B2B’de satış sonrasını unutmayın

0
ticaret-klavye-commerce-shop-basketB2B (Business to Business) platformları üzerinden satış yapan kişi ve kurumlar artık satış sonrasında da dikkatli olmalı. Ekim 2014 tarihli Eccolo Media raporuna göre ABD’li B2B teknoloji karar mercileri satın alım sonrasındaki ilişkinin devamlılığı için önemli ya da çok önemli ifadelerini kullanmış. Öte yandan katılımcıların yüzde 18’i anlaşma ve satın alım sonrası içerik ve destek alımının önemini dile getirmiş. Sadece yüzde 2’lik bir kesim bu konu için önemsiz tanımını kullanmış. B2B platformunu kullanan satın almacılar farklı içerikler de talep ediyor. Katılımcıların yüzde 36’sı alım sonrası “doğru tercihi yaptıklarına emin olmak” istediğini tekrarlıyor. Ağustos 2014’teki bir ankete göre yöneticilerden bağımsız olan ya da blok olarak satın alımlarda en çok B2P satışçıları tercih edilmiş. Eccolo Media’nın raporuna göre yüzde 30’luk kısım satış sonrası mutlaka teknik destek ve güncellemeler talep ediyor. Ayrıca mecraya göre B2B teknoloji alıcısı satın aldıkları ürünle ilgili düzenli bilgi de talep ediyor.

Bulut’ta önümüzdeki yıllarda neler olacak?

0
Küresel pazarda 2016 yılını içeren SaaS (Software as a Service) çözümlerine ait gelir tahminleri 106 milyar dolara ulaştı. Bu, 2015’e göre yüzde 21’lik bir “tahmin ötesi” değer anlamına geliyor. Goldman Sachs’ın araştırması, bulut bilişim alanındaki büyümenin 2013’ten 2018’e göre BT sektörü genelinde yüzde 5’lik bir artış sağlayacağını belirtiyor. Konuya dair farklı şirketlerin öngörü ve tahminleri ise şu şekilde sıralanıyor; – 2018’de toplam bulut iş yükü SaaS özelinde 2013’e göre yüzde 41 artış sağlamış olacak  (Cisco Global Cloud Index: Forecast and Methodology, 2013–2018). – Centaur Partners analizine göre SaaS ve bulut tabanlı iş uygulama servislerinin tahmini kazancı, 2011’de 13.5 milyar dolarken, 2016’da 32.8 milyar dolara ulaşacak. Yıllık birleşik büyüme oranı ise yüzde 19.5’e çıkacak. – Computerworld’e göre BT sektöründeki karar mercilerinin yüzde 42’si bulut bilişim için 2015’te harcamalarını arttırmayı planlıyor. – Forrester, küresel bazdaki SaaS yazılım kazancını 2016 için 106 milyar dolar olarak öngörüyor. Bu da 2015’e göre yüzde 21’lik artış anlamına geliyor. – Yine Forrester’a göre 2015’te elde edilecek SaaS kazancı 78.43 milyar dolara, 2020’de 132.57 milyar dolara ulaşacak. – Gartner’ın araştırmasına göre bulut bilişim altyapı ve platformlarındaki yıllık birleşik büyüme oranı 2013’ten 2018’e yüzde 30 olacak. – Güvenlik (yüzde 36), computing (yüzde 31) ve mobil cihazlar (yüzde 28) ile BT yöneticilerinin öncelikli 3 teması olacak. – IDC’in tahminine göre 2016’da BT bütçesi alışılmış iç BT çözümlerinden yüzde 11’lik bir sapma yaşayacak. Bulut bilişimin farklı varyasyonları yeni sunum modellerine evrilecek. – Yine IDC’ye göre takvimler 2018‘i gösterdiğinde, genel bulut hizmetleri iki kat artışla 127.5 milyar dolara ulaşacak. – Dünya çapındaki iş uygulamaları pazarının yüzde 27.8’i SaaS tabanlı olacak, 2013’te SaaS oranı yüzde 16.6 ve gelir 22.6 milyar dolardı. Yeni gelir miktarı 50 milyar doları aşacak. – 2016’da SaaS dışında IaaS (Infrastructre as a Service) de gündemde olacak. küresel olarak kuruluşlar IaaS kullanacak ve özel cloud computing yatırımlarında büyük yükseliş yaşanacak. – Accenture araştırmasına göre SaaS Supply Chain Management (SCM) pazarı 2014’ten 2018’e yüzde 19 artışla 4.4 milyar dolara ulaşacak.

Epson’dan iki yeni tanklı yazıcı

0
Epson L850-lifestyleEpson, baskı maliyetinde devrim yaratan mürekkep tanklı yazıcı serisine iki yeni model daha ekledi. Gerek profesyonellerin gerekse tüm fotoğraf tutkunlarının vazgeçilmezi olacak bu ikili; Epson L810 ve L850, 6,9 cm boyutundaki LCD ekranı ile bilgisayarsız fotoğraf baskısı imkânı sunuyor. Fotoğrafları; hafıza kartlarından veya doğrudan PictBridge kullanan kameralardan, Epson kalitesinde ve ultra düşük maliyetli olarak kolayca yazdırma imkânı sağlayan L810 ve L850; LCD ekranı ve CD/DVD baskısı gibi daha gelişmiş fonksiyonlarıyla birlikte güvenilir ve yüksek kaliteli fotoğraf baskısı sunuyor. Yapısı itibariyle L810 sadece baskı ihtiyaçlarınıza çözüm üretirken, L850 yazıcı ise üçü bir arada (yazıcı, tarayıcı, fotokopi) özelliğiyle, altı renkli bir ürün olarak kullanıcıların birçok ihtiyacına cevap veriyor. Ultra düşük maliyetli baskı: Fotoğraf başına 11 kuruş L850 ve L810; baskı başına ultra düşük maliyet sağlıyor. 10 x15 cm’lik bir fotoğrafta mürekkep maliyetiniz neredeyse sadece 11 kuruş¹. Bir set mürekkep şişesiyle, 1.800 adede kadar 15×10 cm² boyutlarında fotoğraf baskısı temin ediyor. Tavsiye edilen perakende satış fiyatları: L810: 551 dolar+KDV L850:596 dolar+KDV

Siber saldırılar 10 yılda 50 kat arttı

0
SiberSaldiriGorsel1Arbor Networks, Kasım 2013 – Kasım 2014 dönemini kapsayan 10. Yıllık Küresel Altyapı Güvenliği Raporu’nu yayımladı. Dünyanın dört bir yanından servis sağlayıcılar, şirketler, bulut ve barındırma hizmet sağlayıcıları ve diğer ağ operatörlerinden 287’sinin katılımıyla gerçekleştirilen anket sonucu ortaya çıkan veriler, İnternet’e bağlı olan tüm şirketleri tehdit eden DDoS saldırılarının artışı ve bunun sonuçlarını ortaya koydu. Veri merkezi operatörlerinin üçte birinden fazlasının İnternet bant genişliğinin tamamını kullanan DDoS saldırılarına maruz kaldığını ve yüzde 44’ün de bir DDoS saldırısı nedeniyle kazanç kaybına uğradığı kayıtlara geçti. DDoS’un kurumlar için bir sıkıntıdan çok daha fazlası, iş süreklilikleri ve karlılıklarını tehdit eden bir faktör olduğunu ortaya koyan rapor, 2014’te saniyede 400 GB’a ulaşan büyüklükte saldırı yaşandığını rapor etti. İnternet servis sağlayıcısı katılımcıların uğradığı saldırılar ise bir önceki yıla oranla yüzde 42 arttı. Servis sağlayıcılar açısından müşterilerine yönelik DDoS saldırıları bir numaralı operasyonel tehdit konumuna geldi. Siber güvenlikte nitelikli eleman açığı yüzde 54 Savunma becerilerinde insan faktörü önemini korumaya devam ediyor. Güvenlik kuruluşlarında nitelikli personel alımında ve iş akdinin devamında güçlükler yaşadığını rapor eden katılımcı sayısı yüzde 14’lük bir artışla yüzde 54’lere ulaştı. Katılımcılar 10 yıl önce saldırıların “deneme – yanılma” yoluyla yapıldığını ifade ederken, bugün yüzde 90’ı uygulama katmanı saldırılarına maruz kaldığını belirtti. Kurbanların üçte biri DDoS saldırıları sonucunda güvenlik duvarı ve IPS cihazlarının devre dışı kaldığını rapor ederken, buna karşın nitelikli güvenlik çözümlerinden yararlanılması gerektiği ortaya çıktı.

Telefonlar su ile şarj edilebilecek

4
HandyPowerSibirya’dan Sygma.Novosibirsk ve Moskova yakınındaki Dubna adlı Rusya’nın büyük iki nanoteknoloji merkezi, yepyeni bir şarj çözümü geliştirdi. Paylaşılan bilgilere göre bu şarj cihazı hidrojen enerjisini esas alıyor. HandyPower adını taşıyan ürün mobil telefonlar, iPod, navigasyon cihazları, portatif aydınlatma sistemleri, dizüstü bilgisayar gibi çok sayıda ürünün şarj edilebilmesini sağlıyor. HandyPower’ın kendine has ve benzersiz olarak tanımlanan teknolojisi sayesinde sıradan su ve aktif durumdaki alüminyum tozu şarj için gerekli enerjiyi sağlıyor. Alüminyum suya karşı reaksiyon gösteriyor, okside ediyor ve hidrojen salımı gerçekleştiriyor. Daha sonra hava sürecin içine dahil oluyor. Elektrik üretimi ise bu esnada membrandda gerçekleşiyor. Rusya’nın dijital endüstrisi hakkında haberler veren ewdn.com’da çıkan habere göre bu teknolojinin geliştiricileri dünya üzerinde başka herhangi bir şarj teknolojisi üreticisinin böyle bir çözüme sahip olmadığını belirtmiş. Mucitler bu şarj cihazının ilk olarak askeri ve güvenlik alanlarında kullanılmasını istiyorlar. Böylece hastalıklı bölgelerde ya da kurtarma operasyonlarında ciddi farklar yaratılabileceğini söylüyorlar. HandyPower, Moskova dışında bulunan Skolkovo adlı uluslararası bir teknoloji merkezince destekleniyor. Startup, 2014 sonlarında Finlandiya’daki Slush adlı etkinlikte tanıtıldı ve yatırımcıların bir hayli ilgisini çekti. İlk duyurusunun 2013 sonunda yapıldığı HandyPower’ın yaygınlaşması için biraz daha vakit gerekiyor. Ticari sürüm için verilen tarihin 2015 olduğunu düşünürsek çok beklemek gerekmeyecek. Gerçekten işe kullanışlı olup olmadığını ise zaman gösterecek.

Microsoft’ta KOBİ’ler Tarık Tüzünsü’ye emanet

0
MicrosoftTurkiye_TarikTuzunsuMicrosoft’ta 2015 atamaları hız kesmeden devam ediyor. Microsoft Türkiye Tüketici Kanalları’ndan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı  Tarık Tüzünsü, Microsoft bünyesinde hayata geçirdiği başarılı projelerini takiben Microsoft Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler (KOBİ) Satış ve Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı  olarak atandı. Yeni görevine 1 Şubat 2015 itibarıyla başlayacak olan Tüzünsü, Microsoft’tan önce 17 yıl boyunca Arena Bilgisayar’da Ürün Yöneticiliğinden CEO’luğa uzanan bir çok başarılı pozisyonda görev aldı. İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri Fakültesi’nden mezun olan Tüzünsü, aynı üniversitede MBA derecesi alırken, Harvard Business School’da PLD (Program Leadership Development) programını başarıyla bitirdi. Tarık Tüzünsü evli ve bir kız çocuğu babası.

İTÜ ARI Teknokent girişimcilerini dünyaya taşıyor

0
İTÜ ARI Teknokent bünyesinde faaliyet gösteren sekiz başarılı şirket ABD’nin Chicago kentinde yatırımcılarla buluştu. Dünyanın en başarılı kuluçka merkezlerinden biri olarak kabul edilen 1871‘de düzenlenen etkinliğe katılan isimler, kalabalık bir dinleyici kitlesine kendilerini tanıtma fırsatı buldu. Bulut tabanlı yazılım platformları ve RFID gibi teknoloji girişimcileri yanında arıcılık ürünleri, DNA tabanlı gıda testleri ve nanomalzeme gibi farklı girişimlerin de yer aldığı etkinliğe Türkiye Cumhuriyeti Chicago Başkonsolosu Ramis Şen’in yanı sıra değerlendirme paneli olarak teknoloji editörü John Pletz, kadın girişimciliğini yaymayı amaçlayan foundingmoms.com kurucusu Jill Salzman ve WeDelivr şirketi kurucusu Jimmy Odom gibi girişimcilik dünyasının tanınmış isimleri de katıldı. ITU-GATE-DEMO-DAY Etkinliğe katılan şirketler arasında KOBİ’lere yönelik bulut tabanlı yazılım çözümleri sunan Bodru; hastaneler için RFID temelli varlık yönetimi çözümleri sunan Borda; kullanıcı davranışlarını öğrenen akıllı ev sistemleri geliştiren Ingenious; perakende sektörünün tedarik performansını artırmaya yönelik iş analitiği çözümleri sunan Invent Analytics yer alıyor. Ayrıca havacılık ve uzay, otomotiv, enerji gibi sektörler için yeni nesil kompozit malzemeler üreten Nanokomp; arıcılık kaynaklı sağlık ürünleri geliştiren SBS; gıda güvenliği için DNA analizine dayalı test kitleri üreten Sentromer ve finansal verilerin daha iyi analizine olanak tanıyan bir platform sunan StockGround da etkinlikte yerini aldı. “ITU GATE ile Türk şirketleri uluslararası pazara açıyoruz” İTÜ tarafından bu yıl ilki düzenlenen ITU GATE programı kapsamında girişimci firmaların uluslararası platformlarda yatırımcılarla buluşturulduğunu belirten İTÜ ARI Teknokent İş Geliştirme Direktörü Arzu Eryılmaz; “Dünya’da girişimcilik ortamında hızlı bir değişim var. İTÜ ARI Teknokent olarak biz de Türkiye’de bu alandaki değişimin ve uluslararasılaşmanın öncüsü olmayı hedefliyoruz. ITU GATE programımız ile uluslararası pazarlara çıkmaya hazır 8 firmayı Amerika Birleşik Devletleri’nde birlikte çalıştığımız kuluçka merkezlerine taşıdık. Halen firmalarımız çok sayıda uluslararası firma ile iş ortaklığı ve yatırım görüşmelerini sürdürüyor. İnanıyorum ki “ITU GATE” sayesinde birçok başarılı girişimci, uluslararası pazarlara açılacak.” değerlendirmesinde bulundu.

Çalışma masanız karakterinizi belirliyor

0
daginik+ofis+masasi+gorselXerox, dünya üzerinde on binlerce şirkete ofis ve iş süreç yönetimi hizmetleri verirken, ofis ortamlarına ve çalışma biçimlerine yönelik çeşitli araştırmalar da yapıyor. Xerox iş analistleri, çalışanların karakteristik özelliklerinin çalışma masalarının üzerinde kendini gösterdiğini, ofis ortamının görüntüsünün verimliliği büyük ölçüde etkilediğini söylüyor. Ofislerde kullanılan renkler, ofis mobilyalarının düzenleniş şekli, çalışan masalarının düzeni, çalışanların masalarında kullandıkları eşyalar hem çalışanın kişiliği hem de o şirketin iş yapma şekliyle ilgili önemli ipuçları veriyor. Xerox iş analistlerinin, çalışma ortamlarının görünümü ile çalışanların karekteristik özelliklerini ilişkilendiren değerlendirmeleri şöyle sıralanıyor: Masasında dokümanları ve eşyaları dağınık duranlar, kararlarını, eylemlerini düzenli olarak erteleyen, iş yetiştirme telaşı ile plansız çalışanlar. Dokümanları ve dosyaları masasının üzerinde derli toplu duranlar ise hızlı karar veren, işlerini ertelemeyen, planlı çalışmayı seven ve işlerinde duygusallığa pek yer vermeyen kişiler olarak tanımlanıyor. Çalışma ortamını olabildiğince sade tutan kişiler, işine odaklanmayı seven, yüksek verimliliğe sahip, kendi kendine yeten kişiler. Fazla eşyalı bir çalışma alanına sahip olanlar ise dikkati dağınık, zamanı iyi kullanamayan, düzen ile pek arası olmayan kişiler olarak değerlendiriliyor. Xerox iş analistleri, çok eşya bulunan çalışma odalarının verimliliği düşürdüğünü söylüyor. Bu yüzden az eşyalı bir odada veya alanda çalışılmasının verimlilik açısından daha iyi olacağı belirtiliyor. Çalışma alanında ailesinin ve arkadaşlarının fotoğraflarını bulunduranlar, dışarıya karşı ailesine önem verdiğini ve iş dışında da sosyal bir hayatı olduğunu düşündürmek isteyen kişiler. Çalışma alanına aile ve arkadaş fotoğrafları koymayanlar ise özel hayatını işe taşımak istemeyen ve bu konuda muhafazakar davranan kişiler olarak değerlendiriliyor. Xerox iş analistleri, fotoğraflarla dolu bir ortamın, işyerinde konsantrasyonun düşmesine neden olduğunu, çalışanı ziyarete gelen kişilerin bu fotoğraflarla ilgili konuşmasına yol açarak, dikkati ve iş verimliliğini azalttığını söylüyorlar. Çalışma ortamı etrafında ilham veren özlü sözler bulunduranlar, ilkeli olmaya çalışan, rol modelleri ile idealist bir görüntü çizmeye çalışanlar. Bu kişiler özlü sözlerle başkalarına mesaj vermeyi sever ve rol model aldıkları kişilerin sözlerini bir motivasyon aracı olarak görürler. Bu tür özlü sözleri sürekli görüş alanında tutanlar aynı zamanda işlerini eksiksiz yapmak isteyen, hata yapmak ve eleştirilmek istemeyen kişiler. Uzmanlar çalışma ortamlarına özlü sözlerin asılmasının çalışan motivasyonunu olumlu etkilediğini belirtiyor. Kağıtlara ya da not defterlerine yazılan  küçük notların ve planlamaların özenli olup olmaması ise iş hayatına ne kadar disiplinli yaklaşıldığını gösteriyor. İşi ile ilgili çok düzenli, okunaklı notlar alanlar; planlı ve iş hayatını disipline etmeyi seven kişiler olarak algılanıyor. Notları düzensiz ve karalama biçiminde olanlarsa disiplini pek sevmeyen ve iş hayatında da uygulamayan kişiler olarak değerlendiriliyor. Çalışma ortamında çiçek, kokulu mum ve tütsü gibi objeler bulunduranlar doğa severler. İşini doğaya taşıyamayanlar çiçekler ve farklı kokularla doğayı ofisine getirmek istiyor. Bu kişiler için böyle bir ortam farklı hissetmeyi ve işlere daha iyi konsantre olmayı sağlıyor. Çiçeklerle, kokulu objelerle süslenmiş bir ofis ortamını rahatlatıcı buluyorlar. Ancak Xerox iş analistleri, çiçeklere ve kokulara karşı alerjisi olan diğer çalışanların bu ortamlardan rahatsız olabileceğini belirtiyor. Çalışanların giysilerinde ve çalışma ortamlarında tercih ettikleri her renk farklı bir karakter özelliğini temsil ediyor. Örneğin, çalışma alanında kırmızı renkli objeler bulunduran, kırmızı giyinen kişiler, hırslı, istekli ve ön planda olmak isteyenler. Üzerlerinde, masalarında mavi, yeşil ve tonlarını bulunduranlar, sakin ve soğukkanlılığını koruyabilen kişiler olarak tanımlanıyor. Bu çalışanlar işyerinde yaşanan krizlerde en çok bulunması istenen kişiler. Çalışma alanında sarı ve turuncu gibi canlı renkli objeler tercih edenler ise son derece enerjik, kolay iletişime geçen, konuşkan sosyal çalışanlar. Mor ve tonlarını sevenler, duyarlılığı fazla olan, işinde yaratıcı özellikleri ön plana çıkaran kişiler. Beyaz renk sadeliği seven, sonuç odaklı, planlı programlı çalışan kişilerin tercihi. Beyaz severler yaptıkları işte şeffaflığa önem veren ve işine başkalarını da katan iyi birer takım oyuncuları olarak anılıyor. Gri ve kahverengi tonlarına giysilerinde ve çalışma ortamlarında yer verenler, temkinli yapıda olan ve kendini ilk etapta kolayca ortaya koymayan kişiler. Çalışma ortamında ve kullandıkları eşyalarda siyah rengi sevenler ise özgüveni yüksek, iddialı ve kararlı yapıdaki çalışanlar. Çalışma alanında siyah objeler bulunduran kişiler olaylara eleştirel bakmaya eğilimli kişiler olduklarından hataları önceden farketmeleri ve az hata yapmaları ile tanınıyorlar. Bu yüzden siyah sevenler, iş hayatında başarılı olma ve lider olma özellikleri yüksek kişiler olarak tanımlanıyor. Çalışanlar müziği, işe konsantre olmak ve ofisteki diğer sesleri bastırmak için kullanıyor. Ayrıca iş yaparken müzik dinleyenler “sıkıcı” gördükleri işleri keyifli hale getirmeye, streslerini azaltmaya çalışıyor. Araştırmalar, çalışanların yüzde 61’inin çalışırken müzik dinlediğini, klasik müziğin de konsantrasyonu arttıran ve verimliliği sağlayan en iyi müzik türü olduğunu gösteriyor. Ancak yüksek sesle müzik dinleyenler çalışma arkadaşlarından tepki görebiliyor ve diğer çalışanların dikkatini dağıtabiliyor. Çalışma alanında çeşitli biblolar, süs eşyaları ve oyuncaklar bulunduranlar içindeki çocuğu göstermekten keyif alan bu eşyalara düzenli dokunmak isteyen kinestetik insanlar. Meraklı ve koleksiyoner kişiliği olan, işinde ev ortamı yaratmaya çalışan bu kişiler biblo ve oyuncaklarla çalışma ortamlarına duygusal olarak bağlanmak istiyor. Uzmanlar, yöneticilerin bu karekterdeki çalışanlara sorumluluk verirken daha temkinli yaklaştıklarını belirtiyor.

Turkcell Superonline ve Telekom Austria işbirliğine gitti

0
Turkcell Superonline, küresel oyuncuların Türkiye pazarında yatırımlarını desteklemeye devam ediyor. Böylece kurumsal müşterilerinin bağlantı çeşitliliğini uygun maliyetlerle arttıran Turkcell Superonline, son olarak Orta ve Doğu Avrupa’nın önde gelen operatörlerinden Telekom Austria Grup ile MPLS POP işbirliği anlaşmasına imza attı. İşbirliği kapsamında Telekom Austria Grup, Turkcell Superonline altyapısını kullanarak İstanbul’daki MPLS POP noktasını devreye aldı. İmzalanan anlaşmaya göre Turkcell Superonline, Telekom Austria’nın uluslararası kapasiteye sahip MPLS POP’unu ve sunucularını veri merkezinde barındıracak. Bu POP noktası ve sunucular dünyaya, Telekom Austria ile Turkcell Superonline arasında halihazırda bulunan, 100 Gbps teknolojili, toplamda 8 Tbps kapasiteyi destekleyebilecek ara bağlantı yapısı üzerinden bağlanacak. Bu şekilde bir yandan Telekom Austria’nın küresel müşterilerinin Türkiye’deki ofislerine daha hızlı erişimi sağlanırken, diğer yandan Turkcell Superonline’ın kurumsal müşterileri Telekom Austria’nın dünya çapında yaygın altyapı ağı üzerinden yurtdışındaki bürolarına ya da şubelerine doğrudan erişim olanağına sahip olacak.

Geleceğin Mucitleri yarışması başvuru tarihi uzatıldı

0
“Dünyaya ilham vererek geleceği yaratma” misyonu ile gençlerin ve çocukların eğitimine farklı projelerle destek veren Samsung’un ana sponsorluğunu üstlendiği “Samsung Geleceğin Mucitleri” bilim yarışması için başvuru kabul tarihi 28 Şubat 2015’e kadar uzatıldı. Yaratıcı Çocuklar Derneği ve Multi Channel Developers işbirliğiyle düzenlenen “Samsung Geleceğin Mucitleri” yarışmasına, hâlihazırda ortaöğretim düzeyinde öğrenim gören tüm öğrenciler çevre, enerji, sağlık ve teknoloji dallarındaki projeleriyle katılabiliyor. “Geleceğin Mucitleri” yarışmasına; hâlihazırda ortaöğretim düzeyinde öğrenim gören tüm öğrenciler çevre, enerji, sağlık ve teknoloji dallarındaki projeleriyle katılabiliyor. Proje başvuruları, en son 28 Şubat 2015 tarihine kadar samsunggeleceginmucitleri.com web sitesi üzerinden yapılabilecek.

Oracle’ın bulut satışları yüzde 80 yükseldi

0
Bulut hizmetlerindeki satış rakamlarını arttıran Oracle, Bulut ERP ve Bulut EPM satışlarının yükseldiğini açıkladı. 600’den fazla müşterinin Oracle’ın entegre bulut hizmetlerini tercih ettiği belirtilen açıklamaya göre, 2015 mali yılı ikinci çeyrekte 250’den fazla müşteri bu hizmetleri alanlar arasına eklendi. Aralarında RE/MAX, Transit Wireless, SoundCloud, Ringo Mobile, Communications Test Design Inc. ve Lynda.com‘un da bulunduğu 600’den fazla firmanın tercih ettiği belirtilen açıklamada, yeni kullanıcılardan RE/MAX’ın global franchise ve ofislerinde bulunan 90 binden fazla satış temsilcisinin iş yönetim ve raporlamada Oracle’a güvendiğine değinildi.

TEB, bulut üzerinden temassız ödeme hizmetine başlıyor

0
TEB_subeTürk Ekonomi Bankası (TEB), Visa Europe ve mobil ödemeler alanında çözüm sunan Metamorfoz ortaklığıyla geliştirdiği bulut üzerinden temassız mobil ödeme uygulamasıyla, kredi kartı müşterilerinin ödeme işlemlerini akıllı cep telefonları üzerinden daha hızlı ve kolay bir şekilde yapmalarını sağlayacak. Temassız ödeme deneyiminde yeni bir dönem başlatan bulut teknolojisiyle fiziki olarak kart taşımaya gerek kalmadığı gibi, GSM operatörüne giderek SIM kart değiştirmeye de gerek yok. Banka, uygulamayı yakın bir zamanda kullanıma sunmaya hazırlanıyor. Temassız ödemede bulut teknolojisiyle akıllı telefonlar üzerinden yeni bir alışveriş deneyimi sunmaya hazırlandıklarını söyleyen TEB Bireysel ve Özel Bankacılık Kıdemli Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Mendi, “HCE teknolojisi sayesinde, donanım tabanlı bir uygulama yerine, müşterilerimiz bilgilerini daha güvenli olan bulut ortamında saklamaya imkan sağlayan akıllı telefonlar ile temassız işlem yapabilecek. Bulut teknolojisiyle müşteriler SIM kartlarını değiştirmeden veya mobil operatörlerine başvurmaya gerek duymadan mobil cihazları ile alışverişlerini yapabilecekler” dedi. CEPTETEB ile temassız mobil ödeme Kullanıcıların temassız mobil ödeme ayrıcalığına erişebilmeleri için yalnızca CEPTETEB’e girip ödemede kullanmayı tercih edecekleri kredi kartlarını seçmelerinin yeterli olacağını belirten Mendi, “50 TL altındaki alışverişlerde kart yerine telefon okutularak, şifre girmeye dahi gerek duymadan alışveriş yapılabilecek” diye konuştu.

Basit veriler bile kimliğinizi ele veriyor

0
Alisveris
Görsel: Thomas Leuthard, Flickr
Science dergisinde paylaşılan bir araştırmaya göre veri ayıklama sürecinde her ne kadar kişisel bilgileriniz gizli tutulsa da, birkaç küçük detayla birlikte gizliliğiniz ortadan kaldırılabiliniyor. “Unique in the Shopping Mall: On the Reidentifiability of Credit Card Metadata” adlı çalışmada görev alan bir grup bilim insanı 1.1 milyon kredi kartı sahibinin 3 aylık dönemde 10 bin ayrı mağazadan yaptığı alışverişin detaylarını incelemiş. İsim ve hesap numaraları gibi detaylar gizlense de, müşterilerin alışveriş alışkanlıkları üzerinden çıkartılan algoritmalar sayesinde kimliklerin belirlenebileceği kesinleşmiş. Araştırmaya göre sadece 4 verinin varlığı bile alışveriş yapanların yüzde 90’ını belli etmeye yetmiş. Çalışmanın içersinde yer alan MIT’den Yves-Alexandre de Montjoye ise, buradan çıkarttıkları sonucun veri güvenliği için tekrar düşünülmesi gerektiği olduğunu dile getiriyor. Büyük veri içeriklerinin, kişilerin sağlık durumundan, eğitimine kadar çok sayıda başlıkta detayları ortaya çıkarabildiği görülürken, ilgili kurumların kimlik gizliliği konusundaki önlemlerinin bu gibi sebeplerle yetersiz olduğu anlaşılıyor. Kısacası eski tip kişisel veri güvenliği modelleri artık yeterli gelmiyor. Daha önce yapılan farklı denemelerde de bu sürecin gerçek olduğu kanısına varılmış. Yani şirketler ve benzeri yapılar bu şekilde büyük veri setlerini açıkta bırakırsa, kullanıcıların gizliliğini büyük ölçüde tehlikeye atmış oluyor.

Cisco, 10 bin öğrenciye Nesnelerin İnterneti dedirtecek

0
CiscoMilan’da hayat bulacak olan Cisco Live! müşteri ve ortaklık etkinliğinde 1,500 kişi ve binlerce online katılımcı, Cisco’nun Her Şeyin İnterneti olarak tanımladığı Internet of Things çerçevesinde uzmanlardan ve geliştiricilerinden özel bir eğitim alacak. Cisco aynı zamanda seçilmiş bazı öğrencileri de 48 saatlik özel kod yazma yarışmasına dahil ediyor. Sekiz ayrı ekip, Her Şeyin İnterneti’ni merkezlerine alarak bu konudaki yeteneklerini geliştirmek için müsabakaya dahil olacak. Cisco Başkan Yardımcısı Harbrinder Kang, bu grupların başta güvenlik ve ağlar olmak üzere, temel teknolojik yeteneklerini kullanarak, problem çözme gibi konularda sektöre destek olabilecek işler geliştirebilmelerine yardım etmek istediklerini dile getiriyor. Kang aynı zamanda, uygulama geliştirme ve yeni sosyal inovasyonların yetenekli yeni isimlerinin yeteneklerini Her Şeyin İnterneti sayesinde açığa çıkarabileceğini ekliyor; “Cisco NetAcademy Day‘in hedefi, küresel bazda sorun çözecek yeni nesillere ilham vermek”. Cisco EMEAR başkan yardımcısı David Bevilacqua ise, Avrupa’da ICT çalışan ihtiyaçlarının yükseldiğini belirtiyor ve yine Avrupa’da 26 milyon işsiz çalışanın bulunuğunu söylüyor. Avrupa Komisyonu’na göre ise, 2020’ye kadar 900 bin kişinin daha bu sayıya ekleneceği belirtiliyor.

Microsoft’tan mobil rekabette kritik hamle

0
CyanogenGoogle’ın kişiselleştirilebilinir ve kontrolü çok daha kolay diye lanse ederek pazara hükmetmesini sağlayan mobil işletim sistemi Android, çok yakında karşısına sağlam bir başka rakip daha alabilir. Wall Street Journal’ın haberine göre Microsoft geçtiğimiz günlerde Cyanogen‘e sebebi belirsiz bir bağışta bulunmuş ve yatırım gerçekleştirerek yeni bir yola girmiş. Cyanogen, Android platformunu çok daha özgür hale getiren, Google’ın kontrolünden çıkartarak tam anlamıyla serbest bir sistem sunmanın peşinde. Microsoft ise bu konuda kendisine destek olmasını umduğu isme, iddialara göre 70 milyon dolar yatırımda bulunmuş. Cyanogen’in web sitesi de bu arada şirketlerinin “mobil işletim sistemini baştan tasarlamak” amacında olduğu mesajını veriyor. Android tabanlı sistem, güçlü kişiselleştirme seçenekleri, daha dengeli bir arayüz, hızlı tepkime ve daha uzun batarya ömrü vaat ediyor. CyanogenMod adlı sistem, standart Android’in önüne geçmek için hayata geçirilmiş bir proje olarak biliniyor. Şirket ise iddialara karşı yorum yapmaktan kaçınıyor. Microsoft’un bu işe girişmesinin nedeni olarak da, yazılım markasının Windows Phone ile daha ileriye gitmesinin pek mümkün olmadığını kavraması olduğu söyleniyor. Markette sadece yüzde 3’lük bir paya sahip olan Windows Phone, Android karşısında zayıf durumda. Donanım üreticileri de Google’ın elini güçlendirmeye devam ediyor. Açık kaynak kodulu bir sistem olması gereken Android, üreticilerin cihazlarına ücretsiz bir şekilde girmeli. En azından markaların arzusu bu yönde. Google ise diğer yandan açık kaynak kod lisanları altında kaynak kodunu yayınlıyor, çoğu Android cihaz açık kaynak konu ve müseccel yazılımlarla (özellikle de Google lisanslı) geliyor. Böylece ürün geliştiricileri mecburi olarak Google’ın bazı içeriklerini barındırmak durumunda kalıyor.

İş ile özel hayat artık bir arada

0
Intel Security, çalışan profesyonellerin nasıl çalıştığı, nerede çalıştığı ve çevrimiçi gizlilik ve verilerin korunmasına ilişkin tutumlarının ne olduğunu araştırmak üzere gerçekleştirdiği küresel bir anketin sonuçlarını yayımladı. Anketin sonuçlarına güvenlik perspektifinden bakıldığında, çalışanların çevrimiçi ortama katıldığı riskli bir davranışın, işverenler için de olumsuz sonuçlar doğurabileceği anlamına geliyor. Ayrıca, çalışanlar iş için kendi cihazlarını kullanarak, tüm son noktalar yeteri kadar güvenlikli değilse şirket verilerini de riske atıyorlar. MSI Research tarafından Intel Security adına gerçekleştirilen bu anketin sonuçları şu şekilde:
  • Anket yanıt verenlerin dörtte üçünden fazlası (yüzde 78), kişisel cihazlarını işle bağlantılı faaliyetlerde kullandığını ifade etmiştir
  • Çok daha fazla katılımcı (yüzde 79) kişisel çevrimiçi aktivitelerini şirket cihazlarında gerçekleştirdiğini belirtmiştir
  • Çalışanların yüzde 40’ı evden veya “herhangi bir yerden” çalışmaktadır
  • Katılımcıların yüzde 65’i, şirket cihazlarında kişisel verilerin korunmasından bilgi işlemin sorumlu olduğunu düşünmektedir
  • Ankete yanıt verenlerin yüzde 77’si işverenlerinin tüm önemli verileri korumak için gereken tüm önlemleri aldığı konusunda kendilerini çok güvende veya güvende hissetmektedir.
  • İşyerindeki faaliyetlerin yüzde 61’i kişiseldir, gizlidir veya özeldir.
Şirketlerin bilmesi gerekenler:
  • İş birimleri, “Bring Your Own Device” (BYOD) (Kendi Cihazını Getir) politikasını istekli bir şekilde kucaklamıştır ancak bilgi işlem departmanları genellikle bu politikayı biraz kaygıyla karşılamaktadır. Uygun kontroller ve politikalar uygulanmadan, bilgi işlem departmanları kullanıcıların kendi tüketici cihazlarını kurumsal ağa getirmelerine izin verilmesi halinde belirli miktarda kaos, düzensizlik, veri kaybı ve güvenlik riski potansiyeli olabileceğini düşünmektedir.
  • BYOD işgücünüzü güçlendirebilir. Kurumsal ağa ve verilere herhangi bir zamanda kendi istedikleri cihazlardan herhangi bir yerden erişebilme imkânıyla çalışanlarınız daha fazla esnekliğe sahip olacak ve daha üretken olacaktır.
  • BYOD, ekonomik olarak da avantajlı olabilir. Büyük ve orta ölçekli şirketlerde daha yaygın olmakla birlikte, bilgi işlemin işgücüne uyarlanması küçük şirketlerde de bütçe açısından yerini almaya başlamıştır. Pek çok şirket cihazlarından uzaklaşmaya ve tek bir basit sebepten dolayı yani uygun şekilde uygulanırsa maliyeti düşüreceği için BYOD modelini kullanmaya başlamıştır.
  • BYOD özellikle mobil cihazlara yönelik yeni iş uygulamalarının geliştirilmesinde inovasyon için itici güçtür. Örnek olarak iş cetvelleri, yer check-in/check-out’ları ve çalışanların self-servis İK uygulamaları ve diğerleri verilebilir.
  • Mobil kullanıcıların çoğu kendi cihazlarının güvenliğini yönetme konusunda genellikle çok fazla kaygı duymazlar. Daha çok iş yapma ve iletişim konusundan dolayı çok meşguldürler. Ancak, çoğu zaman bilinçli olmamaktan dolayı şirketinizi riske atabilecek şekilde kullanıcıların yaptıkları ve yapmadıkları pek çok şey vardır.
Intel Security Türkiye ve Azerbaycan Bölge Müdürü İlkem Özar bu anket sonuçlarını “Katkıları yadsınamayacak olan BYOD kullanımında önemli olan, şirketlerin bu cihazları da sisteminin bir parçası olarak görerek, gerekli güvenlik uygulamalarıyla bu cihazları da güvenli hale getirmesi ve endişe yaratan konuları gidermesidir” açıklamasıyla değerlendirdi.

Bilim kiloyla satılır mı?

1
domatesBizim medyanın, özellikle haber ajanslarının kötü bir alışkanlığı var. Konu, bilim ve teknoloji olduğunda, özellikle de bir Türk biliminsanının katkısı varsa hemen teraziyi rafın altından çıkartıp tartmaya kalkıyorlar. Bunun son örneği, dün akşam Anadolu Ajansı kaynaklı bir haberin, pek çok “haber” sitesinde “Kilosu 72 bin dolar” başlığıyla verilmesiyle yaşandı. Habere göre Dumlupınar Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yunus Erdoğan başkanlığındaki bir ekip, borun fabrikada işlendikten sonra oraya çıkan endüstriyel atıklarda Rubidyum elementine ulaşmayı keşfetti… Ajanstan dağıtılan haberde neyseki Rubidyum’un kullanım alanlarına da değinilmiş. Buna göre tıbbi görüntüleme cihazları, fiber optik telekomünikasyon ve tıp alanında kullanılıyormuş. Bunlar haberin ilk bölümüne yerleştirilmiş, ama “Kilosu 72 bin dolar” dendikten sonra. Alt detaylara inmek için Dumlupınar Üniversitesi’nin sitesine girdiğimde ise daha detaylı ve gerçekçi açıklamalarla karşılaştım. Prof. Dr. Yunus Erdoğan ve ekibini kutluyor ve tekrar asıl mevzuuya dönmek istiyorum. Eski ve kötü bir alışkanlık Medya, özellikle bahsettiğim gibi ajanslar bunu ilk kez yapmıyor. Daha önce pek çok kez, neredeyse bıktırırcasına Bor madeninin etkilerinden, sağlayacağı milyar, hatta trilyon dolarlardan bahsedildi haberlerde. Daha yakın örneklerde Aselsan ve Bilkent Üniversitesi işbirliğiyle kurulan çip fabrikasında üretilecek Galyum Nitrat temelli çiplerin kilosunun 10 milyon dolar olduğundan bahsedilmişti. Yine İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nde çalışmalarına başlanan “Kuantum Nokta”ların kilosunun da 10 milyon dolar olduğuna değinildi. Bu noktada Kuantum’u bir kenara bırakalım. Ajanslar, haber siteleri bunları yazarken kimi zaman ilgili açılışa katılan Bakan statüsündeki kişilerin görüşlerine de yer veriyor. Örneğin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Ar-Ge’nin önemine değindiği bir konuşmasında 1400 kilogram domatesin 1 iPad etmediğinden bahsetmiş. Yukarıda bahsettiğim “Galyum Nitrat’ın kilosunun 10 milyon dolar” olduğu bilgisi ise Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’a ait. Konu bilim ya da teknoloji olunca farklı dönemlerde Bakan seviyesindeki farklı isimlerin benzer konuşmaları arşivlerde yer alıyor. Bakan seviyesindeki her açıklamanın televizyonlarda da yayınlandığını hatırlatmama gerek yok sanırım… Domates soslu bilim Ajansların hitap ettiği kitleler farklı eğitim seviyelerindeki milyonlarca kişi olabilir. O açıdan bakıldığında bilimi kiloyla tartmak bir nebze mantıklı da görünebilir. Ancak yapılan açıklamaların hiçbirinde bahsedilen ürünlerin, teknolojilerin asla bir domates, patates kadar çok satmayacağını göremezsiniz. Gerçek rakamlardan gidelim. TÜİK verilerine göre Türkiye’de 2013 yılı sofralık domates üretimi yaklaşık 8 milyon ton. Bu miktar, 1 milyon 280 bin dekarlık bir alanda üretilmiş. Dumlupınar Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yunus Erdoğan’ın açıklamasına göreyse bor işleyen tesislerden çıkan atık 3,5 milyon ton. Ancak bunun tamamı Rubidyum ya da Sezyum anlamına gelmiyor. Atığın içinden 1000 ppm kadar bir kazanım olabileceğinden bahsediliyor. Wikipedia, ppm için; “Herhangi bir karışımda toplam madde miktarının milyonda 1 birimlik maddesine 1 ppm denir.” diyor. Yani, iş öyle haberlerde yazılıp çizildiği gibi kilo hesabı yapmaya hiç ama hiç benzemiyor…
Dumlupınar Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Kimya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yunus Erdoğan, Yrd. Doç. Dr. Ferda Özmal, Dr. Emel Özder Yeşil
Dumlupınar Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Kimya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yunus Erdoğan, Yrd. Doç. Dr. Ferda Özmal, Dr. Emel Özder Yeşil
Yine de bilimi kiloyla tartalım dediğinizde ise küçük bir binadaki yüksek teknolojili bir laboratuvar çıkıyor karşımıza. Hadi büyükçe bir fabrika diyelim. Kapladığı alan hepi topu 20 – 30 bin metrekare. İçindeki laboratuvar deseniz olsun olsun birkaç yüz metrekare. Geliştirilen ürünlerin değeri kilo hesabıyla milyonlarca dolar. Tabii, atlanmaması gereken çok ama çok önemli bir nokta daha var: Bu teknolojiyi üretiminde kullanacak yüksek teknolojiden faydalanan bir endüstriniz olmalı… Özetle, siz sakın bazı yetkililer gibi, Rubidyum, Galyum Nitrat vb. gramla fiyatlandırılan ve niş pazarlara hitap eden ürünlerden domates gibi 8 milyon ton satacağınızı söylemeyin. En hafif tabiriyle onyıllar boyunca dalga geçilen biri olursunuz. Kilo değil, PISA İşte bahsettiğim bu nedenlerden dolayı bu tür haberlerin gerçekten doğru şekilde verilmesi gerekiyor. İnsanlara anlatırken keşfin, yeniliğin bir mucize değil, basamak atlamayı sağlayacak bir şey olduğunu söylemek gerekiyor. Gerekiyor ki; haberleri okuyanlar, izleyenler içi boş iddialarla yaşamlarını boşa harcamasın. Sonuç olarak; yüksek teknolojiye, Ar-Ge’ye elbette yatırım yapmalıyız. Ama farkedilen her yeniliğin bizi dünyanın en ileri teknolojiye sahip, dünya ekonomileri arasında ilk 10’a sokabilecek seviyede olmadığını da algılayabilmemiz gerekiyor. Eğer amacımız gerçekten buysa, içi boş hesapları bir kenara bırakıp, uluslararası geçerliliği olan PISA gibi eğitim kriterlerine uymak inanın çok daha mantıklı olacak…

“Yenilikçi ürünlerin daha hızlı pazara çıkması için çalışıyoruz”

0
CDT Bilgi Teknolojileri, araştırma ve geliştirmede Türkiye’nin yüz akı olan değerli markaları ile birlikte büyüyor. CDT, ülkemizin başta savunma sanayinin önde gelen firmaları olmak üzere pek çok değerli sanayi kuruluşuna sunduğu elektronik tasarım otomasyonu çözümleri ve danışmanlık hizmetleri ile pazar payını 2014 sonunda ciddi oranda artırarak bu alandaki önemini artırdı. CDT Genel Müdürü Alpay Göğüş, bu gelişmeler ışığında firmanın 2014 performansını şöyle değerlendirdi: “Türk sanayiinin gereksinimleri doğrultusunda çözümler üretmek amacıyla 20 yılıdır ülkemizin yenilikçilik çabalarına tanık olmanın ve doğrudan destek vermenin mutluluğunu yaşıyoruz. Elektronik tasarım otomasyonunda dünyanın önde gelen markalarıyla toplam çözüm sunabilen tecrübeli ekibimiz ve gerçekleştirdiğimiz çok sayıda proje ile ülkemizde önemli başarı öykülerini hayata geçirmekten gurur duyuyoruz. Özellikle elektronik, telekomünikasyon, savunma, otomotiv, uzay/uçak ve üretim sektörlerine sunduğumuz çözümler, kurumların çok daha hızlı bir tasarım ortamına sahip olmalarını ve tasarım maliyetlerini düşürmelerine katkıda bulunuyor. CDT olarak baskılı devre kartları (PCB) tasarım ve analizinden, sistemlerin modellenmesine; gömülü (embedded) sistemlerden araç içi sistem tasarımlarına kadar birçok alanda araştırma geliştirme merkezlerinin en çok tercih ettiği marka konumundadır. Bünyemize katılan yeni markalarla birlikte mevcut yazılımlarımız ve danışmanlık hizmetlerimiz, kurumlara ve ar-ge merkezlerine uçtan uca ve eksiksiz tasarım çözümleri sunabiliyoruz. Ürün geliştirme sürecini hızlandıran çözümlerimizle 2014 yılını büyüyerek kapattık ve bu ivmeyi 2015 yılında da artırarak sürdüreceğimize inanıyoruz.” CDT’nin elektronik tasarım, üretim ve kablolama tasarım süreçlerine çeşitli noktalarda dokunan bilgi teknolojileri çözümleri arasında Mentor Graphics, Downstream Technologies, Logicircuit, Verisense, HiFuture,  Eltek, Leading Edge ve Concept Engineering gibi dünyaca ünlü markalara ait ürünler yer alıyor.

Sanal gerçeklik uçağa bindi

1
Qantas_SamsungGearVRAvustralyalı havayolları şirketi Qantas ilginç bir işe imza atıyor. Firma, first class sınıfında uçan yolcularına Avustralya ile ABD arası uçuşlarda sanal gerçeklik gözlükleri ile farklı bir deneyim vaat ediyor. Bu deneyim, halen dünyanın en büyük yolcu uçağı olan Airbus A380’ler’de kendine yer buldu. Samsung’un Gear VR adlı sanal gerçeklik ürünü sayesinde yolcular daha önceden hazırlanmış içerikleri izleyebilecekler. Bu enteresan video içeriklerin ise Qantas ve uçuş mevzileri ile bağlantılı olacağı belirtiliyor. Bahsi edilen kısa filmler 360 derece çekim yapabilen 3D kameralar ve 3D mikrofonlar ile çekilmiş olacak. Şirket başkanı Olivia Wirth yaptığı açıklamada, Qantas’ın bu özel atılımla birlikte yolcularına en iyi ve en yenilikçi uçuş tecrübeleri yaşatacağını belirtiyor. Wirth, 40 bin feet yükseklikte konforlu bir ortamda, favori Hollywood filmlerini sanal bir dünyada takip edeceklerini de ekliyor. Şimdilik VR sistemler için uyarlanmış çok fazla gişe filmi olmasa da, bu cihazlar sayesinde yaygınlıklarının artması şaşırtıcı olmayacak. Qantas’ın sanal gerçeklik deneyimini yolcularına yaşatan ilk şirket olmasıyla birlikte de, başka markaların bu yöntemi izlemek isteyeceği de aşikar. Heyecan uyandıran girişim şimdilik 3 ay boyunca Qantas yolcuları için denemeye açık olacak ancak daha sonra farklı bir ücretlendirme ile sunulacak.