Veri Tabanı yöneticisinin değişimle imtihanı

0
1664959_origVeri Tabanlarının erken zamanlarında DBA’in asli görevi ürünün yeni versiyonlarını takip etmek, zaman içinde çıkan fixleri işlemek, Backup/Recovery işlerini organize etmek, veritabanını ayakta tutacak işleri yapmaktan ibaretti. İşler yolunda gittiğinde kimsenin pek de ne yaptığını bilmediği ama işler ters gittiğinde hemen ilk aranan kişilerden birisi konumundaydı. Birçok çalışan ve yöneticiye göre, DBA sadece sistem çalışmadığı zamanlarda aranacak kişiydi. Günümüz dünyasında “veri” en önemli stratejik asset ve 7×24 hazır olmalı. Yeni iş modelleri ve getirdikleri ihtiyaçlar, en ufak bir kesintiye tahammül edemiyor. Üstelik aşırı hızlı büyüyen veri hacmi, IDC’ye göre, 2013’de 4.4 ZB sayısal veri üretildi, yönetimi daha da zorlaştırıyor. Bununla beraber birçok CIO ve BT Yöneticisi, bu kadar kritik işi yöneten, gözeten, yeter sayıda ve yetenekli DBA’i tam zamanlı istihdam etmekte zorlanıyor. Yetenekli kıdemliler emekli oluyor, yeni nesilden de DBA olmaya hevesliler daha az çıkıyor. DBA’lerden “geleneksel görevleri”nin yanında, son kullanıcı ile çalışıp danışmanlık yapması, yeni tasarlanan uygulamalara aktif katılımları da bekleniyor. Kurumlar, DBA’lerden uzmanı oldukları veritabanı ürünü kadar, burada saklanan verinin iş için anlamını da bilip, kurum içi yönlendirmeleri ve veri danışmanlığını da yapmalarını bekliyor. Tam da bu yüzden birçok CIO, DBA’lerin gündelik hayatta yaptıkları, kendini tekrar eden, teknik başlıkları, fix işlemeyi, performans izlenmesi gibi rutin işlerin, DBA’lerin çok fazla zamanını aldığını düşündüklerinden, dışkaynak veya “Managed-Service” çözümleri ile bu yapılan işleri karşılama yoluna gitmeyi de düşünür oldular. Kurumlar, DBA rolünde ki bu tanım değişimine ve zenginleşmeye ayak uydurmak için yeni roller türettiler. Data Architect, veri modeli tasarımına, Application Development DBA, uygulama performansına yönelik iyileştirmelere, SQL ve Index Tuning konularına, Datawarehouse DBA, warehouse’u besleyen veri kaynaklarının optimizasyonu ve performansına bakmaya başladılar. Operasyonel DBA’ler, kaçınılmaz olarak uzun zamandır, BT’nin içinde hali hazırda yapageldikleri, Veri Tabanı sürüm yükseltme, fix işleme, sistem iyileştirme, storage yönetimi gibi teknik işler kadar, İş ve Analiz ekiplerinin süreçlerine de dâhil edilmeye başladılar. Kurumların genel bakışı, DBA’ler ne kadar İş Analizi konularına odaklanabilirse, yönettikleri verilerin, iş ile ilişkisini bilip kuruma yön veren kişiler durumuna gelirse o kadar kuruma daha faydalı olacakları yönünde. Çünkü kurumlar yukarıda bahsettiğim “geleneksel” DBA görevlerinin otomasyon araçları, managed-services veya dışkaynak kullanımı ile yönetilebileceğine inanıyorlar. 1500 DBA arasında yapılan bir araştırmaya göre, DBA’lerin yüzde 38’i hala günlük çalışma zamanlarının büyük bölümünü geleneksel işlere, iş sürekliliği, şema değişiklikleri, ağ bağlantıları ve performans yönetimine ayırıyorlar. CIO’lar bu geleneksel rutin işleri offload etmek için Data Infrastructure Management Services adı altında ki “Managed-Services”lere doğru yönelip, bu işleri DBA’lerden almayı tercih ediyorlar. Bu servis hizmeti, IT Outsource ile karıştırılmamalıdır. Data IM Servisleri, DBA gibi belli rollerin sadece rutin bölümlerini dışarıya servis olarak vermeyi ve DBA’in boşalan bu zamanını Uygulama ve İş Modeli tasarımlarına dâhil etmeyi amaçlamaktadır. Günümüzün kurumları, DBA’lerden daha yüksek iş becerisi, danışmanlık yetenekleri, iş âleminin dilini konuşabilen, anlayabilen ve buradaki beklentileri kurumun veri modeli ile ilişkilendirip yönetebilen beklentiler içinde. Operasyonel ve Geleneksel DBA görevlerinin, ne kadar kritik bir iş yapsalar da, dış kaynak veya servis hizmetleri ile yönetilebileceğine inanıyorlar. Bilgisayarın tarihçesi kadar eski ve kritik olan bu rol, dünyadaki iş yapış biçimi ve beklentilere göre yeniden tasarlanıyor.

Fortinet’ten bulut üzerinden yönetilen kurumsal Wi-Fi çözümü

0
090114-wifi-1-100410322-primary.idgeDünyanın en yüksek performanslı siber güvenlik çözümlerini sunan Fortinet® (NASDAQ: FTNT), bulut tabanlı FortiCloud yönetim sistemindeki geliştirmelerini ve bulut üzerinden yönetilen kablosuz erişim noktaları (AP) çözümlerinde yeni ürün serisini duyurdu. Şirketin, devam eden stratejik yatırımları ve kablosuz ağ pazarındaki büyüme planları kapsamında duyurduğu kablosuz LAN (WLAN) AP ürünü “FortiAP-S serisi”, pazarda bulut üzerinden yönetilen en güvenilir kurumsal Wi-Fi ürünleri olarak öne çıkıyor. Fortinet’in siber güvenlik teknolojisinin doğrudan AP üzerinden çalıştığı yeni üründe FortiGuard Labs Threat Intelligence tehdit analiz ekibinin en son güvenlik güncellemeleri de bulunuyor. FortiAP-S serisi ile kurumlar, kurumsal kablosuz LAN yönetimini bulut üzerinden gerçekleştirmek istediklerinde artık güvenlikten taviz vermek zorunda kalmayacak. Gelecek nesil bulut yönetimli kablosuz erişim noktaları Yayılmış bir yapıya sahip kurumlar müşterileri ve çalışanları için kablosuz LAN çözümlerini hayata geçirip yönetirken birçok zorlukla da karşılaşıyor. Günümüzde kullanılan WLAN çözümleri misafir ve dahili ağları ayrıştırmaya yönelik karmaşık mimariler gerektirirken, ayrıştırılmış WLAN kontrolcüleri ve güvenlik uygulamaları gibi ek donanımlar istiyor. Yeni yeni ortaya çıkan bulut yönetimli Wi-Fi ise bu karmaşıklığı azaltıp kablosuz ağların uygulanmasına bağlı sorunların yönetimini kolaylaştırırken, aynı zamanda WLAN kontrolünü bulut içerisine taşıyarak henüz adreslenmemiş bazı güvenlik zorluklarını da azaltıyor. FortiAP-S serisi Fortinet’in yeni kablosuz erişim noktaları, şirketlerin WLAN kontrolcülerini ağları siber tehditlere karşı zayıflatmayacak şekilde ayrıştırmasını sağlıyor. Her bir FortiAP-S erişim noktası bulut tabanlı FortiCloud yönetim sistemi ile merkezi olarak yönetilebiliyor. Bu çözüm sayesinde Wi-Fi ağları sorunsuz bir şekilde kurulabilirken güvenlik, görünürlük ve kontrol artırılıyor. Böylece genel altyapı karmaşıklığının önüne geçiliyor. Bu çözüm, güvenli bir Wi-Fi ağ kurmak isteyen kurumların işlerini kolaylaştırıyor ve bulut yönetiminin ölçeklenebilirliği sayesinde binlerce alanda faaliyet gösteren yayılmış yapıya sahip kurumlar için ideal bir çözüm olarak öne çıkıyor. Piyasadaki en güvenilir Wireless LAN çözümü FortiAP-S serisi AP’ler; saldırı engelleme, web filtreleme, sahte AP tespiti, antivirüs güvenlik koruması,  detaylı uygulama kontrolleri ve daha birçok ileri düzey güvenlik özellikleri ile birlikte kuruluyor. Tüm bu özellikler endüstrinin önde gelen tehdit analiz merkezi FortiGuard Labs tarafından FortiAP-S ürünlerinin en son tehditlere karşı anlık olarak koruması amacıyla destekleniyor. BYOD cihazların güvenliği artırılıyor  Fortinet Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı John Maddison konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Fortinet’in yeni FortiAP-S serisi bulut yönetiminin esnekliğini, en son nesil kablosuz erişim noktası teknolojisini ve FortiGuard’ın kanıtlanmış güvenlik çözümlerini bir araya getirerek kurumsal erişim ağları için güvenilir kablosuz mimariler kuruyor. Bu sayede; doğrudan kablosuz erişim noktalarında mobil odaklı güvenlik politikaları uygulayabilir, uygulama kontrolü ve virüs taramaları yapabilir ve böylece müşterilere BYOD cihazların güvenliğini sağlamaları için ekstra güvenlik sunabiliriz.” dedi. IDC Ağ Altyapısı Grubu analisti Nolan Greene ise, “Kurumlarda BYOD (kendi cihazını getir) cihazlarının yaygınlaşması ve mobil cihazlar ile uygulamaların kritik hale gelmesi sonucu kurumlar, WLAN güvenliği ile etkin ve kolay yönetilebilir Wi-Fi ağı sunmakta zorlanmaya başladı. Fortinet’in erişim noktası FortiAP-S serisi bulut tabanlı WLAN yönetiminin kolaylığı ile siber güvenlik korumasını bir araya getiriyor.” ifadelerini kullandı. Yönetimli veri şebekesi hizmetleri sunan TierPoint Satış ve Ürün Geliştirmeden Sorumlu Başkan Yardımcısı Scott Fuhriman da Fortinet’in yeni çözümü ile ilgili şu yorumda bulundu: “Müşterimize ihtiyaçlarına göre ayrı ayrı kişileştirilebilir en iyi kablosuz çözümleri sunmak için Fortinet ile birlikte çalıştık. FortiAP-S kablosuz erişim noktalarının pazara girmesinden ve müşterilerimize tamamen bulut üzerinden yönetilebilecek güvenilir ağ çözümleri sunabilecek olmaktan heyecan duyuyoruz.”

20 üniversitede çağrı merkezi hizmetleri bölümü açıldı

0
1441203984_cmd_logo_2Programın yer aldığı okul sayısının her yıl artmasıyla ülkenin dört bir yanındaki üniversitelerde eğitim gören toplam 1.850 çağrı merkezi profesyoneli 2 yıl içinde sektöre katılmış olacak. Programdan mezun olan öğrenciler, kariyer fırsatlarını değerlendirirken, istihdam alanı giderek artan sektördeki kalifiye çalışan ihtiyacının karşılanmasına büyük bir katkı sağlayacak. Kısa süre içinde hızlı ve sağlıklı bir büyüme gerçekleştirerek stratejik bir sektöre ve ülkemizin istihdam kaynaklarından birisine dönüşen çağrı merkezi sektörü, gelişimine devam ediyor. 2023 yılında toplam 200.000 – 250.000 kişiye istihdam sağlama potansiyeli bulunan ve hali hazırda 80.000’in üzerinde kişiye iş imkanı sağlayan çağrı merkezi sektöründeki yatırımlar İstanbul, Ankara ve İzmir dışında Anadolu’nun birçok ilinde artmaya devam ediyor. Sektöre oluşan ilgiyle birlikte ortaya çıkan kalifiye eleman açığı ise, üniversitelerde yeni açılan ön lisans programları ile hızla giderilebilir hale geliyor. Geçtiğimiz yıl 17 üniversitede bulunan Çağrı Merkezi Hizmetleri önlisans programı sayısı bu yıl 20’ye yükseldi. Önlisans programı sayısı artıyor, gençlere yeni kariyer fırsatları sunuluyor! Hizmet kalitesi ve müşteri memnuniyeti, tüm sektörler için olmazsa olmaz faktörler arasında. Bu konuda önemli bir ihtiyacı karşılayan çağrı merkezi sektörününse istihdama ve ekonomiye doğrudan ve önemli katkıları bulunuyor. Bununla birlikte, nitelikli insan kaynağı temini ve istihdamın sürekliliği ise çağrı merkezi sektörünün en önemli gündemlerinden ve gelişime açık noktalarından biri olmaya devam ediyor. Çağrı merkezi işinin bir meslek olarak algılanması ve gençlerin sektördeki kariyer fırsatlarının farkına varmaları bu noktada çok önem kazanıyor. Bu noktada üniversiteler de bu önemli açığın farkına varmış durumdalar ve geçtiğimiz yıl ülkemizdeki 17 üniversitede bulunan çağrı merkezi hizmetleri ön lisans programı bu yıl 20’ye yükseldi. Bu program, özellikle iş hayatına erken atılmak isteyen gençler için ideal fırsatlar sunuyor. Programdan mezun olan öğrenciler, istihdam alanı giderek artan sektördeki kalifiye çalışan ihtiyacının karşılıyor. Şu anda Antalya, Bilecik,Bingöl, Bitlis, Burdur, Denizli, Düzce, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Giresun, Isparta, Kahramanmaraş, Karaman, Kırklareli, Konya, Nevşehir, Samsun, Trabzon ve Zonguldak olmak üzere toplam 20 üniversitede Çağrı Merkezi hizmetleri ön lisans programı bulunuyor. Bu programlarda toplam 1.850 öğrenci için kontenjan açılmış durumda. Mesleki yeterliliklerin onaylanması, kariyer hedeflerini daha gerçekçi hale getirdi! Üniversitelerin çağrı merkezi önlisans programı açma konusunda daha hızlı adım atmaya başlamalarının bir nedeni de çağrı merkezi sektöründe mesleki yeterliliklerin belirlenmiş olması. 47 üyesiyle birlikte Çağrı Merkezi sektörünün yaklaşık %90’ını temsil eden ÇMD tarafından hazırlanan “Çağrı Merkezi Müşteri Temsilcisi ” ve “Çağrı Merkezi Takım Lideri ” mesleklerine ilişkin yeterlilikler, Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) tarafından onaylanmıştı. Bu gelişme ile birlikte, sektörde mesleki sertifikasyonun önü açılmış, Müşteri Temsilcililiği ve Takım Liderliği resmi birer meslek olarak tanınmış, tüm paydaşların faydalanacağı kılavuz niteliğinde bir kaynak da sektöre kazandırılmış oldu. Kariyer vaat eden çağrı merkezi sektörü için donanımlı olmanın ve beceri kazanmanın şart olduğunu vurgulayan Çağrı Merkezleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Metin Tarakçı, eğitimin de son derece önemli olduğuna dikkat çekiyor. Üniversitede açılan çağrı merkezi hizmetleri önlisans programlarının son derece önemli olduğunu söyleyen Tarakçı, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer veriyor: “Büyüme potansiyeli yüksek olan sektörümüz, genç nüfusa istihdam olanağı sağlaması, ekonomiye ve bölgesel kalkınmaya destek vermesi, Avrupa ülkelerine hizmet ihracatı yapabilecek imkâna sahip olması ile dikkat çekiyor. Bununla birlikte, kişi başına düşen Müşteri Temsilcisi bağlamında ise henüz yeterli sayıya sahip değiliz. Dünya genelindeki rakamlara bakıldığında, 250 kişiye bir müşteri temsilcisi düşerken, Türkiye’de 2.000 kişiye sadece bir müşteri temsilcisi düşüyor. Ayrıca kalifiye eleman sıkıntısı da sektörü olumsuz yönde etkileyen bir konu. Çağrı Merkezleri Derneği olarak, bu alanda mesleki yeterliliklerin belirlenmesi yönündeki çalışmamızın son derece önemli olduğunu ve iyi sonuçlar vermeye başladığını görüyoruz. Geçtiğimiz yıl 17 üniversitede olan önlisans programları bu yıl 20’ye yükseldi. Meslek liselerinde de çağrı merkezi hizmetleri bölümünün açılmasına yönelik projeler geliştirildi ve Dernek olarak tüm kaynaklarımızla bu projelere de destek verdik. Çağrı merkezi sektörünün ciddi bir kariyer fırsatı sunduğunun görülmeye başlaması bizi son derece memnun ediyor. Gençlerin meslek seçimlerini yaparken çağrı merkezi sektöründeki fırsatları inceleyerek bilgi edinmelerini, hızla gelişen ve büyüyen genç, dinamik bir sektör içinde yer almalarının mesleki ve kişisel gelişimleri açısından kaçırılmayacak bir fırsat olduğunu söylemek istiyorum. En büyük sıkıntılarımızdan biri maalesef ki işimizin henüz meslek olarak algılanmaması ve buna bağlı çalışan sirkülasyonu. Özellikle orta kademe yönetici açığımız ve ihtiyacımız sektördeki tüm firmaların kanayan yarası. Üniversitelerdeki çağrı merkezi önlisans programlarının çağrı merkezi işinin meslek olarak algılanmasında önemli katkısı olacağına inanıyorum, gençlerin bu bölümlere olan ilgisinin artarak devam etmesini umuyorum.”

Google, Flash reklamları yasakladı

0
Adobe-Flash-PlayerFlash teknolojisi, ilk günden beri büyük tartışmalara neden oldu. Video ve animasyon oynatmak için çok pratik bir teknoloji olarak ortaya çıkmasına rağmen sürekli sorun çıkarması nedeniyle kısa sürede dijital çağın kabusu haline dönüştü. Üstelik, hızla yaygınlaşmış olması da bu sorunlu teknolojiyi uzun süre vazgeçilmez bir pozisyonda tutmayı başardı. Ancak nihayet Flash’ın da sonu geldi. Sorunlarını çözmeyi bir türlü yenemeyen ve yeni nesil teknolojilerle uyumsuz olan, iOS cihazlarında çalışması yasaklanmış, diğer mobil cihazlarda da çalışabilmesi mucize olan Flash yerini hızla HTML5 teknolojisine bırakırken tabutuna çakılan çivilerin sayısı da hızla artıyor. Şimdi de Google, masa üstü Chrome tarayıcısının yeni sürümünde Flash bannerların görüntülenmesini engelledi. Kullanıcılar isterlerse bu engeli ayarlar üzerinde kaldırabilecekler ancak Chrome standart olarak Flash’ı engelleyecek. Yine de bu engel şimdilik sadece bannerlar için geçerli. Sayfa içindeki video içeriklerin gösterilmesi gibi “içeriğe” dair Flash modülleri gösterilmeye devam edecek.  

Başarılı “Okula Dönüş” kampanyaları için 10 altın öneri

0
Emarsys Türkiye Ülke Müdürü Murat Erdör
Emarsys Türkiye Ülke Müdürü Murat Erdör
Konuyla ilgili bilgi veren Emarsys Türkiye Ülke Müdürü Murat Erdör, okula dönüş döneminin birçok sektör ve marka için önem taşıdığını vurgulayarak, markaların geri dönüş oranlarını ve alışveriş miktarlarını artırabilmeleri için e-posta gönderimlerinde 10 önemli detayı mutlaka uygulamaları gerektiğini ifade etti. Erdör, okula dönüş kampanyaları özelinde dikkat edilmesi gereken noktaları ve tavsiyelerini şöyle sıraladı:
  1. Okul ihtiyaçlarıyla ilgili aramaların en çok 25-44 yaş grubundaki kadınlar tarafından gerçekleştirildiği dikkate alınmalıdır.
  2. Okula dönüş kampanyaları okulların açılmasına sayılı günler kala ivme kazanmaktadır.
  3. Tüketiciye dokunabilmek adına, kampanya başlıkları net olarak ana mesajı vermeli ve ilgi çekici olmalıdır.
  4. Okul ihtiyaçlarının online olarak da temin edildiği ve bu durumun her geçen yıl artış gösterdiği unutulmamalıdır.
  5. Müşterilerin okula dönüş dönemi ile ilgili çok fazla e-posta alacağını göz önünde bulundurarak, orijinal ve yaratıcı kampanya içerikleri kullanılmalıdır.
  6. Geçen yıl aynı dönemde alışveriş yapan müşterilere özel promosyonlar göndererek, özel olduklarını hissettirebilirsiniz.
  7. Birbirini tamamlayan ürünleri paket haline getirerek tüketicilerin beğenisine sunabilirsiniz.
  8. E-posta başlıklarına indirim oranlarını ve tüketicileri bekleyen fırsatları eklemek etki gücünü artıracaktır.
  9. İndirim, indirim kuponu gibi fırsatlar için limitli süre verilmeli, aciliyet duygusu yaratılmalıdır. Kampanyanın süreli olduğu vurgulanmalıdır.
  10. Pazarlama mesajlarında, faydalı içeriklerle ilgili ürünlere yer vermek, satın alma süreçlerini kolaylaştırmaktadır.

IBM ve Işık Üniversitesi işbirliği

0
3038721-poster-p-2-ibmİşbirliği ile Işık Üniversitesi , IBM uzmanları ile ortak eğitim, akademik araştırma ve inovasyon çalışmaları gerçekleştirecek. Geleceğin yenilikçi ve girişimci bireylerini yetiştirmek için yapılacak çalışmaları desteklemek amacıyla IBM akademik işbirliği çerçevesinde yazılım, donanım, IBM bulut teknolojileri, eğitim materyalleri ve hizmetleri sağlanacak. Öğrencilerin ve akademik kadronun yeni teknolojileri kullanarak araştırma ve geliştirme projeleri yapmaları desteklenecek. Işık Üniversitesi ve IBM arasında gerçekleşen bu stratejik işbirliği kapsamında eğitim müfredatının geliştirilmesi, IBM tarafından sağlanacak konuk öğretim görevlisi ve öğrenci danışmanlık desteği ile öğrencilere staj/iş imkânları da yer alıyor. Dünya Standartlarında Yerel Katkıyı Sağlıyoruz Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şirin Tekinay imza törenin ardından “Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Üniversitesi olarak; “İyi İnsan Yetiştirme”misyonunu iyi meslek insanı ve bilim insanı yetiştirmek olarak algıladığımız için öğrencilerimizi bilimsel ve bilişsel düşünce ile donatıp mezun etmek istiyoruz. IBM ile yaptığımız bu işbirliği, son derece gelişmiş bir bilişsel altyapıyı ve Ar-Ge platformunu üniversitemize sunacak. Kampüsümüzde kuracağımız Ar-Ge tesisimiz; gelişen iş fikirlerine ve girişimcilere destek olacak. Bu yüzden heyecanlıyız, mutluyuz. 21. yüzyıla damga vuran “Nesnelerin İnterneti” ve “büyük veri yönetimi”teknolojileri konusunda araştırmalar yapacağız. Bu bilimsel çalışmalar araştırma-geliştirme ve eğitim döngüsü içerisinde devam edecek. Üniversitemizin düsturlarından biri olan dünya standartlarında yerel katkıyı destekleyecek bu adımı IBM ile atmaktan çok mutluyuz. Her iki kuruma ve bu birlikteliğin dokunduğu her noktaya hayırlı olsun.” dedi. 130 yıllık Işık Üniversitesi ve 104 yıllık IBM Yanyana IBM Türkiye Bulut Ekosistemi Geliştirme Müdürü Jale Akyel “Işık Üniversitesi ile geçmişden gelen ilişkimizi bu proje ile taçlandırmak bizim için mutluluk verici. Bu girişim içinde bulunduğumuz inovasyon ekosistemine katkıda bulunacak. Hedeflerimiz ortak; güncel teknolojiler konusunda öğrencilerin yeni beceriler edinmesini ve girişimcilik ruhu aşılanmasını sağlamak. Ayrıca yenilikçi çalışmalar gerçekleştireceğimiz ve öğrencilerin deneyimlemelerini geliştireceği bir “inkübasyon merkezini” oluşturuyoruz. Özellikle bulut teknolojileri ve endüstriyel bilgilerimizi Işık Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenleri ile paylaşmaktan büyük mutluluk duyacağız. 130 yıllık ve 104 yıllık IBM FMV Işık Üniversitesinin bu birlikteliği hepimize hayırlı olsun.” dedi.

Gençleri kazanan geleceği kazanıyor

0
excited_childrenApple’ın ABD’deki başarısını borçlu olduğu en büyük etmenin ne olduğunu hiç merak ettiniz mi? Tüm dünyada IBM/MS DOS/Windows PC’lerin yükselişte olduğu yıllarda ABD’de her gencin eline Apple bilgisayar alması aslında bir tesadüf değil. Aksine Apple’ın 80’li yıllarda yaptığı çok zekice bir hamlenin sonucu olarak, 90’lı ve 2000’li yıllarda ABD’de Apple bilgisayarların gücü pekişti. Bu hamle ise, Apple’ın ABD’de okulların bilgisayar laboratuvarlarına girme başarısıydı. 80’li yıllarda geliştirdiği özel eğitim uygulamalarıyla ABD okullarına giren Apple, okuldan sonra evine giden küçük çocuğun ailesine “bana Apple bilgisayar alın,” baskısı yapmasına neden olmuştu. Elbette bu çocuklar büyüdüklerinde de kişisel kullanımları için alışmış oldukları Apple bilgisayarları almaya devam ettiler. Üstelik bu bilgisayarlar, rakip bilgisayarların iki üç katı fiyatlara satılıyordu ama çocukken Apple bilgisayar sistemlerine alışmış çocuklar alışkanlıklarını bozmamak için iki katı fiyat ödemeye razıydı. İşte Apple’ı Apple yapan önemli faktörlerden biri bu oldu. Müşterilerini daha çocukken kendine bağlamayı başarmıştı. 90’lı yıllarda Microsoft da bu politikayı benimsedi. İşletim sistemini okullara ücretsiz veya çok düşük ücretlerle dağıtmaya başladı. Microsoft’un planı, öğrencilerin Windows ortamına alışarak büyümesi ve eğitim görmesi, çalışma hayatına başladıklarında da işyerlerinde Windows sistemi kullanmalarıydı. Elbette Microsoft’un DOS ve Windows sistemini çocuklar için çok çekici ürünler olan video oyunları için de asıl mecra haline dönüştürmesi de büyük bir başarıydı. Hatta 2000’lerin başına dek tamamen iş yazılımları geliştiren kurumsal bir şirket olarak bilinen Microsoft’un o dönemde oyun departmanı açıp video oyunları geliştirmeye başlayacağını duyurması büyük şaşkınlık yaratmıştı. Ancak bu hamle sayesinde Microsoft, Windows işletim sisteminin ve Xbox oyun konsollarının dünyada video oyunları için en önemli mecra olmasını sağladı. Bu hamlenin sonucunda, 15 yıl sonra bugün, Xbox sahibi milyonlarca insanın, işletim sistemi seçerken Xbox oyunlarını da rahatça oynamalarına izin veren Windows 10 işletim sistemini tercih ettiklerini görüyoruz. Kısaca söylemek gerekirse, çocukların kalbini kazanan teknoloji şirketleri onları yetişkinlik döneminde de kazanmış oluyor. Okullarda Android veya iOS tabletlerin kullanımı için yaşanan yarışın sebebi de buydu. Hatırlayacak olursanız, Fatih projesinde Android değil iOS tabletlerin kullanılması için Apple yöneticileri Türkiye’ye kadar gelmişlerdi. Bu “çocukların gönlünü fethetme” yarışında sadece Apple ve Microsoft yok. Google da uzun zamandır çocukları fethetmek için çalışıyor. Küçük çocukların eğitiminde kullanılabilecek, düşük fiyatlı PC’ler üretilmesini sağlamak için ChromeOS işletim sistemiyle yarışa dahil olan Google ayrıca düşük fiyatlı Android tabletleri sayesinde dünyada çok sayıda okula da girmeyi başarmış durumda. Google şimdi ChromeOS’lu PC’lerde de kullanılan Google Docs servisinde sesle yazı yazabilme özelliğini devreye sokuyor. Bu yetenek sayesinde bir metin dosyası açıp, bilgisayara doğru konuşarak, metin dosyası üzerine yazı yazmak mümkün olacak. Bu aslında, Google’ın uzun süre önce devreye alması gereken bir özellikti ama niçin bugüne kadar beklediler, bilinmez. Ayrıca yine Google Docs üzerinde yeni bir dosya açmak istediğinizde, karşınıza farklı temalar çıkacak. Mektup, rapor, davetiye veya başka bir amaç için özelleştirilmiş bir temalar, hem çocukların, hem yetişkinlerin işini kolaylaştıracak. Türkiye’de ise teknoloji şirketleri çocuklar için özel ürünler geliştirmek yerine çocukları genellikle bir pazarlama aracı olarak kullanıyorlar, malumunuz, çocuklar reklamlarda çok tatlı görünüyorlar ve minik, tatlı çocukların sempatisi sayesinde yetişkinler de o ürüne sıcak bakmaya başlıyorlar. Ancak bu yöntem, sürekli çocuklu reklamlar çekmeyi gerektirirken, çocuklara yönelik ürünlerle çocukların kalbini fethetmek, yetişkin olduklarında o çocukların markanın sadık müşterileri olmasını sağlıyor. Bakalım, Türk şirketleri Apple’ın, Microsoft’un, Google’ın 30 yıl önce keşfettiği bu stratejiyi ne zaman fark edecekler?

Veri merkezi sektörüne bulut bilişim yön veriyor

0
datacenter_image_cloudZenium Technology Partners (www.zeniumdatacenters.com/tr) tarafından gerçekleştirilen “Büyüme, Risk ve Bulut Yönetimi” adlı bağımsız araştırma, bulut bilişimin geleneksel veri merkezi sektörünün büyümesini durdurabileceğine dikkat çeken Gartner’ın 2016 sonunda veri merkezi sektörüne bulut bilişimin yön vereceği iddiasını doğruluyor. İngiltere, Almanya ve Türkiye’de gerçekleştirilen araştırmaya katılan her 10 BT profesyonelinden 9’u (yüzde 91) bulut teknolojilerini kullandığını belirtirken, özel bulut çözümleri yüzde 56 oranla en popüler bulut çözümü olarak dikkat çekiyor. Araştırmaya katılan her 10 BT profesyonelinden 1’i (yüzde 89) gelecek 12 ay içinde diğer bulut çözümlerini değerlendirmeyi planladıklarını belirtiyor. Şu anda herhangi bir bulut çözümü kullanmayanların da yaklaşık yarısı (yüzde 45) bulut bilişime geçmeyi planladıklarını söylüyor. Araştırmaya katılan her 4 Türk yöneticiden 1’i (yüzde 78) kurumsal verinin buluta taşınmasındaki en büyük sebep olarak devamlı artan veri hacmini gösteriyor. Bu rakam İngiliz yöneticiler arasında yüzde 65’e düşüyor. Dışkaynak kullanımı, sürdürülebilirlik açısından da büyük önem taşıyor. Her 3 katılımcıdan 1’i (yüzde 33), veri merkezi ihtiyaçları için dışkaynak olarak operatör seçmelerindeki en önemli üç kriterden birinin yeşil enerji hedeflerini tutturmak olduğunu belirtiyor. Halihazırda veri merkezi hizmeti için dışkaynak kullanan profesyoneller için diğer önemli kriterler; dayanıklılık/çalışma zamanı (%54), istihdam maliyeti (%51) ve ölçeklendirme (%41) olarak sıralanıyor. Maliyet, değişen iş ihtiyaçlarına göre şekillenen veri merkezi hizmeti satınalma sürecinde yüzde 62 oranla hala önemli bir kriter olarak gösteriliyor. Halihazırda veri merkezi ihtiyaçları için dışkaynak kullanan katılımcıların belirttiği diğer önemli unsurlar, fiziksel güvenlik (%50), bilgi ve deneyim seviyesi (%49), genişleme (%32), dayanıklılık (%29) ve tesisin konumu (%27). Zenium Technology Partners Ülke Müdürü Aslıhan Güreşcier, “Büyüme, Risk ve Bulut Yönetimi” araştırmasının sonuçları, Zenium olarak karar vericilerin artık geleneksel olmayan yaklaşımları tercih ettiğine dair düşüncemizi destekliyor. Eski veri merkezi modeli artık sürekli gelişen teknoloji ve bunlara uyum sağlayan şirketlerin hızına yetişemiyor. Zenium olarak bu hızlı değişime yanıt vererek pazardaki talep doğrultusunda evrimleşen sağlam veri merkezi çözümleri sunmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Ödüllü beş uygulama ile Microsoft Yaz Okulu sona erdi!

0
Microsoft_Yaz_Okulu1Her yıl Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden 100 öğrencinin katılımı ile Microsoft Türkiye ofisindegerçekleştirilen Microsoft Türkiye Açık Akademi Yaz Okulu 28 Ağustos’ta son buldu. Ağırlıklı olarak üniversitelerin birinci ve ikinci sınıf öğrencilerine eğitim veren yaz okulunda öğrencilere bulut teknolojilerinden uygulama geliştirmeye kadar yoğun teknik eğitimler verildi. Gençleri her gün farklı sektörlerin liderleriyle de tanıştıran Yaz Okulu, profesyonel hayata dair pek çok tecrübeyi ve bilgiyi öğrencilere sunmuş oldu. Üstelik Microsoft Türkiye’deki Yaz Okulu eğitimleri www.acikakademi.com/canliyayin adresinden naklen izlenebildi ve bu sayede yaklaşık 56.000 kişiye ulaştı. Teknik eğitimin yanısıra gelecekte başarılı işler kurabilmeleri amacıyla pazarlama, iş geliştirme, satış gibi konularda da dersler alan öğrenciler program sonunda Microsoft Türkiye yöneticileri, sektör liderleri ve gazetecilerden oluşan jüriye projelerini sunma imkanı buldu. Dereceye giren beş başarılı uygulama teknolojik ödüllerin sahibi oldu. Yaz Okulu öğrencileri ödülleri kaptı! Bir oyun uygulaması olan GEVREK projesi ile birincilik kazanan Mehmet Reha Bayar, Lenovo Yoga 13 kazanırken; BENZİNCİ isimli uygulama ile ikinci olan Onur Çelik, Dell Venue 8; yemek tarifi uygulaması olan CULINARS ile üçüncü olan Egemen Güray, Acer Iconia W3, RESİMLER VE GERÇEKLER uygulaması ile dördüncü olan Seda Önder, Nokia Lumia 820 ve son olarak robot projesi MSCAR ile Emre Bektaş beşincilik elde ederek Nokia Lumia 720’nin sahibi oldu.

Etiketler için Epson COLORWORKS C7500

0
Epson-ColorWorks-C7500-lifestyleKurumsal etiket baskısı ihtiyacının giderek arttığı günümüzde Epson alternatif modelleriyle çözüm sunuyor. Güvenilir ve uygun maliyetli endüstriyel yazıcı serisi Epson COLORWORKS C7500 ile renkli etiketler kurum içinde ve ihtiyaç anında yüksek kalitede basılabiliyor. Ön baskı maliyetine son Epson C7500 serisindeki özelleştirilmiş etiketler sayesinde ön baskı maliyeti ortadan kalkıyor. PrecisionCore baskı kafasına sahip olan yazıcı güvenilir ve yüksek kaliteli sonuçlar üretiyor. Nozül Onaylama Teknolojimiz (NVT) ve nokta yedekleme, tutarlı baskı sonuçları için yanlış baskıları ve ölü pikselleri önlemeye yardımcı oluyor. Yüksek hız ve 500 kilometrelik baskı ömrü Yiyecek ve içecek ürünleri, paketler ve kutuların yanı sıra AB Enerji Etiketleri ve GHS Etiketleri dahil yüksek kaliteli birçok etiket çıktısı sunabilen Epson C7500 serisi yazıcılar 300 mm/sn’ye varan baskı hızına sahip. C7500’ün kullanım ömrü ise 500 kilometrelik kağıt çıktısına denk. Ayrıca yüksek kapasiteli ayrı mürekkep kartuşları, sadece kullanılan rengin değiştirilmesi gerektiği anlamına geliyor ki bu da baskı başına maliyeti azaltıyor. C7500’ün baskı kafası yazıcının kullanım ömrü boyunca kullanılacak şekilde tasarlanmıştır, böylece asla değiştirmeniz gerekmez.  

Fidye yazılım %127 arttı

0
Mcafee-Intel-Samsung-TizenIntel Security, kötü amaçlı yazılımların grafik işleme birimini (GPU)kullandığına dair iddiaların kritiğini yaptığı, bilişim suçlularının kullandığı en iyi sızma tekniklerini değerlendirdiği ve Intel Corporation’un McAfee’yi bünyesine kattığını duyurmasından bu yana son beş yıl içerisinde tehditlerde yaşanan gelişmeler hakkında bilgilere yer verdiği McAfeeLabsThreats Report: August 2015 başlıklı raporunu bugün yayımladı. McAfee Labs, Intel-McAfee birlikteliğinin beşinci yılında, araştırmacıların 2010 itibariyle donanım ve yazılım güvenliğinde yaşanacağını düşündüğü tehditlerle, gerçekte yaşanan tehditler arasında bir karşılaştırma yaptı. Önde gelen araştırmacı ve yöneticiler, silikon vadisinin güvenlik yetkinliğini; tespiti zor yeni saldırıların yarattığı zorluklara ilişkin tahminlerimizi ve pazardaki mevcut durum karşısında yeni cihaz türlerine yönelik 2010 beklentilerimizi değerlendirdi. -Intel Security donanım ve aygıt yazılımını hedef alan ve program bütünlüğü açısından tehlike oluşturan tehditleri öngörebildi. -Güvenlik tedbirlerini atlatma kabiliyeti giderek artan kötü amaçlı yazılımlar ve uzun süreli saldırılar bizi şaşırtmadı ancak yine de bazı özel taktik ve teknikler beş yıl önce tahmin edilemiyordu.. -Mobil cihaz hacmi beklediğimizden daha hızlı genişlese de, bu cihazlara yönelik ciddi geniş tabanlı saldırılar düşündüğümüzden çok daha yavaş artış gösterdi. -IoT cihazlarına yönelik saldırı ve ihlallerin sadece başlangıcını görüyoruz. -Bulut kullanımı bazı saldırıların niteliğini değiştirdi çünkü artık cihazlar sakladıkları az miktardaki veriler için değil önemli verilerin saklandığı yerlere götüren bir yol olarak saldırıya maruz kalıyor. – Bilişim suçu; tedarikçileri, pazarları, hizmet sağlayıcıları, finansmanı, ticaret sistemleri ve iş modellerindeki artışla başlı başına bir sektör haline geldi. – Şirketler ve tüketiciler güncellemelere, yamalara, şifre güvenliğine, güvenlik uyarılarına, varsayılan konfigürasyonlara ve siber ve fiziksel varlıkların güvenliğini sağlayacak diğer kolay ancak kritik yöntemlere hala yeteri kadar önem vermiyor. – Başlıca internet zafiyetlerinin keşfedilmesi ve kullanılması sonucunda, bazı temel teknolojiler için yeteri kadar finansal kaynak ve personel tahsis edilmediği görüldü. – Bilişim suçlarını ortadan kaldırmak için güvenlik sektörü, akademi, kanun uygulayıcılar ve hükümetler arasındaki işbirliği pozitif yönde artıyor. Artan saldırı alanı, bilgisayar korsanlığının sektör haline gelmesi ve IT güvenlik pazarının karmaşık yapısını arttıran üç temel faktör olduğunu belirten Intel Security McAfee Labs kıdemli başkan yardımcısı Vincent Weafer, tehditlerin gelişiminin, saldırıların boyutunun ve sıklığının arttığının altını çizdi. Bu momentuma ayak uydurmak için, siber güvenlik camiasının tehdit istihbaratı alışverişini iyileştirmeye, daha fazla güvenlik profesyonelini işe almaya, güvenlik teknolojisi alanında inovasyonu hızlandırmaya ve vatandaşların siber alanda nasıl korunacakları konusunda bilgilendirmeleri amacıyla hükümetlerin işbirliğine devam etmesi gerektiğini ifade ediyor. Intel Security Türkiye ve Azerbaycan Direktörü İlkem Özar ise, teknolojinin her geçen gün hayatımıza daha çok girmesiyle birlikte birçok fayda elde edilmesine karşın; güvenlik risklerinin de arttığına işaret ediyor. Kullandığımız teknolojilerin internete bağlı sistemler olduğunu ve korunması gerektiğini belirten Özar, en önemli görevin kullanıcılara düştüğünü, tıpkı fiziksel önlemler gibi sanal önlemlerin de alınması gerektiğini söylüyor. Ayrıca güvenlik konusunda kamu-özel sektör işbirliğinin öneminin altını çizerek riskleri en aza indirgemek için eğitim verilmesinin yanı sıra, uzmanlık oluşturulmasının da kilit bir nokta Ağustos raporunda, aynı zamanda saldırılarda GPU kullanan kötü amaçlı yazılımlar için kavram kanıtlarının (PoC) ayrıntılarına da yer veriyor. Günümüzdeki kötü amaçlı yazılımların nerdeyse tamamı merkezi işleme birimindeki (CPU) ana makina hafızası üzerinden çalışmak üzere tasarlanırken, bu PoC’ler verim için ekranda görüntü üretimini hızlandırmak üzere tasarlanan bu özelleşmiş donanım bileşenlerinin etkinliğini artırıyor. Senaryolara göre, bilgisayar korsanları, ham işleme gücünden dolayı GPU’ları kullanmaya ve klasik savunma önlemlerinin kötü niyetli kodları normalde izlemediği yerlerde kodları çalıştırarak ve verileri saklayarak kötü amaçlı yazılım savunmasını atlatmaya çalışacak. PoC’leri inceleyen Intel Security, kötü niyetli kodun parçaları CPU’dan ve ana makina hafızasından ayrıldığında, ana makinadaki savunma tedbirlerinin tespit yüzeyinin azaldığı konusunda hemfikir. Ancak, araştırmacılara göre, eser miktarda da olsa, kötü niyetli faaliyetin izleri hafızada veya CPU’da kalıyor, bu nedenle uç nokta güvenlik ürünleri tehditleri tespit ederek temizleyebiliyor. McAfeeLabs, bilişim suçlularının kurumsal ağlardaki bireylere ilişkin ad, doğum tarihi, adres, telefon numarası, kredi ve hesap kartı numaraları ve hesap bilgileri gibi çeşitli bilgileri sızdırmak için kullandığı tekniklerin ayrıntılarını da açıklıyor. Bu analizde saldırganların kullandığı taktik ve tekniklerin yanı sıra, saldırgan türleri, motivasyonları ve muhtemel hedefleriyle birlikte şirketlerin sızma durumlarını daha iyi tespit etmesi için uygulaması gereken politikalar da yer alıyor. Ağustos 2015 raporunda ayrıca 2015’in ikinci çeyreğinde yaşanan diğer gelişmelere de yer verilmiştir: – Fidye yazılım. Fidye yazılım hızla artmaya devam ederken yeni fidye yazılım örneklerinin sayısı ikinci çeyrekte %58 artış gösterdi. Toplam fidye yazılım örneklerinin sayısı 2014’in 2. çeyreği ile 2015’in 2. Çeyreği arasında %127 arttı. Bu artışın CTB-Locker, CryptoWall ve diğerleri gibi yeni ailelerin hızla artmasından kaynaklandığını düşünüyoruz. -Mobil durgunluk. Kötü niyetli mobil yazılım örneklerinin toplam sayısı ikinci çeyrekte %17 arttı. Fakat, kötü niyetli yazılım bulaşma oranları bu çeyrekte bölge başına %1 azalırken Kuzey Amerika’da neredeyse %4 oranında düştü ancak Afrika’da durum değişmedi. -Spambotnetleri. Kelihosbotneti devre dışı kaldığı için botnet tarafından üretilen spam hacmindeki azalma eğilimi ikinci çeyrekte de devam etti. Yine ilk sırada yer alan Slenfbot’u Gamut yakından takip ederken Cutwaililk üçe girmeyi başardı. – Şüpheli URL’ler.İkinci çeyrekte her saatte McAfee müşterilerini kandırmak için e-posta, tarayıcı aramaları vs. aracılığıyla riskli URL’lere 6.7 milyondan fazla bağlantı girişimi yapıldı. – Enfekte dosyalar.İkinci çeyrekte her saatte, McAfee müşterilerine ait ağlar 19.2milyondan fazla  PUP’ler.İkinci çeyrekte her saatte, ekstra 7 milyon potansiyel olarak istenmeyen program (PUP’ler) McAfee ile korunan ağlarda kurulum yapma veya başlatma girişiminde bulundu.

Oracle, Türkiye eğitim sistemini buluta taşıyor

0
Türkiye’de eğitim ve eğitim altyapısının dijital ortama taşınması noktasında uzun yıllardır ürün ve çözüm sunan Oracle, çalışmaları süren Fatih Projesi kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı’nın bulut ortamına çalışmalarını sürdürmesi için de destek veriyor. Oracle’ın yaptığı çalışmaları Oracle Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Cem Şatana ile konuştuk. Milli Eğitim Bakanlığı ile 1990’lı yılların ortasından bu yana pek çok çalışmaya imza attıklarını ifade eden Şatana, 2000’li yılların başlarında gerçekleşen okullara bilgisayar laboratuvarları kurulması noktasında da Oracle ürünleri ile destek olduklarını ifade ediyor. Yıllar içinde E-Okul sistemini altyapısı gibi önemli projelerde de Milli Eğitim Bakanlığı’yla birlikte çalıştıklarını söyleyen Şatana, bu çalışmalar kapsamında son olarak Fatih Projesi’nde eğitim içeriklerinin dijitalleştirilmesi noktasında da önemli bir rol üstlendiklerini dile getiriyor. Bu kapsamda hem donanım hem de yazılım ürünleri tedariği gerçekleştirdiklerini belirten Cem Şatana, son projelerinin ise Büyük Veri ve analitik alanında olduğunu söylüyor. Öğrencilere yeteneklerine göre kişiselleştirilmiş eğitim Gerçekleştirdikleri projeyle, öğrencilere dağıtılan tabletler ile akıllı tahtalar üzerinde hangi konulara daha çok tıklandığı ve ilgi gördüğünün tespit edilebildiğini söyleyen Şatana, sundukları analitik çözümlerle bu ayrımın il, coğrafi bölge ve cinsiyetlere göre farklı kırılımlarda analiz edilebildiğinin altını çiziyor. Şatana, bu sayede Milli Eğitim Bakanlığı’nın elde ettiği raporlarla eğitimdeki uçurumun kapatılabilmesine yönelik politikalar geliştireceğine vurgu yapıyor. Her öğrenciye programcılık eğitimi Mayıs ayında Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte duyurusunu gerçekleştirdikleri ALICE projesi hakkında da bilgi veren Oracle Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Cem Şatana, Carnegie Mellon ile beraber geliştirdikleri bu program kapsamında ilköğretimde 6-9 yaş arası çocukların kod yazma yeteneklerinin geliştirildiğini söylüyor. Şu an Ankara’daki bazı okullarda pilot uygulamaların başladığını söyleyen Şatana, Java öğrenmeyi sağlayan uygulamanın Türkçeleştirilmesinin tamamlandığını belirtirken, yakında müfredatın içine de gireceğini kaydediyor.

Veri koruma için yeni ürün: CA Arcserve UDP,

0
Günümüzde sürekli artan veri boyutları ve sanallaştırma gibi hızla gelişen teknolojik ilerlemelerin vardığı nokta yüzünden, veri koruma mimarileri ihtiyacı karşılamada yetersiz kalmaya başladılar. BT departmanlarının içindeki cihazlar değil, sunduğu uygulama ve servis yeterlilikleri, artık şirketlerin en önemli varlıklarından birisine dönüşmüş durumda. Bu ortamda veri kurtarmayı hızla gerçekleştirebilen, yedekleme işlemini kesintisiz yapabilen sistemlerin önemi giderek artıyor. Ancak bu sistemlerin çoğu zaman son derece niş birer servis olarak kalmaları, oldukça pahalı oluşları ve dahası kurulum esnasında ve kullanımda karmaşıklık üzerine karmaşıklık eklemeleri ciddi dezavantaj teşkil etmekyetdi. Şimdi ise Platin Bilişim uzmanlığında sunulmaya başlanan CA Arcserve UDP (Tümleşik Veri Koruma) süiti, tüm bu sorunları ortadan kaldırıyor. Arcserve UDP ile temel veri koruma teknolojileri bir çatıda buluşuyor! Yedeklemenin çok ötesine geçen ve normal şartlarda sadece büyük şirketlerin karşılayabileceği merkezi yönetim özelliklerine sahip, güvenilir veri koruması sunan Arcserve Backup mimarisi üzerine kurulan Arcserve UDP, geliştirilmiş yönleri ve yepyeni özellikleriyle dikkat çekiyor. Bu yeni süitin en önemli özelliği bütünleşik bir sistem olması. Arcserve UDP, imaj yedeklemesi, sınırsız artımlı yedekleme, sıfırdan sunucuya yükleme, veri yineleme gibi özellikleri teyp, bulut ve sanal için birleşik mimaride sunuyor. Ürün ayrıca tek bir kullanıcı arabirimi ile bütün temel veri koruma teknolojilerini tek bir yönetim konsolunda birleştirmiş durumda. Yani Arcserve UDP kullanılabilirlik konusunda pazardaki rakiplerine açık ara fark atıyor. Gelişmiş özellik ve yeterlilikleri ile pazarda fark yaratıyor Görev esaslı “veri koruma planları” oluşturulabilen, kritik iş sistemlerinin, uygulamaların ve verilerin ayrı bir kopya sunucuda otomatik felaket kurtarması için test edilmesine imkan tanıyan, Windows ve Linux için fiziksel ve sanal sistemlerin sürekli veri yinelemesi ve tam sistem desteği sunan, neredeyse aracısız yedeklemelerle Linux düğümlerinin dosya düzeyinde kurtarılmasını sağlayan CA Arcserve UDP, çevrimdışı senkronizasyon ve otomatik, bağlantı hatasına dayanıklı resenkronizasyon ile farkını ortaya koyuyor. Konuyla ilgili bilgiler veren Platin Bilişim Backup Takım Lideri Emre Tatar, şu ifadeleri kullanıyor: “Platin Bilişim’in uzman kadrosu ile kurulumu ve ürün desteği verilen CA Arserve UDP, temel veri koruma teknolojilerini tek bir yönetim konsolunda bir araya getiren birleşik teknolojisi ve belirli veri koruma ihtiyaçlarını karşılayan özelleştirilmiş koruma planları ile pazarda fark yaratan bir ürün. Sistem yöneticileri geleneksel veri koruma çözümleri nedeniyle son derece karmaşık ortamları birbirinden kopuk ve giderek büyüyen yedekleme, yineleme ve yük devretme politikalarını kullanarak korumak zorunda kalıyorlardı. Bu bağlamda devrimsel bir ürün olan CA Arcserve UDP ile bu yaklaşım tarihe karışıyor. Kullanıcılar, arcserve veri koruma planları sayesinde, her düğüm için gereksinim duydukları RTO/RPO parçacık seviyesine çok parçacıklı olarak, hızlı ve kolay bir şekilde ulaşabilir. Arcserve UDP’yi diğerlerinden ayıran bu özellik endüstride benzersiz. Platin Bilişim olarak CA Arcserve UDP’nin kurulum ve servis desteğini müşterilerimize sunuyor olmaktan dolayı son derece gururluyuz.”

Yeni video formatları geliyor

0
Video, dijital dünyanın şüphesiz yeni yıldızı. Facebook, Youtube, Instagram, Vine, Periscope gibi uygulamalar video ile takipçilerine, müşterilerine ulaşmak isteyen firmaların yayınları ile dolup taşıyor. Ancak video söz konusu olduğunda farklı formatların yarattığı karmaşa, sayısız kodeki bilgisayarınıza hatta mobil cihazlarınıza kurmanızı gerekli kılabiliyor. Çoğu zaman ise bir video uygulamasından aldığınız videoyu başka bir uygulamaya tanıtmak için arada konverter uygulamaları ile format dönüştürmesi işlemiyle uğraşmak zorunda kalabiliyorsunuz ki bu çok zahmetli, çok fazla işlem gücü isteyen ve çoğunlukla da uzmanlık isteyen bir süreç zira dönüştürme işlemi sırasında doğru parametreleri uygulamadığınızda, elinize geçen video kalitesini kaybetmiş, sesi ve görüntüsü çöpe dönüşmüş bir dosya kalıntısı olabiliyor. Amazon, Cisco, Google, Intel, Microsoft, Mozilla ve Netflix şimdi bu karmaşaya son vermek için açık kaynak kodlu, ücretsiz ve hızlı yeni video formatları oluşturmak için harekete geçtiler. Projenin açık kaynak kodlu olması önemli çünkü video işleme yazılımları, Youtube, Periscope veya diğer video uygulamaları, artık sayısını bile unuttuğumuz farklı video formatlarını oynatmak, işlemek, dönüştürmek için söz konusu formatların telif hakkı sahiplerine büyük paralar ödüyorlar. Yeni format için oluşturulan organizasyona Alliance for Open Media ismi verildi. Yeni formatın tüm cihazlarda sorunsuzca oynatılması ve elbette ücretsiz olması hedefleniyor. Aslında yeni girişimin heedfinde, MPEG grubu yer alıyor. Bu grubun elinde çok sayıda video formatının lisansı bulunuyor ve video paylaşım endüstrisinden parayı “hortumla” çekiyorlar. Ancak bu girişimin ne kadar başarılı olacağı da büyük bir soru işareti zira ne zaman yeni bir video formatı için çalışma başlasa, hedef her zaman “format karmaşasına son verip, herkes için tek bir format” ortaya çıkarmak oluyor. Böyle böyle, yıllar içinde yüzlerce video formatımız oldu. Üstelik, Alliance for Open Media grubunun içinde Apple’ın bulunmaması, çok büyük bir kitlenin bu formata erişimde kısıt yaşaması anlamına gelebilir. Elbette Apple da zaman içinde telif ödemekten sıkılıp açık kaynak kodlu ve ücretsiz bu formatı desteklemeye karar verirse, oyunda dengeler bir anda değişebilir.

CMC’ye yeni genel müdür yardımcısı

0
1441019402_CMC_Sat______Pazarlama_ve______Geli__tirmeden_Sorumlu_Genel_M__d__r_Yard__mc__s___Beng___G__ne___Ya__c__o__lu4 bin 500’ü aşkın çalışanı ile Türkiye’nin en büyük dış kaynak çağrı merkezlerinden CMC, müşterilerinin memnuniyetini ve deneyimini daha üst seviyelere çıkarabilmek amacıyla ekibini güçlendirmeye devam ediyor. Bu doğrultuda CMC ekibine son olarak katılan isim, 15 yıla yaklaşan deneyimi ile alanının önemli isimler arasında yer alan Bengü Güneş Yağcıoğlu oldu. Yağcıoğlu, Satış, Pazarlama ve İş Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapacak. Lisans eğitimini Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü’nde tamamlayan Bengü Güneş Yağcıoğlu, eğitimine İstanbul Üniversitesi İşletme Yönetimi Enstitüsü’nde devam etti. İlk pazarlama ve satış deneyimlerini öğrenciliği döneminde Koçbank ve Finansbank’ta Tüketici Pazarlama departmanlarında çalışarak edindi. Profesyonel iş yaşamına Kariyer.net’te başlayan Yağcıoğlu, burada 5 yıl boyunca farklı yönetim pozisyonlarında görev aldı. Ardından geçtiği Turkcell’de şirketin önde gelen kurumsal müşterilerinin yönetimini üstlendi; Video Çağrı Merkezi, ATM ve banka şubelerinin bağlantılarının 3G üzerinden yedeklenmesi gibi birçok büyük projede rol aldı. Yağcıoğlu CMC ekibine katılmadan önce, Vodafone’da Finans Segmenti Satış Müdürü olarak görev yapmaktaydı.

SkyAtlas ve SUSE’den bulutta dev iş ortaklığı

0
IMG_3949Türkiye’nin lider bulut altyapısı sağlayıcısı SkyAtlas, açık kaynak yazılımın öncü şirketi SUSE ile işbirliğine gittiğini duyurdu. Yapılan işbirliği ile, SkyAtlas SUSE’nin Türkiye’deki ilk bulut servis sağlayıcı iş ortağı oldu. Kritik iş uygulamaları için kurumsal bulut altyapısı sunan SkyAtlas, müşterilerine bulut sunucuları üzerinde saatlik olarak SUSE Linux Enterprise Server (SLES) kullanımı imkanı sağlamış oluyor. Bununla birlikte kurumlar SLES kullanımı için herhangi bir ön ödeme veya yıllık lisans anlaşması yapmadan sadece kullandıkları kadar ödeme yaparak IT maliyetlerinde ciddi oranda tasarruf yapma imkanına kavuşuyorlar. SkyAtlas hazır SLES imajları ile bulut platformu üzerinden tek tuşla kurulum imkanı sağladığı için normalde aylar süren kritik IT altyapısı kurulumları dakikalara iniyor. Ayrıca, SUSE tarafından sağlanan sürekli güncellemeler sayesinde kurumlar kesintisiz ve güvenli bir altyapının keyfini sürüyor. SkyAtlas ve SUSE’nin kullanıcılara sunduğu avantajlardan öne çıkanlar şu şekilde sıralanıyor: Kullandığın kadar ödeme – Kurumlar, SkyAtlas’ın bulut çözümleri için tıpkı elektrik tüketimine benzer şekilde yalnızca kullandığı saat kadar ödeme yapıyor, gereksiz IT yatırımı yapmadan maliyetlerini düşürüyor. Hızlı ve esnek IT – Aylar süren IT altyapı tedariki, kurulumu ve konfigürasyonu ile zaman kaybetmeden, kurumlar 1 dakikadan az sürede çalışır haldeki en son SUSE Linux Enterprise Server ortamına erişim imkanına kavuşuyor. Üstelik esnek SkyAtlas altyapısı ile ihtiyaç anında büyüyüp küçülebilen bir IT altyapısına sahip olmak da mümkün. Kesintisiz ve Güvenli Altyapı  – SUSE ve SkyAtlas’ın kurumsal IT uygulamalarındaki bilgi birikimi ile kurumlar kritik iş uygulamaları için kesintisiz ve yüksek güvenlikli bir IT altyapısına kavuşuyorlar.  “Dünya standartlarını Türkiye’deki kurumlara sunuyoruz” Dünya standartlarında bulut altyapısını Türkiye’deki kurumlara sunabilmenin mutluluğunu yaşadıklarını dile getiren SkyAtlas Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Müfit Süer sözlerini şu şekilde sürdürdü: “MENA bölgesinin ilk ve tek OpenStack tabanlı bulut servis sağlayıcısı SkyAtlas olarak müşterilerimizi her zaman memnun edecek kurumsal bulut altyapı hizmetini sunuyoruz. Türkiye’nin yanı sıra bölgenin de lider Hizmet olarak Altyapı (IaaS) sağlayıcısı olma yolunda hızla ilerliyoruz. SUSE’nin dünyada en fazla tercih edilen Linux tabanlı sunucu işletim sistemini müşterilerimize bulut platformumuz üzerinden hazır olarak sunmaktan gurur duyuyoruz.” SkyAtlas’ın Türkiye’deki en önemli bulut bilişim sağlayıcılarından biri olduğunu ifade eden SUSE Türkiye Ülke Müdürü Seçil Songür, işbirliği konusunda şunları söyledi: “Ölçeklenebilir, yüksek performanslı kurumsal işletim sistemi SUSE Linux Enterprise Server’ı dünyanın en önemli bulut platformlarının yanı sıra Türkiye’de SkyAtlas üzerinden kurumlara ulaştırmak bizleri mutlu ediyor. SkyAtlas’ın güçlü altyapısıyla SUSE’nin yazılım alanındaki tecrübesini bir araya getirerek kurumlara ihtiyaçları olan kesintisiz, esnek ve yüksek güvenlikli bulut altyapısını sağlıyoruz.”

2020’de 3,7 milyar kişi 4G/LTE kullanacak

0
İlgili rapora göre mobil veri trafiğinin 2020 yılına kadar dünya genelinde 9 kat artacağını kaydeden Ericsson RMEA Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Alp Uysal’ın görüşlerini videomuzdan izleyebilirsiniz. Ericsson Mobility Raporu’na göre 2020 yılında mobil abone sayısı 9,2 milyara; mobil geniş bant kullanıcı sayısı ise 7,7 milyara ulaşacak. Teknoloji yatırımlarının hızla devam etmesiyle beraber 2020’ye kadar, dünya nüfusunun yüzde 70’i LTE kapsamasında olacak ve 3,7 milyar kişi LTE kullanacak. Diğer yandan akıllı telefon pazarındaki gelişim hızla devam ederken, yine aynı zaman dilimi içerisinde akıllı telefon kullanıcı sayısı iki katından fazla artacak. Bu kapsamda dünya nüfusunun yüzde 70’i akıllı telefon kullanacak ve toplam mobil veri trafiğinin yüzde 80’ini akıllı telefonlar oluşturacak. Tüm bu beklentiler ışığında ise, mobil veri trafiği dünya genelinde 2020’ye kadar 9 kat artacak, bu artışta ise video başı çekecek. Video, her yıl yüzde 55 oranında büyüyerek, 2020 yılında toplam mobil veri trafiğinin yüzde 60’ını oluşturacak. Türkiye’deki kullanıcılar daha fazla mobil veri kullanmak istiyor Raporda, Türkiye’den akıllı telefon kullanıcılarının davranışlarıyla ilgili de çarpıcı bilgilere yer veriliyor. Buna göre, Türkiye’de akıllı telefon kullanıcılarının yüzde 65’i kapsama ve kesintisiz iletişim konularına son derece duyarlı. Diğer yandan, 3G kullanıcıları, önemli miktarlardaki veri tüketen pek çok mobil servisi, oldukça yüksek yoğunlukta kullanıyor. Buradan hareketle 3G kullanıcılarının yüzde 40’ı sınırsız veri planı istiyor ve yüzde 41’i daha iyi bir kapsama ve servis kalitesi olması halinde, mobil veri kullanım miktarını artırabileceğini iletiyor. Ericsson Türkiye Genel Müdürü Ziya Erdem; “ICT sektöründeki dönüşüm tüm dünya genelinde hızlı seyrederken, bu hız Türkiye’de olağanüstü. Geçtiğimiz seneki araştırmalarımızdan 3G kullanıcılarının neredeyse yarısının 4G’ye geçmek istediğini biliyoruz. Aslında bu hız isteği, tamamen kullanıcıların yeni teknolojilere ulaşma isteğinden kaynaklanıyor. Kullanıcılar artık sınırsız internet paketleri kullanmak istiyor, kapsama ve kalite konularında ise eskiye kıyasla çok daha hassaslar. Buradan hareketle, önümüzdeki dönemde 4.5G’nin Türkiye’de hizmete sunulmasıyla, kullanıcılardan ciddi bir talep oluşacağını ve ileri teknoloji kullanımında diğer ülkelerdeki penetrasyon seviyelerine hızla ulaşacağımızı öngörüyoruz. Dünyanın en büyük 100 şehrinde LTE alanında açık ara lider olan Ericsson ise, bu alandaki teknoloji ve bilgi birikimi ile Türkiye’nin bu önemli teknoloji evriminin destekçisi olacaktır” dedi. Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde LTE abone sayısı 2015 yılında üç katına çıkacak Araştırma, dünyada 2020 yılında mobil abone sayısının 9,2 milyara ulaşacağını ve bu abonelerin 3,7 milyarının LTE kullanacağını öngörüyor. Öte yandan, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi’nde 2014 yılı sonu itibariyle 680 milyon olan mobil abone sayısı, 2020’ye kadar 970 milyona ulaşacak. 2020 yılında teknolojinin geleceği nokta ile artan mobil aboneliklerin, bölgedeki bağlanabilirliği daha önce görülmemiş seviyelere taşıması bekleniyor. 2014 yılı sonu itibariyle dünyadaki mobil abone sayısının yüzde 10’u, LTE abonelerinin ise yalnızca yüzde 1’i, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesine ait. 2020 yılı projeksiyonlarına bakıldığında ise dünyada LTE kullanıcı sayısı 3,7 milyar olması beklenirken, bu kullanıcıların 210 milyonu Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi’nde olacak. Bu durum, bölgeden çok ciddi bir veri kullanımı artışını da beraberinde getiriyor ve bölgedeki mobil veri trafiği büyümesi dünya genelindeki büyümeyi geride bırakıyor. Bölgede 2014-2020 yılları arasında mobil veri trafiğinde 14 kat büyüme beklenirken, bu büyüme rakamı dünya genelinde 9 kat olarak öngörülüyor.

PayPal’ın yeni yeteneği: PayPal.Me

0
how-to-send-money-1PayPal’ın yeni hizmeti PayPal.Me para transferinde yeni bir dönem başlatıyor. Müşterilerinin hayatını kolaylaştıran inovatif hizmetler sunan PayPal’ın ‘Anlık Mesajlaşma’ devri için hayata geçirdiği yeni uygulaması PayPal.Me ile artık hesabınıza para yatması çok kolay. Kişiselleştirilen hesaplar sayesinde PayPal kullanıcıları güvenli ve zahmetsiz bir şekilde bireysel ödemeleri alabilecek. Arkadaşlar veya aileler arasında artık para transferi çok daha kolay. Paranızın hesabınıza geçmesini beklemek ya da banka hesap bilgilerinizi aramak gibi sorunlar PayPal.Me ile ortadan kalkıyor. PayPal kullanıcılarının 1 Eylül 2015 itibarıyla hizmete sunulan bu hizmetten yararlanabilmek için tek yapmaları gereken PayPal.Me adresine giderek “PayPal.Me/<İSİM>” şeklinde bir isim veya rumuz belirlemek ve kendilerine para gönderecek kişilerle bu linki e-posta, Whatsapp uygulaması, mesaj ya da sosyal medyadan paylaşmak. PayPal.Me kişisel linkinizi ilettiğiniz kullanıcılar ise, açılan sayfaya sadece tutarı giriyor ve tek tıkla para transferini PayPal güvencesiyle tamamlıyor. Üstelik para gönderecek olanlar PayPal müşterisi olmasalar bile, birkaç saniye içinde üye olabiliyor. PayPal.Me hizmetinden dünyanın dört bir yanındaki PayPal kullanıcıları faydalanabiliyor. PayPal Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölge Direktörü Kıvanç Onan şöyle dedi: “PayPal.Me, kullanıcılarımıza sunduğumuz bireysel ödeme hizmetlerine yeni bir soluk getiriyor. Bu özellik sayesinde dünyanın neresinde olursanız olun, paranız hızlı ve kolay bir şekilde hesabınıza yatar. PayPal’ın inovatif yaklaşımını yansıtarak geliştirilen bu uygulama, milyonlarla beraber Türkiye’de de kullanıcılarımızın hayatını kolaylaştıracak.”

TechInside’ın 13. sayısını okuyabilirsiniz

0
kapakyatarDeğerli TechInside okurları, TechInside’ın yeni sayısında büyüyen şirketlerin kaçınılmaz olarak karşı karşıya kalacağı ERP kavramını inceledik. ERP, yani kurumsal kaynak planlaması, hızla büyüyen şirketlerin iş yükünü azaltan, ürün ve mali işler raporlamasını disipline eden çok önemli bir süreç. Ne var ki, ERP her şirketin şartlarına göre değişen özel bir proje olarak yönetilmek zorunda. Yani, teknoloji marketine girip satın alabileceğiniz bir çözüm yok. Her şirketin kendine özel, “terzi işi” bir ERP oluşturulmak durumunda. Biz de dergimizde, daha önce ERP projelerini başarılı şekilde hayata geçirmiş şirketlere deneyimlerini sorduk, yaşadıklarını anlatmalarını istedik, aylarca süren planlama, kurulum ve eğitim süreçlerinde nasıl sorunlarla karşılaştıklarını inceledik ve dosya konumuzda bunları detaylıca aktardık. Dergimizde yine farklı konuları da doyurucu detaylarla okuyabileceksiniz. Bu ay özellikle, 4.5G ihalesi, Sage Summit 2015 etkinliği ve giderek büyük ağırlık kazanan üç boyutlu tasarıma dair dikkatini çekecek özel haberlerimizi yine sayfalarımız arasında bulabilirsiniz. Web sitemiz üzerinden ücretsiz olarak okuyabileceğiniz dergimiz sayfaları arasında teknoloji ve iş dünyasına ilişkin çok sayıda haber, analiz ve köşe yazıları sayesinde teknoloji dünyasına dair farklı görüş ve yorumlarla oluşmuş zengin bir içerikle karşılaşacaksınız. Eğer herhangi bir işletmede yönetici, medya veya PR ajansı çalışanı iseniz, bu formu doldurarak dergimize ücretsiz aboneliğinizi başlatabilirsiniz. Henüz kaydolmadıysanız haftalık e-posta bültenimize de dahil olmanızı tavsiye ediyoruz. İçeriğimizle ilgili görüşlerinizi her zaman olduğu gibi bekliyoruz.
TechInside dergimizin dijital kopyasını bu linkten her zaman olduğu gibi ücretsiz okuyabilir ve indirebilirsiniz.