Türkiye’nin en önemli sivil toplum kuruluşlarından biri olan TÜSİAD da hazırladığı önemli bir raporun sonuçlarını açıkladı. Raporun hazırlanmasında bu alanda çeşitli global raporlara da imza atan Boston Consulting Group ile bir işbirliğine giden TÜSİAD, Endüstri 4.0’ın sunacağı fırsatları analiz etmek, Türkiye sanayisinin potansiyelini ortaya koymak ve bu dönüşümü gerçekleştirmeye yönelik ihtiyaçları tarif etmek üzere bir çalışma başlatmıştı. Raporda neler var? Endüstri 4.0’ı, ülkelerin yıllar içinde kaybettiği üretimde rekabetçi olma avantajını yeniden elde etme olarak tanımlayan rapor bu konunun öncülüğünü yapan Almanya ve ABD’deki durumu da özetliyor. Örneğin Almanya’nın önümüzdeki 10-15 yıl içinde, dönüşüme ilişkin maliyetlerin yüzde 15 ila 25’i arasındaki bir kısmına denk gelen endüstride verimlilik artışıyla 150 milyar Euro’ya ulaşabilecek bir avantajdan bahsediliyor. Rapor, Endüstri 4.0’ın yaygın kullanımıyla birlikte dört ana konuda gelişme yaşanması beklendiğini ortaya çıkarıyor. Bu konular verimlilik, büyüme, yatırım ve istihdam olarak sıralanmış durumda. Alt metinlere baktığımızda Türkiye’nin doğru bir Endüstri 4.0 dönüşümüyle üretim sektörlerinin verimliliğinde 50 milyar TL’ye varabilecek bir fayda potansiyeli olduğu görülüyor. Yine Türkiye için küresel değer zincirlerine entegrasyon ve Endüstri 4.0 çerçevesinde oluşacak ekonomi yoluyla kazanılabilecek rekabet avantajının, sanayi üretiminde yıllık yaklaşık %3’lük bir artışı tetiklemesi öngörülüyor. Bunun parasal karşılığı ise tüm Türkiye ekonomisi için yüzde 1 ve üzeri büyüme ile 150-200 milyar TL’yi bulabilecek ek gelir olarak ifade ediliyor. Gereken yatırım ise bugünün koşulları baz alındığında üreticilerin gelirlerinin yüzde 1-1,5’ine denk gelen 10-15 milyar TL olarak açıklanıyor. TUSIAD_E40_buyume Türkiye’de işsizlik nasıl etkilenecek? Dünya Ekonomik Forumu’nun raporuyla birlikte medyaya yansıyan 5 milyon kişinin işsiz kalabileceği konusu da TÜSİAD’ın raporunda Türkiye özelinde ele alınmış. Dünya Ekonomik Forumu’ndaki bilgiler 7.1 milyon kişinin işsiz kalabileceği, ancak 2.1 milyon kişi için yeni iş alanları oluşacağını ortaya koymuştu. TÜSİAD ve Boston Consulting Group uzmanları da benzer bir görüşü paylaşıyor. Endüstri 4.0’ın en çok etkileyeceği sektörler olarak isimleri geçen otomotiv, beyaz eşya, tekstil, kimyasallar, gıda ve makine sanayilerinin pilot olarak incelendiği raporda, önümüzdeki 10 yıl içinde istihdamda yetkinlik düzeyi düşük işlerde işgücünün azalmasının beklendiği, ancak Endüstri 4.0’ın getireceği verimlilik başta olmak üzere çeşitli faydalarla birlikte uzun vadede mutlak bir artış yaşanacağına dikkat çekiliyor. Raporda geçen şu cümleyi de aynen aktarmakta fayda var: “Asıl zorluk, yeterince nitelikli personel bulmak olacak.” TUSIAD_E40_istihdam Neler yapılmalı? TÜSAİD’ın raporunda gerek özel sektörün gerekse kamudaki yetkililerin neler yapması gerektiğine dair ayrı bir bölüm de var. Bu yeni gereklilikler raporda şu cümlelerle ifade ediliyor: “Sanayi kuruluşlarının ve tedarikçilerinin Sanayi 4.0’ı tetikleyen teknolojileri yakından takip etmesi ve kendi iş modelleri üzerindeki etkilerini, fırsatları ve yol haritalarını hazırlamaları gerekmektedir. Ayrıca, özellikle iş gücü ihtiyacının ve donanımının net bir yol haritasını çıkartarak, kurumsal gelişim süreçlerinde buna göre hareket etmeleri daha da önem kazanmaktadır.” “Politika yapıcılar ve kamu tarafında ise özellikle ülke çapında teknolojik altyapının (örneğin telekomünikasyon/bilgi-iletişim alanında) Sanayi 4.0 ihtiyaçları çerçevesinde gelişmesini desteklemek, gerekli yatırım ve teşvik ortamını hazırlamak ve en kritik olarak da uzun vadeli eğitim politikaları ile gerekli nitelikli çalışan ihtiyacının karşılanmasını sağlamak önemli öncelikler olarak ortaya çıkmaktadır.” Toplam 64 sayfalık raporun tamamını bu linkten indirebilirsiniz.

Christopher Nolan: Bu startup Hollywood’u bitirir

0

Christopher Nolan vizyondan Screening Room adı verilen yeni startup, yıllar önce Napster ile ortalığı kasıp kavuran Sean Parker ve yeni ortağı Prem Akkaraju tarafından kuruldu. Bu şirketi sıradan film kiralama hizmetlerinden ayıran en önemli özellik, sinemalarda gösterimde olan yapımları henüz vizyondan kalkmadan önce evinize taşıması.

İlk kurulum için evinize 150 dolarlık “korsan geçirmez” bir kutu satın alıp, ardından 48 saatlik kiralama için 50 dolar ödeyerek vizyona yeni giren filmler dahil tüm içeriği seyredebiliyorsunuz. Öte yandan yerel sinema salonunda aynı film için iki kişilik sinema bileti de bu fiyata dahil oluyor.

Hollywood ikiye bölündü

Böylesi bir teknoloji seyirci için bulunmaz fırsat, her seyirden pay alan yapımcılar için yeni gelir kapısı ve Sean Parker için bir başka başarılı startup anlamına gelse de, yönetmenler Screening Room konusunda ikiye bölünmüş durumda. Yüzüklerin Efendisi ile tanıdığımız Peter Jackson, yeni Star Wars’u çeken J.J.Abrams, Ron Howard, Steven Spielberg ve Martin Scorsese bu sistemi desteklediğini duyurdu.

Ancak The Dark Knight serisi ve Inception ile Hollywood sinemasında yeni bir akım başlatan Christopher Nolan onlarla aynı fikirde değil. Önce Titanik’te, ardından Avatar’da birlikte çalışan Jon Landau ve James Cameron da bu sistemin bildiğimiz anlamıyla sinema endüstrisini öldüreceğinden endişe ediyor.

christopher nolan kamera

Christopher Nolan: İlk gösterim sinema salonunda olmalı

Variety’e açıklama yapan Christopher Nolan, “Sinemalara özgü vizyon gösteriminin önemini vurgulamak için Titanik ve Avatar gibi örneklerden daha iyi bir sebep sunmak zor” ifadesini kullandı. Yapımcı Jim Landau ise “Jim ve ben vizyon deneyiminin kutsallığına gönülden bağlıyız. Bizim için hem kreatif yönden hem de finansal yönden filmlerin -en azından ilk yayınlandıkları dönemde- sadece sinema salonlarında gösterilmesi vazgeçilmez bir unsurdur. Meydana getirmek için bu kadar uğraştığımız sanatın en iyi tecrübe edileceği formu geçersiz kılacak bir imkanı sunmayı Hollywood neden ister anlamış değiliz” dedi.

ABD’nin Ulusal Sinema Sahipleri Birliği de bu servise uygulamasına karşı olduklarını belirtirken, şubelerinde bu yeni girişimi destekleyeceğini belirten tek büyük salon zincirinin AMC olması dikkat çekti.

Screening Room ne kadar güvenli?

Screening Room her ne kadar korsana karşı önlemleri alınmış bir kutu ile servis edilse de, günümüzde yayıncılık teknolojileri TV kartı ile korsan izlemenin çok ötesine geçmiş durumda. En basit haliyle, evinde dilediği ışıklandırma sistemini kullanarak ekrana yansıtılan görüntüyü yüksek kaliteyle kaydedebilecek bir kameraya ve bunu paylaşım ağlarında yayacak kötü niyetli kullanıcılara karşı alınacak önlemler merak ediliyor. Benzer şekilde Periscope üzerinden filmin “gayrı resmi galasını” düzenlemek isteyenlere karşı Screening Room’un önereceği çözüm şimdilik bilinmiyor.

Bir sonraki müdürünüz yapay zeka olabilir

0

Slack ofislerde “müdür” anlayışını değiştirmeye geliyor. Her ofiste bir müdür olmasının sebebi, ne kadar disiplinli olursak olalım, birileri bizi denetlemediğinde gevşemeye yatkınlığımızdandır. Bir yandan yapay zekanın ve robotların gelecekte insanların işlerini ellerinden alacağı konuşulurken, diğer yandan Slack’in bu konuda beklenmedik bir gol attığını görüyoruz.

SXSW etkinliğinde konuşan şirket CEO’su Stewart Butterfield, şirketinin geliştirdiği yeni botlar sayesinde çalışanlarla otomatik olarak etkileşime geçerek, onlardan durum değerlendirmesi alınabileceğini ve konuyla ilgili şirketteki diğer birimlere uyarı verilebileceğini belirtti. Diğer bir deyişle müdürler işlerinden olurken, çalışanlar da bir yazılım tarafından denetlenme gerçeğiyle yüzleşmek durumunda kalacak.

Slack ile yapay zeka in, müdür out!

Slack ilk günden bu yana güçlü entegrasyon seçenekleri ve WhatsApp gibi geleneksel mesajlaşma araçlarına ek olarak getirdiği özelliklerle ayakta kalabildi. Şirketinizde bir yazılım kullanılıyorsa, büyük ihtimalle bu servisle ile uyumludur. İlk iki yılında 2,3 milyon günlük kullanıcıya ulaşmayı başaran Slack’in son hamlesi ise yapay zeka alanında ofis çevrelerini ilgilendiren ilk gelişme olarak görülüyor.

Makine öğrenme ve yapay zeka üzerine çalışmak üzere yakın zamanda Foursquare’den transfer edilen Noah Weiss tarafından geliştirilen bu çalışma, Slack kullanan binlerce ofiste hayata geçirildiğinde üretkenliği artıracak gibi görünüyor. Dahası, bu yeni özellik yaygınlaştığında, müdürü tazminatıyla birlikte yolcu ederek personeli yapay zekaya emanet etmek isteyen şirketler çoğalabilir. Tabii insan kaynakları departmanının konuyla ilgili yorumu ne olur şu aşamada bilinmiyor.

Dijital telif haklarında sınırlar kalkıyor

0
Netflix gibi çok sayıda ülkede telif hakkı içeren yayınlar yapan şirketler için önemli bir yenilik gelmek üzere. Bugüne kadar kullanıcılar aboneliği aldıkları ülkenin dışına çıktıklarında, bu hizmeti almak için gittikleri ülkede tekrar abone olmak durumunda kalıyordu. Avrupa Komisyonu’nun dijital telif haklarıyla ilgili yeni düzenlemesi bu durumun önüne geçerek kullanıcıların lehine bir durum oluşturmayı amaçlıyor. Güncel tabloya bakıldığında Avrupa’daki kullanıcıların yüzde 30’unun film, TV dizileri ve çeşitli video içeriklerine çevrimiçi hizmet sağlayıcılar ile ulaşıyor. Konuyla ilgili bir değerlendirmede bulunan Esin Avukatlık Ortaklığı’ndan Av. Mine Güner; Avrupa Birliği’nin, Dijital Tek Pazar Stratejisi kapsamında AB üyesi ülkelerin vatandaşlarının online hizmetlere erişimi kolaylaştırmayı amaçladığını dile getiriyor. Yeni mevzuat sonrasında oluşacak durumu; “Online içerik sağlayıcı platformlara AB ülkelerinden birinde üye olan bir kişi, kendi ülkesi dışındaki bir AB ülkesine gittiğinde, aynı üyelik şartları ile hizmeti almaya devam edebilecek. 2017 yılında uygulamaya geçmesi öngörülen bu mevzuat ile birlikte internet çağına uyumlu ve modernize edilmiş bir telif hakları düzenlemesi hedefleniyor. Uygulamanın temel amacı, hem tüketicileri AB üyesi bir ülkede üye oldukları ve ücretini ödedikleri bir sisteme diğer AB ülkelerinde de yasal olarak ulaşmalarını sağlamak hem de hak sahiplerinin haklarını daha iyi izlemek ve korumak. Aslında böylelikle, dijital platform üyelerinin ülke değiştirdiğinde üyeliklerine VPN üzerinden devam etmeleri de engellenmiş olacak.” sözleriyle yorumluyor. AB’nin bu çalışmasının Türkiye’ye de olumlu bir etkisi olacağına inandıklarını ifade eden Güner, bu faydanın özellikle VPN kullanımı ile telif haklarının korunmasına ilişkin gri alanın açıklığa kavuşturulmasında görüleceğine dikkat çekiyor. Dijital Tek Pazar yaklaşımının tek etkisi dijital içerik alanında kendini göstermeyecek. İlk olarak 2015 Mayıs ayında duyurulan bu yaklaşım, internet üzerinden yapılan alışverişlerde tüketici hakları, telif hakları ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemeleri de kapsıyor. Avrupa Komisyonu’nda Dijital Tek Pazar Projesi’nden sorumlu isim olan Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Andrus Ansip, projenin ortaya çıkma gerekçesini geçen yıl şu sözleriyle açıklamıştı: “Yaklaşık 100 milyon Avrupa vatandaşı diğer ülkelerde evlerinden film, müzik elektronik kitap gibi dijital içeriklere doğrudan ulaşmak istiyor. Şu anda buna ‘geoblocking’ adlı sistem engel oluyor. Tüketicilerin sadece yüzde 15’i yurtdışında bir diğer Avrupa ülkesinde internet üzerinden alışveriş yapıyor. Küçük ve orta ölçekli şirketlerin yüzde 7’si ise internet üzerinden yurtdışına açılıyor. Brüksel ekonomiyi canlandırmak istiyor.” Kullanıcılar nasıl etkilenecek? Türkiye’nin de dahil olduğu 28 ulusal ekonomiyi bu alanda birleştirmeyi amaçlayan Dijital Tek Pazar stratejisinin 415 milyar Euro’luk bir pazar olduğu belirtiliyor. Bu yeni durumun binlerce yeni iş olanağı yaratması bekleniyor. Düzenlemenin kullanıcılara etkisi ise kuşkusuz DNS ve VPN gibi alternatif çözümlerle zaten abonesi oldukları dijital içeriğe her yerden ulaşabilecek olmalarında kendisini gösterecek. Yeni düzenleme ile birlikte farklı bir ülkeye gittiğinizde karşınıza çıkan “İçeriğe bu ülkeden ulaşamazsınız” uyarısı da en azından Avrupa özelinde ortadan kalkmış olacak.

iPhone fotoğraflarınız Google’da saklanacak

0

Apple bulut altyapısı için Amazon’dan kısmen vazgeçerek Google Bulut Platformu’na geçiş yaptı. Google ile bulut kullanımı için 400 ila 600 milyon dolar arası değerde bir anlaşma imzaladığı belirtilen Apple, daha önce Amazon Web Services (AWS) ile gerçekleştirdiği operasyonları yarı yarıya Google’a taşıyacak.

Sözleşmenin bir tarafı Apple olunca, gizlilik de kaçınılmaz oluyor ve detaylar resmi ağızlardan değil, konuya yakın sektör kaynaklarından geliyor. Buna göre Apple en azından 2011 yılından bu yana AWS ve ve Microsoft Azure bulut servislerini kullanıyor. Bu iki altyapı da Apple’ın kendi bulut hizmeti olan iCloud’un zeminini oluşturuyor. Diğer bir deyişle, iPhone ile çektiğiniz fotoğrafların iCloud arşivi bu sunucularda tutuluyor. Morgan Stanley analisti Brian Nowak’ın hesaplamalarına göre Apple her yıl bulut servisleri için Amazon’a 1 milyar dolar ödüyor. Şirketin iCloud ile birlikte iTunes ve App Store için de dev bir bulut operasyonunu yönetmesi gerekiyor.

Google Bulut’un golcüsü: Diane Greene

Google tarafında ise işler daha şeffaf yürüyor. En azından bu büyük stratejik çalımın kime ait olduğunu biliyoruz. Dört ay önce Google’da kurumsal segmentin başına getirilen Diane Greene, işvereninin mobil alandaki en büyük rakibi Apple’ı bulut müşterisi yapmayı başardı. Üstelik bu ilk skor değil; Greene daha önce de ünlü online müzik servisi Spotify’ı müşteri olarak Amazon’dan transfer etmeyi başarmıştı.

Google mevcut tabloda bulut dünyasında Amazon ve Microsoft Azure’un ardından üçüncü sırada yer alıyor. Ancak Greene ile başlayan hamlelerden anlaşıldığı üzere, zirveye tırmanmak için vargücüyle çalışıyor. Google’ın bulut yöneticisi Urs Hölzle, 2020 yılında şirketin bulut gelirinin, reklam gelirlerini aşacağını öngörüyor. Peki, Google pazarı silip süpürürken, Microsoft ve Amazon’un eli armut mu toplayacak? Bekleyip göreceğiz…

Web siteniz mi var? Hemen bu testi yapın!

0

Google Mobil Uyumluluk Testi, birkaç yıl önce gerçekleştirilen GSS gelir testine benziyor: Durumunuzun iyi olduğunu da düşünseniz yaptırmanız gerekiyor. Arama sonuçlarında görüntülediği milyonlarca web sayfasını Kasım 2014’ten itibaren “mobil dostu” olarak etiketlemeye başlayan Google, geçtiğimiz yılın nisan ayından bu yana mobil uyumlu web sayfalarına arama sonuçlarında öncelik veriyor. SEO olarak bilinen arama motoru optimizasyonunda mobil uyumluluk o günden bu yana büyük önem taşıyor.

Google Mobil Uyumluluk Testi ile mobil SEO’nuzu öğrenin

Şimdi ise Google bu yönde bir adım daha atmaya hazırlanıyor. Mayıs ayında yapılacak güncelleme sonrası arama motorunda mobil dostu web siteleri daha da yukarı taşınacak. VentureBeat haberine göre Google’ın botları tarafından mobil dostu olarak etiketlenmek şu maddelere uymak gerekiyor:

  • Mobil cihazlarda yaygın olmayan, Flash gibi yazılımlardan kaçınmak
  • Yakınlaştırmaya ihtiyaç duymaksızın okunabilir fontlar kullanmak
  • İçeriği ekrana uygun şekilde boyutlandırmak (responsive design)
  • Her bir linki kolayca tıklanabilecek kadar birbirinden mesafeli yerleştirmek

google mobil uyumluluk testi sonuc

Google bu etiketlemeyi her bir sayfa için ayrı ayrı yapıyor. Web sitenizin mobil dostu olup olmadığını öğrenmek için hemen bu sayfada yer alan testi yapın. Mayıs ayından itibaren geçerli olacak yeni SEO algoritmasına uyumlu hale gelebilmek için yapmanız gerekenler aynı sayfada detaylı olarak yazıyor.

Cryengine V ile kendi oyununuzu geliştirin

0
Sanal gerçekliğin 2016’nın önemli trendlerinden biri olacağı aşikar, CryEngine V de bunun önemli bir işareti. VR teknolojilerini genel kullanıcı kitlesine yaymak için adımlar ardı sıra atılıyor. Örneğin Sony, sanal gerçeklik ekipmanı PlayStation VR’ı bu yılın sonuna doğru 400 dolar fiyatla satışa çıkaracak. Öte yandan sadece donanım üreticileri değil, doğrudan yazılım alanında uzmanlaşmış geliştiriciler de sanal gerçeklikle ilgili çalışmalarını sürdürüyor. İşte bunlardan biri de Crytek. Dünyanın her yerinde ilgi ile oynanan yapımları ile tanınan şirket, yeni nesil oyun motoru CryEngine V’i tanıttı. Bu oyun motoru, sanal gerçeklik uyumlu ve geleceğe dair heyecan verici işaretlerin de habercisi. Ancak gelişmenin detayı çok daha heyecan verici…

Bir startup kurup oyun geliştirin: İlacınız CryEngine V!

Crytek, ABD’de düzenlenen Game Developers Conference’da gerçekleşen duyuruda yeni oyun motorunun özellik seti ile tüm kaynak kodlarına erişimin ‘pay what you what’ yani ‘dilediğin fiyatı öde’ adını alan yeni bir iş modeli ile erişime sunulacağı müjdesini verdi. Bunun özellikle indie geliştiriciler için anlamı büyük.  CryEngine V, her aşamadaki oyun geliştiricisi için yeni fırsatlarla dolu… Söz konusu yazılım tabanından çıkacak yapımların çok sayıda sanal gerçeklik ekipmanı ile uyumlu olacağının altı çizildi. Bu alanda geliştirilen aygıtlara yoğun şekilde içerik sağlayacak olan Crytek’in çarpıcı sanal gerçeklik deneyimlerini yakın zaman içerisinde oyun meraklılarına sunması bekleniyor. Bu noktada yaz aylarında düzenlenecek uluslararası oyun fuarlarında bolca oyunla karşılacağa benziyor.

Funding Circle startup emlakçısı oldu!

Fintech sektöründe değeri 1 milyar doları aşan 10 unicorn’dan biri olan Funding Circle, Londra’da bulunan merkez binasındaki bir katı yeni girişimlere ayıracağını duyurdu. Bireyler arası kredi platformu sunarak hızlı bir ivme yakalayan şirket, fintech (finans  teknolojileri) alanında en büyük oyunculardan biri olarak gösteriliyor. Bu hızlı büyüme grafiği sonucu son beş yılda üç defa ofis değiştirerek daha kalabalık bir ekibe rahat çalışma olanağı sunmak isteyen Funding Circle, Mansion House’ta bulunan yeni ofisinde 280 kişilik ekibiyle yer alıyor.

Dev ofiste 400’e yakın masayı atıl bırakmak istemeyen şirket, bu katı komple küçük işletmelere, startup’lara ve serbest (freelance) çalışanlara ayırmayı planlıyor. Her bir masayı aylık 499 pound karşılığında kiraya veren Funding Circle, bu hamlesiyle bir anlamda ortak çalışma alanı (co-working space) işine de girmiş oluyor. Londra’da benzer çözümler arayanların aylık 600 pounddan başlayan kira ücretlerini gözden çıkarması gerektiği düşünüldüğünde, startup ruhuyla büyüyen bir fintech şirketinin ev sahipliğinde daha uygun kiraya çıkmak cazip görünüyor.

Funding Circle 10 yıllığına mekan kapattı

Gelecek birkaç yılda planladıkları büyümede ihtiyaç duyacakları alandan fazlasını on yıl için kiraladıklarını belirten, şirketin operasyonlardan sorumlu şefi Pam Burton, “Taze bir startup olup, girişim ateşiyle kavrulmanın ne demek olduğunu iyi biliyoruz. Londra’nın merkezinde yer alan bu çalışma ofisinin, yeni girişimlere daha hızlı büyüme fırsatı sunacağına inanıyoruz” açıklamasını yaptı.

Büyük şirketlerin kiraladıkları dev ofisleri daha küçük startup’lar için kiraya sunması yeni bir trend halini aldı. Hubble tarafından yapılan açıklamaya göre, 500 çalışma alanının neredeyse üçte biri, ofisteki boş masalarını kiralayan KOBİ’lerden oluşuyor. Yüzde 5’lik bir kesim ise pazar değeri 100 milyon poundu aşan şirketlerin kiralamaları oluyor.

Milyar dolarlık siber vurgun son anda önlendi

0

Hacker gruplarının son hedefi olan Bangladeş Bankası’na yapılan soygun girişimi Hollywood filmlerini aratmadı. New York Federal Rezerv Bankası’nda bulunan Bangladeş Bankası’nın hesabına girmeyi başaran sanal korsanlar, ilk 100 milyon dolarlık nakit akışını tamamladı. Ancak yaptıkları küçük bir hata yakayı ele vermelerine neden oldu.

Bangladeş Bankası’nın giriş bilgilerini kullanarak, geri kalan 850 milyon doları da ABD’deki hesabın dışına aktarmaya çalışan hacker’lar, işlem sırasında İngilizce’de kurum/kuruluş anlamına gelen “foundation” kelimesini yanlışlıkla “fandation” şeklinde yazınca çuvalladı. Hatayı ilk fark eden, paranın yönlendirildiği bankalardan biri olan Deutcsche Bank oldu. Bangladeş Bankası’ndan kimlik bilgilerini doğrulama talebinde bulunan Almanlar, soyguncuların foyasını ortaya çıkardı.

Bankalar hacker avında

Yaşanan olay sonrası yedi yıldır Bangladeş Bankası’nı yöneten ve Eylül ayında emekli olma planları yapan Atiur Rahman iki gün içinde istifa ederken, hacker’ların çalmayı başardığı 100 milyon dolar, Sri Lanka ve Filipinler’deki hesaplara aktarıldı. Filipinler ve Bangladeş’te yetkililer siber suçluları bulmak için ortak çalışmalarını sürdürüyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Bangladeş Bankası sözcüsü Muhammad Asaduzzaman, “Manila’daki yetkililer sayesinde çalınan paranın bir kısmını geri almayı başardık. İki haftadır müfettişlerimiz konu üzerinde çalışıyor” dedi.

New York Federal Rezerv Bankası ise kendi sistemlerine sızıntı olduğuna ilişkin hiçbir ize rastlamadıklarını belirtirken, para transfer talebinin SWIFT adı verilen bankalar arası global mesajlaşma uygulaması üzerinden geldiğini söyledi.

Intel Security, iş ortaklığı ekosistemini genişletiyor

0
Intel Security çeşitli önemli stratejik girişimlerini duyurdu. Intel Security Innovation Alliance’ın genişlemesinden Siemens ve BT ile işbirliğine kadar uzanan bu girişimler; gelişmiş hedefli saldırılar oluştuğunda, müşterilerin daha kısa sürede yanıt vermesi konusundaki ihtiyaçlarını karşılamak ve gizliliği ihlal edilmiş sistemleri daha kolay iyileştirmek için Intel Security’nin basitleştirilmiş ve otomatikleştirilmiş tehdit savunma yaşam döngüsüne dayanıyor. Intel Security ve İş Ortakları, Entegre ve Bağlı bir Güvenlik Ekosistemi Oluşturmak için Müşterileri Destekliyorlar Intel Security, birçok farklı güvenlik pazarındaki 150’den fazla iş ortağı ile birlikte, yönetim platformunu, güvenlik bilgileri ve olay yönetimi (SIEM) araçlarını, tehdit istihbaratı çözümlerini, tehdit verileri paylaşımı teknolojisini, gelişmiş sürekli tehdit koruması ve otomatik olarak bulma ve yanıt verme özelliklerini entegre ediyor ve bu yönde öncelik ederek bir yol açıyor. The Intel Security Innovation Alliance teknoloji iş ortaklığı programı, Intel’in entegre ve bağlı güvenlik sisteminin yanı sıra, tehdit savunması yaşam döngüsü boyunca güçlendirilmiş bulma, koruma ve düzeltme süreçleri ile bir arada çalışabilecek ürünlerin geliştirilmesini hızlandırıyor. Bu sıkı entegre ürünler ve özel çözümlerden oluşan genişletilmiş portföy, müşterilerin daha karmaşık bir dünyada daha fazla tehdidi, daha hızlı ve daha az kaynakla çözmesine yardım etmek için, karmaşık kurumsal ortamlardaki güvenlik çözümlerinin dağıtımını basitleştiriyor ve hızlandırıyor. Intel Security Innovation Alliance iş ortakları, var olan yatırımların değerini maksimuma çıkaran, çözüm süresini azaltan ve operasyonel maliyetleri düşüren çözümler sunuyor. McAfee Data Exchange Layer, Tehdit İstihbaratının Çok Üreticili Güvenlik Ürünlerinde Paylaşılmasına  İzin Veriyor Intel Security Innovation Alliance programının temelini oluşturan anahtar teknolojilerin parçası olarak McAfee Data Exchange Layer, sadece Intel Security ürünlerini değil, diğer üreticilerin ürünlerini de bağlayan temel bir iletişim yapısı teknolojisi.  Bu açık, ancak güvenli çatı, çok üreticili güvenlik ürünlerini bağlıyor ve onların bilgi alışverişine izin vererek, müşterilerin güvenlik araçlarının daha etkin ve verimli çalışmasını sağlıyor. Intel Security Innovation Alliance’daki 20’den fazla iş ortağı, McAfee Data Exchange Layer ile entegrasyonu tamamladı veya şu anda entegrasyon sürecinde. Son altı ayda 30’dan fazla Intel Security Innovation Alliance iş ortağı programına katıldı, böylece Intel Security’nin entegre ve bağlı mimarisi ile birlikte çalışabilen güvenlik ürünlerinin sayısı da artıyor. Bu çeyrek dönemde Intel Security Innovation Alliance’a katılan yeni iş ortakları şunlar; Aruba, bir Hewlett Packard Enterprise şirketi Brocade Check Point Forcepoint MobileIron Rapid 7 VMware Airwatch Proofpoint Siemens ve Intel Security, artan siber tehditlerden endüstriyel otomasyon sistemlerinin korunmasına yardımcı olma vaatlerini genişletiyorlar. Siemens’in uzmanları, fabrika güvenlik servisleri çerçevesinde, antivirüs, beyaz listeleme, güvenlik bilgileri ve olay yönetimi (SIEM) gibi Intel Security çözümlerini kullanıyorlar. Güvenlik olaylarının derhal tespit edilmesine yardımcı olmak için tasarlanmış olan bu araçlar, Siemens uzmanlarının daha fazla gecikme olmadan, fabrika operatörlerine hızla bildirimde bulunabilmesine ve hemen karşı önlemler alınmasına izin veriyor. İki şirket, endüstriyel otomasyon ve siber güvenlik alanlarında uzmanlıklarını birleştiriyor. Hedefleriyse, bir yandan endüstriyel fabrikalarda sistemlerin sürekli çalışma sürelerini artırırken, diğer yandan da onlara siber riskleri en aza indirmeye yardım etmek için ürünler ve servisler sunmak. BT ve Intel Security, Yeni Nesil Güvenlik Servisleri Geliştirmek için İşbirliği Yapıyor BT ve Intel Security, organizasyonların güvenliklerini ve siber saldırıları engelleme yeteneklerini iyileştirmelerine yardım edecek yeni çözümler yaratmak için imzaladıkları stratejik bir anlaşmayı duyurdu. Yeni nesil güvenlik servislerine ilişkin ortak vizyonlarını daha da geliştirmek için bir siber girişimde de birlikte çalışacaklar.

Casper, 25. yılında kurumsal pazara olan odağını arttırıyor!

0
Casper, yerel bir marka olarak, 25 yıldır bireysel pazarda yakaladığı başarının ardından, kurumsal pazarda da hedeflerini büyüttü. Son dört yıldır kurumsal satış kanalına olan odaklanması sonucunda, yükselen bir başarı grafiği yakalayan Casper, 25’inci yılını kutladığı 2016 yılında da kurumsal kanalda pazar payını arttırmayı hedefliyor. Günümüzde, teknolojinin, eğitim ve iş dünyasındaki önemini yakından takip eden Casper, bu gelişmelere paralel olarak, kurumsal pazardaki odağını artırdı. Casper, masaüstü ve dizüstü bilgisayar, iş istasyonu, HepsiBirArada2si1Arada ve tablet bilgisayar modellerini özel yazılımlarla entegre şekilde kamu ve özel sektördeki kurumsal müşterilerin hizmetine sunuyor. Ayrıca kamu ve özel sektördeki müşterileri için Energy Star 6.0 sertifikalı kurumsal ürün gamı ile çözüm sunan Casper, 6. Nesil ve en yeni teknolojiye sahip ürünleriyle, Türkiye’deki her ölçekteki firmalar ve tüm kamu kuruluşları için de ideal teknoloji çözüm ortağı olarak konumlanıyor. Özel Tasarım Ürün, İhtiyaca Göre Yazılım, Hızlı Ve Yerinde Teknik Servis İstanbul Ümraniye’de yerleşik 35.000 metrekare kapalı alana kurulu üretim tesisinde siparişe özel üretim yapabilme esnekliğini kullanarak kurumların ihtiyacına göre ürün tasarlayıp, yazılım tarafında, sektörün en başarılı iş ortaklarını da yanına alarak, iş kolunun gereksinimi doğrultusunda entegre çözümler sunabilen Casper, kurumsal pazardaki hedeflerini büyüttü. Dört yıl önce kurumsal pazara olan odaklanmasını, gelişen ve değişen piyasa koşullarına bağlı olarak artırma kararı alan Casper, kamu kuruluşlarından eğitimesağlık sektöründen küçük ve orta ölçekli işletmelere çözümler geliştirdi. Telekom operatörleriyle yaptığı projelerle kamu ve özel sektörde mobil internet ve bulut çözümlerinin yaygınlaşması konusunda stratejik başarı hikâyeleri oluşturdu. Son dönemde özellikle, öğrencilerin ihtiyaçlarına uygun tasarladığı 2si1Arada (tablet + bilgisayar) ürünlerle birçok eğitim kurumuna hizmet veren Casper, iş istasyonu çözümleriyle de performans gerektiren işlemlerde kurumsal müşterilerine katma değer sağlıyor. Türkiye’de her KOBİ’nin ihtiyacına göre en geniş ürün yelpazesine sahip Casper, kurumsal satış destek ekibi ve saha satış ekibi ile de iş ortakları ve müşterilerine özel ürünler geliştiriyor. Talebe göre tüm ürün gruplarında MDM (Mobil Cihaz Yönetimi) ön yüklü çözümleriyle Bilgi İşlem Yöneticilerinin işini kolaylaştırıyor.

Instagram reklam yağmuruna hazırlanıyor

0

Instagram kullanıcıları yakın gelecekte ana sayfa akışında paylaşılan her içeriği göremez hale gelecek. Bunun yerine, haber akışına reklam yığmasıyla bildiğimiz Facebook’un kullandığına benzer bir algoritmayla “en iyi kullanıcı deneyimi” için her bir kullanıcının ilgisini çekebilecek içerikleri ön planda tutacak.

İyi bir bahaneniz ve detaylara takılmayan geniş bir kullanıcı kitleniz olduğu sürece her türlü yaptırımı sorunsuzca hayata geçirebilirsiniz. Instagram CEO’su Kevin Systrom’un açıklaması bu iyi bahaneyi içeriyor: “Instagram kullanıcıları, takip ettikleri hesaplardan kendi akışlarına düşen fotoğrafların yüzde 70’ini kaçırıyor. Bizim yapmak istediğimiz şey, geri kalan yüzde 30’un gerçekten sizin görmek istediğiniz içerikler olmasını sağlamak.”

Instagram için Facebook senaryosu tekrarlanacak

İlk bakışta kullanıcı odaklı ve iyi niyetli bir karar gibi görünse de, yıllar önce Facebook bünyesine dahil olan Instagram’ın, büyük patronun izinden gittiğini düşünmeden edemiyorum. Hatırlarsanız, Facebook da birkaç yıl önce kullanıcı sayısının muazzam artışını bahane ederek kronolojik akışı, kendi geliştirdiği algoritmayla değiştirmişti. Bu algoritma önce Facebook sayfalarının, yani profesyonel kullanıcıların içeriklerinin reklam ücreti ödemeksizin -takip eden kullanıcıların dahi- akışında görüntülenmesini önledi. Ardından mobil uygulamalar ve internet reklamları gibi yığınla içeriğe merhaba demek durumunda kaldık. Üstelik gerçekten ilgimizi çeken ve görmek istediğimiz içeriklere -ana sayfayı nasıl ayarlarsak ayarlayalım- erişemez hale geldik.

Facebook’un bu algoritmayı düzene oturtması ve ana sayfada reklam yağmurunun kesilmesi aylar sürdü. O sürede Sayfalar için yapılan yarı-zorunlu reklamlar  üzerinden kayda değer bir gelir sağlandı. Aynı senaryonun Instagram için tekrarlanmaması için hiçbir gerekçe görünmüyor. Umalım ki basitliği ve kolay takip edilebilirliğiyle bugünlere gelen fotoğraf paylaşım platformu, geliştirdiği algoritmanın ve para hırsının kurbanı olmasın.

Nesnelerin interneti doğayı sevdi

0
Bugünkü Vodafone Dijital Dönüşüm Zirvesi’nin sosyal medyaya yansıyan en çarpıcı cümlelerinden birini Sütaş CEO’su Muharrem Yıldız kurdu. Yıldız’ın; “Sizin kolunuza taktığınız akıllı saatleri bizim inekler 10 yıldır takıyor.” cümlesi sosyal medyadaki paylaşımları hareketlendirdiği kadar teknolojinin tuhaf bir şeyden her şeye nasıl dönüştüğünü de ortaya koyan bir ifadeydi. Sütaş’taki örnekte hayvanların sağlığı bu cihazlarla düzenli olarak takip edilerek gerektiğinde müdahale ediliyor, ayrıca bulundukları alanın dışına çıktıkları anda bu durum uydu üzerinden takip edilerek çiftleşme döneminde oldukları dâhi belirlenebiliyor. Benzer bir durum Turkcell’in koyunları ve tavukları takip ettiği, yine sağlık durumları vb. bilgilerin izlendiği örneklerde de karşımıza çıkıyor. Ve evet, sofralarımıza gelen yumurtaların akıbetinde de teknolojinin ve farklı nesnelerin interneti ile M2M çözümlerinin payı var. Aslında Muharrem Yıldız’ın bahsettiği durum yalnızca inekler ya da hayvancılıkla sınırlı değil. Bugün dünyanın pek çok yerinde tarlalara yerleştirilen sensörler ile toprağın nemi, ekili alanın aldığı yağış miktarı vb. bilgilerle doğru ve verimli bir çiftçiliğin yolu açılıyor. Hatta bazı örneklerde bu bilgileri toplayan borsa broker’ı tipindeki şirketler ileriye yönelik veri analizi yaparak uluslararası borsalarda hangi tahılın daha değerli olabileceği bilgisinin satışını gerçekleştiriyor. Nesli tükenmekte olan hayvanların GPS destekli tasmalarla takibi ise uzun zamandır uygulanan bir yöntem. Bu sayede hayvanların bulunduğu yerler kolayca takip edilirken, uzun süre hareketsiz kalmaları durumunda bir sorun olduğu anlaşılabiliyor. Güncel örneklerden biri Afrika’da iç savaş nedeniyle yok olmaya yüz tutan bir tabiat parkında yaşanıyor. Somali’de iç savaş sırasında, askerlerin gıda ihtiyaçlarını parktaki hayvanlarla karşılaması nedeniyle sayıları ciddi oranda azalan hayvanların uzun yılları kapsayan bir proje dahilinde yeniden hayat bulmalarına yardımcı olunuyor. Aslan gibi ekosistemin önemli parçalarından birine yerleştirilen GPS destekli tasmalar ile uydudan takip gerçekleştiriliyor. Projenin nihai amacı ise ekosistemi yeniden oluşturarak parkı eski görkemli günlerine geri döndürmek. Nesnelerin interneti ve doğa ilişkisine şehir içinden örnekler de vermek mümkün. Örneğin Madrid’te şehir içindeki parklarda bulunan ağaçlara yerleştirilen sensörler oradaki mikro iklimi ve hava kalitesini ölçerek şehrin daha yaşanılabilir bir yer olması için kullanılıyor. O bir uçak, o bir kuş, o Superman… Hayır, o bir teknoloji… Bu tip uygulamaların en yenilerinden biri Londra’da devreye alındı. Plume Labs isimli bir yeni girişim, şehirdeki güvercinlere yerleştirilen minik sırt çantaları ile şehirdeki hava kalitesini ölçme işini üstlenmiş durumda. Elbette bu minik sırt çantalarının içinde bir GPS alıcısı da var ve güvercinler oradan oraya uçsa da nokta atışı doğru tahminler yapmak mümkün hale gelebiliyor. Oluşturulan “güvercin timleri”nin elde ettiği bilgilere basit bir şekilde şehir sakinlerinin de ulaşması sağlanmış. Londra sakinleri, dilerlerse konumlarını Twitter üzerinden güvercinlere göndererek bulundukları yerdeki hava kirliliği oranlarına dair bilgiler alabiliyor. Plume Labs, kuruluş amacını hava kirliliği oranlarını doğru bir şekilde ölçerek daha yaşanabilir kentlerin oluşmasını sağlamak olarak tanımlıyor. İlk uygulamalardan birini Paris’te düzenlenen Birleşmiş Milletler Zirvesi’nde devreye alan şirket, yöntem olarak ise güvercinleri değil, sırt çantanıza dahi iliştirebileceğiniz kemer tokası büyüklüğündeki cihazlarla gerçekleştiriyor. ABD ve Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde (Türkiye’den İstanbul, Ankara ve İzmir de var) başlayan uygulamada Eylül 2015 itibariyle 11 binden fazla cihazdan veri toplanmaya başlanmıştı. Bu cihazlardan gelen veriler ise bulut ortamında çalışan bir yapay zeka uygulamasıyla değerlendirilerek analiz ve tahminler oluşturuluyor. Elde edilen sonuçlar web üzerinden ya da mobil uygulamalar aracılığıyla görülebiliyor.
Plume Labs verilerine göre yazıyı hazırladığımız sırada İstanbul'daki hava kirliliği
Plume Labs verilerine göre yazıyı hazırladığımız sırada İstanbul’daki hava kirliliği
Bu sistemi farklı şekilde kullanmak da mümkün. Akla ilk gelenlerden biri ise Pekin’deki Yaz Olimpiyatları sırasında sporcuların yüksek orandaki hava kirliliği nedeniyle yaşadığı sıkıntı. Benzer sorunları yaşayan ama Olimpiyat gibi uluslararası spor organizasyonlarını üstlenen şehirlerin yöneticileri de yakın gelecekte benzer projeleri devreye alabilir. Yukarıdaki örneklerde daha çok doğayı koruma ön planda olsa da farklı örnekler de hayata geçmiş durumda. Bunların en ilginçlerinden biri Şubat ayı başında Hollanda’da ortaya çıkmıştı. Hollanda polisi, izin verilmeyen alanlarda uçan drone’ları yakalayıp indirmek için kartalları eğittiğini açıklamıştı. Bu durum hayvanların bu şekilde kullanılması nedeniyle eleştiri toplasa da; kartal ve güvercinlerde karşılaştığımız örneklerle farklı hayvanlarda karşılaşmak şaşırtıcı olmayacak.

“Twitter doğal bir sosyal ağ değil!”

0
Mikro blog ağı Twitter, 2015 yılında köklü bir değişimden geçti. Şirketin CEO’su değişirken, birçok önemli ismi de ya istifa etti ya da görevinden ayrıldı. Ayrıca hatrı sayılır düzeyde çalışanıyla da yolunu ayırdı popüler sosyal medya platformu. Göstergeler Twitter adına gelirlerin bir türlü istenilen seviyeye gelemediği yönündeydi. Kullanıcı sayısı da artmıyordu, ilginç bir döngü halinde 300 milyonun üzerine çıkmış ve rakam, oldukça yavaş bir seyirde artma eğiliminden bir türlü çıkamamıştı. Oysa Facebook’un kullanıcı sayısı 1 milyarı çoktan geçmişti… MEGACITIES_COVER_FINAL Facebook’taki başarısıyla tanınan, ardından Spotify üzerine yoğunlaşan, yatırımlarıyla adından söz ettiren Sean Parker’dan Twitter’a dair çarpıcı açıklamalar geldi. Tanınmış medya platformu Bloomberg’e konuşan internet dünyasının tanınmış ismi, mikro blog ağının tanınmasında en önemli etkenin medya ve ünlüler olduğunu, şimdi ise desteğin geri alındığını belirtti. Parker’a göre medya desteği olmasaydı Twitter’ın böyle bir kullanıcı tabanına sahip olması mümkün değildi. Şimdi ise bu kullanıcı sayısının doğal bir sosyal ağ deneyimi yaşamadığını, bu yüzden de yeterince tatmin olmadıklarını ve düşüşün nedeninin de bu olduğunu sözlerine ekledi. Twitter’ı doğal olmayan bir sosyal ağ şeklinde tanımlayan Parker, Facebook’un ise insanları birbirine bağlama konusunda rakipsiz olduğunu ifade etti. Twitter’a dair açıklamalarını daha önce medya ve ünlülerle kurulan doğru ilişkilerin başarısına değinerek sürdüren tanınmış isim, bunun şimdilerde ise şirketin en büyük zayıflığı olduğu görüşünü de sundu. Twitter’ın geleceğine dair beklentiler bir hayli karmşık. Sosyal ağın daha fazla ilgi görmek için 140 karakter sınırını kaldırarabileceği de teknoloji dünyasındaki yoğun beklentiler arasında.

Apple’ın gelecekteki otomobilinin fiyatı ne olacak?

0
Otomobil ekosistemindeki pahalı markalar aşağı yukarı bellidir. Hatta zaman zaman kamuoyuyla paylaştıkları yüksek kar marjlarıyla da adlarından söz ettirirler. Örneğin Alman otomobil üreticisi Porsche, geçtiğimiz günlerde 2015 yılı için 21,5 milyar dolar gelir elde ettiğini, satışlarının da 2014’e göre yüzde 19 arttığını duyurdu. Öte yandan konuyla ilgili ilginç markaların olduğu da biliniyor. Bunlardan biri de Apple… Tüketici elektroniği şirketinin iPhone, sonraki Mac işletim sistemi ya da iOS’un sonraki sürümü gibi adımlarının yanında elektrikli araç geliştirdiği de ‘kısıtlı da olsa’ bilinen gerçekler arasında. Çok sayıda otomobil tasarımcısının şirketin bünyesine katıldığı da tartışma yaratan bir diğer konu. En son haber ise Apple’a ilişkin analistleri ile tanınan Gene Munster kaynaklı… “75 bin dolardan başlayacak” Munster yaptığı açıklamada Apple’ın elektrikli ve çok yüksek olasılıkla sürücüsüz otomobilini 5 sene içinde çıkarmasını beklediğini ve söz konusu modelin fiyatının da ‘75 bin dolardan başlayacağınının altını çizdi. Apple’ın üst segment ürünler geliştiren bir marka olduğunu, dolayısıyla gelecekteki otomobilinin de kalite ve fiyat olarak yüksek noktada konumlanacağını ifade etti. “2019’a hazır olun” Apple’ın gelecekteki otomobili hakkında çok uzun aralıklarla da olsa kamuoyuna çeşitli görüşler yansıyor. Basın her ne kadar şirketin geliştirmekte olduğu akıllı telefon ve yazılımlarla daha fazla ilgilense de gelecekte otomobil alanındaki sürprizlerle de karşılaşılmaya başlanması bekleniyor. Analist Munster bu konuda da görüşlerini paylaşarak, ilgili otomobile dair ilk resmi görüntülerin 2019-2020 yılları arasında yayınlanmasını beklediğini söylüyor. Ayrıca söz konusu elektrikli otomobilin ‘Apple Car’ adıyla geleceğine inandığını da belirtiyor. Apple, konuya ilişkin herhangi bir doğrulamada bulunmadı, ancak beklenildiği üzere yalanlama da gelmedi. Özetle sessizliğini korumaya devam ediyor. Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz.

Yeni ekonomi düzeni Ekonomi 2.0 Konferansı’nda tartışılacak

0
Gelecek bilincini geliştirmek, gelecek trend ve teknolojileriyle ilgili farkındalığı artırmak amacıyla her yıl düşünce kuruluşu GelecekHane tarafından gerçekleştirilen etkinliklere bu sene Ekonomi 2.0 Konferansı da katıldı. Günümüzdeki global ve tüketim odaklı ekonomi modelinin değişimini irdeleyecek olan konferans, 24 Mart Perşembe günü Borsa İstanbul’da gerçekleşecek. Ortak Değer, Sosyal Girişimcilik, Ekonominin Geleceği, Yeni Ekonomi, Döngüsel Ekonomi, Şeffaflaşma ve Paylaşım Ekonomisi ana başlıklarının irdeleneceği etkinlikte, alanında uzman konuşmacılar söz alacak. Değişen dünyaya bağlı olarak değişen ekonomik düzenin ele alınacağı Ekonomi 2.0 Konferansı’nda FonGoGo kurucusu Louise Westerlind, Ashoka Vakfı Avrupa-Türkiye Direktörü Matthias Scheffelmeier, S360 Danışmanlık kurucusu Kerem Okumuş, Vatan Gazetesi Ekonomi Yazarı Ali Ağaoğlu, Borsa İstanbul Kurumsal Gelişim ve Bilgi Teknolojilerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı ve CIO’su Adnan Metin, YeşilİST Kurucusu Ergem Şenyuva, Uluslararası Şeffaflık Derneği Başkanı Oya Özarslan, Zumbara Kurucusu Ayşegül Güzel, Atölye İstanbul Kurucusu Kerem Alper, İskele 47 Kurucusu Bager Akbay söz alacak. Değişen Ekonominin Yeni Değerleri Neler Olacak? GelecekHane’nin kurucusu, fütürist Halil Aksu, değişen ekonomide “insan odaklı olma, misyon belirleme ve büyümede dengeyi bulma” konularının en önemli değerler olacağını belirtiyor. Ekonomideki yeni dönüşümün bireyleri, şirketleri ve ülkeleri daha fazla etkileyeceğini ifade eden Aksu, bu değerleri ve ekonominin yeni unsurlarını merak edenleri Ekonomi 2.0 Konferansı’na davet ediyor. BKM, SAP, Migros ve HP sponsorluğunda düzenlenecek, dünyaya hakim olacak yeni ekonomik düzenin konuşulacağı Ekonomi 2.0, 24 Mart Perşembe günü Borsa İstanbul’da gerçekleşecek. Konferans hakkında detaylı bilgiye ve etkinliğe katılım formuna buradan ulaşılabiliyor. Etkinlik Programı 09:00-09:20 Açılış –Vizyon Halil Aksu / CEO, GelecekHane 09:20-09:40 Dijital Ekonomi Adnan Metin / Kurumsal Gelişim ve Bilgi Teknolojilerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı ve CIO, Borsa İstanbul 09:40-10:00 Şeffaflaşma Oya Özarslan / Yönetim Kurulu Başkanı, Uluslararası Şeffaflık Derneği 10:00-10:20 Döngüsel Ekonomi Ergem Şenyuva / Kurucu, YeşilİST 10:20 – 10:40 Sosyal Girişimcilik Matthias Scheffelmeier / Avrupa-Türkiye Direktörü, Ashoka Vakfı 10:40 – 11:00 Ortak Değer Paylaşımı Kerem Okumuş / Kurucu Ortak ve Genel Müdür, S360 11:00 – 11:30 Etkinlik Arası Ekonomi2.0 / Etkinlik Arası 11:30-12:30 Yeni Ekonomi Paneli Moderatör – Kerem Özdemir / Editör, Fortune Dergisi Paylaşım Ekonomisi – Ayşegül Güzel / Kurucu, Zumbara Ortak Ofis – Kerem Alper / Kurucu Ortak, Atöyle İstanbul Kitle Fonlama – Louise Westerlind / Kurucu Ortak, FonGoGo Maker Hareketi – Bager Akbay / Kurucu Ortak, İskele 47 12:30- 13:00 Ekonomi 2.0 – Gelişmeler Ali Ağaoğlu / Ekonomi Yazarı, Vatan Gazetesi 13:00-13:30 Kapanış Halil Aksu / CEO, GelecekHane