Facebook Messenger’da halka açık sohbet dönemi başlıyor
Facebook, mesajlaşma uygulaması Messenger’a yeni bir özellik kazandırıyor.
Messenger bugüne kadar kişisel veya grup sohbetleri için kullanılan bir uygulamaydı ancak bu durum değişiyor.
Messenger’a eklenecek olan yeni halka açık sohbet odası özelliği ile uygulama, internetin ilk dönemlerinde çok popüler olan IRC sohbet odalarına benzeyecek.
Halka açık sohbet odası özelliği daha önce Messenger güncellemelerinin kodları içinde bulunmuş ancak Facebook konu hakkında yorum yapmamıştı.
AT&T de video kalitesini düşürecek
ABD’de operatörlerin mobil veri trafiğinde video kalitesini düşürme uygulaması genişliyor.
Daha önce T-Mobile’ın uyguladığı yöntemi şimdi AT&T de “Stream Saver” uygulamasıyla gündemine aldı ve 2017’de hayata geçireceğini açıkladı.
Stream Saver uygulaması, kullanıcıların mobil internet bağlantısından izledikleri videonun kalitesini maksimum 480p kalite ile sınırlayacak. Böylece kullanıcı daha yüksek kalitede bir videoyu izlemeye başlasa bile kalite otomatik olarak 480p’ye inecek.
Video kalitesini düşürmek çözüm mü?
Ancak dileyen kullanıcılar hesap ayarlarından bu sınırı kaldırabilecekler. Daha önce de T-Mobile benzer bir uygulamayla mobil internet bağlantısında video kalitesini 480p ile sınırlamıştı. Eğer kullanıcılar bu sınırın dışına çıkmak isterlerse kullanıcı profil ayarlarından gerekli düzenlemeyi yapıyordu. Fakat T-Mobil, 480p ve altındaki videoların, veri planındaki trafik limitinde yer kaplamayacağını açıklamıştı. Yani kullanıcılar trafik limiti sorunu yaşamadan diledikleri kadar video seyredebiliyorlardı. Ama videoların 480p’den daha kaliteli olmaması şartı vardı. AT&T ise 480p video trafiğini sıfır saymayacak ancak video kalitesi Full HD’den 480p’ye inince, kullanıcıların aylık kullanım miktarında önemli bir düşüş yaşanması ve limitlerini aştıkları için ekstra faturalarla karşılaşma sorununa çözüm olacağı düşünülüyor. Benzer uygulamarın dünyadak diğer GSM operatörlerinde de benimsenmesi bekleniyor zira artık bütün sosyal medya servisleri de video üzerine odaklanmışken operatörlerin alt yapıları bu ağır yükü kaldırmakta zorlanıyor.Tümleşik iletişim pazarı 144 milyar dolara koşuyor
İnternete erişimin kolaylaşmasıyla birlikte mobil cihazlar sadece kişisel hayatımızın değil, iş hayatımızın da vazgeçilmez bir parçası oldu. Ofis ortamında ulaşılan uygulamalara artık mobil cihazlardan da erişilebiliyor. Bu durum, iş modellerini, çalışma alışkanlıklarını değiştiriyor ve mobilitenin önemini ortaya çıkarıyor. Her yerden ve her zaman bilgiye ulaşma ihtiyacı mobilite ile desteklenirken, şirketler iş sürekliliğini kesintiye uğratmamak için yenilikçi çözümler kullanmayı tercih ediyor. Sade ve kolay yönetilebilir bir sistem altyapısıyla farklı iletişim modellerini bir araya getirmeyi başaran şirketler, maliyet, iş gücü ve iş süreçleri bakımından avantaj elde ediyor. Kurumların iletişim kurma ve işbirliği süreçlerinde kolektif çalışmayı sağlayan Unify, şirketlere katma değer sunan ve iş performansını artıran çözümleriyle dönüşüme öncülük ediyor.
2021’de toplam 28 milyar cihaz birbirine bağlanacak
2021 yılına kadar internete bağlı cihaz sayısı yıl bazında yüzde 23 büyüyecek. 2021’de toplam 28 milyar cihazın birbirine bağlı olması öngörülüyor. İletişim yazılımları ve servisleri sunan Unify, farklı networkleri, cihazları ve uygulamaları kullanımı kolay tek bir çatı altında birleştirip, iş birimlerinin zengin ve anlamlı bir iletişim deneyimi yaşamasını sağlıyor. Tümleşik iletişim teknolojileri iş süreçlerini kolaylaştırırken maliyetleri azaltıyor ve verimliliği artırıyor.2020’de mobil işgücünün toplama oranı yüzde 42 olacak
Kurumların tümleşik iletişim uygulamalarını tercih etme sebeplerinin başında verimliliği artırmak geldiğini belirten Unify Türkiye Ülke Müdürü Erda Tütüncüoğlu, “Yaptığımız araştırmalarda kurumların tümleşik iletişim çözümlerini tercih etmelerinin nedenleri arasında yüzde 53 ile verimliliği artırmak ve yüzde 11 ile geleneksel araçların kullanımındaki zorlukların geldiğini görüyoruz. Dünya genelinde mobil işgücünün toplam işgücüne oranının şu anda yüzde 37’ler seviyesinde olduğu ve bu oranın 2020 yılında yüzde 42 seviyesine yükseleceği tahmin ediliyor. Çalışanların mekân ve zaman bağımsız iş uygulamalarına ve kurum verilerine erişip, iş süreçlerini verimli kılma oranlarının giderek artacağı kanaatindeyiz.” dedi.Rusya LinkedIn’i yasakladı
Rusya’nın batılı teknoloji şirketlerine karşı sert tutumu, eski NSA/CIA ajanı Edward Snowden’in ortaya çıkardığı Prism skandalından beri çok netleşmişti. ABD’den kaçan Snowden’e de kucak açan ve sığınma hakkı veren Rusya, muhtemelen Snowden’den öğrendiği bazı bilgiler ışığında, artık ülkesinde hiçbir batılı internet/teknoloji şirketini istemediğini açık açık dile getirmeye başladı. Bu çatışmanın son kurbanı ise kariyer odaklı sosyal ağ LinkedIn oldu.
Microsoft’un 24 milyar dolar ödeyerek satın aldığı LinkedIn artık Rusya’da yasaklı.
Rusya’nın geçen yıl çıkardığı veri merkezi yasasına dayanarak, Rusya’da faaliyet göstermesi mahkemece yasaklanan LinkedIn bundan böyle Rusya’da erişime kapatılacak.
Microsoft’a burada istenmiyorsun mesajı
Söz konusu yasa, Rus vatandaşlarına hizmet veren servislerin, Rus vatandaşlarına ait verileri sadece Rusya içindeki veri merkezlerinde saklaması zorunluluğu getiriyor. Bu yasa ile, aynı ABD’de istihbarat servislerin yaptığı gibi, Rus istihbarat servisleri de, söz konusu veri merkezlerine girip ülkede kimin ne yaptığını takip edebilme imkanına kavuşuyor. Ancak yasanın çıkmasından sonra, ülkede veri merkezi kurmayan batılı dijital servisler, birbir ofislerini kapatmak zorunda kalmışlardı. Googl Rusya’da işlettiği Ar-Ge ofisini de Rusya dışına taşımış, Rusya ile batılı internet/teknoloji şirketleri tam anlamıyla soğuk savaşa girmişti. Yeni kararla birlikte Rusya Microsoft’a da ağır bir darbe vurmuş oldu. Microsoft’un müşterilerinin bilgilerini sorgusuz sualsiz NSA ve CIA’ye teslim ettiğinin ortaya çıktığı Prism skandalından sonra Rusya ülkedeki devlet kurumlarında Microsoft ürünlerinin kullanımını yasaklamış, mümkün olan ilk fırsatta tüm Microsoft ürünlerinin Rus menşeli alternatif yazılımlarla değiştirilmesi emrini vermişti. Rusya’da şu anda Facebook’a alternatif çok popüler bir Rus sosyal ağı kullanılıyor. Google’a alternatif olarak Yandex servisleri hizmet veriyor. Microsoft ve Apple’a alternatif yaratma çabaları da tüm hızıyla devam ediyor.Marka imajını yeniden yaratmanın 3 yolu
Marka imajınız, iş modelinizin B2B veya B2C olması fark etmeksizin müşterilerinizin size ulaşma kararı almalarını etkiliyor. Bu nedenle kurumsal başarınız markanızın imajını yeniden yaratarak iyileştirme yeteneğinize bağlı bulunuyor.
1. Acısıyla tatlısıyla işletmenizi en iyi siz bilin
Marka imajı yönetiminde en iyi strateji kendinize karşı dürüstlüktür. Şu soruları kendinize sorun ve gerçekçi bir şekilde cevaplayın: Müşterileriniz kurumunuzla ilgili en çok neyi beğeniyor? Neyi beğenmiyor? Rakiplerinizin arasında ayrıcalığınızı ortaya koyabiliyor musunuz? Daha çok iyileştirebileceğiniz noktalarınız neler? Bu soruların cevaplarına sahip olmanız müşteri beklentilerini aşarak olumlu vaat farkı oluşturmanızı sağlıyor.2. İlk izlenimleri önemseyin
İlk izlenimler neden önemli? Çünkü müşteri-kurum etkileşiminin ilk anları o müşteriyle kurulacak duygusal bağın kalitesini belirliyor. Olumlu bir başlangıç, tanınırlığınızı ve güvenilirliğinizi sağlamlaştırıyor. Unutmayın ki ön yargılar kolaylıkla oluşur ancak zor yıkılıyor. Pisano kurucu ortağı Özkan Demir’e göre, tam da bu yüzden ne kadar küçük olursa olsun ayrıntılara her zaman dikkat etmek gerekiyor. Böylece bir alışkanlık edindiğinizde hizmet ve ürünlerinizde sürekli aynı kaliteyi yakalıyorsunuz. Kısacası, müşterileriniz neyle karşılaşacaklarını bilmek istiyorlar. Bu durum tüm satış, pazarlama ve müşteri hizmetleri stratejilerinizde markanızla özdeşleşmiş deneyimler sunmanızı gerektiriyor. Bekledikleri kalite seviyesini deneyimleyen müşterileriniz size daha fazla güveniyor; yaratılan güven sonucunda ürün ve hizmetlerinizin önerilme oranı artıyor. Bu süreç markalaşmanın önemli bir parçası ve kurumunuzun uzun süreli başarısı için hayati bir öneme sahip bulunuyor.3. Marka değerlerinizi paylaşın
İçinde hazine bulunan ama kapağı kapalı bir kutu, herhangi normal bir kutudan farksızdır. Kurumsal danışmanlık şirketi CEB AŞ’nin araştırmasına göre, B2B müşterileri satın alma kararlarının yaklaşık %57’sini tedarikçi firmanın satış temsilcisiyle görüşmeden önce kesinleştiriyorlar. Bu sonuç, vaadinizin ve kurumsal değerlerinizin ortaya konmasının altını ısrarla çiziyor. Müşterilerinize markanızın imajını aktarmanız sadece web sitesi, reklam ve anketlerden öte bir süreç. Bu süreçte kurumunuzun her bir çalışanını marka elçiniz olarak düşünün. Unutmayın ki marka elçilerinizin görevi kurumsal değerlerinizi sizin istediğiniz şekilde temsil etmektir. Markanızın imajının hayal ettiğiniz şekilde inşa edilmesi için kurumunuz dahilinde hızlı ve güvenilir iletişim kanalları kurun. Doğru bir marka imajı için gerekli olan doğru iletişim kanalları ancak doğru araçlarla kurulabilir. Bu bağlamda Pisano gerçek zamanlı iletişim çözümleri üretiyor. Böylece işletmelerin marka imajlarını ve stratejilerini müşterileriyle birlikte oluşturmalarını sağlıyor. Yeniden yaratılan marka imajı, gelecekteki başarıların önünü açıyor. İşletmenizi büyütmeniz için müşteri geri bildirimlerini sürekli olarak toplayıp, analiz etmek de bunun altın kuralını oluşturuyor.Adobe’den 540 milyon dolarlık satın alım!
Adobe, ünlü reklam teknolojileri firması TubeMogul’u satın almak için 500 milyon dolardan yüksek bir rakam teklif etti ve anlaşma sağlandı.
TubeMogul son 2 yıldır gerileme yaşıyordu
2006 yılında kurulan TubeMogul, ajans ve markalara video reklam konusunda destek vererek tanındı. 2014 yılında hisseleri kamuya da açılan firma, buna rağmen son dönemde ciddi düşüş içindeydi. Bu hafta hisseleri 8 dolar seviyesine kadar düşen TubeMogul’un yatırımcılarını teşvik etmek için Adobe, hisse başına 14 dolar gibi bir miktar önerdi ve firmanın son dönem durumu düşünülünce, bu gerçekten de yüksek bir rakam. Şirketteki tüm nakit parayı ve borçları da kapsayan anlaşmanın net miktarı ise 540 milyon dolar oldu. Yapılan açıklamaya göre TubeMogul bundan böyle Adobe Marketing Cloud bünyesinde kullanılacak ve bağımsız reklam ile veri yönetimi hizmeti sağlayacak. Dev şirketin yetkili isimlerinden Brad Rencher da yaptığı açıklamada televizyonda, bağımsız filmlerde veya meşhur Hollywood filmlerinde artık video reklamların önemli yer tuttuğunu, TubeMogul satın alımıyla da Adobe’un müşterilerine daha stratejik hizmetler sunacağını dile getirdi. Satın alma işleminin şirketin 2017 yılı mali dönemi ilk çeyreğinde gerçekleşmesi beklenirken, TubeMogul CEO’su Brett Wilson bundan böyle Adobe çatısı altında aynı ekibiyle çalışmaya devam edecek. Kaynak: Shiftdelete.netSnapchat otomatla gözlük satacak
Snapchat’ın merakla beklenen kameralı gözlüğü Spectacles hakkında ilginç detaylar ortaya çıktı.
Popüler mobil sosyal medya uygulamasının piyasaya sürmeye hazırlandığı kameralı gözlükleri Spectacles için planları, çok ilginç bir pazarlama kampanyası içeriyor.
130 dolarlık gözlükler bisküvit/şeker gibi satılacak
Gözlüklerin normal elektronik mağazalarında müşteri beklemek yerine, müşterileri peşinden koşturduğunu göreceğiz. 130 dolarlık gözlükler, Snapchat’in özel otomatlarında satılacak ve bu otomatlar sürekli yer değiştirecek. Gözlükleri satın almak isteyenler, uygulamadan otomatların yerini takip edip peşine düşmek zorunda kalacaklar. Snapchat böylece gözlükleri bir “arzu nesnesine” çevirerek satışlarını patlatmayı planlıyor. Kampanya başarıya ulaşır da Snapchat bu yöntemle büyük miktarda gözlük satmayı başarırsa veya gözlükler bu kampanya sayesinde çok popüler olursa, bundan sonra Apple dahil pek çok teknoloji şirketinin ürünlerini, müşteriyi peşinden koşturtarak satmaya kalkışması hiç şaşrtıcı olmayacak. Sosyal medya servisi bu yeni kampanyası hakkında bir de teaser video yayınladı. Bu videoların devamının da geleceği anlaşılıyor. Aşağıda izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=Vc9SOkPWqIQOnline alışverişte dilediğin zaman teslimat devri
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de online alışveriş oranı her geçen gün artıyor. Hızla büyüyen bu pazarda özellikle ülkemiz açısından bakıldığında en büyük sorun teslimatın gecikmesi, yanlış ya da hasarlı ürün teslim edilmesi. Peki kaliteli teslimatta neye dikkat etmeli?
TÜİK’in 2015 yılı Hane halkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması’na göre, Türkiye’de 16-74 yaş aralığındaki bireylerin yüzde 56’sı internet kullanıyor ve bunların yüzde 33,1’i, kişisel kullanım amacıyla sanal mecradan alışveriş yapıyor. Internet alışverişlerinde en fazla karşılaşılan sorunların arasında ise, ürünün gönderim süresi, hasarlı veya sipariş verilenden farklı ürün teslimatı olduğu görülüyor. İnternet üzerinden yaptıkları alışverişlerde sorun yaşayanların yüzde 47’sinin siparişi gecikirken, yüzde 45,4’ü de hasarlı veya farklı bir ürün teslim aldığını ifade ediyor.

E-ticaret şirketleri teslimat için neye dikkat etmeli?
- Satış hacmi: Günlük, haftalık, mevsimsel ve yıllık satış hacminiz nedir? Örneğin günde ortalama kaç ürün satıyorsunuz?
- Paketleme maliyetleri: Ürünlerinizi neyle paketliyorsunuz? Karton kutu, paketleme malzemeleri (örneğin baloncuklu zarf), etiket, bant ve benzerinde hangi markaları, materyalleri kullanıyor ve bunlara paket başına ne kadar ödüyorsunuz?
- Paketleme ve teslimat süreleri ile maliyetleri: Sipariş geldikten sonra paketleyip kargoya vermek ne kadar sürüyor? Örneğin gece paketlesiniz ve sabah teslim etseniz maliyetleriniz düşer mi?
- Depoyla ev arası mesafe: Trafiğin yoğun olduğu saatlerde ürünü evlere ulaştırmak ne kadar sürer?
- Gönderim hızı: Siparişler ne kadar acil? Örneğin en uzun süreli ve en ucuz teslimat seçenekleriyle hem müşteriyi memnun edip hem de maliyetleri azaltarak daha rekabetçi fiyatlar verebilir misiniz?
- Kargonun ortalama teslimat mesafesi ve ortalama ağırlığı: Sipariş edilen ürünlerin maksimum ve minimum ağırlığı arasında ne kadar fark var? Bu da maliyetlerinizi ne kadar etkiliyor?
- Kargo takip: Siz ve müşterileriniz ürünü yolda takip edebiliyor musunuz?
YTÜ Kuluçka Girişimciliğin Tüm Paydaşlarına Çözüm Sağlıyor
Türkiye’de girişimcilik ekosistemi olgunlaşmaya başladı. Teknoparklar teknoloji transfer ofisleri ve kuluçka merkezleri ile hızla kurumsal yapılara dönüşüyor. Melek ağlar doğru yatırımcı ve girişimciyi buluşturmakta üniversitelerin desteğiyle daha büyük başarı sağlıyor. Fintech girişimciliğe yeni bir soluk vermiş bulunuyor. Techiside adına Türkiye’nin gelişen teknoloji ekosistemini Yıldız Kuluçka Müdürü Latif Ulu ile konuştum.
Üniversiteler açısından girişimciliğin kısa bir özetini sunabilir misiniz?
Teknoparklar dışarıdan içeriye çalışan yapılar. Aslında dünyada üniversitelerde geliştirilen fikirlerin yeni kurulan şirketlerle ticari hayata taşınması konusu Silikon Vadisi’nde başladı. Bu Amerika’da yıllardır garaj kültürü diye tanıdığımız bir süreç. Stanford Üniversitesi’ndeki bir öğretim üyesinin öğrencilerine mezun olunca kendi şirketinizi kurabilirsiniz demesiyle başlayan eğilimi bugün biz girişimcilik ekosistemi olarak görüyoruz. Ancak Türkiye’de hikaye tersine bir süreçle başladı: Üniversite bünyesinde teknopark kuralım. Firmalar Ar-Ge çalışmaları için bu alanlarda ofis açsınlar. Karşılığında teşvik amacıyla vergi muafiyeti gibi avantajlardan yararlansınlar mantığı uygulandı. Türkiye’de böyle olması gerekiyordu; çünkü biz bu trene geç bindik ve açığı kapatmak için hızlı olmamız gerekiyor. Ayrıca akademisyenlerin devlet memuru olması nedeniyle şirket kurması, fikirlerini üniversitenin bilgisi dışında bir iş yaparak ticarileştirmesi yasaktı. Bunu çift yönlü sağlayabilmek için önce üniversite kampüslerine teknoparklar kurulmaya başladı. YTÜ bünyesindeki Yıldız Kuluçka Merkezi’nin amacı da bu. Üniversite-sektör işbirliğini güçlendirmek.Başlangıç hikayenizden söz eder misiniz?
Yıldık Teknik Üniversitesi teknoparkı için 2003’te burada, Davutpaşa kampüsü civarında bir alan oluşturuldu. Ancak faaliyete geçmemiz 2009’u buluyor. Ar-Ge yapmak isteyen firmaların, yazılım geliştiren firmaların üniversiteyle etkileşim halinde yenilikçi projeler geliştirmesi için gereken ortamı sunmayı amaçladık. Teknoparklar aynı zamanda üniversite öğretim üyeleri ve öğrencilerinin burada şirket kurmasına da imkan tanıdı. Şirketleri teşvik etmek amacıyla vergisel avantajların sunulmasına ek olarak teknoloji transfer ofisleri (TTO) de kurulmaya başladı. Üniversitede bu ofislerin proje büroları gibi altyapıya yönelik belli birimleri zaten üniversite bünyesinde bulunuyordu. Ancak, TÜBİTAK 2013 yılından itibaren daha da ileri giderek TTO’ları finanse etmeye başladı. Böylece TTO’lar öğretim üyeleri ve öğrencilere iş fikirlerini şirketleştirme ve patentini alma sürecinde danışmanlık vermeye de başladılar. İşte YTÜ Kuluçka Merkezi gibi oluşumlar bu noktada devreye girdiler; çünkü bu işin sadece teknopark ve TTO’lar arasındaki işbirliğiyle yürütülmesi mümkün değildi. Tüm danışmanlık, teşvik, destek ve altyapı hizmetlerinin organize edilmesiyle mentorluk programlarının tesis edilmesi için kuluçka merkezleri altında ayrı bir yapılanmaya gidilmesi gerekiyordu. Ardından startuplar teknopart şirketi olarak veya üniversite dışında yapılanarak faaliyetlerine devam edeceklerdi. YTÜ Kuluçka merkezinin hikayesi de Şubat 2014’te başlıyor. Merkezimiz Teknopark B2 blokta 700 metrekarelik bir alanda faaliyete geçti. Ancak o kadar büyük talep gördük ki İkitelli’deki YTÜ yerleşkesinde de 400 metrekarelik bir ofis açtık. Örneğin, orada konuşlanan firmalar da sanayiye yakın girişimler ve yalnızca yazılım geliştiricilere değil, uçtan uca her sektöre destek vermemizi sağlıyorlar.Girişimcilik okuluyuz
Yine de artan talebe sadece teknik olarak değil, sosyal alanlar ve daha geniş bir altyapıyla cevap vermemiz gerekiyordu. Böylece Davutpaşa’da Ekim ayı içerisinde 2500 metrekarelik yepyeni bir alan açtık. Bu noktada ön kuluçka hizmetleri de vermeye başladık. Bildiğiniz gibi iş fikrini hayata nasıl geçireceği konusunda danışmanlık ihtiyacı doğuyor. Şirketleşmeye hazır girişimler veya mevcut girişimlerden daha fazla sayıda talebi karşılamak gerektiği için yeni yerimizin tam zamanında açıldığını söyleyebiliriz.
Peki girişimcilik sistemi sizde nasıl çalışıyor?
İş fikri olan girişimciler bize başvuruyorlar. Hem TTO’nun girişimcilik modülünü işlettiğimiz hem de Yıldız Kuluçka’nın yönetimini üstlendiğimiz için bu konuda özel avantajlar sağlıyoruz. Girişimcilik modülü şapkamızda öncelikle iş fikirlerinin hayata geçirilmesiyle ilgili danışmanlık sunuyoruz. İş fikri doğru mudur? Bunu nasıl doğrulayabiliriz? Nasıl bir sürdürülebilir kârlılık iş modeline aktarabiliriz?Girişkenlikle girişimciliği karıştırmayalım
Elbette bu soruları kafamızdan cevaplamıyoruz. Bunun yerine girişimci adaylarıyla bir araya gelip pazar analizi yapmalarını sağlıyor, iş fikirlerini modelliyor, yatırım fizibilitesini çıkarıyoruz. Ön kuluçka aşamasına gelmeden girişimci adaylarına bunları yapmaları için küçük ödevler veriyoruz (zaten bu nedenle kendimizi girişimcilik okulu olarak tanımlıyoruz). Yenilikçi fikirlerini pratik iş zekasıyla birleştirip şirketleşmeye hazır hale gelen girişimcileri ön kuluçkaya alıyoruz. Henüz şirketleşerek para kazanmaya başlamamış girişimlere ofis sağlıyoruz. Ön kuluçka merkezinde 80 saatlik bir eğitim programımız var. Burada pazarlamadan finansa ve muhasebeden şirket yönetimine kadar birçok ders görüyorlar. Bu eğitim programı hızlandırıcılık hizmetlerimizin bir parçası. İkinci kısmında ise mentorluk aşaması var. Ön kuluçkadan çıkan firmalara üçer mentor atıyoruz. Kendini kanıtlayarak ilerleme kaydetmiş teknopark firmalarından orta-üst düzey yöneticiler (bunlar networking ve şirket kurma, yönetimi hakkında bilgi veriyor), özel sektör mentorları (bu kez şirketin açılacağı pazarda faaliyet gösteren özel şirketlerin yöneticileri pazara açılma, satış kanalları kullanma gibi bilgiler veriyor) ve son olarak da akademik mentorlar var. Yıldız Teknik Üniversitesi yapısı itibariyle teknik açıdan donanımlı öğretim üyeleri barındırıyor. YTÜ Kuluçka’nın en önemli özelliklerinden biri de desteklediğimiz girişimcilerin yüzde 60’nın donanım üreticisi olması. Bunun içinde öyle ilginç şeyler var ki: Bir kere 3D printerlar var. Hem de sanayi tipi cihazlar. Buna ek olarak dokunma hissine sahip yapay deri ile hassas işleri yapan robotlar geliştirme, damar görüntüleme spreyi gibi ürünler var. Dolayısıyla YTÜ Kuluçka’da ileri düzeyde Ar-Ge çalışmaları yapılıyor. Elbette bunları desteklemek için akademik mentorlar gerekiyor.Sadece bu değil
Akademik mentorların kuluçka firmalarına destek vermesi, kendilerinin de ileride kurabilecekleri veya çalışabilecekleri girişimlerde en iyi uygulamalar hakkında bilgi sahibi olmasını sağlıyor. YTÜ Kuluçka’nın iki yönlü iletişimi destekleyen yapısı diğer nadir yapılarla birlikte ülkemizde önemli bir işlevi yerine getiriyor. Elbette donanım geliştirirken girişimci teknisyenlere başta malzeme bilimi olmak üzere birçok alanda destek oluyorlar.Kuluçka prototip atölyesi
Biz de bu bağlamda girişimcilere yardımcı olmak için CNC tezgahlarından elektronik aletlere, deney ve test ekipmanlarına kadar birçok farklı cihazı barından prototip atölyemizi ücretsiz olarak kullanıma açtık. Aslında torna, freze ve diğer makineleri kullanan teknisyenlerimiz var; ama prototip geliştirmenin dünyanın en heyecan verici ve yaratıcı işlerinden biri olduğunu unutmamak lazım. Kuluçka merkezini de işin mutfağı olarak düşünmek gerekiyor ve bu açıdan birçok girişimcinin torna tezgahı kullanmayı öğrendiğini de görüyoruz.5200 çekirdekli süper bilgisayar
Net söyleyebilirim ki en basitten en karmaşığa, işin mutfağında yetişen girişimcilerin çok daha başarılı olduğunu görüyoruz. İşin mutfağı derken sadece makine atölyesini düşünmemek lazım tabii ki. 5200 çekirdekli süper bilgisayarımız ile bilgisayar simülasyonları ve modellemelerinin yapılmasına da imkan tanıyoruz. Teknopark bünyesinde kurulan SVR Bilgisayar ve dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden olan Çin merkezli Huawei ile süper bilgisayarımızı hayata geçirdik. YTÜ süper bilgisayarı render alma ve video oyunlarının animasyonlarının yapılması, reklam filmleri için özel efektler hazırlanması gibi dijital medya alanlarında da kullanılıyor.
Merkez laboratuar
Davutpaşa gerçekten de büyük bir alan üzerine kurulu ve bu da girişimcilere en iyi olanakları sunmamız için gereken esnekliği sağlıyor. Teknopark’ın hemen karşısına kurulan merkez laboratuarında da kimya ve biyoloji sektörlerine yönelik çalışmalar yürüten arkadaşlarımız çalışacaklar, teknik imkanlardan yine ücretsiz olarak yararlanacaklar. İşte tüm bu aşamalardan geçerek kuluçka aşamasına giren girişimciler arasında TTO üzerinden TÜBİTAK, AB projesi ve KOSGEB gibi herhangi bir devlet desteğine uygun olan arkadaşların da ücretsiz olarak bu desteklere başvurmasına yardım ediyoruz. Hatta başvuru sürecini beraber yürütüyoruz. Ayrıca iş fikri patent başvurusuna uygunsa patent tarama ve yerli-yabancı patent başvuru işlemlerini de ücretsiz yapıyoruz. Dolayısıyla YTÜ Kuluçka’da iki firkateyn genişliğinde (yaklaşık 250 metre çapında) bir alanda tam kapsamlı bir girişimcilik ekosistemi kurmuş bulunuyoruz.Donanım kuluçkası daha mı zor?
Doğrusu evet. Normalde şirketleşen girişimcilerden beklentimiz 1 yıl içinde ürünlerini geliştirip satışa hazır hale getirmeleri. Ancak takdir edersiniz ki NASA’nın da kullanacağı dokunmatik robot kol için dokunma hisli deri geliştiren arkadaşlarımızı bu kadar kısa bir süreyle sınırlayamayız. Bunun için de kuluçka sonrası programımız var. Bu ücretsiz değil ama indirimli bir program. Girişimciler daha büyük ofislerden düşük kiralarla yararlanabiliyor.Melek ağlar da işin içinde
Melek ağlar kuluçka merkezlerinin ayrılmaz bir parçası. Ancak, Türkiye’de genellikle bu görüşmeler de girişimci mantığıyla yürür. Biz ise girişimcilerin doğru yatırımcıları ve açıkçası yatırımcıların da doğru girişimcileri bulmasını istiyoruz. Bunu sağlamanın yolu da kurumsal bir yatırım ofisini devreye almaktan geçiyordu. Biz de öyle yaptık. Yeni yatırımcı ofisimizde melek ağ temsilcileri ayın veya haftanın belirli günlerinde kendilerine ayırdığımız ofiste kalacaklar ve girişimcilerle yatırım yapmak için görüşecekler. İstedik ki 10 dakikalık hızlı görüşmeler yerine çok daha ciddi ve kalıcı buluşmalar olsun. Kalıcı derken aynı zamanda yatırımcı bulma konusunda mentorluk da yapmış olacaklar. Buna zaten bağlantı halinde olduğumuz melek ağlarla başladık (Keiretsu, BIC Angels, 212, İstanbul Startup, 500 Startups vb.); ama ofisimiz tüm akredite melek ağlarına açık.
Sıra işbirliği ofisinde
İşbirliği ofisleri melek ağları tamamlayan bir ekosistem oluşturuyor. Burada artık girişimcilere destek veren büyük şirketlerden söz ediyoruz. Bunların arasında Microsof, iyzico ve Radore gibi şirketler bulunuyor. İşbirliği ofislerimizin yatırım ofislerimize benzer şekilde çalıştığını söyleyebiliriz. Ancak bu konuda Türkiye ile sınırlı kalmayacağız. Ekonomi Bakanlığının desteğiyle San Francisco’ya gittikten sonra orda olmaya karar verdik ve bunun bir devamı olarak Silikon Vadisi’nde de bir ofis açacağız. KOSGEB bu noktada Amerika’da kuluçka merkezi kurmak isteyen üniversitelerin bir konsorsiyum olarak toplu başvuru yapmasını ve bu başvuruları destekleyeceğini söyledi. Böylece YTÜ liderliğinde İTÜ, Gebze Teknik Üniversitesi, BAU ve Hasan Kalyoncu Üniversitesi ile toplu başvuru yapıldı. Sonuçta 5 yıl için 3,75 milyon dolar destek aldık, Türkiye’deki şirketimizi kurduk ve bu şirket de Silikon Vadisi’ndeki kuluçka merkezi şirketini kuracak. Gelecek ay Amerika’da uygun bir yeri kiralama işine başlamış olacağız. Bu sebeple şehir merkezini değil, ekosistemin, etkinlikler ve programların bulunduğu Silikon Vadisi’ni tercih ediyoruz. Aynı nedenle Seattle modelinden farklı olarak kendi yapımız içinde yer almak istiyoruz; çünkü amacımız teknopark firmalarının Amerika’ya açılmasını ve buradaki girişimcilerin Amerika’daki girişimcilerle bağlantı kurmasını hızlandırmak. Burada 5 üniversitenin iki büyük teknoparkı var. Birincisi YTÜ Teknopark, diğeri de İTÜ Arıkent. İki teknoparkta da Amerika’ya açılmak isteyen çok sayıda firma var ve elbette iki büyük kuluçka merkezimiz mevcut. Dolayısıyla Silikon Vadisi çok işlek bir merkez olacak ve biz de bu nedenle 400-500 metrekarelik hatırı sayılır bir alanı kiralamak istiyoruz. İşin ilginci bizim firmalarımız bu istekle devam ederse tıpkı Davutpaşa’da başımıza geldiği gibi, Amerika’da da ikinci, üçüncü ofisleri açmak zorunda kalacağız. Gelecekteki hedeflerimiz arasında Londra ve Dubai’de Kuluçka ofisleri açmak bulunuyor. Sonuçta teknopark firmaları bizi yönlendiriyor, onların talep ettikleri ülke ve şehirleri önceliklendirmemiz daha sağlıklı oluyor. Dış ilişkiler koordinatörlüğündeki arkadaşlarımız Ekonomi Bakanlığıyla birlikte ticaret heyetleri düzenleyerek bütün bu süreci organize ediyor. Teknoparkımızda kuluçka aşamasında olan 100 şirketle (yüzde 60’ı donanım girişimi) birlikte toplam 382 firmanın ihtiyaçlarını karşılamak için hızla büyümeye ve organize olmaya devam ediyoruz.Dijital Yerliler Mobil Bankacılık Seviyor
Mobil cihazlar dijital yerliler segmentinin ayrılmaz bir parçası. Ancak, mobil ödemelerin yaygınlaşması için biyometrik kimlik doğrulama gibi siber güvenlik teknolojilerinin de yaygınlaşması gerekiyor. Bunun için de kullanıcıyı mobil ödemeyi güvenli kılan bankacılık çözümleri hakkında bilgilendirmek şart.
Finsev araştırmasına göre1 tüketicilerin yüzde 70’i son bir ay içinde online bankacılık hizmetlerinden en az iki kez yararlandı (Amerika ortalaması ayda 8 online işlem). Kullanıcıların yüzde 61’i online fatura öderken yüzde 51’i de bankadan değil, doğrudan hizmet/ürün aldıkları şirketlerin web sitesinden ödeme yaptı. Amerika’da online fatura ödeme oranı yüzde 58’e ulaştı.
Dijital yerliler önde
Araştırmaya göre dijital yerlilerin yüzde 82’si (25-35 yaşları) son 30 günde online bankacılık kullandı ve online bankacılıkta 10 kat uzun süre geçirdi.
Akıllı telefonlar yeni marka
Tüketicilerin yüzde 40’ı mobil bankacılık kullanıyor. Dijital yerlilerde ise bu oran yüzde 87. Tüketicilerin yüzde 60’ının mobil bankacılık kullanmamasının sebebi ise Amerika’da parola ve güvenlik şifre destekli çok adımlı kimlik doğrulama teknolojisinin henüz Türkiye’den geride olması. Bununla birlikte mobil bankacılık kullananların yüzde 47’si online alışveriş ve yüzde 45’i havale yapıyor.P2P geride
Kişiler arası doğrudan havaleye izin veren P2P teknolojisi diğer ödemelerin oldukça arkasından geliyor (yüzde 14). Bunun en büyük nedeni tüketicinin çalıştığı bankanın P2P ödeme sunduğundan haberdar olmaması. Diğer sebebi ise güvenlik kaygıları.Dijital yerliler patlama yaptı
Son bir yılda Amerika’da mobil bankacılık kullanan dijital yerlilerin oranı yüzde 66 arttı. Üniversite gençliğinde bu artış yüzde 59. En büyük artış kalemi ise mobil fatura ve mobil havale. Dijital yerliler tüm işlemlerin ve ekstre bilgilendirmenin gerçek zamanlı olmasını istiyor. İşlemin gün içinde tamamlanmasını isteyenlerin oranı yüzde 36, gerçek zamanlı olmasını isteyenlerin oranı ise yüzde 25.Üstelik P2P isteğini artırıyor
Finsev araştırmasının en ilginç sonuçlarından biri de gerçek zamanlı mobil ödeme isteyenlerin yüzde 40’ının P2P ödemeleri de kullanmak istemesi.
Parmak izi kral
Mobil ödemede en büyük çekince mobil güvenlik: Bu noktada mobil bankacılık kullananların yüzde 29’ı son bir yıldaki siber saldırılar yüzünden mobil ödemelerde çekince yaşadıklarını söylüyor. Yüzde 41’i sırf bu kaygıyla mobil bankacılığı bırakıp laptop ve masaüstüne geçtiklerini, yüzde 33’ü de nakit/çek kullanmaya başladıklarını belirtiyor. Ancak en basit parola ve çok adımlı güvenlik şifresi desteği bile kullanıcıları mobil ödeme kullanmaya teşvik ediyor. Bu oran üniversite gençliğinde yüzde 57, X kuşağında yüzde 47 ve genelde yüzde 61. Biyometrik kimlik doğrulama mobil ödemelerde daha çok güven veriyor. En başta parmak izi teknolojisi var (yüzde 62; hem de 1 yılda yüzde 72 artışla!). Ardından göz tarama yüzde 42, yüz tanıma (yüzde 26) ve ses tanıma (yüzde 23) geliyor. Bu da bankaların hem fintech sektöründe biyometrik kimlik doğrulama teknolojilerini geliştirmesini hem de tüketiciyi bu konuda bilgilendirmesini gerektiriyor. Sonuçta mobil ödemeler, özellikle de temassız ödemeler zincir perakende sektöründe dijital alışveriş oranını yüzde 30’a kadar artırıyor. 1Expectations & Experiences: Consumer PaymentsTrump kazandı ve Amazon’un başı dertte
Trump’ın başkanlık yarışını kazanması, ABD’deki teknoloji sektörü açısından çok hayırlı olmayabilir. Özellikle de Jeff Bezos’un sahibi olduğu Amazon’u çok kötü günler bekliyor.
Trump’ın teknolojiden anlamadığı ve teknoloji şirketlerine karşı olumsuz görüşlere sahip olduğuna dair yorumlar ortaya çıkmaya başlamışken ayrıca bir Amazon konusu gündeme geldi.
Amazon’un sahibi ünlü iş adamı Jeff Bezos ile Donald Trump arasındak husumet, başkanlık yarışı sırasında da kendini gösterdi.
Bezos’un sahip olduğu ünlü gazete The Washington Post, Trump aleyhine her türlü fırsatı kullanarak Trump’ın kampanyasını zedeleyecek manşetler atmasıyla dikkat çekti. Bu kavga o kadar büyüdü ki, Donald Trump bizzat “Başkan olursam Jeff Bezos’u çok zor günler bekliyor,” diyerek Bezos’u açıkça tehdit etti.
Ve şimdi o senaryo gerçekleşti. Donald Trump artık ABD Başkanı oldu ve seçim yarışı süresince Trump’ı vergi kaçakçısı olarak suçlayan Washington Post ile sahibi Jeff Bezos ve elbette Amazon’u çok zor günler bekliyor. Donald Trump’ın, elindeki yetkilerle e-ticaret devini çok sıkıştıracağı ve bulacağı her açığı milyar dolarlık cezalara çevirteceği tahmin ediliyor.
Trump, Jeff Bezos’un Washington Post’ta masrafları büyük göstererek veya farklı alışverişlerle diğer şirketlerindeki büyük geliri vergiden kaçırdığını düşünüyor. Dolayısıyla Ocak ayından sonra vergi müfettişlerinin Bezos’un şirketlerini didik didik incelemesi bekleniyor.
Bilgisayar oyunlarında kara para aklıyorlar
Bilgisayar oyunlarında oldukça popüler bir gelir modeli haline gelen oyun içi eşya, sanal oyun para birimi ya da indirilebilir içerik satışı sistemini siber suçluların hedefi oldu. Dijital para birimlerini ve oyun platformlarını kullanan suçlular, buradaki mali denetim boşluğunu kullanarak para aklama girişimlerinde bulunuyor. Trend Micro, bilgisayar korsanlarının oyun platformlarını kullanarak nasıl kara para akladığını araştırdı.
Masum oyuncular suçluların oyuncağı
Siber suçlular, ilk adımda oyun içindeki hatalardan ve kodlama açıklarından faydalanarak oyun içi sanal para birimi biriktiriyorlar ya da zararlı yazılımlar kullanarak diğer oyuncuların kullanıcı hesaplarını ele geçiriyorlar. Burada olta saldırısı başta olmak üzere birçok sosyal mühendislik yöntemi kullanarak, özellikle dijital oyun dağıtım platformlarındaki hesapları ele geçirmek siber suçlular arasında oldukça revaçta. Bu şekilde oyunla ilgili elde ettikleri dijital varlıkları internet üzerinde satışa çıkarıyorlar. Siber suçlular kimi zaman bu satış ilanlarını sosyal medya üzerinden de verebiliyorlar. Siber korsanlıkla elde ettikleri dijital varlıkları satarak para kazanan bu kişiler, sonrasında alınan ödemelerin izini kaybettirebilmek için bu parayı hemen dijital para birimlerine çeviriyorlar. Bilgisayar oyunları yıllar içindeki büyük gelişimleriyle birçok insana eğlencenin doruk noktasında olduğu büyülü bir dünyanın kapılarını açtılar. Sadece ABD’de hane halkının yüzde 63’ünde en az bir kişi bilgisayar oyunu oynuyor. Oldukça büyük bir pazarı temsil eden bilgisayar oyunları sektörünün son dönemdeki önemli gelir modellerinden biri de oyun içi satın almalar. Bu şekilde oyuncular ekstra ödeme yaparak bazı özel içeriklere sahip olabiliyorlar. Eğlence Yazılımcıları Derneği (ESA)’nın verilerine göre ABD’deki oyuncuların yüzde 65’i oyun içinde gerçek para kullanarak satın alma yapma isteğine sahip.Facebook ABD seçimlerinde Filtre Balonu etkisi mi yarattı?
ABD’de, beklenmedik bir oy artışı ile seçimi kazanarak yeni ABD başkanı olan Donald Trump, rakip aday Clinton’ın destekçilerini şoka soktu.
Clinton’ın kazanmasına kesin gözüyle bakan destekçiler şimdi, bu mağlubiyetin sorumlusu olarak Facebook’u ve Zuckerberg’ü gösteriyorlar.
Facebook’un, sorunlu haber gösterme algoritması nedeniyle farkında olmadan Trump’ın propaganda makinesine dönüştüğünü vurgulayan Clinton’cılar bu durumu Filtre Balonu teorisiyle açıklıyorlar.
Facebook insanları filtre balonu içine mi hapsetti?
Sosyal medya servisinin haber akış algoritmasının insanları bir filtre balonu içinde yaşamaya mecbur bıraktığını ve bu yüzden Trump hakkındaki gerçeklerin insanlara ulaşmadığını savunan Clinton’cılar, şu sıralar Facebook’a ateş püskürüyorlar. Filte Balonu kavramı, yazar Eli Pariser’ın 2011 yılında best seller olan kitabı “Filtre Balonu: İnternet sizden ne saklıyor?” içinde ortaya atılmıştı. Söz konusu kavram, istediklerini filtreleyen mekanizmalar nedeniyle insanların artık kendi küçük dünyaları dışında olan biteni görmekten uzaklaşarak, seçtikleri filtrelerden oluşan küçük bir balonun içinde yaşamaya başlayacaklarını anlatıyor. Filtre balonu kavramı, insanlara online mal satmak için icat edilen bu filtreler nedeniyle insanların dış dünyada olanlardan habersiz kalacağını, yabancı kültürlerle ve etkenlerle tanışmadan yaşayacakları bir hayata itileceğini savunuyor. Sosyal medya servisinde seçim süreci boyunca yaşananların filtre balonu oluşturduğunu anlatan Clinton’cılar, yarışı bu yüzden kaybettiklerini düşünüyorlar. Clinton’cılar, tarafların karşı tarafın argümanlarını duymak, görmek, okumak istemedikleri için Trump’ın yanlışlarını ve tehlikelerini anlatan paylaşımları, haberleri engellediklerini, bu konuda konuşan insanları listeden çıkardıklarını veya “bu kişiden daha fazla gönderim almak istemiyorum,” gibi seçeneklerle kendilerini dışa kapadıklarını vurguluyorlar. Suçlamaların dozu arttığında Zuckerberg’in sosyal medya servisinde yeni bir güncelleme yapması ise olası görülüyor.Slack yöneticileri patır patır istifa ediyor
Hızlı bir yükseliş gösteren Kanadalı Startup Slack’in geçen hafta istifa eden bir yöneticisinden sonra şimdi de iki yöneticinin istifa etmesi gözleri bu şirkete çevirdi.
Bir anda çok popüler olan, kurumsal alana yönelik takım sohbet uygulaması Slack’in başarısı Microsoft’un da gözünden kaçmamış, yazılım devi geçen hafta Slack’e rakip olarak Teams uygulamasını duyurmuştu.
Hızla büyüyen şirkette anlaşmazlık mı var?
Slack’te istifaların neden yaşandığı bilinmiyor. 3.8 milyar dolar değer biçilen Kanadalı şirketin işten ayrılan yöneticileri en az bir senedir Slack’le çalışıyorlardı. Bugün istifa eden Anne Toth, şirketin insan kaynakları yöneticisiydi ve bu iş için Google’daki işinden ayrılmıştı. Mark Lawson ise şirketin yaratıcı yönetmeniydi ve bu iş için sekiz ay önce, büyük bir animasyon stüdyosundaki işini bırakmıştı. Şirketin sözcüsü ise, 700 çalışan bulunduğunu ve bazılarının işte ayrılmasının normal olduğunu dile getirse de çok kısa bir süre içinde 3 üst düzey yöneticinin ayrılması doğal görünmüyor. Akla ilk gelen senaryolardan biri Microsoft ve Facebook gibi rakiplerin, bu yöneticileri gizlice transfer etmiş olabileceği. Diğeri ise aniden çok hızlı büyüyen şirketten pay almak isteyen yöneticilere CEO’nun olumsuz cevap vermiş olabileceği… Kanadalı şirket bu sırada hızla büyümeye devam ediyor. Geçen 45 gün içinde çalışan sayısı %15 büyürken, önümüzdeki kısa dönem için de 100 yeni işe alım planı bulunuyor.HPE Aruba, yeni partner programını duyurdu
18 ay önce HPE’ın bir parçası olan HPE Aruba, iş ortaklarının gelişen kurumsal mobilite pazarından yararlanmalarını sağlamak ve eski Aruba ile HP Enterprise Networking kanal programlarını tek bir yapıda birleştirmek adına Partner Ready for Networking programını tanıttı.
Her iki eski programın en iyi unsurlarını koruyan program, artık ağa odaklanıyor ve iş ortaklarına öngörülebilir kârlılık, iş yapma kolaylığı ve mobil ağın avantajlarını vadediyor.
1 Kasım’da başlayan 2017 Mali Yılı için, eski Aruba PartnerEdge ve HPE Partner Ready programlarında kazanılan üyelik katman seviyesi korunuyor. Bir başka deyişle, 2016 Mali Yılında PartnerEdge veya Partner Ready’de Platin statüsü kazanan iş ortakları, 2017 Mali Yılında Partner Ready for Networking’de de Platin üye olarak kabul edilecekler.
Partner Ready for Networking neler sunuyor?
Partner Ready for Networking, üç katmanlı bir üyelik yapısını içeriyor: Platin, Altın ve Gümüş. Bunların yanı sıra var olan programlardan, kademeli üyelik indirimleri, başarılan uzmanlık alanları için teşvikler ve düşük anlaşma boyutları ile avantajlı kayıt kolaylığı gibi hem satıcı iş ortakları hem de yöneticileri için kazançlı olacak olan bir çok özellik de programa dahil oluyor.
Şeffaf ve basit yapı
Her zaman açık ve detaylı olarak açıklanan gereksinimlere sahip Partner Ready for Networking programında, iş ortakları herhangi bir sürprizle karşılaşmıyor ve önünde ne olduğunu her zaman açıkça biliyor. HPE Aruba, bütün ağ ürünü yeniliklerine ve araçlarına kolaylıkla erişilebilmesi adına, Partner Ready portalında özel bir Partner Ready for Networking sitesi oluşturdu. Bu web sitesi, iş ortaklarına HPE’nin birleşik portal ortamında sorunsuzca dolaşabilmeleri için Single-Sign-ON (SSO) özelliği de sunuyor.İlk Ulusal Bulut Veri Merkezi açılıyor
Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş. ve Oracle aralarındaki stratejik işbirliğinin bir parçası olarak Oracle Bulut yapısını yeni teknoloji ile donatılmış veri merkezinde açmayı planladıklarını duyurdu. 2017 yılının ortalarında açılması planlanan bu yeni veri merkezi, Oracle’ın PaaS ve IaaS bulut hizmetlerinin kurulumunu destekleyecek.
Turkcell’in Gebze Veri Merkezi’nden sunulacak olan Oracle Bulut yapısı, verinin nerede konuşlandırılması ile ilgili yerel düzenlemeleri desteklerken, Türk şirketlerinin bulut çözümleri ile maliyetlerinin azaltılmasına, esneklik ve çevikliklerinin ise artmasına olanak sağlayacak.
Data artık en büyük zenginlik
Oracle EMEA ve APAC Bölge Başkanı Loic Le Guisquet; “Türkiye, Oracle için önemli bir pazar ve yeni veri merkezi ile Türk müşterileri son teknoloji ile donatılmış tesisten her yönüyle faydalanırlarken dijital dönüşümlerini de hızlandırma imkanı elde edebilecek”. “Oracle, uygulama ve müşteri verilerinin gizliliğiyle ilgili yerel düzenlemelere uyumluluğu desteklerken yeni pazarları değerlendirmeye de devam ediyor. Oracle olarak veri merkezi konusunda iş ortağı seçiminde önceliğimiz tesis, operasyon, güvenilirlik ve güvenlik ve yüksek devamlılık sağlayarak kaliteli ve kesintisiz hizmet sunabilmek oldu.” Datanın günümüzün en büyük verimlilik ve zenginlik kaynağı olduğuna dikkat çeken Turkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu, “Türkiye’nin datası Türkiye’de kalmalı tutkumuzla bundan 6 ay önce 27 bin metrekare ile Türkiye’nin en büyük veri merkezini devreye aldık. Yıllık geliri 25 milyar dolar civarında olan küresel datacenter pazarında Türkiye’nin en büyük oyuncusuyuz. Bu kısa sürede ilk defa uluslararası bir teknoloji devi Oracle, Türkiye’nin datası Türkiye’de kalacak dedi. Bunun Turkcell veri merkezimizde host edilecek olması bizim için büyük bir gurur kaynağı. Türkiye’nin datasının Türkiye’de kalacağı ilk örneğin oluşmadında yarattığı işbirliği için Oracle’a çok teşekkür ediyorum.” Oracle Türkiye Genel Müdürü ve Başkan Yardımcısı Filiz Doğan, “Oracle’ın Turkcell ile arasındaki stratejik işbirliği sayesinde müşterilerimiz, yeniliklerini daha hızlı geliştirebilecekleri, maliyetlerini azaltabilecekleri ve sektörde lider konumdaki güvenli bir ortamda işlerini büyütebilecekler. Yüksek performanslı bir buluta erişim imkanına sahip olacaklardır” dedi.Sağlık Sektöründe 3 Boyutlu Yazıcılar
Fizikist’in Bilim Konuşmaları isimli konferans serisi tüm hızıyla devam ediyor!
Hayalleri gerçeğe dönüştüren 3 boyutlu yazıcı teknolojisi kullanımı gün geçtikçe artıyor. 3 boyutlu yazıcıların en önemli kullanım sahalarından biri sağlık sektörüdür.
Sürece bakıldığında 3 boyutlu yazıcı teknolojisi ile öncelikle eşyalar basıldı, telefon kabı, gözlük, ayakkabı, elbise, mimari modeller… ve şimdi sağlık sektöründe yapay organ basımı denemeleri, eksik kemik parçalarını tamamlama ve kişiye özel protez yapımı gibi araştırmalar ile geleceğin umut ışığı olma yolunda hızla ilerliyor. Tıp Dünyası 3 boyutlu yazıcı teknolojisi ile insanlara yeni umut ışığı yansıtıyor.
Dünyada ilk defa Caretta Carettaya takılan 3D çene protezini tasarlayan Btech Innovation firmasının CEO’su Kuntay Aktaş’ın konuşmacı olarak yer alacağı Sağlık Sektöründe 3 Boyutlu Yazıcılar konferansı, 20 Kasım 2016 Pazar günü saat 15.00’de İstanbul, Kadıköy’de bulunan Barış Manço Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek.