Yaşamın kodunu “hack”lemek

Barış Özkan / IFS Türkiye CTO

2020 yılında, Crispr-Cas9 adlı “genetik makas” üzerinde 9 yıl süren çalışmalarıyla Emmanuelle Charpentier ve Jennifer Doudna adlı iki bilim insanı Nobel Kimya Ödülü’nü kazandıklarında, biz Dünyalılar insanlığın geleceğini de değiştirecek yeni bir çağın başlamak üzere olduğunu fark etmemiş olabiliriz. En klasik tabiriyle teknolojinin hızla geliştiği bir çağda yaşıyoruz. İvmelenerek artan bu gelişim, yapay zekâ gibi “teknoloji üreten teknolojilerle” ve  genetik biliminde olan çalışmalarla da birleşerek “süper-insan” yolculuğunda hızla yol almamızı sağlıyor. Crispr-Cas9, en kısa ve doğru şekliyle DNA üzerinde ekleme, çıkarma yapılmasına  ya da  DNA diziliminin değiştirilmesine olanak tanıyan bir teknolojidir. Bir başka ifadeyle, bedenimizin yazılım kodunu değiştirmeye, “hack”lemeye yarayan bir araçtır.

İnsanlık ve medeniyet açısından, yapay zekâ ile birlikte tarihsel çağ dönüşümleri gibi yeni bir çağı açması muhtemel, insanoğlunun en büyük -aynı zamanda en tehlikeli- hayallerinden birini gelecekte gerçekleştirmesine olanak verecek bir teknolojidir. Tehlike noktasına birazdan geliriz ama önce, bizlere ve gelecek insan nesline ne gibi faydalar sağlayacak ve neden bu kadar önemli noktasını açmamız gerekiyor. Her şeyden önce, bu teknoloji sayesinde, yaşayan hücrelerde genom dizilimlerinde değişlik yapmak (hatalı dizilimi silmek, üzerine yazmak, kesip birleştirmek gibi) mümkün olduğundan ailemizden miras aldığımız, genetik bozukluklara sahip hepatit, kanser, lösemi, anemi gibi pek çok kalıtımsal hastalığın tedavisi mümkün olacak. Antibiyotikler ilk kullanıldığı zamana kadar, insanlar bakteri kaynaklı hastalıklardan yüksek bir oranda ölmekteydi. Bugün, bu tür hastalıklar için endişelenmemize gerek yok. Benzer şekilde, bu teknik ile kanser gibi kalıtımsal hastalıklarda, çok yakın bir zamanda  risk faktörü olmaktan çıkacaktır. Peki tehlike bunun neresinde?

Jennifer Doudna, çalışma  sırasında bir gece korkunç bir rüya görür. Rüyasında bir meslektaşı, ondan başka bir arkadaşına Crispr’ı açıklamasını ister. Çok az ışığın vurduğu bir odada, hararetle açıkladığı kişi ona doğru döndüğünde ve yüzünü gördüğünde dehşet içinde Hitler ile karşılaşır. DNA’larımız, yaşamın kaynak kodudur. Sadece genetik hastalıklarımız değil, uzun boylu olup olmadığımız, saçımızın, gözümüzün rengi, yüzümüzün görünüşü, bilişsel zekâ kapasitemiz gibi tüm bilgilerde aynı DNA’lar ile taşınmakta. Bugün hastalıkları ortadan kaldırmak için kullanılacak bu teknoloji, gelecekte, ten, saç ve göz renginden, fiziksel özelliklerine kadar tasarlanan, hızlı koşmadan tutunda, müziğe kadar her konuda yetkin “süper insanlar” için kullanılacaktır. Bu, insanoğlunun yüz binlerce yıldır süregelen evrim sürecinin “hack”lenmesi, milyonlarca yılda gelebileceği seviyeye çok kısa sürede ulaşması anlamına gelecektir. Farelerde yapılan ilk deneylerde, genom dizini değiştirilen farelerin, diğerlerine göre %20 daha hızlı hareket ettiğinin çalışmalarının olduğu bir zamandayız.

Carl Sagan, Karanlık Bir Dünya’da Bilimin Mum Işığı kitabında, bugün cep telefonlarından, mobil iletişime, teleskoplara kadar bilgi teknolojilerinin temelini oluşturan pek çok yeniliğin doğuş noktasının Maxwell’in elektromanyetik dalgalar olduğunu, ama Maxwell’in bu çalışmaları yaparken, gelecekte elinde taşıyacağı küçük bir cihazla her tür bilgi ve iletişime ulaşabileceğini hayal edemediğini söyler. Bugün de tüm ürettiğimiz bu teknolojilerin, gelecekte nelerin ortaya çıkmasına aracılık edeceğini bilemeyiz. Ama, bizi biz yapan, hayatı güzelleştiren en önemli özelliklerimizden birisi, her birimizin farklı özelliklere sahip olmamız. Gelecekte, tüm insanlığın antik Yunan heykelleri gibi tek bir model ve tipte olmasının bir distopya olarak kalmasını, bizi zenginleştiren farklılıklarımızın ve zayıflıklarımızın kalmasını ümit ediyorum.


Barış Özkan
Barış Özkan
IFS Türkiye CTO

Barış Özkan
IFS Türkiye CTO

1976 Ordu doğumludur. Lisans eğitimini Bilgisayar Mühendisliği üzerine tamamladıktan sonra çalışma hayatına IBM Türkiye’de mühendis olarak başlamıştır. Genç bir yazılım mühendisi olarak katıldığı IFS Türkiye ekibinde, halen CTO olarak görevini yürütmektedir. Seyahat edip yeni kültürler tanımaktan, edebiyat, tarih ve felsefe ile ilgili kitaplar okumaktan ve müzikten keyif alır. Evli ve bir çocuk babasıdır.

Teknoloji devlerinin tercihi AnyDesk, saldırıların hedefi oldu!

Uzaktan yazılım şirketi AnyDesk, bilgisayar korsanlarının büyük miktarda kaynak kodu ve kod imzalama sertifikasının açığa çıkmasına neden olan bir ihlalle üretim sistemlerine yetkisiz erişim elde ettiğini doğruladı. 

AnyDesk’in fidye yazılımıyla ilgili olmadığını söylediği olay, firma tarafından yürütülen bir güvenlik denetiminin ardından tespit edildi. Bir tavsiye belgesine göre personel, sistemlerin güvenliğinin ihlal edildiğine dair kanıtlar buldu ve bu da onları bir iyileştirme ve müdahale planı oluşturmaya yöneltti.

AnyDesk daha sonra olaya müdahale etmek ve aynı zamanda ilgili yetkililerle irtibat kurmak için siber güvenlik uzmanları CrowdStrike‘ın yardımını aldı.

AnyDesk, ihlale yanıt olarak güvenlikle ilgili gerekli sertifikaları ve sistemleri iptal ettiğini veya değiştirdiğini söyledi. Firma halihazırda yedek kod imzalama sertifikaları geliştirme çalışmalarına başladı. 

Ayrıca şirket, web portalındaki şifreleri iptal etme kararı aldığını ve müşterilere daha fazla riski azaltmak için kimlik bilgilerini değiştirmelerini tavsiye ettiğini söyledi. 

Şirket, bir açıklamada, “Tüm güvenlikle ilgili sertifikaları iptal ettik ve gerekli olan yerlerde sistemleri iyileştirdik veya değiştirdik. İkili dosyalarımız için önceki kod imzalama sertifikasını kısa süre içinde iptal edeceğiz ve onu yenisiyle değiştirmeye başladık.” dedi.

Fidye yazılım saldırıları

Sistemlerimizin özel anahtarları, güvenlik belirteçleri veya son kullanıcı cihazlarına bağlanmak için kötüye kullanılabilecek şifreleri depolamamak üzere tasarlandı. Tedbir olarak, web portalımız my.anydesk.com için tüm şifreleri iptal ediyoruz ve kullanıcıların aynı kimlik bilgilerini başka yerlerde kullanıyorsa şifrelerini değiştirmelerini öneriyoruz.

Şirket, ihlalin tam olarak ne zaman gerçekleştiğini söylemedi ancak hizmetlerinde 29 Ocak’tan itibaren dört günlük bir kesinti yaşandı ve AnyDesk istemcisinde oturum açma özelliği devre dışı bırakıldı. 

Şu anda AnyDesk, ihlalden “herhangi bir son kullanıcı cihazının etkilendiğine dair hiçbir kanıt bulunmadığını” belirterek, durumun “kontrol altında” olduğunu da sözlerine ekledi.

Teknoloji devi şirketlerin Z raporu!

Teknoloji dünyasında mahşerin 5 atlısı olarak da nitelenen teknoloji devi firmalar yani Microsoft, Alphabet (Google), Meta (Facebook), Amazon ve Apple geçtiğimiz hafta içinde son çeyrek finansal raporlarını ve 2023 yıl sonu finansal tablolarını açıkladı. Yapılan finansal rapor açıklamalarına göre teknoloji devlerinin tamamı hem gelirlerini hem de kârlarını artırmayı başardılar. Peki kim daha çok kazandı, kim beklentileri ne kadar aşabildi, 2024 beklentileri ne yönde?

İlk olarak 5 büyük firmanın toplam gelir ve kâr miktarlarına göz atacak olursak, teknoloji devlerinin son 12 ay içinde toplam 1,6 trilyon dolar gelir ve 326 milyar dolar net kâr açıkladıklarını görüyoruz. Bu rakamın daha net anlaşılması açısından bir örnek verecek olursak, ülkemizde TÜİK verilerine göre gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) 2023’ün ilk 9 aylık döneminde toplam 812,7 milyar dolar olarak gerçekleşti (henüz son çeyrek rakamları açıklanmadı). Dolayısıyla 5 büyük teknoloji devinin toplam geliri, ülkemizde üretilen ve satılan tüm nihai mal ve hizmetlerin piyasa değerinin neredeyse 1,5 katından fazla.

ABD’li teknoloji devlerinin kendi içindeki performans rakamlarına bakıldığında ise, 2023 yılında gelir rekorunu 574,8 milyar dolar ile e-ticaret ve bulut devi Amazon firmasının elinde tuttuğu görülüyor. İkinci sıradaki Apple toplam 385,7 milyar dolar satış geliri elde ederken Google’ın çatı firması Alphabet 307,4 milyar dolar, Microsoft 227,6 milyar dolar ve Facebook’un çatı firması Meta 134,9 milyar dolar satış geliri raporlamış durumda.

Raporlanan net kâr rakamlarına bakıldığında ise, net satış gelirinde ikinci sırada olan Apple’ın 100,9 milyar dolar ile bu alanda ilk sırayı aldığı görülüyor. İkinci sırada yer alan Microsoft 82,6 milyar dolar, üçüncü sırada yer alan Alphabet (Google) 73,8 milyar dolar, dördüncü sıradaki Meta (Facebook) 39 milyar dolar net kâr raporlamış durumdalar. İlginç bir biçimde 2023’te 574,8 milyar dolar toplam satış geliri raporlayarak gelir listesinde ilk sırada yer alan Amazon ise 30,4 milyar dolar net kâr ile teknoloji devleri listesinde kendisine ancak 5. ve son sırada yer bulabiliyor.  

Firmaların gelir – kâr marjı oranına bakıldığında, muhteşem bir yıl geçirmese de (3 çeyrek boyunca gelir rakamları bir yıl öncesine kıyasla geride kalmıştı) Apple hala oldukça güçlü görünüyor. Facebook ve Google’ın ise reklam gelirlerindeki artış, her iki firmanın da 2024’e daha umutlu bakmasını sağlıyor. Microsoft özellikle bulut ve sunucu tarafında daha istikrarlı bir büyüme yakalarken Amazon ise gelir – kâr marjı oranı en düşük firma olmasına rağmen AWS ile güçlü kalmaya devam ediyor.

Yazımızda işlediğimiz ABD’li 5 teknoloji devi firmasının tamamının yapay zekâ yatırımlarına hız verdiğini de unutmamak gerekiyor. Dolayısıyla teknoloji devi firmalar 2024 yılında da bir yandan kendi geleneksel iş alanlarında (online reklamcılık, e-ticaret, yazılım, donanım ve bulut) gelir ve kârlarını artırmaya devam ederken bir yandan da yapay zekâ gibi yeni alanlarda kendilerinden söz ettirmeye devam edecekler gibi görünüyor.

Evlilikler çipli kimlik kartları ile güvende olacak!

Evlendirme dairelerinde Elektronik Kimlik Doğrulama Sistemi dönemi başladı. Bugüne kadar başvuru aşamasında kişilerin kimlikleri üzerinde bulunan fotoğraf ve imzaların kontrolleri gözden geçirmek suretiyle yapılırken; artık KEC cihazları ile T.C. Kimlik Kartı doğrulaması yapılacak.

Türkiye’nin ilk onaylı mobil kimlik doğrulama cihazı biOnay, çipli kimlik kartı kullanımıyla parmak izi doğrulamasını sağlayarak evlendirme dairelerinde olası sahteciliğin önüne geçilmesi sağlayacak. Uygulama ilk olarak Bayrampaşa Belediyesi Evlendirme Dairesinde kullanılmaya başlandı.

Sahteciliğin önüne geçilecek

Bayrampaşa evlendirme memurları artık KEC cihazları ile T.C. kimlik kartı doğrulaması yapıyor. Evlilik için müracaata gelen çiftlerin çipli kimlik kartı ile T.C. Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü Kimlik Paylaşım Sistemi üzerindeki kimlik doğrulama sistemine ve Belediye AKOS sistemine bilgilerinin kaydedilmesinin ardından, evlenecek olan çiftlere talep ettikleri tarihler için nikâh randevuları oluşturuluyor. Böylece nikâh işlemleri öncesi ve nikah günü oluşabilecek herhangi bir sahteciliğin önüne geçilmiş olunuyor.

Çipli kimlik kartı kullanımı ile parmak izi doğrulamasının olası sahteciliğin önüne geçmek için çok önemli olduğunu belirten Bayrampaşa Belediyesi Evlendirme Şefi Metin Kutbay, başvuru aşamasında kişilerin kimliklerindeki fotoğrafı ile fiziki değişimleri (saç ekimleri, estetik operasyonlar, küçük yaşlarda çekilmiş olan fotoğraflar, imza uyuşmazlığı) gibi nedenlerden dolayı kişinin kimliği üzerinde şüpheye düşüldüğünü söylüyor ve ekliyor: “Sahte kimliklerle başvurunun önüne geçmek, evlilik işlemlerinin daha sağlıklı ve güvenli bir şekilde yürütebilmesinin sağlanması, büyük önem arz ediyor. Bu sistemle birlikte evlenecek olan çiftlerin ve nikah işlemlerini yürüten evlendirme memurlarının güvenliğini sağlamış oluyoruz. Bu uygulama vatandaşlarımız tarafından da memnuniyetle karşılanıyor.”

KEC kullanan evlendirme dairelerinin sayısı artacak

EGA iştiraki olan biOnay‘ın Kurucu Ortağı Ümit Yaşar Usta, yaptığı açıklamada şunları dile getirdi: “Bu yıl kart erişim cihazı (KEC) kullanan kurumların sayısında hızlı bir artış yaşanacağını ve önümüzdeki süreçte Türkiye’de 1 milyonun üzerinde kimlik doğrulama cihazı ihtiyacının olacağını öngörüyoruz. 2022 yılından bu yana Ziraat Bankası, Halkbank, İşbank gibi bankaların yanı sıra Türkiye genelinde 973 tapu ve kadastro müdürlüğünde, yaklaşık 300 noterde, bazı sınav merkezleri, belediyeler ve ziyaretçi kabul noktalarında kullanılan cihazların, bu yıl Bayrampaşa Belediyesi Evlendirme Dairesinin yanı sıra diğer evlendirme dairelerinde, SGK, ÖSYM, kolluk kuvvetleri gibi pek çok kurumda kullanılmasını bekliyoruz.”

Büyük tehlike: Yapay zeka artık sahte kimlik de üretiyor!

OnlyFake adlı bir yer altı web sitesi, sahte kimliklerin gerçekçi görünümlü fotoğraflarını yalnızca 15 dolara oluşturmak için “sinir ağlarını” kullandığını iddia ederek, sahte kimlikler ve daha genel olarak siber güvenlik pazarını kökten bozuyor. 

Bu teknoloji, banka dolandırıcılığından çalıntı fonların aklanmasına kadar her şeyi kolaylaştırabilir.

Yapılan testlere göre OnlyFake, istediğimiz herhangi bir isim, biyografik bilgi, adres, son kullanma tarihi ve imzayla tamamlanan son derece ikna edici bir Kaliforniya sürücü ehliyeti oluşturdu. 

Fotoğraf, kimlik kartının kabarık bir halının üzerinde durduğu izlenimini bile veriyor; sanki birisi onu yere koyup bir resim çekmiş gibi, birçok site doğrulama amacıyla bunu gerektiriyor. 

Test için ilerleyen safhalarda OKX‘teki kimlik doğrulama sürecini başarıyla tamamlamak için bu site tarafından oluşturulan başka bir sahte kimlik kullanıldı. OKX, suçlular tarafından kullanılması nedeniyle yakın zamanda birçok mahkeme kaydında yer alan bir kripto para borsası.

Sahte bir kimliği el ile hazırlamak veya satın alınan bir kimliğin ele geçirilme riskiyle karşı karşıya kalarak postaya gelmesini beklemek yerine, OnlyFake aslında herkesin dakikalar içinde sahte kimlikler oluşturmasına olanak tanıyor. Çeşitli çevrimiçi doğrulama sistemlerini atlayacak kadar da gerçek görünüyor. Ya da en azından bazı insanları kandırmaya yeter.

OnlyFake’in Telegram hesabında yayınlanan bir duyuruda, “Belgeleri Photoshop kullanarak oluşturma dönemi sona eriyor.” yazıyor. Hizmet, “sinir ağlarının” yanı sıra, günde 20.000’e kadar belge oluşturan “oluşturucuları” da kullandığını iddia ediyor. 

John Wick takma adını kullanan hizmetin sahibi, bir Excel tablosundaki veriler kullanılarak aynı anda yüzlerce belgenin oluşturulabileceğini söyledi. 

ABD’den ticari casus yazılımlarla bağlantılı kişilere vize yasağı

0

ABD Dışişleri Bakanı Blinken yapılan düzenlemeyle ilgili olarak şunları söyledi: “Dışişleri Bakanlığı bugün, ticari casus yazılımların kötüye kullanımına karışan kişilere vize kısıtlamaları getirilmesine olanak tanıyacak yeni bir politikayı uygulamaya koyuyor. Bu tür hedeflemeler keyfi gözaltılar, zorla kaybetmeler ve en korkunç vakalarda yargısız infazlarla ilişkilendirilmiştir. Ayrıca, bu araçların kötüye kullanılması ABD personeli için güvenlik ve karşı istihbarat tehdidi oluşturmaktadır.”

Bu çabanın bir parçası olarak Biden Yönetimi, ABD hükümetinin dış politika çıkarları veya ulusal güvenlik için risk oluşturabilecek paralı gözetleme araçlarını kullanmasını yasaklayan bir İdari Emir de yayınladı. Biden yönetimi, insan hakları ihlallerini önlemek için 36 diğer hükümetle (Freedom Online Coalition olarak bilinen) ortak bir çabayla gözetleme teknolojisinin kötüye kullanılmasını önlemek için hükümetlere yol gösterici ilkeler yayınladı.

Biden yönetimi ayrıca, insan hakları ihlallerini mümkün kılmak için kötüye kullanılmasını önlemek amacıyla 36 diğer hükümetle (Çevrimiçi Özgürlük Koalisyonu olarak bilinen) ortak bir çabanın parçası olarak hükümetin gözetleme teknolojisini kullanmasına ilişkin yol gösterici ilkeler yayınladı.

ABD Ticaret Bakanlığı’nın Sanayi ve Güvenlik Bürosu (BIS), dünya çapında yüksek riskli bireylerin cihazlarını hacklemek için kullanılan siber istismarların kaçakçılığına karışmaları nedeniyle dört Avrupalı ticari casus yazılım şirketini Temmuz 2023’te Varlık Listesine ekledi.

ABD Dışişleri Bakanlığı’na göre, Yunanistan’dan Intellexa S.A., İrlanda’dan Intellexa Limited, Macaristan’dan Cytrox Holdings Zrt ve Kuzey Makedonya’dan Cytrox AD tarafından geliştirilen ticari casus yazılım araçlarının dünya çapında yaygınlaştırılması, siyasi rakipleri sindirmeyi, ifade özgürlüğünü kısıtlamayı, muhalefeti bastırmayı ve gazetecilerin faaliyetlerini takip etmeyi amaçlıyordu.

Yaptırımlardan önce, Google’ın Tehdit Analiz Grubu (TAG) Mayıs 2022’de Cytrox’u Android kullanıcılarını hedef alan Predator casus yazılım saldırılarında kullanılan çok sayıda sıfırıncı gün güvenlik açığı ile ilişkilendirirken, Intellexa, Cisco Talos ve Citizen Lab güvenlik araştırmacıları tarafından Predator Android casus yazılımının ve yükleyicisi Alien’ın üreticisi olarak etiketlendi.

Intellexa’nın casus yazılımı aynı zamanda yüksek profilli Avrupalı politikacıları, gazetecileri ve Meta yöneticilerini hedef alan çeşitli gözetleme kampanyalarında da kullanıldı. ABD Ticaret Bakanlığı Kasım 2021’de İsrail, Rusya ve Singapur’dan dört şirkete daha casus yazılım geliştirdikleri ya da devlet destekli hack grupları tarafından kullanılan hack araçlarını sattıkları gerekçesiyle yaptırım uyguladı.

Rusya’daki Positive Technologies ve Singapur’daki Computer Security Initiative Consultancy (CSIS), açıklardan yararlanma ve bilgisayar korsanlığı araçlarının kaçakçılığını yaptıkları gerekçesiyle yasaklandı. İsrailli casus yazılım üreticileri Candiru ve NSO Group, dünya çapında aktivistleri ve gazetecileri hedef almak için kullanılan casus yazılımları geliştirdikleri ve ticarileştirdikleri için listeye alındı.

Martı, Amerikan yapay zeka şirketini satın aldı!

0

Türkiye’nin ulaşım devi Martı, teknoloji ve inovasyonda sınırları zorlayan projelerini daha da ileri aşamalara taşımak için, dünya lideri yapay zeka şirketi Zoba Inc.’i bünyesine kattı. Dünyanın en iyi üniversitelerinden MIT ve Harvard know-how’ı ile geliştirilen Zoba’nın Yapay Zeka destekli platformu, gelirleri artırma ve operasyonel maliyetleri düşürme hedefiyle Martı’nın verimlilik ve karlılık hamlesinde çığır açıyor.

Martı, Boston merkezli yapay zeka şirketi Zoba’yı satın aldı!

Türkiye’nin öncü ulaşım süper uygulaması Martı , dünya genelinde iki tekerlekli elektrikli araç operasyonları için filo optimizasyon çözümleri lideri Zoba Inc.’i bünyesine kattığını duyurdu. MIT ve Harvard mezunları tarafından kurulan Boston merkezli Zoba’nın yapay zeka destekli yazılım platformu, iki tekerlekli elektrikli araç operatörlerinin gelirlerini artırmasına ve saha operasyon maliyetlerini düşürmesine olanak tanıyor. Bu stratejik hamle, Martı’nın operasyonel verimliliğini artırma yolculuğunda önemli bir kilometre taşı olarak görülüyor.

Zoba’nın gelişmiş talep tahmin algoritmaları sayesinde, araçların nereye konumlandırılacağı ve operasyonel görevlerin ne zaman gerçekleştirileceği dinamik olarak optimize edilerek, sürüş sayısının maksimize edilmesi ve araç operasyonel verimsizliklerinin en aza indirilmesi hedefleniyor. Martı, Zoba ile Ekim ve Kasım 2023’te gerçekleştirdiği pilot projede, Zoba yazılımının kullanımı sayesinde Martı araçlarının sürüş sayısında bir artış sağladı ve bu durum şirketin kârlılığına olumlu katkılar sundu.

Martı kurucusu Oğuz Alper Öktem, konuyla ilgili açıklamasında şunları söyledi:

“İki tekerlekli elektrikli araç operasyonlarımızın gelirlerini artırma ve maliyetlerini düşürme çabalarımız kapsamında, birkaç optimizasyon yazılımı sağlayıcısı ile pilot projeler gerçekleştirdik. Zoba’nın yazılımını kullanarak en iyi sonuçları elde ettik ve sürücülerimiz için araçlarımızın kullanılabilirliğini artırma ve saha operasyon maliyetlerimizi düşürme çabalarımızda bu en iyi sonuç veren yapay zeka destekli bu yazılımı bünyemize katmaktan heyecan duyuyoruz. Zoba’nın yazılımı, başlangıçta iki tekerlekli elektrikli araç operasyonlarını optimize etmek için oluşturulmuş olsa da, Martı olarak bu sağlam temel üzerinden yolculuk paylaşım operasyonlarımızın tümünü daha da geliştirmeyi planlıyoruz.”

Zoba’nın API-first platformu, dünya çapında 200 şehirde dünyanın en iyi mobilite operatörleri için dinamik araç konumlandırma, yönlendirme ve dinamik fiyatlandırmayı destekliyor. Mobilite operatörleri, Zoba’yı kullanarak operasyonlarda tahmine dayalı çalışmayı ortadan kaldırırken gelirlerini de önemli ölçüde artırıyor.

2017 yılında Harvard ve MIT’den doğan Zoba, NTTVC, CRV, Founder Collective ve Dallas Mavericks’in eski sahibi Mark Cuban gibi önde gelen yatırımcılardan 17 milyon dolar fon aldı.

Yılın ilk ayında teknoloji camiasında işten çıkarma sayısı 32.500 kişi!

2024 yılı teknoloji çalışanları için kötü başladı. 130’dan fazla teknoloji şirketi ve startup Ocak ayında 32.500’den fazla çalışanı işten çıkardı ve işten çıkarmalar hız kesmeden devam ediyor. Startup’lar da dahil olmak üzere dünya genelinde teknoloji şirketleri 2022 ve 2023 yıllarında 425.000’den fazla çalışanı işten çıkarırken, özellikle pandemi sonrası dönemde işten çıkarma sayılarında artış yaşanması dikkat çekiyor.

Şirket bazında bakıldığında görüntülü iletişim platformu Zoom, yaklaşık 150 çalışanını ya da şirketin işgücünün yaklaşık %2’sini işten çıkartacağını açıkladı. Zoom’a ek olarak, bulut yazılım tedarikçisi Okta da yaklaşık 400 çalışanı ya da işgücünün yaklaşık yüzde 7’sini işten çıkarmayı planladığını duyurdu. Çevrimiçi ödeme ağ geçidi PayPal, geçtiğimiz ay işgücünün en az yüzde 9’unu – yaklaşık 2.500 çalışanı – etkileyecek işten çıkarmalara başladı.

Amazon ile yaptığı anlaşma suya düşen tüketici robotları üreten Robot, işgücünün yaklaşık yüzde 31’ini oluşturan yaklaşık 350 çalışanını işten çıkaracağını ve kurucusu ve CEO’su Colin Angle’ın da istifa edeceğini açıkladı. Kurumsal yazılım devi Salesforce, yaklaşık 700 çalışanını işten çıkararak işten çıkarma yapan teknoloji firmaları kervanına katıldı. E-ticaret platformu eBay ise yaklaşık 1.000 çalışanını ya da tam zamanlı işgücünün yüzde 9’unu işten çıkarıyor ve şirket ayrıca “önümüzdeki aylarda” belirtilmemiş sayıda yükleniciyi de işten çıkaracağını duyurdu.

Geçtiğimiz hafta 2023 yıl sonu finansal raporlarını açıklayan teknoloji devlerine göz attığımızda da benzer bir işten çıkartma furyasını görüyoruz. Yıl sonu raporlarına göz atıldığında örneğin Amazon firmasının toplam personel sayısının 2023 yılında 16.000 kişi, Facebook’un çatı firması Meta’nın 19.000 kişi, Google’ın çatı firması Alphabet’in 7.300 kişi, Apple’ın 3.000 kişi azaldığı görülüyor. Yani devasa kurumsal teknoloji firmaları dahil irili ufaklı pek çok şirket teknoloji profesyonellerini işten çıkartmaya devam ediyor. Üstelik tüm bu firmaların ürün ve servis lansmanlarına devam ettikleri ve yapay zekâ gibi yeni iş kollarına yatırım yapmaktan kaçınmadıkları görülüyor.

Analistler, işten çıkartmaların yılın ilk yarısında da devam edebileceği ancak firmalarda yeniden yapılanmanın tamamlanacağı ve yenilikçi iş sahalarının oluşmasıyla birlikte personel sayılarındaki düşüşün alacağı veya son bulacağı düşüncesindeler.

Üretken yapay zeka Meta’yı eski, güzel günlerine döndürecek!

Microsoft ve Google dahil olmak üzere büyük hiper ölçekleyicilerin tümü rekor büyüme rapor ederken; son haftalarda üretken yapay zeka tarafından büyük teknoloji kazanç çağrıları desteklendi, ancak sektörde büyük kazanan olarak ortaya çıkan şirket Meta. 

Şu anda üretken yapay zeka alanında tartışmasız sektör lideri olan Microsoft, teknolojiye daha fazla odaklanılmasının meyvelerini vermesiyle geçen yıl dikkate değer bir performans sergiledi. Teknoloji devi yakın zamanda dünyanın en değerli şirketi olarak Apple’ı geride bıraktı ve üretken yapay zekanın, şirketteki hisse senedi fiyat artışına katkıda bulunan önemli bir faktör olduğu özellikle vurgulandı.

Sonuç olarak, sektör son aylarda üç büyük hiper ölçekleyicinin ürün duyurularına tamamen doymuş durumda ve bunların hepsi açıkta sorunlarla mücadele ediyor.

Bu arada Meta, Microsoft, Google ve AWS’nin ilgi odağını ve hiç bitmeyen manşet selini paylaşmasına olanak tanıyor gibi görünüyor. Firma, 2023 yılı boyunca işini oldukça kurnaz bir şekilde sürdürdü ve kendisini açık kaynak yapay zeka şampiyonu olarak konumlandırmaya yoğun bir şekilde odaklandı.

Llama 2 modelinin Temmuz 2023’te piyasaya sürülmesi, teknoloji sektörü paydaşlarından gelen büyük alkışlarla karşılandı ve şirket, üretken yapay zeka alanında demokratikleşmenin önemli bir savunucusu olarak çerçevelendi.

Meta o zamandan bu yana ağırlıklı olarak Llama 2 modeline odaklandı ve LLM’yi OpenAI’in GPT-3 modeliyle aynı seviyeye getiren giderek daha güçlü versiyonlar piyasaya sürdü. Benzer şekilde Meta’nın GitHub Copilot’a yanıtı olan Code Llama da açık kaynaklı bir model olarak piyasaya sürüldü ve kullanıcıların platforma akın etmesine neden oldu.

Meta tamamen üretken yapay zekaya bağlı

Ancak Meta, üretken yapay zekanın ortaya çıkan çağında açık kaynak savunucusu olarak bir imaj geliştirmiş olsa da; para görüşmeleri ve son kazanç açıklamaları, onun muzaffer bir geri dönüş yaptığını gösteriyor.

Şirket, Cuma günü borsaya 196 milyar dolarlık şaşırtıcı bir değer katarak Wall Street Tarihindeki herhangi bir firmanın tek günlük en büyük kazancına işaret etti.

Bu başarı, Cuma rakamlarına göre Meta’nın borsa değerini artık 1,22 trilyon doların üzerine çıkarıyor.

Bunun büyük bir kısmı reklam satışlarında artış ve kullanıcı büyümesinde bir iyileşme, ayrıca Mark Zuckerberg’in ‘verimlilik yılı‘ sırasında bütçe sıkılaştırması nedeniyle olmuş olsa da, Forrester’dan Araştırma Direktörü Mike Proulx’e göre, bu Meta için bir refah dönüşünü işaret ediyor.

2024’te büyük medyanın büyüsünü geri kazanacağını tahmin etmiştik.” dedi. “Meta’nın 2023 sonuçları, markaların reklamlara bir kez daha ağırlık vermesiyle gelecek vaat eden bir yılın sinyalini veriyor.

Proulx, Meta’nın üretken yapay zekaya odaklanmasının son aylarda teknoloji devi için önemli bir fark yarattığını ve odak noktasını metaveri başarısızlıklarından uzaklaştırmasına olanak sağladığını söyledi.

Sonunda Meta’nın “her şeyden önce” bir yapay zeka şirketi olacağını söyledi.

Mark Zuckerberg’in, Meta’nın uzun vadeli vizyonunun önemli bir parçası olarak yapay zekaya yönelmesi sürpriz değil ancak şirketin eğildiği kapsam oldukça iddialı.” dedi. “Meta’nın her şeyden önce bir yapay zeka şirketi olduğunu (veya olacağını) yeniden doğruluyor.

Meta veriden bahsedilirken, olması gerektiği gibi yapay zekanın arkasında kalmaya devam ediyor.

Zuckerberg’in büyük meta veri değişimi, 2021’in sonlarında şirket için önemli bir dönüm noktası olarak selamlandı. Ancak kurumsal talep ve tüketici ilgisi artmayı başaramadığı için gerçeklik beklentileri pek karşılamadı. Dijital ve fiziksel dünyaların birleşmesi herkesin harcı değildi.

Şirket, Reality Labs bölümünün 2020’nin sonundan bu yana 42 milyar dolardan fazla kaybetmesiyle metaverse hamlesinde şaşırtıcı kayıplar kaydetti ve son çeyrek şimdiye kadarki en büyük kayıp oldu.

Önümüzdeki yıl daha fazla kayıp kaydedilmesi bekleniyor ve Proulx, bunun “şirketin giderek belirsizleşen bir bahise daha ne kadar ayak uyduracağı” konusunda soru işaretleri yarattığını söyledi.

Ancak üretken yapay zeka ile şirketin “güvenli bir bahis“e sahip olduğu görülüyor. Yatırımcıların yapay zekaya olan güveni son aylarda hızla artıyor ve bu cephedeki iyimserlik S&P 500’de %24’lük bir yükselişe yol açıyor.

Nvidia ve Microsoft’un da aralarında bulunduğu büyük teknoloji endüstrisi oyuncuları, bu yükseliş odaklı yatırımcı odağının meyvelerini aldı ve Meta, daha fazla sermaye elde etme niyetinde görünüyor.

Ünlü Merkez Bankası yöneticisi Deepfake saldırılarının hedefinde!

Deepfake video kesiti, kilit kurumların güvenilirliğini zayıflatmak için tasarlanmış bir dizi dezenformasyonu vurguluyor. Videoda, sahte mali yatırımları desteklemeye çalışan Başbakan Marcel Ciolacu’yu hedef alan bir video da dahil olmak üzere son günlerdeki benzer deepfakeler tekrarlanıyordu.

Romanya Merkez Bankası bir uyarı yayınlayarak vatandaşlara ne Isarescu’nun ne de merkez bankasının yatırım tavsiyesinde bulunmadığını hatırlattı. Videoda, hisse senedi yatırımlarını tanıtmak için Romanya‘nın en güvenilir yetkililerinden biri olan merkez bankacısının görüntüsü ve sesi kullanılıyor ve izleyicilere sahte bir platforma bağlantı sunuluyor.

Merkez bankası sözcüsü Dan Suciu, “Bu tür dolandırıcılık girişimlerinin önemli ölçüde artmasından son derece endişeliyiz ve insanları yaptıkları her işlemde çok dikkatli olmaya çağırıyoruz.” dedi.

Videolar, geçen yıl ülke tarihindeki en büyük halka arzın yanı sıra Bükreş Borsası’nın sunduğu ortalamanın üzerinde getirilerin de etkisiyle Romanya’da hisse senedi yatırımlarına olan ilginin arttığı döneme denk geliyor. Siber suçlular, mali arabuluculuk konusunda Avrupa Birliği‘nde en alt sıralarda yer alan bir ülkedeki bu trendden yararlandı.

Deepfake nedir

Siber güvenlik uzmanları, savaşın yıprandığı Ukrayna’ya sınırı olan Romanya’da bu yıl yapılması planlanan dört turlu seçimlerle (parlamento, başkanlık, Avrupa Birliği ve yerel oylama) saldırıların bu yıl yoğunlaşacağı konusunda uyardı.

Isarescu, Romanya’nın para politikasını denetlemek üzere ilk kez 1990 yılında atandı. Görev süresi bu yıl sona eriyor ve Ciolacu şimdiden bir başkasına destek sinyali verdi.

Geçen hafta, Romanya parlamentosuna düzenlenen saldırının ardından bilgisayar korsanlarının bir kopyasını çalıp karanlık ağda yayınlaması üzerine başbakan, kimlik kartını değiştirmek zorunda kaldı. Ciolacu, saldırının Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle bağlantılı olduğunu söyledi. Deepfake bağlantılı yeni saldırılar yakın gelecekte mümkün.

Samsung, Galaxy S24’ün Android Auto hatalarını kabul etti!

Ancak yıllardır ortalıkta olmasına rağmen Android Auto, bağlantı sorunlarıyla boğuşuyor. Özelliğin belirli akıllı telefonlarda düzgün çalışmadığına ilişkin raporlar düzenli olarak ortaya çıkmaya devam ediyor. 

Samsung telefonlar genel olarak en çok zorluk yaşayanlar arasında yer alıyor; Android Auto’nun, telefonun geçen yıl piyasaya sürülmesinden kısa bir süre sonra bazı Galaxy S23 cihazlarında durduğuna dair raporlar ortaya çıkıyor. Bu yılın hikayesi de farklı değil; Samsung, Galaxy S24’te Android Auto ile ilgili sorunlar olduğunu kabul ediyor.

9to5Google tarafından tespit edilen bir Samsung İngiltere destek sayfası, Galaxy S24 sahiplerinin bazı Skoda, SEAT veya Volkswagen otomobillerinde Android Auto ile sorunlar yaşayabileceğini doğruladı. Görünüşe göre sorun araç üreticisinden kaynaklanıyor ve Samsung, çözüm için onlarla iletişime geçmenizi öneriyor.

Koreli dev, Volkswagen araçlarında özellikle Android’deki temel bir değişiklikten kaynaklanan bir erişim noktası hatasını vurguluyor. Bir düzeltmenin zaten mevcut olduğu bildiriliyor ve bunu yüklemek için arabanızın satıcısıyla iletişime geçmeniz gerekebilir.

Volkswagen otomobilleri Avrupa’da daha yaygın olduğundan ABD’deki Galaxy S24 sahipleri bağlantı sorunlarından etkilenmeyebilir. Diğer üreticilerin arabalarında aynı sorunun meydana geldiğine dair herhangi bir rapor bulunmuyor.

Bazı potansiyel sorun giderme çözümlerinden de bahsediliyor. Bunlar arasında arabanızın bilgi-eğlence sisteminin Android Auto ayarlarının, USB kablosunun ve telefon ayarlarının kontrol edilmesi yer alıyor.

Galaxy S24 serisi bir hafta önce satışa çıktı ve bildirilen tüm hataları ve sorunları düzeltecek herhangi bir ürün yazılımı güncellemesi almadı. Samsung, yakında benimseyenlerin karşılaştığı sorunların en azından bir kısmını çözecek bir güncelleme yayınlayabilir. Bu aynı zamanda Android Auto bağlantı sorunlarının çözülmesine de yardımcı olabilir; ancak Samsung’un destek sayfasında düzeltmenin aracınızın üreticisinden gelebileceği belirtiliyor.

Bir güncelleme geldikten sonra bile Galaxy S24 cihazınızdaki tüm Android Auto sorunlarının sihirli bir şekilde düzelmesini beklemeyin. Özellikle ilgili bazı sorunlar ara sıra ortaya çıkmaya devam ediyor ve bunlar hakkında fazla bir şey yapamazsınız. Çoğu durumda Google’ın hatayı gidermesi birkaç hafta sürer. 

Bu gibi durumlarda alternatif olarak Google Asistan Sürüş Modu’nu kullanabilirdiniz, ancak Google bu ayın sonlarında bu özelliği kullanımdan kaldıracak.

Beyaz Saray güvenlik ihlali raporlama kuralında ısrarlı!

0

ABD’de Biden yönetimi, Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu’nun (SEC) oldukça katı olan siber güvenlik ihlali raporlama kuralının geri alınmasına şiddetle karşı olduğunu kongre temsilcilerine ifade etti. Biden’ın Yönetim ve Bütçe Ofisi (OMB) tarafından yayınlanan bir politika bildirisinde yönetim, Senatör Thom Tillis tarafından Kasım ayında sunulan Senato Ortak Kararı 50’ye “şiddetle karşı çıktığını” söyledi. Temsilci Andrew Garbarino tarafından desteklenen ve aynı gün sunulan House Joint Resolution 100 ile birlikte ortak karar tasarısı, geçen yılın Temmuz ayında kabul edilen SEC kurallarını geçersiz kılacak.

SEC’in kuralı, siber suçlular tarafından vurulan halka açık şirketlerin olayı dört gün içinde bildirmesini gerektiriyor. SEC’in öncelikli kaygısının yatırımcıları korumak olduğu düşünüldüğünde, kurum daha çok bir şirketin kar hanesi üzerinde “önemli” bir etkiye sahip olabilecek ve dolayısıyla hissedarlar için bir risk oluşturabilecek ihlallerle ilgileniyor.

OMB, Senato tasarısına itirazında “Halka açık şirketlerin operasyonlarını ve verilerini etkileyen siber olaylar konusunda şeffaf olmaması, tüm sektörlerde ve tüm endüstrilerde artan siber saldırıları körüklemektedir” diyor ve ekliyor: “SEC’in kuralında öngörüldüğü üzere siber olaylarla ilgili daha fazla şeffaflık, şirket yöneticilerini siber güvenlik ve siber risk yönetimine yatırım yapmaya teşvik edecektir.”

ABD’de Senatör Thom Tillis’in hangi gerekçeyle ihlal raporlama gerekliliğini ortadan kaldırmak istediği net değil. Bir diğer ABD Senatörü Garbarino ise Kasım ayında Temsilciler Meclisi’nde önergesini sunduktan sonra konuyla ilgili tutumunu netleştiren bir açıklama yayınladı: “İhlal raporlama gereklilikleri Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu’nun (SEC) değil Siber Güvenlik ve Altyapı Güvenliği Ajansı’nın (CISA) işidir.”

Garbarino Kasım ayındaki açıklamasında, “Bu siber güvenlik ifşa kuralı SEC açısından tam bir aşırılıktır ve kongre niyetiyle doğrudan çelişmektedir” dedi ve ekledi:”Baş sivil siber güvenlik kurumu olarak CISA, kapsam dahilindeki kuruluşlarla ilgili olarak siber olay raporlaması için düzenlemeler geliştirmek ve yayınlamakla görevlendirilmiştir.”

Bu endişelerin bir kısmı, SEC Form 8-K’da sunulması gereken ve içeriği kamuya açık olan SEC olay raporlarının kamusal niteliğinden kaynaklanıyor olabilir. Açıklamalar olayın kapsamını, zamanlamasını ve niteliğini içermelidir, ancak ABD Başsavcısı bunun ulusal güvenlik veya kamu güvenliği için bir risk oluşturacağını belirlerse açıklama ertelenebilir.

Bu arada ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu’nun kendisi de kısa bir süre önce bir siber saldırının kurbanı olmuştu. 9 Ocak’ta SEC hesabı üzerinden yapılan açıklamada Bitcoin ETF onayının verildiği belirtilmişti. Ancak, SEC Başkanı, kendi hesabından yaptığı açıklamada, bu duyurunun gerçeği yansıtmadığını ve bir saldırıya uğrandığını bildirmişti.

Avrupa Birliği neden teknolojide kaybedip duruyor?

Avrupa geçen yıl sonunda zar zor bir resesyonun eşiğinden döndü; bu sırada ABD ekonomisi patlama yaparken, Avrupa yapay zekada ABD’ye, elektrikli araçlarda ise Çin’e kaybetti. Ancak Avrupa Birliği’nin dünyada hâlâ lider olduğu bir alan var: düzenleme. Birleşmeleri, karbon emisyonlarını, veri gizliliğini ve e-ticaret rekabetini düzenleyerek standartları belirleyen AB, şimdi de yapay zeka üzerinde aynısını yapmayı hedefliyor. Aralık ayında, belirli türdeki yapay zekaları yasaklayan, diğerlerini sıkı şekilde düzenleyen ve ihlal edenlere ağır cezalar getiren kapsamlı bir tasarıyı duyurdu. Avrupa Komisyonu’nun yürütme organı, Microsoft’un OpenAI ile olan birleşmesini potansiyel olarak rekabete aykırı olarak inceleyebilir.

Amaç tüketiciyi ve rekabeti korumak, ama…

“America innovates, China replicates, Europe regulates” (Amerika yenilik yapar, Çin taklit eder, Avrupa düzenler) ifadesi hiç bu kadar bölgesel avantajları doğru bir şekilde özetlememişti.

Brüksel’de AB’yi yöneten teknokratlar serbest piyasaya karşı değil. Tam tersine, ABD veya Çin’in aksine, hâlâ serbest ticarete inanıyorlar. Düzenlemelerinin büyük bir kısmı, tüketicileri ve rekabeti, müdahaleci ulusal hükümetlerden korumayı hedefliyor.

Ancak, tüketici koruması ile yatırım ve yeniliği teşvik eden kâr amacı arasında bir denge var ve AB bu dengeyi yanlış kuruyor olabilir.

Örneğin, rekabeti korumak adına, Avrupa düzenleyicileri piyasada yalnızca birkaç mobil telefon operatörünün kalmasına neden olacak birleşmelere direndi. Sonuç olarak, Avrupa şimdi 474 milyon nüfusa hizmet veren 102 mobil operatörü çalıştıran 43 gruba sahipken, ABD 335 milyon nüfusa hizmet veren üç ana ağa sahip. Çin ve Hindistan daha da yoğunlaşmış durumda.

Avrupa Birliği

Sonuç olarak, Avrupalı mobil müşteriler Amerikalılara göre sadece üçte bir oranında ödeme yapıyor. Ancak bu yüzden Avrupalı operatörler müşteri başına yalnızca yarısı kadar yatırım yapıyor ve ağları buna göre daha kötü durumda. Avrupa ağlarını ABD ile aynı seviyeye getirmenin yaklaşık 300 milyar dolara mal olacağını tahmin ediliyor.

Bu, Avrupa’nın teknoloji sektörü üzerinde dolaylı etkilere sahip. İsveçli telekomünikasyon ekipmanı üreticisi Ericsson’un Avrupa’daki satışları, birçok operatörün çok küçük ve kârsız olması nedeniyle en son 5G ağlarına geçiş yapamaması nedeniyle zarar görüyor. Ericsson’un başkanı Börje Ekholm, bu ayın başlarında Davos’ta bana, “Avrupa, kaliteli altyapı pahasına kısa vadeli düşük tüketici fiyatlarını önceliklendirdi. Avrupa hakkında çok endişeliyim. Dijital olmak için, altyapıya çok daha fazla yatırım yapmamız gerekiyor,” dedi.

Elbette, Avrupa’nın ekonomisi sadece düzenlemeler nedeniyle değil, demografiden enerji maliyetlerine kadar birçok nedenden dolayı performans göstermiyor. Ve ABD düzenleyicileri tam olarak eli sıkı değil. Ancak, onlar zararın kanıtı üzerine hareket ederken, Avrupa’nın olasılık üzerine hareket etme eğiliminde. Bu önleyici ilke, yeniliği beşiğinde boğabilir.

2018’den itibaren, Avrupa’nın Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR), web sitelerinin kişisel verilerin toplanması ve kullanımı üzerine katı gereklilikler getirdi ve küresel satışların %4’üne kadar cezalar uyguladı. Maryland Üniversitesi’nden ekonomist Ginger Jin ve iki yardımcı yazarın yaptığı bir çalışma, bunun sonraki iki yıl boyunca Avrupa’daki girişim sermayesi yatırımlarını ABD’ye göre düşürdüğünü buldu. GDPR ile uyumlu olmayan veya GDPR nedeniyle daha az değerli olan iş modellerinden kaçınmış olabileceklerini söylediler.

Tarih tekerrür mü ediyor?

Avrupa Birliği

Yapay zeka ile tarih tekerrür ediyor olabilir. 2021’den bu yana, yapay zeka ile ilgili girişim sermayesi anlaşmaları Avrupa’da 44 milyar dolar topladı, bu Çin ile hemen hemen eşit ancak ABD’nin sadece dörtte biri ve fark büyüyor. Geçen yıl Avrupa’nın AI endüstrisi, AI yasasının “yüksek derecede yenilikçi şirketlerin faaliyetlerini yurt dışına taşımasına ve yatırımcıların sermayelerini çekmesine yol açabileceği” konusunda yasama organlarını uyardı.

Tasarı suya düşürüldü ve günler sonra Fransa’nın Mistral AI’ı, OpenAI’ya Avrupalı bir rakip olmayı hedefleyen, bir finansman turunu yaklaşık 2 milyar dolar değerleme ile kapattı.

Avrupa Birliği düzenlemesinin korumacı bir unsuru var, genellikle yerli girişimleri korurken Amerikan teknoloji devlerine darbe indirilmesi amaçlanıyor. Buna rağmen, Avrupa’daki girişimler nadiren devlere dönüşüyor ve hatta kurulmuş şirketler bile ABD’dekilerden daha küçük.

Bir ABD teknoloji şirketinin Avrupa doğumlu kurucusu, “Son on yıllarda kazananların eksikliğinin tek bir nedene bağlanabileceğini düşünmüyorum” diyor. Ancak, Avrupa’nın düzenleyici kültürü, sıradan vergi ve iş yasaları dahil, listenin üst sıralarında, dedi. “Örneğin, sadece hisse senedi opsiyonu vermek, çoğu Avrupa ülkesinde oldukça zor. Uyumsuz çıkan işe alımlarla yolları ayırmak ünlü derecede zor.”

McKinsey Global Enstitüsü’nün yakın zamanda yaptığı bir çalışmada, Avrupa’nın iç pazarının Çin’inkinden daha büyük ve ABD’ninkine neredeyse eşit büyüklükte olduğunu belirtti. Ancak, 1 milyar dolardan fazla geliri olan şirketleri karşılaştırdığında, ABD firmalarının araştırma ve geliştirmeye %80 daha fazla harcadığını, sermaye üzerinde %30 daha yüksek getiriye sahip olduğunu ve gelir büyümesinin 1,3 puan daha hızlı olduğunu belirtti.

ABD ve Çin, teknolojik yarışlarını daha da güçlendirirken, Avrupa daha da geride kalma riskiyle karşı karşıya. McKinsey’e göre, Çin stratejik olarak önemli görülen sektörlere destek amacıyla GSYİH’nin %2’si ile %5’i arasında harcama yaparken, Avrupa %1 harcıyor. Aralık ayında, Brüksel, bulut bilişimle ilgili AR-GE için sekiz yıl boyunca 1,3 milyar dolarlık yardımı onayladı, ancak bu, Amazon’un bulut bölümünün bir yılda yaptığı yatırımın sadece %4’ü.

Avrupa, ABD ve Çin ile rekabet edebilecekse, düzenleme ve yenilik arasındaki dengesini yeniden düşünmek zorunda. Alman ekonomi bakanı Robert Habeck geçen sonbaharda gözlemlediği gibi: “Avrupa Birliği en iyi düzenlemeleri getiriyor olabilir, ancak Avrupalı şirket kalmazsa, bu düzenlemeler çok da işe yaramayacak.”

Samsung yöneticisi, yapay zekanın fotoğraflara boyut atlattığını iddia ediyor!

Samsung Galaxy S23 Ultra, monitörde gösterilen bir bulanık Ay fotoğrafında var olmayan detayları yakaladı. Şirket bunu resimlerin yapay zeka ile geliştirilmesi olarak açıkladı.

Şimdi, Galaxy S24’ün yapay zeka destekli Generative Edit özelliği hakkında konuşmaların ortasında, bir şirket yöneticisi her fotoğrafın sahte olduğunu söyledi. Samsung EVP’si Patrick Chomet, “Gerçek bir resim diye bir şey yok.” dedi.

Akıllı telefon kameraları her yeni nesilde daha da iyiye gidiyor. Ancak kamera donanımı asıl mesele değil. Fotoğrafik mükemmelliğe ulaşmaya yardımcı olan şey yazılım işlemedir. Telefonlar, görüntülerdeki ayrıntıları geliştirmek ve çıktının kalitesini artırmak için çeşitli teknolojiler kullanır. Çoklu çerçeve yakalama teknikleri fotoğraflardaki gürültüyü azaltırken parlaklığı, beyaz dengesini, dinamik aralığı ve diğer parametreleri iyileştirir.

Mobil cihazlar aynı zamanda yapay zeka destekli sahne tanıma teknolojilerine de sahiptir. Çerçevedeki sahneleri tanıyabilir ve size en iyi sonuçları verecek şekilde renkler ve kontrasttan ten tonları ve dokulara kadar her şeyi ayarlayabilirler. Bir anlamda, aldığınız fotoğraflar gördüklerinizin gerçek bir temsili değil. Gelişmiş yazılım algoritmaları ve yapay zeka, kaliteyi artırmada ve görüntülerin kamera donanımının yakaladıklarından daha çekici görünmesini sağlamada büyük rol oynuyor.

Patrick Chomet, TechRadar ile yapılan son röportajında AI destekli kamera araçlarının kullanımı hakkında konuştu. Geçen yılki tartışmalara atıfta bulunarak, bir YouTube kullanıcısı olan Marques Brownlee’nin, yani MKBHD’nin bir videosuna atıfta bulundu. “Geçen yıl Marques Brownlee’nin Ay fotoğrafı hakkında çok güzel bir videosu vardı. Herkes ‘Sahte mi? Değil mi?’ diye düşündü. Gerçek bir resmin ne olduğu etrafında bir tartışma vardı. Ve aslında, gerçek bir resim diye bir şey yok.” dedi.

Samsung’un Müşteri Deneyimi Başkanı olan Chomet, “Bir şeyi yakaladığınızda, tekrar edersiniz, ve bu bir anlam ifade etmez.” diye ekledi. Gerçek bir resim olmadığını tekrarladı.

Galaxy S24’ün Generative Edit’i, Galaxy kullanıcılarının resimleri yapay olarak geliştirmelerini sağlayan bir dizi AI aracıdır, eksiklikleri silerek veya var olmayan detaylar ekleyerek sahneyi yeniden düzenler. Yani, sadece sahnenin gerçek zamanlı olarak optimize edilmesiyle kalmaz, aynı zamanda sonucu daha sonra daha da iyileştirme yeteneğine de sahip olursunuz. Chomet, insanların sosyal medyada yeni bir gerçeklik yarattığı bugünkü dünyada tüm bunların gerekliliğini vurguluyor.

Samsung Kıdemli Başkan Yardımcısı, konuyla ilgili “Müşterilerin gerçek ile yeniyi birbirinden ayırmaya büyük bir ihtiyacı var.” diyor.

Bu amaçla, Samsung’un Generative Edit özelliği, AI kullanarak düzenlediğiniz veya ürettiğiniz resimlere otomatik olarak bir filigran ekler. Ayrıca resmin meta verilerini düzenler. Chomet, şirketin insanların farkı anlamalarını sağlamak için “düzenleyici kurumlarla çalıştığını” ve “yapay zeka üzerine Avrupa düzenlemeleriyle çok uyumlu olduğunu” söyledi. Samsung yetkilisi, hükümetlerin yapay zekanın potansiyel tehlikeleri konusundaki endişelerini ifade etme hakkına sahip olduğunu belirtti.

Endüstri sorumluluk sahibi olmalı ve düzenlenmeli.” dedi ve Samsung’un bununla ilgili olarak düzenleyicilere aktif olarak yardımcı olduğunu ekledi.

Yeni teknolojimiz şaşırtıcı ve güçlü; ancak her şey gibi, hem iyi hem de kötü şekillerde kullanılabilir. O halde kötü yollar üzerinde derinlemesine düşünmek yerinde olur.” Samsung, yeni yapay zeka özelliklerini bu yıl 100 milyondan fazla Galaxy cihazına sunmayı planlıyor.

iPhone 16, iPhone 11 gibi görünecek!

0

iPhone 16 ve iPhone 16 Pro, Vision Pro kulaklık almayı düşünen herkese yardımcı olabilecek bazı büyük tasarım değişiklikleri alabilir. Sızıntılarıyla tanınan Majin Bu tarafından yapılan yeni sızıntılar ve bu bilgilere dayalı olarak oluşturulan renderlar, konsept sanatçısı Jia (@upintheozone) tarafından oluşturuldu.

Bu renderlar ve şematiklerde gösterilen standart iPhone 16 için; Bu, tasarım öğelerini iPhone X ve iPhone 11 serilerinden ödünç alacağını söylüyor. Bu, daha önce söylentilere konu olan bir tasarım öğesi, ancak bu şekilde değil.

Bu, iPhone 16’ya özellikle Destekleyici video desteği eklemek için yapılan bir değişiklik olabilir, çünkü Apple şu anda Destekleyici video kaydını yalnızca dikey olarak hizalanmış ana ve ultra geniş kameralara sahip iPhone 15 Pro modellerinde sunuyor. Bu, Vision Pro’nun artık satışta olduğu ve Destekleyici video izlemeye hazır olduğu düşünülerek iyi zamanlı bir değişiklik olabilir. Ancak Apple’ın kulaklığının fiyatını göz önünde bulundurarak, Destekleyici video kayıtlarınızı izleyebilmeniz biraz zaman alabilir.

Vision Pro ayrıca Destekleyici video kaydedebilir; ancak bu, cebinizde taşınabilirlikten uzak bir cihaz. Apple, kullanıcıların çoğunun önemli anlarını kolayca taşınabilir telefonlarından kaydetmeyi tercih edeceğini ve daha sonra bir kulaklıkta izlemek üzere aktaracaklarını varsaymakta haklı.

Şu anda, Destekleyici video, bir iPhone ekranında izlendiğinde normal video ile herhangi bir fark göstermiyor.

iPhone 16 Pro tasarımı

Majin Bu’nun Pro modellerle ilgili en büyük iddiası, muhtemelen iPhone 16 Pro Max için bir boyut artışı olmadığı. Daha önce bu modelin iPhone 15 Pro Max’in 6,7 inçlik ekranından 6,9 inçe artırılacağını iddia edenler olmuştu, bu da çözülmesi gereken ciddi bir çelişki sunuyor.

Bu, aldığı ölçümlerin çok kesin olmadığını kabul ediyor; bu yüzden bilgilerde hala küçük bir değişiklik gösterilebilir. Bir iPhone 16 Pro Max boyutları için daha ayrıntılı rakamlar aldığımızda, iddia edilen boyut farkı ve görünüşteki değişiklik eksikliği hala birbiriyle uyumlu olabilir.

Buna göre, Pro modellerin yeni bir düğme düzeni alması bekleniyor; Bu’nun bilgilerine göre, yeni kapasitif düğmeler yolda. Bunlar, ya telefona metal yan raylarla aynı seviyede oturacak ya da hafifçe çukurlaştırılacak. Bu, önceden fiziksel bir düğme yerine kapasitif bir düğme olacağı söylenen Capture düğmesine atıfta bulunabilir.

Bu, iPhone 16 Pro modellerine yeni eklemeleri hesaba katmak için iç değişikliklerin de olacağını ekliyor.

İlginç bir şekilde; Bu, iPhone 16 Pro’nun bir periskop telefoto kamerayı sığdırmak için boyutunun artırılması gerekmediğini, ancak Pro Max’ın birimiyle farklı olması gerektiğini iddia ediyor.

Gerçek iPhone 16 serisinin lansmanının bu Eylül ayında gelmesi bekleniyor. Ve resmi duyurunun bir parçası olarak beklenen A18 yonga setleri, Pro modellerde çift 48MP ana ve ultra geniş kameralar ve tüm modellerdeki Eylem düğmeleri için gözlerinizi açık tutun.

Intel Foundry Services, 1.8nm Arm Neoverse çip üretecek!

Faraday’a göre, 64 Arm Neoverse çekirdeğini temel alan yeni çip üzerinde sistem; ölçeklenebilir hiper ölçekli veri merkezleri, altyapı ucu ve gelişmiş 5G ağları dahil olmak üzere çok çeşitli uygulamaları ele alacak. 

Çip tasarımcısı, SoC’nin Arm Total Design ekosisteminden çeşitli arayüz IP’lerini de içereceğini söyledi ancak hangilerini açıklamadı. İşlemcinin PCIe, CXL ve DDR5 teknolojilerine sahip olmasını beklemek mantıklı.

Faraday’ın işlemciyi kendisi pazarlamayacağını, tasarımını kendi ihtiyaçlarına göre özelleştirebilecek müşterilerine sunacağını da belirtelim. Şimdilik Faraday’ın potansiyel bir müşterisi olup olmadığı bile belli değil ancak şirket, Intel 18A üretim sürecinde Arm’ın Neoverse teknolojisine güveniyor gibi görünüyor. Bu potansiyel CPU’lar Intel Foundry Services tarafından üretilecek ve muhtemelen IFS tarafından üretilen ilk Arm tabanlı veri merkezi işlemcileri arasında yer alacak.

Şu ana kadar Intel Foundry Services, aralarında Intel 3 üzerinde bir bulut veri merkezi çipi, Ericsson için özel bir sunucu çipi ve ABD Savunma Bakanlığı için 18A tabanlı çiplerin de bulunduğu çok sayıda veri merkezi çipi siparişi aldı. Ayrıca Intel, Amazon Web Services için veri merkezi paketlerini bir araya getiriyor.

Faraday CEO’su Steve Wang, “Arm Total Design’ın tasarım hizmet ortağı olarak Faraday, gelecekteki uygulamaların gelişen ihtiyaçlarını karşılamak için stratejik olarak en ileri teknoloji düğümlerini hedefliyor.” dedi. “Intel 18A teknolojisinden yararlanan yeni Arm Neoverse tabanlı SoC platformumuzun geliştirildiğini duyurmaktan heyecan duyuyoruz. Bu çözüm, ASIC ve DIS (Tasarım Uygulama Hizmeti) müşterilerimize kesim için pazara çıkış süresini hızlandırmalarına olanak sağlayacak.

Intel 18A teknolojisi, RibbonFET transistörlerinin yanı sıra PowerVia arka taraf güç dağıtımına da dayanıyor. Üretim süreci, Intel 20A’ya göre watt başına %10’luk bir performans artışı vaat ediyor ve özellikle veri merkezi uygulamaları için uygun olması bekleniyor.

Intel kıdemli başkan yardımcısı ve Intel Foundry Services (IFS) genel müdürü Stuart Pann, “En rekabetçi Intel 18A süreç teknolojimizi kullanan Arm Neoverse CSS’yi temel alan SoC’nin geliştirilmesinde Faraday ile çalışmaktan memnuniyet duyuyoruz.” dedi. “Faraday ile stratejik işbirliğimiz, Faraday’ın müşterilerinin SoC tasarımları için dünya lideri güç ve performans standartlarını sorunsuz bir şekilde karşılamalarına yardımcı olan küresel yarı iletken tedarik zinciri boyunca teknoloji ve üretim yeniliği sunma konusundaki kararlılığımızı gösteriyor.”.

Foundry Services ve Arm’ın Nisan 2023’te Intel 18A fabrikasyon teknolojisi üzerine yapılacak mobil çip üzerinde sistem konusunda işbirliğini duyurması dikkat çekiyor. Anlaşma şu ana kadar henüz meyvelerini vermedi ancak görünen o ki en az bir tane var.

Sözleşmeli çip tasarımcısı, Arm Neoverse ve 18A ile veri merkezi pazarına hitap etmekle ilgileniyor.

İlaç sektöründe dijital dönüşüm

Türkiye’nin yerli sermayeli uluslararası ilaç şirketi Nobel, veriyi merkeze alan yapay zekâ temelli bir şirket olma hedefi doğrultusunda önemli bir adım attı. NTT DATA Business Solutions iş birliği ile “RISE with SAP” platformu üzerine inşa edilecek olan dijital dönüşüm projesi rubIQon, Türkiye ve yakın coğrafyada ilaç sektöründe bir kilometre taşı olma niteliği taşıyor.

70 yıllık köklü birikimini arkasına alarak ilaç sektöründe pek çok dünya markası yaratan Nobel, veriyi merkeze alan yapay zekâ temelli bir ilaç şirketi olma vizyonu ile başlattığı dijitalleşme yolculuğunu rubIQon projesi ile sürdürüyor.

Nobel İlaç, NTT DATA Business Solutions Türkiye işbirliği ile Türkiye’de ilaç sektöründe bir ilke imza atarak omurgasını SAP S/4 HANA’nın yenilikçi RISE platformunun oluşturduğu yeni bir dijital dönüşüm sürecine girdi.

SAP RISE kapsamında Türkiye’de ilaç sektöründe hayata geçecek ilk proje unvanına da sahip olan rubIQon aynı zamanda Avrupa, Orta Doğu ve Afrika (EMEA) bölgesinde de öncü projelerden biri olacak. Microsoft AI platformuyla birlikte çalışacak olan yeni yapı sayesinde Nobel; üretimden operasyonel süreçlere, finanstan tedarik zinciri ve depo yönetimine kadar birçok noktada verimlilik artışı ve yüksek hız hedefliyor. Şirketin sürdürülebilirlik odaklı hedeflerine de fayda sağlayacak olan altyapı dönüşümü, Nobel İlaç’a teknoloji temelli yenilikçi uygulamaları iş süreçlerine daha kolay entegre etme noktasında da sınırsız yetkinlik sunacak.

Sektöre rehberlik etme hedefiyle hayata geçirilen projedeki modüller, yeni teknolojiler ve diğer entegre çözümler arasında NTT DATA’nın en iyi küresel uygulama ve süreçleri bir araya getirdiği İlaç Endüstrisi NTT DATA Best Practice Paketi de yer alacak.

Dijital dönüşüm projesi rubIQon için düzenlenen lansman toplantısına Nobel İlaç Genel Müdürü Oğuz Akandil, NTT DATA Business Solutions Türkiye & MENA CEO’su Dr. Bahri Danış ve SAP Türkiye Genel Müdürü Uğur Candan da katıldı. 

Oğuz Akandil: “Sektörümüze hem ülkemizde hem de bölgemizde referans olacak bir dönüşüm başlatıyoruz”

Dünyadaki veri temelli dönüşümün ilaç sektörünün dinamiklerini ve iş yapış şekillerini de kökünden değiştirdiğini ifade eden Nobel İlaç Genel Müdürü Oğuz Akandil, 70 yıldan bu yana ilaç sanayinde hem üretimde hem ihracatta hem de Ar-Ge’de öncü niteliğindeki işlere imza attıklarını ve bugün Türkiye’nin ilaçta dünya markalarını yaratan bir şirketi haline dönüştüklerini belirterek “70. yılımızda bizi dijital geleceğe taşıyacak yepyeni bir adım atarak altyapı dönüşüm projemiz rubIQon’u hayata geçiriyoruz” dedi.

Akandil, şunları kaydetti; “Veri temelli bir şirkete dönüşme vizyonumuz çerçevesinde başlattığımız rubIQon projesi sayesinde, teknolojinin sunduğu sınırsız yetkinliklerden azami derecede faydalanabileceğiz. Yüzde yüz yerli sermaye ile Türkiye’de kurulmuş, bugün 50’den fazla ülkeye ihracat yapan uluslararası bir ilaç şirketi olarak; bu dönüşümü, 20’nin üzerindeki ülkedeki organizasyonlarımıza da taşımayı planlıyoruz. RISE with SAP platformu üzerine inşa edeceğimiz projenin, kapsam bakımından Türkiye’nin yanı sıra Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’yı kapsayan EMEA bölgesinde de sektörümüze referans olmasını umuyoruz. rubIQon ile küresel çapta dijitalin sunduğu en iyi uygulama ve süreçleri benimseyerek artıracağımız çeviklik ile ülke ekonomimize ve toplum sağlığına olan katkımızı daha da artırmayı amaçlıyoruz.”

Bahri Danış: “Türkiye ilaç sektörüne örnek olacak”

Projeye ilişkin değerlendirmelerini paylaşan NTT DATA Business Solutions Türkiye & MENA CEO’su Dr. Bahri Danış, “30 yılı aşkın deneyimi ve farklı sektörlerde edindiği bilgi birikimiyle NTT DATA Business Solutions Türkiye, müşterilerinin iş süreçlerini bir üst seviyeye taşıyor.

Bu kapsamda Türkiye’nin öncü ilaç şirketlerinden Nobel ile başlattığımız işbirliğinden dolayı büyük bir mutluluk duyuyoruz. Nobel İlaç, dünyanın lider şirketlerinin kullandığı RISE with SAP’yi seçerek veri temelli dönüşüm ve dijitalleşme bağlamında öncülüğünü pekiştiriyor. Kurumsal kaynak yönetimini buluta taşımayı hedefleyen dijital dönüşüm projesi “rubIQon” kapsamında oluşturulacak sistemin omurgasında, Microsoft AI platformuyla birlikte çalışacak olan RISE with SAP platformu yer alacak. Böylesine geniş kapsamlı projemizin ilk fazını, bir yıl içinde canlıya almayı planlıyoruz. NTT DATA Business Solutions olarak bize düşen, yetkin ekibimiz, sektörel bilgi birikimimiz ve kesintisiz desteğimizle Nobel İlaç’ın en kısa sürede en iyi yatırım geri dönüşünü almasını sağlamak” dedi.

Dr. Bahri Danış, “Yurt dışı ve yurt içinde bulunan beş kampüste 11 üretim tesisi ile 50’den fazla ülkede büyük ölçekli operasyonlar yürüten Nobel’in bu dönüşümünün Türkiye’de bir ilki temsil etmesi, ilaç sektörüne de ilham kaynağı olacak. Bu kapsamlı dönüşüm yolculuğuna NTT DATA Business Solutions Türkiye ile çıkan Nobel İlaç’a teşekkür ederiz” ifadelerini kullandı.

Uğur Candan: “RubIQon projesi, Nobel İlaç’ın daha fazla değer üretmesini mümkün kılacak”

SAP’nin RISE with SAP ile bulutta uçtan uca iş dönüşümünü sağladığını vurgulayan SAP Türkiye Genel Müdürü Uğur Candan ise, “Dünyanın en büyük kurumsal uygulama yazılımı sağlayıcısı olan SAP, iş ve teknolojinin bağlantı noktasında benzersiz bir konuma sahip. Omurgasını tüm sektörler için pazar lideri ERP çözümümüz SAP S4/HANA’nın oluşturduğu RISE with SAP paketimiz, altyapıdan uygulamaya entegre çözümleriyle şirketleri akıllı işletmelere dönüştürürken, daha dirençli, daha verimli ve daha çevik olmalarına yardımcı oluyor. Yapay zekanın iş dünyasındaki oyunun kurallarını baştan yazacağı bir dönemin eşiğinde, üretken yapay zekayı da süreçlerin tam merkezine dahil eden rubIQon projesi, Nobel İlaç’ın daha fazla değer üretmesini mümkün kılacak. SAP’nin küreseldeki pazar liderliğini Türkiye pazarında pekiştiren deneyimli iş ortağımız NTT DATA Business Solutions Türkiye’nin, Türkiye’de ilaç sektörünün öncüsü konumundaki Nobel İlaç ile bir ilke imza atacak olmasından gurur ve mutluluk duyuyoruz” diye konuştu.

ABD’den yazılımcılara vize engeli!

Yönetimin politikası, gazeteciler, aktivistler, muhalif olarak algılanan kişiler, dışlanmış toplulukların üyeleri veya hedeflenenlerin aile üyeleri de dahil olmak üzere bireyleri hedef almak için ticari casus yazılımların kötüye kullanılmasına karışan kişiler için geçerli olacaktır. Yetkililer, vize kısıtlamalarının ticari casus yazılımların kötüye kullanılmasını kolaylaştıran veya bundan mali çıkar elde eden kişilere de uygulanabileceğini söyledi.

Yeni politikayı duyururken Dışişleri Bakanı Antony Blinken, “Dünya genelinde ticari casus yazılımın artan kötüye kullanımından kaygı duymaya devam ediyoruz; bu, baskıyı kolaylaştırmak, bilgi akışını kısıtlamak ve insan hakları ihlallerine olanak tanımak için kullanılıyor,” dedi. “Ticari casus yazılımın kötüye kullanımı, mahremiyeti ve ifade, barışçıl toplanma ve dernek kurma özgürlüklerini tehdit ediyor. Bu tür hedefleme, en kötü vakalarda keyfi gözaltılar, zorla kayıplar ve adli olmayan infazlarla ilişkilendirilmiştir.

Biden yaklaşık bir yıl önce ABD hükümetinin “ulusal güvenliğe risk teşkil eden” ticari casus yazılım kullanımını kısıtlayan bir idari emir yayınladı. Üst düzey bir yönetim yetkilisi; bu emrin, ticari programları kullanan herhangi bir ABD teşkilatının başkanının, bu programların önemli bir karşı istihbarat veya başka bir güvenlik riski oluşturmadığını onaylamasını gerektirdiğini söyledi.

Bu rapor, Beyaz Saray’ın 10 ülkede ticari casus yazılımların ele geçirdiği veya hedef aldığı ABD hükümeti çalışanlarına yönelik saldırılarda bir artış olduğunu kabul etmesi ve Biden yönetiminin en üretken tedarikçisi olan İsrail’in NSO Grubu’nu etkili bir şekilde kara listeye alması sonrasında yayınlandı.

Pazartesi günü duyurudan önce basın mensuplarına bilgi veren bir üst düzey yönetici, vize kısıtlamalarından hemen etkilenecek belirli kişilerin olup olmadığını söylemedi. Beyaz Saray tarafından belirlenen kurallar çerçevesinde anonim olarak konuşan yetkili, ismini açıklamadı.

CIA yazılım mühendisi

Yetkililer, vize kısıtlama politikasının, casus yazılımın kötüye kullanımını veya bu kötüye kullanımı kolaylaştıran herhangi bir ülke vatandaşına uygulanabileceğini belirtti, hatta bu ülkelerin vatandaşlarına vize başvurusu yapmadan ABD’ye giriş izni verilmiş olsa bile.

ABD yasalarına göre, vize kayıtları gizlidir, bu nedenle Dışişleri Bakanlığı’nın politika tarafından etkilenen bireyleri kamuoyuna açıklaması beklenmiyor.

Toronto Üniversitesi’ndeki Citizen Lab’ın direktörü Ron Deibert, Beyaz Saray’ın duyurusunu, kötü amaçlı yazılım üreticilerinin marka değiştirip yaptırımlardan kaçınabileceği göz önüne alındığında, “sorumluluk” adımı olarak nitelendirdi.

Yine de, Deibert, önlemin “casus yazılımın korkunç kötüye kullanımından ve bu yazılımın kolaylaştırdığı iç ve uluslararası baskıdan kar elde edenlere bazı somut acılar getireceğini” umduğunu belirtti. Diğer ülkelerin ABD’nin öncülüğünü izlemesi gerektiğini söyledi.

Citizen Lab kıdemli araştırmacısı John Scott-Railton, ABD hükümetinin çok yönlü cezalandırma stratejisi aracılığıyla “bu endüstriyi düzenlemeye yönelik bir model inşa ettiğini” söyledi. Bu da umarım, dediği gibi, ABD ve İngiltere gibi ülkelerden gelen yatırımları soğutacak.

Endüstrinin Avrupa’da düzenlenmesi, büyük teknoloji şirketlerinin daha katı düzenlemelerine kıyasla, ABD’nin gerisinde kalıyor. Eleştirmenler, bazı ticari casus yazılım firmalarının Avrupa Birliği ülkelerinde faaliyet göstermeye devam ettiğini belirtiyor.

Özellikle Orta Doğu’daki otokratik hükümetler tarafından ticari casus yazılımın yaygın olarak kullanılmasına rağmen, son yıllarda Meksika, Polonya, Yunanistan, İspanya, Tayland ve Macaristan gibi ülkelerde gazeteciler, avukatlar ve siyasi aktivistlere karşı kötüye kullanımı insan hakları topluluğunu endişelendirdi.

En bilinen casus yazılım olan NSO Grubu’nun Pegasus’u, güvenlik araştırmacılarına ve Temmuz 2021’deki küresel medya soruşturmasına göre 50 ülkede 1.000’den fazla kişiyi hedef almak için kullanıldı.

Biden yönetimi, NSO Grubu’na teknoloji tedarik etme yasağını Kasım 2021’de uyguladı. Aynı ay içinde Apple, şirketin sadece teröristler ve suçlulara karşı kullanılması için Pegasus’u devlet yasa uygulama ve istihbarat kurumlarına sattığını iddia eden şirkete dava açtı.

Dijital haklar grubu Access Now, geçtiğimiz hafta Pegasus’un; aralarında gazeteciler, avukatlar, insan hakları ve siyasi aktivistlerin de bulunduğu en az 30 kişinin cep telefonlarını hacklemek için kullanıldığını duyurdu. İsrail’in NSO Grubu tarafından yapılan casus yazılım ile hackleme, Access Now’a göre 2019’dan geçen Eylül’e kadar sürdü. Ülkenin hükümetini hacklemekle suçlanmadılar.

Amnesty International ayrıca, adli araştırmacılarının Pegasus casus yazılımının Washington Post gazetecisi Cemal Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz’in telefonuna, 2018’de İstanbul’daki Suudi Konsolosluğu’nda öldürülmesinden sadece dört gün sonra yüklendiğini belirtti. Şirketin daha önce Kaşıkçı üzerinde başka casusluk faaliyetleriyle ilişkilendirildiği rapor edilmişti.

Girişimcilik ekosistemi bu kahvaltıda bir araya geldi!

Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi (BTM) ev sahipliğinde düzenlenen 7. Girişimcilik Ekosistemi Kahvaltı Buluşması, 27 Ocak 2024 Cumartesi günü gerçekleştirildi. TechInside olarak medya partnerleri arasında olduğumuz etkinlik, girişimcilerin diğer ekosistem paydaşlarıyla yakın ilişkiler kurmasını ve iş birliği fırsatları yakalamasını sağladı.

Etkinliğe, girişimciler, yatırımcılar, kurumsal temsilciler ve akademisyenler olmak üzere yaklaşık 300 paydaş katıldı. Hafta sonu olmasına rağmen yoğun bir katılımın olduğu etkinlik, girişimcilik ekosisteminin canlılığını bir kez daha gözler önüne serdi.

Editörümüz Enes Yiğit’in StartupTeknoloji röportajı

StartupTeknoloji, girişimcilik ekosistemini BTM çatısı altında bir araya getirdi

Etkinlik, nefis bir kahvaltıyla başladı. Kahvaltı sonrası, Galatasaray Üniversitesi Müzik Kulübünden genç sanatçı Pelin Çelik, misafirlere harika bir müzik ziyafeti sundu.

Ardından, StartupTeknoloji yönetici ortağı Hande Kaya, açılış ve hoş geldiniz konuşmasını gerçekleştirdi. Ardından sırasıyla, BTM Genel Müdürü İbrahim Elbaşı ve ana sponsor Akan Yürekli AŞ. adına Akan Yürekli konuşmalarını gerçekleştirdi.

Konuşmaların ardından, sahnede girişimciler yer aldı. Girişim sponsorları arasında bulunan Wegs, Plavel, Postuby ve Kamyonda POS firma sunumlarını gerçekleştirdi.

Daha sonra, e-ticaret alanında önemli isimlerin yer aldığı, “E-ticaret Çağında Girişimcilik” başlıklı panel gerçekleştirildi. Paneli L-Event akademi kurucusu M. Levent Elmas moderatörlüğünde, Carrtell.co’nun kurucusu Batuhan Tosunoğlu, Arkerebox’ın kurucusu İlker Vardarlı ve Akan Yürekli Aş.’nin kurucusu Akan Yürekli panelist olarak katıldı.

Etkinlik, BTM’nin global girişimcilik programlarından olan GrowUP girişimlerinin sunumlarıyla ve networking ile sona erdi.

Program, girişimcilerin yeni iş fırsatları yakalaması ve networkünü genişletmesi için önemli fırsatlara zemin oluşturdu. Ayrıca, e-ticaret alanındaki trendler ve gelişmeler hakkında bilgi edinme imkanı da sağlandı.

StartupTeknoloji, girişimcilik ekosistemini güçlendirmek ve girişimcilerin başarılı olmalarına yardımcı olmak için bu tür etkinlikleri düzenli olarak gerçekleştirmeye devam edecek.