Instagram Reels TikTok’u Yakalıyor

0

Meta’nın kısa video hizmeti olan Reels, TikTok’a karşı başarılı bir şekilde ilerliyor. Morgan Stanley tarafından yapılan yeni bir araştırmaya göre, Instagram ve Facebook kullanıcıları Reels’i daha fazla kullanıyor. TikTok yıllardır hızla büyüyordu ve bu durum, Meta CEO’su Mark Zuckerberg’i sosyal medya çantasından bir klon daha çekmeye teşvik etti.

Morgan Stanley tarafından yapılan 2.000 kişilik bir araştırmaya göre, Nisan ayında yapılan teknoloji benimseme odaklı bu araştırma, Instagram kullanıcılarının %74’ünün Reels’i kullandığını ortaya koydu. Bu oran, 2022 Eylül ayında %69 ve aynı yılın Mart ayında %62 idi. Ana Facebook uygulamasında ise kullanıcıların %65’i Reels ile etkileşime geçti; bu oran, 2022 Eylül ayında %54 ve aynı yılın Mart ayında %47 idi. Araştırmaya katılanların %49’u TikTok kullandığını belirtti. Bu oran, 2022 Eylül ayında %47 ve geçen yılın Mart ayında %45 idi.

Morgan Stanley analistlerinin yatırımcılara gönderdiği bir notta, “Diğer platformların yükselişiyle TikTok kullanımındaki bu duraklama dikkat çekici” ifadesi yer aldı. TikTok’un benimsemesinde yaşanan bu düzleşme, Meta’nın gelir artışını sürdürme kabiliyetine daha fazla güven sağlayan bir durum olarak değerlendiriliyor. Ayrıca, Meta’nın vurguladığı gibi, Reels’in kullanım süresinde artış ve Reels üzerinden sağlanacak reklam gelirlerindeki potansiyel artış, şirketin sürdürülebilir yıllık gelir büyümesi sağlamasını güçlendiriyor.

Snapchat’in TikTok’a verdiği yanıt olan Spotlight da ivme kazanıyor. Morgan Stanley’nin araştırmasına göre, Snapchat kullanıcılarının %60’ı Spotlight ile etkileşime geçiyor. Bu oran, Eylül ayında %49 idi. Kısa video platformları arasındaki rekabetin artmasıyla birlikte Meta, genç kullanıcıları kendine çekmek ve sosyal medya hakimiyetini korumak için etkili alternatifler sunmakta.

Araştırma sonuçları, kısa video platformları arasındaki rekabetin hızla değişen doğasını ve sosyal medya kullanıcılarının tercihlerindeki evrimi gözler önüne seriyor. TikTok’un büyüme ivmesini sürdürme konusunda karşılaştığı zorluklar karşısında, Meta’nın Reels ve Snapchat’in Spotlight gibi alternatifleri kullanıcıların ilgisini ve katılımını yakalamak için fırsatı değerlendirdiğini gösteriyor.

Sonuç olarak, Meta’nın Reels’i Instagram ve Facebook kullanıcıları arasında popülerlik kazanıyor ve TikTok’un hakimiyetine meydan okuyor. TikTok benimsenmesinde düzleşme yaşanırken Reels ve Spotlight’ın artan kullanımı dikkat çekiyor. Bu trendi değerlendirme ve Reels üzerinden gelir elde etme potansiyeli, Meta’nın değişen kısa video pazarındaki konumunu güçlendiriyor.

Yönetilen hizmet sağlayıcılar için savunma önerileri

0

Siber tehditlerin arttığı günümüzde, yeni nesil kötü amaçlı yazılımdan koruma hizmetleri önem kazanıyor. Yönetilen hizmet sağlayıcılar (MSP) müşteri korumasını geliştirmek, kötü amaçlı yazılım ve fidye yazılımı gibi tehditleri uzaklaştırmak ve yazılım güvenlik açıklarının gerektiğinde yamalanmasını sağlamak için güçlü güvenlik önlemlerine ihtiyaç duyuyor. Acronis, müşterilerinin güvenlik risklerini azaltmak isteyen MSP’ler için savunmayı artırmanın 5 yolunu paylaşıyor. 

Müşterilerinin hassas verilerini koruma yükümlülüğünü üstlenen yönetilen hizmet sağlayıcılar, saldırılardan kaynaklanan veri veya itibar kaybı gibi zararları önlemede büyük rol oynuyor. BT altyapılarını yöneten profesyonel firmalar olan MSP’ler, müşterilerinin teknolojik ihtiyaçlarını anlama ve doğru çözümleri sunma noktasında zaman zaman yetersiz kalabiliyor. Siber koruma alanında küresel bir lider olan Acronis, müşterilerinin güvenlik risklerini azaltmak isteyen MSP’ler için savunmayı artırmanın 5 yolunu paylaşıyor. 

1. Web tehditlerini ve kötü amaçlı URL’leri engelleyin. Web tabanlı saldırılar ve kötü amaçlı web siteleri giderek daha yaygın hale geliyor. Bilgisayar korsanları, kullanıcıları kötü amaçlı web sitelerini ziyaret etmeleri için kandırmak için çeşitli teknikler kullanıyor. Bu da hassas veri hırsızlığına, kötü amaçlı yazılım kurulumuna ve hatta sistemin tamamen ele geçirilmesine neden olabiliyor. Kötü amaçlı web sitelerini engelleyebilen ve web tabanlı saldırıları müşterilerin sistemlerine ulaşmadan önleyebilen URL filtreleme özellikli güvenlik paketleriyle kötü amaçlı içerik dağıttığı bilinen sitelere erişim engellenebilir. Bu çözümle, çalışanların zaman kaybetmesini önlemek için sosyal mecralar mesai saatlerinde engellenebilir veya şirket politikalarına uyum sağlamak için yetişkin içeriklere erişimi kısıtlanabilir.

2. Kötüye kullanımı önleme programları ile sıfırıncı gün tehditlerini durdurun. Kötüye kullanımı önleme, yazılım ve sistemlerdeki güvenlik açıklarından yararlanma girişimlerini tespit etmeyi ve engellemeyi amaçlayan proaktif bir siber güvenlik yaklaşımıdır. Siber suçlular, yetkisiz ağ erişimi elde etmek, hassas verileri çalmak ve gelecekteki saldırıları mümkün kılan kötü amaçlı yazılımları yüklemek için bilinen kusurlardan yararlanır. Yapay zeka ve otomasyondaki gelişmeler, suçluların her gün binlerce yeni siber tehdit üretmesine ve inanılmaz ölçekte saldırılar başlatmasına yardımcı oluyor. MSP’ler bu tehditleri, sergiledikleri kötü niyetli davranışlara göre tanımlayan ve engelleyen çözümlere ihtiyaç duyuyor. Çözümlerin; bellek koruması, ROP koruması, yetki artırma koruması ve kod enjeksiyon koruması gibi özelliklere sahip olması önem kazanıyor. 

3. Bilinen tehditler için tespit oranını ve hızını artırın. Bilgisayar korsanları sürekli olarak yeni kötü amaçlı yazılımlar oluştursa da birçok saldırı hala mevcut kötü amaçlı yazılım ailelerinin varyasyonlarını kullanıyor. Bu nedenle imza tabanlı tespit, her modern siber güvenlik stratejisinin önemli bir bileşeni olmaya devam ediyor. Siber koruma çözümleri, bu kötü amaçlı programlardan gelen imzaları bilinen tehdit listeleriyle karşılaştırarak bu tür varyasyonları anında tespit edebiliyor ve zarar vermeden önce engelleyebiliyor.

4. Adli yedeklemeler ile kanıt toplayın. Bir ihlal durumunda, adli yedeklemeler sistem değişikliklerinin ve veri erişiminin doğru bir kaydını tutarak soruşturmalara yardımcı olabilir. Adli yedeklemeler, bir güvenlik sorununun temel nedenini belirlemek, yasal ve düzenleyici gerekliliklere uymak için oldukça önemlidir. Dijital kanıtı toplamak, saldırı sırasında tam olarak ne olduğunu ve ileride güvenlik açığını nasıl ele alabileceğinizi daha hızlı ve kesin bir şekilde belirlemenize yardımcı olur. Siber savunmanız ne kadar güçlü olursa olsun, faaliyet göstermenin en güvenli yolu er ya da geç bir ihlalin kaçınılmaz olduğunu varsaymak ve buna göre plan yapmaktır. Güvenlik paketleriyle, yalnızca müşterilerinizin verilerinin daha etkili bir şekilde korunmasını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda felaket meydana geldiğinde etkili bir şekilde yanıt verebilmelerini de sağlayabilirsiniz.

5. İş sürekliliğini sağlayın. Bir siber saldırı veya veri ihlali durumunda, işletmelerin hızla ve en az kesintiyle toparlanabilmesi çok önemlidir. İş esnekliğini ve sürekliliğini sağlamaya yardımcı olan güvenli kurtarma yetenekleri, entegrasyonun gücünü gösterir. Acronis Cyber Protect Cloud’un modüler mimarisi sayesinde, güvenlik uygulamalarınızı hızla başlatabilir ve ölçeklendirebilir, yeni gelir akışları ekleyebilir, işletim giderlerini azaltabilir, operasyonları kolaylaştırabilir ve koruma açıklarını ortadan kaldırabilirsiniz.

Mobilitenin geleceğinde pay sahibi olacak girişimler

Bilişim Vadisi mobilite hızlandırma programı çerçevesinde gerçekleşen demoday girişimciler ile yatırımcıları buluşturdu. Bilişim Vadisi, Mobilite Hızlandırma Programı’nın 3’üncüsünü gerçekleştirdi. Program süresince eğitimler, alanında uzman ulusal/uluslararası mentorlar aracılığıyla sunulan mentorluklarla ve seminerlerle iş fikrini ilerleten girişimciler, 8 Haziran’da düzenlenen Demoday ile yatırımcıların karşısına çıktı.

Bilişim Vadisi mobilite hızlandırma programını ve girişimcilere getirdiği yatırım fırsatlarını Bilişim Vadisi Genel Müdürü A. Serdar İbrahimcioğlu ile konuştuk.

Bilişim Vadisi’nin en güçlü odak noktalarından biri olan mobilite; doğal kaynaklardan daha az fakat teknolojinin imkanlarından daha çok yararlanarak hayatın birçok alanını dönüştürmeye ve kolaylaştırmaya devam ediyor. 2021 yılından bu yana her yıl düzenlenen Mobilite Hızlandırma Programı’nın üçüncüsü ulusal ve uluslararası arenadan mentorların katılımıyla 8 haftalık eğitim sürecinden sonra tamamlandı. Bilişim Vadisi, mobilite odaklı iş fikirlerini geliştirmeleri adına başlattığı programla bu yıl 38 girişimcinin projesini ilerletmesine katkı sağladı. Program kapsamında Mobilite Hızlandırma Programı’na dahil olan girişimciler Demoday ile yatırımcılarla ve mobilite sektörüyle girişimlerini paylaştı.

Bilişim Vadisi Genel Müdürü A. Serdar İbrahimcioğlu
Bilişim Vadisi Genel Müdürü A. Serdar İbrahimcioğlu

Bilişim Vadisi bilişimin dönüştürücü etkisini kullanacak

Türkiye’nin teknoloji ve inovasyon üssü Bilişim Vadisi’nde gerçekleşen program kapsamında konuşan Bilişim Vadisi Genel Müdürü A. Serdar İbrahimcioğlu; “2021 yılından bugüne Mobilite Hızlandırma Programlarını düzenliyoruz. Hızlandırma programlarındaki temel amacımız; bilişimin dönüştürücü etkisini kullanmak. Otomotiv sektörü Türkiye’nin en güçlü ve en çok ihracat yapan alanlarından bir tanesi. Bu noktada Bilişim Vadisi olarak bilişimle otomotivi buluşturup bunu mobilite teknolojileri başlığı altında topladık. Üç yıl içerisinde toplam binin üzerinde girişimci başvurusu aldık. 120’yi aşkın girişimciye mentorluk eğitimleri, seminerler ve yatırım fonlarından faydalanma imkanı sunarak satış ve PoC aşamasında geliştirmelerle beraber çalışmalar yürüttük.

Bu yıl düzenlediğimiz hızlandırma programında farklı olarak hem KOSGEB İleri Girişimcilik Desteği hem de TÜBİTAK BİGG desteğine yönlendirebileceğimiz bir alan açtık. Bu girişimcilerimizden 4’ünü KOSGEB İleri Girişimcilik Desteği, 3’ünü de TÜBİTAK BİGG için yönlendirme fırsatını yakaladık. Ayrıca uluslararası mentorluk dediğimiz bölümü de bu hızlandırma programına ekledik. Girişimciler, uluslararası şirketlerde görev alan yöneticiler ve uluslararası girişimcilerimizin mentorluğunda eğitimler aldı. Bunların yanı sıra Bilişim Vadisi Girişim Sermayesi Yatırım Fonu’yla bu girişimcileri buluşturduk. Mobilite Hızlandırma Programı’nın kalitesini her yıl artırarak ileriye taşımayı hedefliyoruz” açıklamasında bulundu.

Mobilitenin geleceğinde pay sahibi olacak girişimler sektöre tanıtıldı

Bilişim Vadisi

Demoday kapsamında gelecek vadeden girişimlerden; cep telefonlarını kullanıcıların biyometrik verilerini kullanarak dijital anahtara dönüştüren Newky, üretim tesislerindeki kalite ve montaj hatalarının hassasiyetle tespit edilmesi için geliştirilen platform Oxodes, araçların hasarlarını ve tahmini hasar tutarlarını belirlemek üzere geliştirdiği yapay zeka algoritmasıyla Hasar AI, kurumsal açık kaynak platform çözümü sunan Datasence, elektrikli araçların sağlık takip platformu Batarya Zekası, giyilebilir teknoloji alanında çalışmalar yapan Fabenode, güneş enerjisi destekli elektrikli bisiklet girişimi High Tech Mobi, yapay zeka destekli kalite kontrol süreçleri projesiyle Academic Sight, bağlantılı otonom araç teknolojileri alanındaki projesiyle Connected Wise, iki kişilik elektrikli mikro araç girişimiyle Merlyn, taşınabilir klima ve buzdolapları geliştiren Packard girişimleri sektöre tanıtıldı.  

400’ün üzerinde başvuru geldi, 38 proje seçildi

Bilişim Vadisi mobilite hızlandırma programı

Bilişim Vadisi; Türkiye’de geleceğin mobilite ekosistemini şekillendirecek girişimcilere mentorluk, finansal ve hukuki danışmanlık, proje takip desteği ve Ar-Ge teşvikleri gibi konularda yol göstermek amacıyla başlattığı Mobilite Hızlandırma Programı kapsamında; 400’ün üzerinde başvurudan uluslararası jüri tarafından 38 proje desteklenmeye değer bulundu. Sekiz haftalık program süresince alanında uzman isimler tarafından “Müşteri Segmentasyonu ve Değer Önerisi Belirleme”, “KPI ve Hedeflerin Belirlenmesi”, “Pazar/Rakip Araştırma ve Analizi”, “Nakit Akış Yönetimi, Finansal Analizler”, “Satış ve Pazarlama Yöntemleri ve Yönetimi”, “Fikri Sinai Mülki Haklar Eğitimi”, “Uluslararası Pazarlara Giriş, Büyüme Stratejisi, Çıkış Stratejisi”, “Yatırımcı-Girişimci İlişkileri, Yatırım Alma Süreçleri”, “Pitch Deck Hazırlama” başlıklarında eğitimler verildi.

Bilişim Vadisi yöneticileri ve mobilite sektörü yönetici ve profesyonellerinden oluşan jüri heyeti, gelecek vadeden 11 girişimi belirlerken, toplam 30 girişime de Demoday fuaye alanında stant açarak girişimlerini yatırımcılar ve firmalarla buluşturma olanağı sunuldu.

Kamu hibe programları ve yatırım fonlarından yararlanma

Programa katılan girişimciler 1 milyon TL destekli KOSGEB İleri Girişimcilik Programı’na yönlendirilerek, bu girişimlerden 3’ü programdan yararlanmak üzere sürece dahil edildi. Ayrıca 450.000 TL yatırım destekli TÜBİTAK BİGG Teknogirişim Desteği Programı’na yönlendirilen girişimcilerden 4’ü programdan yararlanmak üzere seçildi. Mobilite Hızlandırma Programı girişimleri Demodayde sahne almadan önce yatırım fonlarına yönlendirilerek yatırım süreçlerinin hızlandırılması sağlandı. Bu kapsamda 4 girişim yatırım fonlarına ve yatırımcılarla görüşme süreçlerine başladı.

Programa katılan girişimlerden 5’i OEM’lere (Orijinal ürün üreticileri) yönlendirilirken, 7 girişimin de planlaması yapıldı. Program kapsamındaki 18 girişim, Bilişim Vadisi Kuluçka Merkezi’ne başvurarak Bilişim Vadisi ekosistemi olanaklarından yararlanma fırsatı buldu.

WhatsApp Twitter Özellikleri Getiriyor

WhatsApp, Twitter tarzı bir akışa sahip olacak olan yeni bir özelliği sunmaya hazırlanıyor. WhatsApp’ın bu yeni özelliği, dünyanın en popüler mesajlaşma uygulamasına farklı bir atmosfer getiriyor ve muhtemelen olumlu bir etki yapmayacak. Bu özellik Channels adını taşıyor ve sohbetler yerine paylaşım yapmak için tasarlanmış bir özellik.

WhatsApp’ın sahibi olan Meta şirketi, bunu “önemli olayları takip etmek için özel bir yöntem” olarak tanımlıyor ve yerel spor güncellemelerinin bu özelliğin nasıl kullanılabileceği konusunda bir örnek olarak veriyor. Tanıdık bir düzenleme olarak düşünülebilecek Channels, birçok insanın günlük olarak kullandığı bir uygulama olan Twitter’dan kaçış arayışı içinde olan tüm Twitter mültecilerinin dikkatini çekebilir. Channels, metin mesajları, fotoğraflar, videolar, etiketler ve anketler göndermek için bir yaratıcı araç olarak hizmet veriyor. 

WhatsApp blog gönderisine göre, şirket bu özelliğe ödeme ve gelir sağlama hizmetleri eklemeyi planlıyor. Kanalları Twitter’da olduğu gibi arayarak veya yeni oluşturulan bir dizine göz atarak bulabileceksiniz ve takip ettiğiniz kanallardan güncellemeleri “Durum” bölümünde görme imkanı sağlanacak. Şirket blog gönderisinde, gizliliğin deneyim için önemli olduğunu ve bu nedenle kanal yönetici bilgilerinin paylaşılmayacağını ve uygulamanın sadece 30 günlük bir kanal geçmişi saklayacağını açıklıyor. Kanal yöneticileri, hatta ekran görüntülerini ve mesaj veya içeriğin paylaşılmasını engelleyerek kanalda ne olduğunu gizli ve kontrol altında tutabiliyorlar.

Kanallar, uçtan uca şifrelenmeye (yalnızca iletişim kuran kullanıcıların mesajları okuyabileceği şekilde) sahip olmayacak. Bunun yerine, kanallar WhatsApp’ta işletmelerle yaptığınız iletiler gibi ele alınacak. Ancak Meta, zaman içinde bazı kanalları şifrelemeyi düşündüklerini belirtiyor. Eğer öyleyse, bu WhatsApp’ın markaları, hükümet kurumlarını ve diğerleri tarafından tercih edilmesi için önemli bir satış noktası olabilir.

Bu güncelleme aslında düşünüldüğünde mantıklı, çünkü hava kalitesi güncellemeleri, tren sorunları ve hava durumu uyarıları gibi önemli bilgileri WhatsApp üzerinden almak, Twitter gibi diğer gereksiz içeriklerle karışık şekilde bulmaktan daha doğal görünüyor. Ancak WhatsApp’ın popülerliğine katkıda bulunan basitlik ve kullanım kolaylığını koruma konusunda endişeler var.

WhatsApp, son zamanlarda yeni özellikler sunarak diğer telefon uygulamalarına daha da yaklaşma eğiliminde. Örneğin Android uygulamasına kullanıcı adları ekledi ve anketleri tanıttı. Brezilya’da insanlar WhatsApp’ı alışveriş yapmak ve ödeme yapmak için bile kullanabiliyorlar. Genel olarak, Meta şirketi WhatsApp’ı Facebook’un hafifletilmiş versiyonu özellikleriyle şişirmeye çalışıyor gibi görünüyor.

Ancak Kanallar WhatsApp’a bir süre gelmeyecek ve diğer WhatsApp özelliklerinde olduğu gibi küçük başlayacak ve önümüzdeki aylarda gelişecek. Şirket şu anda Kanalları “önde gelen küresel kuruluşlar ve Kolombiya ve Singapur’da seçilmiş kuruluşlar” ile başlatmayı planlıyor ve diğer bölgelere ise ilerleyen aylarda sunmayı hedefliyor.

WhatsApp her şeyden önce bir mesajlaşma uygulaması ve milyarlarca insan günlük iletişim için bunu kullanıyor. Ancak WhatsApp büyüdükçe ve rekabet etmek ve çok işlevli bir süper uygulama haline gelmek istediğinde, neden bu kadar popüler olduğunu göz ardı etmemesini umuyoruz.

Araçlar mobil ofise dönüşüyor

0

Cisco Webex, Audi’nin 2024 model araçlarındaki ilk iş birliği uygulaması oluyor. Esnek çalışma kültürünün gereklerine uygun olarak araçları adeta bağlantılı bir ofis ortamına dönüştürecek bu ortaklık ile trafikteyken dahi toplantılara en güvenli ve sorunsuz şekilde katılmak mümkün olacak.
Cisco ve Alman araç üreticisi Audi, hibrit çalışma deneyimini güçlendirmek için güç birliği yaptı. Volkswagen Group’un yazılım şirketi CARIAD ve Samsung’un yan kuruluşu HARMAN ortaklığıyla, Cisco iş birliği teknolojisi Webex, 2024 model yılından itibaren pek çok Audi modelinde hibrit çalışma için kullanılabilecek ilk uygulama olacak. 

Hibrit çalışma tüm dünyada giderek daha da yaygın hale geliyor. Modern çalışma ortamı artık tek bir alan veya cihazla sınırlı değil. Günümüzde araçlarımız da bir tür ofis ortamı haline geldi. Profesyoneller, daha esnek, kişiselleştirilebilir ve sorunsuz yollar talep ediyor ve bunu destekleyen, esnek çalışma kültürüne uygun yenilikçi çözümlere ihtiyaç duyuyor. Cisco Webex-Audi iş birliği, tam da bu beklentiyi karşılamayı hedefliyor.

Cisco Başkan Yardımcısı ve Güvenlik ve İş birliği Genel Müdürü Jeetu Patel, söz konusu ortaklık için şunları söyledi: “Bağlantılı otomobili hibrit işyerinin bir başka uzantısına dönüştürme yolunda çok önemli bir adıma imza atıyoruz. Audi gibi önde gelen üreticilerle yaptığımız çalışmalar, müşterilerimize nerede ve nasıl çalıştıklarından bağımsız olarak bağlantıda kalmanın ve üretken olmanın güvenli ve sorunsuz bir yolunu sunuyor.”

Cisco ve Audi iş birliğinin sağlayacağı avantajları

  • Basit Kurulum: Sürücüler Webex uygulamasını Audi marka araçların bilgi-eğlence sisteminde bulunan Uygulama Mağazası’ndan indirebilir ve kurulum için telefon gerekmez. Mağaza, araçtaki uygulamaların Volkswagen Grubu’nun yüksek güvenlik standartlarını karşılamasını sağlar. Bu basit kurulum sayesinde sürücüler elektronik cihazlarındaki Webex toplantılarından araç içi toplantılara sorunsuz bir şekilde geçiş yapabilirler.
  • Amaca Uygun Güvenlik Özellikleri: Güvenliği ön planda tutmak için tasarlanmış özelliklerle Webex, araç hareket halindeyken sadece ses moduna geçerek sürücülerin gözlerini yoldan ayırmadan toplantılara katılabilmelerini sağlar. Park halindeyken, sürücüler Webex’in tam kapsamlı iş birliği deneyiminden yararlanabilir, toplantı katılımcılarını, paylaşılan içeriği ve altyazıları görüntüleyebilir.
  • Yapay Zekâ ile Geliştirilmiş Toplantılar: Sürücüler, sınıfının en iyisi gürültü giderme ve ses optimizasyonu için Webex’in yerleşik yapay zekâ özelliklerine erişebilecek. Bu, sürücülerin yol gürültüsü veya çevre faktörlere bağlı rahatsız edici arka plan sesleri olmadan toplantıları net bir şekilde duyulabilmesini sağlayacak.

Bulutistan Perakendecilere bulut hizmeti başlatıyor

0

Bulutistan, ekonominin lokomotif sektörlerinin ihtiyaçlarına odaklanarak geliştirdiği çözümlerine bir yenisini daha ekledi. Geçtiğimiz aylarda finans sektörünün ihtiyaçlarına yönelik olarak Finans Bulutu çözümünü duyuran Bulutistan, şimdi de “Türkiye’nin perakende topluluk bulutu” olarak tanımladığı Perakende Bulutu çözümünün lansmanını gerçekleştirdi. 6 Haziran Salı günü, Sait Halim Paşa Yalısı’nda düzenlenen lansman etkinliğinde, perakende sektörünün dijital dönüşümü masaya yatırılırken, Perakende Bulutu çözümlerinin sektöre sunduğu ölçülebilir çeviklik ve esneklik anlatıldı. 

Türkiye’nin en hızlı büyüyen teknoloji şirketi Bulutistan, sektörlere yönelik özellikli çözümlerine bir yenisini daha ekledi. Kısa süre önce finans sektörüne yönelik “Finans Bulutu” çözümlerini duyuran şirket; 6 Haziran Salı günü, Sait Halim Paşa Yalısı’nda gerçekleştirdiği lansmanda “Perakende Bulutu” çözümlerini tanıttı. Bulutistan ve IBM’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen ve perakende sektörünün önde gelen profesyonellerinin katıldığı lansman etkinliğinde, sektörün dijital dönüşümüne ek olarak Perakende Bulutunun vadettiği vizyoner çözümler tanıtıldı.  

İşletmeler Perakende Bulutu ile başarı hikâyelerine yenilerini ekleyecek

Lansmanın ilk bölümünde “Bulutistan Bulut Vizyonu” başlıklı sunumunu gerçekleştiren Bulutistan Türkiye Genel Müdürü Gökhan Gençtürk, sundukları bulut hizmetlerini farklı pazarlar, dünyadaki gelişmeler ve ihtiyaçları dikkate alarak özelleştirdiklerini ve topluluk bulutlarına yatırım yaptıklarını belirterek; “Portföyünde Türkiye’nin lider perakende şirketlerini barındıran bir kurum olarak; pazardaki gelişmeleri ve müşterilerimizin ihtiyaçlarını dikkate alıp kendimizi Türkiye’nin yerelleştirilmiş hibrit bulut platformu şeklinde konumlandırıyoruz. Bugün, içinde birçok farklı topluluk bulutunu barındıran ve 350’nin üzerinde iş ortağı ile SaaS hizmetleri de sunan bir ekosistem haline geldik” açıklamasında bulundu. 

Perakende Bulutu ile sektörün ihtiyaçlarını karşılayacak topluluk bulutunu geliştirdiklerini belirten Gençtürk, “İşletmelere yüksek performans gereken uygulama ve işlemler için ölçeklenebilir altyapıdan siber güvenlik hizmetlerine, felaket kurtarmadan iş sürekliliği hizmetlerine kadar pek çok avantaj sağlıyoruz. Bu yeni çözümümüz sayesinde işletmeler, dijital dönüşüm sürecinde ihtiyaç duydukları teknolojiye Bulutistan altyapısı ile kavuşuyor. Donanım, yazılım, güvenlik, network ve yönetilen hizmet alanlarında üstün yetkinliklere sahip uzmanlarımız tarafından hazırlanan ve sürekli geliştirilen çözümümüz maksimum performans yaratıyor ve verimliliği yükseltiyor. Bu sayede işletmeler, Perakende Bulutu ile başarı hikâyelerine yenilerini ekleyecek” diye belirtti. 

Bulutistan’ın hayata geçirdiği “yeni nesil yerelleştirilmiş hibrit bulut platformu” yaklaşımında IBM ile geliştirdikleri iş ortaklığının çok önemli bir rol oynadığına dikkat çeken Gençtürk, bu süreçte iş birliklerinin artacağına ve farklı sektör ihtiyaçlarına da birlikte çözüm bulacaklarına inandıklarını sözlerine ekledi.

Perakende sektöründe farklılık ve büyümenin dinamosu dijital dönüşüm

Bulutistan İcra Kurulu Danışmanı Orhan Dağlıoğlugil, “CTO Gözüyle Perakende Sektörü” başlıklı sunumunda sektörde farklılık ve büyümenin dinamosunun dijital dönüşüm olduğuna dikkat çekerek, “2023 sonunda e-ticaret faaliyetlerinin toplam perakende cirosunun %22’sini tek başına gerçekleştirmesi bekleniyor, omni-channel dönüşümü hız kesmeden devam edecek. Bu hızlı yükseliş, sektörün dijital dönüşümünü öncelikler listesine ekliyor. Bu sürecin ihtiyaçları ise; yeni entegrasyonlar, veri artışı, insan kaynakları ve altyapı yatırımlarının artışı. Dijital dönüşümün perakende sektöründe karlılık ve büyümeye olan katkısıyla şirketlerin CTO’ları artık daha yüksek bütçeleri yönetiyor. Bu sorumluluk içinde, bulut teknolojilerine yapılan yatırım da önemli bir rol oynayacak. Çünkü perakende bulutu tek başına; kapasite, çeviklik, erişilebilirlik, uyumluluk, ölçekleme, çözüm ve hizmetler içeren bir ekosistem sunuyor. Bu çerçeveden baktığımızda alışveriş deneyimini kusursuz hale getirmek ve artırmak için bulut teknolojilerine yatırım yapmak şirketler için kaçınılmaz” şeklinde konuştu. 

Kullandıkça ödeme ve taahhütsüz sözleşme, sektörün hızlı değişkenleri için çok önemli bir fırsat

Bulutistan’ın yeni nesil yerelleştirilmiş hibrit bulut platformu olarak perakende sektörünün dijital dönüşümünde ihtiyaç duyduğu tüm servisleri bir arada sunduğuna değinen Dağlıoğlugil, “Sektörün rahat erişebileceği, uygulamalarının merkezinde olan bir bulut hayal ettik. Sunduğumuz, Türkiye’deki bütün mevzuatlara uyumlu, dedike bir altyapı. Türkiye’nin lider perakende şirketleri ile yıllardır çalışıyoruz, sektörel bir tecrübemiz var. Türkiye’den çıkıp globale doğru büyüyoruz ve perakende sektöründeki iş ortaklarımızın da global büyümesinde birlikte ilerlemek istiyoruz. Kullandıkça ödeme ve taahhütsüz sözleşme avantajlarımız, sektörün hızlı değişkenleri için çok önemli bir fırsat. Çözüm odaklı kültürümüz, ekibimiz ve sunduğumuz güvenle perakende sektörünün hızlı dönüşümünde çok önemli bir çözüm ortağı olma hedefiyle ilerliyoruz” dedi.

Sektörün dijital dönüşümü için SaaS yazılım modelimizi özelleştirdik

“Perakende Sektöründe SaaS Çözümleri” konulu panelde; Mobilgi Genel Müdürü ve Kurucu Ortağı Bahadır Beyazay, Obase İcra Kurulu Üyesi Başkan Yardımcısı İlkay Öztürk, Rasyona CEO’su ve Kurucu Ortağı Ali Hacıgüzeller ve Gtech Ürün Satış Müdürü Bülent Göven konuşmacı olarak yer aldı. Panelin moderatörlüğünü üstlenen Bulutistan CSO’su Mutlu Ataç, perakende sektörünün geçtiğimiz yıla göre 2 trilyon dolarlık bir büyüme sergilediğine dikkat çekerek; “Bu rakamın 4’te 1’ini perakende oluşturuyor. Perakende sektörünün bulut içindeki hacmi ise 27 milyar dolar; yani genel bulut hacminin yüzde 5’i. Bu tabloya baktığımızda bu hacmin yüzde 25’e ulaşabileceği bir marj olduğunu görüyoruz” diye konuştu.

Perakende sektöründeki dönüşüm için SaaS çözümlerinin çok önemli bir rol oynadığına dikkat çeken Ataç, Bulutistan olarak sundukları SaaS yazılım modelini ise şöyle aktardı: “Perakende sektörünün dijital dönüşümü için SaaS yazılım modelimizi özelleştirdik. IaaS ve PaaS’ın ideal kullanımlarını içeren çözümümüzle internet üzerinden verilere erişim sağlanıyor. ISP Bağımsız Equinix Veri Merkezi ile çalışan ve sektöre çok sayıda avantaj getiren Perakende Bulutu’nun açık kaynak kodlu bir bulut hizmet platformu olan Openstack altyapısını yılın son çeyreğinde hazır hale getirmeyi hedefliyoruz. Bugün perakende sektöründe; yapay zekâ, çevreye duyarlı ikinci el değerleme, görsel mağazacılık, dijital ortamda müşteri tanıma ve anlamlama, öğrenebilen akıllı izleme sistemleri ve kendini tamir edebilen akıllı platformlar gibi birçok dijital gelişim söz konusu. Bunların hepsi bulut tarafından bakıldığında kapasiteleri zorlayan süreçler ve biz de bu ihtiyaçlar için ciddi yatırımlar yapıyoruz.”  

Perakende sektöründe ‘as a service’ modelini benimseyerek sonuç odaklı ilerlemek mümkün

Lansmanın ikinci yarısı, Bulutistan CTO’su Hakan İnanır moderatörlüğünde “Perakende Sektörü Bulut Deneyimleri Paneli” ile başladı. Flormar’dan Enis Ozan Akkaya, İpekyol’dan Şevket Çelikkanat, Univera’dan Merthan Kaleli’nin konuşmacı olarak yer aldığı panelde İnanır; “as a service” modelinin sektörlere katkısına değinerek; “Herkesin kendi uzmanlık alanına odaklandığı, görev dağılımlarını doğru yaptığı sektörler daha hızlı büyüyor. Perakende sektöründe de ‘as a service’ modelini benimsemek ve sonuç odaklı ilerlemek mümkün. İşletmelerin esneklik, güvenilirlik, doğru insan kaynağı yönetimi ve sürdürülebilirlik açısından gelişimi için bulut teknolojileri kaçınılmaz” dedi. 

Bulutistan ile entegre çalışarak sektörü geleceğe taşıyoruz

IBM Veri ve Yapay Zeka Teknik Lideri Murat Yeşil gerçekleştirdiği “IBM Data ve AI Vizyonu” başlıklı sunumda; perakende sektöründe şirketlerin yapay zekaya yatırım yapmaya başladığını ve bir yol haritası çizdiklerini aktardı. Ancak adaptasyonda sorunlarla karşılaşabildiklerine dikkat çeken Yeşil, Perakende Bulutu ile onlara bu yolda destek olduklarının altını çizdi. IBM ve Bulutistan olarak sundukları altyapı ve hizmetlerle firmalara sağlıklı, güvenilir ve işe özel çözümler sunduklarını belirten Yeşil, “Perakende özelinde kullanılabilecek çok sayıda konu alanı bulunuyor. Talebi tahminlemek, stoğu düzenlemek, akıllı fiyatlama ve temelinde optimizasyon olan diğer birçok aracı sağlayabiliyoruz. Bunları sürekli ve operasyona entegre edilebilir şekilde sunabiliyoruz. Bu süreçte Bulutistan, bu altyapıyı kesintisiz sunmayı taahhüt ediyor. Biz de IBM olarak platform üzerinden hizmetlerimizi süreklilik içinde sağlamayı taahhüt ediyoruz. Özetle, Bulutistan ile entegre çalışarak perakende sektörünü geleceğe taşıyoruz” diye konuştu. 

Deepfake videolarının sayısı her yıl %900 oranında artıyor!

0

Dünya Ekonomik Forumu’na göre çevrimiçi deepfake videoların sayısı her yıl %900 oranında artıyor. Taciz, intikam ve kripto dolandırıcılığı ile ilgili raporlarla birlikte birçok önemli deepfake dolandırıcılık vakası haber manşetlerine çıktı. Kaspersky araştırmacıları, kullanıcıların dikkat etmesi gereken ve deepfake kullanan ilk üç dolandırıcılık planına ışık tutuyor. 

Yapay sinir ağlarının, derin öğrenmenin ve dolayısıyla deepfake aldatma tekniklerinin kullanımı, dünyanın dört bir yanındaki kullanıcıların yüzlerini veya vücutlarını dijital olarak değiştirmeye, böylece herhangi birinin başka biri gibi göründüğü gerçekçi görüntü, video ve ses materyallerini üretmeye olanak sağlıyor. Bu manipüle edilmiş video ve görüntüler sıklıkla yanlış bilgi yaymak ve diğer kötü niyetli amaçlarla kullanılıyor.

Finansal dolandırıcılık

Deepfake’ler, suçluların kurbanları tuzağa çekmek amacıyla ünlüleri taklit etmek için geliştirdikleri görüntülerin kullanıldığı sosyal mühendislik tekniklerine konu olabiliyor. Örneğin Elon Musk’ın şüpheli bir kripto para yatırım planından yüksek getiri vaat eden yapay olarak oluşturulmuş bir videosu, geçen yıl hızla yayılarak kullanıcıların para kaybetmelerine neden oldu. Dolandırıcılar bunun gibi sahte videolar yaratmak için ünlülerin görüntülerini kullanıyor, eski videoları bir araya getiriyor ve sosyal medya platformlarında canlı yayınlar başlatarak kendilerine gönderilen herhangi bir kripto para ödemesini iki katına çıkarma sözü veriyor.

Pornografik deepfake

Deepfake’lerin bir başka kullanım alanı da bireyin mahremiyetini ihlal etmek. Deepfake videolar, bir kişinin yüzünün pornografik bir video üzerine yerleştirilmesiyle oluşturulabiliyor ve büyük zarara ve sıkıntıya neden olabiliyor. Bir vakada, bazı ünlülerin yüzlerinin müstehcen sahnelerdeki pornografik aktrislerin vücutlarına bindirildiği deepfake videolarının internette yayıldığı ortaya çıktı. Sonuç olarak, bu tür vakalarda saldırı mağdurlarının itibarları zedeleniyor ve hakları ihlal ediliyor.

İşe dair riskler

Çoğu zaman deepfake’ler şirket yöneticilerinden haraç alma, şantaj ve endüstriyel casusluk gibi suçlar için işletmeleri hedef almak üzere kullanılıyor. Örneğin, siber suçlular bir ses deepfake’i kullanarak BAE’deki bir banka müdürünü kandırmayı ve 35 milyon dolar çalmayı başarmıştı. Söz konusu vakada ikna edici bir deepfake oluşturmak için patronunun sesinin sadece küçük bir kaydının ele geçirilmesi yeterliydi. Bir başka vakada, dolandırıcılar en büyük kripto para platformu Binance’i kandırmaya çalıştı. Binance yöneticisi, hiç katılmadığı bir Zoom toplantısı hakkında “Teşekkür ederim!” mesajları almaya başladığında şaşırdı. Saldırganlar, yöneticinin herkese açık görüntüleriyle bir deepfake oluşturmayı ve bunu çevrimiçi bir toplantıda yönetici adına konuşarak uygulamayı başardılar.

FBI, insan kaynakları yöneticilerini uyarıyor!

Genel olarak, deepfake’leri kullanan dolandırıcıların amaçları arasında dezenformasyon ve kamuoyunu manipüle etme, şantaj ve casusluk yer alıyor. Bir FBI uyarısına göre, insan kaynakları yöneticileri uzaktan çalışmak için başvuran adaylar tarafından deepfake kullanımı konusunda zaten tetikte bekliyor. Binance vakasında, saldırganlar deepfake oluşturmak için internetten gerçek kişilerin görüntüleri kullandılar ve hatta bu kişilerin fotoğraflarını özgeçmişlere eklediler. İnsan kaynakları yöneticilerini bu şekilde kandırmayı başarırlarsa ve sonrasında bir teklif alırlarsa, devamında işveren verilerini çalabiliyorlar.

Deepfake’ler büyük bir bütçe gerektiren ve sayıları giderek artan pahalı bir dolandırıcılık türü olmaya devam ediyor. Kaspersky tarafından daha önce yapılan bir araştırma, darknet üzerindeki deepfake’lerin maliyetini ortaya koyuyor. Sıradan bir kullanıcı internette bir yazılım bulur ve bir deepfake yapmaya çalışırsa, sonuç gerçekçi olmayacak ve sahtekarlık bariz oluyor. Çok az insan düşük kaliteli bir deepfake’e inanıyor. Yüz ifadesindeki gecikmeleri veya çene şeklindeki bulanıklığı hemen fark edebiliyor.

Bu nedenle, siber suçlular bir saldırıya hazırlanırken büyük miktarda veriye ihtiyaç duyuyor. Taklit etmek istedikleri kişinin fotoğrafları, videoları ve sesleri gibi. Farklı açılar, ışık parlaklığı, yüz ifadeleri, hepsi nihai kalitede büyük rol oynuyor. Sonucun gerçekçi olması için güncel bir bilgisayarın gücü ve yazılımı gerekiyor. Tüm bunlar büyük miktarda kaynak gerektiriyor ve bu kaynağa yalnızca az sayıda siber suçlu erişebiliyor. Bu nedenle deepfake sağlayabileceği tehlikelere rağmen hala son derece nadir bir tehdit olmaya devam ediyor ve yalnızca az sayıda alıcı bunu karşılayabiliyor. Netice olarak bir dakikalık bir “deepfake’in fiyatı 20 bin ABD dolarından başlıyor.

“Bazen itibar riskleri çok ciddi sonuçlar doğurabilir”

Kaspersky’de Kıdemli Güvenlik Uzmanı Dmitry Anikin, şunları söylüyor: “Deepfake’in işletmeler için oluşturduğu en ciddi tehditlerden biri her zaman kurumsal verilerin çalınması değildir. Bazen itibar riskleri çok ciddi sonuçlar doğurabilir. Yöneticinizin (görünüşe göre) hassas konularda kutuplaştırıcı açıklamalar yaptığı bir videonun yayınlandığını düşünün. Şirket için bu durum hisse fiyatlarında hızlı bir düşüşe yol açabilir. Ancak, böyle bir tehdidin riskleri son derece yüksek olmasına rağmen, deepfake oluşturmanın maliyeti ve çok az saldırganın yüksek kaliteli bir deepfake oluşturabilmesi nedeniyle bu şekilde saldırıya uğrama şansınız son derece düşüktür. Bu konuda yapabileceğiniz şey, deepfake videoların temel özelliklerinin farkında olmak ve size gelen sesli mesaj ve videolara şüpheyle yaklaşmaktır. Ayrıca, çalışanlarınızın deepfake’in ne olduğunu ve nasıl fark edebileceklerini anladıklarından emin olun. Örneğin sarsıntılı hareket, cilt tonunda kaymalar, garip göz kırpma veya hiç göz kırpmama gibi işaretler belirleyici olacaktır.”

Darknet kaynaklarının sürekli olarak izlenmesi, deepfake endüstrisi hakkında değerli bilgiler sağlayarak araştırmacıların bu alandaki tehdit aktörlerinin en son eğilimlerini ve faaliyetlerini takip etmelerine olanak sağlıyor. Araştırmacılar darknet’i izleyerek deepfake’lerin oluşturulması ve dağıtımı için kullanılan yeni araçları, hizmetleri ve pazar yerlerini ortaya çıkarabiliyor. Bu tür bir izleme, deepfake araştırmasının kritik bir bileşenini oluşturuyor ve gelişen tehdit ortamına ilişkin anlayışımızı geliştirmemize yardımcı oluyor. Kaspersky Dijital Ayak İzi İstihbaratı hizmeti, müşterilerinin deepfake ile ilgili tehditler söz konusu olduğunda bir adım önde olmalarına yardımcı olmak için bu tür bir izleme içeriyor.

Kaspersky, deepfake’lerle ilgili tehditlerden korunmak için şunları öneriyor:

  • Kuruluşunuzdaki siber güvenlik uygulamalarını kontrol edin- yalnızca yazılım açısından değil, gelişmiş BT becerileri açısından da. Mevcut tehdit ortamının önüne geçmek için Kaspersky Threat Intelligence kullanın. 
  • Kurumsal “insan güvenlik duvarını” güçlendirin. Çalışanlarınızın deepfake’in ne olduğunu, nasıl çalıştıklarını ve oluşturabilecekleri zorlukları anladığından emin olun. Çalışanlara bir deepfake’i nasıl tespit edeceklerini öğretmek için sürekli farkındalık ve eğitim çalışmaları yapın. Kaspersky Automated Security Awareness Platform, çalışanların en yeni tehditler konusunda güncel kalmasına yardımcı olur ve dijital okuryazarlık seviyelerini artırır.
  • Kaliteli haber kaynaklarına başvurun. Cehalet ve bilgi eksikliği deepfake’lerin yaygınlaşmasında önemli bir etken olmaya devam etmektedir. 
  • ‘Güven ama doğrula’ gibi sağlam protokolleri devreye alın. Sesli mesaj ve videolara şüpheyle yaklaşmak insanların asla kandırılmayacağını garanti etmez, ancak yaygın tuzakların çoğundan kaçınmaya yardımcı olabilir. 
  • Deepfake kurbanı olmamak için videoların dikkat edilmesi gereken temel özelliklerinin farkında olun. Sarsıntılı hareket, bir kareden diğerine ışıkta kaymalar, cilt tonunda değişimler, garip göz kırpmalar veya hiç göz kırpmama, konuşmayla uyum sağlamayan dudaklar, görüntüdeki dijital yapaylıklar, kasıtlı olarak düşük kalitede kodlanmış ve zayıf aydınlatmaya sahip videolar gibi.

Google Cloud kurumsal aramalarda yapay zeka kullanacak

0

Google Cloud, geleneksel kurumsal aramanın sınırlamalarını aşmak için yeni bir “üretken arama” teknolojisi duyurdu. Google, geleneksel aramanın zayıf yönlerini açıklayarak kullanıcıların en uygun cevapları bulmak için manuel araştırma yapmak zorunda kaldığını belirtti. Üretken yapay zeka desteğiyle Google, kullanıcıların daha karmaşık sorularla daha hızlı ve etkili bir şekilde başa çıkmalarına yardımcı olmayı hedefliyor ve özetler sunuyor.

Üretken Yapay Zeka Uygulama Oluşturucusu’nu (Generative AI App Builder) kullanarak şirketler Kurumsal Arama (Enterprise Search)  ile kendi sohbet robotlarını ve Semantic Arama (Anlamsal Arama) uygulamalarını oluşturabiliyor. Bu sunulan özellik, minimum kodlama gerektiriyor ve birkaç dakika içinde gerçekleştirilebiliyor. Şirketler, Google’ın kurumsal düzeyde yönetim ve güvenlik özelliklerinden yararlanarak özel ihtiyaçlarına uygun güçlü uygulamalar oluşturabiliyor.

Google, önceki üretken yapay zeka ve arama teknolojisi denemelerinin başarısız olduğunu, ölçeklenebilirlik sorunları ve veri sızıntıları gibi sorunlar yaşandığını vurguluyor. Ancak, kendi ürettikleri yapay zeka teknolojisiyle Google, bu zorlukların üstesinden gelmeyi ve gelişmiş arama yetenekleri sunan güçlü bir çözüm sağlamayı hedefliyor.

Bu yeni kurumsal aramada dikkate değer bir özellik, görüntüler de dahil olmak üzere çoklu modal verileri işleyebilme yeteneğidir. Ayrıca, çoklu adımlı ve satır içi sohbetleri destekleyerek kullanıcıların takip soruları sormasına ve daha etkileşimli arama deneyimleri yaşamasına olanak tanıyor.

Google Cloud Generatıve AI

Google Cloud’un hizmet modelini benimseyen şirketler, temel ürünlerini oluşturmaya odaklanabilecek ve altta yatan bulut altyapısını Google’a bırakarak karmaşık yönetim süreçlerinde iş yükünü hafifletebileceker. Bu da kuruluşların geliştirme süreçlerini optimize etmelerine ve kaynakları daha verimli bir şekilde kullanmalarına olanak sağlayacak.

Ayrıca, Google Cloud Kurumsal Arama ürününün yeteneklerinden tam anlamıyla yararlanmak isteyenler için Google Cloud, model ayarlama ve optimizasyon platformlarından biri olan Vertex AI ile entegrasyon sağlayacak.

Üretken Yapay Zeka Uygulama Oluşturucusu, şu anda izin listesindeki sayılı müşterilere sunulmakta, yani genel olarak kullanılabilir bir aşamaya ulaşıldı. Ürünün fiyatlandırma detayları ve mevcut Google hizmetleriyle entegrasyon konusunda daha fazla bilgi için ilgilenen tarafların doğrudan Google Cloud ile iletişime geçmeleri öneriliyor.

Genel olarak, Google Cloud Kurumsal Arama üretken arama teknolojisi, kurumsal arama yeteneklerini geliştirmek için umut verici bir çözüm sunmakta. Kullanım kolaylığı, yapay zeka desteği ve çoklu modal veri desteği ile bu çözüm, kuruluşların kurumsal ortamlarında bilgiyi bulma ve etkileşimde bulunma şeklini devrim niteliğinde değiştirebilecek potansiyele sahip.

Mitsubishi, Cumhuriyetin 100. Yılını çizdiği resimlerle kutladı

0

Mitsubishi Electric Türkiye, dijital üretime yönelik yeni nesil otomasyon çözümlerini “Automating the World” sloganı ile Win Eurasia Fuarı’nda sergiledi. Mitsubishi Electric kolaboratif robotu Melfa Assista’nın yapay zekâ ile oluşturduğu Cumhuriyet’in 100. Yılı temalı resimler ziyaretçilerden büyük ilgi gördü.

Mitsubishi Electric Türkiye, güvenilir bir ortak olarak ileri teknoloji, deneyim ve bilgi birikimi ile küresel toplumun iyileştirilmesi için otomasyondan yararlanma hedefini anlatan “Automating the World” sloganı ile dijital üretime yönelik (digital manufacturing) yeni nesil otomasyon sistem ve çözümlerini 29. Win Eurasia Fuarı’nda sergiledi. Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri; fuarda üretken yapay zekâ ile Melfa Assista cobot entegrasyonunu ziyaretçilere sergiledi.

Hayal gücü ve yapay zekâ buluşması

Mitsubishi Electric Türkiye 5G Arena’daki standında kolaboratif robot “Melfa Assista”nın yapay zekâ desteği ve ressam Ceren Göğebakan’ın yaratıcı hayal gücüyle yaptığı “Cumhuriyet’in 100. Yılı” temalı resimler ziyaretçiler tarafından büyük ilgi gördü. Cumhuriyet’in 100. Yılı teması altında ressam Ceren Göğebakan farklı fikirler arasında kurulan köprüyü ve karşılıklı anlayışı, Melfa Assista da yapay zekâ desteğiyle Cumhuriyet gençliğini ve Atatürk’ü resmetti. Melfa Assista’nın yapay zekâ yardımı ile çizdiği diğer resimler de stantta yer aldı.

Yapay zekâ desteğiyle ressam gibi çizerek özgün ve benzersiz resimler oluşturan Melfa Assista, kullanıldığı pek çok farklı sektörde üretimde esneklik, sezgisellik, hız ve verimlilik sağlıyor; hem operatörle hem de operatörsüz güvenli bir şekilde çalışıyor. Otomasyonun geleceğinde ses getirecek özellikleriyle akıllı üretim anlayışını bir üst basamağa taşıyan kolaboratif robot, aynı zamanda operatörün bulunmadığı durumlarda endüstriyel robot kadar hassas faaliyetlerde bulunuyor.  

Türk sanayisinin dijital dönüşüm sürecine destek oluyoruz

Yeni nesil endüstriyel otomasyon sistemleri ve ileri robot teknolojileri ile Türkiye genelinde hem büyük fabrikalara hem de KOBİ’lere çözümler sunduklarına dikkat çeken Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri Genel Müdürü Nurettin Geçgel, “Mitsubishi Electric Fabrika Otomasyon Sistemleri’nin dünya çapında yeni sloganı olan “Automating the World”, ileri teknolojinin, sistematik düşüncenin, deneyim, bilgi birikimi ve müşteri desteğinin herkes için daha iyi, daha sürdürülebilir bir dünya yaratmak adına nasıl çalışabileceği vizyonunu anlatıyor. Tehlikeli süreçlerin ele alınmasını otomatikleştirdiğimizde; insan sağlığına ve refahına yönelik risklerin azaltılmasına yardımcı oluyoruz. Atıkları, kirliliği ve enerji tüketimini azaltmak için faaliyetleri otomatikleştirdiğimizde; karbondan arındırılmış, çevresel olarak daha sürdürülebilir bir toplum yaratmaya yardımcı oluyoruz. Karmaşık, genellikle zor süreçleri otomatikleştirdiğimizde ise; insanların her zamankinden daha aktif ve daha anlamlı bir şekilde katkıda bulunmasını sağlayarak yaşamları dönüştürmeye yardımcı oluyoruz. “Automating the World” sloganımızla, otomasyonun yalnızca endüstriler dünyasında değil, aynı zamanda toplumundaki herkesin yararına olacak şekilde uygulanmasına yardımcı olduğumuzu açıkça belirtmek istiyoruz.” dedi.

Dyson’ın teknoloji yolculuğu 

Her adımında daha az materyal ve enerji kullanarak daha iyi teknolojiler tasarlamak amacıyla yola çıkan Dyson, gerçek problemleri çözmeye odaklanıyor bunu yaparken de tüm operasyonlarında sürdürülebilirliği destekliyor.

7 Haziran 2023, Çarşamba günü Pilevneli’de gerçekleştirilen özel etkinlikte, Dyson’ın ilk teknolojilerinden gelecek planlarına kadar uzanan hikayesi ve şirketin sürdürülebilirlik yolculuğu paylaşılırken, en son teknolojileri de kullanıcılarla buluştu. 

Yeniden düşünüyor, yeniliyor, yeniden şekillendiriyor ve yeniden hayal ediyor

İlk günden itibaren gerek üretim gerekse ürünlerin çevreye olumsuz etkilerini azaltmak için daha az kaynak kullanan uzun ömürlü, yüksek performanslı ve verimli ürünler geliştirmeye odaklanıyor. İlk elektrikli süpürgesi DC01 ile toz torbasını yüksek hızlı bir siklonla değiştirerek, yalnızca emiş kaybı sorununun üstesinden gelmekle kalmayan Dyson, aynı zamanda çöp kutusuna atılan tek kullanımlık sarf malzemelerini de ortadan kaldırmış oldu. Aynı felsefeyi el kurutma makineleri ve aydınlatma teknolojilerinin geliştirilmesine de uyguluyor. Tasarlanan her ürünle çevreye katkı ve verimlilik misyonunu esas alıyor. 

Ofislerdeki israfı azaltmaya, tesislerine mümkün olduğunca yenilenebilir ve temiz enerji sağlamak için, yenilerini inşa etmek yerine alanlarını restore etmeyi tercih ediyor. Bunun en büyük örneklerinden biri Hullavington teknoloji kampüsü, İkinci Dünya Savaşı’nda kullanılan 750 dönümlük eski havaalanının aslına uygun ve sürdürülebilir şekilde restore edilmesi sonucunda kullanıma hazır hale geldi.

İngiltere kampüslerinde bulunan Dyson Mühendislik ve Teknoloji Enstitüsü’nde uygulamalı ve gerçek dünya deneyimini birleştiren yeni bir eğitim modeli sunarken, dünyanın dört bir yanındaki okullara ve girişimlere cihaz bağışı yapıyor. 2002 yılında kurulan James Dyson Vakfı, mühendislik mesleğini desteklemek, tıbbi araştırmalara yatırım yapmak ve Dyson’ın faaliyet gösterdiği yerel toplulukları geliştirmek için bir hayır kurumu olarak çalışıyor. 

Mühendislik ve tasarımın ötesinde, Birleşik Krallık’ta tarımda da devrim yaratan Dyson, üretkenliği ve verimliliği artırmak, biyoçeşitliliği ve ticari gıda üretimini desteklemek ve daha az kimyasal kullanmak için yatırım yapıyor. Dyson Farming adı altında sürdürülebilir tarım faaliyetleri yürüten şirket yenilenebilir enerji üreten yeni teknoloji, ekipman, altyapı ve anaerobik çürütme tesislerine 112 milyon sterlinlik yatırım yaptı. 

İnovasyon ve Tasarım

Her zaman günlük hayattaki bir problemi çözme fikriyle yola çıkan Dyson, inovasyon ve tasarıma önem veriyor. Her yıl ciddi miktarlarda Ar-Ge yatırımı yapan marka, 9000’in üzerinde patente sahip. Sürekli yeni ürünler geliştiren markanın  Ar-Ge merkezleriyse tam bir okul gibi çalışıyor.

Dyson, ilk torbasız elektrikli süpürgesi olan DC01’in 1993 yılında piyasaya sürülmesinden bu yana; yeni teknolojiye sahip süpürgeler, saç bakımı, hava temizleme, robotik, aydınlatma ve el kurutma için problem çözen teknolojiler tasarladı. Devrim niteliğindeki ürünleri tasarlamak için 2,75 milyar sterlinlik bir yatırım planı açıklayan Dyson; katı pil hücrelerine, yüksek hızlı elektrik motorlarına, görüntü sistemlerine, robotiklere, makine öğrenim teknolojilerine ve yapay zekaya odaklanan küresel ekiplerle yeni teknolojiler geliştiriyor.

Şirket İngiltere, Malezya, Singapur, Japonya, Çin, Amerika ve Filipinler’de; mühendislik, araştırma, geliştirme ve test operasyonları yapıyor. Bugün, Birleşik Krallık’ta Malmesbury ve Hullavington’da 800 dönümlük bir alana yayılan iki teknoloji kampüsü ve Singapur’da küresel bir genel merkezi bulunuyor. Bir aile şirketi olan Dyson; 6.000 mühendis ve bilim insanı da dahil olmak üzere, küresel olarak doğrudan 14.000’den fazla kişiyi istihdam ediyor. Uluslararası alanda 85 pazarda ürün satışı yapıyor.

Dyson’ın Teknoloji Portföyü

  • Dyson V15 Detect™ kablosuz süpürge: Mart 2021’de piyasaya sürülen yeni nesil kablosuz süpürgeler, gizlenen tozları açığa çıkaran ışıklı temizleme başlığına sahiptir. Akustik bir piezo sensörü çekilen toz partiküllerini sayar ve büyüklüklerini ölçüp kaydeder.
  • Dyson Purifier Hot+Cool Formaldehyde™: Formaldehiti algılayan hassas katı hal sensörüne ve onu yok eden katalitik filtreye sahip Dyson’ın yeni nesil akıllı hava temizleyicileri, iç mekânı ısıtırken ve serinletirken havadaki partikül ve gaz kirleticilerle mücadele etme konusunda şimdiye kadarki en gelişmiş ürünlerdir.
  • Dyson Airwrap™ multi-styler: Dyson’ın şimdiye kadarki en iyi performanslı ve en verimli Airwrap’i, daha hızlı ve daha kolay şekillendirme için yeniden tasarlandı. Tek makine. 13 ek parça. Birden fazla stil. Farklı saç tipleri. Bukle yapın, şekillendirin ve elektriklenme olmadan düzleştirin. Hem de aşırı ısı olmadan.
  • Dyson Corrale™ saç düzleştirici:  Esnek plakaları sayesinde, saçları bir araya getirerek şekillendiren tek saç düzleştirici  olan bu ürün, daha az ısı ve hasarla şekillendirme sağlar. Plakalarının sıcaklığını saniyede 100 kez düzenlemek ve ayarlamak için akıllı bir sensör içerir.
  • Dyson Supersonic™ saç kurutma makinesi:  Diğer saç kurutma makinesi motorlarından 6 kata kadar daha hızlı bir şekilde, dakikada 110.000 devir sayısına kadar dönen küçük ama güçlü Dyson dijital motor V9 tarafından desteklenen en hızlı saç kurutma makinesi. Akıllı Isı Kontrolü, saniyede 40 kez hava sıcaklığını ölçer ve saçınızın parlaklığını korumaya yardımcı olmak için ısıyı düzenler. Makine artık Flyaway başlığı da dahil olmak üzere farklı saç tipleri için çeşitli başlıklarla birlikte geliyor.
  • Dyson Solarcycle™ Morph: Doğal gün ışığını izler ve farklı kullanımlar için ışığı akıllıca dönüştürür. Eşsiz yerel gün ışığı takibine sahiptir ve odaya özel, çalışma, dolaylı ve ambiyans olarak dört farklı formatta ışık verir.
  • Dyson Airblade™ 9kJ: Hızlı ve enerji tasarruflu HEPA filtreli el kurutma makinesi. Kağıt havlulara göre yüzde 85’e kadar daha az CO2 üretir ve (Eco modda) yüzde 99’dan daha az maliyet yaratır. Saatte 624 km hızla hareket eden ve kullanıcının ellerinin dış hatlarını takip ederek saniyeler içinde yüzeydeki suyu kurutan hava tabakaları sunar. Dyson Airblade teknolojisinin dünya çapında günde 150 milyon çiftten fazla eli kuruttuğu tahmin ediliyor.
  • Dyson Purifier Big+Quiet™ Formaldehyde: Dyson HEPA Big+Quiet™ hava temizleyici büyük ve açık alanlar için özel olarak ve özellikle ortak kullanımı olan ve profesyonel işletmelere yönelik kolay kullanım imkânı sunuyor. Yeni Koni Aerodinamiği 10 metreye kadar hava akışı sağlıyor ve yeni CO2 (karbondioksit) sensörü ne zaman temizleme yapılması gerektiğini gösteriyor. Güçlü hava ulaşımının yanı sıra, Dyson Purifier Big+Quiet™ sadece 56 desibel gürültü üreterek Dyson’ın en sessiz ama en güçlü hava temizleyicisi olma özelliğine sahip.

Adobe Firefly Yapay Zekasını Büyük Şirketlere Pazarlıyor

San Jose merkezli teknoloji şirketi Adobe Inc, büyük iş müşterilerine yönelik olarak yapay zeka tabanlı görüntü oluşturma aracı Adobe Firefly’ı satışa çıkarma kararı aldığını duyurdu. Bu duyuru, son dönemde AI hizmetlerinde kullanılan görüntü verileriyle ilgili telif hakkı davalarındaki artış göz önüne alındığında önem taşıyor. Stability AI ve Midjourney gibi şirketler, sadece birkaç kelimeyle görüntü oluşturabilen yapay zeka araçlarının üzerinden telif hakkı sorunlarıyla karşılaşmakta.

Adobe, bu yılın başlarında yasalara uygun görüntü verileriyle oluşturulduğunu iddia ettiği Firefly test sürümünü yayınlamıştı. Şimdi ise Adobe Express adlı bir araç kapsamında Firefly kurumsal müşterilerine sunulmaya hazırlanıyor. Bu hizmetle ilgili olarak Adobe, Firefly ile oluşturulan görüntüler için telif hakkı sorunlarına karşı maddi tazminat sağlayacağını belirtti. Ancak şirket, programın nasıl çalışacağına dair finansal ve hukuki detayları henüz açıklamadı. Adobe’nin Dijital Medya’dan Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Ashley Still, Reuters’e yaptığı açıklamada, “Firefly tarafından üretilen içeriklerin hem şirket içinde hem de şirket dışında kullanımı için maddi olarak sorumluluk alıyoruz” dedi.

Adobe ayrıca Firefly’ı özelleştirmek için işletmelere kendi logolarını ve ürünlerini kullanma imkanı sunuyor. Bu sayede çalışanlar, içerik oluştururken marka kurallarına tam olarak uygun hareket edebiliyorlar.

Firefly duyurusuyla birlikte Adobe, dijital pazarlama araçlarına yapay zeka tabanlı özellikler ekledi. Adobe Experience Cloud için AI Ürünlerinden Sorumlu Kıdemli Direktör Suman Basetty, kullanıcıların sistem verilerinden doğal bir dil kullanarak sorular sorup raporlar oluşturabileceklerini söyledi. Örneğin, belirli bir bölgede belirli bir dönemde çevrimiçi ve çevrimdışı satışları karşılaştırma gibi işlemler artık daha kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleştirilebilecek. Bu özellik, verilere erişimi basitleştirerek işletmelerin veri analizini daha etkili bir şekilde yapabilmesini sağlayacak.

Adobe’nin Firefly ve dijital pazarlama araçlarındaki yapay zeka tabanlı yenilikler, şirketin müşterilerine daha iyi bir deneyim sunma ve rekabet avantajı elde etme hedefine yönelik atılan önemli adımlar olarak gözüküyor. Bu gelişmelerle birlikte Adobe, yapay zeka teknolojisinin iş dünyasında nasıl kullanılabileceğine dair öncü bir rol üstlenmeye devam ediyor. 

Adobe Inc, büyük iş müşterilerine sunmayı planladığı Firefly adlı yapay zeka tabanlı görüntü oluşturma aracı ile dikkat çekici bir adım atıyor. Telif hakkı sorunlarına karşı maddi tazminat sağlama taahhüdü, müşterilerin güvenini kazanmak ve hukuki riskleri önlemek adına önemli ve cesur bir hareket. Adobe’nin bu gelişmeleriyle birlikte, müşterilerine daha iyi deneyimler sunma ve rekabet avantajı elde etme konusunda liderlik ettiği görülmekte. Gelecekte, yapay zeka tabanlı araçların iş dünyasında daha fazla benimsenmesiyle birlikte, Adobe’nin yenilikçi çözümleriyle sektördeki konumunu daha da güçlendirmesi beklenmekte.

Netflix Şifre Paylaşımı Engelini Aştılar

0

Netflix, son zamanlarda şifre paylaşımını yasakladı ve bu durum birçok kullanıcı arasında hayal kırıklığı yarattı. Ancak, görünüşe göre bazı zeki kişiler sistemi aşmak için akıllı bir yol bulmuş durumda. Bir makaleye göre, şifre paylaşımı yasağını atlatmanın gizli bir yöntemi ortaya çıkmış durumda.

Geçtiğimiz yıldan beri test aşamasında olan şifre paylaşımı yasağıyla Netflix hesap sahipleri artık hesap bilgilerini ücretsiz olarak başkalarıyla paylaşamıyor. Bunun yerine, başka bir kişi hesaba erişmek istediğinde, hesap sahibi ek olarak her kullanıcı için aylık 3 dolar ödemek zorunda kalacak.

Tabii ki, bu karar çoğu kullanıcı tarafından hoş karşılanmadı. Arkadaş ve aile üyeleriyle hesap paylaşanlar, bu yasağın ardından sevdikleri dizilere ve filmlere erişemiyorlar. Ancak, herkesin tahmin edeceği üzere bu sınırlamayı atlatabilmek için zeki kişilerin bir yol bulması sadece zaman meselesiydi.

Bu yöntem, r/unethicallifeprotips subredditinde gün yüzüne çıktı. İnsanlar Netflix’i fiziksel olarak başka bir yerde olsalar bile, hesap sahibiyle aynı konumdan erişiyormuş gibi göstermek için bir Sanal Özel Ağ (VPN) kullanarak sistemi aldatıyorlar. Bu teknik, VPN’nin ağ özelliğinden yararlanmayı içeriyor ve kullanıcının ev internet bağlantısının IP adresini korurken internete bağlanmasını sağlıyor.

Netflix, kullanıcının internet bağlantısını doğrulama mekanizmasına sahip. Bağlantının farklı bir şehirden veya evden olduğu tespit edilirse, Netflix erişimi engeller. Ancak VPN’in ağ özelliği sayesinde tüm kullanıcıların aynı internet bağlantısına bağlıymış gibi görünmesi, bu kısıtlamayı aşmayı mümkün kılıyor. Bu yöntemin geniş çapta benimsenip benimsenmeyeceği, VPN’ler hakkında belirli bir teknik bilgiye ve deneyime sahip olmayı gerektirdiğinden emin değiliz.

Şu anki yöntem görece basit olsa da, kaç kişinin bu yönteme başvuracağı ve Netflix’in bu konuya nasıl bir tepki vereceği henüz belirsiz. Kullanıcılar bu yöntemi daha fazla fark ettikçe, Netflix’in güvenliği sıkılaştırmak ve izinsiz hesap paylaşımını engellemek için önlemler alması olası. Bu yöntemin uzun vadeli etkileri ve Netflix’in buna nasıl tepki vereceği ancak zamanla ortaya çıkacak. Şifre paylaşımı yasağını VPN kullanarak atlatan hayal kırıklığına uğramış kullanıcıların ise şu anlık keyifleri yerinde gibi gözüküyor.

Apple yine zam yaptı,1 hafta içinde ikinci zam oranını açıkladı!

0

Son günlerde gerçekleştirilen WWDC sonrasında, Apple’ın tüm ürünlerine zam yaptı. Şirketin fiyatları güncellemesiyle birlikte en pahalı iPhone modelinin fiyatı 80 bin TL’ye dayandı.

Bu durumda, Apple kullanıcıları için yeni bir ürün almak giderek zorlaşıyor. Dolar kurundaki dalgalanmalar ve diğer faktörler nedeniyle şirket sürekli olarak fiyatları güncellerken, bu zam dalgası tüm ürünleri etkiledi. İPhone, iPad, Mac, AirPods ve Apple Watch gibi ürünlerin tamamına zam yapıldı.

iPhone fiyatı için yapılan zam

CihazEski fiyat18 Mayıs zamlı fiyat5 Haziran fiyat8 Haziran yeni fiyat
iPhone SE 128 GB16 bin 999 TL18 bin 499 TL19 bin 499 TL23.699,00 TL
iPhone SE 256 GB18 bin 299 TL19 bin 899 TL20 bin 999 TL27.199,00 TL
iPhone 12 128 GB24 bin 999 TL26 bin 999 TL28 bin 499 TL33.699,00 TL
iPhone 12 256 GB26 bin 299 TL28 bin 399 TL29 bin 999 TL37.199,00 TL
iPhone 13 mini 128 GB24 bin 999 TL26 bin 999 TL28 bin 499 TL31.999,00 TL
iPhone 13 mini 256 GB27 bin 599 TL29 bin 799 TL31 bin 499 TL35.499,00 TL
iPhone 13 mini 512 GB32 bin 899 TL35 bin 399 TL37 bin 499 TL42.499,00 TL
iPhone 13 128 GB28 bin 999 TL29 bin 999 TL31 bin 999 TL35.999,00 TL
iPhone 13 256 GB30 bin 599 TL32 bin 799 TL34 bin 499 TL39.499,00 TL
iPhone 13 512 GB35 bin 899 TL38 bin 399 TL40 bin 999 TL46.499,00 TL
iPhone 14 128 GB32 bin 999 TL35 bin 999 TL37 bin 999 TL42.499,00 TL
iPhone 14 512 GB40 bin 899 TL44 bin 399 TL46 bin 999 TL52.999,00 TL
iPhone 14 Plus 128 GB36 bin 999 TL39 bin 999 TL41 bin 999 TL46.999,00 TL
iPhone 14 Plus 512 GB44 bin 899 TL48 bin 399 TL50 bin 999 TL57.499,00 TL
iPhone 14 Pro41 bin 999 TL45 bin 999 TL48 bin 999 TL54.999,00 TL
iPhone 14 Pro 256 GB44 bin 599 TL48 bin 799 TL51 bin 999 TL58.499,00 TL
iPhone 14 Pro 512 GB49 bin 899 TL54 bin 399 TL57 bin 999 TL65.499,00 TL
iPhone 14 Pro 1 TB55 bin 199 TL59 bin 999 TL63 bin 999 TL72.499,00 TL
iPhone 14 Pro Max 128 GB45 bin 999 TL49 bin 999 TL52 bin 999 TL58.999,00 TL
iPhone 14 Pro Max 256 GB48 bin 599 TL52 bin 799 TL55 bin 999 TL62.499,00 TL
iPhone 14 Pro Max 512 GB53 bin 899 TL58 bin 399 TL61 bin 999 TL69.499,00 TL
iPhone 14 Pro Max 1 TB59 bin 199 TL63 bin 999 TL67 bin 999 TL76.499,00 TL

ChatGPT: Apple CEO’su Tim Cook Çekimser

0

Apple CEO’su Tim Cook, Apple’ın dünyadaki en büyük tüketici teknoloji şirketlerinden biri olması nedeniyle ChatGPT adlı üretken yapay zeka sohbet botunu işlerine entegre etmeyi düşündüklerini ifade etti. Ancak, teknolojiye ilişkin üç büyük endişesi olduğunu da belirtti. Birinci endişe önyargı. Cook ve diğerleri tarafından dile getirilmese de, ChatGPT eleştirmenlerinin büyük bir endişesi, sohbet kutusunun sorulara verdiği yanıtların veya oluşturduğu içeriğin teknolojiyi yaratmış kişilerin siyasi inançlarına uygun veya onları destekleyici olması.

Örneğin, şu ana kadar birçok kişi, ChatGPT’nin siyasi spektrumda daha sol eğilimli olduğunu iddia eediyor. Brookings Institution tarafından yapılan bazı deneyler de bunun büyük ölçüde doğru olduğunu ortaya koyuyor. Ancak soruların nasıl yönlendirildiğine bağlı olarak cevaplar farklı olabilir.

İkinci önemli endişe ise yanlış bilgilendirmedir. İnternetin büyük bir rol oynadığı günümüzde, yanlış bilgi ve sahte haberler toplum için büyük sorunlar haline gelmiştir. Ancak, yanlış bilgiyi engellemeye çalışırken ifade özgürlüğünü de kısıtlamamak gerekmekte. ChatGPT ise yanlış bilgi yaymak için yeni bir yöntem haline geldi. Dezenformasyon haberlerini takip eden NewsGuard organizasyonu, üretken yapay zeka araçlarının günde yüzlerce makale üretebilen sahte haber siteleri oluşturmak için kullanıldığını belirlemişti. NewsGuard tarafından yapılan bir analizde, Ocak ayında ChatGPT’nin yanlış anlatılara yanıt olarak önemli haber konularında %80 oranında yanlış iddialar sunduğu ortaya çıkmıştı.

Üçüncü endişe ise hızlı ilerleyen üretken yapay zeka teknolojisinin düzenlenmesinin zorluğu. ChatGPT gibi üretken yapay zeka teknolojileri sürekli olarak daha iyi ve daha yetenekli hale gelirken, düzenlemelerin bu ilerlemeye ayak uydurması zor olacak. Cook, bu konuda şirketlere etik sorumluluk düşeceğini ve düzenlemelerin hızla ilerleyen teknolojinin gerisinde kalabileceğini ifade etmekte.

Demokrat ve Cumhuriyetçi partili ABD’li hukukçuların yapay zekayı düzenlemek ve tüketicileri potansiyel zararlardan korumak için yeni bir ajans kurma konusunda açık olduğu gözlemleniyor. ChatGPT’nin potansiyelini fark eden Cook ve diğerleri, önyargı, yanlış bilgilendirme ve hızla ilerleyen teknolojinin düzenlenmesi gibi endişelerin ele alınması gerektiğini vurguluyorlar.

Cook “Etik düzenlemeler bu ilerlemeye ayak uydurmakta zorlanacak çünkü yapay zeka teknolojisi çok hızlı bir şekilde ilerliyor. Bu nedenle, bence şirketlere de kendilerini düzenlemek görevi düşüyor.” ifadesinde bulundu.

Dünyanın En Büyük Teknoloji Şirketleri 2023: Lider Alphabet

0

Teknoloji şirketlerinin genel karları azalmaya başlamış olsa da, gelir büyümesi ve yapay zeka vaadi, teknoloji şirketlerinin piyasa değerini artırıyor. Forbes’un yıllık olarak yayımlanan en büyük şirketler listesi Global 2000‘e giren dünyanın en büyük teknoloji şirketleri sayısı bu yıl 164’ten 169’a yükseldi. Bu, 2021’deki rekor 177 kıyaslama noktasından daha az olsa da, listedeki teknoloji şirketleri son 12 ayda toplamda 4,2 trilyon dolar gelir elde etti; bu, bir önceki yıldaki 4 trilyon dolardan ve iki yıl öncesindeki 3,3 trilyon dolardan daha fazla.

Ekonomik belirsizlikler arasında yeni bir lider ortaya çıktı. Teknoloji sıralamasında Apple’ın yedi yıllık egemenliğini sona erdiren Alphabet, küresel listede 4 basamak yükselerek 7. sıraya çıkarak dünyanın en büyük teknoloji şirketi oldu. Alphabet’in hisse senedi hala 2021’deki zirve seviyelerinin yaklaşık %15 altında olsa da, sağlam arama motoru bölümü (hala en büyük gelir kaynağı) ve bulut hizmetlerindeki ivmesi geçen yılın teknoloji ikincisini 282,8 milyar dolarlık rekor satışla destekledi. Hemen ardından Microsoft, küresel sıralamada 3 basamak yükselerek 9. sıraya ve teknoloji sektöründe 2. sıraya yerleşti. Tarihi bir teknoloji devi olan Microsoft’un hisse senetleri bu yıl %40 artış gösterdi ve rekor seviyelere sadece %2 uzaklıkta bulunuyor; bunun büyük ölçüde yapay zeka etrafındaki ilgiyle ilgili olduğu söylenebilir. Analistler, firma tarafından bu yıl chatbot yaratıcısı OpenAI’ye yapılan 13 milyar dolarlık yatırımı küresel yapay zeka yarışında bir dönüm noktası olarak övdü ve CEO Satya Nadella teknolojinin “arama dahil olmak üzere tüm yazılım kategorilerini değiştireceğini” belirtti.

Dünyanın en büyük teknoloji şirketleri ve geçen yılın lideri olan Apple, şimdi dünyanın üçüncü büyük teknoloji şirketi olarak yer alıyor. Piyasa değeri 2,6 trilyon doların üzerinde olan Apple, satış ve varlıklar konusunda rekabetçilerin bir adım gerisine düşerek genel sıralamada 10. sıraya geriledi. Tüketici harcamalarında azalma olması nedeniyle şirket son iki çeyrekte gelir düşüşü yaşadı. Bu, Apple’ın genel satış sıralamasında bir basamak aşağı düşmesine neden oldu; ancak Apple’ın listedeki düşüşünün çoğunu açıklamıyor. Bunun yerine, şirketin varlıkları yaklaşık %13 azalarak 332 milyar dolara düştü ve varlık sıralaması 107’den 127’ye geriledi; bu, şirketin riskli mali tablo kalemlerini azaltması ve potansiyel bir durgunluğa karşı hazırlık yapması gibi yaygın bir hareke.

İlk beşi tamamlayan diğer şirketler arasında Samsung Electronics 14. sırada sabit kaldı ve Meta Platforms (eski Facebook) hisseleri geçen yıl %20 arttıktan sonra bir basamak yükseldi. Konglomeratın hisseleri geçen yıla göre yaklaşık olarak aynı olsa da, Covid kapanmalarının Çin teknoloji sektörünü olumsuz etkilemesi nedeniyle Tencent 6. Sıraya geriledi. Şirketin satışları %5 azalarak 82,4 milyar dolara düştü.

Listede teknoloji sektöründeki genel zayıflık ise daha belirgin bir şekilde görülmekte: Toplam karlar %16 düşerek 553,9 milyar dolara çöktü ve dikkat çeken halka arzlarla gündem yaratan şirketler bulunmamakta. Uzun yıllardır önemli birer güç olan IBM ve Intel, genel küresel sıralamada sırasıyla 77 ve 371 basamak düşerek ilk 10’a giremediler. PC satışlarının düşmesi Intel’in tarihindeki en kötü çeyrek zararını tetiklerken, IBM son iki yılda gelir düşüşünden kıl payı kurtuldu. Onların yerini Sony ve Cisco aldı, çünkü geçmişteki zorluklarının üstesinden gelmişlerdi.

Forbes’un Global 2000 listesinde yer alan teknoloji şirketlerinin toplamda 25 farklı ülkeden geldiği ve 8,2 milyonu aşkın kişiyi istihdam ettiği görülmekte. Listede yer alan şirketler toplamda 15,8 trilyon dolarlık bir piyasa değerini temsil ediyor; bu, bir önceki yıldaki 15,6 trilyon dolardan ve küresel hisse senedi piyasasının yaklaşık %15’ine denk gelmekte. Varlıkları da %10 civarında artarak 6,4 trilyon dolara yükseldi; bu, bir önceki yıldaki 5,9 trilyon dolar varlıklarına göre kayda değer bir büyüme.

Samsung Exynos Auto V920’i seçti

0

Exynos Auto V920, Hyundai Motor’a Samsung çipleri noktasında destek sağlayacağının sinyallerini verdi. Kullanıcı deneyimini, güvenlik ve konfor hissiyatını bir arada artırmak için 10 çekirdekli CPU tasarımına sahip bir işlemci tercih edilmiş.

Otomotiv sektöründe büyük bir yer kaplayan gelişmiş yarı iletken noktasında alanında öncü olan Samsung, bugün tanıtılacak ve 2025’e kadar piyasaya sürülmesi beklenen Hyundai’nin yeni modelinin eğlence sistemlerini desteklemede Exynos Auto V920’i tercih ettiklerini duyurdu.

BMW’lerin kapısı Samsung telefonlarla açılacak

System LSI Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Jae Geol Pyee açıklamasında; “Önde gelen bir küresel mobilite üreticisi olan Hyundai Motor ile işbirliği yapmaktan heyecan duyuyoruz ve bu ortaklığın otomotiv bilgi-eğlence alanındaki konumumuzu daha da sağlamlaştıracağını tahmin ediyoruz” dedi. Samsung Electronics’te iş. “Küresel müşterilerimiz ve ekosistem ortaklarımızla yakın işbirliği yaparak, güvenli ve keyifli bir mobilite deneyimi sunan son teknoloji otomotiv çip çözümleri yaratmaya devam edeceğiz.” dedi.

Alacağı geliştirmelerle birlikte Exynos Auto V920 Skritik sürüş bilgilerinin gerçek zamanlı görüntülenmesinin yanı sıra grafik açısından zengin video içeriğinin ve oyunların birden çok ekranda sorunsuz oynatılmasını sağlayacak, Samsung’un IVI sistemlerini desteklemeye devam edecek.

V920 CPU, bu iş için optimize edilmiş 10 çekirdeği bir arada kullanarak geçmiş nesile oranla 1.7 kat daha fazla işlem performansı sunacak. LPDDR5 belleğin hızlı desteği ile hem 6 adet yüksek çözünürlüklü ekranı da destekleyebilecek hem de kritik noktalarda kullanılan 12 adede kadar kamera sensörünü de yönetebilecek.

İşlemcinin grafik ve yapay zeka (AI) performansı

İşlemcinin grafik ve yapay zeka (AI) performansında görselleştirmeye ve sürücü ile etkileşime yönelik gerekli iyileştirmeler yapıldı. Zengin bir grafik kullanıcı arabirimi (GUI) sağlamak için V920 artık iki kata kadar daha hızlı grafik işleme yetenekleriyle birleştiriyor.

Sinir işleme birimi (NPU), yeni bilgi işlem çekirdeklerini birleştirerek geçmiştekine göre 2,7 kat daha fazla performans desteği sunuyor. Bu, V920’nin, sürücüyü daha iyi algılamak ve çevre değerlendirmesi için gelişmiş sürücü izleme özelliklerini desteklemesine yardımcı olarak güvenli sürüş sağlıyor .

V920’nin Otomotiv Güvenlik Bütünlüğü Seviye B (ASIL-B) gereklilikleriyle uyumlu yerleşik güvenlik adası, gerçek zamanlı hata algılaması ve yönetimiyle IVI sistemini güvenli tutar.

iPhone iOS 17 Hangi Telefonlara Gelecek?

Her yıl Apple, iPhone yazılımına büyük bir güncelleme sunuyor ve birçok heyecan verici değişiklik ekliyor. Apple, 5 Haziran’daki WWDC etkinliğinde en son yazılımı olan iOS 17’yi tanıttı ve bu sonbaharda indirilebilir olacağını belirtti, ancak tüm iPhone kullanıcılarının bu güncellemeye erişimi olmayacak. Apple’ın önemli yazılım güncellemeleriyle olduğu gibi, 2017’den beri iPhone X gibi birkaç iPhone artık tarih oluyor.

Hangi iPhone’a sahip olduğunuzdan emin değilseniz, ayarlarınızda hızlı bir kontrol yapabilirsiniz. Ayarlar uygulamasını açın ve Genel > Hakkında’ya dokunun. Model Adı’nın yanında, hangi iPhone’a sahip olduğunuzu göreceksiniz.

Size iPhone’unuzun iOS 17 ile uyumlu olup olmayacağını nasıl bulacağınızı anlatacağız. iPhone iOS 17 beta sürümünü denemek isterseniz, halka açık beta Temmuz ayında indirilebilir olacak. Bu yeni güncellemede Apple, fotoğraflarınızı mesajlarda stickerlara dönüştürmek gibi özellikler de getiriyor. 

iOS 17 ile uyumlu telefonlar

Eğer bu iPhone’lardan birine sahipseniz, Apple’ın belirttiği gibi iOS 17’ye erişiminiz olacak.

  • iPhone XS
  • iPhone XS Max
  • iPhone XR
  • iPhone 11
  • iPhone 11 Pro
  • iPhone 11 Pro Max
  • iPhone 12
  • iPhone 12 Mini
  • iPhone 12 Pro
  • iPhone 12 Pro Max
  • iPhone 13
  • iPhone 13 Mini
  • iPhone 13 Pro
  • iPhone 13 Pro Max
  • iPhone SE (ikinci nesil ve sonrası)
  • iPhone 14 (Plus dahil)
  • iPhone 14 Pro

Peki, iPhone’unuz uyumluluk listesinde yer almıyorsa ne yapmalısınız?

Yukarıdaki listede iPhone’unuz yer almıyorsa, iOS 17’yi desteklemeyecek ve en yeni yazılımı indirmek için bir bildirim almayacaksınız. Örneğin, iPhone X veya daha eski bir modele sahipseniz, o telefonda kullanabileceğiniz en son yazılım iOS 16 olacak.

iOS 17’nin piyasaya sürülmesiyle birlikte, uyumluluk listesinde yer almayan kullanıcılar hayal kırıklığı yaşayabilir. Ancak Apple, genellikle eski iPhone modellerini desteklemeyi bırakırken, yeni özellikleri ve performans geliştirmelerini sunmaya odaklanıyor. Bu durum, kullanıcıların daha yeni iPhone modellerine geçmelerini teşvik etmek ve en son teknolojiden yararlanmalarını sağlamak amacıyla yapılıyor. Apple’ın yazılım güncellemelerini ve uyumluluk politikasını sürekli olarak takip etmek, kullanıcılar için önemli. Eğer mevcut iPhone modeliniz iOS 17 ile uyumlu değilse, cihazınızın performansını ve kullanım deneyimini optimize etmek için diğer alternatif güncellemeleri araştırmanız faydalı olacak.

Amazon 25 milyon dolar ceza ödeyecek!

Yakın zamanlarda Amazon’un 30 milyon dolardan fazla para cezasını sadece müşteri gizliliği noktasında aldığını uluslararası basında çokça yer etti. Bu kadar büyük şirketler dahi küresel ölçekte böyle faaliyetlerle anılıyorken kullanıcılar da kendini koruma noktasında neler yapabileceğinin arayışına düştü. Omdia analistleri de bu noktada görüşünü ortaya koydu.

Amazon akıllı ev cihazlarındaki devasa yükseliş

ABI araştırmasına göre, 2022 ile 2030 arasında 5,5 milyardan fazla akıllı ev cihazı müşterilere gönderilecek, Statistica ise dünya çapında IoT cihazı sayısının 2020’de 9,7 milyardan 2030’da 29 milyarı aşacağını söyledi. Artan cihaz sayısı da aslında aynı ölçüde katlanarak artan bir güvenlik ihlali tehlikesi anlamına geliyor.

Omdia veri güvenliği analisti Adam Strange, “Bu akıllı cihazların yükselişi, bu cihazların ürettiği veri hacmi nedeniyle veri gizliliğini ve veri güvenliğini etkiledi” dedi. “Diğer veri türlerini yöneten mevcut veri gizliliği mevzuatının (örn. GDPR) bir şekilde dışında olan herhangi bir yeni gizlilik sorununa neden olmazlar.

“Bu cihazları sunan satıcılar … bu devasa hacimleri mevzuata uygun bir şekilde nasıl yönetip kullandıklarına daha az odaklanma eğiliminde.”  

Bu sorun geçmişte Amazon’un verileri işlemesinde de görüldü. Şirketin Alexa sesli asistanı, çocukların ses verilerini ve coğrafi konumu depolarken, Ring akıllı güvenlik cihazı binlerce müşterinin evlerinde video depoladı.

Teklif edilen anlaşma kapsamında Amazon’un, 2018’den önce elde edilmiş bir müşterinin yüzünü içeren müşteri videolarını ve verilerini ve ayrıca etkin olmayan alt hesapları silmesi gerekiyor.

Strange, “Oluşturulan veri hacmi, eskiyi yeniden, mevcut, kullanılabilir verileri eski veya etkin olmayanlardan ayırmanın ve ardından eski veya kullanılmayan verileri silmenin çok zor olduğu anlamına geliyor” dedi. “Genellikle, tüm bu veriler bir araya toplanır. Bu kuruluşlar için gerçekten sorun budur – daha sonra düzenlemelere uygun bir şekilde yönetilemeyecek kadar çok veri. 

“Amazon’un öğrendiği gibi, düzenleyicilerin talimatlarına uymayan veya göz ardı eden kuruluşlar için cezalar var.”

Şirketler gelişmelere ayak uydurmalı

Bu alanda hızla artan kullanıcı ve cihaz sayısıyla birlikte artarak meydana gelen ihlallerle ilgilenmek ve bunlara yönelik personellerine eğitim vermek şirketlerin birincil önceliği olmalı.

Bu noktada, Strange; “Gelecekte devam eden bir dizi cezadan kaçınmak için, teknoloji şirketlerinin (ve müşteri veya özel verileri elinde tutan tüm şirketlerin) veri gizliliği uyumluluğuna ve müteakip veri yönetimine çok daha fazla zaman ve enerji ayırması gerekiyor” dedi. “Ya da gelecek ağır para cezalarına hazırlanın.”

Omdia’da IoT siber güvenlik kıdemli analisti Hollie Hennessy’ye göre, daha güvenli bir ortam yaratmak için tüketicinin siber güvenlik konusunda iyi bir anlayışa sahip olmasını sağlamak da gerekli. 

Hennessy, “Ring/Alexa sorunu, tüketici gizliliğinin üreticiler tarafından nasıl ele alınabileceği konusunda önemli bir ışık tutuyor ve tüketiciyi güvenli olmayan tüketici cihazlarıyla ilgili sorunlar konusunda eğitebilir” dedi. “Tüketicilerin satın aldıkları cihazların güvenli olup olmadığını anlayabilmeleri gerekiyor ve ne yazık ki bu geleneksel olarak böyle değil – tüketiciler için çok belirsiz ve bu nedenle bilinçli bir karar vermek zor olabilir.

“Son yıllarda hükümetler ve endüstri, IoT siber güvenliğine yön vermek için birlikte çalışıyorlar ve yasa ve düzenlemelerin bağlı tüketici cihazları için daha iyi siber güvenlik sağlamasını bekleyebiliriz.”

Artan ihlal vakaları ve cezaların ağırlığıyla birlikte bu yönde daha büyük adımlar atılması gelecekte hissedarların da talepleri arasında yer alacaktır.

Hennessy, “CSA tarafından yaptırılan Omdia tarafından yakın zamanda yapılan bir araştırma, bağlı bir cihaz satın alınırken güvenlik özelliklerinin en önemli özellik olduğunu ortaya koydu” dedi. “Araştırmaya göre çoğu tüketici, cihazlarının güvenli olduğuna inanıyor ve bunun gibi örneklerden bunun her zaman böyle olmadığını biliyoruz. 

“Cihaz üreticileri, tüketicilerin daha iyi güvenliğe sahip ürünler için ödeme yapmaya istekli olduğunun farkında olmalı ve aynı şekilde endüstri ve hükümetler siber güvenlik ve veri gizliliği konusunda farkındalığı artırmaya devam etmelidir.”

Kapsamlı dijital dönüşüm projesi: Proje Feniks

0

Yaşar Topluluğu, SAP Türkiye’nin güçlü iş ortaklığında yürütülecek SAP S/4HANA dijital dönüşüm projesi “Proje Feniks”in detaylarını paylaştı. Proje ile Yaşar Topluluğu, faaliyet gösterdiği alanlardaki tüm iş süreçlerini, en iyi uygulamaları temel alarak yeniden kurgulayacak.

Toplantıda konuşan SAP Türkiye Genel Müdürü Uğur Candan, “Yaşar Topluluğu, 1996 yılında SAP ERP (Kurumsal Kaynak Planlama) çözümlerini kullanmaya başlayan Türkiye’deki ilk kurum olmuştu. 27 yıl sonra da Proje Feniks’te bir ilki gerçekleştireceğiz ve Yaşar Topluluğu, SAP S/4HANA’yı gıdadan boyaya turizmden enerjiye kadar farklı sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerinde kullanacak. 

%90’ı SAP müşterisi olan gıda ve içecek sektörü şirketlerinin dünyada yarattıkları toplam gelir, yaklaşık 2 trilyon doların üzerinde. Yaşar Topluluğu’nun da yer aldığı sektörlerden olan gıda ve içecek sektörleri, dünya ve Türkiye ekonomisinde önemli bir yere sahip. Bu denli büyük ölçekli kurumların iş süreçlerindeki dijital dönüşüm projelerini hayata geçirmek, çok önemli deneyimleri gerektiriyor. SAP olarak bu sektörlerdeki uzmanlığımızı ve tecrübemizi, Proje Feniks’te en üst seviyede kullanacağız.” dedi.

Dijital Dönüşüm

Proje Feniks, Türkiye ve bölgenin en büyük SAP S/4HANA dönüşüm projesi

İzlenebilirlik, çeviklik, hız, kültürel dönüşüm gibi çok boyutlu etkilere sahip olacak dijital dönüşüm projesi “Proje Feniks” hakkında Yaşar Topluluğu adına konuşan Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Feyhan Yaşar ise:

“Yaşar Topluluğu olarak, şirketlerimizin kurumsal süreçlerinin yönetildiği uygulamaların en son yeniliklere hızlı adaptasyonu, endüstride en iyi uygulamaların hayata geçirilmesi ve veri odaklı bir şirket olma yolculuğumuza hız kazandırmak amacıyla dijital dönüşüm projemizi, güçlü iş ortağımız SAP Türkiye ile birlikte hayata geçiriyoruz. 

İnovasyon ve yaratıcılık, Yaşar Topluluğu’nun kültüründe öne çıkan kavramlar. Yenilikleri daha hızlı ve sürdürülebilir bir yaklaşımla takip etmek ve güncel teknolojileri en verimli şekilde uygulayabilmek için 27 sene önce SAP’nin iş ortağı olduk. Bugün de SAP’nin en güncel bulut iş modeli ile dijital dönüşüm sürecimiz devam ediyor. Proje Feniks ile sadece bu dönüşüme değil, SAP’nin akıllı işletmeler konsepti ile aynı zamanda geleceğe de hazır olmayı hedefliyoruz. 

Gıda, içecek, boya, turizm, enerji gibi birçok farklı sektörde faaliyet gösteren Yaşar Topluluğu’nun tüm iş süreçlerini buluta taşıyacağımız Proje Feniks, Türkiye’de tüm bu sektörler için aynı anda yapılan en büyük proje olma özelliğini taşıyor. Bu proje ile Güney Avrupa bölgesinde çoklu endüstriyi kapsayan en büyük SAP dönüşüm projelerinden birine de imza atacağız.

Proje Feniks’in başarıya ulaşması için insan kaynağımız çok önemli. Bu da kültürel dönüşümü beraberinde getiriyor. Bu proje, kurumsal kültürümüzde ve iş yapmadaki yeni lisanımız olacak.

Proje Feniks ilk fazının 18 aylık bir sürede tamamlanması öngörülüyor

Çok sayıda sektörde faaliyet gösteren Yaşar Topluluğu’nun faaliyet alanlarındaki iş süreçleri, “Proje Feniks” ile en iyi uygulamalar temel alınarak yeniden kurgulanacak. Altyapı, veri güvenliği, entegre sistem ve süreç yönetiminde iyileşme de projeden beklenen kazanımlar arasında yer alıyor.

Yaşar Holding Yönetim Kurulu’nun sponsorluğunda yürütülecek ve ilk fazı yaklaşık 18 aylık bir dönemde hayata geçirilecek projenin; kurumsal iş süreçlerinde sürdürülebilirlik, verim, hız ve çevikliği artırması, yapılan iyileştirmelerin çalışan, tedarikçi ve müşteri memnuniyetine doğrudan etki etmesi planlanıyor. Proje tamamlandığında son tüketici için ise ürün ve hizmet kalitesinin daha da artması, hız ve maliyet avantajı gibi faydalar sağlanacak.

10 milyon euro yatırım bütçesi ile yola çıkan projenin tam performansla uygulama sürecinin, Yaşar Topluluğu’nun yurt içi ve yurt dışındaki tüm şirketlerinde 48 ayda tamamlanması hedefleniyor.

Yaşar Topluluğu ve SAP Türkiye iş birliği 27 yıl öncesine dayanıyor

Rekabet avantajı elde etmek ve güçlü bir şekilde büyümek isteyen şirketlerin dijital dönüşüme uyumlu bir şekilde kendilerini güncellemelerinin kaçınılmaz olduğuna dikkat çeken SAP Türkiye Genel Müdürü Uğur Candan,

“Bugün kurumum adına da şahsım adına da çok anlamlı bir gün. Çünkü Yaşar Topluluğu’nda 1996 yılında başlayan proje ekibi içinde ben de vardım ve bu yönüyle projenin gönlümdeki yeri çok farklı. Yaşar Topluluğu, aradan geçen 27 yıl boyunca yeniliklerin içinde yan yana durmaktan gurur duyduğumuz bir topluluk. 

Bulunduğu sektörlerde ilklere ve yeniliklere öncülük eden, dijital çağın rekabet koşullarına göre kendini sürekli yenileyen, ülkemizin en önemli sanayi kuruluşlarından biri. İş alanlarında verimliliği, inovasyonu artırmak ve sürdürülebilir büyüme hedefine ulaşmak için SAP’nin yeni nesil bulut teknolojilerine yatırım yapıyor.