Veri… Her yerde…

0
Merhabalar Bu hafta yazılarıma başlıyorum ve ana konumuz ‘veri’. Uzmanı olduğum veritabanı ve iş zekası konularının etrafında yazılar bekleyebilirsiniz. Ve öyle yazılarım da olacak. Ama benim ilgi alanım veritabanı araçları ve iş zekası ile kısıtlı değil; çok daha geniş bir alana ilgi duyuyorum. TechInside yazılarımın çerçevesini ‘veri’ ile sınırlamaya çalışacağım. Aslında, bunu sınırlayan bir çerçeve olarak değil, yol gösteren bir temel olarak değerlendirmek daha doğru olur. Veriden ne anlıyoruz? Nerelerde veri var? Hemen hemen tüm iş yazılımlarının arkasında bulunan veritabanlarında veri var. Bu büyük verileri anlamlandırmak için yapılandırılan iş zekası sistemlerinde bu verilere anlam katmaya yönelik çalışmalar var. Bunlar veriyle ilgili ilk akla gelen yerler. Peki başka nerede veri var? Mesela alfabemizde veri var. Geçmişteki resme dayalı alfabelerden, Fenikelilerden beri tüm dünyaya yayılmış harf esaslı alfabelere kadar, tüm alfabe simgeleri birer veri. Mesela vücudumuzda veri var. Ağrıyı ya da hazzı düşünün. Sinir hücrelerinin algılayıp beyne ilettiği ve orada tanımlı karmaşık tepkileri tetikleyen verilerden ibaretler. Mesela atmosferde veri var. Kimi kısa menzilli kimi uzun, kimi kısa ömürlü kimi uzun verilerle kaynayan bir havaya sahibiz. Bir anne biraz uzakta düşmek üzere olan çocuğuna seslendiğinde beyninde oluşan cümle veri olarak ses dalgalarına yüklenerek hava tarafından taşınıyor ve çocuğun kulağında bu titreşimler algılanıp tekrar dönüştürülerek beyne iletiliyor. Bunun üstüne cep telefonu dalgalarını ekleyin. Radyo dalgalarını ekleyin. Televizyon dalgalarını ekleyin. Matrix’e kadar vardırmayacağım işi. Fiziksel bir dünyada fiziksel bir hayat yaşıyoruz. Ancak verinin aslında ne kadar hayatımızın içinde bir kavram olduğunu, hatta hayatımızı ifade edebilecek gösterim boyutlarından biri olduğunu aktarmak istedim. Gelecek haftadan itibaren veritabanlarına ve iş zekasına biraz daha yakından bakmaya başlayacağız. Ama emin olun aramızda çok daha fazlası da konuşulacak. Yazıların seyrini geri dönüşleriniz ve yorumlarınız da önemli ölçüde belirleyecektir.

Sony’den bir yılda iki amiral gemisi!

1
Sony Mobile, 3 Eylül’de Almanya’nın Berlin şehrinde gerçekleştirilen IFA 2014’te yeni amiral gemisi Sony Xperia Z3’ü tanıttı. Sony dünyanın ilk ve tek PS4 Remote Play (uzaktan PS4 erişim) özellikli akıllı telefonu Sony Xperia Z3 oldu. PS4 Remote Play özelliği sayesinde Xperia Z3 ya da Xperia Z3 Compact kullanıcıları, ev içinde aynı Wi-Fi ile PS4’lerine bağlanabilıyor ve oyunlarını oynamaya devam edebiliyor. TV kullanım halindeyken ise DUALSHOCK4 Wireless Controller ile PS4’e bağlanabiliniyor. Kullanıcılar, Xperia Z3 veya Xperia Z3 Compact’ı PS4’ün ikinci ekranı gibi kullanabilir. Sony_Xperia_Z3_PS4 Yeni Xperia Z3 ve Xperia Z3 Compact 2 gün süren uzun pil ömürleriyle de kullanıcılarını yarı yolda bırakmama iddiasına sahip. Bir yılda neden iki amiral gemisi? Hatırlanacağı gibi bu yıl başında Xperia z2’yi tanıtan Sony’nin aynı yıl içinde neden ikinci bir amiral gemisi modeli tanıttığı sorusu akla geliyor. Eğer yeni eğilim bu yönde olacaksa artık pek çok küresel markadan yılda bir değil iki amiral gemisi model görmeye başlayabiliriz. Bu durumun pazarda yaratacağı etkiyi şimdiden tahmin etmek güç ancak yükselen Ar-Ge ve operasyonel süreçlerin maliyetleri Sony gibi firmaların üstünde bir maliyet baskısı yaratabilir. Öte yandan bir önceki modelin 6 ay içinde fiyat kırılması yaşaması, 2.000 TL üstünde bedel ödeyerek bu telefonları satın alan kişiler için bir hayal kırıklığı oluşturabilir. Madalyonun diğer tarafında ise Sony’nin bu stratejisini, pazara geçen sene sunduğu ve şu anda küresel anlamda konsol satışlarında lider olduğu, PlayStation 4 için destekleyici bir taktik olarak yorumlayabiliriz. Ancak bu düşük bir ihtimal. Pazarın tepkisini ve bu stratejinin başarısını ise zaman gösterecek.  

Aslanoba’nın yatırımları devam ediyor

0
Türkiye internet ekosisteminin en aktif yatırımcısı Aslanoba Capital’den yatırım alan Modacruz.com’un üye sayısı 30 bini aştı. Avrupa ve Amerika’da yeni alışveriş trendi olarak görülen ikinci el lüks moda alışverişinin Türkiye’deki öncüsü Modacruz.com, Türkiye’de bir ilk olan Modacruz.com, gardırobunda yer işgal eden ve giymediği kıyafetlerinden kurtulmaya karar veren Melis Güçtaş’ın fikriyle,  Onur Selamet ve Ünal Kurt’un yazılım tarafındaki ortaklığıyla, 2014 yılı şubat ayında hayata geçirildi. Faaliyete geçirildiği tarihten bu yana büyük ilgi görerek 2 milyon TL envanter değerini geçen ve 30 bini aşkın üyeye ulaşan Modacruz.com, Aslanoba Capital’den aldığı ilk tur yatırımıyla, iOS ve Android uygulamalarını eylül ayı içerisinde mobil platformlara taşıyacak. Modacruz.com’un yıllık hedefleri arasında yurtdışındaki kadınların da dolaplarını Türkiye’den alıma açarak, ikinci el lüks marka alışverişini moda kültürünün vazgeçilmez bir parçası haline getirmek öne çıkıyor. Bu tip yatırımları ile yatırımcılar arasında bir anda yükselen değer haline gelen Aslanoba’nın sıradaki yatırımı ve sektörü için de bahisler açılmıştır. Fikriniz varsa haberin altına yorum olarak girebilirsiniz.

İstanbul Teknopark, küresel kongre için aday

0
Savunma Sanayii Müsteşarlığı ve İstanbul Ticaret Odası’nın ana ortaklığında kurulan Teknopark İstanbul, 2016 yılında gerçekleştirilecek33’üncü IASP Dünya Teknoparklar Kongresi’ne Türkiye adına ev sahipliği yapmaya aday oldu. Teknopark İstanbul, 3 resmi adayın bulunduğu organizasyonda, Rusya’dan Skolkovo-MTU-Strogino üçlü girişimi ve Hollanda’dan Utrecht Bilim Parkı ile yarışıyor. Adaylık kapsamında yapılacak oylama, 21 Ekim 2014 tarihinde Katar’ın Doha kentinde gerçekleştirilecek. Türkiye’nin teknoloji geliştirme kapasitesine katkıda bulunmak amacıyla kurulan Teknopark İstanbul’un adaylık sürecinde kullanılacak tanıtım filminewww.youtube.com/watch?v=ldOv1wnSy8c adresinden ulaşılabiliyor. Dijital ve sosyal medya platformlarında yapılan paylaşımlarda ise #IASP2016bids ve#VoteForIstanbul resmi etiketi kullanılıyor. Teknopark İstanbul’un organizasyon için evsahibi seçilmesi halinde; dünyanın 70 ülkesinden 350’yi aşkın teknopark yöneticisi, araştırmacı, akademisyen, sanayici ve girişim sermayedarı İstanbul’u ziyaret edecek. Etkinlik, Türkiye’deki teknoloji firmalarının uluslararası platformda kendilerini gösterebilecekleri yeni bir mecra oluşturacak. TechInside olarak ülkemizde gerçekleşecek her türlü uluslararası ölçekteki etkinliğin ülkemize fayda sağlayacağına inanıyoruz.

IFA 2014’ten Vestel’in akıllı telefonu Venus

28
Bu hafta başı Genel Yayın Yönetmenimiz Ahmet Usta köşesinde IFA 2014’e dikkat çekmiş ve pek çok büyük markanın yeni ürünleri arasında gözden kaçırılmaması gereken bir noktanın altını çizmişti. TechInside ekibi olarak fuarın resmi açılış tarihinden iki gün önce etkinliğin gerçekleşeceği Almanya’nın Berlin şehrine gelmiş bulunuyoruz. Fuarın bir gün öncesinde basın özel günü gerçekleşiyor. Bu gün ise pek çok küresel firma yeni ürünlerinin tanıtımını gerçekleştiriyor. Bu firmalar arasında Türkiye’nin henüz küresel anşamda başarılı olmuş bir elektronik markası yok ancak Vestel, Arçelik gibi markalarımız fuar alanında yer alacak ve onlar da yeni ürünlerini tanıtacak. Henüz fuar başlamadan dikkatimizi çeken nokta Vestel’in yarın tanıtacağı Venus adını verdiği akıllı cep telefonu oldu. Vestel mühendislerinin tasarımını yaptığı Venus, Snapdragon 400 işlemci ve 1 GB RAM ile özelleştirilmiş Android işletim sistemi arabirimine sahip. Ekonomik fiyat kategorisinden satılacağını öğrendiğimiz Venus resmi olmayan rakamlara göre ilk partide 30 bin adet üretilmiş. Turkcell, Vodafone ve Avea bayilerinde satılacak olan telefonun söylentilere göre en büyük alıcısı yine bir numaralı GSM operatörü olmuş.  Bu telefonun detaylarını yarın öğreneceğiz ama şimdilik aşağıdaki görseli sizler ile paylaşalım. vestel-venus-akilli-telefon Bu sene fuarın ilgi çekici noktaları arasında giderek popüler hale gelen 4K TV’ler, kablosuz teknolojilerin gelişmesi ve mobil cihazların giderek artan model ve çeşitleri olacak. Yarın ve sonrasında TechInside ekibimiz etkinlik alanında video içerikler ve röportajlar ile fuarın iş dünyasına bakan yönünü anlatmaya devam edecek.

YouTube’un satın alma tercihlerine etkisi

1
Sosyal medya hayatımızı derinden etkilemeye devam ediyor. YouTube hayatımıza 2006 yılında girdiğinde yenilikçi bir iş modeli ile karşımıza çıkmıştı. Google’ın YouTube’u satın almasından sonra aradan geçen 8 yılın sonunda dünyadaki internet trafiğinin yüzde 20’sini tek başına oluşturan devasa bir video platformu haline dönüştü. Bu platform milyonlarca izleyiciye ulaşmak için etkili bir reklam mecrası olarak gelişmeye devam ediyor. Google’ın yayınladığı YouTube 2. Çeyrek Görünüm Raporunda ilginç bir veri dikkat çekiyor; Güzellik ürünü satın almayı düşünen müşterilerin yüzde 66’sı YouTube üzerindeki videolardan etkilendiklerini açıklamış. Ayrıca bir araç satın almak isteyenlerin yüzde 72’si YouTube üzerindeki videolara öncelikli olarak önem verdikleri tespit edilmiş. Bu veriler ve YouTube 2. Çeyrek Görünüm Raporunda paylaşılan diğer önemli başlıklar göz önüne alındığında işletmeler açısından şu sonuçlara ulaşıyoruz;
  • İşletmelerin ürün ve hizmetleri için çok daha fazla video içerik üretmesi gerekiyor
  • Pazarlamacıların ve reklamcıların markaları için çok daha fazla geri dönüş alabilecekleri video içeriklere öncelik vermesi gerekiyor
  • Yayıncıların daha fazla kitleye ulaşması için video içeriklere odaklanması gerekiyor
  • Tüm bu önemli başlıklar ile birlikte YouTube’un sürekli aktif tutulması gereken bir kanal olduğunu unutmamak gerekiyor.

2018’de 18 milyar dolarlık eğlence

1
Reklamdan internet erişimine, video oyunlarından radyoya kadar 13 sektörü inceleyen rapora göre 2018 yılında Türkiye’de eğlence ve medya sektörünün büyüklüğünün 18 milyar doları aşması bekleniyor. PwC Türkiye Eğlence ve Medya Sektörü Lideri Murat Çolakoğlu Türkiye’nin, eğlence ve medya sektöründe, en hızlı büyüyen 9 ülke arasında yer aldığına dikkat çekiyor. PwC, sektörün geleceğine dair önemli tespitlerde bulunan “Küresel Eğlence ve Medyaya Bakış 2014 -2018 Raporu”nu yayınladı. Rapor, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızla büyüyen dijital alana geçişte reklamcılık sektörüne önemli ipuçları sunuyor.  Reklam yatırımlarına önemli bir ölçüde yön veren rapora göre, eğlence ve medya sektöründe, dijitale yapılan toplam harcama, 2013 ila 2018’i kapsayan 5 yıllık süreç içinde, yılda yüzde 12,2’lik bir birleşik büyüme oranıyla (CAGR) artacak. Böylece dijital harcamalar küresel eğlence ve medya harcamalarındaki büyümenin yüzde 65’ini, yani her üç dolardan neredeyse ikisini oluşturacak. Raporda farklı ülkelerin yanı sıra Türkiye’nin bu alandaki büyüme hızıyla ilgili öngörülere de yer veriliyor. Dünyada eğlence ve medya sektörü büyüklüğü 2013 yılında yaklaşık 1,78 trilyon dolar iken, bu rakam ülkemizde 12 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2014 yılı sonunda sektörün büyüklüğünün dünyada yaklaşık 1,9 trilyon dolar, Türkiye’de ise 13 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Sektörün 5 yıllık projeksiyonunu da ortaya koyan rapora göre 2018’de küresel eğlence ve medya sektörü yıllık ortalama yüzde 5 ile 2,27 trilyon dolara, Türkiye’de de yıllık ortalama yüzde 8,8 büyüme ile 18,25 milyar dolara ulaşacak. digital_marketing Reklamcılık pastasına gelince… Dijital uygulamalarda öncü olacak reklamcılık alanında, 2018 yılında toplam reklamcılık gelirinin yüzde 33’ünün, tüketici gelirinin ise yüzde 17’sinin dijital araçlardan sağlanacağı öngörülüyor. Rapora göre dijital tüketiciden kazanç sağlamak için teknolojinin uygulanması yetmiyor, dijital çağa uygun bir iş stratejisi kapsamında oluşturulan “dijital düşünce tarzını” da uygulamak gerekiyor Rapor sonuçlarını değerlendiren Çolakoğlu, “Küresel ekonomik dengelerdeki değişim, eğlence ve medya sektörünü de önemli derecede etkiliyor. Türkiye’nin de aralarında olduğu yükselen pazarlarda, orta sınıfın güçlenmesi, eğlence ve medyada da harcamalarını da artırıyor. Bu pazarlardaki gelir fırsatlarını yakalamak için yerel koşulları ve pazar segmentasyonunu doğru gözlemlemek önemli. Bu nedenle yerel şirketlerin orta sınıfın yarattığı fırsatları kullanabilmek açısından avantajlı olduğunu kanısındayız. Bu bağlamda, uluslararası şirketler için en iyi yaklaşım elbette yerel ortaklarla işbirliği yapmak olacak” diyor. Çin, Japonya’yı geride bırakıyor Raporda ülkelerin bu alandaki büyüme hızları da karşılaştırılmış. Buna göre, bu konuda hızlı büyüme gösteren dokuz pazar, küresel eğlence ve medya gelirini güçlendiriyor. Çin, Brezilya, Rusya, Hindistan, Meksika, Güney Afrika, Türkiye, Arjantin ve Endonezya, küresel eğlence ve medya gelirinin 2009 yılında yalnızca yüzde 12,4’ünü oluşturuyordu. Oysa 2018 yılında pazarın yüzde 21,7’sini oluşturmaları öngörülüyor. Ayrıca 2018’de, ABD’nin dünyanın en büyük eğlence ve medya pazarı olmaya devam etmesi beklenirken, listenin ikinci sırasında yer alan Japonya’nın ise koltuğunu Çin’e kaptıracağı öngörülüyor. digital advertising dijital reklam Reklamcılık sektöründe taşlar yerinden oynuyor “Küresel Eğlence ve Medyaya Bakış 2014 -2018 Raporu”, bu hızlı büyümenin genel reklamcılık gelirlerine etkisini de irdeliyor. Rapora göre, mobil internet yaygınlaşma oranı 2018 yılında yüzde 55’e ulaşacak ve böylece toplam reklamcılık gelirleri içinde dijital reklamcılığın payı aynı dönemde yüzde 33’e yükselebilecek. Oysa 2009 yılında bu payın sadece yüzde 14 civarında olduğunu hatırlatalım. İnternet reklamcılığının ise yıllık yüzde 10,7’lik büyüme oranıyla sektörün dinamiklerini değiştireceği düşünülüyor. Reklamcılıktaki toplam yıllık birleşik büyüme oranının yüzde 4,4 olduğu düşünüldüğünde, bu öngörüyü anlamak daha da kolaylaşıyor. Hatta böylece 2018 yılında, internet reklamcılığının TV reklamcılığının yerini almaya hazır hale geleceği de belirtiliyor. Oysa 2009 yılında, TV reklamcılığı internet reklamcılığının tam iki katı değere sahipti. 2018 yılına gelindiğinde ise, internet reklamcılığı TV reklamcılığının yalnızca 20 milyar dolar gerisinde kalacak. Özellikle de mobil internet reklamcılığındaki önemli kazanımların yıllık yüzde 21,5 birleşik büyüme oranıyla elde edileceği öngörülüyor. Dijital müşteriden nasıl kazanç sağlarsınız? Bu öngörülere paralel olarak şirket bütçelerinin dağılımları da kaçınılmaz bir şekilde etkilenecek.  Rapora göre, dijital olarak sunulan içeriğe yapılan harcama, yüzde 33 oranındaki toplam reklamcılık harcamasıyla karşılaştırıldığında, 2018 yılında internet erişimi için yapılan harcama hariç, toplam tüketici harcamasının yalnızca yüzde 17’sini oluşturacak.  Ancak ‘7/24 erişim’ ve mikro işlemlerin artması, dijital müşterilerden kazanç sağlamanın en iyi yolunun daha fazla seçenek ve daha iyi deneyim sunan esnek iş modellerini benimsemekten geçtiğini gösteriyor.

Apple uygulamaları neden geri çeviriyor?

0
Mobil dünyanın önemli oyuncularından birisi Apple, hatta akıllı mobil dünyanın baş mimarı desek yanlış olmaz. Pek çok işletme bu dünyanın kapısından içeri girmek istiyor. Bunun yolu teorik olarak gayet basit; iOS uyumlu bir uygulamayı Apple AppStore’a gönderip yayınlamanız lazım. Ancak AppStore’a gönderilen uygulamaların pek çoğu ilk seferinde Apple tarafından geri çevriliyor. Apple geliştiriciler platformunda bu uygulamaları neden geri çevirdiğine dair bazı veriler açıkladı. Bu verilere göre Apple’ın geri çevirdiği uygulamaların yüzde 58’i 10 tane ana sebep yüzünden geri çevriliyor. Apple Reject Reasons   Bu sebeplere baktığımızda en büyük orana sahip neden uygulamaların yeterince bilgi içermemesi. İkinci neden ise uygulamaların temel hatalara sahip olması. Üçüncü neden ise Apple Uygulama Geliştirme Programı ile uyumsuz özelliklere sahip olması. İlk üç ana nedeni ise oldukça ilginç bir sebep takip ediyor zira bu sebep ölçülebilir bir değere bağlı olmamakla birlikte Apple kullanıcıların üst seviyedeki kullanıcı deneyimine hizmet edebilecek kalitede arabirimlere sahip olma şartı öngörülüyor. Bir başka deyiş ile eğer uygulamanızı değerlendiren kişi onu karmaşık bulursa reddetme hakkına sahip. Açıkçası Apple’ın böyle bir rapor yayınlaması bu dünyaya girmek isteyen işletmeler için önceden dikkat etmeleri gereken noktaları vurgulayan güzel bir ipucu teşkil etmekte. Bu hususlara dikkat ederek AppStore’a gönderdiğiniz uygulamaların ilk seferde onay almasını sağlama ihtimalinizi kayda değer şekilde yükseltebilirsiniz.

Parallella: 99 dolara Süper Bilgisayar

3
2012 yılının Ekim ayında Kickstarter üzerinde kaynak arayan ilginç bir proje ile karşılaşmıştık. Temel olarak mikroişlemci tasarlayan bir firma olan Adapteva, 100 doların altında fiyat ile üretecekleri Süper Bilgisayar için destekçiler arıyordu. 750 bin dolar bütçe arayışı kısa bir süre içinde tamamlanarak toplamda 900 bin dolara yakın para toplanmıştı. Aradan geçen 18 aya yakın süre içinde proje bir kaç kez ertelenmekle birlikte şu anda tümüyle yoluna girmiş durumda ve Adapteva dünyanın ilk 100 dolar altında fiyata sahip Süper Bilgisayarlarını geçtiğimiz aydan itibaren satmaya başladı. İçerisinde Zynq-7010 Dual-core ARM A9 CPU bulunan sistem Adapteva’nın 16 ila 64 çekirdekten oluşan Epiphany hızlandırıcısını barındırıyor. 1 GB bellek ve 10/100/1000 Mbit ethernet portuna sahip sistem yaklaşık 9×5 cm büyüklükte. Yani kabaca tek elinizin içine sığıyor. Bu ufak sistemin gücü ise hayret verici ölçüde; 64 çekirdekli sistem 90 GFLOPS gücüne sahip ki bu teorik olarak 45 GHz hızında çalışan tek bir işlemcinin gücüne denk. Üstelik bu sistemlerden dilediğiniz kadarını paralel olarak bağlayarak gücüne güç katabiliyorsunuz. Bu kadar güçten bahsetmişken sistemin aynı işi yapan binlerce dolarlık bir sunucu gibi ortalama 400 Watt değil sadece 5 Watt enerji tükettiğinin altını çizmek lazım. Dünya değişiyor. 35 dolara satılan Raspberry Pi multimedya ve modüler bilgisayar anlayışına yeni bir bakış açısı getirmişti. Şimdi aynı şey süper bilgisayarlar için gerçekleşiyor. Bulut dünyası hızla gelişirken maliyetleri düşürmek için alternatif çözümler araştırılıyor. Kurumların ve işletmelerin on binlerce dolar harcayarak satın aldığı pahalı sunucuların devri bitiyor. Bu tarz yenilikler her zaman dile getirdiğimiz gibi Türkiye’deki girişimciler ve girişimci işletmeler için çok önemli. Bu tarz yenilikçi ürünler tek başına sadece üretici firma için kâr getirebilir ama bu sistemler ile sunulabilecek bütünleşik çözümler, örneğin meteorolojik analiz sistemleri ve fiziksel hesaplamalar gerektiren uygulamalar, yenilikçi projeler olarak büyük katma değerler ortaya çıkması için fayda sağlayabilir. Söylemek ve dikkat çekmek bizden ve her zaman belirttiğimiz gibi bir başarı elde ederseniz haberini yapmak sizlere verdiğimiz açık çekimiz olsun.

Windows XP tehlike saçıyor

0
Global Kaspersky Security Network’e veri sağlayan tüm bilgisayar kullanıcılarının yüzde 16’sından fazlasının Haziran 2014 itibariyle bilgisayarlarında halen Windows XP kullandığı ortaya çıktı.  Kaspersky Lab’ın verilerine göre Haziran 2014 itibariyle Türkiye’de Windows XP işletim sistemi kullanan kullanıcıların oranı yüzde 11,65’ti. Bu gerçek, bilgi güvenliği açısından bazı potansiyel riskler bulunduğu anlamına geliyor. Bu rakam, Kaspersky Lab uzmanları tarafından 2014’ün yaz aylarında gerçekleştirilen “Windows kullanımı ve zayıf noktalar araştırması” ile elde edilen bulgulardan alınmıştır. Bilgisayarları eski bir işletim sisteminde çalışan veya bilgisayarlarında tarihi geçmiş yazılımlar bulunan kullanıcıların, zayıf noktalardan yararlanan zararlı yazılımların saldırısına uğrama riski bulunuyor.
Kaspersky Lab’ın verilerine göre Haziran 2014 itibariyle Türkiye'de Windows XP işletim sistemi kullanan kullanıcıların oranı yüzde 11,65.
Kaspersky Lab’ın verilerine göre Haziran 2014 itibariyle Türkiye’de Windows XP işletim sistemi kullanan kullanıcıların oranı yüzde 11,65.
Çalışmada, her ülkede Kaspersky Lab‘ın Windows tabanlı tüm ürünlerinin kullanıcıları arasında Windows XP kullanıcılarının oranı değerlendirildi. Kullanıcıların yüzde 38,79’unun Windows XP kullanmayı tercih ettiği Vietnam bu alada lider. Ardından gelen Çin‘de yüzde 27,35, Hindistan’da yüzde 26,88 ve Cezayir‘de kullanıcıların neredeyse dörtte biri (yüzde 24,25) eski işletim sistemine sadık kamayı sürdürüyor. İtalya ve İspanya‘da bir Kaspersky Lab ürünü ile korunan beş bilgisayardan biri Windows XP kullanmakta (sırasıyla yüzde 20,31 ve yüzde 19,26). ABD‘de daha küçük oranda bir kullanıcı grubu (yüzde 4,52) Windows XP kullanmayı sürdürüyor. Yeni sisteme yükseltme yapan kişi sayısı açısından ülkelere ayrı ayrı bakacak olursak, ABD (yüzde 16,27), Kanada (yüzde 13,52), Almanya (yüzde 11,17), İngiltere (yüzde 10,79) ve Fransa’nın (yüzde 10,31) önde geldiğini görüyoruz. Bu ülkelerin ardından İtalya (yüzde 8,1), Rusya (yüzde 5,14) ve Hindistan (yüzde 2,91) geliyor.

Defne Akademi açıldı

0
Defne Telekomünikasyon (önceden Defne Bilgi İşlem Ürünleri Sanayi Ticaret Ltd. Şti.), bilişim sektörüne kalifiye eleman yetiştirilmesine katkı sağlamak amacıyla Defne Akademi’yi hayata geçirdi. Defne Telekomünikasyon, Defne Akademi ile telekomünikasyon sektöründeki 20 yıllık küresel tecrübesini ve teknik birikimini bu alanda uzmanlaşmak isteyen üniversite öğrencileri ile paylaşmayı ve ortak projelere imza atmayı amaçlıyor. Bilişim sektöründeki kalifiye eleman ihtiyacını gidermek ve nitelikli eleman üreten eğitim sistemini desteklemek amacıyla harekete geçen Defne Telekomünikasyon, Defne Akademi bünyesinde üniversitelerle işbirliği yaparak elektrik-elektronik ve bilgisayar mühendisliği fakültelerinde okuyan lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin alanlarında uzmanlaşmaları için yazılımını gerçekleştirdiği projelerde ihtiyaçları kapsamında ortak çalışma modeli geliştirecek. Proje süresince Defne Akademi’de görev alan, araştırma yapan öğrenciler bu çalışmalarını tez ve staj olarak da kullanabilecek. Defne Telekomünikasyon stajyer ve yeni mezun iş alımlarında önceliği Defne Akademi’de birlikte çalıştığı öğrencilere vermeyi de amaçlıyor.

Türkiye Dijital Evreni mercek altında

0
EMC’nin sponsorluğunda, IDC tarafından gerçekleştirilen EMC Dijital Evren Araştırması’nın Türkiye sonuçları açıklandı. “Fırsatların Dijital Evreni: Zengin Veriler ve Nesnelerin İnternetinin Artan Değeri” başlıklı çalışma, Türk Dijital Evreni’ni analiz etti. Raporun en ilgi çekici noktası bilgi güvenliği konusunda, Türk Dijital Evreninin yüzde 50’si korunmayan, risk altındaki verilerden oluşuyor. 2014 yılında 45 EB (Eksabayt) olarak ölçülen Türk Dijital Evreninin, 2020 yılında 284 EB’ye ulaşacağı öngörülüyor. Türkiye’nin, 2013-2020 yılları arasında 4.4 trilyon gigabayttan 44 trilyon gigabayta çıkması beklenen dünya genelindeki Dijital Evren’deki payının ise, %0,6 olarak kalması bekleniyor.   Şu an dijital dünyadaki verilerin %60’ını Almanya, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri gibi gelişmiş pazarlar üretiyor. Araştırmanın sonuçlarından çıkarılan öngörülere istinaden; 2017 yılına kadar, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan pazarların; gelişmiş pazarları geride bırakacağı tahmin ediliyor. EMC Türkiye Genel Müdürü Önder Sönmez, araştırma sonuçlarıyla ilgili değerlendirmesinde şunları söylüyor: “Bu yılki araştırma, Türk Dijital Evreninin ana hatlarını ve Türkiye’ye özgü bulguları ortaya koyuyor. Araştırma sonuçları gösteriyor ki; Türkiye çok fazla potansiyel vaat eden ve dijital evrenin yapılandırılması konusunda hızlı ve emin adımlar atması gereken ülkeler arasında yer alıyor. Dijital evrenin ortaya koyduğu en büyük zorlukların çoğu, organizasyon kaynaklı. İlerleyen dönemde Türk şirketlerinin hayatta kalabilmesi ve büyümelerini sürdürebilmesi için planlı ve stratejik bir yaklaşım benimsemesi gerekiyor.”

Şirketler en yüksek değerdeki veriye odaklanmalı

Dijital Evren, şirketlerin içeriğindeki tüm bilgileri anlamlandıramayacağı büyüklüğe ve çeşitliliğe sahip. Bu nedenle şirketlerin en yüksek değerli verileri hedeflemesi gerekiyor. IDC, yüksek değerli verileri; kolay erişilebilir, gerçek zamanlı, etkin kaplama alanına sahip ve analiz sonrasında iş süreçlerini dönüştürebilecek faydayı sunabilen veriler olarak tanımlıyor. Türk Dijital Evreni’nin yüzde 1.2’sinde, yüksek değerli veriler çok daha yönetilebilir bir alan olarak şirketlerin karşısına çıkıyor.

Ahmet Usta’dan Editörün Notu: Oldukça güzel ve detaylı hazırlanmış bu raporun en ilginç yönü ölçümü yapılan dijital verinin 128 GB belleğe sahip iPad Air cihazlara dağıtılması durumunda bu cihazların kalınlığı ile oluşturacağı toplam uzunluk ile kıyaslamaların yapılması. Okuyucu için oldukça karışık olan bu yöntem yerine bu verilerin dolduracağı HDD miktarı üzerinden bir ölçümleme yapılsa çok daha mantıklı olurmuş.

İnternet bankacılığında nelere dikkat edilmeli

0
Sabit ve mobil internet kullanımının artmasına paralel olarak internet bankacılığı hizmetlerini kullananların sayısı da her geçen gün artıyor. Bilgisayar korsanları da bir günde milyarlarca TL işlemin yapıldığı internet bankacılığı hizmetlerini kendilerine hedef olarak kolaylıkla seçebiliyorlar. Uzmanlar uzun emekler sonucu elde edilen birikimlerin birkaç saniyede çalınmaması için bankaları ve vatandaşları gerekli güvenlik önlemlerini almaları konusunda uyarıyor. Sahte web sitelerine dikkat! Son olarak Adana’da yaşayan bir işletme sahibinin döviz hesabından 124 bin bin TL’nin çalınması, internet bankacılığının risklerini bir kez daha gündeme getirdi. Uzmanlar özellikle banka sitelerini taklit eden yabancı sitelerin en büyük tehditlerden birini oluşturduğunu söylüyor. Kullanıcılar bankanın internet sitesinde işlem yaptıklarını zannederlerken aslında bilgisayar korsanlarına şifre ve müşteri numarası gibi en değerli bilgilerini kaptırmış oluyorlar. SMS’le bildirilen şifrelerin bile güvenliği sınırlı Çoğu banka internet bankacılığı hizmetlerinden yararlanmak isteyen müşterilerine işlem anında kullanabilecekleri şifreleri SMS yoluyla gönderiyor. Uzmanlar telefonlara bulaşan virüsler yoluyla söz konusu SMS’lerin başka kişilerin telefonlarına yönlendirilebileceği ve içeriklerinin izlenebileceği konusunda tüketicileri uyarıyor. Ayrıca banka ile müşteri arasına giren sahte web siteleri mevcut iken SMS’leri yönlendirmeye de gerek kalmıyor. Sahte sitelerin, siteye giriş aşamasında ya da EFT yaparken müşterilerin kullanıcı adı, sabit şifre ve cep telefonlarına gelen SMS şifrelerini çalması müşterinin bilgisinin dışında para çıkışları için yeterli oluyor. İnternet bankacılığında yüklü hesap hareketleri için SMS veya PIN aracılığıyla kullanıcıdan herhangi bir onay almaksızın işlem yapan bankalar ise dolandırıcılığa resmi davetiye çıkarmış oluyor.
Kobil'in kurucusu İsmet Koyun
Kobil’in kurucusu İsmet Koyun
Yazılım ve donanım çözümleri riskleri en aza indirgiyor Birçok banka özel güvenlik şirketlerinin tasarladığı internet bankacılığı güvenlik ürünlerini kullanıp bunların kullanım yöntemlerine dair müşterilerini eğiterek olası dolandırıcılık ya da hırsızlık suçlarının önüne geçmeyi başarıyor. Almanya’daki bir Türk girişimci olan İsmet Koyun’un 1986 yılında kurduğu Kobil firması, söz konusu sorunun çözümüne yönelik “m.identity Application Security Technology – Uygulama Güvenlik Teknolojisi (AST)” ürününü bankalara sunuyor. İki faktörlü kimlik doğrulama duvarıyla güvenliği perçinlenen ürün, akıllı kart ve müşteriye ait PIN’in birlikteliği ile güvenlik risklerini en aza indiriyor. Yapı Kredi Kurumsal, Vakıfbank, Kuveyt Türk, Denizbank, Ziraat Bankası, A&T Bank, YKB Holland ve İsviçreli Migros Bank gibi finans sektörünün önde gelen bankalarının da ödeme güvenliği konusunda tercih ettiği m.identity (AST) çözümünün benzerlerinden en önemli farkı, güvenlik işlemlerinin neredeyse tamamını otomatik olarak temin ederek son kullanıcıya kolaylık sağlaması. iPhone, iPad, Android, Windows 8 PC’lerde çalışabilen çözüm, güvenliği otomatik olarak sağlayarak son kullanıcının olası endişelerini gideriyor ve müşteri memnuniyetini artırarak bankalara büyük fayda sağlıyor.

iyzico’da yeni CFO

1
Türkiye’nin önde gelen ödeme sistemleri platformu olan iyzico, gerçekleştirdiği atama ile kurumsallaşma yolunda bir adım daha atarak daha da güçleniyor. Siemens Group ve GroupM çatısı altında 15 yılı aşkın bir süre çalışıp bilgi ve deneyim sahibi olan İlkay Düzgün, Eylül ayı itibariyle iyzico’da CFO pozisyonunda çalışmak üzere göreve başladı. Almanya’da büyüyüp, eğitimini orada tamamlayan İlkay Düzgün, Mainz Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nde (Fachhochschule Mainz) eğitim gördükten sonra Siemens Türkiye’de kariyerine başladı. 2001 – 2004 yılları arasında ABD’nin Detroit şehrinde Siemens Automotive Corporation bünyesinde görev alan Düzgün, daha sonra Siemens Türkiye’de üst düzeyde görev aldı. Düzgün, 2006’dan bu yana çalıştığı GroupM firmasında da CFO pozisyonunda görev yapıyordu. iyzico üst yönetimi tarafından CFO olarak göreve atanan ve şirketin yönetim kadrosuna katılacak olan Düzgün, sahip olduğu bilgi ve tecrübe ile iyzico’ya değer ve güç katacak.
iyzico CFO'su İlkay Düzgün
iyzico CFO’su İlkay Düzgün
iyzico CEO’su Barbaros Özbugutu yeni CFO atamasıyla ilgili olarak “iyzico’yu alanında lider şirket konumuna getirmeye ve yeni ödeme kuruluşu lisans sürecini verimli ve hızlı şekilde tamamlamaya odaklandığımız bu dönemde, İlkay Hanım bilgi ve tecrübesiyle bize çok önemli katkı sağlayacak. İlkay Hanım’ı iyzico bünyesine kazandırdığımız için çok mutluyuz.” ifadelerini kullandı.

Bulutunu yolla bana…

3
Geçen haftaki yazımda korkuyu korkutarak yenemezsiniz demiş ve kendi fikirlerim doğrultusunda sürekli korku mesajları yaydığını düşündüğüm güvenlik hizmeti veren şirketleri eleştirmiştim. Aslında eleştirilerimin arkasındayım. Ancak dün yaşanana ve ergen denilen insan türünde bayram havası yaşatan olaylar iki tarafı da haklı çıkartır nitelikteydi adeta. Neler oldu dün takip etmemiş dostlarımız hala varsa özetleyelim. Birçoğunun ismini ilk kez duyduğum çoğu Amerikan eğlence dünyasının yıldızı hanım kızımızın erkek arkadaşlarıyla özel anlarında çektikleri fotoğraf bulut hizmetinden alınarak halkın beğenisine sunuldu. Tabii isteyen istediği fotoğrafı çekmekte özgür ancak bunları bulut hizmetine yedeklerken dikkat etmekte gerekiyor. Hatta bu fotoğraflar kişisel gizliliğe sahipse cihaz ayarlarında paylaşımı kapatmakta da fayda var. Komplo teorileri Konu açılmışken tabii biraz da komplo teorilerine girmek gerekli. Öncelikle ilk teori bu fotoğrafların hanım kızlarımızın bilgisi dâhilinde sızdırıldığı yönünde. Malum böyle müstehcen fotoğraf ve videolar şan şöhret kapılarını sonuna kadar açıyor ya da açtığına inanılıyor. Bu son örnek üzerinden gidecek olursak ismi geçen hanım kızlarımız şöhret basamaklarının oldukça üst sıralarında yer alıyorlarmış. O yüzden bu ihtimal biraz düşük seviyede kalıyor. Diğer komplo teorisi fotoğrafların bulut hizmetleri üzerinde değil doğrudan çalınan telefonlardan alındığı ihtimali. Tabii bulut hizmeti veren şirketlerin bu teoriyi güçlendirecek açıklamalar yapmaya başladığını söylemek hiç de yanıltıcı olmayacak hattı zatında. Sadede gelecek olursak bulut konusunu yıllardır yazıp çiziyoruz. Bulut güvensiz diyenlerin de karşısında dimdik durduk, bulutu çok güvenli gösterip sorgulamadan kullanımını özendirmeye çalışanların da. Ortada bir suç yok ama suçu buluta ya da bilişim suçlularına atmaya çalışmadan önce şu teknolojiyi azıcık öğrenmeye çalışsak hiç de fena olmayacak.

Google Business View işinize yarar mı?

0
Google Maps servisi özellikle akıllı telefonlar ile birlikte hayatımızın önemli bir parçası haline geldi. Aradığımız adresi bulmak, navigasyon için rota almak ve daha fazlası. Öyle ki Google Maps altyapısını kullanan pek çok yeni girişim bu sayede hayata geçip büyüdü. Her ne kadar ülkemiz de Yandex trafik bilgisi ve sokak görüntüleri ile bir adım önde olsa da Google çıtayı yükseltmek istiyor. Nedir bu Google Business View? Bu güne kadar Google Street View ile önceden 360 derece panoramik fotoğraflanmış bir alanı ekranlarda görüntüleyebiliyordunuz. Business View aynı mantıkla çalışıyor ama bu sefer hizmet işletmeler için sunuluyor. Ofisiniz, binanız, hatta genel merkezinizin otoparkını müşterilere ve insanlara açmanız artık mümkün. photo-shoots Ne işe yarayacak? Öncelikle dijital dünyadaki varlığınızı güçlendirecek. Sonrasında ise ofisinize gelme imkanı olmayanların nasıl bir ortamda çalıştığınızı görmesini sağlayacak. Elbette sizi ziyaret etmeyi düşünenler için de önceden ofisiniz ve çalışma ortamınız ile alakalı bilgi sağlayabilecek. Ayrıca büyük alışveriş merkezleri, hava alanları gibi kapalı alanların haritalarını oluşturmak da mümkün. Bizim işimize yarayacak mı? Bu sorunun cevabı Google Business View servisini nasıl kullandığınıza bağlı. Onu olduğu gibi kullanabilirsiniz. Öte yandan Google servislerinin uygulama geliştirmeye yönelik sağladığı diğer servisler ile yaratıcı bir fikri hayata geçirebilir ve işletmenizin tanıtımı için başarılı bir kanal oluşturabilirsiniz. Kapalı mekan haritaları ile AVM ve benzeri binalar için yenilikçi mobil uygulamalar geliştirebilirsiniz. Google Business View servisine buradan ulaşabilirsiniz.

Şirketiniz için önemli dört Twitter aracı

0
Artık sosyal medyadan uzak kalmak mümkün değil. Özellikle işletmeler için sosyal medya kanalları pazarlama ve tanıtım faaliyetleri için çok daha fazla önem kazanır hale geldiler. Bu sebeple sizlere, şirketinizin Twitter hesabı ile kullanabileceğiniz, dört faydalı araç tavsiye edeceğiz. Buffer Screen Shot BufferBuffer sosyal medya hesaplarınız için programladığınız zamanlarda içerik paylaşımı yapan bir servis. Twitter dışında Facebook, G+ ve LinkedIN hesaplarınız için de kullanmanız mümkün. Önceden hazırlanmış tweetler kadar anlık paylaşımlarınız için de takvimler ayarlanabiliyor. Bunun dışında bir kez gönderdiğiniz tweetlerin genellikle pek çok takipçinizin gözünden kaçtığını dikkate alarak aynı içeriği gün içinde farklı saatlerde paylaşmak mantıklı olabilir. Social Oomph Social Oomph: Bu uygulama oluşturduğunuz bir tweet listesini sırasıyla hesabınızda paylaşıp bu görevi sürekli devam ettiren bir servis. İşin kolayına kaçıp listenizi kısa tutarsanız maalesef kendinizi çok fazla tekrarlamaya başlayabilirsiniz. Buna dikkat etmek lazım. Manage Flitter ManageFlitter: ManageFlitter öncelikli olarak insanları takip etmek veya takibi bırakmak için geliştirilmiş olsa da en çok PowerPost özelliği işinize yarayacak. Bu özellik sayesinde ManageFlitter takipçilerinizi analiz ederek Tweet atmanız için en uygun zamanı hesaplıyor. Genellikle bu zaman takipçilerinizden en fazla kişinin çevrimiçi olduğu zaman dilimini kapsıyor. ManageFlitter’i Buffer ile birlikte kullandığınız takdirde Twitter mesajlarınızın etkinliğini oldukça üst seviyelere çıkartabilirsiniz. HoohtSuite HootSuite: HootSuite Twitter için profesyonel yönetim araçları sunmakla birlikte aynı anda pek çok sayıda farklı sosyal medya hesabını yönetmenizi sağlıyor. Otomatik içerik paylaşımı, raporlama ve farklı kaynaklardan gelen içerikleri çapraz şekilde diğerlerinde yayınlama imkanı HoohtSuite’ı tek ekrandan etkin bir sosyal medya hesap yönetim aracına dönüştürüyor. Kullandığınız araç ne olursa olsun günün sonunda etkili bir sosyal medya yönetiminin kilit anahtarı bu işin başında oturan sorumlu kişidir.

ZyXEL’den kişiye özel bulut servisi

0
ZyXEL, ev kullanıcılarının medya depolama ve kişisel bulut oluşturma ihtiyaçlarına yönelik geliştirdiği NSA325 v2 medya sunucusunu piyasaya sundu. NSA325 v2 medya sunucusu sayesinde ev kullanıcıları video, müzik ve fotoğraflarını güvenle saklayabiliyor ve ev ağındaki birden çok cihazdan aynı anda görüntüleyebiliyor ve bulut servisi gibi kullanarak internet bağlantısı ile uzaktan tüm medya dosyalarına erişebiliyorlar. Yeni nesil telefonlar, tabletler ve dijital fotoğraf makineleri sayesinde ev kullanıcıları artık çok daha fazla yüksek kalite video ve fotoğraf depolamaya başladılar. Ev kullanıcıları için tatil anılarından, doğum günü, yıl dönümü, mezuniyet günleri gibi yaşamın en keyifli anlarını yüksek kalitede saklamak ve bunlara her zaman kolayca erişebilmek, ev ağındaki her cihazdan kolayca yürütebilmek en önemli ihtiyaçlardan biri haline geldi. ZyXEL tarafından piyasaya sunulan NSA325 v2 medya sunucusu, kullanıcıların HD kalitede medya dosyalarına kolayca erişebilmelerini sağlarken aynı zamanda güvenli bir bulut sunucu olarak farklı veri depolama ve erişim ihtiyaçlarına da çözüm getiriyor. Yüksek kalite için yüksek performans Medya boyutlarının gittikçe artması, yakında endüstri standardı haline gelecek olan 4K videoların yaygınlaşması, kullanıcıların geleceğe yatırım yapmasını gerekli hale getiriyor. Yüksek kalitede videolara ev ağındaki her cihazdan aynı anda erişilebilmesi için NSA325 v2 yüksek performans için 1,6 GHz işlemciye ve 512 MB hafızaya sahip olarak geliyor. Maksimum veri depolama kabiliyeti için üzerinde 2 disk slotu barındıran NSA325 v2, aynı zamanda verilerin diskler içerisine hızlı bir şekilde aktarılabilmesi için Gigabit Ethernet portuna ve USB 3.0 kapısına sahip.

ÇMD’den genç liderlere tam destek

1
Anadolu’nun birçok kentindeki en büyük istihdam alanları haline gelen çağrı merkezleri, sektöre özel akademik eğitimlerin ve kariyer fırsatlarının artması ile birlikte genç kuşaklar için kariyer fırsatları sunan uzun dönemli çalışma alanlarından biri haline geliyor. Çağrı Merkezi sektörünün gelişimi, bu alandaki nitelikli istihdamın artırılması ve gelecek kuşak yöneticilerin oluşturulmasına yönelik faaliyetlerini sürdüren Çağrı Merkezleri Derneği, üye kuruluşlarında görev yapan başarılı ve genç yöneticileri “Takım Liderleri Buluşması” etkinliğinde bir araya getirdi. Etkinlikte sektörde başarılı bir kariyer edinebilmek için neler yapılması gerektiği konusunda sohbet edilirken çalışan memnuniyetini arttırmak üzerine de karşılıklı görüş alışverşinde bulunuldu ve sektördeki nitelikli istihdamın sürekliliğinin sağlanmasıını sektörün sağlıklı gelişimi açısından önemi de değerlendirildi. Çağrı Merkezi sektöründe diğer sektörlere oranla kariyer basamaklarının daha hızlı tırmanabileceğinin önemle vurgulandığı organizasyonda müşteri ilişkilerinden kazanılan deneyimin farklı sektörlerde ve farklı pozisyonlarda nasıl değerlendirilebileceği tartışıldı. Toplantıya ev sahipliği yapan Çağrı Merkezleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Metin Tarakçı, sektörün hızla büyüdüğüne vurgu yaparak sektörün Türkiye’nin en önemli istihdam alanlarından biri haline geldiğini ve bu artışın giderek hızlanacağını belirtti. Türkiye’nin 2023 vizyonuna çağrı merkezleri olarak da hazırlandıklarını belirten Tarakçı şöyle dedi, “Çağrı Merkezi tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızla büyüyen bir sektör. Günümüzde 70 bin çalışana sahip olan sektörümüzü daha da büyüterek, 2023’de 360 bin çalışana sahip, yalnızca Türkiye’ye değil, bölge ülkelere de hizmet veren bir sektör olmasını hedefliyoruz. Bu hedefimize doğru ilerlerken çağrı merkezlerinde kariyer hedefleyen, geleceğin yöneticileri olacak, sektörümüzün büyümesine ve gelişimine katkı sağlayacak yenilikçi liderlere olan ihtiyaç hızla artıyor.”