Techinside Google News
Ana Sayfa Blog Sayfa 1637

Dell’den yazılım etkinliği

0

Dell’in, Türkiye, Dubai ve Polonya olmak üzere üç ayrı ülkede yazılım odaklı gerçekleştirdiği 1. Kullanıcı Grubu Konferansı’nın (1st User Group Conference-UGC)  Türkiye ayağı, 28 Mayıs Perşembe günü gerçekleştirildi.

Dell Software yazılımı uzmanlarınca geliştirme projeleri ve dağıtım stratejilerinin paylaşılacağı konferansta; Bilgi Güvenliği, Bilgi Yönetimi ve Sistem Yönetimi alanlarında ortaya konan en iyi yayılma stratejilerinden de örnekler sunuldu.

Diğer kullanıcılarla deneyimlerini paylaşma imkanı bulacak olan kullanıcılar, en iyi uzmanlardan tavsiyelerin yanı sıra Dell ürünleri, Software, yeni teknolojiler ve iş süreçlerine ilişkin ayrıntılı bilgi alma fırsatı da bulacaklar.

Alanında bölgede bir ilk
Kullanıcı Grup Konferansı, 300’ü aşkın Dell Software son kullanıcısı, iş ortakları ve distribütörlerine ev sahipliği yaptı. Ünlü sunucu Burcu Esmersoy’un sunumuyla renk kattığı etkinlikte, katılımcılar üst düzey Dell yöneticilerinden IDC analistlerini, güvenilir güvenlik danışmanlarından Fortune 500 listesindeki şirket temsilcilerini, dünyanın alanında önde gelen uzmanlarını dinleme olanağı buldular.

Dell’in son 3 yıl içerisinde önemli bir satın alma süreciyle birlikte dönüşüme girdiğini belirten Dell Kurumsal Yazılım Direktörü Brent Schroeder, kurumların ihtiyaçlarını baştan uca karşılayabilmek için gerekli tüm yatırımları gerçekleştirdiklerini vurguladı. Schroeder, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Dell yazılım olarak sistem yönetimi, ağ yönetimi, kimlik erişim yönetimi, bilgi yönetimi, mobil işgücü yönetimi ve güvenlik alanında tüm ihtiyaçları tek bir marka altında sağlıyoruz. Vizyonumuza paralel olarak kurumların sürekli karmaşıklaşan BT altyapılarını nasıl daha basitleştireceğinin, zamanlarını nasıl daha değerli kılacağının, veriyi en verimli nasıl yöneteceklerinin yanıtını veriyoruz. İster en karmaşık bulut yapısına ya da mobil iletişime sahip olun isterse de düzenlemeler karşısında uyum sağlamaya çalışın Dell Software olarak yanınızda olacağız.”

“Veri kralsa güvenlik de kraliçedir”
Etkileyici sunumuyla dinleyicilere keyifli dakikalar yaşatan Dell Yazılım Güvenlik Stratejisti Ramses Gallego, “Günümüzde inanılmaz hızlı bir değişim ve dönüşüm yaşanıyor. Bu dönüşümde veriyi en iyi kullananlar bir adım öne çıkıyor. Veri çağımızın vazgeçilmez bir parçası. Ancak burada unutulmaması gereken konu tam anlamıyla şu: Veri kralsa, güvenlik de kraliçedir! Güvenliği tüm BT çözümlerinden ayrı düşünmek imkansızdır. Dell de baştan uca sunduğu çözümlerde hiçbir güvenlik şirketinin sahip olmadığı avantajla kusursuz bir güvenlik çözümü sunabiliyor” dedi.

Titiz anne 200 bin dolarlık Apple 1’i çöpe attı

2

Apple1Pek çok büyük kurumun depolarında, demirbaş olarak kayda geçtiği için çöpe atılamayan sayısız bilgisayar, yazıcı, faks, PC, MAC gibi teknolojik ürünler çürümeye terk edilmiştir. Zaman geçtikçe artık yetersiz kaldıkları için değiştirilen bu cihazlar, bir süre değersiz bir çöp gibi görülse de, belli bir süre sonra antika konumuna yükselebiliyorlar. Temiz veya iyi korunmuş olanlarının kolleksiyoncular tarafından büyük paralar ödenerek satın alındığını da, e-bay gibi servislerde sıkça görebiliyoruz.

Ancak bu sefer karşılaştığımız bir olay, teknolojinin antika değerinin farkına varamadığımızda ne kadar büyük zarar edebileceğimizi de gösteriyor.

Kaliforniya’da yaşayan bir ev kadını, eşinin ve çocuklarının evin garajına depoladığı eski teknolojik ürünlerin yarattığı karmaşadan o kadar rahatsız oldu ki, eline süpürgeyi alıp ne bulduysa çöpe attı. Ancak çöpe attığı ürünler arasında, 1970’li yıllarda bizzat Steve Jobs ve Steve Wozniak tarafından elle inşaa edilmiş ve bir şirkete satılmış ilk nesil Apple bilgisayar da bulunuyordu. Çok değerli bir antika olarak tanımlanan bu cihazlara kolleksiyoncuların 200 bin dolar ödediğini bilmeyen titiz ev kadını kocasının sakladığı bu eski Apple 1 bilgisayarı çöp olarak görüp mahalledeki çöp arabasına attıktan sonra, çöpleri ayrıştıran merkezdeki çalışanlara piyango vurmuş oldu. Geri dönüşüm merkezindeki çalışanların dikkatini çeken bilgisayar, çöpten kurtarılıp temizlenip tekrar çalışır hale getirildikten sonra bir kolleksiyoncuya tam 200 bin dolara satıldı.

Şimdi herkesin aklındaki soru şu: Sayısız kurumun ve şirketin tozlarla kaplı depolarında, IT departmanlarının güneş görmeyen köşelerinde, kim bilir hangi gizli servetler yatıyor, kim bilir hangi hazineler tozlarla kaplı şekilde keşfedilmeyi bekliyor?

 

Astel “PT-RZ12K” ile Türkiye’yi tanıştıracak

0

Astel Elektronik güvencesiyle yaz aylarında tüketicilerle buluşacak olan “PT-RZ12K”, dünyanın en hafif 3-çip DLP lazer projektörü olmasının yanısıra sağladığı üstün görüntü kalitesiyle “dijital signage” operasyonları için katma değerli bir çözüm olarak öne çıkıyor.

12,000 lümen parlaklığa ve WUXGA (1920×1200) çözünürlüğe sahip “PT-RZ12K”,  120Hz kare hızı ve yüksek kare hızlı içerik uyumu sayesinde, hareket bulanıklığını (motion blur) azaltarak çok daha net görüntüler sunuyor.

Rakiplerinin bir adım ötesine geçen “20,000:1” kontrast oranını, “WUXGA” çözünürlüğün zengin detayları ile birleştiren “PT-RZ12K”; simülasyon merkezleri, kontrol odaları ve eğitim kurumlarının yanı sıra; büyük ölçekli mekanlarda, sanal gerçeklik uygulamalarında ve kurumsal uygulamalarda fark yaratacak üstün bir performans sergiliyor.

Geometrik ayar özellikleri ile sistem ve kurulum esnekliği
Lazer ışık kaynağına sahip yeni “PT-RZ12K”; yatay, dikey ve “360 derece” projeksiyon yapabiliyor. Çoklu ekranlı projeksiyon ve geometrik ayar özellikleri ile “PT-RZ12K”, büyük bir sistem ve kurulum esnekliği sağlıyor. 12,000 lümen parlaklığa ve SXGA+ (1400 x 1050) çözünürlüğe sahip “PT-RS11K” modeli de, “PT-RZ12K” ile eş zamanlı olarak 2015 yazında piyasaya sürülecek.

Eşsiz bir lambasız projeksiyon alternatifi
Dünyanın En Hafif ve Yüksek Kare Hızlı 3-Çip DLP Lazer Projektörü “PT-RZ12K”yı Türkiye pazarına sunacak olan Astel Elektronik’in Pazarlama Direktörü Kaan Kısakol, lazer ışık kaynağından güç alan lambasız projektörlerin görüntü sistemlerinin geleceğini tayin edeceklerine dikkat çekti. Kısakol, “Lazer teknolojisinin düşük sahibiyet maliyetleri, zahmetsiz bakım olanağı, düşük güç tüketimi ve çevre dostu materyal kullanımı gibi sayısız avantajı mevcut” dedi.

Lazer teknolojisinin çığır açan yenilikleri PT-RZ12K’da
PT-RZ12K lazer aydınlatma teknolojisinin bu avantajlarını üstün görüntü kalitesi eşliğinde sunarak farklılaştığını kaydeden Kısakol, “WUXGA (1920 x 1200) çözünürlüğe, 12,000 lümen gibi lazer projektörler arasında az bulunan bir ışık gücüne ve sonsuz kurulum esnekliği sağlayan özelliklere sahip PT-RZ12K ile kullanıcılar birbirinden farklı sayısız uygulamada lazer teknolojisinin çığır açan yenilikleri ile tanışacaklar” dedi.

BTK Başkanı Tayfun Acarer görevine veda etti

0

2312372005 yılında Telekomünikasyon Kurulu Başkanlığı görevine atanan Dr. Tayfun Acarer, adı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu olarak değiştirilen Kurul’un Başkanlığı’na 2010 yılında yeniden atandı.

BTK Başkanı Dr. Tayfun Acarer için düzenlenen veda törenine BTK Kurul 2. Başkanı Dr. Ömer Fatih Sayan ile Kurul üyeleri İhsan Kulalı, Celalettin Dinçer ve Hidayet Yıldız da katıldı. Acarer için düzenlenen veda törenine Kurum Başkan Yardımcıları, Daire Başkanları, Müdürler ve BTK personeli de katıldı.

Dr. Tayfun Acarer, veda töreninde yaptığı duygusal konuşmada 10 yıldır BTK’nın Başkanlığını yaptığını belirterek, “Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu bürokrasi içinde kurumsal kimliğini tamamlamış ve kurumsal yapısını oturtmuş ilk üç kurum arasında sayılabilir” dedi.

Acarer, BTK Başkanlığı döneminde çok önemli icraatlar yaptıklarını hatırlatarak, “3G ihalesini yaparak Türkiye’yi 3G teknolojisi ile tanıştırdık. Cep telefonu kayıt sistemini getirerek özellikle kayıt dışı cep telefonlarını engelledik, cep telefonu gasp ve hırsızlığını azalttık. Numara taşıma sistemini getirerek abonelerin numaralarını değiştirmeden operatör değiştirmelerine imkan sağladık. Güvenli internet uygulamasını başlatarak özellikle çocuklarımızın internetin zararlı ortamlarından korunmasını sağladık” dedi.

Acarer’in konuşmasının ardından BTK 2. Başkanı Dr. Ömer Fatih Sayan söz alarak yaptığı hizmetlerden dolayı Acarer’e teşekkür etti ve plaket takdim etti. Kurul üyesi İhsan Kulalı da yaptığı konuşmada Acarer’e teşekkür ederek günün anısına çiçek takdim etti.

Veda törenine Dr. Tayfun Acarer’in eşi Dr. Ülker Acarer katıldı. Acarer veda töreninde “Burada en büyük teşekkürü eşime yapmak istiyorum. Bu süreçte bana büyük destek verdi.”dedi.

Acarer, Kurum personeli ile tek tek tokalaşarak vedalaştı.

Sayan vekalet edecek.

BTK Başkanı Dr. Tayfun Acarer’in görev süresinin sona ermesi nedeniyle BTK Başkanlığı’na Kurul 2. Başkanı Dr. Ömer Fatih Sayan vekalet edecek. Geçen hafta Kurul’da yapılan seçimde Sayan, oybirliği ile Kurul 2. Başkanlığı görevine seçildi.

Çelik sektörü yüksek teknolojiye yöneliyor

0

Dünya piyasalarındaki rekabet şartları giderek zorlaşıyor. Şartlara uyum sağlamanın yolu ise teknolojiyi üretim tekniklerine entegre etmekten geçiyor. Çelik İhracatçıları Birliği de bu amaçla sektör temsilcilerinin dünyadaki teknolojik yenilikleri yakından takip etmesi ve üretim tekniklerini güncelleyebilmesi için dünyanın önde gelen çelik firmalarından yetkililerin katılımı ile “Çelik Sektörünün Teknolojik ve Yapısal Dönüşüm Çalıştayı”nı düzenledi. Dört gün süren çalıştay sonunda üretimde yeni teknolojileri kullanarak maliyetlerin düşürülmesi ve ürün yelpazesinin genişletilmesine odaklanan Türk çelik sektörü temsilcileri, bu alanda yapılacak yeni yatırımların devlet tarafından da desteklenmesini bekliyor.

Türk çelik sektörü 2023 yılı Türkiye ihracat hedefinin 55 milyar dolarını üstlenmeye odaklanarak çalışmalarını sürdürüyor. Sektör, bunu başarabilmek için ise katma değerli üretim ile ihracat değerinin artırılması, hurda bağımlılığını azaltılması, cevherden üretimin artırılması ve teknolojiyi sektöre entegre ederek yeni üretim tekniklerinin geliştirilmesi konularına yoğunlaştı. Çelik İhracatçıları Birliği de sektör temsilcilerinin günün değişen koşullarına uyum sağlayarak rekabet gücünü artırması için 26-29 Mayıs tarihleri arasında “Çelik Sektörünün Teknolojik ve Yapısal Dönüşüm Çalıştayı”nı düzenledi. Birlik bünyesinde faaliyetlerini sürdüren MATİL A.Ş; T.C. Kalkınma Bakanlığı, T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, İstanbul Kalkınma Ajansı ve Türkiye Çelik Üreticileri Derneği desteğiyle organize edilen çalıştayın ana konusu mevcut elektrikli ark ocak tesislerinde hurda yerine alternatif hammaddeler kullanılarak üretim maliyetlerinin düşürülmesiydi.

Çin, İtalya, Avusturya, İngiltere, Rusya, Hindistan ve Almanya’nın çelik tesislerini kuran ve ekipmanlarını üreten firmalardan yetkililerin katıldığı çalıştayda sektör temsilcilerine yatırım alternatifleri ve üretim maliyetini düşürücü çözümler anlatıldı. Dört gün boyunca süren çalıştay sonunda ise aktarılan bu tekniklerin Türk çelik sektörüne entegre edilebilmesi için acilen yapılması gerekenler belirlendi. Öncelikle fizibilite çalışmaları için gerek ark ocaklı gerekse entegre tesislerin temsilci ve danışmanları ile bir çalışma grubu oluşturulacak. Ardından 1 ve 2 milyon ton civarında üretim yapan tesislerin bir araya gelerek kuracağı sıvı metalden üretim yapılabilecek ortak bir tesisin yaratacağı fayda vurgulandı. Söz konusu tesis için gereken arazi ve izinler ile ilgili alınabilecek devlet destekleri belirlenecek. Son olarak yatırım optimizasyonu ve yurtiçi kaynakların kullanılması konusunda çalışmalar yapılacak.

Ayrıca çalıştay süresince değişik yatırım büyüklüklerine göre yatırım maliyetleri, mevcut veya beklenen hammadde fiyatlarına göre üretim maliyetleri, finansman gereçleri, önerilen teknolojilerin avantajlı yönleri gibi birçok ana madde de çelik sektörü temsilcilerine detayları ile aktarıldı.

Çalıştayın genel değerlendirmesini yapan Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci, “Türk çelik sektörü olarak üretim ve ihracatta zor günler geçiriyoruz. Bu zorlukta her geçen gün artarak devam ediyor. Geçtiğimiz yıl üretimde dünya sekizincisi olan sektörümüz, 2015’in ilk dört ayında dokuzunculuğa geriledi. Oysa sektörümüzün potansiyeli çok daha yüksek. Bu potansiyeli kullanabilmemiz ve ihracat gelirimizi artırabilmemiz için ise katma değerli ürün üretmemiz gerekiyor. Bunu başarabilmek ve dünya ile rekabet edebilmek için de yeni teknolojileri üretim hatlarına adapte etmemiz kaçınılmaz hale geldi. Artık yolumuza yalnızca inşaat çeliği üreterek devam edemeyiz, yeni teknolojileri kullanarak ürün çeşitliliğimizi artırmalıyız. Bu doğrultuda birliğimiz bünyesinde faaliyetlerini sürdüren MATİL şirketimiz tarafından düzenlenen “Çelik Sektörünün Teknolojik ve Yapısal Dönüşüm Çalıştayı” ile firmalarımızın dünyadaki yeni teknolojiler konusunda detaylı bilgi sahibi olmasını sağladık. Dört gün boyunca mevcut ark ocaklı tesislerimizin rekabet gücünün artırılması, yeni yatırım alternatifleri, cevherden üretim yapan entegre tesislerin kurulumu gibi önemli başlıklar ele alındı. Son teknolojiler ve dünyadaki çözüm önerileri yurtdışından gelen önemli firmalarımızın yetkilileri tarafından aktarıldı. Çalıştay, sektör temsilcilerimizin dünyayı yakından takip edebilmesi, eksiklerin tespiti ve yapılması gerekenlerin belirlenmesi açısından oldukça verimli oldu” dedi.

Ekinci, “Dünya koşullarında rekabet koşulları zor. Bizler birbirimizin rakibi değiliz. Asıl rakiplerimiz yurtdışındaki üreticiler. Bu nedenle Türk çelik sektörünün yükselmesi için hep birlikte hareket etmeliyiz. Yeni teknolojilere odaklanmalı, maliyetlerimizi en aza indirerek ürün çeşitliliğimizi artırmalı ve bunu yapmamızı sağlayacak yeni yatırımlar için adımlar atmalıyız” diyerek sözlerini bitirdi.

Çalıştay süresince çelik sektörü temsilcilerine destek veren T.C Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakan Danışmanı Ahmet Taşkın ise yaptığı konuşmada “Türkiye’nin 2023 yılı hedefi dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında yer almak. Çelik sektörümüze baktığımızda dünya dokuzunculuğu ile bu hedefi çoktan başarmış olduğunu görüyoruz. Ancak sektörün rekabet gücünün artırılması için iki konuyu çözmesi gerekiyor. Bunlar hurda bağımlılığının azaltılması ve katma değerli üretimin artırılması. Her iki konuda sektörün yapısal bir dönüşüme girmesi gerekiyor. Bunu da yeni teknolojileri üretim faaliyetlerine entegre ederek ulaşacaktır. Sektör temsilcileri, çalıştay ile dönüşümü sağlayacak yatırımlar için gereken tüm teknikler, maliyetler, avantajlar, yer temini ve tüm fizibilite çalışmaları konusunda bilgi edindi. En kısa sürede yeni yatırımlar için adımlar atılacaktır” dedi.

Finans şirketleri her ay 50 siber saldırı alıyor

0

Araştırma, gelişmiş siber tehditlerin finans sektöründe 98, perakende sektöründe 197 gün sonra belirlenebildiğini ortaya koydu. Finans şirketlerinin yüzde 83’ü, perakende şirketlerinin ise yüzde 44’ünün her ay 50’nin üzerinde saldırıyla karşı karşıya kaldığı saptandı.

Arbor Networks’ün desteğiyle gerçekleştirilen araştırmaya göre, gelişmiş siber tehditler finans sektöründe 98, perakende sektöründe 197 gün boyunca sistemde aktif kalabiliyor. Saldırıları ağlarına girdiği anda belirlemeyi hedeflemelerine rağmen gelişmiş siber tehditleri uzun süre fark edemeyen perakende ve finans sektörü için Ponemon Enstitü Başkanı Dr. Larry Ponemon, “Gelişmiş tehdidi tespit etme süresi çok uzun; saldırganlar içeri giriyor ve yol açtıkları hasar onarılamaz hale gelene kadar kalıyorlar” dedi.

Türkiye’nin de içinde bulunduğu Kuzey Amerika ve Avrupa, Orta Doğu ve Afrika bölgesindeki (EMEA) 14 ülkeden 844 finans ve 675 perakende şirketinin mercek altına aldığı araştırmada, siber güvenlik bütçelerinin yüzde 40’ının teknolojiye, yüzde 37’sinin personele ve yüzde 20’sinin hizmet alımına ayrıldığı saptandı. Araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 55’i İnternet sistemlerini çökerten DDoS saldırılarını gelişmiş tehdit olarak gördüğünü belirtirken, ancak yüzde 39’u bu saldırıları kontrol altına alma konusunda etkin olabildiklerini söyledi. Aynı katılımcıların yüzde 71’i gelişmiş tehditlerin önlenebilmesi için en umut verici çözümün ağlar ve trafik hakkında istihbarat sağlayan teknolojiler olduğunu ifade etti.

Konuyla ilgili olarak Arbor Networks Türkiye Ülke Müdürü Serhat Atlı ise “Teknoloji çözümleri, kullanılabilirlik, iş akışı ve bunları kullanan kişiler arasında daha iyi bir denge kurmanın zamanı geldi. Çözüm sağlayıcıları olarak, bu yeni siber güvenlik gerçeğine müşterilerimizin uyum sağlamalarına yardımcı olmalıyız” dedi.

T.HACKATHON’da fikirler yarışacak

0

t-hackathon-001Yeni yeteneklerin keşfedilmesini sağlayacak T-Hackathon, 8-9-10 Haziran 2015 tarihlerinde ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Nesnelerin Interneti (IoT), enerji ve bilişim alanlarında fikri olanlar takım kurarak 3 gün sürecek hackathon’da proje geliştirecek.

Hackathon, birden fazla gün süren ve kalabalık bir insan topluluğunun iş birliği halinde, sınırlı bir zaman diliminde bilgisayar programlama faaliyetini yürüterek bir ürün çıkarmaya çalıştıkları bir etkinlik. Mutlaka 42 saat içerisinde sıfırdan geliştirilmiş bir ürün/uygulama olması gereken T-Hackathon’da, başlamadan önce temayla uyumlu bir uygulama fikri bulmak, gerekli bilgileri toplamak ve uygulamanın nasıl kodlanacağını araştırıp öğrenmek konusunda bir engel bulunmuyor. Ekipler istedikleri teknolojiyi, 3. parti kütüphaneyi veya kaynak kodunu kullanabilecekler. Yarışmacılar ayrıca, mobil platformu da hedef platform olarak kullanabilecekler.

Başarılı bulunan ekipler dünyanın en büyük ve en etkili girişim hızlandırma programı Y Combinator tarafından 1-2 Ağustos tarihlerinde San Francisco’da düzenlenecek YC Hacks hackathonuna başvurma şansı elde edecekler ve kabul edilmeleri halinde tüm masrafları Y Combinator tarafından karşılanacak. Katılımcıların YC Hacks’e katılmaları halinde, geliştirecekleri ürünlerini tüm dünyaya duyuracak, her biri birbirinden yetenekli insanlarla tanışacak ve Silikon Vadisi’ne ilk adımı atacaklar.

Katılımın kısıtlı sayıda tutulacağı T-Hackathon’da yer almak isteyenler, 3 Haziran’a dek www.t-hackathon.com sitesi üzerinden başvurularını tamamlayabilir.

Gider yönetimi ile yılda 50 bin dolar tasarruf

0

tasarrufKurumların uluslararası arenada söz sahibi olması için güçlü mali yapılara sahip olmaları gerekiyor. Hızlı değişim gösteren ekonomik dalgalanmalardan kurtulup anında karar almak, kurumların faaliyetlerini doğrudan etkiliyor. Otomatize edilmemiş iş süreçleri, yıllık bazda büyük maddi külfetler getiriyor. İhtiyaçlara özel çözümler, kurumların tasarruf ederek rekabette ve kârlılıkta öne çıkmalarına yardımcı oluyor. Asseco SEE Fidelity Çözümü ile kurumsal varlık ve gider yönetimi optimal şekilde sağlanıyor. Kurumlar doğru yönetilen gider analiz çalışmalarıyla önemli tasarruf fırsatları yakalarken, yoğun rekabet ortamında kârlılık avantajı da elde edebiliyor.

Kurumların yüzde 49’ı tasarruf olasılıklarını öngörmek istiyor
Uluslararası araştırma şirketi Aberdeen Group tarafından gerçekleştirilen “Gider Analizi” araştırmalarına göre, gider analizi yöntemlerini kullanan büyük işletmeler yüzde 12, küçük işletmeler ise yüzde 9 oranında tasarruf elde ediyor. Araştırmaya katılan yöneticilerin yüzde 88’i, gider analizi yönetim süreçlerini yüksek öncelikli proje olarak değerlendiriyor. Kurumların yüzde 46’sı gider analizi için iş süreçlerini destekleyici kurumsal uygulamalardan besleniyor. Kurumların gider analizi ihtiyaçlarını tetikleyen nedenlerin başında; satın alma ve ERP sistemlerinden alınan gider verisinin kalite düşüklüğü (yüzde 51 oranında) yer alıyor. Kurumların yüzde 49’ı ise gider tasarrufu olasılıklarını öngörebilmeyi talep ediyor.

Yöneticiler, gider analizine her an ve her yerden erişebiliyorlar
Kurumsal varlık ve gider yönetimi iş süreçlerine uygulandığında, şirketler yoğun rekabet koşullarında avantaj elde edebiliyor. Yeni tasarruf fırsatlarının yakalanmasına olanak sağlayan gider yönetimi, yönetimsel kararlarda doğruluk yüzdesini artırıyor. Varlık ve gider yönetimini iş süreçlerine entegre eden kurumlar; diğer kurumlara oranla yüzde 33 daha iyi en alt kırılıma inebilen kategori yönetimi, yüzde 21 oranında daha iyi tedarikçi analizi ve yüzde 11 oranında daha iyi gider görünürlüğü sağlayabiliyor. Asseco SEE Fidelity, mobilitenin her geçen gün yaygınlaştığı günümüzde kurumlara, zaman ve mekândan bağımsız yönetim ve karar alma platformu sunuyor. Saha çalışanları ve tedarikçiler ihtiyaç duyulan kritik bilgilere anında erişebiliyorlar. Böylece kritik kararlar ve onaylar zamanında verilebiliyor, kayıpların önüne geçilebiliyor.

Fidelity yatırımın geri dönüşünü sağlıyor
Fidelity çözümü ile kurumların varlık, satın alma ve gider yaşam döngülerine katma değer sağladıklarını vurgulayan Asseco SEE İş Geliştirme Yöneticisi Didem Kurt Demirkaya, “Fidelity ile kurum ihtiyaçları doğrultusunda ölçeklenebilecek şekilde esnek ve modüler bir yapı sunuyoruz. 500’den fazla özel fonksiyon ile deneyimlenmiş en iyi iş uygulamalarını, esnek ve müşterilerimizin ihtiyaçları doğrultusunda özelleşebilen bir altyapı ile çok kısa sürelerde uygulayabiliyor ve yatırımın geri dönüşünü sağlıyoruz.” dedi.

Bütçe, satın alma ve tedarikçi yönetimi tek çatı altında
Fidelity, varlık ve gider yönetimi için temel uygulamalar olan satın alma yönetimi, tedarikçi sözleşmeleri yönetimi ve varlık yaşam döngüsü yönetimini tek bir çatı altında bir araya getirirken, gayrimenkuller, şubeler, inşaat hizmetleri ve araç filosu gibi özel gider kalemlerinin operasyonunu da yönetiyor. Tüm gider kalemlerine ilişkin proaktif maliyet kontrolü sağlayan bütünleşik bütçe yönetimi ile talepten itibaren tüm tedarik sürecinin her aşamasında bütçe kontrolü yapıyor.

Data merkezli şirketler dünya devi oluyor

0

Türkiye’nin önde gelen bilgi teknolojisi şirketlerinden BimSA’nın da sponsorları arasında yer aldığı zirvede, BimSA Genel Müdürü Tunç Taşman,  “Büyük Veri İle Aranızdaki Mesafe” sunumunda veri üretiminin artışındaki hıza vurgu yaparak, şirketlerin data merkezli çalışma sistemi ile dünya devi olduklarına dikkat çekti.

BimSA Genel Müdürü Tunç Taşman
BimSA Genel Müdürü Tunç Taşman

BimSA Genel Müdürü Tunç Taşman, “Dijital ve fiziksel endüstri aynı anda ve hızla büyüyor. Sabancı Grubu şirketlerinin bugüne kadar ürettikleri toplam veri 2,5 PetaByte’a ulaştı, üretilen veri miktarı her yıl yüzde 25 artıyor. Sabancı Topluluğu şirketlerinden Bimsa da 40 yıllık bilgi teknolojileri tecrübesi ile, şirketlerin dijitalleşmesine rehberlik ediyor. Veri üretimindeki artış hızı girişimcilere sıra dışı işler yaptırabildi. Artık şirketler analitik veri oluşturabilen güvenli yazılımlar sayesinde ürettikleri veriyi ürün olarak kullanabiliyorlar. Dünyanın en değerli perakendecisi “Alibaba”nın envanteri yok, dünyanın en büyük taksi şirketi “Über”in filosu yok. Dünyanın en yaygın konaklama sağlayıcısı “Airbnb” otel işletmiyor, “Facebook” dünyanın en popüler medyası fakat içerik üretmiyor. Bulut tabanlı teknolojiler, şirketler ile müşteri ya da kullanıcı arasında görünmez bir köprü oluşturdu. Teknolojinin tüketiciler tarafından içselleştirilip kullanılma hızında inanılmza bir artış var. Sabit telefonun 50 milyon kullanıcıya ulaşması 75 yıl almıştı, Facebook aynı sayıda kullanıcıya 4 yılda, Instagram 2 yılda ulaştı.” dedi.

BimSA’nın şirketlerin büyük veri ile olan imtihanında yanlarında olduğunu vurgulayan Tunç Taşman, “Güvenilir veri analizi yapmanın ötesinde, doğru yeteneklere yatırım yapmak, yatırım maliyetlerini etkili yönetmek, pilot projeler yapmak ve analitiği gerçek zamanlı operasyona dönüştürmek başarıyı getirecek” dedi. BimSA “iş çözümlerinde güvenilir iş ortağı olmak” misyonu ile bugün ve yarının iş teknolojileri alanında müşterilerinin ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanarak şirketlerin dijitalleşme yolculuklarına eşlik etmeye devam ediyor.

Okul ve servis seçerken bile güvenlik ön planda

0

Peki, kaçımız okul ve servis seçerken güvenlik altyapısına bakıyoruz? Okullardaki ileri seviye ve birbiri ile entegre çalışan güvenlik sistemleri sayesinde; çocuğunuzun servis içinde güvenli seyahat etmesi ve kaza halinde hatanın tespit edilmesi, merkezi yoklama sistemi ile yangın halinde çocuğunuzun bina içinde olup olmadığını çok kısa sürede öğrenmeniz ve olası sıkıntıların büyümeden çözülmesi mümkün…Hatta termal kameralar sayesinde bulaşıcı ve salgın hastalıklar öğrencilerin vücut ısılarından tespit edilebiliyor ve yayılmasının da önüne geçilebiliyor.

Türkiye’nin önde gelen elektronik güvenlik sistemleri entegratörü Sensormatic’in Pazarlama Direktörü Pelin Yelkencioğlu okullarda ve servislerde olması gereken güvenlik altyapısına ışık tuttu. Okul yolunda ve okul içinde çocukların güvenliğini sağlayan bu çözümler, özellikle bu yıl çocukları ilkokula başlayacak velilere rehber olacak. Okul seçmeden önceden bu haberi mutlaka okuyun…

Sensormatic Pazarlama Direktörü Pelin Yelkencioğlu
Sensormatic Pazarlama Direktörü Pelin Yelkencioğlu

“Veli profili değişiyor”
Özellikle çocukları ilkokula başlayan anne-babaların okul seçim sürecinde güvenlik altyapısına bakmaları gerektiğine vurgu yapan Sensormatic Pazarlama Direktörü Pelin Yelkencioğlu, “Eğitim sektörü, çocuğum haftada kaç saat yabancı dil öğrenecek diye merak ederken, güvenlik altyapısı ne kadar gelişmiş diye sormayı da ihmal etmeyen bir veli profili ile karşı karşıya. Bu bilinç her geçen gün gelişiyor ve eğitim sektöründeki güvenlik altyapısının olması gereken seviyeye gelmesini destekliyor.” dedi.

Okul ve çevresinde bakmamız gereken güvenlik çözümlerine örnekler
Servis İçi Takip Sistemleri: Veliler, servis araçlarında öğrencileri izleyebilmek ve güvenliklerinden emin olmak istiyor. Milli Eğitim Bakanlığı Okul Servis Araçları Hizmet Yönetmeliği’nde bu konuya yeni düzenlemeler getirmişti.

Salgın Hastalıklarda Termal Kamera ve Video Analiz Entegre Çözümü: Salgın hastalıkların önlenebilmesi cocukların sağlığı, eğitim kalitesi ve sürekliliği açısından büyük önem taşıyor.

Çevre Güvenlik ve Uzaktan Video İzleme Çözümleri: Okul faaliyet saatlerinde veya dışında kampüs ve okul binalarının güvenliği ve hizmet ekiplerinin izlenmesi büyük önem taşıyor.

Alarm Çözümleri : Detektör ve kuru kontak yönetimleri ile izinsiz girişler, ihlaller tespit edilip, gerçek zamanlı aksiyonlar alınabiliyor. Risk senaryoları tasarlanarak, sistem tasarımı yapılabiliyor,  izleme merkezi ve güvenlik kameraları ile entegre ediliyor.

Okul İçi Kimlik Doğrulama ve Merkezi Yoklama: Öğrenci ve eğitmen yoklama takibinin merkezi olarak yapılabilmesi ve raporlanması ihtiyacına çözüm sunuyor.

Veliler için Biyometrik veya Kartlı Geçiş Sistemleri: Öğrencileri okuldan alacak veli yada öğrenci yakınlarının yetkilendirilmesi ve kayıt altına alınması güvenlik sistemleriyle mümkün.

Dijitalin 3D’si sahne aldı

0

İstanbul geçtiğimiz hafta keyifli bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Dijital dünyanın liderleri Lithium Technologies tarafından desteklenen DDD’15 etkinliğinde bir araya geldi. Biz de özel davetle katıldığımız bu etkinlikte Dünyanın önde gelen sosyal CRM ve Community platform teknolojileri yaratıcısı Lithium Technologies’ten baş biliminsanı Dr. Michael Wu ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Google’ın uçağı düştü

2

Titan-AerospaceGoogle ve Facebook, tüm dünyayı kapsama alanına almak için birbirleriyle yarışıyorlar. Facebook, Internet.org projesiyle 17 fakir ülkede, internete erişim imkanı bulamayanlar için çok kısıtlı bir şekilde internet bağlantısı hizmeti sunarken Google ise geniş bant interneti yaygınlaştırma hedefinin peşinde daha farklı projeler yürütüyor.

Google’ın internet hizmeti sunan projelerinden biri atmosferi dolaşan balonlarla havadan internet bağlantısı sağlayan Project Loon. Diğeri ise belli bir bölgenin üzerinde sürekli dönüp durarak yine havadan internet bağlantısı sağlayacak olan insansız uçaklar.

Bu uçaklar, Google’ın kısa süre önce satın aldığı Titan havacılık ve robot teknolojileri şirketi tarafından geliştirildi ve 50 metrelik kanat açıklığı ile dünyanın en büyük insansız hava araçları durumundalar. Ayrıca üzerlerindeki güneş panelleri sayesinde, aylarca yere inmeden havada kalabilecek enerjiyi de sağlayabiliyorlar.

Ancak ne var ki, Google’ın test sürecinde talihsiz bir kazanın yaşandığı ortaya çıktı. Mayıs ayı içinde New Mexico bölgesindeki testlere başlayan Google’ın uçaklarından biri kalkıştan kısa süre sonra düşerek, büyük hayal kırıklığı yaşattı.

Bu kaza aynı zamanda, ABD’de havacılık regülasyonlarını sağlayan kurumlar tarafından da endişe ile karşılandı. Google, hatanın sebebini bulmaya çalışırken, testlere şimdilik ara verilmiş görünüyor. Kazadaki tek sevindirici haber, 50 metre genişliğindeki dev uçağın, yerleşim biriminin üzerine düşmemiş olması. Aksi halde çok sayıda kişinin ölebileceği veya yaralanabileceği tahmin ediliyor.

Paraşüt, e-Fatura hizmetine başladı

0

İşletmeler, herhangi bir teknik entegrasyon ve kurulum çalışmasına gerek olmadan Paraşüt’le e-Fatura gönderip alabilecek. Fatura yazdırma, kurye ile gönderme ve takip sürecini ortadan kaldırarak operasyonel verimliliğini artıran işletmeler, aynı zamanda maliyet avantajı da sağlayacak.

Paraşüt’te 2015 yılı boyunca ilk 1000 e-Fatura kullanıcısı ücretsiz e-Fatura hizmetinden faydalanabilecek. Paraşüt’ün kullanıcı dostu ara yüzüyle kolayca e-Fatura gönderip almak için uygulamaya üye olmak yeterli.

Paraşüt Kurucu Ortağı Sean X. Yu’nun açılış konuşmasıyla başlayan toplantı, Paraşüt’ün diğer kurucu ortaklarından Fahri Özkaramanlı’nın e-Fatura konusundaki sunumuyla devam etti. Toplantı, Paraşüt’ün çözüm ortağı FIT Solutions’ın CTO’su Koray Gültekin Bahar’ın sunumunun ardından soru ve cevaplar ile son buldu.

Basın toplantısında konuşan Paraşüt Kurucu Ortağı Sean X. Yu, şu sözleri aktardı:
“Paraşüt olarak çıkış noktamız, günümüzde küçük ve orta ölçekli işletmelerin finansal operasyonlarını yönetirken bulut tabanlı teknolojik altyapılara ihtiyaçları olduğunu görmemizdi. Bu ihtiyacı, küçük işletmelerin bütçelerine uygun fiyat ve paketlerle sunmak için yola çıktık. Sunduğumuz çözümlerimize önemli bir hizmet daha ekleyerek, bu ay itibariyle e-Fatura hizmeti vermeye başladık. Paraşüt’te e-Fatura hizmetinden yararlanmaya başlayan ilk 1000 kullanıcı, kampanya kapsamında 2015 yılı sonuna kadar ücretsiz e-Fatura gönderip alabilecek. Bugün burada bu önemli hizmetimizi basın mensupları ile paylaşmanın mutluluğunu yaşıyoruz.

Finansal kontrol paneli niteliği taşıyan uygulamamızda; fatura ve cari hesap yönetimi, kredi kartı ile online tahsilat ve güncel raporlar gibi temel finansal hizmet ve bilgileri gerçek zamanlı ve kolay anlaşılır şekilde sunuyoruz. Uygulamamızı, müşterilerimizden gelen talepler ve yeni teknolojiler doğrultusunda geliştirmeye devam edeceğiz. Bugün yanımızda olan değerli basın mensuplarına teşekkürlerimi sunarım.”

SAS Analitik Sigortacılık Günü düzenlendi

0

SAS, çok büyük miktarda veri üretilen sektörler arasında yer alan sigortacılık sektöründe analitiğin kullanımını,faydalarını ve sigortacılığa özel sunduğu analitik çözümlerini, düzenlediği “SAS Analitik Sigortacılık Günü”nde anlattı. Sigortacılık sektörünün önde gelen temsilcilerinin katıldığı özel toplantıda SAS’ın sigortacılık alanında sunduğu müşteri, bankasürans, aktüerya ve suistimal alanındaki analitik yaklaşımlar aktarıldı. SAS Sigortacılık Sektörü’nden Sorumlu İş Geliştirme Direktörü David Hartley, SAS Türkiye Genel Müdürü Hakan Erdemli, SBM Merkez Müdürü Aydın Satıcı ve Eureko Sigorta Genel Müdür Yardımcısı İlker Arabacı’nın konuşma ve sunumlarının yer aldığı “SAS Analitik Sigortacılık Günü”nde analitik sayesinde sigorta şirketlerinin verileri ile ne gibi avantajlara sahip olabilecekleri dile getirildi.

SAS Analitik Sigortacılık Günü açılış konuşmasını yapan SAS Türkiye Genel Müdürü Hakan Erdemli, “Türkiye’de sigortacılık sektörü istikrarlı büyümesine devam ediyor. Sektör ilk çeyrekte geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 12,85 oranında büyüdü ve 8 milyar TL’lik prim seviyesine ulaştı. GSMH ile oranlandığımızda ise hali hazırda ülkemizin penetrasyon oranı yüzde 1,5 seviyesinde. Bu oranı yüzde 7 olan Avrupa ortalamasıyla kıyaslandığımızda, Türkiye’de gelişime çok açık bir alan olduğu ortaya çıkıyor. Tüm bu olumlu göstergelerin aksine sektörün teknik kârlılık tarafındaki sıkıntısı ne yazık ki kendini 2015’in ilk çeyreğinde gösterdi. İlk çeyrekte, hayat sigortası dışında sektörde toplam 205 milyon TL teknik zarar oluştuğu açıklandı. Sigorta sektörünün tamamı için teknik kârlılığa geri dönmek çok büyük bir önem taşıyor. Bunun için de suistimal önleme çözümleri başta olmak üzere analitik temelli çözümlerin kullanılması kaçınılmazdır” dedi.

SAS Sigortacılık Sektörü’nden Sorumlu İş Geliştirme Direktörü David Hartley, Avrupa’da yapılan Sigortacılıkta Suistimal Durum Araştırma Raporu’nun sonuçlarını açıkladığı toplantıda Haziran ayı içinde Türkiye Sigortacılık Sektörü için de yapılacak araştırma ile benzer bir raporun yazılıp yayınlanacağı bilgisini verdi. SBM Merkez Müdürü Aydın Satıcı ise sektörde suistimalle mücadelenin önemine değinerek, SAS Suistimalle Mücadele Çözümü ile yaptıkları organize suistimalle mücadele çalışmalarından bahsetti. Etkinlikte söz alan Eureko Sigorta Genel Müdür Yardımcısı İlker Arabacı, dijital stratejilerinin temeline veriyi koyduklarını belirterek, şirket olarak analitiğe bakış açılarını ve SAS çözümlerini kullanarak devam eden analitik yolculuklarını anlattı.

4G ihalesi yine mi ertelenecek?

1

2014-2015-calendar-heroTürkiye’de 4G ihalesi için belirlenen tarih 26 Mayıs’tı. Ancak hemen öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “4G’yi boşverip 5G’ye geçelim” çıkışı sonrası sektörde tartışmalar başlamış ve sonunda 4G ihalesi üç ay ertelenerek 26 Ağustos’a ertelenmişti.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ın CNBCE’de katıldığı programda yaptığı ve aynı zamanda bakanlığın internet sitesinde de yer bulan açıklamalar ise akıllara “yeni bir erteleme daha mı olacak?” sorusunu getirdi.

Bakan Işık’ın “Hedef 5G” başlığıyla yayınlanan açıklamasında Türkiye’nin halihazırda 3.8G seviyesinde bulunduğu belirtilirken, bir sıçrama için 4G yerine 4,5G olması gerektiği ifade edildi. Yerli uçak tartışmaları hakkında da yorum yapan Bakan Işık’ın 4G’ye dair söyledikleri ise şu şekilde:

“3,8G ile 4G arasında aslında fazla bir fark yok fakat Türkiye, 3,8G’den bir sıçrama yapacaksa eğer, bunun 4G olması yerine 4,5 olması en makulü şu anda. Ulaştırma Bakanlığımız da bunu benimsedi. 4,5G’ye geçerken de Türkiye’nin önceliği bu teknolojiyi yerli olarak geliştirmek olmalı. Türkiye 4,5G teknolojisine odaklanır bütün imkanlarını seferber eder ve bu teknolojide belirli bir konuma gelirse, sadece teknolojiyi kullanan değil teknolojiyi üreten ve ihraç eden konuma gelir. Sayın Cumhurbaşkanımızın vurgusu da özellikle bu anlamdaydı. Yani önümüzdeki süreçte 4,5G’ye odaklanacağız. 5G daha ileri bir aşama, daha standartları oluşmadı.

Benim önceliğim teknolojinin yerli üretilmesi. Burada alınan karar son derece doğru. Bu konuda bir seferberlik yapıp, Türkiye’yi 4,5G’ye geçirmek. Yani LTE Advanced noktasına geçirmek. Bu 5 olmayacak zaten. Dünyada 5 uygulamada değil. 5’in hangi standartlarda olacağını daha net olarak da bilmiyoruz. Şu anda dünyada var olan 4,5G teknolojisi, yani LTE Advanced teknolojisi. Türkiye bu teknolojiyi yakalayabilir, bunu yerli üretimle de başarabilir. Bu noktada Türkiye’nin hazırlıkları da var.”

İhale yeniden ertelenir mi?

Bakan Fikri Işık’ın açıklamalarında dikkat çeken noktalar arasında LTE Advanced ve yerli üretim öne çıkıyor. İlk ihalenin öncesinde Savunma Sanayi Müsteşar Yardımcısı Orhan Öğe yerli olmayacaksa ihale olmasın demiş ve BTK’ya yönelik suçlamalarda bulunmuştu.

Öğe’nin bu çıkışının ardında ise çalışmaları bir süredir devam eden yerli 4G baz istasyonunun henüz tamamlanmamış olması yatıyordu. Ulak adı verilen bu proje Aselsan, Netaş ve Argela işbirliğiyle geliştirilmiş durumda. Ancak yeni bir ürün olması ve yoğun rekabette ne kadar ilgi göreceği biraz da ihale şartnamesinde belirlenen “yerli baz istasyonu kullanım oranıyla” ilgili olacak.

Bu noktada henüz resmi bir açıklama yapılmamış olsa da Bakan Işık’ın açıklamalarından Ulak’ın pazarda kendine yer bulması adına yeni bir ihale ertelemesi çıkması şaşırtıcı olmayacak. Net bir tarih vermek mümkün olmasa da yerli üretim çalışmalarının kapsamının genişlemesi için 2016’nın ilk yarısı şu an en mantıklı tarih gibi görünüyor.

İnsan öldüren hacker dönemi mi başlıyor?

2

_83290352_83290304Kuzey Kore’nin başkanı Kim Jong-un hakkında alaycı bir sinema filmi çektikleri için Kuzey Koreli hackerların Sony Pictures’a saldırması ve ağır maddi hasar bırakması sonrasında gözler dünyadaki hacker saldırılarına çevrilmişti.

Ancak son bir gelişme şimdi hackerların ne kadar ileri gidebileceği sorusunu gündeme getirdi.

Kuzey Kore’den kaçarak iltica eden yüksek seviyeli bir devlet görevlisi, Kim Jong-un’un, çok büyük bir hacker ordusu kurduğunu ve bu ordunun, insan ölümlerine sebep olabilecek dijital saldırılar da planladığını iddia etti.

Kuzey Kore’li bilim insanı Prof Kim Heung-Kwang’a göre, ülkede 6000 kişilik bir askeri hacker grubu eğitildi. Bu hackerların görevleri arasında batıdaki askeri ve sivil hedeflere dijital saldırılar düzenlemek bulunuyor. Hedefler arasında ise barajlar, fabrikalar ve nükleer santraller de bulunuyor. Prof Kim Heung-Kwang, askeri siber saldırı birimlerinin, önemli bir hedefin sistemlerine sızması halinde çok sayıda insanın hayatını kaybedebileceği müdahaleler gerçekleştirmelerinden endişe ediyor.

Daha önce de ABD’nin İran’ın nükleer tesislerindeki bilgisayarlara Stux.net isimli bir tojan yerleştirerek nükleer programı yıllar boyunca gizlice sabote ettiği ortaya çıkmıştı. Ancak Stux.net saldırıları sırasında tesislere ve insanlara zarar verecek patlamalar, iş kazası görünümündeki saldırılar düzenlenmediği de vurgulanmıştı.

Öyle görünüyor ki, artık ülkeler birbirlerine mermiyle, topla, uçakla, gemiyle, piyadelerle değil, hackerlarla saldırmaya başlayacak ve tansiyon böyle yükselmeye devam ederse korkarız ki yakında tarihin insan ölümüne neden olan ilk hacker saldırısı da gerçekleşecek.

Bu senaryonun hiçbir zaman gerçek olmayacağını umuyoruz.

 

Dosya paylaşımında kurumsal çözümler

0

filesharecomputerDosya senkronizasyonu ve paylaşımına yönelik çözümler kullanan şirketlerin içinde ve dışında dolaşan geniş kapsamlı belgeler, sunumlar, e-postalar ve çalışma tabloları hakkında giderek artan güvenlik kaygılarını ele alan Commvault, işletme kullanıcılarının dosyaları neredeyse her yerde güvenle depolaması, erişim sağlaması ve paylaşmasına yardımcı olmak üzere yeni kabiliyetleri duyuruyor. Şirket ayrıca, kabiliyetlerin Endpoint Data Protection Solution Set (Son Nokta Veri Koruma Çözüm Paketi) içerisinde genişletilmesiyle; Commvault, hassas verilerin iş gereklilikleriyle uyumlu biçimde güvenli kalabilmesi amacıyla kurumsal veri yönetimine ilişkin en iyi uygulamalara bağlı kalarak şirketlere mevcut çözümlerin akıllı bir tamamlayıcısı ve/veya bu çözümlerin alternatifi olan işletme dosya senkronizasyonu ve paylaşımı (EFSS) çözümünü de sunuyor.

OneDrive ve DropBox gibi dosya paylaşım hizmetlerinin giderek artan kullanımı işletmede yeni işbirliği düzeylerini gerektirirken, beraberinde maliyeti de getirmektedir: bu dosyalar ve içerisindeki veriler yedeklenmiyor ve işletme ortamlarında rutin olarak kabul edilen aynı veri yönetimi tedbirlerine tabi tutulmuyor. Bunun bir sonucu olarak, kullanıcılar şirket içinde ve dışında verileri paylaştıkça CIO’lar (Bilgi Teknolojilerinden Sorumlu Başkanlar), uyum ve risk sorumluları ve genel danışmanlar yasal gereklilikler ile uyum gerekliliklerini yerine getirme konusunda daha fazla kaygılanmaya başlamıştır. Commvault File Sharing’in tanıtılmasıya birlikte, işletmeler kullanılabilirlikten ödün vermeden en çok güvenlik hassas kullanım durumlarında artık bu verileri tamamen bilgi işlemin kontrolü altına alan güvenli bir çözüme sahiptir; zira bu çözüm bütüncül, uçtan uça bir çözüm olup piyasadaki diğer çözümler gibi karşılaştırılabilir özellikler, fonksiyonellik ve kullanım kolaylığı sunmaktadır. Commvault File Sharing çözümünü kullanan işletmeler, kullanıcının verilerini herhangi bir web tarayıcısı veya mobil cihaz aracılığıyla erişilebilir güvenli bir havuzda saklayarak katı düzenleyici gerekler ile veri yönetimi gereklerini karşılayabilmektedir.

Commvault aynı zamanda Commvault File Sharing çözümü içerisinde yeni bir özellik olan Edge Drive’ı da satışa sunduğunu duyurmuştur. Bu özellik, mobil cihazlar arasında ve bir web konsolu aracılığıyla gerçek zamanlı paylaşım için “kişisel bulut” olarak hareket eden sanal bir klasör sunmaktadır, bu durum da dosya paylaşımı ve işbirliği için evrensel erişim sağlamaktadır. Edge Drive, diğer EFSS çözümleri dahil çeşitli kaynaklardan verileri alarak kullanılabilirlik, fonksiyonellik ve esneklikten ödün vermeden pürüzsüz bir veri koruması ve yönetimi sağlamaktadır.

ZyXEL çağrı merkezi kapasitesini artırdı

0

ZyXEL, tüm ürünlerine sınırsız ve ücretsiz teknik destek sunarak müşteri memnuniyeti en uç seviyede tutuyor. ZyXEL, Türkiye kurulduğu günden beri, en yenilikçi ve ileri teknoloji ürünleri pazara sunarken, aynı zamanda sınırsız ve ücretsiz teknik destek hizmeti ile sahada çalışan tüm ürünlerini desteklemeye devam ediyor.

İnternet ve telefon kanalı üzerinden 365 gün-7 gün 24 saat hizmet misyonuyla hareket eden ZyXEL İletişim Merkezi, uzman bir ekiple müşterilerin soru ve sorunlarına çok kısa sürede çözüm üretebiliyor. Firma, bu önemli hizmetiyle rakiplerinden ayrılıyor.

Teknoloji hizmeti alanında da çıtayı yükselten ZyXEL, çağrı merkezi ve online web sayfası gibi her türlü iletişim kanalından gelen sorulara günün her saatinde çözüm üretebiliyor.

Sadece teknoloji geliştirmede değil, aynı zamanda hizmet sunmada da en iyi olduğunu kanıtlayan ZyXEL, telekomünikasyon ve internet servis sağlayıcıları başta olmak üzere entegratörler aracılığıyla eğitim, sağlık, inşaat ve gıda gibi farklı sektörlerden birçok firma ve bireysel kullanıcıların sorunlarına ilk temasla ortalama 6 dakika gibi kısa bir süre içinde çözüm sunuyor.

Taleplerini ZyXEL Türkiye’nin web sayfası üzerinden de iletebilen müşteriler, en fazla bir saat gibi kısa bir süre içinde sorularına yanıt alabiliyorlar. Telefonla alınan çağrılar ya da internet sayfasından gelen tüm talepler CRM programı üzerinden takip ediliyor ve oluşturulan kalite standartları çerçevesinde değerlendirmeye alınıyor.

ZyXEL’de her müşteri özel
ZyXEL Türkiye Genel Müdürü Vefa Tarhan, “ZyXEL, ilk ürün satın almasının ardından müşterisinin yanında ömür boyu dost olarak bulunuyor” diyor ve ekliyor: “Firma olarak bu güvenin karşılığını her zaman takdir edip korumak için desteğimizi esirgemiyoruz ve bunu her zaman aklımız

ZyXEL Türkiye Genel Müdürü Vefa Tarhan
ZyXEL Türkiye Genel Müdürü Vefa Tarhan

da tutuyoruz. Daima önceliğimiz müşterimiz diyoruz.  Servis kalitesinde hiçbir zaman maddi bakış açısıyla bakmıyoruz. Para kaybetmek müşterimizin dostluğunu kaybetmenin yanında hiç önemli değil.”

Amaç hizmet sunmak değil, kaliteli hizmet sunmak
“Misyonumuzun temelinde  tek başına hizmet sunmak değil, kaliteli hizmet sunmak vardır” diye konuşan Vefa Tarhan, konuşmasını şöyle sürdürüyor:
“Bugün hangi çağrı merkezini arasanız “hizmet kalitesi adına” çağrıların kayıt altına alındığı anonsunu duyarsınız. Eskiden çağrılar sadece kayıt altına alınırdı. Sonra bunlar kalite birimleri tarafından dinlenir ve bazı çapraz dinlemelerle kalibrasyon doğrulamaları yapılırdı. Günümüzde sesleri analiz edip, çağrının rengini anlatan yazılımları kullanabiliyoruz. Kalite kurallarına uyulup uyulmadığının kontrol edilmesinin bir adım ötesinde, kelime analizleri ile çağrının olması gereken standartların altında ya da üstünde olduğunu saptayabiliyoruz. Müşterilerimiz kesinlikle çağrı merkezi sürecinde aktif rol oynuyorlar. Çağrı merkezimizde işimiz bilgi sunmanın bir adım ötesinde.”

Teknoloji değişse bile destek devam ediyor
Küçük ve orta ölçekli işletmeler başta olmak üzere kurumlar için gerçekleştirdikleri alt yapı yatırımlarının devamlılığı ve sürekli çalışabilir olması çok önemlidir. İşte bu nedenle kurumlar maliyet avantajı sağlayabilmek ve işlerin sürekliliğinden emin olabilmek adına daha uzun süre kullanılabilen ve güçlü teknik desteği bulunan ürünleri tercih ediyorlar. ZyXEL’in üstün mühendisliği ve müşteri geri bildirimlerinden yola çıkılarak geliştirilen ağ çözümleri, uzun kullanım ömrü vaat ediyor. Ağ altyapısı içerisinde yıllarca çalışmaya devam eden farklı ZyXEL ürünleri işlevlerini yıllarca kesintisiz olarak sürdürebiliyor.

Müşteri geri bildirimleri ile mühendislik harikası ürünler
25 yıldır müşterilerden aldığı geri bildirimler ile yeni ürünlerini geliştiren ZyXEL, kalite odaklı mühendislik felsefesi gereği uzun süreli kullanım ve kolay kurulum avantajı sunuyor.

ZyXEL’in müşteri ihtiyaçlarını en iyi adresleyen ürünler geliştirdiğini vurgulayan Vefa Tarhan “150’den fazla ülkede bulunan ZyXEL ofis ve temsilcileri, müşterilerden aldıkları geri bildirimleri Ar-Ge merkezine ileterek yeni ürünlerin geliştirilmesine katkı sağlıyor. Müşteriler ile ilişkilerini sürekli canlı tutan firmamız, yeni çözümler, değişim talepleri ve teknik destek hizmetlerinde müşteri odaklı yaklaşımı gereği ilk temasla birlikte ortalama 6 dakika içerisinde cözüm sunan teknik destek anlayışı hizmet veriyor. ZyXEL olarak öncelikle çözüm ortaklarımıza marka bağımsız ağ teknolojileri eğitimi veriyoruz. Sonrasında partnerlerimiz ürünlerimizin ayrıntılı eğitimini alıyorlar. Her birinin müşteri odaklı iyi bir danışman olmasını arzuluyoruz. Onlara çok gelişmiş bir SLA temelli bir servis sistemiyle ve özel müşteri temsilcilerimizle destek oluyoruz. Böylece çözüm ortaklarımız da hem müşteri portföyünü genişletiyor hem de projelendirme ve  servis olanaklarıyla bu yapıdan büyük avantaj elde ediyoruz” diyor.

İTÜ Çekirdek Projeleri Beğeni Topladı

0

ITU+CEKIRDEKİnsansız su altı aracından, akıllı vitrin uygulamalarına çok farklı alanlarda yer alan İTÜ Çekirdek projeleri, sanayicilerin, öğrencilerin ve yatırımcıların büyük ilgisini topladı.

İTÜ Çekirdek’in Bursa çıkarmasına katılan firmalar arasında insansız su altı aracını ilk kez sergileyen Norma Teknoloji, her türlü hava koşulana dayanıklı uzun mesafe gidebilme özellikli Drone üreticisi S.O.S firmaları büyük ilgi topladı. Akıllı vitrin uygulamaları üreticisi KUAX, bisikletler için akıllı güvenlik sistemleri üreticisi Lock&Go, küçük yaşta ritim ve düşünme yeteneğini geliştiren oyuncak üreticisi Drummy firmaları, ufuk açıcı buluşlarıyla teknolojinin geldiği noktayı katılımcılarla paylaştı.

İTÜ ARI Teknokent İş Geliştirme Direktörü Arzu Eryılmaz, Tekstil ve Otomotiv İnovasyon ve Tasarım Buluşmaları’nda gerçekleştirdiği konuşmasında İTÜ Çekirdek’in İTÜ ARI Teknokent bünyesinde, 2012 yılında faaliyete geçtiğini ve bugüne kadar girişimcilere 5 milyon TL’yi aşan destek sağladığını belirtti. Eryılmaz, “İTÜ ARI Teknokent olarak üstlendiğimiz misyon gereği teknoloji tabanlı şirketlerimizin dünya pazarına açılmaları için tüm desteğimizi verme gayretindeyiz. ‘İyi Girişimler Çekirdekten Yetişir’ mottomuzla şirketlerimizin dünya markası olma yolunda uluslararası yatırım almalarını ve ülkemize katma değer yaratacak projelere imza atmalarını hedefliyoruz. Öte yandan Otomotiv İhracatçıları Birliği ile gerçekleştirdiğimiz iş birliği sonucu İTÜ Çekirdek’te bu sene açtığımız Otomotiv Teknolojileri Kategorisi ile otomotiv teknolojilerinin gelişimine destek olmaktan ötürü de büyük mutluluk duyuyoruz” dedi.

Startup’ta çalışmak: Türkiye’de işler çok farklı

0

Startup’lar, artık dünyanın inkar edilemez gerçeklerine dönüştüler. Facebook’un, Twitter’ın, GoPro’nun, Kickstarter’ın, WhatsApp’ın ve sayısız başka uygulama ya da servisin, yoluna bir teknoloji startup şirketi olarak başladığını biliyoruz. Umut vadeden bir ürün ve hizmet geliştirip ardından buldukları güçlü fonlarla yollarına devam edip milyarlarca dolarlık gelir elde edebilen bu startup’ların başarıları herkesi kıskandırıyor.

Başarıya ulaşmış startup’ların erken dönemlerinde şirkette işe girenler de kısa süre sonra şirketin önemli yöneticileri veya hissedarlarına dönüşebiliyor ve elbette şirketin kazanmaya başladığı büyük hacimli dolarlardan önemli paylar alıyorlar.

Startup yöneticileri ile uyuşamayıp yarı yolda şirketten ayrılsalar bile geliştirmeye başladıkları ürünle artık isimleri piyasada duyulmuş oluyor ve daha iyi şartlarda, daha iyi bir pozisyonda iş bulabiliyorlar hatta iş ağlarını doğru kurmuşlarsa, kendi startup’larını başlatıp milyarderlik yolunda hızla ilerlemeye devam ediyorlar.

Bu kurgu sadece ABD ve Silikon Vadisi için de geçerli değil. Teknolojinin yükseldiği her ülkede, çalışanların “kapağı bir startup’a atmak” istediği göze çarpıyor. Çin, Hindistan, Avrupa, eski Sovyet bloğu ülkeleri… 20-30-40-50-75 kişilik küçük şirketler kısa süre sonra, yüz milyonlarca dolarlık cirolara ulaşabiliyor. Daha da başarılı olanlar, milyar dolarlık bir satın alma ile Google’ın, Yahoo’nun, Facebook’un, Apple’ın veya başka bir teknoloji devinin parçası haline geliyor. Elbette çalışanlar da bu dev şirketlerin bünyesine katılıyor ve hayatları değişiyor.

startup-glossaryTürkiye’de ise garip şekilde bu kurgunun işlemediğini gözlemek hiç zor değil. İnsanların, iş tercihinde yeni işe başlamış bir startup’ı değil, dev kurumsal yapıları öncelikle tercih ettiğini görüyoruz.

Elbette kimi zaman ödemelerin düzensizleştiği, nakit sıkıntısının yaşanabildiği küçük bir şirkette çalışmaktansa, insanların düzenli ödeme yapan, güçlü sosyal haklar sağlayan, iş yükünün daha adil dağıldığı dev kurumsal şirketleri tercih etmek istemesi çok doğal bir sonuç ancak bu noktada, Türkiye’nin dünya ile rekabet etmesini engelleyen bir paradoks ortaya çıkmıyor mu?

Çalışanların bu tercihlerine bakarak, Türkiye’de işlerin startup’lar için çok da parlak olmadığını söylemek zor değil, zaten bu sır da değil. Dünyadaki rakipleri gibi, kolayca fon bulamayan, üzerinde çalıştıkları ürünü ya da hizmeti öz kaynakları veya zar zor elde ettikleri küçük fonlarla, özverili bir çalışma düzeni içinde geliştirmeye çalışan startup’ların çalışanlarına güven veremiyor olması, Türkiye’den güçlü bir ürün ya da hizmetin çıkmasını çok zorlaştırıyor. Bu handikap da Türkiye’den, dünyadaki rakipleriyle yarışacak bir teknoloji şirketinin doğmasını engelliyor.

Nitelikli, azimli, motive olmuş, çalışkan iş gücü büyük şirketlerin ağır çarkları altına girip yaratıcılıklarını kullanabilecekleri fırsatları kaçırırken, yaratıcı ve azimli çalışanlara ihtiyaç duyan küçük startup’lar da ihtiyaç duyduğu insan gücüne ulaşamayarak batmaya mahkum kalıyor.

Yatırımcıların ise sadece para kazanmaya başlamış ürün veya hizmetlere odaklandığı ama bu desteğin de çok cılız kaldığı bir ekosistemde, startup kurucusu da olmak, çalışanı da olmak büyük cesaret istiyor.