GM Plug-in hibrit araçlara geri dönüyor

General Motors, plug-in hibritlere ilk adım atanlardan biriydi. Ancak elektrikli araçlara yönelik heyecanın ortasında onları terk etti. Artık otomobil üreticileri elektrikli araç talebinin mevcut sınırlarına ulaştıklarından filo emisyonlarını azaltmanın başka yollarını arıyor. GM’in durumunda bu yol, sadece birkaç yıl önce potansiyellerini tamamen göz ardı ettikten sonra PHEV’lere geri dönüş anlamına geliyor.

GM Plug-in hibrit PHEV’ler için geri dönüşte

GM CEO’su Mary Barra, Automotive News tarafından aktarılan dördüncü çeyrek kazanç çağrısı sırasında “İleriye yönelik planlarımız, plug-in hibrit teknolojimizi Kuzey Amerika’daki seçkin araçlara getirmeyi içeriyor” dedi. Barra, GM’in hala hafif hizmet araçlarının emisyonlarını 2035 yılına kadar ortadan kaldırmayı hedeflediğini ancak hibritlerin “uyum perspektifinden” ihtiyaç duyulan boşlukları dolduracağını söyledi. Hangi segmentleri işgal edebileceklerini belirtmedi. Ancak GM’in geçmişine bakıldığında muhtemelen zekice tasarlanmış ve pazarlama tarafından tamamen ihmal edilmiş olacak.

Bu strateji, GM’in son yıllardaki elektrifikasyon yörüngesinden neredeyse 180 derecelik bir dönüş anlamına geliyor. 2019’da GM başkanı Mark Reuss: “Yatırım yapacak bir dolarım daha olsaydı, bunu bir hibrite harcar mıydım? Yoksa bu parayı hepimizin olacağını bildiği cevaba harcayıp oraya herkesten daha hızlı ve daha iyi mi ulaşacağım?” sorusunu yöneltiyor.

Barra konuyla ilgili olarak: “Yani sıfır emisyon hedefimize ne kadar çabuk ulaşırsanız o kadar iyi olur ve elektrikli araçlar sizi oraya daha hızlı ulaştırır. O halde, oyunun sonunu nasıl yapacağımızı bildiğimiz halde, sizi oyunun sonuna ulaştırmayacak bir segmente neden bu kadar çok sermaye ve mühendislik ayıralım ki? Müşteri odaklı bir şirketseniz ve küresel ısınma bilimine inanan bir şirketseniz, neden elektrikli araçlara olabildiğince hızlı ulaşmıyorsunuz?” diyor.

Elektrikli araç talebinin yıldan yıla arttığı ve GM’nin sadece kapıya adım atmak için değil, tamamen içeri girmek için istekli olduğu bir dönemde bu tutum daha mantıklıydı. Ancak o zamandan bu yana geçen yıllarda GM’in elektrikli araç hedefleri, geri çağırmalar ve GMC Hummer EV ve yukarıda adı geçen Blazer EV gibi ılık ürün lansmanları nedeniyle azaldı. Elektrikli araç talebinin potansiyel olarak sabit kalmasıyla birlikte, otomobil üreticileri kanıtlanmış, daha az taviz veren hibrit seçeneğine geri dönüyor.

Instagram Threads indirme sayısı yükselişte!

Instagram Threads, geçen yıl büyümenin durmasının ardından yeniden ilgi kazanıyor. Bu da bazılarının uygulamanın zaten ölmüş olup olmadığını erkenden merak etmesine neden oldu. Yeni veriler durumun böyle olmadığını gösteriyor. Aslında Threads büyümeye devam ediyor. Aralık ayında indirme sayısını her ay üçe katlayarak hem App Store’da hem de App Store’da ay içinde en çok indirilen 10 uygulama arasında yer aldı.

Instagram Threads indirme sayısı yeniden yükselişe geçti

Uygulama istihbaratı şirketi Appfigures’un verilerine göre Threads, Aralık 2023’te 12 milyon yeni indirme gerçekleştirerek Apple App Store’daki indirmelerle En İyiler Sıralamasında 4. sıraya yerleşti. Ayrıca Google Play’de 16 milyon indirme sayısına ulaşarak 8. sıraya yerleşti. Her iki mağazanın birleşiminde, yeni yüklemeler açısından 6. sırada yer aldı.

Threads, ilk beş gün içinde 100 milyon kayıtlı kullanıcıya ulaşarak rekor kıran bir lansman gerçekleştirdi. Ancak uygulamanın günlük indirme sayısında geçen eylülden yıl sonuna kadar düşüş görüldü. Aralık ayında, muhtemelen Meta’nın Facebook’ta Threads’in viral gönderilerini içeren tanıtımları görüntüleyerek uygulamaya verdiği destek nedeniyle Threads bir kez daha büyümeye geri döndü. Bir takipçiye göre bugün tahmini olarak 160 milyon Threads kullanıcısı var. Şirketin, Threads’in aylık 100 milyonun altında aktif kullanıcıya sahip olduğunu söylediği Ekim ayı kazançları sırasında Meta’nın uygulamadaki son güncellemesinden sonra aktif kullanıcılar da muhtemelen arttı.

Uygulama aynı zamanda Mastodon gibi ActivityPub protokolü aracılığıyla iletişim kuran birbirine bağlı sunuculardan oluşan sosyal ağ olan “fediverse”ye geçişinden de faydalanabiliyor. Her ne kadar Threads, ActivityPub ile entegrasyon konusunda yavaş ilerliyor olsa da yakında kullanıcıların başka bir büyük toplulukla etkileşime girebileceği ve o zamandan beri birçok eski Twitter kullanıcısının da geldiği bir yer olacağını bilmek, Threads’in itibarına ve benimsenmesine yardımcı olabilir.

Buna ek olarak, Threads kısa süre önce üçüncü taraf uygulama ve web sitesi geliştiricilerinin, Threads oluşturucusuna metni yeniden doldurmak için dinamik bir URL kullanmasına olanak tanıyan bir uç noktanın lansmanını duyurdu. Örneğin, artık herkesin Konu paylaşım bağlantıları ve profil rozetleri oluşturabileceği bir web sitesi var. Pazarlama aracı sağlayıcısı Shareaholic, hem masaüstü hem de mobil siteler de dahil olmak üzere web siteleri için Konu Paylaşımı düğmelerini de yakın zamanda kullanıma sundu.

Windows 12 söylentileri ve gerçekler!

Windows 12 için geri sayım başladı. Qualcomm işletim sistemini yeni Arm çipinde zaten test etmiş olabiliyor. Windows 12 hakkında artan sayıda söylenti ve ince ipuçları, işletim sisteminin üretimde olduğunun kanıtına dönüşmeye başlıyor. Aslında yeni nesil Windows önümüzdeki birkaç ay içinde gelebilir. Qualcomm, Snapdragon X Elite tabanlı sistemlerini pazarlamak için bu fırsattan yararlanıyor gibi görünüyor.

Windows 12 söylentileri hakkında bilinenler

Ekim ayında düzenlenen bir etkinlik sırasında Qualcomm, Snapdragon X Elite SoC’yi tanıttı. Yeni bilgi işlem platformunun Windows için üretilmiş en “akıllı”, güçlü ve verimli işlemci olacağını belirtti. Aralık ayında Qualcomm, Arm çipinin Apple’ın M3’ünden daha hızlı olduğunu ve üretkenliği, yaratıcılığı ve yapay zeka tabanlı iş akışlarını güçlendiren yapay zeka hızlandırma yetenekleri sağladığını söyledi.

Windows, Qualcomm’un sunumunun, şu ana kadar keşfedilen Windows ekosisteminin yakında yenileneceğine dair en belirgin ipucunu içerdiğine dikkat çekiyor. Şirket, yeni Arm çipini ve genel Windows işletim sistemini, Windows 11 çalıştıran 12 çekirdekli i7-1360P ve 10 çekirdekli i7-1355U Intel CPU’ları temel alan iki Samsung x86 dizüstü bilgisayarla karşılaştırdı. “Windows işletim sistemi” ile “arasındaki özel ayrım” Windows 11″, Qualcomm’un Windows 12’nin yayın öncesi bir sürümünü kullanıyor olabileceğine işaret ediyor. Söylentiler, gelişmiş Copilot da dahil olmak üzere yapay zeka odaklı yeteneklere sahip Windows 12’nin 2024 ortasına kadar gelebileceğini gösteriyor. Eğer doğruysa, Qualcomm’un Ekim ayında test edecek çalışan bir sürüme sahip olması o kadar da uzak bir ihtimal değil.

Arayüz tasarımı, birkaç benzersiz değişiklikle Windows 11’e benzer olacak. Microsoft’un PC kullanıcılarına 2000’li yıllarda Windows Vista deneyiminin ne kadar harika olduğunu hatırlatması gerektiğinden masaüstü widget’ları da geri dönebilir. Yoğun şekilde yapay zeka odaklı bir işletim sistemi, özel yapay zeka hızlandırıcı mantık birimlerinden büyük ölçüde faydalanacak. Intel, en yeni x86 yongalarını yapay zeka ile ilgili uygulamalar ve iş yükleri için optimize ederken Arm yongaları, geleneksel güç verimliliği sayesinde gelişmiş bir kullanıcı deneyimi sunabiliyor. Microsoft, Windows 12’de yapay zekaya büyük yatırım yaparsa, Snapdragon X Elite gibi yapay zeka öncelikli bir SoC ile eşleştirme, yapay zeka hızlandırmanın genel bilgisayar deneyimini iyileştirmek için nasıl ölçeklenebileceğini gösterebilir.

AnyDesk siber saldırıya uğradıklarını açıkladı!

0

Aralarında Comcast, Samsung, MIT, NVIDIA, SIEMENS ve Birleşmiş Milletler’in de bulunduğu 170.000 müşteriye sahip olan AnyDesk bir siber saldırıya uğradı. Firma tarafından yapılan açıklamaya göre AnyDesk, saldırıyı ilk olarak bazı sunucularında bir siber olayın belirtilerini tespit ettikten sonra öğrendi.  Bir güvenlik denetimi gerçekleştirdikten sonra, sistemlerinin tehlikeye girdiğini belirleyen firma, siber güvenlik firması CrowdStrike’ın yardımıyla bir müdahale planını etkinleştirdiğini açıklıyor.

AnyDesk, saldırı sırasında verilerin çalınıp çalınmadığına ilişkin ayrıntıları ise kamuoyuyla paylaşmadı. Buna karşın tehdit aktörlerinin firmaya ait kaynak kodu ve kod imzalama sertifikalarını çaldığı düşünülüyor.

Şirket yaptığı kısa açıklamada yaşanan siber güvenlik ihlalinin bir fidye yazılım çetesi saldırısı olmadığını belirtiyor. AnyDesk, güvenlikle ilgili sertifikaları iptal ettiklerini ve sistemlerini düzelttiklerini açıklamakta. Firma ayrıca son kullanıcı cihazlarının olaydan etkilendiğine dair herhangi bir kanıt bulunmadığını belirterek şunları söylüyor: “Durumun kontrol altında olduğunu ve AnyDesk’i kullanmanın güvenli olduğunu teyit edebiliriz. Lütfen yeni kod imzalama sertifikasına sahip en son sürümü kullandığınızdan emin olun.”

Şirket ayrıca her ne kadar kimlik doğrulama belirteçlerinin çalınmadığını söylese de, tedbir amacıyla AnyDesk web portalındaki tüm şifreleri iptal ediyor ve başka sitelerde kullanılıyorsa şifrenin değiştirilmesini öneriyor. “AnyDesk, oturum kimlik doğrulama belirteçlerinin çalınamayacağı şekilde tasarlanmıştır. Bunlar yalnızca son kullanıcının cihazında bulunur ve cihazın parmak iziyle ilişkilendirilir. Bu belirteçler sistemlerimize asla temas etmez,” diyen AnyDesk çalınan kod imzalama sertifikalarını da değiştirmeye başladı.

AnyDesk ihlalin ne zaman gerçekleştiğini paylaşmamış olsa da güvenlik uzmanları AnyDesk’in 29 Ocak’tan itibaren dört günlük bir kesinti yaşadığını ve bu süre zarfında şirketin AnyDesk istemcisinde oturum açma özelliğini devre dışı bıraktığını bildirmekteler. Başta fidye yazılım saldırıları olmak üzere, siber güvenlik ihlalleri artmaya devam ediyor.

Geçtiğimiz haftalarda Microsoft, son zamanlarda Rusya Dış İstihbarat Servisi tarafından desteklenen bir hacker grubu olan Midnight tarafından gerçekleştirilen bir saldırıya maruz kaldığını doğrulamıştı. Bir başka siber vakada ise Enerji yönetimi ve otomasyon devi Schneider Electric, kurumsal verilerin çalınmasına yol açan bir fidye yazılımı saldırısına maruz kalmıştı.

Şirket verilerini korumak için 5 veri güvenliği önerisi

ALEV AKKOYUNLU / Laykon Bilişim Operasyon Direktörü

Dijitalleşmenin de artmasıyla verilere yönelik siber saldırılarda artış yaşanmaya devam ediyor. Dijitalleşen dünyada kişisel verileri korumak da önem kazanıyor. Bu noktada hem kişilerin hem de şirketlerin siber güvenlik anlamında ciddi önlemler almaları gerekiyor.

İnternet üzerinden alışveriş yapmak, sosyal medya platformlarını kullanmak veya çevrimiçi hizmetlerden yararlanmak gibi günlük faaliyetlerimiz sırasında birçok kişisel bilgiyi paylaşıyoruz. Bu bilgilerin güvenliğini sağlamak kimlik hırsızlığı, dolandırıcılık ve diğer kötü amaçlı faaliyetlerden korunmak için temel bir gereklilik oluşturuyor.

Veri güvenliği, sadece teknolojiyle ilgili değil, aynı zamanda insan faktörüyle de yakından ilişkili. Bu noktada bilgi güvenliği politikalarının oluşturulması, uygulanması, çalışanların eğitimi ve farkındalığının artırılması büyük önem taşıyor.

1. Veri kaybının en çok olduğu yerde önlem alınmalı. Veri kaybının bir numaralı nedeni, profesyonel siber suçlular tarafından gerçekleşmiyor. Veri ihlallerin birçoğu, çalışanların hatalarından kaynaklanıyor. Aslında çoğu veri ihlali, siber güvenlik önlemleriyle kolay bir şekilde önlenebilecekken, dikkatsizlikten kaynaklı nedenlerden dolayı güvenlik ihlaliyle karşılaşıyor. Şirketler, güvenlik stratejilerine karar verirken ve çalışanlara erişim yetkisi verirken dikkatli olmaları gerekiyor. İzinler ve erişimler yalnızca gerekli durumlar için paylaşılmalı. Bunun için profesyonel DLP çözümlerinin kullanılmasını öneriyoruz.

2. Tüm olası veri sızıntısı noktaları göz önünde bulundurulmalı. Bugün, tüm uç noktalarda antivirüs/anti-malware çözümü kullanmayan bir kuruluş olmaması gerekiyor. Bu tür korumalar, uzun zaman önce zorunluluk haline geldi. Kuruluşların çalışanlarını kimlik avının tehlikeleri konusunda eğitmeleri gerekiyor. Ancak hala bu temel koruma yöntemlerinin ötesine geçemeyen işletmeler ve kurumlar var. Birçok şirket mesajlaşma uygulamaları, e-posta ve bağlı cihazlar üzerinden hangi verilerin paylaşıldığını kontrol etmeyebiliyor. Önleyici tedbirler alınmadığı takdirde, dikkatsiz bir kullanıcı hassas verileri yanlış kişiyle paylaşarak kolayca bir trajediye neden olabilir. Bundan dolayı, kimlik avı, açık ağ bağlantı noktaları, güvenli olmayan IP adresleri ve virüsler yoluyla veri ihlalinden korunma sağlanıyorsa, potansiyel olarak sorumsuz ve kazara yapılan faaliyetler gibi diğer potansiyel veri sızıntısı noktalarına da aynı derecede dikkat edilmeli. Burada gözlemlediğimiz en büyük zafiyette cihazların tümünün koruma altına alınmaması diyebiliriz. Ekonomik nedenlerden en kritik cihazlar koruma altına alınırken, önemsiz olarak görünen cihazlar korumasız kalabiliyor. Bu durum da zayıf halkalar güvenliğimizin en çok zafiyet oluşturduğu alanlar olabiliyor.

3. Tüm potansiyel hassas bilgi kaynakları gözlemlenmeli. Birçok kuruluş, siber güvenlik teknolojisinin mevcut gelişme durumuyla, hassas bilgilerin sadece oluşturulma şekliyle tanımlanmasının mümkün olduğunun farkında değil. Sosyal medya gibi güvensiz bir kanal üzerinden gönderilmeden önce hassas verileri tanıyan bir veri profilleme çözümü kullanarak gizlilik koruması uygulanmalı. Kullanıcılar, çevrimiçi gizlilik konusunda bilgisiz olabilir ve bazı veri türlerinin (hassas sağlık bilgileri) olarak kabul edildiğini veya biyometrik verileri temsil ettiğini fark etmeyebilir. Ancak akıllı bir BT çözümü bu hatayı yapmayacaktır. Hassas bilgiler, yalnızca iyi tanımlanmış kaynaklarda bulunmuyor. Depolandığı yere göre değil, içeriğin kendisine göre modern çözümler kullanılmalı.

4. Mümkün olan her yerde şifreleme kullanılmalı. Yıllar önce bilginin şifrelenmesi nadir bir olay olarak görülürken ve yalnızca gizli bilgilerin iletilmesiyle gerçekleşirken, bugün neredeyse her veri iletiminin şifrelendiği veri taşınabilirliği çağında yaşıyoruz. Çoğu web sayfası, tarayıcı ile web sitesi arasındaki iletişimi kimsenin dinleyemeyeceğini garanti eden SSL/TLS (HTTPS) bağlantılarını kullanıyor. Ancak her web sitesi yalnızca güvenli bağlantılara izin vermiyor, birçoğu hala şifrelenmemiş veri aktarımını kullanmayı mümkün kılıyor. Bu nedenle, özellikle veri toplama işlemine herhangi bir hassas bilginin dahil edilebileceği şüphesi varsa, mümkün olan her yerde şifreleme zorunlu kılınmalı. Mümkün olan her yerde şifreleme uygulanmalı. Güvenli kanallar kullanılıyorsa bile, ekstra veri şifreleme kimseye zarar vermez ve ek bir koruma katmanı sağlar.

5. Güvenlik bir zorunluluk olarak değil, bir yatırım olarak ele alınmalı.Tüm ekstra güvenlik önlemleri bir yük gibi görünebilir. Geçmişte sadece kapıda iyi kilitlere ihtiyacımız varken şimdi tüm bu potansiyel veri sızıntısı kaynaklarını da düşünmek zorundayız. Birçok işletme, siber güvenlik için çok fazla para harcamaktan memnun değil ve risk alarak bu tür harcamaları sınırlamaya karar veriyor. Ancak, en büyük veri ihlalleri listelerinde yer alanlar tam da bu tür şirketler. Sadece veri koruma ve veri gizliliği değil, güvenliğin en önemli unsurlarından biri de zihniyet. Siber güvenliğin bir şirket için yatırım olarak görülmesi gerekiyor. Güvenlik önlemleri, emniyet kemeri gibi ele alınarak siber güvenlik girişimlerine doğru zihniyetle başlanmalı ve veri koruma için bizim için kritik olan verilerin de mutlaka yedeklerinin alınmasını da geleceğe olan bir yatırım olarak düşünülmeli.

Alev Akkoyunlu

Alev Akkoyunlu
Laykon Bilişim Operasyon Direktörü

23 yıla yakın bir süre siber güvenlik sektöründe satış ve pazarlama alanında ustalaşan Alev Akkoyunlu, şu an Bitdefender Antivirüs’ün de aralarında bulunduğu birçok güvenlik ürününün Türkiye distribütörü Laykon Bilişim’in Operasyon Direktörlüğü görevini yürütmektedir. 1979 doğumlu olan Akkoyunlu, Süleyman Demirel Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı ve Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü mezunudur. Akkoyunlu, 1 çocuk sahibidir.

Zoom üzerinden deepfake ile kandırıp 25 milyon dolar çaldılar!

Hong Kong’daki çok uluslu bir şirketin şubesi, dolandırıcıların deepfake teknolojisini kullanarak şirketin mali işler müdürü (CFO) olarak poz verip bir zoom video konferans araması sırasında para transferleri emri vermesi sonucu 25.6 milyon dolar (HK$200 milyon) kaybetti.

Polis, yaptığı açıklamada, video görüşmesinde bulunan herkesin mağdur dışında gerçek kişilerin deepfake kopyaları olduğunun anlaşıldığı bir toplantı sırasında para transferi emrinin verildiğini söyledi ve bu vakayı Hong Kong’da türünün ilk örneği olarak ve aynı zamanda büyük bir miktar paranın da söz konusu olduğu bir olay olarak öne çıktığını belirtti. Ancak, çalışanın veya şirketin kimliğini açıklamadılar.

Dolandırıcıların bu vakada, şirket çalışanlarının kamuoyuna açık video ve diğer görüntülerini inandırıcı toplantı katılımcılarına dönüştürmek için deepfake teknolojisini kullandığı anlaşılıyor.

Söz konusu çalışan, mesajı Ocak ayında şirketin Birleşik Krallık merkezli CFO’sundan geldiği iddia edildiğinde şüphelenmiş ve ilk başta bunu bir phishing e-postası olarak reddetmişti. Ancak, gizli bir işlem ihtiyacı hakkındaki konuşmalar devam etti. Çalışan, bir video görüşmesinin ardından, katılımcıların bazılarını tanıdığı ve diğerlerinin de meslektaşları gibi görünüp ses çıkardığı için şüphelerini bir kenara bıraktı.

Polis yetkilisi ayrıca, dolandırıcıların kurbanın kendini tanıtmasını istediğini ancak toplantı sırasında kişiyle gerçekten etkileşime girmediğini söyledi. Ek olarak, zoom ekranındaki sahte deepfake görüntüler genellikle arama aniden sona ermeden önce emirler verdi.

Ardından çalışan, talimatları takip ederek 25.6 milyon doları beş Hong Kong banka hesabına toplam 15 transfer yaparak ödeme yaptı.

Tüm olay, ilgili çalışanın şirketin genel merkeziyle iletişime geçmeden önce bir hafta sürdü.

Polis bu olayla ilgili olarak şu ana kadar altı kişiyi tutukladığını söyledi. Ayrıca, dolandırıcılıklarda kullanılan sekiz çalıntı Hong Kong kimlik kartı da ortaya çıktı. Polise göre, geçen yıl Temmuz ve Eylül ayları arasında, kimlik kartlarında resmedilen kişileri taklit ederek yüz tanıma programlarını 90 kredi başvurusu ve 54 banka hesabı kaydı yapmaya kandırmak için AI deepfake’lerin kullanıldığı en az 20 vaka gerçekleşti.

Eski Blue Origin liderlerinin gizli ay girişimi fon dilimini artırıyor!

En az üç yıldır piyasada olan ancak teknolojisi hakkında neredeyse sıfır kamu duyurusu yapan bir girişim olan Interlune, 15,5 milyon dolar yeni fon topladı ve 2 milyon doları daha kapatmayı hedefliyor. Interlune’un bir temsilcisi bu hikaye hakkında yorum yapmayı reddetti.   

Bu, şirketin 2022’deki 1,85 milyon dolarlık tohum turundan bu yana herhangi bir finansmanı kapattığını gösteren ilk halka açık gösterge.

Çoğu bilgi, Interlune CTO Gary Lai’nin geçen Ekim ayında Seattle’daki Museum of Flight’ta yaptığı bir konuşmada bildirildiği üzere GeekWire tarafından raporlandı: “Amacımız, Ay’dan doğal kaynakları toplayan ve bunları Dünya’da kullanacak ilk şirket olmak,” dediği iddia edildi. “Bu kaynakları etkili, maliyet etkin ve sorumlu bir şekilde çıkarmak için tamamen yeni bir yaklaşım geliştiriyoruz. Gerçek hedef, sürdürülebilir bir uzay ekonomisi yaratmaktır.

Lai, uzay taşıma sistemleri dahil olmak üzere Blue Origin’de 20 yıllık bir süreyi kapsayan bir kariyere sahip bir uzay mühendisi. Burada nihayetinde uzay araçları ve Ay araçları da dahil olmak üzere uzay taşıma sistemlerinin baş mimarı oldu. Interlune’un liderliğini ise Rob Meyerson üstleniyor, kendisi 15 yıl boyunca Blue Origin’de başkanlık yapmış bir uzay endüstrisi yöneticisidir. Meyerson aynı zamanda Axiom Space, Starfish Space, Hermeus ve Hadrian Automation gibi tanınmış donanım startup’larına yatırım yapan üretken bir melek yatırımcı.

ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu’na yapılan başvuruda avukat H. Indra Hornsby de şirket yöneticisi olarak listeleniyor. Hornsby daha önce BlackSky ve Spaceflight Industries’de genel danışman olarak görev yaptı ve aynı zamanda Rocket Lab’da yönetici başkan yardımcısı olarak çalıştı.

Interlune’nin teknolojisi hakkında bilinen diğer az şey, geçen yıl Ulusal Bilim Vakfı’ndan kazandığı küçük bir SBIR’ın özetinden geliyor.

Özette, “Ham ay regolitinin parçacık boyutuna göre birden fazla akışa ayrılmasına olanak tanıyan teknoloji, ay oksijen çıkarma sistemleri, ay 3 boyutlu yazıcıları ve diğer uygulamalar için uygun hammaddeler sağlayacak.” diyor.

Giderek artan sayıda uzay girişimi, yerinde kaynak kullanımı (ISRU) olarak bilinen şeye veya uzay kaynaklarını toplayıp değerli mallara dönüştürmeye odaklanıyor. Bunun büyük bir kısmı, NASA’nın Artemis programı aracılığıyla ayda uzun vadeli bir insan karakolu inşa etme önceliğinden kaynaklanıyor: Ajans, uzayda daha uzun süreli kalışların yerel olarak malzeme üretme yeteneğini gerektireceğini kabul ediyor.

Ancak ISRU teknolojisini ticarileştirmeye çalışanlar sadece yeni kurulan şirketler değil; Geçen yıl Blue Origin, kimyasal olarak ay regolitiyle aynı olan bir malzemeden güneş pilleri ve iletim kabloları yaptığını duyurdu.

Blue Origin, Şubat 2023’te teknolojiye ilişkin duyurusunda şunları söyledi: “Ay’da ve Mars’ta karadan geçinmeyi öğrenmek, ISRU topluluğu genelinde kapsamlı bir işbirliği gerektirecektir.” Bu ifade Interlune’un özetinde de tekrarlanıyor: “Ay’ın kaynaklarının kullanımı, oradaki misyonların ‘karadan geçinmelerini’ sağlayacak yıkıcı bir yetenektir ve bu teknolojinin geliştirilmesini hem devlet kurumları hem de endüstri için önemli kılmaktadır.

Tesla doğa düşmanı mı? Davalar nasıl ilerliyor?

Tesla’nın tehlikeli atıkları yanlış kullandığı yönündeki iddialar, şirketin Kaliforniya tesislerinde sistematik bir başarısızlığa işaret ediyor. Bu basit bir kaza ya da tek seferlik bir olay değildi.

Bu hafta en az 25 ilçe Tesla’ya tehlikeli atıkları yasa dışı olarak imha ettiği iddiasıyla dava açtı. Birkaç gün içinde Elon Musk liderliğindeki şirket, şirketin dikkatli kullanılması gereken malzemeleri “kasıtlı” ve “ihmalkar” imha ettiğini belirten davayı sonuçlandırmak için 1,5 milyon dolar ödemeyi kabul etti.

Atık yönetimi uzmanları Tesla gibi büyük bir şirketin bunu daha iyi bilmesi gerektiğini söylüyor. Kaliforniya’da karşılaştığı sorunların yanı sıra şirket, tehlikeli atıkların işlenmesine ilişkin federal düzenlemelere aykırı davranmış bile olabilir.

Kaliforniya eyaletleri Tesla’yı, tehlikeli atıkları, malzemeleri kabul etmeye fiilen yetkili olmayan yerlere atarak veya “bertarafına neden olarak” eyalet sağlık ve güvenlik yasalarını ihlal etmekle suçluyor. Dava, şirketin bir kısmını çöp bidonlarına veya sıkıştırıcılara attığını iddia ediyor; atık, tehlikeli maddelerin alınmasına izin verilmeyen bir çöp sahasına atılabilir. Ayrıca Tesla’nın tesislerinde üretilen atığın tehlikeli olup olmadığını “belirleyemediğini“, tesislerinde tehlikeli atıkları “düzgün şekilde işaretleyemediğini, etiketleyemediğini ve depolayamadığını” ve kayıt tutma gerekliliklerine uymadığını veya çalışanlarına bu konuda uygun şekilde eğitim vermediğini söylüyor.

Tehlikeli atıklar, çevresel iyileştirme ve kimyasal hijyen konusunda uzman olan Indiana Üniversitesi’nde yardımcı eğitmen Christopher Kohler, “Bu benim kitabımda oldukça berbat bir şey.” diyor. “Bu kurallar ve düzenlemeler neredeyse 50 yıldır yürürlükte ve şimdiye kadar bunu daha iyi biliyor olmalılar.

Şikayette, Kaliforniya genelinde, kullanılmış yağlama yağları, fren sıvıları, kurşun asit aküleri, aerosoller, antifriz, atık solventler, boya, e-atık ve diğer “kirlenmiş döküntüler” dahil olmak üzere tehlikeli atık üreten 101 tesis belirtiliyor.

Kohler’a göre bunlar oldukça yaygın atık türleri. Bununla birlikte, bu maddelerin yanlış kullanıldığında ortaya çıkarabileceği riskler nedeniyle bunların bertarafı düzenlemeye tabi. Kohler, kurşun ve klorlu solventlerin zehirli, yağların yanıcı ve asitlerin aşındırıcı olduğuna dikkat çekiyor.

San Francisco Bölge Savcılığı’ndaki müfettişler, 2018 yılında Tesla’nın araba servis merkezlerindeki çöp konteynırlarında “gizli incelemeler” başlattı. “Çok sayıda kullanılmış tehlikeli otomotiv bileşeninin (örn. yağlama yağları, fren temizleyicileri, kurşun asit ve diğer piller) yasa dışı olarak imha edildiğini” tespit ettiler. Savcılığın ofisine göre, aerosoller, antifriz, atık solventler ve diğer temizleyiciler, elektronik atıklar, atık boya ve yukarıdakilerle kirlenmiş döküntüler). Bundan sonra diğer bölgelerden araştırmacılar da Tesla’nın çöplerini karıştırmaya başladılar ve benzer “yasadışı imhalar” buldular. Tesla’nın Fremont fabrikasında araştırmacılar ayrıca kaynak sıçraması atığını, atık boya karışım kaplarını ve astarla kirlenmiş mendilleri/döküntüleri yasa dışı bir şekilde çöp kutusuna atılmış buldular.

Arizona State University Çevre Mühendisliği Program Başkanı Treavor Boyer, “Bu yanlış bertarafın nedenleri veya sebepleri hakkında hiçbir fikrim yok. Tehlikeli atık yönetim planında bir aksama gibi görünüyor.” diyor.

Kohler, büyük şirketlerin genellikle bu tür maddelerin tesislerinde nasıl işleneceğine karar verecek bir atık uzmanına sahip olduğunu; Tesla’nın bu konuda eksik olduğunu ve servis merkezlerinde uygun şirket politikalarını ve prosedürlerini uygulamaya koymayı ihmal ettiğini söylüyor.

Örneğin, motorlu taşıtlardaki kurşun asitli aküleri ele alalım; bunlar esasen kurşun ve asitten oluşuyor. Çoğu eyalette bunları çöpe atmak yasa dışı. Çevre Koruma Ajansı’na (EPA) göre, bunlar korozyona uğrayarak kurşunu serbest bırakabilir ve bu kurşun çöplükten kaçarak çevredeki çevreyi ve hatta içme suyu kaynaklarını bile kirletebilir. Sızıntı yapan piller aynı zamanda atık depolama sahalarında, yakma tesislerinde ve aktarma istasyonlarında çalışan işçiler için de risk oluşturabilir. Pillerin yakılması kurşunun havaya karışmasına bile neden olabilir. Kurşun, özellikle çocuklar için tehlikeli olduğu bilinen bir nörotoksin.

Özellikle kurşun asitli akülerin geri dönüştürülmesi gerekiyor ve kurşun yeni akülerde yeniden kullanılabilir. Diğer malzemelerin, yeraltı suyunun içine sızabilecek herhangi bir şeyden korunması amacıyla, tipik bir düzenli depolama sahası olarak iki kat plastik kaplamaya sahip olan bir tehlikeli atık depolama sahasına gönderilmesi gerekebilir. Üstelik malzemelerin tehlikeli atık depolama sahasına gönderilmeden önce işlenmesi ve “tehlikesiz” olma özelliğini göstermesi gerekiyor. Bu tür düzenlemelerin yapılması, daha az riskli atıkların işlenmesinden daha pahalı olabilecek ekstra çalışma gerektirir.

Boyer, Tesla’nın Kaliforniya’da bu tür malzemeleri işlemesine gelince, “Durum, tehlikeli atıkların yönetimine ilişkin federal düzenleme olan RCRA’nın ihlali gibi görünüyor.” diye yazıyor. Ancak Kaliforniya yönetmelikleri federal atık düzenlemesinden daha katı.

Tesla’yı yasayı ihlal ettiği için soruşturup incelemediğini ve eğer öyleyse şirketin herhangi bir federal cezayla karşı karşıya kalıp kalamayacağını sormak için EPA’ya ulaşıldı. EPA sözcüsü bir e-postada şunları söyledi: “Devam eden dava nedeniyle EPA bu dava hakkında yorum yapamaz.

Anlaşma, Tesla’nın yıllık üçüncü taraf atık denetimleri ve çalışanlar için zorunlu eğitim de dahil olmak üzere önlemlere uymak zorunda kalacağı beş yıllık bir ihtiyati tedbiri içeriyor. San Francisco Savcılığı, Tesla’nın soruşturmada “işbirliği yaptığını” ve “savcıların dikkatine sunduğu çevre koruma yasalarına uyumunu geliştirmek için adımlar attığını” söyledi. Sorunlar Tesla’ya bildirildikten sonra, çöpler çöp sahasına getirilmeden önce tüm servis merkezlerinde çöp konteynerlerini tehlikeli atıklara karşı karantinaya almaya ve taramaya başladılar.

2022’de Tesla, Fremont fabrikasındaki Temiz Hava Yasasının ihlali nedeniyle EPA ile yapılan bir anlaşmada 275.000 dolar ödemeyi kabul etti. Tesla ayrıca, 2019 yılında kurumla yapılan anlaşmanın bir parçası olarak, tehlikeli atıkların Fremont fabrikasında gerekli izin olmadan depolanması nedeniyle 31.000 dolar ceza ödemek zorunda kalmıştı.

EPA ayrıca Tesla’nın, tehlikeli atıkların depolandığı ana alanda personelin güvenli bir şekilde hareket etmesi için yeterli koridor alanı sağlamadığını ve sızıntı yapan üç iletim hattı için hava emisyon standartlarını ihlal ettiğini tespit etti. Ayrıca, “contası veya kilitleme mekanizması olmayan” iki adet açık 55 galonluk tehlikeli atık konteyneri tespit edildi ve şirketin, iletim hatlarından veya pompalardan sızan yanıcı boya ve solvent karışımlarını “derhal temizlemede” başarısız olduğu tespit edildi.

Diğer otomobil üreticilerinin tehlikeli atık konusunda berbat bir geçmişi var. GM, 2010 yılında ABD, 14 eyalet ve Saint Regis Mohawk Kabilesi’ne, mülklerindeki tehlikeli atıklar da dahil olmak üzere “çevresel yükümlülükler” nedeniyle 773 milyon dolarlık bir ödeme yapmayı kabul ett. 

2022’de New Jersey, Ford’a zehirli boya çamurunu boşalttığı ve “yüzlerce dönümlük toprağı, suyu, sulak alanı” ve Ramapough Lenape Ulusu’nun devlet tarafından tanınan kabile topraklarını kirlettiği için dava açtı.  

San Francisco Bölge Savcısı Brooke Jenkins Perşembe günü yaptığı basın açıklamasında şunları söyledi: “Tesla Inc.’e karşı bugünkü anlaşma, tehlikeli atıkların yanlış yönetilmesi ve yasa dışı bir şekilde bertaraf edilmesi durumunda değerli doğal kaynaklarımızın kirlenmesini önleyerek eyalet genelindeki vatandaşlar için daha temiz bir çevre sağlamaya hizmet ediyor.“.

Apple Vision Pro ile neler yapılabilir?

0

Apple’ın uzun zamandır üzerinde tartışmalar yaşanan sanal gerçeklik / artırılmış gerçeklik gözlüğü Apple Vision Pro artık piyasada ve 3500 dolarlık yüksek fiyatına rağmen epey ilgi toplamış gibi görünüyor. Apple Vision Pro’nun gerçekten benimsenmesi ve geniş çapta kullanılabilmesi için elbette ona uygun şekilde geliştirilmiş uygulamaların ekosisteminin de genişlemesi gerekiyor. Buna bir süre var henüz, ancak şu anda Apple Vision Pro hangi alanlarda işe yarayabilir ve gerçekten verimli olarak kullanılabilir? İnceliyoruz:

Film seyretmek

Apple Vision Pro, film izlemenin sürükleyici bir yolunu sunuyor. 4K TV’den daha kaliteli görüntü veren lensleri var. Bu, mekansal ses özellikleriyle birlikte, sinemanın burnunuzun ucuna geldiği anlamına geliyor. Kullanıcılar, filmleri istedikleri ortamda, örneğin bir sinemanın içinde veya bir kumsalda izleme gibi bir seçeneğe de sahipler. Apple Vision Pro Apple TV ve Disney aracılığıyla 3D filmleri bile destekliyor.

Video konferans

Apple Vision Pro, Persona adı verilen yeni bir özellikle geliyor. Yaptığı şey, gözlüğü takarken kullanılabilecek yüzünüzün ve el hareketlerinizin doğal bir temsilini oluşturmak. Apple, Persona’nın FaceTime aramalarında ve Persona Virtual Camera’yı destekleyen uygulamalarda kullanılabileceğini söylüyor. Vision Pro ayrıca Zoom ve Microsoft Teams gibi video konferans uygulamalarıyla da geliyor.

Harici ekran

Vision Pro diğer Apple cihazlarıyla uyumlu çalışıyor. Mac için harici ekran olarak kullanılabiliyor. Bu nedenle, Mac ekranını Apple Vision Pro’da kablosuz olarak görüntülemek mümkün ve gözünüzün önüne gelen ekrandaki fare imlecini fare veya trackpad ile kontrol edebiliyorsunuz.

iPad alternatifi

Vision Pro yalnızca diğer cihazlarla birlikte çalışmakla kalmıyor, onların yerini alma potansiyeli de var. VisionOS, iPadOS uygulamalarıyla geriye dönük olarak uyumlu. Bu da iPad’inizde kullandığınız tüm uygulamalara erişilebileceği anlamına geliyor. iPad gibi küçük bir ekrana sıkışıp kalmıyorsunuz ve sanal ekranı hayal edebileceğiniz her boyuta genişletebiliyorsunuz.

Dizüstü bilgisayar alternatifi

Apple’ın uzamsal bilgisayarının küçük ve hafif dizüstü bilgisayarların yerini alacağı da öne sürülüyor. Üretkenlik ve video konferans uygulamalarından oluşan geniş bir kitaplığa sahip olmasının yanı sıra, hareket halindeyken fotoğraf ve videoları düzenlemenize de olanak tanıyor. Vision Pro aynı zamanda daha taşınabilir ve bilgi işlem gücü de oldukça yüksek.

En çok hangi akış servisi izleniyor?

Türkiye’deki Netflix, Disney+, blutv gibi akış servislerinin pazar paylarını izleyen JustWatch yılın her çeyreğinde bir rapor yayınlıyor ve çok tercih edilen platformu açıklıyor.  Açıklanan en son rapora göre, BluTV, Disney+’ın 5 katı kadar bir payla pazarın lideri olarak konumunu koruyor. Netflix ise önde gelen streaming platformları Prime Video ve Disney+’in toplamını geçen payıyla ikinci sıraya yerleşiyor.

Bir önceki dönemle karşılaştırıldığında, özellikle liderler arasında pazar paylarında çok büyük bir değişiklik gözlemlenmiyor. Ancak 2023’teki en önemli gelişmeler, her biri geçtiğimiz Aralık ayına göre +%1 artan Prime Video ve Mubi. Pazar payını yüzde 3 kaybeden Disney+ durum böyle devam ederse alt sıralara gerileyecek gibi görünüyor.

JustWatch nedir?

JustWatch 140’tan fazla ülkede 40 milyonu aşkın üyesi bulunan bir streaming rehberi. En önemli streaming platformlarını bir araya getiriyor ve kullanıcıların aradığı filmleri ve dizileri bulmasına ve çevrimiçi olarak nereden izleyeceğini öğrenmesine yardımcı oluyor. 4500 streaming platformundan gelen veriler JustWatch içinde her gün güncelleniyor.

Yandex satılıyor! İşte nedeni

0

Rusya’nın popüler arama motoru Yandex, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaştan bu yana büyük bir kan kaybı yaşıyor. Yandex’in çatı kuruluşu Hollanda merkezli Yandex NV, Rusya’daki varlıkları hakkında önemli bir karar aldı.

Yandex Rusya varlıkları, 5 milyar dolara satıldı

Yandex NV, bugün önemli bir açıklama yayınladı. Açıklamaya göre şirketin Rusya’daki tüm varlıkları 5 milyar dolar karşılığında Lukoil gibi şirketlerin de aralarında bulunduğu bir grup Rus yatırımcı tarafından satın alındı.

Yandex’in NASDAQ’taki piyasaya değeri 2021 yılının ekim ayında 82.8 dolara kadar çıkmıştı. Ukrayna savaşıyla birlikte hızlı bir düşüş içine giren şirketin şu anki piyasa değeri 6.8 milyar dolar. Yandex NV Yürütme Kurulu Başkanı John Boynton, satış hamlesini “Bu olağanüstü koşullarda hissedarlarımız, ekiplerimiz ve kullanıcılarımız için mümkün olan en iyi çözümü bulduğumuza inanıyoruz.” diyerek değerlendirdi.

SpaceX, yeni araştırma fırsatını avantaja çevirecek!

SpaceX, Dragon uzay aracı kapsülü kullanılarak yörüngede yürütülecek “uzayda ve diğer gezegenlerde yaşamı mümkün kılacak olağanüstü bilim ve araştırma fikirleri için” sessizce teklif kabul etmeye başladı.

SpaceX özellikle kondisyona odaklanan araştırma çalışmaları veya “verimlilik ve etkinliği” artıracak çözümler ve uzun süreli uzay uçuşu görevleri sırasında insan sağlığına odaklanan çözümler aradığını söylüyor.

Seçilen araştırma çalışma grupları, SpaceX’in mürettebatlı Dragon görevlerine erişime sahip olacak ve bu da şirketin temel ürünlerinden biri için tamamen yeni bir kullanım senaryosunun önünü açacak.

Şirket, Dragon’u Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) benzer bir yörünge laboratuvarı olarak kullanmayı on yıl öncesine kadar tartışmıştı. Açıkçası, iş durumu yakın zamana kadar mantıklı gelmiyordu. Ancak yörünge araştırmasını platform haline getirerek şirket, müşterilere sunulan ücretler veya diğer koşulların yanı sıra değerli verilere de erişim elde edecek.

Araştırma işbirliği hüküm ve koşullarında SpaceX, kendisinin ve bilimsel araştırmanın arkasındaki kuruluşun, bu bilgilerin SpaceX tarafından ele geçirilip geçirilmediğine bakılmaksızın, yörüngedeki araştırma sırasında kaydedilen tüm veriler ve elde edilen örnekler üzerinde “müştereken sahip” olacağını belirtiyor. Belge ayrıca, SpaceX ve araştırma kurumu tarafından ortaklaşa geliştirilen, yazılımları, buluşları, özel bilgileri ve daha fazlasını kapsayacak şekilde geniş bir şekilde tanımlanan tüm “teknolojinin” ortaklaşa sahiplenileceğini belirtiyor.

Anlaşma aynı zamanda teknolojinin “diğer taraflara hesap vermeden” ortaklaşa sahiplenileceğini belirtiyor; bu, her bir tarafın, diğer tarafa karşı herhangi bir görev veya yükümlülük olmaksızın esasen teknolojiyi ticarileştirebileceği veya lisanslayabileceği anlamına geliyor.

Vela Wood’da uzay hukuku konusunda uzmanlaşmış bir avukat olan Steven Wood, “Her bir taraf, başkalarına lisans verebilir ancak başka kimseye özel bir lisans veremezler çünkü kendilerinin özel hakları yoktur.” dedi. “Bağımsız olarak ticarileşebilirler ve elde edilen geliri karşı tarafla paylaşma görev ve yükümlülükleri yoktur.

Açık istisnalar bulunmakta: Belge, yalnızca araştırmacıların kendi ekipmanlarını kullanarak geliştirilen herhangi bir teknolojinin yalnızca araştırmacıya ait olduğunu belirtmekte; ancak bu durumda bile veriler ve örnekler açıkça ortak mülkiyette olacak.

Wood, bunların bu bağlamda patentler ve buluşlar için oldukça standart terimler olduğunu açıkladı ve veri ve numune sahipliğinin de sınırların dışında olmadığını paylaştı. Ancak Dragon’un ticarileştirilmesinin SpaceX’e gelirden çok daha fazlasını sağlayacağını ortaya koyuyor.

“Bilincin ışığını genişletmek”

SpaceX CEO’su Elon Musk, şirketin temel hedefi konusunda her zaman açık konuştu: Mars’tan başlayarak insan yaşamını çok gezegenli hale getirmek. Şirket, misyonuna doğru kayda değer bir ilerleme kaydetti; bunun en görünür örneği, derin uzay yolculuğu düşünülerek tasarlanan devasa Starship roketi. SpaceX, Starship’in iki yörünge uçuş testini gerçekleştirdi ve bu ay üçüncüsünü gerçekleştirmeye hazırlanıyor.

Ancak Mars’a gitmek sorunun sadece yarısı. NASA’nın bu ayın başlarında belirttiği gibi Kızıl Gezegene giden astronotlar ciddi fiziksel ve psikolojik risklerle karşı karşıya kalacak. NASA’nın geçen hafta yayınlanan bir teknik incelemede özetlediği gibi; gezegenler arası yolculuğun tehlikeleri arasında yüksek düzeyde radyasyona maruz kalma, farklı yerçekimi ortamlarının fizyolojik etkileri ve izolasyon ve sınırlayıcı ortamlara uzun süreli maruz kalma yer alabilir.

NASA, mikro yerçekiminin insan vücudu üzerindeki etkilerini incelemek için yıllarını harcadı. Ancak ajans, ISS’de altı ay, hatta bir yıl kalan astronotlar ile Mars’a çok yıllık bir gidiş-dönüş yolculuğuna çıkacak astronotlar için risklerin çok farklı olduğu konusunda net.

SpaceX’in hedefleri göz önüne alındığında, şirketin bu riskleri azaltabilecek çözümlere yönelik daha fazla araştırma platformunu oluşturmak ve başarı için Mars’a yönelik kendi misyonunu daha iyi kurmak istemesi mantıklı geliyor.

Apple Vision Pro’nun ilk ticari uygulaması geliyor!

0

DECATHLON, Apple Vision Pro’ya yönelik yepyeni ve sürükleyici alışveriş uygulamasıyla müşterilerine son teknoloji ürünü bir deneyim sunmaya kararlı. Uygulama, 2 Şubat’ta Amerika Birleşik Devletleri’nde kullanıma sunulacak.

Özel ekiplerin aylar süren kurum içi geliştirme çalışmalarının ürünü olan DECATHLON uygulaması, müşterilerin şirketin en son yeniliklerini keşfetmelerini ve en sevdikleri spor ürünlerini satın almalarını sağlamak adına Apple Vision Pro için yeniden tasarlandı. Uygulama Amerika Birleşik Devletleri’nde, kullanıcıların outdoor maceralarına eşlik etmek üzere tasarlanmış outdoor ve bisiklet ürünlerinden oluşan bir seçki sunacak.

Ürünler kişisel ortamda 3 boyutlu olarak görünecek

Apple Vision Pro, sınırsız tuvaliyle sunduğu görsel zenginliği, sorunsuz ve sürükleyici bir alışveriş deneyimine dönüştürüyor. DECATHLON müşterileri bu yeni uygulamayla, göz açıp kapayıncaya kadar yeni DECATHLON ürünlerini, kişisel ortamlarında 3 boyutlu olarak görüntüleyebiliyor. Böylelikle her ürünün hikayesini keşfederek seçmek ve ürünleri satın almak son derece kolay hale geliyor.

DECATHLON, ister ara sıra spor yapsın, ister profesyonel sporcu olsun, sporun büyüsüne kapılan tüm kullanıcılarının alışverişlerinde, her geçen gün daha sürükleyici bir müşteri deneyimine imza atıyor. Müşteriler, Apple Vision Pro gibi yeni platformlara yapılan yatırımlarla, Decathlon’u hem evde hem de mağaza ortamında birçok farklı açıdan deneyimleme fırsatı bulacak. Bu uygulama, DECATHLON müşterilerine vaat edilen yepyeni bir olasılıklar dünyasının ilk örneğini temsil ediyor.

DECATHLON CEO’su Barbara Martin Coppola, yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Apple Vision Pro ile müşterilerimize benzersiz ve sürükleyici bir deneyim sunmaktan büyük bir heyecan duyuyoruz. Bu uygulama, dünyanın dört bir yanında görev alan ekip arkadaşlarımızın tasarım ve teknolojiye olan inanılmaz bağlılığının önemli bir örneği. Bu uygulamayla, modern spor dünyasında yeniliklere imza atma taahhüdümüzü de bir adım ileri taşımış oluyoruz. Kullanıcılarımızın spor deneyimine eşlik eden bu yenilikçi ve heyecan verici katkılar, gelecekteki olağanüstü gelişmelere de ışık tutacak.”

Foxconn için 2024 oldukça olumlu! Yapay zeka konusunda uyardı!

0

Foxconn Yönetim Kurulu Başkanı Liu Young-way Pazar günü yaptığı açıklamada, Japon elektronik üreticisi Sharp Corp.’taki %34 hissesiyle ilgili bir değer kaybından söz ederek, “İlk çeyrekte oldukça büyük bir kayıp yaşamamıza rağmen geçen yıl oldukça iyi bir performans sergiledik.” dedi.

Liu, şirketin Taipei’deki yıllık çalışan partisinin oturum aralarında gazetecilere verdiği demeçte, “Bu yılın görünümüne gelince, geçen yıla göre biraz daha iyi olabileceğini düşünüyorum.” dedi.

Foxconn Kasım ayında 2024 için “nispeten muhafazakar ve tarafsız” bir görünüme sahip olduğunu söyledi.

Yapay zeka (AI) sunucularına olan talebin “elbette” iyi olacağını, ancak jeopolitik sorunlar göz önüne alındığında küresel ekonomik belirsizliğin tüketici ürünleri talebini etkileyeceğini ekledi.

Perşembe günü Apple, iPhone satışlarında bir düşüş öngördü ve Çin işinin darbe alması nedeniyle genel gelirin Wall Street beklentilerinin 6 milyar dolar altında olmasını hedefledi.

Foxconn Hindistan

Sonuçlar, bazı analistlerin; şirketin imza ürününün, tüketicilerin Çin yapımı bir çiple çalışan telefonlar satın aldığı kilit Asya pazarında zemin kaybettiği yönündeki endişelerini doğruladı.

Liu, güçlü talebe rağmen sunuculara yönelik çip üretim kapasitesinin sınırlı olduğunu söyledi ve “Talebi karşılamak söz konusu olduğunda belki de yeni fabrikaların açılması gerekebilir.” diye ekledi.

Resmi adı Hon Hai Precision Industry Co Ltd olan Foxconn, gelecek ay dördüncü çeyrek kazançlarını açıklayacak ve bu yılın görünümünü de güncelleyecek. Pazartesi günü Ocak ayı satış verilerini yayınlayacak.

Foxconn’un hisseleri bu yıl şu ana kadar yüzde 2,4 oranında değer kaybederken, daha geniş pazardaki yüzde 0,7’lik bir kazanç elde etti.

NFT’lerde siber güvenlik riski!

0

Günümüzde pek çok alanda olduğu gibi NFT pazarında da siber güvenlik risklerinin artışı öne çıkıyor. Siber sigorta şirketleri, NFT varlıklarının sigortalanması için altyapı ve hukuki süreçleri şekillendirme yolunda ilerliyor. Bununla birlikte, sahte ürünler ve dolandırıcılık gibi faaliyetler için çeşitli sigorta poliçeleri geliştiriliyor. NFT pazarının 2024 yılında da yüzde 50 büyüyeceğini ve sigorta sektöründeki payının da artmaya devam edeceğini öngörülüyor.

 Dünyada kullanım alanı gittikçe artan NFT pazarının 2023 yıl sonu itibariyle 200 milyar dolar seviyesine ulaşması bekleniyor. Sanat, spor ve diğer alanlarda kullanımı genişleyerek devam eden NFT alanında pazarın çeşitliliği artarken, beraberinde riskleri de getiriyor. Özellikle hırsızlık ve sahtecilik gibi tehlikeler, siber güvenlik endişelerini artırarak sigorta talebinde yükselişe neden oluyor.

 IBS Sigorta ve Reasürans Brokerliği CEO’su Murat Çiftçi, siber sigorta şirketlerinin NFT varlıklarının sigortalanması için altyapı ve hukuki süreçleri şekillendirme yolunda ilerlediklerini belirtirken, sahte ürünler ve dolandırıcılık gibi faaliyetler için çeşitli sigorta poliçeleri geliştirildiğini ifade etti. Murat Çiftçi, “NFT pazarının sanat eserlerinin dijitalleşmesiyle şekilleneceği ve önümüzdeki sene sektördeki düzenlemelerin ve gelişmelerin odak noktası olacağını öngörüyoruz. Yasal düzenlemelerin, NFT’lerin yasal statüsünü belirleme, ticaret düzenlemeleri, siber güvenlik risklerinin azaltılması gibi konularda katkı sağlayarak sektörün daha sağlam büyümesine destek olmasını bekliyoruz” dedi.

2024 yılında pazar yüzde 50 büyüyecek

2023 yılında NFT pazarında yaşanan büyümenin 2024 yılında da devam edeceğini belirten Murat Çiftçi, şunları söyledi: “2024 yılında NFT’lerin farklı sektörlerde kullanımlarının artmasını ve NFT’lerdeki değer belirsizliğine dair endişelerin azalmasını bekliyoruz. Özellikle sanat, oyun ve spor sektörlerinde NFT kullanımının yaygınlaştığını göreceğiz. Sanatta NFT’ler, dijital sanat eserlerinin sahipliğini ve ticaretini daha kolay ve güvenli hale getirme potansiyeline sahip. Oyunda NFT’ler, oyun içi varlıkların sahipliğini ve ticaretini daha verimli hale getirebilir. Sporda ise NFT’leri spor müsabakalarının biletleri, videoları ve koleksiyon ürünleri gibi farklı şekillerde görüyoruz. NFT’lerin değerlemesi konusunda standartların oluşturulması ve NFT’lerin yasal çerçevesinin belirginleşmesi gibi gelişmelerin yaşanmasını beklyoruz. NFT pazarının 2024 yılında yüzde 50’nin üzerinde bir büyüme kaydedeceğini tahmin ediyoruz.”

ABD’de NFT ile ilgili yasa tasarısı yolda

NFT’lerdeki sahiplik ve değer belirsizliği gibi zorlukların, dijital sanat eserlerinin sigortalanması sürecini karmaşıklaştırdığını belirten Murat Çiftçi, “Ancak, bu zorluklar aşılabilirse, NFT’ler, dijital sanat eserlerinin sigortası için yeni fırsatlar sunabilir. NFT’ler, henüz yasal olarak tam olarak tanımlanmış bir kavram değildir. Bu nedenle, NFT’lere ilişkin yasal düzenlemeler, farklı ülkelerde farklı şekillerde yapılmaktadır. Türkiye’de de NFT’ler, fikri ve sınai haklar kanunu (FSEK) kapsamında değerlendirilmektedir. FSEK’e göre; NFT’ler, bir eserin dijital bir kopyası olarak kabul edilmekte ve NFT sahibine, eserin dijital kopyası üzerinde münhasır olmayan bir kullanım hakkı vermektedir. Dünya genelinde NFT’lere ilişkin yasal düzenlemeler konusunda çalışmalar devam ediyor. ABD’de de, NFT’leri “dijital varlıklar” olarak tanımlayan ve NFT’lerle ilgili işlemleri düzenleyen bir yasa tasarısı hazırlanıyor. Avrupa Birliği’nde ise NFT’lerin “dijital varlıklar” olarak tanımlanmasını ve NFT’lerle ilgili işlemleri düzenleyen bir düzenleme üzerinde çalışılıyor” diye konuştu.

Siber sigorta ile NFT daha güvenli hale getirilebilir

Murat Çiftçi, “NFT’lerin yaygınlaşması, yeni risklerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Siber saldırılara karşı NFT’lerin savunmasız olmaları, riskleri artırabilir. Bu durum, sigorta şirketlerinin NFT sigortası ürünlerini oluştururken bu riskleri dikkate almasını gerektiriyor. NFT’lerin ve blok zinciri teknolojisinin ilerlemesiyle, sanat eserleri sigortasında yeni teknolojilerin kullanımı daha yaygın hale gelecektir. Örneğin, blok zinciri teknolojisi, eserlerin sahipliğini ve değerini güvenli bir şekilde doğrulamak için kullanılabilir; bu da sigorta süreçlerini daha etkin hale getirecektir. Sonuç olarak, sanat sigortası sektöründe ilerleyen dönemlerde NFT sigortası, yeni risklerin ve teknolojik yeniliklerin öne çıkacağı bir alan olabilir. Bu gelişmeler, sanat eserlerinin daha güvenli bir şekilde korunmasına ve sanat koleksiyoncularının rahatça işlem yapmasına olanak sağlayabilir” dedi. 

Buckingham Sarayı’nı hacker’lardan koruyacak profesyoneller aranıyor!

Birleşik Krallık’ın muhtemelen en lüks işyeri Buckingham Sarayı’nın siber güvenlik kadrosuna iki kişi alınacak! Kraliyet Ailesi, siber riski azaltmak ve siber saldırılara karşı dayanıklılık oluşturmak için çalışan bir siber güvenlik yöneticisi ve bir bilgi güvenliği, gizlilik ve kayıt yöneticisi için ilan verdi.

Her iki işin konumu Privy Purse ve Sayman Ofisinde olacak ve kraliyet mağazalarındaki çalışan indirimleri de dahil olmak üzere çok çeşitli avantajlar sunuluyor. Verilen siber güvenlik yöneticisi iş ilanında “Sistemlerimizi geliştirirken becerilerinizi de artıracaksınız” yazıyor. “Monarşi’nin arkasındaki profesyonel kadronun bir parçası olacaksınız. Buckingham Sarayı ortamında çalışmayı olağanüstü kılan da budur.”

Buckingham Sarayı iş ilanında haftada 37,5 saat çalışma karşılığı 75.000 sterlin ödeneceği yazıyor. Sarayın siber risk yönetimi stratejisini geliştirecek ve siber güvenlik altyapısı oluşturulacak. Aynı zamanda altyapı mimarisini yöneten ekiple de iş birliği içinde güvenlik tasarımı gerçekleştirilecek.

Göreve seçilenler, Ulusal Siber Güvenlik Merkezi (NCSC) ile birlikte çalışarak, daha geniş dijital hizmetler ekibinin becerilerini geliştirmek ve tüm çalışanları en iyi güvenlik uygulamaları açısından tetikte tutmak için de çalışacak.

Kraliyet ailesi, “siber güvenlik rolünde önemli deneyime sahip, bilgi güvenliği çerçeveleri konusunda bilgi sahibi ve bir siber işlevi yönetme ve tercihen Birleşik Krallık HMG bünyesinde kurumsal düzeyde bir güvenlik stratejisi yürütme konusunda kanıtlanmış bir yeteneğe sahip” güçlü bir performans geçmişi arıyor.

Daha önce saldırıya uğramıştı

Kraliyet Hanesi elbette oldukça yüksek profilli bir hedef ve herhangi bir ihlal utanç verici olduğu kadar tehlikeli de olabiliyor.

Geçtiğimiz Ekim ayında Kraliyet Ailesi’nin web sitesi, bir DDoS saldırısı nedeniyle bir buçuk saatliğine kapandı. Saray, hiçbir sistemin tehlikeye atılmadığını veya herhangi bir verinin ihlal edilmediğini söyledi. Sorumluluğu Rusya yanlısı hacktivist grup KillNet üstlenmişti.  

Networking Day’de iş dünyası ve girişimciler buluşuyor!

Girişimcilik ve profesyonel ağ kurma konusunda öncü kuruluşlar Co-Founder Academy, Empathos Academy ve IT Governance Türkiye, Co-Founder.Work 4. Levent lokasyonunda Synergia desteğiyle gerçekleştirilecek olan Networking Day etkinliğine ev sahipliği yapmaktan gurur duyar. 15 Şubat tarihinde, 18:30-21:30 saatleri arasında düzenlenecek olan bu özel etkinlik, iş dünyasındaki profesyonelleri ve girişimcileri bir araya getiriyor.

Networking Day, katılımcıların yeni iş bağlantıları kurmaları, fikir alışverişinde bulunmaları ve potansiyel iş fırsatlarını değerlendirmeleri için benzersiz bir platform sunuyor. Farklı sektörlerden gelen profesyonellerle tanışma ve ağlarını genişletme fırsatı bulacak olan katılımcılar, iş dünyasının dinamikleri hakkında değerli bilgiler edinecekler.

Bu etkinlik, yenilikçi fikirlerin paylaşıldığı, iş birliklerinin doğduğu ve sektördeki son gelişmelerin takip edilebildiği bir ortam sağlayarak, katılımcılarına iş dünyasında bir adım öne geçme fırsatı sunuyor. Yapılacak röportajlar ve çekimler ile etkinliğin unutulmaz anları kayıt altına alınacak, katılımcıların tecrübelerini daha geniş bir kitle ile paylaşmalarına olanak tanınacak.

Etkinliğin amacı, katılımcılara sadece kartvizit değişimiyle sınırlı kalmayan, gerçek ve anlamlı iş ilişkileri kurma imkanı sağlamaktır. Networking Day, iş dünyasında sürdürülebilir başarı için gerekli olan yenilikçi düşünceyi ve iş birliğini teşvik ederken, katılımcıların kariyerlerinde yeni ufuklar açmasına yardımcı olacak.

Katılım için formu doldurmanız ve bizimle bu benzersiz deneyimi paylaşmanız yeterli. Etkinlik hakkında daha fazla bilgi için sosyal medya hesaplarımızı takip edin ve bu özel günü kaçırmayın. Siz de iş dünyasındaki gelişmeleri yakından takip etmek, sektördeki yenilikleri öğrenmek ve yeni iş bağlantıları kurmak istiyorsanız, Networking Day’e katılarak ağınızı genişletin ve iş fırsatlarınızı artırın.

Havaş üst yönetiminde değişiklik!

0

Havaş’ın üst yönetiminde görev değişikliği oldu. TAV Havalimanları’nın işlettiği Medine Havalimanı’nda Finans ve Muhasebe Direktörü olarak görevini sürdüren Şafak Özbay, 1 Şubat 2024 tarihi itibarıyla Havaş Mali İşler Genel Müdür Yardımcısı olarak atandı.

Havaş Mali İşler Genel Müdür Yardımcısı Şafak Özbay
Havaş Mali İşler Genel Müdür Yardımcısı Şafak Özbay

İstanbul Üniversitesi İktisat Bölümü’nde 2007 yılında yüksek lisansını tamamlayan Şafak Özbay, sektöre 2008 yılında adım attı. TAV Havalimanları’nda Finansal Raporlama Kıdemli Uzmanı olarak göreve başlayan Özbay, 2013’ten itibaren çeşitli yönetici pozisyonlarında görev aldı. 2018’den bu yana Medine Havalimanı (TIBAH) Finans ve Muhasebe Direktörlüğü görevini başarıyla yürüten Özbay, 1 Şubat 2024 itibarıyla Havaş’ta mali işlerden sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevine atandı.

Havaş hakkında

Merkezi İstanbul’da bulunan Türkiye’nin güvenilir yer hizmetleri markası Havaş; Türkiye’de 30 havalimanında, Letonya’da Riga ve Hırvatistan’da Zagreb Havalimanı’nda hizmet sunuyor. Şirket; iştirakleri ile birlikte yılda 560 binden fazla uçuşa hizmet sağlıyor ve yaklaşık 1.3 milyon ton kargo ile 100 milyondan fazla bagaj taşıyarak yılda 160 milyonun üzerinde yolcuya hizmet sunuyor. Airport Service Association (ASA) ile IATA Ground Handling Council (IGHC) üyesi olan ve ISAGO sertifikası bulunan Havaş, İstanbul, Antalya, Ankara ve İzmir havalimanlarında antrepo hizmeti veriyor.  Şirket; yer hizmetleri, kargo ve antrepo hizmetlerinin yanı sıra havalimanı ve şehir merkezi arasında yolcu taşımacılığı da gerçekleştiriyor.

Teknoloji, ameliyathaneleri de değiştiriyor!

0

Hibrit ameliyathaneler hem hasta hem doktor için daha az travma, daha küçük kesi, daha kısa süreli operasyon, daha az kan kaybı, daha az komplikasyon, daha az yatış, daha az maliyet gibi çok önemli avantajlar anlamına geliyor. Beyin, omurilik ve omurga cerrahisinde hibrit ameliyathaneler pek çok hastalık grubu ve travma cerrahisi için kullanılıyor. Anevrizma (baloncuk), Arteriovenöz malformasyon (AVM) gibi beyin veya omurilikteki damar hastalıklarının nörovasküler cerrahisi, beyin tümörü veya fonksiyonel stereotaktik cerrahi ve spinal implantasyon cerrahisi bunlardan bazıları.

O-ARM CT (0-Kollu Tomografi)

Yeni nesil görüntüleme sistemi olan mobil tomografi cihazı ile ameliyat sırasında bilgisayarlı tomografi çekilebiliyor. Bu teknoloji ile hem beyin hem de omurga-omurilik cerrahisinde 2 veya 3 boyutlu olarak ameliyat anında görüntüleme yapılabiliyor. Üstelik 360 derece açıyla üç boyutlu olarak 13 saniye gibi kısa bir sürede. Sistemin robotik pozisyonlama özelliği de var. Bu sayede cihaz ameliyathanede çok hızlı bir şekilde hasta masasına yanaştırılıp tomografi çekilebiliyor. Tek seferde görüntü aldığı için diğer standart tomografi cihazlarına göre üçte bir oranında daha az radyasyon ile aynı görüntü kalitesinde imajlar ameliyat boyunca izlenebiliyor.

En çok kullanıldığı alanlar

• Yaşlılığa bağlı omurga şekil bozukluklarında

• Omurilik kanalındaki basılarda

• Omurga tümörlerinde

• Çocukluk çağı ve gençlik dönemi omurga eğriliklerinde

• Omurganın bazı gelişimsel hastalıklarında

• Travmaya bağlı kırılma ve çıkmalarda vidalama (platin yerleştirme)

3-boyutlu tomografi görüntüsü alabilen O-Arm teknolojisiyle gerçekleştirilen omurgaya vidalama ameliyatlarında başarı oranı artarken, hata payı da sıfırlanıyor. Ayrıca O- Arm CT cihazı ile uyumlu çalışan ve tüm hedefleri ileri derecede hassasiyetle gösterebilen nöronavigasyon sistem aynı anda kullanılarak ameliyat başarı şansı daha da artırılabiliyor. 1-2 mm hassasiyetle omurilik ve sinir köklerindeki yaralanma riski neredeyse yok edilerek, daha güvenli bir ameliyat gerçekleştiriliyor. O- Arm CT sistemi sayesinde, ameliyatın son aşamasında steril şartlarda tomografi çekilerek hastanın tekrar ameliyat edilmesini gerektiren istenmeyen durumlar en aza indirilmiş oluyor. Hasta kısa sürede ayağa kalkıyor ve hızlıca taburcu oluyor.

O-Arm cihazı ile gerçekleştirilen omurga vidalama ameliyatlarını avantajlarını

• Her aşamada cerraha kritik bilgi verir, ameliyatın tekrarlanma riski azaltılmış olur.

•  Hasta daha az radyasyon alır.

• Daha küçük ameliyat kesisiyle, hastaya hızlı iyileşme imkanı sağlar ve kanama azalır.

• Sistem kompleks ameliyatların taşıdığı büyük riskleri en aza indirir.

• Enfeksiyon riskinin azalmasını sağlar. Vidaya bağlı felç riski en düşük orana iner.

Nöro-Navigasyon Sistemi

Beyin içinde veya omurilik cerrahisinde gidilecek bir hedef için GPS teknolojisine benzeyen bir sistemle koordinatları hesaplıyor ve cerrahın 3-boyutlu taranmış imajları görmesini sağlıyor. “Nöronavigasyon” ile beyin cerrahisinde hedeflenen lezyona büyük bir doğruluk derecesiyle (1 mm’den düşük hassasiyetle) yaklaşılıyor. Bu da sağlıklı dokuda oluşabilecek zararı en aza indiriyor. Ameliyat öncesinde hastanın MR ve/veya CT’si çekiliyor ve navigasyon cihazına aktarılıyor. Böylece ameliyatta gerçek zamanlı navigasyonla hastanın beynindeki ve omurgasındaki çeşitli risk bölgeleri görülerek planlama yapılıyor.

Küçük ve derin yerleşimli tümör ve benzeri tüm durumlarda sadece küçük bir giriş deliği yardımıyla stereotaksik biyopsi yapılabiliyor. Yani ince bir iğne ile direkt o bölgeye milimetrik olarak ulaşılıp doku örneği alınıyor. Ve tabii alınan bu doku örneğinin patolojik incelemesi sonucunda hastanın hangi tedavi yöntemi ile tedavi edileceği belirleniyor.

Avantajları

• Hassas anatomi üzerinde kusursuz ilerleyerek kritik yapılardan uzak durur.

• Ameliyat daha minimal invazif sınırlarda yapılır (Küçük ameliyat kesisiyle ameliyat süresi kısalıyor).

• Hastanın sağlıklı anatomisini bozmayarak daha güvenli ameliyat imkanı sağlar.

Yeni Nesil Floresan Filtreli Mikroskop

Yeni nesil mikroskoplarla, özel ışık filtreleri kullanılarak, örneğin floresan ile boyanmış tümör dokusu normal sinir dokusundan kolaylıkla ayırt edilebiliyor. Dolayısıyla, nöronavigasyonla birleşen özel ameliyat mikroskobu sayesinde daha küçük bir kesi ile tümörün en az hatayla maksimum düzeyde çıkarılması sağlanıyor. Bu sistem tümör ameliyatları dışında, beyin damar hastalıklarının ameliyatlarında da kullanılıyor.

Örneğin, ameliyat sırasında hastaya damardan verilen özel madde sayesinde mikroskobun filtresi ayarlanarak, beynin damarları görülebiliyor, yani beyin damar anjiyografisi yapılabiliyor. Bu sayede ameliyat bitmeden beynin damarsal ağı izlenmiş oluyor. Bu da beyin damar bozukluklarının daha güvenli bir şekilde cerrahi yöntemle tedavi edilme şansını yükseltiyor.

Intraoperatif Nöromonitörizasyon

Beyin tümörü ve omurga ameliyatlarına bağlı olarak sinirlerde gelişebilecek hasarı (felç riskini) en aza indirmek için, ameliyat sırasında hastanın saçlı derisine, kaslar üzerine yerleştirilen elektrotlar sayesinde elektrik uyarıları verilerek beyin, omurilik, sinir kökleri ve refleks yolların monitörde sürekli izlenmesini sağlayan sistemdir. Ameliyat boyunca nöroloji uzmanı tarafından takip edilen değerlerde bir değişiklik olduğunda sistem cerrahı uyarır. Böylece hastada geri dönüşümsüz bir hasar (felç gibi) gelişmesi önlenerek yaşam kalitesinin düşmesi engellenmiş olur. Hasta kısa sürede ev ve iş hayatına geri dönebilir.