Techinside Google News
Ana Sayfa Blog Sayfa 1638

Sezgisel iletişim dönemi başladı

0

Küresel platformun önde gelen cep telefonu üreticilerinden ZTE, daha doğal ve sezgisel iletişim sağlayan teknolojilerin önümüzdeki yıllarda mobil inovasyonda ön planda olduğunu ve daha fazla göreceğimizi tahmin ediyor. ZTE Küresel Pazarlama Direktörü Waiman Lam Mobil Teknolojinin geleceği konusunda bir makale kaleme aldı: bu yıl düzenlenen Mobil Dünya Kongresi’nde tanoışma fırsatı bulduğumuz Lam’ın makalesini aşağıda okuyabilirsiniz.

ZTE Küresel Pazarlama Direktörü Waiman Lam
ZTE Küresel Pazarlama Direktörü Waiman Lam

Mobil Dünya Kongresi’ne ve IFA Preview’e bu yıl katılmış biri olarak, ‘akıllı’ teknolojinin evriminin hiç bir yavaşlama emaresi göstermediğini ilk ağızdan doğrulayabilirim– her şey akıllı oluyor. Akıllı telefonlar, akıllı saatler, akıllı kıyafetler– tuhafından uçuk kaçık ve harika olanına kadar yeni ‘akıllı’ cihazların birer birer şova katılmasının sonu görünmüyor.

Bu tufana rağmen, tüm bu cihazların ortak özelliğine, yani insanların neden bu cihazların ‘akıllı’ etiketini hak ettiğini düşündüğüne gelecek olursam; bu cihazların birleştirici nihai amacı oldukça basit: akıllı teknoloji, tüketicinin günlük yaşamını sorunsuz bir şekilde sadeleştirmek ve iyileştirmek için tasarlanmaktadır. Başka türlü ifade etmek gerekirse, bir cihazın işletimi için ihtiyaç duyulan akıllı özelliklerin eksikliğinin bu cihazın akıllı olarak nitelendirilmesini sağladığı söylenebilir.

Teknoloji şirketleri, akıllı cihaz arenasında liderlik için yarışmaya devam etmemizden hoşlanırken, asıl komutanın tüketicilerin olduğu aşikardır. Bir teknolojinin piyasaya sürülmesinin iki yolu vardır; ya sektör tarafından tüketicilere kabul ettirilir ya da tüketiciler tarafından sektöre kabul  ettirilir. Akıllı teknolojiler kesinlikle ikinci seçeneğe girmektedir ve bunun bir sonucu olarak uzun vadede daha başarılı olacaktır.

Peki, tüketici taleplerinin bizi bir sonraki aşamada nereye götüreceği konusunda ZTE ne düşünüyor? Bu çok hızlı gelişen ortamda her zaman var olan geri kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyorken, önümüzdeki beş yıl içerisinde hangi teknolojiler üzerinde bahis oynuyoruz?

Mobil deneyimi
Tüketicilerin bir cihazdan beklentileri her gün giderek artıyor. Bunun sonucunda, tüketicilerin teknolojiyle etkileşim şekli de önemli ölçüde değişiyor. Artık içerik alışkanlıklarını en son inovasyonlara uydurmak zorunda kalmaktan hoşnut olmayan tüketiciler, daha ziyade teknolojinin kendilerine, yani davranışlarına, yaşam tarzlarına ve istedikleri deneyim ve iletişim şekline uyum sağlamasını bekliyor.

Bu taleplerden dolayı, daha doğal ve sezgisel iletişim sağlayan teknolojilerin önümüzdeki yıllarda mobil inovasyonda ön planda olduğunu daha fazla göreceğimizi tahmin ediyoruz.

Dolayısıyla, ZTE’de, geliştirme çalışmalarımızı iki kilit alana yoğunlaştırıyoruz: ses kontrolü ve hareket algılama:

  • Ses kontörlü, hands-free devriminin bir sonraki aşamasıdır. Birden fazla görevi yerine getirmeye çalıştığımız yoğun hayatlarımıza uyum sağlayan bu özellik tüketicilerin mobil cihazıyla istedikleri zaman, istedikleri yerde ve dokunmaya gerek duymaksızın etkileşim kurmasını sağlamaktadır.
  • Mimik kontrolü, benzer şekilde daha akıllı bir yaşam için gerçekten pratik avantajlar sunmaktadır. Bu özellik, tüketicilerin uzun süren bir dizi adımı gerçekleştirmektense mimiklerini kullanarak cihaz başlatma komutlarını pürüzsüz bir şekilde vermesini sağlıyor.

Bağlantılı dünya gerçeğe dönüşürken, ses ve mimik kontrol teknolojisinin gelişiminde, hem sorunsuz bir tüketici deneyiminin sağlanması açısından hem de ZTE’nin rakipleri arasından sıyrılmasına yardımcı olması konusunda büyük bir pazar potansiyeli görüyoruz.

Şu anki hiper rekabetçi akıllı telefon pazarında, ZTE dahil olmak üzere imalatçıların büyük çoğunluğu, günümüzün tüketicilerini ihtiyaçlarını karşılayan premium cihazları sunmaya odaklanmaktadır. Ancak, sadece donanımla rekabet edersek başarılı olamayız, işte bu nedenle deneyimi artıran teknolojiler bu kadar değerli hale geliyor. Aynı şekilde, akıllı telefon sektörünün dar sınırlarının da dışına çıkarak modern kullanıcının istediği yaşam tarzını kolaylaştırmaya hizmet eden geleneksel olmayan cihaz kategorilerine (akıllı projektörler veya giyilebilir teknolojiler) girmenin önemli olduğunun farkındayız.

Giyilebilir tartışması
Satışa çıktığı ilk haftada net 1 milyar pound’luk hasılat getiren Apple Watch’la (Saat) birlikte, çoğu şirket artık varını yoğunu (geleneksel ve geleneksel olmayan ürünler) daha karlı görünen giyilebilir teknolojilere koymayı düşünüyor olabilir.

Bu yılki CES’te ZTE Grand Band’i lanse ederek giyilebilir teknolojiye çok fazla yatırım yapmamıza rağmen, giyilebilir teknolojiler ürün portföyümüzün sadece bir parçasını teşkil ediyor ve hem akıllı cihazlar hem de giyilebilir teknoloji alanında inovasyonumuzu devam ettireceğiz.

Giyilebilir teknolojinin akıllı telefon pazarında büyük bir oyun çıkarabilmesi ve uygun bir alternatif olduğunun düşünülebilmesi için, akıllı telefonlarla aynı işleve sahip olması gerekiyor. Tüketiciler nasıl akıllı telefonlarından giderek artan düzeylerden fonksiyonellik beklentisi içerisine giriyorsa aynı şekilde giyilebilir cihazlardan da çıktıkları ilk andan itibaren aynısını bekliyor. Dolayısıyla ZTE gibi imalatçılar tüketicilerin sezgisel teknolojilere yönelik ihtiyacı ile pratik teknoloji deneyimini sunma arasında bir denge kurmaya odaklanacaktır.

Sezgisel özellikler sunan ancak bataryasının sık sık doldurulması gereken Apple Watch’un hala doğru dengeyi bulmak zorunda olduğunu düşünüyorum.

30 bin KOBİ n11.com ile e-ticaretle tanıştı

0

Bilgen+Aldan+AlbayrakSürdürülebilirliği benimseyen markaların, kârlılıklarını ortak değer yaratarak artırmak için nasıl stratejiler oluşturmaları gerektiğini, inovasyonu ve yenilikçi çalışmaları nasıl kullanacaklarını tartıştıkları Sürdürülebilir Markalar Konferansı, 26-27 Mayıs tarihlerinde Park Bosphorus İstanbul Otel’de gerçekleştirildi. Sürdürülebilir ve uzun vadeli hedeflerle yola çıkan e-ticaret platformu n11.com, Sürdürülebilir Markalar konferansları serisinin İstanbul ayağına, Platin Sponsor olarak destek verdi.

Konferansın ikinci gününde n11.com Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Bilgen Aldan Albayrak ana konferans programında, n11.com açık pazar yeri platformu ile yeni ekonomide yeni iş modeli ile markanın doğuşu, farklılaşması, markalaşmaya giden başarı hikâyesini anlattı.

n11.com’un kuruluşundan bu yana geçen 2 senelik zaman zarfında, KOBİ’lere güçlü bir e-ticaret kanalı sunarak hızlı ve istikrarlı bir büyüme gerçekleştirdiklerini söyleyen Bilgen Aldan, “n11.com olarak, sektörün gelişimine katkı sağlayacak ve tüketicinin e-ticarete dair algısını değiştirecek çalışmalar yapıyoruz. Gerçekleştirdiğimiz hızlı başlangıcı 2015 yılında sektörün büyümesine ön ayak olacak yeni projelerle sürdürülebilir şekilde geliştirmeyi hedefliyoruz. Sektöre iki sene önce giren yeni bir oyuncu olarak bu noktaya gelmemizi güçlü altyapımıza ve yenilikçi çalışmalarımıza borçluyuz. Türkiye’de e-ticaret yeni ve özgün bir satış kanalı olarak firmaların gündemine girdi. Geleneksel satış kanallarıyla ulaşamadıkları kitleye ulaşan üreticiler, pazarlama ve bilişim altyapısı desteği ile e-ticaretin farkını yaşadılar.

Teknoloji ve inovasyondaki başarımız ile Türkiye’deki e-ticaret sektörünü şekillendirmeyi ve yerel işletmeleri destekleyerek sektörü büyütmeye devam etmeyi hedefliyoruz. Güçlü bir pazarlama ve daha gelişmiş bir altyapı ile Anadolu’da büyük hacimlerde üretilen ürünleri Türkiye’nin tüm bölgelerine genişletmek mümkün. Sürdürülebilir iş modeli olarak hayata geçmiş n11.com açık pazar modelinin Türkiye ekonomisinin temel çark ve belkemiklerinden biri olan KOBİ’lerin kalkınmasına ve dijital ekonomiye dâhil olmalarına imkân veriyor” dedi.

Sektörde var olduğu 2 sene boyunca n11.com’un elde ettiği başarının sadece ticari faaliyetlere dayanmadığını ifade eden Bilgen Aldan, “Liderlik, işinizi çok iyi yapmanın yanı sıra, topluma ve yaşadığımız dünyaya karşı sorumluluklarımızın da farkında olmayı gerektiriyor. İşimizin sürdürülebilirliğinin sadece içinde yaşadığımız toplum ve çevre sürdürülebilir olduğu takdirde mümkün olabileceğine inanıyoruz.

“Ülkemizde de tüketicilerin artık sürdürülebilirlik ve kurumsal sosyal sorumluluk konusunda daha fazla bilgi sahibi olduğunu ve daha dikkatli davrandığını görüyoruz. Tüketicilerin gözündeki bu değişim, marka algısına çok büyük etki yapıyor ve sürdürülebilirlik alanında başarılı olan şirketler, toplumdan sosyal lisans alan şirketler haline geliyor. n11.com olarak biz de tüm projelerimize sürdürülebilirlik çatısının altında yer vermeye çalışıyoruz, çünkü ancak uzun dönemli çalışmaların uzun soluklu fayda getireceğine inanıyoruz. Projeler ihtiyaca cevap veriyorsa ve sürdürülebilir etkileri oluyorsa proje yararlı oluyor. Ancak, projelerin sadece finansal destekle kalmaması son derece önem arz ediyor. Bu kapsamda biz, sürdürülebilirlik kavramını, iş yapış şeklimizin merkezine alıyoruz. Ülkemize, insanımıza katma değer yaratmak için her geçen gün daha büyük bir özveri ve emekle çalışıyoruz” dedi.

Gelecekte ne kadar güvende olacağız?

0

Teknoloji gelişiyor, gelişen teknolojiyle birlikte tehditler de değişiyor ve daha çeşitli hale geliyor. Geçtiğimiz hafta ülkemizi ziyaret eden PaloAlto Networks Başkan Yardımcısı Scott Stevens ile hem gelecek ve tehditleri konuştuk hem de keyifli bir sohbete imza attık. Detaylar da videomuzda…

BKM Express ile Vakko’da mobil alışveriş

0

Vakko ve BKM Express, gerçekleştirdikleri iş birliğiyle moda sektöründe bir ilke imza atıyor. Perakende sektörüne yeni bir soluk getirecek ve Türkiye’de bir ilk olan uygulamayla, Vakko müşterileri artık ödeme yapmak için kasaya kadar gitmeden, satın aldıkları ürünlerin ödemesini mağaza içinde diledikleri bir noktada, cep telefonlarından sadece birkaç tuşa dokunarak saniyeler içerisinde yapabilecekler.

BKM Express Vakko ile perakende mağazalarına yayılacak
Mobil cihazlardaki dijital cüzdan BKM Express, mağaza içi mobil ödeme uygulamasıyla yüz yüze ödemede yeni bir dönemin kapılarını açıyor. Internet alışverişlerinin yanı sıra, restoran, taksi ve benzin istasyonlarında da hızlı ve güvenli mobil ödeme imkanı sunan BKM Express, Vakko öncülüğünde perakende sektörüne de adım attı. Kasasız alışverişi mümkün kılan QR ödeme fonksiyonu, Vakko ve BKM Express işbirliğiyle, Türkiye’de ilk kez mağaza içi ödeme sisteminde kullanılmış olacak.

Soner Canko: “Online perakendede mobil ödemenin payı iki yıl içerisinde yüzde 30’a çıkacak”
Perakende sektörüne yeni bir soluk getirecek uygulama ile ilgili bilgi veren BKM CEO’su Soner Canko “BKM olarak odaklandığımız temel noktalardan bir tanesi de web ve mobil üzerinden yapılan işlemleri geniş kitlelere yaymak. Vakko ile gerçekleştirdiğimiz işbirliği, BKM Express olarak perakende sektörüne giriş için çok önemli bir adım” dedi. Alışverişlerde mobil ödemenin payının 2014 yılının son çeyreği itibariyle kayda değer bir artış gösterdiğini söyleyen Canko, “E-ticaretin ardından akıllı cihaz pazarının gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla mobil ticaret de giderek büyüyor. Buna paralel olarak mobil ödemeler de artıyor. Türkiye’de online perakendede mobil ödemenin payı şimdilik yüzde 17 seviyesinde. İki yıl içerisinde bu rakamın 30’a çıkmasını bekliyoruz. BKM olarak, ülkemizdeki kart kullanıcılarının hayatını kolaylaştırmak, alışverişte ödemelerini “basitleştirmek” için çalışıyoruz. Çalışmalarımızı “basit yaşa, basit öde!” sloganımız çerçevesinde sürdürüyoruz” şeklinde konuştu.

Experian Day 2015, gerçekleştirildi

0

Müşteri yönetiminin her aşamasında veri toplama, standartlaştırma ve alma süreçlerinin iyileştirilmesi, risk karar süreçleri, iş akışlarının otomatize edilmesi, online işlemler ve mobil cihazlar üzerinden yapılan dolandırıcılığın önlenmesi ve müşteri eğilim analizleri gibi konuların ele alındığı Experian Day 2015, banka ve telekom operatörlerinin üst düzey yöneticileri, sektör uzmanları ve Experian’ın uluslararası yöneticilerinin katılımıyla gerçekleşti. Konuşmacıların sunumlarıyla katılımcılara aktardığı bilgiler arasında ön plana çıkan konu, teknolojinin hayatımızın çeşitli alanlarında değişim sağlarken finansal servis sunan şirketler ve telekom sektörünün bunu ne kadar yakından takip ederek hizmet sunabildiğiydi. Türkiye ve Orta Doğu’daki şirketlerin yüzde 83’ü, 5 yıl içinde müşteri deneyiminin kendi sektörlerinde en temel belirleyici unsur olacağını öngörüyorlar. Türkiye ve Orta Doğu’daki şirketlerin yüzde 80’i, iş stratejilerinin rekabeti karşılamak için değişeceğini kabul ediyor. Teknoloji alanında yeni oyuncular, yasal düzenlemeler ve teknoloji odaklı müşterilerin artmasıyla eko sistem gittikçe daha karmaşık bir hale geliyor.

Experian Doğu Avrupa, Türkiye ve Orta Doğu Bölge Başkanı Cenker Özhelvacı, müşteri ihtiyaçları ve mevzuatlar değiştikçe ortamın daha rekabetçi hale geldiğini; bugün çok daha müşteri odaklı ve fark yaratan bir deneyim sunmak gerektiğinin önemini belirtti ve sözlerine devam etti:
“Şirketler, farklılaştırılmış ve benzersiz bir müşteri deneyimi için gelişim ve adaptasyon zorluklarıyla karşılaşıyorlar. Gerçekleştirdiğimiz son pazar araştırmasında, müşteri deneyiminin veri ve analitik araçlar kullanarak nasıl geliştirilebileceğini inceledik. 2020 yılının müşterileri, daha bilgili ve tecrübe ettikleri deneyimi çok daha iyi yönetebilecek olmanın yanı sıra, kişisel gereksinimlerini öngörmenizi ve kişiselleştirilmiş bir deneyimi sizden talep edecekler. 2020 yılına kadar, gelişen müşteri ihtiyaçları benzeri görülmemiş bir düzeye ulaşacak. Bu noktada, doğru analitik yetkinlikler, araçlar, veri ve yazılımlara yapılacak yatırım oldukça büyük önem taşıyor. Sadece bunu başarabilen şirketler, müşteri bağlılığı konusunda başarıya ulaşabilecek. 2020 vizyonumuz doğrultusunda Experian olarak, şirketlere birden fazla ve yeni veri kaynaklarına ulaşma, bütünsel bir müşteri görünümü, eş zamanlı, tutarlı ve ön yeterliliğe sahip kararlar sağlama, müşteriye ulaşılan noktalarda çok kanallı otomasyon kullanımı ve şirket genelinde gelişmiş analitik araçlar kullanmalarını öneriyoruz.”

Dijital ödemede rekabet kızışıyor

0

apple-pay-cloverDijital ödeme sistemleri yeni bir buluş değil. PayPal benzeri web tabanlı sistemlerden, cep telefonları için NFC tabanlı sistemlere kadar çok sayıda seçenek uzun zamandır hizmet vermeye devam ediyordu.

Ancak Apple’ın Apple Pay hizmetini, çok sayıda üye iş yeriyle birlikte hizmete açmasının ardından dijital ödeme imkanları pratik kullanıma girmiş oldu. Google’ın Android sistemine sahip telefonlar, Google Cüzdan hizmetiyle aslında benzer bir hizmet veriyor olsalar da, bu hizmeti tanıyan işletmelerin sayısının az olması onu pratik olarak kullanılmaz bir ürün formatına sokuyordu.

Apple burada iyi bir iş çıkararak, ABD pazarındaki çok sayıda büyük işletmeyi kendi ödeme sistemine entegre ediverince, denklem değişti ve iPhone sahipleri bir anda, ABD’nin her köşe başında cep telefonlarıyla ödeme yapabilir hale geldi.

Apple şimdi, önümüzdeki günlerde düzenleyeceği geliştiriciler forumunda, Apple Pay için yeni sürprizler duyurmayı planlıyor. Şirketten sızan bilgilere göre Apple, iPhone’u ile ödeme yapan kullanıcılarını ödüllendirerek onlara ödül puanları dağıtmak niyetinde.

Kredi kartı kullanımını teşvik etmek için finans kurumlarının uzun yıllardır uyguladığı “ödül” programının şimdi de cep telefonundan ödemeler için geçerli olacağına şahit olacağız. Yani, yaptığımız her alışveriş için, Apple Pay sistemine kayıtlı kredi kartımızın ödül puanları biriktiği gibi bir de Apple’dan gelecek ekstra ödüller olacak.

apple-payElbette bu yeni sistem Apple Pay kullanımını teşvik ederken, büyüyen Apple Pay kullanıcı sayısı ve alışveriş hacmi, daha çok sayıda işletmenin Apple Pay programına üye olmasını sağlayacak. Apple Pay’ın gelişimini kıskanan rakipleri de yerinde durmayacak ve Google ile Windows’un da kendi mobil ödeme sistemlerini güçlendirmek için depara kalktıklarını göreceğiz. Kısacası, telefonla ödeme servislerinin önümüzdeki kısa dönemde hızla büyüyüp genişlediklerini görmek kimseyi şaşırtmasın.

 

Philips döngüsel ekonomiyi anlatıyor

0

Markus+Laubscher_2İnsanların hayatına anlam katan yenilikler keşfetme amacıyla çalışmalarını sürdüren Philips, 2015 Sürdürülebilir Markalar Konferansı’nın inovasyon sponsoru oldu.

Etkinlik kapsamında Philips Aydınlatma Pazarlama Direktörü Özge Süzen ‘internet of things’ ve bu konseptin aydınlatma alanında hayatımıza getirdiği yenliliklerden bahsetti. Özellikle Philips hue gibi kişiselleştirilmiş bağlantılı aydınlatma sistemlerinin insanların hayatlarını nasıl kolaylaştırdığına dikkat çeken Süzen, güvenlik ve konfor unsurları söz konusu olduğunda, Philips hue ve beraberinde geliştirilen uygulamalar sayesinde kullanıcılara aydınlatmanın çok ötesinde bir hizmet sağladıklarına dikkat çekti. Süzen; “IFTTT özelliği de bulunan hue ile hayatınızın kontrolünü tamamen ele geçirebilirsiniz. Örneğin çocukların yatma saatinde ışıkların sönmesini, yemeği fırından çıkaracağınız saatte ışık renklerinin değişmesini sağlayabilirsiniz. Bir başka örnek de insan vücudunun tam olarak uyanabilmesi için ısınması ve uykuya dalabilmesi için soğuması gerektiğinden yola çıkarak geliştirdiğimiz bir özellik. Philips hue aplikasyonu ile akşam yatmadan önce başucunuzdaki lambayı soğuk mavi ışık yanacak şekilde, sabah ise kalkmak istediğiniz saatte sıcak sarı ışıkla sizi uyandıracak şekilde ayarlamanız mümkün.” diyerek Philips hue’nun daha geliştirilmiş modellerinin de çok yakında piyasaya çıkacağını dile getirdi.

Etkinliğin ikinci günü, panelist olarak yer alan Philips Döngüsel Ekonomi Program Yöneticisi Markus Laubscher ise, global trendlerin, döngüsel ekonomiyi günümüz ve geleceğin nasıl bir gerekliliği haline getirdiği üzerine konuştu. Kaynakların kıtlığı ve orta sınıf tüketici sayısındaki artış sebebiyle talebin uygun fiyatlarla karşılanmasının artık günümüzde giderek zorlaştığını belirten Laubscher, büyük veri, değişen yasalar, tüketim modelindeki değişiklikler ile alışveriş anlayışından ilişki kurma anlayışına geçişi ise sürdürülebilirlik için önemli fırsatlar olarak niteledi.

Markus Laubscher, “Philips olarak sürdürülebilirlik ve döngüsel ekonomi, iş süreçlerimizin ayrılmaz bir parçası. 2014 yılında yaptığımız üretimden elde edilen 75 kilo ton atığın %80’ini geri dönüştürdük. Döngüsel ekonomi konsepti, ürün dizayn sürecimizin önemli bir parçası haline geldi. Örneğin bir kahve makinemizi, hastanede kullanılan bir görüntüleme cihazını bu şekilde geri dönüştürülebilir materyaller kullanarak ürettik. Döngüsel ekonomi, gelecekte bir gün iş’in ta kendisi olacak” dedi.

Philips, Aydınlatma alanında da döngüsel ekonomiyi farklı bir hizmet modeli ile birleştiriyor. Bu modele göre Philips, Londra’da bulunan Ulusal Öğrenciler Birliği’ne sadece lamba ya da aplikleri bir seferliğine satmak yerine, aydınlatmayı bir bütün hizmet olarak veriyor. Bu modelde aydınlatma ürünlerinin sahibi Philips olması sebebiyle, hem geri dönüşüm elde edilebiliyor hem de Birlik, operasyonel maliyetlerden etkilenmeden en yeni LED teknolojilerden faydalanabiliyor.

ESET, dünya genelinde 1000 çalışana ulaştı

0

1000 çalışan sayısına ulaşan ESET, böylece 1992’de üç kişiyle başladığı yolculuğunda önemli bir kilometre taşı daha katetmiş oldu.

ESET, Slovakya’nın başkenti Bratislava’da 1992 yılında üç ortak; Miroslav Trnka, Peter Paško ve Rudolf Hrubý tarafından kuruldu. Ortaklar o yıl içinde ilk çalışanları Miriam Hirnerová’yı işe aldı. ESET’te halen çalışmasını sürdüren Hirnerová, “O zamanlar, ürünlerimizin bir gün 180’i aşkın ülkede satılabileceğini inanamazdım” diyerek düşüncelerini paylaştı.

Özellikle NOD32 Antivirüs programıyla geniş kitlelerin beğenisini kazanan ve bugün çeşitli güvenlik yazılımlarıyla global düzeyde 100 milyondan fazla kullanıcıya hitap eden ESET’in çalışan sayısı 1992 yılından bu yana sürekli artmaya devam ediyor. Firma 10’uncu çalışanını 1995 yılında işe aldı. 2006 yılında ise personel sayısı 100’e ulaştı. 2010 yılında ise firma, dünya genelinde 500 çalışana sahip oldu.

ESET, 2015 yılı itibarıyla da çalışan sayısını 1000’e taşıdı. Bu çalışanlar ESET’in Bratislava’daki Genel Merkezinin yanı sıra San Diego/USA, Buenos Aires/Arjantin, Prag/Çek Cumhuriyeti ve Singapur’daki bölge ofislerinde, 180 ülkedeki yerel distribütörlüklerde ve dünyanın çeşitli noktalarına yayılmış araştırma merkezlerinde görevlerini sürdürüyor. ESET’in Bratislava, San Diego, Prag, Krakow/Polonya, Montreal/Kanada ve Moskova/Rusya’da bulunan zararlı yazılım laboratuvarlarında ve araştırma merkezlerinde yüzlerce uzman, zararlı yazılımların tespit ve analiz edilmesine odaklanmış durumda.

Şirketin pek çok önemli kilometre taşında katkısı bulunan ve 2010 yılından bu yana ESET’in global CEO’su olarak görev yapan Richard Marko, 1000 kişiye ulaşmış olmaktan mutlu olduklarını ve büyümeyi sürdüreceklerini duyurdu. Marko, “Önümüzdeki dönemde ana merkez Bratislava’nın yanı sıra Prag’daki kötü amaçlı yazılım laboratuvarında ve Krakow, Polonya’daki araştırma laboratuvarındaki yeni iş imkanları ile bu sayıyı yükseltmeyi hedefliyoruz” bilgisini paylaştı.

Büyük Veri’nin büyük numaraları

0

big-data-3dHer trendde olduğu gibi Büyük Veri için de çok sayıda araştırma söz konusu. Bu araştırmalar pazarın ulaşacağı büyüklük, sağladığı istihdam, şirketlerin bu alanda yapacağı yatırımlar gibi çok sayıda kalemi içeriyor. Büyük Veri alanındaki uzman isimlerden biri olarak kabul edilen Bernard Marr, Mart ayında çıkan “Big Data: Using SMART Big Data, Analytics and Metrics to Make Better Decisions and Improve Performance” isimli kitabında Büyük Veri’nin rotasının nereyi gösterdiğini çeşitli araştırmalarla birlikte listeliyor. Marr’ın LinkedIn’de paylaştığı yazıdan dikkat çeken bazı başlıklar şu şekilde sıralanıyor.

* McKinsey’nin araştırmasına göre Büyük Veri’nin perakendecilerin operasyonuna sağladığı katkı yüzde 60 seviyesinde.

* Dünya genelinde Büyük Veri için çalışan BT uzmanlarının sayısı 2015 sonunda 4.4 milyona ulaşacak. Bu sayının 1.9 milyonu ABD’de bulunuyor.

* Predictive Analytics, yani tahmine dayalı veri analizi pazarı IDC’ye göre 2018 sonunda 3.4 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşacak.

* 2014 sonunda dünya genelinde 28.5 milyar dolarlık bir hacme sahip olan Büyük Veri ve ilgili pazarın büyüklüğünün 2017 sonunda 50 milyar doları aşması bekleniyor.

* 2014 yılında yapılan Büyük Veri analizinden doğru yöntemlerle faydalanan şirketler beş kat daha hızlı karar alarak rekabette öne çıkabiliyor.

* 2015 sonu öngörülerine göre Büyük Veri’ye en fazla harcama yapan sektör 6.4 milyar dolarla finans sektörü, onu 2.8 milyar dolarlık harcamalarla internet ve kamu takip ediyor. Telekom ve medya sektörü 1.2 milyar dolar harcarken enerji sektöründe ise 800 milyon dolarlık bir harcama söz konusu.

* ABD Başkanı Obama’nın Büyük Veri için ayrılmasını istediği bütçe 200 milyon dolar.

Xiaomi 1 Haziran’da geliyor

0

xiaomi-box-720x405ABD’nin ve Avrupa’nın kabuslarına giren Çin’in dev teknoloji şirketleri bir bir dünyaya açılmaya devam ediyor. Çin’in en önemli teknoloji üreticilerinden biri olan Xiaomi de 1 Haziran’dan itibaren Avrupa ve ABD’de ürün satışına başlayacağını açıkladı.

İlk aşamada Mi markalı kulaklık, powerbank ve aktivite ölçer cihazlarını ABD; İngiltere, Fransa ve Almanya pazarına sürecek olan Xiaomi’nin ürünlerinde öne çıkan detay, rakiplerine oranla çok düşük fiyat etiketine sahip olması.

Yaz aylarında satışları patlaması beklenen GoPro aksiyon kameralarına çok benzeyen yeni bir aksiyon kamerası da geliştirmiş olan üretici, rakibinin yarı fiyatına sattığı Mi aksiyon kameralarını da ikinci etapta Avrupa ve ABD pazarına taşıyacak.

1 Haziran’da başlayacak olan ilk etabın, Xiaomi’nin Avrupa ve ABD pazarını test edip şartları görmek amacı taşıdığı biliniyor. Çinli şirketin ikinci adımının ise daha geniş bir coğrafyaya akıllı telefonlarını sürmek olacağı tahmin ediliyor. Xiaomi’nin, düşük fiyat kaliteli ürün politikasıyla dünya çapında tüm teknoloji üreticilerine dişli bir rakip olması bekleniyor.

Büyük Veri hakkında doğru bilinen beş yanlış

0

BuyukVeriAvusturya merkezli Emarsys’in Türkiye Ülke Müdürü Murat Erdör, pazarlama ve satış departmanları başta olmak üzere şirketlerin müşteriye dokunan tüm departmanlarının sahip oldukları verilere ve kullanımlarına dair doğru bilinen yanlışları açıkladı. Erdör’e göre bu beş madde şu şekilde sıralanıyor;

 

Yanlış: “Büyük veriyi sadece veri mühendisleri işleyebilir”
Büyük veri, yapısı gereği teknolojik altyapı ve bilişim bilgisi gerektirdiğinden ilk aşamada elde edilen verinin toplanması, depolanması, analiz edilmesi ve işlenmesi gibi adımlarda veri mühendisleri ya da yazılımcılar rol alacaklardır. Bu kaçınılmaz. Ancak elde edilen bu ham verinin gerekli şekilde işlenebilmesi için şirketlerin DNA’sını bilen iyi pazarlamacılara, stratejistlere ve danışmanlara ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır.

Yanlış: “Düzensiz ve gereksiz verileri çöpe atalım”
Pazarlama uzmanlarının yıllar içerisinde farklı kanal ve yollarla topladıkları veriler, ilk bakışta dağınık, düzensiz ve anlamsız gibi gözükebilir. Birçok kurum, dağınık olan bu verilerin tamamını çöpe atmakta ve işe sil baştan başlamaktadır. Buradaki en önemli nokta tüm bu yığın içerisinden kullanılabilecek ve verimli hale getirilebilecek verileri bulmaktır.

Yanlış: “Büyük veriyi sadece BT toplar, pazarlama departmanları kullanır”
Segmente edilmiş verileri sadece pazarlamanın kullanacağını düşünmek doğru değildir. Büyük veri, pazarlamacılara olduğu kadar satış ekiplerine de gerçek zamanlı olarak, hangi müşterinin, hangi ürünü kullandığına dar bilgiler sunabilir.

Yanlış: “Büyük veriyi kullanmak için pazarlamanın 4P’si bana yeter.”
Bu yeni kavramı ve oluşumu, klasik pazarlama yöntemleri ile yönetmek doğru mu? Bu pek mümkün gözükmüyor. İşin duayenleri, bir adım öteye geçerek 4P’nin karşısına çoktan 4V’yi çıkardılar bile; Volume (Hacim), Velocity (Hız), Variety (Çeşitlilik), Veracity (Gerçeklik).

Yanlış: “Kendi verimi kendim toplarım, başkasına ihtiyacım yok”
Birçok kurum ve pazarlama departmanı sadece kendi topladığı veriyle kısıtlı kalabiliyor. Ancak verimliliği ve kârlılığı artırmak adına elinde veri olan ve uygun olabileceğini düşündüğünüz kurumlarla anlaşmalar yapılması, farklı çözümler üretilmesine de kapı açabilir. Dikkat edilmesi gereken nokta, yeni alınacak ve kullanılacak verinin, hizmet alanına ve ulaşılmak istenen hedefe uygun olmasıdır.

Google, AloTech’i dünyaya örnek gösterdi

0

JEnGfwnS2007 yılında kurulan ve hızla büyüterek Türkiye dışındaki şirketler tarafından tercih edilmeye başlayan AloTech’in yenilikçi çözümü, Google tarafından örnek çalışma olarak gösterildi.

Google, Endeavor 56. Uluslararası Seçim Paneli’nde Endeavor Girişimcisi seçilen AloTech’in Google’ın uygulama geliştirme ve barındırma platformu Google App Engine’ı kullanarak getirdiği yenilikçi yaklaşımını övdü. AloTech çözümüyle ilgili duyurudan öne çıkan konular ise şunlar oldu:

AloTech, yüzlerce kilometre uzaklıktaki bir müşterinin çağrı merkezini 20 dakikada kurabiliyor

AloTech’in yüzlerce kilometre dahi uzaktan gelen çağrı merkezi kurma talebini 20 dakikada hayata geçirebildiğine vurgu yapıldı. Ayrıca şirketin Google sunucularını kullanarak müşterilerine daha iyi hizmet verdiğine de değinildi.

AloTech’in kurduğu çağrı merkezleri hız ve güvenilirlik açısından Google’ın altyapısından yararlanıyor

AloTech’in kurduğu çağrı merkezlerinin tamamen Google Uygulama Altyapısını kullanması nedeniyle herhangi bir müşteri temsilcisinin ya da satış danışmanının tarayıcısını açarak sisteme giriş yapabildiğini ve bir mikrofonlu kulaklık ile anında aramalar yapıp yanıtlayabildiğine de dikkat çekti.

Rakiplere kıyasla yüzde 50 daha uygun maliyetli

AloTech, geleneksel teknolojilerin aksine donanım, yazılım, sunucu gibi yatırım maliyetleri ve bakım, onarım, lisanslama ve güncelleme gibi işletme gereksinimleri olmayan bulut hizmetleriyle çağrı merkezlerine esneklik, maliyet avantajı, yönetim ve kullanım kolaylığı kazandırmayı hedefliyor. AloTech, Google’ın sunucu altyapısını kullanarak fiyat ve kalite açısından da rakiplerinin önüne geçiyor ve yüzde 50 daha uygun maliyetli çözüm sunuyor.

AloTech çağrı merkezlerinde çağrı yoğunluğu da sorun olmaktan çıkıyor Şirket, Türkiye dışındaki pazarlara yöneldiği bir dönemde eski yazılımların kaldırmakta zorlanacağı çağrı yoğunluğunu Google’ın sunucu gücü sayesinde kaliteli ses transferinden ödün vermeyerek kolaylıkla yönetebiliyor. Google’ın sunucu altyapısı sayesinde AloTech çağrı merkezlerinde yoğunluk konusunun da önü alınıyor.

“Günlük ortalama gelen arama sayısı 10 binden 55 bine çıktı”

Duyuruyu değerlendiren ve işbirliğinin önemine değinen AloTech’in Ortak Kurucusu ve Teknolojiden Sorumlu Başkanı İdris Avcı: “Büyük müşterilerimizden birinin günlük çağrı hacmi yeni kampanyalarını hayata geçirmelerinin hemen ardından beş kat arttı. Günlük ortalama gelen arama sayısı 10 binden 55 bine kadar çıktı. Google App Engine sayesinde kapasite otomatik artırıldı. Eğer bu altyapıyı kullanmıyor olsaydık çağrı yükünü kaldırmak için bize üç katına mal olacak bir sistem kurmak zorunda kalacaktık, kampanya bittiğinde de yatırım boşa gidecekti. Google App Engine sayeseinde ihtiyacımız olan kapasiteye anında ulaşabiliyoruz ve istediğimiz kadar kullanabiliyoruz. Hedefimiz Google Cloud Platform’un verdiği gücü kullanarak yeni pazarlara açılmak” dedi.

 

Xerox evrim geçiriyor

0

XeroxXerox, dijital baskı sistemleri ve yönetilen baskı hizmetleri dışında; insan kaynakları, çağrı merkezleri, ulaştırma, kent yönetimi, eğitim ve sağlık gibi birçok farklı alanda daha önceleri kimsenin Xerox ile ilişkilendirmeyi aklına getirmeyeceği işleri yapmaya başladı.

Fotokopi makinesini icat ederek, ismini kopyalama işlemi ile özdeşleştiren şirket, ilk bilgisayar, mouse, Ethernet kartı, grafiksel kullanıcı arayüzü ve lazer yazıcı gibi binlerce buluşuyla insanlığa önemli katkıları olmuş bir şirket. Kopyalama teknolojilerinde öncü olan firma, son birkaç yıldır hizmet vermeye başladığı yeni faaliyet alanları ile yüz yılı aşan tarihi içinde geçirdiği önemli değişim ve dönüşümlere bir yenisini daha ekliyor.

Bugün Xerox 180 ülkede faaliyet gösteren, 145 bin çalışanı olan, yılda 23 milyar dolar cirosu ile dünyanın lider iş süreç yönetimi şirketi. Xerox CIO’su Sophie Vandebroek, 109 yıllık tarihi olan Xerox’u, değişen ihtiyaçlar ışığında yeni iş ve pazarlara açmak için sıra dışı bir dönüşüm hikayesine imza attıklarını söylüyor. Xerox artık bir donanım şirketi olmaktan çok bir servis şirketi. Şirketin gelirlerinin yüzde 55’ten fazlası iş süreç yönetimi hizmetlerinden geliyor.

Xerox ismi baskı cihazlarıyla özdeşleşmiş olmasına rağmen, şu an Xerox’un adı dünyada çağrı merkezleri yönetimi, otoban geçişlerinin yönetimi, şehir otoparklarının yönetimi, emekli maaşları ve sigorta işlemlerinin yönetimi, eğitim ve sınav değerlendirme çözümleri, hastane ve sağlık hizmetleri yönetimi gibi farklı iş süreç yönetimi hizmetleriyle de anılıyor. Xerox yeni bir kimliğe bürünüyor. Teknoloji sektöründeki başarısının yanına eklediği servis kimliğini giderek belirgin hale getiriyor.
Şirketin yatırım yaptığı alanlardan biri sağlık hizmetleri. Sağlık sektörüne yönelik hem teknoloji çözümleri hem de iş süreç yönetimi hizmetleri sunuyor. Firmanın CIO’su Sophie Vandebroek, “İnovasyonlarımızın, sağlık alanında da kullanılabilmesi için doktorlar ve tıp camiası ile yakın temas halindeyiz. Hemşireler için geliştirdiğimiz hasta takip çözümü ile hasta tedavisinin kalitesini artırıyoruz.

Geliştirdiğimiz bir kamera teknolojisi ile de, hastanın vücuduna herhangi bir kablo bağlamadan, enfeksiyon riski yaratmadan ve rahatını bozmadan kalp atışı, ateş, tansiyon gibi belirtileri uzaktan takip eden dokunmadan teşhis éden bir kamera teknolojisini hastane ortamında test ediyoruz“ diyor.

Otomatik Notlandırma Sistemi
Xerox eğitim alanında da sektörün ihtiyaçlarına cevap veren çözümler sunuyor. Öğretmen ve öğrenciler için geliştirilen web tabanlı sınav değerlendirme yazılımı Ignite ile ofis cihazlarını, öğrencilerin test sınav kağıtlarını okuyup, değerlendiren, analiz eden bir cihaza dönüştürüyor. Marka, Ignite yazılımı otomatik olarak test sonuçlarını da puanlandırıyor. Geliştirilen sistem aynı zamanda her öğrenci için hangi alanda daha çok yanlış yaptığını ve hangi alanda daha çok çalışması gerektiğini belirten raporlar hazırlıyor. Öğretmenlerin iş yükünü oldukça hafifleten bu sistem şu an Amerika’da bir çok okulda kullanılıyor.

Otoban Geçişlerinin Kızıl Ötesi Takibi
Ulaştırma sektörü de Xerox’un önemli hizmetler verdiği alanlardan biri. Xerox bugün 24 büyük şehirde toplu taşıma, otoban, köprü ve karayolu gişeleri ücret yönetim hizmetleri veriyor. Isıya duyarlı kızıl ötesi araç içi tarama çözümü ile A.B.D’de kullanılan “Car Pooling” (Araçta taşınan yolcu sayısına göre ücretlendirme) sisteminin doğru işlemesini, hatalı geçişlerin cezalandırılmasını sağlıyor.

Şehir Gösterge Panelleri
Şehir gösterge panelleri çözümü ile Xerox, biletleme sistemleri üzerinden toplu taşıma araçlarının trafik akışını, insanların bu araçları kullanım biçimlerini ve kullanım yoğunluğunu saptıyor. Bu sayede toplanan verilerle büyük şehirlerin ulaştırma sistemlerini geliştirip daha iyi hale gelmesine yardımcı oluyor.

Akıllı Otopark: Xerox Merge
Xerox Merge çözümü de Xerox’un ulaşım sorunları için sunduğu çözümlerden biri. Kentsel otopark alanlarının yönetimi alanında kullanılan Xerox Merge sistemi, park alanlarına kurulan sensörler, akıllı telefon uygulamaları ve araçların navigasyon sistemlerinin birbirleri ile konuşarak karşılıklı veri alışverişinde bulunmasını sağlıyor. Xerox Merge, sürücülere gidilen güzergahtaki boş park alanları, ücretler, zamanlama ve alternatif otopark bilgileri hakkında bilgi veriyor, uyarı ve yönlendirmelerle, sürücülerin araçlarını kolayca en uygun yere park etmesini sağlıyor.

Dönüşümü Kadınlar Yönetiyor
Xerox, yaşamakta olduğu bu tarihi dönüşümü kadınların liderliğinde gerçekleştiriyor. Xerox CIO’su Sophie Vandebroek: “Önemli yönetim ve mühendislik pozisyonlarımızda çok sayıda kadın çalışanımız bulunuyor. 2000’li yılların başından beri Xerox’u kadın CEO’lar yönetiyor. Xerox’un şu anki CEO’su Ursula Burns, görevini başka bir kadından, Xerox’un eski CEO’su Anne Mulcahy’den devraldı. Tek başına bu bile Xerox’un kadınlara verdiği değerin en önemli göstergesi” yorumunda bulunuyor.

Lenovo ilk çeyrekte mutlu

0

Lenovo_Touch ScreenIDC’nin 2015 ilk rakamlarına göre dünya PC lideri Lenovo 2015 yılına çok iyi bir başlangıç yaptı. Lenovo yıldan yıla yüzde 20 büyüme ile 46 milyar dolarlık ciroya ulaştı. Alt kırılıma bakıldığı zaman ise gelirin yüzde 63’ünün PC’den, yüzde 25’inin mobil ürünlerinden, yüzde 9’unun ise diğer ürünlerden elde edildiği görüldü.

PC’de dünya teknoloji devi Lenovo 76 milyon akıllı telefon sevkiyatıyla mobil pazarda dünya 3.’lüğünü korurken, 12 milyon tablet ve 600 bin sunucu sevkiyatıyla yine 3’üncü sırada yer aldı.

Aynı zamanda Lenovo, PC işinde de oldukça yüksek bir performans göstererek, güçlü kar oranları ile 2 senedir devam eden birinciliğini korudu ve 60 milyon sevkiyat gerçekleştirdi.
Lenovo Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Yang Yuanqing yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Lenovo güçlü ve dengeli bir performans sergilemeye devam ediyor. Yüzde 20’lik bir büyüme ile 46 milyar dolarlık bir ciroya ulaşmış durumdayız. Lenovo yeni satın almalar ve tutarlı organik büyümeler ile üç koldan büyüyor. Mobil

Ürünler Grubu ve Girişim İşleri Grubu hızlı bir büyüme sergilerken; PC işi rekor pazar payı ve büyüyen karlılık oranı ile çok güçlü sonuçlar elde etmeye devam etti. PC işimiz rekor pazar payı ve büyüyen karlılık oranı ile çok iyi sonuçlar alıyor. Motorola Mobility’nin ve System x’in katkıları ile iyi bir büyüme ivmesi yakaladık. Bu alanda da zamanla PC gibi hızlı büyümeyi öngörüyoruz.”

KOBİ’lere ücretsiz e-Fatura semineri

0

Küçük ve orta ölçekli işletmeler için kullanıcı dostu ve bulut tabanlı finansal yönetim hizmeti sunan Paraşüt, işletme sahiplerinin ihtiyaç duydukları konularda destek olmayı misyon edinerek her ay düzenlediği ücretsiz eğitim ve seminerlerin altıncısını 28 Mayıs’ta gerçekleştirecek.

Önümüzdeki yıllarda tüm işletmeler için zorunlu hale gelecek olan e-Fatura ve e-Arşiv uygulamaları hakkında detaylı bilgilendirme yapılacak olan seminer, FIT Solutions işbirliği ile Urban Station, Şişhane’de düzenlenecek. Seminere katılmak isteyenler Eventbrite üzerinden kayıt yaptırabilir.

İşletme sahiplerinin finansal operasyonlarını verimli yönetebilmesini sağlayan Paraşüt’te yeni sunulmaya başlanan e-Fatura hizmeti ile, 2015 yılı boyunca ilk 1000 e-Fatura kullanıcısı Paraşüt üzerinden ücretsiz e-Fatura gönderip alabilecek. Uygulama ile ayrıca fatura ve cari hesap yönetimi, kredi kartı ile online tahsilat gibi finansal ve muhasebesel operasyonlar da yürütülebiliyor.

Verinin yeni derdi: “Canlı yayın”

0

periscopeArtık savaşlar bildiğimiz şekilde yaşanmayacak. En azından ekran karşısındaki halleri. Çünkü yakın bir zamana kadar üstlerinde devasa antenlerle boy gösteren ve adeta “ben özelim” diye haykıran büyük canlı yayın kamyonları yerini cebimizdeki akıllı telefonlara bırakmış durumda.

Türkiye’de de yaygınlığını net bir şekilde gözlemleyebildiğimiz Periscope ve nispeten geride kalmış gibi görünen Meerkat uygulamaları alıştığımız “yayıncılığı” değiştirmiş durumda. Bu araçlar aynı zamanda “eyvah, her yaptığımız gözetlenecek” anlayışının, “ne yaptığımı herkes görmeli” mantığının yerleştiğini de gösteriyor.

Rakamlarla ifade edelim. Twitter’ın “bunda iş var” diyerek daha resmi lansmanı yapılmadan 100 milyon dolar ve Twitter hissesi karşığı satın aldığı Periscope ve 40 milyon dolarlık yatırım almayı başaran Meerkat var karşımızda. Meerkat’in 21 Şubat, Periscope’un ise 26 Mart’ta hayatımıza girdiğini hatırlatalım. Bu ikiliden Periscope, dün iOS versiyonunun yanına Android versiyonunu da ekleyerek buradaki beklentiye yanıt vermiş oldu. Ek olarak Mayıs başında çıkan dedikodular arasında Facebook’un da Meerkat’i bünyesine katacağı haberlerinin olduğunu eklemek gerek.

Kullanıcılar artık sadece uyumlu bir akıllı telefon (Periscope Android’de 4.4, Meerkat 4.3 ve üstü sürümlere yüklenebiliyor) ve güçlü bir internet erişimiyle kendi haber kanallarını oluşturur hale geldi. İçerikte sınır yok, ister kedinizin yaptığı doğumu canlı yayında paylaşın isterseniz de ortasında kaldığınız bir toplumsal olayı tüm gerçekleriyle, teknolojik olanakları çok daha güçlü televizyon kanallarından çok daha önce ve anında paylaşın. Ulaşılan kitle noktasında elbette farklar olacaktır ama kısa süre içinde bu kanalların fenomenleriyle karşılaşmak sürpriz olmayacak.

Şirketler ciddi şekilde telaşlanmalı
Periscope, Meerkat ve ileride bunlara katılabilecek yeni benzer servisler kullanıcıları ne kadar mutlu kılsa da şirketlerin ciddi ölçüde telaşlanması gerek. Özellikle de kitlelere hitap eden pazarlama departmanlarının. Çünkü tüketici davranışlarını, onlardan topladıkları verilerle analiz etmeye yeni yeni alışan şirketler, artık sadece önceden olanı değil, anı da tahmin etmek zorunda…

Bir örnekle ilerleyelim; bugüne kadar sosyal medyada haklarında çıkan haber ve yorumları takip etmek ve buna uygun hizmetler geliştirmekle uğraşan -özellikle perakende sektöründeki- şirketler, artık canlı yayınları da takip etmek zorunda. Tüketicilerin, “Twitter’dan, Facebook’tan yazdım ama benimle ilgilenmediler” serzenişinde buluduğu şirketlerin karşısında artık “canlı yayında anlattım” ya da “Periscope’ta yayınladım ama dinlemediler” şikayetleri oluşmaya başlayacak. Zaten çalıştıkları ajanslardan aldıkları raporları değerlendirmekte bile ağırkanlı davranan şirketler, bu alana ilgi göstermezlerse “tüketici tercihi” olmaktan hızla uzaklaşacak. Kurulan, artık klişeleşmiş bir cümle vardır; “rekabette öne çıkmak için…” işte teknolojik zorunluluklara uyum sağlamayanlar bu cümleyi sarfetmekte artık çok daha zorlanacak.

Milyon dolarlık girişim önerisi
Bu yeni “canlı yayın” teknolojisinin beraberinde yeni iş modellerini getirmesi kimseyi şaşırtmamalı. Tıpkı her popüler sosyal medya kanalında olduğu gibi Periscope ve Meerkat için de yapılacak çok şey var. Bunların başında ise “yeni nesil sosyal medya uzmanlığı” değil, “veri analistliği” gelecek. Niye mi?

Yukarıda özetlemeye çalıştığım tablodan en fazla fayda sağlayanlar, oluşan veri karmaşasından sağ çıkanlar olacak. Bunun yolu ise doğru analizlerden geçiyor. Pek çok şirket, bu yeni normale uyum sağlamak için mevcut ya da potansiyel müşterilerinin canlı yayın sırasında neler söylediğini iyi değerlendirmek zorunda kalacak. İşte milyon dolarlık girişim önerim de burada devreye giriyor…

Eğer, gerçek zamanlı ses ve görüntü analizi yapan bir çözüm sunabilirseniz bu, hem veri analizinde çözümler sunan SAP, EMC, NetApp, SAS, Microsoft ve benzer veri uzmanı şirketlerin ilgisini çekecektir hem de doğrudan Twitter ve Facebook’un. Yapmanız gereken ilk iş, Periscope, Meerkat ya da benzer bir servisi kullananların, yaptıkları yayında “en çok hangi kelimeleri” telaffuz ettiğini konuşmalarından ayıklamak. İkinci aşamada ise, bu kelimeleri kullanırken takındıkları tavrı ve mimiklerini inceleyerek, konuya olumlu mu yoksa olumsuz mu yaklaştıklarını tespit etmek. Eğer bu verileri yaş grubu, yaşanılan şehir, ülke, kullanılan cihaz türü vb. kırılımlarla ayıklayabilirseniz yolunuz gerçekten açık. Benim tahminim, iki yıl içinde değeri çift haneli milyon dolarlara ulaşan bir şirketiniz olacağı. Günümüzde büyükler tarafından satın alınan şirketlerin satış tutarlarına baktığımızda hiç de tutmayacak bir senaryo değil, ne dersiniz?

Fujitsu’dan Türkiye’ye yatırım kararı

0

Altıncı kez düzenlenen ve artık gelenekselleşen Fujitsu Kamu Yararına Teknoloji Konferansı, dün Ankara’da gerçekleştirildi. Fujitsu Türkiye’nin yeni Genel Müdürü Selda Bağdat Bahadır‘ın da ilk kez bu ünvanla sahne aldığı etkinlikte, Fujitsu’nun Türkiye’yi yatırım yapacağı ülkeler arasına alması öne çıktı.

Konuyla ilgili görüşlerini aldığımı Selda Bağdat Bahadır, bu gelişmeyle ilgili olarak; “Bu karar, bir anlamda Türkiye’nin WEMEIA bölgesinin yıldızı parlayan ülkelerinden biri olduğunun kanıtı” yorumunu yaptı.

Her yıl olduğu gibi yine Fujitsu’nun üst düzey yöneticilerinin de yer aldığı 6. Fujitsu Kamu Yararına Teknoloji Konferansı’na katılan isimler arasında Fujitsu Depolama Ürün Grubu Başkanı Bernhard Brandwitte, Fujitsu Laboratuvarları Avrupa Bölgesi Başkan Yardımcısı Dr. Adel Rouz ve Fujitsu Global Sunucu Platformları Başkan Yardımcısı Udo Würtz birer sunum gerçekleştirdi.

Japonya Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Takahiko Katsumata yaptığı konuşmada iki ülke arasındaki gelişen ticari ilişkilere dikkat çekerken, Türkiye’de faaliyet gösteren Japon şirketlerinin sayısının 200’e ulaştığına dikkat çekti.

“İnsan odaklı inovasyon”

Bu yılki teması “İnsan odaklı inovasyon” olarak belirlenen etkinlikte Fujitsu’nun bu bakış açısıyla geliştirdiği yenilikçi ürün ve çözümlere de yer verildi. Yalnızca teknoloji anlamında değil, toprağa ihtiyaç duymadan yetiştirilen ve satışına başlanan sebzelere ait bilgilerin de paylaşıldığı etkinlikte aktarılan her çözümün insan yaşamına olumlu anlamda getirdiği avantajlar öne çıkarıldı.

Etkinlik sırasında görüşlerini aldığımız Fujitsu Türkiye’nin yeni Genel Müdürü Selda Bağdat Bahadır, Fujitsu’nun Türkiye’ye yatırım kararının, diğer dokuz ülke listelendiğinde daha da öne çıkacağını söyledi. Fujitsu’nun yatırım kararı aldığı diğer ülke ve bölgeler İspanya ve Portekiz’i içinde alan İber ülkeleri, Hollanda, Fransa, İtalya, Benelüks ülkeleri, Polonya, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Hindistan olarak sıralanıyor.

Mobil finans uygulaması SaxoTraderGo

0

SB_Macbook_iPadAir2_iPhone6_lineup_SaxoTraderGO_01Dünyanın önde gelen online işlem ve yatırım uzmanı Saxo Bank’ın Türkiye iştiraki, Saxo Capital Markets Menkul Değerler A.Ş. kullanımı kolay yeni nesil akıllı işlem platformu SaxoTraderGo’yu yatırımcılarına sundu.

Hem masaüstü hem de mobil versiyonları bulunan SaxoTraderGo ile dünya piyasalarında yatırım işlemlerinin geleceği şekillenecek. Platform, kullanım kolaylığı ve performansa odaklanılarak yaratıldı. Platformda bireysel yatırımcılarının işlemlerinin yüzde 20’sinin mobil platformlarda gerçekleştirildiği gerçeği de göz önüne alınarak masaüstü ve mobil cihazlar arasındaki entegrasyon kusursuz hale getirilirken, yatırımcıların güncel piyasa bilgi ve analist yorumlarına anında ulaşması sağlandı.

SaxoTraderGo ile her yerde işlem fırsatı

Kolay ve daha hızlı işlem yapmak isteyen yatırımcıların İhtiyaçlarına yönelik bir platform fikrinden yola çıktıklarını kaydeden Saxo Capital Markets Ülke Başkanı Egemen Kaya, “Dünya çapında yürüttüğümüz araştırmalarımız, Saxo Group yatırımcısının dünya piyasalarında daha hızlı, daha iyi ve kullanımı kolay bir işlem deneyimi istediğini gösterdi. Biz de SaxoTraderGO işlem platformu aracılığıyla onların piyasalarda daha çevik ve aktif biçimde çalışmalarına destek olmayı hedefledik. Nerede olurlarsa olsunlar, işlem fırsatlarını yakalamalarına yardımcı oluyoruz” dedi.

SaxoTraderGO, yatırımcının cihazlar arasında entegre bir yolculuk yapmasını sağlamak için HTML5 kullanılarak geliştirildi ve yeni bir açık uygulama programı ara yüzüyle (API) inşa edildi. Saxo Bank’ın API’si hızlı geliştirme özelliği, cihazlar arasında içerik, işlem ve hesap hizmetlerinde hep aynı yatırımcı deneyimin yaşanmasını sağlıyor. Hesaplar ve yatırım enstrümanlarında alınan pozisyonlara ilişkin 150 fonksiyon bulunuyor. Ayrıca müşteriler hesap geçmişlerini, borsa veri aboneliklerini yönetebiliyor ve anlık fiyat uyarılarını alabiliyorlar. Saxo, bu yıl sonuna doğru aynı API’yi diğer finansal kurumlara ve yazılım geliştiricilerinin kullanımına açmayı planlıyor.

Bireysel yatırımcı cihaz bağımsız işlem yapmak istiyor

Konuyla ilgili bilgi veren Saxo Bank Platformlar Başkanı Christian Lund Hammer ise “Bugün bireysel müşterilerimizden elde ettiğimiz gelirin yüzde 20’si mobil ve tablet cihazlardan elde ediliyor. Ayrıca işlemlerin yüzde 75’i yatırım için birden fazla cihaz kullanan müşterilerden geliyor. SaxoTraderGO ile masaüstü bilgisayarlar, tabletler ve mobil telefonlarda aynı şekilde çalışan bir platform geliştirdik. Platform üstünde yapılan tüm kişisel ayarlar kullanılan tüm cihazlara korunarak, taşınıyor. Bireysel yatırımcılar artık nerede oldukları ve hangi cihazları kullandıkları fark etmeksizin yatırım fırsatlarını yakalayabilir ve eşsiz bir yatırım deneyimini yaşayabilirler” dedi.

Hammer, sözlerine şöyle devam etti: “Yaptığımız araştırmalardan, her şeyin odak noktasının platform olduğunu anladık. Müşterilerimiz içerik ve analitik hizmetlerin yoğunluğu kadar daha hızlı, daha iyi ve kullanımı daha kolay yatırım deneyimi yaşamaya öncelik veriyor. Teknolojik üstünlük ile ön plana çıkan SaxoTraderGO, yatırımcıların rahatça kullandığı ve takdir ettiği bir platform olduğunu ortaya koyuyor.

Sektörün en kullanışlı ara yüzlerinden birine sahip olan SaxoTraderGo, işlem öncesi, işlem sırasındaki ve işlem sonrası hizmetler arasında net bir ayrım yapan ve kullanımı kolay bir navigasyon özelliği sunuyor. WebSockets ve Network Accelaration gibi özelliklerle İnternet dünyasındaki en son teknolojiler kullanılarak platformun performansı da artırıldı.

NASA’dan Türk gençlerine gurur veren ödül!

0

ISEF_KazananlarDünya çapında STEM (Science, Technology, Engineering, Mathematics) alanına pek çok proje ile katkı sağlayan teknoloji devi Intel’in sponsorluğunda Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleşen geleneksel Uluslararası Bilim ve Mühendislik Fuarı (ISEF) çerçevesinde düzenlenen yarışmalar sonuçlandı. Fuarda Türkiye’yi temsil eden projelerden ikisi toplamda dört ödüle layık görülerek Türkiye’yi gururlandırdı.

Mayıs ayında Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleştirilen 66. Uluslararası Bilim ve Mühendislik Fuarı’nda bu sene 70’in üzerinde ülkeden 1.700’ü aşkın öğrenci, toplam 4 milyon dolarlık ödül ve burs için yarıştı. Pittsburgh’ta gerçekleştirilen etkinliğe Türkiye’den katılan projeler TÜBİTAK Ortaöğretim Öğrencileri Araştırma Projeleri yarışmasından seçilmişti. Türkiye adına yarışan dokuz projeden 2’si dört farklı ödüle layık görüldü.

Intel’in eğitim ve girişimciliğe yaptığı önemli yatırımlardan biri olan Uluslararası Bilim ve Mühendislik Fuarı’na katılabilmek amacıyla her yıl farklı ülkelerdeki yerel yarışmalara 7 milyona yakın öğrenci katılıyor. ABD’de Society for Science and The Public tarafından düzenlenmekte olan fuar, 1997 yılından beri Intel sponsorluğunda gerçekleştiriliyor.

Türkiye’den katılan projelerden olan, radyasyondan koruma amacıyla geliştirilen kıyafet, American Chemical Society’den ikincilik ve NASA’dan üçüncülük ödülleri alırken; kimya alanında da ikincilik büyük ödülüne layık görüldü. Proje kapsamında geliştirilen yeni radyasyon önleyicisinin, gelecekte başta tıbbi uygulamalar olmak üzere, endüstri, tarım ve askeri alanlarda da geniş bir kullanım alanına sahip olacağı öngörülüyor. Altın Telde Direnç ve İletkenliğin Kuantize Özelliğinin Görüntülenmesi projesi ise fizik ve astronomi alanında üçüncülük büyük ödülüne layık görüldü. Projeyi gerçekleştirmek için DNA biyomolekülleri ile çalışıldı.
“Gençlerimiz ülkemizi başarıyla temsil ettiler”
Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın, “Intel olarak inovasyon kültürünün gelişmesinde gençlerin rolünün çok büyük olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle, dünya çapında 70 ülkede eğitime katkı yönünde son 10 yılda 1 milyar doların üzerinde yatırım yaptık. Eğitim çalışmalarımız kapsamında Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı ile yapılan işbirliği çerçevesinde yaklaşık 200 bin öğretmen ve 100 bin öğrenciye ulaşıldı. Şu anda İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile yürütülmekte olan Gelecekte Eğitim Projesi ile de İstanbul’da bulunan 120 bin öğretmene eğitimde teknoloji kullanımı alanında eğitimler sağlanması için çalışılıyor. Tüm bunların yanı sıra, Intel olarak Türkiye’den milyar dolarlık teknoloji girişimleri çıkmasına katkıda bulunabilmek için çaba gösteriyoruz. Intel Türkiye olarak bu konu üzerinde ısrarla çalışıyoruz, hayallerimiz büyük, yapacak çok işimiz var. Başarılı olmak zorundayız, çünkü biliyoruz ki, en güçlü toplumlar, girişimci toplumlardır. Bu çerçevede, lansmanı Mart ayında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Fikri Işık’ın katılımlarıyla gerçekleşen ‘Galileo İcat Kiti Üniversitelerde’ projemizin Türkiye’de bugüne kadar uygulanmayan ölçekte ve katma değerde bir proje olduğunu da memnuniyetle ifade etmek isterim. Proje kapsamında 37 üniversiteden 60 hocamıza 1050 adet Galileo icat kiti hibe edildi. Bu üniversitelerdeki öğrenciler de Galileo icat kitleri ile geliştirdikleri projeleriyle tüm Türkiye’ye yönelik olarak Orta Doğu Teknik Üniversitesi ile birlikte yürütmekte olduğumuz bir yarışmaya başvuru yapabiliyorlar. Yarışma birincisine 25 bin TL nakit ödülün yanı sıra, bu yıl Avrupa’da düzenlemekte olduğumuz Challenge Up yarışmasının finali niteliğindeki 30 Kasım – 2 Aralık tarihleri arasında Londra’da düzenlenecek olan zirveye doğrudan katılım hakkı sağlıyoruz. Finalistler zirvede, içinde Intel Capital’in de olduğu girişim sermayesi şirketleri ile bir araya gelme imkânına sahip olacaklar. Orta Doğu Teknik Üniversitesi ile bu yıl gerçekleştirdiğimiz önemli bir proje de San Francisco’da açılan Tjump girişimci hızlandırma merkezinin teknoloji ortağı oluşumuz. Türk girişimcileri ABD’de bulunan yatırımcı ve girişimciler ile buluşturmanın giriçimcilerimizin ufkunu genişleteceğini ve milyar dolarlık teknoloji girişimleri yolunda önemli bir adım atılmış olacağını düşünüyoruz” şeklinde konuştu.

Gençlerin bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik dallarına ilgilerini artırmak için düzenlenen Intel ISEF yarışması da, bu çalışmaların önemli bir ayağı olduğunu belirten Aydın, sözlerinin şöyle sürdürdü: “Türk gençlerinin, TÜBİTAK tarafından seçilen projelerinin Intel ISEF’ten ödüllerle dönmesinden, NASA’nın gençlerimizin projesini ödüle değer bulmasından büyük gurur duyuyoruz. Bu ödüller, Türkiye’den milyar dolarlık teknoloji girişimleri çıkarma çalışmalarımız için bize umut veriyor. ”

Telefon üreticilerinin yeni gözdesi Orta Doğu

0

dubaiTelefon üreticileri için şu sıralar işler çok da iyi gitmiyor. IDC’nin raporlarına göre 2015’de dünyada daha az telefon satılması bekleniyor. Raporların da söylediği gibi dünyanın pek çok köşesinde satışlar düşüyor. Fakat bir istisna var ki, üreticiler oraya gönderdikleri her malı satıyor, satışlarını büyüterek geri dönüyorlar.

Satış performansıyla üreticilerinin yeni gözdesi haline gelen bölge, Orta Doğu. Öyle ki, bu yeni yükselen pazarda daha hızlı satış yakalamak, daha çok insanın dikkatini çekmek ve bölgede daha güçlü olmak isteyen telefon üreticileri yeni ürün lansmanlarını da doğrudan Orta Doğu şehirlerinde yapmaya başladı. Bir zamanların gözdesi Los Angeles, Londra, Berlin gibi telefon lansman şehirleri ışık hızıyla gözden düşmeye başladı. Öyle ya, para neredeyse üreticilerin en sevdiği şehir de orası. Şimdilik listenin tepesine, Dubai yükselmiş görünüyor ancak İstanbul’un da o listede yükseldiğini görmek için fazla beklemek zorunda kalmayabiliriz.

Orta Doğu’da telefon satışlarının artması, bölgenin doğal bir parçası olan Türkiye’yi de telefon üreticilerinin önemli bir hedefi haline getirdi. Gemilerle dev telefon kargolarını Çin’den, Güney Kore’den Orta Doğu’ya taşıyacak olan üreticiler, hemen aynı bölgede yer alan Türkiye’de de pazarlama kampanyalarına hız verdiklerinde, çok düşük bir lojistik maliyetle, Türkiye’de de yüksek satış rakamları yakalamış olacaklar. Elbette bu detayın farkında olan telefon üreticileri şimdiden Türkiye’ye hangi modelleri, hangi miktarlarda göndereceklerini planlamaya başladılar. Pazarlama kampanyalarının hazırlıkları da diğer bir yandan sürüyor. Çok yakında medyada çok yoğun telefon/tablet reklamları hatta sonbahar gibi İstanbul’da yeni ürün lansmanları görecek olursam şaşırmayacağım.

Peki, rakamlar ne diyor?

Rakamlara bakınca durumun ciddiyeti anlaşılıyor. IDC’nin raporlarına göre, geçtiğimiz yıl dünyada %27,6 büyüyen telefon pazarı bu yıl %11,3 oranında büyüyecek görünüyor. Yani büyüme hızı yarıdan fazla düşmüş durumda. Kısaca söylemek gerekirse, telefon pazarında deniz bitiyor. Büyümenin yarının da altına inmesindeki önemli bir faktör, Çin pazarının doyuma ulaşmış olması. Artık Çin’de kolay kolay mal satılmıyor zira Çin’li üreticiler sayısız model ve markayla, Çin halkına hem ucuz hem de güçlü telefonlar ulaştırıyorlar. Çin’in dar gelirli halkının da her sene telefon değiştirmek gibi bir takıntısı bulunmuyor. Ama Orta Doğu öyle mi?

Petrol zengini Orta Doğu’lu komşularımızın daha çekecek çok selfie’si, yeni Mercedes’leri hakkında sosyal medyada açacak çok albümleri var.

Elbette her yıl yenilenen telefon modelleri de en büyük tutkularının başında geliyor. Biz Orta Doğu’da savaş var, herkes birbirini yiyor diyoruz ama Orta Doğu’nun zenginleri yeni telefon almaya doymuyor. Sadece onların satın aldıkları telefonlar, telefon üreticilerinin satış gelirlerinde çok önemli bir rakam oluşturuyor

Bu sırada telefon satışları konusunda çok da umutsuz olmayalım. Telefon üreticilerini ağlatan asıl neden, “büyümenin yavaşlaması”.

Yani daha çok kâr etmeyi beklerken, biraz daha az kâr edecekleri için endişeleniyorlar.

2015 yılında dünyada 1.45 milyar adet telefon satılacak. Bunun 1.1’i Android, 237 milyonu iOS, 47 milyonu da Windows telefonları olacak.

Dört yıl sonra ise, yani 2019’da beklenti toplam 1.93 milyar telefon satışı. Yani neredeyse 2 milyar telefon. Yani dünyadaki insanların yaklaşık 3’te biri o sene yeni bir telefon alacak. Önceki yıllarda alınacak telefonları da hesaba katacak olursak, 2015-2019 yılları arasında yaklaşık 7-8 milyar adet telefon satılmış olacak ki, bu rakam toplam dünya nüfusundan fazla…

İşte bu dev rakamlarla oynayan dev telefon üreticilerinin, önümüzdeki kısa dönem için göz bebeği, Orta Doğu ve Türkiye olacak gibi görünüyor. Hazır olalım.