ERP yazılımları pazarının öncü kuruluşu IAS, kurumsal kaynak planlama ihtiyaçları için caniasERP’yi tercih eden müşterilerinin, üst yönetimin stratejik planlama ve karar alma süreçlerinde ihtiyaç duyacağı akıllı raporları sunmak, pazarda fark yaratmak ve müşterileri için yeni imkânlar sağlamak için Danimarkalı iş zekâsı (BI) çözümleri üreticisi InfoSuite ile işbirliği yapıyor.
Yazılım geliştirme, proje uygulama, süreç analizi, danışmanlık ve eğitim hizmetleriyle çeyrek asırdır müşterilerine, iş süreçlerini en etkin şekilde yürütebilecekleri kurumsal çözümler sunan IAS, Danimarka merkezli iş zekâsı (BI) ve planlama yazılımları üreticisi InfoSuite ile işbirliği anlaşması imzaladı.
“İş zekâsına hızlı başlangıç
İş zekası çözümü InfoSuite BI’ın caniasERP‘ye entegrasyonu sayesinde IAS, müşterilerine “İş Zekası” konusunda hızlı bir başlangıç, tüm iş süreçlerine toplu bir bakış imkanı, kolay ve esnek analiz seçenekleri sunacak. caniasERP kullanıcıları, şirket genelinde alınacak kararlar için ihtiyaç duydukları verilere istedikleri anda ulaşıp çok hızlı analizler yapabilecekler. İş zekâsı sisteminin ERP’ye doğrudan bağlantısı aynı zamanda verilerin tutarlılığını ve sürekliliğini de sağlayacak.
Kolay kullanım, hızlı analizler
İki uygulama arasındaki entegrasyon kapsamında, verilerini caniasERP ekranlarından giren kullanıcılar, ERP üzerinden elde edilen sonuçları, InfoSuite BI üzerinde istedikleri formatta raporlar olarak alabilecekler. InfoSuite BI’nin kullanıcı dostu arayüzü sayesinde kullanıcılar, herhangi bir teknik bilgiye ihtiyaç duymaksızın, hızla yeni analizler yapabilecek ve raporlar üretebilecekler.
Ferhatoğlu: Deneyim ve uzmanlığımızı birleştiriyoruz
IAS CEO’su Behiç Ferhatoğlu, iki firma arasındaki işbirliği ile her iki firmanın deneyim ve uzmanlıklarını bir araya getirip kullanıcılarının yararına sunmak istediklerini belirtti.
InfoSuite’in iş zekâsı ve planlama çözümlerinin sahip olduğu teknoloji ve uzmanlığın, IAS’nin “müşterilerine bütüncül ve rakipsiz çözümler sunmak” yaklaşımıyla uyum içinde olduğunu belirten Ferhatoğlu, “InfoSuite BI ve caniasERP’nin yeteneklerini birleştirerek yüzde 100 müşteri memnuniyeti hedefimize bir adım daha yaklaştık” diye konuştu.
Ferhatoğlu, sözlerini şöyle bitirdi:
“Bu işbirliği sayesinde kurumsal kaynak planlama çözümleri ile iş zekâsı çözümleri arasında yeni bir köprü kuruluyor. Böylece müşterilerimize, şirketlerine ilişkin verilerden olabildiğince çok yararlanarak daha hızlı ve hatasız kararlar almalarında yardımcı olmayı amaçlıyoruz. Çünkü biliyoruz ki operasyonel ve stratejik kararlar alırken şirketin durumunu farklı açılardan, sistemli bir analiz ve değerlendirmeye tabi tutabilmek yöneticilere önemli avantajlar sağlayacaktır.”
2014 üzerine yapılan bir araştırmaya iştirak eden katılımcıların büyük bir çoğunluğu gömülü ve giyilebilir teknolojilerin geliştiğinde hem fikir. Katılımcılar, internet ağının ve internet ürünlerinin herkes için hızla geliştiğini de belirtti.
İnternet ürünleri ve giyilebilir teknolojilerin yaygınlaşmasının 2025 yılı için olumlu etkileri de olacak. Katılımcılar, fırsatlar ve zorlukların sonucu olarak neredeyse herkes için ve her yerde daha güçlü bağlantı olanağı sağlayacağını da belirttiler.
Gömülü cihazlar ve internet/bulut teknolojilerinin geçirdiği evrim milyonlarca cihaz tarafından kullanılıyor. Aksesuvarlar ve kullanılan internet ağı, 2025 yılında internet ürünlerinin herkes tarafından günlük hayatta kullanımını yaygınlaştıracak mı? Bu gelişmelerin 2025 yılı için olumlu bir etkisi olacak mı? sorularına ise 1606 uzman yanıt verdi. Cevap verenler ise tercihlerini yüzde 83’ü evet yüzde 17’si ise hayır tarafında kullandı.
Meşhur Bitcoin platformunun kurucusu Charlie Shrem, Silk Road adlı yasa dışı sanal uyuşturucu ve silah satış mecrası için para transferi yaptığı iddiası ile 2 yıl hapse mahkûm edildi. Shrem, Bitcoin ticareti yapılabilinen ve sanal para alım satımı gerçekleştirilen BitInstant’ın CEO‘su olarak tanınıyor.
Açıklamalara göre göre Charlie Shrem, BitInstant’ı kullanarak Silk Road müşterilerinin bankalardaki parasını transfer ederek, FBI‘ın iki kez kapattığı mecra üzerinden kâr etmiş. Shrem geçtiğimiz Ocak ayında New York kentindeki John F. Kennedy havalimanında yakalanmış ve Silk Road üzerinde kullanılmak üzere 1 milyon dolar değerinde Bitcoin işlemi gerçekleştirdiği iddiası ile tutuklanmıştı.
Polise göre Shrem, bu süreçte yasa dışı uyuşturucu satış ve alımına önayak olduğunun bilincindeydi. Dava süresince serbest olan isim günlerini alışveriş ve evinde vakit harcayarak geçirdi. Genç adam mahkeme jürisine ise şu savunmayı sunmuştu:
“Bütün işi batırdım. Tüm Bitcoin topluluğu gelişmeler yüzünden korkmuş durumda ve artık bu tip para transferleri son buldu. Bitcoin benim bebeğim, tüm dünyam ve hayatım, dünyaya bırakmak istediğim şey. Şayet bana dışarıda olma şansını tanırsanız insanlara böyle hatalar yapmamaları için örnek olacağım.”
Jüri bu savunmayı yeterli görmedi ve ünlü isme 2 yıllık hapis cezasını uygun gördü. Charlie Shrem, 90 gün içerisinde polise teslim olmak zorunda. Genç adamın gelişmeler hakkındaki yorumu ise kısaca, “adalet yerini buldu” şeklinde oldu.
Bilgi ve İletişim Teknolojileri Sektörü’nün 2013 yılında 61,6 milyar olan hacminin 2014 yılında TL bazında yüzde 11 ile yüzde 15 arasında bir büyüme gerçekleştirmesi bekleniyor. Ürünlerin büyük bir bölümünün ithalata dayalı olması nedeniyle TL’nin dolar karşısında değer kaybının sonucunda ithalat hacminin 2013 yılı ile aynı seviyede seyreden bir performans göstereceği söylenebilir.
2015 yılına dair makroekonomik tahminler doğrultusunda; Bilgi ve İletişim Teknolojileri Sektörü’nde temkinli bir büyümenin olacağı ve yılın ikinci yarısında, özellikle seçim sonrasında bir hızlanma görüleceği öngörülmektedir.
2014 yılı genel değerlendirme
2014 yılını genel olarak değerlendirecek olursak özellikle ABD’den başlayarak son birkaç yıldır BT gündemini işgal eden Bulut Bilişim pazarı, küresel olarak gelişme kaydettiği gibi Türkiye pazarında da etkisini gösteriyor. 2014 yılı başında şirketlerin BT’ye ayırdıkları bütçelerle ilgili pozitif hava, yılın devamındaki gelişmeler neticesinde yavaşladı. Önemli başlıkları şöyle sıralayabiliriz:
Veri Merkezi ve felaket kurtarma alanlarında yatırımlar gerçekleşti.
BT Hizmetleri büyüdü ve dolayısıyla yatırımların da devam ettiği bir alan oldu. Böylece Donanım ağırlıklı olan genel pazar yapısında dengeli bir dağılıma geçme konusunda adımların atıldığı bir tablo sergilendi.
Dünya genelinde PC’lerin tekrar adetsel ve hacimsel ağırlık kazandığı ve tabletlerin yavaşladığı bir dönemde, Türkiye’de akıllı telefon ve tabletler satıcı firmalar açısından PC’lerdeki gelir düşüşünü azaltan bir etki yarattı.
You Tube ve Twitter yasakları; yabancı yatırımcılar üzerinde olumsuz etkiye neden oldu.
Genel olarak bakıldığında ise toplam donanım pazarının üçüncü çeyrekte adet bazında yaklaşık yüzde 1 küçüldüğünü ve kurumsal alanda Dolar bazında uzun yıllar sonra ilk kez yaklaşık yüzde 5 azaldığını görüyoruz. 2014 yılındaki seçimlere kadar kamuda çok fazla hareket olmaması ve sonrasındaki dönemde de görev değişiklikleri doğal olarak kamu yatırımlarını olumsuz etkiledi.
Bireysel tüketici tarafında ise satın alma talepleri büyümeye devam etti. Ana ürün gruplarına bakıldığında taşınabilir PC ürünlerinde bir miktar küçülme yaşandı, masa üstü bilgisayarlarda ise bir önceki yıla göre aynı seviyenin korunduğu söylenebilir. Tablet ürünlerinde ise bir önceki yıla göre az da olsa bir büyüme gerçekleşti. Akıllı cep telefonu ürünlerinde yaklaşık yüzde 15 büyüme kaydedildi.
Telekomünikasyon Sektörü, bir önceki yılın üçüncü çeyrek dönemine göre elde ettiği ciroyu yüzde 25,1 artırdı, toplam ciro ise 2014 üçüncü çeyrek itibarıyla, önceki yıla göre yüzde 2,1 büyüme gösterdi.
2015 yılı değerlendirmesi
2015 yılında; büyük veri pazarının öne çıkması bekleniyor. “Nesnelerin Interneti” ile yeni iş modelleri ile karşı karşıya kalınması, kurumsal mobil çözümler ve büyük verinin ağırlıklı yatırım alanları olması öngörülüyor. BT yatırımlarının, sağlık ve enerji sektörlerinde artması bekleniyor. Ayrıca devlette uzun dönemdir sessizliğini koruyan eğitimde tablet uygulaması projesinin kapsamının ve etkinliğinin artırılması beklentilerimiz söz konusu. Burada bir kez daha değinmemiz gereken şey ise FATİH projesinin bir donanım ve tablet projesi olmaktan hızla uzaklaşıp, eğitim faaliyetlerini içerik ve verimlilik olarak geliştirici bir noktaya doğru şekillendirilmesi ve özellikle yazılım tarafındaki konulara ağırlık verilmesidir.
Hizmetler pazarında yurt dışı faaliyetlerde büyüme, bulut tarafında ise bir rekabet yaşanması bekleniyor. Bulut hizmetlerindeki artış ve nitelik olarak değişikliklerin yazılım ve hizmetler pazarında yeni fırsatlara yol açması, yeni şirketlerin veya yaklaşımların devreye girmesi öngörülebilir. ABD’de ortaya çıkan NSA (Ulusal Güvenlik Ajansı) dinlemeleri ve Edward Snowden’ın bu konulardaki açıklamalarının yaratmış olduğu izlenimler, özellikle AB ve diğer ülkelerde “küresel bulut” yaklaşımından ziyade güvenliği bölgesel veya yerel bazda yönetilebilecek uygulamalara geçiş yapılacağını işaret ediyor.
Bireysel ürünler alanında büyümenin önemli bir kısmının, 2014 yılında olduğu gibi, 2015 yılında da taksit sayısı ve ithalat kısıtlamalarına rağmen akıllı telefonlardan geleceği tahmin ediliyor. Burada Türkiye’yi Avrupa ülkeleri ile karşılaştırdığımızda Almanya, Hollanda gibi Kuzey Avrupa ülkelerinde tüketici teknolojisi ürünleri pazarının büyük bir kısmını dizüstü ve tablet bilgisayar gibi BT ürünleri oluştururken, Türkiye’de akıllı telefonların önde olduğunu görüyoruz. Taşınabilir ve masaüstü bilgisayarlar tarafında ise, tabletten dizüstü bilgisayara doğru 2015’te bir yönlenmenin olacağı öngörülebilir.
Bunun yanı sıra giyilebilir teknoloji ürünlerinde 2015 yılında bir çok ürünün ülke pazarına bir miktar hareket getirebileceğini söyleyebiliriz.
Özetle; veri, bulut teknolojileri ve katma değerli servisler bilişim sektöründe büyümeyi besleyecek önemli alanlar arasında yer alacaktır. Bu alanlarda bireysel ve kurumsal ihtiyaçlara cevap verecek cihaz, ürün ve servislerin önemi artarak devam edecektir.
Sorunlar ve çözüm önerileri
Söz konusu olan büyümeler sektörün gelişim beklentilerini karşılamıyor. Çünkü katma değeri yüksek, ülke ekonomisinin büyümesine katkı sağlayacak ve çarpan etkisi yaratacak alt sektörlerin, yani yazılım ve hizmet sektörünün halen donanım pazarına oranla düşük olduğunu görüyoruz. Bu potansiyel alanlarda istenen büyüme yakalandığında, büyüme beklentilerinin karşılanacağını düşünüyoruz.
Yerli üretim stratejik olarak dijital ekonomi ve dijital toplumun oluşturulmasında çok önemli bir yere sahip. Bu kapsamda, yerli üretimden ekonomik olarak maksimum düzeyde faydalanmak için özellikle bilişimde yerli üretimin doğru algılanması ve doğru planlanması gerekiyor. Avrupa’da dijital dönüşüm için yapılacak yatırım hacminin 3,3 Trilyon €’ya ulaşması beklenirken, Türkiye’nin telekomünikasyon ve bilişim sektöründe farklılık yaratabilecek alanlardan başlamak üzere büyük bir fırsatı yakalaması ve katma değerli hizmetler alanında yerli üretimi ihracata çevirebilecek bölgesel avantajları kullanması mümkün olabilir.
Türkiye’de bilişim harcamaları, özellikle KOBİ’lerde, halen AB’nin çok gerisindedir. OECD raporuna göre, Türkiye’nin internet kullanımında 34 üye ülke arasında sondan ikinci ve de Internette en az e-mail kullanan, en az ürün bilgisi alan, en az online alışveriş yapan, e-devletten en az yararlanan Internet kullanıcılarına sahip ülke görünümünde. Verimliliği ülke genelinde artırması beklenen e-devlet kullanımında ise OECD ülkelerinin 31’i arasında yapılan sıralamada yine sondan ikinci oldu.
Türkiye’de hane halkı arasında bilgisayar ve Internete erişememenin en önemli nedenlerinden biri ekipman maliyeti ve erişim maliyetinin yüksek oluşudur. KOBİ’ler ve şahıs firmaları için de rekabet gücü açısından son teknolojili ürünleri kullanmak gerekli ancak maliyetlidir. Bilişim teknolojilerinin kullanımının yaygınlaştırılması için maliyetlerinin mümkün olduğunca düşük tutulması gerekmektedir. Bu nedenle özellikle bilgisayar, diz üstü bilgisayar, tablet gibi ürünler ve Internet erişimi üzerindeki vergilerin optimal düzeyde tutulması gerekmektedir. Yüksek vergi hali hazırda düşük olan kullanım oranını daha da aşağıya çekecektir.
Bu veriler bize, sektörün büyümesi ve dolayısıyla ülkenin rekabet gücünün artırılması için atılması gereken adımlar olduğunu gösteriyor. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
2015 yılında beklenen siyasi ve ekonomik gelişmelerin getireceği sonuçlar kurumların kendisini geliştirmesi için ideal zamanlardır. BT dönüşüm projelerini tüm yöneticilerin ivedilikle gündemlerine alması ve bir yandan maliyetlerini kontrol altına alırken diğer yandan yapacakları alt yapı yenilemeleri ve BT’nin hizmet olarak kullanılmasının getireceği hız avantajını kaçırmamaları gerekmektedir
Bilgisayar ve Internet kullanımının yaygınlaşması sanayi sektörlerinde verimlilik artışları sağlayarak dış pazarlarda rekabet gücünü artırmakta ve dolayısıyla ticareti artırmaktadır.
Bilgisayar sahipliği ve bilgisayar okuryazarlığının artması yüksek katma değerli sektörlerde çalışacak işgücünün yetişmesine destek vermektedir. Bu aynı zamanda ülkemizin bölgeler arasındaki sayısal uçurumun azalması anlamına gelecek önemli bir gelişme olacaktır.
Dünya üzerinde birçok ülke bilişim sektöründe korumacı politikaların aksine teknoloji adaptasyonunu kolaylaştırıcı veya teşvik edici politikalara yönelmektedir. Türkiye’de bazı başlıklar için yerel sektörü desteklerken diğer tarafta da teknoloji adaptasyonunu yavaşlatacak maliyet artırıcı politikalardan kaçınılmalıdır.
2018 Yılında, Dünya Nüfusunun Çoğunluğunun Sabit İnternet Bağlantısı Olacak ve İnternet Kullanıcılarının Yarıdan Fazlası Kişisel Bulut Depolama Çözümlerini Kullanacak
Bu yıl dördüncüsü hazırlanan Cisco Küresel Bulut Endeksi’nde (2013-2018) Cisco, özel bulutun genel bulutu önemli ölçüde geride bırakmasının yanı sıra bulut trafiğinin, bulut iş yüklerinin ve bulut depolamanın güçlü büyümesini sürdüreceğini öngörüyor. Çalışmadaki bilgilere göre, önümüzdeki beş yıl içerisinde tüm veri merkezi trafiğinin yüzde 76’sı bulut üzerinden geçerken toplam veri merkezi trafiği neredeyse üçe katlanacak. 2018 yılında dünya nüfusunun yarısının* sabit internet erişimi bulunacak ve bu kullanıcıların yarısından fazlasının (yüzde 53) içeriği bireysel bulut depolama servisleri tarafından desteklenecek.
Türkiye’deki işletmeler, internetin gelişimindeki bir sonraki büyük adım olarak bulut bilişimi benimsemeye devam ediyor. Bu eğilim, her geçen gün daha fazla birey ve işletmenin bulut tabanlı çözümleri tercih ettiği Orta ve Doğu Avrupa’da da gözlemleniyor.
Türkiye’nin de bağlı olduğu Orta ve Doğu Avrupa bölgesiyle ilgili araştırmadan öne çıkanlar şöyle:
2013-2018 yılları arasında, bulut trafiğindeki en yüksek artış (yüzde 54 ortalama yıllık büyüme oranı ile) Ortadoğu ve Afrika bölgesinde görülecek. Bölgeyi yüzde 39 oranıyla Orta ve Doğu Avrupa ile yüzde 37 oranıyla Asya Pasifik takip ediyor.
Bölgede 2013 yılında toplam veri merkezi trafiğinin yüzde 28’ini oluşturan tüketici veri merkezi trafiği, 2018 yılında yüzde 57 olacak.
Bölgede 2013 yılında, toplam veri merkezi trafiğinin yüzde 45’ini temsil eden bulut veri merkezi trafiği, 2018 yılında yüzde 69’a ulaşacak.
Bölgede bulut veri merkezi trafiği, yıllık ortalama yüzde 39’luk büyüme oranıyla 2018 yılında 5.2 kat artacak.
Bölgede tüketicilerin oluşturduğu bulut veri merkezi trafiği 2013 yılında yüzde 29 iken 2018 yılında bu oran yüzde 55’e yükselecek.
Bölgede tüketicilerin oluşturduğu geleneksel veri merkezi trafiği 2013 yılında yüzde 27 iken 2018 yılında yüzde 61’e çıkacak.
Küresel Bulut Endeksi’nde öne çıkan bulgular ise şöyle:
Küresel Veri Merkezi Trafiği
Çalışma, küresel veri merkezi trafiğinin yüzde 23’lük yıllık ortalama büyüme oranı ile 2013’ten 2018 yılına kadar yılda 3.1 zetabayttan yılda 8.6 zetabayta çıkacağını öngörüyor.
2018 yılı için tahmin edilen 8.6 zetabayt veri merkezi trafiği, bugüne kadar yapılmış tüm filmler (yaklaşık 500 bin) ve televizyon dizilerinin (yaklaşık 3 milyon) ultra-yüksek çözünürlüklü (UHD) hallerinin 250 bin katının internet üzerinden geçmesine denk geliyor.
Küresel bulut trafiği, küresel veri merkezi trafiğinden daha hızlı büyüyor. 2013 yılında bulut, toplam veri merkezi trafiğinin yüzde 54’ünü oluştururken, 2018 yılında toplam veri merkezi trafiğinin yüzde 76’sını oluşturacak.
Tüketici Bulut Depolaması
Ev internet kullanıcılarının 2013 yılında ayda 186 megabayt olan kullanıcı başına kişisel bulut depolama ve tüketici bulut depolama trafiği, 2018 yılında ayda 811 megabayta ulaşacak.
Özel ile Genel Bulut Adaptasyonu ve Gelişimi
2013 yılında yüzde 22 (12.7 milyon) olan genel bulut veri merkezlerindeki bulut iş yükü, 2018 yılında yüzde 31’e (52 milyon) çıkacak. 2013 yılında yüzde 78 (44.2 milyon) olan özel bulut veri merkezlerindeki bulut iş yükü oranı ise 2018 yılında yüzde 69’a (113.5 milyon) inecek.
Küresel Buluta Hazır Olma
“Buluta Hazır” olduğu düşünülen ülkelerin sayısı artıyor. Sabit ağlar için tek gelişmiş uygulama kriterini karşılayan ülkelerin sayısı 2013 yılında 69 iken 2014’te 109’a çıktı. Geçtiğimiz yıl 42 ülke, mobil ağlar için orta derece tek uygulamaya hazır olma kriterini karşılarken, bu yıl 52 ülke bu kriteri karşılar hale geldi.
Cisco Türkiye İş Geliştirme Müdürü Baran Karakurt ise “Türkiye’de internet ve bilişimin gelişimindeki bir sonraki büyük adım bulut bilişim. Bölgedeki hızlı mobil adaptasyon, bulut bilişim ve kablosuz teknolojilerin faydalarından yararlanmaya başlamak için var olan altyapıyı iyileştirme konumunda olduğunu gösteriyor. Eğer Cisco’nun Küresel Bulut Endeksi’ndeki öngörülerine bakacak olursak, Türkiye; özel sektör, devlet ve toplum olarak bulutun faydalarından yararlanma konusunda iyi yolda ilerliyor” diye konuştu.
*2018 yılında dünya nüfusu tahmini 7.6 milyar olacak. (Kaynak: Birleşmiş Milletler)
Adalet Bakanlığı tarafından açılan arabuluculuk sınavına giren ve başarılı olan Turkcell yönetici avukatları, yetkilendirme belgelerini alarak, arabulucu olarak görev almaya hazır hale geldi. Görüşme ve müzakere yoluyla tarafları bir araya getirerek, onların birbirlerini anlamalarını ve çözümlerini kendilerinin üretmesini öngören Arabuluculuk Sistemi ile uyuşmazlıkların mahkemeye intikal etmeden çözümü amaçlanıyor.
Türkiye’de henüz yeni olan bu uygulamanın yaygınlaştırılmasını destekleyen Turkcell avukatları, aldıkları bu sertifika ile ihtilafların dostane çözümüne de hizmet edecek. Arabuluculuk sisteminden faydalanmak isteyen taraflar, bir dava açmadan önce arabuluculuğa başvurabilecekleri gibi, dava devam ederken de arabuluculuğa başvurabilecek. İhtiyari bir çözüm yolu olmasından dolayı, her bir taraf, dilediği zaman arabuluculuktan vazgeçme ve başka bir çözüm yoluna başvurma hakkına sahip bulunuyor.
Seyfeli: “Sektörümüze bu alanda da liderlik etmenin gururunu yaşıyoruz”
Turkcell Hukuktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Tolga Cem Seyfeli, konuyla ilgili açıklamasında modern hukuk anlayışının ihtilaf değil çözüm odaklı olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
“Turkcell olarak alternatif uyuşmazlık çözümü yollarına sıcak bakıyor ve mümkün olduğunca mahkeme dışında dostane çözüm aranmasını destekliyoruz. Bu yolla, yaşanabilecek ihtilafların dostane çözüme kavuşturulabileceği görüşündeyiz. Bu nedenle de ihtilaflarımızda arabuluculuk mekanizmasından faydalanmayı amaçlıyoruz. Adalet Bakanlığı tarafından koordine edilen Arabulucu Eğitimi’ne katılarak sektöre bir başka alanda daha liderlik etmiş olduk. Bakanlığımız ile birlikte Türkiye’de arabuluculuğun gelişmesi ve arabulucu sayısının artması hedefine katkı sağlamaktan mutluyuz. Hukuki ihtilaflarda tarafları da arabuluculuk mekanizmasından faydalanmaya davet ediyoruz.”
Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanı Hakan Öztatar:
“Turkcell gibi köklü bir iletişim firmasının, arabuluculuk mekanizmasına katkısı büyük olacaktır diye düşünüyoruz. Müşteri ilişkileri ve memnuniyetinin söz konusu olduğu uyuşmazlıklarda, tarafları karşılıklı olarak ikna ve tatmin edecek çözümlerin bulunması çok önemli. Turkcell’in de bu görüşe sahip olmasını takdirle karşılıyor ve arabuluculuk sistemine verdiği desteğin bundan sonraki süreçte de devam edeceğini düşünüyoruz. Turkcell’i bu nedenle kutluyor ve diğer şirketlere de uyuşmazlıklarında bu yola başvurmalarını öneriyoruz.”
Arena Bilgisayar, Türkiye’nin bilişim gücü olan Microsoft’un Aralık ayında düzenlediği Microsoft İş Ortakları Ödül Töreni’nde, 2014 yılı içerisinde göstermiş olduğu üstün performanstan dolayı “Yılın Microsoft OEM & FPP Distribütörü” ödülünü aldı.
Arena Bilgisayar Satış ve Pazarlama’dan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Atıf Büyüksoy “Katma değerli iş modeli ile; yazılım, donanım ve servis ile uçtan uca çözüm sunan bir yapıda, güçlü markalarımız ve çözümlerimiz ile hizmet vermenin hedefi ve heyecanı içerisindeyiz. Türkiye’nin ilk Microsoft distribütörü olarak, 1995 yılından bu yana Microsoft ile güçlü bir iş ortaklığı içindeyiz. İş ortaklarımıza en iyi hizmeti sunabilmek için dinamik, uçtan uca çözümler sunan ve pazar ihtiyaçlarına hızlı cevap veren bir yapıyla teknoloji sektöründeki ticareti desteklemeye ve sektörün ve iş ortaklarımızın yanında olmaya devam ediyoruz. 2011 yılında COEM, 2012 yılında OPEN & BOX, 2013 yılında ise OEM & BOX ürün gruplarında aldığımız Yılın Distribütörü ödüllerine 2014 yılında bir yenisini daha eklemekten büyük bir onur ve mutluluk duyuyoruz. Gurur verici bu değerli ödül için Microsoft’a sonsuz teşekkürler. 20 yılı aşkın süredir hizmet verdiğimiz iş ortaklarımıza, yüzde 80’i mühendislerden oluşan teknik kapasitesi yüksek güçlü kadromuz ile satış öncesi ve sonrası teknik destek sunuyor, ihtiyaç olan her noktada hem kendilerine hem de müşterilerine eğitimler gerçekleştiriyoruz. Yaygın servis ve kurulum ağımız ile iş ortaklarımıza güç katıyoruz. Uzman kadromuz ile iş ortaklarımıza son kullanıcı ile temaslarında da danışmanlık hizmeti sunarak; gerçek katma değeri sunuyoruz. Tüm bunların yanında, sorumluluğunu taşıdığımız tüm markalarımızda demo ürünlerimizi iş ortaklarımızın hizmetine sunuyor ve Arena bünyesinde bulunun Microsoft demo merkezimiz ile de tüm iş ortaklarımıza ve müşterilerine kendilerini evinde gibi hissedecekleri bir demo ortamı sunmaktan da mutluluk duyuyoruz” dedi.
Arena Bilgisayar Microsoft Grup Müdürü Musa Haşap, konuyla ilgili olarak şunları ekledi:
“Değişen, gelişen ve küreselleşen dünyada hem kişilerin hem de kurumların ihtiyaçları değişiyor. Bu değişimlere ayak uydurmak hem Arena için hem de Microsoft için kaçınılmaz bir gereklilik haline gelmiş durumda. Arena Bilgisayar olarak biz de bu değişime özellikle Microsoft bulut ürünleriyle birlikte öncülük etmekten mutluluk duyuyoruz. Microsoft’un marka değeri ve yarattığı ürünlerin iş dünyasına getirdiği çözümler ile bulut bilişime geçiş Türkiye’de çok daha kolay bir hale geliyor. Office 365 ve Windows Azure ile iş ortaklarımıza yarattığımız değerler, hem karlılıklarını hem de müşterilerine sundukları çözümlerin niteliğini artırıyor. 2017 yılında Microsoft toplam gelirlerinin yüzde 40’ının bulut ürünlerinden gelmesini bekliyor. Arena Bilgisayar olarak bizler de iş ortaklarımızın 2017 gelirlerinin en azından yüzde 40’ının Office 365 ve Windows Azure gibi bulut ürünlerinden yani yenilenebilir gelirlerden oluşması için iş ortaklarımız ile beraber çalışıyoruz. Bu bağlamda Arena Bilgisayar olarak yeni yapılanmamızla beraber iş ortaklarımıza bu dönüşümde hem teknik ekiplerimizle, hem demo center yatırımımızla hem de tüm altyapımızla destek olmaya devam ediyoruz. Dünyadaki yüzde 80/20 olan servis/donanım oranının bulut bilişimin yaygınlaşması ile Türkiye’de de aynı seviyelere gelmesini bekliyoruz. Bu transformasyona da Microsoft ile öncülük etmek bizlere gurur veriyor.“
Facebook Ürün Pazarlama Müdürü Matthew Idema’ya göre, pazarlama dünyası için 2015, daha kişisel müşteri etkileşimlerinin, daha net ölçüm araçlarının ve tüm dünyada kucaklanacak hızlı bir mobil gelişimin yılı olacak.
Facebook’un 2015 beklentileri arasında şunlar yer alıyor:Mobil cihazlar tüketicilerin dikkatini gittikçe daha fazla çekecek.
Bu değişim, insanların medya deneyimlerindeki rutin alışkanlıklarında yeni bir alan açtı. Görsel anlamda daha fazla seçenek olması (imaj, haber ve videolar) ve bir ürünü keşfetmenin yeni yollarının ortaya çıkması insanların alışveriş yapma şeklini değiştirdi. Pazarlamacılar insanlara bu yeni ortamda ulaşmaya odaklanmalı ve tek bir mecra ya da deneyim yerine çeşitli deneyimler yaratma üzerine yoğunlaşmalı.
Dijital reklam, ölçülebilirlikten gerçek anlamda hesaplanabilirliğe geçiş yapacak. Tıklama sayısı üzerine kurulu temel ölçüm şekilleri bize işin çok küçük bir kısmını anlatıyor. Daha büyük ölçekli, kesin ve yeni ölçüm araçlarıyla pazarlamacılar neyin işe yaradığını anlayıp kendileri için önemli olan marka ölçümleri ve satışlara odaklanabilecekler.
Daha kişisel bir yaklaşıma sahip olan işletmeler kazanacak.
Pazarlamacılar, müşterileriyle ilgili kampanyalar hazırlamak için her zamankinden daha fazla bilgi ve araca sahip. Müşterilerse çeşitli kanallarda gördükleri reklamların kendilerini ilgilendiren içeriğe sahip olmasını gittikçe daha çok istiyor. eMarketer’a göre bir tek müşteri için çalışan pazarlamacıların yalnızca yüzde 5’i kapsamlı bir şekilde kişiselleştirme yaptıklarını söylüyor.
Müşteri ilişkilerinde mesajlaşmanın önemi giderek artacak.
Müşteri ihtiyaçlarını hızlıca görebilmenin en önemli yolu; gerçek zamanlı diyalogkurabilmek. Gittikçe daha çok insan mesaj odaklı iletişime yöneldikçe firmalar çalışanları ve müşterileri arasında yapıcı bir diyalog kurabilmek için bu yeni iletişim kanalına geçecek.
Dünya nüfusundaki artış yüksek büyüme oranına sahip ülkeler tarafından sağlanıyor ve bu büyüme de mobilde görülüyor.
Önümüzdeki 10 yıl içinde dünya nüfusu artmaya devam ettikçe, bu artışın büyük kısmının ABD dışındaki ülkelerde gerçekleştiği görülecek. eMarketer’a göre önümüzdeki 3 yıl içinde cep telefonu ile bağlanma oranı küresel ölçekte yüzde 61,1’den yüzde 69,4’e yükselecek. Daha çok insanın öncelikli olarak mobil cihazları tercih etmesiyle firmalar ve pazarlamacılar da onları takip edecek.
Beşiktaş JK ile Türk spor tarihinin en büyük sponsorluk anlaşmasına imza atan Vodafone Türkiye’nin CEO’su Gökhan Öğüt, yapımı devam eden ve bittiğinde Türkiye’nin ilk akıllı stadyumu olacak Vodafone Arena’da işçilerin yeni yılını kutladı. İşçilerle bir araya gelen Öğüt, emek ve çabalarından ötürü teşekkür etti. Yeni yıl dolayısıyla işçilere baklava ve çikolata armağan eden Öğüt, günün anısına Vodafone Arena işçileriyle bir de selfie çektirdi. Vodafone Arena inşaatında işçilere ayrıca sıcak salep ve kestane kebap ikramı da yapıldı.
Vodafone Arena’nın, Türkiye’nin ve İstanbul’un merkezinde, Vodafone’un dijital dönüşüm vizyonunun bir abidesi olarak yükseldiğine dikkati çeken Gökhan Öğüt, şunları söyledi:
“Vodafone Arena’da, Vodafone ve Beşiktaş markaları açısından dünyaya örnek olacak bir projeyi hayata geçiriyoruz. Yalnızca Vodafone ve Beşiktaş için değil, İstanbul ve tüm Türkiye için çok önemli ve anlamlı bir proje olduğunu düşünüyoruz. Vodafone Arena inşaatı, İstanbul’un göbeğinde, trafiğin yoğun olduğu bir bölgede, son derece zorlu koşullar altında sürdürülüyor. Diğer yandan, bulunduğu arazinin coğrafi özellikleri de inşaatın yapım hızını etkiliyor. Bütün bu zorluklarına rağmen Vodafone Arena, Beşiktaş JK yönetiminin ve işçilerimizin özverili çalışmaları sayesinde hızla yükseliyor. Geçtiğimiz günlerde çatı yapımına başlanmış olması da inşaat sürecindeki hızı ve kararlılığı göstermesi açısından önemli. Vodafone Türkiye olarak, Vodafone Arena’nın açılışını heyecanla bekliyoruz. Başta işçilerimiz olmak üzere, Vodafone Arena inşaatında emeği geçen herkese Vodafone Türkiye adına teşekkürü bir borç biliyor, yeni yılın işçilerimize ve Beşiktaş camiasına esenlikler getirmesini diliyorum.”
Vodafone Arena’ya akıllı çatı
Geçen yıl 26 Aralık’ta temeli atılan Vodafone Arena’da geçtiğimiz günlerde çatı inşaatına başlandı. Vodafone teknolojisiyle Türkiye’nin ilk akıllı çatısına sahip olacak Vodafone Arena, maç günlerinde taraftarlara ve ziyaretçilere 3G, 4G ve wi-fi genişbant deneyimi yaşatacak. Türkiye’de 4G lansmanı yapılmasıyla beraber tüm sistem ve ekipmanların 4G teknolojisini destekleyecek şekilde tasarlandığı Vodafone Arena’da, 375 Mbps’ye varan hızlarda 4G bağlantısı sunulacak. Buna göre, çatıya ve kapalı alanlara kurulacak, son derece yüksek veri aktarımı kapasitesine sahip antenler, Arena’da kapsama sorunu yaşanmamasını sağlayacak. 4G bağlantısı için çatıda 74 ayrı noktadan; soyunma odaları, restoranlar, asansörler ve otopark girişi gibi kapalı alanlarda ise yaklaşık 250 ayrı noktadan kapsama sağlanacak. Bunlara ek olarak, maç öncesi ve sonrasında 16 özel anten kullanımıyla ziyaretçilerin 4G deneyimi artırılacak.
Fitness takip cihazlarının tarihi Leonardo da Vinci’nin Romalı askerlerin yolculuklarını izlemek için tasarladığı ilkel dişli ve sarkaçlı adım sayaçlar ile 15. yüzyıla kadar uzanıyor.
Bugünün cihazları ise kalori sayıyor, uyku evrelerini ölçüyor ve adımların yanında kalp ritmini de izliyor. Fitness uzmanları cihazların popülaritesinin ve kullanışlılıklarının cihazlar daha karmaşık hale geldikçe artacağını öngörüyorlar.
PCMag.com’da bir kıdemli analist olan Jill Duffy, “Fitness takip cihazlarında geçtiğimiz seneden bu yana iki büyük değişiklik gerçekleşti: birincisi artık daha fazlası kalp ritmi ölçmeyi destekliyor, ikincisi de bazıları artık akıllı saat fonksiyonlarına sahip” diye konuştu. Duffy akıllı saat fonksiyonlarına örnek olarak telefona gelen mesajın fitness cihazı ekranında gösterilebilmesini verdi. “Ocakta çıkması beklenen Apple Watch hem tam bir akıllı saat hem de fitness takip cihazı olacak, kalp ritmi verisini de içerecek” dedi.
Analiz firması IHS Technology’nin verilerine göre tüketiciler 2013 yılında fiyatları 49 ile 200 dolar arasında değişen yaklaşık 84 milyon adet fitness takip cihazı satın aldılar. Veriler 2019 yılına kadar bu sayının 120 milyonu aşacağını öngörüyor.
American College of Sports Medicine’den bir egzersiz fizyolojisti olan Neal Pire, “Fitness takip cihazlarındaki tüm bu seçeneklere rağmen henüz erken aşamalardayız” diye konuştu. Pire, takip verilerinin ve bunların kolay erişim için bulut servisleri üzerinde depolanmasını bazı insanların faydalı bulduğunu, bazılarının ise işine yaramadığını söyleyerek, “Yiyecek veya egzersiz günlüğü tutmada çok başarılı kişiler var. Diğerleri ise sadece ilgilenmemekle kalmıyor, aynı zamanda fikirden nefret ediyorlar” dedi.
Los Angeles’tan bir antrenör olan Shirley Archer ise fikre katılmakla beraber kullanımın her zaman uzun vadeli olmadığını ekledi. Aynı zamanda “Fitness 9 to 5” in yazarı olan Archer, “Araştırmalar gösteriyor ki Eylül 2013 itibariyle her 10 Amerikalıdan sadece biri fitness takip cihazı kullanıyor” diye konuştu. Ancak cihaz alanların yüzde 30’u cihazı kullanmayı altı ay içinde bırakıyor.
Archer, bir takip cihazı seçmek için üç faktörün göz önüne alınması gerektiğini söylüyor: nasıl kullanılmaya niyetlenildiği, nerede giyileceği ve ne kadar verinin takip edileceği. Archer, acemilerin daha basit modellerle başlayarak bir temel oluşturmaları gerektiğini ve daha sonra bu seviyeleri yavaş yavaş yükseltebileceklerini söyledi.
Duffy ileride takip cihazlarının sadece egzersizden ziyade genel olarak sağlığa yoğunlaşacağı zamanların geleceğini öngörüyor. Konu hakkında “Öyle bir senaryo düşünün ki doktorunuz son 60 gün içindeki kalp ritmi verilerinize ulaşabiliyor ve herhangi önemli bir durum var mı diye kontrol edebiliyor. İşte bu yüzden takip cihazları uzun vadede anlamlı hale gelecek” diye konuştu.
ADT CEO’su Naren Gursahaney ile yapılan bir görüşmeye göre Google’ın sahip olduğu Nest firması ev güvenliği servisleri pazarındaki ağırlığını arttırmak amacıyla dünyanın en büyük ev güvenliği firması ADT ile ortaklık yapabilir.
İki şirket Nest’in internete bağlı – aralarında termostat ile beraber duman ve karbon monoksit alarmı da bulunan – ev cihazlarını ADT’nin müşterilerine güvenlik sistemini mobil uygulama üzerinden kontrol etme imkanı tanıyan Pulse sistemi ile birleştirmeye çalışıyor.
Gursahaney bir telefon görüşmesinde yaptığı açıklamada, Nest’in kurucu ortağı ve CEO’su Tony Fadell’i kastederek “Fadell ve takımıyla birlikte görüşmelerde bulunduk. Görüşmelerimiz Nest’in termostatlarını Pulse platformuna entegre etmek ile ilgiliydi” dedi.
Silikon Vadisi’nden uzakta, Boca Raton’da bulunan ADT gelişmekte olan akıllı ev sektöründe fırsatlar arıyor. Son zamanlarda teknoloji endüstrisi içinde “kendin yap” ev güvenlik sistemlerinde bir canlılık görülüyor. Bu canlılık (şimdiden başlamadıysa) ADT’nin ev güvenlik sistemine zarar vermeye başlayabilir ve ADT yavaşlayan müşteri büyüme oranı ile mücadele ediyor. ADT, Pulse’ın yanı sıra web sitelerini ve cihazları Jawbone’un fitness takip cihazları ve Philips’in bulut destekli Hue LED ampulleri gibi internete bağlı cihazlara bağlayabilen IFTTT (If This Then That) servisi ile de partnerlik başlattı. 6,1 milyar dolarlık bir Pazar payı ve yedi milyon müşterisi ile birlikte ADT’nin küçük oyuncular ciddi paralar kazanmaya başlamadan önce zamanı var.
California Palo Alto merkezli olan ve Ocak ayında Google tarafından 3,2 milyar dolara satın alınan Nest ise akıllı ev sektöründe büyük bir oyuncu haline gelmiş durumda. İnternete bağlı güvenlik kamerası üreticisi Dropcam’i 555 milyon dolara satın alan şirket ev güvenliği dünyasına olan ilgisini zaten göstermişti. Dropcam 2009 yılında ortaya çıktığında kendisi hakkında ADT gibi güvenlik devlerini bitirebileceği söyleniyordu. ADT’nin 7 milyon müşterisi ev güvenliği izleme sistemlerine aylık fahiş bir ücret ödediğinden dolayı bir girişimin çok daha basit ve ucuz bir sistem sunması onlar için oldukça çekici bir fırsat gibi gözüküyor.
ADT ile ortaklığın Nest’in güvenlik sistemindeki kapayabileceği açıklardan biri ev güvenliği izleme servisinin olmayışı. Dropcam hali hazırda bulutta video akışı saklamak için ücretli bir servis sunuyor ancak ADT’nin getirebileceği profesyonel izleme daha pahalı bir ücretli paket olarak sunulabilir.
Gurshaney “Hoşlarına giden şey ADT’nin yedi milyon müşterisi, 4000 satış temsilcisi ve yangın birimleri ve diğer felaket servisleri ile sahip olduğumuz ilişkiler – böylece bir alarm durumu olduğunda doğru kişileri olay yerine gönderebiliyoruz” dedi.
Ücretli bir izleme servisi Nest ürünleri ile güzel uyum sağlayabilir. Nest, Protect adını verdiği duman ve karbon monoksit alarm ürününü tanıtmadan önce gazeteci Jessica Lessin bir izleme servisi aboneliğinin düşünüldüğünü yazmıştı. Henüz o özelliği görmemiştik. Böyle bir özelliği çıkarmak bir çağrı merkezi kurmayı gerektireceği için pahalı olabilir. ADT ile yapılacak olan bir ortaklık ise böyle bir büyük çağrı merkezi altyapı sorununun giderilmesinde yardımcı olabilir.
Nest sözcüsü Zoz Cuccias e-posta ile yaptığı açıklamada “Konu hakkında henüz paylaşacak bir şeyimiz yok” demekle yetindi.
Bu Nest’in ürünlerini başkaları ile uyumlu hale getirdiği ilk örnek değil. Şirket Haziran ayından bu yana ürünlerini diğer internete bağlı donanımlar ile birlikte çalışabilir hale getirmek için tasarlanan bir geliştirici programı olan “Work with Nest”i sürdürüyor. Şimdiye kadar ortakları arasında Mercedes Benz, Jawbone, Whirlpool ve diğerleri bulunuyor. Örnek olarak Mercedes entegrasyonu Mercedes marka otomobilinizin evinizdeki Nest termostatı ile iletişime geçerek siz daha gitmeden evinizi istediğiniz sıcaklığa getirmesine olanak tanıyor.
Gurshaney Nest ile olan bu ortaklığın ne zaman meyvelerini vereceği hakkında bir takvim veya neye benzeyeceği hakkında bir fikir vermedi.
“Bu tip şeyler zaman alır” diyen Gurshaney, “Ortaklığı geliştirmek için hararetle çalışıyoruz” diye ekledi.
Dünyanın önde gelen uydu ve yayıncılık operatörlerinden SES, ASTRA 2G uydusunun 28 Aralık günü ILS Proton roketiyle Kazakistan’da bulunan Baikonur Uzayüssü’nden yerel saatle 03:37:49’da fırlatılacağını duyurdu.
Airbus Savunma ve Uzay Sistemleri tarafından tasarlanan ve üretilen ASTRA 2G, yüksek güvenlikli Eurostar E3000 platformu baz alınarak üretildi. Fırlatma sırasındaki ağırlığı 6 ton olan uydu yörüngeye oturtulduğunda güneş panellerinin kanat genişliği 40 metreye ulaşacak ve 13kW enerji üretecek. ASTRA 2G’nin ömrü 15 yıl olacak.
ASTRA 2G, sabit konumda bulunan 28.2/28.5 derece doğudan Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’ya yeni nesil yayın ve genişbant hizmeti sunacak. 62 Ku-bant ve 4 Ka-bant alıcı/vericilerle donatılan ASTRA 2G, ILS Proton tarafından fırlatılan 24. SES uydusu, SES filosundaki 9. Eurostar uydusu olacak. Proton, ASTRA 2G ile 401. kez uzaya uydu fırlatmış olacak. SES ise şu anda 3 adet E3000 platformu üzerinde çalışıyor.
Uydunun uzaya fırlatılması 19.2 doğu Astra uydusu üzerinden kanal 1037’de, uydu yer bağı frekansı 11023.25 MHz, yatay polarizasyon, Symbol rate 22.0 MSym/s, FEC 5/6, service ID 5221 bilgileri ile yüksek çözünürlüklü olarak izlenebilecek. Ayrıca http://astra2g.imgondemand.com/ linki ile internet üzerinden takip edilebilecek. Yayın ASTRA 2G’nin fırlatılmasından 30 dakika önce başlayacak.
Telekomünikasyon sektörünün gelişmesi yönünde yaptığı başarılı çalışmaları ile Türkiye’de bu alanda farkındalık yaratan TELKODER (Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği) ülkemizde 2014 yılında bir ailenin yıllık ortalama haberleşme giderinin ortalama yaklaşık 1.373 TL olduğunu açıkladı.
Telekomünikasyon alanının düzenleyici kuruluşu olan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) yayınladığı veriler ile TELKODER’in yaptığı genel sektör değerlendirmesi sonucunda; bir cep telefonu, bir sabit telefon ve de bir İnternet aboneliğine sahip olan bir ailenin aldığı haberleşme hizmetleri için ayda ortalama 114,45 TL harcadığı belirlendi.
2014 3. Çeyrek BTK Türkiye Elektronik Haberleşme Sektörü Üç Aylık Pazar Verileri Raporu’na göre sabit telefona aylık ortalama 23,07 TL ödeniyor. Aynı raporda, 3 GSM operatörünün abonelerinin ortalama aylık ödemelerinin ise 22,97 TL’ye ulaştığı belirtiliyor. Genişbant İnternet bağlantısı abonelerinin aylık ortalama gideri ise aylık ortalama 41,4 TL* seviyesine gelmiş durumda. Tüm bu giderlere yüzde 18 KDV, mobil telefon için yüzde 25, sabit telefon için yüzde 15 ve İnternet bağlantısı için yüzde 5 olarak belirlenen Özel İletişim Vergisi olarak Devlete ödenen toplam 27 TL tutarında vergiler eklendiğinde bir ailenin ortalama haberleşme gideri ayda ortalama 114,45 TL’ye, yılda ise yaklaşık 1.373 TL’ye ulaşıyor.
Ortalama 4 kişiden oluşan bir ailenin tüm fertlerinin cep telefonu kullandığı düşünüldüğünde ise 114,45 TL’lik haberleşme giderinin ortalama 213 TL’ye yükseldiği görülüyor. Bir internet, bir cep telefonu ve bir sabit telefon aboneliği bulunan bu ailenin tüm üyelerinin cep telefonu kullandığı varsayıldığında ise bahsi geçen yıllık haberleşme gideri de ortalama 2.556 TL’ye çıkıyor.
Kaliteli Haberleşme İhtiyacını Alternatif Operatörler ile Gidermek Mümkün
Konuya ilişkin görüşlerini paylaşan TELKODER Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Ata Arıak, haberleşme hizmetlerinin artık vazgeçilmez bir ihtiyaç haline geldiğini belirterek, “Haberleşme hizmetlerini hayatımızın her anında kullanıyoruz. Mobil ya da sabit telefon ve İnternet olmayan bir hayatı düşünemez hale geldik. Bu haberleşmenin aile giderlerinde önemli bir yer edinmesini sağlıyor. Sanılanın aksine, ön planda gözüken işletmecilerin yanısıra işini kanunlara uygun, düzgün, kaliteli yapan ve uygun fiyatlar sunan alternatif işletmeciler de mevcut. TELKODER olarak sabit telefon ve internet hizmeti sunan çok sayıda üyemiz bulunuyor. Tüketiciler http://www.telkoder.org.tr/uyelerimiz,DP-1158.html adresinde bulunan şirketlerden istediklerini seçerek hizmet alabilirler”dedi.
*Türk Telekom 2014 3. Çeyrek Özet Finansal ve Operasyonel Veriler – Genişbant ARPU (Average Revenue Per User) ve genişbant abone sayısı verilerine göre.
Roket tasarlayan, süper araçlar görücüye çıkaran ve uydu işine giren Elon Musk için bu yıl çok yoğun geçti. Öyle ki milyarder mucit neredeyse geçtiğimiz Haziran ayında verdiği, üstü açık spor aracı ile ilgili 2014 yılı sonuna kadar yapacağı güncelleme hakkındaki sözünü tutamayacaktı. Görünen o ki Musk sözünü tutmayı başardı, Tesla CEO’su bir tweetinde şirketin ilk elektrikli aracı hakkında “oldukça heyecan verici bir güncellemeyi” bu hafta içinde yapacağını paylaştı.
Musk planlanmış güncellemeden ilk olarak Tesla’nın yıllık olağan hissedar toplantısında bahsetmişti ancak bazı krizler – muhtemelen Ağustos ayındaki SpaceXFalcon9 roketinin patlaması gibi – araç hakkındaki bilgilendirmenin yapılmasını geciktirmiş gözüküyor. Mayıs ayında konuşan Musk Tesla’nın ilk seri üretilecek otoyol aracı olan Roadster modelinin şirketin hedefleri için ilk adım olduğunu ve diğer şirketlerin aracın sadece “teknoloji heveslileri” için olduğunu düşünerek hata yaptıklarını söylemişti.
McAfee Labs, 2015 yılı tehdit panoramasının bu standartları istismar eden daha fazla saldırı, mobil cihazlarda ve Nesnelerin İnternetinde (IoT) yeni saldırı yüzeyleri ve sandboxing tespit teknolojilerinden kaçabilen teknikler dâhil giderek artan ölçüde karmaşıklaşan sanal casusluk kabiliyetleri ile şekilleneceğini tahmin ediyor.
McAfee Labs’in 2015 yılı için tehdit öngörüleri:Siber savaş ve casusluk taktiklerinin kullanımının artması. Uzun vadeli oyuncular daha sinsi bilgi toplayıcılara dönüşeceğinden, siber casusluk saldırılarının sıklığı artmaya devam edecek; öte yandan siber saldırı kabiliyetlerini yeni kazananlar ise hassas bilgi çalmanın ve rakiplerini alt üst etmenin yollarını arayacaklardır.
Nesnelerin İnterneti saldırılarının sıklık, kârlılık ve şiddetinde artış görülecek. Güvenlik kontrolleri en baştan mimarilerine bütünleşik değilse, ölçekte IoT cihazlarını kullanma konusundaki telaş karşısında, güvenlik ve gizlilik öncelikleri geride kalacaktır. Bu telaş ile bu cihazlar tarafından toplanan, işlenen ve paylaşılan verilerin değerinin artması, 2015 yılında ilk dikkat çekici IoT paradigma saldırılarına neden olacaktır.
Gizlilik tartışmaları yoğunlaşıyor. Hükümetler ve şirketler tutarsız şekilde tanımlanan “kişisel bilgi”lere adil ve yetkili erişimin ne olduğuyla ilgili mücadele etmeye devam ettikçe veri gizliliği sıcak bir gündem maddesi olmayı sürdürecek.
Fidye yazılımlar buluta geçiyor. Fidye yazılımlar yayılma, kriptolama yöntemlerini ve aradıkları hedefleri geliştirecekler. Daha fazla cihazın bu tür saldırılara uğrama olasılığı var.
Yeni mobil saldırı yüzeyleri ve kabiliyetleri. Mobil saldırılar, yeni teknolojiler saldırı yüzeyini genişlettikçe hızla büyümeye devam edecektir.
POS saldırıları, dijital ödemelerle birlikte artıyor ve gelişiyor. Satış Noktası (POS) saldırıları kârlı olmaya devam edecek ve tüketicilerin mobil cihazlarda dijital ödeme sistemlerini benimsemesinde görülen ciddi artış siber suçluların istismar edeceği yeni saldırı yüzeyleri sağlayacaktır.
Shellshock, Unix, Linux saldırılarını patlatıyor. Windows dışı kötücül yazılım saldırıları, Shellshock açıkları nedeniyle artacaktır.
Yazılım kusurlarının daha fazla istismar edilmesi Popüler yazılım ürünlerinde yeni kusurlar keşfedildikçe, açıkların istismar edilmesinde artış görülmesi muhtemel.
Sandboxing için yeni kaçış taktikleri Sandbox’tan kaçış, bilişim güvenliğinde önemli bir mücadele alanı olacaktır.
İnfografik için üzerine tıklayın.
Perakende zincirlerinde yaşanan dev veri sızıntıları, bulutta depolanan veriye yapılan saldırılar ve eski kodlarda görülen tehlikeli açıklarla birlikte siber güvenlik, 2014’ün önemli sorunlarından biri olarak manşetlere çıktı. Websense Güvenlik Laboratuvarı’nın siber güvenlik araştırmacıları küresel işletmelere yönelik inovatif ve sofistike saldırı eğilimlerini yorumlamak, tahmin etmek ve kuruluşları bu tehditlere karşı korumak için 2015 güvenlik öngörülerini paylaştı.
“Siber suçlular, birçok yöntem ve metoda sürekli adapte oluyorlar. Bu nedenle onları durdurmaya yönelik güvenlik sistemlerini kolayca atlatabiliyorlar” diyen Websense Güvenlik Laboratuvarları Başkan Yardımcısı Charles Renert, sözlerini şu şekilde tamamladı:
“Son zamanlarda siber suç eğilimlerini ve yöntemlerini baştan sona analiz ederek bu tahminlerin her birinin arasında bir zincir oluşturduk: tehditlerin sıklığı ve karmaşık yapısı giderek artıyor.”
Websense Baş Güvenlik Uzmanı Carl Leonard ise şu eklemeleri yaptı:
“Yeni yılın tehditlerine yönelik tahminlerle, şirketlerdeki BT ekiplerini tehditler ve öngörülen zayıflıklar hakkında uyararak bir adım önde olmalarını hedefliyoruz. Güvenlik araştırmacılarımız, müşterilerimize yarının tehditlerine karşı korumada en etkin çözümleri sunabilmek adına analizlerini sürdürüyor.”
Raporda öne çıkan noktalar şu şekilde sıralandı:1- Sağlık sektörü veri hırsızlığı saldırılarının artmasına tanık olacak.
Sağlık hizmetleri, değişik türdeki dolandırıcılıkta ve çok sayıda saldırıda kullanılabilecek kişisel kimlik bilgilerinin ortaya çıkarılabileceği adeta bir hazine gibidir. Bu sektörde hala milyonlarca hastanın kaydı fiziksel evraklardan dijital ortama aktarılırken, birçok kuruluş konu kişisel kimlik verilerini korumaya gelince güvenlik eğilimlerini yakalamaya çalışıyor. Bu sektöre karşı siber saldırılar daha da artacak.
2- Saldırılar kullanıcı ürünlerine değil işletmelere odaklanacak.
Nesnelerin interneti kavramının yaygınlaşmasıyla her cihazın bağlantıya kavuşması; buzdolapları, termostatlar ve arabalara karşı gerçekleştirilen saldırıların da sıkça gündeme gelmesine neden oldu. Yine de, nesnelerin internetiyle birlikte gelecek asıl tehdit muhtemelen iş ortamındaki kullanıcılar üzerinden olacak. İş ortamındaki her yeni internet bağlantılı cihaz, kurumsal saldırı ihtimalini artırıyor. Bu bağlantılı cihazlar yeni protokoller kullanıyor ve doğru tehditleri tanımlamak için tam olarak filtrelenmesi gereken karmaşayı arttırarak zararlı yazılımların gizlenmesine yol açar. Saldırılar genellikle işletme içerisindeki basit bağlantılı cihazların kontrolünü ele geçirip değerli verileri çalmak için teşebbüste bulunur. Yeni yılda özellikle üretim ve endüstriyel alanlarda saldırı hacmindeki muhtemel genişleyecek.
3- Kredi kartı hırsızları ‘’Bilgi Tacirleri’’ne dönüşecek.
Perakende sektörü, yonga ve PIN teknolojileri gibi zorunlu kılınan savunmalarını ve güvenlik önlemlerini arttırırken, siber suçlular da kredi kartı veri hırsızlığı faaliyetlerini hızlandırıyor. Ek olarak, bu suçlular mağdur ile ilgili daha geniş çapta veriler aramaya başlayacaklar. Buna zengin, bireysel kullanıcıların kişisel kimlik bilgileri, çoklu kredi kartı bilgileri, bölgesel ve coğrafik veriler ve kişisel davranışları da dâhil edilerek kredi kartlarında olduğu gibi bu alanların da ticareti yapılacak.
4- Mobil tehditler cihaz içerisindeki verilerden çok kimlik bilgilerini hedef alacaklar.
Mobil cihazlar, uygulamalar üzerinde otomatik oturum açma yetenekleri sayesinde daha geniş çaplı kimlik hırsızlığı ve daha sonraki bir tarihte kullanılacak kimlik doğrulama saldırıları için hedef haline gelecekler. Bu saldırılar mobil cihazı, cihazın kolayca ulaşabildiği veri kaynaklarına ve bulut tabanlı uygulamalara sızmak için bir erişim noktası olarak kullanacak.
5- Eski kaynak kodlardan yeni zayıf noktalar ortaya çıkacak.
OpenSSL, Heartbleed ve Shellshock gibi önemli açıkların hepsi bu sene ortaya çıktı ancak açık kaynak kodların içerisinde yıllardır istismar etmeyi bekliyordu. Yazılım geliştirmenin hızlı yeni uygulamaların açık kaynak ya da ticari kaynak kodlarda yapılandırılmasına ihtiyaç duyuyor. Yeni özellikler ve entagrasyonlar bu temel kodlara yazıldıkça, zayıflıklar gözden kaçmaya devam etti. Yeni yılda, bu uygulamaların paylaştığı eski kodlarda bulunan açıklar üzerinden saldıranlar kolaylıkla saldırılar düzenleyebilecekler.
6- E-posta tehditleri kapsam ve hile konusunda yeni bir seviye atlayacak.
İşletmelere karşı yapılan en geniş saldırı kanalı Web olarak kaldığı için, e-posta kaçamak teknikleri son derece karmaşık ve en gelişmiş savunmaları atlatmak üzere tasarlanacak. Eski saldırı senaryolarında geleneksel olarak bir yem olarak kullanılan e-posta, keşif aşaması dâhil olmak üzere saldırıların her aşamasına yayılan bir araç haline gelecek.
7- Şirketlerin bulut ve sosyal medyaya erişimi arttıkça, saldırıların komuta ve kontrol yönergeleri hızla bu yöne kayacak.
Suçlular kendi komuta ve kontrol merkezlerinin altyapısını oluşturmak için daha yaygın bir şekilde sosyal ağları kullanmaya başlayacaklar. Şirketlerce yasal olarak erişimine izin verilen hatta desteklenen Twitter ve Google Docs, kötü niyetli yazılım trafiğinde şirketlere saldırılardan korunmak açısından zor zamanlar yaşatacak.
8- Dünya çapında siber savaş ve casusluk alanında yeni oyuncular ortaya çıkacak.
Ulusal devletlerin siber casusluk ve siber savaş teknik ve taktikleri, genel olarak başarılı sonuçlar aldı. Sonuç olarak bu savaşa henüz katılan ülkeler, özellikle ekonomik olarak yüksek gelişim öngörüleri olanlar, kendilerine ait siber casusluk programlarını geliştirmeye başlayacaklar. Buna ek olarak, geleneksel casusluk ve savaş maliyetlerine kıyasla siber faaliyetlerin giriş bariyeri çok daha aşağıda olduğu için Websense olarak, ülkelerden bağımsız ama ülkelerden güç alarak siber terörizmi ve siber savaş inisiyatiflerine yön veren küçük oluşumların artacağını öngörüyoruz.
Turkcell ve Microsoft, Turkcell’in eğitimde teknolojinin etkin kullanılarak daha başarılı öğrenciler yetiştirilmesi amacıyla hayata geçirdiği ‘Akıllı Eğitim Platformu’nda işbirliğine gitti. Eğitim kurumlarının dijitalleşmelerine katkı sağlayacak platformda, bundan böyle Microsoft işletim sistemi yer alacak. İki kurum arasındaki bu stratejik işbirliğiyle, öğretmenler Microsoft Educator Network’e üye olabilecek. Teknoloji ile eğitim, 21. yüzyıl eğitim modelleri, dijital okuryazarlık, sınıflarda Windows 8 kullanımı gibi birçok pedagojik ve teknolojik eğitimden ücretsiz yararlanabilecek. Platform ayrıca tüm Microsoft eğitim tabletlerinin içerisine entegre edilerek öğretmen ve öğrencilerin kullanımına sunulacak.
Turkcell ve Microsoft bu işbirliğinin yanı sıra eğitimde teknolojinin kullanımını yaygınlaştırmak amacıyla bir de insiyatif başlattı. Yeni eğitim teknolojileri ve eğilimlerin anlatıldığı “Eğitimde Teknoloji Kullanımı” başlıklı toplantıların ilki İstanbul’da yapıldı. Toplantıda eğitim sektörünün temsilcileri ve eğiticileri, mobil nesillerin eğitiminin dijital teknolojiler kullanılarak nasıl güçlendirileceği konusunda bilgiler alarak, fikir alışverişinde bulundular.
Sınıf içine kurulan akıllı tahta üzerinden öğrencilerin tablet cihazlarla dersi takip etmesine olanak sağlayan Turkcell Akıllı Eğitim Platformu, eğitim kurumlarının dijital dönüşümlerini kolayca yapabilmelerine fırsat sağlıyor. Platformla interaktif bir eğitim sağlanırken, öğretmen ve öğrencilerin okulda, evde diledikleri her yerde 3G ile hızlı, güvenli ve kesintisiz internetle bilgiye her yerden ulaşmalarına imkan tanıyor. Eğitimde teknolojiyi daha etkin kullanmaları için hayata geçirilen Microsoft Educator Network’le de eğitimciler profesyonel anlamda kendilerini geliştirebilecekleri eğitimleri online olarak alabiliyor. Ağ sayesinde eğiticiler oyunlarla öğrenme stratejileriyle ilgili bilgilere de kolayca ulaşabiliyor. Forumu kullanan eğiticiler ise kendi arasında ya da dünya üzerindeki meslektaşlarıyla istedikleri konuyu da tartışma imkanı buluyor. Ayrıca öğretmenler, Office Mix, OneNote, Office 365 gibi Microsoft programlarından da faydalanabiliyor.
Figen Ergin, BTS de bu görevi yanısıra Yönetim Kalite Temsilciliği; ilaç sektörü ve yan sanayinde faaliyet gösteren şirketlerin GMP, GLP, Validasyon (Analitik Metot, Proses, Temizlik), Fason Üretim Yönetimi, Ürün Transfer Yönetimi, Risk Yönetimi, Kök Neden Analizi, Stabilite Faaliyetleri, Tasarruf Projeleri, QMex projelerinde eğitim ve danışmanlık çalışmaları da yürütecek.
Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü mezunu olan Ergin’in, ilaç sektörünün önde gelen firmalarında Kalite Kontrol Müdürlüğü, Kalite Güvence Müdürlüğü, Kalite Grup Müdürlüğü ve Mesul Müdürlük görevlerinde 20 yıl üzerinde tecrübesi bulunuyor.